1 PAH BÜLTEN‹ Say›: 11 Nisan-A¤ustos Sistemik Skleroz (Skleroderma) Tan›s›nda Güncel Yaklafl›m: Erken Tan› Editörlerden 2 Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonda Biyokimyasal Göstergeler 4 Atriyal Septum Defekti 9 22 29 Sklerodermada Toraks Tutulumunun Radyolojik Bulgular› Portopulmoner Hipertansiyon Nedeniyle Endotelin Reseptör Antagonisti Bosentan Kullan›lan Bir Olgu Sunumu 2011 De¤erli Meslektafllar›m›z, Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon (PAH) Bülteni’nin 11. say›s›yla karfl›n›zday›z. PAH ve skleroderma hastalar›n›n bak›m kalitesini art›racak, klinik prati¤inizi etkileyebilecek konular› seçmifl ve içerikleri oluflturabilmifl olmay› umuyoruz. Say›n›n ilk yaz›s› “Sistemik Skleroz (Skleroderma) Tan›s›nda Güncel Yaklafl›m: Erken Tan›” konulu. Tan› konuldu¤unda vaskülopatinin çoktan geliflmifl oldu¤u sklerodermay› erken tan›man›n önemini; hastal›¤›n ve renal kriz, PAH, dijital ülser gibi komplikasyonlar›n›n yönetimindeki rolünü güncelliyor. “Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonda Biyokimyasal Göstergeler” konusunda, ESC k›lavuzlar›na göre PAH’ta hastal›k fliddetini, stabilitesini ve prognozunu de¤erlendirmede önemi kabul edilmifl parametrelerden BNP, NT-proBNP ve di¤er biyokimyasal göstergeler inceleniyor. Tedavi etkinli¤ini ölçülebilir laboratuvar de¤erleriyle de ba¤lant›land›rarak tedavi hedeflerine yönelmek, PAH tedavisi yapan hekimler için de¤erini koruyor. Sinüs venozus tipi ASD’lerde pulmoner arter bas›nc› ve pulmoner vasküler direnç, sekundum ASD’lere göre daha erken yafllarda yükselmeye bafll›yor ve daha yüksek seyrediyor. PAH’a neden olabilecek, soldan sa¤a geçiflli do¤umsal kalp hastal›klar›ndan“Atriyal Septum Defekti”ni embriyolojiden tedaviye kadar oldukça genifl bir bak›fl aç›s›yla güncelleyen bölümde klinik, ekokardiyografik, hemodinamik de¤erlendirme ayr›nt›lar›n› bulabilirsiniz. Katk›lar›ndan ötürü Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi Pediyatrik Kardiyoloji Bilim Dal›’ndan Say›n Dr. Ayhan Pektafl’a teflekkür ederiz. Sklerodermaya efllik eden akci¤er parankim tutulumu ve PAH’›n tan›, tarama ve klinik karar verme süreçlerinde, görüntüleme yöntemlerinin çok önemli bir rolü söz konusu. Bu konudaki bilgilerimizi güncelleyen “Sklerodermada Toraks Tutulumunun Radyolojik Bulgular›” yaz›s› ile bültene katk›s› için Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Radyoloji Anabilim Dal›’ndan Say›n Prof. Dr. Recep Savafl’a teflekkür ederiz. “Portopulmoner Hipertansiyon Nedeniyle Endotelin Reseptör Antagonisti Bosentan Kullan›lan Bir Olgunun Sunumu” ile konu¤umuz olarak katk› sunan Baflkent Üniversitesi T›p Fakültesi Pediyatrik Kardiyoloji Bilim Dal›’ndan Say›n Prof. Dr. Birgül Varan ve Say›n Dr. Alper Gürsu’ya teflekkür ederiz. Bir sonraki say›da buluflmak üzere… Sayg›lar›m›zla Editörler: Prof. Dr Murat ‹NANÇ (‹.Ü. ‹stanbul Üniversitesi T›p Fakültesi, Romatoloji), Prof. Dr. Serdar KÜÇÜKO⁄LU (‹.Ü. Kardiyoloji Enstitüsü), Prof. Dr. Nesrin MO⁄ULKOÇ (Ege Üniversitesi T›p Fakültesi, Gö¤üs Hastal›klar›), Prof. Dr. Rana OLGUNTÜRK (Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi, Pediyatrik Kardiyoloji) ‹mtiyaz Sahibi: Dr. fiermin KARTAL, Yay›n Sorumlusu: Ka¤an DEM‹RG‹L Actelion’un yay›n› olan “PAH Bülteni” 3P-Pharma Publication Planning taraf›ndan haz›rlanmaktad›r. Meriç Cad. Kamelya Çarfl› No: 14 Ataflehir, ‹stanbul Tel: 0216 456 40 00 Faks: 0216 456 39 95 *Editörler soyadlar›na göre alfabetik olarak dizilmifltir. ISSN 1307-8348 2 Sistemik Skleroz (Skleroderma) Tan›s›nda Güncel Yaklafl›m: Erken Tan› Dr. Murat ‹nanç Sistemik skleroz (SSk) heterojen klinik tablolara yol açan kronik sistemik bir hastal›kt›r. Fibrozis, mikrovasküler hasar ve otoimmünite hastal›¤›n patogenezinin temel ögeleridir. SSk nadir bir hastal›kt›r, belirti ve bulgular› çok çeflitlidir ve önemli klinik komplikasyonlara yol açar. Deride kal›nlaflma, gastrointestinal sistem problemleri, akci¤er ve kalpte fibrozis gibi tutulumlar için etkinli¤i kan›tlanm›fl tedaviler yoktur. Renal kriz, pulmoner arteriyel hipertansiyon ve dijital ülser konular›nda ise tedavide önemli geliflmeler kaydedilmifltir. SSk tan›s› konuldu¤unda hastal›¤›n geliflim sürecinin oldukça ileri bir döneminde oldu¤u ve vaskülopati, fibroz ve organ hasar› bak›m›ndan bir çok patolojinin geri dönüflsüz olarak yerleflti¤i kabul edilmektedir. da yetersiz kald›¤› anlafl›lm›flt›r. Tan›m gere¤i bu kriterler erken tan›da kullan›lmak üzere tasarlanmam›flt›r. Göz önünde bulundurulmas› gereken di¤er bir konu ise günümüzde kolayl›kla yap›lmakta olan özgül otoantikor testlerinin (anti-sentromer, anti-topoizomeraz I, anti-RNA-polimeraz III vb.) kriterler aras›nda yer almamas›d›r. Romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus ve antifosfolipid sendromu konusunda son 10 y›lda yap›lan araflt›rmalara göre bu hastal›klarda özgüllü¤ü yüksek otoantikorlar›n hastal›¤›n tam olarak ortaya ç›kmas›ndan y›llar önce pozitif bulundu¤u bilinmektedir. Yeni oluflturulacak SSk s›n›fland›rma kriterlerinin de bu veriler dikkate al›narak özgül otoantikor testlerini de içerece¤i aç›kt›r. SSk’da en erken semptom genellikle Raynaud fenomenidir. Özellikle yayg›n deri tutulumu geliflmekte olan hastalarda erken dönemde ellerde fliflme, karpal tünel sendromu, halsizlik, çabuk yorulma, artralji ve miyaljiler görülür. Deride kal›nlaflma öncesinde veya sonras›nda pigment de¤ifliklikleri ortaya ç›kar. Nadir olarak gastroözofageal reflü veya nefes darl›¤› gibi organ tutulumuyla ilgili belirtiler deri belirtilerinden önce veya ön planda ortaya ç›kabilir. SSk, hastalar›n bir bölümünde daha h›zl› ilerleyici bir seyir gösterir (erken yayg›n deri tutulumu) ve deri tutulumuna ek olarak organ tutulumlar› da (akci¤er, böbrek, gastrointestinal) erken dönemde ortaya ç›kar, bu hasta grubunda tan› sorunu genellikle olmaz. Buna karfl›n çok daha yavafl seyirli ve organ tutulumlar›n›n geç dönemde ortaya ç›kt›¤› (s›n›rl› deri tutulumlu, deri tutulumunun geri planda oldu¤u veya hiç olmad›¤›sine sklerozis) hastalarda erken tan› güçtür. Bu hastalarda erken dönemin, hastal›¤›n ilerlemesinin durdurulabilece¤i dönem oldu¤u düflünülmektedir. Sistemik Sklerozda Erken Tan› Amerikan Romatoloji Koleji (ACR) Sistemik Skleroz S›n›fland›rma Kriterleri Preliminer olarak tan›mlanan bu kriterler yaklafl›k 30 y›l önce yay›nlanm›flt›r. Gelifltirilen bu kriterler çok merkezli prospektif bir çal›flman›n sonucudur ve yeterli say›da di¤er otoimmün ba¤ dokusu hastal›¤› tan›s› olan kontrol içermektedir. Kriterlerin temel gelifltirilme amac›, SSk’y› di¤er otoimmün romatizmal hastal›klardan ay›rmakt›r ve bu konuda yay›nlanm›fl olan çal›flmadan da anlafl›laca¤› gibi baflar›l› bir yöntemdir. Aradan geçen uzun sürede SSk preliminer s›n›fland›rma kriterlerinin bu baflar›s›na karfl›n s›n›rl› deri tutulumu olan hastalar›n s›n›fland›r›lmas›nda (tan›s›nda) ve erken tan›- Günümüzde araflt›rmac›lar Raynaud fenomeni olan ve preskleroderma olarak tan›mlanan dönemde hastal›¤›n ilerleyicili¤ini gösteren güvenilir belirteçlerden yoksun oldu¤umuzu kabul etmektedir. Preskleroderma dönemindeki, farkl›laflmam›fl ba¤ dokusu hastal›¤› ya da karma ba¤ dokusu hastal›¤› olarak s›n›flanan hastalar›n hemen hemen tamam›nda Raynaud fenomeni vard›r fakat bu hastalar›n hepsinin SSk geliflimi göstermedi¤i de bilinmektedir. Raynaud fenomeninin bafllamas›ndan sonra SSk’n›n di¤er belirtilerinin ortaya ç›kmas› s›n›rl› deri tutulumu olanlarda 5 y›l›, yayg›n deri tutulumu olanlarda ise 2 y›l› bulabilmektedir. Avrupa Skleroderma Çal›flma ve Araflt›rma Grubu (EUSTAR) SSk’da erken tan› konusunda bir giriflim bafllatm›flt›r. Bu konuda yap›lan toplant›larda Raynaud fenomeni olan hastalarda otoantikorlar›n bulunmas› ve/veya t›rnak kenar› kapilleroskopisinde tipik mikrovasküler de¤ifliklikler olmas›n›n SSk geliflimi aç›s›ndan en önemli belirteçler oldu¤una karar verilmifltir. Özgül otoantikorlar›n (antisentromer, anti-topoizomeraz I, anti RNA polimeraz III, anti Th/To) hastal›¤›n fenotipi ve prognozuyla ilgili oldu¤u ve belirli organ tutulumlar›n› öngördü¤ü bilinmektedir. Buna karfl›n otoantikorlar›n bulunma s›kl›¤› jeoetnik yap›dan, immunogenetik faktörlerden ve çal›flman›n yap›ld›¤› merkezlerin özelliklerinden etkilenmektedir. Otoantikor pozitiflikleri ve kapilleroskopi bulgular›n›n birlikte incelendi¤i yeni bir çal›flmada hastalar primer Raynaud fenomeni (objektif SSk klinik bulgusu yok, kapilleroskopi bulgular› negatif, özgül otoantikorlar yok), ba¤ dokusu hastal›¤› öncesi (pre-CTD) ve erken SSk olarak bafllang›çta s›n›flanm›fl ve en az 4 y›l (ortanca) izlenmifllerdir (Koenig ve ark.). Bu çal›flmada- 3 ki 800’e yak›n hastadan, çal›flman›n bafllang›c›nda primer Raynaud fenomeni olarak s›n›fland›r›lan hastalar›n hiçbirinde SSk geliflmemifltir. Buna karfl›n pre-CTD olarak s›n›flananlar›n %3.4’ü, erken SSk’lar›n ise %47’sinde kesin SSk geliflimi gözlenmifltir. Çoklu analiz sonuçlar›na göre SSk geliflimi aç›s›ndan risk faktörleri (“hazard ratio”) ise objektif klinik belirtiler ve ellerde fliflme için 2’den az bulunmufltur, kapilleroskopide SSk bulgular› 4.5, ANA pozitifli¤i 5.7 ve özgül otoantikorlardan birinin pozitifli¤inde ise bu de¤er 4.7’dir. Bu çal›flma otoantikorlar›n ve kapilleroskopinin erken SSk tan›s›ndaki önemini gösteren uzun süreli bir çal›flmad›r. Kaynaklar • Subcommittee SSk öncesi dönem (pre-SSk), farkl›laflmam›fl ba¤ dokusu hastal›¤› veya karma ba¤ dokusu hastal›¤› düflünülen hastalar›n bir bölümünde SSk geliflmektedir. EUSTAR grubu bu konuda uzman görüfllerinden ve araflt›rma sonuçlar›ndan yola ç›karak SSk’da çok erken tan› koymay› amaçlayan kriterler oluflturmufltur (Tablo 1). Ayr›ca klinik olarak izlenmesi gereken yol da önerilmifltir. Buna göre Raynaud fenomeni ve/veya ellerde fliflme ile baflvuran hastalarda ilk seviyede kapilleroskopi ve serolojik testler yap›lmal› daha sonra ise özofagus manometrisi ya da yüksek rezolüsyonlu tomografi gibi organ tutulumunu gösteren tan› yöntemlerine geçilmelidir. Bu kriterler henüz taslak aflamas›ndad›r ve bu konuda yeterli klinik deneyim yoktur. Bu hasta gruplar›nda tedavi stratejilerinin nas›l olmas› gerekti¤i de bilinmemektedir. Bununla birlikte belirtilen özellikleri tafl›yan hastalar›n merkezlerde izlenmesi ve yeni tedavi yöntemlerinin denenmesi, uzun vadeli bir hedef olarak görünmektedir. Tablo 1. Sistemik sklerozun çok erken dönemde tan›s› için önerilen kriterler Majör 1. Raynaud fenomeni 2. Otoantikorlar (Antinükleer antikorlar, antisentromer, anti-topoizomeraz I) 3. Tan› koydurucu t›rnak yata¤› kapilleroskopisi bulgular› Minor 1. Kalsinozis 2. Ellerde fliflme 3. Parmak ülserleri 4. Özofagus sfinkter disfonksiyonu 5. Telanjiektazi 6. Yüksek rezolüsyonlu akci¤er tomografisinde buzlu cam görünümü TANI: 3 majör veya 2 majör 1 minör kriterin bulunmas› for Scleroderma Criteria of the American Rhe umatism Association Diagnostic and Therapeutic Criteria Committee. Preliminary criteria for the classification of systemic sclerosis (scleroderma). Arthritis Rheum 1980;23:581-90. • Walker U, Tyndall A, Cjirzak L ve ark. Clinical risk assessment of organ manifestations in systemic sclerosis: a report from the EULAR scleroderma trials and research group database. Ann Rheum Dis 2007;66:754-63. • Koenig M, Dieude M, Senecal JL. Predictive value of antinuclear autoantibodies: the lessons of the systemic sclerosis autoantibodies. Autoimmunity Rev 2008;7:588-93. • Koenig M, Joyal F, Fritzler MJ, ve ark. Autoantibodies and microvascular damage are independent predictive factors for the progression of Raynaud’s phenomenon to systemic sclerosis. Arthritis Rheum 2008;58:3902-12. • Matucci-Cerinic M, Allanore Y, Cjirzak L ve ark. The challenge of early sytemic sclerosis for the EULAR scleroderma trial and research group (EUSTAR) community. It is time to cut the Gordion knot and develop a prevention or rescue strategy. Ann Rheum Dis 2009;68:1377-80. • Mayes M, Assassi S. Epidemiology and classification of scleroderma. Editörler: Hocberg MC ve ark. Rheumatology (5. Bask›) 2011, 1361-6. 4 Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonda Biyokimyasal Göstergeler Dr. Serdar Küçüko¤lu Biyokimyasal göstergeler Pulmoner Hipertansiyon (PH) hastalar›nda sa¤ ventrikül (RV) ifllev bozuklu¤unun de¤erlendirilme ve izlenmesinde önemli rol oynamaktad›r. Birçok biyokimyasal gösterge PH hastalar›nda denenmifltir (Tablo1). Bu biyokimyasal göstergeler aras›nda serum ürik asit, troponinler ve beyin natriüretik peptidi (BNP) öne ç›kmaktad›r. Serum ürik asit düzeyi, iskemik periferik dokularda oksidatif metabolizma bozuklu¤u göstergesidir. ‹PAH hastalar›nda yüksek ürik asit düzeylerinin olumsuz sa¤kal›mla ba¤lant›l› oldu¤u belirlenmifltir.12 Nagaya ve arkadafllar› serum ürik asit seviyelerinin fonksiyonel kapasite ile korelasyon gösterdi¤ini ve vazodilatatör tedavi ile serum seviyelerinde azalma görüldü¤ünü bildirmifllerdir (fiekil 1).13 Bununla birlikte, PAH hastalar›na ço¤u zaman allopürinol verilmekte; hiperürisemi ve diüretikler allopürinolün plazma düzeylerini etkileyerek, ürik asit düzeyleri temelinde klinik izlemenin yarar›n› azaltmaktad›r. Yüksek plazma kardiyak troponin T ve troponin I düzeyleri özgül miyokard hasar› göstergeleri olarak kabul edilmifltir ve bu de¤erler akut koroner sendromlarda ve akut pulmoner embolide prognoz göstergeleridir. PAH’l› 51 hastay› ve KTEPH’li 5 hastay› kapsayan tek bir çal›flmada 2 y›ll›k izleme Tablo 1. Pulmoner hipertansiyonda biyokimyasal göstergeler Natriüretik peptidler BNP, NT-proBNP PH plazma seviyeleri ↑ Atriyal natriüretik peptid (ANP) ve beyin (B tipi) natriüretik peptid (BNP) kardiyak miyositlerden bas›nç ve volüm yüklenmesine karfl› salg›lan›rlar. PH’de her ikisi de artar.1,2 Endotelin-1 ET-1 PH plazma seviyesi ↑ ET-1 endojen vazokonstriktör ve proliferatif sitokin. PH’de plazma ET seviyeleri yüksektir ve PH hastalar›n›n endotel hücrelerinde ET-1 proteini ile mRNA ekspresyonu artm›flt›r.3 Ürik asit Serum Ürat seviyesi PH plazma seviyesi ↑ Ürik asit pürin metabolizmas›n›n son ürünü. Oksidatif metabolizman›n bozuldu¤u durumlarda artm›fl bulunabilir. Artm›fl ürik asit seviyeleri akut hastal›klarda kötü prognoz göstergesidir ve PH’de hastal›¤›n derecesi ile korelasyon gösterir.4 Troponin T PH kan seviyesi Kalp kas› ince aktin filamanlar›ndaki regülatör proteinler ve kardiyak miyosit hasar gördü¤ünde salg›lan›rlar ve periferik kanda tespit edilirler. Bir PH çal›flmas›nda troponin T kötü prognoz ile iliflkili bulunmufltur.5 Nitrik oksit NO, eNO(ekshale) eNO PH’de Nitrik oksit, nitrik oksit sentaz (NOS) enziminin etkisi ile endotel hücrelerinde L-arjininin L-sitrulin ve nitrik okside (NO) dönüflmesi ile oluflur. Ekshale NO (eNO) iPAH hastalar›nda düflük bulunmufltur.6 ↓ Asimetrik dimetilarjinin ADMA PH plazma seviyeleri ↑ NOS’un güçlü bir kompetetif inhibitörüdür, ADMA metillenmifl arjinin kal›nt›lar›na sahip proteinlerin katabolizmas› sonucu oluflur ve böbreklerden at›l›r. ‹PAH’da, plazma seviyeleri anlaml› olarak yüksek bulunmufltur.7 cGMP PH idrar at›l›m› ↑ cGMP, NO, bradikinin ve natriüretik peptidlerin intraselüler ikincil habercileridir. Üriner cGMP seviyeleri PH hastalar›nda yüksek bulunmufltur.8 d-dimer PH seviyesi ↑ PAH’ta insitu tromboz s›kt›r. D-dimer, mikrovasküler trombozu gösterir. IPAH hastalar›nda D-dimer kontrollerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda yüksek bulunmufltur.9 Serotonin PH seviyeleri ↑ Serotonin pulmoner vazokonstriktör ve düz kas hücre uyaran›d›r. Pulmoner nöroendokrin hücreler ve nöroepitel cisimciklerden salg›lan›r. IPAH hastalar›nda yüksek bulunmufltur.10 Plazma von Willebrand Faktör vWF PH plazma seviyeleri ↑ Plazma von Willebrand faktör (vWF) endotel hücrelerden salg›lanan bir glikoproteindir. Koagülasyon faktör VIII tafl›y›c›s› olarak platelet agregasyonu ve adezyonunda rol oynar. Yükselmifl plazma vWF ve antijeni (vWF:Ag) endotel hasar› için belirteç olarak kullan›lm›flt›r. vWF:Ag seviyeleri PH’de yüksek bulunmufltur ve bafllang›ç vWF:Ag sonraki y›llarda ölüm riski ile korelasyon göstermifltir.11 5 fiekil 1. Ürik asit seviyeleri ve fonksiyonel kapasite iliflkisi *†‡ 12 1.0 10 *† p=0.0003 Kümülatif sa¤kal›m Serum Ürik Asit Düzeyleri (mg/dL) fiekil 2. Serum kardiyak troponin-T ve yaflam e¤rileri 8 6 4 2 cTnT(-) 0.8 p=0.005 p=0.001 0.6 0.4 cTnT(+) Risk alt›ndaki hasta say›s›, n 0.2 48 cTnT(-) 43 8 0.0 cTnT(+) 0 33 30 25 4 4 2 2 6 12 18 24 Süre (ay) 0 NYHA II (n=5) NYHA III (n=72) NYHA IV (n=13) döneminde yüksek kardiyak troponin T de¤erlerinin ölümcül sonlan›m aç›s›ndan ba¤›ms›z tahmin göstergesi oldu¤u belirlenmifltir (fiekil 2).5 Tedavinin bafllat›lmas›ndan sonra kardiyak troponin T baz› hastalarda geçici ya da kal›c› olarak plazmadan kaybolmufltur. Yine de, PH hastalar›nda kardiyak troponin T düzeyini izlemenin yarar› gelecekteki çal›flmalarda do¤rulanmal›d›r. Atriyal natriüretik peptid (ANP) ve beyin natriüretik peptidi (BNP) benzer fizyolojik özelliklere sahiptir. Her ikisi de vazodilatasyona ve natriüreze neden olmakta ve miyokarddan duvar stresine yan›t olarak sal›nmaktad›r. Öte yandan, klinikte kronik PH’ye ba¤l› RV yetersizli¤inin izlenmesinde natriüretik peptidlerin kullan›lmas›na gösterilen ilgi daha çok BNP üzerinde yo¤unlaflm›flt›r. BNP sentezinde nihai ad›m, öncü olan yüksek molekül a¤›rl›kl› pro-BNP’nin biyolojik olarak aktif olmayan N-terminal segmentine (NT-proBNP) ve düflük molekül a¤›rl›kl› BNP’ye ayr›lmas›d›r. NT-proBNP’nin yar›lanma ömrü daha uzundur ve bu molekül gerek kan dolafl›m›nda, gerekse örnek al›nd›ktan sonra daha stabildir. PAH’ta RV yetersizli¤i bafll›ca ölüm nedenidir ve BNP/NT-proBNP düzeyleri RV ifllev bozuklu¤unun a¤›rl›k derecesini yans›tmaktad›r. BNP seviyelerinin kontrollerle k›yasland›¤›nda hem sa¤ ventrikül volüm fiekil 3. ANP, BNP plazma seviyeleri ile kontroller, sa¤ ventrikül volüm yüklenmesi (RVVO), sa¤ ventrikül bas›nç yüklenmesi iliflkisi (RVPO) A B C 200 * 100 0 * Kont. RVVO RVPO 300 Plazma BNP/ANP Oran› 300 Plazma BNP De¤erleri (pg/mL) Plazma ANP De¤erleri (pg/mL) 2 200 100 1 * 0 Kont. RVVO RVPO 0 Kont. RVVO RVPO Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonda Biyokimyasal Göstergeler fiekil 4. BNP ve sa¤ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (RVEF), pulmoner direnç (TPR) ve sa¤ ventrikül diyastol sonu bas›nç iliflkisi (RVEDP) 103 Plazma BNP De¤erleri (pg/mL) A 102 Üç ayl›k hedefli tedaviden sonra 60 hastadan 49’unda BNP ölçümü tekrarlanm›fl ve supramedyan düzeyin (>180 pg/mL) uzun dönemde kötü sonlan›mla iliflkili oldu¤u bir kez daha gösterilmifltir (fiekil 5,6).14 101 10 20 30 40 50 60 70 RVEF (%) 104 Plazma BNP De¤erleri (pg/mL) B hem de bas›nç yüklenmesinde artt›¤› ve bu art›fl›n sa¤ ventrikül fonksiyon ve parametreleri ile korelasyon gösterdi¤i bildirilmifltir (fiekil 3, 4).1 Nagaya ve arkadafllar› BNP de¤erleri ile fonksiyonel kapasite aras›nda iliflki bulduklar› çal›flmalar›nda bafllang›çtaki medyan BNP de¤eriyle (150 pg/mL) prognozun iyi ya da kötü oldu¤u hastalar›n ay›rt edilebildi¤ini göstermifllerdir.14 r=-0.73, p<0.001 0 Plazma BNP düzeyi sa¤ kalacak hastalarda anlaml› ölçüde azalm›fl, oysa ölecek hastalarda tedaviye ra¤men artm›flt›r. Skleroderma ile ba¤lant›l› PAH bulunan 68 hastay› kapsayan bir çal›flmada, 553 pg/mL’nin alt›nda medyan NT-proBNP düzeyinin daha olumlu 6 ayl›k ve 1 y›ll›k sa¤kal›mla iliflkili oldu¤u belirlenmifltir.15 fiiddetli prekapiller PH bulunan 55 hastada alg›lay›c› iflletim e¤risi (ROC) analizi, NT-proBNP s›n›r de¤erinin 1400 pg/mL olmas›n›n 3 y›ll›k sonlan›m aç›s›ndan tahmin göstergesi oldu¤unu ortaya koymufltur.16 Prognozun olumlu oldu¤u ve yak›n gelecekte bir üst tedavi basama¤›na ç›k›lmas› gerekmeyecek hastalar›n saptanmas›nda serum NT-proBNP de¤erinin 1400 pg/mL’in alt›nda olmas›n›n özellikle yararl› bir gösterge oldu¤u belirlenmifl ve bu ba¤›ms›z olarak r=-0.79, p<0.001 103 102 101 0 0 10 20 30 40 TPR (wood units) fiekil 5. BNP seviyeleri fonksiyonel kapasite iliflkisi 4 10 C r=-0.76, p<0.001 Plazma BNP De¤erleri (pg/mL) 1600 Plazma BNP De¤erleri (pg/mL) 6 103 102 101 BNP 1200 800 400 * 0 0 0 10 20 RVEDP /mmHg) 30 Kontrol (n=15) NYHA II (n=6) NYHA III (n=42) NYHA IV (n=12) 7 fiekil 6. Bafllang›ç ve takipte serum BNP de¤erleri Takip BNP 100 80 80 Sa¤kal›m Oran› (%) Sa¤kal›m Oran› (%) Bafllang›ç BNP 100 60 40 20 60 40 20 0 0 0 12 24 36 0 48 Süre (ay) do¤rulanm›flt›r.17 Yine de, NT-proBNP için önerilen s›n›r de¤erlerin do¤rulanmas› için daha genifl kapsaml› sonlan›m çal›flmalar›n›n yap›lmas› gerekmektedir. ‹zlemede NT-proBNP plazma düzeylerinde art›fl olmas›n›n olumsuz prognozla ba¤lant›l› oldu¤u bildirilmektedir.15 BNP/NT-proBNP potansiyel olarak yararl› bir tarama arac› olabilir: 1. Sa¤ ve sol kalp hastal›¤› ay›r›m› olmamas› nedeniyle inter ve intra-hasta de¤iflkenli¤i k›s›tlay›c› olmaktad›r. Ayr›ca BNP/NT-proBNP’nin PAH tan›s› ve ekarte edilmesinde diagnostik gösterge olarak do¤rulanmas› gereklidir. 2. Risk alt›ndaki gruplarda tan›da yararl› olmal› ve tarama sürecini di¤er tarama metodlar› ile kombine ederek daha yararl› k›l›nmal›d›r. Bu amaçlarla sklerodermal› hastalarda yap›lmakta olan NT-proBNP, elektrokardiyografi ve ekokardiyografinin taramadaki rolünü araflt›ran DETECT çal›flmas› bize yol gösterebilir. Sonuç olarak, PAH hastalar›nda prognoz aç›s›ndan bilgi veren birkaç biyolojik gösterge bulunmaktad›r, ancak bu göstergelerin günlük klinik uygulamalardaki yarar› henüz kesinleflmemifltir. BNP/NT-proBNP plazma düzeylerinin bafllang›çta risk düzeyi belirlenirken ölçülmesi tavsiye edilmektedir; ayr›ca prognoz aç›s›ndan anlamlar› göz önünde tutularak, bu de¤erlerin tedavi etkilerinin izlenmesi aç›s›ndan da ölçülmesi düflünülebilir. PAH’ta düflük ve stabil ya da 12 24 36 48 Süre (ay) azalan BNP/NT-proBNP de¤erleri baflar›l› hastal›k kontrolü aç›s›ndan yararl› bir gösterge olabilir. Kaynaklar 1. Nagaya, Nishikimi, Okono et al. Plasma Brain Natriuretic Peptide Levels Increase in Proportion to the Extent of Right Ventricular Dysfunction in Pulmonary Hypertension. JACC J 1998; 31:2012-8 2. Mukerjee, , Holmes AM, Nair D, Ayrton P, Black CM, Coghlan JGSignificance of plasma N-terminal pro-brain natriuretic peptide in patients with systemic sclerosis-related pulmonary arterial hypertension Respir Med 2003; 97: 1230–1236 3. Giaid et al. Expression of endothelin-1 in the lungs of patients with pulmonary hypertension. N Engl J Med 1993; 328: 1732–1739 – 4. Bendayan et al. Hyperuricemia as a prognostic factor in pulmonary arterial hypertension Respir Med 2003; 97: 130–133 – 5. Torbicki et al. Detectable serum cardiac troponin T as a marker of poor prognosis among patients with chronic precapillary pulmonary hypertension. Circulation 2003; 108: 844–848. 6. Girgis et al. Decreased exhaled nitric oxide in pulmonary arterial hypertension: response to bosentan therapy Am J Respir Crit Care Med 2005; 172: 352–357 – 7. Kielstein et al. Asymmetrical dimethylarginine in idiopathic pulmonary arterial hypertension. Arterioscler Thromb Vasc Biol 2005; 25: 1414–1418 – 8. Bogdan et al. Urinary cGMP concentrations in severe primary pulmonary hypertension. Thorax 1998; 53: 1059–1062 – Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonda Biyokimyasal Göstergeler 8 9. Shitrit et al. Significance of a plasma D-dimer test in patients with primary pulmonary hypertension Chest 2002; 122: 1674–1678. 14. Nagaya N, et al. Plasma Brain Natriuretic Peptide as a Prognostic Indicator in Patients With Primary Pulmonary Hypertension Circulation 2000; 102:865-70 10. Herve et al. Increased plasma serotonin in primary pulmonary hypertension Am J Med 1995; 99: 249–254 - 15. MH Williams, CE Handler, R Arkam et al Role of N-terminal brain natriuretic peptide (N-TproBNP) in sclerodermaassociated pulmonary arterial hypertensionEur Heart J 2006;27:1485–1494 11. Lopes, Maeda. Circulating von Willebrand factor antigen as a predictor of short-term prognosis in pulmonary hypertension Chest 1998; 114: 12. Voelkel MA, Wynne KM, Badesch DB,. Groves BM, Voelkel NF. Hyperuricemia in severe pulmonary hypertension. Chest 2000;117:19–24.1276–1282 13. Nagaya N, Uematsu M, Satoh T et al. Serum uric acid levels correlate with the severity and the mortality of primary pulmonary hypertension. Am J Rrespir Crit Care Med 1999;160:487–492. 16. Fijalkowska A, Kurzyna M, Torbicki A et al. Serum N-terminal brain natriuretic peptide as a prognostic parameter in patients with pulmonary hypertension. Chest 2006;129:1313–1321 17. Andreassen AK, Wergeland R, Simonsen S et al.N-terminal pro-B-type natriuretic peptide as an indicator of disease severity ina heterogeneous group of patients with chronic precapillary pulmonary hypertension. Am J Cardiol 2006;98:525–529. 9 Atriyal Septum Defekti Dr. Rana Olguntürk, Dr. Ayhan Pektafl Tan›m Atriyal septumun herhangi bir bölgesinde bulunan, sol ve sa¤ atriyumlar aras›nda geçifle izin veren ve iki atriyumun birbiriyle ba¤lant›s›n› sa¤layan tüm doku defektleri, Atriyal Septum Defekti (ASD) olarak tan›mlan›r. Bir baflka ifadeyle, patent foramen ovale (PFO) d›fl›nda atriyal septumda bulunan tüm aç›kl›klar ASD olarak adland›r›l›r. Tarihçe ‹lk kez 1875 y›l›nda Von Rokitansky ve arkadafllar› taraf›ndan anatomik olarak tan›mlanan ASD, 1934 y›l›ndan itibaren Roessler ve arkadafllar› taraf›ndan yap›lan otopsi çal›flmalar›nda da belirlenmifltir. Buna karfl›l›k, Bedford ve arkadafllar› ilk kez 1941 y›l›nda klinik özellikleri göz önüne alarak ASD tan›s› koymufltur. 1940’l› y›llar›n sonunda uygulanmaya bafllanan kalp kateterizasyonu, kalp boflluklar›nda bas›nç ve arteriyel oksijen saturasyonu ölçümlerinin yap›lmas›na ve dolay›s›yla ASD tan›s›n›n do¤rulanmas›na olanak sa¤lam›flt›r. Anatomik aç›dan basit bir yap› oldu¤u için cerrahi olarak ASD onar›m› denenmifl ve bu denemeler, kalp içi anomalilerin cerrahi tedavisi için öncü olmufltur. ‹kinci Dünya Savafl›’n› izleyen 1947–1953 y›llar› aras›ndaki dönemde, cerrahi ASD onar›m› için pek çok yöntem denenmifltir. 1950’li y›llar›n bafl›nda, Lewis ve Swan, ASD onar›m› için topikal so¤utma yöntemini benimsemifl ve böylece ilk baflar›l› ASD onar›m›n› gerçeklefltirmifltir. Ekstrakorporeal dolafl›m›n 1960 y›l›ndan sonra yayg›nlaflmas›yla birlikte hipotermi ve in-flow oklüzyon tekniklerinden vazgeçilmifltir. Ekstrakorporeal dolafl›m kullan›larak baflar›l› biçimde onar›lan ilk kalp lezyonu, ASD olarak tarihe geçmifltir. 1964 y›l›nda Gibbon ve arkadafllar› taraf›ndan ekstrakorporeal dolafl›mla birlikte kardiyopulmoner by-pass uygulanm›fl ve ASD kapat›lm›flt›r. 1970’li y›llar›n sonunda gelifltirilen iki boyutlu ekokardiyografi sayesinde, giriflimsel olmayan yöntemlerden yararlan›larak ASD tan›s›n› koymak mümkün olmufl. Transkateter yolla ASD onar›m› yap›lmaya bafllanm›fl ve bu yöntem son 30 y›l içinde giderek yayg›nlaflm›flt›r. Epidemiyoloji Tüm do¤umsal kalp anomalilerinin %6 ila %15 kadar›n› oluflturan ASD, 1500 canl› do¤umda bir görülür. Eriflkinlerde en s›k görülen do¤umsal kalp anomalisi olan ASD için renkli Doppler çal›flmalar›nda verilen insidans de¤eri, %0.2’dir. Asl›nda ekokardiyografinin klinik kullan›ma girmesine kadar ASD prevalans› tam olarak hesaplanamam›flt›r. Bunun nedeni, izole ASD bulunan ço¤u olguda hiçbir klinik belirtinin ortaya ç›kmamas› ve/veya baz› ASD’lerin kendi kendine kapanmas›d›r. Çocuk ve eriflkinlerde, ASD s›kl›¤›n›n kad›nlarda iki kat fazla oldu¤u belirlenmifltir. Ancak bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Embriyoloji Embriyolojik geliflimin 18 veya 19. gününde kardiyovasküler sistem oluflmaya bafllar. Geliflimin 21-23. günlerinde ilkel ba¤›rsa¤›n önüne do¤ru yerleflen lateral endokardiyal tüpler, kranial uçtan kaudal uca dek birbiriyle kaynafl›r ve embriyonun ön-orta bölgesinde yer alan tek bir tüp halini al›r. Yeni oluflan bu tek tübüler yap›, ilkel kalp olarak isimlendirilir. Geliflimin 22. gününde atmaya bafllayan ilkel kalp, daha sonra kalbin farkl› bölümlerine dönüflecek dört bo¤umdan oluflur. Embriyonun kranial yap›lar›na en yak›n olan endokardiyal bo¤um, trunkus arteriozustur. Trunkus arteriozusun daha kaudalinde yer alan endokardiyal bo¤umlar s›ras›yla bulbus kordis, ilkel ventrikül ve ilkel atriyum olarak adland›r›l›r. Embriyolojik geliflimin 35. gününde, ortak atriyumun iç yüzeyinde orak biçimli ince bir zar oluflur. Bu ince zar, ortak atriyumu sa¤ ve sol bölmelere ay›r›r. Ortak atriyumun arka-üst duvar›ndan atriyoventriküler bileflkede bulunan endokardiyal yast›k dokusuna dek uzanan bu zara septum primum ad› verilir. Septum primumun atriyoventriküler bileflkeye komflu olan ucu içbükey biçimlidir ve sa¤ ile sol atriyum aras›nda bir geçit oluflturur. Daha sonra bu ostium primum kapan›r, kapanmadan önce septum primumun arka-üst k›sm›nda delikler meydana gelir ve ostium sekundum oluflur. Böylece sa¤ ve sol atriyum aras›nda bir kez daha geçit aç›l›r. Buna karfl›n, atriyumlar›n sürekli olarak genifllemesine ba¤l› olarak her iki anatomik yap›n›n komfluluk iliflkisi bozulmaz (fiekil 1). Ayn› zaman dilimi içinde, sa¤ atriyumun üst-ön duvar›ndan kaynaklanan ve septum sekundum olarak 10 Atriyal Septum Defekti septasyonla efl zamanl› olarak, sinüs venozusun sa¤ boynuzu sa¤ atriyum yap›s›na kat›l›rken sol boynuzu koroner sinüsü oluflturur. Sinoatriyal bileflkenin içe katlanmas›yla birlikte sa¤ ve sol venöz kapaklar oluflur. Sol venöz kapak, foramen ovalenin üst, alt ve arka kenarlar›yla birleflirken sa¤ venöz kapak, inferior vena kavan›n ve koroner sinüsün rudimenter kapaklar›n› oluflturur. Bu rudimenter kapaklar, s›ras›yla Eustachian ve Thebesian kapaklar olarak adland›r›lmaktad›r. isimlendirilen orak biçimli bir zar ortaya ç›kar. Septum primumun sa¤›nda ve sinüs venozusun solunda yer alan bu zar giderek büyür ve ostium sekundumu kapat›r. Embriyolojik geliflimin 42. gününe ulafl›ld›¤›nda, atriyumlar aras›ndaki septumun üst-arka k›sm›n› oluflturan septum primum kaybolur ve septum sekundumun kenar›, içbükey biçimi nedeniyle foramen ovale olarak adland›r›lan anatomik yap›n›n s›n›r›n› oluflturur (fiekil 1). Foramen ovale ve ostium sekundum, sa¤ atriyum ile sol atriyum aras›nda, sa¤dan sola do¤ru devam eden kan ak›m›na izin verir. Normalde %25-35 oran›nda, septum primum ile septum sekundum tam olarak kaynaflamaz ve foramen ovalenin arka kenar›nda ortaya ç›kan bir flep sol atriyumun içine do¤ru t›pk› bir kap› kanad› gibi aç›l›r. Valvula foraminis ovalis olarak adland›r›lan ve PFO oluflumuna neden olan bu flep aç›lma riski tafl›maktad›r. Sa¤ atriyum bas›nc› sol atriyum bas›nc›ndan yüksek oldu¤unda, PFO’dan sa¤ atriyumdan sol atriyuma do¤ru kan ak›fl› olabilir. Ancak normal sa¤l›kl› bir bireyde her zaman sol atriyum bas›nc› sa¤ atriyum bas›nc›ndan yüksek oldu¤u için PFO genellikle ifllevsizdir. Anatomi Kalbin sa¤ taraf›ndan bak›ld›¤›nda, atriyal septumun interatriyal ve atriyoventriküler bölümlerden olufltu¤u görülür. ‹nteratriyal septum, morfolojik olarak sa¤ atriyuma ait bir yap› olan fossa ovalis ile tan›mlan›r. Fossa ovalisin d›fl kenarlar›n› çevreleyen ve at nal› biçiminde olan kas dokusu limbus olarak tan›mlan›r. Fossa ovalisin içindeki çukur alan ise kapak olarak adland›r›l›r. Limbus ve kapak içinde bulunan ve sa¤ ile sol atriyumlar aras›nda geçifli sa¤layan deli¤e ise foramen ovale ad› verilir. Kalbin sol taraf›ndan bak›ld›¤›nda, sadece atriyal septumun interatriyal bölümü görülür. Bunun nedeni, atriyal septumun atriyoventriküler bölümünün mitral anulusun alt›nda ve sol ventrikül ile sa¤ atriyum aras›nda kalm›fl olmas›d›r. Ayn› biçimde, fossa ovalise ait olan limbus mat bir kapakla örtülüdür. ‹lkel atriyum, sa¤ ve sol tarafta ikifler tane bulunan ve sinüs boynuzu ad› verilen yap›lara aç›l›r. Geliflim devam ederken hem sa¤ hem sol taraftaki sinüs boynuzlar› birleflir ve yatay olarak konumlanm›fl bulunan sinüs venozus adl› yap›y› oluflturur. Atriyal fiekil 1. Atriyal Septumun Embriyolojik Geliflimi Sa¤ venöz kapak Sol venöz kapak Pulmoner ven Septum primum Ostium primum Endokardiyal yast›k 29 gün LA RA RV LV Septum sekundum Ostium sekundum 33 gün 37 gün LA RA PFO RV RA: Sa¤ atriyum LA: Sol atriyum RV: Sa¤ ventrikül LV: Sol ventrikül PFO: Patent foramen ovale 55 gün LV Do¤um 11 Atriyal septumun interatriyal bölümü, posterior aortik sinüse komfludur. Transseptal ifllemler s›ras›nda fossa ovalise ait kapa¤›n s›n›rlar› içinde kalmaya özen gösterilmelidir. Aksi takdirde, aortik sinüs y›rt›labilir. Atriyal septumun atriyoventriküler bölümü, sa¤ atriyumu sol ventrikülden ay›r›r ve ayn› zamanda sa¤ atriyum ile sol ventrikül aras›nda potansiyel bir geçifl yolu bulunmas›n› sa¤lar. Atriyal septumun atriyoventriküler bölümü, anatomik olarak Koch üçgenine denk gelmektedir. Önemli bir anatomik ve cerrahi bölge olan Koch üçgeni, atriyoventriküler dü¤üm ile birlikte atriyoventriküler his demetinin proksimal bölümünü de içine almaktad›r. Atriyal septumun atriyoventriküler bölümünün büyük k›sm› kaslardan oluflmakta iken geriye kalan k›sm› membranöz yap›dad›r. Kas yap›s›nda olan bu k›s›m membranöz yap›dan oluflan k›sm›n arkas›nda yer almaktad›r. Atriyal septumun atriyoventriküler bölümünde bulunan kas yap›s›nda bir bozukluk meydana geldi¤i zaman mitral anulus afla¤›ya do¤ru iner ve triküspit anulus ile ayn› seviyeye gelir. Böylece primum ASD ortaya ç›kar ve atriyoventriküler iletim sistemi afla¤›ya do¤ru kayar. S›n›fland›rma Atriyal septum defektinin morfolojisi ve yerleflimi genellikle hemodinamik olarak de¤iflikli¤e sebep olmamakla beraber efllik eden anomalilerin s›kl›¤›n›n farkl› oranlarda olmas› ve tedaviye yaklafl›mda farkl›l›klar olmas› nedeniyle önemlidir. Atriyal septum defektinin dört tipi tan›mlanm›flt›r. 1. 2. 3. 4. Sekundum ASD Primum ASD Sinüs Venozus ASD Koroner Sinüs ASD 1. Sekundum Atriyal Septum Defekti Sekonder embriyonik foramenden kaynaklanan bu do¤umsal anomali, fossa ovalisin yoklu¤u ya da perforasyonu sonucu meydana gelir. Musküler interatriyal katlant›n›n oluflturdu¤u atriyal septumun atriyoventriküler kapakla olan iliflkisi normaldir. Septum defektlerinin en s›k görülen biçimi olan sekundum ASD, olgular›n %50 ila %70 kadar›nda mevcuttur. Sekundum ASD olgular›nda mitral kapak prolapsusu görülebilir. Ayr›ca olgular›n %10’unda anormal pulmoner venöz dönüfl anomalisi bulunmaktad›r. Sekundum ASD, tek bafl›na ya da birden çok say›da olabilir. Büyük defektler, afla¤› inferior vena kavaya ve koroner ostiuma do¤ru, yukar› superior vena kavaya do¤ru veya arkaya do¤ru uzanabilirler. fiekil 3. Ekokardiyografide (a) apikal dört boflluk görünümde interatriyal bölgedeki defekt ve (b) Doppler incelemesinde interatriyal geçifl izlenmektedir. a b fiekil 2. Atriyal Septum Defektlerinin fiematik Gösterimi 2. Primum Atriyal Septum Defekti 3 1 2 4 SVC: Superior vena kava IVC: Inferior vena kava RV: Sa¤ ventrikül PT: Pulmoner trunkus Atriyal septumun büyük bir k›sm›n›n defektif olmas› ve mitral kapak (bazen triküspit) yetersizli¤inin birleflimi ile ortaya ç›kan bir anomalidir. S›kl›kla endokardiyal yast›k defektlerinin (AVSD) bir parças› olarak ortaya ç›kar. ‹zole primum ASD, tüm ASD olgular›n›n %15’ini oluflturmas›na karfl›n endokardiyal yast›k defektlerine efllik edenler de dahil edildi¤inde oran %30’lara ulaflmaktad›r. fiant genellikle orta ile büyük boyuttad›r ve mitral yetersizli¤in derecesine ba¤l› olarak hafif ile orta düzeyde artm›flt›r. Pulmoner ar- 12 Atriyal Septum Defekti fiekil 4. Transözofageal ekokardiyografi görüntülemesinde primum ASD izlenmektedir. ter bas›nc› tipik olarak normaldir ya da hafif yüksek olabilir. 3. Sinüs Venozus (Superior Vena Kava Tipi) Atriyal Septum Defekti Tüm ASD’lerin %5-10 kadar›n› oluflturan sinüs venozus ASD, s›kl›kla superior vena kavan›n ve nadiren vena kava inferiorun sa¤ atriyuma girifl bölgesine yak›n yerleflimlidir. Genellikle bir veya birden fazla pulmoner ven (özelikle sa¤ üst pulmoner ven) anormal olarak superior vena kavaya drene olurlar. Bazen defekte superior vena kava da dahil olur ve sistemik venöz kan›n bir k›sm› sol atriyuma geçer. Ancak bu durum nadiren siyanoza yol açar. Sa¤ akci¤er alt lobunun ve bazen orta lobunun tüm veya baz› venlerinin anormal olarak vena kava inferiora aç›lmas› olarak tariflenen Scimitar sendromu ile birlikteli¤i bilinmektedir. Bu nedenle ekokardiyografi ile sinüs venozus ASD saptand›¤› zaman mutlaka bu anomaliyle iliflkili olabilecek parsiyel anormal venöz dönüfl akla gelmelidir. 4. Koroner Sinüs (‹nferior Vena Kava Tipi) Atriyal Septum Defekti Inferior vena kavan›n sa¤ atriyuma girifl bölgesinde çok nadir olarak görülen koroner sinüs ASD, koroner sinüs çat›s›n›n geliflimsel eksikli¤i sonucu ortaya ç›kmaktad›r. Koroner sinüs ile sol atriyum aras›ndaki atriyal septum dokusunun k›smen ya da tamamen yoklu¤u ile tan›mlan›r. Bir baflka deyiflle, sol atriyumda bulunan kan, defektin içinden ya da koroner sinüs ostiumundan sa¤ atriyuma geçer. fiekil 5. Transözofageal ekokardiyografi görüntülemesinde sinüs venozus ASD izlenmektedir. 5. Patent Foramen Ovale Fetal hayat boyunca sa¤ atriyumdan sol atriyuma do¤ru interatriyal geçifli sa¤layan foramen ovale, postnatal dönemde sol atriyum bas›nc›n›n art›p sa¤ atriyum bas›nc›n› geçince fossa ovalis valvinin limfiekil 6. Atriyal septum anatomisi – AVS (atriyoventriküler septum), TA (torus aortikus), CS (koroner sinüs), MV (mitral kapak), LA (sol atriyum), RA (sa¤ atriyum), LV (sol ventrikül), RV (sa¤ ventrikül), IAS (interatriyal septum) -Mayo kliniklerinden al›nm›flt›r. 13 fiekil 7. Atriyal Septum Anevrizmas› fiekil 8. Atriyal Septum Anevrizmas› bus üzerine bas›lmas›yla fonksiyonel olarak kapan›r. Yaflam›n ilk senesi içinde limbus ve valv aras›nda fibröz ba¤lant›lar oluflarak tam anatomik ba¤lant› gerçekleflir. Ancak toplumun %20-30’unda bu kaynaflma gerçekleflmez, fakat sa¤ atriyum bas›nc›n›n düflük olmas› nedeniyle valv, limbus üzerinde kapal› kald›¤› için interatriyal flant gözlenmez. Bu duruma “patent foramen ovale” denir. Sa¤ atriyal genifllemeye ba¤l› olarak limbus gerilirse valv ile aras› aç›l›r ve kardiak siklus boyunca interatriyal flant görülür. Bu duruma ise “valvüler inkompetan foramen ovale” denilmektedir. prolapsusu, mitral yetmezlik, mitral kleft, ventriküler septum defekti, patent duktus arteriozus, pulmoner stenoz, aort koarktasyonu ASD ile birlikte s›k görülen anomalilerdir. 6. Atriyal Septum Anevrizmas› Fossa ovalis valvinin dokuca fazlal›¤› nedeniyle meydana gelmektedir. Atriyal septumun fossa ovalis bölgesinde sa¤ ve sol atriyum içine do¤ru 1 cm veya daha fazla bombeleflmesi fleklinde görülen bir anomalidir. Otopsi çal›flmalar›nda s›kl›¤› %1 olarak rapor edilirken transtorasik ekokardiyografi çal›flmalar›nda %0.2-%0.6 olarak bildirilmifltir. Atriyal septum defektlerinin kapanmas›nda rol oynad›¤› düflünülen bu anevrizma zamanla kendili¤inden gerilemeye e¤ilimlidir. Patent foramen ovale, sekundum ASD, Chiari network ve mitral kapak prolapsusu birlikteli¤i s›k görülmektedir. 7. Atriyal Septum Defektlerine Efllik Eden Anomaliler Atriyal septum defektli olgular›n %14’ünde pulmoner venöz dönüfl anomalisi görülmektedir. Bu oran, sinüs venozus ASD olgular›nda %83 ve sekundum ASD olgular›nda %3’tür. Bunun d›fl›nda mitral valv Etiyoloji Kesin nedeni tam olarak ayd›nlat›lamamakla birlikte hem ailesel yatk›nl›¤›n hem çevresel etkenlerin ASD etiyolojisinde rol oynad›¤› kabul edilmektedir. Sporadik olarak meydana gelen ASD olgular›yla iliflkili olarak, NKX2.5 ve GATA–4 olarak adland›r›lan iki heterozigot gen tan›mlanm›flt›r. Ailesel ASD olgular›n›n en iyi bilinen örne¤i, HoltOram sendromudur. 1960 y›l›nda tan›mlanan bu sendrom, genellikle radius yoklu¤u veya hipoplazisi olarak ortaya ç›kan üst ekstremite anomalilerine efllik eden ASD ve sa¤ dal blo¤u veya 1° atriyoventriküler blok gibi iletim bozukluklar› ile tan›mlan›r. Li ve arkadafllar›n›n 1997 y›l›nda yay›mlad›klar› çal›flmaya göre, TBX5 geni Holt-Oram sendromundan sorumludur. Ailesel ASD olgular›n›n bir baflka örne¤i, uzun atriyoventriküler iletili ailevi ASD sendromudur. ‹skelet bozukluklar›n›n ortaya ç›kmad›¤› bu sendrom otozomal dominant geçifllidir ve penetrans› çok yüksektir. Ailesinde veya kendisinde ASD belirlenen bireylere genetik dan›flmanl›k verilirken ailesel geçiflli ASD olgular›n›n tan›mlanmas› oldukça önemlidir. Sporadik ASD saptanan bir bireyin birinci derece akrabalar›nda bu anomalinin tekrarlama riski %3 kadarken ailesel ASD olgular› için bu risk %50’ye ç›kmaktad›r. 14 Atriyal Septum Defekti Hemodinamik ve Klinik Bulgular Fetal hayattaki yüksek pulmoner direncin postnatal ilk birkaç gün içerisinde düflmesiyle sa¤ ventrikül kompliyans› artar ve böylece ASD’den soldan sa¤a flant bafllar. fiant›n yönü atriyum bas›nçlar›ndan çok her iki ventrikülün kompliyans›na ba¤l›d›r. Do¤um sonras› birbirine yak›n olan her iki ventrikül kompliyans› nedeniyle flant miktar› büyük defektlerde bile çok azd›r. Pulmoner vasküler direnç azald›kça ve sa¤ ventrikül karakteristik olarak ince duvarl› fleklini ald›kça sa¤ ventrikülün dolufla karfl› direnci azal›r. Bu nedenle ASD olgular›ndaki soldan sa¤a flant zamanla artar. Ayr›ca sol ventrikülün esnekli¤i de zamanla azalma e¤ilimindedir ve dolay›s›yla flant daha da artar. Sol atriyum bas›nc› tüm kalp siklusu boyunca sa¤ atriyum bas›nc›n› aflt›¤› için soldan sa¤a flant devaml›d›r. Sol-sa¤ bas›nç farklar› ventrikül sistolünün ikinci yar›s›nda en belirgin olarak gözlemlenir. fiant en fazla diyastolün h›zl› dolma faz›ndad›r. Önceleri defekt çap›n›n flant miktar›n› belirlemede ikincil rol oynad›¤› kabul edilirken, son zamanlarda defekt çap› ve defekt alan› ile pulmoner ak›m›n (Qp) sistemik ak›ma (Qs) oran› (Qp/Qs) aras›nda anlaml› bir korelasyon oldu¤u gösterilmifltir. • Çap›<6 mm, Qp/Qs <1.5, sa¤ ventrikül yüklenmesi olmayan, interventriküler septum hareketleri normal olan ve pulmoner arter bas›nc› <30 mmHg olan izole defektler küçük ASD, • Çap› >7 mm, Qp/Qs >1.5, sa¤ ventrikül yüklenmesi olan, izole defektler ise orta-genifl ASD olarak tan›mlanm›flt›r. Bebeklik döneminde, kalp yetmezli¤i ile kendini gösteren ASD olgular› bildirilmifl ise de izole ASD bulunan bebeklerin ço¤unda klinik belirti yoktur. Hemodinamik çal›flmalardaki sonuçlar aç›s›ndan kalp yetmezli¤i olmayanlarla kalp yetmezli¤i olanlar aras›nda fark bulunmamaktad›r. Kalp yetmezli¤inin patofizyolojisi tam olarak anlafl›lamam›flt›r. Pulmoner kan ak›m› normalin 3-4 kat› kadar artm›fl olsa da ço¤u hastada pulmoner arter bas›nc›nda belirgin bir yükselme ortaya ç›kmamakta ve pulmoner direnç normal s›n›rlarda kalmaktad›r. Az say›daki hastada ise, yaflam›n üçüncü ay›nda bile, pulmoner vasküler obstrüktif hastal›k bildirilmifltir. S›k olmamakla birlikte, pulmoner vasküler obstrüktif hastal›k nedeniyle izole se- fiekil 9. ASD’de hemodinamik bulgular kundum ASD olgular›nda fliddetli siyanoz bulunabilece¤i, baz› sekundum ASD olgular›nda ise siyanozun bir nedeninin genifl sinüs venozus, Eustachian ve Thebessian kapakç›klar›n›n inferior vena kavadan gelen kan› ASD içine do¤ru yönlendirmesi olabilece¤i varsay›lmaktad›r. Atriyal septum defekti bulunan süt çocuklar›nda genellikle hiçbir klinik bulgu yoktur. Yaflam›n bir buçukikinci y›l›ndan itibaren sol 2. interkostal aral›kta yumuflak sistolik ejeksiyon üfürümü ve sabit-genifl S2 çiftleflmesi duyulur. Üfürümü olan süt çocuklar›n›n kardiyolojik de¤erlendirme için daha erken dönemde çocuk kardiyoloji merkezine gönderilmeleri nedeniyle ASD saptanma yafl› ortalama 6 ay gibidir. Klinik belirtiler yafla ve flant›n büyüklü¤üne ba¤l›d›r. Orta derecede flant› olan büyük çocuklarda genellikle hiçbir klinik belirti yoktur. Süt çocuklar›nda genifl ASD bulunmas› durumunda geliflme gerili¤i, tekrarlayan akci¤er enfeksiyonlar› ve kalp yetmezli¤i nadiren de olsa görülebilir. Primum ASD olgular›nda, sol atriyoventriküler kapak yetmezli¤i nedeniyle konjestif kalp yetmezli¤i ve PAH daha s›k görülür. Kalp yetmezli¤i veya pulmoner hipertansiyonu olmayan, klinik belirtisi bulunmayan ancak a¤›rl›k veya boy z-skoru <-1 olan hastalar ortalama 4 yafl›nda ameliyat edildikten sonra izlendiklerinde z de¤erlerinin iki y›l içinde 0.5 birim artt›¤› belirlenmifltir. Soldan sa¤a flant›n büyük olmas› durumunda ise 15 yorgunluk ve dispne görülürken y›llar içerisinde pulmoner arteriyel hipertansiyon, kalp yetmezli¤i, tekrarlayan alt solunum yolu enfeksiyonlar› ortaya ç›kabilir. Yaflla birlikte flant›n artmas› kalp yetmezli¤ini fliddetlendirir ve bu nedenle, 30’lu yafllardan sonra pulmoner hipertansiyona ba¤l› olarak pulmoner vasküler obstrüktif hastal›k oran› giderek artabilir. Kronik olarak artm›fl bulunan atriyal volüm yükü hastalarda atriyal flatter, fibrilasyon, taflikardi gibi disritmilere zemin yarat›r. Disritmiler yaflla birlikte artarak mortalite ve morbiditenin major nedenlerinden birini olufltururlar. Paradoksal emboli ve disritmiye ikincil geliflen tromboembolik olaylar da önemli sorun yaratabilir. Hemen hemen tüm ASD olgular›nda, yaflam›n alt›nc› on y›l›ndan sonra klinik belirtiler ortaya ç›kmaya bafllar. ASD için karakteristik bir bulgu olan S2’de genifl çiftleflme k›smen sa¤ dal blo¤undan kaynaklanmaktad›r. Sa¤ dal blo¤u, hem sa¤ ventrikül elektriksel depolarizasyonunu hem de ventrikül kontraksiyon süresini uzatarak pulmoner kapa¤›n kapanmas›n› geciktirir. Ek olarak genifl atriyal flant, sa¤ kalbe sistemik venöz dönüflteki solunum ile iliflkili de¤iflkenlikleri yok eder ve bu nedenle S2 sabit olarak çift duyulur. fiant fazla (Qp/Qs oran› ≥1.5) olmad›kça ASD için klasik olan dinleme bulgular› duyulmaz. Sa¤ ventrikül komplians› artmam›flsa (süt çocuklar› ve oyun çocuklar›nda) genifl bir defekt olsa dahi dinleme bulgular› bulunmayabilir. Hastalar asiyanotiktir, O2 satürasyonu normaldir. Siyanoz varsa a¤›r pulmoner hipertansiyon (Eisenmenger sendromu) düflünülmelidir. Fizik ‹nceleme Fizik inceleme bulgular›, defektin büyüklü¤üne, soldan sa¤a flant›n derecesine, her iki ventrikülün diyastolik özelli¤ine, pulmoner ve sistemik dolafl›m›n direncine ba¤l›d›r. ASD’de duyulan üfürüm pulmoner kapaktan kaynaklan›r, normal boyutlu kapaktan geçen kan ak›m›n›n artmas›, pulmoner kapakta göreceli bir darl›k meydana getirir. Bu yüzden, üfürüm sistolde yumuflak ve en iyi pulmoner odakta duyulur. fiant fazla ise, triküspit kapaktan geçen kan›n artmas›, bu kapakta göreceli darl›k olusturur ve sternumun sol alt kenar›nda middiyastolik üfürüm duyulur. ASD’de ikinci kalp sesininin çift duyulmas› inspiryum ve ekspiryum boyunca sabit ve genifltir. fiekil 10. ASD Üfürümlerinin Yeri ve Niteli¤i Tan› Elektrokardiyografik Bulgular Ço¤unlukla ASD olgular›nda normal sinüs ritmi vard›r. Baz› hastalarda, genellikle büyük çocuklarda junctional ritm veya atriyal flatter, supraventriküler taflikardi görülebilir. Birçok olguda, QRS aks› +95 ile +170 aras›ndad›r. Büyük çocuklarda veya primum ASD’lilerde PR intervali uzun olabilir ve I° atriyoventriküler blok meydana gelebilir. Olgular›n yar›s›nda sa¤ atriyumdaki yüklenmeye ba¤l› olarak P dalgas› sivridir. QRS dalgas›n›n süresi uzam›flt›r ve karakteristik olarak V1’de; rsR’ veya rSr’ (inkomplet sa¤ dal blo¤u) görülebilir. Bu bulgu, sa¤ ventriküldeki hacim yükünün artt›¤›n› gösterir. Terminal dalga olan R’ve r’ genellikle gecikmifltir. Burada ileti gecikmesi, ileti bozuklu¤unun de¤il hipertrofinin sonucu oldu¤u için sa¤ dal blo¤u tam do¤ru bir terim de¤ildir. Pulmoner hipertansiyon gelifltikçe V1 derivasyonundaki rsR’ paterni kaybolmaya bafllar ve yerine uzun monofazik ‘R’ dalgas› ve derin negatif T dalgas› ortaya ç›kar. Ameliyat planlanan olgularda yap›lan elektrofizyolojik çal›flmalar, yafl ile artan s›kl›kta sinüs nod disfonksiyonu (sinüs nod recovery ve sinoatriyal ileti zamanlar›nda uzama) ve AV nod disfonksiyonu (A-H intervali ve AV nod refrakter periyodunda uzama) görülebilir. Yaflam›n üçüncü on y›l›ndan sonra, ASD olgula- 16 Atriyal Septum Defekti fiekil 11. V1 derivasyonunda rsR’ paterni görülmektedir. r›nda, atriyal disritmiler, özellikle de atriyal fibrilasyon, atriyal flatter ve supraventriküler taflikardi yüksek oranda görülür. Atriyal septum defektlerinin, boyut ve lokalizasyonlar›n›n belirlenmesi için manyetik rezonans görüntüleme (MRI) yap›labilir. Radyolojik Bulgular Ekokardiyografi Bulgular› Küçük bebeklerde ve flant miktar› az olan genç eriflkinlerde telekardiyografi normaldir. Soldan sa¤ flant ciddi büyüklükte oldu¤u zaman sa¤ ventrikül dilatasyonuna ba¤l› olarak hafif veya orta derecede kardiyomegali, pulmoner vasküler gölgelerde art›fl, pulmoner arter ve dallar›nda belirginleflme görülebilir. Pulmoner vasküler hastal›k geliflmiflse pulmoner arterler oldukça genifller ve periferik damarlanma azalarak silinir. Sa¤ hemitoraks›n iyi geliflmemesi ve akci¤er parankimindeki de¤iflikliklerle olan görünüm “Scimitar sendromunu” an›msatmal›d›r. ASD’nin tan›s›nda, s›n›flanmas›nda, yerlefliminin belirlenmesinde, cerrahi veya transkateter yolla tedavi öncesi de¤erlendirilmesinde ekokardiyografik incelemenin önemi tart›flmas›zd›r. Ekokardiyografik inceleme ile ASD yerleflimi, büyüklü¤ü, flekli tayin edilebilmekte; sa¤ atriyum, sa¤ ventrikül yap›s›, pulmoner arter ve var ise efllik eden di¤er anomaliler saptanabilmektedir. fiekil 12. Yirmi iki yafl›ndaki bir ASD olgusunun telekardiyogram› görülmektedir. Kullan›lan yöntemler: Atriyal septum defekti s›kl›kla izole bir anomali ise de sinüs venozus tip ASD varl›¤›nda pulmoner venöz dönüfl anomalisi, primum ASD varl›¤›nda ise endokardiyal yast›k defektinin di¤er komponentleri aranmal›d›r. Subkostal yaklafl›m, ASD tan›s›nda en etkili tan› yöntemidir. Çünkü ASD olgular›n›n %90’›nda subkostal yaklafl›mla ASD tan›s› konulabilir. Apikal dört boflluk görüntüsünde primum tip ASD daha iyi görülür. Primum tip ASD olgular›nda atriyal septumun alt k›sm›nda, sinüs venozus tip ASD olgular›nda atriyal septumun postero-superiorunda, koroner sinüs tipi ASD olgular›nda ise koroner sinüs orifisi ile iliflkili defekt görülebilir. M-MOD EKOKARD‹YOGRAF‹ incelemesinde sa¤ kalpteki afl›r› volüm yükünün sa¤ ventrikül boyutlar›n› art›r›p ventrikül septumunun anormal hareketine neden oldu¤u görülebilir. ‹ki temel anormal septum hareket tipi tan›mlanm›flt›r. Birincisi, “paradoksal 17 septum hareketi” olarak adland›r›lan ve ventrikül septumunun ventrikül sistolü boyunca öne, diyastol boyunca ise arkaya do¤ru meydana gelen hareketidir. Di¤eri ise ”intermedier hareket” olarak isimlendirilen ve septumun sol ventriküle bakan taraf›n›n sistol s›ras›nda düz veya çok az hareketli olmas› ve sa¤ ventriküle bakan taraf›n›n tüm sistolde veya sistolün bir k›sm›nda öne do¤ru hareket etmesi olarak tan›mlanan harekettir. 2-D EKOKARD‹YOGRAF‹ görüntülemesi; ASD, sa¤ atriyum ve sa¤ ventrikül boyutlar›n›n do¤rudan ölçülmesini ve morfolojisinin de¤erlendirilmesini sa¤layan yararl›, invaziv olmayan bir tan› yöntemidir. Birçok ASD tipinin belirlenmesi için en uygun yaklafl›m, subkostal pland›r. Septumdaki defekt, ekosuz alan olarak görülür ve buna “drop out” görünüm denir. “Drop out” görünümünün ortaya ç›kt›¤› nokta, ASD tipinin belirlenmesine yard›mc› olur. Bunun d›fl›nda yine sa¤ atriyum, sa¤ ventrikül, pulmoner arter çap› ve septumun paradoksal hareketi görülebilir. Genellikle transtorasik ekokardiyografi ile tan› konulur ancak ekojenitesi kötü olanlar ve sinüs venozus tip ASD bulunanlarda zorluk yaflanabilir. Bu zorlu¤un yafland›¤› çocuklar ve eriflkinler için en iyi tan› yöntemi, transözofageal ekokardiyografidir. DOPPLER EKO görüntülemesi ile atriyal seviyedeki soldan sa¤a flant saptanabilir. Küçük defektlerde ak›m yönünde türbülans izlenirken genifl defektlerde ise laminar ak›m görülür. Sekundum ASD olgular›ndaki atriyal flant, geç sistol ve erken diastol s›ras›nda oluflur. Doppler tekni¤i yard›m›yla Qp/Qs oran› hakk›nda yaklafl›k hesaplama yap›labildi¤i gibi sa¤ ventrikül ve pulmoner arter bas›nçlar› da ölçülebilir. Ayn› amaçla renkli ak›m Doppler ekokardiyografi de kullan›labilir. KONTRASTLI EKOKARD‹YOGRAF‹ özellikle sa¤dan sola flant›n gösterilmesinde zorluk olan olgularda ve PA bas›nc›n› hesaplamak için, pulmoner yetmezlik ve triküspit yetmezli¤inin görüntülenmesinde kullan›l›r; periferik venöz yolla verilen, “mikrobubble” olarak adland›r›lan ve çap› 100 mikrometreden küçük gaz kabarc›klar› içeren kontrast madde solusyonlar›n›n h›zl› enjeksiyonu ile gerçeklefltirilen bir tan› yöntemidir. ‹çinde gaz bulunan “mikrobubble” taneciklerinin akustik impedans› kana oranla çok farkl› oldu¤u için bu tanecikler kuvvetli yans›t›c› görevi görür. Soldan sa¤a flant olan büyük ASD olgula- r›nda, kontrast içermeyen kan, sol atriyumdan sa¤ atriyuma geçer ve kontrast içeren kanla yer de¤ifltirir. Sonuçta, kontrast görünümün içinde, kontrast içermeyen bir alan oluflur. Bu görüntü “negatif kontrast etki” olarak adland›r›l›r. TRANSÖZOFAGEAL EKOKARD‹YOGRAF‹ incelemesinin daha büyük çocuklarda ve eriflkinlerde, özellikle fazla kilolu olanlarda, atriyal septumu ve ASD lokalizasyonunu belirlemede hassasiyeti %90’›n üzerinde olmas›na ra¤men ultrasonik dalgalar›n konkav konveks yap›daki interatriyal septuma vurmalar› anatomik özellikler nedeni ile engellendi¤inden yanl›fl pozitif sonuçlar al›nabilir. Bunun d›fl›nda giriflimsel kardiyolojideki geliflmelere ba¤l› kalarak çocuklarda özellikle ASD kapat›lma ifllemi s›ras›nda floroskopi ile efl zamanl› kullan›lmas› rutin protokollerde yerini alm›flt›r. ÜÇ BOYUTLU EKOKARD‹YOGRAF‹ ASD yerleflimi, flekli, boyutlar›, kalp siklusu boyunca de¤iflimi ve komflu yap›larla iliflkisini en iyi biçimde gösteren yöntemdir. Atriyal septum defekti üç boyutlu ve dinamik bir yap›d›r. Kalp siklusu boyunca flekil ve yap› de¤ifltiren ASD, ventriküler sistolde maksimum ve atriyal sistolde minumum çaplar›na ulafl›r. Üç boyutlu ekokardiyografi henüz “real time” de¤ildir. Bu nedenle, üç boyutlu yeniden yap›land›r›lma gerçeklefltirilmeden önce görüntü kayd› transözofageal yolla yap›lmakta, hareket artefaktlar›n›n önlenmesi için fiekil 13. Transözofageal ekokardiyografide (a) iki boyutlu, (b) kontrastl›, (c) renkli ak›m Doppler (d) Doppler ekokardiyografi görüntüleri izlenmektedir. a b c d 18 Atriyal Septum Defekti genel anestezi gerekmektedir. Uzaysal çözünürlük halen pulmoner venler ve koroner sinüs için yetersizdir. Kalp Kateterizasyonu ve Anjiyografi Bulgular› Çocuk hastalarda komplike olmam›fl bir ASD varl›¤› invaziv olmayan tekniklerle gösterilebilir. Bu nedenle tan› için rutin kalp kateterizasyonu gerekli de¤ildir. ASD’de kalp kateterizasyonu pulmoner vasküler hastal›k veya efllik eden kalp defektlerini göstermede, PA bas›nc› ve pulmoner vasküler direncin hesaplanmas›nda veya transkateter ASD kapatmada endikedir. Prognoz / Do¤al Seyir Çok büyük bir defekt olmad›kça ve di¤er kalp anomalileri defektlere efllik etmedikçe ASD olgular›ndaki klinik seyir genellikle iyidir. Erken çocukluk döneminde olan ve ASD bulunan olgular hareketlidir ve klinik belirti vermez. Orta büyüklükte ASD bulunan olgular›n birço¤u, hiçbir klinik belirti ortaya ç›kmaks›z›n yaflam›n dördüncü, beflinci, alt›nc› ve yedinci on y›la kadar yaflarlar. Yap›lan yay›nlara göre, yaflam›n 2. ve 8. y›llar› aras›, ASD için kendili¤inden kapanman›n en s›k oldu¤u dönemdir. Kendili¤inden kapanma oran›n›n ve zaman›n›n yaflam›n üçüncü ay›ndan önce ekokardiyografi ile saptanan çapla ilgili oldu¤u ifade edilmektedir; 3mm’den daha küçük ASD bulunan olgular›n tamam›nda ve 3-8 mm aras›nda olan sekundum ASD olgular›n›n %80’inde yaflam›n 18. ay›na dek defektlerin kendili¤inden kapand›¤›, ancak 8 mm’den daha genifl ASD bulunan olgularda ise defektlerin kendili¤inden kapanmad›¤› veya nadiren kapand›¤› bildirilmektedir. “Kendili¤inden kapanma” olas›l›¤› nedeniyle, ASD olgular› için iki yafl›ndan önce cerrahi tedaviye karar vermeden önce hastan›n iyi de¤erlendirilmesi gerekmektedir. Ancak ostium primum ve sinüs venozus ASD olgular›nda spontan kapanma olmaz. Renkli Doppler inceleme ile saptanan küçük ASD olgular›nda gerçekten ASD olmayabilir; sadece inkompetan foramen ovale bulunabilir. Konjestif kalp yetmezli¤i, yaflam›n ilk on y›l›nda nadiren görülmekle birlikte bu hastalar›n hiçbirinde kendili¤inden kapanma veya defekt çap›nda küçülme izlenmez. Kendili¤inden kapanman›n ASD olgular›nda en geç görüldü¤ü yafl, 16 y›ld›r. Tedavi edilmeyen büyük ASD’ler 20’li-30’lu yafllara ulaflt›¤›nda, pulmoner hipertansiyon ve konjestif kalp yetmezli¤i geliflir. ‹lerleyen yaflla birlikte, ASD bulunan olgularda, pulmoner arter bas›nc› ve flant miktar› ile koflut olarak, supraventriküler aritmi s›kl›¤› artmaktad›r. Özellikle atriyal fibrilasyon ve flatter bulunan olgularda, paradoks emboli ve inme major morbidite ve mortalite nedenidir. Tedavi T›bbi Tedavi Atriyal septum defektlerine özgü ve belirli bir t›bbi tedavi yoktur. Konjestif kalp yetmezli¤i geliflmifl süt çocuklar›nda, defektin kendili¤inden kapanma olas›l›¤› yüksek oldu¤u için t›bbi tedavi önerilmektedir. Buna karfl›l›k, atriyal disritmiler için tedavi gerekebilir. Baflka bir defekt efllik etmiyorsa, primum ASD bulunan olgular d›fl›nda infektif endokardit profilaksisi ve konjestif kalp yetmezli¤i düflündüren bulgular yoksa egzersiz k›s›tlamas› önerilmemektedir. Cerrahi Tedavi Pulmoner kan ak›m› / sistemik kan ak›m oran› ≥1.5 olan ve transkateter yolla kapatmaya uygun olmayan hastalara cerrahi uygulanmaktad›r. Buna karfl›l›k, kendili¤inden kapanma olas›l›¤› olmas› ve çocuklar›n defekti iyi tolere etmesi nedeniyle, cerrahi tedavi dört yafl›na dek geciktirilmektedir. Konjestif kalp yetmezli¤i t›bbi tedaviye yan›t vermiyorsa ve transkateter yolla kapatmaya uygun de¤ilse, beraberinde bronkopulmoner displazi varsa, oksijen ve di¤er t›bbi tedavi yöntemleri gerekiyorsa, PAH geliflmeye bafllam›flsa süt çocuklu¤u döneminde de cerrahi uygulanmaktad›r. A¤›r PAH ve yüksek pulmoner vasküler direnç (>10 Wood ünite/m2, vazodilatör ile >7 Wood ünite/m2) cerrahi için kontrendike olarak kabul edilmektedir. Elektif koflullarda yap›lacak ASD cerrahisi, deneyimli ellerde güvenle ve basitçe gerçeklefltirilebilecek bir ameliyatt›r. Cerrahi ASD tedavisi, mediyal sternotomi ve kardiyopulmoner by-pass yard›m›yla uygulanabilir. Cerrahi tedavi sonras› 1-2 y›l boyunca S2’de genifl çiftleflme, telekardiyografide kardiyomegali ve ekokardiyografik incelemede sa¤ ventrikül geniflli¤i de- 19 vam edebilir. Elektrokardiyografide ise tipik sa¤ dal blo¤u veya sa¤ ventrikül ileti gecikmesi görülebilir. Hastalar›n %7-20’sinde atriyal veya nodal disritmiler ortaya ç›kar. Özellikle sinüs venozus defekt onar›m›ndan sonra hasta sinüs sendromu geliflebilir. Nadiren rezidüel flant› olan olgularda paradoks emboliyi önlemek için aspirin gerekebilir. Cerrahi tedavi uygulanan olgularda mortalite %0.5’dir. Özellikle, küçük süt çocuklar›nda ve pulmoner vasküler direnci yüksek olanlarda risk daha yüksektir. gels Wings Occulusion Device, Amplatzer Septum Occluder ve Helex Septum Occluder olarak say›labilir. Bunlar aras›nda bulunan “Amplatzer Septum Occluder” uygulama kolayl›¤› ve baflar› oran›n›n yüksek olmas› nedeniyle ön plana ç›km›flt›r. “Amplatzer Septum Occluder”, 2001 y›l›nda FDA taraf›ndan onaylan›rken “Helex Septum Occluder” 2006 y›l›nda FDA onay› alm›flt›r. Büyüklü¤ü 4 cm’den fazla olan ASD olgular›ndaki kapatma ifllemi için FDA onay› bulunmamaktad›r. fiekil 14. Atriyal Septum Defekti Kapatma Cihazlar› Giriflimsel Yöntemler Giriflimsel yöntemlerle ASD’lerin aç›lmas› veya kapat›lmas› ifllemleri yap›labilir; ‹nteratriyal Septumun Perforasyonu Giriflimsel kardiyak kateterizasyonda yayg›n kullan›m› kabul görmüfl ilk uygulama, büyük arterlerin transpozisyonu tan›s› alan olgularda, ASD geniflletilmesi amac›yla yap›lan balon atriyal septostomi ifllemidir. Atriyal septumun balon ya da blade ile geçilmesi veya deli¤in geniflletilmesi, birçok konjenital kalp hastal›¤›nda oksijen satürasyonunu art›rma amac› ile uygulan›r. Ayr›ca atriyal septumdan geçerek mitral valvuloplasti yap›lmas› veya PAH hastalar›nda sa¤ atriyumun dekomprese edilmesi için de kullan›lmaktad›r. Sekundum ASD’nin Kapat›lmas› 1990’lardan günümüze dek, ASD genisletilmesinden çok, kapat›lmas› ifllemi uygulanmaktad›r. Günümüzde, uygun olan endikasyonlarda, transkateter yolu ile yerlefltirilen cihazlar yard›m›yla gerçeklefltirilen ve cerrahi olmayan kapatma tercih edilmektedir. Kalp kateterizasyonu ile yerlefltirilen birçok kapatma cihaz›n›n ASD kapat›lmas›nda güvenli ve etkin oldu¤u gösterilmifltir. Ancak sadece yeterli septum rimleri olan sekundum ASD olgular›ndaki kapatma ifllemi için güvenle uygulanabilen cihazlar gelifltirilebilmifltir. Kapatma iflleminde günümüze kadar kullan›lan cihazlar; Rashind Atriyal Septum Defect Occluder, Clamshell Occluder, Cardio SEAL Device, Sideris Buttoned Device, ASD Occlusion Sistem, Das-An- Transkateter yönteminden yararlan›larak gerçeklefltirilen ASD kapatma iflleminin baflar›l› olmas› için atriyal septumun rimleri ve yap›s› iyi bilinmelidir. Uygulan›fl flekli seçilen cihaza göre de¤iflse de tüm cihazlarda geçerli olan uygulama tekni¤i, anjiyografik görüntülemeyi ve balon ile defektin ölçümünü içerir. Daha sonra uygun boyuttaki cihaz, tafl›y›c› katetere yüklenerek defekt bölgesine tafl›n›r. Cihaz›n yerlefltirilmesi, sal›verilmesi ve yerine sabitlenmesi gibi ifllemler, transözofageal ekokardiyografi ve floroskopi eflli¤inde yap›l›r. Endikasyonlar • Atriyal septum defekti çap› en fazla 30 mm olmal›d›r. • Defekti çevreleyen atriyal dokunun yaflamsal kardiyak yap›lara (mitral kapak, triküspit kapak, superior vena kava, sa¤ üst pulmoner ven, koroner sinüs) uzakl›¤› 4 veya 5 mm’den fazla olmal›d›r. • Anterior, posterior ya da inferior “rim”lerden yaln›z bir tanesi eksik olabilir. • Sa¤ üst pulmoner vene yak›nl›¤› nedeniyle eksik superior “rim”li defektlere uygulanamaz. 20 Atriyal Septum Defekti fiekil 15. Amplatzer Septum Occluder Cihaz›n›n Yerlefltirilmesi / ‹mplantasyonu tak›lmas›, giriflim yerinde vasküler travma yaratmas›, kardiyak perforasyon, infektif endokardit, rezidüel flant, atriyoventriküler tam blok ve hatta ani ölüm say›labilir. Yararlar ve Zararlar Transkateter yöntemle gerçeklefltirilen ifllemlerin en büyük yarar›, kardiyopulmoner by-pass iflleminden ve bu ifllemle ilgili risklerden kurtulmakt›r. Buna ek olarak, torakotomi izinin olmamas›, daha az a¤r› hissedilmesi, iyileflme sürecinin daha k›sa olmas› ve hastanede yat›fl süresinin 24 saatten k›sa olmas› bu yöntemin di¤er yararlar›d›r. ‹mplantasyon Sonras› Erken Dönem ‹zlem Transkateter yöntemle yap›lan ifllemden sonra olguda sürekli elektrokardiyografik izlem yap›lmal›d›r. Bir gün sonra, elektrokardiyografi, telekardiyografi ve ekokardiyografi kontrolleri yap›lan olgu taburcu edilebilir. Taburcu edilirken hastaya, alt› ay süre ile antiagregan dozda aspirin ve 12 ay süre ile infektif endokardit profilaksisi reçete edilir. Amplatzer cihaz›na ba¤l› trombüs oluflumu oldukça nadirdir. Benzer biçimde, supraventriküler veya ventriküler erken at›mlar ve atriyoventriküler blok s›k de¤ildir. Büyük cihaz kullan›lmas›, aortik rim yoklu¤u ve afl›r› Minnesota yap›lmas› erozyon oluflumuna yol açabilir. ‹mplantasyon Sonras› Geç Dönem ‹zlem ‹fllem sonras›, alt› ay boyunca antiagregan dozda aspirin tedavisi önerilmektedir. Bundan baflka ekokardiyografik inceleme yap›lmal› ve rezidüel atriyal flant olup olmad›¤› saptanmal›d›r. Ek olarak; pulmoner ven, koroner sinüs ve vena kava ak›mlar›n›n yan› s›ra mitral ve triküspit kapaklar›n ifllevleri de kontrol edilmelidir. Aç›k kalp cerrahisi uygulanan olgularla karfl›laflt›r›ld›¤›nda, transkateter yöntem kullan›lan olgulardaki küçük rezidüel kaçak riski anlaml› olarak daha fazlad›r. Kaynaklar • Abdulla R, Blew GA, Holterman MJ. Cardiovascular embryology. Pediatr Cardiol 2004; 25(3): 191200. • Acar P. Three-dimensional echocardiography in transcateter closure of atriyal septum defects. Cardiol Young 2000; 10: 484-92. • Allen HD, Driscoll DJ, Shaddy RE (2008). Atriyal Septum Defects. In: Allen HD (ed) Moss and Adams Heart Disease in Infants, Children and Adolescent: Including the Fetus and Young Adults. Seventh Edition, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, pages 63244. • Basket RJF, Tancock E, Ross DB. The gold standard for atriyal septum defect closure: current surgical results, with emphasis on morbidity. Pediatr Cardiol 2003; 24: 4447. • Beerman LB, Zuberbuher JR (2002). Atriyal Septum Defect. In: Anderson RH, Baker EJ, Macartney FG, Rigby ML, Shinnebourne EA, Tynan (eds) Pediatric Cardiology. Second edition, Churchill Livingstone, New York, pages 901930. • Brand T. Heart development: molecular insights into cardiac specification and early morphogenesis. Dev Biol 2003; 258(1): 119. • Campbell M. Natural history of atriyal septum defect. Br Heart J 1970; 32: 820-826. • Combs MD, Yutzey KE. Heart valve development: regulatory networks in development and disease. Circ Res 2009; 105(5): 40821. • Delaney JW, Li JS, Rhodes JF. Major complications associated with transcatheter trial septum occluder implantation: A review of the medical literature and the Komplikasyonlar Transkateter yöntemle gerçeklefltirilen ifllemlerin %3-4 kadar›nda komplikasyonlar ortaya ç›kmaktad›r. Buna ra¤men, görülen komplikasyonlar, cerrahi tedavi nedeniyle ortaya ç›kan komplikasyonlardan çok daha ciddidir. Transkateter yöntem kullan›m›na ba¤l› olarak geliflen komplikasyonlar aras›nda; cihaz›n malpozisyonu, dislokasyonu, embolizasyonu, trombozu, atriyoventriküler subvalvar apparatusa 21 manufacturer and user facility device experience (MAUDE) database. Congenit Heart Dis 2007; 2: 25664. • Garne E. Atriyal and ventricular septum defectsepidemiology and spontaneous closure. J Mat Fetal Neonat Med 2006; 19: 19: 2716. Muñoz-Chápuli R, Pérez-Pomares JM. Cardiogenesis: an embryological perspective. J Cardiovasc Transl Res 2010; 3(1):37–48. • Netter FH. The Netter Collection of Medical Illustrations. A Novartis Publication 2000; 3: 1245. • Haworth SG. Pulmonary vasculer disease in secundum atriyal defect in children. Am J Cardiol 1983; 51: 265-272. • Rashkind W. Transcatheter treatment of congenital heart disease. Ciculation 1985; 67: 711-716. • Kathiriya IS, Strivastava D. Left-right asymmetry and cardiac looping: implications for cardiac development and congenital heart disease. Am J Med Genet 2000; 97: 2719. • • Kerut EK, Norfleet WT, Plotnick GD, Giles TD. Patent foramen ovale: a review of associated conditions and the impact of physiological size. J Am Coll Cardiol 2001; 38: 61323. Rhee EK, Evangelista JK, Nigrin DJ, Erickson LC. Impact of anatomic closure on somatic growth among small, asymptomatic children with secundum atriyal septum defect. Am J Cardiol 2000; 85: 1472-5. • Srivastava D. Genetic assembly of the heart: implications for congenital heart disease. Annu Rev Physiol 2001; 63: 45169. • Srivastava D, Olson EN. A genetic blueprint for cardiac development. Nature 2000; 407: 2215. • Stark J, Tsang VT (2006). Secundum Atriyal Septum Defect and Partial Anomalous Pulmoner Venous Return. In: Stark J, Leval M, Tsang VT (eds) Surgery for congenital heart defects. Third edition, John Wiley & Sons, London, pages 34354. • • • Markwald RR, Norris RA, Moreno-Rodriguez R, Levine RA. Developmental basis of adult cardiovascular diseases: valvular heart diseases. Ann N Y Acad Sci 2010; 1188: 17783. Martins JDF, Anderson RH. The anatomy of interatriyal communications-what does the interventionist need to know? Cardiol Young 2000; 10: 46473. 22 Sklerodermada Toraks Tutulumunun Radyolojik Bulgular› Dr. Recep Savafl Klinik olarak akci¤er parankim tutuluflu veya pulmoner hipertansiyon kuflkusu olan ve konvansiyonel akci¤er grafileri normal saptanan skleroderma olgular›n›n akci¤er tomografisi (BT) ile de¤erlendirilmesi gereklidir. Yüksek rezolüsyonlu bilgisayarl› tomografi (YRBT) akci¤er parankim tutuluflu olup olmad›¤›, yayg›nl›¤› ve patolojik tipi hakk›nda fikir verir. Özofagus dilatasyonu görülmesi sklerodermada özofagus tutulumuna iflaret eden bulgulardand›r. Potansiyel olarak reversibl ve klinik olarak tedavi edilebilir bir hastal›¤›n saptanmas› önemlidir. Atipik olgularda uygun biyopsi yerini belirlemek için de BT incelemelerinin önemli katk›lar› vard›r. Manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) gelecek için ümit vericidir ve özellikle pulmoner hipertansiyon geliflen hastalarda sa¤ ventrikül fonksiyonlar›n›n analizi amac›yla rutin kullan›ma girebilece¤i düflünülmektedir. Ba¤ dokusu hastal›klar›ndan olan sklerodermada tipik de¤ifliklikler kollajenin kendisinde oluflur. Bafllang›çtaki kollajenöz intersellüler doku ödemini takiben sertleflme ve kal›nlaflma görülür. Damar de¤ifliklikleri de belirgindir, intimal kal›nlaflma oluflur, sonuçta parankimal atrofi geliflir. Bu de¤ifliklikler baflta deri olmak üzere birçok organ yap›s›n› ve fonksiyonunu etkileyerek genifl radyolojik bulgular kümesi ortaya ç›kar›r. Toraks tutulumuna ait bulgular akci¤er parankim tutulumu yan›s›ra pulmoner vasküler tutulum ve özofagus tutulumu fleklinde özetlenebilir.1,2 Bu derlemede sklerodermaya ba¤l› toraks tutulumunun radyolojik bulgular› özetlenmifltir. 1. Akci¤er Parankim Bulgular› Sklerodermada en s›k görülen akci¤er tutulumu pulmoner fibrozistir. Otopsi çal›flmalar›nda %70-80 oran›nda akci¤er fibrozis bulgusuna rastlanmaktad›r. Serum anti-topoizomeraz I pozitif olanlarda fibrozis görülme riski artmaktad›r. Histopatolojik olarak s›kl›kla nonspesifik interstisyel pnömoni (NSIP) ve ola¤an interstisyel pnömoni (UIP) ile uyumludur. Sklerodermada görülen fibrozis, idiyopatik akci¤er fibrozuna göre daha iyi prognoza sahiptir.2 a. Konvansiyonel grafi bulgular› Erken dönemde konvansiyonel akci¤er grafisinde, akci¤er bazallerinde subplevral retiküler veya retikülonodüler opasiteler görülür (Resim 1). Geç dönemde ise, balpete¤i görünümü ve volüm kayb› bulgular› ile birlikte akci¤erlerin üçte iki alt bölümünü tutan fibrotik de¤ifliklikler belirginleflir. Pulmoner arterlerde geniflleme ve kardiyomegali görülebilir. Özofagusta dilatasyon ve içinde hava görülmesi sklerodermay› destekleyen bulgulardand›r. Resim 1. Sklerodermal› hastan›n PA akci¤er grafisinde her iki akci¤er alt zonlar›nda minimal retiküler dansite art›fl› izlenmektedir. Konvansiyonel akci¤er grafisi erken dönemdeki tutulumun saptanmas›nda duyarl› de¤ildir. Genellikle normaldir veya minimal bulgular görülür. Oysa ileri dönemlerde, semptomatik hastalar›n üçte ikisinde konvansiyonel akci¤er grafilerinde bulgular izlenebilir, hastalar›n %25-45’inde fibrozis saptan›r.1,2 Retikülonodüler görünüm en s›k görülen örüntüdür, akci¤erlerin alt bölümlerinde yer al›r. Hastal›¤›n dönemine göre de¤iflmek üzere idiyopatik interstisyel fibrozisde oldu¤u gibi erken dönemde ince retiküler görünüm alt loblarda lokalizedir, üst loblar normaldir. ‹lerleyen dönemde retiküler ve fibröz infiltrasyon daha yayg›nlafl›r ve giderek akci¤er hacmi azal›r. Di¤er ba¤ doku hastal›klar›na karfl›n sklerodermada plörit ve plevral s›v› nadiren izlenir. Pulmoner hipertansiyon varsa buna ait bulgular da efllik eder. b. Yüksek Rezolüsyonlu Bilgisayarl› Tomografi (YRBT) bulgular› Konvansiyonel grafinin duyarl› olmamas› nedeniyle bu hastalarda konvansiyonel grafi sonras› radyolojik olarak istenecek tetkik YRBT’dir. Erken dönemde özellikle akci¤er bazallerinde ve dorsalde olmak üzere buzlu cam ve ince retiküler örüntü görülür (Resim 2). 23 Resim 2. Resim 1’deki hastan›n YRBT tetkikinde pulmoner fibrozis bulgusu olan buzlu cam alanlar›, septal kal›nlaflmalar, hava kistleri ve traksiyon bronflektazileri görülmektedir. Özofagustaki dilatasyon, özofagus tutulumu lehinedir. Hastal›k ilerledikçe düzensiz retiküler opasiteler, subplevral çizgiler, küçük hava kistleri, traksiyon bronflektazileri, septal kal›nlaflmalar, parankimal bantlar, parankimal mikronodüller, visseral plevrada kal›nlaflma ve buzlu cam örüntüsünün de efllik etti¤i balpete¤i akci¤er görünümü ortaya ç›kar (Resim 3). Mediastinal adenopati, özofagus dilatasyonu (Resim 4) ve pulmoner hipertansiyon bulgular› da görülebilir.3 Resim 3. Skleroderma tan›s› alan bir hastada YRBT’de balpete¤i örüntüsünde akci¤erler görülmektedir. Resim 4. Akci¤er bazal kesimlerinde buzlu cam ve traksiyon bronflektazilerinin efllik etti¤i sklerodermaya ba¤l› pulmoner fibrozis olgusunda özofagus tutulumunu düflündüren dilatasyon görülmektedir. a b Resim 5. Supin (a) pozisyonda subplevral ince retiküler dansite art›fl› ve buzlu cam örüntüsü izlenmektedir. Pron (b) pozisyonda ayn› görüntülerin sebat etti¤i anlafl›lmaktad›r. Histopatolojik de¤ifliklikler ile BT bulgusu aras›nda anlaml› korelasyon mevcuttur. Buzlu cam görünümü inflamasyonu yans›t›r. Ancak akci¤er bazallerinde ve dorsalde görülen buzlu cam ile dependan opasiteler kar›flabilir. Bu durumda pron pozisyonda çekim yap›l›r, opasiteler kaybolmuflsa dependan opasite, kaybolmam›flsa buzlu cam olarak de¤erlendirilir (Resim 5). Fibrozisin erken dönemi de buzlu cam fleklinde görülmektedir. BT’de fibrozis ile inflamasyon ay›r›m›n› yapmak için en uygun yöntem, tedavi ile buzlu cam varl›¤›n›n devam edip etmedi¤ini izlemektir. Yeni çal›flmalarla bu iki patolojik görünümü ay›rt eden yöntemler gelifltirilmektedir, ancak bunlar rutin inceleme yöntemleri aras›nda yerini henüz almam›flt›r.4 Bronkoalveoler Lavaj (BAL) s›v›s›n›n diferansiyel hücre say›m› da buzlu cam görünümünün ayd›nlat›lmas›nda yard›mc› rol oynayabilir. BAL 24 Sklerodermada Toraks Tutulumunun Radyolojik Bulgular› s›v›s›nda nötrofillerin art›fl› daha çok doku hasar›n›, dolay›s›yla fibrozisi yans›t›rken di¤er inflamatuvar hücrelerin art›fl› inflamasyonu destekler.3,5 Sklerodermada akci¤er bulgular›n›n yayg›nl›¤› ve fliddetinin de¤erlendirilmesi için YRBT en iyi görüntüleme yöntemidir. YRBT’deki hastal›¤›n yayg›nl›¤› ve solunum fonksiyon testlerindeki total akci¤er kapasitesi (TAK) de¤erleri, sklerodermal› hastalar›n prognozunu belirleyen önemli kriterlerdir.5 Akci¤er tomografisi, s›n›rl› veya yayg›n tutulumun ayr›m›nda prognostik rol oynayabilir. YRBT’de fibrozisin saptanma oran› %60-90 iken otopsilerde %60-100 aras›ndad›r. Balpete¤inin belirgin oldu¤u fibrozis görünümü UIP ile iliflkilidir (Resim 6). Buzlu cam ve retiküler opasitelerin hakim oldu¤u, balpete¤i görünümünün az oldu¤u veya hiç bulunmad›¤› durum ise NSIP’yi düflündürür (Resim 7). Sklerodermal› hastalarda semptomatik dönemde NSIP cerrahi biyopsilerde en s›k karfl›lafl›lan histopatolojik tiptir.5 Ancak NSIP ve UIP birlikteli¤i de az de¤ildir. Fibrozis, s›kl›kla subplevral ve bazallerde yer al›r. Bunlara pulmoner hipertansiyon, özofagus dilatasyonu ve mediastinal adenopati efllik edebilir.6 Klinik olarak hastalar›n progresyon aç›s›ndan düflük Resim 6. Biyopsi ile ispatlanm›fl UIP tan›s› olan sklerodermal› bir hastada balpete¤i örüntüsünün hakim oldu¤u YRBT görüntüsü görülmektedir. veya yüksek riskli olup olmad›¤›n› bilmek tedaviyi belirlemede önemlidir. YRBT’de akci¤erlerin %20’sinden az tutulum düflük risk, %20’sinden çok tutulum yüksek risk olarak belirlenir. Akci¤erlerin tutulum yüzdesi de¤iflik “softwareler” ile de¤erlendirilebilir. Ancak YRBT bulgular›, TAK ve FVC de¤erleri ile birlikte kullan›lmal›d›r, FVC beklenen de¤erin yüzde 70’inden az ise yüksek risk, fazla ise düflük risk olarak de¤erlendirilir.6 2. Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon Bulgular› Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon (PAH) sklerodermada ciddi bir komplikasyondur, hastalar›n en önemli ölüm nedenlerindendir. Parankim tutulumu olmadan, izole, veya pulmoner fibrozis ile birlikte pulmoner hipertansiyon görülebilir. Pulmoner fibrozis olmadan izole pulmoner hipertansiyon sklerodermal› hastalar›n %7-12’sinde görülür. Pulmoner damar direncinin art›fl› ile karakterize PAH, sa¤ ventriküler yüklenmeye ve sonuçta sa¤ kalp yetmezli¤ine neden olur. Tedavi edilmezse ortalama sa¤kal›m 2.8 y›l olup birçok maligniteye göre daha k›sad›r.7 Radyolojik yöntemler pulmoner hipertansiyon tan›s› için indirekt yöntemlerdir. PA akci¤er grafisi, BT veya manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) bu amaçla kullan›labilecek yöntemlerdir. Resim 7. Biyopsi ile ispatlanm›fl NSIP tan›s› olan sklerodermal› bir hastada balpete¤i örüntüsü olmadan buzlu cam örüntüsünün egemen oldu¤u YRBT görüntüsü görülmektedir. 25 Resim 8-a. Sklerodermaya ba¤l› PAH olgusunda PA akci¤er grafisinde pulmoner konus ve her iki pulmoner arter belirgin genifl izleniyor. Resim 8-b. Resim 8-a olgusunda BT görüntülerinde santral pulmoner arterler geniflken periferik pulmoner arterlerin aniden inceldikleri izleniyor. a. Konvansiyonel akci¤er grafisi bulgular› 1’den büyükse pulmoner arter çap art›fl›ndan daha güvenilir bahsedilir (Resim 9). Pulmoner konus normalden genifltir. Santral pulmoner arter dallar›nda dilatasyon ve periferik dallarda ani kesilme görülür (Resim 8-a). Bu de¤iflikliklerin PAH’›n hangi döneminde geliflti¤i bilinmemekle birlikte erken ve ›l›ml› PAH olgular›nda konvansiyonel akci¤er grafileri tan›da s›n›rl› bir role sahiptir. Konvansiyonel grafide s›kl›kla sa¤ inen pulmoner arter çap›, 16 mm ve üzeri ise pulmoner hipertansiyon olas›l›¤›ndan söz edilir. Aortik ark seviyesinde BT kesitlerinde normalde pulmoner arter görülmez. Ancak pulmoner arterlerin aortik ark seviyesinde görülmesi PAH için daha anlaml› bir bulgudur (yumurta ve muz iflareti) (Resim 10).7 b. Bilgisayarl› tomografi bulgular› Kontrastl› BT ile ana pulmoner arter çok kolay ölçülebilir. Pulmoner arter çap› kontrasts›z tetkiklerde de ölçülebilir. Aksiyel kesitte ana pulmoner arterin normalde üst limiti 25 milimetredir, 29 milimetreden daha genifl ise PAH düflünülmelidir (Resim 8b). Ancak 36 mm ve daha genifl olup pulmoner arter bas›nc›n›n normal oldu¤u olgular; ya da tersine pulmoner arter çap› normal oldu¤u halde PAH saptanan olgular vard›r.7 Pulmoner arter çap› tedavi baflar›s›n› de¤erlendirmede de kullan›labilir, örne¤in kronik tromboembolili olgularda endarterektomi sonras› pulmoner arter çap›n›n belirgin olarak azald›¤› görülmüfltür.8 Pulmoner hipertansiyon tan›s›nda BT görüntülerinde ayn› kesitte pulmoner arter ve ç›kan aorta çap oran› Resim 9. Pulmoner hipertansiyon olgusunda pulmoner arter çap› (k›rm›z›), ç›kan aorta çap›ndan (mavi) belirgin olarak genifl izleniyor. 26 Sklerodermada Toraks Tutulumunun Radyolojik Bulgular› güçlü bir bulgudur. PA çap› genifl olgularda (29 mm’den büyük) dört segmental arterlerden üçü e¤er efllik eden bronflun d›fl çap›ndan daha genifl ise PAH için özgüllük çok yüksektir (Resim 11). Bir ya da iki segmental arterin geniflli¤inde ise bu bulgu güvenilir de¤ildir.7 Resim 10. Arkus aorta seviyesinde pulmoner konusun görülmemesi gerekirken pulmoner hipertansiyon olgular›nda bu kesitte de görülmesi tan›y› güçlendiren bulgulardand›r. Pulmoner konus yumurtaya, ç›kan aorta muza benzetilir. Pulmoner hipertansiyon olgular›nda bir di¤er bulgu da bronfliyal arter hipertrofisidir. Bronflial arterler bronfl a¤ac›n›n duvarlar› ile proksimal pulmoner arterleri besler ve T5 veya T6 seviyesinde proksimal inen aortadan ç›kar. Mediastende 1.5 mm’den daha genifl çapta bronflial arter görülmesi normal bir bulgu de¤ildir ve daha çok hipertrofi olarak isimlendirilir (Resim 12). Kronik tromboemboli olgular›nda daha s›k görülen bir bulgudur. Akci¤er parankimindeki fibrozis bulgular› ile pulmoner arter çap› aras›nda do¤rudan bir korelasyon yoktur. Yani fibrozisli olgularda pulmoner hipertansiyon olmayabilece¤i gibi, fibrozis olmadan da pulmoner hipertansiyon geliflebilir. Fibrozis olan olgularda pulmoner arter-inen aorta oran› yan›s›ra segmental pulmoner arter çap art›fl›n›n da gözlenmesi PAH için Resim 12. Mediastende 1.5 mm’den daha genifl bronflial arter görülmesi hipertrofi lehine de¤erlendirilir. Pulmoner hipertansiyonda BT kesitlerinde görülebilen di¤er bulgular flu flekilde özetlenebilir: • Sa¤ ventrikül genifller ve interventriküler septum düzleflir • Kontrast›n VC‹’den distal hepatik venlere reflüsü görülür Resim 11. Bronfllara efllik eden lobar veya segmental pulmoner arterlerin bronfl d›fl çap›ndan genifl olmas› pulmoner hipertansiyon bulgusu olarak de¤erlendirilmektedir. • Anterior perikardiyal resesde s›v› birikmesi gözlenebilir (Resim 13) 27 Resim 13. Pulmoner konus ve aorta önünde anterior perikardiyal s›v› görülmektedir. • Akci¤er parankiminde mozaik atenüasyon saptanabilir • Sentrilobüler buzlu cam nodülleri gözlenebilir • Neovaskülarite (intrapulmoner serpentin damarlar) saptanabilir (Resim 14) Resim 15. Pulmoner hipertansiyon olgusunda subplevral opasiteler görülmektedir. Resim 14. Sol akci¤er alt lob posterior bazal segmentte subplevral alana kadar devam eden serpentin damar yap›s› dikkati çekmektedir. • Subplevral periferik opasiteler saptanabilir (subplevral pulmoner infarkt alanlar›n› temsil eder) (Resim 15). c. Manyetik Rezonans Görüntülemesi BT incelemesinde oldu¤u gibi klasik MR sekanslar› ile pulmoner konus, ana ve lober pulmoner arter damar çaplar› ölçülebilir (Resim 16). Resim 16. MR görüntülemede aksiyel kesit görüntüsü. Pulmoner arter çap› aortadan genifl görülmektedir. 28 Sklerodermada Toraks Tutulumunun Radyolojik Bulgular› PAH olgular›nda önemli prognostik faktörlerden biri de sa¤ ventrikülün fonksiyonel kapasitesidir. Ciddi pulmoner hipertansiyonu olup y›llarca kardiyak fonksiyonu iyi olabilen baz› olgular›n yan› s›ra daha az ciddi pulmoner hipertansiyonu olan olgularda ciddi kardiyak yetmezlik geliflmesinin mekanizmas› bilinmemektedir. MR görüntüleme sol ve sa¤ ventrikül morfolojisi ve fonksiyonlar› hakk›nda yeterli bilgi verebilmektedir (Resim 17). Yine pulmoner arter ak›m h›zlar› ve yönünü MR ile saptamak mümkündür. Ancak bunlar uzun zamanl› MR çekimleri ve özel yaz›l›mlar gerektirmektedir, henüz rutin incelemeler aras›nda her merkezde uygulanabilir özellikte de¤ildir.9 a b Resim 18. Sklerodermal› ve akci¤er fibrozisi olan olguda YRBT görüntülerinde (a) ve baryumlu özofagus pasaj grafisinde (b) özofagusta tutulum lehine lümende geniflleme görülmektedir. Özofagus dilatasyonu diffüz akci¤er hastal›¤› olan sklerodermal› hastalar›n %80’inde görülür ve özofagus tutulumunun önemli bulgusudur.10 Kaynaklar Resim 17. MR görüntülemede oblik sagital görüntü. Önde yer alan sa¤ ventrikülün hipertrofik duvar yap›s›na sahip oldu¤u anlafl›lmaktad›r. 3. Özofagus Tutulumu Skleroderma düz kas tutulumu yapan kollajen vasküler hastal›klardand›r. Özofagus üçte bir üst bölümü çizgili kaslardan üçte iki alt k›sm› ise düz kaslardan oluflur. Sklerodermada da tutulum üçte iki alt bölümde görülmektedir. Primer ve sekonder motilite kayb›, tersiyer kontraksiyon oluflumu ve distal özofagusta dilatasyon bulgular› görülebilir. Bu bulgulara sekonder olarak reflü, peptik ülser, striktür, tekrarlay›c› aspirasyonlar geliflebilir. Tan› YRBT görüntülerinde izlenen dilate özofagus görünümü ile konulabilece¤i gibi (Resim 18-a), baryumlu özofagus pasaj grafisi de tan›y› destekler özellikler sergiler (Resim 18-b). 1. Meszaros, W.T. The Regional Manifestations of Scleroderma. Radiology 70, 313-325 (1958). 2. Hassoun, P.M. Lung involvement in systemic sclerosis. Presse Med 40, 25-39 (2011). 3. Goldin, J.G., Lynch, A.D., Strollo, D.C. et al. High-Resolution CT scan findings in patients with symptomatic sclerodermarelated interstitial lung disease. Chest 134, 358–367 (2008). 4. Bellia, M., Cannizzaro, F., Scichilone, N., Riili, M., Triolo, G., Midiri, M., Lagalla, R. HRCT and scleroderma: semiquantitative evaluation of lung damage and functional abnormalities. Radiol Med 114, 190-203 (2009). 5. Goh, N.S.L., Desai, S.R.D., Veeraraghavan, S. et al. Interstitial Lung Disease in Systemic Sclerosis: A Simple Staging System. Am J Respir Crit Care Med 177, 1248–1254 (2008). 6. Wells, A.U. HRCT and scleroderma lung disease. Rheumatology 45, 59-61 (2008). 7. Deveraj, A., Hansell, D.M. CT signs of pulmonary hypertension: old and new observations. Clinical Radiology 64, 751-760 (2009). 8. Schmidt, H.C. et al. Pulmonary hypertension in patient with chronic pulmonary thromboembolism: chest radiography and CT evaluation before and after surgery. Eur Radiol 6, 817-825 (1996). 9. McLure, L.E.R., Peacock, A.J. Cardiac magnetic resonance imaging for the assessment of the heart and pulmonary circulation in pulmonary hypertension. Eur Respir J 33, 1454–1466 (2009). 10. Kim, D.D., Ryan, J.C. “Chapter 29 - Gastrointestinal Manifestations of Systemic Diseases” in Feldman: Sleisenger & Fordtran's Gastrointestinal and Liver Disease, 7th ed. Elsevier 2002. 29 Portopulmoner Hipertansiyon Nedeniyle Endotelin Reseptör Antagonisti Bosentan Kullan›lan Bir Olgu Sunumu Dr. Alper Gürsu, Dr. Birgül Varan Kriptojenik siroz, portal hipertansiyon ve pulmoner arteriyovenöz (AV) fistül tan›lar› ile yedi yafl›ndan beri bir d›fl merkezde izlenen on sekiz yafl›ndaki erkek hasta karaci¤er nakli için hastanemize yönlendirildi. Hastan›n bu merkezdeki de¤erlendirilmesinde karaci¤er enzimleri yüksek, koagülasyon parametreleri uzun, alfa-fetoprotein düzeyi normal, hepatit B ve C belirteçleri ile TORCH grubu antikorlar, serüloplazmin ve idrarda bak›r negatif olarak bulunmufl. Yap›lan bat›n ultra-sonografik (USG) inceleme sonucunda karaci¤erde çeflitli büyüklükte solid kitle lezyonlar› görülmesine ra¤men bilgisayarl› tomografik inceleme normal olarak de¤erlendirilmifl. Kemik ili¤i aspirasyonunda depo hücresi tespit edilmemifl. Doppler USG sonucunda portal venlerde hepatofungal karakterde ak›m izlenmifl, hepatik venlerde trifazik ak›m›n kayboldu¤u ve monofazik ak›m›n bulundu¤u görülmüfl. Gastrointestinal sistemin endoskopik incelemesinde evre II özofagus varisleri tespit edilmifl ve propranolol tedavisi bafllanm›fl. ‹zlemin onuncu y›l›nda solunum s›k›nt›s› ve parmaklarda çomaklaflma geliflmesi üzerine yap›lan ekokardiyografik inceleme pulmoner AV fistül ile uyumlu bulunmufl. Özgeçmiflinde baflka bir özellik olmayan hastan›n soy geçmiflinde, anne ve baba aras›nda akrabal›k bulundu¤u, 12 yafl›ndaki erkek kardeflinin glikojen depo hastal›¤› nedeni ile baflka bir merkezde takip edildi¤i, dedesinin k›z kardeflinin de siroz nedeni ile kaybedildi¤i ö¤renildi. Yorulma flikayeti olan hastaya baflvuru an›nda yap›lan fizik muayenede a¤›z çevresinde siyanoz, çomak parmak ve mitral odakta II-III/VI derece sistolik üfürüm saptand›. Dalak 7 cm ele geliyordu. Hastan›n yap›lan laboratuvar incelemelerinde hemoglobin: 12.5 gr/dL, Lökosit: 5050/mm3, trombosit: 74.600/mm3, transglutaminaz IgA: negatif, transglutaminaz IgG: s›n›rda pozitif, alfa1-antitripsin:214.2, alfa-fetoprotein:1.75 (N), 24 saatlik idrarda bak›r:15 (N), idrarda protein:300 mg/gün saptand›. Özofagogastroduodenoskopi sonucunda evre II-III varis tespit edildi ve ligasyon yap›ld›. Transjügüler karaci¤er biyopsisi sonucunda sirotik süreç oldu¤u ancak glikojen depo hastal›¤› bulunmad›¤› görüldü. Bat›n BT incelemesinde karaci¤er sa¤ lob ön segmentte nodüler görünüm, diffüz splenomegali, özofagus alt ucunda paraözofageal venöz kollateraller görüldü. Alveoloarteriyel gradienti yatarken 44, otururken 58 olarak saptanan hastan›n elektrokardiyografik incelemesinde sinüs ritmi, kalp tepe at›m h›z›:62 at›m/dakika, PR:0.12 sn, QTc:410 msn, aks:70o, ekokardiyografik (EKO) de¤erlendirmesinde triküspit kapaktan ak›m h›z› 4.1 m/sn olan 1. derece yetersizlik, pulmoner hipertansiyon ve kontrast EKO’da pulmoner AV fistülle uyumlu görünüm tespit edildi. Yap›lan kateterizasyon sonucunda (Tablo 1) pulmoner arter bas›nc› (PAB) ve pulmoner damar direncinin (PDD) yüksek oldu¤u görüldü. Pulmoner arter dallar›na yap›lan kontrast madde enjeksiyonunda sa¤ tarafta daha fazla olmak üzere her iki akci¤er alan›nda yayg›n AV fistül oluflumunu düflündüren kontrast göllenmeleri saptand›. Pulmoner AV fistül bulunmas›, PAB ve PDD’nin yüksek olmas› nedeni ile karaci¤er nakli için riskli oldu¤u düflünüldü. PAB ve PDD’yi normal de¤erlere düflürmek için endotelin reseptör antagonisti bosentan bafllanmas› ve 3 ay sonra kateterizasyonun tekrarlanmas› karar› al›nd›. Üç ayl›k bosentan tedavisi sonras›nda, yorulma flikayeti ve siyanozu azalan hastan›n yap›lan EKO’sunda triküspit kapaktan ak›m h›z›n›n 3.6 m/sn’ye, kateterizasyon sonucunda PAB’nin ortalama 38 mmHg’ye, PVR‹’nin 4.5 wood ünite/m2’ye düfltü¤ü görüldü (Tablo 1). Bu bulgularla bosentan tedavisine devam karar› al›nd›. Tablo 1. Tedavi öncesi ve sonras›nda yap›lan kalp kateterizasyonu sonuçlar› Pulmoner arter bas›nc› (mmHg) Sa¤ ventrikül bas›nc› (mmHg) Sa¤ atriyum ortalama bas›nc› (mmHg) Pulmoner kapiller uç bas›nc› ortalama (mmHg) Aorta bas›nc› (mmHg) Ak›mlar oran› Pulmoner vasküler direnç indeksi (Wood ünite/m2) Aorta oksijen satürasyonu (%) Tedavi öncesi Tedavi sonras› 75/35 (52) 73/0-10 6 11 102/67 (84) 1 6.9 94 55/14 (38) 52/0-10 6 16 114/58 (78) 1 4.5 96.6 Baflkent Üniversitesi T›p Fakültesi Pediyatrik Kardiyoloji Bilim Dal›'ndan Say›n Dr. ‹lkay Erdo¤an, Say›n Dr. Ayla Oktay ve Pediyatrik Gastroenteroloji Bilim Dal›'ndan Say›n Dr. Figen Özçay'a olgu sunumuna katk›lar› için teflekkür ederiz. Notlar: