HAZIRLAYANLAR Yrd. Doç Dr. Muhammet Ali ORUÇ Op.Dr. Mehmet ÖZKAN Dr. Sevinç BARAN Uz. Nurdan ÇAMLIBEL Uz. Pınar BOL Grafik Tasarım: Basın ve İletişim Birimi Bu Yayın T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu İzmir Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tarafından Hazırlanmıştır. Eylül, 2017 - İZMİR ISBN: 978-975-590-652-2 www.hemsirelikkongresi.com 2 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı Çiğli̇ Bölge Eğitim Hastanesi ̇ 13-15 Nisan 2017 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 1 İÇİNDEKİLER I.ÖNSÖZ II. GENEL BİLGİLER • Kongre Başkanları • Kongre Bilim Kurulu • Kongre Düzenleme Komitesi •Konuşmacılar • Kongre Afişi • Kongre Programı III. KONGRE 1. GÜN • Oturum 1. İnme Tedavisi Ve Hemşirelik Bakımında Güncel Yaklaşımlar • Oturum 2. Acil Hemşireliğinde Güncel Yaklaşımlar • Oturum 3. Sözlü Bildiri Sunumu IV. KONGRE 2. GÜN (BİLİMSEL PROGRAM) • Oturum 1. Hemşirelik Bakım Yönetimi Ve Liderlik • Oturum 2. Yoğun Bakım Hemşireliğinde Güncel Yaklaşımlar • Oturum 3. Palyatif Ve Onkoloji Hemşireliğinde Güncel Yaklaşımlar V. KONGRE 3. GÜN (BİLİMSEL PROGRAM) • Oturum 1. Ameliyathanede Güvenli Uygulamalar • Oturum 2. Cerrahi Hemşireliği Ve Güncel Yaklaşımlar • Oturum 3. Palyatif Ve Onkoloji Hemşireliğinde Güncel Yaklaşımlar VI. KURS PROGRAMLARI • Diyabet Eğitiminin Temel Basamakları • Hemşirelik Yönetimi Swot Analizi • Yara Ve Stoma Bakımı Kursu • Yoğun Bakımda Uygulanan Sürekli Renal Replasman Tedavileri Kursu VII. SEMPOZYUM FOTOĞRAFLARI 2 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı I.ÖNSÖZ Hemşirelik, tarihte oldukça eskilere dayanan alt yapısı ile dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin birey, aile ve toplumun sağlığını kazandırmak için çalışan, ekip çalışması, el becerisi, hız gerektiren ve en önemlisi özünde sevgi-saygı barındıran toplum için oldukça önemli bir meslektir. Sağlığı yerinde olmayan, yardıma muhtaç insanlara hizmet vermekle birlikte sağlığın korunması ve geliştirilmesinde de oldukça etkili olan ve insan hayatına bu derece temas eden Hemşirelik Mesleğinin kendi içerisinde bir disiplini olduğu gibi bilimsel parametreler çerçevesinde yerine getirilmesi önemlidir. Bu ilkeleri göz önünde bulundurarak Hemşirelik ve Hemşirelik Bakım Olgusunun önemi hakkında bilinç oluşturmak, mesleğin standartlarının belirlenmesinde ve geliştirilmesinde bir nebze de olsun katkıda bulunmak üzere yola çıkan İzmir Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, 13-15 Nisan 2017 tarihleri arasında ulusal boyutta “İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi” düzenlemiştir. “Teorikten Uygulamaya Güncel Yaklaşımlar” temasını vurgulayarak geniş katılımcı kitlesine erişen kongrenin ve sonrasında hazırlanan bu kongre kitapçığının sunumunda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Yrd. Doç. Dr. Muhammet Ali ORUÇ İzmir Kuzey KHB Genel Sekreteri İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 3 I.ÖNSÖZ Günümüzde sağlık hizmetleri sunumuna topyekün bakıldığında hemşirelik bakım ve uygulamalarının çok önemli olduğu dünyada kabul edilmiş bir gerçektir. Bu gerçeklikten hareket ederek İzmir Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği olarak bakım olgusunun öneminin bilinci ile hemşirelik mesleğinin gelişimine katkı sağlamak için düzenlediğimiz “İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi”ni 13-15 Nisan 2017 tarihleri arasında geniş katılımcı ağı ile ulusal boyutta gerçekleştirdik. “Teorikten Uygulamaya Güncel Yaklaşımlar” temalı kongremizde farklı hemşirelik alanlarından oluşan yedi bilimsel oturum ve dört kurs programı kapsamında hemşirelik uygulamalarında karşılaşılan bakım sorunlarının çözümlenmesine yönelik stratejiler geliştirilmesi, bakımda kanıta dayalı uygulamalar, güncel yaklaşımlar ve bilimsel araştırmalar doğrultusunda hemşirelik bakım protokolleri, bakım kalitesini etkileyen faktörler tartışıldı. Bilginin paylaştıkça anlam kazanacağı ilkesi ile kongreye destek veren tüm kurumlara, çeşitli üniversitelerden ve kurumlardan gelen değerli hocalarımıza, kongrenin planlanmasından bu güne kadar her türlü yükünü paylaşan düzenleme kurulumuza, özellikle kongrenin amacına ulaşması ve gerçekleştirilmesini sağlayan tüm katılımcılara ve kongremizin ürünü olan kongre özet kitabının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Op. Dr. Mehmet ÖZKAN İzmir Kuzey KHB Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanı 4 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı II. GENEL BİLGİLER KONGRE TEMASI: Teorikten Uygulamaya Güncel Yaklaşımlar HEDEF KİTLE: Tüm kamu, özel sağlık kurumlarında çalışan hemşireler KONGRE KONTENJANI: 400 Kişi KONGRE SÜRESİ: 3 Gün KATILIM BELGESİ: Tüm katılımcılara katılım belgesi verilecektir. ÜCRET POLİTİKASI: Kongreye katılım ücretsizdir. KONGRE BAŞKANLARI KONGRE SEKRETERYASI Doç. Dr. Ahmet Emin ERBAYCU Op. Dr. Mehmet ÖZKAN Uz. Nurdan ÇAMLIBEL Uz. Serkan YILMAZ Uz. Sevgi ÇINAR KONGRE DÜZENLEME KOMİTESİ KONGRE BİLİM KURULU Mali Hizmetler Başkanı Mustafa BİRCAN Hastane Yöneticisi İlker KIZILOĞLU Dr. Sevinç BARAN Uz. Nurdan ÇAMLIBEL Uz. Sevgi ÇINAR Uz. Mahmut GÜL Uz. Serkan YILMAZ Uz. Pınar ŞENOL Uz. Derya EKİM Uz. Zehra TEMİZÖZ Hem. Filiz CANTÜRK Uz. Pınar BOL Uz. Gülnur GÜL Uz. Hülya VURAL Uz. Mustafa TAVLI SBHM Gülperi DEMİRKAYA Prof. Dr. Ayfer KARADAKOVAN Prof. Dr. Aytolan YILDIRIM Prof. Dr. Gülbeyaz CAN Prof. Dr. Özgül KARAYURT Prof. Dr. Filiz ÖĞCE Doç. Dr. Ahmet Emin ERBAYCU Doç. Dr. Yasemin TOKEM Doç. Dr. Şeyda SEREN İNTEPELER Doç. Dr. Öznur USTA YEŞİLBALKAN Doç. Dr. Elif ÜNSAL AVDAL Yrd. Doç. Dr. Fatma VURAL Yrd. Doç. Dr. Özlem BİLİK Yrd. Doç. Dr. Yaprak SARIGÖL ORDİN İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 5 OTURUM BAŞKANLARI VE KONUŞMACILAR 6 Prof. Dr. Asiye DURMAZ AKYOL Ege Üniversitesi, İzmir Prof. Dr. Ayfer KARADAKOVAN Ege Üniversitesi, İzmir Prof. Dr. Aytolan YILDIRIM İstanbul Üniversitesi, İstanbul Prof. Dr. Fatma DEMİR KORKMAZ Ege Üniversitesi, İzmir Prof. Dr. Filiz ÖĞCE, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İzmir Prof. Dr. Gülbeyaz CAN İstanbul Üniversitesi, İstanbul Prof. Dr. Meryem YAVUZ VAN GIERSBERGEN Ege Üniversitesi, İzmir Prof. Dr. Nermin OLGUN Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Gaziantep Prof. Dr. Özgül KARAYURT İzmir Ekonomi Üniversitesi, İzmir Doç. Dr. Ahmet Emin ERBAYCU İKKH Genel Sekreterliği, İzmir Doç. Dr. S. Cenk KIRAKLI Dr. SS Göğüs Hast. ve Cer. E.A.H, İzmir Doç. Dr. Elif ÜNSAL AVDAL Kâtip Çelebi Üniversitesi, İzmir Doç. Dr. Emel YILMAZ Celal Bayar Üniversitesi, Manisa Doç. Dr. Öznur USTA YEŞİLBALKAN Ege Üniversitesi, İzmir Doç. Dr. Sergül DUYGULU Hacettepe Üniversitesi, Ankara Doç. Dr. Şeyda SEREN İNTEPELER Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Doç. Dr. Yasemin TOKEM Kâtip Çelebi Üniversitesi, İzmir Doç. Dr. Türkan ÖZBAYIR Ege Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Aliye AKGÜN ALCAN Ege Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Aylin Durmaz EDEER Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR Ege Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Hanife ÖZÇELİK Ömer Halisdemir Üniversitesi, Niğde Yrd. Doç. Dr. G. Nihal ÇÜRÜK Ekonomi Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Özlem BİLİK Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Eda DOLGUN Ege Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Fatma VURAL Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yrd Doç. Dr. Huriye VURAL Ekonomi Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Yaprak ORDİN Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yrd. Doç. Dr. Yelda CANDAN DÖNMEZ Ege Üniversitesi, İzmir Uz. Dr. Yıldız ARSLAN SBÜ Tepecik EAH, İzmir Uz. Dr. Devrim BOZKURT Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir Uz. Dr. Melike KAZANCI ERSOY Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi, İzmir Öğr. Gör. Ayşegül KAHRAMAN Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın Öğr. Gör. Berna ÖZGÜRSOY URAN Katip Çelebi Üniversitesi, İzmir Öğr. Gör. Dr. Deniz HARPUTLU Ekonomi Üniversitesi, İzmir Ar. Gör. Funda SOFULU İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İzmir Ar. Gör. Mahmut ATEŞ Ege Üniversitesi, İzmir Uzm. Hem. Belgin BEKTAŞ Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Uzm. Hem Hale SURLU Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Uzm. Hem. Serap İLERİ Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Hem. Canan BOZKURT Dr. SS Göğüs Hast. ve Cer. E.A.H, İzmir Hem. Serap ALAGEYİK Dr. SS Göğüs Hast. ve Cer. E.A.H, İzmir İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı SEMPOZYUM AFİŞİ İZMİR KUZEY HEMŞİRELİK KONGRESİ “Teorikten Uygulamaya Güncel Yaklaşımlar” 13-15 Nisan 2017 Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi Doç. Dr. Nazif Erkan Toplantı Salonu www.hemsirelikkongresi.com İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 7 BİLİMSEL PROGRAM 8 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı KURS PROGRAMI İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 9 III. KONGRE 1. GÜN 10 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı OTURUM 1. İNME TEDAVİSİ VE HEMŞİRELİK BAKIMINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR İNME EPİDEMİYOLOJİSİ VE RİSK FAKTÖRLERİ İnme, gelişmiş ülkelerde 65 yaş üzeri nüfusta kalp-damar hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedenidir. Tüm dünyada inmeye bağlı ölüm oranı %11.3’dür. İleri yaş inme için önemli bir risk etkenidir. Olguların %95’i 45 yaş, 2/3’ü 65 yaş üzerindeki bireylerde görülmektedir. Erkeklerde görülme sıklığı kadınlara göre %25 daha fazladır. Erkeklerde genç yaş grubunda insidans kadınlardan yüksek (11/9) olmasına karşın ileri yaşlarda bu fark azalmaktadır. American Heart Association/American Stroke Association (AHA/ASA) verilerine göre inme, ABD’de 2008 yılından sonra ölüme neden olan hastalıklar sıralamasında 3. sıradan 4. sıraya düşmüştür. American Heart Association, in conjunction with the Centers for Disease Control and Prevention, the National Institutes of Health’ın 2014 yılında yayınladığı 2010 yılı verilerine göre;2010 yılında dünyada inme prevalansı 33 milyon, İlk kez inme geçiren birey sayısı 16.9 milyondur. İleriye yönelik öngörülerde 2030 yılında 18 yaş ve üzerinde 3.4 milyon yeni inme olgusu ve 2012 yılına göre %20.5 artış olması beklenmektedir. Dünyada Her 6 saniyede 1 kişi inme nedeniyle kaybedilmektedir. Her 5 kadından birinde, her 6 erkekten birinde inme görülmektedir. Dünyada inmeye bağlı en yüksek ölüm oranı Asya, Rusya ve Doğu Avrupa’dadır. İskemik kalp hastalıkları ve SVH tüm dünyada ölüme neden olan hastalıklar arasında %20 ile ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de inme epidemiyolojisi: Türkiye’de ölüme neden olan ilk 10 hastalık içinde kardiyovasküler hastalıklar %21,7 ile birinci sırada, serebrovasküler hastalıklar %15 ile ikinci sırada ölüm nedenidir. İnmelerin %80’nini iskemik inmeler, yaklaşık %20’sini hemorajik inmeler oluşturmaktadır. İnme risk faktörleri: Etiyolojik olarak iskemik ve hemorajik inmeye göre sınıflanmaktadır. İskemik inme için risk faktörleri değiştirilebilen ve değiştirilemeyen risk faktörleri olarak gruplanmaktadır. Değiştirilebilen risk faktörleri; hipertansiyon, Diabetes Mellitus, atriyal fibrilasyon, sigara, alkol alışkanlığı, fiziksel aktivite, obezite, hiperhomosisteinemi, malnütrisyon, serum albümin düzeyidir. Değiştirilemeyen risk faktörleri; yaş, cinsiyet, iskemik kalp hastalığı, sosyal durum, periferal vasküler hastalık, İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 11 inme öyküsü, GİA öyküsü, kalp yetersizliği, aile öyküsü, etnik kökendir. Hemorajik inme risk faktörleri: Yapısal bozukluklar (AVM, serebral anevrizma), serebral amiloid anjiyopati, serebral küçük damar hastalıkları, iskemik infarktlar ile ilişkili kanamalar, intrakraniyal venöz tromboz, kronik hipertansiyon, akut hipertansiyon (gebelikte eklampsi, böbrek yetersizliği), antikuagülan ajanlar, hematolojik bozukluklar(hemofili, trombositopeni, myeloid lösemi), tromboliz, intraserebral tümörler, alkolizm, madde kullanımıdır. Prof. Dr. Ayfer KARADAKOVAN Ege Üniversitesi, İzmir İNTRAVENÖZ TROMBOLİTİK TEDAVi İskemik inme, fokal serebral, spinal veya retinal infarkt sonucu gelişen nörolojik disfonksiyon vakasıdır. İnme gelişmiş ülkelerde en sık görülen ölüm nedenleri arasında koroner kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Dünyada 60 yaş üstünde ikinci sırada ölüm nedeni olarak bildirilen 12 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı serebrovasküler hastalıklar, Türkiye’de de toplam ölümler içinde %15 sıklığı ile ikinci sıradadır. İnme acil bir durumdur. İnme, beynin bir bölgesine gelen kan akımının durduğu veya azaldığında oluşur. Beynin bir bölgesine yeterli kan gelmemesi oksijen ve besin öğelerinin yetersizliğiyle sonuçlanır. Kan akımı düzeltilemezse, beyin dokusu ölür ve kalıcı fonksiyon kaybı oluşur. Tedavi edilmeyen bir hasta iskemik bölgede her dakika yaklaşık 1.9 milyon nöron yitirir. İskemik inmeye yönelik rt-PA çalışmalarının 2004 ve 2010 yıllarına ait birleştirilmiş verilerinin analizleri tedaviye ne denli erken başlanırsa, prognozun o denli iyi olduğunu göstermiştir. Amaç sistemik fibrinolitik ajanlar kullanılarak serebral damarlarda tıkanıklığa yol açmış olan pıhtının eritilerek rekanalizasyonun ve reperfüzyonun sağlanmasıdır. Her inme hastası tromboliz yapılmaya uygun değildir*; Ölçülebilir nörolojik defisite neden olan iskemik inme tanısı, semptomların tedavi başlangıcından en fazla 3 saat önce başlamış ve yaş ≥18 olması gerekir. Kontrendikasyonları; Kan basıncı yüksekliği (sistolik >185 mmHg veya diastolik>110 mmHg), Akut kanama diyatezi,*Trombosit sayısı <100.000/mm3 *Antikoagülan kullanımı - INR>1,3 veya PT>15 sn,*son 48 saat içinde heparin kullanımı ,Kan glukoz konsantrasyonu <50 mg/dL BT’de multilobar infarktüs varlığı (hipodansite >1/3 serebral hemisfer) Hızla kan tetkileri; hemogram (plt*), koagülasyon (aPTT*), glukoz ve EKG yapılmalı ve Beyin BT ve varsa BT angiografi çekilmeli. İlk 3 saat içerisinde başvuran inme hastalarına kontrendikasyon yoksa rtPA 0,9 mg/kg dozunda başlanmalıdır. Ilk 3-4,5 saat arasında gelen hastalara göreceli KE’lar göz önüne alınarak uygulanabilir. Kiloya göre hesaplanan toplam dozun %10 u IV puşe kalanı 1 saat içerisinde infüzyon olarak yapılmalıdır. Toplam doz 90 mg’ı geçmemelidir. Yaşanan sorunlar; Hastaneye geç ulaşma (zaman aralığının dışında) Hastanede rt-PA yapılamaması,Hastanedeki işlemlerin rt-PA için uygun zamandan uzun sürmesidir. Akut iskemik inmenin tedavisine ne kadar erken başlanırsa, prognoz o kadar iyi olmaktadır. Uzm. Dr. Yıldız ARSLAN Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İzmir İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 13 İNMENİN HİPERAKUT DÖNEM BAKIMI Akut serebrovasküler hastalık veya inme, beyin kan akımında azalma sonucunda meydana gelen ve beynin bir veya bir kaç alanının fonksiyonlarında kalıcı veya geçici yetersizliklere yol açan ve birçok kanser tipine göre mortalite oranı yüksek olan tıbbi acil bir durumdur. Dünya’da üçüncü ölüm nedeni iken sakatlığa yol açan hastalıklar arasında ise birinci sırada yer almaktadır İnmeler nedenine göre hemorajik ve iskemik inme olarak sınıflandırılmakta birlikte iskemik inme %87 oranıyla daha fazla görülmektedir. İnme tüm multidisipliner ekip üyelerinin birlikte çalışmasını gerektiren kompleks bir hastalık olmakla birlikte multidisipliner ekibin önemli bir üyesi olan hemşireler, özellikle akut inmeli hastanın hiperakut /acil ve akut bakım aşamalarında çok önemli role sahiptirler ve bu bakımın sürdürülmesi için gerekli koordinasyonun sağlanmasından sorumludurlar . Hiper akut bakım; inme başladıktan 24 saat, geçici iskemik atak (GİA) başladıktan sonra ise 48 saat içinde sunulan bakım olarak tanımlanabilir. Hiper akut/ veya acil bakım; hastane öncesi ve acil bakım ünitesinde inme başladıktan sonraki ilk saatlerde yapılması gereken değerlendirme, durumu stabil hale getirme ve tedaviyi içermektedir. Bu bakımda temel amaç; inme tipini belirlemek, mümkün olan en kısa sürede hızlıca tedavi planını koordine etmek ve uygulamaktır . Akut bakım ise; inme başladıktan sonraki ilk günde değerlendirme, tedavi ve yönetimini içermektedir. Bu bakımın amacı; inme mekanizmasının nedenini belirlemek, inmeye bağlı gelişecek komplikasyonları önlemek, erken iyileşmeyi sağlamak, palyatif ve yaşam sonu bakımı sunmaktır. HEMŞİRELİK BAKIMI Hiper akut dönemde; Akut İskemik İnme’li (Aİİ) hastanın değerlendirilmesi ve yönetimi koordineli, zamanında, tam ve doğru olarak yapılmalıdır. Bu nedenle Aİİ geçiren hastanın hastane öncesi, acil ünitesi triyaj bölümünde ve hastaneye yatış sonrası ilk 24 saat içinde değerlendirmesi yapılmalı ve güncel kanıta dayalı rehberler doğrultusunda gerekli tedaviler ve hemşirelik bakımı uygulanmalıdır . Hastane Öncesi İnme tedavisinin belirlenmesinde zamanın önemli olduğu ve bunun hasta sonuçlarının daha iyi olmasında 14 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı bir faktör olduğu bilinmektedir. İnme şüphesi olan bir hastada hemşire ilk olarak hastanın en son kendini bildiği zamanı ve inme tipini belirleyebilecek bilgilere ve deneyime sahip olmalıdır. Bu zaman ve inme tipinin belirlenmesi hiper akut dönemdeki bakım süresince tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde önemli belirleyicilerdir . İnme semptomlarını doğru olarak belirlemek inme tedavisinin başarısında kritik bir faktördür. Bu nedenle hastane öncesi dönemde geçerli ve güvenilir araçlar kullanılarak inme semptomları değerlendirilmeli ve hastanın inme geçirip geçirmediği net olarak belirlenmelidir (Tablo 1). Tablo 1. Hastane Öncesi Kullanılacak Değerlendirme Araçları Cincinnati İnme Skalası Los Angeles İnme Tarama Los Angeles Motor Skalası Yüz, Kol, Konuşma Testi SNIHSS-5 Yüzde kayma Yüzde güçsüzlük Yüzde güçsüzlük Fasiyal paralizi Sağ bacak motor Kollarda güçsüzlük Kol gücü Kol gücü Kolda güçsüzlük Sol bacak motor Konuşma Tutma Konuşmada bozulma Belli bir noktaya bakma Tarama testi (4 madde) Kan glukozu Tutma Görme alanı Dil İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 15 Aİİ hastanın hastane öncesi bakımında temel amaç; havayolu açıklığını sürdürmek, solunum ve dolaşımının (ABCs) kontrol altında olmasını sağlamak, inme belirti ve semptomlarını değerlendirmek; hastanın en son kendini bildiği zamanı belirlemek; hipoksemi nedeniyle oksijen uygulamak; kan glukoz düzeyini ölçmek; glukoz içeren sıvı vermemek (hasta hipoglisemik değilse); hızla transportunu sağlamak ve hastayı hızla akut inme bakımı alacağı bir kuruma ulaştırmak ve kuruma bilgi vermektir. Aİİ’li hastanın nörolojik tanılaması; ABCs, yaşam bulgularını, transfer süresince kardiyak monitorizasyonu, ve temel nörolojik değerlendirmeyi de içermelidir. Çünkü nörolojik muayene, önerilen hastane öncesi inme skalası kullanılarak değerlendirilen nörolojik bulguların düzeldiği veya kötüleştiğinin değerlendirilmesini sağlayacaktır . Hemşire inmenin başlangıç tarih ve saatini öğrenmelidir. Bu saat ve tarih hastada inme semptomlarının başladığı zaman olarak tanımlanmaktadır. En doğru bilgi hastadan kendisinden alınan bilgidir. Hasta bu bilgiyi veremeyecek durumda ise hemşire bu bilgiyi diğer güvenilir kaynaklardan elde etmelidir. Transfer boyunca hastanın kardiyak aritmileri olup olmadığını belirlemek için sürekli kardiyak monitorizasyonu yapılmalıdır, kan basıncı 15 dakikada, ciddi hipertansiyonu (sistolik > 200 mmHg) veya hipotansiyonu (sistolik kan basıncı < 110 mmHg) varsa daha sık aralıklarla izlenmelidir. Alanda antihipertansif ilaçların verilmesi hipotansiyona neden olup serebral infarkt alanının genişlemesine neden olabileceği için önerilmemektedir. Hipoksik hastalara oksijen desteği sağlanmalı, pulse oksimetre cihazı yoksa oksijen düşük düzeyde 2-3 L/dk verilmelidir. Oksijen desteği oksijen saturasyonu > 94 olacak şekilde sürdürülmelidir. Transfer sırasında başın yaklaşık olarak 30 derece yüksekte olması oksijenasyonu kolaylaştırır ve aspirasyon gelişme riskini önler. Aspirasyon riskini azaltmak için hastaya ağızdan hiçbir şey verilmemelidir İnmeyi taklit eden hipoglisemi transfer sırasında kan glukoz düzeyi ölçülerek belirlenmelidir. Şiddetli hipoglisemi (< 60 mg/dl) varsa gecikmeden tedavisi başlatılmalıdır. İntravenöz damar yolu açılmalı hasta hipotansif ise glukoz içermeyen normal salin sıvılar başlanmalıdır. Acil Birimi /Triyaj Acil ünitesine getirilen inmeli hastanın triyajı acil hemşiresi tarafından yapılmalıdır. Hemşire inmeye bağlı gelişen nörolojik semptomları bilmeli ve hızla semptomun ilk başladığı ve hastanın kendini bildiği zamanı değerlendirmelidir. Hemşire hastanın inme geçirip geçirmediğini belirlemek için bir cheklist, protokol ve diğer araçları kullanmalıdır. İnme doğrulandıktan sonra akut inme ekibi ve nörolog ile 16 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı iletişime geçmek için bu protokolleri kullanmalıdır. Hemşireler inmeli hastalarda zamanın kritik olduğunu bilmelidir ve inmeli hastanın hızla değerlendirmesini tamamlamalı ve tedavisine başlamalıdır. Çalışmalar trombolitik tedavi ne kadar kısa sürede başlarsa tedavi başarısının da o kadar iyi olduğu göstermektedir. Bu nedenle rtPA başlama olasılığı olan hastanın acil ünitesinde, 60 dakika içinde değerlendirilmesi yapılmalıdır. Hasta öyküsü alınmalı ve öykü sırasında; hastanın kendini bildiği zaman, ilk gözlenen semptom, diyabet, hipertansiyon, nöbet, migren, travma, enfeksiyon, ateroskleroz ve kardiyak hastalık risk faktörleri, miyokard enfarktüsü, kardiyak aritmi, atriyal fibrilasyon, daha önce inme veya TIA öyküsü, , şu anda kullandığı ilaçlar (Warfarin ) ve inmeyi taklit eden bulgular ilişkin bilgiler alınmalıdır Hastanın nörolojik muayenesinde; mental durumu, kraniyal sinir defisitleri, duysal motor gücü ve refleksleri değerlendirilmelidir. Hastaneye Yatış Sonrası İlk 24 Saat Acil hemşiresi akut iskemik hastaların rtPA gibi tedavileri için uygun bir şekilde triyajını yapması için hem tipik hem de inme bulgusu olmayan bulguları tanımalı ve hastane öncesindeki ilk hasta değerlendirmesi gibi hastanın ABCs, yaşam bulgularını değerlendirmeli ve nörolojik tanılamasını yapmalıdır. Aİİ hastaların çoğu acile hemodinamik durumu stabil olarak gelir; bununla birlikte posterior dolaşımı içeren iskemik inmede özellikle hastanın bilinç düzeyi değişmişse solunum yolu yönetimi hızla yapılmalıdır. Yaşamsal bulgularından vücut sıcaklığı sık olarak ölçülmeli ölçüm zamanları 30 dakikadan daha kısa olmamalıdır. İnmeli hastalarda hipertermi kötü sonuçla ilişkilidir, bu nedenle Ateşi > 380 C olan hipertermik hastalara antipretik ilaçlar verilmelidir. Beyin Görüntüleme Hem beyin tomografisi hem de manyetik resonans görüntüleme inme şüphesi olan bireylerin akut değerlendirmesinde kullanılan görüntüleme yöntemleridir. Acil hemşiresi BT ve MRI hastayı hazırlamalı, amacını açıklamalı ve uygun şekilde transportunu sağlamalıdır. Acil hemşiresi ayrıca BT bölümüne gelen hastanın akut iskemik inme olabileceği bilgisini vermelidir. Bu hastanın zaman kaybetmeden filminin çekilmesini sağlayacaktır. rtPA tedavisi için aday hastalarda BT ≤ 25 dk sürede tamamlanmalıdır. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 17 Oksijenasyon, Pozisyon Ve Oral Alım Oksijen tedavisi konusundaki genel görüş hipoksik hastaların oksijen tedavisinden yarar göreceği ve oksijen saturasyonu < %92 olan hastalara oksijen desteğinin verilmesidir Rutin olarak oksijen tedavisinin verilmesi yönünde ise kanıt yoktur . Yatak başı pozisyonu, her bir hastaya uygun pozisyonda olmalıdır. İntrakraniyal basınç (İKB) artışında sıklıkla 25-30 derece pozisyon kullanılmaktadır. İKB artmış ve kronik solunum sıkıntısı olan inmeli hastalarda maksimal düzeyde oksijenasyonu sağlamak için başın elevasyona alınması gereklidir. Hastanın disfaji nedeniyle aspirasyon riski veya havayolu tıkanıklığı riski varsa yatak başı en azından 30 derece yüksek olmalıdır. Hastanın yutma becerisi değerlendirilinceye kadar oral ilaçlar dahil ağızdan hiçbir şey verilmemelidir. Acil hemşiresi hastanın oral alımının güvenli olup olmadığını ve aspirin gibi ilaçları yutup yutamayacağını yatak başı yutma değerlendirmesi yaparak denemelidir. Hastanın yutma fonksiyonu bozulmuşsa ilaçları rektal yada nazogastrik tüp yoluyla verilmelidir. İntravenöz Giriş Aİİ hasta trombolitik tedavi alacaksa ideal olarak 2 veya 3 damar yolu açılmalıdır. Bir damar yolu intravenöz sıvı uygulama, ikinci damar yolu trombolitik tedavi ve üçüncü damar yolu da diğer ilaçları uygulamak için açılabilir. Tanı testleri için gerekli kan örnekleri sıvı tedavisi başlamadan önce alınmalıdır. İntravenöz Sıvı Glukoz akut beyin hasarlarının tüm tiplerinde zarar verici etkiye sahiptir. Bu nedenle Aİİ hastalarda glukoz içeren (% dextroz) sıvılar verilmemelidir. Normovolemiyi sürdürmek için intravenöz sıvılar 75100 mL/saatte olacak şekilde verilebilir. Kan Basıncını Değerlendirme Ve Yönetimi Kan basıncı ölçümü inmenin akut döneminde kritiktir. Hipertansiyon Aİİ hastalarda yaygın görülen bir durumdur. Kan basıncında geçici yükselme ise daha önce tansiyonu normal olan kişilerde akut serebrovasküler damar tıkanıklığını kompanse etmek için kollateral dolaşım artışına bağlı görülebilir. Kan basıncı değeri hipertansif ensefalopatiye neden olmayacak kadar ise, yeterli serebral perfüzyon 18 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı basıncını sağlamak için genellikle tedavi edilmez. ASA rehberinde Aİİ hasta trombolitik tedavi almayacaksa ve diyastolik kan basıncı > 120 mmHg veya sistolik kan basıncı > 220 mmHg değilse acilde anhipertansif ilaçların verilmesini önermemektedir. İntravenöz trombolitik tedavi uygulanacak olan hastanın sistolik kan basıncı < 185 mmHg ve diyastolik kan basıncı < 110 mmHg olmalıdır. Arka arkaya yapılan iki ölçümde kan basıncı > 185 mmHg ve diyastolik kan basıncı >110 mmHg ise kan basıncını yavaşça düşürmek için hızlı etkili ajanlar verilebilir. Kan basıncı düşürülemez ve hedef değer olan < 185/110mmHg altında sürdürülemezse rtPA tedavisi başlanmaz. Kan basıncı rtPA ve akut rekanalizasyon tedavisi süresince ilk 2 saatte 15 dakikada bir, daha sonraki 6 saat boyunca 30 dakikada bir ve 16 saat içinde saatte bir ölçülmelidir. Trombolitik Tedavi İlk 3 saat içinde Aİİ inmeli önerilen tedavi rtPA (0.9mg/kg) tedavisidir. Hemşire uygun olan hastalara trombolitik tedavinin uygulanmasından sorumludur. Total doz hastanın her bir kilosu için 0.9 mg olarak hesaplanır . Aİİ hastalar için total en üst doz 90 mg’dır. rtPA iki doza ayrılarak verilir. Dozun %10’u 1 dakikadan daha uzun süre bolus şeklinde, kalan doz ise 60 dakikada gidecek şekilde infüzyon olarak verilir .rtPA tedavisi uygulanmasına aday olan hastalarda Tablo 2’de belirtilen faktörler değerlendirilmelidir. Kan basıncı yükselmiş veya fibrinolitik tedavi için uygun olan hastaların kan basınçları yavaş olarak düşürülmelidir.Bu nedenle fibrinolitik tedavi başlamadan önce sistolik kan basıncı < 185 mmHg diyastolik kan basıncı <110 mmHg olmalıdır . Aİİ tedavisinde FDA tarafından önerilen rtPA tedavisidir ve ideal olarak semptom başladığı andan ilk 3-4.5 saat içinde uygulanmalıdır. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 19 Tablo 2. Semptom Başlangıcından 3 Saat Geçen İskemik İnmeli Hastaların rtPA Tedavisine Dahil Edilme Ve Edilmeme Kriterleri DAHİL OLMA KRİTERLERİ - - - Nörolojik defisite yol açan iskemik inme tanısı Tedaviye başlamadan önce semptomların < 3 saat olması > 18 yaş DAHİL OLMAMA KRİTERLERİ - - - - - - - - - - - - - Baş travma öyküsü, 3 ay önce inme öyküsü Subaraknoid kanama bulguları Daha önce kraniyal kanamaöyküsü İntrakraniyal neoplasm, arteriovenöz malformasyon, anevrizma Yeni intrakraniyal yada intraspinal cerrahi geçiren Kan basıncı yüksek (>185/110 mmHg) Aktif iç kanama Akut kanama diyatezi Trombosit sayısı < 100.000/mm3 48 saat içinde heparin alan INR >1.7 sn, PT >15 saniye Kan glukoz konsantrasyon 50 mg/dl BT sonucuna göre multilober infarktı olan GÖRECELİ DAHİL ETMEME KRİTERLERİ - - - - - 20 Sadece minör veya hızla iyileşen inme semptomları Hamilelik 14 gün önce majör cerrahi ve ciddi travma Gastrointestinal veya üriner hemoraji (önceki 21 gün içinde) Akut miyokard infarktüsü (önceki 3 ay içinde) İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı Hemşire rtPA uygulamadan önce tüm intravenöz kateterlerin takıldığından emin olmalıdır. Gerekirse foley kateter, diğer invaziv kateterler veya tüpler, endotrakeal tüp dahil tedavi öncesinde takılmalıdır. Bununla birlikte kateter veya tüp takılacaksa rtPA uygulamasını birkaç dakikadan daha uzun süre olmayacak şekilde hızla takılmalıdır. Hemşire trombolitik infüzyon süresince nabız ve kan basıncını her 15dakika da bir kontrol etmelidir. Trombolitik tedavi alan veya almayan hastaların hemşirelik bakımı Tablo 3’te belirtilmiştir. Tablo 3. Tromboliz Tedavi Alan ve Almayan Hastaların Nörolojik ve Yaşam Bulgularının Değerlendirmesi Tromboliz tedavisi alan hastalar Tromboliz tedavisi almayan hastalar - Nörolojik değerlendirme ve yaşam bulguları rtPA tedavisi başladıktan sonraki 2 saat içinde 15 dk’da bir, daha sonraki 6saat içinde 30 dk da bir 16 saat içinde 60 dk’da bir değerlendirilmelidir. KB ≥ 180 /105 mmHg olduğunda daha sık değerlendirme gerekebilir. - Hasta yoğun bakım ünitesinde ise her saat nörolojik değerlendirme yapılır. Yoğun bakım ünitesinde değil ise hastanın durumuna veya nörolojik değerlendirmeye bağlı olarak her 4 saatte bir nörolojik değerlendirme ve yaşam bulguları kontrol edilir. - Vücut sıcaklığı her 4 saatte bir değerlendirilir. Vücut sıcaklığı > 99.6 F asetominofen verilir. - - KB;sistolik > 185 mmHg veya < 110 mmHg, diyastolik > 105 mmHg veya < 60 mmHg; Nabız ; < 50/ dk veya > 110/dk; Solunum ; > 24 /dk; Vücut sıcaklığı; > 99.6 F ve inme semptomları ve nörolojik defisit artıyor ise hekime haber verilmelidir. KB; sistolik > 220mmHg veya < 110 mmHg; diyastolik; > 120 mmHg veya < 60 mmHg; nabız; < 50/dk veya > 110 dk; vücut sıcaklığı; > 99.6 F; solunum ; >24/ dk ise hekime haber verilmelidir. - O2 < %92 ise 2/3 L/dk oksijen desteği sağlanır. - 24-48 saat veya daha uzun süre kardiyak izlem yapılır. - Aldığı çıkardığı takibi yapılır. - Yatak istirahati sağlanır. - 75/100ml /saat normal salin sıvı İV olarak verilir. - Hastaneye yatıştan 24 saat içinde antitrombotikler verilir. - İnme sonrası 24-48 saatlerde BT – MRI kontrolü yapılır. - O2 < %92 ise 2/3 L/dk oksijen desteği sağlanır. - Majör-minör kanama belirti bulguları izlenir. - 72 saat ve üzeri sürekli kardiyak izlem yapılır. - Yatak istirahati sağlanır - 75/100ml /saat normal salin sıvı İV olarak verilir. Antitrombotik başladıktan sonra 24 saat içinde heparin/ warfarin/ aspirin/ clopidogrel veya dipyridomole verilmez. - rtPA sonrasında beyin BT – MRI kontrolü yapılır. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 21 İntrarteriyal tromboliz MCA pıhtı olduğu belirlenen hastalara intravenöz tromboliz kontrendikasyonu yok ise intraarteriyal tromboliz tedavisi 6 saat içinde uygulanmalıdır. Girişimsel tedaviler alanında uzman kişilerce rehberlerde önerildiği gibi inme ünitelerinde uygulanmalıdır. Sonuç Hastane öncesi ve hastanenin özellikle acil biriminde çalışan hemşireler inmeli hastanın bakımında önemli rollere sahiptir. Hasta bakımında istenen sonuçlara ulaşmak ve mortalite oranlarını azaltmak için inme bakımında kanıta dayalı yaklaşımları kullanarak bakım vermesi çok önemlidir. Ayrıca bu alanda geliştirilmiş güncel rehberleri ve destek araçları kullanmak çok faydalı olacaktır. Doç. Dr. Öznur USTA YEŞİLBALKAN Ege Üniversitesi, İzmir 22 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı OTURUM 2. ACİL HEMŞİRELİĞİNDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR TEMEL YAŞAM DESTEĞİ İLERİ KARDİYAK YAŞAM DESTEĞİ KILAVUZLARINA YAKLAŞIM Resüsitasyon Kılavuzları Kardiyopulmoner resüsitasyon (KPR) ile ilişkili uluslararası bilgileri ve bilimsel konuları gözden geçirmek, saptamak ve tedavi yolları hakkında ortak kararlara dayalı önerilerde bulunmak amacıyla 1993 yılında ILCOR (International Liaison Committee on Resuscitation) kuruldu. ILCOR 2000 yılından bu yana her beş senede bir resüsitasyon kılavuzlarını güncelleme kararı aldı. 15 Ekim 2015 tarihinde European Resusscitation Council (ECR) ve American Heart Association (AHA) tarafından yayımlanan KPR kılavuzunun ILCOR bilim ve tedavi konsensüsüne dayandırılarak hazırlanmış tüm KPR kılavuz bölümleri ERC’nin kılavuz özetidir. Temelde aynı olsalar da AHA ile ECR kılavuzları arasında bazı küçük farklılıklar mevcuttur. 2015 yılında 39 ülkeden 250 kanıt hakemi yer aldı ve 166 inceleme yapıldı toplam 315 öneri verildi. 2010 yılında ise 274 inceleme yapılmıştı. Bu nedenle KPR ve Acil Kardiyak Bakım için 2015 Kılavuzu 2010 Kılavuzu’nun kapsamlı bir revizyonu değildir. Kardiyopulmaner Resüsitasyon Kardiyak Arrest’te altta yatan neden geri döndürülünceye kadar, etkili dolaşımın ve solunumun sürdürülmesi amacıyla; Hastanın ilk değerlendirilmesi, göğüs kompresyonları, hava yolu açıklığının ve ventilasyonun sağlanmasını kapsayan uygulamalardır. Kardiyopulmoner Resüsitasyonun aşamaları; Temel Yaşam Desteği, İleri Kardiyak Yaşam Desteği, Uzun Vadeli Yaşam Desteği olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Özellikle hastane dışı kardiyak arrestlerde sağ kalım oranı ortalama %6 veya daha az , ilk 3-5 dk’da defibrilasyon uygulanan olgularda ise %50-70’leri bulmaktadır. Gecikilen her 1 dk, sağ kalım-taburculuk oranını %10-12 oranında azaltır. Bu nedenle ZAMANLAMA çok önemlidir. İlk 4 dk.’da Geri dönüşsüz beyin hasarı yok, 4-6 dk. Beyin hasarı görülebilmekte, 6-10 dk. Beyin hasarı olasılığı yüksek ve 10 dk’dan sonra Geri dönüşsüz beyin hasarı görülmektedir. Bu nedenle; “TEMEL YAŞAM DESTEĞİ ˂ 4 DK” , “İLERİ KARDİYAK YAŞAM DESTEĞİ ˂ 8 DK” önce başlamış olmalıdır. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 23 Temel Yaşam Desteği Güncellemeleri Yaşamı herhangi bir şekilde kesintiye uğramış bir kişinin, hava yolu açıklığının sağlanması, solunumunun ve dolaşımının desteklenmesi eylemidir. «Hastane İçi Arrest» İçin Yaşam Zinciri Yaşam Zincirinde Erişkin TYD algoritmasında HDKA’de erişkin yaşam zincirinin hayati bağlantıları 2010 ile aynı olup özellikle kurtarıcıların hastanın yanından ayrılmadan acil yanıtı mobil telefon ile aktive etmesi vurgulanmıştır. Ayrıca Kardiyak arrest riski yüksek yerlerde Kamu Erişimli Defibrilasyon «Hastane Dışı Arrest» İçin Yaşam Zinciri 24 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı (KEDP) programları geliştirilmesine ve 112 çağrı operatörünün yönlendirdiği KPR’ye vurgu konusunda dikkat çekilmiştir. Hemen Tanıma ve Acil Yanıt Sisteminin Aktivasyonu Güncel Kılavuzda hastayı yanıtsız bulması durumunda sağlık personeli yakınındaki kişilerden yardım istemelidir; ancak Acil Tıp Sistemi’ni tamamıyla aktive etmeden önce solunum ve nabzı aynı zamanda değerlendirmeye devam etmesi faydalı olacaktır. 2010 kılavuzunda ise sağlık personeli, hastanın solunumunun olmadığını ya da normal olmadığını belirlemeye çalışırken, hastadan gelen yanıtı da kontrol etmeliydi. Kompresyon Sayısı 2010 kılavuzu en az 100/dakika bası önerirken, Güncel Kılavuzda; Dakikada 100-120 kardiyak bası uygulanmalıdır. Çünkü Daha hızlı kompresyonlar, bası derinliğini azaltıyor: • 100-119/dk’da: Basıların %35’inde yetersiz bası derinliği • 120-139/dk’da: Basıların %50’sinde yetersiz bası derinliği • >140/dk’da: Basıların %70’inde yetersiz bası derinliği . Sonuç olarak daha hızlı veya yavaş basıların spontan dolaşım / taburculuğa etkisi yoktur. Bası Derinliği 2010 kılavuzu göğüs kafesini en az 5 cm çökertme öneriyordu güncel kılavuza göre ise Bası derinliği 5-6 cm arasında olmalıdır. Bası derinliği >6 cm’den olursa, daha çok yaralanma oluyor: <6 cm ise yaralanma %31, >6 cm ise yaralanma %63 (Stiel 2014). Çökertme <5 cm, 5-6 cm, >6 cm iken yaralanma %28, %27 ve %49. (Hellevuo 2013) Maalesef çoğu sağlık çalışanı halen yetersiz bası derinliği ile KPR uygulamaktadır. Göğüsün Gevşemesi 2010 kılavuzu bir sonraki basıdan önce kalbin tamamen dolmasına izin vermek için kurtarıcılar, her bir basıdan sonra göğüsün tam olarak gevşemesine izni öneriyordu. Güncel kılavuzda ise Yetişkin hastalarda, kurtarıcıların göğüsün tam olarak gevşemesine izin vermek için basılar arasında göğüs üzerine dayanmaktan kaçınması uygundur. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 25 Bası Fraksiyonu 2015 kılavuzunda geçen yeni bir kavram; Bası ile geçen zamanın, toplam KPR süresine oranıdır. Havayolu açıklığı sağlanmayan olgularda %60’da fazla olmalı ve 10 dk KPR yapıldıysa, hastaya en az 6 dk göğüs basısı uygulanmalıdır.Kesinlikle 2 kurtarıcı soluk sırasında basıya 10 saniyeden daha fazla ara verilmemelidir. Solunum Sayısı 2010 kılavuzunda 8-10 kez soluk veriliyordu,güncel kılavuzda ise İleri havayolu açıldığında, dakikada 10 kez solunum yaptırılmalıdır. Neden dakikada 10 soluk? Tek rakam öğrenmeyi kolaylaştırıyor (“810” yerine “10” kez). Australian and New Zealand Committee on Resuscitation (ANZCOR) dakikada 6-10 soluk önermektedir. KPR Feedback Cihazları 2010 kılavuzunda Sınıf IIa, kanıt düzeyi B idi. Görsel/sesli uyarı veren KPR feedback cihazları kullanılabilir fakat bu cihazların mortalite, taburculuk üzerine herhangi bir olumlu etkisi halen gösterilemedi. AED/ Defibrilatör Özellikle AED topluma açık yerlerde kullanımı özendirilmelidir. Tek kurtarıcı ise Acil yanıt sistemini aktive ettikten sonra ulaşılabilir ise AED’ü hastaya yerleştirmeli (yanında ve kolaydaysa) ve çalıştırmalı ve sonrasında yüksek kaliteli KPR yapmalıdırİkiden fazla kurtarıcı ise biri acil yanıt sistemini aktive etmeli ve AED temin etmeli ve diğeri solunum-nabız değerlendirip KPR’ye başlamalıdır. 112 çalışanı AED’nin yerini biliyorsa yönlendirebilir. Olası Opioid Overdozu Yanıtsız durumda olan hastalara sağlıkçı olmayan kurtarıcılar tarafından da intramuskuler veya intranazal nalokson uygulaması getirilmiştir. Ve Acil yanıt sisteminin aktivasyonu geciktirilmemelidir. Ekstrakorporeal Oksijenizasyon (ECMO) Rutin kullanımı önerilmiyor , 2010 kılavuzu ile fark yok özel durumlarda kullanılabilir. Düzeltilebilir etiyoloji + standart KPR’ye yanıtsızlık durumlarında kullanılabilir. Çalışmalar belli hastalar üzerinde yapıldı, geri döndürülebilir arrestler , genç, çoklu komorbid hastalığı olmayanlar, 10 dk standart 26 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı KPR’ye yanıtsız hastalarda uygulandı. İleri Kardiyak Yaşam Desteği Güncellemeleri Kardiyak arrest durumlarında hastaya sağlık personeli tarafından malzeme ve ilaçlarla uygulanan tıbbi bakımdır. USG Kullanımı Tecrübeli uygulayıcı varsa ve USG kullanımı standart KPR protokolünü engellemiyorsa, yardımcı olarak düşünülebilir. KPR sırasında kardiyak ve non kardiyak USG kullanılabilir. USG kullanımının olumlu sonuçları henüz gösterilemedi ve kesinlikle USG sırasında KPR’ye ara verilmemeli !! İleri Havayolu Yöntemleri KPR sırasında balon maske ile ileri havayolu ekipmanlarının (endotrakeal entubasyon veya supraglottik malzemeler) birbirlerine üstünlüğü olmamasına karşın KPR sırasında oksijenasyon / ventilasyon için (hastane içi ve dışı arrestlerde) her iki yöntem de kullanılabilir. İleri havayolu açmak için ETE veya supraglottik araçlardan herhangi birisi kullanılabilir. Vazopressin Kullanımı Vazopressin tek başına veya adrenalin ile kombinasyonu ile, sadece adrenalin kullanımına göre daha üstün değil o nedenle Vazopressin İKYD algoritmasından çıkarıldı. Yüksek Oksijen Kullanımı (FiO2) Erken Adrenalin KPR sırasında maksimal oksijen konsantrasyonu uygulanmalı ve şoklanamaz ritimlerde adrenalin olabildiğince erken uygulanmalıdır. Bazı çalışmalarda <10 dk’dan daha kısa süre içinde epinefrin uygulanan hastalarda “hastaneden taburculukta” iyileşme gösterildi. Beta Blokerler ve Lidokain Kullanımı VF/nVT hastalarında spontan dolaşım sağlanmasından sonra, β-blokörler oral veya i.v. yolla kullanılabilir.Çünkü 72 saat ve 6. ay sonunda yaşam şansı daha yüksektir. Lidokain de benzer endikasyonla kullanılabilir. VF/nVT tekrarını azaltır , mortalite üzerine etkisi yoktur. Kardiyak arrestlerin tümüne β-blokör ve lidokain’in rutin kullanımını destekleyen yeterince kanıt yok… İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 27 Prognoz İçin EtCO2 Kullanımı KPR sırasında EtCO2’de artış olmaması kötü prognozla ilişkilidir. 2010 yılı önerileri ile bir fark yok. KPR’nin 20. dk sonrasında EtCO2 < 10 mmHg olması resusitasyonu sonlandırma kararı için bir parametre olabilir. Ancak tek başına karar aldırıcı olmamalıdır. Uzm. Hem. Hale SURLU Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir GÜNCEL KILAVUZLARLA AKUT KORONER SENDROMLARA YAKLAŞIM Akut Koroner Sendrom AKS terimi, koroner kan akımında ani azalmaya bağlı gelişen akut miyokard iskemisi ve/veya infarktı ile uyumlu çeşitli durumları tanımlayan bir terim olarak geliştirilmiştir. AKS’ ye bağlı iskemi genelde aterosklerotik plağın yırtılmasıyla, erozyonuyla veya koroner arterlerde trombüs oluşmasıyla ortaya çıkar. AKS; • Kararsız anjina pektoris (unstabil angina pektoris, USAP) • ST segment yükselmesi bulunmayan miyokard infarktüsü (Non-ST Elevation Myocardial Infarction NSTEMI) • ST segment yükselmesi bulunan miyokard infarktüsünü (ST Elevation Myocardial Infarction - STEMI) kapsamaktadır. Kardiovasküler tıptaki gelişmelere rağmen AKS tanılı hastalarda tedavi ve müdahale sonrası mortalite ve istenmeyen kardiyak olay gelişim oranı yüksektir. Hızlı ve doğru tanıyı takiben uygun tedavi yaklaşımıyla klinik iyileşme sağlanabilir, mortalite ve morbidite azaltılabilir. Ülkemizde Türk Kardiyoloji Derneğinin öncülüğünde yapılan Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri (TEKHARF) çalışmasına göre, 1990 yılında 20 yaş ve üzerindeki 29.5 milyon erişkinde 1.86 milyon kalp hastasının mevcut olduğu ve bunların 1.05 milyonunun ise koroner arter hastası olduğu bildirilmiştir. TEKHARF 2008 tarama verileri, KAH’ın ülkemizde 1990’dan beri yılda % 6.4’lük hızla artmakta olduğunu ve KAH 28 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı prevalansının 1990 yılına kıyasla 50 yaş üstü grupta % 80 oranında artığını göstermektedir (Onat 2015). Yapılan çalışmalar, tüm dünyada kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranının 1990 ve 2020 yılları arasında, %28.9’ dan %36.3’e yükseleceğini göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ nün hazırladığı 2020 yılı yaşamı kısıtlayan hastalıklar listesinde koroner arter hastalığının birinci sırada yer alacağı bildirilmektedir. Şekil I: Türk Yetişkinlerde Koroner Kalp Vaka Sayısı, Yıllık Koroner Olay Ve Koroner Kökenli Ölüm Sayıları, TEKHARF 2013 AKS şüphesi bulunanlarda risk faktörleri belirlenmelidir. Amerikan Kalp Cemiyetine (AHA) göre 40 yaş üstü erkekler ya da postmenopozal kadınlar, sigara, dislipidemi, diabetes mellitus (DM), kontrolsüz hipertansiyon (HT), aile öyküsü, kronik böbrek yetmezliği (KBY), trunkal obezite ve sedanter yaşam en önemli risk faktörleridir. KVH risk faktörleri, dağılımları zamanla ve bölgeler arasında değişmesine rağmen, kadın ve erkeklerde aynıdır. Yaş, güçlü bir kalp ve damar hastalıkları risk faktörüdür. AKS, etkilenen yaş grubu açısından kısmen hastalığın prezentasyonu ve patofizyolojisi ile ilişkili olarak cinsiyete göre bazı farklılıkların olduğu birçok çalışmayla gösterilmiştir. Kadınlarda AKS erkeklere göre daha geç yasta (5-10 yıl) gelişmektedir ve semptomlar daha geç ortaya çıkmaktadır. AKS Tanı ve Sınıflandırılması Tanı ve tedaviyi yönlendirmek amacıyla yapılması gereken ilk işlem, klinikte 12 derivasyonlu EKG çekilerek yorumlanması ve kardiyak biyo-belirteçlerin çalışılmasıdır. STEMİ’yi NSTEMİ’den ayıran özellik; EKG bulgularıdır. NSTEMI’de EKG özelliklerinde ST elevasyonun olmaması ile beraber kardiyak İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 29 belirteçlerinde (troponin T veya I ) yükselmesi NSTEMI ‘ye işaret eden miyokardiyal hücre nekrozunun en spesifik belirteci olarak yorumlanmaktadır. Son yıllarda hs C troponin daha yüksek duyarlılığa sahip olduğundan tercih edilmektedir. İlerleyen takipte kontrol EKG ve kardiyak biyo-belirteçlerdeki değişimler değerlendirilerek AKS sınıflandırmasına gidilip hızlı bir şekilde hastanın tedavisi düzenlenmelidir. Şekil II: Akut Koroner Sendromların Tanı ve Sınıflandırılması; European Resuscitation Council Guidelines for Resuscitation 2015 AKS Risk Faktörleri ve Skorları AKS hastalarının çoğu genel olarak acil servislerden veya kardiyoloji polikliniğinden tanı alıp kardiyoloji servisi veya koroner yoğun bakım ünitesine yatırılmaktadır. AKS çalışma grupları, KAH tanı veya ön tanısı konulan hastalarda AKS gelişimini belirlemek için risk değerlendirme skorları ve klinik öngörü 30 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı algoritmaları geliştirmişlerdir. AKS hastalarında tanı ve risk derecelendirilmesi birbiriyle yakından bağlantılıdır. NSTEMI risk dercelendirilmesi için TIMI (Thrombolysis in Myocardial Infarction ) risk skorunun yanısıra 2007’ de yayınlanan Avrupa kardiyoloji derneği (ESC) NSTEMİ’nin tanı ve tedavi kılavuzunda önerilen ve büyük hasta gruplarında denenerek geliştirilmiş GRACE (Global Registry of Acute Coronary Events) skorlama sisteminin de kullanımı önerilmektedir. STEMI risk derecelendirilmesi amacıyla Killip sınıfı, GUSTO risk modeli ve TIMI risk skorları kullanılmaktadır. AKS Tedavisi AKS tedavisi semptomatik ve nedene yönelik tedavi, rehabilitasyon, yaşam tarzı değişiklikleri ve risk faktörlerinin kontolleri aşamasını içeren bir dizi uygulamaları kapsamaktadır. AKS de hedefler; ventriküler fibrilasyonu veya aşırı bradikardi gibi yaşamı tehdit eden durumları tedavi etmek, sol ventrikül fonksiyonunu korumak ve miyokard hasarının genişlemesini en aza indirerek kalp yetmezliğini engellemektir. Semptoma yönelik tedavide hemodinamik stabilitenin sağlanması ve anjinal semptomların giderilmesi en önemli stratejidir. • Ağrının Kontrolü Sistolik kan basıncı 90 mm Hg üzerindeyse ve devam eden iskemik göğüs ağrı mevcutsa nitrogliserin formülasyonları (gliseril trinitrat, nitrogliserin) kullanılabilir. İnatçı ağrılarda veya akciğer ödemi bulguları varsa intarvenöz nitrogliserin 10 mcg/dk dozunda başlanıp tansiyon düzeyi takibiyle doz ayarlamasıyla kullanılmaktadır. • Antitrombosit ve Antikoagülan Tedavi AKS’de, ventrikül işlev bozukluğu gelişimini ve istenmeyen kardiyovasküler olayların önlenmesi için, etyopatogenezde en önemli kilit taşı olan trombüs oluşumunu engellemek temel tedavi stratejisidir. Bu amaçla antirombositer tedavi uygulanmaktadır. En son ESC kılavuzu, invaziv girişim planlanlansın veya planlanmasın, orta ve yüksek riskli tüm NSTEMI-AKS hastalarına ASA’ya ek olarak (180 mg yükleme dozu) Tikagrelor verilmesini önermektedir. Antitrombin tedavisinde; heparin, varfarin’in yanı sıra geliştirilmiş enoksaparin, bivalirudin, fondaparinuks gibi birçok ajan tedavide kullanılmakta olup özellikle NSTEMİ’de tanı konulduğu andan itibaren antitrombositer ilaçlara ek olarak verilmesi, istenmeyen kardiyak olay gelişimini azatlığından İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 31 dolayı önerilmektedir. • Fibrinolitik Tedavi ve Reperfüzyon Stratejileri STEMI’de semptomların başlangıcının ilk 12 saati içerisinde tanı konan hastalarda ve yeni sol dal bloğu bulunan bütün hastalarda reperfüzyon tedavisi uygulanmalıdır. En kısa sürede ve uygun starteji ile reperfüzyon sağlanmalıdır. Erken dönemde başlanan fibrinolitik tedavi mortalite riskini azaltmakta ve PKG ile kombine kullanıldığında reinfarkt gelişimini engellemektedir. 12. saatten sonra başvuran vakalarda fibrinolitik tedavinin faydaları net olarak gösterilememiştir ancak semptom başlangıcının 12 saati geçtiği vakalarda devam eden iskemi bulguları varsa ve primer PKG imkanı yoksa fibrinolitik ajan verilmesi önerilirmektedir. 2015 ERC Kılavuzunda AKS (Akut Koroner Sendrom): Tedavi – Semptomlara yönelik • Nitratlar Sistolik kan basıncı 90 mmHg üzerindeyse ve hastada devam eden iskemik göğüs ağrısı mevcut ise gliseril trinitrat kullanılabilir. Hipotansiyonu (SKB ≤ 90 mmHg) olan hastalarda, özellikle de bradikardi ile bir aradaysa, ve inferior infarktı olan hastalarda sağ ventrikül tutulumu şüphesi varsa kullanılmamalıdır. Kan basıncını ve kardiyak outputu daha da düşürebilir. SKB izin verdiği sürece, her 5 dakikada bir 3 doza kadar 0.4 mg sublingual olarak verilir. • Analjezi Nitrata dirençli ağrıda tercih edilecek analjezik morfindir ve ayrıca hastayı sakinleştirici etkilerinden dolayı sedasyon kullanımı gerekliliğini azaltır. İntravenöz 3-5 mg dozunda başlanır ve ağrı geçene kadar birkaç dakikada bir tekrarlanır. Letarji, hipotansiyon veya bilinen aşırı duyarlılık durumlarına dikkat edilmeli. Protrombotik etkilerinden dolayı non-steroid antiinflamatuvar ilaçlardan (NSAİİ) kaçınılmalıdır. • Oksijen AKS olduğu düşünülen akut göğüs ağrısı hastalarında hipoksi, dispne veya kalp yetmezliği bulguları olmadıkça oksijen desteği önerilmez.Komplike olmayan miyokard enfarktüsünde hiperoksinin zararlı olabileceğini gösteren kanıtlar artmaktadır. AKS’de kardiyak arrest durumunda, hızlıca hipoksi gelişmektedir. Nörolojik sekel olmadan hayatta kalmanın en önemli belirleyicisi iskemik beyin hasarı olduğundan KPR süresince yeterli derecede oksijenasyon gereklidir. SDGD sonrası hipoksi ve 32 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı hiperoksiden kaçınılmalıdır. Arteriyal oksijen satürasyonu güvenilir bir şekilde ölçülene kadar hastaya %100 oksijen verilmeli, sonrasında satürasyon %94-98 arasında, KOAH hastalarında %88-92 arasında tutulmalıdır. • Platelet agregasyon inhibitörleri Aterosklerotik plak rüptürü sonrası platelet aktivasyonu ve agregasyonu akut koroner sendromların esas patofizyolojik mekanizmasını oluşturur ve dolayısıyla ST elevasyonlu ya da elevasyonsuz AKS’de reperfüzyon ve revaskülarizasyon olsun ya da olmasın, antitrombositer tedavi temel tedavidir. • Asetilsalisilik asit (ASA) Geniş randomize kontrollü çalışmalarda, AKS nedeniyle hastane yatışı bulunan hastalara reperfüzyon veya revaskülarizasyondan bağımsız olarak ASA verildiğinde mortalite azalmış. AKS şüphesi olan tüm hastalara, GİS kanama veya alerji durumları hariç, yükleme dozunda oral (150-300 mg enterik kaplı olmayan) veya 150 mg IV ASA verilmelidir. ASA, olay yerindeki kişiler, ilk yardım ekibi veya sevk eden ekip tarafından verilebilir. • ADP reseptör inhibitörleri Klopidogrel ve prasugrel (geri dönüşümsüz inhibisyon), ve tikagrelor (geri dönüşümlü inhibisyon) trombositlerde ADP reseptör inhibisyonu yaparak ASA’nın sağladığı trombosit agregasyon inhibisyonunu daha da arttırır. Prasugrel ve tikagrelor daha hızlı, güvenilir ve güçlü platelet agregasyonu inhibisyonu sağlar. •Antitrombinler Non-STEMI AKS’de majör advers kardiyak olayları azalttığından tanı konduğu andan itibaren antitrombositer ilaçlara ek olarak parenteral antikoagülasyon verilmesi önerilmektedir. Enoksaparin semptom başlangıcından itibaren ilk 24-36 saat içerisinde verildiğinde non-STEMI AKS’de mortalite, miyokard enfarktüsü ve acil revaskülarizasyon ihtiyacını UFH’ye nazaran azaltmaktadır. Tedavi stratejisinden bağımsız olarak en iyi etki ve güvenlik profiline sahip olduğundan Fondaparinuks verilmesi önerilir. Fondaparinuks yok ise enoksaparin veya UFH verilmesi önerilir. Enoksaparin ve Fondaparinuks renal yetmezlikli hastalarda birikebileceğinden doz ayarlaması gerektirirler. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 33 AKS’DE HEMŞİRELİK YÖNETİMİ • Yaşamı tehdit eden durumların önlenmesi veya erken tanılanması için uygun hemşirelik girişimlerinin yapılması • Kardiyak fonksiyonların korunması için gerekli olan/istem yapılan tedavilerin eksiksiz uygulanması, takibinin ve gözleminin yapılması • Komplikasyonların önlenmesine yönelik girişimlerin planlanması • Hastanın her tür ağrıya duyarlı olacağı ve bunun kalp ağrısı olduğu endişesi yaşayabileceğinin söylenmesi, • Hastanın, miyokardiyal iskemi nedeniyle oluşan göğüs ağrısını diğer ağrılardan ayırt etmesi için eğitilmesi, • Ağrıyı kolaylaştıran faktörleri tanımlama ve tahmin etmesinin öğretilmesi. Doç. Dr. Yasemin TOKEM Katip Çelebi Üniversitesi, İzmir ACİLDE İNFLAMATUVAR BAĞIRSAK HASTALIĞININ YÖNETİMİ İnflamatuar barsak hastalıkları (İBH); gastrointestinal kanalın çeşitli bölgelerini tutabilen, remisyon ve alevlenmelerle seyreden, patogenezi tam olarak açıklanamayan kronik inflamatuar hastalıklardır. Ülseratif Kolit (ÜK) ve Crohn Hastalığı (CH) olmak üzere iki türü vardır. Ülseratif kolitteki inflamatuar cevap genellikle mukoza ve submukozaya sınırlı olup; Crohn hastalığındaki inflamasyon, mukozadan serozaya kadar tüm duvar boyunca yayılmaktadır. Son epidemiyolojik veriler, gelişmekte olan ülkelerde İBH insidansının 20. yüzyılın ikinci yarısında belirgin bir şekilde arttığını göstermektedir. Batı’da İBH insidans ve prevalansı son 50 yılda artış göstermiş, ÜK için sırasıyla 8-14/100.000 ve 120-200/100.000 ve CH için sırasıyla 6-15/100.000 ve 50200/100.000 kişide görülmüştür. İtalya’da, İBH prevalansı son 15 yılda önemli derecede artmış, Sardunya’da ÜK için 124/100.000 ve CH için 15/100.000, Veneto’da CH için 59.63/100.000 ve ÜK için 119.5/100.000 aralığında bir prevalans saptanmıştır. Ülkemizde İBH insidansı ÜK için 2.6/100.000 ve CH için 1.4/100.000 olarak saptanmıştır. 34 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı Ayrıca Trakya bölümünde ÜK’in kırsal kesimdeki prevalansı 2.18/100.000 iken, şehir kesiminde 5.87/100.000’dir. Crohn hastalığının prevalansı ise 47/1000 olarak bildirilmiştir. Şehirlerde yaşayanlar, kırsal kesimdekilere göre İBH’ye daha fazla yakalanırlar. Sosyoekonomik durumu iyi, sedanter yaşamı olan, kapalı ortamlarda çalışan bireylerde görülme sıklığı artar. Hastalığın en sık görüldüğü yaşlar 15-25 yaş ve 55-65 yaş arasıdır. Kadın ve erkek arasında sıklık bakımından bir fark yoktur. On yaşından küçük çocuklarda ÜK daha sık görülmektedir. Hastalığın tedavisinde amaçları; semptomların düzeltilmesi/iyileştirilmesi, inflamasyonun azaltılması, komplikasyonların önlenmesi, tedavi toksisitelerinin en aza indirilmesi, hastanın beslenmesinin düzeltilmesi ile remisyonun ve devamlılığının sağlanması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesidir. Tedavi planlanırken, hastalığın lokalizasyonu, aktivitesi, süresi, hastanın tolerabilitesi ve daha önce uygulanan tedavilere verdiği yanıt göz önünde bulundurulmalıdır. İBH yönetiminde biyolojik ajanlar, hastaneye yatış ve batın cerrahisi gibi uygulamalar IBH maliyetinin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Akut bakım hizmetleri için ihtiyacın azaltılması kronik IBH ve ilişkili hastalıkların yönetimi için bakım kalitesinde bir iyileşme / düzelme gösterecektir. Özellikle, gereksiz acil servis başvurularını azaltmak için etkili sistem düzeyindeki çabalar tıbbi maliyeti azaltacak ve İBH bakım değerini arttıracaktır. Bu nedenle İBH olgularında bakım standartlarını bilmek ve bu yönde hemşirelik yaklaşımını belirlemek gerekmektedir. Hastaların acil servis başvuruları intestinal veya ekstraintestinal (barsak dışı) komplikasyonlar nedeniyle olmaktadır. ACİL SERVİSTE İNTESTİNAL KOMPLİKASYONLAR Acil durumlar; hayatı tehdit edebilir, cerrahiye gereksinimi ortaya çıkarabilir ve kalıcı organ hasarına sebep olabilir. ÜK ile ilgili acil bakım gerektiren en önemli komplikasyonlar; toksik megakolon ve kanamadır. Bu komplikasyonların her biri agresif medikal tedaviyi ve bakımı düşündürse de sıklıkla total proktokolektomi ile sonuçlanır. CH ile ilişkili en önemli komplikasyonlar; sepsisle giden abse ve intestinal tıkanıklıklardır. Başlangıç tedavisi tıbbi tedavi olmasına rağmen, CH ile ilişkili bu komplikasyonlar genellikle cerrahi müdahaleyi ve barsak rezeksiyonunu gerektirir. Hastalar acil servise alevlenme semptomlarının tedavisi için başvurmaktadır. Hastaların obstrüksiyon, intra-abdominal abse ve fistül oluşumu, toksik megakolon ve hayatı tehdit eden hemorajiler nedeniyle İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 35 başvurdukları acil servislerde, ekibin temel sorumlulukları: • Sıvı ve elektrolit dengesini sağlamak • Ağrı/ateş/mide bulantısını değerlendirmek ve kontrol etmek • Acil ve acil müdahale gerektiren durumları tanımlamak ve gerekli müdahaleleri yapmak TOKSİK MEGAKOLON Total ya da segmental tıkayıcı olmayan 6 cm’den daha fazla kolonik dilatasyona ek olarak sistemik toksisite bulgularının olduğu İBH’nın hayatı tehdit eden acil bir komplikasyonudur. Hastaların %1’inde ortaya çıkmaktadır. CH ile karşılaştırıldığında ÜK’te toksik megakolon daha fazla görülmektedir. Klinik tanısında “Jalen” kriterleri kullanılmaktadır. Kolonik dilatasyonun radyolojik olarak tespit edilmesine ek olarak aşağıdaki kriterlerden en az üçünün olması toksik megakolon tanısını güçlendirmektedir: • Ateş >38 °C • Kalp hızı >120/dk • Lökositoz >10500/μL • Anemi • En az birinin eşlik etmesi: Dehidratasyon, elektrolit bozukluğu, bilinç değişiklikleri, hipotansiyon Akut ya da kronik diyare şikayetiyle acil servise başvuran ve abdominal distansiyonu bulunan her hastada toksik megakolon tanısı düşünülmelidir. Tanıyı güçlendiren diğer belirtileri ise şiddetli karın ağrısı, şişme, peritonit belirtileridir. Acil servise toksik megakolon şüphesi ile gelen hastada; geniş spektrumlu antibiyotikler, intravenöz sıvı tedavisi ve hızlandırılmış cerrahi konsültasyon yapılmalıdır. Toksik megakolonun komplikasyonları; perforasyon, peritonit, sepsis ve kanamadır. Tedavi de bu komplikasyonlar göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Acil tedavideki temel amaç; kolit atağının ciddiyetini azaltmak, kolon motilitesini normale getirmek ve perforasyonu engellemektir. Hastalar yoğun bakım ünitelerinde takip edilmeli, cerrahi ile konsülte edilerek günlük olarak değerlendirilmelidir. Elektrolitler, tam kan tetkikleri ve düz karın grafileri günlük olarak takip edilmelidir. Anemi, elektrolit bozuklukları ve dehidratasyon hızla düzeltilmelidir. Tam bir kolon istirahati sağlanmalıdır. Tüm narkotik, antidiyareik ve antikolinerjik ilaçların kullanımı kesilmeli, steroid tedavisi mikrobiyoloji sonuçları beklenmeden acil olarak başlanmalıdır. Toksik megakolonlu 36 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı hastalarda septik komplikasyonları önlemek ve perforasyona bağlı ölümleri azaltmak için geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılmalıdır (Sefalosporinler + aminoglikozid + metranidazol). Nazogastrik dekompresyon uygulanmalıdır. Nütrisyonel açığı olan hastalarda Total parenteral nütrisyon tercih edilir. Hastanın takipte genel durumunda düzelme, mukozal iyileşme ve motilitede düzelme olursa enteral beslenmeye geçilebilir. Toksisite bulguları olmayan sadece dilatasyonu olan hastalarda transvers kolonda biriken gazın distal kolon ve rektuma doğru yer değiştirmesi için; dekompresyon amaçlı sık pozisyon değişikliği, yuvarlanma hareketleri ve diz dirsek pozisyonu önerilmektedir. HEMORAJİLER VE PERFORASYON Perforasyon İBH’lı hastalar için bir diğer akut cerrahi acil nedenidir. Toksik megakolon varlığında da ortaya çıkabilir; ancak şiddetli hastalıkta da görülmektedir. ÜK hastaların yaklaşık %2’sinde; CH’nda ise %1-3’ünde ciddi komplikasyon gelişir. Yüksek doz steroid kullanımı peritonit bulgularını baskılayabileceğinden tanı geç konulabilir. Hastalarda artmış karın ve omuz ağrısıyla birlikte ateş ve taşikardi de görülebilir. Hemoraji ve perforasyon durumunda acil tedavi hızlıca başlatılmalıdır. Perforasyondan şüpheleniliyorsa hasta hızlıca resüte edilmeli ve operasyona alınmak için hazırlanmalıdır. Tam kan sayımı, elektrolitler, koagülasyon testleri ve “cross match” bakılmalıdır. Perforasyon oluşması halinde ölüm oranı % 50’dir. Bu nedenle ilkyardım uygulanması gerekeceği için hazırlıklı olunmalıdır. Acil serviste hastasının değerlendirilmesi CAB değerlendirilmesiyle başlar. IBH’nın komplikasyonlarının oluştuğu durumlarda akut batını, şiddetli sepsisi, bilinç durumu değişikliği veya GİS kanamasına bağlı hemodinamik dengesizliği gidermek için müdahale edilmektedir. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 37 OBSTRUKSİYON Prevalansı CH’da %20 - 40 arasında değişmektedir. ÜK’te nadiren (%1-7) görülür. Şişme ve yara dokusunun oluşumundan kaynaklanabilir. Barsak duvarının kalınlaşması ve barsağın daralmasına neden olur. Striktür, barsak içeriğinin geçişini ne kadar engellediğine bağlı olarak hafif veya şiddetli olabilir. Belirtileri; sıklıkla kusma ile ilişkili kramp şeklinde karın ağrısı ve şişkinliktir. Acil servise gelen hastada öncelikle tıkanıklığın kolonda mı, ince barsakta mı olup olmadığı tanılanmalıdır. İlaçlar, lokal inflamasyon alanını azaltarak tıkanıklığı giderebilir. Tıkanıklık şiddetliyse, delinme söz konusuysa ve tıbbi tedaviye cevap vermezse ameliyat gerekebilir. 38 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı ABSE Apseler, bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlardır. CH’da daha sık görülür; darlığa ya da obstrüksiyona yol açar. Belirtileri; şişkinlik, hassasiyet, ağrı ve ateş olmakla birlikte apse azaldıktan sonra semptomlar azalır. Kalan enfeksiyonu temizlemek için genellikle antibiyotikler verilir. FİSTÜLLER Barsak kanalında derin yaralar veya ülserler barsağın farklı kısımlarını birbirine bağlayan yollara yol açabilir. Fistüller; mesaneye, vajinaya, perianal bölgeye açılabilir. Ancak anüs çevresinde daha fazla görülür. CH olan kişilerin yaklaşık %30’unu etkileyen bu anormal pasajlar genellikle enfekte olur. Fistül küçükse, antibiyotikler ve diğer tıbbi tedavi yeterli olabilir. Büyük veya çok sayıda olan fistüller, özellikle kalıcı semptomlara neden olursa, ameliyat gerekebilir. Fistüller ve perianal hastalık, antibiyotik tedavisine veya diğer tıbbi tedavi seçeneklerine dirençli olabilir. Bu koşullarda tedavi genellikle cerrahi müdahale ile yapılır; ancak tekrarlama riski yüksektir. ACİL SERVİSTE EKSTRA-İNTESTİNAL KOMPLİKASYONLAR İBH olanların %20’sinde görülür. İBH’dan daha fazla problem oluşturabilir. Ayrıca kullanılan ilaçlar da önemli sistemik yan etkilerle çeşitli sorunlara yol açabilir. CH olanlarda mukokutanöz bulgular, artrit ve üveit görülme sıklığı ÜK’dan daha sıktır. • Artrit; İBH hastaların %10’unda görülür ve asimetriktir. Büyük eklemleri daha çok etkilemektedir. • Göz tutulumları (episklerit); hastaların %3-4’ünde görülür. Gözlerde yanma ile karakterizedir. İBH tedavisi ile giderilir. Topikal steroidler de kullanılabilir. • Dermatolojik komplikasyonlar; İBH hastalarında ağrı, kızarıklık, subkutan nodüllerle karakterize eritema nodozum ve pyoderma gangrenozum şeklinde karşımıza çıkar. Kol ve bacaklarda, tibiada daha çok görülür. İBH tedavisi ile iyileşme sağlanabilir. • Üriner komplikasyonlar; CH’da daha sık görülür. Kalsiyum oksalat taşları CH ile ilişkili renal taşların en sık türüdür. • Hidrasyonun arttırılması ve oral kalsiyum sitrat takviyelerinin kullanılması (oksalatın barsak yolunda bağlanmasını ve idrar yolunda atılımını önler) İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 39 Anemi; İBH ile ilişkili ise demir eksikliği anemisi ve kronik hastalık anemisi şeklinde • görülmektedir. Bu durumlarda, oral preparatların emilimleri İBH nedeniyle pek mümkün olamadığı için IV demir takviyeleri gerekebilir Aşırı kanamalı durumlar; İBH’da tromboz komplikasyonları %40 civarında görülse de, • büyük kanamalar %1’den az görülmektedir. İnme, derin ven trombozu, pulmoner emboli, portal veya hepatik ven trombozu ve arteryal tromboz ortaya çıkabilir. Çoğunlukla hastalık şiddeti ile ilişkilidir. Hastalarda protrombin zamanı (PT), aktive kısmi tromboplastin zamanı (aPTT) ve trombin zamanı bakılmalı ve antikoagülan tedavi başlanmalıdır. SONUÇ Hastanın geliş ve önceki sağlık öyküsü için kapsamlı bir anamnez alınmalı ve hastanın kullandığı ilaçlar, alevlenmeye yol açan durumlar, acil servise gelmeden önce uygulanan girişimler araştırılmalıdır. IBH’nın tipik semptomları; karın ağrısı, iştahsızlık, hematokezya, diyare, ateş ve kilo kaybıdır. Fizik muayenede bu belirtilere yönelik göstergeler değerlendirilmelidir. IBH’nın komplikasyonlarının oluştuğu durumlarda akut batını, şiddetli sepsisi, bilinç durumu değişikliği veya GİS kanamasına bağlı hemodinamik dengesizliği gidermek için müdahale edilmelidir. Acil servis ekibi; resusitasyon, cerrahi ve diğer konsültan değerlendirmeleri açısından hazırlıklı olmalıdır. Acil tedavide; kanama, ağrı, bulantı ve kusma gibi semptomlar kontrol altına alınarak, elektrolit dengesizliklerinin düzeltilmesi hedeflenir. Böylece hastanın hidrasyonu sağlanmalıdır. Öğr. Gör. Berna Nilgün ÖZGÜRSOY URAN Kâtip Çelebi Üniversitesi, İzmir 40 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı SÖZLÜ BİLDİRİLER OTURUMU BİLDİRİ BAŞLIĞI BİLDİRİ SAHİBİ Doğumda Dikey Pozisyonların Tarihi Ve Önemi: Dikey Doğum Koltuğu Nazlı Pehlivan, Özlem Demirel Bozkurt Kronik Otitis Media Sekeli Tedavisinde Tip1 Timpanoplasti Ameliyatı Yapılan Hastalarda Hemşirelik Tanılarının Değerlendirilmesi Sevgi Vermişli, Bilgen Ulamış, Meryem Yavuz Van Giersbergen , İbrahim Çukurova İstanbul Şişli Hamidiye Etfal Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Hemşirelerinin Kateter İle İlişkili Üriner Sistem Enfeksiyonlarının Önlenmesi Hakkındaki Bilgi Durumları Yeliz Leblebici, Yıldız KÖSE, Selma ŞEN AKDERE, Hatice ÇAKMAKÇI, Serap Ötünçtemur, Güven Bektemür, Memet Taşkın Egici, Bireysel Yenilikçiliğin Hemşirelik Mesleğinin Gelişimi Üzerine İnovatik Etkisi Burcu Baysan, Songül Muratoğlu, Yeliz Nacak, Şenay Demir, Esma Çelik Enterokütonöz Fistül Bakımı: Olgu Sunumu Songül Muratoğlu, Hülya Ergen, Hacer Rastgel, Cem Tuğmen, Cezmi Karaca Lomber Disk Hernisi Nedeniyle Ameliyat Edilen Hastalarda Soğuk Uygulamanın Analjezik Etkisi Senem Güneş, Fadime Armağan Yatağa Bağımlı Nöroloji Hastalarında, Taburculuk Sonrası Primer Bakım Vericilerinin Değerlendirilmesi; Salihli Devlet Hastanesi Örneği Emine Aktaş, M. İbrahim Tuğlu Hemşirelik Bakımının Nicel İfadesi: Ağrı Yönetimi Gülnur Gül Palyatif Hemşirelerinin Palyatif Bakım Farkındalığı Pınar Bol, Nurdan Çamlıbel, Gülnur Gül İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 41 IV. KONGRE 2. GÜN 42 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı OTURUM 1. HEMŞİRELİK BAKIM YÖNETİMİ VE LİDERLİK KLİNİK BAKIMA NASIL LİDERLİK EDİLİR? Sağlık bakım hizmetlerinde güvenli ve kaliteli bakım için güçlü bir liderliğe gereksinim duyulmaktadır. Liderlik, bireysel ve kurumsal düzeyde verimliliği etkilemekte, iş doyumunu arttırarak, çalışanların çalıştıkları kuruma bağlılığını sağlamaktadır. Ayrıca etkili bir liderliğin, her kurumun başarıya ulaşmasında hayati bir öneme sahip olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konulmuştur. Liderliğin hasta bakım çıktıları ile doğrudan ilişkili olduğu da bilinmektedir. Literatürde etkili liderliğin olduğu kurumlarda enfeksiyonların, beklenmeyen ölümlerin, ilaç hatalarının, hasta düşmelerinin daha düşük olduğu ve hastanede kalış sürelerinin azaldığı belirtilmektedir. Yine liderlik ve hasta güvenliği arasında da pozitif bir ilişkinin olduğu vurgulanmıştır. Dolayısı ile olumlu ve istendik çıktılar elde etmek için ve günümüz sağlık bakım kurumlarında bakımda farklılık yaratmak için etkili, iyi eğitilmiş ve motive lider hemşirelere gereksinim vardır. Bu sunumda, klinik bakıma nasıl liderlik edilebileceğine ilişkin katılımcılarda bir farkındalık oluşturmak ve konuya ilişkin tartışma ortamı yaratarak deneyimlerden öğrenme amaçlanmıştır. Sunum içeriğini; günümüz sağlık bakım hizmetlerinde mevcut durum, liderlik kavramı, hemşirelerin klinik bakıma liderlik yapabilmek için sahip olması gereken nitelikler ve yapılması gerekenler oluşturmuştur. Doç. Dr. Sergül DUYGULU Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, Ankara STANDARTLAR VE BAKIM YÖNETİMİ Son yıllarda sağlık hizmetlerinde, kalite olgusunun yönetim felsefesi haline gelmesi ile bakım standartları oluşturulmuş ve uygulanmaya başlanmıştır. Planlama, örgütleme, yönetme, denetleme, değerlendirme ve koordine etme basamaklarından oluşan bakım yönetim sürecinin temelini hemşirelik hizmetleri standartları oluşturmaktadır. Bakım yönetiminin etkin ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi için, oluşturulan standartların bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması, uygulanması ve değerlendirilmesi gereklidir. Hemşirelik uygulamalarında İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 43 standartların kullanılması ortak dil oluşturulmasını, etkin ve güvenli bir bakımın sunulmasını sağlar. Standartlar yapı, süreç ve sonuç olmak üzere üç alanı içerir. Bu yapı, süreç ve sonuç standartlarının ölçümünde göstergeler kullanılmaktadır. Standartlarla ilgili çalışmalar 1946 yılında başlatılmış, ülkemizde ise 2000’li yılların başında hasta güvenliğinin gündeme gelmesi ile birlikte kaliteli sağlık hizmeti anlayışı benimsenmeye başlamıştır. Pek çok hastane ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ile belgelendirilmiştir. Bununla birlikte üniversite hastanelerinde hemşirelik, sterilizasyon, laboratuvar, diyet, diyaliz gibi hizmet alanlarında belgelendirme çalışmaları yapılmış ve halen sürdürülmekte olanlar vardır. Ülkemizde hem ulusal hem de uluslararası sağlık hizmetlerinde kalite standartları uygulamaları mevcuttur. Sağlık bakanlığı sağlık hizmetlerinde kalite standartlarını 2005 yıllında belirlemiş ve zaman içinde sayı ve yapısal anlamda geliştirilmiştir. 5 versiyon birinci revizyonu olan sağlıkta kalite standartları 5 boyut 39 bölüm 557 standart ve 1100 değerlendirme ölçütünden oluşmaktadır. Standart ve değerlendirme ölçütleri, ele alındığı konuya özgü çalışma yöntemini belirlemek için ortaya konulmuş temel gereklilikler, rehberlik bilgileri ve tanımlamaları içeren optimal kurallardan oluşmaktadır. Bu standart ve değerlendirme ölçütleri, hemşirelikte bakım yönetimi kapsamında değerlendirilmelidir. Kurumun amaçları, örgütsel özellikleri, fiziksel yapısı, araç gereçleri ve insan gücünün planlanmasına yönelik oluşturulan yapısal standartlar hemşirelik hizmetlerinin planlanmasında ve yönetilmesinde önemli rol oynar. Hemşirelik bakım uygulamalarına yönelik oluşturulan standartlar süreç odaklıdır. Kaliteli hemşirelik uygulamaları; güvenli bir bakım ortamını oluşturur ve ekip üyelerinin işbirliği içerisinde çalışmalarını sağlar. Hemşirelik sürecinin uygulanmasında ve hastaların bütüncül bakım alabilmelerine olanak sağlamaktadır. Hemşirelik uygulamaların standardizasyonu 2000’li yıllarda başlamış, “Hemşirelik Bakım Protokolleri”, “Hemşirelik Bakım Standartları” gibi pek çok standart geliştirilmiştir. Veri toplama, tanılama, planlama, uygulama ve değerlendirme basamaklarından oluşan hemşirelik süreci ile ilgili standartlar, sağlıkta kalite standartları setinin pek çok bölümünde bulunmakla birlikte özellikle hasta bakımı bölümünde ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Standartlar hasta/hasta yakınları ve sağlık personelinin beklentilerinin karşılanması ve güvenliğinin sağlanması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca sürekli araştırmaya ve öğrenmeye motive ederek mesleki bilgi ve teorinin artmasıyla hemşireliğin bilimsel bir disiplin olarak kabul edilmesini sağlar. 44 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı Hemşirelik uygulamalarının hasta üzerine etkileri sonuç odaklı standartlarla izlenmektedir. Yapı, süreç ve sonuç standartlarının ölçümünde göstergeler kullanılmaktadır. Göstergeler, hemşirelik hizmetleri süreçlerini ve sonucunda elde edilen çıktıların, somut verilerle izlenmesini ve iyileştirilmesini sağlamaktadır. Sağlıkta kalite standartlarında bölüm bazlı ve klinik göstergeler izlenmektedir. Sonuç olarak, sağlık hizmetlerinde hasta bakımının yönetimine (sistem, klinik ve yönetsel süreçler) ilişkin oluşturulan tüm standartların tek ve ulusal düzeyde uygulanabilir olması ve hemşirelerin bu standartlar kapsamında hizmet vermeleri sağlanmalıdır. Hemşireler, etkin bakım vermek için meslek amaçlarını ve standartlarını oluşturmalı ve kanıt temelli rehberler hazırlamalıdır. Uzm. Hem. Serap İLERİ Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, İzmir BAKIM VE DEĞİŞİMİN GÜCÜ Hemşirelikte bakım en önemli fonksiyonlardan biridir. Hemşireliğin görünür hale gelmesi açısından kaliteli bakımın ön planda olması ve bakımın gücü ile hemşireliğin gücünün kanıtlanması gerekir. Hemşirelikte bakımın gücü, günümüz koşullarına uygun olarak teknolojik ve inovatif değişimlere uygun kaliteli bakımla sağlanabilir. Hemşirelikte değişime; hasta bakım kalitesini iyileştirmek, sağlığı sürdürmek, daha iyi bakım yöntemleri bulmak, daha kolay, daha ekonomik ve daha güvenli hemşirelik bakımı vermek için gereksinim duyulmaktadır. Hemşirelikte eğitim, yönetim ve uygulamalarda pek çok değişim süreçleri yaşanmaktadır. Örneğin eğitimde, gelen öğrenci profilindeki değişimler, profesyonellik algısı, farklı eğitim yöntemlerinin kullanımı, eğiticilerin bakış açısındaki değişimler bakımı da farklı yönlerden etkilemektedir. Aynı şekilde yönetimde, modern yönetim yaklaşımları özellikle kalite yönetimi ve akreditasyon çalışmaları, hasta güvenliğindeki değişimler ve uygulamalar hemşirelik bakımının önemli ölçüde değişimine olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla hemşirelik uygulamalarında, kanıta dayalı hemşirelik ve teknolojik-inovatif değişimler avantajları ve dezavantajlarıyla gücümüzü artıran faktörlerdendir. Değişim başlangıcı bilimsel sorular sormaktan geçer. Örneğin doğum servisinde ölüm oranının yüksek olduğunu gözlemleyen bir hemşire kendisine şu soruyu sorar: “Hastanede doğum yaptıktan sonra ölen kadın sayısı evde doğum yapanlara oranla daha yüksek midir, eğer öyleyse neden?” Hemşirenin bu İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 45 konuyla ilgili yaptığı çalışma hastanede ölüm oranının yüksek olduğunu gösterdi. Hemşirelerin bu buluşu ilgili serviste verilen sağlık hizmetinde değişikliklere neden oldu ki, bu değişiklik te kadınların yaşamını kurtardı. Değişim ve değişimin yayılımını gösteren en temel teori Rogers’in Yayılım Teorisi’dir. Bu teoride değişimi benimseyenler beş alanda kategorize edilmiştir: 1. Yenilikçiler (Innovators): Eğitimliler, risk alırlar ve yeni yaklaşımları denerler. 2. Öncü Benimseyiciler (Early Adaptors): Gençler, eğitimliler, topluluk lideri olanlardır. 3. Öncü Çoğunluk (Early Majority): Yeni fikirlere açık, ama biraz da tutuculardır. Topluluklarda aktif olarak katılımları var ve çevrelerini etkileyebilirler. 4. Geç Çoğunluk (Late Majority): Yaş ortalaması yüksek, eğitimi düşük, tutucu ve sosyal olmayanlardır. 5. Benimsemeyenler (Laggards): Muhafazakar, yaş ortalaması en yüksek ve eğitimi en düşük olanlardır. Yapılacak olan tüm değişimlerde katılımcıların bu sınıflaması göz önünde bulundurulmalı ve uygun stratejilerle yola devam edilmelidir. Değişim ve kaliteli bakım vermek için doğru yerde, doğru zamanda, doğru iş ile, doğru bilgi ve beceri ile donanmış, doğru personelle, doğru bir insan gücü planlamasının yapılması önerilmektedir. Bu insan gücü planlamasının hemşireler için uygun ve sağlıklı çalışma koşullarında gerçekleştirilmesi verimlilik açısından önemli kriterler arasındadır. Sağlıklı çalışma ortamının hasta düşmelerinde azalma, hastanede yatış süresinde azalma, mortalite ve morbidite oranında azalma, enfeksiyon ve bası yarası oranlarında azalma gibi hasta sonuçları üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla her düzeydeki hemşire liderler çalışma ortamı ile ilgili konuların, problemlerin belirlenmesinde ve çözüm önerileri konusunda sorumluluk almalıdır. Sonuç olarak, biz hemşireler bakımdaki değişimler için nasıl bir güç olacağımızı düşünmeli, sonrasında da sahip olduğumuz bireysel sorumluluğumuzu kritik ederek tanımlamalıyız. Bakımda neler yapabileceğimizi düşünmeli ve gücümüzün farkında olmalıyız. Prof.Dr. Şeyda SEREN İNTEPELER Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 46 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı OTURUM 2. YOĞUN BAKIM HEMŞİRELİĞİNDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR İNVAZİV VE NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYONDA VİP’İ ÖNLEMEDE HEMŞİRENİN SORUMLULUKLARI Pnömoni, normalde steril olan alt solunum yollarının ve akciğer parankiminin virulan mikroorganizmalar tarafından invazyonu olarak tanımlanır. Ventilatör ilişkili pnömoni (VİP) ise başlangıçta saptanmayan, 48 saat ve daha fazla mekanik ventilatör desteğine gereksinim duyan çocuklarda alt solunum yollarında meydana gelen infeksiyon olarak tanımlanır. VİP gelişim riski yirmidört saatten fazla entübe kalan hastalarda diğer hasta grubuna göre 6 ile 21 kat ve bu risk mekanik ventilasyon süresi uzadıkça daha da artmaktadır. VİP gelişim riski ilk günlerde daha fazla olup ilk 5 günde %3/gün, sonraki altı ve onuncu günlerde %2/gün, sonraki günlerde %1/gün olarak bildirilmiştir. Ventilatör ilişkili pnömoni (VİP) YBÜ’de görülen en önemli enfeksiyonlardan biridir. YBÜ’de VİP %567 gibi değişken oranlarda bildirilmiştir. VİP %8,131,9 oranda mortaliteye, mekanik ventilasyon ve hastanede kalma süresinin uzamasına ve maliyet artışına sebep olmaktadır. VİP’in “erken başlangıçlı” ve “geç başlangıçlı” olarak tanımlamış iki tipi bulunmaktadır. Erken başlangıçlı VİP, entübasyondan 48–96 saat sonra gelişir ve antibiyotik tedavisine duyarlı mikroorganizmalar sebep olur. Erken başlangıçlı VİP den sorumlu mikroorganizmalar, Metisiline Duyarlı Staphylococus Aureus (MSSA), Streptococcus Pneumoniae, Haemophilus İnfluenzae ve Moraxella Catarrhalis’dir. Geç başlangıçlı VİP, entübasyondan 96 saat sonra gelişir ve çoklu antibiyotik dirençli mikroorganizmalar sebep olur. Geç başlangıçlı VİP de görülen mikroorganizmalar, Pseudomanas Aeruginosa, Metisiline Dirençli Staphylococus Aureus (MRSA), Klebsiella türleri ve Acinetobacter Baumannii’dir. VİP’li hastalarda en sık izole edilen etken patogenler; Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus (özellikle metisilin dirençli olan suşları), Klebsiella pneumonia, Escherichia coli, Acinetobacter türleridir. Serratia marcescens, Stenotrophomonas malthophilia, Heamophilus influenza, Streptococcus pneumonia ve Enterokok türleri ise VİP’nin diğer ve daha nadir görülen etkenleridir. Ventilatör İlişkili Pnömoniye İlişkin Risk Faktörleri VİP gelişiminde rol oynayan risk faktörlerinin bir bölümü hastanın yoğun bakıma yatışında mevcut olan ve hastaya ait değiştirilemeyen risk faktörleri iken, diğer bölümü yoğun bakım ünitesinde verilen hizmet süresince gelişen ve değiştirilebilmesi mümkün olan İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 47 risk faktörleridir. Risk faktörlerinin bilinmesi sayesinde riskli hastaların belirlenmesi ve önlenebilir risk faktörlerine karşı iyileştirici önlemlerin alınması mümkün olur. VİP risk faktörleri; önlenemez ve önlenebilir risk faktörleri olmak üzere ikiye ayrılır; VİP İçin Önlenemez Risk Faktörleri •İleri yaş (65 yaş ve üzeri) • Erkek cinsiyeti •Beslenme bozukluğu •Akciğer hastalığının olması (Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı) •Nöromusküler hastalığının olması •Koma (Glaskow koma skoru <9) • Kardiyopulmoner hastalığının olması •Torakoabdominal cerrahi ameliyatı •Travma veya yanık •Fazla miktarda gastrik aspirasyon •Santral sinir sistemi ameliyatı •İntrakraniyal basınç izlemi yapılan hastalar • Hastalığın şiddeti (APACHE II skoru > 16) •Çoklu organ yetmezliği •İmmün sistemi baskılanmış hastalar •Akut Respiratuvar Distres Sendromu (ARDS) dur. VİP İçin Önlenebilir Risk faktörleri • Yetersiz el hijyeni • Nazal entübasyon • Yetersiz subglottik aspirasyon • Kullanılan malzemelerin gereksiz yere sık değiştirilmesi • Kaf basıncının 20 cmH2O’dan düşük olması •Hastanın supine (sırt üstü) pozisyonda yatması • Enteral beslenme • Plansız ekstübasyon • İki günden uzun endotrakeal entübasyonla mekanik ventilasyon • Tekrar entübasyon • Paralitik ajanların kullanımı veya devamlı intravenöz sedasyon • Stres ülser proflaksisi •Trakeostomi • Yetersiz bakım • Yoğun bakım dışına nakil • Önceden antibiyotik kullanımıdır. 48 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı VİP’yi Önlemede Hemşireler için Stratejiler El Hijyeni: El hijyeni, enfeksiyon gelişimini önlemede en ucuz ve basit yol olmasına rağmen en zor uygulanan enfeksiyon kontrol önlemlerindendir8,14. Her türlü invaziv girişimden önce ve sonra el hijyeni sağlanmalıdır. Hemşireler üniteye giriş ve çıkışlarında, ilaç hazırlığı öncesi ve sonrası, tuvalet kullanımı öncesi ve sonrası ve yemek öncesinde el hijyeni sağlamalıdır. Ellerde gözle görünür bir kirlenme ya da kan ve vücut sıvıları ile kontaminasyon varsa, eller yıkanmalıdır. Eller su, sıvı veya antimikrobiyal solüsyon kullanılarak yıkanmalı, yaklaşık 4060 saniye sürmeli ve kağıt havlu ile kurulanmalıdır. Ayrıca sağlık kurumlarında fotoselli el kurutma makinesi, kumaş havlu veya katı sabun kullanılmamalıdır. Mukoza, solunum sekresyonları veya solunum sekresyonları ile kontamine olmuş gereçlere temas sonrası ellerde gözle görünür kirlenme yoksa, alkollü el antiseptiği kullanılabilir. Alkollü el antiseptiği kullanılırken, ellere en az 3 ml çözelti alınarak tüm yüzeye dağıtılmalı, eller kurulanmamalı ve kuruyana kadar ovalanmalıdır. Alkollü el antiseptiği uygulamasında 20–30 saniye sonunda el hijyeni sağlanmış olur. Alkollü el antiseptiği ıslak veya nemli ellere uygulanmamalıdır. Aynı hastada kirli bölgeden temiz bir bölgeye geçilmeden önce eldiven çıkarılmalı ve eller yıkanma ya da alkollü el antiseptiği ile el hijyeni sağlanmalı ve gerekiyorsa tekrar eldiven giyilmelidir. Centers for Disease Control and Prevention (CDC: Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi) rehberine göre iyi el yıkama ile patojenler uzaklaştırıldığı için hemşireler tarafından zorunlu olarak yapılması gerekmektedir. Yatak başında bulunan alkollü el antiseptiği, hastaya bakım sırasında el hijyenine uyumu arttırmaktadır. Oral Entübasyon: Nazotrakeal entübasyon yerine oral entübasyon tercih edilmelidir. Nasotrakeal entübasyon sinüzit riskini arttırabilir, bu da hastanın VİP riskini yükseltebilir. Endotrakeal Kaf Basıncı: Endotrakeal tüp kaf basıncı, 20-30 cmH2O arasında olmalı ve 20 cmH2O’dan düşük olmamalıdır. Düşük kaf basıncı, subglottik alanda biriken sekresyonların alt solunum yoluna ilerlemesine ve VİP gelişimine sebep olur. Yüksek kaf basıncı mukozal iskemiye neden olabilir. Non – invaziv Mekanik Ventilasyon Uygulaması: Endotrakeal tüp varlığı, VİP gelişimine sebep olan en önemli risk faktörlerindendir. Özellikle immünsüprese ve Kronik Obstriktif Akciğer Hastalığı olan hastalarda non invaziv mekanik ventilasyon (maske ile) büyük yarar sağlamaktadır. Non invaziv mekanik ventilasyon uygulaması ile pnömoni riski azalmaktadır. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 49 Kontrollü Antibiyotik Kullanımı: Yoğun bakım ünitelerinde kontrollü antibiyotik kullanımı gerekmektedir. Proflaktik olarak kullanılan sistematik antibiyotik kullanımı, VİP gelişme riskini azaltmadığı gibi aynı zamanda çoklu ilaç dirençli mikroorganizmaların enfeksiyonuna neden olabilir. Yoğun bakım ünitelerinde antibiyotik dirençleri sürekli izlenmeli ve buna yönelik olarak antibiyotik değişiklikleri veya kısıtlamalarının yapılması etkilidir. Hasta Başının 30o-45o Yükseltilmesi: Erişkin hastalarda yapılan araştırmada hasta başının yükseltilmesinin VİP oranınını önemli oranda azalttığı bildirilmiştir. Bu konuda çocuklarda yapılmış araştırmalar yetersizdir. Hemodinamik ve solunumsal herhangi bir sorun yoksa hasta başının 30o-45 yükseltilmesinin solunum yollarına aspirasyonu azalttığı ve çocuklarda kullanılabileceği önerilmiştir . Ventilatör Devrelerinin Değişimi: Yoğun bakımda ventilatör devrelerinde gözle görülür bir kirlenme veya işlev bozukluğu olmadıkça değiştirilmemesi önerilmektedir. Entübasyon Süresinin Azaltılması: Mekanik ventilatör desteği için mümkünse invaziv olmayan ventilasyon yollarının ilk tercih olmasının VİP oluşumunu azaltabileceği belirtilmektedir. Entübasyon süresinin uzun olmasının VİP insidansını arttırdığı bilinmektedir. Bu nedenle mümkün olan en kısa sürede ekstübasyonun planlanması sağlanmalıdır. Oral/Nazal Hijyen: VİP’ye neden olan orofaringeal kolonizasyon yoğun bakıma yatıştan 48-72 saat içerisinde oluşmaya başlamaktadır. Ağız içerisinde oluşan mikroorganizmaların akciğere ulaşarak VİP oluşturulduğu bu nedenle etkili ve uygun solüsyonla yapılan ağız bakımının VİP oluşumunu azaltacağı düşülmektedir. Solüsyonlar ile ilgili yapılan çalışmalarda tartışmalı sonuçlar bulunmaktadır. Erişkin hastalarda Halm ve Armola (2009) 7 randomize kontrollü çalışma ile bir metaanaliz çalışmasını değerlendirmiş ve sonuçta klorheksidinin VİP oluşumunu engellediği bildirilmiştir. Endotrakeal Aspirasyon: Endotrakeal aspirasyon solunum yolundaki bronkopulmoner sekresyonların temizlenmesi işlemidir. Aspirasyon işleminin tamamen steril yapılması gerekmektedir. Bazı klavuzlar kapalı sistem aspirasyonunun VİP oranını azalttığı belirtilmesine rağmen bazı klavuzlarda bir fark olmadığını belirtmiştir. Subglottik Aspirasyon: Entübasyon tüpünün kafının üzerinde biriken sekresyonların aspire edilerek, kaf üzerinde biriken sekresyonların akciğere geçişini engellenmek için sürekli/aralıklı olarak aspirasyonun yapılması işlemidir. Erişkin hastalarda yapılan metaanaliz çalışmasında subglottik aspirasyonun VİP oranını ve yoğun bakımda yatış süresini azalttığı (20), bir diğer araştırmada aralıklı uygulanan subglottik 50 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı aspirasyonun VİP oranını %25,6’dan %14,8’e düşürdüğü bulunmuştur. Ventilatör Bundle (VB: VİP gelişimini önlemek için oluşturulan kontrol listesi) Kullanımı: VB, kurumlar tarafından kanıta dayalı olarak hazırlanmalıdır. VB kullanımı VİP gelişimini azaltmaktadır. MV’de izlenen hastalarda günlük olarak yapılacakların kontrol edilerek VB’na kayıt edilmesidir. Araş. Gör.Funda SOFULU Kâtip Çelebi Üniversitesi, İzmir YOĞUN BAKIM HASTASININ BAKIMINDA YENİ MODELLER Kuram, TEORİ; Theoria: Yunanca’da “görüş” anlamına gelen kelimeden köken almıştır. Kavramların tanımlandığı,kavramlar arası ilişkilerin oluşturulduğu ve sonuçlara ilişkin tahminlerin yapıldığı bir olayın sistematik olarak açıklanması olarak tanımlanır (Ekim ve ark.2012;Alligood 2006).Olayları açıklayan genel ilkelerdir. Hemşirelik Model ve Kuramları Disiplin uygulamalarını destekleyici,kolaylaştırıcı ve rehberlik edici nitelikte olup bakımın amacını ve nasıl yapılacağını/gerçekleştireceğini göstermektedir. Model;bir mesleğin merkezinde yer alan ana kavramların ve bu kavramlar arasında kurulan mantıksal ilişkilerin şematik olarak açıklanmasıdır (İnan ve ark.2013). Modeller; Bilimsel yöntemle test edilebilir Esnek ve daha genel anlatım biçimidir Kuramlar modeller aracılığıyla somutlanır Kuram ve Model ; Bir davranışı etkileyebilecek faktörleri,bir bütün olarak görmeyi ve hedefe ulaşmak için seçilebilecek yolları belirlemeyi sağlamaktadır. Aynı zamanda araştırma probleminin kavramsallaştırılmasına rehberlik ederek ve araştırılabilir sorular ortaya çıkarılmaktadır. Teori/Model; Araştırmanın tasarımı,uygulanması ve değerlendirilmesine yönelik bir çerçeve oluştururken Araştırma sonuçları; Teori/modele ait önermeleri doğrulamak,değiştirmek,desteklemek yada yeni önermeleri ortaya çıkaran önemli bir kaynaktır. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 51 Kuram / Model Kullanımının Amaçları 1- Hemşirelik disiplinini tanımlamak ve uygulamalara yönelik açıklamaları getirmek, 2- Eğitim,araştırma ve uygulamaya yönelik ortak dil kullanımı,standart yapı ve çerçeve oluşturmaktır. Kuram /Model Kullanımının Yararları *İş merkezli olmaktan kurtarır. *Hemşirelik bilgi ve aktiviteleri sistematize eder *Profesyonel iletişim sağlar *Tıbbi uygulamaları değil hemşirelik rolüne ve uygulamalarına odaklanmasını sağlar. *Hemşirelik sürecinden yararlanılmasında rehberlik etmektedir. *Sağlığı değerlendirme, elde edilen verileri organize etme, analiz etme ve bu bilgiyi açıklama olanağı sağlarlar. *Bakım kalitesinin arttırılmasını sağlar. *Profesyoneller arasında koordinasyonu sağlayarak uygulama farklılıklarını en aza indirirler. *Bakım sonuçlarının istikrarlı ve başarılı olmasını sağlar Araştırmada Kuram /Model Kullanım Adımları Birinci adım; modelin kullanım kurallarının ve içeriğinin anlaşılmasıdır İkinci adım; aynı model kullanılarak yürütülmüş araştırma literatürünün incelenmesidir Üçüncü adım; modelin çalışmada kullanımında kavramsal, kuramsal ve deneysel (C-T-E: ConceptualTheoretical-Empirical) yapının tanımlanmasıdır Dördüncü adım; C-T-E çerçevesi doğrultusunda araştırmayı sürdürmek ve uygulamayı yapmaktır Beşinci adım; araştırma bulgularını sunmak, modelin kullanılabilirlik ve güvenirliğini değerlendirmektir. YOĞUN BAKIMDA TEORİLER VE MODELLER Yoğun bakım ünitesinde en sık kullanılan teoriler ve modeller • Erikson’un modeli ve rol modeli teorisi • King’in kavramsal sistemi ve amaca ulaşma kuramı • Neuman’ın sistemler modeli • Orem’in kendine bakım yetmezlik teorisi • Orlando’nun hemşirelik süreci disiplin teorisi 52 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı • Pepleunun kişilerarası ilişki teorisi • Parsenin insan teorisi • Rogers üniter insan olabilme teorisi • Roy adaptasyon modeli • Kolcabonun konfor teorisi • Watsonun bakım bilimi ve felsefesi • Nightingale’nin çevre teorisi • Penderin sağlığı geliştirme teorisi • Roper-logan-thirney yaşam modeli • Henderson’un hemşirelik gereksinimi teorisidir. Prof. Dr.Asiye DURMAZ AKYOL Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, İzmir YOĞUN BAKIMDA HASTA BAKIM İLKELERİ Yoğun Bakım Tanımı Yoğun bakım “kısmen veya tamamen fonksiyonlarını yitirmiş olan organ veya organ sistemlerinin bu fonksiyonlarının yerlerinin geçici olarak doldurulması ve hastalığı oluşturan temel nedenlerin tedavi edilebilmesi için kullanılan yöntemlerin tamamıdır” şeklinde tanımlanmaktadır. Yoğun bakım üniteleri, hastaların yakından izlendiği ve birçok invaziv /noninvaziv girişimin yapıldığı, özel cihaz ve donanımın bulunduğu birimlerdir. Yerleşim biçimi, insan gücü, profesyonel kapasite ve teknik donanım açısından son derece özellikli multidisipliner ünitelerdir. İleri teknolojiye sahip cihazlarla donatılmış olup, kritik hasta bakımı üzerine eğitilmiş hekim ve hemşire grupları tarafından işletilirler. Yoğun Bakım Tarihçesi İlk yoğun bakım ünitesi Johns Hopkins Hastanesinde Post-op beyin cerrahi hastaları için 3 yataklı bir birim olarak kurulmuştur. Sonrasında 2. Dünya savaşında askerler için “şok servisi” uygulaması başlatılmıştır. 1947 ve 1948 yılları arsındaki polio epidemisi sırasında Danimarka’da bazı hastalar, İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 53 mekanik ventilasyon ile yaşamda kalabilmiş ve bu sırada hastalar yoğun bakım ünitesine benzer özel ünitelerde toplanmıştır. 1950’lerde mekanik ventilatörlerin ortaya çıkışı ile Avrupa ve ABD de birçok solunum yoğun bakım üniteleri kurulmuştur. Hastaların bir ünitede toplanması ile elde edilen sonuçların daha iyi olduğu kanısına varılmıştır. 1986’ da yoğun bakım ABD’ de anestezi, dahiliye, pediatri ve genel cerrahinin bir yan dalı olarak kabul edilmiştir. Ülkemizde Yoğun Bakım Ülkemizde yoğun bakım ünitesi ilk olarak 1959 yılında Haydarpaşa Numune Hastanesinde Dr. Cemalettin Öner tarafından batılı tarzda 4 yataklı bir ünitenin kurulması ile başlamıştır. Sonrasında sırası ile; 1970 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Dr. Sadi Sun tarafından yoğun bakım ünitesi, 1978 Ege Üniversitesinde Solunum Yoğun Bakım ünitesi, 1987’da Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinde dahili yoğun bakım ünitesi kurulmuştur. Yoğun Bakım İlkeleri Yoğun bakım ilkelerinin belirlenmesinde çeşitli çalışmalar yapılmış olmakla beraber esas ilke, hasta yaşamının sürdürülmesi amacına odaklanmalıdır. Bu ilkeyi kısaca CARE kelimesinde yer alan harflerde arayabileceğimizi C. Adams tarafından belirtilmektedir. CARE Clinical (Klinik) Administrative (Yönetim) Research (Araştırma) Education (Eğitim) Yoğun bakım hemşireliği; bireyin fizyolojik, psikolojik, emosyonel ve sosyal dengesini en iyi duruma getirmeyi ve yaşamına doğrudan etki eden bireysel bakımı sağlamayı amaçlamaktır. Karmaşık ve yaşamı tehdit edici problemleri olan hastaların tanılamasını yapmak, hastaları sürekli izlemek, kaliteli ve ileri yoğun bakım ve tedavi girişimleri uygulamak, hasta ve yakınları ile terapötik ilişki kurmak, koruyucu, iyileştirici ve rehabilite edici girişimleri uygulamaktan sorumlu hemşiredir. 54 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı Clinical (Klinik) • Yoğun bakım enfeksiyonlarının gelişiminin önlenmesi için gerekli önlemlerin alınmasının sağlanması, • Hasta değerlendirmesinde kurumun benimsediği skorlama sistemlerinin ve skalaların uygulanması ve değerlendirilmesi, • Hastaların monitorizasyonun sağlanması, • Monitorizasyonda non-invazif monitörizasyon tekniklerinin kullanılması, • Kardiyak ritimleri izlenmesi, acil durumlarda gerekli ekip ile iletişim kurulması, • Hastaların solunuma ilişkin sorunlarını çözmeye yönelik girişimlerin planlanması, uygulanması, değerlendirilmesi ve ventilatördeki hastaya bakım verilmesi, • Sıvı-elektrolit ve asit baz dengesine yönelik mevcut ve olası sorunların saptanması, • Aspirasyon, oksijen tedavisi, vücut pozisyonları ve genel vücut bakımı, postüral drenaj, aseptik uygulamalar gibi temel girişimsel uygulamalara yönelik uygun hemşirelik aktivitelerinin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi, • Bası yaraları, risk faktörleri, prognoz üzerindeki etkilerinin değerlendirilerek gelişiminin önlenmesi için uygun hemşirelik yaklaşımının sağlanması, oluşması halinde uygun hemşirelik bakımının planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi, • Hastalarda kontraktür oluşumunu önleyici girişimlerin planlanması ve uygulanması, • Hastalarda emboli oluşumunu önleyici girişimlerin bilinmesi, hekimle birlikte gerekli planlamanın yapılması ve uygulanması, • Yoğun bakım hastaları ile hasta yakınlarının psikososyal problemlerine uygun hemşirelik yaklaşımının sağlanması, • İntravenöz sıvı infüzyonu ve kan/kan ürünleri transfüzyonu işlemlerinin başlatılması, takip edilmesi, kaydedilmesi; olası sorun yada komplikasyonlar ortaya çıkar ise hekime bildirilmesi, • Tıbbi tanı ve tedavi planının uygulanmasına katılma, • Hastadan toplanan verilerin ve hastanın genel durumundaki değişikliklerin değerlendirilmesi, kaydedilmesi, normalden sapmaların hekime bildirilmesi, • Diğer sağlık personelleri ile beraber hasta vizitlerine katılımın sağlanması, hastanın tedavi ve bakım planının oluşturulmasına katkıda bulunulması, İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 55 • Hastanın laboratuvar tetkikleri için kan, idrar, sıvı ve doku örneklerinin toplanması; laboratuvara gönderilmesi, değerlendirilmesi ve hastanın hekimine bilgi verilmesi, • Hekim tarafından gerçekleştirilen invazif tanı ve tedavi girişimlerine katılınılması; bu girişimler için hastayı hazırlanması, işlem sırasında destek olunması, işlem sonrasında hastanın izlenmesi, • Uygulanan ilaç ve tedavilerin etki ve yan etkilerini, hastanın tedavi ve bakıma verdiği yanıtları gözlenmesi, kaydedilmesi ve gerektiğinde ilgililere rapor edilmesi, • Acil ilaçları, tıbbi malzeme ve cihazları kullanıma hazır bulundurulması, • Kardiyak ritimlerin izlenmesi, yorumlanması, öldürücü ritimleri tanınması ve gerekli acil girişimlerin bilinmesi, • Konsültasyonun yapılmasının takip edilmesi, • Acil durumlarda hekimle işbirliği sağlanarak arrest durumunda temel/ileri yaşam desteği uygulamalarına katılınılması (oksijen verme, solunum desteği, kalp masajı, acil ilaçlar, tıbbi cihazların uygulanması gibi), • Hastaların beslenme gereksinimlerinin belirlenmesi (enteral ve parenteral beslenme), gereksinimlerine göre hemşirelik bakımının planlanması ve uygulanması, beslenmede kullanılan cihazların sterilizasyonunun devamlılığının sağlanması, Administrative (Yönetim) Hasta ve ailelerin bakımı ve güvenliğini 24 saat sürekli bir biçimde sağlamak amacı ile; • Tüm hemşirelik uygulamalarını, bakım yönetimi girişimlerini ve diğer yönetim aktivitelerini planlamak, idare etmek, koordine etmek ve değerlendirmek, • Hastane politika ve prosedürlerinin geliştirilmesi ve uygulanması ile ilgili kararlara katılmak, • Performansı arttıracak şekilde tüm personel ile yapıcı ve açık iletişimi sürdürmek. İyi Bir Yönetici Hemşire; Ortak amacı belirlemeli ve bu amaç doğrultusunda çalışanları motive etmeli, etkili iletişim kurmalı ve rol modeli olmalı, sağlıklı bir çalışma ortamı sağlamalı, değişim ve yenilik için çalışanlarını cesaretlendirmeli, hem bağımsız hem de ekip üyeleri ile işbirliği içerisinde 56 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı çalışabilmeli, mevcut yetenek ve kaynakları en uygun şekilde kullanmalıdır. Research (Araştırma) • Araştırma bulgularını, yenilikleri yoğun bakım uygulamalarına yansıtır. • Uygulamalarında kanıta dayalı araştırma sonuçlarından yararlanır. Education (Eğitim) Dünya Yoğun Bakım Hemşireleri Federasyonu’nun (2005) Arjantin’de yaptığı toplantıda “Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yetiştirilmesine İlişkin Pozisyon Tanımları’nda” Yoğun bakım; hasta ve ailelerinin nitelikli hemşireden bireyselleştirilmiş bakım almaya hakkının olduğunu, yoğun bakım hemşiresinin teknolojiyle uyumlu ve hastaların gereksinimlerini karşılayacak donanıma sahip olması gerektiğini savunur. Bu tanımdan yola çıkarak, yoğun bakım hemşiresi; • Hasta ve ailesinin eğitimlerinde, onların geleneksel ve kültürel özelliklerini dikkate alır, • Yoğun bakım hemşireliği ile ilgili bilgi, beceri ve yetkinliklerini güncelleştirir, • Klinik becerilerini artırabileceği ve deneyim kazanabileceği eğitim fırsatlarını araştırır, • Meslektaşlarının ve diğer sağlık görevlilerinin profesyonel gelişimlerine katkıda bulunur, • Öğrenci hemşirelerin klinik eğitimleri için öğretici ortamın yaratılmasına katkıda bulunur, Sonuç olarak yoğun bakımda hemşire; Başka bölümde görevli hemşirelerden daha fazla sorumluluk duygusu taşımalı, dikkatli bir gözlemci olmalı, hastanın durumunda en ufak bir değişikliği anında anlayabilmeli ve rapor edebilmeli, acil durumlarda nasıl davranabileceğini iyi bilmeli, hastanın moralini ve rahatını en üst düzeyde tutabilmeli, psikolojik yönden yoğun bakıma hazır olmalı, eğitime açık olmalı, kendini yenilemeli, CARE’nin anlamını uygun çalışabilmeli, değişime açık olmalı ve değişim ajanı olabilmelidir. Ar. Gör. Mahmut ATEŞ Ege Üniversitesi, İzmir İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 57 OTURUM 3. PALYATİF VE ONKOLOJİ HEMŞİRELİĞİNDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR AKCİĞER KANSERİNDE KANITA DAYALI UYGULAMAR Akciğer kanseri yorgunluk, dispne, öksürük, ağrı, iştahsızlık, bulantı-kusma ve uykusuzluk gibi pek çok fiziksel soruna neden olmaktadır. Buna ek olarak, ölümle bağdaştırıldığından, diğer hastalara kıyasla bu hastalarda sinirlilik, uykusuzluk, mutsuzluk ve geleceğe yönelik endişe gibi psikolojik ve emosyonel sorunlar daha fazla görülmektedir. Hastalık tanısın konması ile başlayan ve ölüme yaklaştıkça yoğunluğu daha da artan bu sorunlar hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Kendi deneyimlerine dayanarak bazı kanser hastaları yorgunluğun yönetiminde istirahat etmek (%38.2) ve uyumak (%12.9), ağız kuruluğunu önlemede bol sıvı içmek (%9) ve ağız bakımı yapmak (%15.9), ve psikolojik semptomlarla baş etmede destek almak (%7.5), istirahat etmek (%6.5) ve egzersiz yapmak (%1.5) gibi farklı non-farmakolojik yaklaşımlardan yararlanmaya çalışmaktadır. Akciğer kanseri ve tedavisine bağlı oluşan şikâyetlerin çoğu çok boyutlu, karmaşık, hastanın bio-psycho-social işlevlerdeki değişiklikleri yansıtan subjektif bir yapıda olduğundan semptom kontrolünde farmakolojik yaklaşımların yanısıra, non-farmakolojik yaklaşımlar semptom yönetiminde önemli bir konudur. Dispnenin kontrolünde etkinliği gösterilmiş non-farmakolojik yaklaşımlardan biri, hasta öz-bakımının ve başetme gücünün güçlendirilmesidir. Öz-bakımı güçlendirmede, hastaya dispne atağı sırasında alması gereken pozisyon (örn hastanın öne eğilip kollarını dayaması), aktivite sırasında solunum kontrolünü nasıl sağlayacağı (örn. Merdiven çıkarken, her merdiven çıktıında nefes alması ve bir sonraki mervivende nefes vermesi gibi) pursed-lip ve diafragmatik solunumu nasıl yapacağı gibi basit girişimler öğretilmelidir. Özellikle KOAH’lı hastalarda öz-bakımın güçlendirilmesi hastalığa bağlı solunumsal sorunların kontrolünde etkili bir yaklaşımdır. Hastaların baş etme gücünün arttırılmasında ise, dispne atağı sırasında dikkatini başka yöne çekme, meditasyon, hipnoz, music terapi gibi gevşeme egzersizlerinin kullanımı önerilebilir. Farklı çalışmalar hastanın öz-bakımını ve başetme gücünü arttıran girişimlerin hastaların solunum sıkıntısını azalttığını, aktivite düzeyinin arttırdığını ve anksiyete düzeyini azaltığını göstermişmiştir. Bu nedenle etkili bir tedavinin sağlanmasında, akciğer kanserine bağlı semptomların oluşmasında ve yönetilmesinde hasta ve ailesinin eğitimi önemlidir. Dispnenin kontrolünde kullanılabilecek diğer non-farmakolojik yaklaşımlar hastaların serin ve rahat 58 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı ortamda oturmasını sağlamak, yüze fanla soğuk hava uygulamak ve başa soğuk uygulama yapmaktır. Yüze uygulanan soğuk havanın özellikle dispnesi olan KOAH’lı hastalarda etkili bir yaklaşım olduğu bildirilmiştir. Literatürde dispnenin azaltılmasında akapunkturun yararlı bir yaklaşım olduğu bildirilse de, bazı çalışmalarda akapunkturun dispnenin kontrolünde etkili bir yaklaşım olup olmadığının kesinleşmesi için ek çalışmaların yapılmasına ihtiyaç olduğu ifade edilmekte ve kanamaya eğilimi olan hastalarda akapunktur uygulaması sırasında dikkatli olunması gerektiği de bildirilmektedir. Sonuç olarak, dispnesi olan tüm akciğer kanseri hastalarında hasta ve ailesinin eğitimi, solunum kontrolünü sağlama, aktiviteyi kısıtlama, gevşeme teknikleri uygulama, yüze fanla soğuk hava uygulama ve psikososyal destek sağlama gibi farklı non-farmakolojik yaklaşımların kullanımı önerilebilir. Akciğer kanseri tanısı konan hastalarda yorgunluğun etkisi inceleye birkaç çalışma var. Bu çalışmalarda ileri evre akciğer kanseri tanısı olan hastaların %50’sinden fazlasında yorgunluğun günlük yaşam aktivitelerine katılımını veya yaşamdan zevk almasını engellediğini bildirilmiştir. Yorgunluk, hastaları farklı şekilde etkileyen çok boyutlu bir kavramdır. Anksiyete, depresyon, ağrı, dispne gibi sorunların varlığı bu sorunun şiddeti arttırmaktadır. Egzersiz, psikososyal destek, enerji tüketimini azaltma, beslenme, akapunktur gibi bazı non-farmakolojik yaklaşımların yorgunluğun yönetiminde etkili yaklaşımlar olduğu gösterilmiştir. Yates ve ark., (2005) ve Ream ve ark, (2006) tarafından gerçekleştirilen iki çalışmada hemşireler tarafından yürütülen psiko-eğitimin yorgunluğun sıklığını, şiddetini, etkisini azalttığı bildirilmiştir. Altı hafta boyunca 30 dk’lık solunum egzersizi yapan hastalarda da yorgunluğun şiddetinin önemli derecede azaldığı gösterilmiştir. Kansere bağlı yorgunluğun kontrolünde egezersizin etkili olduğu gösterilse de, özellikle akciğer kanseri tanısı alan hastalarda bu girişim etkinliği incelenmemiştir. Ayrıca pre-operatif dönemde uygulanan egzersiz bazlı rehabilitasyon programının peri-operatif dönemde yaşanan komplikasyonların sayısını azaltabileceği ifade edilmiştir, ancak bu sonucun kesinleşmesi için çok sayıda, iyi planlanmış çalışmalara ihtiyaç olduğu da bildirilmiştir. Akciğer kanser ile tedavi gören hastalarında kontrolü genellikle zor olan semptomlardan biri ağrıdır. Bilişsel davranışsal terapiler kronik ağrının kontrolünde ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde multidisipliner yaklaşımın bir parçası olarak kullanımı önerilen non-farmakoloik yaklaşımlardır.. Bunların yanısıra yararın etkisi küçük ve klinik önemi tam olarak açıklanmasa da, müzik dinlemek İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 59 ağrı düzeyini ve opioid gereksinimini azalttığı gösterilmiştir. Depresyon akciğer kanseri tanısı almış hastalarda %33-50 ile sık görülen diğer bir sorundur. Anksiyete, duygudurum buzukluklarının kontrolünde multidisipliner yaklaşımın bir parçası olarak bilişsel-davranışsal yaklaşımların kullanımı etkilnliği gösterilmiş non-farmakolojik yaklaşımlardır. Akciğer kanseri hastalarında önemli olan şikâyetlerden biri de uykusuzlukdur. Dispne, ağrı gibi uykusuzluğa neden olan şikâyetlerin ortadan kaldırılmasının yanı sıra bu sorunun kontrolünde uyku düzenin sağlanması ve dikkati başka yöne çekme gibi gevşeme egzersizlerinin kullanılması bu sorunun yönetiminde kullanılabilecek non-farmakolojik yaklaşımlardır. Anoreksi ve kaşeksinin kontrolünde ise, beslenme danışmanlığının etkili olabileceği ifade edilmektedir. Akciğer kanseri hastalarında, yorgunluk ve stresin yanısıra anksiyete ve ağrıyı azaltmada masajın kullanımı tavsiye edilmektedir. Ancak, masaj sırasında ameliyat bölgesine ve lezyonların bulunduğu bölgeye güçlü basınç uygulamasından kaçınılması gerektiği de vurgulanmaktadır. Bu hastalarda kanıtlar yetersiz olduğundan biyoenerjinin kullanımı tavsiye edilmemektedir Sonuç olarak akciğer kanseri tanısı alan hastalarda görülen semptomların yönetiminde farmakolojik ve non-pharmakolojik yaklaşımların etkinliğini gösteren ve kullanımını destekleyen çok sayıda kanıt olmasına rağmen, özellikle non-pharmakolojik yaklaşımların farklı kanser türlerinde nasıl ve ne sıklıkta uygulanmasının daha etkili olduğunu standardizasyonu oluşturacak çalışmaların yapılmasına ihtiyaç vardır. Prof.Dr. Gülbeyaz CAN İstanbul Üniversitesi, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, İstanbul YAŞAM SONU BAKIMIN SAĞLANMASI Son dönem hasta bakımı, palyatif bakımın bir parçası olup önemli bir sağlık hizmetidir. Son dönem hasta bakımında en temel amaç, hastaların rahat huzurlu ve ağrısız bir şekilde son ana kadar yaşamlarını sürdürmelerine yardım etmek ve yaşam kalitelerinin artırılmasıdır. Ancak ölümü yaklaşan hastanın tespitinin gecikmesi ya da yetersiz bir son dönem bakım hizmeti, hem hastanın acı ve ısdırap çekmesine, hem de ailenin emosyonel ve sosyal sıkıtılar yaşamasına neden olmaktadır. 60 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı Bu yüzden son dönem hasta bakımı multidisipliner bir ekip tarafından verilmelidir. Bu ekip içerisinde son dönem hasta ile birlikte geçirilen zamanlarda elde edilen hasta ile kurulan güçlü bir bağ ve iyi bir iletişim hemşirelere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Hemşireler son dönem hastasının bakımında; ölüm sürecinde olan hastaların yaşam kalitesini artırmayı, ağrıyı ve diğer sağlık sorunlarını azaltmayı ya da ortadan kaldırmayı, kişisel ve kültürel değerlere, inançlara ve alışkanlıklara duyarlı kalarak bakım vermeyi, bireyin mümkün olduğunca bağımsızlığını sürdürmeyi, saygıdeğer ya da itibarlı bir şekilde ölümünü sağlamayı amaçlamaktadır. Bu süreçte multidisipliner bir bakım ekibi hasta ve ailesiyle açık, dürüst ve duyarlı bir iletişim kurmalı ve ölmekte olan hastanın ve ailenin gereksinimlerini karşılamalıdır. Bu nedenle ekip üyelerinin son dönem hasta bakımının amaçlarını bilme ve yönetebilme klinik becerisine, insani ve duyarlı iletişim kurabilme yeteneğine, etik ve yasal yaklaşımları sergileyebilme yeterliliğine sahip olması etkili, yeterli ve kaliteli son dönem bakımı için çok hayatidir. Yrd.Doç.Dr. Hanife ÖZÇELİK Ömer Halisdemir Üniversitesi, Zübeyde Hanım Sağlık Yüksekokulu, Niğde ENTERAL PARENTERAL BESLENME Çok sayıda çalışma malnutrisyonlu hastalarda komplikasyonların, iyi beslenen hastalara kıyasla 2-20 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. MALNUTRİSYON DEGERLENDİRMESİ Subjektif global degerlendirme(SGD) Mini Nutrisyonel Değerlendirme NRS 2002 Malnutrisyon Genel Tarama Testi (Must) Malnutrisyon düşünülen hastada Günlük kalori ihtiyacı hesaplaması: Kalori 25-30 kcal/kg/gün Protein 1,2 g/kg/gün Su 30-40 ml/kg/gün İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 61 ENTERAL BESLENME TEDAVİSİ Gastrik erişim : Nazogastrik Kısa süreli(4 haftadan kısa)kullanımlarda daha uygundur. Kolay erişilir,daha az invazif, Normal beslenmeye en yakın, Aralıklı beslenme için elverişlidir, Nazofaringeal travmalara neden olabilir, Tüpün yer değiştirmesi nedeniyle aspirasyonlara sebep olması dezavantajlarıdır. Gastrostomi Uzun süreli kullanılabilir ve Endoskopik(PEG) yolla kısa sürede ve düşük maliyetle açılabilmektedir. Daha önce geçirilmiş batın operasyonu veya anatomik bozukluklar nedeniyle endoskopik yoldan açılamazsa cerrahi yolla açılabilmektedir. Jejunostomi ENTERAL BESLENMEDE KULLANILAN ÜRÜNLER • 62 Standard solüsyonlar 1ml’de 1 kcal içerir. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı • Hiperkalorik ürünler 1 ml’de 1.5-2 kcal içerirler sıvı kısıtlaması olan yüksek enerji gereksiniminde ama intolerans, diyare insidansları daha yüksektir. • Liften zengin ürünler (Diare ve Konstipasyonu engelleme ve düzeltmede kullanılırlar. Hipotansiyonda kullanılmamalıdırlar) • Proteinden zengin ürünler (Katabolik süreç, yanık travma, bası yarası) • Diyabetik ürünler ENTERAL BESLENMEDE ÖNEMLİ NOKTALAR • Beslenmeye başlamadan önce tüpün yerinde olup olmadığı mutlaka kontrol edilmelidir • Baş 45 derece elevasyonda. 45 dakika aynı pozisyon korunmalıdır. • 10-20 ml/saat hızı ile başlanır • Sorun yoksa (distansiyon, karın ağrısı, bulantı, kusma, diyare) 8-12 saatte bir iki misline çıkarılır. • Devamlı infüzyon hızı 80-100 ml/saattir. • Her beslenmeden önce ve sonra tüp 30-50 ml su ile yıkanmalıdır. • Her 4 saatte bir rezidü kontrolü yapılmalıdır. • Rezidü miktarı verilen beslenme solüsyonu volümünün %50 sinden daha az ise beslemeye devam edilebilir. BESİN VE MALZEME TEMİZLİĞİ: • Hastaya yapılacak tüm işlemler öncesinde ellerin yıkanması tavsiye edilir. • Kullanılacak setlerin 24 saatte bir değiştirilmesi tavsiye edilir. • Enjektör yardımı ile beslenme yapılıyorsa her işlem sonrasında enjektörün değiştirilmesi tavsiye edilir. • Mümkün olduğunca ilaçların sıvı formlarını kullanmaya özen gösterilmelidir. • Tablet formunda olan ilaçların, büyük partikül kalmayacak şekilde, ezilip toz haline dönüştürülmesi ve sulandırılarak kullanılması tavsiye edilir. • Beslenme solüsyonları ile ilaçların karıştırılması tavsiye edilmez. • Tiazidler;ibuprofen,magnezyum,potasyum klorür ve teofilin en çok tıkanma yapan ilaçlardır. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 63 PEG-GASTROSTOMİ BAKIMI: -PEG-Gastrostomi işleminden sonra, takılan tüp ve dokular arasındaki tünelin olgunlaşması için ortalama 10 gün gerekir. Bu süre içerisinde cilt bakımı önemlidir. -Tüpün dış tamburu tutularak gastrostomi çevresinin steril su, izotonik solüsyon ya da berrak dezenfektanlar ile silinip kurulanması tavsiye edilir. Gazlı bez mümkün olduğunca bant kullanılmadan ve kesilmeden stomaya yerleştirilmelidir. Bant kullanılacak ise yeri sıklıkla değiştirilmelidir. Adhezyonları (gömülmüş tampon sendromu) önlemek için: • Tüp ventral yönde yaklaşık 1,5-3 cm itilir. • Kendi ekseni etrafında 180 derece çevrilir. • İç sabitleme parçasının direnci hissedilene kadar dikkatle geri çekilir.İşlemin her gün uygulanması önerilir. Tüpün Kazayla Yerinden Çıkması Durumunda hemen hekimine haber verilir, hasta hastaneye yönlendirilir.En kısa sürede, mümkünse birkaç saat içinde yeni bir tüp (tercihen balonlu gastrostomi tüpü) takılması gerekmektedir. Aksi takdirde “stoma yeri” kapanabilir. Tüp Tıkanıklığını Önlemek İçin Tüpten su verilmeli besleme öncesi ve besleme sonrası İlaç verilmesinden önce ve sonra tüpten su verilmelidir.Sürekli infüzyon yapılıyorsa her 2-4 saatte bir tüp yıkanmalıdır.Tüp kullanılmıyorsa günde bir kez yıkanmalıdır. Tıkanıklık oluşmuş ise: Önce aspire edilmeli. Ilık su,soda,limon suyu verilerek 45dk-2 saat hatta bekletilmeli. Bu işlem esnasında tüp elle sıvazlanarak sıvı hareket ettirilmeye çalışılmalıdır. TOTAL PARENTERAL NUTRİSYON (TPN) Temel besin maddelerinin vücudun gereksinim duyduğu miktarlarda , intravenöz yoldan verilmesidir. SANTRAL VENÖZ YOL: 1. Kısa süreli santral venöz beslenmede: (4 haftadan kısa): Subklavian ven , İnternal juguler ven, Femoral ven 64 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 2. Uzun süreli veya kalıcı parenteral nutrisyon: Tünelli subklavian katater ve İmplante infüzyon portlarıdır. Uz. Dr. Melike KAZANCI Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi, İzmir İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 65 V. KONGRE 3. GÜN 66 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı OTURUM 1. AMELİYATHANEDE GÜVENLİ UYGULAMALAR AMELİYATHANEDE HASTA GÜVENLİĞİ Dünya genelinde uygulanan sağlık bakımının önemli bir bölümünü cerrahi bakım oluşturmaktadır. Cerrahi girişimler yaşam kurtarmasına veya ekstremite kaybını önlemesine rağmen, çeşitli komplikasyonlara yol açabilmekte ya da ölüme neden olabilmektedir. Ameliyatla ilişkili ölüm oranının %0.4 ile %0.8 arasında değiştiği, ameliyata bağlı gelişen komplikasyonların ise %3 ile %17 olduğu belirtilmiştir. Bu oranlar gelişmekte olan ülkelerde daha fazla olabilir. Ameliyatın neden olduğu komplikasyonların yaklaşık yarısı önlenebilir durumdadır. Ameliyatlardaki önlenebilir komplikasyonların temelindeki istenmeyen durumlar sıklıkla basit insan hatalarına bağlı oluşmaktadır. Ameliyathanelerin yapısı ve özellikleri hata yapma olasılığını artırabilen niteliklere sahiptir. Ameliyathaneler özel bilgi, beceri, donanım ve dikkat gerekliliği yanı sıra karmaşık içyapısı, stresli çalışma ortamı ve kullanılan tıbbi cihazların çeşitliliği nedeniyle hasta güvenliğini tehdit edebilecek birçok unsuru bünyesinde barındırır. Dünya üzerinde yılda yapılan yaklaşık 234 milyon ameliyatı güvence altına almayı hedefleyerek DSÖ, güvenli cerrahi hayat kurtarır sloganı ile güvenli cerrahi kontrol listesi (DSÖ-GCKL) geliştirmiştir. DSÖ-GCKL’nin kullanımıyla komplikasyonların, ölümlerim ve maliyetin azaldığı belirtilmiştir. KBB hekimi, anesteziyolojist ve ameliyathane hemşirelerinin yer aldığı bir çalışmada DSÖ-GCKL’nin kullanımının hasta kimliğinin doğrulanması, hastanın tıbbi durumunun ve ameliyat tarafının farkında olunmasına ilişkin otorinolaringolojinin güvenli cerrahi boyutlarını geliştirdiği belirlenmiştir. Bu listenin Türkiye versiyonu DSÖ-GCKLTR dört bölümden oluşmakta ve hasta klinikten ayrılmadan önce, ameliyathanede hastaya anestezi verilmeden önce, ameliyat kesisinden önce ve hasta ameliyattan çıkmadan önce dikkat edilmesi gereken adımları göstermektedir. Hata insan için olmasına rağmen söz konusu insan olduğunda bu hatanın minimumda olması ya da sıfır hata olması istenmektedir. Bu nedenle tüm sağlık çalışanları “Önce zarar verme” ilkesi ile yetiştirilmektedir. Bu ilke doğrultusunda hasta güvenliğini sağlamak tüm sağlık çalışanlarının sorumluluğudur. Cerrahi ortamda oluşabilen tıbbi hataların başında yanlış taraf/alan cerrahisi, hastaya yanlış işlem yapılması ve ameliyatın yanlış hastaya uygulanmasıdır. Bu nedenle de DSÖ’nün 2008 yılında yayınladığı rehberde dünya genelinde cerrahi girişim uygulanan hastaların güvenliğini sağlamak için çok çeşitli öneriler yer almıştır. Güvenli anestezinin sağlanması: Hastanın zor entübasyon/aspirasyon riski değerlendirilerek, İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 67 genel anestezi altındaki bütün hastalar için oksijen desteği sağlanmalı ve doku oksijenlenmesi ve perfüzyonu pulse oksimetre kullanılarak sürekli izlenmeli, hastanın hava yolu açıklığı, solunumun ve kardiyak monitorizasyon, bilinç düzeyi, dolaşım ve vücut ısısı değerlendirilmeli ve kayıt edilmelidir. Kimlik doğrulama: Hastaların kimliği iki kimlik belirleyici kullanılarak doğrulanmalı; hastanın oda numarası veya konumu bu amaçla kullanılmamalı, hastaların kimliği tüm invaziv girişimlerden önce doğrulanmalı, aynı isimde hasta olduğunda, aynı isimli hasta var yazılı kol bandı takılmalıdır. İletişim: Sözel ve telefon istemi ile yapılacak uygulamalara ilişkin politika ve prosedür geliştirilmeli; sözel ya da telefon istemi ile test sonuçlarının laboratuvardan istenmesi durumunda bilgiyi alan tarafından not edilmeli, okunmalı, alıcı tarafından yazılmalı, yeniden okunmalı ve doğrulanmalıdır. İlaç uygulama: İlaç uygulamalarındaki sekiz doğru kuralı ameliyathane ortamında da geçerlidir. Ayrıca; İlaçların farmakolojisi tam olarak bilinmeli, hastanın alerjik durumu dosyasına kaydedilmeli, ilaçlar açık ve net bir şekilde etiketlenmeli, farklı ilaçların benzer ambalajlanması önlenmeli, enjektöre çekilen ilaçlar etiketlenmeli, riskli ilaçlar listesi oluşturulmalı ve herkesin göreceği bir yere asılmalı, görünüşü ve okunuşu benzer ilaçlar ayrı yerlerde korunmalı ve ayrı renklerde etiketlenmelidir. Yanlış hasta, yanlış taraf ve yanlış ameliyat: Amerika Ameliyathane Hemşireleri Birliği’nin (AORN) tanımına göre yanlış taraf cerrahisi; yanlış hasta, yanlış parça, yanlış vücut tarafı, doğru işaretlenmiş anatomik tarafın yanlış düzeyi üzerinde gerçekleşen tüm cerrahi uygulamalardır. Bu nedenle cerrahi tarafın işaretlenmesi, ameliyat öncesinde doğrulama yapılması, cerrahi işleme başlamadan önce son doğrulamanın yapılması ve kayıt edilmesi önemlidir. Hastanın işaretlenmesinde yaygın olarak kullanılan işaretleme hastanın adı ve soyadının baş harflerinin ameliyat yapılacak bölgenin 10 cm’lik alanına silinmeyen bir kalemle işaretlenmesidir. Çarpı işareti ve yapışkan bantlar kullanılmamalıdır. Kan transfüzyonları: Kan ve kan ürünlerinin kullanımdan önce gerekli kontrol ve denetim aşamasının her basamağı yapılmalıdır. Enfeksiyon riski: Cerrahi alan enfeksiyonu gelişiminde etkili olan risk faktörlerini azaltmada standart önlemlerin kullanılmalı, tüm koruyucu önlemler alınmalı, el hijyeni sağlanmalı, cerrahi ekip ameliyat süresince saçlarını örtmeli ve steril önlük, eldiven giymeli ve maske takmalı, uygun maske (ağzı ve burnu kapayacak şekilde), bone ve gözlük kullanılmalı, ameliyat odasındaki hastanın anamnezinde çeşitli patolojiler varsa (VRE, MRSA, Herpes Simplex,TB vb) bu patolojilere uygun güvenlik önlemleri alınmalı, tüm invaziv girişimlerde çift eldiven giyilmeli, el hijyeni öncesi hazırlık yapılmalıdır (Yüzük, 68 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı bilezik, saat vb takıların çıkarılması, Takma tırnak takılmaması, tırnak cilası sürülmüşse en fazla 1 günlük olması ve çıkmış olmaması vb.). Enfeksiyon riskini azaltmak için cerrahi ekibin dikkat edeceği noktalar ise; cerrahi el yıkamadan önce eller, su ve sabunla ya da antimikrobiyal bir sabunla yıkanmalıdır. Kullanılan antimikrobiyal ajanlar ulusal öneriler göz önünde bulundurularak seçilmelidir (Alkol bazlı solüsyonlar (CDC), klorheksidin glukonat, %7.5’lik povidone iodine ya da %4’lük klorheksidin, %1 klorheksidin+%61 etil alkol içeren antiseptik solüsyon). DSÖ her bir el için 5 ml antiseptik solüsyon önermektedir (3 doz antibakteriyel solüsyon). Eğer cerrahi ekipte enfeksiyon varsa; idari birimler tarafından destek sağlanmalı, hastalık raporu alınmalı ve çalışan izne ayrılmalıdır. Staphylococcus aureus ve A grubu streptokoklarla kolonize olmuş sağlık çalışanı çalışabilir. Enfeksiyon riskini azaltmak için ameliyathane ortamında dikkat edilmesi gerekenler; • Ameliyathanede operasyon odasındaki pozitif basınç operasyon süresince devam etmeli, basınç dışarıya doğru % 15 olmalı • Havalandırma sistemi tarafından havayı saatte en az 20 kez değiştirilmeli ve bunun en az 5’i taze hava olmalı • Isı 20-24 derece, nem %20-60 olmalı • Tekrar kullanılan oda havası ve dışarıdan alınan taze hava mutlaka standart filtrelerden (HEPA/High Efficiency Particulate Arresting) geçtikten sonra odaya verilmeli • Tüm hava tavandan içeriye verilmeli ve zemine yakın bir yerden geri emilmelidir (Laminar hava akımı) • Gerekli durumlar dışında operasyon oda kapısı sürekli kapalı tutulmalı • Operasyon odasına gereksiz personel giriş çıkışları engellenmeli • Tüm cerrahi aletler kılavuzlara uygun olarak sterilize edilmelidir • Steril malzeme ve solüsyonlar kullanmadan hemen önce açılmalı • Cerrahi işlem sırasında; dokuya nazik davranılmalı, etkili bir kanama kontrolü sağlanmalı, yabancı cisimler ortamdan uzaklaştırılmalı • Malzeme akışı kirli alandan temiz alana doğru olmalıdır. Enfeksiyon riskini azaltmak için proflaktik antibiyotik kullanımı önemli olan diğer bir faktördür. Tüm cerrahi girişimlerde proflaktik antibiyotik kullanılmalı, ekip tarafından 60 dakika öncesinde İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 69 proflaktik antibiyotik verildiği teyit edildikten sonra insizyon yapılmalıdır. Cerrahi işlem 4 saatten uzun sürecekse ya da ameliyatta aşırı kanama olasılığı varsa proflaktik antibiyotik tekrarlanmalı, eğer proflaktik olarak Vankomisin kullanıldıysa 10 saatten kısa süren operasyonlarda antibiyotik tekrarına gerek yoktur. Enfeksiyon riskini azaltmak için cilt temizliği bir diğer önemli faktördür: • Preoperatif dönemde tüylerin temizlenmesinin cerrahi alan enfeksiyonu üzerine etkisi açık değildir. Ancak operasyona yardımcı olmak veya pansumanların yapışmasını kolaylaştırmak amacıyla tüyler temizlenecekse tüylerin kesilmesi tıraşlanmasına göre cerrahi alan enfeksiyonlarının (CAE) önlenmesinde daha etkindir. • Ameliyattan 2 saat önce tüyler klipper ile kesilmeli (bunun için jilet kullanılmamalı) • Hastaların cildi ameliyat öncesi uygun antiseptiklerle temizlenmeli • Cerrahi el antiseptiklerin etkisi antimikrobiyal sabunlarla güçlendirilmeli • Ayrıca CAE’nı önlemek için ameliyathanedeki süreçte gereksinimlere göre hastalara O2 verilmelidir. Ameliyat olan hastalarda CAE’nı önlemek için gerekli unsurlardan biri de malzeme kontrolüdür. Bunun için; kan kaynaklı tüm patojenler uygun teknolojilerle yok edilmeli, kan ve vücut sıvıları özel kaplara konulmalı, bu kapların etiketleri kırmızı veya turuncu olmalı, kirli ve temiz malzeme akışı mümkünse ayrı alanlardan sağlanmalı, CAE’yi önlemek maksadıyla operasyon odasında UV ışını kullanılmamalıdır. Ameliyathane temizliği enfeksiyon riskini azaltmada gerekli ve önemlidir. Bunun için her gün ve ilk ameliyat öncesi yapılmalı, her cerrahi işlem arası ve sonrası yenilenmeli, yer temizliğinde dezenfektan solüsyon ya da ucuz olan 1/10’luk sodyum hipoklorit solüsyonu önerilir. Temizlik bezleri hav bırakmamalı ve kan döküldüyse, dışardan merkeze doğru silinmelidir. Düşmelerin önlenmesi: Hastaların düşmelerini önlemek için; hasta naklinde sağlık çalışanı bulunmalı, hasta transferinde hasta kaydırma pedleri kullanılmalı, hasta ameliyat masasına alınırken sedye ayakları kilitlenmeli, hasta ameliyat masasındayken emniyet kemeri ile bağlanmalıdır. Yabancı cisim unutulması: AORN’e göre yabancı cisim unutma riskine yönelik riski önlemek amacıyla sayım yapılmalıdır. Sayım işlemi; işlem başlamadan önce, işlem sırasında yeni bir malzeme eklendiğinde, cilt kapatmadan önce, cilt kapatılmaya başlandığında, cilt kapanışında/ işlem bitiminde yapılmalıdır. Ayrıca; tüm ameliyat alanı gözlenmeli, malzemeler ayrılmalı, sesli sayım 70 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı yapılmalı, sayma işlemi sırasında iki kişi izlemeli, sirküle hemşire kayıt tutmalı, ameliyatta kullanılan tüm spançlar x-ışını ile bulunabilir olmalı, tüm ekip bilgilendirilmelidir. Ameliyathanede yangın riskinin önlenmesi: Ameliyathanelerde kullanılan elektrokoter gibi cihazlar, alkol bazlı antiseptik solüsyonlar, lazer ve oksijen kaynakları vb. yangın riskini artırmaktadır. Ameliyathanede yangın güvenliği ile ilgili; potansiyel tehlikeler belirlenmeli, güvenlik uygulamaları oluşturulmalı, yazılı bir yangın önleme planı oluşturulmalıdır. Cerrahi girişim ve ortama bağlı yanıkların önlenmesi: Hasta ile ilgili önlemler: Bölge temiz, kuru, kıldan arındırılmış olmalı ve hastanın cildi metal veya diğer iletkenlere temas halinde olmamalıdır. Koter plağı ve cihazı ile ilgili önlemler: Koter plağı kas dokusu üzerinde olmalı (kemik/yaralı bölge üzerinde değil), koter plağı metal implant ve kalp elektrotlarından uzak olmalı, koter plağında sorun olduğunda alarm veren cihazlar kullanılmalı, topraklama jeli kullanılmalı, koter cihazının periyodik bakımları yapılmış olmalıdır. Genel önlemler: Tüm elektrik cihazları topraklanmış olmalı, işlem bitince elektrikli cihazlar kapatılmalı, yanık olabilecek her nokta kontrol edilmeli, güvenlik uygulamaları oluşturulmalı (İzolasyon yöntemleri, panellerin erişimi vb.) ve elektrik akımı geçişler üzerinde olmamalıdır. Ameliyathane kaynaklı basınç yaralarının önlenmesi: Ameliyathane kaynaklı basınç yaraları önemli sağlık sorunlarından biridir. AORN’nun belirttiğine göre ameliyathanedeki risk faktörleri; anestezi, ameliyatın süresi, immobilizasyon süresi, hastanın pozisyonu, ameliyat masası destek yüzeyi tipi, derinin ıslak olması, kan transfüzyonu, hipotansiyon (Diyastolik KB <60mm Hg), hipotermi (< 36,5°C) ve hipertermi (> 37,5°C), ısıtıcı araç/gereç kullanımı ve pozisyon vermede kullanılan aletler olarak sıralanmıştır. Basınç yaralarının önlenmesinde amaç; riskli bölgeler üzerindeki basıncın azaltılması ve dağıtılmasıdır. Ameliyathanede basınç yarasının önlenmesinde temel faktörler; risk değerlendirme yapılması, basınç dağıtıcı materyal kullanımı ve beslenme desteğinin sağlanmasıdır. Ameliyathane kaynaklı basınç yaralarının önlenmesinde; ameliyat masası üzerinde basıncı azaltan yüzeyler/şilteler kullanılmalı, basınç riskini azaltacak pozisyon verilmeli, aşil tendonuna basınç önlenmeli, ameliyat öncesi ve sonrası pozisyonun ameliyattakinden farklı olması, pozisyon destek ekipmanları kullanılmalı, kol ve bacaklar masadan sarkmamalı, tüm beden ağırlığı tek bir noktaya verilmemeli, masa tespit bantları/ İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 71 kemerleri çok sıkı bağlanmamalıdır. Toksik zehirlenmelerin önlenmesi: Ameliyathanede hasta güvenliğini tehdit eden unsurlardan biri olan toksik zehirlerin etkisinden hastayı korumak öncelikli konulardan biridir. Tıbbi ve anestezik gazlar: Potansiyel tehlikeler belirlenmeli, güvenli uygulamalar oluşturulmalı (Anestezik gaz yönetim programı gibi), gaz dağıtım sisteminin uygun çalışma düzeni olmalıdır. Kimyasallar: Kimyasal maddeler uygun ortamlarda saklanmalı, kimyasalların bulunduğu yerde tanımlayıcı levhalar olmalı, kimyasallar kombine edilmemelidir. Cerrahi duman: Lazer cerrahisi dahil elektrokoter kullanımının son yıllarda artması ile ameliyathanede cerrahi duman riski de artmıştır. Etkilerini azaltmak içim odanın 15-20 dakika havalandırılması gerekir. Özel yüksek vakumlu, tüm kontaminantleri filtre eden bir filtrasyon sistemine sahip duman tahliye sistemleri bulunmalıdır. Radyasyonun zararlarından hastanın korunması: Bunun için potansiyel radyasyon tehlikeleri belirlenmeli ve prosedürler geliştirilmelidir. Hastaların radyasyona maruz kalma süreleri en aza indirilmelidir. Radyasyon kaynağı mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Hastanın ameliyathaneden teslimi: Hasta ameliyat odasından çıkmadan önce cilt bütünlüğü basınç yarası ve yanık açısından kontrol edilmeli, hasta anestezist ve sirküle hemşire tarafından derlenme odasına teslim edilmeli, cerrahi sırasında hastaya yapılan ve kaydedilen tüm bilgiler yazılı ve sözlü olarak derlenme hemşiresine teslim edilmelidir. Hasta güvenliğini iyileştirme yöntemleri: Hastane yönetimi açısından da klinik uygulama rehberleri, kritik yol haritaları ve klinik karar verme destek sistemlerinin kullanımı sağlanarak davranış değişikliğini sağlayacak eğitim programları oluşturulabilir. Yasal önlemler, akreditasyon, hizmet alıcılarının zorlamaları, hataların raporlanması, hata bildirimi ve kurumda güvenlik kültürünün oluşturulması; hasta güvenliği açısından önemli olan diğer noktalardır. Yard. Doç. Dr. Özlem BİLİK Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 72 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı AMELİYATHANEDE ÇALIŞAN GÜVENLİĞİ Her türlü işte çalışanların fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik durumlarının korunması ve geliştirilmesi, çalışma şartlarından ötürü çalışanların sağlıklarının yitirilmesinin önlenmesi, çalışma sırasında sağlıklarını olumsuz yönde etkileyecek faktörlerden korunmaları, çalışanların fizyolojik ve psikolojik yapılarına uygun bir işe yerleştirilmesi ve bunun sürdürülmesine iş sağlığı denir. Ameliyathaneler; ileri teknoloji araç/ gerecin kullanıldığı, çeşitli cerrahi teknik ve yöntemlerin uygulandığı, önemli ve riskli girişimlerin uygulandığı, çok fazla invaziv işlemin gerçekleştirildiği, kanserojen maddelere maruz kalındığı, ekip çalışmasının sürdürülmesi gereken, stresli, izole ve yoğun çalışma temposunun olduğu ortamlardır. Carpenter ve Dawson’un yayınladığı makalede ameliyathane hemşirelerine göre çalışan sağlığını etkileyen riskler tanımlanmıştır. Ameliyathane hemşireleri; iş yeri stresini, ağır kaldırmayı, uzun süre ayakta kalmayı, kesici delici alet yaralanmalarını, kan yoluyla bulaşan patojenleri, anestetik gazları, lazer/cerrahi dumanı, düşmeleri ve iyonize radyasyonu sağlıklarını etkileyen faktörler olarak bildirmişlerdir (Carpenter ve Dawson, 2017). Sağlık Çalışanlarını Etkileyen Risk Faktörleri • Biyolojik (kan yoluyla bulaşan patojenler v.b.) • Fiziksel (gürültü, havalandırma, aydınlatma v.b.) • Kimyasal (anestezik gazlar, v.b.) • Ergonomik (uzun sure ayakta kalma, v.b.) • Psikososyal (stres, v.b.) Biyolojik Riskler Kesici Delici Alet yaralanmaları Ameliyathanede kesici delici aletlerin; sık sık manipüle edilmesi, güvenli araçlar ile tutulmaması, aletlerin çalışanlar arasında iletilirken nötral alanların kullanılmaması, açık cerrahi alana uzun süre temas edilmesi, invaziv olan ameliyatların fazlalığı, insizyonun deneyimsiz kişiler tarafından kapatılması ve uzun süren çalışma saatlerine bağlı yorgunluk nedeniyle kesici delici alet yaralanmaları oluşabiliyor. Önlemler • Evrensel önlemlerin alınması (eldiven, maske, önlük, gözlük) İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 73 • Çift eldiven kullanımı önerilmektedir. Cerrahi girişimlerde perforasyonların 40 dakika sonra gerçekleşmesi, İkinci eldivenin birinci eldivendeki perforasyonu azaltması nedeniyle önerilmektedir. Ameliyat sırasında; • Kesici – delici aletleri elden ele iletmek yerine nötral alanların kullanılması • Kesici delici aletleri iletirken sözlü uyarıda bulunulması • Kesici delici aletlerin kullanıldığı durumlarda (sütur atma, kesme gibi) ellerin cerrahi alandan uzak tutulması • Zemine düşen kesici delici aletleri toplarken eldiven giyilmesi ve enstrüman kullanılması Ameliyat sonrasında; • Yeniden kullanılabilir kesici ve delici aletler temizlenmeye kapalı kutular içinde gönderilmeli • Kesici ve delici aletler atık kabına atılırken konteynırın aşırı dolu olmadığına dikkat edilmeli • Eller ya da parmaklar konteynıra sokulmamalı • Elin, keskin ucun arkasında olması önerilmektedir. Kurumsal önlemler; • Politika ve prosedürlerini belirlemesi • Kurumların çalışılan alana yönelik risk tanımlamalarını yapması • Çalışanların koruyucu güvenlik önlemlerine ilişkin yöntemler konusunda eğitim programları ile bilgilendirilmesi ve denetlenmesi • Maruziyet olduğunda maruz kalan bireyin tıbbi kayıtlarına rapor edilmesi ve gerekli yerlere iletilmesi • Sağlık çalışanları kan yolu ile bulaşan enfeksiyondan Hepatit B’ ye karşı aşılanması Fiziksel Riskler Gürültü, İklimlendirme sistemleri, Aydınlatma sistemleri, İyonize radyasyona maruz kalma Gürültü Ortamdaki gürültü; huzursuzluk, sıkılma duygusu öfke gibi psikolojik etkiler ile geçici veya kalıcı işitme hasarları, baş ağrısı, yorgunluk gibi fizyolojik etkilere yol açar. Önlemler • 74 Monitör seslerinin kısılması İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı • Gürültü yapan makinelerin periyodik bakımlarının yapılması • Ameliyathanenin döşeme ve duvarlarının ses emici özellikteki malzemelerle kaplanması • Sağlık çalışanlarının alçak sesle konuşması için teşvik edilmesi • 85 desibelin üzerinde ses şiddeti olan alanlarda koruyucu ekipman kullanılması Aydınlatma Ortamdaki kötü ve yetersiz aydınlatma görme keskinliğini bozar, yorgunluk, dikkat dağınıklığı gibi psikolojik etkilere yol açar. Önlemler • Direkt aydınlatma yerine, yarı indirekt veya indirekt aydınlatma yöntemi uygulanmalı • Aydınlatma, güneş ışığına yakın ışık veren lambalarla yapılmalı • Ameliyat salonları genel aydınlatması 500-1000 lux (lx) • Ameliyat masası bölgelik aydınlatması 20000-40000 lux (lx) olmalı • Işığın çapı ayarlanabilir olmalı, Gölge yaratmamalı • Aydınlatma, her pozisyon ve açıya ayarlanabilir olmalı, minimum sıcaklık üretmeli İklimlendirme Ameliyathane sıcaklığının ve nemin artması, çalışanların konforunun ve konsantrasyonunun bozulmasına yol açar. Günlük ısı ve nem kontrolü yapılması önerilmektedir. İyonize Radyasyon Anestezi ve görüntüleme cihazlarının yaydığı radyoaktif dalgalar tüm ekibi etkilemektedir. Vural ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada; ameliyathanede sağlık çalışanlarının radyasyonun zararları hakkında bilgi düzeyinin iyi olmasına rağmen, alınması gereken önlemler konusunda davranışlarının yetersiz olduğu, ameliyat sırasında alınan dozların önemsenmediği saptanmıştır (Vural ve ark ,2012). Önlemler • Radyasyonun aktif olarak kullanıldığı (skopi ile çalışma, radyoaktif madde uygulaması v.b) alanlarda uyarı levhaları bulundurulmalı • Duvarların kurşun kaplama olması sağlanmalı • Radyasyon koruyucu ekipman (kurşun önlük, tiroid koruyucu, gonad koruyucu ve koruyucu gözlük) bulunmalı ve kullanılmalı • Kurşun koruyucuların içerisindeki kurşun tabakalarının çatlama riski nedeniyle önlükler İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 75 katlanmamalı, saklanırken askıya asılmalı • Kullanılan koruyucular her kullanım öncesinde delik, yırtık, hasar yönünden değerlendirilmeli ve hasarlı koruyucu kullanılmamalı • Yıllık toplam radyasyon dozu ölçümlerinin yapılması sağlanmalı ve yasal sınırlar ile kıyaslaması yapılmalı • Radyasyon alanlarında laminal hava akımlı havalandırma sistemi bulunmalıdır. • Fluoroskopi ve c kollu fluoroskopi cihazları ile çalışırken x ışını tüpü masa altında ya da personelin öbür tarafında olmalıdır. • Cerrahi ekip radyasyon kaynağının tersi yönde durması gerektiğini ve Masa kenarında doz değerlerinin en yüksek olduğunu unutmamalıdır. Kimyasal Riskler Anestezik gazlar, Cerrahi duman, Lateks alerjisi, Kimyasal maddeler (etilen oksit, formaldehit, glutaraldehit) Anestezik Gazlar Anestezi cihazından kaçaklar, Hastaya uygun olmayan maske kullanımı, Entübasyon tüpünün balonunun iyi şişirilmemesi, Hastanın ekspirasyonu sırasında dışarı atılan gazın olması ameliyathane çalışanları için risk faktörüdür. Atık gazlar; sağlık personelinde yorgunluk, baş ağrısı, baş dönmesi, bilişsel değişiklikler, karaciğer ve böbrek fonksiyon değişikliklerine neden olabilir. Önlemler • Atık gazlar, ameliyat odasından anestezi ünitesine ilave edilen bir gaz boşaltım ünitesi ile uzaklaştırılabilir • Gaz boşaltım ünitesi yok ise atık gazları toplayan ve atmosfere veren bir vakum sistemi kullanılmalıdır. • Düşük sızıntılı anestezik ekipman kullanılmalı • Anestezi verilmeden önce maske hastanın yüzüne doğru bir şekilde yerleştirilmeli • Solunum devresinin çıkarılmasından önce gaz kaynağı kapatılmalı • Ekipman kullanımından önce günlük sızıntı testi yapılmalı 76 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı • Gaz boşaltma ekipmanının ve ventilasyon sisteminin bakımı kalifiye eleman tarafından yapılmalı • Üç ayda bir atık anestezik gaz seviyeleri izlenmeli Cerrahi Duman Lazer, koter cihazlarının canlı doku, yağ ve proteinleri yakması sonucu cerrahi duman oluşmaktadır. Dumanın içinde iritan, toksik, mutajenik, sitotoksik, kanserojenik maddeler bulunmaktadır. Ameliyathane ortamında her yıl 500 bin sağlık çalışanının cerrahi dumana maruz kaldığı tahmin ediliyor. Cerrahi dumanın sağlık personellerine ortalama günde 27-30 sigara etkisi yaptığı bildiriliyor (AORN). Cerrahi Maske, duman ve aerosoller ile teması engellemiyor. Önlemler • Cerrahi dumana maruz kalma süresi kısaltılmalı • Gözlük ve filtrasyon özelliği olan maskeler kullanılmalı • Teması azaltmak için uygun havalandırma sistemi kurulmalı • Duman boşaltma sistemi olmalı(özellikle lazer cerrahisi uygulanan salonlar ayrılabilir) • Lazer cihazını kullanacak tüm personel eğitilmeli Lateks Alerjisi Ameliyathane çalışanları lateks açısından yüksek riskli grubu oluşturur. Sağlık çalışanlarında lateks alerjisi görülme sıklığı ~%10’dur. Önlemler • Latekse duyarlı olan kişilerde reaksiyonları önlemek • Duyarlı olmayan kişilerin ilk duyarlılığını önlemek • Atopik sağlık çalışanının olabildiğince ameliyathane, yoğun bakım gibi lateks allerjen seviyeleri yüksek ortamlarda çalıştırılmamalı • Gereksiz yere, rutin lateks eldiven kullanılmamalı • Doğal kauçuk lateks içeren eldivenler kullanılmamalı • Lateks proteini içermeyen ve pudrasız eldivenler tercih edilmeli Ergonomik Riskler Ergonomi; çalışma alanlarının ve ekipmanların, kullanıcıların fiziksel yapısına uygun biçimde şekillendirilmesidir. Amerikan Hemşireler Birliği’nin raporunda hemşirelerin vardiya başına 1.8 ton İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 77 yük kaldırdığı saptanmıştır. AORN’a göre ergonomik risk faktörleri; hastanın sedyeden ameliyat masasına/ ameliyat masasından sedyeye transferi, hastaya supine pozisyonu vermek/ supine pozisyonundan çevirmek, ameliyata hazırlık için kolların, bacakların, başın kaldırılması ve tutulması, uzun süre ayakta kalma, Retraksiyon yapmak, araç-gereç, malzemenin kaldırılması ve taşınması, Tekerlekli araç gereçlerin itilmesi, çekilmesi ve hareket ettirilmesidir. Bu risk faktörlerinden etkilenen sağlık personelinde sırt, omuzlar, eller, dizler gibi kas iskelet sistemi sorularına yol açar. Önlemler • Yardımcı araç gereç kullanımı • Hastaya en az üç bakım veren olması • Boyama işleminde yardımcı araç kullanımı • Yorgunluk giderici paspas, oturma taburesi, tabure ve destekleyici ayakkabı kullanımı Psikososyal Riskler Ameliyathanede, çalışma saatlerinin düzensizliği, gece çalışması, uykusuzluk, personel sayısının azlığı, ölümcül hasta ile karşılaşma, uygun olmayan beslenme ortamları, uygun olmayan dinlenme ortamları, uygunsuz iletişim tekniklerinin kullanılması sağlık personellerinin iş stresi, tükenmişlik, zorbalık ve şiddet yaşamasına neden olabiliyor. Önlemler Sağlıklı bir çalışma ortamı için; • Eğitim programları düzenlenmelidir. Etkili iletişim teknikleri (sözsüz iletişim, dinleme v.b.), Çatışma çözümü, Stres ile başetme v.b. konularda eğitimler planlanmalı • Eğlenceli aktiviteler sunulmalı • Ödül ve terfi sistemleri kurulmalı • Raporlandırma birimleri oluşturulmalı (hata bildirimi, şiddet bildirimi v.b.) • Yemek aralarının verilmesi • Profesyonel olmayan davranışlar, fiziksel şiddet ve sataşma sorunlarının üzerine aktif olarak gidilmesi • 78 Nezaket kültürünün oluşturulması, örn: ABD kuzey karolina’daki bir hastanede, sağlık İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı çalışanları nezaket kültürünün oluşturulması için PURPLE kod (lütfen her zaman saygılı bir dil kullan: please use respectful language every time) oluşturmuştur. • Sağlıklı iş yeri oluşturulmasında; Ekip üyelerinin saygı, İletişim, Ekip çalışmasını v.b.konularda sağlık personelinin İş ortamının değerlendirilmesine yönelik memnuniyet ve algı durumları değerlendirilmelidir. Yrd. Doç. Dr. Aylin DURMAZ EDEER Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir OTURUM 2. CERRAHİ HEMŞİRELİĞİ VE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR CERRAHİ BAKIMA İLİŞKİN YAPILAN ÇALIŞMALAR Cerrahi hemşireliği, hastanın fizyolojik, psikolojik ve sosyal gereksinimlerinin cerrahi girişim öncesi, sırası ve sonrasında hastanın sağlığını ve yeterliliğini yeniden kazanması ve sürdürmesi için fizyoloji, biyoloji ve davranış bilimleri üzerine temellendirilmiş, hemşirelik aktivitelerinin koordine edildiği, bireysel hemşirelik bakımının uygulandığı bir hemşirelik disiplinidir. Cerrahi süreç, ameliyat kararı ile başlayıp ameliyatın etkilerinin sona erdiği iyileşme döneminin sonuna kadar olan tüm zamanı içermektedir. Cerrahi hastalıklarda; hastanın iyileşmesi, ameliyat öncesi, ameliyat sırası ve ameliyat sonrası hemşirelik bakımıyla yakından ilgilidir. Birincil sorumluluğu hasta olan cerrahi hemşiresi, cerrahi girişim boyunca hastaların aldığı bakımın kalitesinden yasal olarak da sorumludur. Hemşireliğin kavramsal çerçevesi açısından bakım kavramı çok önemli olup, hemşirenin temel rollerinden biridir. Hemşirenin bağımsız fonksiyonu olan bakım, en önemli hemşirelik işlevidir. Bakım ve hemşirelik bir yüzyıldan fazla süredir, hemşireler tarafından kullanılan kavramlardır. Bakım olgusu; bir başkasına yönelme, onunla birlikte olma, ona yardım etme ve koruma, tepkilerini önemseme, karşılaşabileceği tehlikelerden koruma, istek ve gereksinimlerini içtenlikle karşılama davranışlarıdır. Bakım verici rolü ile hemşire, hastaya iyileşme süresince sağlıklı kalması için yardım etmektedir. Bakım verme; bakım sunma aktivitelerini ve sorumluluklarını üstlenme süreci olarak tanımlanmaktadır. Hastaya duygusal, fiziksel ya da maddi destek vermeyi kapsamaktadır. Hemşire; fiziksel, duygusal İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 79 ve sosyal yönden hastanın bütüncül olarak sağlık bakım gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olurken, hasta ve ailesinin amaçlarını gerçekleştirmede zaman ve enerji maliyetini en aza indirir. Hemşire; ameliyatın türü ve tipine bağlı olmaksızın hastanın ameliyata hazırlanmasında, ameliyat esnasında gözetimi sürdürmede, komplikasyonları önleme ve ameliyat sonrası bakımda önemli rol oynar. Cerrahi hemşiresi cerrahi süreç boyunca hemşirelik sürecini kullanır; veri toplar, hemşirelik tanılarını belirler, gerekli hemşirelik girişimlerini uygular ve sonucunu değerlendirir. Cerrahi süreçte hastaların bu dönemi daha rahat geçirmelerine yönelik yapılmış çalışmalar vardır. Bu çalışmalar aşağıda özetlenmiştir. Cerrahi hasta eğitiminin hasta sonuçlarına etkisinin incelenmesi amacı ile 2002-2012 yılları arasında yapılan sistematik derlemeye 21 çalışma alınmıştır. Hasta eğitimlerin çoğunun ameliyat öncesi ve genel cerrahi hastalarına yönelik olarak uygulandığı belirtilmiştir. Hasta eğitimlerinin %81’i pozitif, %19’u negatif etki göstermiştir. Hasta eğitimlerinin sonuçlarının olumlu olduğunu belirten çalışmaların sayısı fazla olmasına rağmen ameliyat dönemi ile sonuçların etkisi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Cerrahi hasta eğitiminin, hastalar için önemli bir rolü ve olumlu sonuçları olmasına rağmen, hastalara özgü bireysel eğitimin sonuçlarının uygulamaya yansıması ile ilgili daha ileri çalışmalara gereksinim olduğu belirtilmiştir. Kalp cerrahisi öncesi verilen eğitim, solunum egzersizleri, gevşeme ve diğer egzersizlerin ameliyat sonrası solunum komplikasyonları ve iyileşmeye etkisini belirlemek amacı ile yapılan sistematik derlemeye 2689 hastayı kapsayan 17 çalışma dahil edilmiştir. 13 çalışma meta analize alınmıştır. Eğitimin ameliyat sonrası ekstübasyon süresi ve pulmoner komplikasyonları azalttığı fakat yoğun bakımda kalış süresini etkilemediği belirlenmiştir. Bununla birlikte yaşlı hastalarda hastanede kalış süresini azalttığı saptanmıştır. Jinekolojik laparoskopik cerrahi öncesi mekanik barsak temizliğinin gerekliliğini belirlemek amacı ile 16 çalışma incelenmiştir. 372 katılımcıyı içeren üç çalışma meta analize alınmıştır. Meta analiz sonucunda; mekanik barsak temizliğinin ameliyat sonrası ağrı, bulantı, kusma, distansiyon ve hastanede kalma süresine etkisi olmadığı saptanmıştır. Jinekolojik laparoskopik ameliyatlar öncesinde rutin mekanik barsak temizliği önerilmemektedir. Bununla birlikte, bulguları doğrulamak için geniş örneklemi olan yeni randomize kontrollü çalışmalara gereksinim olduğu belirtilmiştir. Ameliyat öncesi müzik dinlemenin anksiyeteye etkisini değerlendirmek amacı ile 2051 hastayı 80 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı kapsayan 26 çalışma meta analize alınmıştır. Ameliyat öncesi müzik dinlemenin durumluk ve sürekli anksiyeteyi azalttığı saptanmıştır. Nabız ve diyastolik kan basıncı değerlerini minimal düzeyde olumlu olarak etkilediği ancak sistolik kan basıncı, solunum ve vücut ısısına etkisi olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca müziğin olumsuz hiçbir etkisinin olmadığı ve ameliyat öncesi anksiyetenin azaltılmasında sedatif ilaçlara alternatif olarak kullanılabileceği bildirilmiştir. Gastrointestinal sistem cerrahisinde ameliyat öncesi beslenme desteğinin gözden geçirilmesi amacıyla 167 makale incelenmiş ve 13 makale meta analize alınmıştır. Parenteral beslenmenin ameliyat sonrası komplikasyonları önemli ölçüde azalttığı saptanmıştır. Ameliyat öncesi beslenme destekleri ve enteral beslenme ile ilgili veriler yetersizdir. Parenteral beslenmenin total komplikasyonları olumlu etkilediği ancak enfeksiyöz komplikasyonlar üzerinde etkili olmadığı belirtilmiştir. Verilerin klinik uygulamalar için yeterli olmadığı gastrointestinal cerrahi hastaları için oral ve enteral beslenme için ileri çalışmalara gereksinim olduğu bildirilmiştir. Cerrahi alan enfeksiyonlarının azaltılmasında ameliyat öncesi farklı tıraş yöntemlerinin etkinliğini değerlendirmek amacı ile 764 çalışma incelenmiş ve 14 çalışma meta analize alınmıştır. Metaanalizlere 10 ülkeden 7278 hasta dahil edilmiştir. Tıraş ile tüylerin kesilmesi ve tıraş ile tüy dökücü krem kullanımı arasında fark bulunmamıştır. Tıraş yapılma ile tıraş yapılmama arasında fark saptanmamıştır. Tıraş, tüylerin kliper ile kesilmesi (elektrikli tıraş makinesi) ve tüy dökücü kremler arasında cerrahi alan enfeksiyonları açısından anlamlı fark belirlenmemiştir. Gerekli olmadıkça ameliyat bölgesindeki kılların tıraş edilmemesi, eğer kılların mutlaka tıraşı gerekiyor ise klipper ile kesilmesinin tercih edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Güvenli cerrahi listesinin ameliyat sonrası komplikasyonlara etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Komplikasyonlar, cerrahi alan enfeksiyonları ve mortalite incelenmiştir. 723 çalışma incelenmiş ve altı çalışma ile meta analiz yapılmıştır. Güvenli cerrahi kontrol listesi kullanımı ile komplikasyonlar, cerrahi alan enfeksiyonları ve mortalite oranları azalmıştır. Ancak yüksek kaliteli çalışmalara gereksinim olduğu belirtilmiştir. Cerrahi el antisepsisinin cerrahi alan enfeksiyonlarının önlenmesindeki etkisini değerlendirmek ve cerrahi ekibin elindeki bakterilerin koloni sayısına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. 14 çalışma meta analize alınmıştır. Farklı solüsyonlar ile yapılan el antisepsisi karşılaştırılmıştır. Cerrahi el antisepsisinde Klorheksidin glukonat, povidon iyoda göre eldeki koloni sayısını ve cerrahi alan İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 81 enfeksiyonlarını azalttığı belirlenmiştir. 3 dakikalık yıkamanın 2 dakikaya göre kolonizasyonu azalttığı saptanmıştır. Tırnak diplerinin temizliği ve fırçalamanın eldeki kolonizasyonu azalttığı bildirilmiştir. Elektif cerrahi geçiren hastalarda ısı kontrolünde farklı türlerdeki kutanöz ısıtmanın etkinliğini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. 329 çalışma incelenmiş ve 23 çalışma meta analize dahil edilmiştir. Sıcak hava üflemeli ısıtma sistemleri koton battaniyelerden daha etkili bulunmuştur. Sıcak hava üflemeli ısıtma sistemleri radyant ısıtıcılardan daha etkin olarak saptanmıştır. İçerisinde su dolaşan battaniyelerin sıcak hava üflemeli cihazlardan daha etkili olduğu belirlenmiştir. Günümüzdeki kanıtlar içerisinde su dolaşan battaniyelerin sıcak hava üflemelilerden daha etkin olduğu ancak sıcak hava üflemeli sistemlerin de kullanılabileceği belirtilmiştir. Ameliyat sonrası sakız çiğnemenin gastrointestinal fonksiyonun geri dönüşünü hızlandırıp hızlandırmadığını incelemek amacı ile yapılmıştır. 4053 çalışma incelenmiş ve 81 çalışma meta analize alınmıştır. Sakızın ameliyat sonrası ilk gaz çıkışı ve ilk barsak hareketi başlama süresini azalttığı saptanmıştır. Ancak incelenen çalışmalarda ameliyat türünün sezaryen, küçük kolerektal ameliyatlar olması ve bu ameliyatlarda ameliyat sonrası dönemde ERAS protokollerinin uygulanması nedeni ile karışıklık olabileceği belirtilmiştir. Ameliyat sonrası ağrıda akupunktur ve akupunktur ile ilgili tekniklerin etkinliğini belirlemek amacı ile yapılmıştır. 353 çalışma incelenmiş ve 13 çalışma meta analize dahil edilmiştir. Bazı akupunktur modlarının ameliyat sonrası ilk gün ağrıyı ve opioid kullanımını azalttığı saptanmıştır. Ameliyat sonrası ağrı tedavisinde adjuvan tedavi olarak akupunktur kullanımının önerilebileceği belirtilmiştir. Müziğin ameliyat sonrası iyileşmeye etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. 4261 çalışma incelenmiş ve 72 çalışma meta analize dahil edilmiştir. Çalışmalarda müzik seçimi, süresi ve zamanlamasında farklılar bulunmaktadır. Müziğin ameliyat sonrası ağrı, anksiyete ve analjezik kullanımını azalttığı ve hasta memnuniyetini arttırdığı ve hastanede kalış süresine etkisi olmadığı belirlenmiştir. Müziğin hastaların ameliyat sonrası dönemde ağrı ve kaygıyı azaltmada yardımcı olarak kullanılabileceği belirtilmiştir. Müzik, iç mekan tasarımı, görsel sanatlar ve mimari özellikler gibi ortam özelliklerini içeren sanatların cerrahi hastalardaki sağlık sonuçlarına etkisini değerlendirmek amacı ile yapılmıştır. 1101 çalışma incelenmiş ve 47 çalışma meta analize dahil edilmiştir. Doğa resimleri ve daha geniş odalar gibi iç mekan tasarımı özellikleri ile daha fazla güneş ışığı sağlayan mimari özellikteki odaların anksiyete ve ağrı üzerinde olumlu etkileri olduğu gösterilmiştir. Müziğin kontrol grubuna göre ameliyattan sonra ağrı, anksiyete, sistolik kan basıncı ve nabız üzerine olumlu etkiler oluşturduğu saptanmıştır. Ayrıca hastaların 82 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı kendi seçtikleri müziğin daha etkili olduğu belirlenmiştir. Ülkemizde müzik ile tedavinin etkinliğini inceleyen çalışmalar bulunmaktadır. Müzik ile tedavinin ameliyat sonrası ağrıdaki etkisi ve etkinlik süresini incelemek amacı ile yapılan çalışmaya 70 elektif sezaryen ameliyatı olan hasta dahil edilmiştir. Girişim grubundaki hastalara kulaklık ile ameliyattan sonra bir saat boyunca hoşlandıkları müziği dinletilmiş ve kontrol grubundaki hastalara herhangi bir müzik dinletilmemiştir. Ameliyat sonrası müzik ile tedavi ilk dört saat analjezik tüketimini ve 24 saat süresince de ameliyat sonrası ağrı şiddetini azalttığı saptanmıştır. Müzikterapinin laparoskopik kolesistektomi olan hastaların ağrıları üzerine etkisi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Girişim ve kontrol grubuna 60 hasta alınmıştır. Girişim grubundaki hastalara kulaklık ile 30 dakikalık ‘‘Hüseyni’’ makamında müzik dinletilmiştir. Araştırma sonucunda girişim grubunda ağrı değerlerinin azaldığı saptanmıştır. Müzik terapinin maliyet açısından ucuz, kolay ve ağrının azaltılmasındaki olumlu etkileri nedeni ile ameliyat sonrası kliniklerde uygulanmasının hastaların ağrı algısını azaltacağı bildirilmiştir. Müzik terapinin koroner arter cerrahisi yapılan hastalarda yoğun bakım ve cerrahi servisi yatışı sırasında anksiyete düzeyi, ağrı algısı ve analjezik miktarı üzerindeki muhtemel etkilerini araştırmak amacı ile yapılmıştır. Çalışmaya 68 hasta alınmıştır. Girişim grubundaki hastaların anksiyete düzeyi, kontrol grubuna kıyasla daha düşük bulunmuş ancak, istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. Araştırma sonucunda, müzik terapinin koroner arter cerrahisi yapılan hastalarda yoğun bakım ve cerrahi servisi yatışı sırasında ağrı algısını ve analjezik miktarını azalttığını göstermiştir. Koroner arter cerrahisi sonrasında müzik terapiyi önerilmiştir. Düşleme ve müzik dinletisinin koroner arter baypas greft (KABG) sonrası iyileşme sürecine etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Düşleme ve müzik dinletisinin KABG uygulanan hastalarda anksiyete düzeyi, algılanan ağrı şiddeti, analjezik kullanım miktarı, yoğun bakım ünitesi ve hastanede kalış süresine etkisi değerlendirilmiştir. 35 girişim 35 kontrol olmak üzere toplam 70 hasta alınmıştır. Araştırma sonucunda KABG uygulanan hastalarda düşleme ve müzik dinletisinin gevşemeyi sağlayarak anksiyete düzeyini ve algılanan ağrı şiddetini azaltmada etkili olduğu belirlenmiştir ve bu hasta grubunda uygulanması önerilmiştir. Aromaterapinin akut ve kronik ağrıdaki etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. 353 çalışma incelenmiş ve 12 çalışma meta analize dahil edilmiştir. Aromaterapinin ameliyat sonrası akut ağrı ve İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 83 kronik ağrıda etkili olduğu saptanmıştır. Geleneksel tedaviler ile birlikte kullanılması önerilmiştir. Kalp cerrahisi geçiren hastalarda masajın ameliyat sonrası sonuçlara etkisini değerlendirmek amacı ile yapılmıştır. 297 çalışma incelenmiş ve yedi çalışma meta analize dahil edilmiştir. Bu çalışmaların altısında masajın ameliyat sonrası sonuçları olumlu yönde etkilediği bir çalışmada etkilemediği saptanmıştır. Masajın etkinliğini belirlemek için daha fazla çalışma gerektiği belirtilmiştir. Yanık yaralarında gümüş ve balın yara iyileşmesine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. 55 çalışma incelenmiş ve altı çalışma meta analize alınmıştır. Yanık yarası iyileşmesinde balın gümüşe göre daha etkin olduğu ve yara iyileşme süresini kısalttığı saptanmıştır. Kardiyovasküler cerrahi sonrası taburculuk döneminde bireyselleştirilmiş hasta eğitimi ve standartlaştırılmış hasta eğitiminin hastaneye tekrar yatışa, depresyon, anksiyete, bilişsel düzey ve sağlık davranışlarına etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. 2038 çalışma incelenmiş ve 17 çalışma meta analize dahil edilmiştir. Bireyselleştirilmiş eğitimin anksiyete, depresyon ve hastane yatışlarını azalttığı, sağlık bakım davranışlarını ve algıyı arttırdığı saptanmıştır. Sonuç olarak; cerrahi bakım ile ilgili çalışmalar daha çok ameliyat öncesi eğitim, barsak hazırlığı, ameliyat öncesi beslenme, hipotermi ve ameliyat sonrası ağrı, bulantı-kusmayı azaltmaya yönelik uygulamaları içermektedir. Randomize kontrollü çalışma sayısı azdır. Çalışmalarının çoğunda standardize edilmiş bir yöntem kullanılmamıştır. Çalışmalarda cerrahi bakıma yönelik olumlu etkinin pratiğe uygun hale getirilmesi için girişimin standardizasyonuna yönelik randomize kontrollü çalışmalara gereksinim vardır. Klinikte kanıt düzeyi yüksek uygulamalar cerrahi bakımı kalitesini yükselterek hastaların yaşam kalitesini ve memnuniyetini arttırabileceği düşünülmektedir. Doç. Dr. Emel YILMAZ Celal Bayar Üniversitesi, Manisa 84 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı SÖZLÜ BİLDİRİ SUNUMLARI İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 85 SÖZLÜ BİLDİRİ SUNUMU BİRİNCİSİ Yeliz Leblebici Bildiri Başlığı İstanbul Şişli Hamidiye Etfal Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Hemşirelerinin Kateter İle İlişkili Üriner Sistem Enfeksiyonlarının Önlenmesi Hakkındaki Bilgi Durumları. 86 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı SÖZLÜ BİLDİRİ SUNUMU İKİNCİSİ Senem Güneş Bildiri Başlığı Lomber Disk Hernisi Nedeniyle Ameliyat Edilen Hastalarda Soğuk Uygulamanın Analjezik Etkisi. İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 87 SÖZLÜ BİLDİRİ SUNUMU ÜÇÜNCÜSÜ Songül Muratoğlu Bildiri Başlığı Enterokütonöz Fistül Bakımı: Olgu Sunumu. 88 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı VI. KONGRE FOTOĞRAFLARI İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 89 90 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 91 92 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 93 94 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 95 96 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 97 98 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 99 100 İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı İzmir Kuzey Hemşirelik Kongresi̇ Kitapçığı 101 www.ikkh.gov.tr www.hemsirelikkongresi.com