mimaran 1 - KONYA Mimarlar Odası

advertisement
mımaran
Konya M im arlar Odası'nın Üç Aylık M im arlık Kültürü Dergisidir • Y ıl: 1 • Sayı: 1 Kış 2007
<
uy
CC
LU
< û
Û E
ec <
LU
^
<
<
N
3
C
£ *E
O _0k_J
I ç
03 en js!
E < LU
_03 u ı
DX
en
3_J
OÇ
İD <
en 3
CÛ <
D<
GC
<
>
O
(D
Z
'O
v_ O ı/v
CL
en
o
l/V
_CD
:0
1/3
>
LL
U>
I- < <
3 !2 BC
<
•
M
CL
GC
cl
•O en
*• _
<l
—
U)
i?
<
< <
Q
O U1 Z
z I- CÛ
a O
CL.
DI
3
L
O
<
uı
en
< £
o â
Ş
< I m :3
rö
M
—O
)
cc > Z
UV
<
<
>■
<
>
z
<
<
<
o
ISI
<
CÛ
O
_ı
O
cc E
LU _oj
LL 0
< oı
>oı
(D
E
uy
>-
>>
<
3 U"
uj 5^
01 O
a> >
ısı cc
O .<u < <
O 2 > ^
CÛ
O
ISI
Li-
l
1
İlil li
ISSN I307-Î0930
■
İÇİNDEKİLER ■
mimaran
M art 2007
ISSN 1307-3095
M art 2007 • Y ıl: 1 • Sayı: 1
Y a y ın tü rü : Y e re l süreli
Y ayın la ya n
M im arlar Odası Konya Şubesi
M İM A RLA R ODASI A D IN A Sahibi
M. Serd ar IŞIK
Y a y ın Ko ord inatörü
Hüseyin BASAR
Editör ve Y a z ı isleri Sorum lusu
Rahm i ERDEM
Y a y ın Sekreterleri
T ü la y KA R A D A Y I YEN İCE
Aysın Ö ZYURT
Y a y ın Kurulu
Havva A LKA N B A LA
Hüseyin BASAR
Fatih C A n A n
O. Nuri DÜLGERLER
Rahm i ERDEM
S. A rm ağ an GÜLEÇ
M ustafa İN CESAKAL
Sami KA LFA O ĞLU
ilhan KOÇ
M ustafa KO RUM AZ
D eniz O KTAÇ
Aysın Ö ZYURT
M. Feyza Y A R A R
T ü la y KA R A D A Y I YEN İCE
Reklam Y ön eticisi
Sami KA LFA O ĞLU
Yazışm a Adresi
M İM ARLAR ODASI KO N YA ŞUBESİ
A ta tü rk Caddesi No: 119
42040 M eram / KO N YA
Te l: 0332. 353 47 17
Faks: 0332. 353 41 61
konyam im aran@ gm ail.com
O fset H azırlık
EKO L TANITIM
Kireçb urn u, A lp aslan Sokak 42/1
Tarabyaü stü 34457 İstanbul
Te l: 0212. 223 81 51
0212. 223 80 95
ekoltanitim @ gm ail.com
Baskı-Cilt
GÜZEL SA N A TLA R M ATBAASI
İstanbul, 0212. 503 58 40
Baskı Tarih i
M art 2007
"m im a ra n " dergisi, M im arlar Odası üyelerine
ücretsiz o larak g ö nd erilir.
D ergide yeralan y azılard a ileri sürülen
g örüşlerin sorum luluğu ya za rla rın a a ittir.
içindekiler
EDİTÖRDEN
Baslarken / Rahmi ERDEM .............................................................................................3
BÜYÜTEÇ
Zafer'in Yayalastırılmasının Ardından / Mustafa İNCESAKAL ................................ 4
GÜNCEL
Çağdaş Cami Tasarımında Mimarın Yasadığı Güçlükler / Murat O ra l .................7
SÖYLEŞİ
Üretken Bir Mimar: SERDAR IŞIK ............................................................................ 11
PROJE / UYGULAMA
Değerlendirme: Mimaride
"Vazgeçmeyislerin" Kazanımı / Havva ALKAN BALA ............................................ 14
Globalizm ve Mimarlık:
Potsdamer Platz / S. Armağan GÜLEÇ - Mustafa KO RU M AZ ...................................21
İÇİNDEKİLER
KÖPRÜ
Afyonkarahisar Kenti Tarihsel-Kentsel Konut Dokusu ve
Geleneksel Çarşıda Koruma Amaçlı Planlama Çalışmaları / S. Güven BİLSEL ... 28
SANAT
Kimliksiz Mimari.........................................................................................................38
YENİLİK
Seine'i Geçmek... / Henry BARDSLEY Çeviri: S. Armağan GÜLEÇ...................................45
s.28
A fyo n k arah isar'ın kentsel sit alanı ve yakın
çevresinde iki katlı y a p ıla r çoğ un lu ktadır.
YARIŞMALAR
Antalya Varsak Belediyesi
"Belediye Hizmet Binası" Proje Yarışması.............................................................50
EĞİTİM
Mimarlık Eğitimine Yeni Bir Bakış:
Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü
Uluslararası Kıs Okulu / Nazan KIRCI - Zeynep ULUDA/ ......................................... 53
ÇEVİRİ
Mimarlığın Besinci Boyutu:
Aydınlatma / MichelELLENBERG Fransızcadan tercüme ve derleme: Fatih CANAN ......... 66
ETKİNLİKLERİMİZ
Konya Mimarlar Odası Etkinlik Haberleri .............................................................. 69
YAYIN TANITIMLARI
Metafor Olarak Mimari ............................................................................................ 78
Tasarım ve S u ç ............................................................................................................. 79
s. 45
Paris'in 37. köprüsü, çeliğin kuvvet verdiği
h a fiflik m erkezli bir tasarım a sahip.
ŞİİR
Balkon / Sazai KARAKOÇ ............................................................................................ 80
Sevgili Meslektaşlar,
1980 li yılların ikinci yarısında Mimarlar Odası Konya
Temsilciliğinin ilk bültenini, sorumlu müdür olarak ben çıkarmıştım.
Yıllar sonra bu kez Mimarlar Odası Konya Şubesi nin yayın
organı “mimaran’T çıkartmak da mutlu bir tesadüf benim başkanı
bulunduğum dönem Yönetim Kuruluna nasip oldu.
Bundan büyük bir onur duyuyorum.
Bu vesile ile, mimaran’ ı büyük bir fedakarlıkla yayın hayatına
hazırlayan başta Yönetim Kurulu üyemiz Hüseyin Başar olmak üzere tüm
Yayın Kuruluna teşekkür ediyor, kendilerini tebrik ediyor ve
mimaran’ımızın tüm mimarlık camiasına hayırlı olmasını diliyorum.
M. Serdar Işık
Başkan
s. 34
ilk kez d üzenlenen Konya Ulusal Fo toğraf
Y arısm ası'n ın tem ası "K im liksiz M im ari" oldu.
EDİTÖRDEN
mimar lık camiasına an adolu'dan
bir katkı, Konya'dan sesleniş... Mimarlar Odası
Konya Şubesinin son dönem hizmetkârlarının yayın askını kuvveden fiile dönüştürme
sorum luluğu. Özverili çalışmalarında mesai kavramını göz ardı eden Yayın Kurulu
gönüllüleri. Derginin doğumu sağlıklı olsun diye dokuz aya yetirilen e m ek ler.
Ve hepimize hayırlı olmasını umduğumuz ilk sayım ız.
Konya Şubemizin sizlere ulaşma hamlesine destek olup, katkı koyanlar; bu ürünün bir
yayın organı olduğunu gözden ırak tutmadan mesleğe ve meslek adamına bilim, sanat,
teknoloji, tarih, düşünce gibi daha çokça çesitlendirebileceğimiz yönlerden
seslenebilmeyi amaçladılar. Bunu da, aşağıdaki baslıklarla sunarak gerçekleştirmeye
çalıştık:
• "Kente Dair"; kentin geçmişine, bugününe ve geleceğine dair mimari her sey ilgi
alanında olup, bu konuları açıklayan, araştıran, sorgulayan, yorumlayan bilimsel
yazılarla şehrimize nüfuz etmemize yardımcı olacak.
• "Proie-Uvgulama"; özellikle uygulanmış olan yerel, ulusal ve uluslar arası özgün
projeleri, uygulamalarını ve detaylarını sizlerin tetkikine sunacak.
• "Mimarlık Eğitimi". Hakkında çok tartışıldı, çok yazıldı, çizildi. Bu bölüm, mimarlığa
yeni bakışlar; mimarlık eğitimi ve meslek pratiği; mimarlık eğitimi ile ilgili
ulusal/uluslararası kavramlar, çalışmalar, uygulamalar, atölyeler, yaz-kıs okulları;
mimarlık eğitiminde akademik değerlendirme ve akreditasyon; meslek içi eğitim;
mimarlık eğitiminde kuram ve uygulama ve 21. yüzyılın olanaklarını mimarlık
eğitimine yansıtma ile ilgili olacak. Bu konudaki görüşlere, önerilere, eleştirilere ve
deneyimlere kucak açacak.
• "Büyüteç", öncelikle yerel olmak üzere, zaman zaman daha üst ölçeklerde de,
mimarlıkla ilgili güncel konulara dikkat çekecek.
• "Sanat", güzel sanatlarla ilgili araştırmalara, görüş, yazı ve söyleşilere yer verecektir.
• "Kentin Tanıkları", kentin gelişimine tanıklık eden karar vericiler, planlayıcılar ve
süreci yakından izleyenlerin anılarıyla kentin yakın tarihine kayıt düşecek.
• "Yenilik", yapı ve teknoloji ilişkisini yakından takip ederek, ilgi çekici gelişmeler ve
uygulamaları incelemenize sunacak.
• "Çeviri", yine ilginizi çekeceğini umduğumuz bir makaleyi, yabancı dergilerden
iktibasla size aktaracak.
• "Düsün/Gül(düren) Çizgi", güldürürken düşündüren, düşündürürken güldüren bir
çizgi olan 'karikatür'den hareket edecek. Yasatırken düşündüren, düşündürürken
yasanan bir çizgi olan 'mimarlık'ı düşle gerçek arasında düsün/dür(ecek). Bu amaçla
"MİMARİ KARİKATÜRLER"e yer verecek.
• "Yarışmalar", yerel ve ulusal ölçekte yapılmış ve sonuçlanmış mimari yarışmalarla
ilgili yazılı ve görsel malzemelere yer verecek.
• "Kitap Tanıtım", mimarlığın yalnızca çizgiden ibaret olmadığını; yazının, hayatın her
alanındaki yadsınamaz önemini mesleğimizle iliskilendirerek, kitabı, sıcak ilgilerinize
emanet edecek.
• "Şiir", bütün cesaretini toplayabildiği ölçüde, çizgi dünyasına, sanatı yazı ile sunacak.
Ayrıca, sonraki sayılarımızda özel dosya konularına, sizlerin değerlendirmelerinizden
oluşacak "Serbest Kürsü"ye de yer verilecek.
Bu saydığımız baslıkların hepsine, aynı sayıda yer veremeyeceğimizi de belirtmek gerek.
Her baslık altında yayınlanabilecek araştırma, gözlem ve incelemelerinizi ayrıca
bekliyoruz. Bu ilk sayı, büyük ölçüde yayın kurulumuzdaki arkadaşların üstün perfor­
manslarıyla bir araya geldi. Sonraki sayılarımızda, yukarıda sıralanan baslıklar altına
uygun gördüğünüz her çalışmayı değerlendirmek üzere bekliyoruz.
Nice
mimaran
sayılarını görmek d ileğiyle.
Rahmi Erdem
| 3
BÜYÜTEÇ
ZAFER'İN
YAYALAŞTIRILM ASININ
ARDINDAN
3
T Mustafa İNCESAKAL
ayatından memnun ve mutlu toplu­
lukların oluşturulmasında yöneticile­
rin en önemli vazifelerinden biri de
kentin daha yaşanılabilir, insancıl, gelecek
kuşakların kent üzerindeki haklarını gözeten
hale gelmesi ve sürdürülebilir olması için
vicdani kararlar almalarıdır. Bu vicdani ka­
rarların kentin geneline homojen şekilde da­
ğılması ile sağlıklı, mutlu, güvenli, doğadan
kopmayan, her yaş grubu ve fiziksel özellik­
lerde (çocuk, genç, yaşlı ve engelliler) kentli­
nin buluşup kaynaştığı mekânlar oluşturula­
bilmektedir. Bu vizyon ile her kent idarecisi­
nin içerisinde yaşadığı kentin yaşanılabilirlik düzeyini arttırmak temel politikası olma­
lıdır.
Günümüzde bu politika kararı çok hızlı,
çabuk bir şekilde alınmaktadır. Aslında bu
tür amaçların hayata geçirilmesi ve ürünleri­
nin gözlemlenmesi uzun, sabır isteyen, bir o
kadar da zahmetli bir süreçtir.
Dünyanın bazı kentlerini yaşanabilirlik
sıralamasında en üstlere taşıyan fiziksel nite­
liklerinin yanında sosyal niteliklerin de eşit
H
M ustafa İN C ESA KA L.Yrd. Doç. Dr.
Selçuk Üniversitesi, M ühendislik
M im arlık Fakü ltesi, M im arlık
Bölüm ü, Bina Bilgisi kürsüsü,
öğretim üyesi.
derecede önemli olması bilindiğine göre, bu
sürecin ne kadar uzun olabileceği de tahmin
edilebilir. Kentlerin yaşanabilirlik standartla­
rının artırılmasına yönelik kararlar üretilir­
ken, araç bağımlısı toplumlarda bu daha da
karmaşık hale gelmektedir.
Hızlı yaşam koşullarına ayak uydurabil­
mek çabası motorlu taşıt kullanımını her ge­
çen gün artırmakta, bu da kararların hem ta­
sarım, hem de uygulama süreçlerinde prob­
lem olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk bakışta
son derece faydalı ve birey için konforlu gö­
rünse de, motorlu araçların kent üzerinde bir
takım zararlarının olduğu da açıktır. Kent
üzerindeki baskıları, hareket akışını sağlaya­
cak temel alanların (yolların) düzenlenmesi
ve yapılmasından daha çok, kent içerisinde
belirleyici faktör olarak insandan önce gel­
mesidir. Gereksinim duyulan yolların plan­
lanması ve yapılması zor olmasının yanında,
bu alanlar için kullanılan mali kaynakların
kentlinin kaldırımından, yeşil alanından, ço­
cuk oyun yerlerinden ve kentsel donatılardan
taviz verilmeside ayrı bir problemdir.
İnsanların yaşadıkları kentlerle bütünleş­
mesinde kentsel açık alanların, meydanların,
bulvarların büyük fonksiyonu vardır. Günü­
müz Modern Avrupa kentlerinde güzel ör­
neklerini gördüğümüz bu mekânlar, kentlinin
sosyal iletişim kurduğu mekanlardır. Bu açı­
dan belediyelerin bu konulardaki çalışmala­
rını takdir etmemek mümkün değil, ancak;
uygulanacak olan yerel, ulusal ölçekteki öz­
gün, nitelikli projelerin temini yerel yöne­
timlerin en önemli problemlerinden birini
oluşturmaktadır.
Kent içerisinde yayanın taşıttan daha
önemli olması gerektiğini gösteren uygula­
malarda, kent içerisindeki bazı yolların uy­
gun şartlarda kontrollü olarak taşıttan yalıtıl­
ması tercih edilmekte ve uygulanmaktadır.
Bu bağlamda Zafer Alanı Yayalaştırma Pro­
jesi uzun yıllardır düşünülen ve geçtiğimiz
yıl hayata geçirilen, kentin geleceği için son
derece önemli bir projedir. Bu proje Kon­
ya’da uzun zamandan beri beklenen ve üze­
rinde en çok konuşulan projelerden biri duru­
mundadır.
Konya kent merkezi Zafer Alanı ticaret ve
BÜYÜTEÇ ■
sosyal hayatın en canlı olduğu bölge olması­
na rağmen uzun yıllardır hem yaya hem de
taşıt için uygun hareket imkânı ve akış sağla­
yamayan, bir bölgedir. Bu olumsuz durumun
giderilmesine yönelik Zafer Alanının yayalaştırılması, Konya’nın dünyada yükselen
değerleri yakalaması adına son derece önem­
li, olumlu bir yaklaşımdır. Her şeyden önem­
lisi Konya’da yayanın taşıt korkusu olma­
dan, kalabalık içerisinde sıkışmadan rahat
hareket edebileceği buluşma mekânlarına ol­
dukça ihtiyaç duyulduğu, şu anki Zafer ala­
nının kullanım süreci gözlemlendiğinde
açıkça görülmektedir. Kentsel ve sosyolojik
bağlamda, düzenlenen bu alan, Konya kulla­
nıcısının kenti yaşamasına, kent içerisinde
vakit geçirmesine, kentin farkına varmasına
katkı sağlamaktadır.
Yeni düzenleme ile kentliye sunulan rahat
dolaşım imkânı, oturma ve dinlenme mekân­
ları, açık ve yarı açık kafeterya düzenleri, ge­
lişimini tamamlamış kentlerde bulunan dü­
zenlemelere benzer olmasının yanında, Kon­
ya için yeni fonksiyonlar sunması açısından
oldukça önemlidir.
Kent kullanıcısına ticari ve sosyal aktivitelerin en yoğun olduğu bölgede oturma ve
dinlenme imkânı vermek projenin en olumlu
yönlerinden birisidir. Genellikle kentlerimiz­
de bu tip çözümler parklarda veya tarihi eser­
ler çevresindeki sınırlandırılmış mekânlarda
düzenlenirken, Konya’da ilk defa sosyal kent
merkezi içerisinde, onunla iç içe düzenlen­
miştir. Mekânın düzenlenen sosyal ve sanat­
sal aktivitelerle, kentliyi sunulan etkinlikle­
rin içine dâhil etmesi yine kentliyi sosyalleş­
tirmesi adına son derece önemlidir.
Yerel yönetimin uygulama ve proje sıra­
sında mümkün olduğunca kullanıcı görüşle­
rini (iş yeri sahipleri ile sınırlı olsa da) dikka­
te alması olumlu bir yaklaşımdır. Düzenleme
ile Kız Ortaokulu, Hoca Hasan Mescidi gibi
tarihi yapıların değişik gabarilerden daha iyi
algılanacak şekilde tasarım alanına dâhil
edilmesi, ön plana çıkarılması, mekânı zen­
ginleştiren öğeler olarak kentliye sunulması,
kullanıcıları tarihin bir noktasına görsel an­
lamda odaklanması proje ile ilgili olumlu de­
ğerlendirmelerdir.
Bu olumlu, pozitif değerlendirmelerin ya­
nında uygulama bazı yönleri ile yeni uygula­
malarda tekrar edilmemesi gereken olumsuz
tecrübeler olarak kentlinin karşısına çıkmak­
tadır. Bunlardan en önemlileri:
• Tasarım sürecinde dikkatle ele alındığından
şüphe olmayan bazı düzenlemeler, malzeme
detaylarındaki uygulamalar yeterince kendi­
lerini gösterememişlerdir. Uygulamanın ana
tasarım öğesi olan zemin kaplamalarındaki
yaya yönlendirmeleri, mekân etkisini kuv­
vetlendiren döşeme farklılıkları, seçilen mal­
zemeler projede çarpıcı şekilde hissettirilirken, uygulamada özellikle alanın önemine
paralel yapılmayan hızlı işçilik bu detayların
algılanmasına engel olmuştur.
• Zafer Meydanı, Hoca Hasan Mescidi ile
Konevî Caddesi aksı üzerinde yapılan büfe
ve kolonadlar, içinde bulundukları mekân ile
oransal olarak büyük ve fazla dolaşım alanı
kaplayarak görsel kesintiye neden olmuşlar­
dır. Özellikle Hoca Hasan Mescidi-Konevi
Caddesi arasında, karşılıklı mağazaların yer
aldığı dar sokakta bulunan sık aralıklarla
yerleştirilmiş, boyutsal özellikleri bakı-
BÜYÜTEÇ
mından abartılı olan kentsel donatı ele­
manları sokağın iki yakası arasındaki iletişi­
mi koparmakta ve mağazaların önlerini ka­
patmaktadır. Sürekli olan yaya akışının varlı­
ğı ve sokak en kesiti dikkate alındığında bu
elemanların yapım amaçlarına anlam verile­
memektedir. Abartı, sadece işlevlerini yerine
getiremeyen kentsel donanımlar boyutsal
özelliklerinden değil; aynı zamanda, seçilen
beton ve ahşap malzemenin ele alınış biçi­
minden de kaynaklanmaktadır. Yarı açık
oturmaların düzenlendiği bu alanda daha al­
çak gönüllü elemanların kullanılması, kentli­
nin tasarımın diğer bölümlerine yönlendiril­
mesinde daha yardımcı olabilirdi.
• Hoca Hasan Mescidi önünde ve eski Gedavet Parkı alanında yapılan düzenlemelerin
çevresinde oturma ve dinlenme elemanları­
nın olmaması, özenle yapılan bu tasarımların
optimum kullanımını engellemekte, bu alan­
ların sadece önünden geçilen alanlar olarak
kalmasına neden olmaktadır. Ayrıca, bu gibi
genel düzenlemelerde seçilen veya yeni ta­
sarlanan oturma elemanlarının daha ergonomik olması da kentliyi mekâna bağlaması,
mekânda daha çok kalması ve mekânı daha
çok yaşaması açısından önemlidir. Bu bağ­
lamda, yayalaştırılan Zafer Alanında, seçilen
oturma ve dinlenme elemanlarının daha ergonomik olması, kentliye yukarıda bahsedi­
len açılardan kolaylık sağlayabilirdi.
• İlgili kurumlardan onay alan proje plan
öğeleri bakımından kent meydanı olma özel­
liğine sahip olup olmadığı ve çevre verilerini
dikkate alma bakımından başarısı da ayrıca
tartışılabilir.
• Projenin elde ediliş biçimi ve uygulamaya
geçirilişi dikkate alındığında eleştirel anlam­
da şu soruları sorma gereksinimi ortaya çık­
maktadır:
• Genelde ülkemizdeki müteahhitlik müesse­
sinin sorunlarına paralel olarak, tasarım-proje ve uygulama arasındaki güçlü iletişim ve
hassasiyet eksikliği sık sık kendini göster­
mektedir. İşçilik kalitesindeki yetersizlik ze­
min kaplamalarında, zemin saatinde ve ha­
vuzlarda görülmektedir. Havuzlarda su ol­
madığı zaman ortaya çıkan çirkin havuz dibi
görüntüleri, beklenen mekânsal kaliteyi ve
görsel zenginliği yok etmektedir. Akşam sa­
atlerindeki yaya akış aksı boyunca zemin se­
viyesinde ışık oyunlarıyla oluşturulmak iste­
nen mekânsal etki de ne yazık ki, uygulama­
daki detay hatalarından dolayı beklenen so­
nucu verememiştir. Kentte yaşayanlara farklı
bir mekânsal deneyim yaşatacak bu fikir ne
yazık ki tam olarak gerçekleştirilememiştir.
Karanlık havada, zemin seviyesinden mavi
ışık saçarak yönlendirici ve sınırlayıcı etki
yapması beklenen aydınlatma elemanları sü­
rekli kirli kalmaktadır. Yağmurlu havalardan
sonra çamur içinde kalan ve neredeyse gö­
rünmez hale gelen aydınlatma elemanları he­
yecan uyandırmamaktadır.
Sonuç olarak, yaşanabilir kentlerin oluş­
turulması mimarların ve plancıların ortak ça­
bası olmalıdır. İnsana değer veren, yaşamdan
koparmayan, ekonomik ve tüm kent kullanı­
cısına yönelik mekânların çözümlenmesinin
diğer kentlerimiz gibi Konya’nın da sosyal­
leşmesinde önemli bir yere sahip olduğu
açıktır. Bu yönüyle proje olumludur. Ancak;
planlanan alanın genelinde 3. boyut etkisinin
seçilen kararsız elemanlarla zayıf kaldığı,
yeşil unsurların yok edilerek taşlaştırıldığı,
yaya alanına konan az sayıda kent mobilyası,
büfelerin form ve renk açısından çevre ile
uyuşmadığı, yayalar için önemli olan etkili
bir referans noktasının tasarımda dikkate
alınmadığı görülmektedir.
GÜNCEL
ÇAĞDAŞ CAMİ TASARIM INDA
MİMARIN YAŞADIĞI GÜÇLÜKLER
Murat ORAL
eçtiğimiz günlerde, Konya Esnaf
Odaları Birliği Konferans salonunda,
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Selçuk­
lu Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri
“Cami mimarisi” konulu bir panel yapıldı.
Selçuklu Belediye Başkanı Doç. Dr. Adem
Esen ve Konya İl müftüsü Mustafa Kutlu’nun açılış konuşmaları ile başlayan panele
konuşmacı olarak, mimar Necdet Civan, hat­
tat Hüseyin Kutlu, mimar Semih İrteş, Yrd.
Doç. Mustafa incesakal ve Öğr. Gör. Dr. Mu­
rat Oral katıldılar. Panelde “Günümüz Cami
Mimarisinde Kimlik ve Nitelik Sorunu’’ baş­
lıklı sunum ile katılarak öncelikle bir tesbitle
konuşmama başladım.
Günümüzde cami hala Türkiye genelinde
en çok inşa edilen, en fazla örneği bulunan
yapı türlerinden biri olmasına karşılık, mi­
mari kalite bağlamında kayda değer camiler
yok denecek kadar azdır. Bu cümleden giriş­
le konuyu tartışmaya çalıştım. Çok geniş bir
katılımın olmaması düşüncesi ile konuya bu­
rada aşağıda tekrar bir açılım ve giriş yap­
mak ve özelde biz mimarların bu sahadaki
G
zorluklarına kısaca değinmeyi arzuladım.
Bugün, son yarım yüzyılda yapılan camile­
rin niteliği, çağdaş cami mimarisinin önemli
sorunlarından biridir. Geçmiş dönemlerin mi­
mari üsluplarına öykünme, günümüz camileri­
nin önde gelen özelliğidir. Çağdaş üslupta ca­
mi tasarımlarının üretimindeki güçlükler, bu­
günün malzeme ve teknolojilerinin, camilerin
yapımında ya yanlış kullanımına neden olma­
sına ya da çoğu zaman yeni teknoloji ve mal­
zemelerin hiç kullanılmamasıyla sonuçlanma­
sına neden olmaktadır. Türkiye’de çağdaş ya­
pım teknolojileri ve malzemelerin gereğini
yansıtarak yapılan cami sayısı son derece az­
dır. Bugün yapılan binlerce cami örneğinin he­
men hepsi, ya Osmanlı mirasının kötü kopya­
larıdır ya da onların biraz indirgenip bozulmuş
türevlerinden ileriye gidemiyen örnekleridir.
Bu sorun, cami mimarlığının ve onu üreten
ortamın; yerel yönetimlerin, müftülüklerin,
derneklerin, ilgili karar mevkilerinin, kültür,
zihniyet ve ideolojik yaklaşımlarına bağlı bir
bütün olarak irdelenebilir. Günümüzde dini
eser mimarlığı “dokunulmaması gereken!” bir
M urat ORAL, Y a rd . Doç. Dr.,
SÜ M im arlık Fakültesi
M im arlık Bölüm ü Ö ğretim Üyesi
GÜNCEL
Veysel Karani Cami,Adana.
Menzil cami, Konya.
saha konumundadır. Erengezgin’in “İbadetin
Mekânı” isimli yazısında belirttiği gibi cami
kavramı için toplumun bazı kesimde ‘doku­
nulmazlık” söz konusudur. “Tabulaştırılmış”
bir yapı türü olarak cami mimarisinde yapıla­
bilecek her türlü girişim, “objektif” değerlen­
dirilmemekte, “dinde reform mu yapılmak is­
teniyor?!, “öyle değil böyle olur, ecdadımız­
dan iyi mi bileceksin” diyen bir kesim tarafın­
dan engellenmektedir. Bizde işveren, mimar­
dan “başıma kim bilir ne işler açar” diye kor­
kar, mimar da camiden “düşündüğümü yap­
sam bir türlü, yapmasam başka türlü” diye ür­
ker. Cami inşaatına ruhsat dışı serbest bölge
kolaylığı tanıyan, gecekondu teknolojisi ve
olanakları ile yapılmakta olan, Erengezgin’in
deyimi ile camileri denetlemekten çekinen ye­
rel yönetimlerin, “birileri nasıl olsa yapıyor,
hiç bulaşmayalım neme lazım!...” diyen yetki­
lilerimizin bu sonuca hiç mi katkısı yoktur?...1
Cami mimarisinde görülen duyarsızlık Türki­
ye’nin her yerinde yaşanmasına rağmen, kim­
se buna itiraz edememektedir.
Günümüzde Cami Tasar>m>
Günümüzde genellikle, mahalle halkının gi­
rişimi ve topladığı paralarla camiler yapıl­
maktadır. Yapım süreçlerinin uzunluğu, yar­
dım yapanların müdahaleleri, cami yapım
işini devamlı yapan ustaların bilgi eksiklikle­
Nüfusu Besbini geçmeyen İstanbul Tasoluk
beldesinde 10.000 yataklı Kuran kursu ve
cami inşaatı.
İstanbul Esentepe'de Spor Alanına inşa
edilen Külliye ve Cami, Gazi Osman Paşa.
ri, “mimari eser” olarak nitelenmesi zor cami
yapılarını ortaya çıkarmaktadır. Alt katların­
da, gelir sağlamak için düşünülmüş dükkân­
lar, Kur’an kursları ve imam evi vb. gibi bi­
rimler, üst kat için de cami ibadet fonksiyonu
gerçekleştirildiğinde, üç kata varan ve sade­
ce kubbe ve kemerli pencerelerinden camiye
benzettiğimiz karmaşık bir yapı meydana
gelmektedir. Fonksiyonların ayrılığı, zaman
içinde yapanın ve yaptıranın değişikliğe uğ­
raması ve maddi sıkıntılar biraraya gelince,
dışı sıvasız, yarısı betonarme, yarısı yığma,
metal doğramalı pencereleri olan, dükkânla­
rın reklam levhaları ile kuşatıldığı bir görü­
nüm oluşturmaktadır.2
Bir mimari etkinlik alanı olarak cami ya­
pımı da diğerleri gibi kendi içinde örgütlen­
miş bir oluşuma sahiptir. Müşterisi, tasarım­
cısı, hatta işçisi bile diğerlerinden ayrılmış
durumdadır. Örneğin müşteri, çoğu zaman
bir dernek olarak karşımıza çıkar. Uygulama
süreci, derneğin gücü oranında uzun sürede
yürütülür. Yapım için gerekli kaynak, yapım­
dan önce mevcut değildir. Yapım başladıktan
sonra zaman içinde oluşturulur. Mimarın ya­
pımla ilgisi yok denecek kadar azdır. Cami
konusuna “hayır işi” gözüyle bakıldığı için,
mimari projelerine bir ücret ödenmediği gibi
belediyelerden ruhsat alma gereği dahi du­
yulmamaktadır.3 Cami projeleri, genellikle
daha önce hazırlanmış projelerin, ozalit kop­
yalarının alınması suretiyle elde edilmekte­
dir. Uygulamalarda mimarın katkıları ve de­
netimleri azalmıştır.
Son yıllarda yaygın biçimde uygulan­
makta olan cami yapılarının niteliğinin hızla
düşmekte oluşu ve simgesel değerlerinin
yozlaşarak yitirilmesi, bu uygulamalarda mi­
marların katkılarının ve denetimlerinin azal­
ması bu konunun ele alınmasındaki önemli
nedenlerden biridir. Eserlerini kapısının üze­
rine “çabalarımın ciddiyeti inşallah gelecek
kuşaklar tarafından takdir olunur” benzeri
sözler yazmış mimarlara teslim etmiş bir ulu­
sun şimdi en gayri ciddi bir tutumla cami
planlarını bir mimara emanet etme gereğini
duyumsamayan bir konuma gelmiş olması
düşündürücüdür.4
Şu an toplum olarak, hızlı bir geçiş süre-
GÜNCEL ■
cini yaşamaktayız. Ekonomide, siyasette,
kültürel ve etik alanda görülen sorunlar ;
kavramlarda kargaşalara yol açmıştır. İyi ne­
dir, doğru nedir? güzel hangisidir? beğeni
nedir? Sorularına verilecek cevaplar netleş­
memiş, birçok değer altüst olmuştur. Siyasi
alanda görülen çoğulculuk, mimari alanda
çeşitlilik olarak yansımaktadır. Bu kavram
kargaşasından beğeni kriterleri de nasibini
almış, neyin hangi kritere göre güzel olduğu,
beğenildiği veya beğenilmediği karışmıştır.
Bu dönemde, mimarlık yapılarının anlamsız­
lığı beğenilir olmuş, kitsch, rüküşlük, baya­
ğılık fazlasıyla gündemde yer almıştır.5
Mimari, bir toplumun kültürel yansıması
ve şekilsel ifadesidir. Bir toplumda ne zaman
karışıklık ve değerlerin tarifsizliği başlarsa,
mimaride de hemen bunun yansımaları görü­
lür. Nitekim Şenalp de kendi kendini tekrar
eden ve yenilemeyen bir kültürün yozlaşma­
ya ve nihayet yok olmaya mahkum olacağın­
dan bahseder.6
Mimarlık, yaşanan çağı yansıtan ve gele­
ceğe atıfta bulunan bir aynadır. Geçmişi tak­
lit ederek, günümüz malzeme ve teknolojile­
rini yok sayarak veya yanlış kullanarak bu­
günü biçimlendirmeye çalışmak bir ‘acziyeti’ gösterir. Camide, bugünden yarına zama­
nımızın mimarlığını oluşturmak biz mimar­
ların mesleki etik sorumluluğudur. Bu da an­
cak eleştirel düşünce ve yaratıcılıkla biçimle­
nebilir. Dolayısı ile temel hedef, tarihsel ka­
lıpların aktarılması yerine, geçmişin özünden
yararlanmak, günümüz teknolojisinin bizlere
sunduğu malzeme ve strüktür olanaklarını
değerlendirerek çağdaş sonuçlara ulaşmak,
yarınlara atıfta bulunabilmek olmalıdır.
Tasarlanması Güç Bir Yap>: Cami
Bir mimari eser, Moshe Safdie için, her şey­
den önce tasarlandığı hayatın bir ifadesi ol­
malı; kurguladığı programın ihtiyaçlarını ta­
mamen karşıladığı gibi formu da, içerdiği
farklı alan ve aktiviteleri yansıtmalıdır. Kent­
sel dünyada yoğun yaşama ihtiyacını karşıla­
yacak yeni tasarımların her şeyden önce bu­
lundukları çevreye duyarlı olması ve insanla­
rı bir araya gelmeye davet etmesi gerekir.
Tüm yukarıda belirtilenler dikkate alındığın­
da mimar için cami; tasarlanması güç bir ya­
pıdır.
‘Sinan’ın mükemmelliğine atfen, bazı ke­
simler ‘cami mimarisinin gelişiminde son
nokta’ olarak nitelemekte ve bir anlamda
umutsuzluğa düşmektedir. Oysa Mies Van
Der Rohe’nin mimari için, ‘ne dünün, ne ya­
rının, sadece bugünün formu verilebilir’ sö­
zünü bilenler için umutsuzluğa düşmeye ge­
rek yoktur. Sinan, Selimiye ile dünün formu­
nu oluşturmuştur. Bizler bugünü yakalamalı­
yız. Frank L. Wright’a soruyorlar.
- Sizin için en doyurucu başarınız hangi­
sidir? Wright cevap veriyor.
- Elbette bundan sonra inşa edeceğim bi­
na, diyor.
Sinan bugün yaşasaydı ve bu soruyu sor­
sa idik tabiki o da o gün için en doyurucu ça­
lışma olarak ne Selimiye’yi ne Süleymaniye’yi gösterecekti, bundan sonra inşa edece­
ği eserini ima edecekti. Bugün bu konuda
hep biçime takılıyoruz. Bu konuda M. Ö.
500’de Çinli şair La Otze’nin sözünü unut­
mamalıyız.
- Binanın varlığı, duvar ile çatısı değil,
içinde yaşanılan mekânlardır.
Bizlerde bugün ‘cami nasıl olmalıdır’ı
düşünürken mekânı yok sayamayız. Bu
cümlelerle ilgili olarak Toyokazu Watanabe’nin sözü de önemli. Toyokazu Watanabe’ye göre mekânın ifade edilmesi, “mekân
hissi” çok önemlidir. İç mekân, daha doğru­
su mekân, herşeyden önce gelir. Dış görünüş
arka plandadır. insanları duygulandırmak
için dışa göre iç mekân daha etkilidir. İç me­
kânda anlatılmak istenilen şeyler dış görü­
nüşte de anlatılabilirse daha iyi olur. iyi bir
mimari mekân hissi oluşturulabilirse, bu me­
kânın kimliği aracılığıyla çağımızın insanına
kutsal birşeyler anlatılabilir. iyi mimar Tan­
rının varlığını hissetmeli ve bu varlık için
mekân tasarlamalıdır.7
Konunun mimari açıdan güçlükleri ara­
sında bir diğer husus da konunun sosyo-kültürel boyutudur. Camiye giden, ibadet eden
cemaat, cami kavramını beyninde biçimsel
olarak somutlaştırmıştır. Oysa İslamda şekil
en son detaydır. İslam cami mimarisi için
hiçbir şekilde form ile ilgili sınırlandırma ge-
Safranbolu'da Bir Cami (Tümer,1992,s.56)
Muğla Sarıgerme yolunda bir cami (Tümer
1992 s.56)
İzmir Balçova'da bir cami (Tümer 1992 s.58)
Aydın Merkez'de bir cami (Tümer'den)
GÜNCEL
Oluşmuş ve mevcut sıkışık çevrede inşa
edilmiş bir cami örneği, ihsaniye Cami,
Konya.
Bir "kitsch cami" örneği. (Kaynak:
Aksiyon, 24 Mart 2001, sayı. 329, s.13)
İzmir Egekent'de bir cami.
İnönü Üniversitesi kampüsüiçerisinde bir
cami, Malatya.
Kozyatağı Mehmet Çavuş Cami, İstanbul.
tirmemiştir. Aslında Uğur Tanyeli’nin mima­
rimiz için ifade ettiği gibi ‘zihinsel durum tı­
kanıklığı’ burada da yaşanmaktadır. Şu soru­
labilir. Kötü taklitleri eleştirmemiz doğal, pe­
ki iyi taklitleri nasıl değerlendirebiliriz? Os­
manlI Klasik dönem Camisinin tümüyle ben­
zerini, kopyasını, oran ve ritimleri ile aynı
yapabilmeyi 500 yıl sonra dahi becerebilmeyi başarırsak, o zaman da söylenecek bir söz
olacaktır. O yapı ‘çağdaş’ olmayacaktır. Bu­
günün camisi öncelikle mimarca olmalıdır.
Mimari kaliteden taviz vermemelidir. Bugü­
nün teknolojisini, imkanlarını kullanabilme­
li, bugünün anlayışını yansıtabilmelidir.
Bir şeyler yanlış gidiyorsa yapılması ge­
reken ‘değişim dir. Etkilenmenin tembel ko­
laylığında mimari kimliğimizi yitirmemeliyiz. Peki nasıl düzelir bu iyi gitmeyen süreç?
Son günlerin slogan sözleri ile ifade edecek
olursak, ‘zihinler yenilenirse her şey değişir’.
Maalesef yanlışlarımızı toplum olarak çoğu
zaman sorunlar karmaşık hale ve içinden çı­
kılamaz bir hale geldikten sonra fark ediyo­
ruz. Sorunların öncesinde sağlıklı, programlı,
mantıklı düşünemiyoruz. Çoğu zaman iş iş­
ten geçtikten sonra kafa yormaya başlıyoruz.
Bugüne kadar 80 bine yakın cami yapılmış,
bir düzen içinde konuya analitik yaklaşıp
‘Kalite oluşturamama’ sorununu bilimsel
olarak etüd edememişiz. Tabuları kaldırıp ko­
nuyu irdeleyebilirsek sorunlar aşılabilir diye
düşünüyorum. Kopya ve tipleştirilmiş cami­
lerle mimarlıkta yaratıcılığın tıkandığı bu dö­
nemde aynı zamanda kitsch* camilerin ço­
ğalması için uygun ortamların oluştuğu söy­
lenebilir. Geçmiş, ancak belirli değerleri ile
analiz edilip, yeniden özgün bir sentezde
kendini var ederek geleceğe aktarılabilir.
Sonuç ve Öneriler
Bugün genellikle, mimari planlama organi­
zasyonundan uzak olarak “kontrolsüz” yapı­
lan günümüz cami mimarisi için kısaca şu
öneriler getirilebilir;
Camilerin, ilgili ve yetkili birimlerin izni­
nin alınması ve imar mevzuatına uygun ol­
ması koşuluyla yapılabileceğini öngören ya­
sa ve yönetmelikler yürürlüğe girmeli ve uy­
gulanmalıdır. İnşaat yapım ruhsatı, iskan mü­
saadesi, mimari ve betonarme projesi, fenni
mesulü olmadan inşa edilmelerine izin veril­
memelidir. Planlama ve yapım sürecine mi­
marın katılımı sağlanmalıdır. (Müftülük bi­
rimlerinde yeni yapılan camilerle ilgili konu­
nun uzmanları marifetiyle estetik danışma
kurulları oluşturulabilir)
Cami tasarımında çağdaş teknoloji ve
malzeme imkanları, günümüz mimari kavra­
yışlarını yansıtan nitelikte olmalıdır. Cami
tasarımı; değişen toplumsal yapı, imkan ve
ihtiyaçlara uyumlu olmalıdır. (Yeni araç-gereç kullanımı, alt yapı imkanları v. s.)
Modern yaklaşımlı cami örnekleri incele­
nip tartışılmalı, yeni yorum ve arayışlar teş­
vik edilmelidir. Camilerin fonksiyonellikleri
ile birlikte camilerde yer alan ögelerin de
fonksiyonellikleri de tartışılıp, bugünün ko­
şullarına göre yorumlanmalıdır (Mimarlık
bölümlerinde proje konusu olarak camiye
yeterince yer verilebilir).
* (bad taste: kötüyü beğenme, rüküşlük)
Dipnotlar:
1 Erengezgin, Ç. , 2000, “Bir ibadet Mekânı Olarak
Camiler için Önsöz”, Arkitekt, sayı:472, s. 13-17.
2. Aydın, M. , 1991, “Çok Katlı Camiler”, Güney
Marmara Mimarlık, sayı:3, s. 28.
3. Kazmaoğlu, M. , Tanyeli, U. , 1986, “198(011
Yılların Türk Mimarlık Dünyasına Bir Bakış” ,
Mimarlık, sayı :2, s. 40.
4. Kocagöz, Ş. , 1969, “Rüküş Camileri Gördükçe Biz
Seni Hatırlarız... ” , MD Mimarlık dekorasyon dergisi,
(V. Dalokay özel sayısı), s. 57, 61.
5. Usta, A. , Usta, G. , K. , 1995, “Türkiye'de Popüler
Kültür ve Eğilimlerin Toplumsal Bağlamı” ,
Arredamento Dekorasyon Dergisi, sayı:1995/11, s. 84­
90
6. Şenalp, M. H. , 1976, “Kula” , Lâle Dergisi, sayı:2,
ss. 35
7. Watanabe, Toyokazu, 1993 , “Atlantis'in Peşinde” ,
Arredamento Dekorasyon, Sayı:1993 / 7-8, s. 94-101.
SÖYLEŞİ H
ÜRETKEN BİR MİMAR
"SERDAR IŞIK"
Mimaran Dergisi Yayın Komitesi olarak,
dergimizin ilk sayısının söyleşi
bölümünde, Konya'da bir çok eseri,
yarışmacı kimliği ve mimarlık eğitimine
Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde
Öğretim Görevlisi olarak yaptığı
katkılarıyla tanıdığımız, halen Mimarlar
Odası Konya Şube Başkanlığı görevini
sürdüren sayın Serdar Işık ile yapmayı
uygun bulduk.
• Serdar Bey; ilk olarak kendinizden ve
mesleki birikimlerinizden bahsedebilir
misiniz?
Öğrenci iken bilhassa ilk yarıyıllarda vasat,
hatta kötü bir öğrenci idim. 7. ve 8. yarıyıl­
larda, ilk yarıyıllara nazaran daha başarılı ol­
duğumu söyleyebilirim. Mimarlığı serbest
piyasaya atıldıktan sonra sevmeye başladım.
Yarışmalara girip, ödüller kazandıkça bu
sevgim daha da arttı. Yarışmaların mesleki
birikim açısından son derece önemli olduğu­
nu düşünüyorum. Ayrıca mesleki birikimim­
de öğretim elemanı olarak görev yapmamın
da çok yaran olduğu kesindir.
• Sizi mimar olmaya yönlendiren neydi?
Mimar olmam tamamıyla tesadüfidir. Yoksa
düşündüğüm bir meslek değildi.•
• Mezun olduğunuzda mimarlık (Anado­
lu’da) çok tanınan bir meslek değildi, bu­
nun zorluklarını nasıl yaşadınız?
Bu konudan bahsederken sanki tarih öncesi
çağlardan bahseder gibisiniz. O günlerde de
pekala mimarlık biliniyordu, ancak mimar­
lar, mühendis olarak, bu mühendisliğin adı­
nın da inşaat olması sebebiyle inşaat mühen­
disliği daha popüler bir meslekti. İhtisas ayı­
rımının olmaması da kavram kargaşası yara­
tıyordu.
• Yarışmalara katılan Konya’daki ilk mi­
marlardansınız, ve bunun mesleği sevme­
nizde katkısı olduğunu söylediniz, kenti­
mizde yarışmaların kazanımları ya da size
kazandırdıkları nelerdir?
Evet yarışmaların meslek hayatıma katkısı­
nın olduğu doğru. Yarışmaya girmekle mes­
leki açıdan, tecrübe açısından büyük kaza­
nımlar elde ettim. Ancak ekonomik açıdan
kazanç elde ettiğimi söyleyemeyeceğim. İn­
sanlar, bu mimar yarışmacıdır, bizden proje
bedelinden daha yüksek ücret talep eder diye
teklif almaktan çekindiler.
• Mezun olduğunuz dönemdeki mimarlık­
la günümüz mimarlığını karşılaştırırsak
hangi yönden farklılıklar görmektesiniz?
1953 yılın da Konya'da doğan
Serdar IŞIK, ilk öğ renim in i Konya'da
ortaö ğ ren im in i ve liseyi İstanbul
Erkek Lisesi'nde tam am lad ı. 1979
yılın da ise Konya Devlet
M ühend islik M im arlık A kadem isi
M im arlık B ölüm ü'nden m ezun oldu.
M im arlık eğ itim in in sonrasında
serbest çalışm aya basladı.1987-2006
arasında part-tim e ve tam gün
öğretim elem anı o la ra k Selçuk
Üniversitesi M im arlık B ölüm ü'nde
Bina Bilgisi A n ab ilim Dalı tasarım
d erslerinde görev yap tı. Işık, evli ve
2 çocuk babasıdır
SÖYLEŞİ
25 senelik süreçte toplumda, teknikte, eko­
nomide, sosyal hayatta hangi farklılıklar var­
sa, mimarlık için de aynı farklar söz konusu­
dur.
• Tasarımlarınızda önemsediğiniz kriter­
ler nelerdir?
Zannederim kendimi fonksiyonu ön plana çı­
karan bir mimar olarak nitelendirebilirim.
İşin teori yönüne de önem veririm. Cephe
çok önem verdiğim bir öğe değildir.
• “Konya’da mimar olmak” denince aklı­
nıza gelenler nelerdir?
Dertler, dertler, dertler...
"Mimarlık eğitim
sisteminde ve 4 yıllık bir
eğitim sürecini yeterli
bulmuyorum. Mimarlığın
sanat yönünün yeteri
kadar önemsenmediğini
görüyorum.
Son zamanlarda
öğrencilerin de, son
derece sathi yaklaşımlarla
projelerini hazırladıklarını
biliyorum.
Bence usta-çırak ilişkisi
içinde mimarlık
eğitiminin devamı
şarttır."
• En başarılı bulduğunuz yapınız hangisi­
dir?
Bilhassa 1983 yılından sonra yaptığım tüm
projeleri tasarım açısından başarılı bulurum.
Ancak uygulamaları için aynı şeyi söyleye­
meyeceğim.•
• Teknolojiyi takip eden bir mimar olarak
günümüzde mimarlıkta bilgisayar kulla­
nımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mimarların teknolojik gelişmelerden soyut­
lanması düşünülemez. Dolayısı ile bilgisayar
destekli tasarım tüm mimarların kullanması
gereken bir teknoloji, ayrıca günümüzde bil­
gisayar destekli tasarımın kullanılmadığı bir
mimarlık bürosu olduğunu sanmıyorum.
• Mimarlık mesleğinin dününü-bugününü-yarınını düşündüğümüzde, etik açıdan
durumumuzu nasıl yorumlarsınız?
Etik açıdan değerlendirirsek bugün ve gele­
cek açısından son derece karamsar olduğumu
söyleyebilirim. Tüm toplum için geçerli
olan, her şeyi maddiyata bağlama alışkanlığı
maalesef mimarlık camiası için de geçerlidir.
• Eğitimci kimliğinizi de göz önünde bu­
lundurursak mimarlık eğitim sistemini
nasıl değerlendiriyorsunuz? 4 yıllık bir
eğitim süreci sonunda mimarların ulaştık­
ları düzey sizce yeterli mi?
Mimarlık eğitim sisteminde ve 4 yıllık bir
eğitim sürecini yeterli bulmuyorum. Mimar­
lığın sanat yönünün yeteri kadar önemsen­
mediğini görüyorum. Son zamanlarda öğren­
cilerin de, son derece sathi yaklaşımlarla
projelerini hazırladıklarını biliyorum. Bence
usta-çırak ilişkisi içinde mimarlık eğitiminin
devamı şarttır. Bu da atölye çalışmalarında
yapılacak gelişmelerle ve düzenlemelerle
gerçekleştirilebilir. Bu eksikliği gidermek
üzere tüm Türkiye çapında Mimarlar Odası,
meslek içi gelişim programlarını teşvik et­
mekte ve bizzat düzenlemektedir. Konya Şu­
besi olarak bizler de buna katkıda bulunmaya
çalışıyoruz.
• Bir başkan olarak oda yönetiminde bu
zorlu sorumluluğu alırken amaçlarınız
nelerdi?
Oda yönetimine talip olurken tabii ki birçok
amacımız vardı. Ama en önemlisi yönetimde
kan değişimini sağlamak ve çeşitli nedenler­
le odaya küsmüş olan arkadaşlarımızı odamı­
za kazandırmaktı.
• Meslektaşlarımıza yönelik düzenlediği­
niz mesleki gelişim programlarınızdan kı­
saca bahsedebilirmiyiz?
Oda yönetimi olarak mesleki gelişim prog­
ramlarımız ilk düşündüğümüz faaliyetlerden
biriydi. Faaliyetlerimiz iki boyutlu ve üç bo­
yutlu mimari programların kursları ile başla­
dı ve halen başarıyla sürdürülmekte, ilerle­
yen zamanlarda, sürekli mesleki eğitim prog­
ramı kapsamında bu süreci, farklı alanlarda
da kapsamlı bir şekilde devam ettireceğiz.
SÖYLEŞİ ■
• Mimarların mimarlar odasına ve faali­
yetlerinizle ilgisi ne durumdadır?
Mimar arkadaşlarımızın odamızla ilişkisi sa­
dece vize yaptırmakla kalmamaktadır. Son
derece memnuniyetle müşahede ediyorum ki
oda etkinliklerine ve komisyon çalışmalarına
katılımlar fevkalade tatmin edicidir. Ancak
daha da fazla olması tabii ki en büyük arzu­
muzdur.
• Proje fiyatları ile ilgili herkesin şikayetçi
olmasına rağmen sorunun çözülememesi­
nin nedeni nedir?
Bu sorun mimar arkadaşlarımızın bir birlik
oluşturamamasından kaynaklanıyor. Bir şube
başkam olarak bunu ifade etmek son derece
acı ama, bazı meslektaşlarımız, pastanın hep­
sini ben yemeliyim, başkalarına yaramamalı
şeklinde bencil bir düşünce içindeler. Ama
yönetim olarak, bu etik olmayan, son derece
haksız rekabet durumunun ortadan kalkması
için çalışmalar yapmaktayız.
• Yerel yönetimlerle (belediyelerle) ve di­
ğer kurumlarla odamızın ilişkisi nasıl?
Sizden görüş istiyorlar mı? Örneğin alt
üst geçitler kentsel dönüşüm projeleri, ko­
runması gereken kültür varlıkları ile ilgili
(yorum da alabiliriz)
Yerel ve merkezi yönetimlerle ilişkilerimizin
çok sıcak olduğu söylenemez. Ama bu sade­
ce kentimize has bir olgu değil. Maalesef bu
kurumlar, icraatlarını ve projelerini başkala­
rıyla tartışmak ve paylaşmak hususunda ol­
dukça isteksiz davranıyorlar. Bize de ancak
basın yoluyla fikirlerimizi açıklamak kalıyor.
• Konya’da bir ilk olarak gerçekleştirilen
Dünya Mimarlık Günü etkinlikleri dışın­
da halkı “mimarlık” açısından bilinçlen­
dirmek için başka projeleriniz varmı?
Evet, tabii ki var. Fotoğraf yarışma ve göste­
rileri, panel ve sempozyum düzenlemeleri
bunların başlıcalan.•
• Bu faaliyetler içerisinde bir de yarışma­
nın düzenlendiğini biliyoruz. Kimliksiz
mimari yarışmasının çıkış amacı nedir,
mimarlara nasıl bir mesaj vermektedir?
Her şahsın bir kimliği olduğu gibi yapının da
bir kimliği olmalıdır. O binayı gördüğünüzde
size ne amaçla kullanıldığını, hangi devirde
projelendirilip inşa edildiğini hemen göster­
melidir. Yoksa günümüzde Topkapı Sarayını
veya Karatay Medresesini veya Süleymaniye
Camiini inşa etmek, kimlikli bir yapı yaptığı­
nız anlamına gelmiyor. Tabii ki geçmişi
anımsatan, stilize öğeler kullanılabilir. An­
cak bunları da çok abartmamak gerektiğine
inanıyorum. Ama kimliksiz mimari fotoğraf
yatışmasının ana çıkış sebebi, yerel yönetici­
lerimizin sıklıkla kullandıkları ve sanki böy­
le karışık bir mimari tarz varmış gibi lanse
ettikleri, “Selçuklu-Osmanlı Tarzı Mimari”
diye ifade ettikleri olgunun gerçekte ne kadar
anlamsız olduğunun gözler önüne serilmesi­
dir.
• Son olarak mimarlara, mimar adayları­
na vermek istediğiniz mesajlar nelerdir?
Mimarlığın, insanların en önemli ihtiyaçla­
rından olan barınma ihtiyacını karşılayan,
kutsal bir meslek olduğunu hiçbir zaman
unutmadan, yerlerde sürünen bir meslek ol­
maktan çıkarıp, hep birlikte mesleğimizi en
yükseklere taşımalıyız.
"Yerel ve merkezi
yönetimlerle
ilişkilerimizin çok sıcak
olduğu söylenemez.
Ama bu sadece kentimize
has bir olgu değil.
Maalesef bu kurumlar,
icraatlarını ve
projelerini başkalarıyla
tartışmak ve paylaşmak
hususunda oldukça
isteksiz davranıyorlar.
Bize de ancak basın
yoluyla fikirlerimizi
açıklamak kalıyor."
PROJE-UYGULAMA
Değerlendirme:
MİMARİDE
"VAZGEÇM EYİŞLERİN"
KAZANIMLAR!
2 3 T Havva ALKAN BALA
anatın ve tekniğin kesişimindeki uy­
gulamalı bir alan olarak mimarlık
mesleğinin, Türkiye koşullarında
pek çok zorlukları bulunduğu ortak bir görüflütür. Bu zorluklar kente, yere ve yerleşikle­
re bağlı olarak çeşitlenmektedir. Yapılanmış
çevrenin ortaya çıkması üretim koşullarının,
politik ilişkilerinin, yasal zorlayıcıların, kul­
lanıcı davranışlarının belirlediği bir dizi fak­
törlerle bir tasarım sürecidir. Bugün Türki­
ye’de yapılaşmış çevreler üzerinde tasarım­
cının kontrolü göreceli olarak azalmıştır.
Hatta çoğu zaman tasarımcı inşa edeceği
çevre üzerindeki yetkilerinden “vazgeçmek­
tedir.”
Türkiye’de bugünün kentlerinde mekân­
sal oluşum süreci uygulama imar planları ile
fiziki yapısını bulmaktadır. Yol genişlikleri,
alan kullanışları, kat yükseklikleri, yapı yo­
ğunlukları gibi girdileri başkalarınca belir­
lenmiş alanlarda, ifraz ve terk işlemlerini dü­
zenleyen ve kent toprağını parsellere ayıra­
rak üzerindeki yapılaşma koşullarını belirle­
yen kurgu, kentin parçacı ele almaktadır. Bu
S
Havva A LKA N B A LA , Y rd . Doç. Dr.
Selçuk Üniversitesi M ühendislik
M im arlık Fak. M im arlık Bölüm ü
yaklaşım mimari ürünün artı değerler ürete­
cek açılımları sağlamasını engellememekte
ancak sınırlamaktadır. Yapı adası içinde yer
alan parsel sayısınca yapı kendi mülkiyet sı­
nırları ve imar kurallarının belirlediği yapı­
laşma hakları içinde yan yana dizilip, birbiri­
ne komşu olmaktadır. Bu komşuluk ya birbi­
rini tekrar eden benzer tür yapılar ile mono­
ton çevreler üretmekte ya da tipleşme endişe­
sinin bir ters tepkisi olarak birbirinden farklı
cepheler oluşturma kaygısı ile uyumsuz ve
estetik açıdan doyuruculuktan uzak, bağla­
mından kopmuş yapıları öngörmektedir. Fi­
ziksel çevreye bakıldığında mimar, işverenin
gözünde projelere imza atmasını beklediği,
yasal sürecin zorunlu kıldığı teknik bir uz­
mana dönüşmekte, ötesine geçememektedir.
“İyi mimar, projeyi en kısa sürede onaylatıp
inşaata başlayabilen mimardır” yanılgısı top­
lumun geneline hâkim olmaya başlamıştır.
Ancak yanılgının genel bir düşünce haline
gelmesinde toplumun mimara bakış açısı ka­
dar, mimarın da topluma, projesine ve mesle­
ğine yüklediği anlam etkili olmuştur.
Türkiye’de, topluma iyi bir projenin, mi­
mara ödeyecekleri hizmet bedelinin çok üze­
rinde bir artı kazanç sağlayacağını göstermek
yerini işi kaybetmeme savaşına bırakmıştır.
İşi kaybetmemenin bedeli; arsa ve imar mev­
zuatı ilişkisinde en çok rant getiren projeyi
üretmek ve imzalamaktır. Bunu üretirken de
proje bedelini ödeyenin beğenisini, tercihle­
rini ve yönlendirmelerini içine sindirmeyi
başarmak şarttır. Bu bedelleri ödemek zorun­
da bırakılan mimar kendini maddi ve manevi
bir tatminsizlik içinde bulmaktadır. Mimar
”bu kadar kısa zamanda, bu kadar az paraya
bu proje yapılır” tesellisi ile projeyi üretmiş,
imzalamış hatta uygulamıştır ama çoğunluk­
la yaptığı mimarın da içine sinmemiştir. Top­
lum ise “4 çizgi (!)” çizip, durmadan daha
fazlasını isteyen bu meslek grubuna kuşku
ile bakmaktadır. Oysa mimarlık teknik uğ­
raşları içeren bir sanattır. Sanat insanın orta­
ma karşı yarattığı alternatiflerdir. Her şeyden
önce insanın var olana karşı çıkışı, var olana
meydan okuyuşudur.
Bu karamsar tabloya rağmen özellikle
2000’li yıllarda gerek İstanbul, Ankara, İz-
PROJE-UYGULAMA ■
mir gibi Metropollerde gerekse Konya gibi
Anadolu’nun Büyükşehirlerinde ekonomik
limitler, maksimum alanı kullanma zorunlu­
luğu, arazi ve imar durumu gibi sınırlayıcıla­
rın yaratıcılığı kışkırtan olgulara dönüştüğü
yapılar bulunmaktadır. Bu mimari ürünlerin
bir kısmı ulusal ve uluslararası alanda mi­
marlık gündemini yaratmaktadır. Bir kısmı
ise literatüre girmese de kentli için referans
noktası olmakta ve mimarlık ortamı için yeni
tartışmaları başlatmaları ile değer taşımakta­
dırlar. Konya’da gün geçtikçe sayıları ve ni­
telikleri artan bu projelerin bir kısmının genç
mimarlarca üretilebilmiş olması da ayrıca
ümit vericidir. Konya’da arsa değeri yüksek
olan Meram ilçesinde, kentin ana arterlerin­
den olan Meram Yeni Yol ve Sivaslı Ali Ke­
mal Caddesinin kesiştiği kavşağa doğru yö­
nelen ve bir şekilde Meram’da referans nok­
tası olması ile kentlinin yaşamındaki yapı
kanımca bu anlamda mimaride yeni kazanımlardandır (Resiml).
BİOFARMA Ofis Kompleksi
MİMARİ PROJE
STATİK PROJE
Mehmet UZBAŞ ins.Yük.Müh.
M EKANİK PROJE
Zeki Günüç Mak. Müh.
BİOFARMA Ofis Kompleksi
ELEKTRİK PROJESİ
Hüseyin Ay Elektrik Müh.
Tasarımın uygulama boyutu ve yapının için­
de bulunduğu çevre verileri tasarımın başarı­
sını etkilemektedir. Yapı yakın çevresinden
bağımsız düşünülemez. Bu artı değeri oluş­
turmak yalnızca binanın kendi varlığı ile de­
ğil kentle kurduğu ilişki ile de ilgilidir. Bina­
nın arsası; Meram’da olması, kentin ana ar­
terlerinden olan Meram Yeni Yol ve Sivaslı
Ali Kemal Caddesinin kesiştiği kavşağa
doğru yönelmesi, köşe parsel olması ile tanınırlık, kentlinin yaşamına görsel olarak gir­
mesi, kentlilerce benimsenmesi ve referans
noktası olması açısından avantaja sahiptir
(Resim 2). Başlangıçta bu alanın üç farklı
parsel olduğu bilinmektedir. Yan yana üç
parsel, imar kurallarının uygulanması ile
parçalı ve alışılagelmiş konut tipolojilerinin
cephelerini ve kurgusunu içeren bir sonuç
ürünü kaçınılmaz olarak ortaya koyacakken
bununla yetinilmemiş olması önemli bir mi­
mari tutumdur (Resim 3). Yapının işlevi ve
yakın çevresindeki tasarım girdilerinin yete­
rince analiz edilmesi üç arsayı birleştirmeyi
çağrıştırmaktadır; nitekim bu yapılmıştır.
Arsanın tanınırlık potansiyelini destekleye-
GİYDİRME CEPHE
Pimeks Group-Schüco
CEPHE PREKASTLARI
Fibrobeton A.Ş.
ARSA ALANI
1470 m2
İNŞAAT ALANI
3270 m2
PROJE TARİHİ
Resim 1: Biofarma binası.
Serdar EKİZER Yük. Mimar
Haziran 2003 - Ocak 2004
İNŞAAT TARİHİ
Mart 2004 - A ralık 2005
YAPI SAHİBİ
Biofarma ilaç A.Ş.
Resim 2: Binanın konumu
kentlilerce yeni referans noktası oluşturuyor.
PROJE-UYGULAMA
Resim 3: Binanın tasarlanacağı
alanın imar durumu ve
tasarlanan vaziyet planı.
Resim 4: Binanın farklı açılardan algılanışı.
cek, Meram Yeni Yoldan araç içinden algıla­
nabilecek ancak yayayı ölçeği ile ezmeyecek
ve işleve cevap verecek bir mimari çözümün
arsaları birleştirerek olabileceği düşünülmüş
ve mevcut kısıtlamaların alternatiflerle yeni
açılımları getirilip getirilemeyeceği sorgu­
lanmış gibi görünmektedir. Kavşağa komşu
bir alan olduğu için kavşağa karşı binanın bir
tutumu olduğu gözlemlenmektedir. Binanın
ana yaklaşımla görsel ilişkisinin kurulması
sağlanmıştır. Yapı farklı açılardan çok deği­
şik perspektifler vermektedir (Resim 4). Bu
anlamda yapı, yakın çevresiyle olumlu iliş­
kiler kurmaktadır. Kavşağa doğru yönlenmiş
ofis kütlesi yapıyı algılanabilir kılmış, devi­
nim kazandırmıştır.
Bina İstanbul merkezli bir ilaç firması
için ticaret, ofis ve konut işlevlerini barındı­
racak şekilde tasarlanmıştır. Parsellerin bir­
leştirilmesi yapının kavşağa ve ana artere
karşı bir duruş sergilemesine olanak tanıma­
sı açısından olumludur. Ancak birbirleri ile
iç içe olması, aynı girişi kullanması sorunlar
yaratabilecek ticaret ve barınma işlevi söz
konusu olduğunda arsaların birleştirilmesi
ve tek bir kütle çözümüne gidilmesi bir de­
zavantaja dönüşmüştür. Tasarımda bu yeni
durum fark edilmiş ve ilgili tedbirler alın­
mıştır. Tek yapı olarak algılanan binaya ofis,
ticaret ve konut için farklı girişler verilmesi
bu farkındalığın sonucudur (Resim 5).
Kat planları ve kesitler incelendiğinde,
işlevsel olarak ayrılması gereken üniteler ay­
rılmıştır. Ancak kütleye baktığımızda bu iş­
lev ayrılığı, ayrılığı vurgulamaktan çekinme­
yen bir yan yanalığı aramıştır. Kütle bütün­
dür, bina konturları, malzeme bitişleri bir sü­
reklilik ve teklik duygusu verirken plan düz­
lemi işlevlerin bir duvar yüzeyi ve dilatasyonla ayrıldığı sırt sırta dönmüşlüğü çağrış­
tırmaktadır. Bu gerilimi doğurmaktadır. Ge­
rilim tasarımcı tarafından belki kasıtlı belki
de tasarım sorunlarına verilecek doğru ce­
vapları aramanın bir sonucu olarak yapıda
zıtlıkların sinerjini doğurmuştur. Uyumluluk-zıtlık, boşluk-doluluk, durağanlık-hareketlilik, çevreye saygı-kendini güçlü şekilde
ifade edebilme gibi zıtlıkların gerilimi heye­
can verici bir tasarımın oluşmasını sağlamış-
PROJE-UYGULAMA ■
tır. Kentlinin görmekten yorulduğu ve hatta
belki de bunun başka alternatifi olmadığını
düşündüğü tekrar, tam tekrar ve aralıklı tek­
rar ile sıradanlaşacak belki de hiç fark edil­
meyecek o üç parselde mimarlık adına bir ka­
zanım sağlanmıştır. Üç yapı ve birbirinin ay­
nı olan kat planları ile standart bir anlayış ye­
rine yan yanalığı sorgulanan aslında belki de
yan yana olmak istemeyen işlevleri tek yapı
ancak farklı kat planları ile çözerek üç boyut­
lu düşüncenin gücü somutlaştırılmıştır. Ta­
sarlananın tasarlandığı etki ile inşa edilmesi
Türkiye’deki yapı sektörünün bir başka so­
runsalıdır. Proje müellifinin detay, malzeme
seçimi, peyzaj düzenlemesi gibi tasarıma ait
konuları karara bağlamaması ve/veya uygu­
lama aşamasında yeterince takip etmemesi
sonuç ürüne ait beklenmedik sonuçları do­
ğurmaktadır. Tasarlananın tasarlandığı etki
ile uygulanması çoğu zaman ülkemizde öv­
güye değer bir durumdur (Resim 6-7).
Ofis ve ticari bölümlerde cam giydirme
cephe uygulaması şeffaflık, hareket ve güçlü
ifadenin simgesi olurken, konut ve misafirha­
ne bölümünde kullanılan beyaz prekast yü­
zeyler dinginliğin ve çevreye saygının sem­
bolü gibi görünmektedir. Ofis çekirdeği silindirik bir formla ifade edilerek üçüncü boyut­
taki farklılaşmanın mafsalı haline getirilmiş­
tir. Sonuç ürün gemi analojisini çağrıştırmak­
la birlikte tasarımcı çıkış noktasının böyle bir
düşünceye odaklanmadığını ifade etmektedir.
Proje müellifinin kendi ifadeleri ile bu yapı­
nın çıkış noktası şöyledir;
“Bu projede öncelikli çıkış noktamız gemi
analojisi yapmak değil, tasarımdaki sabit de­
ğişmez değerleri aramak ve doğada ve içi­
mizde var olan estetiğin üç boyutlu matemati­
ğini ortaya koymaktır. Tabi mimarlık ve tasa­
rım, kağıt üzerinde ve soyut ifadelerle değil,
yapı bitinceye kadar devam eden bir süreçtir.
Dolayısıyla mimarın görevi uygulama ve de­
tay aşamalarında da yoğun bir şekilde devam
etmektedir. Sonuçta yapı, oluşturulan farklı
tasarım anlayışıyla maliyetinden çok ödete
bir değere ulaşmıştır. Oluşan bu katma değer
firmaların veya kişilerin kazancı değil, ken­
tin, ülkenin kazancıdır diye düşünüyorum.”
Resim 5: Ayrı tasarlanmış konut ve ofis girişleri.
PROJE-UYGULAMA
A-A KESİTİ
Proje müellifinin çıkış noktasın­
daki hedeflerine ne derece ulaştığı ve
sonuç ürünün estetik açıdan taşıdığı
değer farklı bir konu başlığı altında
bilimsel değerlendirme ölçütleri ile
yapıldığında ortaya çıkacaktır ve bu
bilimsel çalışmayı gerekli kılmakta­
dır. Ancak yapının iki katlı ve az yo­
ğun olmasına karşın, istenenleri, ihti­
yaç programını ve çevre verilerini ir­
delediğimizde karmaşık problemleri
içerdiği açıktır. Bina sahibi firmanın
zemin ve bodrum katlarla ilgili kira
ve rant beklentisi ifade edilmiştir.
B-B KESİTİ
ÖN GÖRÜNÜŞ
ARKA GÖRÜNÜŞ
Aynı zamanda firma kullanımına yö­
nelik bölge ofisi, sosyal alanlar ve
misafirhane de ihtiyaç programı için­
de yer almaktadır. Kısaca kentleşme­
de sıkça karşılaşılan işverenin mak­
simum alan kullanım talebi, ekono­
mik limitler, mevzuat kuralları sınır­
layıcılar niteliksizliğin mazeretleri
değil, tasarımdaki özgünlüğün ne­
denleri olarak irdelenmiştir. Tüm ve­
riler tasarımcı tarafından doğru ana­
liz edilebildiğinde “yere” ait olan ya­
pılacak dolayısıyla farklılıklar, sıra
dışılıklar ve özgün tasarımlar kaçı-
PROJE-UYGULAMA ■
SAĞ GÖRÜNÜŞ
2. BODRUM KAT PLANI
SOL GÖRÜNÜŞ
1. BODRUM KAT PLANI
6
6
6
i
4
....
ZEMİN KAT PLANI
SON KAT PLANI
PROJE-UYGULAMA
1. KAT PLANI
Resim 6-7: Tasarı ve uygulamadaki sonuç:
Tasarlanan imajın vermek istediği etkiyi
yitirmeden uygulanmış olması.
nılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Bu örnekte
mimariye getirilen yeni açılım, bu kısıtlar
karşısında ana fikirden vazgeçmeyiştir. Ya­
kın çevresinde algılanan ve kendini güçlü bir
şekilde ifade eden ancak insan ölçeğini ez­
meyen, imar mevzuatına uyan, müteahhit is­
teklerine cevap veren, toplumun beğenisini
mazeret etmeyen ancak standart kütlelerin
dışında farklılıklara ulaşmanın bu limitler
içinde de olası olduğunu gösteren yapı, mi­
marlık ortamına duruşu ile bir şeyler söyle­
mektedir. Mimarlığı tüketen toplum da bu
söylenenlerin teknik karşılığını fazla irdele­
me imkânı bulamasalar da o binanın farkın­
dadırlar. Mimarların topluma ve kente sun­
duğu mazeretler günümüzde genellikle kabul
edilebilir sayılmakta ve üretilenler affedil­
mektedir. Ancak topluma ve kente mimarın
“vazgeçmeyişleri” sunulduğunda kalıcılık
söz konusudur.
Bina orada durmaktadır. Kente bir şeyler
söylemektedir. Fark edilir olmanın ödülünü
alan bina, bunu kendini var eden ortamla
paylaşmaktadır.
Bu çalışma yazarın, 2006 yılında “Kendi arkiteranı
kendin yarat” (Arkitera.com ) projesi kapsamında şart­
namede belirtilen teslim çalışmalarından olan “söyle­
şi” maddesi için yapılan hazırlık üzerine söyleşi formatında hazırlanan metne dayandırılarak, geliştirilmiştir.
Ayrıca yazarın 10 Ekim 2006 tarihli “Merhaba” gaze­
tesi Araştırma bölümü için hazırladığı “Mimaride Kim­
lik Bunalımı” isimli çalışmasından yararlanılmıştır.
Metinde adı geçen yapıya ait mimari proje çizimleri
proje müellifinden temin edilmiştir.
PROJE-UYGULAMA ■
Fonksiyonlar:
Ofisler, ticaret ve eğlence aktiviteleri ve konutlar
Alan: 26.500 m2
Zemin kat kullanım:
Sony Avrupa Merkez Binası: 24.330 m2
Diğer ofisler: 76.438 m2
Konut alanı: 26.563 m2
Mağaza ve restoranlar: 11.976 m2
Eğlence alanı: 12.292 m2
Toplam: 151.599 m2
Otopark alanı: 980 araç *Imax, 8 sinema ve
Music Box dahil. 7
Müşteri: Sony
Proje Geliştirici: Tishman Speyer Properties,
New York& Berlin
Mimar: Murphy/Jahn Architects
İnşaat, aydınlatma ve çevre mühendisleri: Arup Ross
Clarke, Bruce Danziger, Ken Goldup, Greg Hodkinson,
Jayant Kumar, Mahadev Raman, Markus Schulte, Nigel
Tonks, Steve Walker
Globalizm ve Mimarlık:
POTSDAM ER PLATZ
Tasarım ve yapı bölümünü gözden geçiren: Prof. Joachim
Lindner, Berlin
Baş Yüklenici: Hochtief AG
Çatı Yüklenicisi: Wagner Biro AG
Çatı örtüsü kumaşı yardımcı yüklenici: Birdair, Buffalo NY
S. Armağan GÜLEÇ - Mustafa KORUMAZ ] I 21
“Mimarlığın temel amacı, toplu yaşam için dışarıda meydana gelen sürpriz doğa olaylarından
insanları korumak için tasarlanmış ince, transparan, elastik örtüler inşa etmek olacaktır.”
Murphy / Jahn, Sony Center tasarımcıları, Berlin, Almanya.
ir kentin imajı nelere bağlıdır? Coğ­
rafi konumuna? Yapılaşmış çevresi­
ne? Global ölçekteki yerine yoksa li­
berallikteki gücüne? Kent imajını belirleme­
de bunların etkisinin olmadığı inkâr edile­
mez. Ama önemli olan kent imajını yaratır­
ken belirli bir coğrafi konumda olan bu yapı­
laşmış çevrenin oluşturduğu fiziksel mekân­
ları insanların kullanması değil midir? Kent­
sel mekânlar sosyal yapılaşmanın ve sembo­
lik değerlerin taşındığı yerler olması bakı­
mından önemlidir. Kentin imajını belirleyen
bu mekânları oluşturmak için hazırlanan bü­
yük ölçekli projeler, özellikle ölçeklerinden
dolayı kent imajının değişmesinde, kentte
meydana gelen herhangi bir fiziksel transfor­
masyondan daha büyük bir rol üstlenirler.
Günümüzde gerek globalizasyon, gerek de
lokalizasyonun eş zamanlı sürecinin belirle­
diği dünyada, büyük ölçekli projelerin tasar­
B
lanması, yapım süreci ve üretimi arasındaki
ilişki hem giderek artmakta, hem de değiş­
mektedir. İnşaat alanlarının, tasarımcının gö­
zünde bazı cazibelere sahip olmasının yanı
sıra, global ölçekte rekabet yaratma, rekabet
ortamında olabilme ya da bu ortama katıla­
bilme kaygıları, hem yapım sürecini hem de
tasarımı etkileyen faktörlerin başında gel­
mektedir. Böylelikle, düşünce ve üretim ara­
sındaki süreç yeni bir fenomen olarak karşı­
mıza çıkmaktadır.
Berlin’de o büyük ayrımcı duvarın yıkıl­
masının ardından hegemonik güçler kentin
imajını yeniden yaratma çabasına girdiler.
Berlin, global ekonomisiyle, global bir şehir,
büyük bir metropol, doğu ve batı arasında bir
köprü, Almanya’nın yeni kapitalist şehri ol­
maya göz dikmişti. Bu bağlamda, yapılaşmış
çevresini, yapılaşma düzenini değiştirmenin
hedeflenen ve istenen bu sonuçlara ulaşabil-
S. A m ağ an GÜLEÇ, A raş. Görevlisi
M ustafa KO RUM A Z, A raş. Görevlisi
Selçuk Ü niversitesi M ühendislik
M im arlık Fak. M im arlık Bölüm ü
PROJE-UYGULAMA
mesi için gerekli olan başlangıç olduğuna
inanıyordu. Burada Berlin’ in yeni kimliği
için mimarlık, bir katalizör görevi yapacaktı.
Bu kararların alınmasından kısa bir süre son­
ra kent içi, özellikle Potsdamer Platz, kentin
en büyük şantiye alanı haline geldi. Bu mega
proje, Berlin’ in yeni kimliği için bir anahtar­
dı ve aynı zamanda Berlin’in global ölçekte­
ki yeri ve rolünün sembolü olarak Postdamer
Platz seçilmişti. Kentin yenilenmesinde en
gözde ve en uygun görülen yer burasıydı.
Meydan ve çevresinin bugünkü planı.
tam ortasında hem coğrafi hem de kültürel
bir merkezdi. Fakat savaştan sonra duvarın
yapılması, Potsdamer Platz’ı kent yaşantısın­
dan uzak bir alan haline getirmişti. Özellikle
1920 li yıllarda bugünün görkemli merkezi,
dünyada trafik yoğunluğu en fazla olan böl­
geler arasında yer almaktaydı3. Fakat Avru­
pa’da İkinci Dünya Savaşı’ ndan sonra
önemli bir alan, Fransa, Amerika ve İngilizlerin ticareti ele geçirdikleri karaborsa mer­
kezi haline gelmişti.
Artık Potsdamer Platz’ın yeni ve daha ya­
şanabilir hale getirilmesi gerektiği açıktı.
Duvarın yıkılması burada önemli bir faktör­
dü. Bu, Potsdamer Platz’ın çevresiyle daha
sıkı bir ilişki içerisinde olabilmesi için büyük
bir fırsattı. Güneyde Tiergarten Park ve
Landwehr kanalı ve az bir mesafede Reichs-
tag. Duvarın yıkılması, Avrupa, Almanya ve
Berlin’ in yeni merkezini belirlemişti aslın­
da. Yenileşme için 1990 yılında Berlin Sena­
tosu tarafından bir çalışma ekibi kuruldu ve
bir yarışma düzenlendi. 1991 yılında ilan
edilen yarışmaya girenler ve sonuçlar birbiri
ile çekişme halindeydi. Yarışmayı, 1940 ön­
cesinin eleştirilen rekonstrüksüyon planlarını
savunan, eski sokak ve kent dokularının ko­
runmasını amaçlayan Hilmer&Sattler planla­
rı kazandı. Yarışmaya katılan O. M. Ungers,
bu alanı haritada vurgulayacak rasyonalist
bir grup kule teklifi ile ikinciliği aldı. Fakat
bu kuleler, jüri tarafından oldukça küstahça
bulundu. 1991 yılında Potsdamer’ın sahiple­
ri olan Daimler Benz, Sony ve diğerleri, Richard Rogers’ tan bir “master plan” hazırla­
masını talep ettiler.
Rogers’in planları, daha çok biçimsel, ta­
rihi dokuyu yok eden, cam cephelerin aydın­
lattığı bir meydandan oluşan bir tasarımdı.
Senato bu proje teklifini reddetti ve Hilmer&Sattler’dan, Rogers’ın fikirlerinden ba­
zılarını, özellikle doğal havalandırma ve bi­
naların aydınlatılması ile ilgili olanları da
projeye dâhil etmelerini rica etti4.
Arsa sahiplerinin düzenlemiş olduğu çe­
şitli yarışmaların sonucunda Sony Center ya­
rışmasını mimar Helmut Jahn kazandı. Mi­
marlar ve planlayıcılar, yeni kent merkezinin
gerçek bir kentsel kullanım alanlarının karı­
şımı olması gerektiğini düşünüyorlardı. Yani
yeni kent merkezi olan bu alanda, evler, dük­
kânlar, restoranlar, otel, sinema, dev ekran 3
boyutlu sinema, tiyatro, kasino ve müzik hol­
leri, hepsi bir arada olacaktı. Ve yapılar,
mümkün olduğu kadar uzun süre ayakta ka­
labilecek fonksiyonel binalar olmak amacıy­
la tasarlanıp yapılacaktı4.
Bütün yarışma ve alınan kararlardan son­
ra ortaya çıkan mimarlık ve mühendislik ol­
dukça başarılı. Yedi binadan oluşan brüt
212.000 m2 bir kompleks. Yapı yüksekliği
ortalama 40 m. Sadece bir ofis binası 100 m ’
yi aşan yükseklikte. Ofis büroları ve üst kat­
larda apartman dairelerinin, zemin katlarda
mağazalar ve restoranların, bodrum katlarda
da sinemalar ve tiyatroların yer aldığı 7 yapı­
dan oluşan alan, bir forum2.
PROJE-UYGULAMA ■
Bu yeni alanda en eski olan yapı, II. Dün­
ya Savaşı’ndan kalan Grand Hotel Esplanade’dir. Yapı 1995 yılında başlayan kazılarla
ve 2000 yılına kadar tamamlanması düşünü­
len çalışmalarla projeye dahil edilmiş ve bu
kompleks plazada yerini almıştır. Otelin cep­
hesi çelik ve camla koruma altına alınmış,
cephe arkasında yapıya yeni bir fonksiyon
verilmiştir. Projede ARUP adlı bir grup da bu
alandaki dört binanın strüktürel ve çevresel
olarak düzenlenmesini almıştı. Yapılar ara­
sındaki bu görkemli projenin odağı yine gör­
kemli bir çatı ile tamamlandı. Bir futbol sa­
hasından daha büyük ve daha geniş olan ya­
pılar arasında kalan bu “forum”, çelik bir
strüktür ve kumaş bir örtüyle kapatılmıştır.
2000 yılında tamamlanan, Helmut Jahn tasa­
rımı, Murphy/Jahn yöneticiliğindeki Sony
Center’ in çatısı strüktürel olarak mimari ör­
tü, çelik ve camın sistematik olarak birleşi­
minden meydana gelmiştir5.
Tasarım
Demokratik toplanma mekânı oluşturmayı
amaçlayan çatı, Forum plazanın sert havalar­
da da kullanım süresini uzatmayı düşünerek
tasarlanmıştır. Proje mimarı, üst örtünün bir
kubbe gibi bu eliptik alanı örtmesinden yana
değildi. Jahn’ a göre çatı, plazayı bir şemsiye
gibi örtmeliydi. Örneğin yaz akşamı açık ha­
vada bir konser dinlenilebilmeliydi. Üst örtü­
nün detaylı bir tasarımı için, dinamik termal
modellerinin, rüzgar tüneli testlerinin ve bil­
gisayar ortamında akışkan dinamik analizle­
rinin kullanıldığı detaylı bir çevresel çalışma
yapılmıştı. Çalışmanın amacı, açık olan alan­
larla kıyaslandığında, forumun hangi bölge­
sinin yıl boyunca yapılacak olan önemli aktiviteler için uygun olduğunu ölçmekti.
İçeride çatı yüzeyini oluşturan eliptik kı­
sım, hiperbolik koniye doğru eğilmiş olan
eliptik Sony Center Forumunu tamamlamak­
tadır. Hiperbolik koni boyunca düşey bir bö­
lümü yansıtan üst örtü merkezindeki dairesel
açıklık, forumun zemininde yer alan dairesel
bir havuzun sınırlarını belirlemektedir. Bu
matematiksel konsept, strüktürel olarak çatı­
nın yapılabilirliği ve bütünlüğü için gerekli
olan geometrik disiplini gerektirmektedir.
Forumun geometrik şekli ve bu örtüden
vadinin tasarımı birçok aşamalardan geçtik­
ten sonra oluşmuş, birçok hesaplamalar ve
çeşitli metotlar, bu çatı sisteminin uygulana­
bilirliği ve binalar üzerine entegrasyonu için
yapılan deneyler defalarca tekrarlandıktan
sonra bulundu. Tasarımın başında, mühen­
disler ve mimarlar strüktür sistem ve cam
için çeşitli detaylar ürettiler ve bu detaylar,
öneriler süresince, yüklenici ile gerek ekono­
mik gerek de yorumların değerlendirilmesi
Sony Center genel görünüşü.
PROJE-UYGULAMA
açısından görüşüldü. ARUP grup, daha sonra
herhangi bir sürprizle karşılaşmamak için
bütün hesapları detaylı bir şekilde yaptı. 500
ton çelik halka kiriş, 120 ton çelik kablo,5250 m2 teflon kaplı fiberglas örtü ve
3500 m2 lamine edilmiş cam2 kullanılan bu
forumun çatısı, Sony Center tasarımında,
Berlin’in kentsel simgesi olma bağlamında,
onun ölçeğinde ve farklı malzemelerin kulla­
nılması bakımından şuana kadarki Berlin bi­
nalarında tek ve eşsizdir.
Yanda, Sony Center büro mekânları.
Altta, ticaret aksı cephe detayı.
Strüktürel Sistem
Asma germeyle yapılan sistemlerde, detay­
lar ve bağlantılar oldukça önemlidir. Gerekli
olan ana şeyler, strüktürün biçimi, gücü,
fleksibil olması ve su geçirmemesidir. Bu tür
durumlardaki davranış, çeşitli ağırlık testleri
ya da kullanılacak elementlerin kotrolüyle
sağlanabilir6.
Sony Center’ in çatı Strüktürü, eğik ve
kesilmiş bir hiperbolik koni geometrisine ve
bir bisiklet tekerleği prensibine dayanmakta­
dır. Devam eden dairesel kiriş, bisiklet teker­
leğinin jantına benzer bir şekilde, eğik kesil­
miş hiperbolik koninin kenarı boyunca yer­
leştirilmiştir. Üçgenlerden oluşan dairesel
kirişin üst kısmındaki iki adet kiriş hiperbo­
lik koninin yüzeyini takip etmektedir. Planda
eliptik olan halka kirişin ana eksenden yük­
sekliği 102 m, ikincil eksenden 78 m yüksekliğindedir2. Halka kiriş dikey olarak fo­
rum etrafındaki binaların yedi noktasından
monte edilmiştir. Yatay olarak da destekleyi­
ciler binaların içerisine çatıdan gelen her­
hangi bir zorlamayı engellemek ya da tam
tersi binadan çatıya gelen zorlamaları önle­
mek amaçlı strüktürel kaygılarla yapılmıştır.
Sistem çelik bir kabloyla desteklenmiş ve
eliptik bir basınç halkasıyla birbirine bağlan­
mıştır. 83 metre genişliğinde ve 107 metre
yüksekliğindedir5. Bu strüktür sisteminin
açık oluşu başlangıçta özellikle kış ayları
için problem gibi görünse de, yılın durağan
zamanlarında açıklıklar sıcağı tutacak ve ha­
valandırma daha ucuz bir maliyetle yapıla­
caktı. Bu ise, yaz aylarında sıcak havanın
uzaklaşması ve ortamın serin olması anlamı­
na geliyordu. Kış aylarında da, Sony Center
PROJE-UYGULAMA ■
binalarından çıkan sıcak hava, sirkülasyon
yaparak ortam ısısını uygun halde tutmakta­
dır. Kompleksin ve komplekste kullanılan
malzemelerin sürdürülebilir olması konu­
sunda ve kompleks hakkında yapının mimarı
Jahn:
“Berlin’in rekonstrüksiyonunda, Sony
Center yeni bir teknik vizyonu ve düzeni sim­
gelemektedir. Doğal ve yapay ışık, tasarımın
özüdür. Sony Center, ışıldayan ışık dolu bir
yerdir, ışıklandırılmış bir yer değildir. Cam
yüzeyleri ve çatı doğal ve suni ışığı azaltan
hafifleten bir kumaş yapı görevini görmekte­
dir. Geçirgenliğinin sağlamış olduğu kendi
transparanlık özelliğiyle, yansıma ve refraksiyon-kırılmayla gün boyunca ve gece bo­
yunca görüntüler üzerinde sürekli bir deği­
şim meydana getirmektedir. Strüktürün bu
özelliği sadece görünüşü etkilemekle kal­
maz, aynı zamanda ortamdaki konforu mak­
simuma çıkaraır ve enerji kaynaklarının kul­
lanımını minimize eder. Sony Center, klasik
müzik, tiyatro ve resim gibi önemli sanatlara
gerçek bir meydan okuma gibi eğlence işinin
ciddiyetle resmedildiği milenyum için bir
‘Kültürform’-kültürün yeni bir formu- dur”5
diyor.
Üstte, ticaret aksı giriş cephesi.
Yanda, otel birimi ve giriş cephesi.
PROJE-UYGULAMA
Projenin çatısı kadar alt yapısı da oldukça
önemli ve ayrı bir mühendislik çalışması
gerektiren bir çalışma alanı olmuştur. Alt­
yapı içerisine giren zemin suyu ve atık kont­
rolleri gibi derin ve ayrıntılı mühendislik
çalışmaları yapılmıştır. İnşaat sırasında or­
taya çıkabilecek problemler, katı ve sıvı atık­
ların taşınması ve uzaklaştırılması için ayrı
bir altyapı tesisatı kurulmuş, zemin suyu
seviyesinin azalması ve bitki örtüsünün beslenememesini önlemek için eksilen su ayrı
bir sistemle toprağa geri verilmiştir1.
Orta mekân üst örtüsü.
Üstte, orta mekân genel görünüşü.
Yanda, giriş aksından üst örtü algılanışı.
Sonuç
Kent imajları, görselliğin, ekonominin,
sembolik ve metaforik ürünlerin oluşturduğu
yerlerdir ve şu üç şeyi içerir: ilk olarak “ken­
tin imajı”nı (Lynch, 1970), ikinci olarak
“yapılaşmış çevre ve onların içinde oluş­
turulan görsellikleri” (Sujic,1992), üçüncü
ve son olarak “günlük yaşamın yanşan imaj­
la rın ı (Lefebvre,1991; Deutsche,1996)8.
Potsdamer Platz da, savaş öncesi Potsdamer Platz dokusuna uygun, büyük ölçekli
bir kentsel yenileme ve düzenleme haline
gelmiş ve yeni kent imajını oluşturmuştur.
Meydanlar ve sokaklar, alışılmışın dışında
renkli. Kütlelerde çok da fazla çeşitlilik ol­
mamasına rağmen cepheler oldukça modern,
hareketli. Hatta bazen zorlu strüktürel detay­
larla tasarlanmış. Helmut Jahn’ in Sony Çen­
ter binasındaki yalın ve sade çizgileri cep­
hede kendini gösterirken, bir sürprizle ortaya
çıkan avlu, projenin ve Potsdamer Platz’ in
çekim alanı haline gelmiş. Avrupa’ nın yeni
liderliği konusunda iddialı olan Almanya,
gelişen ekonomik gücüyle hedeflerini daha
da büyüttüğünü gösteriyor. Köklü bir tarihle
PROJE-UYGULAMA ■
yeni bir sayfa ve ekonomik gücün birleşimi
Potsdamer Platz’ da okunuyor. Zaten hep öy­
le değil midir? Tarihten beri ülkelerdeki yük­
selme dönemi, aynı zamanda parayla gücün
gösterildiği, varlık için büyük yatırımların
yapıldığı dönemler olmamış mıdır? Mimar­
lıkta liberallik bir yere kadar. Amaç global
ölçekte kentliyi düşünen, sürprizli mekanlar­
dan oluşan, insanın yaşatabileceği, seve­
bileceği ve sürdürülebilir mekanlar tasar­
lamak değil midir?
Kaynaklar:
1. Ekonomik Liberalizmin Mimarlığa Yansıması:
Postdamer Platz ve diğerleri, Ayşe Hasol Ertekin,
Yapı dergisi sayı: 207, 1999.
2. Forum Roof, Sony Center, Berlin: Innovation
beyond ‘f orm follows fo r c e ' Ross Clarke, Bruce
Danzinger, Markus R. Schulte. The ARUP Journal,
Şubat,2000.
3. Development o f Berlin: Postdamer Pla tz. Michael
Gawryl, Yaşar Koç
4.Postdamer preview- Postdamer Platz development
in Berlin, Germany. Peter Davey. Architectural
Üst örtü ve çevre binaların ilişkisi.
Review,Ocak 1998.
5. The Art & Engineering o f Tensile Architecture.
Industry Spotlight. AEC Building & Design Industry
News.
6. Textiel Roofs, 2001. The Sixth International
Workshop on the Design and Practical Realisation of
Architectural Membrane Structures, Technical
University Berlin, June 14-16 2001.
7. The Sony Center am Potsdamer Platz. Kajima
News&Notes, Autumun 2000. Vol.14.
8. The Spectacularization o f the Building Process:
Berlin, Potsdamer Platz, Utc Lchrcr M M L A , 2001.
Plaza dahilinde büro ve carsı binası.
i !
KÖPRÜ
AFYONKARAHİSAR KENTİ
Tarihsel-Kentsel Konut Dokusu ve
Geleneksel Çarş>da
KORUM A AM AÇLI PLANLAMA
ÇALIŞMALARI
f s. Güven BİLSEL
S.Güven Bilsel, Prof. Dr.
Y ü k se k M ühendis-M im ar (İTÜ),
Ken t ve Bölge Plancısı (M A .TRP.
Univ. o f S h effield)
Selçuk Univ. M M F. SBP.Bölüm ü yarı
zam an lı Ö ğretim Üyesi
TM M O B M im arlar Odası 'M im arlık
ve Planlam a Kom itesi' üyesi.
fyonkarahisar kentinde koruma a­
maçlı planlama çalışmaları, o zaman­
ki adıyla “Kültür B akanlığınca
1990’lı yıllarda başlatıldı; yapılagelen bir di­
zi ayrıntıda düzenleme ve uygulama ile bu
gün de sürüyor.
Yasal adı ile ‘Koruma Amaçlı İmar Planı’
1992 yılında ilgili Bakanlığın yetki belgesi
verdiği plancı guruplardan birine, kapalı zarf
usulüyle teklif alma ve açık eksiltme-pazarlık yolu ile ihale edildi.
Ülkemizde bir kentin böylesi bir özel
amaçlı planlamaya konu edilebilmesi için,
‘Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Ko­
ruma Yasası’ uyarınca o güne dek korunabilmiş tarihsel kentsel dokusunda, anıtsal yapı­
lar yanı sıra ‘yeteri kadar ve örnek niteliğin­
de’ sivil mimarlık örneği-geleneksel yapıla­
rın bulunması gereği vardır. Planlama aşa­
malarının başlangıcında, sözü edilen tarihsel
kentsel konut dokusu ve varsa özgün özellik­
lerini koruyan geleneksel çarşı alanı, usulüne
uygun olarak tescil edilen ‘Kentsel Sit Alanı’
sınırlan içine alınır. Bu, bir tür özel statü be­
lirleyen yasal ayrıcalıklı koruma bölgesi ka­
rarı olup, bu sınırlar içinde kalan kentsel me­
kan, yapıları, bahçeleri, yolları, meydanları,
mekanı oluşturan kenarlar-bina cepheleri, al­
çak ve yüksek duvarları, yeşil dokusu-ağaç
ve bitki varlığı ve giderek yer döşemeleri ile
geleneksel özellikleri ile korumaya alınırken
bu özgün yapıya aykırılık oluşturan ögelerden arındırılır. Geleneksel kentsel dokuyu
oluşturan morfolojik ve görsel özellikler,
özetle dolu-boş oranları ile insan ölçeğindeki
yükseklik ve genişlikler, bölünme ve yapı­
lanma koşulları ve gabari-uzaklık hatta renk
belirlemeleriyle özenle korunur. İşte, aynntıda bir çok düzenleme gerektiren koruma
planlamasının temel felsefesi budur.
Burada, üzerinde önemle durulması gere­
ken bir konu, ‘Kentsel Sit Alanları’ içi ve dı­
şında uygulanan iki ayrı statü ve ‘kenarlaştı­
rılması’ çok zor olabilen farklı plan kararları­
nın varlığıdır. Ülkemize özgü olan bu karma­
şık durumun nedeni planlama ve uygulama
konularında var olan yetki kargaşası ve çok
başlılıktır. Sit alanı sınırları dışında kalan
KÖPRÜ ■
kentsel dokuda, alan kullanım yapılanma ve
yoğunluklar doğrudan ve tek başına yerel yö­
netimin kararı ile belirlenirken, sit alanların­
da bu kararların alınabilmesi öncelikle ilgili
‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ’nun kararı ve onayını gerektirmektedir.
Farklı merkezi ve yerel otoritelerin ayrı ayrı
zamanlarda aynı mekana ilişkin, aynı ya da
ayrı ayrı ölçeklerde ürettikleri planların ka­
rarları arasında bütünleşme bir yana etkile­
şim ve uyum sağlamak bile çok zordur. Ülke­
mizde ‘Koruma’ yanı sıra, çevre, turizm, sa­
nayi, arsa, toplu konut, kıyı, dönüşüm, afet­
ler.... konularında tek sektör ağırlığı gözetile­
rek çıkartılan yasalarla getirilen ayrıcalıklarla
tanımlanan farklı yönlendirme ve belirleme­
ler bu durumun gerçek nedenidir. Yetkileri il­
gili yasalarda belirlenen kuramların uygula­
mayı denetlemede gösterdikleri yetersizlikler
de bu tabloya katıldığında, içinde bulunulan
durumun zorluğu daha iyi anlaşılır.
Sözü edilen ‘sit alanı sınırları içi ve dışın­
da farklı plan kararlan ve farklı uygulamala­
rın ortaya koyduğu ikili yapıdan ve uygula­
madaki çok başlılıktan kaynaklanan sorunlar,
koruma planlaması ve uygulanması süreçle­
rinde Afyonkarahisar kentinde hemen hiç ya­
şanmamıştır denilebilir. Bunun nedeni, ken­
tin tarihsel kentsel mekanlarında yaşayanla­
rın, içinde yaşadıkları kentsel çevreye ve
alışkanlıklarına bağlı oluşları yanısıra, bu
yerleşme alanları üzerindeki dönüşüm baskı­
larının -tarihsel dokuda yapı adalarında,
üzerlerindeki değerler yok sayılarak yapılan
bir iki toplu uygulama dışarda bırakılırsahenuz ciddi boyutlara erişmemiş olmasıdır.
Buna, Konya ve Eskişehir K.T.V.Koruma
Kurulları’nın sorun yaratıcı değil sorun çözücu davranışları ile giderek kent yönetimi­
nin de hep ‘korumadan yana’ tavır almış ol­
ması eklenmelidir.1
Afyonkarahisar kentinde, önceden üreti­
len ‘Kent planlama’ kararları ile ‘Koruma
planı’ kararları arasında önemli bir ‘kenarlaş­
m a’ sorunu yaşandığı da pek söylenemez.
Bunun nedeni, önceki planların, kentin bu
günkü yerleşme alanlarında, geleneksel doku
özellikleri ile kale siluetiyle bütünleşen ‘kent
KÖPRÜ
görünüm’ değerlerine mimarca saygılı davra­
nışları, ya da yerleşik kent dokusunda yenile­
me operasyonları ile yıkılıp yeniden yapılan­
malar ve yükselip yoğunlaşmalar önermemiş
olmaları değil; geleneksel merkez ve çevresi
tarihsel yerleşme alanlarında koruma planla­
ması tamamlanıncaya dek ‘imar planı karar­
larının durdurulmuş olmasıdır.2
Gerçekten de günümüzde, Afyonkarahisar tarihsel kent mekanı bütününde önemli
bir yapısal değişim süreci izlen-
memektedir. Buna
karşılık yürürlükteki
İmar Planı (1989) yö­
rede getirdiği yol açma-genişletme ve kat
yükseltme operasyonları
ile bu yönde bir tartışmayı
başlatmıştır denilebilir.
Tarihsel Gelişme Sürecinde
A fyonkarahisar Kenti 3
Onbeşinci yüzyılda Karahisar-ı Sahib sanca­
ğının merkezi, onyedinci yüzyılda Beyler­
beylik, ondokuzuncu yüzyılda mutasarrıflık,
yirminci yüzyıl başında ise Vilayet merkezi
olan kent, tarihsel yolların kavşağında, sa­
vunmaya elverişli konumu ile geçmişden gü­
nümüze bir kale kent ve onun çevresinde
oluşan kentsel bir merkez niteliğiyle, yöresi
için çarşı-Pazar ve yönetim işlevi yanında gi­
derek ticaret ve endüstriyel işlevler yükümlenmiştir.
Osmanlı Devleti’nın son dönemlerinde
iki yabancı şirketin, İç-batı Anadolu’nun
ürününü limana taşımada birbirleriyle yarı­
şırcasına oluşturdukları demiryolları Afyonkarahisar’a iki demiryolu istasyonu birden
getirmiş, bu oluşum kale çevresindeki kentin
doğuya doğru gelişiminde belirleyici olmuş­
tur. Ne var ki, dışa açılma süreci kentteki öz­
gün sanayinin de gerilemesine neden olmuş­
tur denilebilir.
Afyonkarahisar kalesi dışındaki ilk yerle­
şim ve pazar alanı, kale güneyinde Ulucami,
Yukarı Pazar çevresidir.
Tarihsel kent, kale ile Hıdırlık tepesi arasın­
daki vadi boyunca zamanla doğuya doğru
büyüyerek gelişmiştir. Tarihsel kentsel konut
dokusu ve bunu bütünleyen Ot Pazarı-Taşhan-Bedesten çevresindeki geleneksel çar­
şı,her iki tren istasyonunun geldiği 19. yüzyıl
sonu, 20. yüzyıl başlarına dek kent bütünü­
nün çekirdeğini oluşturmuştur.4
Tarihsel gelişme sürecinde önemli bir ev­
re olarak algılanan 14.-15. yüzyıllarda, bu
gün de tanımlanabilen küçük meydancıklar
çevresinde yer alan camiiler, mescitler, çeş­
meler ve bunları bütünleyen (yeni) mahalle­
lerin arazi topografyasına uygun biçimde
açılan yollar boyunca oluşumları izlenmek­
tedir. Kenarlaşıp bütünleşerek organik bi­
çimlenmeleriyle bu günkü geleneksel kent
dokusunu oluşturan Akmescid-Hacı Yahya,
Arapmescid, Burmalı, Başçeşme, Çavuşbaş,
Kubeli mahalleleri bu tür küçük odaklanma­
lardır.
KÖPRÜ ■
O zamanki kentin doğu ucunda yer alan
Gedik Ahmet Paşa Külliyesi (İmaret Camii)
çevresi, göreli olarak daha büyük bir gele­
neksel yerleşme odağı iken, kentsel sit alanı
sınırlan dışında bırakılması yüzünden bu gün
özgün mekânsal değerlerin artık okunamadığı bu alanda anıtsal yapılar dışında gelenek­
sel kültür değerlerini koruma olanağı kalma­
mıştır.
Özgün konut dokusu ile çevrelenmiş ge­
leneksel çarşı alanı, kentin tarihsel gelişme
sürecinde kale eteğindeki Ulucamıı-Yukarıpazar alanından sonraki ikinci, ama daha
yaygın bir alanda yerleşen ve daha kalıcı ya­
pılarla donatılmış çarşı-pazar alanıdır. Bu
günkü kent merkezi-ticaret alanlarının da nü­
vesini oluşturan geleneksel çarşı mekânı bü­
tünü, Kadınlarpazarı, Otpazarı, Taşhan, Be­
desten çevresinden doğuya doğru açılarak
gelişmiş; kentin eski mezarlık alanlarının bir
bölümünün kaldırılmasıyla sağlanan bu ge­
lişmede, kentin dış yol bağlantıları ve istas­
yonlar çekim ögesi olmuştur. Bu günkü Afyonkarahisar kent merkezini oluşturan tarih­
sel kamu yapıları ile bunların duyarlı bir ke­
nar oluşturduğu özgün kent meydanında yer
alan ‘Utku Anıtı’ Milli Mücadele ve Cumhu­
riyet tarihimizi simgeleyen ‘özgün belirleyi­
ciler’ (Landmark) olarak söz konusu gele­
neksel çarşı-merkez mekânının bütünleyici
ögeleridir.5
Kentin tarihsel gelişme sürecinde önemli
bir bulgu. Ulucamıii-Yukarıpazar ilk yerleş­
me alanı ile Otpazarı geleneksel çarşı tarihsel
yerleşme alanı arasında kalan kent parçasın­
da önceleri konut dokusunda bir kesinti oldu­
ğu ve bu kesimde dere boyunca tabakhanele­
rin bulunduğudur. Daha sonra tabakhanelerin
kalkması ve derenin üstünün kapanmasıyla
bu alanda 19. yüzyılda gayrimüslim mahalle­
leri oluşmuş; mekânın böyle yeniden kullanı­
mı, yerleşme örüntüleri arasındaki farklılığa
karşın, tarihsel yerleşmenin mekânsal sürek­
liliğini sağlamıştır.
Günümüzde tarihsel konut dokusu, kent
bütünündeki konumu ile yeni oluşan yaygın
kentsel gelişme alanlarına göreli uzaklığına
karşın, kent merkezine olan yakınlığını sür­
dürmektedir. Yürüme uzaklığında kolay eri-
şebilirliğin tanımladığı bu durum, çoğunluğu
ev sahibi de olan orta ve orta-alt gelir guru­
bundan esnaf, memur-hizmetli yöre sakinle­
rinin bu yörede yaşamlarını sürdürmekten
mutlu oluşlarını da açıklamaktadır.
Tarihsel Kentsel Doku Özellikleri 6
Bir bölümü ‘Kentsel Sit’ alanı olarak tescil
edilmiş7 olan Afyonkarahisar tarihsel-kentsel dokusunda, oluşum sürecindeki farklı
yaklaşımların tanımladığı iki ayrı tür yerleş­
me örüntüsü bulunmaktadır. Bunlardan biri,
geleneksel Türk Kentinin mekan organizas­
yonunda algılanan, insan ölçeğinde kıvrımlı
dar sokaklar ve meydancıklar çevresinde za­
manla oluşmuş, mekanı sürpriz etkiler ve
raslantılarla okunabilir ve anımsanabilir kı­
lan organik kentsel konut dokusudur. Diğeri
(Rum ve Ermeni mahalleleri diye anılanı),
yirminci yüzyıl başındaki yangınlar sonra­
sında, ‘Ebniye Nizamnamesi’ne göre tasarla­
narak yeniden oluşturulan küçük yapı adaları
ve küçük parselleriyle geometrik (Grid) yer­
leşme dokusudur.
Tarihsel-kentsel dokuda, Sit alanı sınırlan
dışnda kalan özgün dokuları da içeren ‘Plan­
lama alanı’ sınırları içinde kuruluşları çok es­
kiye uzanan 20 mahalle bulunmaktadır. Nü­
fusları 500 kişi ile 1200 kişi arasında değişen
bu mahallelerde hem organik hem geometrik
örüntülü konut dokusunda bitişik düzende ol­
dukça yoğun bir yerleşme düzeni tanımlanır.
Planlama alanında, (1990 Nüfus sayımı
sonuçlarına göre) 6000 kişisi Sit alanı sınır­
ları içinde olmak üzere yaklaşık 10.000 kişi­
nin yaşadığı belirlenmiştir. Buna göre o yıl­
larda toplam kent nufusunun onda birini aşan
kesiminin planlamaya konu edilen alanda ya­
şamakta oldukları söylebilir. Küçük parseller
üzerinde bitişik yapı düzeninde ortalama iki
katlı konutlarda nufus yoğünlukları yöresel
farklılıklara karşın hep (brüt) 250 Kişi/Hektar ın üzerinde kalmaktadır.
Tarihsel kentsel yerleşmenin mekan kul­
lanımında, yörenin genel morfolojik özelliği­
nin belirleyici etken olduğu söylenebilir. Ka­
le ve Hıdırlık tepe arasında doğu-batı doğrul­
tusunda uzanan vadinin her iki yamacına, te­
pelere doğru yerleşilmiştir. Vadi tabanının
Kent dokusundan örnekler.
KÖPRÜ
kolay ulaşılabilir oluşu, buna karşın yamaç­
ların yokuşlu-merdivenli olması nedeniyle,
göreli olarak daha büyük planlı zengin ko­
nutların vadi tabanına yakın; daha küçük ve
sade konutların yamaçlara doğru yer aldıkla­
rı gözlemlenir.
Organik örüntülu yerleşik dokuda yollar
topografyaya uygundur. Buna karşın (Grid
pattern) geometrik dokuda birbirini dik ke­
sen yollarda yamaçlara doğru sokaklar dik­
leştikçe merdivene dönüşür. Tanımlanan bu
yerleşme biçimi, cephelerde algılanan giritiler ve çıkmalarla zenginleştiğinde, tarihsel
dokuda ilginç görünümler, vistalar sunar; kö­
şeler özgün bakı noktalan oluşturur.
Tarihsel kentsel dokuyu oluşturan yapı
adalarındaki küçük konut parsellerinde avlu
ve bahçe yapma geleneği bulunmakla birlik­
te, özel mülkiyette konut bahçelerinde ağaç
ve yeşil varlığı oldukça sınırlıdır. Özgün kent
peyzajının baskın yeşil ögesi, avlu giriş kapı­
ları üzerine sarılan asmalardır. Yol ağaçları
çok azdır. Tüm alanda camii-mescıd avlu ve
bahçeleri sayılmaz ise, aktif yeşil alan yok­
tur.
Tescilli yapıların yoğun olduğu Kentsel
Sit alanında örnek yapı adalarında yapılan
incelemede, parsel büyüklüklerinin oldukça
küçük ölçülerde, 100 - 140 m2 arasında de­
ğiştiği; bununla birlikte bu alanın 1/5 ‘i ile
1/3 ‘ünün avlu ya da bahçe olarak bırakıldığı
bir dolu/boş oranının korunduğu görülmüş­
tür. Bu yapılanmada parsellerin ön cephe
uzunlukları 7-8 m. olmaktadır. Organik örüntüde yerleşik dokuda konut parsel büyüklük­
leri artmakta, ortalama parsel büyüklüğü 180
m2. ye çıkarken, 9-10 m. cepheli bitişik dü­
zen iki katlı yapıda dolu / boş oranı 1/3 ora­
nını korumaktadır.
Koruma planlaması için tek yapı ölçeğin­
de yapılan araştımalarda (1992), Kentsel Sit
alanında tarihsel yapıların % 70-80’inin iyi
ve orta nitelikte olduğu; kenarlara doğru bu
oranın % 60 düzeyinde kaldığı belirlenmiştir.
Plan uygulamasının yerinde izlendiği ev­
relerde (2003), geçen süre içinde tüm konut
stoku içinde restore edilen yapı sayısındaki
belirlenen artış yanı sıra; Valilik ve yerel yö­
netim aracılığıyla sağlanan desteklerle, saçak
ve çatı onarımı, cephe düzenleme, sıva tami-
KÖPRÜ
ri ve boya uygulamalarının arttığı; buna kar­
şın terkedilme, köhneme ve yıkılma aşama­
sındaki tarihsel yapı sayısında da gözle görü­
lür bir artış yaşandığı izlenmiştir.
Yapı tiplojisine ilişkin belirlemelere özet­
le yaklaşıldığında denilebilir ki: Kentsel sit
alanı ve yakın çevresinde iki katlı yapılar ço­
ğunluktadır. Üçüncü katı olan geleneksel ya­
pılar ile üzerlerinde çatı katı ya da ‘cihannüma’sı bulunan yapıların alanda homogen da­
ğıldığı; bunların sayıca, tüm yapı stokunun
% 20’si kadar olduğu söylenebilir. Bodrum
kullanımı, izbesi olan yapılar, tüm yapı sayı­
sının % 10’u kadardır.
Doku içinde tek katlı yapılar ketsel sit
alanı ve yakın çevresinde, alanın yoğun orta
kesimlerinde ancak % 10 dolayında iken,
çevrede doku özelliklerinin bozulduğu ya­
maçlara doğru tek katlı yapıların oranı, tüm
yapıların % 30-40’ına kadar artar.
Koruma planlaması için yapılan araştır­
malarda, tarihsel kentsel konut dokusu içinde
ve geleneksel çarşıda dört ve daha fazla katlı
yeni yapıların, daha çok yapısal değişime uğ­
rayan kent merkezine yakın kesimlerde top­
lanıp yoğunlaşmakla birlikte sayıca fazla ol­
madıkları belirlenmiştir. (Tüm yapı stokunun
% 10-12’si kadar).8
Planlı uygulamanın izlendiği sonraki yıl­
larda, kentsel sit alanı sınırları dışında kalan
tarihsel yerleşik dokuda, yeni yükselme ve,
yoğunlaşmalar getiren bir tür ‘kentsel dönü­
şüm’ sürecinin yavaş da olsa başlatıldığını
söylemek yanlış olmayacaktır.
Planlamaya Yaklaşım9
“Sit alanları toplumun doğal, tarihsel ve
kültürel değerlerini ifade eder; yitirilme­
den bir bütün olarak korunması gereken
bu değerler açısından toplum yararını
simgeler.”
“Yönetimin bir tasarrufu olarak sit kararı
alınması, bir idari irtifak kurulması anla­
mında, korumaya ilişkin sürecin başlatıl­
ması niteliğindedir; ancak etkin biçimde
korumanın gerçekleştirilmesi, bu alanlar­
da uygulamanın plan kararları doğrultu­
sunda yönlendirilmesi ile olanaklıdır.”’
Özgün adıyla “Afyonkarahisar Koruma
Amaçlı İmar Planı”,10 düzenlemesinde belir-
m
*
ır
j t
*■
33
KÖPRÜ
lenen ‘Planlama Alanı Sınırları’, Afyonkarahisar Kalesi Arkeolojik SIT Alanı ile Kentsel
Sit Alanı ve bunu bütünleyen tarihsel kentsel
yerleşme alanlarını içermektedir. Bu kapsa­
mı ile planlama alanı, bu günkü kentsel yer­
leşme alanı bütününün göreli olarak küçük,
ancak tarihsel-kültürel niteliği ve konumu ile
önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Yerleşik tarihsel konut alanlarının bulun­
duğu bu kent parçasında, özgün sokak ve
meydanlar üzerinde, çok sayıda anıtsal yapı
ile bozulmamışlıkları ve bütünlükleri açısın­
dan karakteristik kentsel konut dokusu ve ge­
leneksel çarşı yer almaktadır.
Yürürlükteki plan (1989), kentin tarihsel
dokusunda da yapısal değişimler içeren, bu
alanlara önemli ulaşım aksları yükleyen ka­
rarlar getirmiştir. Sit alanları içinde bu karar­
ların durdurulmuş olmasına karşın, çevrede
başladığı izlenen dönüşüm süreci tarihsel do­
ku üzerinde de etkisini göstermektedir.
Tarihsel yerleşik alanlarda eskime nede­
niyle oluşan hızlı ve topyekun bir köhneleş­
me sürecine geçiş, alanda yaşayanların kü­
çük bireysel gayretleriyle önlenmektedir.
Kendi yapılarını küçük onarımlarla yaşatan,
yaşam çevrelerini temiz ve güzel tutmaya
uğraşan bilinçli bir halkın varlığı koruma
planı uygulaması için en önemli potansiyel
olarak görülmektedir.
Alanın kent merkezine yakınlığı, yaratı­
lan rant beklentisi ve spekülatif baskıların
oluşum nedenidir. Doku özelliklerinde bo­
zulmalar, özellikle çevreye doğru izlenmeye
başlanılan, köhneleşme, fakirleşme, el değiş­
tirme ve boşaltma olguları bu süreci destek­
ler niteliktedir.
Yaya dolaşımını tedirgin eden düzenlen­
memiş araç trafiğinin varlığı ile yarleşik do­
kuda ölçüleri bozulmuş, iyi tanımlanmamış
dış mekânlarda yeşil alan ve peyzaj ögelerinin eksikliği, alanda tanımlanabilen diğer so­
runlardır.
Bunlara karşın, planlama alanında karak­
teristik kentsel konut dokusunun az değişmişlikle günümüze ulaşabilmiş olması
önemli bir potansyel olarak değerlendirilme­
lidir. Bunun yanı sıra, yerleşik konut alanla­
rının kent merkezine ve etkinliklere göreli
yakınlığını sürdürmesi, yörenin konut bölge­
si olarak çekiciliğini arttıran bir potansiyel­
dir. Yine bunun gibi, tarihsel yerleşme alan­
ları bütününe özgün niteliğini veren, kent gö­
rünümü (townscape) tanımlayan morfolojik
özellikler ile değişik vistalar; yerleşik orga­
nik dokuda yaratılan görsel değişim ve odak­
lanmalar; alanda yaşayanların sergiledikleri
komşuluk ilişkileriyle iç ve dış mekan bütün­
lüğünü ortaya çıkaran yaşam biçimi; planın
uygulama sürecinde yörede değişen değer
yargıları ile artan restorasyon uygulamaları­
nın özendiriciliği, sayılabilecek diğer potan­
siyellerdir.
Planlama İlkeleri
Koruma Planlaması’ndan beklenilen ya da
başka deyişle “Planlamanın Amacı”, “Öz­
gün nitelikleri ve değerleri ile korunarak ge­
lecek kuşaklara aktarılacak tarihsel kent do­
kusunu, yaşam koşullarını iyileştirerek, daha
sağlıklı bir kentsel çevreye dönüştürmek”
olarak anlaşılmalıdır.
Bu genel çerçevede, alanda var olan belir­
leyiciler, sorunlar ve potansiyellerin yönlen­
diriciliğinde, stratejik koruma-geliştirme
planlaması yaklaşımı ile tanımlanacak ‘operasyonel gelişme hedefleri’ arasında:
1. Plan kararları arasında birliktelik-bütünlük
sağlanması, bunun için gerkiyorsa yürür­
lükteki planda revizyon yapılması; bu­
nunla birlikte, farklı doku özellikleri ve
farklı kullanımlara karşın alan bütününde
uygulamalar arasında birliktelik sağlan­
ması;
2. Kent bütününde tarihsel kentsel konut do­
kusu ve çarşı mekânı bütünü ile diğer
kentsel işlev ve kullanımlar arasında me­
kansal ve işlevsel süreklilik oluşturulma­
sı;
3. Alanda gelişmeyi engellemeden, talepleri
yönlendirme olanağı aranması; bakım
onarım ve restorasyon uygulamalarının
özendirilmesi, desteklenmesi; köhneleşme-boşaltılma-yıkılma sürecinin önlen­
mesi, koruma, iyileştirme, arındırma ve
yenileme politikalarının birlikte izlenme­
si ve bunlar için kaynak sağlanması;
4. Alanın konut bölgesi olarak çekiciliğinin
KÖPRÜ ■
5.
6.
7.
8.
arttırılması, bunun için sağlıklılaştırma ve
eksik kentsel donanım giderme gibi ön­
lemler yanı sıra yayalaştırma ve yaşanıla­
sı kentsel mekanlar oluşturma, ağaçlan­
dırma ve kentsel yeşil oranını arttırma politikarın uygulamaya konulması;
Alanda işlevini yitirmiş anıtsal yapıların
restorasyonu ile bunlara kültür ağırlıklı
yeni işlevler tanımlanması; anıtsal yapıla­
rın çevreleriyle birlikte bir bütün olarak
algılanıp topluca düzenlemeye konu edil­
mesi;
Korunarak kullanma ilkesi uyarınca, bo­
zulmamış değerlerin korunmasında önce­
likle konut ve çarşı alanlarında olabildi­
ğince özgün kullanımların saklı tutulması;
Tarihsel konut dokusunda ve geleneksel
çarşıda, yapı adası ölçeğinde toplu alan
açma-yıkım operasyonlarının önlenmesi;
alışılagelmiş oran ve ölçülere aykırılık
oluşturacak geniş, yüksek, yaygın blok
yapılaşmalara izin verilmemesi;
Tarihsel yerleşik kentsel dokuyu boyunca
geçen transit trafiğin alan dışına yönlen­
dirilmesi; yayalaştırma yanı sıra alana yö­
nelecek araç trafiği için trafik durultma ve
hız yavaşlatma önlemleri alınması;
gibi hedefler sıralanmaktadır.
Plan Kararlan
Afyonkarahisar kenti koruma planı düzenle­
meleri kapsamında, kent bütünü ölçeğinden,
stratejik öncelikli koruma-geliştirme alanla­
rında ve giderek özel ilgi odaklarına dek bir­
birini izleyen ve aralarında karar aktarımları
bulunan farklı düzeylerde plan kararlarına
ulaşılmıştır.
Uygulama hükümleri getiren plan karar­
lan guruplanarak şu başlıklar altında özetle­
nebilir:
A. Planlama alt bölgelerinde farklı doku
özelliklerine ilişkin kararlar;
B. Parsel ölçeğinde kararlar, farklı korunmuşluk düzeylerine ve özgün değerlerine
göre yapılara ilişkin kararlar;
C. Mekânı oluşturan cephelere ilişkin karar­
lar;
D. Kentsel açık alanlar sokaklar ve meydan­
lara ilişkin kararlar;
E. Kentsel alan kullanımı ve altyapıya ilişkin
kararlar.
Söz konusu plan kararlarının anlatımı,
müdahale biçimlerinin açıklanması, farklı öl­
çeklerde planlar, kentsel tasarım tekniğinde
ayrıntılı düzenlemeler yanı sıra, üçüncü bo­
yutta sokak açılımı-cephe düzenlemeleri ile
yapılmıştır. Kentsel dokular, yapılar, kenarlar-cepheler, sokaklar-meydanlar ve kentsel
alan kullanımı ve altyapıya ilişkin kararlar ve
politikaların açıklanması için, her ölçekte
plan lejandlan kullanılmıştır.
Öncelikle Koruma-Geliştirme
Program>na al>nacak Alanlar
Kent bütünü ölçeğinde belirlenen öncelikler­
le, Stratejik Öncelikli Koruma-Geliştirme
KÖPRÜ
Kent dokusundan örnekler.
Alanları ve bu kapsamda ayrıntıda düzenle­
meler gerektiren Özel İlgi Odakları tanım­
lanmış ve sınrları belirlenmiştir. Bu alanlarda
uygulamanın program uyarıncxa tek elden
yürütülmesi söz konusudur. Gerekli kamu
yatırımları yanı sıra özel girişimlerin amaca
yönelik olarak uygulamaya katılmaları özendirilmektedir.
Afyonkarahisar Koruma Planlaması Kap­
samında Stratejik öncelikleri belirlenerek sı­
nırları ile tanımlanan, öncelikle uygulamaya
geçilecek olan bu alanlarda, trafiğin kanalize
edilmesi, araç-yaya ayırımı sağlanarak yayalaştırma politikaları getirilmesi, sosyo kültü­
rel donanım, teknik altyapıve yeşil alan ek­
sikliği giderilerek, kentli insana yeni toplu
yaşam mekânları açılması amaçlanmaktadır.
Bu amaca yönelik ayrıntılı düzenlemelerin
entegre projeler olarak ele alınması söz ko­
nusudur.
Afyonkarahisar kent bitininde stratejik
öncelikleri belirlenen bu alanlar :
1. Camii kebir-Yukarı Pazar Öncelikli Koruma-Gelifltirme Alanı ve bu kapsamda Ulu
Cami çevresi ve Kale Girişi Özel İlgi
Odağı;11
2. Akmescit-Sinanpaşa Öncelikli KorumaGeliştirme Alanı ve bu kapsamda Hacıyahya Camii önü-Akmescit yolu-Mevlevihane Özel İlgi Odağı;
3. Otpazarı - Taşhan - Hacıaftal Öncelikli
Koruma - Geliştirme Alanı ve bo kapsam­
da Geleneksel Çarşı Özel İlgi Odağı;
4. Burmalı* Arapmescit Öncelikli Koruma Geliştirme Alanı ve bu kapsamda Arap­
mescit Camii Önü ve Çeşme Meydanı
Çevresi Özel İlgi Odağı
olarak belirlenmiştir.
Afyonkarahisar Kenti Koruma Planlamas> ve Plan Uygulama Koşullan
Başlatılan planlama-uygulama sürecinde,
Kültür Bakanlığı’na karşı olan yükümlülü­
ğün yerine getirilmesi ile planın onaylanması
için, planlamanın temel ilke kararları ve poli­
tikalarını yansıtan düzenlemeler ile doğru­
dan uygulamaya yönelik ayrıntılarda bir dizi
tasarım ve sunum yanı sıra uygulamanın
yönlendirilmesi konusunda yönetmelik gü­
cünde yine ayrıntıda bir ‘plan uygulama ko­
şulları’ düzenlemesi getirilmesine gerek du­
yulmuştur.
Koruma Planlaması ile birlikte 1994 yı­
lında Konya KTV Koruma Kurulu ve Afyon­
karahisar Belediyesi’nce onaylanarak yürür­
lüğe giren ‘Plan Uygulama Koşulları’nın ko­
ruma planlamasının temel felsefesini yansı­
tan bazı hükümlerinden burada söz etmek
uygun olacaktır.
İkinci bölüm “Tarihsel Kentsel Dokuda
Koruma ve Geliştirmeye ilişkin Hükümler”
kapsamında,
Madde (8) “Tarihsel Kentsel Doku özel­
liklerinin, Özgün Siluetin ve Peyzaj Değer­
lerinin Korunması”
“Afyonkarahisar Kalesi ile Hıdırlık tepesi
arasında, Yukarıpazar’dan Otpazarı’na doğru
bir vadi boyunca uzanan ve her iki yamaca
doğru kademeli biçimde yerleşen ‘TarihselJentsel Doku’nun genel görünümünün ve alı­
şılmış kent peyzajının bozulmadan korunma­
sı temel ilkedir.”
Bu amaçla,
8.1. “Özgün Siluet Değerlerinin Korunma­
sında Yükseklik Sınırlaması”
“Tarihsel dokuda, topografyaya uygun
kademeli yerleşme biçimini bozacak, siluet
değerlerini yok edecek, alışılmış 2-2.5 katlı
ortalama yapı yüksekliklerinin üzerinde yük­
sek yapı yapılmasına izin verilmez. (Plan ve
ayrıntılı projelerde özgün yükseklikler belir­
tilmiştir). Arazini doğal eğimni ve morfolo­
jik özelliklerini değiştiren kazı ve dolgu ya­
pılamaz; planda, kentsel tasarım projesinde,
sokak açılımı-cephe düzenlemesinde gösteri­
lenler dışında yeni duvar oluşturulamaz..”
8.2. “Doku Özelliklerinin Korunmasında
Yaygın Ölçülü-Büyük Yapı alanı Sınır­
laması”
“Geleneksel dokuda mevcut parseller bir­
leştirilerek büyük alanlar açılmasına; mevcut
doku özelliklerini, yapı, avlu-bahçe orantısı­
nı bozacak, alışılmışın üzerinde büyük taban
alanlı yapı yapılmasına; izin verilmez. (Fark­
lı koruma-geliştirme bölgelerinde uygulana­
bilecek en çok taban alanı ölçüsü ilgili bö­
lümde verilmiştir.)
8.3. “Utku Anıtı-Kale Görüntü Bütünlüğü-
KÖPRÜ ■
nün Korunmasında Yükseklik Sınırla­
ması”
“Kentin dikkat çeken görsel değeri, Utku
(Zafer) Anıtı ve buna geri plan (fon) oluştu­
ran Kale’nin dar kenardan görüntüsü koruna­
caktır.
Bunun için, Utku Anıtı’nın önündeki
meydandaki bakı noktasından Kale’ye doğ­
ru, Anıt-Kale aksı açıortay olmak üzere 50
derecelik bir dar açı içinde kalan kent mekâ­
nında, iki katta çok (saçak kotu h=6.50 m.
Ençok yükseklik) hiç bir yükseltiye izin veri­
lemez. Mevcut cami minareleri bu hükmün
dışındadır.
8.6. “Konut Dokusunda Açık-Kapalı Me­
kân ilişkisi, Avlu-Bahçe Oranlarının
Korunması”
“Kentsel Sit alanı içi ve dışındaki gele­
neksel konut dokusunda yaşam alışkanlıkla­
rının belirlediği açık-kapalı mekân ilişkisi
sürdürülmelidir. Bunun için parselde avlu ve
bahçelerin tüm parsel alanına oranı (en az
0. 10..en fazla 0.30.) korunmalıdır.”
“Bitişik yapı düzeninde, yapılar ön bah­
çesiz olacak; ancak yapının bir yanında yer
alan avlu-bahçe ön cephede doğrudan yola
açılırken, arka bahçe ile bütünleşebilecektir.”
“Tescilli ve çevresl değerli yapılar, avlu
ve bahçeleri, bahçe duvarları ve ağaç ve yeşil
varlığı ile korunacaktır.”
Dipnotlar:
1. Sözü edilen bu son konuda, planlama ve uygulama­
nın farklı aşamalarında Belediye İmar Dairesi Başkanı
olarak görev yapan değerli meslek adamı, bu gün Mi­
marlar Odası Afyonkarahisar Temsilcisi olan Yüksek
Mimar Eyüp GÜNGÖR’ün tarihsel geleneksel mekan­
lara karşı tutku derecesindeki korumacı davranışı yanı
sıra, bu yöreleri bir bütün olarak koruyabilmede plan­
lamaya olan inancı özellikle anılmaya değer.
2. Afyonkarahisar kenti (1973) (F.YETMAN) imar pla­
nı ile bunu izleyen ve kentin eşik alanları dışına taşarak
endüstriyel ve kentsel gelişmesini yönlendiren
(1989)(TOPALOĞLU/BERKSAN/TOPALOĞLU)
imar planı.
3. Afyonkarahisar Kenti tarihsel gelişme sürecine iliş­
kin kapsamlı bilgi için bkz.:
AKTÜRE, S., (1978) “19.Yüzyıl Sonunda Anadolu
Kenti Mekansal Yapı Çözümlemesi” ,ODTÜ., Ankara.
4. Afyonkarahisar Tarihi Kent Haritaları (1919) ve
(1945). Kaynak: Afyonkarahisar Belediyesi Harita Ar­
şivi
5. BİLSEL, S.G., (1994) “Afyonkarahisar Koruma
Planlaması Raporu” Araştırma ve Değerlendirmeler.
6. BİLSEL, S.G., (1994) “Afyonkarahisar Koruma
Planlaması Raporu” ‘Araştırma ve Değerlendirme’ so­
nuçları güncelleştirilerek özetlenmiştir.
7. Afyonkarahisar Tarihsel yerleşme alanlarında, Kon­
ya KTVK Kurulu’nca (1988 / s. 69) grid yerleşme do­
kusu ve çevresini içeren yaklaşık 13 hektar büyüklü­
ğünde bir alan Kentsel Sit olarak tescil edilmişken; Ko­
ruma Planlaması çalışmaları kapsamında yapılan belir­
lemelerle, tarihsel kentsel yerleşme alanında, bu kez
özgün organik doku özellikleri sergileyen mekanları da
kapsayan Sit alanı sınırları genişletilmesi önerisi geti­
rilmiş; Kurul’ca kabul edilen bu öneri ile karar(1993 /
s.1861) sonucunda Kentsel Sit sınırları içindeki alan
yaklaşık 23 hektar büyüklüğe erişmiştir. Geleneksel
yerleşme doku özellikleri tanımlayan tarihsel kentsel
dokunun bir bölümü bu son kararla bile Sit alanı sınır­
ları dışında bırakılmıştır.
8. Yürürlükteki imar planı (1989), tarihsel kentsel do­
kuda merkeze doğru artmak üzere, bitişik düzende iki,
üç, dört katlı kullanımlar getirmiştir. İzleyen yıllarda
yenilenmelerle gerçekleştirilen üç-dört katlı uygulama­
lar bu plan kararına uygundur. Konya KTVK Kurulu’nun kararı (1988) ile Kentsel Sit alanına alınan yer­
leşik alanlarda söz konusu plan karaları durdurulmuş
olsa da, tarihsel kentsel dokunun Kentsel Sit alanları
dışında kalan kesiminde plana gore uygulama sürdü­
rülmüştür.
9. BİLSEL, S.G., (1994) “Afyonkarahisar Koruma
Planlaması Raporu” ‘Planlamaya Yaklaşım’ dan alıntı­
larla geliştirilmiştir.
10. Dr. S.Güven BİLSEL’in müellifi olduğu “Afyonka­
rahisar Koruma Amaçlı İmar Planı” çalışmalarına,
Kültür Bakanlığı ihalesi ile 1992 yılında başlanılmış;
planlama sürecinin farklı aşamalarında geniş bir katı­
lımla hazırlanan Plan ve ekleri düzenlemeler Konya
KTV Koruma Kurulu’nca ve Afyonkarahisar Belediyesi’nce uygunluğü saptanarak 1994 yılında onanmıştır.
Dr. S.G. BİLSEL’in Proje Yöneticisi ve Kent Plan­
cısı olarak sorumluluk yükümlendiği planlama çalış­
malarında, Dr. I. AKSULU, Restoratör Mimar; A.A.
BİLSEL, Y. Mimar ve Kent tasarımcısı olarak etkin bi­
çimde katılmışlar, özgün katkıda bulunmuşlardır. Bu
çekirdek kadro dışında, planlama sürecinin farklı aşa­
malarında, Sanat Tarihçi, Peyzaj Mimarı, Arkeolog,
Toplum Bilimci (Halk Bilim uzmanı) akademisyenler,
kendi uzmanlık alanlarında yükümlülük üstlenerek;
yanı sıra çok sayıda Mimar, Kent Plancısı meslek
adamları ile mimarlık ve planlama öğrencileri, araştır­
ma ve projelendirme aşamalarında teknik destek sağla­
yarak; katkıda bulunmuşlardır.
11. Hızlı bir yapısal bozulma izlenen Ulucamii çevresi
ve kale girişi özel ilgi odağında doğrudan uygulama
yönelik ayrıntılı düzenlemeler günümüzde sürmekte­
dir. Bu stratejik öncelikli alanda ayrıntıda yapılan dü­
zenlemeler in ayrı bir yazı konusu yapılması düşünül­
mektedir.
SANAT
Konya 1. Ulusal Fotoğraf Yar>şmas>:
"KİMLİKSİZ MİMARİ"
Mimarlar Odası Konya Şubesinin hem
fotoğraf sanatını desteklemek hem de
fotoğraf ile mimari arasındaki ilişkinin
altını çizmek için geçtiğimiz aylarda
düzenlediği Konya 1. Ulusal Fotoğraf
Yarışması sonuçlandı.
Tek kategori baskı dalında, renkli
baskı fotoğrafların kabul edildiği
yarışmaya 508 eser katıldı.
Mehmet Bayhan, Turgay Kantarcı,
Faruk Ertunç, Sıtkı Fırat, M. Serdar Işık
ve Metin Berk'ten oluşan seçici kurul
tarafından yapılan değerlendirmede
7 eser ödüle, 42 eser de sergilenmeye
layık görüldü.
20 Ocak 2007 Cumartesi günü
Mimarlar Odası Konya fiubesi'nde
sergi düzenlendi ve yapılan törende
dereceye girenlere ödülleri verildi.
Ödül tö re n in d e dereceye g iren ler,
M im arlar Odası Konya Şubesi Başkanı Serd ar Isık'la b irlikte .
SANAT
ünümüz mimarisinin teknolojik ge­
lişmelerden soyutlanarak oluşturul­
ması düşünülemez. Mimarlık disip­
lininin oldukça yakın bir ilişki kurduğu bir
diğer disiplin ise bu gelişmelerden devamlı
beslenen fotoğrafçılık sanatıdır. Bu nedenle
Mimarlar Odası Konya Şubesi hem fotoğraf
sanatını desteklemek hem de fotoğraf ile mi­
mari arasındaki ilişkinin altını çizmek için
geçtiğimiz aylarda bir yarışma düzenledi.
Yarışmanın asıl amacı “Gerek tarihi gerek
doğal çevre içinde -bütünsel olarak- bulun­
duğu ortamı inkar eden veya geleneği yaşat­
mak adına geleneksel tarz ve öğelerle hiçbir
bağlantı kuramadığımız öykünmelerle orta­
ya çıkan, fonksiyonu ve cephesi arasında
ilişki endişesi olmayan, yani kimliğini tespit
edemediğimiz, kimlik bunalımı içinde olan
mimari oluşumları ortaya çıkarmak” olarak
açıklanırken teması ise “Kimliksiz M im ari”
olarak belirlendi.
Tek kategori baskı dalında, renkli baskı
fotoğrafların kabul edildiği yarışmaya 508
eser katıldı. Mehmet Bayhan, Turgay Kan­
tarcı, Faruk Ertunç, Sıtkı Fırat, M. Serdar
Işık ve Metin Berk’ten oluşan seçici kurul ta­
rafından yapılan değerlendirmede 7 eser
ödüle, 42 eser de sergilenmeye layık görül-
G
BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
İKİNCİLİK ÖDÜLÜ
ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ
ALİ SEVEN ÖZEL ÖDÜLÜ
BİRİNCİ MANSİYON
İKİNCİ MANSİYON
ÜÇÜNCÜ MANSİYON
İsmail Arzu Açıkel / Adapazarı
Bahadır Şimşek / Konya
Zeka Sağlam / İstanbul
İsmail Sadık Oğuz / İstanbul
Uğur fiahinoğlu / Konya
Orkun Avcı / İzmir
İsmail Arzu Açıkel / Adapazarı
SERGİLENME DEĞER BULUNANLAR
Nuran Sayın / Konya
Aykut Fırat / İzmir
Zeka Sağlam / İstanbul
M. Salcıoğlu / Konya
Ö. Uluer Topuz / İzmit
A. Fuat Altın / İzmit
Gülsün Zengin / İstanbul
Haluk Sargın / Ankara
İ. Sadık Oğuz / İstanbul
Selim Uçar / İzmir
H. Aydın Yahşi / Ankara
İsmail Tütün / İstanbul
C. Refik Ongan / İstanbul
M. E. Sacit Ünlü / İstanbul
İbrahim Ayşıl / İstanbul
Müge Eryılmaz / Ankara
Aydın Uçar / Antalya
Birol Üzmez / İzmir
Aziz Çataltepe / İstanbul
Osman Ermişler / Konya
Fehmi İçyer / İstanbul
Ömer Yağlıdere / Bursa
Cem Türkmen / İstanbul
Ahmet Güler / İstanbul
Nüket Küçük / İzmir
İsmail Aydın / Mersin
Sebahattin Özveren / İst.
Ahmet Seven / Konya
Bülent Umut / İstanbul
Birol Kıraç / Samsun
Feyza Berker / İstanbul
Levent Tosun / Edirne
SANAT
İsmail A rzu A çıkel'in
l.li k Ö dülü kazanan
fo to ğ rafı.
SANAT ■
2 .lik ödülü
B ah ad ır Sim sek
SANAT
3 .lik Ödülü
Zeka Sağlam
SANAT ■
A li Seven Özel Ödülü
İsmail Sadık Oğuz
"iı
■
m ;
Ij
M '
B EEİ
1. M ansiyon
Uğur Sahinoğlu
3 _ * . Mâ «1
[I n r
r İM
ı
' i
n
I?
İli
T
1
â
11
f lı
■*- İ H
III
~
ra iiıfı
«Htü!
SANAT
2. M ansiyon
O rkun Avcı
3. M ansiyon
İsmail A rzu A çıkel
YENİLİK ■
Henry BARDSLEYİ I 45
eni bir yaya köprüsü, “Simone de
Beauvoir Yaya Köprüsü” Paris’te,
Sen (Seine) Nehri’nin bir tarafından
öbür tarafına dalgalanıyor. Bu köprü benim
çalıştığım yer olan RFR tasarım mühendisle­
rinin ve Feichtinger mimarlarının bir ürünü.
Bir uçtan bir uca 270 metre -885 fut*olan bu uzun strüktür, geleneksel Paris köprü
formlarını anımsatmasına rağmen, köprü
tabliyesinin üç “şerit”i, yeni bir makas köprü
formunun iki kıvrımını takip ederek formu
tamamlamaktadır. Köprünün ana tabliyesi ve
iki yan tabliye, rıhtım tarafından asimetrik
bir şekilde sırayla yükselmekte ve alçalmaktadır.
Strüktür formel açıdan bir makas şeklin­
dedir ve kendi içindeki çekme ve basınç ar­
tışlarına karşı güçlü bir şekilde farklılaştırıl­
mış bir ağ strüktürdür. Strüktürel olarak köp­
rünün orta açıklığının arttığı yerde, yan şerit­
ler kesişim noktalarındaki kuytu alanları ne­
hir üzerindeki görünümleri ile kapatırlar. Pa­
ris’teki en uzun açıklıklardan birine sahip ol­
masına rağmen, yapı, modüler bir strüktür-
den ziyade birbirine bağlanan patikalar etki­
sini veren oldukça hafif bir strüktürdür.
Köprünün Çalışma Prensibi
İki paralel düşey makas düzlem, içte ve dışta
hacim oluşturacak şekilde 5’er metre arayla
yerleştirilmiştir. Bu düzlemler, manzarayı
engellememek için strüktür dışındaki yürü­
meye ait alanlarda yer almıştır. Bu düzenle­
me köprüyü enine oldukça narin yapmış, bu
narinlik yan açıklıklardaki süreklilikle güç­
lendirilmiştir.
Köprünün kesme kuvveti - makaslama
mukavemeti - , aynı tür yükler için, kıvrımın
artışının parabolik geometrisiyle, kısmi yük­
ler için de kolonlarla sağlanmaktadır. Parça­
ların uyumlu bir şekilde sehimi, çekme ve
basınç artışlarının farkını ayarlayarak ma­
kaslama mukavemeti -kesme kuvveti- sağla­
maktadır. Narin görünen bu strüktürün sehi­
mi, yapı desteklerindeki moment süreklili­
ğiyle kontrol edilmektedir. Bu makas sistem,
Paris Seine’in genel peyzaj durumuna uygun
şekilde tasarlanmıştır. Strüktür, flexible- es-
Henry Bardsley m ühendis, m im ar.
Köprü, bina, bina cepheleri vb.
ü zerinde çalışan, bosluklu y ap ıla r ve
cam dahil bir dizi m alzem e ile
ilgilenen bir yapı m ühendisidir.
Ove A ru p , Renzo Piano bürosunda
çalıştı, RFR M ühend islik eski başkanı.
YENİLİK
Boyuna kesit.
Enine kesit.
Temel boyunca kesit.
Ankraj seması.
Üstte, mavna ile şantiye yerine getirilen
ana tabiiye. Yanda, inşaat aşamalarından
görüntüler.
nek-dir, rüzgar ve yaya hareketini uyumlu
bir şekilde karşılamaktadır. Ayarlanmış kütle
amortisörleri hareket ivmelerini kontrol ede­
rek güvenlik ve konforu sağlamaktadır. Köp­
rü tabliyesi bu topolojiye uygun olarak göze­
nekli yapılmıştır.
Nehrin bir tarafından öbür tarafına olan
ana açıklık 190 metredir; her bir ayakta daha
az bir açıklık rıhtım tarafındaki yolları geç­
mektedir. Köprünün kenar ayaklarında, bir
çift maniyerist tarzda, zemine yerleştirilmiş,
düşey çekme plakası ve doğrusal destekler
kuvvetleri köprüden alarak temellere aktar­
maktadır.
ki kireç taşının altından yapıldı. Kazınan bu
alan tiksotrofik bentonit çamur ile sabitleşti­
rildi. Çelik donatı kafesler çamurun üzerine
oturtuldu ve bir tüple beton dibe döküldü.
Temellerdeki çekim kuvvetini arttıran çelik
halatlar, kireç taşı boyunca kendi boşlukları­
na göre oyulmuş çelik tüplerin içerisine çi­
mento ile monte edildi. Bu temel sistemi za­
man içinde meydana gelen gerilimleri ölç­
mek için sürekli olarak çeşitli düzeneklerle
donatıldı.
Köprü ayaklarının ankrajlanmas>
Temeller, kireç taşının altında bulunan de­
mirli betonla sağlamlaştırılmıştır. Önceden
gerilme hazırlanmış temel demirleri, yapıyla
ilgili dışarıdan kontrolleri yapmaya izin ve­
ren ve yapıdaki son değişikliklere müdahale
edilmesini kolaylaştıracak bir tasarıma dahil
edilmişlerdir.
Temeller, köprünün her bir ucunda rıhtı­
mın yanına döküldü. Düşük taşıma kapasite­
si ve rıhtımın düşük seviyesine olan sınırlı
ulaşımdan ötürü küçük bir freze makinesi
kullanıldı. Hafriyat, nehir tortusunun altında­
Bu süper strüktürün ana çekme plakaları,
zemindeki betonarme kirişlerin arka tarafına
basınç kuvveti uygulayan başlık üzerine ankrajlandı. Bu başlık, yapının inşaat yerine gö­
türülen ve yapılan ilk bölümüydü. Bu neden­
le beton temel duvarları onun çevresinde ka-
YENİLİK ■
lıp görevi görebilirdi. Köprünün orta yük­
sekliğinde temellerin küçük yüzeysel hare­
ketleri ve fabrikasyon hatalarından kaynak­
lanan sorunları karşılayan çelik/beton ara
yüzeylerdeki mertekler, strüktürde hoş kıv­
rımlar yapmak için kullanıldı. Düğüm nokta­
larında farklı çelik kesitlerinin karşılaşıldığı
yerlerde, basınç ve çekme artışlarının geçiş
yerlerinde ve kuvvet yönünde değişikliklerin
olduğu yerlerde, prefabrike çelik dökümler
kullanıldı. Kaynak ve döküm sürecinde daha
çok karşılaşılan problemler, ultrasonik ve X
ışınları testi ile tespit edildi ve kritik yerlerde
kesilerek onarıldı.
Yap> Bileşenlerinin üretimi
Çelik strüktürün yapımı Charleville-Mezieres ve Lauterbourg Nantes şehirlerinin
atölyelerinde yapıldı. Lamine çelik ve farklı
biçimlerdeki döküm çelikler manüel ve yarı
otomatik kaynak sistemleriyle monte edildi.
Strüktürün merkezi orta kısmı, kaynak
yapım koşullarının oldukça iyi olduğu bir
yer olan Lauterbourg’taki Rhine’de imal
edildi. Ardından, iki hidrolik asma motorlu
vagon üst düzenleri ile atölyeden nehrin is­
kele tarafında demirlenmiş olan bir çift mav­
na** üzerine bırakıldı. Daha sonra da inşaat
Yukarı ve aşağı kıvrımlı giden yürüyüş
yolları.
RFR tasarım mühendislerinin ve
Feichtinger Mimarlarının tasarımı Paris
Seine Simone de Beaviour yaya köprüsü.
Kıvrımlı yürüyüş yolları.
YENİLİK
Köprü genel görünüşü.
A lt üst bağlantısı.
Orta açıklıktan ve altan görünümler.
alanına mavna ile götürüldü.
Tasarımcılar ve mühendisler tasarımın
başlangıcından itibaren şiddetli titreşimlere
karşı dayanıksız fakat amortisörlerle kontrol
edilebilen narin bir strüktür üzerinde çalıştı­
lar. Rüzgar türbülansı hızı ve yaya yüklerini
önceden tahmin etmek için çeşitli modeller
üretip, adım adım farklı metotlarla geniş
kapsamlı çalışmalar yürüttüler
Fakat, gerçek strüktür, yerinde meydana
gelen sürtünme, hareket kabiliyeti ve ikinci
derece etkiler sebebiyle tasarım modelinden
ayrılmaktadır. Köprünün yapımından sonra,
strüktürün titreşimleri ölçülüp önceden yapı­
lan tahminlerle karşılaştırılmıştır. Modülle­
rin tekrarlama sıklığı, amortisör birimlerin­
deki parçaların belirlenmesini sağlamıştır.
Strüktürde görüldüğü gibi, yapıda meydana
gelen titreşimler, kitaplarda bulunan bağım­
sız durumlar kadar basit değildir. Aksine
köprü, dikey ve yanal kuvvetlerin ve burul­
madan kaynaklanan titreşimlerin karmaşık
bir şekilde birleşimine cevap vermektedir.
Bununla birlikte, basitleştirilmiş modüler bi­
rimler, amortisörlerin ayarlanmasında olduk­
ça faydalı olmuştur.
Çağdaş malzeme teknolojisi ve yapım
tekniklerini kullanma Paris’in ve bizim fir­
mamızın teknik açıdan modernlik geleneğini
devam ettirmektedir.
Çeviri: S. A rm ağ an GÜLEÇ
Proje Ekibi
Proje Sahibi: Direction de la V o irie e t des
Deplacem ents, City o f Paris
Yüklenici Firma: Jo in t V en tu re FA and RFR
Mimar: D ietm ar Feichtinger/ Feich tin ger A rch itectes
Mühendis: Henry Bardsley & M athias Ku tterer/ RFR
Danışmanlar: RFR-Stuttgart and Sepia
Aerodinamik Danışmanı: RWTH
Çelik Strüktür inşaatı: E iffel SA
Temel inşaatı: Soletanche Bachy
Kaynak: ArchitectureWeek
www.architectureweek.com/2006/1004/index.html
* Bir fut 30,48 cm
** mavna: Limanlarda, şamandıralara bağlı olarak
yükleme ve boşaltma yapan gemilerden, kıyılara
römorkör yedeğinde yük götürüp getiren tekne.
YENİLİK ■
Çeliğin kuvvet verdiği
hafiflik merkezli bir tasar>m
aris’in 37. köprüsü Fransızların sim­
ge isimlerinden biri olan Simone de
Beauvoir’ın adını taşıyor. Yaya köp­
rüsünün mimari tasarımcısı Dietmar Feichtinger için mesele, “Bercy ve Tolbiac köprü­
leri arasında kalan, Paris'in en geniş su şeri­
dini görsel ve cismani olarak engelleme­
mek” idi. Geleneksel inşaat malzemeleri
içinde yalnızca çelik, mimarın tahayyül etti­
ği yapının yaratılmasına elveriyordu. İşte bu
anlayış Feichtinger’i, RFR tasarımcılarıyla,
elbetteki alanında uzman olan Henry Bardsley’le birlikte çalışmaya götürdü.
B
Hassas bir dengeleme
Yaya köprüsü, Sen nehrini tek bir adımda ge­
çen ana yapıyla, bu yapının her iki ucunda
kıyı şeridini takip eden otoyollara uzanan
(herbiri 150 tonluk) iki ayaktan oluşuyor.
Ana yapı, merkezi mercek ve bumerangı
cağrıştıran iki payanda olmak üzere üç ayrı
kısım ihtiva ediyor.
Mercek, 106 metre uzunluğunda bir kesit
olup, iki göz biçiminde kesişen çelik eğriden
oluşuyor: Sıkıştırılmış kemer ve gergin zin­
cir eğrisi (dışbükey asma kemer).
Her altı metrede bir konuşlanmış, yapının
tamamını sağlamlaştıran ve "dikilitaş" tabir
edilen paralel çelik bağlantı çubukları (askı­
lar) bu iki eğriyi birleştiriyor. Zincir eğrileri­
nin bumerang biçimli payandalarca üstlenen
gerilme yükleri zemine tutturulmus 15 cm
kalınlığında dikey desteklerle, sıkıştırma
yükleri ise kemerlerce doğrudan zemine ile­
tiliyor. Bu düzenleme böylece yaya köprüsü­
nün statik ve dinamik kararlılığının yanısıra
yayaların rahatını temin ediyor. Feichtinger'in deyişiyle “yapının birbirini pekiştiren
iki kısmı, yani kemer ile asma katener birbi­
rini dengeliyor ve bu iki birleşen eğri içiçe
geçen patikaları tanımlıyor”.
Derleyen: Zehra SENOGUZ
www.otua.org/dossier-thematique/
passerelle-beauvoir/
Kaynak:
Üstte, orta açıklık alanlarıyla köprü.
Zincir eğrisi (asma kemer) yükünü, ana yapının her iki ucundaki (biçimi bumerangı çağrıştıran) birer
payanda kaldırmakta. Bu çelik parçalar 15 cm kalınlığında ağır levhalardan üretilmiş.
Ortada, kıyı yaya çıkısı. Altta, gece köprü üstü.
12 metre genişliğe sahip olan köprü, meşe terasıyla köprü yayalar için ferah bir geçiş yeri sağlamakla
kalmayıp, (sergiler, sahaflar gibi) geçici atraksiyonları da barındırabilecektir.
YARIŞMALAR
ANTALYA VARSAK BELEDİYESİ
BELEDİYE HİZMET BİNASI
PROJE YARIŞMASI SONUÇLANDI
1. Ödül: Emel AKAR SÖNMEZ
2. Ödül: Recep ESENGİL - Zeynep ESENGİL
3. Ödül: Selda ERGİN
1. Mansiyon: Mehmet AKIŞ
2. Mansiyon: Alper ÖDEN
3. Mansiyon: Şebnem SARAÇOĞLU
4. Mansiyon: Berk SAATÇİ
5. Mansiyon: Hüseyin YASAR - Eşref YAZGAN
f 1. Ödül: Emel AKAR SÖNMEZ
VAttSAK 6 ELEDİYE HİKMET BİNAÜI
YARIŞMALAR ■
■
■
M
SI
l
52
J
ı
ı
i
EĞİTİM
MİMARLIK EĞİTİMİNE YENİ BİR BAKIŞ:
GAZİ ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ
MİMARLIK BÖLÜMÜ
ULUSLARARASI KIŞ OKULU
Nazan KIRCI-Zeynep ULUDAĞ P 3
ünya çapında yaşanmakta olan sos­
yal ve teknik gelişmeler her alanda
olduğu gibi mimarlık mesleği ve eği­
timi üzerinde de etkili olmakta ve mimarlık
pratikleri ve ürünlerinin yenilenmesini ge­
rektirmektedir. Bu bağlamda mimarlık eğiti­
mi kültürel, mesleki ve bilimsel yenilenmeye
gerek duymaktadır.
Mimarlıkta iyi eğitim, ancak gelişmiş bir
mimarlık ortamında başarılı olabilir. Bu orta­
mın zenginliği ve gelişmesine katkı sağlama­
nın bir yolu öğretim üyelerinin gerek ulusal,
gerekse uluslar arası ortamlarda yapılan ve dü­
şünülenleri tanımak, anlamak ve bilgi birikimi
sağlamak üzere yapacakları çalışmalardır.
Mimarlık eğitiminin temel kurgusunu da
tasarım stüdyoları oluşturmaktadır. Tüm mi­
marlık okullarının eğitim programının ortak
bileşeni olan tasarım stüdyoları pedagojik yak­
laşım, konu, içerik ve yöntem açısından zaman
içinde, okullar ve ülkeler arasında farklılıklar
göstermektedir. Eğitim ortamındaki bu farklı­
lıklar, kültürel ve entelektüel kimliklerin ko­
runması ve sürekliliği açısından çok olumlu
D
olmakla birlikte mimarlık disiplini içerisinde
oluşacak zengin bilgi ve deneyim paylaşımı­
nın da ortamını hazırlamaktadır. Mimarlık
okulları bu açıdan yalnızca paylaşma ve tartış­
ma ortamını sunmakla kalmamakta aynı za­
manda entelektüel çerçevede gelecek vizyonu­
nun oluşmasına, yaratıcı çözümlerin ve yeni­
liklerin de kurgulanmasına yardımcı olmak­
tadır.1 Bu açıdan değişik kuramlardaki tasarım
stüdyosu deneyimlerinin araştırılması ve gerek
öğrenciler gerekse öğretim elemanları tarafın­
dan deneyimlenmesi önem kazanmaktadır.
EAAE Çahşmalar>
Avrupa Birliği Ülkeleri Üniversitelerinin iş­
birliği ve eşgüdümünü öngören Bologna
Deklarasyonu ve Avrupa Ortak Yüksek Öğ­
retim Alanı konusundaki gelişmeler Türk
Yüksek Öğretim Programının yenilenmesi
için bir fırsat olarak görülmüştür ve çalışma­
lar sürmektedir. Doğal olarak mimarlık eğitimi üzerinde de etkili olan bu gelişmeler karşısında Avrupa Mimarlık Okullarının takınacağı ortak tutuma ilişkin çalışmalar EAAE
Nazan KIRCI, D r.,O ğ r. Gör.
z e y nep u l u D a ğ , Y r d. Doç. D r.
Gazi Ünıversıtesı M ühend |s hk
M im arlık Fakültesi
M im arlık Bölüm ü
EĞİTİM
(European Association for Architectural
Education) önderliğinde kurulan alt grup ça­
lışmaları ile sürdürülmektedir.
Gelişmeler sonucu ortaya çıkan başlıca
konu gerek öğrenci gerekse öğretim üyeleri­
nin Dolaşım Değişim (Mobility & Exchange) Programlarıdır. Bu programlar Socrates,
Erasmus ve benzer adlarla yürütülen prog­
ramlardır. Avrupa Mimarlık Okulları, ait ol­
dukları ülkelerin yerel, sosyal, kültürel, yasal
ve yönetsel bağlamda karşı karşıya kaldıkları
zorunluluklar çerçevesinde gelişecek yeni
eğilimlerin anlaşılmasına, ortak gelecekleri
ile yüzleşmek üzere eğitim programlarını ye­
niden yapılandırırken üst düzeyde düşünce
ve eylem birliği gerçekleştirilmesine olanak
sağlamak üzere diyalog ve dolayısıyla ‘tanı­
şıklık’ geliştirilmesinin önemini fark etmiş­
lerdir.2
Uluslararası Düzeyde Çahşmalar
Değişim-dolaşımı desteklemek üzere mimar­
lık okulları öğretim programı dışında ancak
programı tamamlayıcı nitelikte ulusal ve/veya uluslararası etkinlikler düzenlenmektedir.
Bu etkinliklere bir örnek Belçika-Antwerp’deki Henry van de Velde Enstitüsü Ta­
sarım Bilimleri Fakültesi Mimarlık Okulu’nda ADSL Week diğer örnek ise Gazi
Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fa­
kültesi Mimarlık Bölümü’nde Gazi Winter
School adı altında düzenlenen etkinliklerdir.
Her iki model de amaç uluslararası bir ortam
yaratarak gerek öğrenci gerekse öğretim üye­
lerinin tasarım eğitiminin yanı sıra kültürel
alış verişlerine de olanak tanımaktır. Mimar­
lık eğitiminde kültürel alışverişin, geleneksel
ve yerel özelliklerin ortaya konması ve sür­
dürülmesi açısından değeri büyüktür. Gele­
ceğin mimarisini tartışırken, mimari tasarı­
mın yalnızca problem çözmek olmadığı, kar­
şılıklı bilgi ve deneyim alışverişiyle farklı
problemlerin ve çözümlerin paylaşılması ge­
reği ortaya çıkmaktadır.3 Bu nedenle ulusla­
rarası etkinlikler mimarlık eğitiminde önemli
bir yer tutar.
Uluslararas> K>ş Okulu
(Gazi Winter School) 2003, 2004
GÜMMF Mimarlık Bölümünde Doç. Dr.
Nur Çağlar tarafından sunulan ve yürütül­
mekte olan 2003 yılında birincisi düzenlenen
Uluslararası Gazi Kış Okulu (Gazi Winter
School), değişim ve dolaşımı desteklemek
üzere geliştirilmiş bir etkinliktir. Yabancı mi­
marlık okullarından davetli olarak okulumu­
za gelen akademisyenlerin Kış Okulu haftası
içerisinde farklı tema ve içerikteki yürüttük­
leri stüdyo (workshop) çalışmalarına 15-20
civarında öğrenci katılmaktadır. Katılımcı
öğrenciler, yabancı öğretim üyelerinin kendi
mimarlık okullarından beraberlerinde getir­
dikleri öğrencilerle Türkiye’deki çeşitli mi­
marlık okullarından etkinliğe katılan öğren­
ciler ve Gazi Üniversitesi Mimarlık ve Şehir
ve Bölge Planlama Bölümü öğrencilerinden
oluşmaktadır. Etkinlik haftası boyunca stüd­
yolarda gelişen tasarımlar etkinliğin son gü­
nü tüm katılımcı akademisyen ve öğrencilere
açık bir final sunuşla sergilenmektedir.
Kış Okulu etkinliğinin akademik yılın kış
ve bahar sömestrlerinin ortasında olması ve
her yıl Şubat ayının ilk haftası gerçekleştiril­
mesi kararlaştırılmıştır. Gazi Kış Okulu 2003
3-7 Şubatta 2003’de gerçekleştirilmiştir.
Tüm Kış Okulu etkinliklerinin dili İngiliz­
ce’dir.
2003 yılındaki ilk etkinliğe Slovenya (2),
Makedonya, Almanya, Cezayir, Belçika
(3)’dan beraberlerinde 20 yabancı öğrenci ile
8 konuk öğretim üyesi katılmıştır. Ayrıca
Türkiye Mimarlık Okullarından 50 öğrenci
ile GÜMMF Mimarlık Bölümü öğrencileri
olmak üzere 130 kadar öğrenci katılmışlardır.
Olanakların son derece kısıtlı olmasına
karşın GÜMMF öğrenci ve öğretim üyeleri­
nin büyük özverileri ile bu etkinlik çok sıcak
bir ortamda, çok verimli ve yararlı olarak ta­
mamlanmıştır. Stüdyo çalışmaları içinde gö­
nüllü olarak görev alan GÜMMF Mimarlık
Bölümü öğretim elemanları yaptıkları değer­
lendirmede bu tür etkinliklerin mimarlık eği­
timini güçlendirmek ve iyileştirmede katkısı
olacağına inandıklarını ifade etmişlerdir. Her
şeye karşın konuk öğrenci ve öğretim üyeleri
okulumuzdan iyi anılarla ayrılmışlardır. Bu
tür arkadaşlıklar mesleki işbirliklerine dö­
nüştüklerinden ve ortak projeler geliştirilme­
sine olanak tanıdığından çok büyük önem ta-
EĞİTİM ■
şımaktadır. Avrupa Birliğine giriş çabasında
olan ülkemizin her alanda bu tür işbirliklerine gereksinmesi vardır.
Bu başarı GÜMMF Mimarlık Bölümü’nü
Kış Okulu etkinliklerini sürdürmek ve ku­
rumsallaştırmak konusunda yüreklendirmiştir. Gazi Kış Okulu 2004 (Gazi Winter School 2004) 2-6 Şubat 2004 tarihlerinde gerçek­
leştirilmiş. Bu etkinliğe Türkiye, Avusturya,
İtalya (2), Almanya ve Polonya (2)’dan katı­
lan davetli profesörler beraberlerinde getir­
dikleri 25 yabancı öğrenci ile katılmıştır.
Tüm katılımcı öğrenci sayısı 100 civarında
olmuştur.
Uluslararası Kış Okulu 2005
31 Ocak-4 Şubat 2005 tarihleri arasında Gazi
Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nün ev sahip­
liğini yaptığı Uluslararası Kış Okulu’nun
üçüncüsü TÜBİTAK’ın Bilimsel Toplantı
Destekleme Programı çerçevesinde aldığı
fon ve Knauf’un sponsorluğunda gerçekleşti­
rilmiştir. Proje yürütücüsü Nur Çağlar’ın
sunduğu etkinlik bu yıl Zeynep Uludağ’ın
koordinatörlüğünde, Esin Boyacıoğlu, Nazan
Kırcı, Adnan Aksu, Fulya Özmen, Nakış Karamağaralı ve Murat Sönmez’in organizasyo­
nunda gerçekleşmiştir. Organizasyona destek
veren öğrencilerimiz Mehmet Arıdoğan, Ay­
ça İleri, Gizem Gülen, Melis Eyüboğlu, Seden Cinasal, Tolga Ergin, Elif Zilan, Mete
Sezer, Nur Durmaz, Elif Gök, Ezgi Us, Meral
Yılmaz, Pınar Ünal, Çiğdem Yılman ve İhsan
Yıldırım’ın değerli katkıları yadsınamaz.
Tüm tasarım stüdyolarına GÜMMF Mimar­
lık Bölümü öğretim elemanları; Yrd. Doç.
Dr. Pınar Dinç, Öğr. Gör. Dr. Tayfun Yıldı­
rım, Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Kurtay, Öğr. Gör.
Dr. Neşe Yeşilkaya, Uzman Önder Aydın,
Araş. Gör. Uğurtan Aybar, Araş. Gör. Dr. Mediha Gültek, Araş. Gör. Gülsu Harputlugil,
Araş. Gör. Dr. Merve Akansel, Araş. Gör. Ar­
zu Özen, Araş. Gör. Esra Özkan, gönüllü ola­
rak katkı koymuş ve destek vermiştir. Bu kat­
kılar hem stüdyonun yürütülmesi ve öğrenci­
ler arasında koordinasyonu sağlanması, hem
de misafir profesörlerin sosyal etkinliklere
katılımını ve etkinlik boyunca organizasyon
ile olan ilişkilerini koordine etmek açısından
çok değerli ve önemli olmuştur.
Kış Okulumuzla ilgili detaylı bilgiye
http://www.mmf.gazi.edu.tr/mimarlik/kisokulu.htm linki aracılığıyla ulaşmak müm­
kündür. 2005’te etkinlik çerçevesinde yedi
workshop açılmıştır. İtalya, Almanya ve Bel­
çika’dan gelen misafir profesörlerin berabe­
rinde getirdikleri ve Türkiye’deki diğer mi­
marlık okullarından gelen öğrencilerle bir­
likte yaklaşık 100 öğrenci bu etkinliğe katıl­
mıştır. Tüm kış okulu etkinliklerinde olduğu
gibi yabancı öğrenciler Gazi Üniversitesi mi­
marlık Bölümü öğrencileri tarafından misafir
edilmiştir.
Gazi Üniversitesi Uluslararası Kış Okulu
2005 etkinliğine; Prof. Johann Peter Scheck
(University of Applied Sciences, Regensburg, Almanya) “The New Living After
Tsunami”, Tijl Eyckerman, (Henry Van De
Velde Institute Antwerp, Belçika) “Dwelling
and Modernity”, Doç. Dr. Zuhal Ulusoy,
Ph.D. Yrd. Doç. Dr. Emine O. Incirlioglu
(Bilkent University, Department of Landscape Architecture and Urban Design, Türkiye)
“Making a Town”, Prof Dr. Heiner Krumlinde (Bochum University of Applied Sciences, Almanya) “Parasite”, Prof. Irene Lund
(Institut Superieur D’architecture De La
Communaute Française-La Cambre, Brussels, Belçika) “Emotional Houses”, Doç.
Dr. Gülser Çelebi, Araş. Gör. Dr. Mediha
Gültek, Sponsor: Tepe Knauf, Yalçın Emmi­
ler (Mimar) Teknik Asistan Serdar Akbay
(İnşaat Mühendisi) “Designing With White
Gypsum Stone”, Prof. Manfredo Manfredini (Politechnico Di Milano, Milan, İtalya)
“Urban Skyfronts 2.1 Extreme Housing”
başlıklı workshop stüdyoları ile katılmış­
tır.
D ip n o tla r:
1. Projects Review 01/02 Architectural Association,
London, 2002, s.5
2. Çağlar, Nur, 2003, “Avrupa Y üksek Öğretim Alanı
Şekillendirme çalışmaları Sürerken Mimarlık eğiti­
minin geleceği Üzerine Düşünce ve Eylemler: Hanya
Buluşmaları”, M im a r h k , sayı: 314, Mimarlar Odası
Yayını: Ankara, Kasım-Aralık 2003, ss.39-42.
3. Konu ile ilgili olarak Broadbent’in belirtilen
makalesine bakılabilir.Broadbent, Geoffrey, 1995,
“Architectural Education”, E d u c a tin g A rc h ite c ts ,
Pearce, M. ve Toy, M. (derl.), Academy Editions,
Londra, ss.10-24.
EĞİTİM
Tsunamiden Sonra Yeni Yasam
r
THE NEW LIVING AFTER TSUNAMI
Johann Peter SCHECK
Tayfun YNdmm - Gülsu Harputlugil
Jo han n Peter Scheck, Prof.
University o f A pp lied Sciences,
Regensburg , A lm an ya
Tayfun Y ıld ırım , D r., Ö ğr. Gör.
Gülsu H arpu tlu gil, A raş. Gör.
GÜ M im arlık Bölüm ü
üzlerce yılda gelişen her şeyi yıkma­
ya üç saatlik tsunami yetmişti. Geliş­
tirmek, değiştirmek ve daha iyiye
dönüştürmek acaba ne kadar zaman alacak­
tır? Kuşkusuz yeniden yapımlar hassasiyet­
ten uzak ve hızlı olacaktır ve insanlar kuşak­
lar boyu taşıdıkları kimlik değerlerini unuta­
caklar.
Bu stüdyoda öğrenciler, yerliler için deniz
kenarında tasarlanacak yeni bir yerleşim ala­
nında üzerinde çalışmaya başladılar. Sıkıcı
konut projelerine karşıt olarak yeni endüstri
teknikleri ve strüktürlerin keşfedilmesi he­
deflenmekteydi. Yaşam birimlerinin dağılımı
ve yerleşim yöntemi, tekrarlar, yeni bina
formları ve sosyal hayatın yeni olguları üze­
rinde durulacak ve tartışmalar bu alanda ge­
liştirilecekti.
Sri Lanka ve Sumatra’da yaşanan tsuna­
mi felaketi mağdurları için yeni konut yapı­
larının tasarımında ana hedef hızlı inşa edile­
cek, ucuza mal olacak, mümkünse kullanıcı­
ların kendi kendilerine imal edebilecekleri,
zamanla oluşabilecek tsunamilere dayanıklı
ve kültürel yapıda özellikle yaşayanların üre­
time katılacakları mekan ve donanımları içe­
recek fiziksel çevrenin yaratılmasıdır. Tasa­
rımda sadece maket ve dijital ortam simülasyonlarının kullanılması istenmiştir.
Bu stüdyo çalışmasına gönüllü olarak ka­
tılan 16 (Türk, Alman ve İtalyan) öğrenci, 4
er kişilik 4 grup halinde kendilerine tahsis
edilen bilgisayarlar, dijital projektörler ve
maket malzemeleri ile çalışmışlardır. Bu
grupların ürettiği projeler aşağıda sergilen­
miştir.
EĞİTİM ■
1. Grup: Sahilde bölgenin egzotik atmosfe­
rine bağlı yapı teknolojisi olan ahşap strüktürde imal edilmiş hafif konutlar, ahşap
ayaklar ile yerden yükseltilmişlerdir. Bu ko­
nutlar denizden gelecek olası tsunami şoku­
na karşı önlerine yerleştirilen beton korugan
duvarlar ile korunmaktadır. Konutlar; yöre
köy yerleşimleri biçiminde organik yerleşti­
rilmiş, kentsel tasarıma ait ana cadde , ta­
li yol, meydanlar, kavşaklar gibi kentsel
elemanlardan kaçınılmıştır.
2. Grup: Kent dokusu birbirine dayanıklı taş
duvarlar ile yaslanan konutlar ve avlu duvar­
larının örüntüsü ile oluşmaktadır. Bu şebeke
yapısındaki dokuda konut bahçeleri olası tsu­
nami taşkınına karşı dayanıklı kapılar ile ko­
runmuş, su baskını labirent gibi düşünülmüş
olan ve aynı zamanda su kanalı görevi göre­
cek ara yaya yollarının, suyun yönünü değiş­
tirerek hızını ve gücünü azaltmayı hedefle­
miştir.
3. Grup: Bu grubun köy yerleşimi tasarı­
mında da, geleneksel yöntemlerle inşaatı ya­
pılacak konutlar, önlerinde yapılacak ve ola­
sı tsunaminin ilk çarpma etkisini yok edecek
betonarme veya taş duvarlar ile korunmak is­
tenmektedir. Buna ek olarak; konut yerleşim­
lerinin olabildiğince sel baskınının etkilerin­
den uzak olabilecek tepelerde olması öneril­
mektedir..
4. Grup: Bu grup, sahilde yerleşen konut
gruplarını gemi benzeri, dalgalan yaracak bi­
çimde yerleştirilen betonarme duvarlar ile
tsunamiden korumaktadır. Bu önleme ek ola­
rak, konutlar olası su taşkınında yüzebilen
döşemeler ile imal edilecektir. Böylesi bir
tsunami nında, yükselen su ile yerinden kal­
kan ve yüzen konutlar, yerinden uzaklaşma­
mak için betonarme çerçeveler ile bulunduğu
noktada tutulmakta, sadece su düzeyine bağ­
lı olarak yüzebilmektedir.
EĞİTİM
Konut ve Modernlik
DWELLING AND MODERNITY
Tijl EYCKERMAN
Pınar Dinç - Esra Özkan
eknolojik yenilikler, ekoloji, parçasallık ve kentsel büyüme gibi zama­
nımızın global problemlerinde ya da
en azından modern kent formunun şiddetli
şekilde değişimine bir yanıt getirmenin güç­
lüğü , modern mimarların enerjilerinin bü­
yük kısmını özel konut yapımına harcaması­
na neden olmuştur. Modern konut, mimarla­
rın çağın değişen ruhunun yarattığı çeşitli
problemlere biçimsel yanıtlarla deneyimlediği form bulma laboratuarı olarak kullanıl­
mıştır.
Modern mimarlık aydınlık, ferahlık ve
açıklığın esas olarak alındığı bir tür esnek,
B
Tijl Eyckerm an, P ro f., Dr.
Henry V an De V eld e Institute
A n tw e rp , Belçika
Pınar Dinç, Y rd . Doç. Dr.
Esra Ö zkan, A raş. Gör.
GÜ M im arlık Bölüm ü
anonim mekanları yarattı, ya da Walter Benjamin’e göre birlikte yaşamanın yeni bir yo­
lunu bulmak denenebilirdi, biri__(_) _
eşitlik ve serbest bırakma üzerine temellendi.
Kent bağlamında konut kalitesinin yansıma­
ları ve tartışmaları, bina üretimini strateji­
sinde değişiklik yapma ihtiyacı bu stüdyo
(workshop) çalışmasının hedefleridir.
Bu stüdyo, günümüzde konutun var oluşu
ve yaşamda yer tutuşuna yönelik problemle­
rin, duyarlı ve mimari içeriği olan çözümlere
ulaştırılması üzerinedir. Çalışma, her bir öğ­
rencinin kendi yaşamakta olduğu evin planı­
nı çizmesi ile başlamıştır. Bu planlar üzerin­
de, gündelik yaşantıda rahatsızlık yaratan,
sevilmeyen, beğenilmeyen unsurlar işaret
edilmiştir. Daha sonra her öğrenci, evinin fo­
toğraflarını da ekleyerek bir sunum paftası
hazırlamıştır. Bu pafta üzerinden, sorunlar,
stüdyo yöneticisi ile tartışılmıştır. Bu bire bir
tartışmalar, farklı kültürlerden ve jeneras­
yondan olan yönetici ile öğrencilerin birbir­
lerini tanıma ve yaşam bilgilerini paylaşma
ortamı olmuştur.
İkinci aşama, dünya konut literatüründen
seçkin örneklerin incelenmesidir. Bu örnek­
ler, stüdyo yöneticisi Tijl Eyckerman tarafın­
dan önceden hazırlanmış dijital imgeler ha­
linde ortama sunulmuştur. Örnekler arasında,
Alvar Aalto, Mies van der Rohe, Le Corbusier, F.L. Wright gibi mimarların, mimarlık ta­
rihi ve teorisinde yer tutmuş konut çalışmala­
rı yer almaktadır. Bu eserlerin görüntüleri (iç
ve dış mekan), plan, kesit ve eskiz çizimleri
her bir öğrenci tarafından gözden geçirilmiş,
her birine ait destekleyici yazılı metinler de
okunmuştur. Mimarın ne yapmaya çalıştığı
ve hangi mimarlık araçlarını kullandığı anla­
şılmaya çalışılmıştır.
Üçüncü aşama, elde var olan planlar ve
sorunlar ile ikinci aşamada irdelenmiş olan
çözümlerin sentezlenmesidir. Bu sentezlemede, varolan sorunlara çözüm geliştirmek
yerine, varolan sorunları giderecek ama mi­
mari olarak da bir değer ifade edecek öneri­
ler ortaya konmaya çalışılmıştır. Örneğin, so­
runları ile var olan konut, bilindik düzende
bir apartman dairesi iken, onun bu bağlamı
yok sayılmıştır. Problem - örneğin; manzara-
EĞİTİM ■
dan ya da gün ışığından yararlanamamaüzerine odaklanılmış, aynı cins probleme çö­
züm getirmiş olan seçkin örneklerin izinden
gidilerek salt bu problemleri çözmeye yöne­
lik tekil öneriler ortaya konmuştur. Önerile­
rin bir araya getirilmesi ya da var olan konu­
tun bu öneriler doğrultusunda yeniden tasar­
lanması yoluna gidilmemiştir. Noktasal
problemlere noktasal çözüm önerileri getiril­
mesi yeterli görülmüştür.
Tüm bu çalışmalarda amaç, var olan me­
kansal ve yaşamsal değer alanlarının soyut­
lama ve kavramsallaştırma yoluyla dünya
mimarlık literatürünün içeriği ile ilişkilendirilmesi, katılımcıların ürün sunma ya da ta­
sarım yapma düzleminde değil, soyutlama
ve kavramsallaştırmayı içeren anlama, dü­
şünme ve ifade etmeye yönelik becerilerinin
geliştirilmesidir. Farklı dil ve kültürlerin de
yüz yüze geldiği bu çoğul ortamda, konuşu­
lan dil ve onun etkili kullanımının yanında,
kağıt üzerindeki şematik ve soyut anlatımlar
da önemli iletişim araçları olmuştur.
Bir Kent Yapmak
MAKING A TOWN
Zuhal ULUSOY - Emine O. İNCİRLİOĞLU
Murat Sönmez
u stüdyo, kentin oluşum olgusuna
dahil olan süreçlerin tartışılacağı bir
platformu sağlamayı hedeflemekte­
dir. Sonuç ürün fiziksel olarak süreçteki du­
rumu, sürecin sözel ifadesindeki senaryoyu
ve bu sürece dahil olan aktörleri anlatan bir
model sunumu olacaktır. Bu varsayımın te­
melinde kent yaratımının (making a town)
tüm süreci coğrafi, kültürel, sosyal, tarihsel,
fiziksel ve doğal bütün bağlamsal faktörlerle
güçlü ve karışık şekilde ilgilidir. Bu yüzden,
kent yaratımı, bahsedilen boyutlarıyla ortaya
çıkan model üretiminin ötesinde bir deneyim
olacaktır.
Bu atölye süreci, kentin oluşması ve bu
oluşuma neden olan süreçlerin tartışılmasını
kendisine hedef seçmiştir. Öncelikli olarak
somut bir modelleme ile başlangıç yapmıştır.
Bu modelleme bir maket çalışmasıdır. Maket
çalışması teller, plastik hamur, her türden
hırdavat malzemeleri, mukavvalar, vidalar,
kaplama malzemeleri ile gerçekleştirilmiştir.
Maket süreci her tasarımcının kendi kişisel
senaryosunu oluşturulması ile başlamıştır.
B
Zuhal Ulusoy, Doç. Dr.
Em ine O. in cirlioğlu , Y rd . Doç. Dr.
M urat Sönm ez, A raş. Gör.
GÜ M im arlık Bölüm ü
EĞİTİM
Bu senaryo bir topografya tasarımının so­
mutlaşması sürecidir. Katılımcılar kendi se­
naryoları ve seçtikleri malzemenin süreklili­
ğinde önceden boyutu 25x25 ve 25x50 cm
olarak belirlenen büyüklüklerde bir topog­
rafya tasarımı yapmışlardır.
Atölye sürecinin ikinci aşamasında elde
edilen topografya ve senaryoların toplam bir
büyüklük elde edebilmek amacıyla bir araya
getirilmesidir. Ölçeklerin birbirine yakınlaş­
tırılması, aynı malzeme ve yapım teknikleri
ile oluşturulmuş parçaların eşleştirilmesi ve­
ya birbirinden çok farklı görünen parçaların
eşik-ara parçalarla uyumlu hale getirilmesi
ikinci aşamada gerçekleştirilmiştir. Gelişme­
lerin sözlü tanımlanması ve aktörlerin içinde
olduğu bir süreç ve senaryo olarak bir sahne­
de son üretime yönelik bir önerinin oluştu­
rulmasına çalışılmıştır. Bu varsayımın teme­
linde kent yaratımının tüm süreci coğrafi,
kültürel, sosyal, tarihsel ve doğal, bütün bağlamsal boyutlarıyla yer alır.
Sonuçta bir araya getirilen ve bir bütün­
lük oluşturulan kent modeli, gerçek bir kente
ait tüm süreçleri üzerinde barındırarak ha­
cimli ve somut bir model görüntüsüne kavuş­
muştur.
Kent yaratımı, boyutları, topografik po­
tansiyelleri, alt yapısı ve her türlü zihinsel
üretimi ile kendi fiziki varlığının ötesinde bir
deneyim alanı olarak katılımcılara açılmış­
tır.
EĞİTİM ■
arazit’ bir nesne olarak göçebe gibi
serbest yaşamak ve bağımsız olmak
için bir metafor gibi görünür. Diğer
yandan bir parazit önceki yararsız alanda ye­
ni bir amaç için bina ya da yıkıntının kulla­
nılmasıdır
Parazit stüdyosu konu olarak Ankara ör­
neğinde yatacak, çalışacak ya da bir süre için
yaşanması için yeni bir çözüm bulunması he­
deflenmiştir. Bu nedenle, konu 1-2 kişilik bir
çatı ya da herhangi bir ana gövde üzerinde
hızlı inşa edilecek küçük konut sistemleri ya­
ratmak olarak belirlenmiştir. Dış ölçek ve ta­
sarım modern, eğlenceli ya da orijinal olma­
lıdır. Dış yüzey iklim koşullarına dayanıklı
olmak zorundadır.
İlk olarak alan seçimine karar verilmeli,
zemin yüzey ve ana gövdeyi tanımlayan ana­
lizler yapılmalıdır. Paraziti yerleştirmek için
ana kriter hava, görüş alanı, ışık ve gölge,
kent ve trafik bağlantısı olmalıdır.
Ankara’da 1929’da inşa edilmiş olan ve
bugün atıl bir durumda bulunan Gaz Fabrika­
sı, tasarlanacak parazit yapıların yerleşeceği
alan olarak belirlenmiştir. Workshop çalış­
maları ilk gün, Prof. Dr. Heiner Krumlinde’nin “parazit kavramını, doğadaki parazit­
ler ve biçimlerini, mimarlıkta parazit olma
durumunu ve konuyla ilgili çağdaş mimarlık­
tan örnekleri” içeren sunuşu ve sonrasındaki
tartışmalarla başlamıştır. İkinci gün öğrenci­
lere serbest elle Gaz Fabrikasının eskizleri
çizdirilerek, binanın öğrenciler tarafından al­
gılanışı tartışılmıştır. Üçüncü gün komplek­
sin maketi yapılmış ve eski binanın sahip ol­
duğu farklı potansiyelleri kullanacak parazit
yapının strüktürü, konumu, işlevi ve biçimi
üzerine görüşler oluşturulmaya başlanmıştır.
Son iki gün ise maketler ve eskizlerle çalışıl­
mış, finalde de bir powerpoint sunuşu hazır­
lanarak, elde edilen ürünler sergilenmiştir.
Grup içinde öğrencilerin konuyu farklı
bakış açılarıyla ele almaları, ürünlerin zen­
ginliğini de beraberinde getirmiştir. Çalışma­
ların tümü işlevsel anlamda, mevcut Gaz
fabrikasının olanaklarını kullanarak ona pa­
razit olma durumunu sağlamışlardır. Çalış­
maların bir bölümü biçim olarak doğadaki
parazitlere doğrudan öykünmüşler veya do-
E
Parazit / PARASITE
Heiner KRUMLINDE
Önder Ayd>n - Merve Akansel
ğadaki diğer biçimlenmeleri kullanmışlardır.
Bazıları ise böyle bir kaygı taşımaksızın, iş­
levsel anlamda parazit olma durumuyla
yetinip, farklı biçimlere yönelmişlerdir.
Spider
Capsule
Crystal
Hullahoop
Prisma
H einer Krum lin d e, Prof. Dr.
Bochum University o f A pp lied
Sciences, A lm an ya
Snail
X house
Framework
Ö nder A y d ın , Uzm an.
M erve A ka n sel, Dr. A raş. Gör.
GÜ M im arlık Bölüm ü
EĞİTİM
Anılarımızın 'Duygusal Evleri'
MAPPING 'EMOTIONAL HOUSES' OUT
OF YOUR MEMORY
İrene LUND
Cüneyt Kurtay
İrene Lund, Prof.
Institut Su perieur D 'arch itecture De
La Com m unaute Française La Cam bre, Brussels, Belçika
Cüneyt K u rtay , Y rd . Doç. Dr.
GÜ M im arlık Bölüm ü
aşantımızı geçirdiğimiz mekanlar bir
şekilde değişir. Bu mekanlara verdi­
ğimiz kişisel değerler de değişkenlik
gösterir. Bu çalışmanın amacı, yaşadığımız
bir mekandan edindiğimiz gerçek yaşam de­
neyiminin önceki duygusal deneyimimizle
karşılaştırılıp, geliştirilmesi ve bu durumun
analiz edilmesidir. Çalışılacak konu, yer ola­
rak anılarımızda öznel değerlerle yüklü me­
kanlar ve bunların mimarlık sunum teknikle­
riyle birleşmesidir. Katılımcıların konuta ait
mekan deneyimlerini diğerleriyle tartışmaya
ve karşılaştırmaya, sonuçta mimari iletişime
açmaya çalışması hedeflenmiştir.
Herkes, uzun ya da kısa dönem de yaşadı­
ğı konutta, örneğin çocukluk evi, arkadaşı­
nın evi, aile bireylerinden birinin evi, hatta
halen yaşamakta olduğu evle ilgili olarak ya­
şam deneyimlerini taşır. Konutun seçimin­
den sonra stüdyonun ilk adımı hafızada yer
aldığı şekliyle konutun çizimi olmuştur. Bu
mekanların boyutu, nasıl organize edildiği,
özellikleri ve rasyonel olmayan yönleri ne­
lerdir gibi soruların yanıtları aranmıştır.
Çalışmanın ilk bölümünde öğrenciler yu­
karıdaki amaç doğrultusunda bireysel olarak
çalışmaya yönlendirilerek küçükken yada
yakın geçmişte kendilerini etkileyen, hafıza­
larından gitmeyen bir mekanı yada mekanın
bir bölümünü, yakın çevresi ile mümkünse
yapının tamamını çizmeleri istenmiştir. Çi­
zim tekniği olarak herhangi bir kısıtlama getirilmeyip öğrenciler ifade tekniği açısından
serbest bırakılmıştır.
İkinci bölümde gruplar oluşturularak, her
gruptaki öğrencilerin bireysel olarak etkilen­
diği, duygusal olarak ihtiyaç duyduğu
mekanları içeren tek bir yapı oluşturmaları
istenmiştir. Her grup etkilendiği konuları
analiz ederek, buna cevap verecek yapı tasar­
lamış ve değişik ifade teknikleri ile sunmuş­
tur.
EĞİTİM ■
Designing with White Gypsum Stone
ış Okulu’nun sponsorlarından olan
Knauf firması, teknik eleman ve
malzeme desteğiyle bu stüdyonun
oluşmasına ve yürütülmesine destek vermiş­
tir. Yapı sektöründe lider; yarattığı Alçıpan
markasıyla öncü ve yenilikleri her zaman be­
raberinde sürükleyen Knauf’un eğitim tırının
adı HAYATTIR. Bu tınn içinde eğitim semi­
nerleri düzenlenerek, Knauf Alçıpan Sistem­
lerini anlatan detay maketleriyle öğrencilere
uygulama ve malzemeye dokunma imkanı
tanınmaktadır.
“Bir yapı malzemesinin farklı yorumlarla
kullanılabilirliğinin irdelenmesi” temel yak­
laşımı çerçevesinde “alçı panolar” ele alın­
mış ve kış okulunda bir stüdyo çalışması ya­
pılmış ve yapılan tasarım uygulanmıştır.
Doğadan kolayca elde edilebilen alçı, çe­
şitli üretim teknikleriyle ve farklı biçimlerde
işlenerek yapı malzemesi olarak binalarda
yoğun olarak kullanılmaktadır. Yerinde uy­
gulanan sıvalar, bölücü duvarlarda ve asma
tavanlarda kullanılan ‘hazır panolar’ bu bağ­
lamda bilinen yapı malzemeleridir. Özellikle
iç mekanlarda duvar yüzeylerini oluşturma­
da alçı panolardan yararlanma oldukça yay­
gındır.
Stüdyoda, başlangıçta alçı panoların gele­
neksel uygulama yöntemleri ve destekleyici
konstrüksiyon malzemeleri konusunda çalış­
malar yapılmıştır. Daha sonra stüdyolar ara­
sında kalan geçiş alanı üzerinde karşılıklı iki
duvar yüzeyi seçilmiş ve proje sergilemek
amacıyla bu yüzeyler farklı yaklaşımlar ile
biçimlendirilmiştir. Bir duvar yüzeyinde Tepe-Knauf tarafından sağlanan ‘alçıpan’ mal­
zemesinin verimli kullanımı dikkate alınmış
KNAUF ALÇIPAN HAYATTIR!
Gülser ÇELEBİ - Mediha GÜLTEK - Yalç>n EMMİLER - SERDAR AKBAY
Sponsor TEPE KNAUF
*
"■
*
w M
İJ £
ı~
*
Ira
ve yüzeyin kaplanması kısa sürede tamam­
lanmıştır. Diğer duvar yüzeyinin biçimlendirilmesinde “puzzle” kavramından yola
çıkılarak bir tasarım ve doku çalışması yapılmıştır.
Sonuçta tasarım ve uygulamada öğren­
ciler malzemenin kullanılabilirlik özelliğini
irdeleyebilme şansını elde etmişlerdir.
—
â
J
gğK t
Gülser Çelebi, Doç. Dr.
M ediha G ü ltek, A raş. Gör.
GÜ M im arlık Bölüm ü
Y a lç in Em m iler, M im ar.
Serd ar A kb ay, inşaat M ühendisi,
T e k n ik A sistan.
Sponsor: Tepe K n au f
EĞİTİM
Kentsel Yüzler 2.1 - Sıradısı Konut
URBAN SKYFRONTS
2.1 - EXTREME HOUSING
r
Manfredo MANFREDINI
Neşe Yeşilkaya
M anfredo M an fre d in i, Prof.
Politechnico Di M ilano , M ilan,
İtalya
Neşe yeşilkaya, Dr.
GÜ M im arlık Bölüm ü
lobal olarak kentlerin genişleyip bir­
leşmesinin kaotik yapısında, rasyo­
nellik alanlarının katmanlaşmış ger­
çek / potansiyel mekan sistemlerinin yok ol­
ması, parçalanmış bilgi bölgesi için değişen
gizli mekanlar çalışmanın sorunsalıdır.
Manfredo Manfredini 2005 Kış Okulu’nda gerçekleştirdiği atölye çalışması bir
önceki yıl yürüttüğü çalışmanın devamı ya
da bilgisayar yazılımlarına yaptığı çağrışım­
la ikinci versiyonu olarak gelişti. Manfredini’nin bilgisayar yazılımlarına yaptığı bu
mecazi ifadeden de anlaşılabileceği gibi bil­
gisayar ortamına, dijital dünyaya dönük bir
tasarım anlayışı var. Ancak bu yaklaşım yal­
nızca dijital dünyanın, bilgisayar yazılımları­
nın ve internetin sağlığı teknik olanaklarla sı­
nırlı kalmayan geniş bir kuramsal tabana sa­
hip.
Bu kış okulunda ele aldığı problem Gazi
Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nin yakın çevresi oldu. Önce ayrı analiz
grupları halinde çalışan öğrenciler finalde
tek bir ortak, sunuş ve ürün ortaya koydular.
İlk aşamada öğrencilerden anahtar kelime­
lerle okul çevresinde analiz etmek istedikleri
sorunları tespit etmeleri istendi. Gelen öneri­
ler arasında oylama yapılarak analiz grupları
“zonlar”, “bina cepheleri, yüzeyler”, “sınır­
lar” gibi başlıklarla belirlendi. İkinci gün öğ­
renciler bu analizlerini bilgisayar sunuşu ile
aktardılar. Bu sunuşlarda ortaya konan en
önemli problem, Celal Bayar Bulvarı ve De­
miryolu nedeniyle kentin kesintiye uğramış
olduğunun tespiti oldu. Maltepe, Anıttepe,
Mebusevleri, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı
ve okulun yakın çevresinin demiryolu aksı­
nın diğer tarafına Sıhhiye ve Ulus’a bağlanamadığı belirlendi.
Bu tespitin ardından gelen aşamalarda
öğrenciler Manfredini’nin geniş entelektüel
birikiminden ve bilgisayar konusundaki tec­
rübelerinden fayda sağladılar. Bir taraftan
alanın maketi yapılıp, fotoğrafları çekilerek
dijital ortama aktarılırken, diğer taraftan in­
ternetten taramalar yapıldı. Guy Debord ve
Situationist hareket’ten, Bartlett’ta yürütülen
Space Syntax çalışmalarına kadar geniş bir
EĞİTİM ■
alana referansla kuramsal bir açılım sergilen­
di. Çizim programlarında 3 boyutlu çizimler
yapılıp, renkli grafik sunuşları hazırlanırken,
sloganlar ve ‘toplum mekanı nasıl üretebilir?’gibi güncel sorularla posterler hazırlan­
dı. Aslında bu kalabalık içinde tasarımı ya da
mimari ürünü yakalamak oldukça güçtü. An­
cak genel olarak kentin kopan iki yakasını
birbirine bağlayan büyük bir üst ‘örtü’ ya da
‘ağ’ tasarlandığını söyleyebiliriz. Bu ağın al­
tında kalan kentte yaşamın ne olacağı gibi
soruları, bir kış atölyesi için tasarımın kav­
ramsal bir aşama olduğunu düşünerek ertele­
yebiliriz. Burada öğrencilerdeki tasarım he­
yecanı ve yüksek motivasyonu not etmekte
fayda var. Manfredini olağan üstü enerjisi ile
öğrencilerin ilk iki gün geç saatlere kadar ça­
lışmalarım, son iki gecede sabahlayarak he­
yecanla işlerine sarılmalarını sağladı. Süre­
cin kendisi de en az ürün kadar eğitici oldu.
Tijl Eyckerman “Concept & Context”,
Prof. Irene Lund “The Idea Competition For
Place Flaggy in Brussels” ve Öğr. Gör. Dr.
Nakış Akgül “The Excavation and Ruins of
Ani” başlıklı seminerleriyle renklendirdiği
Kış Okulu etkinliği, güçlü akademik yararı­
nın yanı sıra, kültürel ve sosyal etkinlikle­
riyle de akademisyen ve öğrencilere olumlu
bir iletişim ortamı sağlamıştır. Kış Okulu
2005 katılımcıları beraberlerinde getirdikleri
öğrencilerle birlikte bu zengin kültürel ve en­
telektüel ortamı Gazi Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi öğrencileri ve Türkiye’deki diğer
Mimarlık Okullarından etkinliğe katılan öğ­
rencilerle birlikte paylaşmıştır.
Bu çalışmaların, öğrencilere kısa sürede
tema ve programı anlama, karar verme ve
uygulama becerisi kazandırmanın yanı sıra,
değişik kültürlerin ve farklı mimari birikim­
lerin bir araya gelip paylaşıldığı bilimsel bir
ortam oluşturma konusuna katkısı yad­
sınamaz. Avrupa Birliği çok uluslu çalış­
maların önemini erken fark edip GENÇLİK
programları başlığı altında kültürel kaynaş­
mayı geliştirmek için büyük destek vermek­
tedir. Bu programlarda amaç kültürel alış­
veriş olmasına rağmen kulanılan araç sivil
toplum örgütlerinin faaliyetlerinin özendiril­
mesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa ay­
nı amacı güden ama mesleki eğitime ağırlık
veren akademisyen ve öğrenci değişim ve
dolaşımını destekleyen bu tür bilimsel etkinlinliklerin sürdürülmesi ve desteklenmesi,
ülkemizin kısıtlı kaynaklarını kullanırken
üniversite gençliğine hizmet eden daha ras­
yonel bir yaklaşım olarak değerlendiril­
melidir.
ÇEVİRİ
Mimarlığın Beşinci Boyutu
AYDINLATM A
|”Michel ELLENBERG
u yazıda, aydınlatma sanatının mi­
marlık için önemi aktarılmaya çalı­
şılmıştır. Bununla ilgili olarak Pa­
ris’te yer alan “La Conciergerie” isimli tarihi
yapıda gerçekleşen bir uygulamadan söz
edilmektedir.
“Sanat“ ve de “sanat” vardır: ana (majör)
sanatlar ve küçük-ikincil- sanatlar (minör).
Güzel sanatlar ekolünün yani “beaux-arts”m
geleneğine göre, mimarlık, heykel, resim ve
gravür ana sanat dalı unvanını almaya hak
sahibi iken, ev dekorasyonu, mobilya tasarı­
mı, aydınlatma, tekstil ve hatta moda gibi
gündelik hayata zevk ve parıltı katan çok sa­
yıda uğraş, zanaatkâra, sanatçıya veya sanat
teknisyenine emanet edilmektedir. Uğraşları
”uygulamalı sanatlar”, “artdeco” veya “design” kategorisine sokulmaktadır.
Yeterince olmasa da şu gerçek biliniyor:
Aslında ana sanatlar ve küçük sanatlar diye
çok keskin bir ayrım yoktur. İkinci kategori­
de yer alan sanatlar kendi tasarım alanların­
da, ana sanat dallarına kıyasla gelişmelere
daha açık olduklarını ve hayal gücünü daha
fazla kullandıklarını gösterebilmişlerdir.
B
Burada daha henüz tanınmayan ya da çok
az tanınan bir sanattan söz edilmek isten­
mektedir: Söz konusu sanat “ışıklandırma”
sanatıdır. Mimarlığa kıyasla “sonradan orta­
ya çıkmış” veya ikinci dereceden bir sanat
gibi görünebilir, ancak bağımsız bir sanat ni­
teliğindedir. Bu sanat, kent ortamında gide­
rek önemli bir yer teşkil etmeye başlamıştır;
alış-veriş merkezleri, tiyatro ve sinemalar,
garajlar, endüstriyel atölyeler, gökdelenlerin
ortak mekanları ve metro istasyonları gibi
yer altı veya penceresiz mekanları yaşatabil­
mek, hayat verebilmek için kaçınılmaz bir
gereklilik olmuştur. Boyuna ve derinlemesi­
ne gelişen kentsel medeniyet, içerisine ışığın
getirilmesinin zorunlu olduğu yeni kapalı
mekânlar icat etmektedir. Gündüz kadar gece
de yoğun bir şekilde yaşanan kent muhteşem
bir göz alıcılığına sahiptir. Ve gece de yaşa­
nabilir olması için de bir kreatörün ışığı var
edebilmesi gerekiyordu. Bu ışık oluşturula­
bilmektedir. Ancak bu kolay olmayıp,
”Elektrik perisinin” büyüsünden faydalana­
rak mümkün olabilmiştir.
Işık tasarımcısı mimari projelerin dışında
ÇEVİRİ ■
tutulamayacak, onunla uyum içinde olan bir
işbirlikçidir. Fotoğrafçılıkla ilgili kitaplarda
yer alan, projektörün bir heykelin etrafında
farklı yerlerde konumlandırılması deneyini
herkes çok iyi bilmektedir. Işık kaynağının
konumuna, şiddetine, rengine, bir filtre ile
yumuşatılmasına, yoğunluğuna ve yayılma
şekline göre heykel karakter değiştirmekte
ve kişi üzerinde çok farklı izlenimler bırak­
maktadır. Aynı şekilde, ışık tasarımcısı me­
kânlara karakter vermekte, içinde yaşayacak
olanlara ortamın tadını ve havasını sunmak­
tadır.
Bu mimari aydınlatma sanatında, insanla­
rı etkileyen ve şaşırtan bir özel alan vardır ki
o da tarihi eserlerin aydınlatılmasıdır. Avrupa
mimarisinde yer alan etkileyici Roman bazi­
likaları, kilise altı mezarlıkları veya ortaçağ
şatolarının karanlık girişleri onları inşa eden­
ler tarafından nasıl düşünülmüştü acaba?
Çünkü o dönemde uzun süreli aydınlatma ol­
madığı için bu mimari eserleri kimse göremiyordu. Bu eseler karanlığa terk edilmiş vazi­
yette, sanki elektriğin icat edilmesine kadar
bitkisel bir yaşam sürdürüyorlardı. Aynı şe­
kilde bahçe ve sarayların geometrik bütün­
lükleri ve düzenlerinin kuş bakışı olarak algı­
lanabilmesi için balonların ve uçağın keşfe­
dilmesi bekleniyordu. Eski mimar ve ustala­
rın sezgilerini bu noktada anlamak güç gö­
rünmektedir. Elektrikle gelişen aydınlatma
sanatı yakın dönemlere ait bir değer verme
olgusudur. Mimarlığın tarihsel serüveni dik­
kate alındığında, bu yeni olgu büyük anıtsal
yapıların yeniden değerlendirilmesine imkân
vermektedir. Suni ışık çağımızda mimari mi­
rasa getirilen bir “son işlemdir”. Paris’te yer
alan “La Conciergerie” adlı tarihi binanın su­
ni aydınlatması yakın bir zamanda yeniden
elden geçirildi (Resim 1).
Ağır yapının ünü de çok güzel anılarla
dolu değil aslında. Fransız krallarının ilk sa­
rayı idi ve 14. yüzyılda Louvres sarayının
Seine nehrinin karşı kıyısında inşa edilmesi
ile terk edildi. Bir servis binasına ve ardın­
dan da hapishaneye dönüştü. Acı tarihsel ha­
tıralarla dolu bu yapı, Marie-Antoinette ve
Robespierre gibi şahısların giyotine götürül­
meden önceki yaşamlarını en son geçirdikle­
ri yerdir. Bu yapının zemin katında, 13. ve
14. yüzyıldan kalma kral muhafızları için in­
şa edilen büyükçe bir salon bulunmaktadır.
Bu salonun üst örtüsünde gotik dönemde sık­
ça kullanılan sivri çapraz tonozlar “Kaburga
tonoz” yapım tekniği ile ayakta tutulmakta­
dır. Günümüze kadar dumandan dolayı si­
yahlaşan ve kirlenen bu silah odası 2000 yılı
için tamamen temizlendi. Aydınlatma uygu­
laması da Roger Narboni ‘ye emanet edildi.
Resim 1
La Conciergerie Binası: Paris'te az
sayıdaki ortaçağ yapılarından
birisi olup 10. ve 14. yüzyıllar arasında
kralların sarayı olmuştur. Sonra
hapishaneye dönüştürülmüştür.
Günümüzde bir müze binasıdır.
Bu sanatçı 10 seneyi aşkın bir süredir “M i­
marlığı ışıklandırma“ işiyle uğraşmaktadır.
Dış mekân ve iç mekânla ilgili çok sayıda
uygulaması bulunmaktadır. La Conciergerie
binasının aydınlatması işi oldukça zor görü­
nüyordu. Tarihsel ünle damgalanmış bir mi­
marinin ortaya çıkartılması gerekiyordu. Si­
lah odası Paris kentinin en geniş kapalı sa­
lonlarından birisidir. İsli ve karanlık tavan,
sergilenen silahların üstünde kurşun bir örtü
gibi duruyordu. Bu ağırlık hissi, gerçekleşen
temizleme işlemiyle ve yenileme çalışmala­
rıyla giderildi. Bu sayede salonun görünüşü
hafifledi, sarımsı bir gökyüzü altında yer
alan bir palmiye bahçesine dönüşmüş gibi ol­
du (Resim 2). Bu etki sahip olduğu gotik ka­
raktere tezat teşkil ettiğini söylemek müm-
» A 1A* I f x%
sHt a U i
1
WY ‘ j I
Resim 2: Büyük Salon.
64 m. uzunluğunda, 27,5 m. genişliği
olan Büyük Salon'un yüksekliği ise
8,5 m.yi buluyor.
ÇEVİRİ
kündür. Kaburga yapım sistemi tavandan ge­
len yükleri aşağıya doğru birleştirerek sütun­
ların sabit mihverlerine doğru aktarmaktadır.
Oysa sanatçının “ışık” tasarımı tonozlu açık­
lıklara yükseklikle beraber maddeselliğini
azaltan bir hafiflik hissi bırakmaktadır. Işık­
landırma ile düşük yükseklikli bu salon, üze­
rinde taşıdığı ağır binanın yükünü unutarak
havadar bir mekân haline dönüşmüştür. Be­
raberinde başka bir etki de ortaya çıkmıştır:
19. yüzyılda salonun bazı açıklıkları uygun­
suz sütunlarla desteklenmiştir. Temizleme ve
aydınlatma işlemleri, uyumsuz olan sonra­
dan eklemeyi gün yüzüne çıkarmış oldu (Re­
sim 3).
Elektrik sayesinde oluşturulan aydınlat­
ma teknikleri ve bu bağlamda gelişim göste­
ren “ışıklandırma sanatı” tarihi binada zaman
içerisinde peş peşe meydana gelen değişim­
lere son dokunuşu gerçekleştirmektedir. As­
lında daha fazlasını yapmaktadır; şimdiye
dek çok fazla bilinmeyen yeni bir mimarlık
semantiğini ortaya çıkarmaktadır. Yer çekim
kuvvetini tersine çevirmekte ve ona yeni bir
anlam yüklemektedir.
Fransızcadan tercüme ve derleme: Fatih CANAN
Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü Araş. Görevlisi
Resim 3:
Sonradan ilave edilen sütunlar
Kaynak:
http://www.exporevue.com/
magazine/fr/lumieres_palais.html
Resimlere ait kaynak: http://www.paris-photo.net
ETKİNLİKLERİMİZ ■
KONYA MİMARLAR ODASI
ETKİNLİK HABERLERİ
MİMARLAR ODASI KONYA ŞUBESİ
X. DÖNEM YÖNETİM KURULU
Başkan
: M. Serdar IŞIK
Başkan Yrd. : Mustafa SÜTİÇEN
Sekreter Üye: İhsan KILINÇARSLAN
Sayman Üye : Zeki ÜNEN
Üye
: Hüseyin BASAR
Üye
: Mehmet KOYUNCU
Üye
: Abdullah NALTEKİN
9 Şubat 2006
4-5 Şubat 2006 tarihlerinde yapılan
Genel Kurul ve seçimlerin ardından yapılan
ilk Yönetim Kurulu toplanlantısından.
ETKİNLİKLERİMİZ
18 Şubat 2006
IX. Olağan Genel kurulda seçilen Yönetim Kuruyu asıl ve yedek,
Şube soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu asıl ve yedek, Şube
Denetleme kurulu asıl ve yedek, Delege asıl ve yedek üyelerinin
katılımıyla Şubemiz Mimar Evi'nde, "X. Dönem Çalışma ilkeleri"ni
tespit etmek amacıyla kahvaltılı toplantı düzenlemiştir.
4 Mart 2006
Üyelerimizle Bera Otel'de X. Dönem çalışma ilkeleri ve
Komisyonlarının tesbiti amacıyla bir toplantı düzenlenmiştir.
17 Mart 2006
Fibrobeton firmasının ürün tanıtımını
sağlamak amacıyla firmanın katkılarıyla
şubemizce yemekli bir toplantı organize
edilmiştir.
ETKİNLİKLERİMİZ ■
17-19 Mart 2006
Yönetim kurulu üyelerimiz Afyon'da
gerçekleştirilen merkez Yönetim kurulu
toplantısına katılmışlar, toplantı sonrası
Temsilciliğimiz de ziyaret edilmiştir.
24-25 mart 2006
Kütahya Seramik tesisleri ve Bursa Yapı
Yaşam Fuarını kapsayan temnik bir gezi
düzenlenmiştir.
10 Nisan 2006
Mimar Sinan'ı Anma Etkinlikleri
çerçevesinde Şubemiz "Arka bahçesi"nde,
Prof. Dr. Haşim Karpuz ve
Yrd. Doç. Dr. Osman Nuri Dülgerler'in
konuşmacı olarak katılımları ile
bir söyleşi düzenlenmiştir.
ETKİNLİKLERİMİZ
4 Nisan 2006
Harita Mühendisleri Oda yönetimizi ziyaret
etmiştir.
14-15-16 Nisan 2006
Mimarlar Odası Genel Merkezi'nin 40. Olağan
Genel Kurul ve Seçimlerine Yönetim kurulumuzca
katılım sağlanmıştır.
19 Nisan 2006
Konya Belediye Başkanı Tahir Akyürek'le kent
sorunlarını konuştuk.
18 Nisan 2006
Şubemizde üyelerimize, Archicad programının son
hali firma yetkililerince tanıtılmıştır.
ETKİNLİKLERİMİZ ■
4 - 6 Mayıs 2006
İstanbul Yapı Fuarı'na teknik bir gezi düzenlenmiş,
üyelerimizin katılımı sağlanmıştır.
ETKİNLİKLERİMİZ
16 Mayıs 2006
Üyelerimizin katılımıyla ideCAD programının
tanıtımı yapılmıştır.
29 Mayıs 2006
Üyelerimize hizmet amacıyla oluşturulan bilgisa­
yar laboratuarı açılışı yapılmıştır. Archicad,
Autocad ve 3D-Max kursları mimar eğitmenler
tarafından eğitim vermeye devam etmektedir.
30 Haziran 2006
Şube binamızda, Konya Fotoğraf Amatörleri
Derneği'nin şubemiz işbirliğiyle gerçekleştirdiği
Fotoğraf sergisi ve Konfad üyelerinden Cahit
Sağlık'ın "Eski Konya Evleri" konulu saydam
gösterisi gerçekleştirilmiştir.
10-30 Temmuz 2006
Şubemiz ve SÜ Mimarlık Bölümü öğrencilerine
Konya Mevlana Külliyesi ve çevresindeki tarihi
dokuda mimarlık ve kentsel tasarım ölçeğinde
tespit çalışmaları yaptırılmıştır.
ETKİNLİKLERİMİZ ■
27 Temmuz 2006
Üyelerimizin daha iyi kaynaşmalarını sağlamak amacıyla
Meram Damla Aile Çay Bahçesi'nde aileleriyle birlikte
katılım sağladıkları "beş çayı" düzenlenmiştir.
27 Ağustos 2006
Çatalhöyük ve Klistra'ya
teknik bir gezi düzenlenmiştir.
14 Eylül 2006
ilimizde bulunan belediyelerin uygulamalarıyla ilgili
üyelerimizle bilgilendirme toplantısı düzenlenmiştir.
ETKİNLİKLERİMİZ
15-17 Eylül 2006
19. Uluslararası Ankara Yapı Fuarı ile birlikte Abant, Amasra,
Safranbolu ve Beypazarı'nı kapsayan bir teknik gezi
düzenlenmiştir.
29 Eylül 2006
Fotoğraf sanatçısı Özkan Arıkantürk'ün Tibet, Nepal, Hindistan
ve İran'ı kapsayan saydam gösterisi üyelerimiz ve Konfad
üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
2 - 8 Ekim 2006
"Dünya Mimarlık Haftası" çerçevesinde, Şubemiz 2 Ekim günü
bir basın açıklaması yapmış, 6 Ekim 2006 tarihinde de
"Hayalindeki Evi Resmet" konulu resim etkinliği ve üyelerimize
ait mimari sunum proje sunumları gerçekleştirilmiştir.
1 Kasım 2006
ilimizde bulunan meslek odalarıyla birlikte, belediyelerin
uygulamalarıyla ilgili yemekli bir basın toplantısı
düzenlenmiştir.
3 - 5 Kasım 2006
Antalya'da düzenlenen Baucon Yapex Uluslararası Yapı
Fuarı'na teknik bir gezi düzenlenmiştir.
17 Kasıml 2006
Fotoğraf sanatçıları Mehmet bayhan ve Sıtkı Fırat'ın saydam
gösterileri üyelerimiz ve Konfad üyelerinin katılımıyla
gerçekleştirilmiştir.
14 Aralık 2006
Üyelerimizle 2. istişare toplantısı yapılmıştır.
ETKİNLİKLERİMİZ ■
13-14 Ocak 2007
Türkiye Mimarlık Politikasına Doğru, Mimarlık ve
Kent Buluşmalarının 3.sü Mersin'de
gerçekleştirildi. "Göç, Barınma Sorunu ve
Mimarlık" konulu panel ve teknik geziye
şubemiz katılımı sağlanmıştır.
20 Ocak 2007
fiubemizce düzenlenen,
"Kimliksiz Mimari" konulu Konya
1. Ulusal Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni ve
Sergisi gerçekleştirilmiştir.
508 eserin katıldığı ve
17 Kasım 2006 tarihinde sonuçlanan yarışma
sonucunda 7 eser ödüle, 42 eserde seçici kurul
tarafından sergilenmeye değer görülmüştü.
YAYIN TANITIMLARI
Kojın Karatan ı
M e ta fo r
O la ra k
M im a ri
M etafor Olarak Mimari
metis
T Kojin KARATANİ
"M etafor Olarak Mimar i",
Kojin K a ratan i, Çev: Barış Y ıld ırım ,
M etis yay ., 2006, İstanbul, 216 sf.
ariyerine Japonya’da bir edebiyat
eleştirmeni olarak başlayan Kojin
Karatani’ nin bu kitabını klasik disi­
plinlerden herhangi birine dahil etmek ol­
dukça zor. Temel kavramın “mimari irade
“olduğu kitapta mimari ile birlikte iktisat,
dilbilim ve felsefe de kendilerine yer bulu­
yor.
Batı’nın düşünce geleneğine hayli uzak
bir ülkeden bakan Karatani, Batı geleneğinin
temelinde “ Platonun ‘oluş’ karşısında ‘yapma’yı -kararsızlığı ve belirsizliği bertaraf
edecek bir ‘yapı oluşturma girişimini- öne
çıkarışını” görüyor. Bu görüşten hareketle
metafor olarak mimarinin çeşitli alanlardaki
-felsefe, edebiyat, şehir planlamacılığı, dil­
bilim, kültürel antropoloji, siyasal iktisat,
psikanaliz ve matematik- düşüncelerde nasıl
yer bulduğunu geniş kapsamlı bir şekilde
analiz ediyor.
“Yapma”, “ Oluş”, “Öğretme ve Satma”
adlı üç ana başlık altında iddiasını ortaya ko­
yan yazara göre mimari “yapanın kontrolünü
aşan bir yapış ya da oluş olması anlamında
kusursuz bir olay”. Hiçbir zaman sadece bir
idea olarak tasarımın gerçekleşmesinden iba­
ret olmayan mimari kavramına getirdiği bu
eleştiri ışığında kitap, günümüz dünyasına
yönelik şu saptamayı yapıyor: “Bizimle aynı
ortak kuralları paylaşmayan öteki ile,
ötekilerle kurulabilecek muhtemel ilişkiler­
den bağımsız, tekbenci ya da saf bir
tasarımın -dolayısıyla yapının ya da sis­
temin de- mümkün olmadığı söylenebilir.”
YAYIN TANITIMLARI ■
Tasarım ve Suç
Hal FOSTERİ r 9
ağdaş sanat kuramı ve eleştirisine
politik bir ufuk getiren Princeton
Üniversitesi sanat tarihi profesörü
Hal Foster, “Tasarım, ve Suç” adlı kitabında
son dönemde mimarlık ve tasarımın, sanat
ile eleştirinin kültürel konumunda gerçekle­
şen değişimlere dair değerlendirmelerde bu­
lunuyor. Önsözünde temel amacının “günü­
müzde söz konusu olan eleştirel olanaklara
işaret etmek, alternatiflerden yana olma yö­
nünde karşı konulmaz bir eğilimi güçlendir­
mek” olduğunu belirten yazar kitabını iki ana
başlık altında şekillendiriyor.
İlk bölümün başlığı “ Mimarlık ve Tasa­
rım ”. Yazar bu bölümde tasarım odağında
pazarlama ve kültürün iç içe geçişini, tasarı­
mın gündelik hayata ne şekilde nüfuz ettiğini
anlatıyor. Mimari eksende ise mimarlık dün­
yasının iki önemli ismi Frank Gehry ve Rem
Koolhas ele alınıyor. Gehry’nin mimari uy­
gulamalarından bahsedilirken Koolhas’ın
küresel kent dönüşümleriyle ilgili kuramsal
çerçevesi inceleniyor
Foster, “ Sanat ve Arşiv” ana başlığını ta­
Ç
şıyan ikinci bölümde modern sanat ve mo­
dern müze kavramları arasındaki ilişkiyi ir­
deliyor. Devamında 19.yy’ da sanat tarihinin
geçirdiği kavramsal evrim tartışılırken, ABD
merkeze alınarak sanat eleştirisinin içine
düştüğü durum gözler önüne seriliyor. Kita­
bın sonunda ise tüm bunlara rağmen modernizm ve postmodernizm sonrasında sanatın
yaşamaya devam etmesini sağlayan faktörle­
ri sıralıyor.
“Tasarım ve Suç” 1900’lü yılların başın­
dan bugünlere kadar tasarım, mimari, mo­
dern sanat kuramı, sanat tarihi, çağdaş müze­
cilik, sanat eleştirisinin hali pür melalini or­
taya döken incelemeleri ve tüm bu dönüşüme
rağmen sanatın nasıl olup da devam ettiği
yönünde ilginç tanımlar ve iddialar ortaya
atıyor.
"Tasarım ve Suç", Hal Foster,
Çev: Elçin Gen, iletişim yay ., 2004,
İstanbul, 198 sf.
ŞİİR
BALK O N
Ç ocuk düşerse ölür çünkü balkon
Ölümün cesur körfezidir evlerde
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
Anneler anneler elleri balkonların demirinde
içim de ve evlerde balkon
B ir tabut kadar yer tutar
Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen
Şezlongunuza uzanır ölü
SEZAİ KARAKOÇ
1933'de Ergani'de doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi.
Maliye Müfettişliği, Gelirler Genel Müdürlüğü Konrolorluğu
görevlerinde bulundu. Görevi icabı Anadolu'yu gezdi ve birçok
il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı buldu. Mesleğinden ayrılıp bazı
gazetelerde fıkra yazarlığı yaptı, yayıncılığa başladı.
Behçet Necatigil'in deyişiyle "Karakoc, günümüz şiirinde,
islami düşünceyi modern şiirdeki gerceküstücülükle kaynaştıran;
mistisizmden, enbiya-evliya kıssalarindan yararlanan, çarpıcı,
benzetme ve imgelerle, denenmemiş sentezlere ulaşan,
bağımsız sayfalar açtı." (1977)
Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
insan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da
Şiir Kitapları:
Bana sormayın böyle nereye
Koşa koşa gidiyorum
Alnından öpmeye gidiyorum
E vleri balkonsuz yapan mimarların
Aldığı Ödüller:
Körfez (1959), şahdamar (1962), Hızır'la Kırk Saat (1967),
Sesler (1968), Taha'nın Kitabı (1968), Kıyamet Asisi (1968),
Mağara ve Işık (düzyazı şiirler, 1969), Gül Muştusu (1969),
Zamana Adanmış Sözler (1970), Ayinler (1977), Leyla ile
Mecnun (1981), Ateş Dansı (1987).
Sezai Karakoç
1968 Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası
1970 Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü
1982 Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü
1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü
1991 Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü
2006 Kültür ve Turizm Bakanlığı "Kültür ve Sanat Büyük Ödülü"
Download