Abdulkadir GÜL1 OSMANLI DÖNEMİ DERSİM BÖLGESİNDE

advertisement
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir GÜL1
OSMANLI DÖNEMİ DERSİM BÖLGESİNDE YAŞANAN
GÜVENLİK SORUNLARI2
Özet
Eşkıyalık insanoğlunun tarih boyunca birlikte yaşamak zorunda kaldığı, toplumsal
bir olgudur. Eşkıya kelimesi Arapça ’da “şeka” kökünün öznesi olan “şaki” nin
çoğulu olarak Türkçeye geçen bir kelimedir. Tarihteki bütün toplumlarda görülen
eşkıyalık hadiseleri, Osmanlı toplumunda da görülmüş, bu olgu toplumun sosyal ve
iktisadi hayatını olumsuz yönde etkilemiştir. İmparatorluğun farklı coğrafyalarında
ve zamanlarda, güvenliği tehdit eden eşkıyalığın bütün çeşitlerini görmek
mümkündür. Özellikle Dersim’de, bu coğrafyanın kendi şartlarına bağlı olarak
eşkıyalık hadiseleri kronik bir vaziyet almıştır. Diğer taraftan eşkıyalık türlerinden
bir kısmı, dönemsel olarak diğerlerinden daha baskın olsa da, aynı dönemde diğer
eşkıyalık türleri de varlıklarını korumuşlardır. Ayrıca bazı eşkıyalık türleri zaman
ve şartlara bağlı olarak başka bir eşkıyalık şekline dönüşmekteydiler. Dersim’de
eşkıyalık hadiselerinin en büyük kaynağını ise aşiretler oluşturmaktaydı. Osmanlı
dönemi Dersim’de güvenliği arızaya uğratan eşkıyalık hareketleri genel bir tasnife
tabi tutulduğunda; birçok aşiretlerin sebep olduğu eşkıyalıklar, birkaç aşiretin
sebep olduğu eşkıyalıklar ve bireysel eşkıyalıklar şeklinde sınıflandırılabilir. Bölge
güvenliğini derinden etkileyen ve toplumu umumi bir kargaşaya sokan ve birinci
sınıf eşkıyalık kısmına dâhil ettiğimiz isyan hareketleri ise bazı dönemler daha
baskın şekilde yüzyıllar boyunca hükmünü sürdürmüştür. İsyanlar çok geniş
bölgeleri içerisine alan, diğer eşkıyalık türlerine göre çok daha uzun süreyi
kapsayan kalkışmalar şeklinde seyretmiştir. Belgelerde “bağy, isyan ve tuğyan”
şeklinde tanımlanan bu isyanlar, Dersim’deki aşiretlerin çok büyük çoğunluğunun
dâhil olduğu kitlesel ayaklanmalar şeklinde görülmekteydi. Bireysel eşkıyalıkların
dışında ki diğer eşkıyalıkların temel sebebi devletin merkezileşme gayretleri, devlet
erkinin yerel güçlerle paylaşımı kavgası ve mükellefiyetleri ödemeye karşı bir
direnç olarak ortaya çıktığını ifade edebiliriz. Çalışmanın giriş kısmında Dersim’in
coğrafi konumu, eşkıya ve isyan kavramları üzerinde duruldu. Birinci kısımda
1
Dr., Erzincan Üniversitesi, Sosyal Bilgiler ABD., abdulkadirgul25@hotmail.com
Bu çalışma; “Osmanlı Devleti Dönemi Dersimin Sosyal ve İktisadi Yapısı” adlı proje Erzincan
Üniversitesi BAP Koordinatörlüğü (SOS-A020215-0118) tarafından desteklenmiştir.
2
Abdulkadir Gül
2
Dersim’de güvenliği tehdit eden faktörlerin neler olduğu izah edildi. Ayrıca
bölgede asayişi bozan aşiret kaynaklı eşkıyalık türlerinden örnekler verilerek
değerlendirmeler yapıldı. İlave olarak eşkıyalığın etki alanları, süreleri, talan
yöntemleri, bölge ve çevre ahalisinin bu durum karşısındaki tepkilerinin neler
olduğuna değinildi. Merkezi yönetimin Dersim aşiretleri ve eşkıyalığa bakış
açısının dönemsel seyri ve mücadele yöntemleri üzerinde duruldu. İkinci kısımda
ise bölgede güvenliğin tesisi için alınan tedbirler ve güvenliğin tesisinde istenilen
neticelerin neden alınamadığı sorgulandı. Sonuç kısmında ise metin içeresindeki
bulgular genel bir değerlendirmeye tabi tutuldu.
Anahtar Kelimeler: Dersim, Güvenlik, Eşkıya, İsyan, Aşiret, Osmanlı.
SECURITY PROBLEMS OF DERSİM REGION IN THE OTTOMAN
PERIOD
Abstract
Banditry can be considered as a social fact especcially within the Ottoman empire.
The origin of thisword comes from (saki) derived from the Word (seka) in Arabic.
Banditry had been a great problem in the Ottoman Empire as well as it had been
in other societies at thatntime, and seriously affected all societies at that time both
socially and economically. Although, banditry revealed itself in all shapes and
forms ; itmespeccially became a chronical problem particularly in the region of
Dersim and some kind of banditry dominated over others depending upon the
region and periods.In the region of Dersim the main source of banditry were the
local tribes but it's also possible to evaluate it on an individual level.Taxes to be
paid to the central administration were the major reasons behind the tribal revolts
that used banditry as one of their most important tools to obtain and maintain
power. Being exposed to continuous military operations and becoming more and
more radical, they eventually transformed into a legalized society. In addition to
these political developments, social and economic situation of the region lead up to
a feudal structure. Qızılbash of Dersim this policies meant nothing. contrarily they
were tied to their beliefs more strictly and became more resistant. And it can also
be said that, they became more opinionated against these reforms and
developments. And they opposed to the developments in road construction and
communication to prevent themselves from being dominated by the administration.
Dersim region differs from its close environment from the point of its unique
space, social and economic structure shaped according to this uniqueness. With its
static structure, there were not many big changes in the general lines of the
administrative structure of Dersim region for long years. Administrative structure
was excessively shaped by the geography of the region. In spite of all
shortcomings, all human activities in the geography of Dersim changed in centuries
though these were very less compared to close environment. Dersim reached today
as a space including the traces of historical and social events, and the ruins and
fusions of various cultures.
Key Words: Dersim, Security, Bandit, Ottoman, Riot, Tribal.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
3
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
1.GİRİŞ
Mekân: Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümü’nde bulunan Dersim, kuzey
ve kuzeydoğuda Munzur Dağları, batıda Karasu vadisi, güneyde Keban baraj gölü (eskiden
Murat Suyu idi) ve doğudan Peri Suyu vadisiyle çevrilidir. Doğusunda Bingöl, batısında
Malatya, kuzeyinde Erzincan ve güneyinde Elazığ ile komşudur 3. Dersim’in merkez kaza
dışında, Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazimiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür olmak üzere yedi
kazası daha vardır. Esasen, araştırma sahasının ana nüvesinin sınırları, yüzyıllar boyunca önemli
derecede istikrarını korudu, ancak çevre itibarıyla bazı değişikliklere uğradı. Çünkü Osmanlı
yönetiminde önce Çemişgezek, sonra Dersim adını alan sancağın sınırları umumiyetle doğal
unsurlara göre çizilmiştir. Sancak, güneydoğu ve güneyde Peri Suyu, güneyde Murat Suyu,
doğuda Bağır Paşa Dağı, batıda Fırat, kuzeyde ise Munzur Dağlarının arasında ki bölgeyi
içerisine almaktaydı4. Dersim, İç Dersim, Dış Dersim ve İkinci Dış Dersim şeklinde bölümlere
ayrılmaktaydı. Bu idari yapılanma, yalnızca basit tasnif olmaktan ziyade sosyal, ekonomik,
siyasi, dini, ahalinin devlet karşısındaki tutumu, etnik yapısı ve en önemlisi de coğrafyasının
belirlediği sosyal ve ekonomik gerçeklikler, bu tasnif şeklini zorunlu kılmaktaydı5.
İç Dersim’i oluşturan ve Munzur Suyunun doğu tarafları ile Pülümür Suyunun güneybatı taraflarında oturan Ovacık’ın dışında Hozat, Mazgirt, Kızılkilise ve Pah’ın büyük kısmı,
devletin elinin pek ulaşamadığı, dağlık alandaki aşiretlerin meskûn olduğu alanı ifade eder. Bu
bölgede nüfusun neredeyse tamamı, Kızılbaş Zaza aşiretlerinden oluşur ve kayıtlarda “ahali-i
gayr-i mutia” (uyumsuz, itaat etmeyen halk) şeklinde tanımlanmışlardı 6.
Dış Dersim diye adlandırdığımız ara bölgeler; Kızılbaş aşiretlerden oluşmakla beraber,
arazisi büyük ölçüde tarıma elverişlidir. Bu bölgede Kızılbaş Zaza aşiretlerinin yanı sıra
Ermenilerin’ de aşiret yapılanması şeklinde meskûn oldukları görülür 7. Kızılkilise, Pah, Pertek,
Çemişgezek, Mazgirt’in kuzey bölgeleri ve Hozat’ın bir kısmı bu bölgeye dâhildir. Çemişgezek,
Pertek tarafları sosyal yapısı ve devlete karşı tutumları itibariyle İkinci Dış Dersimle uyum
gösterirken, Kızılkilise, Pah, Mazgirt ve Hozat kısımları ise çok büyük oranda İç Dersimle
benzerlikler gösterir. Ayrıca Kızılkilise, Pah, Mazgirt ve Hozat bölgeleri de bütün yönleriyle İç
Dersim’e doğru evrilmiştir8.
İkinci Dış Dersim olarak adlandırılan bölge, Kemah, Kuruçay, Eğin ve Arabgir’in bir
kısmından oluşur. Bu bölümde tarıma elverişli araziler, Dersim’in diğer bölgelerine göre daha
fazla olup, toprak mülkiyeti beylerin elindeydi. Ayrıca Dersim’in diğer yerlerden farklı olarak,
Türk kökenli hanedanlar veya büyük aileler bulunmaktaydı. Ahalisi, Ermeni (Dersim’de
meskûn Ermenilerin büyük kısmı bu bölgede yaşar), Rum, Kızılbaş ve Sünni Türk, az sayıda
Sünni Kurmanç gruplarından oluşur. Coğrafya, bu yerlerde yaşayanları devletle uyumlu hale
3
Naşit Hakkı Uluğ, Tunceli Medeniyete Açılıyor, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s. 162.
Şemseddin Sami, Kâmûsü’l-A’lâm, İstanbul 1308, Cilt: III, s.2131b-2132a.
5
Abdulkadir Gül, Ali Rıza Özdemir, Dersimliler Ermeni mi?, İdil Yayınları İstanbul 2014, s.114.
6
BOA. İ.MMS. 68/3183. Lef.1, 3; İ.DH. 26/19.R./1324; Y.A.RES. 51/9; Y.A.RES. 60/27; Y. PRK. BŞK.19/27;
Y.PRK. KOM. 7/59 vb.
7
Raymond H. Kévorkian-Paul B. Paboudjian, 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler, Aras
Yayıncılık, İstanbul 2012.
8
Abdulkadir Gül, “İnsan-Mekân İlişkisi Üzerine (Dersim Bölgesi Örneği XVI-XX. Yüzyıllar)”, Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/5 Spring 2015,
s.159-182.
4
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
4
getirmiştir9. Bu münasebetle, devlet, herhangi bir ırk ve din ayrım yapılmaksızın, bu bölgedeki
meskûnları “ahali-i mutia” (uyumlu, itaatkâr halk) olarak tanımlamaktaydı10.
Dersim ve havalisi Anadolu’ya hâkim olanlar tarafından bütünüyle denetim altına
alınmış bir bölge değildi. Dersim’e bu özelliğini coğrafya sunmuştur. Bu konumu, hâkimiyet
tesis etmeye çalışanlar açısından olumsuz bir durum sergilerken, devlet denetimine girmek
istemeyen ve kendilerine yüklenecek mükellefleri kabul etmeyenler açısında bir avantaj
sağlıyordu. Aslında Dersim’in tarihi hep bunun kavgası ve hikâyesinden oluşur.
Dersim’de meskûn aşiretler, güvenli bir mıntıka olduğu için daha erken dönemlerde
konar-göçer hayattan vaz geçip, yerleşik hayatı tercih ettiler. Ancak ekilebilecek arazinin
yetersizliği ve hayvancılığında istenilen seviyede yapılamaması, artan nüfusun beslenmesini çok
zor hale getirmekteydi. Bu durum, Dersim’de ziraat, hayvancılık, sermaye oluşumu ve buna
bağlı zanaat sektörünün gelişmesine de imkân tanımadı. Aşiretler açısından yeteri düzeyde
geçim ve iaşe teminin tek çıkar yolu, talan ve yağma kaçınılmaz bir yöntem oldu 11. Dersim
dağlarının önemli özelliği, sahip olduğu büyük mağaralarıdır. Ayrıca, derin vadiler, sarp
yamaçlar, meşe ormanları ile Dersim coğrafyası adeta eşkıyalık hareketlerini teşvik ettiğini
söylersek abartmış olmayız. Özellikle İç Dersim’de bulunan yüzlerce metre eninde ve
boyundaki mağaralar, uzun dönemler eşkıyalar için doğal barınak oldular12.
Eşkıya ve İsyan Tabirleri: Eşkıya; bedbaht, talihsiz, günahkâr, asi anlamına gelen
“şaki” teriminin çoğulu olan bir kelimedir. Kelimenin sözlükteki farklı tanımları ortak bir
payda da birleştirildiğinde; “dağda ve kırda yol kesen, hırsızlık yapan, azgın, habis ve fesatçı
bir insan” tipinden söz edildiğini anlarız13. Şemsettin Sami eşkıyalığa dâhil olan kişiyi;
“bedbaht, bed-faal, bed-girdar, bed-reviş, haylaz, hapis ve serkeşlik vadisine sapan adam”
şeklinde ifade eder 14. Osmanlı kayıtlarında eşkıyalığı tanımlamak için “kat’ı’t-tarik”15 tabiri
kullanılmakla birlikte daha çok “eşkıya, şaki, haramî ve haydut” kelimeleri tercih edilmiştir16.
Hobsbawm ise “Eşkıyalar” isimli çalışmasında; “görevlilere ücret dağıtmak için para
götüren mutemedi köşe başında basıp soyanlardan teşkilatlanmış asilere ve vur kaç taktiği
uygulayan gerillalara kadar, saldıran ve zor kullanarak soygun yapan herkes kanunlar önünde
eşkıyadır”17 demek suretiyle bu kavrama daha güncel ve kapsamlı bir anlam yükleyerek
eşkıyayı tanımlamıştır. Eşkıyalık kavramına hukuksal açıdan bakıldığında; “mal zapt etmek, öç
almak, suikastta bulunmak yahut memleketin dâhili emniyetini bozmak için mesken, çiftlik, ağıl,
köy, değirmen gibi mahalleri basarak veya yakarak yahut tahrip ederek veya adam öldürerek
veya yollarda ve yakınlarda soygunculuk yaparak veya adam kaldırarak veya bu fiillerden
9
Gül, “İnsan-Mekân”, s.162.
BOA. Y. PRK. SGE. 7/16; Y. PRK. UM. 32/92 vb.
11
Gül, “İnsan-Mekân”, s.164.
12
“Dersim’in tarihi bu haydutlukların hikâyeleriyle doludur. Aliboğazı, Kutuderesi, Kalanderesi, Dojikbaba,
Bobyazbaba, Zelbaba, sanki düşürülmez bir kale gibi kalmış, Dersim haydutları buralara sığınmış, devlet kuvvetleri
sel gibi geçtikten sonra Dersim, yeniden eski haline dönmüştür”. Uluğ, Tunceli Medeniyete Açılıyor, s.17.
13
Mehmet Öz, “Modernleşme Öncesinde Osmanlı Toplumunda Eşkıyalık Hareketlerinin Niteliği ve Özellikleri”,
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Prof. Dr. Bayram Kodaman’a Armağan Özel Sayısı, Ocak
2010, s. 227.
14
Sami, Kamus-i Türkî, s. 781.
15
Mehmet Karagöz, “XVIII. Yüzyılın Başlarında Malatya ve Çevresinde Eşkıyalık Olayları”, OTAM, V, Ankara
1994, s. 192-207.
16
Ali Bardakoğlu, “Eşkıya”, DİA, Cilt: XI, İstanbul 1995, s.463.
17
Erik J. Hobsbawm, Eşkıyalar, (çeviren: Orhan Akalın-Necdet Hasgül), Avesta Yayınları, İstanbul 1997, s. 11.
10
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
5
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
dolayı mevkuf ve mahpus iken firar ederek silahla dolanmak suretiyle emniyet ve asayişi
münferiden ve toplu olarak tehdit ve ihlal etmektir” şeklinde ifade edilmektedir 18.
Kayıtlarda “genellikle bağy bazen isyan ve tuğyan” şeklinde tanımlanan isyan
hareketlerini, eşkıyalıktan ayıran temel fark mevcut siyasî iktidara karşı başkaldırma niteliğini
taşımasıydı19. Dersim’de isyan olarak tanımlayacağımız kalkışmalar, şekil olarak eşkıyalık
hadiselerine benzerlik gösterir. Ancak bu tarz kalkışmaları, ideolojik alt yapısı oluşmuş,
liderlerine bir halel gelse bile varlığını koruyabilen, toplumsal tabanı tarafından şartsız
desteklenen, daha organize bir şekilde hâkim oldukları bölgelerde kendi yönetimlerini tesis
etmeye çalışan ve merkezi iktidarın hiçbir surette erkini tanımayan yasadışı davranışlar olarak
tanımlayabiliriz. Diğer taraftan başkaldırıların boyut ve şiddeti dönem dönem artsa veya azalsa
bile, merkezi gücün karşısında her zaman varlığını koruyabilmişlerdir. Bu tarz isyanların etki
alanları eşkıyalık hareketlerinden daha geniş ve zaman itibariyle daha uzun bir süreyi
kapsamaktadır. Merkezi iktidar, Dersim’de görülen bu tarz isyanları kısa veya orta ölçekte
denetim altına almıştır ancak uzun vade de kesin sonuç alması mümkün olmamıştır.
Esasen eşkıyalık veya isyanların nitelikleri farklı olsa da çıkış nedenlerinin sosyal ve
iktisadi gerekçelerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Yani sıkıntıların ve ihtiyaçların
giderilemediği çözümsüzlük ortamları, bu tarz başkaldırılar için uygun bir zemin
oluşturmaktaydı. Bu gruplar ihtiyaçlar ve sıkıntılarını legal yöntemle çözülemedikleri müddetçe,
çözümü silahla gerçekleştirmeye çalışmaktaydılar20.
2.Dersim’de Güvenliğe Olumsuz Katkı Sunan Etkenler
Dersim’in idari yapısı, sosyal durumu ve demografik özellikleri, Osmanlı’nın fethinden
sonra, yaşanan geniş çaplı siyasal hadiselerden etkilendi ve şekillendi. Doğu Anadolu’da daha
XVI. Yüzyıldan itibaren, sürekli yaşanan savaş, yağma ve talanlardan dolayı bölgenin bazı
meskûnları, daha güvenli yerlere göç etmek veya kaçmak zorunda kaldılar. İşte Dersim, kaçan
bu grupların sığınak ve saklanma noktalarından birisi oldu 21. Dersim’e sığınanların en önde
gelenleri Şeyh Hasanlı, Seydanlı ve Desimli/Desimanlü/Desümlü/Disimanlı aşiretleriydi.
Bunların Dersim’e Osmanlı fethinden kısa bir dönem sonra Malatya ve Gerger’den geldikleri
anlaşılıyor22. Dersim’e göçen bu aşiret konfederasyonları, zamanla buradaki Türk hanedan
gruplarını Dış Dersim’e doğru ittiler 23. Ermenilerin de büyük bir kısmı bu zorunlu yer
değiştirmede Türklerle hareket etmek zorunda kaldılar24. Bu hanedan aileleri Çemişgezek,
Çarsancak, Pertek ve Kemah taraflarındaki ekilebilen arazilerin olduğu bölgelere yöneldiler.
Yaşanan bu nüfus hareketi, bütün Dersim’in güç dengelerini, sosyal ve demografik yapısını
büyük oranda değiştirdi25.
18
Türk Hukuk Lügatı, Türk Hukuk Kurumu, Maarif Matbaası, Ankara 1944, s. 132-133.
Bu kelime tam isyanı tanımlamaktadır.

Kelime coşma, taşma ve isyan anlamındadır. Bazı arşiv kayıtlarda birinci anlamı olan sel ve taşkınlar ifade
edilmekte, bazı kayıtlarda ise ikinci anlamı olan isyanı tanımlamak için tercih edilen bir kelimedir. Ayrıca kelime
bazı dini metinlerde Allah’a asi olanların yaptıkları eylemi vurgulamak içinde kullanılmaktadır.
19
BOA. DH. MKT. 27/1439; İ.MSM. 2021/70; A.MKT. MVL.65/8; A.MKT. NZD.85/40 vb.
20
Sabri Yetkin, Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s.4-5.
21
BOA. TD. 64.
22
BOA. Y.PRK. SGE.7/16.
23
Sağıroğlu hanedanlığı için bkz. BOA. C. DH. 252/12584; MVL. 588/45; A.MKT. DV.198/25 vb. Çemişgezek ve
Çarsancak hanedanlarından Hacı İshak Paşa, Osman Paşa için bkz. BOA. İ.DH.1234/96674;DH. MKT. 2656/48.
24
BOA. İ.DH. 1467/1, 3/C. 1326.
25
BOA. Y.PRK. UM.32/108.

The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
6
Artık Dersim’de ikinci bir güç olarak Kızılbaş Zaza aşiretleri ve onların yöneticileri
sahne almaya başladılar. Dersim’deki Türk hanedan ailelerin çok büyük kısmı, asker orjinli ve
devlet hizmetinde bulunuyorlardı. Zamanla Dersim’de aşiret liderleri de devlet hizmetini kabul
ettiler 26. XVII-XVIII. Yüzyıllar boyunca, Türk hanedanlar ve kısmen aşiret ağaları bölgede
voyvodalık ve ayanlık yaptılar 27. XIX. Yüzyıl boyunca da devletin atadığı bu yöneticilerin her
biri, kendi hâkimiyet bölgelerinde resmiyet kazanarak, ayrı bir yerel güç olarak varlıklarını
devam ettirdiler. Diğer taraftan Dersim’de bir aşirete, hanedana veya büyük bir aileye bağlı
olmak veya bir ağanın hâkimiyetine girmek can, mal ve namus emniyeti açısından zorunluydu 28.
Hatta devlet güçleri veya diğer aşiretlerle kavgalar, aşiret üyelerinin birbirlerine daha sıkı
bağlamasına, ağalarının etrafında kenetlenmelerine sebep oldu 29. Bundan ötürü Dersim’de,
Cumhuriyet’e kadarki süreçte, aşiret bireyleri daha üst bir siyasal erke (devlet otoritesine)
ihtiyaç duymadılar.
Dersim bölgesinde güvenliğine olumsuz katkı sunan önemli bir gelişme ise aşiretlerin
konfederasyon yapısının bozulmasıydı. Modernleşmeyle başlayan merkezileşme gayretleri,
ayrıca yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasi gelişmeler, Dersim’deki aşiret yapısını derinden
etkiledi ve birçok aşiret ana kütleden kopmaya başladılar. Artık XIX. Yüzyıla ait kayıtlarda
“Desümlü” ve “Seydanlı” gibi aşiret konfederasyonlarından söz edilmemektedir. Bu iki
konfederasyondan kopan, kısmen Şeyh Hasanlı’dan ayrılan ve çoğunlukla isimlerinin sonuna
“uşağı” tabirini alan birçok şedit aşiret grubunun oldukça etkin olduğunu görmekteyiz. Bu
aşiretler güvenliği tehdit eden bir unsur olarak varlıklarını hissettirmekteydiler. XX. Yüzyılın
hemen başına ait bir kayıtta ise Dersim’deki bu aşiretlerin kazalara dağılımı şu şekildeydi: 30
a.Hozat Kazası Aşiretleri: Karaballı aşireti31, Ferhaduşağı aşireti(Laçinuşağı aşireti dâhildir) 32,
Aşağı Abbasuşağı aşireti33, Pilvenk aşireti34, Koçuşağı aşireti(Resikuşağı aşireti dâhildir) 35,
Yukarı Abbasuşağı aşireti36, Bahtiyarlı aşireti (nam-ı diğer Rutanlı aslen Türk)37, Kırğanlı
aşireti38. Hozat kazasında aşiret sayısı 8, tahmini silahlı adam sayısı 3250 ve takriben yeni silah
sayısı 850 adet.
26
BOA. MVL.323/4; C. DH.89/441.
BOA. C. DH. 19/924; C. ML./23123; ML. MSF. d. 12313; 13083; 13846.
28
BOA. A.MKT. MHM.389/90; DH. MKT.1393/106;1719/43.
29
Sait, Ebinç, Doğu Anadolu Düzeninde Aşiret-Cemaat-Devlet (1839-1950), (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara
2008, s. muhtelif sayfalar.
30
Musa Celal Bey’in Raporu BOA. İ.DH.1467/1.Ayrıca bu raporun transkripsiyonu için bakınız Cihangir GündoğduVural Genç, Dersim’de Osmanlı Siyaseti, Kitap Yayınevi, İstanbul 2013, s.168-176.
31
Beş yüz kadar silahlı savaşçı ve yüz elli kadar yeni silah, bu aşiret devlete yarı bağlı şekildedir. Liva dışında
soygunlara ender dâhil olsalar da hırsızlıktan da geri durmazlar.
32
Dört yüz kadar silahlı savaşçı ve yüz yüz elli kadar yeni silah, bu aşirete devlete yarı tabi olup, Diyap Ağa’ya bağlı
kol hariç diğerleri her türlü talan ve soyguna katılırlar.
33
İki yüz kadar silahlı savaşçı ve elli kadar yeni silah, bu aşirete devlete yarı tabi olup, ancak her türlü talan ve
soyguna katılırlar.
34
Sekiz yüz kadar silahlı savaşçı ve yüz kadar yeni silah, bu aşiret sayı itibariyle oldukça fazla olmasına rağmen
ellerindeki silah sayısı düşüktür. Kendilerini geçindirebilecek düzeyde ziraat alanları bulunmaktadır. Hububat ve
üzüm ziraatıyla uğraşmaktalar, ayrıca odun ve kömür ticareti de önemli gelir kapılarındandır. Bu halleriyle devlete
büyük oranda sadık bir aşiret olup, silahlanmayı bundan dolayı pek tercih etmemiş olabilirler.
35
Üç yüz kadar silahlı savaşçı ve yüz elli kadar yeni silah, devleti tanımayan asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat
yapmazlar.
36
Üç yüz kadar silahlı savaşçı ve elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, bulundukları yerler ziraat yapmaya
elverişli olsa da pek bu işle uğraşmazlar.
37
Dört yüz kadar silahlı savaşçı ve yüz yüz elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, arazileri, otlakları ve bağları
kendileri rahatlıkla geçindirebilir, ancak pek ziraat yapmazlar.
38
Üç yüz kadar silahlı savaşçı ve elli altmış kadar yeni silah, devleti tanımayan asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat
yapmazlar.
27
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
7
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
b.Ovacık Kazası Aşiretleri: Kalanlı aşireti(Bal ve Keçeluşakları aşiretleri dâhildir) 39, Topuzlu
aşireti(Pezgeluşağı aşireti dâhildir) 40, Beytuşağı aşireti41, Arslanuşağı aşireti42, Kav ve
Maksuduşağı aşireti43, Şamuşağı aşireti44. Ovacık kazasında aşiret sayısı:6, tahmini silahlı adam
sayısı 2500 ve takriben yeni silah sayısı 450 adet.
c.Kızılkilise Kazası Aşiretleri: Şeyh Mehmedli aşireti45, Arilli aşireti46, Kureyşanlı aşireti 47,
Karsanlı aşireti48, Lolanlı aşireti49, Haydaranlı aşireti. 50 Kızılkilise kazasında aşiret sayısı:6,
tahmini silahlı adam sayısı 2550 ve takriben yeni silah sayısı 350 adet.
d.Mazgirt Kazası Aşiretleri: İzollu aşireti51, Şadilli aşireti52, Hıranlı aşireti53, Şeyh Mehmedli
aşireti54, Suruşağu ve Cibanlı aşireti55, Alanlı aşireti56, Kureyşanlı aşireti57, Yusufanlı aşireti 58,
Demenanlı aşireti.59 Mazgirt kazasında aşiret sayısı:9, tahmini silahlı adam sayısı 4500 ve
takriben yeni silah sayısı 500 adetten ibarettir. Bu kayıtta dikkati çeken bir husus ise iç ve
39
Bin civarında kadar silahlı savaşçı ve yüz kadar yeni silah, devleti tanımayan asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat için
arazileri uygun değildir, ancak koyun, keçileri oldukça fazladır. Eskiden Desümanlü aşiretine bağlıdırlar.
40
Üç yüz civarında kadar silahlı savaşçı ve yüz kadar yeni silah, devleti tanımayan asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat
yapmazlar.
41
İki yüz kadar silahlı savaşçı ve elli kadar yeni silah, bu aşirete devlete yarı tabidir. Ovada sakindirler. Ancak
talandan geri durmazlar.
42
Üç yüz kadar silahlı savaşçı ve elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar çok isyankâr bir grup
değillerdir.
43
Beş yüz kadar silahlı savaşçı ve yüz kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar çok isyankâr bir
grup değillerdir.
44
İki yüz kadar silahlı savaşçı ve kırk elli kadar yeni silah, devleti tanımayan oldukça asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat
yapmazlar.
45
İki yüz elli kadar silahlı savaşçı ve otuz kırk kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar çok
isyankâr bir grup değillerdir.
46
Yedi yüz kadar silahlı savaşçı ve seksen yüz kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar çok
isyankâr bir grup değillerdir.
47
Dört yüz kadar silahlı savaşçı ve kırk elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraata elverişli arazileri
olmamasına rağmen geçimlerini temin etmek için ziraatla uğraşırlar çok isyankâr bir grup değillerdir, garip bir
halledirler.
48
Üç yüz kadar silahlı savaşçı ve kırk elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar çok isyankâr bir
grup değillerdir.
49
İki yüz kadar silahlı savaşçı ve otuz kırk kadar yeni silah, devlete tam bağlı denilemeyeceği gibi tam isyankârda
değillerdir. Ekile bilecek arazileri ve oldukça fazla küçükbaş hayvanları vardır.
50
Yedi yüz kadar silahlı savaşçı ve kırk elli kadar yeni silah, devleti tanımayan asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat yapacak
arazileri olmadığı gibi oldukça iptidai vaziyette yaşarlar. Geçimlerinin büyük kısmını küçükbaş hayvancılıkla
sağlarlar.
51
Beş yüz kadar silahlı savaşçı ve kırk elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar çok isyankâr bir
grup değillerdir.
52
Beş yüz kadar silahlı savaşçı ve kırk elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar, kendilerine
yetecek mahsul almaktadırlar ve çok isyankâr bir grup değillerdir.
53
Beş yüz kadar silahlı savaşçı ve kırk elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar, kendilerine
yetecek mahsul alamamaktadırlar ve çok isyankâr bir grup değillerdir.
54
Üç yüz kadar silahlı savaşçı ve otuz kırk kadar yeni silah, bu aşiretin diğer kısmı Kızılkilise kazasındadır. Devleti
pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar çok isyankâr bir grup değillerdir.
55
Dört yüz kadar silahlı savaşçı ve yüz kadar yeni silah, bunların bir kısmı oldukça isyankâr olmakla beraber bir
kısmı ise kısmen devlete tabidir. Arazileri ve küçükbaş hayvanları oldukça fazladır.
56
Üç yüz elli kadar silahlı savaşçı ve elli kadar yeni silah, devleti pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar, kendilerine
yetecek mahsul alamamaktadırlar ve çok isyankâr bir grup değillerdir.
57
Bin kadar silahlı savaşçı ve seksen yüz kadar yeni silah, bu aşiretin diğer kısmı ise Kızılkilise kazasındadır. Devleti
pek tanımazlar, ziraatla uğraşırlar, kendilerine yetecek mahsul almaktadırlar ve çok isyankâr bir grup değillerdir.
58
Beş yüz kadar silahlı savaşçı ve yirmi otuz kadar yeni silah, devleti tanımayan asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat
yapacak arazileri olmadığı gibi oldukça iptidai vaziyette yaşarlar. Geçimlerinin büyük kısmını küçükbaş
hayvancılıkla sağlarlar.
59
Dört yüz elli kadar silahlı savaşçı ve yirmi otuz kadar yeni silah, devleti tanımayan asi ve şaki bir aşirettir. Ziraat
yapacak arazileri olmadığı gibi oldukça iptidai vaziyette yaşarlar. Geçimlerinin büyük kısmını küçükbaş
hayvancılıkla sağlarlar.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
8
kısmen dış Dersim’deki hiçbir aşiretin devlete bağlı olmamasıydı. Bunların bir kısmı devlete
yarı bağlı bir kısmı ise tam asi durumdaydılar.
3 Haziran 1908 tarihli bu kayda göre Dersim Sancağında toplam 29 aşiret, tahmini
silahlı adam sayısı 12800 kişi ve tahmini yeni silah sayısı ise 2150 adettir. Bu miktarlar bölgede
mutasarrıflık yapmış bir idarecinin tespit ettikleridir. XX. Yüzyılın başlarına ait bir envanter
niteliği taşımaktadır. Muhtemelen bu silahların çok daha fazlası aşiretlerin elindeydi. Ayrıca
tabanca ve eski tüfekler hakkında ise bilgimiz yoktur. Devlet şartlar oluştuğu esnada aşiretlerin
elindeki silahları toplamak için büyük gayret gösteriyordu. Silahların toplanması sırasında
genellikle çatışmalar çıkmaktaydı60. Bu durum karşısında silah toplama işinin sonraya
bırakılması sık başvurulan bir yöntemdi61. Silahlar toplanırken bedelini devlet ödemekteydi 62.
Aşiretin savaşa bilecek adam sayısı ile ellerindeki silah miktarı, silahların kalitesi o aşiretin
gücünü ve diğer aşiret veya devlet karşısındaki pozisyonunu belirleyen önemli bir etken olduğu
görülüyor. Bölge insanı için silah gücün ve özgürlüğün ifadesi ve teminatıydı. Silah sığınılacak
ve ihtiyaç duyulduğunda başvurulacak bir şeydi.
Dersim’de büyüklü küçüklü onlarca aşiretin kendi yayılma alanlarını, ailelerini,
mallarını korumak, ayrıca talan yapmak ve silahlı çatışmalara girmek maksadıyla her türden
silah bulundurmak mecburiyetindeydi olduklarını söylemek gerekir. Aşiret yapılanmasının
bozulması, aşiretler arasında bitmez tükenmez hâkimiyet mücadeleleri ve bunun doğal bir
sonucu olarak aralarında kan davaları ve çatışmaların ortaya çıkmasına zemin hazırladı 63.
Aşiretler arasında hızlanan çatışma ve kargaşanın yarattığı güvensizlik ortamında, bu kaotik
durumu aşmak üzere arabulucu bir mekanizma olan din ve dinin yerel düzeydeki temsilcileri
olan dede ve seyyidler daha da ayrıcalıklı hale geldiler 64. Uzun dönem devlet düzeninin istenilen
düzeyde tesis edilemediği Dersim’de, otorite boşluğunu, bu dini liderlerin yanı sıra aşiret
reisleri ve hanedanlar doldurdular 65. Bu durum, Dersim’deki aşiretleri, daha muhafazakâr, içe
dönük, diğer topluluklarla etkileşimi oldukça zayıf, giderek ötekileşen ve nihayetinde
siyasallaşan bir topluluk haline dönüşmesine zemin hazırladı66. Bu toplumsan, ekonomik, idari
ve siyasal yapılanma eşkıyalığın hüküm sürmesine ve yaşam biçimi şekline dönüşmesine katkı
sağladı. Eşkıyalığın Dersim bölgesinde ortaya çıkışmasını ve uzun dönemler devam etmesinin
sebeplerini genel bir tasnife tabi tuttuğumuzda:

Ekilecek arazinin yetersizliği,

Belirli dönemlerde hızlı nüfus artışı,

Aşiretler arasındaki rekabet, kan ve arazi davaları,

Doğal afetler neticesinde az miktardaki ekili arazinin zarar görmesi ve çok sayıda hayvan
sürüsünün telef olması,

Kanun ve asker kaçakları için uygun saklanma şartların bulunması,
60
BOA. İ.DH.13314/223.
BOA. İ.DH.13524/226.
62
BOA. A.MKT. NZD. 43/26.
63
BOA. İ.DH. 501/34074; DH. MKT.1918/23; 1971/110; BEO. 2704/202756; 3517/263743; A.MKT. MHM.9/10;
İ.MSM. 70/2035.
64
Van Martin Burinessen, Ağa, Şeyh ve Devlet, (çeviren: Sabiha Banu Yalkut), İletişim Yayınları, İstanbul 2006, s.
273.
65
Halil İnalcık, “ Tanzimat’ın Uygulanması ve Sosyal Tepkileri” , Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, Eren
Yayıncılık, İstanbul 1993, s.361-425.
66
BOA. A.MKT. MHM.389/90; DH. MKT.1393/106; 1719/43 vb.
61
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
9
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları

Askerî harekâtın güçlükleri ve lojistiğin zor sağlanması,

Mezhep açısından farklılık,

Dış dünyayla ilişkilerin zayıflığı ve muhafazakârlık,

Ötekileşme,

Sosyal yapı,

Devlet aygıtının tam olarak kurulamaması,

Devlet erkinin yerel güçler ve merkezi yönetim arasındaki paylaşımından kaynaklı
çatışmalar,

İktisadî zorluklar,

Kötü yönetim uygulamaları,

Merkezîleşme çabaları,

Coğrafi yapının arızalı olması,

Yönetici ve eşkıya ilişkileri,

Maden ocaklarının varlığı ve bunlara yönelik yağmalar,
Yukarıda maddeler halinde toplanan ve güvenliği zafiyete uğratan etkenlere bakıldığında
iktisadi zorluklar, coğrafi yapının olumsuzluğu, sosyal durum ve siyasi gelişmeler başlığı
altında toplayabileceğimiz hususlar diğerlerinden daha baskındır. Dersim’de eşkıyalığa zemin
hazırlayan gerekçelerin tamamını, imparatorluk topraklarının her tarafında benzer şekilde
görmek mümkün değildir. Büyük oranda bu hususiyetlere sahip Anadolu’da yalnızca Hakkâri
ve Sason havalisini görebilmekteyiz. Bu yerlerde de tıpkı Dersim’de olduğu gibi eşkıyalık
yaşam biçimi halini almıştır. Ayrıca Aydın, İzmir, Adana, Malatya, Antakya, Van, Trabzon,
Giresun, Makedonya, Lazistan veya Arnavutluk gibi sosyal, ekonomik ve coğrafi açıdan
birbirlerinden oldukça farklı bölgelerde eşkıyalık hareketlerine rastlamaktayız 67. Bu bölgelerde
ve benzer dönemlerde güvenlik problemlerine zemin hazırlayan etkenlerin, her zaman
bütünüyle örtüşmesi mümkün değildir. Her coğrafyanın ve onun üzerinde yaşayanların kendine
has özellikleri ve güvenlik meseleleri hususundaki davranışlarının farklı olması doğal bir
durumdur.
3. Dersim’de Eşkıyalığın Türleri
XVI. Yüzyılın sonları ve XVII. Yüzyılın başlarından itibaren imparatorluğun birçok
yerinde görülen, devrin tabiriyle “Celali”, “Sarıca”, “Levend Eşkıyası” veya “Kapusuz”
şeklinde tanımlanan eşkıyalık türleri Dersim’de görülmez. Ancak Erzincan, Kemah ve Tercan
67
Mustafa Öztürk, “XVIII. Yüzyılda Antakya ve Çevresinde Eşkıyalık Olayları”, Belleten, Cilt: LIV, Sayı: 211
(Aralık 1990), Ankara 1991; Necdet Sakaoğlu, Anadolu Derebeyi Ocaklarından Köse Paşa Hanedanı, İstanbul 1998;
Abdullah Bay, Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Ayanlık (1750- 1850), (Basılmamış Doktora Tezi),
Erzurum 2007; Doğan Cabir, “Tanzimat’ın Van’da Uygulanması ve Han Mahmud İsyanı”, History Studies, 3/2(
2011); Sinan Hakan, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Kürtler ve Kürt Direnişleri (1817- 1867), Doz Yayıncılık,
İstanbul 2011; Yuza Nagata, Tarihte Âyânlar Karaosmanoğulları Üzerine Bir İnceleme, TTK, Ankara 1997; Kemal
Kaya, “19. yüzyılda Anadolu’da İç Güvenlik Sorunları ve Voyvodalar”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı 19, Ankara 2006; Nadir Özbek, “Osmanlı İmparatorluğunda İç
Güvenlik, Siyaset ve Devlet”, Türklük Araştırmaları Dergisi, 16(Güz 2004); İbrahim Güler, “XVIII. Yüzyılda Orta
Karadeniz Bölgesinde Eşkıyalık Hareketleri”, Osmanlı Araştırmaları XV, İstanbul 1995 vb.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
10
tarafında etkin olan Celali reislerinin68 Dersim dağlarında saklandıkları ve teftişe uğradıklarında
sığınılacak bir yer olarak buraları gördüklerini ifade edebiliriz. XVII-XX. Yüzyıllar boyunca
Dersim’de çok büyük oranda aşiret kaynaklı eşkıyalık türleri var olmuştur. Eşkıyalık türlerini
genel bir tasnife tabi tuttuğumuzda:

Birçok aşiretlerin dâhil olduğu çok geniş alanları ve zaman dilimini kapsayan eşkıyalık
ve isyan hareketleri,

Birkaç aşiretin dâhil olduğu kısmen dar ölçekli eşkıyalık hareketleri,

Bireysel eşkıyalıklar,
Esasen tasnifi yapılan bu eşkıyalık türlerini bazı durumlarda, keskin hatlarla birbirinden
ayırmak son derece güç bir hal almaktadır. Birçok aşiretlerin dâhil olduğu isyanlar esnasında,
aşiretlerin kendi aralarındaki kavgaları, bireysel eşkıyalıkları veya küçük gruplar halindeki
eşkıya çetelerinin faaliyetlerini görmekte mümkündür. Özellikle isyan dönemlerinde, diğer
eşkıyalık türlerinin de aktif olduğunu söylemek gerekir. Hatta umumi isyanlar sırasında
Arguvan, Malatya, Erzincan, Tercan, Ordu, Sivas’taki aşiretler veya tütün(tömbeki) kaçakçıları
olan Laz ve Gürcü çetelerin Dersim aşiretleriyle birlikte hareket ettiklerine rastlamaktayız 69. Bu
sayede çok geniş alanlara yayılan isyanların kontrolü zor bir hal almış, teftiş için gönderilen
askerler yetersiz kalmış ve isyanların batırılması oldukça zorlaşmıştır. Ayrıca bazı aşiret
liderleri merkezi iktidara karşı daha sağlam mevzi almak ve güçlü müttefikler bulabilmek
arzusuyla, bölgede yaşanan güvenlik meselelerini uluslararası bir boyuta taşımak gayesiyle,
münferitte olsa Protestanlığı dahi kabul ettiler. Din değiştirme suretiyle azınlık statüsüne dâhil
olmayı ümit etmişlerdi. Ancak din değiştiren aşiret reisleri, büyük devletlerden istedikleri
düzeyde destek bulamadıkları için bir kısmının tekrar eski inanışlarına geri döndüklerini takip
etmekteyiz.70 Dersim aşiretleri üzerinde nüfuz tesis edebilme yarışında Ruslar ve Almanlar,
diğer emperyalist devletlere göre biraz daha ön plana çıkmışlardı 71. Bu devletlerin gayretleriyle
bazı yabancı gazetelerde Mısır, Yemen ve Arnavutluk isyanlarının yanına Dersim’de
yaşananları çarpıtarak haberler çıkmaktaydılar72.
Dersim’deki eşkıyalıklar esnasında görülen suçların miktarı dönemsel olarak farklılık
arz etse de, belirli suçlar her zaman işlenmekteydi 73. Bu suçların başında aşiret kaynaklı yağma
ve talan hareketleri gelmektedir. Yağma hareketleri toplumun bütün katmanlarına yönelik
olmuştur. Sırasıyla köylerindeki meskûn ahali, yolcular, hac kafileleri, tüccarlar ağırlıklı olarak
yağmaya maruz kalmışlar, az sayıda görülse de kasaba sakinleri, memur veya idarecilerde bu
68
Bilgehan Pamuk, “17. Asır Başlarında Erzurum ve Havalisinde Eşkıyalık Hareketleri”, Osmanlı’dan Günümüze
Eşkıyalık ve Terör, (editör: Osman Köse), İlkadım Belediyesi Kültür Müdürlüğü Yayınları, Samsun 2009, s.47-63.
69
Dersim eşkıyasının Şiran, Gümüşhane, Gercanis, Suşehri, Divriği ve Karahisar-ı Şarki köylerini yağmaladıkları bu
süreçte Gürcü ve Laz eşkıyasıyla birlikte hareket ettikleri görülür. BOA. Y.PRK. UM.33/19; Arguvan ve Akçadağ
eşkıyasıyla yaptıkları ittifak için bkz. BOA. İ.MVL. 5663/187; Ordu kazasında meskûn Devecik aşiretiyle yaptıkları
ittifak için bkz. BOA. A. MKT. MHM.57/35; Erzincan ve Tercan aşiretlerle yaptıkları ittifak için bkz. BOA. A.MKT.
MVL.74/81; Sivas taraflarında meskûn Koçgiri aşiretiyle ittifakları için bkz. BOA. A.MKT. MHM. 3/89;
A.DVN.82/116 vb.
70
BOA. A.MKT. NZD. 406/79.
71
BOA. Y.PRK. UM. 30/85.
72
BOA. Y.PRK. HR. 70/7.
73
Bu suçların başında, adam yaralama (cerh), adam öldürme(katl), yol kesme (kuttâ-i tarik), hırsızlık, talan (sirkat;
maden sirkati, davar sirkati, gece duvarı delerek sirkat, ot sirkati, küçükbaş hayvan sirkati, akçe sirkati, nukud eşya
sirkati vb), kız kaçırmak, (cebren kız kaçırmak, nikâhlı karı kaçırmak vb), fi’l-i şenî, müfreze üzerine silah atmak,
posta tatarlarını soymak, cebren mal veya araziye el koyma, muhtekirlik(tefecilik), vergi toplama, haraç kesme gibi
suçları işlemiştir.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
11
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
yağmalardan nasiplerini almışlardır. Yağma ve talan hareketleri görüldükleri alanlara göre
küçük, orta ve büyük şeklinde tasnif edebiliriz. Küçük, orta ve büyük yağmalarda Eğin, Kemah,
Kuruçay, Çemişgezek, Pertek kazaları, orta ölçekli yağmalarda Eğin, Kemah, Kuruçay,
Çemişgezek, Pertek, Erzincan, Arabgir, Tercan, Gercanis ve büyük ölçekli talanlarda ise
Arabgir, Eğin, Kemah, Divriği, Gercanis, Kuruçay, Koyulhisar, Darende, Şiran, Gümüşhane,
Erzincan, Kelkit, Arguvan, Suşehri, Bayburt, Harput, Keban, Maden, Tercan gibi yakın ve uzak
alanlara sirayet etmekteydi.
Birçok aşiretin dâhil olduğu büyük talan, soygun veya kalkışma hareketlerinin daha
organize olduğunu görmekteyiz. Hatta her aşiretin hareket yönü belirlenmiş 74, ayrıca aşiretlerin
soygun yapacakları mıntıkalar dahi aralarında taksim edilmiştir 75. Talanlar, özellikle mahsulün
kaldırıldığı güz aylarına denk getirilmekte, sistematik talan, iaşe temini veya rant kapısı şekline
dönüşmüştü76. Talanlar, ilk zamanlar ekonomik zorluklardan ileri gelirken, sonraki zamanlarda
bir kültürel olgu haline almıştır. Talanlar, iki önemli özelliği ile dikkat çeker: Birincisi, talan
hareketlerinin Müslüman (Sünnî veya Kızılbaş) veya Gayr-i Müslim demeden bütün etnik ve
dinî grupları kapsamasıydı. İkincisi ise yapılan talanda mahsulün tamamının gasp edilmeyip,
sadece bir kısmına el konulmaktaydı. Bu davranış biçimi, talana maruz kalanların yaşadıkları
yerleri terk etmemesini temin ve talan hareketlerinde süreklilik sağlanması maksadıyla yapılmış
olmalıdır77.
Yaşananlardan olsa gerek “Dersim eşkıyası” tabiri, Erzincan, Harput, Sivas ve
Erzurum gibi çevre vilayetlere bağlı kazalarda oldukça meşhurdur 78. İmparatorluğun başka
bölgelerinde de eşkıyalık hareketleri uzun dönemler varlığını korumuş olduğu halde 79, neden
sadece Dersim bölgesi eşkıyalıkla özdeşleşmiştir(?) sorusunun cevabı, önemlidir. Dersim ile
imparatorluğun diğer yerlerinde görülen eşkıyalık hareketleri arasındaki her halde en temel fark,
diğer yerlerde eşkıyalık hareketleri genellikle adi suçları şeklinde kendisini gösterirken80,
Dersim’de kültürel bir kimlik kazanmasıydı. Ayrıca farklı bölgelerde eşkıyalık hareketleri
ailevî/akrabalık ilişkilerine dayanan bir yapı arz ederken Dersim’de eşkıyalık hareketleri
çoğunlukla uzun dönemler boyunca büyük kalkışmalar (isyanlar) şeklinde seyretmiştir. Diğer
taraftan Dersim’de eşkıyalık hadiselerinin Osmanlı’nın son dönemlerini de aşıp, Cumhuriyetin
ilk devrine kadar taşması, geniş kitlelerin hafızasında Dersim ile eşkıyalık kelimelerinin
eşitlenmesine neden olmuştur.

Bütün aşiretlerin dâhil olduğu çok geniş alanları ve zaman dilimini kapsayan eşkıyalık
ve isyan hareketleri
Devlet denetimine girmek istemeyen ve birçok aşireti bünyesinde bulunduran Şeyh
Hasanlı, Seydanlı ve Desimanlü gibi aşiretler ve onlara bağlı irili ufaklı onlarca küçük grup
yüzyıllar boyunca bölge güvenliğini tehdit etmekteydi.
74
BOA. BEO. 2704/202756; 3517/263743.
BOA. A.MKT. MHM.9/10; İ.MSM. 70/2035.
76
BOA. C. DH. 286/14257; C. ZB. 34/1697; A.MKT. MHM.9/10; İ.MSM. 70/2035.
77
BOA. Y. EE. 131/31.
78
BOA. DH. MKT. 172/50; A. MKT. MHM. 723/13; İMMS.108/4621; Y. PRK. AZJ. 17/80 vb.
79
Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik Düzenlik Kavgası, Barış Kitap Basım Yayın Dağıtım, Ankara 1995; Mücteba
İlgürel, “Celali İsyanları”, DİA, Cilt: VII, İstanbul 1995, s.252-57; Karen Barkey, Eşkıyalar ve Devlet, Osmanlı Tarzı
Devlet Merkezileşmesi, (çeviren: Zeynep Altok), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1999.
80
Jane Hathaway, Osmanlı İmparatorluğu’nda İsyan ve Ayaklanmalar, (çeviren: Deniz Berktay), Kitap Yayınevi,
İstanbul 2007; William J. Griswold, Anadolu’da Büyük İsyan 1591-1611, (çeviren: Ülkü Tansel), Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, İstanbul 2000.
75
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
12
Osmanlı merkezi yönetimi özellikle İran harpleri döneminde, bu aşiretleri bir nevi iç
düşman gibi görmüştür. İran üzerine yapılan seferlerde Şeyh-ül islâm’ın verdiği fetvalar bu
aşiretleri de kapsamaktaydı. 18 Mayıs 1726 tarihinde Şeyh Hasanlı’nın öncülüğünde aşiretler
yakın ve uzak yerleşmelere yönelik büyük talan hareketlerine başlatmışlardır. Erzurum ve
Diyarbakır valilerinin askeri güçleri ise İran taraftarı olarak nitelendirilen bu aşiret güçleri
karşısında yenilerek aciz duruma düşmüşlerdir. Bu durum karşısında isyankâr gruplar daha
cesaretlenmişlerdir. Yenilgi üzerine Kemah, Eğin, Erzincan, Palu, Malatya, Erzurum ve
Diyarbakır’daki askeri birlikler ile Rişvanoğlu Ömer Bey’in iki bin adamı Çarsancak kazasına
doğru yola çıkmıştır. Ayrıca Şahsuvaroğlu, Palu Bey’i ve Sağıroğlu Halil Bey Kemah’tan
hareket ederek Ovacık tarafındaki eşkıya üzerine yürümüşlerdir. Çatışmalarda Rişvanoğlu
maktûl düşmüştür. Bu esnada Çarsancak, Erzincan ve Kemah kazalarında birçok köy harbeye
dönmüştür81.
1733 yılına ait diğer bir kayıtta ise Dersim’deki Şeyh Hasanlı taifesinin inanç
bakımından İran’daki Şia mezhebine benzediği vurgulanmaktadır. Bu aşiret kendisinden
olmayanlara saldırarak talan, yağma, yaralama ve öldürme hadiselerine karıştığı dile
getirilmiştir. Şeyh-ül islâm efendi ise Rafızi olan bu grupların idam edilmelerine dair fetvalar
vermiştir. Bunlar Hz. Aişe ve diğer üç halifeye ağıza alınmayacak küfürler etmekteydiler. İran
harbinin başlayacağı bu dönemde, Şeyh Hasanlı aşiretinin zulmü iyice artmıştır. Zulümlerinden
dolayı Çarsancak kazasına bağlı köylerden altı yüz adam, kadın ve çocuk telef olmuş veya dağa
kaldırılmıştır. Talanlar esnasında 11700 adet koyun ve keçi, 300 adet katır, 250 adet at, 130 adet
merkep, 650 adet karasığır ve sair ne varsa yağma edilmiştir. Ayrıca Mazgirt kazasına bağlı
Haran köyünü basıp beş adam öldürmüşler, altı adam yaralamışlar ve neleri varsa talan
etmişlerdir. Talanlardan ötürü kazadaki ekser ahali parkende bir hale düşmüştür. Eşkıyanın
teftişi için Eğin, Palu, Kığı ve Kuzucan, Kâhta, Kuruçay hâkimleri (voyvoda) toplanmışlar ve
eşkıyalar nerede bulunursa ileri gelenlerinin idam edilmelerine karar verilmiştir 82.
Dersim kaynaklı orta ve büyük ölçeklerde kalkışma hareketlerinin bir kısmının
hedefinde Keban ve Ergani madenleri ve çalışanlarının olduğu görülür. Hatta bu talan
hareketleri bölge idarecilerinin üstesinden gelemeyecekleri boyutlara ulaşmış ve zaman zaman
madenler işletilmez hale gelmiştir. Eşkıya gruplarının taarruzları hem maden ocaklarında
çalışan ameleye, Dersim ormanlarında ağaç kesen baltacılara ve kömür yapanlara 83 hem de
işlenmiş değerli madenleri talan etmeye yöneliktir. Diğer taraftan Kuzucan ve Kemah tuz
madenleri de her vakit talan ve hırsızlıklardan nasibini almaktaydı. Madenler değerli nesne
olmaları açısından beraberinde birçok eşkıyalık riskini de taşımaktaydı. Bu madenlerin
üretildiği yerde veya sevki esnasında ele geçirilmesi oldukça karlı bir işti. Ayrıca talanlar
madenlerden ekonomik çıkar sağlamanın yanı sıra devlete başkaldırma niteliğini de
taşımaktaydı84.
1732 yılında Keban voyvodası Karaçorlu Hacı Osman Ağanın padişaha sunduğu arzda;
Şeyh Hasanlı ve Desümlü aşiretlerine bağlı taifelerin ahaliye rahat vermedikleri, mala, cana ve
namusa musallat oldukları, maden ve çalışanlarına saldırdıklarına dair durumun vahameti
81
BOA. C.DH. 286/14257.
BOA. C.DH. 331/16543. Lef.1,3.
83
“Gümüşhane, Ergani, Keban ve Tokat kalhanelerinde gümüş ve bakır madenlerinin işlenmesi, Dersim dağlarından
tedarik edilen kömür celbine bağlı olup, aşiretlerin isyan ve ihtilâl üzere olmalarından ötürü kömür celbinin sekteye
uğradığı …” BOA. HAT.33027/677.(20 Mayıs 1825).
84
Fahrettin Tızlak, “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısı İle XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Yukarı Fırat Havzasında Eşkıyalık
Hareketleri”, Belleten, Cilt: LVII, Sayı: 220, Aralık 1993, s.755.
82
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
13
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
özetlemiştir. Bunun üzerine Osman Ağa’nın oğlu Mustafa Bey bu aşiretlerin teftişi için
görevlendirilmiş ancak muvaffak olamamıştır 85.
1751 yılında Çarsancak voyvodasına gönderilen bir emirde; Keban madenleri
çevresinde meskûn Şeyh Hasanlı ve Desümlü eşkıyasının yolları kestikleri, talan ve yağma
yaptıklarını hatta yoldan geçen Müslüman hacıları dahi soyduklarını ve maden ocağında çalışan
işçilere zorluk çıkardıklarını öğreniyoruz. Ayrıca belgede eşkıyanın Eğin kazası Puşadi nahiyesi
ahalisine yönelik türlü zulümler yapıp ırza dahi tasallut ettikleri vurgulanmıştır. Bu sebepten
Eğin ahalisinin bir kısmı yerlerini yurtlarını terk edip parkende hale düşmüşlerdir. Bu talan
esnasında eşkıyanın zaten fakir olan Çarsancak kazasının ahalisine de zulüm ettiği belirtilmiştir.
Ahali eşkıyalıktan dolayı köylerinin boşaldığı, evlerinin baykuş yuvasına döndüğünü, eşkıyanın
elindeki mallarının şer’î şerife göre geri alınması ve yurtlarının tekrar şenlendirilmesini talep
etmiştir. Bu durum üzerine eşkıya taifesine yönelik büyük bir teftiş için Erzincan, Palu, Kiğı ve
Kemah voyvodaları ve Diyarbakır valisi görevlendirilmiştir. Voyvoda ve beyler, eşkıya ile
Kosnabeli denilen mıntıkada pusu kurup çarpışmışlar ve eşkıyanın elebaşları yakalanarak
zincire vurulup mahkemeye çıkarmıştır 86.
1787 yılında Keban ve Ergani madenleri sorumlusu; Desümlü, Dücek ve Şeyh Hasanlı
aşiretlerinin mazarratlarından ötürü madenlerin faaliyetlerinin sekteye uğradığı, devlete birçok
güçlük çıkardıkları ve eşkıyalık yaptıklarını bildirmektedir. Aşiretlerin ileri gelenlerinin Hz.
Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’a hakaret ettikleri ve batıl inanç içerisinde olduklarını
vurgulamaktadır. Diğer taraftan bu eşkıyalar Çemişgezek, Çarsancak, Eğin, Gümüşhane, Kemah
ve Kuruçay, Gercanis, Tercan ve Erzincan kazalarında hayli zamandır fitne çıkarmakta ve
Allah’ın emaneti kullarına zulüm içerisinde bulundukları vurgulanmaktaydı. Geçen yıldan
itibaren bu aşiretlerin eşkıyalıklarının artması ahaliyi iyice perişan duruma düşürmüştür.
Aralarındaki kavgalarda ise birçok masum telef olmuştur. Aşiretlerin zulmünü önlemek ve ıslah
etmek için yapılan teftişlerde, altmış eşkıya ileri geleninin başları kesilmiş ve bir kısmı ise
zincire vurularak mahkemeye sevk edilmiştir 87.
11 Nisan 1798 tarihinde padişahtan Muş, Erzurum, Kemah, Erzincan, Çapakçur, Tercan,
Çemişgezek, Gercanis, Kiğı ve Kuruçay gibi kazaların idarecilerine hitaben yazılan fermanda;
on dört idareciye, kendi kazalarında eli silah tutan, savaş erbabı kişileri toplamaları ve bu işten
bir an bile geri durmamaları istenmiştir. Eğer geri duran olursa eşkıya hükmünde olacakları
şekilde tehdit dolu bir dil ile eşkıyayla mücadeleye davet edilmişlerdir. Uzun zamandır isyan
halinde olan Şeyh Hasanlı, Desümlü ve Dücek aşiretleri üzerine umumi bir teftişe çıkılmasına
karar verilmiştir. Bu aşiretlerin on dört kazanın ahalinin malına, canına ve namusa musallat
oldukları, bu sebepten kulaklarının bükülmesi, ıslah edilmeleri ve hizaya getirilmelerinin elzem
olduğu beyan edilmiştir 88. Teftiş neticesinde adı geçen eşkıya grupları, devletle anlaşmak
mecburiyetinde kalmışlar ve nezre bağlanmışlardır. Bu teftişten yaklaşık dört yıl sonra Şeyh
Hasanlı aşireti ve kendisine bağlı olan gruplar, devletin hizmetine girmek istediklerine dair
divân-ı hümâyuna dilekçeyle müracaat etmişlerdir. Dilekçelerinde kendilerinin sapık inanç
içerisinde olmadıklarını, bu iddianın diğer Sünni aşiretlerle rekabetleri ve düşmanlıklarından
kaynaklı bir iftira olduğunu ısrarla vurgulamışlardır. Ayrıca bölgedeki yolların güvenliğini
sağlayabileceklerini, ancak idarecilerin işlerine karışmamaları için kendilerine belge verilmesini
85
BOA. C.ZB. 23/1697.
BOA. C.ZB. 41/2047.
87
BOA. C.ZB. 70/3484; 12/576.
88
BOA. C.DH.348/17373.
86
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
14
talep etmişlerdir. Bunun üzerine Dersim’deki bütün yolların güvenliği Şeyh Hasanlı aşiretinin
uhdesine bırakılmıştır. Merkezi yönetim ise bölgede ve yollarda yaşanacak her türlü şekavetten
kendilerinin sorumlu olacaklarını, bu münasebetle hassas davranmaları tavsiyesinde
bulunmuştur89.
2 Eylül 1816 tarihinde Dersim aşiretleri isyan çıkartıp Tercan, Erzincan ve Şiran
taraflarındaki köyleri yağmaladıklarından, terbiyelerine müsaade olunması için Erzurum valisi
İbrahim Paşa der-saâtten müsaade istemiştir. Desümlü ve Şeyh Hasanlı eşkıyası daima mal gasp
edip ve nüfus katil ettiklerinden, adı geçen kazaların ahalisi harap olmuş ve çoğunluğu göç
etmiş, kalanların ise vergilerini ödeyecek güçleri kalmamıştır. Vergi hisselerinin geride kalan
fukara ahali üzerine yazılmasından dolayı, bu uygulamanın geride kalanların külliyen
dağılmasına vesile olacağı dile getirilmiştir 90.
22 Haziran 1825 tarihinde Keban madenlerine ve baltacılarına musallat olan Dersim
eşkıyasının kat’i surette perişan edilmeleri için teftiş kararı alınmıştır. Birçok aşiretin katıldığı
umumi isyanı bastırabilmek için Emin Paşa komutasındaki on bin askerle teftişe çıkmış ise de
maalesef ordusu dağılmıştır. Durumun oldukça nazik bir vaziyet almasından ötürü, Bağdat’tan
gelen büyük bir askeri birlikle eşkıya üzerine tekrar teftişe çıkılmış ancak istenilen netice
alınamamıştır91.
XIX. Yüzyılda Kuzucan’da işletilen çok sayıda tuzla(memleha) bulunmaktaydı 92.
Gönyeli, Şah Hüseyin, Huber, Kördeniz Bey ve Kızıl Mescit gibi tuzlalar, bunların önde
gelenlerinden olup, işletenlerin adını taşımaktaydı 93. Bölgede her zaman tuz hırsızlığını (sirkat)
görmek mümkün olup bu hususta çok sayıda şikâyette bulunmaktaydı 94. Özellikle tuzun
kullanım alanının çok fazla olması, tuzlaların yoğun şekilde talana maruz kalmasına sebep
olmaktaydı.
Dersim aşiretlerinin umumi başkaldırmalarına sebep olan diğer bir husus ise merkezi iktidarın
vergileri düzenli toplama isteğiydi. İsyanların çok önemli bir kısmının bu gerekçelerden
çıktığını söylersek abartmış olmayız. Bu isyan hareketleri, anında geniş alanlara yayılmakta ve
doğal müttefiklerini bulduklarında ise önü alınamaz bir kargaşaya dönüşmekteydi.
1780-1782 yılları boyunca süren büyük bir kalkışma hareketi Dersim’e yakın veya uzak
her tarafı harabeye çevirmiştir. Merkezi iktidar, aşiretlerden mükellefiyetlerini eda etmelerini
talep etmesi ve hatta bu hususta zor kullanması üzerine isyan patladı. İsyan esnasında talan ve
çapuldan dolayı büyük sıkıntıya düşen Gümüşhane, Kuruçay, Kemah, Eğin, Çemişgezek,
Erzincan, Tercan, Gercanis ve Arabgir kazaları Müslim ve Gayr-i Müslim ahalinin önde
gelenleri, der-saât’e arz-ı mahzar göndermek zorunda kaldılar. Dilekçelerinde; Şeyh Hasanlı,
Desümlü, Güvenli, Haranlı, Kuvanlı, Zirkanlı ve Düçekli gibi daha birçok aşiretin birleşerek
köylerine saldırdıkları, hiçbir şekilde güvenliklerinin kalmadığını, mahsullerini
toplayamadıklarını, bundan dolayı mükellefiyetlerini ödemeyeceklerini dile getirmişlerdir.
Ayrıca eşkıyanın kendilerinden salmalar aldıklarını, böyle devam ederse yerlerini terk
89
Osmanlı yönetimi yolların güvenliğinin sağlanmasını, eşkıyalık yapmış aşiretlere havale etme düşüncesi sadece
Dersim’de uygulanan bir yöntem olmadığını, aynı yıllarda Antakya ve çevresindeki yolların güvenliğinin de Özer
aşiretine tevdi edildiğine rastlamaktayız. BOA. MAD. 8458, s.42-79; MAD.130, s.53.
90
BOA. HAT.636/31375.
91
BOA. HAT. 451/22355.
92
Kuzucan’daki tuz madenlerinin tafsilatı için bkz. BOA. İ.MVL.11504/289.
93
BOA. A. MKT. MHM. 58/239. MVL. 42/675.
94
BOA. DH. MKT. 105/1347; 20/1728; MVL. 77/650.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
15
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
edeceklerini beyan etmişlerdir. İsyanın bastırılması için Erzurum valisi görevlendirilmiş ise de
muvaffak olamadı. Bunun üzerine top yekûn bir karşı harekete geçilmesi kararı alındı. Bu
münasebetle Muş mütesellimi (Alaeddin Bey), Kığı Bey’i Kahraman, Palu, Çemişgezek,
Çarsancak, Divriği, Harput, Arabgir, Eğin, Karahisar-ı Şarki, Koyulhisar, Kuzucan, Tercan,
Kemah, Erzincan, Kuruçay, Gerger kazaları voyvoda ve ayanları adamlarıyla beraber Erzurum
ve Diyarbakır valisinin komutasında toplandılar. Valilere verilen emirde önce aşiret ileri
gelenlerinin ikna edilmesi, eğer olumsuz bir durum olursa üzerlerine gidilmesi tavsiye edilmiş
ve nihayetinde büyük bir teftiş hareketi başlatıldı 95. İsyan ancak 1782 yılında bastırıldı. Erzurum
valisi vezir Mustafa Paşa eşkıyaya karşı galebe çaldı. Aman dileyen eşkıya liderleri birbirlerine
kefil edilerek nezre bağlanıp, bu işlere tekrar kalkışırlarsa 15 bin kuruş teminat alınması hükme
bağlanarak anlaşmaya varıldı96.
Merkezi iktidarın Dersim’de en sıkıntıya düştüğü diğer bir mesele ise aşiret
mensuplarından askerlik çağına gelmiş gençlerin askere alınmak istenmesi oldu. Aşiret
mensupları mümkün olduğu kadar gençlerini askere göndermek istememekteydiler. Çünkü bu
gençler talana katılan, silah kullanabilen, aşiretlerinin koruyucuları ve gündelik işlerin yerine
getirilmesinde en önemli aktörlerdi. Askerlik hizmetinin çok uzun sürmesi, gençlerin
umumiyetle Dersim dışında askerlik yapacak olmaları, geçimlerini talan ekonomisi üzerine
konumlandırmış aşiretler için önemli bir handikaptı. Askere gitmek devlet düzenini kabul
etmek, onu anlamak, itaat etmek ve beklide Sünniliği öğrenme açısından birçok işlevi yerine
getirmesinden dolayı devlet açısından çok yönlü faydalar oluşturabilecekti. Asker celbinin diğer
bir faydası ise bu sayede kısmen aşiretlerin denetim altına alınabilecek olmasıydı. Onun için
mümkün olduğu kadar sayımlar esnasında aşiret ileri gelenleri, gençlerini meskûn oldukları
mahallerin dışına çıkararak veya kaçırarak sayıma dâhil ettirmeme eğiliminde olmuşlardır. İşte
bu meseleden dolayı devlet ile aşiretler arasındaki çekişme bitmez tükenmez bir hal almaktaydı.
4 Ağustos 1886 tarihinde 4. Orduya mensup 34. Fırka kumandan vekili ferik Ali Rıza
Paşa başkanlığında oluşturulan komisyon vasıtasıyla, redif taburları için Dersim’deki
aşiretlerden asker toplamasına karar verilmiş ve durum aşiret ağalarına bildirilmiştir. Sayım
yapmak ve asker celp etmek için her bir ağanın yanına zaptiye ve kâtip verilerek meskûn
mahallere gönderilmiş olmalarına rağmen, bir asker dahi celp edilememiştir. Bu işlemlerin
yapıldığı sırada Dersim’de mevcut askeri birliklerin azlığını fırsat bilen ağalar ve aşiret
mensupları, isyan çıkartıp çevre kazaların ahalisinin can ve mallarına tasallutta bulunmuşlardır.
Önce 3-5 köyde ayaklanma ortaya çıkmış, sonra ise isyan bütün kazalara sirayet etmiştir. Hatta
devlete sadık ahaliden dahi bir asker celp edilememiştir. Mevcut miktardaki askeri kuvvetle
değil bölgeden asker celbini yapmak, güvenliği tesisi dahi mümkün olmamıştır 97.
17 Temmuz 1889 tarihinde Dersim’de asker toplanmasına karar verildi. Aşiret ağaları
ise askerlik çağına gelmiş delikanlıların ilk muayenelerinin gıyaben yapılmasını teklif
etmişlerdir. Ancak komisyon üyeleri tarafından bunun mümkün olamayacağını, ticaret veya
geçerli diğer nedenlerle köylerinde bulunmayanların dışındakilerin yoklamalarının bizzat
yapılmasının kanuni zorunluluk olduğu ve yoksa cezalandırılacakları aşiret ileri gelenlerine
bildirildi. Bunun üzerine aşiret reisleri, askerlik çağına gelmiş olanların bizzat gelmeden
köylerinin muhtarları aracılığı ile gıyaben muayene yapılmasını teklif ettiler. Bütün gayretlere
95
BOA. C.DH. 114/567. Lef. 1, 2, 3.
BOA. C. ZB. 22/1094
97
BOA. İ.DH. 1001/79054. Lef. 1, 3, 5.
96
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
16
ve iyi niyete rağmen Dersim’den asker toplanamadığı gibi aşiretler bir araya gelerek, her yeri
yağmalamaya ve askerle çatışmaya girmekten geri durmadılar 98.
Ekim 1895 tarihinde asker toplanması ve usulsüz şekilde vergilerin tahsil edilmek
istenmesini bahane eden aşiretler isyan başlattılar. Bu eşkıya zümresi takım ve fırkalar halinde
her tarafta tecavüze başladılar. Hatta 40-50 kadar eşkıya sancağın merkezi olan Hozat kasabası
üzerine saldırdılar. Baskınlarına karşılık verilen eşkıya geri çekilirken, çevre köyleri
yağmaladılar. Bunlar yaşanırken 400-500 kadar Dersim eşkıyası ise aynı anda diğer bölgelere
yöneldiler. Büyük bir eşkıya grubunun başında ise Topuzlu aşiretinden Ali Ağa bulunmaktaydı.
Bunların eşkıyalıklarını önlemek için merkez vilayette bulunan askerler bölgeye sevk edildi.
Ancak diğer bütün aşiretlerinde isyankâr gruplara dâhil olmasından dolayı, alınan tedbirler pek
fayda vermedi. Bir anda toplanan eşkıyanın mevcudu birkaç bin kişiye ulaştı ve eşkıyalık bir
anda şiddetli seyreden isyan haline büründü. Arguvan ve Koçgiri eşkıyası da isyancı gruplarla
ittifak yaptıklarından, kargaşa Dersim, Sivas, Erzurum ve Malatya gibi yerleri içerisine alan
büyük bir kıyam haline dönüştü. İsyanın önüne geçmek için çevre vilayetlerden ve Erzincan
merkez kumandanlığında çok külliyatlı askeri birlikler buralara ve geçit notlarına sevk edildi 99.
Yaşanan kıtlık hadiseleri esnasında, aşiretler iaşe temin edebilmek maksadıyla çevre
yerleşmelere yönelik talan hareketlerini artırmaktaydılar. 7 Mayıs 1893 tarihli Kemah kazası
ahalisinin sundukları bir arz-ı mahzarda; Kemah köylerinin Dersim ve Ovacık eşkıyalarının
yağmasına maruz kaldıklarını öğrenmekteyiz. Yağmada Pekeriç köyünde koyunlar ve Korkop
köyünden ise öküzler gasp edilmiştir. Hatta hanelere girilerek, kadınların sandıkları kırılmıştır.
Bazı köylerin ahalisi ise yağlamalar döneminde hayvanlarını ve çoluk çocuklarını alıp Kemah
kasabası merkezine göçmüşler ve talan devam etmesi halinde arazilerini terk edecekleri
serzenişinde bulunmuşlardır. Eşkıyalar bu dönemde Ermenilerin evlerini yıkarak, onların
yerlerinden kaçıp göçmeleri için gayret gösterdiler. Asayişsizlik yaşanan kıtlığı daha da
derinleştirmiş ve birçok köy harabeye dönmüştür. Dersim, Harput ve Erzincan civarında etkili
olan kuraklıktan dolayı uzak vilayetlerden yardımlar talep edilmiştir. Kıtlıktan dolayı durum o
kadar nazir bir hal almıştı ki, güvenliği sağlamaya çalışan asker birlikler bile açlıktan telef olma
ihtimaliyle karşı karşıya kalmışlardır. Bu kargaşa döneminde devlet, ister Müslim isterse Gayr-i
Müslim olsun ahaliye çok şefkatli davranmıştır. Açlıkla boğuşan aşiret gruplarına da iaşe
yardımında bulunmuştur. Yardım işlerini organize edebilmek için bir komisyon tesis edilmiş,
dağıtılacak zahire, para, evlerinden kaçan ve yağmaya uğrayanların miktarlarını tespit etmek
amacıyla defterler tutulmuş ve bir plan dâhilinde yardımlar yapılmıştır 100.

Birkaç aşiretin dâhil olduğu, kısmen dar ölçekli eşkıyalık hareketleri
1793 yılında Çemişgezek ve Çarsancak ahalisinin padişaha sundukları arz-ı
mahzarlarda; Şeyh Hasanlı, Düceklü, Desümanlü ve Ovacık aşiretlerinin uzun dönemdir
kazalarına musallat olduklarından hiçbir şekilde emniyetlerinin kalmadığını beyan etmişlerdir.
Bu hususta gerekli tedbirlerin alınması için altı yıl önce benzer bir müracaatta bulunduklarını
hatırlatmışlardır. Bu zamana kadar aşiretlerin şirretinin iyi artığı, artık dayanılacak bir
durumlarının kalmadığını dile getirilmişlerdir. Bunun üzerine Keban, Ergani, Kemah, Erzincan,
Çemişgezek beyleri ve voyvodalarına yazılan emirlerde; eşkıyanın hizaya getirilmesi,
elebaşlarının idam edilmesi, eğer anlaşma isterlerse sözlerine sadık kalmaları şartıyla nezre
98
BOA. DH. MKT. 1431/104.
BOA. Y.PRK. ASK. 108/1; A.MKT. MHM. 657/8. Lef. 1, 2.
100
BOA. A.MKT. MHM. 364/23.
99
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
17
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
bağlanmaları istenmiştir. Teftiş esnasında ihtiyaç duyulan zahirenin ise Sivas ve Divriği
taraftarlarından mubayaa usulü ile temin edilmesi tavsiye edilmiştir101.
7 Mayıs 1807 tarihli bir hatt-ı hümayunda; Erzurum Valisi Yusuf Paşa'nın Desümlü ve
Şeyh Hasanlı aşiretlerinin üzerine teftişe çıktığını öğreniyoruz. Bu aşiretlerin mazarratları her
gün artmakta ve bütün bölgenin güvenliğini tehlikeye sokmaktaydılar. Bölge idarecileri
Erzurum valisi emrinde toplanarak teftişe çıkılmış ve çatışma sonucu on sekiz şakinin kesilerek
başları der-saâdete gönderilmiş ve gider aşiret mensupları zapt altına alınmıştır. Maktûller
arasında Topuzoğlu Şah Hüseyin’de bulunmaktaydı102.
17 Haziran 1871 tarihli kayıtta Kav ve Şam uşağı aşiretlerine mensup eşkıya zümresinin
ahaliye zulmünün sürdüğünü öğrenmekteyiz. Yöre halkı bu aşiretlere mensup eşkıyanın ıslah
edilmesini istenmekteydi. Bu şakiler, geçmişte olduğu gibi şimdi de Çemişgezek, Çarsancak,
Arabgir ve Eğin kazalarına baskınlar yapmakta olduklarından artık ahalinin takati kalmamıştır.
Bölge idarecileri tarafından eşkıyaya karşı yapılması düşülen askeri harekâtın ancak gelecek
Haziran ayı içesinde olabileceği ve şu anda mevsim itibariyle kapsamlı bir teftişin mümkün
olmadığı dile getirilmiştir. Diğer taraftan eşkıyayla bir mücadele yöntemi olarak, ahalinin
yardımlarıyla, uygun mıntıkalara karakolhanelerin yapılması planlanmıştır. Bu karakollara bir
miktar asker konularak yaz ve kış aylarında bazı geçit ve bölgelerin güvenliğinin tesisi
hedeflenmiştir 103.
Dersim eşkıyasının talan ve çapulları esnasında din ve mezhep ayrımı yapmadıkları
görülür. Önemli olan talanda elde edilecek ganimetin miktarı ve değeriydi. Ancak bir gerçek var
ki Ermenilerin Müslümanlara göre daha zengin olmaları, eşkıyanın Ermenilerin meskûn
oldukları köylere yönelik talanlarının daha fazla sayıda gerçeklemesine vesile olmaktaydı. Bu
düşünceden olsa gerek, bazen kiliseler bile talanlardan nasibini almaktaydı 104. Benzer talan
hareketlerine Rumlarda maruz kalmaktaydılar105. Bu durum onların Hristiyan olmalarından
ziyade zenginlikleriyle ilgiliydi. Örneğin; Ekim 1895 tarihinde aşiretlerin isyanları esnasında
Dersim’deki bazı köylerin ahalisi açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. Bu köylülerin bir
kısmının Ermeni olduğu ve acilen iaşe yardımının yapılması zorunlu bir hal almıştı. Hatta
eşkıyalar Ermenilerin evleri ve kiliselerini dahi yağmadan geri durmamışlardır. Perişan bir
vaziyette olan Ermeni ahali evlerinden çıkarılarak, kışla, İslam evleri ile hanlara
yerleştirilmişlerdi. Bunu tam bir fırsat bilen eşkıya etrafa kaçmış, dağılmış olan Ermenilerin
evlerini yıkmış ve buldukları her türden mal ve eşyayı talan etmişlerdir. Eşkıyalıktan parkende
olan beş altı bin nüfustan ibaret olan Ermenilere yardımın dinen zorunlu bir durum olduğu gelen
emirlerde vurgulanmaktaydı106.
23 Mart 1899 tarihinde Dersim, Ovacık ve Kuruçay eşkıyasının Erzincan’ın Ermenilerle
meskûn bazı köylerine yönelik talan yapmalarından dolayı, durum, Ermeni patrikliğinden
Erzurum valiliğine şikâyet edilmiştir. Valiliğe yapılan şikâyete göre, eşkıyanın Dersim dağına
yakın köylerdeki ahaliye zulüm ettiği ve vergisini ödeyen bu ahalinin esaslı bir şekilde
101
BOA. C.DH.277/13821.
BOA. HAT.80/3343.
103
Dersim Sancağı dâhilinde küçük ve büyük kır beş adet eşkıyalık yapan aşiretin olduğu görülmektedir. BOA.
Y.A.RES. 55/30. Lef.1, 2,3, 4,5.
104
Çemişgezek Kazasına tabi Sekirek köyü Ermeni Kilisesindeki simkarî eşyasını talan eden Dersim Sancağına tabi
Laçin Uşağı aşireti ahalisinden Uzunoğlu Mehmed’e hapis cezası verilmiştir. BAO. MVL.38/642. (28 Ekim 1862).
105
Çemişkezek Kazasına bağlı Rum köylerine saldıran Dersim eşkıyasının sebep olduğu hadiseler sonrasında muhtaç
duruma düşen ahaliye iaşe yardımı yapılmıştır. BOA. A. MKT. MHM. 47/657. (15 Ekim 1895).
106
BOA. A.MKT. MHM. 657/22.Lef. 2,3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 11, 12,14.
102
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
18
korunması istenmiştir. Bunun üzerine eşkıyalıkları önlemek için Kemah, Çarsancak ve Pülümür
kazalarının uygun mevkilerine birer kıta asker ve jandarma birlikleri konuşlandırıldı. Ayrıca
Erzincan’ın Mercan boğazı ve benzer geçitlere birer karakolhane inşası ve içlerine yeteri
miktarda asker konulmasına karar verildi107.
Aşiretler arasındaki kavgalar Dersim’de güvenliği tehdit eden diğer bir husustu. Bu
konuyla alakalı onlarca kayıt bulunmaktadır. Bu kayıtlardan, Dersim’deki aşiretlerin büyük bir
kısmının birbirleriyle kan ve arazi davalarından dolayı düşman oldukları görülür. Aşiretler
arasındaki kavgalarda devlet barış için aracı olmak istemiştir. Sık olmamakla beraber o andaki
şartlara göre birini diğerine tercih ettiği ve desteklediği de görülen bir durumdur. Kavgalar,
dönemim şartlarına, aşiretlerin yayılma alanlarına ve menfaat çatışmalarına göre alevlenmekte
veya küllenmekteydi. Ancak merkezi iktidarın Dersim’e yönelik büyük askeri teftişler sırasında,
aşiretler, aralarındaki düşmanlıkları bir tarafa bırakıp, devlete karşı birlikte hareket ettiklerini
kayıtlardan takip edebilmekteyiz.
23 Ağustos 1858 tarihinde geçmişten gelen kan ve arazi davasından dolayı Koçuşağı
aşireti ile Karaballı aşireti arasındaki anlaşmazlık, kaymakamı İbrahim Bey’in arabuluculuğu
sayesinde sulh ile neticelenmişti108. 24 Ağustos 1891 tarihinde ise aşiretler arasında sağlanmış
olan sulhun bozulduğu görülüyor. Karaballı ve Koçuşağı aşiretlerin çekişmesi neticesinde
Koçuşağı aşiretine bağlı silahlı adamlar Karaballı aşiretine mensup iki köyü basıp iki adam
öldürmüşler ve birkaç yüz büyükbaş hayvan gasp etmişlerdi. Şamuşağı aşireti ise Ovacık
kazasına bağlı Kav aşiretiyle geçmişten gelen düşmanlıkları bulunmaktaydı. Bu aşiretlerin
düşmanlıklarının sonlandırılması için Hozat’taki nizamiye taburunun mevcudu artırıldı ve
Kuzucan’daki bölükler buralara sevk edildi. Hozat’ta konumlanmış taburdaki iki yüz asker ve
Karaballı aşiretinden de birkaç yüz adam birleşerek, barışı bozan Koçuşağına aşireti üzerlerine
teftişe çıkıldı. Ayrıca Şamuşağı aşireti üzerine gidilirken de Kavuşağı aşiretinden birkaç yüz
kadar silahlı adam askeri birliklere dâhil edildi. Bu durum karşısında aşiret ağaları ise
köylerinde bir miktar adam bırakıp kaçmışlardır. Bu teftişler esnasında bir miralay tabip, yirmi
dört nefer yaralanmış ve on iki asker şehit düşmüştür. Yüz asker ise eşkıya elinde kalmıştır.
Birçok askeri mühimmat eşkıyanın eline geçmiştir. Mühimmatlar; 37 martini tüfek, 85
yağmurluk, 1 dağ topu ve birçok hayvandan oluşmaktaydı. Eşkıyadan ise Süleyman Ağa,
biraderi ve altı kişi ölmüş, on şaki ise yaralı olarak ele geçirilmiştir. Teftişten istenilen netice
alınamadığından eşkıyanın ıslahı için bölgeye dört tabur asker daha gönderilmesine karar
verilmiştir109.
10 Mart 1863 tarihinde Pilvenkli ve Şeyh Hasanlı aşiretlerinin meskûn olduğu
köylerdeki yayla ve arazi davalarından kaynaklı aralarındaki düşmanlıkların çok uzun zamandır
var olduğu bilinmektedir. Dersim kaymakamı Arslan Bey ve diğer askeri erkân, iki aşireti
barıştırmak, aralarındaki arazi ihtilaflarını çözmek ve devlete itaatlerini temin etmek için büyük
gayret sarf etmiş ve nihayetinde barış sağlanmıştır 110.
Ayrıca eşkıya tarafından posta tatarları ve kargolarına yönelik her zaman baskın ve talan
hadiseleri yaşanmaktaydı. Posta sürücülerine yönelik soygun hadiseleri Kemah, Eğin, Arabgir
ve Hozat ve Çemişgezek yollarında sık rastlanan bir durumdu. Hatta darp ve öldürme hadiseleri
107
BOA. A.MKT. MHM. 642/11.
BOA. A.MKT. UM.19/351.
109
BOA. İ.DH. 1244/97466. Lef.1, 2, 3, 4, 5, 6, 7.
110
BOA. A.MKT. MHM. 40/243;50/243.
108
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
19
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
de görülmekteydi. Örneğin; 5 Eylül 1916 tarihinde iki kargo yüküyle Kemah’tan Eğin’e
çıkartılan postaya, Kemah ve Eğin arasındaki dar geçitte, Dersim ve Ovacık eşkıyası saldırmış,
27 parçadan ibaret olan 12080 kuruş değerindeki 10 parça kıymetli ve 9 parça kıymetsiz posta
paketi çalınmıştır. Yine aynı mıntıkada 28 Ağustos 1916 tarihinde Kuruçay’dan iki kargo
yüküyle çıkarılan postaya, Tuzla denilen mıntıkada, Dersim eşkıyası tarafından taarruz
edilmiştir. Bu esnada posta hayvanlarından biri telef olmuş ve süvarinin yanında olan 27 parça
posta paketine el konulmuş, kıymetli ve kıymetsiz paketlerin 19 adedi soyulmuştur 111.
8 Ekim 1919 tarihinde Dersim eşkıyası tarafından Kuruçay bölgesinde, taarruz ve gasp
edilmiş olan posta süvarisinin veya kargosuna ait 6982,5 kuruş değerindeki 3 adet beygir
çalınmıştır112. 19 Ekim 1919 tarihindeki diğer bir hadise ise evvelki gün Eğin’den çıkarılmış
posta, Eğin’e 5 saat mesafede Demir Mağara denilen mevkide Dersim eşkıyasının taarruza
maruz kalmıştır. Postada bulunan, Erzincan’a ait 18 parça 151788 kuruş 20 paralık mal ve
kıymetli mektup ile bir evrak çantası, ayrıca Kuruçay ve Kemah’a ait iki paket, iki adet posta
hayvanı ve yine ayrıca muhafız jandarma hayvanları gasp edilmiştir113.

Bireysel eşkıyalıklar
Toplumun çeşitli kesiminden bireysel eşkıyalık hareketlerine katılanlar vardı.
Dersim’deki bireysel nitelikli eşkıyalıklara dâhil olanlar; umumiyetle aşiret üyeleri, asker ve
kanun kaçaklarından oluşmaktaydı. Bunlar arasında az olmakla beraber Gayr-i Müslim
eşkıyalara da rastlanmaktadır. Bu tip eşkıyalıkların belli bir hedefi olmayıp, daha ziyade yağma,
yol kesme, hırsızlık, yaralama ve öldürme gibi adi suçlardan ibaretti. Eşkıya liderlerinin
Dersim’i seçmelerini en önemli sebebi saklanmak ve ihtiyaçları olan lojistiği yine bölgeden
temin etmek arzusudur. Bölgedeki eşkıyalık hareketleri iklime bağlı olarak bahar aylarıyla
başlayıp, Ekim-Kasım aylarının sonuna kadar devam etmekteydi. Eşkıyalar kasaba ve köylerde
haberci ve yatakçılardan yardım almakta, hatta bazı bölge idarecileri ile işbirliği
yapmaktaydılar. Eşkıyaların yiyecek, içecek, uzun kışlarda barınma, silah temini, çaldıklarını
pazarlama, satma ve para kazanma gibi hususlarda iyi bir iletişim ağına sahip oldukları
anlaşılıyor. Bu gruba giren eşkıyaların mecbur kalmadıkça devletin kuvvetleri ile çarpışmaktan
kaçınmaktaydılar. Genellikle savunmasız ahaliye ve yolculara saldıran bu eşkıyalar,
saklandıkları yerlerdeki ahaliye karşı saldırıda bulunmayı pek tercih etmemekteydiler. Bireysel
nitelikli eşkıyalık yapanlar Dersim’e uzak yerlerden ziyade Tercan, Erzincan, Kemah, Eğin gibi
yakın yerlerde faaliyet göstermekteydiler. Bu yakınlık onların saklanmalarına ve hızlı hareket
etmelerine imkân tanımaktaydı.
28 Ekim 1777 tarihinde Kuruçay kazası sakinlerinden Şehsuvar oğlu Firuz bazı kişileri
etraflarında toplayarak ahaliye zulüm etmekteydiler. Bunlar daha fazla eşkıyalığa temayül
etmemeleri için onar bin kuruş nezre bağlanmışlardır 114.
29 Mart 1808 tarihli bir kayıttan görüldüğü üzere, Dersim tarafından gelip Erzincan’a
yakın dağlık alanda yerleşen Morto adlı kişi etrafa zulüm ederek eşkıyalık yapmaktaydı. Birkaç
kişiyi de etrafında toplayan bu şaki Erzincan’a yakın Dersim dağının başında kale gibi bir
mevkii mekân tutmuştu. Erzak temin için aşağılara inmekte ve eşkıyalığını giderek
artırmaktaydı. Bu münasebetle Erzurum valisi Ahmet Paşa şakinin hakkından gelinmesi için bir
111
BOA. DH. EUM. 2.ŞB. 27/21.Lef.4, 5.
BOA. DH. EUM. AYŞ. 23/108. Lef.2.
113
BOA. DH. EUM. AYŞ. 23/108.Lef.3, 5.
114
BOA. C.ZB.59/2914.
112
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
20
kethüda ile bir miktar neferi bunların üzerine göndererek, ikamet ettikleri, kalesiye baskın
yapıldı ve adamları telef edilen Morta ise yakalandı115.
23 Haziran 1845 tarihinde Ateşoğlu adlı şaki ve arkadaşları, Dersim tahrirat kâtibi refiki
Ahmed Bey’i öldürmüşler ve üzerinde neyi varsa gasp etmişlerdir. Bu durum üzerine, Harput
valiliğinde Dersim Sancağı idarecilerine eşkıyaların bir an önce yakalanmaları için emir
gönderilmiştir 116.
12 Ağustos 1859 tarihinde Dersim eşkıyasından Topuzoğlu Ferhad’ın oğlu Veli ve
arkadaşlarının yakalanmasından dolayı, çevre ahali büyük memnunluk duyulmuştur. Eşkıyalar
Harput’taki divan-ı örf’te mahkeme edilerek idam cezasına çarptırılmışlardır117.
4 Mayıs 1879 tarihinde Dersim’in namlı eşkıyalarından olup ahaliyi isyan ve talana
teşvik eden Derviş Süleyman ile Mazgirt tarafından Haydar’ın oğlu Yusuf yakalanmışlardır.
Bunlar fıkra-i ıslahıyenin mevzuatından ziyade Harput’ta divan-ı harbe göre yargılanmayı arzu
etmekteydiler. Haydaroğlu Yusuf Çarsancak kazası halkını bizar etmiş namlı bir eşkıyaydı.
Derviş Süleyman ise kırk yıldır eşkıyalıkla meşhur birisiydi. Bu hassas durumlarından dolayı
eşkıya liderleri, idam edilmelerinden ziyade Sinop hapishanesine gönderilmeleri daha uygun
görülmüştür118.
21 Haziran 1891 tarihinde Dersim’de Bahtiyarlı aşiretinden Mamo ile Yusufanlı
aşiretinden beş eşkıya Çarsancak taraflarında köylünün öküzlerini gasp etmişlerdir. Eşkıyalar
bölge hanedanından Hacı İshak Paşa tarafından yakalanmışlardır. Yapılan mahkemede Mamo
ve adamları hapis cezasına çarptırılmışlar ve Hozat hapishanesine gönderilmişlerdir. Ancak
Mamo hapishaneden firar etmiştir 119.
10 Eylül 1893 tarihinde Dersim dağlarını kendisine yurt tutmuş ve yollardan gelip geçenleri
soyan ve hane basan, Ermeni eşkıya reislerinden Heci Kalost ile arkadaşları yakalanmıştır. Bu
eşkıyanın ele geçirilmesiyle Kuruçay ve Kemah yolunun güvenliği açısından önemli bir iş
yapılmış oldu. Eşkıyanın yakalanmasında büyük hizmetleri görülen Kuruçay kaymakamı
Ahmed Bey ise taltif edilmiştir 120.
22 Eylül 1896 tarihinde Dersim’in meşhur eşkıyasından Cemo ve arkadaşlarının, Kiğı
kazasının Kopağlı köyüne hücum ederek mal ve eşya gasp etmişlerdir. Çalınanların geri
alınması ve eşkıyanın yakalanması için askeri müfreze gönderilmiş ise de muvaffak olunamamış
hatta çatışmada bir asker yaralanmıştır 121.
19 Ağustos 1903 tarihinde Dersim’e tabi Kuruçay kazası ahalisinden olup, yine o
mıntıkada eşkıyalık yapan, posta tatarlarını soyan meşhur eşkıyadan Boskelli ve
Kırmooğullarının takip ve yakalanması için Pulur köyüne süvari müfrezesi gönderilmiştir.
Yapılan takip neticesinde Boskelli yaralı ve avenesinden iki kişi ise ölü ele geçirilmiştir 122.
115
BOA. HAT.1504/90.
BOA. MVL.6/213.
117
BOA. A.MKT. UM.66/371.
118
BOA. İ.DH. 797/64630.
119
BOA. İ.DH. 1234/96674. Lef. 1,3.
120
BOA. DH. MKT. 100/46.
121
BOA. DH. TMIK. M. 12/83.
122
BOA. DH. TMIK. M. 151/26.
116
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
21
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
26 Ekim 1903 tarihinde Kuzucanlı Maksooğlu Ali ve avenesi Tercan taraflarında sığır
gaspı, katil ve yaralama işlerine karışmışlardır. Uzun dönemdir firarda olan Maksooğlu Ali ve
adamları yakalanmışlardır 123.
6 Temmuz 1919 tarihinde Pülümür, Tercan, Nazimiye civarlarında eşkıyalık yapan
Felekoğlu Süleyman ve avenesinin eşkıyalıklarının önlenmesi için Erzincan Mutasarrıflığı
tarafından bir askeri müfreze görevlendirilmiştir 124.
Dersim bölgesinde güvenliği zafiyete uğratan eşkıyalık türleri örnekler verilerek
incelendi. Burada ilk göze çarpan ilk husus bölgede görülen eşkıyalık türlerinden, birçok
aşiretin dâhil olduğu eşkıyalıklar ve anında isyana dönüşen kalkışmalar, diğer güvenliği tehdit
eden eşkıyalık türlerinden hem sayı ve hem de etki itibariyle oldukça baskın olduğu görülür.
Ayrıca birkaç aşiretten kaynaklı eşkıyalıkların bir anda şekil değiştirip, büyük isyanlara
evrildiklerine oldukça sık rastlanmaktadır. Bu sebeplerden birinci ve ikinci gruba giren
eşkıyalıkları, çoğunlukla keskin hatlarla birbirinden ayırmak oldukça zor bir vaziyet almaktadır.
Etki düzeyi itibariyle de bireysel eşkıyalıkları diğer iki tür eşkıyalıkla mukayese etmek mümkün
görülmemektedir. Görülen bütün eşkıyalık veya isyan hadiselerinde talan, yağma ve hırsızlığın
bir amaç olduğu çok belirgin bir şekilde görülmektedir. Desümlü, Seydanlı ve Şeyh Hasanlı
aşiret konfederasyonuna bağlı gruplar vergi ödememek, asker gitmemek bahanesiyle isyan ve
eşkıyalıklar yaparak ahaliye her türden zulüm etmekteydiler. Bölgede madenlerin işletmelerinin
bulunması eşkıyalığı tetikleyen diğer bir sebep olarak ön plana çıkmaktadır. Bunun yanı sıra
kıtlığın hâkim olduğu zamanlarda iaşe temini maksadıyla, aşiretlerin şekavetleri daha şiddetli
seyretmiştir. Ayrıca aşiretler arasındaki kavgalar her zaman güvenliği tehdit eden bir unsurdu.
Bireysel eşkıyalıklar ise eşkıyalığın diğer türleri gibi güvenliği bozan bir olgu olarak
imparatorluğun yıkılışına kadar varlığını korumuştur. Dersim’de güvenlik zafiyetleri hangi
gerekçeden ibaret olursa olsun her zaman var olmuş ve bu durum sonraki yüzyıllarda kısmen
şekil ve içerik değiştirerek sürmüştür.
Esasen Dersim’e yakın veya uzak idari ünitelerdeki meskûnlar yüzyıl boyunca, Dersim kaynaklı
eşkıyalığı bir tür veba olarak görmüşler ve merkezi iktidarın eşkıyalara karşı güçlü müdahale
etmesini beklemişlerdir. Çünkü eşkıyalık giderek toplumun ekonomik, sosyal ve ahlaki
dokusuna yönelik bir saldırı halini almıştır. Kayıtlarda, eşkıyaların ahaliyi öldürdükleri, darp
ettikleri, genç kız ve kadınları kaçırıp tecavüz ettikleri, yol kestikleri, vergi topladıkları 125,
salmalar saldıkları, mal ve hayvanlarını talan ettikleri ve toprakları yağmalamadıklarına dair
hadiseleri anlatan çok fazla bilgi bulunmaktadır. Ahalinin bu noktada yapacağı iki şey vardı.
Devlete şikâyette bulunmak veya yerini yurdunu terk edip göç etmekti126. Dersim aşiretinden
kaynaklı bu talan hareketleri, ağırlıklı Sünni Türk gruplar ve Ermeniler arasında, karşı nefret
oluşmasına neden olmuştur. Diğer taraftan talan ve çapul hareketlerine maruz kalan ahali,
yaşadıkları ve içinde bulundukları durumu oldukça abarttıkları ve bu sayede mükellefiyetlerinin
af edilmesi veya hiç olmaz ise ötelenmesini talep etmişlerdir. Ayrıca evlerini terk edeceklerini,
ekili arazilerinin tamamının talan edildiğini, hayvanlarının hepsinin çalındığını, iaşeye muhtaç
olduklarını can, namus ve mal güvenliklerinin kalmadığını gibi hususları arz-ı mahzar şeklinde
adlandırılan dilekçelerinde devamlı suretle tekrarlamaktaydılar.
123
BOA. DH. TMIK. M. 117/10.
BOA. DH. EUM. AYŞ. 7/81.
125
“Dersim aşiretleri Çemişkezek kazası ahalisinden her sene vergi tahsil etmekteydiler. BOA. MVL 2/639.(31
Ağustos 1862).
126
BOA. C. DH.4293/86.(19 Haziran 1746).
124
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
22
Klasik dönemde Osmanlı yönetimi, Dersim’deki eşkıyalık hareketlerini, hem asayiş
hem de siyasi bir boyutta ele aldığı anlaşılmaktadır. İran harpleri döneminde(1723-1823),
Dersim’de eşkıyalık yapan aşiretler, bir nevi İran devletiyle ittifak yapan ve Şia mezhebine bağlı
bir iç düşman gibi algılandı127. Savaş dönemlerini fırsat bilen Dersim aşiretleri ise azgınlıklarını
iyice artırmaktaydılar128. Bu münasebetle, eşkıya ile mücadele oldukça şiddetli sürdü. Aynı
oranda aşiretlerin eşkıyalık faaliyetlerinin de o derece sert seyrettiği görülür 129.
Dersim’de güvenliğin tesisi için hemen hemen her yıl eşkıya teftişi ve onlarla silahlı
mücadele yapılmış, bazen muvaffak olunmuş bazen ise geri çekilmek zorunda kalınmıştır. Bu
durum karşısında merkezi iktidar, ya aşiret ileri gelenleriyle anlaşmak veya onları nezre
bağlamak şeklinde bir siyaset güdülmüştür. Bu siyasetinde çok uzun ömürlü olmadığını, barışın
yerel iktidarların menfaatleri çerçevesinde sürmüş veya bozulmuştur 130. Askeri teftişler
neticesinde asayiş sağlansa da kısa bir süre sonra güvenlik tekrar zafiyete uğramıştır. Askeri
operasyonlar genellikle mevsime bağlı olarak bahar aylarında başlamış ve Ekim ayı gibi
sonlanmıştır. Uzun kış dönemlerinde Dersim bölgesi kendi kaderine terk edilmiştir. Dersim’in
coğrafi zorluklarından dolayı, eşkıya takibinde askeri birliklerin araziyi bilmedikleri için çok
sıkıntılar çekilmiş, zayiatlar verilmiş, özellikle lojistik temininde büyük sıkıntılar yaşanmıştır.
Dersim’deki küçük eşkıyaya yönelik yapılan operasyonların haricinde diğer büyük eşkıyalık
hadiselerine karşı sancaktaki askeri birliklerle operasyon yürütülmesi çok zor olduğu
görülmektedir. Diğer bir ifadeyle orta ve büyük teftişlere Dersim Sancağındaki askeri birliklerin
yetmediğini ve sancağın bütçesini de aşan büyük maliyetler tuttuğunu tahmin etmek zor
değildir. Bu münasebetle teftişlerin boyutuna göre Dersim’e yakın veya uzak idari ünitelerden
asker ve erzak sevki yapılmaktaydı. Özellikle orta ve büyük ölçekli eşkıyalıklar esnasında,
Dersim’deki askeri birliklerin miktarına ve diğer şartlara bağlı olarak eşkıyaların, liva
merkezine, kasabalara, kışlalara, hükümet konaklarına ve hapishanelere yönelikte taciz ve
yağmalama teşebbüslerinde bulunmaktaydılar131.
Eğer eşkıyalık hareketleri dar bir alanda seyrediyorsa ise Dersim Sancağı ve çevredeki
voyvodalar aracılığıyla, eğer eşkıyalık geniş alanlara sirayet etmiş ise çevre idari ünitelerden
yöneticilerinin dâhil olduğu büyük operasyonlar şeklinde eşkıya teftişine çıkılırdı. Şöyle ki;
küçük veya orta ölçekli eşkıyalık hareketleriyle mücadelede, Kiğı, Kuzucan, Kemah,
Çemişgezek, Çarsancak, Dersim, Harput, Palu ve Erzincan gibi kazaların voyvoda ve
hanedanları vasıtasıyla yürütülürdü132. Büyük isyan hareketleri esnasında ise yukarıda ismi
geçen yönetici ve mahiyetlerinde bulunan askeri birliklere ilave olarak, Erzurum, Diyarbakır,
Sivas ve bazen Tokat taraflarından askeri birlikler sevk edilirdi. Yapılan askeri operasyonlar
bazen başarılı olmakta, umumiyetle başarısızlıkla sonuçlanmaktaydı 133. Başarılı olunan askeri
operasyonlarda birlikleri idare eden komutanların taltif edildiği sık görülen bir durumdu 134.
127
BOA. C. DH. 286/14257.
BOA. C. DH.16543/331.(5 Mart 1734).
129
BOA. C. DH. 62/3088; C. ZB. 34/1697; 41/2047.
130
Dersim Jandarma Umum Kumandanlığı Raporu, (1932), Kaynak Yayınları, İstanbul 2010.
131
Dersim eşkıyasının Kuzucan kazasındaki kışla ve hükümet konağını basılmaları ve tacizde bulunmaları için bkz.
BOA. DH. MKT. 80/1754.(24 Ağustos 1890). Ayrıca Eğin kazasındaki karakolun basılması hadisesi için bkz. BOA.
DH. MKT. 53/2010. (9 Nisan 1893).
132
BOA. C. DH. 331/16543; 86/4293.
133
Tuğgeneral Ziya Yergök’ün Anıları, Harbiye’den Dersim’e (1890-1914), (yayına hazırlayan: Sami Önal), Remzi
Kitabevi, İstanbul 2006.
134
BOA. A.AMD. 90/18.
128
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
23
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
Dersim’deki askeri birliklerin genellikle disiplinden uzak olması, askeri operasyonların
önündeki diğer bir engeldi135. Ayrıca eşkıyanın verdiği zarar ve ziyanın önlenmesi, bazı askeri
ve idari yöneticilerin eşkıyayla mücadelede gevşek veya ürkek davranmaları zafiyet oluşturan
bir durumdur136. Hatta bazı dönemlerde Dersim’in güvenliğinin tesisi için acil ihtiyaç olan
askeri birlikler 4. Ordu gönderememiştir 137. Eşkıyayla mücadelede diğer bir ilginç mücadele
yöntemi ise bugün Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde uygulanan köy koruculuğuna
benzer bir şekilde Dersim’deki, bazı köylerde geçici olarak kır serdarlığının oluşturulmasıydı 138.
Bu tarz uygulamalara dair diğer bir örnek ise Dersim eşkıyasına korumak için Erzincan
kazasındaki Ermeni köylerinin ahalisine silah dağıtılmasıydı 139. Devlet, Kemah, Çarşancak ve
Çemişgezek taraflarındaki yerel güçlerden bu teftişler esnasında azami düzeyde istifade
etmiştir140.Bu durum bölgede voyvoda ve ayan olarak adlandırabileceğimiz yerel güçlerin devlet
nezdinde itibarını artırdığı gibi bölgede devleti temsil eden ve kısmen başlarına buyruk bir güç
şekline dönüşmelerine de imkân tanımıştır.
Kanımca, Dersim’deki güvenlik meselesinin temelinde denetim altına girmek istemeyen
yerel güçler ile devlet arasındaki hakimiyet mücadelesinden kaynaklı çatışma yatmaktaydı.
Aslında vergilerin istenilen düzeyde toplanamaması ve asker celbi meselesi, sadece Dersim’e ait
bir problemde değildi. Benzer durum Trabzon, Erzurum, Sivas ve Diyarbakır gibi vilayetleri
içinde geçerliydi. Ancak Dersim’de mükellefiyetlerin tahsil edilememesi uzun süreler aldı ve
kronik bir hale geldi. Hangi gerekçelerden kaynaklı olursa olsun Dersim’de, eşkıyalık ve buna
bağlı olarak güvenlik problemleri her zaman mevcut oldu. Aslında coğrafya, eşkıyalık, sosyal
yapı, sermaye, güvenlik, nüfus, aşiret sistemi, ağalık, din, muhafazakârlık, üretim şekilleri gibi
birçok farklı parametre birbirinin sebep sonuç ilişkisi içerisinde güvenliği tehdit eden,
çözülemeyen bir sarmal gibi asırlarca sürdü. Bölgedeki aşiretlerin yürüttüğü eşkıyalık
hareketleri, ilk dönemler bir zorunluluktan doğmuşken, zamanla bir kültür ve yaşam biçimi
haline dönüştü; çünkü bu faaliyetler artık doğallaştı ve bir geçim kapısı olarak görülmeye
başlandı.
4. Dersim’de Güvenliğin Tesisi Gayretleri
İlk dönemler merkezi iktidar, eşkıyayla mücadelede bilinen bazı tedbir ve yöntemlere
müracaat etmekteydi. Huzurun temini, mükellefiyetlerin toplanması, adaletin tesisi için bölge
idarecilerine hitaben emir ve tavsiyeleri içeren adaletnâme tarzında çeşitli hükümler
göndermekteydi. Yöneticiler ise eşkıya ile mücadelede yetersizliklerini örtbas etmek,
kendilerini haklı göstermek ve yaptıkları usulsüzlükleri saklamak için yoğun şekilde merkeze
arzlar ve raporlar yollamak gayretindeydiler. Merkezi otorite belirli aralıklarla bölgedeki
durumun tespiti ve idarecileri teftişi için mübaşirler görevlendirmekteydi141. Eşkıyalıkla
mücadelede bilinen en önemli yöntem askeri teftişlerdi. Askeri teftişlerin sonucuna göre
aşiretlerin elindeki silahların toplatılması, eşkıyanın elebaşlarından bir kısmının idamı ve hapis
135
BOA. C.AS. 47754/1083.
BOA. A.MKT. MVL.78/142.
137
BOA. A.MKT. UM. 32/557.
138
BOA. İ.MVL. 21440/473.
139
Abdulkadir Gül, Dersim’deki Osmanlı, İdil Yayınları, İstanbul 2015.
140
BOA. C.DH. 252/12584; MVL. 588/45; A.MKT. DV.198/25; İ.MVL. 569; 580; MV. 19/51vb.
141
Tızlak, “Yukarı Fırat Havzasında Eşkıyalık Hareketleri”, s.776-778; Fahrettin Tızlak, “XVIII. Yüzyıl Sonu İle
XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Harput Çevresinde Madencilik Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi Harput Uygulama ve
Araştırma Merkezi Geçmişten Geleceğe Harput Sempozyumu, Elazığ 23-25 Mayıs 2013, s.359-364.
136
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
24
edilmesi, kısmi veya umumi aflar, sürgünler, nezre bağlamak, taltifler ve ileri gelenlerin devlet
yönetimine alınması gibi bir dizi politikalar ihtiyaca göre uygulanmaktaydı.
XIX. Yüzyılla beraber eşkıya ile mücadelede araçları çeşitlendi ve geçmiş tecrübelerden
istifade edilerek yeni yöntemler geliştirildi. Bu yüzyılda, güvenliğin tesisi için askeri önlemlerin
yanı sıra güvenlik meseleleri geçmiş dönemlerden biraz daha farklı şekilde algılandı. Öncelikli
olarak devlet, imparatorluğun diğer yerlerinde olduğu gibi Dersim’de merkezileşme ekseninde
yeni bir yönetim şeklini tesis etme çabasındaydı. Bu siyaseti ise hazırlattığı raporlar sayesinde
belirliyordu. Ancak raporlardaki çözüm önerilerini keskin hatlarla birbirinden ayırmak pek
mümkün görülmemektedir. Çünkü bazen imar’a dair ileri sürülen çözüm önerileri iktisat,
güvenlik veya eğitime dair çözüm önerileriyle iç içe bir vaziyet arz etmekteydi. Hatta çözüm
önerilerinin büyük bir kısmı sadece Dersim’e yönelik olmayıp, imparatorluğun farklı
bölgelerinde, uygulanan politikaların bir yansıması şeklindeydi. Bu politikalar ister genel,
isterse özel olsun uygulamaya konulduğu yerlerde, tamamlanma süreçleri, başarılı olma
düzeyleri aynı seyri göstermiyordu. Raporlarda güvenlik meseleleri başlığı altında toplanan ve
üzerinde en çok durulan konular; eşkıyalık, isyanlar ve bununla mücadele yöntemleriydi. Bu
çözüm önerileri ve mücadele yöntemlerine bakıldığında, devletin oldukça geniş tecrübelere
sahip olduğu hemen göze çarpmakta 142 ve şartlara göre farklı stratejilerin uyguladığı
anlaşılmaktadır.
Neticede bölgede güvenliğin tesisi için merkezi iktidar son yüzyılın ortalarından itibaren
askeri, sosyal, iktisadi, eğitim, idari ve imara dair her türlü yatırım ve politikaları hayata sokma
gayreti içerisinde oldu. Bu yüzyılda, Dersim’le ilgili siyasetin temeli, güvenliğin sağlanması ve
mükellefiyetlerin toplaması ekseninde gelişti. Devlet hâkimiyeti altına almak istediği bu nüfusu
denetlenebilir, mobilize edilebilir ve kaynaklarından azami ölçüde faydalanabilir hale getirmek
için büyük gayret sarf etti. Dersim Sancağında güvenliğin tesisi için geliştirilen ve bir kısmının
da uygulandığı politikaları şöyle tasnif edebiliriz:

İtaati kabul etmeyen aşiretlerin önde gelenlerinin aileleriyle birlikte Rakka, Trablusgarp,
Rumeli, Vidin gibi uzak bölgelere sürülmesi ve iskânı143,

Sancağın muhtelif yerlerine kışla, gözetleme kulesi ve karakol inşası144,

Eşkıya önderlerinden bazılarının ıslahları için gayret gösterilmesine rağmen, bir sonuç
alınamaması durumunda ibretlik için idam edilmesi 145,

Aşiretlerin elindeki silahların toplatılması146,

Barut ve benzeri ateşli silahlarda kullanılan maddelerin imalatı ve ticaretinin
yasaklanması147,

Bölgede kalıcı askeri birlikler bulundurulması148,
142
Abdulkadir Gül, “Osmanlı Devletinin Son Döneminde Dersimin Islahı İçin Hazırlanan Raporlar ve Uygulamadaki
Başarı Düzeyleri”, Asos Journal, Yıl: 3, Sayı: 16, Eylül 2015, s. 16-39.
143
“Kuzucan nahiyesine bağlı Koçgiri aşiretinden şekavetleriyle tanınmış olanların aileleriyle birlikte Rumeli
tarafına sürgünleri…” BOA. İ.MSM. 2035/70.(5 Haziran 1848); “Dersim’in Kuzucan kazası aşiret reislerinden Şah
Hüseyin oğlu Ali Bey'in Vidin’e sürgününe dair…” BOA. MVL.35/258.(20 Temmuz 1853). Diğerleri için bkz. BOA.
Y.A.RES.60/27;Y.MTV.237/99.
144
BOA. Y.EE.131/34.
145
BOA. İ.DH.1275/100278.
146
BOA. DH. MKT.1858/45.
147
BOA. İ.MMS.39/1605;Y.PRK. SGE.7/16.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
25
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları

Çevre yerlerden gelip Dersim’e sığınan kanun kaçaklarına müsaade edilmemesi149,

Askeri birlikler içerisinde Hamidiye alaylarından bir birliğin bölgede devamlı surette
bulundurulması, bunlara ek olarak taburların dağ topları ile desteklenmesi 150,

Askeri teftişler esnasında lojistik sevkiyatın aksatılmaması 151,

Başlatılacak ıslahatın(askeri operasyonlar kast edilmektedir) en fazla bir ay sürmesi 152,

Eşkıyanın levazım ve lojistik kollarının kesilmesi 153,

Bölgedeki seyyar askeri birliklerin kış mevsiminde yakın bölgelere konuşlandırılması ve
bir sonraki bahar aylarıyla tekrar nakillerinin sağlanması154,

Hafiye teşkilatının oluşturulması155,

Aşiret reislerinin taltif edilmesi, nişan ve madalya verilmesi 156,

Aşiretler arasındaki düşmanlıkların sonlandırılması 157,

Askerler ve memurların halktan zoraki iâne istememesi, bunun önüne geçilmesi158,

Genel af çıkarılması159,

Eşkıya ile mücadelenin hukuk dairesinde sürdürülmesi 160,

Bölge ileri gelenlerinin yönetim aygıtı içerisine dâhil edilmesi (nahiye müdürü, liva, kaza
ve nahiye meclislerinde azalar şeklinde), 161

Güvenliğin iyi temini için idari taksimatta yeni değişikliklere gidilmesi 162,

Bölgenin lisanı ve inancına hâkim yöneticilerin görevlendirilmesi 163,

Nezir ve kefalet yönteminin etkin uygulanması164,

Nüfus sayımlarının yapabilmesi165,

Mülki ve askeri erkânla ahalinin kaynaştırılması166,

Bazı seyyid ve aşiret ağalarına maaş bağlanması167,
148
BOA. Y.A.RES.60/27; MV.85/11.
BOA. BOA. Y.EE.131/31;132/39.
150
BOA. Y.A.RES.60/27; MV.85/11.
151
BOA. A.MKT. MHM.9/10.
152
BOA. Y.PRK. UM. 32/108.
153
BOA. Y.PRK. A.10/101.
154
BOA. İ.DH.1275/100278.
155
BOA. DH. MKT. 116/1421.
156
BOA. Y.PRK. KOM.16/33.
157
BOA. Y.PRK. UM.32/92; 32/104.
158
BOA. Y.EE.132/39.
159
BOA. Y.PRK. UM. 32/108.
160
BOA. Y.EE.132/39.
161
BOA. A.MKT. MHM.723/1.
162
BOA. Y.PRK.BŞK.19/27.
163
BOA. MVL.17/30.
164
BOA. Y.PRK. KOM.16/33.
165
BOA. Y.EE.132/39.
166
BOA. MV.85/11.
167
BOA. Y.PRK. KOM 7/59.
149
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
26

Devlet kurumlarının tesisi168,

Dersim doğumlu memurların bölgeye atanması169,

Yöneticilerin teftişe çıkmaları, ahalinin vaziyetini görerek şikâyetlerine kulak verip, hal
çarelerine bakılması170,

Dağınık, uzak ve dağlık alanlarda yaşayan aşiretlerin bir araya toplanıp, yeni köyler
kurulması171,

Başarısız yönetim sergileyenlerin görevlerinden el çektirilmesi172,

Mürur tezkeresi olmayanların bölgeye sokulamaması 173,

Ahalinin yek pare görülmemesi, içlerinde eşkıyalığa eğilimi olanlar bulunacağı gibi sadık
tebaadan olanlarında unutulmaması174,

Yeni ziraat alanlarının açılması175,

Ahaliye kredi verilip, tarım veya diğer mesleklere yönlendirilmesi176,

Madenlerin işletilmesi177,

Fakirlikle mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi178,

Endüstri ürünlerinden olan mısır, yonca, patates gibi bitkilerin ekimi yaptırılması, aracılık
ve peynirciliğin geliştirip çevre vilayetlere satılması179,

Ahalinin birikmiş vergi borçlarını yeniden yapılandırılması veya mümkün ise silinmesi 180,

Büyük devlet yatırımlarından olan yol, köprü, han, telgraf hatlarının inşası gibi bayındırlık
faaliyetlerinde, işsizlerin belirli bir yevmiye karşılığında çalıştırması181,

Vergisini ödeyememiş olanların, bayındırlık işlerinde istihdam ederek, günlük iaşeleri
hariç, borçlarını mahsup edilmesi182,

Arazi dağıtılması ve çiftçiliğin teşvik edilmesi183,

Yollar açılması ve güzergâhları üzerinde ticaret, hancılık gibi mesleklerin geliştirilmesi184,

Telgraf hatlarının inşası ve haberleşmenin hızlandırılması185,
168
BOA. Y.PRK. UM. 32/108.
BOA. Y.PRK. KOM.16/33.
170
BOA. Y.EE.132/39.
171
BOA. İ.MMS.41/1688.
172
BOA. Y.PRK. KOM.16/33.
173
BOA. Y.A.RES.60/27.
174
BOA. Y.PRK. KOM.16/33.
175
BOA. BEO.3340/250463.
176
BOA. A.MKT. NZD.246/52.
177
BOA. A.MKT. MHM.723/1.
178
BOA. İ.DH.1275/100278.
179
BOA. YPRK. KOM.16/33.
180
BOA. YPK. SGE.7/16.
181
BOA. YPRK. KOM.16/33.
182
BOA. İ.DH.1275/100278.
183
BOA. BEO.3340/250463.
184
BOA. YPRK. KOM.16/33.
185
BOA. İ.ŞD. 58/3288.
169
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
27
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları

Hastane inşası186,

Kasabalarda belediye teşkilatının tesis edilmesi187,

Yol üzerinde köprü ve hanlar inşa edilmesi188,

Medrese, cami, okul ve mescitlerin açılması189,

Aşiret ağaların çocuklarını İstanbul’daki aşiret mekteplerine gönderilmesi 190,

Dersim’de bir muallim okulu açılıp Zaza’ca bilen gençlerden muallim yetiştirip, yine
bölgede öğretmenlik yapmalarının sağlanması191,

Zazaca Kuran-ı Kerim basılıp, bedava dağıtılması ve bu suretle ahalinin dinini ana
kaynaktan öğrenmesinin sağlanması192,

Bölge lisanını bilen Nakşî ve Mevlevi şeyhlerini buralara gönderilmesi ve ahalinin
Sünniliğe ısındırılması193,

Seçilecek geçleri sınaî, ziraat ve ticaret mekteplerine göndererek iş güç sahibi olmalarını
sağlanması,194
Güvenliğin tesisi için eşkıyayla mücadele yöntemlerini klasik ve modernleşme dönemi
diye keskin hatlarla birbirinden ayırmak zor görünüyor. Yukarıda da ifade edildiği gibi klasik
dönemlerde nezre bağlama, idam, af, eşkıya elebaşlarını devlet aygıtının içerisine alma, silahları
toplama veya sürgün gibi eşkıyayla mücadele pratiklerini, son dönem uygulamalarında da
görmekteyiz. Ancak son dönemlerde eşkıyalıkla mücadele yöntemleri daha tafsilatlı ve bütüncül
algılandığı bir gerçektir. Eşkıyayla mücadele ve güvenliğin tesisi için Zazaca Kur’an-ı Kerim
dağıtılması, Dersim’de bir muallim okulu açıp Zaza’ca bilen gençlerden muallim yetiştirip
bölgede öğretmenlik yapmalarının sağlanması, Dersim doğumlu memurların bölgede istihdamı,
Mevlevi ve Nakşi şeyhlerinin aracılığıyla bölgede Sünni İslam’ın yayılmasını sağlamak, ayrıca
yöre lisanını bilen idarecilerin bölgeye gönderilmesi gibi oldukça sınırlı sayıdaki politika sadece
Dersim’e özel uygulamalar olmalarının yanı sıra diğer geliştirilen politikalar ise imparatorluk
genelindeki uygulamanın bir parçası şeklindeydi. Diğer bir ifadeyle bu dönem hayata
geçirilmeye çalışılan; idari düzenlemeler, imar faaliyetleri, aşiretlerin denetim altına alınması
gayretleri, bir idari üniteyi veya grubu hedef alan dar ölçekli uygulamalar değildi.
Merkezi iktidar, dünyada yaşanan siyasi gelişmeleri hesaba katarak, hem üst pencereden
ve hem de yerel gerçekleri de göz ardı etmeden politikalar geliştirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Dersim bölgesinde aşiretlerin ıslahı için takip edilen yöntemlerin Bayezıd Sancağında hayata
geçirilmesi195, Harput, Siverek, Dersim’de güvenliğin tesisi için aynı uygulamaların benzer
tarihte devreye sokulması196 veya Çukur-ova ve Antakya taraflarında yürütülen ıslahat
186
BOA. İ.MMS.41/1688.
BOA. Y.PRK. KOM.16/33.
188
BOA. İ.MMS.41/1688.
189
BOA. MF. MKT. 848/62.
190
BOA. İ.DH. 26/19.R./1324.
191
BOA. Y.MTV. 135/19. Lef. 1,2.
192
BOA. Y. PRK. BŞK.19/27.
193
BOA. İ.DH. 1003/79220. Lef. 1, 3, 5.
194
BOA. MF. MKT. 848/ 62.
195
BOA. A.MKT. NZD.86/411
196
BOA. A.MKT. UM.85/232.
187
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
28
maddelerinin bir kısmının Dersim’de hayata geçirilmesi, takip edilen siyasetin yalnızca
imparatorluğun bir bölgesine ait olmadığını, güvenliğin tesis için farklı yerlerdeki pratiklerden
veya deneyimlerden istifade edildiğine delil gösterilebilir. Örneğin; Fırka-i Islahiye kavramı
oldukça geniş anlamları ifade etmektedir. Bu siyaset, yalnızca Çukur-ovadaki aşiretlerin
yerleşik hayata geçirilmesi değil, grupların ıslah edilmesi ve imparatorluğun birçok bölgesinde
güvenliğin tesisi anlamına gelen çok geniş bir sosyal, siyasi ve iktisadi yelpazeyi
tanımlamaktaydı. Dersim’deki Fırka-i Islahiye uygulamalarından “aşiretlerin ıslahı”,
“güvenliğin tesisi”, “merkezileşmek”, “mükellefiyetlerin toplanması” ve “Kızılbaşların
Sünnileştirilmesi” politikaları daha ön plana çıkmaktaydı. Ancak planlanan bu politikaların
Dersim ayağının hayata geçirilmesinde büyük oranda başarısız olundu. Bu durum bölgede işleri
büyük bir çıkmaza soktu. Dersim’deki aşiretlerin daha da güçlenerek, bütünüyle düzen dışına
çıkmasına ve hükümete karşı tamamen güvensiz hale gelmesine sebep oldu. Devlet
hâkimiyetini Dersim’in her yerinde aynı oranda tesis edemedi. Bu durum aşiretlerin meskûn
oldukları bölgelerde, yine aşiret reisi olan yerel güçlerin vergileri toplama eğilimi gösteren,
güvenliği tesis eden bir vaziyette varlıklarını sürdürdüler 197. Bu durum yerel güç olarak
adlandırabileceğimiz ağa ve dedelerin iktidarının iyice perçinlenmesine zemin hazırladı. Ahali
sığınak yeri olarak bu kişilerin kapısını buldu198. Özellikle ulaşım ve haberleşme olmak üzere,
bu imar faaliyetleri sayesinde, güvenliğin tesisi, vergi toplanması, kur’a usulünün uygulanması,
yeni istihdam alanlarının açılması, adaletin temini, üretimin artırılması, sosyal yapısının
dönüştürülmesi, batıl inanışların izalesi ve eğitimin yaygınlaştırılması gibi daha birçok
politikanın bölgede güvenliğin tesisine imkân vereceği ümit edildi. Islahat politikalarının
uygulanmaya konulduğu dönemlerde, Dersim’deki meskûnlar bu zor coğrafyayı kendi çıkarı
için kullandıkları, özellikle, saklanma, sığınma, kanundan kaçma, denetime girmeme
durumlarında büyük avantajlara sahip oldukları görülür.
Sonuç
Çalışma Osmanlı dönemi Dersim bölgesinin sosyal ve iktisadi yapısı üzerine yürütülen
projenin sonuçlarından birisidir. Bu münasebetle Dersim’e dair hemen hemen bütün arşiv
kayıtlar okundu ve konularına göre ayırdı. Oldukça yorucu bir süreç olmasına rağmen bu
yöntem, bölge tarihine ait çok yeni bilgilere ulaşılmasına imkân verdi. Diğer taraftan
arşivlerdeki belgelerin bazen künyeleri, içerikleriyle birbirini tutmadığı, eksik veya kısa bir
tanıtımlarla geçildiğini gözlemlendi. Örneğin eşkıyalığa dair bir belgede, nüfus veya imara dair
bilgilere ulaşıldı. Eğitim ile alakalı bir belgede ise sosyal yapı, eşkıyalık veya aşiret reislerine
verilen nişanlara rastlandı. Bölge tarihine dair çalışmalarda bütün arşiv kayıtlarının görülmesi,
meseleleri daha geniş bir bakış açısıyla irdelenmesine fırsat verdiğini söyleyebiliriz. Ayrıca bu
tarz mesailerde, parçaları birleştirerek bütüne gidilmesi ve bu belgeleri, iç tenkidini yaparak
kullanılması oldukça faydalı olacaktır. Ancak bir konu üzerinde çok fazla belge ve bilgiye
ulaşılmasının sayısız faydalarının yanı sıra eldeki bilgilere göre çalışmanın kurgusunun yerli
yerine oturtulması, bilgilerin tahlili, yorumlanması, mantık örgüsünün iyi oluşturulması gibi
hususların ise gittikçe zorlaştığı da bir gerçektir. Sonuç kısmına gelecek olursak metin
içerisinde tafsilatlı şekilde değerlendirilen hususlar belirli başlıklar altında toplandı:
197
“Dersim Sancağı Kuruçay kazasında vaki on köyün vergisini toplayan ve bu işlere müdahale eden Alişan Bey’in
engellenmesi…”. BOA. MVL. 60/629.(29 Mayıs 1862).
198
Abdulkadir Gül, “Dersim Bölgesindeki Feodal Yapı Hakkında Bazı Değerlendirmeler”, Asos Journal, Yıl: 2, Sayı:
7, Aralık 2014, s. 236-258.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
29
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
1.Dersim bölgesi bulunduğu coğrafi vaziyeti, sosyal, iktisadi durumu, idari ve siyası gelişmeler,
güvenliği tehdit eden her türden eşkıyalık ve isyan hareketlerinin ortaya çıkmasına zemin
hazırlamıştır. Esasen uzun yıllar bölgede yaşanan güvenlik meseleleri, eşkıyalık ve dönem
dönem isyan karakter arz etmektedir. Osmanlı yönetimi de Dersim’i sınırlarına kattığı
dönemden itibaren, bölgede erkini giderek kaybettiğini yalnızca bölge insanın sembolik şekilde
merkezi iktidara bağlı kaldığını görmekteyiz. Ancak XIX. Yüzyılla beraber modern bir iktidar
rejiminin tesis edilme sürecinin bir ürünü olarak devlet, Dersim’de yaşayan topluluğa ve onların
sahip olduğu kaynaklara daha fazla nüfuz edebilmek arzusundaydı. Bu münasebetle güvenliğin
temini ve ona bağlı olarak bölgeye tam hâkim olabilmek için devreye soktuğu çözüm önerileri,
daha önce devletin etki alanından belirli bir derece uzak kalmayı başaran Dersim’in aşiret
düzenini derinden etkiledi. Bu aşiretler, neredeyse biçimsel bir tebaası olarak, devletin siyasi ve
idari nüfuzunun büyük oranda dışında kaldılar.
2.Eşkıyalık hareketlerinin büyüklüğüne göre, yakın veya uzak yerleşmelerdeki ahali talan ve
yağmaya maruz kalmıştır. Dikkati çeken bir husus ise eşkıyalık hadiselerinde yağmalardan elde
edilenler talana katılan eşkıyalar arasında pay edilir iken isyan şeklindeki büyük çaplı talan
hareketlerinde elde edilen ganimet hem talana katılan hem de katılmayan bütün aşiretlerin
üyelerine paylaştırılmaktaydı. Talana çıkılan yerler ve takip edilen güzergâhlar önceden
belirlenmekteydi. Mümkün olduğu müddetçe kimse kimsenin talan bölgesine dâhil
olmamaktaydı. Bu tarzın dışına çıkılması aşiretler arasında bir ihtilafa hatta silahlı çatışmalara
da gerekçe olmaktaydı. Ayrıca talan tarihleri genellikle mahsulün kaldırıldığı dönemler olup,
talanda malı elinden alınanların yerlerini terk etmemeleri için tamamı çalınmazdı. Eşkıyalar
talanlarda; ahaliyi öldürdükleri, darp ettikleri, genç kız ve kadınları kaçırıp tecavüz ettikleri, yol
kestikleri, vergi topladıkları, salmalar saldıkları, mal ve hayvanlarını talan ettikleri ve toprakları
yağmalama gibi birçok suçu işledikleri belgelere yansımıştır. Talanlardan toplumun bütün
kesimleri etkilenmiştir. Eşkıyalar ağırlıklı olarak yakın veya uzak kazalardaki köyleri talan
etmelerinin yanı sıra yolcular, tüccarlar, kasaba merkezlerine yönelik saldırılarını görmekteyiz.
Ayrıca talanlarda Müslim ve Gayr-i Müslim ayrımı yapılmamıştır. Burada önemli olan husus
yağmalarda elde edilecek ganimet miktarıydı.
3.Dersim’de görülen eşkıyalık hareketlerini kapladıkları alan, devam ettiği süre ve eşkıyalığa
katılanların sayısı esas alındığında küçük, orta ve büyük eşkıyalıklar şeklinde tasnif edilebilir.
Eşkıyalık hareketlerinin büyüklüğüne göre askeri teftişlerinde boyutları farklı olmaktaydı.
Küçük ve orta boyuttaki eşkıyalıklara yönelik askeri teftişler Dersim ve yakın çevredeki askeri
birlikler sayesinde, büyük nitelikli eşkıyalık veya isyanlarda ise bu askeri güçlere ilave olarak
Erzurum, Sivas ve Diyarbakır valilerinin mahiyetindeki askeri birliklerde dâhil olmaktaydı.
Diğer taraftan özellikle orta ve büyük eşkıyalıklar esnasında Dersim aşiretleri devletle problemi
olan yakın veya uzak çevrelerdeki çeşitli aşiretle ittifak etmekteydiler. Bu durumda kaos çok
büyük bir coğrafyayı etkisi altına almakta ve askeri teftişler yetersiz kalmaktaydı.
4.Ahali ise eşkıyalık karşısında durumu devlete şikâyet etmek veya bulunduğu yerden başka
yere göç etmekten başka bir seçeneği bulunmamaktaydı. Devlet bölgenin eşkıyadan kaynaklı
güvenlik zafiyetini görmekte ve bir takım hal çarelerine de bakmaktaydı. Klasik dönemlerde
ağırlıklı olarak teftişler ve onun türevleri olan diğer askeri yöntem ve uygulamalara müracaat
etmekteydi. Son yüzyılda ise güvenliğin tesisi için geçmişteki deneyimlere ilave olarak yeni
uygulamalara gididi. Ancak alınan önlemlerin çok fayda verdiğini söylemekte zordur. Çünkü
Dersim aşiretleri, Osmanlının resmi Sünni (Hanefi) ideolojisine ve düzenine karşı bir topluluk
olarak dairenin dışına çıkmış gruplardandı. Söz konusu bu zümre XX. Yüzyılın başlarına kadar
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
30
geçen uzun bir dönemde, Osmanlının siyasal iktidarı ve resmi ideolojisine karşı bir tavır
geliştirmişler, çatışmışlar ve denetime girmemek için direnmişlerdir. Aslında oluşan
muhalefetin mezhepsel, ekonomik, toplumsal ve siyasi cephelerinin olduğu görülür. Bu yönüyle
Dersim eşkıyalıklar özellikle son yüzyıllarda oldukça komplike ve siyasallaşmış bir muhalefet
şekline bürünmüştür. Yoksa muhalefetleri, sadece mükellefiyetleri ödememe gerekçelerinden
kaynaklanmamaktaydı. Merkezi iktidar ise bu durum karşısında, savunduğu resmi ideoloji
çerçevesinde, bu grubun üzerinde baskı unsuru oluşturması kaçınılmazdı. Bu baskı unsuru XV.
Yüzyıldan XIX. Yüzyıla kadar ki zaman diliminde şiddet ekseninde devam etse de, XIX.
Yüzyılla beraber şiddetin kısmen oranı düşmekle beraber, daha planlı ve meselenin her yönü
hesaba katılarak siyaset geliştirilmiştir.
5.Dersim’de güvenliği zafiyete uğratan gerekçelere bakıldığında iktisadi zorluklar, coğrafi
yapının olumsuzluğu, sosyal durum ve siyasi gelişmeler gibi gerekçelerin oldukça baskın
olduğunu ifade edebiliriz Aslında coğrafya, eşkıyalık, sosyal yapı, sermaye, güvenlik, nüfus,
aşiret sistemi, ağalık, din, muhafazakârlık, üretim şekilleri gibi birçok farklı parametre birbirinin
sebep sonuç ilişkisi içerisinde güvenliği tehdit eden, çözülemeyen bir sarmal gibi asırlarca
sürdü. Bölgedeki aşiretlerin yürüttüğü eşkıyalık hareketleri, ilk dönemler bir zorunluluktan
doğmuşken, zamanla bir kültür ve yaşam biçimi haline dönüştü; çünkü bu faaliyetler artık
doğallaştı ve bir geçim kapısı olarak görülmeye başlandı.
6.Dersim bölgesinde, eşkıyalık hadiselerinin kaynağını aşiretler oluşturmaktadır. Bu aşiretler
XVII. Yüzyılın başlarında Desümanlü, Seydanlı ve Şeyh Hasanlı adıyla konfederasyonlar
şeklinde örgütlenmiş, irili ufaklı onlarca gruptan meydana gelmekteydi. Bu aşiretlerin ağırlıklı
olarak bölgede çıkardıkları eşkıyalık türlerine gelince; birçok aşiretin dâhil oldukları
eşkıyalıklar, birkaç aşiretin dâhil oldukları eşkıyalıklar ve bireysel eşkıyalıklar şeklinde kabaca
tasnif edilebilir. Birinci gruba giren eşkıyalık hareketlerinin bazen özelliklede son yüzyılda
isyana dönüştüğü, ikinci gruba giren eşkıyalıklarda ise aşiretler arasındaki kavgaları da dâhil
etmek gerekmektedir.
7.Diğer taraftan devlet, bütün olumsuzluklara rağmen bölgede düzenini kurmak için her türlü
yola müracaat etmiştir. Devletin merkezileşme gayretleri bölgede yerel güçlerin işine
gelmemekteydi. Bu yerel güçlerin yetkileri kısıtlanmakta denetim altına girmek
istememekteydiler. Bunlar zaten fiili olarak yüzyıllardır devlet düzeni olmadığından, o boşluğu
doldurmuşlar, devletin kullandığı yetki ve iktidar gücünü kendilerinde toplamışlardı. Özellikle
isyan haline dönüşen eşkıyalıkların temelinde, devlete ait olması gereken erkin paylaşımı
yatmaktaydı. Hatta yerel güçler otoriteyi kullanarak otokratik bir güç olarak ortaya çıkmışlar ve
hesap verecekleri bir merci ise bulunmamaktaydı. Bu yönetim şekline alışan aşiret mensupları
feodal düzen içerisinde iaşesini, güvenliğini temin, adaletini sağlayan ve hatta dini önderliğini
temsil eden yerel güçlere tam ve katıksız sadık kalmaktan başka bir alternatifleri de yoktu.
Devletin iyi niyetli adaleti tesis etme, bölge insanını kendisine bağlama, insan kaynaklarından
istifade etme, vergi toplama, padişahın hükmünü ve şeriatı hâkim kılma gayretlerinin Dersim
toplumunda karşılık bulması mümkün değildi. İşte bu sosyal, iktisadi ve siyasi yapı bölgede
isyan hareketlerini tetikleyen ve besleyen gerekçeler olarak görülebilir.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
31
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
KAYNAKLAR
1.Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tasnifleri. (BOA.) İstanbul.
A.MKT. MHM.:Mektubî Mühime Kalemi.
A.MKT. NZD.
:Mektubî Kalemi Nezaret ve Devâir
Evrakı.
A.MKT. MVL. :Sadaret Meclis-i Vala Evrakı
BEO.
:Bâb-ı Alî Evrâk Odası.
C.DH.
:Cevdet Dâhiliye.
C.ZB.
:Cevdet Zaptiye.
C.AS.
:Cevdet Askeriye
DH. MKT.
:Dâhiliye Nezaret Mektubî Kalemi.
HAT.
:Hatt-ı Hümâyûn.
İ.DH.
:İrade Dâhiliye.
İ.MMS. :İrâde-i Meclis-i Mahsûs.
İ.MSM. : İrâdeler Mesail-i Mühimme.
İ.ŞD.
:İrade Şikâyet Defterleri.
MAD.
:Maliyeden Müdevver Defterler.
MF. MKT.
:Maarif Nezareti Mektûbi Kalemi.
MKT. MHM.
:Mektubî Mühime Kalemi.
MV.
:Meclis-i Vükela Mazbataları.
ŞD.
:Şura-i Devlet.
TD.
:Tapu Tahrir Defteri.
Y.EE.
:Yıldız Esas Evrak.
Y.A. HUS.
:Yıldız Sadaret Hususi Maruzat Evrakı.
Y.PRK. ASK.
:Yıldız Perakende Evrak Askeri Marûzat.
Y.PRK.HR
:Yıldız Perakende Evrak Hariciye.
Y.A.RES.
:Yıldız Resmi Marûzat.
Y.PRK. UM.
:Yıldız Perakende Evrakı Umum Vilayetler Tahriratı.
2.Araştırma ve İnceleme Eserler
AKDAĞ, M.(1995). Türk Halkının Dirlik Düzenlik Kavgası, Barış Kitap Basım Yayın
Dağıtım, Ankara.
BARDAKOĞLU, A.(1995). “Eşkıya”, DİA, Cilt: XI, İstanbul.
BARKEY, K.(1999). Eşkıyalar ve Devlet, Osmanlı Tarzı Devlet Merkezileşmesi,
(çeviren: Zeynep Altok), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Abdulkadir Gül
32
BAY, A.(2007). Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Ayanlık (1750- 1850),
(Basılmamıs Doktora Tezi), Erzurum.
BURİNESSEN, V. M(2006). Ağa, Şeyh ve Devlet, (çeviren: Sabiha Banu Yalkut),
İletişim Yayınları, İstanbul.
CABİR, D.(2011). “Tanzimat’ın Van’da Uygulanması ve Han Mahmud İsyanı”, History
Studies, 3/2.
Dersim Jandarma Umum Kumandanlığı Raporu, (1932), Kaynak Yayınları, İstanbul
2010.
EBİNÇ, S.(2008). Doğu Anadolu Düzeninde Aşiret-Cemaat-Devlet (1839-1950),
(Basılmamış Doktora Tezi), Ankara.
GRIWOLD, W. J.(2000). Anadolu’da Büyük İsyan 1591-1611, (çeviren: Ülkü Tansel),
Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.
GÜL, A.(2014). “Dersim Bölgesindeki Feodal Yapı Hakkında Bazı Değerlendirmeler”,
Asos Journal, Yıl: 2, Sayı: 7.
GÜL, A.(2015). “Osmanlı Devletinin Son Döneminde Dersimin Islahı İçin Hazırlanan
Raporlar ve Uygulamadaki Başarı Düzeyleri”, Asos Journal, Yıl: 3, Sayı: 16.
GÜL, A.(2015).“İnsan-Mekân İlişkisi Üzerine (Dersim Bölgesi Örneği XVI-XX.
Yüzyıllar), Turkish Studies International Periodical For the Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/5 Spring.
GÜL, A.(2015). Dersim’deki Osmanlı, İdil Yayınları, İstanbul.
GÜL, A-ÖZDEMİR, A.(2014). Dersimliler Ermeni mi?, İdil Yayınları İstanbul.
GÜLER, İ.(1995). “XVIII. Yüzyılda Orta Karadeniz Bölgesinde Eşkıyalık Hareketleri”,
Osmanlı Araştırmaları XV, İstanbul.
GÜNDOĞDU, C- GENÇ, V.(2013). Dersim’de Osmanlı Siyaseti,
İstanbul.
Kitap Yayınevi,
HAKAN, S.(2011). Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Kürtler ve Kürt Direnişleri (18171867), Doz Yayıncılık, İstanbul.
HATHAWAY, J.(2007), Osmanlı İmparatorluğu’nda İsyan ve Ayaklanmalar, (çeviren:
Deniz Berktay), Kitap Yayınevi, İstanbul.
HOBSBAWM, J. E.(1997). Eşkıyalar, (Çeviren. Orhan Akalın-Necdet Hasgül), Avesta
Yayınları, İstanbul.
İLGÜREL, M.(1993), “Celali İsyanları”, DİA, Cilt: VII, İstanbul.
İNALCIK, H.(1993). “Tanzimat’ın Uygulanması ve Sosyal Tepkileri”, Osmanlı
İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, Eren Yayıncılık, İstanbul.
KARAGÖZ, M.(1994). “XVIII. Yüzyılın Başlarında Malatya ve Çevresinde Eşkıyalık
Olayları”, OTAM, V, Ankara.
KAYA, K.(2006). “19. yüzyılda Anadolu’da İç Güvenlik Sorunları ve Voyvodalar”,
OTAM, Sayı: 19, Ankara.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
33
Osmanlı Dönemi Dersim Bölgesinde Yaşanan Güvenlik Sorunları
NAGATA, Y.(1997). Tarihte Âyânlar Karaosmanoğulları Üzerine Bir İnceleme, TTK,
Ankara.
ÖZ, M.(2010). “Modernleşme-Öncesinde Osmanlı Toplumunda Eşkıyalık Hareketlerinin
Niteliği ve Özellikleri”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Prof. Dr. Bayram Kodaman’a Armağan Özel Sayısı, Ocak.
ÖZBEK, N.(2004). “Osmanlı İmparatorluğunda İç Güvenlik, Siyaset ve Devlet”, Türklük
Araştırmaları Dergisi, 16.
ÖZTÜRK, M.(1991). “XVIII. Yüzyılda Antakya ve Çevresinde Eşkıyalık Olayları”,
Belleten, Cilt: LIV, Sayı: 211 (Aralık 1990), Ankara.
PAMUK, B.(2009). “17. Asır Başlarında Erzurum ve Havalisinde Eşkıyalık Hareketleri”,
Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, (editör: Osman Köse), İlkadım
Belediyesi Kültür Müdürlüğü Yayınları, Samsun.
RAYMOND-H.KEVORKİAN-P-PABOUDJİAN,B.(2012).1915
İmparatorluğu’nda Ermeniler, Aras Yayıncılık, İstanbul.
Öncesinde
Osmanlı
SAKAOĞLU, N.(1998). Anadolu Derebeyi Ocaklarından Köse Paşa Hanedanı, İstanbul.
SAMİ, Ş.(1308). Kâmûsü’l-A’lâm, Cilt:III, İstanbul.
TIZLAK, F.(1993). “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısı İle XIX. Yüzyılın İlk Yarısında
Yukarı Fırat Havzasında Eşkıyalık Hareketleri”, Belleten, Cilt LVII, Sayı: 220.
TIZLAK, F.(2013). “XVIII. Yüzyıl Sonu İle XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Harput
Çevresinde Madencilik Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi Harput Uygulama ve
Araştırma Merkezi Geçmişten Geleceğe Harput Sempozyumu, Elazığ.
Tuğgeneral Ziya Yergök’ün Anıları, Harbiye’den Dersim’e (1890-1914), (yayına
hazırlayan: Sami Önal), Remzi Kitabevi, İstanbul 2006.
Türk Hukuk Lügatı, Türk Hukuk Kurumu, Maarif Matbaası, Ankara 1944.
ULUĞ, H. N.(2007). Tunceli Medeniyete Açılıyor, Kaynak Yayınları, İstanbul.
YETKİN, S.(2003). Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları Yayın, İstanbul.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 18, Aralık 2015, s. 1-33
Download