‹slâmî ‹limler Dergisi, Y›l 1, Say› 1, Bahar 2006 (27-49) KELÂM-I ‹LÂH‹ OLUfiUNUN KANITI OLARAK KURAN-I KER‹M’DE HZ. PEYGAMBER’E YÖNEL‹K UYARI ve TEHD‹TLER Mesut OKUMUfi* “Kimsenin kuflkusu olmas›n ki, bu Zikr’i Biz indirdik ve yine kimsenin kuflkusu olmas›n ki onu yine Biz koruyaca¤›z.” (Hicr Suresi, 15/9) Abstract Warnings, Rebukes And Threats To The Prophet Muhammed (Pbuh) In The Holy Qur’an As A Proof Of Its Divine Word The Holy Qur’an contains a lot of verses that warns, rebukes and threats to the Prophet Muhammad in different occasions. This study deals with The Holy Qur’anic verses that revealed in Meccian and Madinian periods which warns, rebukes and threats the Prophet Muhammed in several occasions. The main idea of this paper is that these verses contains much more messages to non-blievers in general and Muslims in particular. It tries to prove that one of the aims of these verses is to declare to non-blievers that these verses are the revelations and words of God, not the sayings of the Pophet Muhammad’s himself. The other aim of these verses is to warn and to give lessons to all Muslims that the Prophet Muhammad is a human and has a potentiality to making false decisions and practises that straightened later by Allah. Key words: Qur’an, the Prophet Muhammad, Warnings, Rebukes, Threats, Divine Word Girifl Araplar›n fesahat ve belagat ehli edebiyatç›lar›n›n en yetkin a¤›zlar›, Kur’ân-› Kerim’in, Arapçan›n en büyük ve en görkemli kitab› oldu¤unu aç›kça teslim ve tasdik ederler. Baz› ça¤dafl Arap düflünürleri, onun Arapçan›n en büyük kitab› oluflunun iki yönlü oldu¤unu dile getirirler: Bunlardan birincisi, Kur’ân-› Kerim’in dil ve üslup yönünden eflsiz ve benzersiz; fesahat ve belagat aç›s›ndan insanl›¤›n bir benzerini getirmekten aciz bulundu¤u bir kitap olmas›d›r. Zaten Kur’ân-› Kerim de bu yönüyle insanl›¤a meydan okumufl ve önce dengi bir Kur’ân-› Kerim’in getirilmesini, ard›ndan içerdi¤i surelere * Doç. Dr., Hitit Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi 28 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ denk say›labilecek on surenin getirilmesini, son olarak da onun dengi say›labilecek bir surenin getirilmesini istemifl, ancak bütün bu meydan okumalara cevap veren ç›kmam›flt›r. ‹kinci yönü ise onun nüzulünden sonra aradan geçen uzun tarihi süreçte, özellikle Arap lisan› üzerindeki son derece büyük ve derin tesiridir. Kur’ân-› Kerim, Arapçay› ebedilefltiren, varl›¤›n› koruyan, kendisi de ad› geçen dille birlikte ebedîleflen bir kitapt›r. Bu nedenden dolay› da Arapçan›n medar-› iftihar› ve kültürel miras›n›n en parlak süsüdür. Kur’ân-› Kerim’in bu özelli¤i dinleri, ilgileri, mezhep ve meflrepleri hatta flahsi temayülleri ne olursa olsun, her Arab’›n bildi¤i bir husustur.1 Kur’ân-› Kerim edebî ve ebedî olarak muciz bir kitapt›r, çünkü ‹slam inanc›na göre o, Hz. Muhammed’in de¤il, bizzat kâinat›n yarat›c› olan yüceler yücesi Allah’›n kelâm›d›r. ‹slam tarihinde Yüce Allah’›n kelam› ile Hz. Peygamber’in sözleri birbirinden ayr› tutulmufl ve Hz. Muhammed’in söz, fiil ve onaylamalar› (takrir) “sünnet” olarak adland›r›larak farkl› bir konuma yerlefltirilmifl, ona göre bir de¤erlendirmeye tabi tutulmufltur. Temel hadis kaynaklar›nda kay›tl› bulunan rivayetlere göre Hz. Peygamber, Kur’ân-› Kerim ayetleriyle kendi sözleri ve uygulamalar› aras›ndaki ayr›ma hayat› boyunca ayr› bir hassasiyet göstermifltir. Bu cümleden olarak o özellikle kendi sözleriyle (hadis) ayetlerin birbirine kar›flt›r›lmas›n› engellemek veya daha baflka sak›ncalara yol açmamak için sahabenin hadisleri yaz›l› olarak kayda geçirmelerine ilk zamanlar pek s›cak bakmam›fl, hatta karfl› ç›karak yasaklama yoluna dahi gitmifltir. Az da olsa Arap diline vak›f olanlar Kur’ân-› Kerim’in dili ve üslûbu ile hadislerin dili ve üslûbu aras›ndaki büyük ve derin farkl›l›¤› hemen keflfediverirler. Kur’ân-› Kerim Yüce Allah’›n ilahî bir hitab› ve tarihin belli bir kesitinde insanl›k âleminin gidiflat›na, tarihin ak›fl›na yönelik sözlü bir müdahalesi oldu¤u içindir ki, baz› araflt›rmac›lar “‹slâmiyet, Allah konufltu¤unda ortaya ç›km›fl bir dindir” fleklinde hakl› bir tespitte bulunmufllard›r. Bütün ‹slam kültürü, esas›n› flu tarihi gerçekten al›r ki, Allah Teala tarihin belli bir devresinde insano¤luna, insanlar›n konufltu¤u dille hitap etmifltir. Bu da Ulu Allah’›n sadece bir kitap göndermesi demek de¤il, bizzat Yüce Allah’›n konuflmas› demektir. ‹flte vahyin manas› budur. Bu yönüyle de vahiy birinci derecede dille alakal› ilahî bir olgudur.2 1 2 Emin el-Hûlî, Kur’an Tefsirinde Yeni Bir Metod, (trc. Mevlüt Güngör), Kur’an Kitapl›¤›, ‹stanbul 1995, 67-68. Toshihiko Izutsu, Kur’an’da Allah ve ‹nsan, (trc. Süleyman Atefl), Yeni Ufuklar Neflriyat, t.y, 143. Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 29 ‹slam inanc›na göre Kur’ân-› Kerim, Yüce Allah’›n insanl›¤a yönelik en son ve evrensel ça¤r›s›d›r. Hz. Peygamber yirmi küsur y›ll›k nübüvvet döneminde Yüce Allah’›n kendisine inzal etti¤i ilahi mesajlar› insanl›¤a tebli¤ ederek elçilik görevini bihakk›n yerine getirmifl, bundan sonra hem Yüce Allah, hem de Hz. Peygamber art›k susmufltur. Nübüvvet zincirinin son halkas›n›n da tamamlanmas›ndan sonra art›k tenzil dönemi kapanm›fl ve te’vil dönemi diye nitelendirilebilecek yeni bir evre bafllam›flt›r ki, bunun anlam› “art›k Allahu Teala ve Hz. Nebi insanlarla tüm inananlar› ba¤lay›c› tarzda ancak son ilahi kelam ve Hz. Nebi’nin sünneti arac›l›¤›yla konuflacak” demektir. Elinizdeki incelemede Kur’ân-› Kerim’in icaz›, fesahat ve belagat özellikleri ve onun kelâm-› ilahi oluflunu kan›tlayan edebî veya haricî deliller üzerinde durulmayacakt›r. Burada son ilahi kelâm›n Hz. Muhammed’in de¤il, aksine bizatihi ilahi bir kudretin müdahalesiyle ortaya ç›kt›¤›n› gösteren ayetlerin muhtevas›ndan hareketle bu kitab›n Hz. Muhammed taraf›ndan yaz›lmad›¤›n›n kan›t› say›labilecek dahilî deliller üzerinde durulacakt›r. Bu ba¤lamda ilahi kelam›n içinde yer alan içsel kan›tlar durumundaki Hz. Peygamber’e yönelik bir tak›m teselli edici, cesaretlendirici, teflvik edici, yer yer uyar›, azarlama ve tehdit içerikli ayetler ele al›narak bunlar›n Kur’ân-› Kerim’in ilahi kaynakl› oldu¤una delil teflkil etmesi üzerinde durulacakt›r. Kanaatimiz odur ki, Kur’ân-› Kerim’de Hz. Peygamber'e yönelik teselli edici, uyar›c›, paylay›c› ve yer yer de tekdir ve tehditler içeren ayetlerin varl›¤›, onun insani de¤il ilahi ve aflk›n bir boyuta sahip bir kitap oluflunun kan›t›d›r. Onun bu özelli¤i hem gayri Müslimlere hem de Müslümanlara yönelik son derece önemli mesajlar ihtiva etmektedir. Bu türdeki ayetler bir yandan onun bizatihi Hz. Muhammed’in eseri oldu¤unu iddia ve ispata çal›flan müsteflriklerin ve onlar gibi düflünenlerin iddialar›n›n ne kadar yersiz, tutars›z, mesnetsiz ve yanl›fl oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Öte taraftan da müminlere yönelik baz› iflaretler, uyar›lar, okunarak üzerinde düflünülüp ibret al›nmas› gereken önemli dersler içermektedir. Öyle ki, bu türdeki ayetler geçmiflte ve günümüzde Müslümanlar aras›nda abart›l› bir biçimde Hz. Peygamber'in befler üstü baz› vas›flara sahip oldu¤unu iddia edenlere de aç›k ve berrak bir biçimde cevaplar vermekte, Allah resulünün bir befler olarak hata yapabilece¤ini, yan›labilece¤ini ve bunun sonucunda Yüce Allah taraf›ndan azarlanabilece¤ini göstermektedir.3 Tabii bunlar onun ismet s›fat›na halel getirmemekte veya Allah’›n sevgili kulu (habîbullah) oluflunu ortadan kald›rma- 3 Konu ile ilgili çal›flmalar için bkz: Ali Galip Gezgin, Kur’an’da Hz. Peygamber’e Yap›lan Uyar›lar, Fakülte Kitâbevi, Isparta 2003; Salah Abdulfettah el-Halidî, I’tâbu’r-rasûl (s.) fi’l-Kur’an, DarulKalem, D›meflk 1425. 30 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ makta, yaln›zca sürekli olarak ilahi irflat, tevcih, murakabe ve terbiye alt›nda oldu¤unu göstermektedir. Konuyu yaklafl›k yirmi küsur y›ll›k bir dönemde olaylar›n geliflimine göre nazil olan Kur’ân-› Kerim ayetlerinin nüzul s›ras› ve nüzul sebeplerini dikkate alarak ifllemeye ve dolay›s›yla tahlil ve de¤erlendirmelerimizi tefsir ilminin ilgi alan› ve s›n›rlar› çerçevesinde ele almaya çaba gösterece¤iz. Konuyu bu flekilde nüzul s›ras› ve sürecine dayal› olarak inceleme yönteminin vahyin geliflim seyrini anlama ve ayetlerin ruhunu kavrama aç›s›ndan daha verimli ve yaral› sonuçlara ulaflmay› mümkün k›laca¤›n› düflünmekteyiz. 1- Hz. Peygamber’e Mekke Döneminde Yap›lan Uyar› ve Tehditler Hazreti Peygamber’e yönelik uyar›lar›n ilki, risaletinin oldukça erken dönmelerinde nazil olan sureler aras›nda yer alan Abese Suresi’nde anlat›lan Abdullah ‹bni Ümmü Mektum hadisesinde yaflanm›flt›r. Hz. Peygamber oldukça rasyonel gibi görünen bir gerekçeyle Mekke müflriklerinin en nüfuzlu ve en ileri gelen kabile reislerine ‹slam davetini ulaflt›rarak onlar arac›l›¤›yla daha baflar›l› olaca¤›n› ve Mekke toplumunun genifl bir kesimini nübüvveti konusunda ikna edebilece¤ini umuyordu. O s›rada yan›na gelen görme özürlü Abdullah ‹bn Ümmi Mektum’un talebine, daha sonra da ilgilenebilece¤i mülahazas›yla ilgisiz kalan ve somurtarak surat asan Hz. Nebi, hemen uyar›lm›fl ve yapt›¤› davran›fl›n yanl›fl oldu¤u ifade edilmifltir. Bu olay üzerine sosyal statüsü ve fiziki kusuru ne olursa olsun gelen bütün insanlara ilgi göstermesi istenmifl, eflrafa daha çok ilgi göstermeye yönelik ay›r›mc› davran›fl›n yanl›fl oldu¤u vurgulanarak bunu düzeltip bir daha tekrar etmemesi istenmifltir. Bu hadiseden sonra o da daha özenli ve titiz davranm›flt›r. “Somurttu ve döndü, çünkü ona a'mâ geldi. Ne bilirsin belki o temizlenecek? Veya ö¤üt belleyecek de o ö¤üt kendine fâyda verecek! Amma isti¤nâ edene gelince, sen onun sadâs›na özeniyorsun. Onun temizlenmemesinden sana ne! Ve amma sana can atarak gelen, haflyet duyarak gelmiflken, sen ondan tegafül ediyorsun. Hay›r hay›r! Zinhar, çünkü o bir tezkiredir! ‹mdi onu dileyen tezekkür etsin.” (Abese Suresi, 80/1-12)4 Görüldü¤ü üzere bu ayetlerde olay oldu¤u gibi tasvir edilmifl ve Hz. Peygamber’e yönelik önemli bir azarlama, paylama ve tekdirle birlikte bundan sonra daha dikkatli olmas› ve müsta¤ni, müstekbirlere de¤il haflyet duyanla- 4 Ayet mealleri k›smi tasarrufla Elmal›l› Hamdi Yaz›r ve Muhammed Esed’in eserlerinden al›nm›flt›r. Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 31 ra ilgi göstermesi baz›nda uyar›lar yap›lm›flt›r. Bu uyar›dan gerekli dersi alan Hz. Peygamber de daha sonra Abdullah ‹bn Ümmü Mektum yan›na her geldi¤inde “Rabbimin beni kendisi yüzünden azarlad›¤›/payla kifli Merhaba!” diyerek ona büyük bir ilgi ve alaka göstermifl, hatta s›rt›ndaki h›rkas›n› ç›kararak oturmas› için onun alt›na serecek kadar büyük bir teveccüh göstermifltir.5 Baz› tarihi kaynaklar Hz. Peygamber’in cihat amac›yla Medine d›fl›na ç›kt›¤›nda Abdullah ‹bn Ümmü Mektum’u iki kez Medine’ye kendi yerine vekil tayin etti¤ini de naklederler.6 Baz› ça¤dafl ‹slam bilginleri Hz. Peygamber’in bu tutumunu flu flekilde bir yorumla te’vil etme yoluna gitmifllerdir. “‹tâb vaki olan bütün bu durumlar gözden geçirilirse bunlar›n flundan ileri geldi¤i anlafl›l›r: Resulullah mübah olan iki ihtimal aras›nda kald›¤›nda, muhataplar›n›n hidayetine, yak›nlar›na merhamete ve düflmanlar›n›n kalplerini kazanmaya en müsait, kabal›ktan, kat›l›ktan ve dine flüphe getirmekten daha uzak olan› tercih etmifltir. Aç›k emir olmad›¤› için, bu mülahaza ile hatal› bir müçtehit veya evla olan› terk eden biri durumundad›r, yani mazur ve me’curdur. ‹nsanî mülahazalarla olmufl ve neticede en isabetli hükmü Allah göndermifl ve o da buna tabi olmufltur.”7 Hz. Peygamber, ‹slam davetini yayarken Mekke müflrikleri taraf›ndan envai çeflit taktiklerle, türlü manevralarla durdurulmaya, susturulmaya ve sindirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bafllang›çta pek ciddiye al›nmam›fl ve hem kendisiyle hem de ilk müminlerle alay edilmifltir. Daha sonra bunlar ifle yaramay›nca önünün kesilmesi için “flâir, mecnun, sihirbaz ve kâhin” gibi türlü ithamlarla küçümseme, y›pratma, y›ld›rma ve durdurma kampanyalar› aç›lm›flt›r ki, bu ithamlar›n hepsi Kur’ân-› Kerim’de tek tek say›larak müflriklere gerekli cevaplar verilmifltir. Örne¤in Mekke döneminin bafllar›nda inen bir surede Kur’ân-› Kerim’in kayna¤›n›n Allah oldu¤u, peygamberin ne flair, ne de kâhin olmad›¤›, dahas› Allah resulünün vahye en ufak bir müdahalesinin dahi olamayaca¤› vurgulanmakta, farz›muhal elçi kendine ait baz› sözleri Allah’a isnad etti¤i takdirde çok fliddetli ve feci bir biçimde cezaland›r›laca¤› tehdidi yer almaktad›r. "Bak›n, bu (Kur'an) gerçekten flerefli bir Elçi'nin (vahyedilmifl) sözüdür, ve o, inanmaya ne kadar az (e¤ilimli) olsan›z da bir flair sözü de¤ildir; ders almaya ne kadar 5 6 7 Celaluddin el-Mahallî, Tefsiru’l-Celaleyn, Ça¤r› Yay›nlar›, I, ‹stanbul, t.y., II, 255. Ebu Muhammed Hüseyin b. Mesud el-Ferra el-Bagavî, Mealimu’t-tenzil, Daru’l-Marife, I-IV, Beyrut 1992, V, 446; Carullah ez-Zamahflerî, Keflflâf, Daru’l-Kitabi’l-Arabi, I-IV, Beyrut 1987, IV, 701, el-Haf›z ‹bn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-a’zîm, Daru Kahraman, ‹stanbul 1985, VIII, 343 M. Abdullah D›raz, en-Nebe’u’l-a’zîm, Kahire 1969, 19; Suat Y›ld›r›m, Kur’an-› Kerim ve Kur’an ‹limlerine Girifl, Ensar Neflriyat, ‹stanbul 1989, 223. 32 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ az (haz›r olsan›z) da bir kahin sözü de de¤ildir: (O) bütün alemlerin Rabbinden bir vahiydir. fiimdi o, (kendisine bunu emanet etti¤imiz kifli,) kendi sözlerinden bir k›sm›n› bize isnat etmeye kalk›flsayd›, onu kuvvetle yakalar ve flah damar›n› keserdik. Hiç biriniz de onu koruyamazd›!" (Hakka Suresi, 69/40-47) Mekke müflriklerinin kesintisiz bir biçimde sürdürdükleri taktik manevralar›n hiçbiri tutmay›nca ve Müslümanlar›n say›s› giderek artmaya devam edince, bu kez Allah resulüyle uzlaflma ve deyim yerindeyse onu sat›n alma yoluna gitmeye çal›flm›fllard›r. Bir anlamda pazarl›k yoluyla ve servet teklif ederek Hz. Peygamber’i saf de¤ifltirmeye ça¤›rm›fllard›r. ‹flte bu taktik mücadeleler çerçevesinde ona daha yumuflak bir tav›rla muamele etmeye çal›flan ve kendisine mal ve servet teklifinde bulunarak sat›n almak isteyen müflriklerin yeni manevras›, hemen yeni bir ilahi uyar› ve müdahaleyle bertaraf edilmifl ve savuflturulmufltur: "Öyleyse yalanlayanlara itaat etme. Onlar istediler ki, sen yumuflak davranas›n da onlar da sana yumuflak davrans›nlar. fiunlar›n hiçbirine itaat etme! Yemin edip duran afla¤›l›k, herkesi k›nayan, söz götürüp getiren; hayra engel olan, sald›rgan, günahkâr; kaba, sonra da soysuz, alçak, mal ve o¤ullar sahibi olmufl diye yolunu flafl›rm›fl. Kendisine ayetlerimiz okundu¤u zaman: `Eskilerin masallar›' dedi. Biz yak›nda onun burnuna damga vuraca¤›z.” (Kalem Suresi, 68/9-15) Tefsir kaynaklar›nda yukar›daki ayetlerde nitelikleri anlat›lan adam›n Mekke müflriklerinin önde gelen isimlerinden Velid b. Mu¤ire oldu¤u ve onun Hz. Peygamber’e dininden dönmesi için büyük maddi yard›m ve servet teklifinde bulundu¤u belirtilir.8 Yine Müddessir Suresi’nde yer alan baz› ayetlerin de bu kiflinin davet karfl›s›nda tak›nd›¤› inatç› ve tahrifkâr tutumundan dolay› nazil oldu¤u nakledilir.9 ‹flte ‹slam davetinin Mekke dönemi boyunca yeni dinin sesini bo¤mak ve susturmak için duruma göre sertlik, kaba kuvvet ve fliddetin de dâhil oldu¤u her türlü yol denenmifltir. Bask› ve iflkenceler müminlerin durumuna ve sosyal statüsüne göre de¤iflirken, müflriklerin her biri de kendine özgü yöntemlerle türlü hile ve desiselere, iflkence ve öldürme de dâhil olmak üzere her türlü yola baflvurarak ‹slam daveti engellenmeye çal›flm›flt›r.10 Bask›, fliddet ve zorun yo¤unlaflt›¤› dönemlerde zaman zaman ümitsizli¤e ve y›lg›nl›¤a düflme ihtimali karfl›s›nda Yüce Allah, Hz. Peygamber’i ve müminleri sab›rl› olmaya ça¤›ran, teselli eden ve ö¤ütlerle morallerini yüksek Mukâtil b. Süleyman, Tefsîru Mukâtil b. Süleyman, (thk. Ahmed Ferid), Daru’l-Kütübü’l-‹lmiyye, I-III, Beyrut, 2003, III, 387. 9 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîru Mukâtil b. Süleyman, III, 414. 10 M. ‹zzet Derveze, Kur’an’a Göre Hz. Muhammed’in Hayat›, (trc. Mehmet Yolcu), Yönelifl Yay›nlar›, I-III, ‹stanbul 1989, II, 199-200. 8 Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 33 tutmaya çal›flan ayetler inzal etmifltir. Bu çerçevede Hz. Peygamber’e yönelik uyar› mahiyetinde de¤erlendirilebilecek ayetlerden birinin meali flöyledir: “Sen Rabbinin hükmünü sab›rla bekle. Bal›k Sahibi (Hz. Yunus) gibi olma! Hani o dertli dertli (öfkeye bo¤ulmufl ta) Rabbine niyaz etmiflti.” (Kalem Suresi, 68/48) Müfessirlerin beyan›na göre Ninova bölgesine peygamber olarak gönderilen Hz. Yunus sab›rs›zlanm›fl ve kavminin inkâr› karfl›s›nda hemen öfkeye kap›larak, mücadele konusunda sab›r ve sebat göstermedi¤i, öfkesine yenik düflerek yaflad›¤› bölgeyi izinsiz bir flekilde terk etti¤i için ilahi bir cezaya maruz kalarak bal›k taraf›ndan yutulmufltur.11 Fakat daha sonra “La ilâhe illâ ente subhâneke, innî küntü mine’z-zalimin” diye bafllayan ve kendisinin nefsine zulmetti¤ini belirterek ba¤›fllanma talebinde bulunan samimi tövbesi, içli ve yan›k niyaz› karfl›s›nda Yüce Allah onu affetmekle kalmam›fl içinde bulundu¤u zor durumdan da kurtarm›flt›r.12 Tekrar kavmine dönerek onlar›n küfürden tövbe ederek imana gelmelerini sa¤layan Hz. Yunus, davetinde baflar›l› olmufl ve böylece kavmi de onun ard›ndan piflmanl›k duyduklar› ve iman ederek tazarru ve niyazda bulunduklar› için helâk olmaktan kurtularak belli bir süre ilahi nimetlere mazhar olmufltur.13 ‹flte yüce Allah bu tarihi olay› anlatarak Hz. Peygamber’i uyarm›fl, müminlerle birlikte sab›r ve sebat göstermesini istemifl ve Hz. Yunus’un baflar›n›n kendisi için önemli bir örnek teflkil etmesini sa¤lam›flt›r. Mekke döneminde ‹slam davetinin zor zamanlar›nda Hz. Peygamber’e yönelik baflka teklif ve talepler de olmufltur. Bunlar aras›nda inkârc›lar›n Kur’ân-› Kerim’in toptan de¤ifltirilerek onun yerine baflka bir kitab›n getirilmesi veya ifllerine gelmeyen keyiflerini okflamayan baz› ayetlerin tebdil edilmesi önerisi de vard›r. Bu tür talepler karfl›s›nda Hz. Peygamber uyar›lm›fl ve müflriklere Kur’ân-› Kerim’in ilahi bir kelam oluflu ile ilgili aklî deliller ve mant›ki gerekçeler sunan ayetler nazil olmufltur.14 Bu ayetlerde ayr›ca ilahi 11 Ebu’s-Suûd Efendi, ‹rflâdu akli’s-selîm ilâ mezâyâ’l-Kitâbi’l-Kerim, Daru ‹hyâu’t-Turasi’l-Arabi, I-IX, Beyrut 1990, 176. 12 “Bal›k Sahibi de hani öfkelenerek gitmiflti de biz kendisini aslâ s›k›flt›rmay›z zannetmiflti. Derken zulmetler içinde «La ilahe illa ente subhaneke innî kuntu minez-zâlimîn» diye nidâ etti. Biz de duâs›n› kabul ile icabet ettik de, kendisini gamdan kurtard›k ve iflte mü'minleri böyle kurtar›r›z.” (Enbiya Suresi, 21/87-88) 13 Muhammed b. Cerir et-Taberî, Câmiu’l-beyân, Daru’l-Fikr, I-XXIX, Beyrut 1988, XI, 171; Muhammed b. Ali b. Muhammed fievkânî, Fethu’l-Kadîr, Matbaatu Mustafa el-Babi el-Halebî, M›s›r 1964, II, 474; Ebu’s-Suûd Efendi, ‹rflâdu akli’s-selim ilâ mezâyâ’l-Kitâbi’l-Kerim, I, 176; el-‹mam el-Kufleyrî, Letâifu’l-iflârât, el-Hey’etu’l-M›sriyye, 1981, II, 116; ‹bn Cüzey el-Kelbî, Kitâbu’t-teshîl li ulûmi’t-tenzîl, Daru’l-kitâbi’l-Arabî, I-II, Beyrut 1983, II, 99; Muhammed Ali es-Sabûnî, Safvetu’t-tefâsîr, Dersaadet, I-III, t.y., I, 598. 14 Elmal›l› M. Hamdi Yaz›r, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neflriyat, I-IX, ‹stanbul 1979, IV, 26882689. 34 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ kelam konusunda onun asla bir tasarrufunun olamayaca¤›, buna cüret edemeyece¤i ve asi konumuna düflemeyece¤i, dahas› olmayan bir fleyi varm›fl gibi göstererek Allah’a karfl› müfteri durumuna düflmesinin de mümkün olmad›¤› ifade edilmifltir. “Böyle iken âyetlerimiz birer beyyine olarak karfl›lar›nda okundu¤u zaman Biz’e kavuflmay› arzu etmeyenler «Bundan baflka bir Kur'an getir veya bunu de¤ifltir» dediler. De ki: “Onu kendili¤imden de¤ifltirmek benim için olacak fley de¤ildir! Ben ancak bana vahyolunana ittiba ederim; ben, Rabbime isyan edersem flüphesiz büyük bir günün azâb›ndan korkar›m.” De ki: “E¤er Allah dileseydi ben onu size okumazd›m, hiç bir suretle de size onu bildirmezdi. Bilirsiniz ki ben sizin içinizde bundan evvel bir ömür durdum, art›k bir kere akl›n›za müracaat etmez misiniz? Art›k bir yalan› Allah’a iftira eden veya onun âyetlerine yalan diyenden daha zâlim kim olabilir? fiüphe yok ki mücrimler, felâh bulmaz!” (Yunus Suresi, 10/15-17) Yukar›daki ayetlerle ayn› muhtevaya sahip baflka ayetler de vard›r. Dolay›s›yla Hz. Muhammed’den Kur’ân-› Kerim’in de¤ifltirerek onun yerine baflka ayetler getirmesini istemek bofl ve saçma bir talep olmaktan öte bir anlam tafl›maz. Çünkü son tahlilde Hz. Muhammed de kendisine inen ayetleri kabullenmek ve onlara iman ederek gere¤ini yerine getirmekle mükellef bir arac› ve elçiden baflka bir fley de¤ildir. “Bir de “Ona Rabbinden bambaflka bir ayet indirilse ya!” diyorlar. Sen de, de ki: “Gayb ancak Allah’a mahsus, intizar edin ben de sizinle beraber muntaz›r olanlardan›m.” (Yunus Suresi, 10/20) Kur’ân-› Kerim’in gerek Mekke gerekse Medine döneminde nazil olan ayetlerinde Müminlerle birlikte Hz. Peygamber’in kendisinin de bizzat Rabbinden indirilen ayetlere iman etti¤i vurgulanm›flt›r. Dolay›s›yla Hz. Peygamber ilahi mesaj›n mübeflfliri, münziri ve mübelli¤i oldu¤u gibi, ayn› zamanda muhatab› ve sorumlusudur da. Hz. Nebi, bir yandan insanlara ilahi buyruklar› oldu¤u gibi iletme göreviyle mükellef iken, di¤er yandan da onlar› kendi hayat›na tatbik etmekle sorumludur. Bu ba¤lamda muhtelif ayetlerde kendisine vahyedilen ilahi buyruklar konusunda onun asla bir tereddüt ve kuflkuya düflmemesi uyar›s› yap›larak, Allah’›n ayetlerini tekzip etme gibi büyük bir cürüm ifllememesi ikaz ve ihtar› yap›lm›flt›r. “fiimdi flu sana indirdi¤imiz fleylerde bilfarz flüphe edecek olursan senden evvel kitap okuyanlara sor. Kasem olsun ki sana Rabbinden hak geldi!! Sak›n flüphe edenlerden olma!! Ve sak›n Allah’›n ayetlerini tekzip edenlerden olma ki, hüsrâna düflenlerden olmayas›n.” (Yunus, 10/94-95) Baz› müfessirler bu türdeki ayetlerde hitab›n Hz. Peygamber’e yönelik tekid ve takviye ba¤lam›nda bir ihtar oldu¤unu, onunla beraber müminlerin de Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 35 murad edildi¤ini beyan ederler.15 Bu türdeki uyar› ayetleri, Kur’ân-› Kerim’in Hz. Peygamber’in de¤il, aflk›n bir kuvvet ve kudretin eseri oldu¤unun en bariz kan›tlar› durumundad›r. Mekke döneminde nazil olan baflka ayetlerde Hz. Muhammed’in daha önce nübüvvet gibi bir tasar›s› veya beklentisi, bu yönde bir ümit veya arzusunun olmad›¤› belirtilir. Devam›nda da kâfirlere arka ç›kma veya destek olma gibi bir hata ifllememesi, Allah’›n ayetleri konusunda dikkatli davranarak müflriklerin çevirecekleri bir tak›m yeni numaralar karfl›s›nda dikkatli ve uyan›k olmas› uyar›s› yap›lmaktad›r. “Sen, sana kitap indirilece¤ini ümit eder de¤ildin, fakat Rabbinden bir rahmet. O halde sak›n kâfirlere zahîr olma! Ve sak›n sana indirildikten sonra Allah’›n ayetlerinden seni çevirmesinler, hemen Rabbine davet et ve sak›n müflriklerden olma!” (Kasas Suresi, 28/86) Rivayetlere göre yine davetin Mekke döneminde müflrikler de¤iflik entrikalar peflinde koflmay› sürdürmüfl, müminlerle ve yeni dinin elçisi ile bir tak›m uzlaflma aray›fllar› içine girmifl ve bu çerçevede Hz. Peygamber’den baz› tavizler koparmak istemifllerdir. Allah resulü de yine kendi mülahazas›yla de¤erlendirmesini yaparak bu isteklerin baz›lar›n› karfl›lamay› makul bulmufl ve onlara baz› ödünler vermeyi düflünmüfl, sonuçta onlar›n isteklerine meyleder gibi olmufltur. Bunun üzerin de Cenab-› Hak hemen kendisini uyarm›fl ve bu çerçevede çok ciddi uyar› ve tehditler içeren flu ayetler nazil olmufltur.16 15 Baz› müfessirler ise burada hitap peygambere olsa da murad›n müminler oldu¤unu görüflünü tercih ederek, peygamberin murad edilmifl oldu¤u fleklindeki anlay›fl› zay›f bir görüfl olarak ‘kîle’ lafz›yla zikrederler. Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’an, Daru’l-Kütübü’l-‹lmiyye, I-XI, Beyrut 1988, VIII, 244; ‹bn Cüzey el-Kelbî, Kitâbu’t-teshîl li Ulûmi’t-tenzîl, II, 99. ez-Zamahflerî gibi baz› müfessirler, burada “varsayal›m ki” fleklinde bir takdirin ve temsili bir anlat›m›n oldu¤unu kabul etmektedir. Bkz. ez-Zamahflerî, Keflflâf, Daru’l-Marife, I-IV, Beyrut t.y., II, 203; Elmal›l› Hamdi Yaz›r, Hak Dini Kur’an Dili, IV, 2744. Kufleyrî gibi baz› tasavvuf ehli müfessirler ise bu ayetleri Hz. Peygamber’in flüpheye düflmedi¤i, dolay›s›yla kavmini korkutma ve ürkütmeye yönelik bir hitap olarak anlam›fllard›r. el-‹mam el-Kufleyrî, Letâifu’l-iflârât, (thk. ‹brahim Besyunî), el-Hey’etu’l-M›ssriyyetu’l-Amme, I-III, y.y., 1981, II, 115. 16 Bu ayetlerin nüzulü konusunda farkl› görüfller vard›r. 1- Bir görüfle göre Hz. Muhammed ‘Hacer-i Esved’i selamlamak istedi¤inde Kureyflliler ona engel olmufl ve “Gelip bizim tanr›lar›m›za el sürmedikçe b›rakmay›z” demifllerdir. Peygamber’in gönlünden de böyle bir düflünce geçince, bu ayetler nazil olmufltur. (Kâd› Beydâvî, Envâru’t-tenzîl ve esrâru’t-te’vîl, Matbaatu Mustafa el-Babi el-Halebî, I-II, M›s›r, t.y, I, 593.) 2- ‹kinci bir rivayete göre müflrikler tanr›lar›n› and›¤› ve baz› tavizler verdi¤i takdirde Hz. Peygamber’e tabi olacaklar›n› söylediler. Hz. Peygamber’in içinden de onlar›n önerilerini yapmak geçince bu ayetler indi. (Abdurrezzak b. Hemmam, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azîz, Daru’l-Marife, I-II, Beyrut 1991, I, 325-326; Süleyman Atefl, Yüce Kur’an’›n Ça¤dafl Tefsiri, I-XII, Yeni Ufuklar Neflriyat, t.y., V, 237) 3- ‹bn Abbas’tan nakledildi¤ine göre de Sakif heyeti Hz. Peygamber’e gelerek ondan çeflitli isteklerde bulunmufllard›. ‹s- 36 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ “Az daha seni bile, sana vahyetti¤imizden gayrisini bize karfl› iftira edesin diye fitneye düflüreceklerdi ve o takdirde seni halîl ittihaz edeceklerdi. Ve e¤er biz sana sebat vermemifl olsayd›k, sen onlara az bir fley meylede yazd›nd›. Ve o takdirde biz sana muhakkak hayat›n da katmerli, memat›n da katmerli ac›s›n› tatt›r›rd›k. Son- ra bize karfl› kendin için hiç bir yard›mc› da bulamazd›n.” (‹srâ Suresi, 17/73-75.) Görüldü¤ü üzere bu ayetlerde Hz. Peygambere hem dünyada hem de ahirette katmerli bir azab›n tatt›r›laca¤› noktas›nda çok ciddi bir uyar› ve hatta tehdit yöneltilmifltir. Ayn› surede bu minval üzere yukar›dan bir uyar› ve emir mahiyetinde nazil olmufl, vahiy konusunda Hz. Nebi’nin hiçbir dahlilin bulunamayaca¤›n› ifade eden benzeri ayetler de bulunmaktad›r. Söz konusu ayetlerden bir di¤erinin meali flöyledir: “Celâlim hakk› için dilersek sana vahyetti¤imizi de tamamen gideriveririz, sonra bize karfl› kendine bir vekîl de bulamazs›n.” (‹sra Suresi, 17/86.) Hz. Peygamber’in mücadelesini püskürtmede ve ‹slam davetinin ça¤r›s›n› susturmada baflar›l› olamayan müflrikler bu defa ondan olmad›k gerekçelerle türlü ak›l d›fl› isteklerde bulunmaya, ayetleri kendisinin uydurdu¤unu iddia etme¤e, mucize getiremedi¤ini ileri sürerek böylece onun aciz oldu¤unu ve dolay›s›yla peygamber olmad›¤›n› ispata çal›flm›fllard›r. Do¤al olarak bu tür istekler Hz. Peygamber’in can›n› s›kmakta ve onu üzmekteydi. ‹flte bu noktada da Cenâb-› Hak duruma müdahil olmakta ve hem müflriklere cevaplar içeren, hem de Hz. Nebi’ye ikaz ve uyar›lar ihtiva eden ayetler indirmifltir. “fiimdi ihtimal ki sen “Ona bir hazine indirilse ya! Veya beraberindeki bir Melek gelse ya!» diyorlar diye gö¤sün daralarak sana vahyolunan›n baz›s›n› bu sebeple terk edecek olursun. Fakat sen s›rf bir uyar›c›s›n! Allah ise her fleye karfl› vekildir. Yoksa “Onu kendi uydurdu” mu diyorlar? Öyle ise de: “Haydin onun gibi uydurma on sûre getirin, Allah’tan baflka gücünüzün yetti¤ini de ça¤›r›n, e¤er do¤ru söylüyorsan›z bunu yapars›n›z!” Yok e¤er bunun üzerine size cevap veremedilerse art›k bilin ki, o ancak Allah’›n ilmiyle indirilmifltir ve ondan baflka ilâh yoktur, nas›l art›k teslim ediyor, Müslüman oluyorsunuz de¤il mi?” (Hud Suresi,11/12–14) Hz. Peygamber’den olmad›k isteklerde bulunan ve karalama kampanyalar› düzenleyerek her türlü yolla mücadeleyi akîm k›lmaya çal›flan müflriklerin bu itham ve iftiralar›, Hz. Nebi’nin yüre¤ini incitmekte, içini burkmakta ve tekleri aras›nda putlar› Lat’a bir y›l dokunmamas›, kendi vadilerinin Mekke vadisi gibi Harem bölgesi yap›lmas›, Araplara karfl› kendi üstünlüklerinin tan›nmas›, namazdan muaf k›l›nmalar›, faiz almalar›na izin berilmesi bulunmaktayd›. Hz. Peygamber bu istekler karfl›s›nda susunca bu ayetler nazil olmufltur. (Rivayet için bkz. Mukâtil b. Süleyman, Tefsîru Mukâtil b. Süleyman, II, 266-267; ‹bn Vehb ed-Dîneverî, el-Vad›h fi tefsiri’l-Kur’anil-Kerim, (thk. Ahmed Ferid), Daru’l-Kütübi’l-‹lmiyye, I-II, Beyrut, 2003, I, 461; Kâd› Beydâvî, I, 593.) Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 37 onu inciterek derinden yaralamaktayd›. ‹flte bu gibi durumlarda da Yüce Kudret devreye girerek bir yandan Hz. Peygamber’i dikkatli olmas› noktas›nda uyar›rken öte yandan da teskin ve teselli etmekteydi. Ona geçmifl peygamberlerin de benzer s›k›nt›lara maruz kald›¤›n› belirterek sab›rl› olmas›n› tavsiye etmekteydi. Dahas› bu noktada onun vahiy konusunda yapacak bir fleyi olmad›¤› uyar›s›n› da yaparak Kur’ân-› Kerim’in kayna¤›n›n Yüce Allah oldu¤unu üzerine basa basa vurgulamaktayd›. “Celâlim hakk› için biliyoruz ki söyledikleri lâf seni cidden incitiyor. Mâmâfih onlar›n ‘yalanc›’ dedikleri sen de¤ilsin. Lâkin zalimler Allah’›n âyetlerine cehudluk ediyorlar! Celâlîm hakk› için senden önce gönderilen Peygamberler tekzip olundu da, tekzip ve ezâ edilmelerine karfl› sabrettiler, nihayet kendilerine yard›m›m›z geldi. Öyle ya Allah’›n kelimât› vaadini de¤ifltirebilecek hiç bir kuvvet yoktur. Alimallah sana mürselîn k›ssalar›ndan haber de geldi. E¤er onlar›n omuz dönmeleri sana pek a¤›r geliyorsa haydi kendi kendine yerin dibine inecek bir baca veya göklere ç›kacak bir merdiven aray›p da onlara bambaflka bir âyet getirme¤e gücün yetti¤i takdirde hiç durma! Allah dilemifl olsa idi elbette onlar› hidayet üzere toplard›, o halde sak›n cahillerden olma.” (En’am Suresi, 6/33-35) Bu ba¤lamda nazil olan ayetlerde Hz. Peygamber’den onlar›n isteklerini yerine getirme gücüne sahip tabiatüstü güçlere sahip bir süper güç olmad›¤›n› söylemesi de istenmekteydi. Bu türdeki ayetlerde onun da di¤er insanlar gibi bir befler oldu¤u uyar›s› yap›lmakta dolay›s›yla dileyenin iman etmesi, dileyenin de inkâr etmesi istenmekteydi. Nihayetinde -sonucuna katland›ktan sonra- insanlar her türlü seçimi yapmakta özgür yarat›lm›fl varl›klard›r. “De ki: “Ben size Allah’›n hazineleri benim yan›mdad›r” demem; “gayb› da bilmem.” Size “Ben Melekim” de demem. “Ben ancak bana verilen vahye ittiba ederim.” De ki: “Kör, görenle bir olur mu? Art›k bir düflünmez misiniz?” (6/En’am Suresi, 50) Akla hayale gelmeyecek her türlü yolu deneyerek ‹slam’›n sesini bo¤maya çal›flan müflriklerin ileri gelenleri, kendilerini di¤erlerinden üstün gören ve ayr›cal›kl› oldu¤una inan mütekebbirler s›n›f›, Hz. Peygamber’den yan›ndaki zay›f, güçsüz ve yoksul kimseleri, eski kölelerden ve alt tabakaya mensup kimselerden uzak durmas› flart›yla ‹slam’› kabul etmeyi düflünebileceklerini bildirmifllerdir. Hazreti Peygamber bu talebi an›nda reddetmifltir.17 Bunun üzerine Cenab-› Hak t›pk› Abdullah ‹bn Ümmü Mektup olay›nda oldu¤u gibi Hz. Peygamber’i ve onun flahs›nda bütün ‹slam takipçilerini uyarm›fl ve deyim yerindeyse böyle bir fleyi hiçbir dönemde akl›n›zdan bile geçirmeyin denilecek tarzda de¤iflmez ahlakî ö¤ütler içeren ayetler inzal etmifltir. 17 Muhammed Esed, Kur’an Mesaj›, 234. 38 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ “Ve öyle Rablerinin cemalini istiyerek sabah, akflam ona dua edenleri yan›ndan kovay›m deme! Sana onlar›n hesab›ndan sorumlu de¤ilsin, t›pk› onlar›n da hiçbir flekilde senden sorumlu olmad›klar› gibi. Bu nedenle onlar› kovma hakk›na sahip de¤ilsin, yoksa zalimlerden olursun!” (En’âm Suresi, 6/52) Risalet görevini yapma konusunda son derece istekli, özverili ve her türlü fedakârl›¤a haz›r olan Allah Resulü, baflar›s›z oldu¤u durumlarda son derece mahzun olmakta ve çaresizli¤i karfl›s›nda içten içe kendini paralamaktayd›. Bu gibi durumlarda da yine Yüce Allah onu teskin etmekte, kalbine sükûnet bahflederek onu sab›rl› olmaya ve kendine s›¤›nmaya ça¤›rmaktad›r. “fiimdi bu söze inanmazlarsa belki arkalar›ndan esef ile kendini üzeceksin.” (Kehf Suresi, 18/6) “Öyle de ve Rabbinden sana vahyolunan› tilâvet eyle, onun kelimelerini tebdil edecek yoktur ve ondan baflka bir penah bulamazs›n.” (Kehf Suresi, 18/28) Gönderdi¤i dinin ve indirdi¤i kitab›n sahibi bu dini kemale erdirece¤ini, kafirler istemese de nurunu tamamlayaca¤›n› vaadetmekte ve kelami ilahisini her türlü fleytani müdahaleye karfl› koruyaca¤›n› belirtmektedir. Bu noktada Allah resulünü sab›rl› ve kararl› olmaya, azimli olmaya teflvik ederek telafla kap›lmadan yoluna devam etmesini istemekteydi. Bu ba¤lamda elçisine flöyle bir uyar› yapmaktayd›. “Sabret, sabr›n da ancak Allah’›n inayetiyledir ve onlara karfl› mahzun olma, yapt›klar› mekirden telâfl da etme.” (Nahl Suresi, 16/127) Meyveler sab›rla olgunlafl›rm›fl, azmin elinden de hiçbir fley kurtulmazm›fl fehvas›nca Allah resülü her türlü entrikaya, bask›, fliddet ve y›ld›rmaya ra¤men baflar›l› olmufl ve ‹slamiyet’i yaln›zca Mekke halk›na de¤il Medine’den gelen bir gruba da tebli¤ etmek suretiyle onlar›n iman etmelerine de vesile olmufltur. Böylece Mekke’de bunalan ve nefes almakta zorluk çeken müminler kendilerine yeni bir yurt bularak oraya hicret etmeye bafllam›fllard›r. Mekke’de kalarak davas›n› ayn› azim ve kararl›l›kla sürdüren Allah resulünü durdurmakta ve ‹slam’›n sesini bo¤makta baflar›s›z olan Mekke müflrikleri, Daru’n-Nedve denilen merkezde bir araya gelerek son çare olarak Hz. Peygamber’in Mekke’den sürülmesi veya öldürülmesi seçeneklerini tart›flm›fl ve nihayetinde onu öldürülerek ortadan kald›r›lmas› karar›n› alm›fllard›r.18 Bu durumu Hz. Peygamber’e haber veren yüce Allah onun da Mekke’den Medine’ye hicret etmesine izin vermifl ve o da sad›k dostu Hz. Ebubekir’e du- 18 "Hani bir vakit de o kâfirler seni tutup ba¤lamalar› veya öldürmeleri veya sürüp ç›karmalar› için sana tuzak kuruyorlard›, onlar tuzak kurarlarken Allah da karfl›l›¤›n› kuruyordu, öyle ya Allah tuzaklar›n hay›rl›s›n› kurar!” (Enfâl Suresi, 8/30) Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 39 rumu haber vererek beraber hicret etme teklifini götürmüfltür. Geceleyin gizlice buluflarak birlikte hicret etmeyi kararlaflt›ran iki dost, hemen gerekli haz›rl›klar› yapm›fllard›r. Allah Resulü gece yata¤›na Hz. Ali’yi yat›rd›ktan sonra sad›k dostu ile buluflup Mekke’den Medine’ye hicret etmifltir. Ertesi gün durumdan haberdar olan Mekke müflriklerinin arama ve yakalama konusundaki bütün çabalar› baflar›s›zl›kla sonuçlanm›fl ve sonuçta hicret gerçekleflerek yeni flehir onun nuruyla ayd›nlan›p Yesrip’ten Medine-i Münevvere’ye dönüflmüfltür. 2- Hz. Peygamber’e Medine Döneminde Yap›lan Uyar› ve Tehditler Davetin Medine dönemi do¤al olarak cemaat ve toplum olmaktan kurumlaflmaya ve site devleti olmaya geçifl dönemidir. Bu yeni site devletinde önce yepyeni bir mescit infla edilmifl, Medine’li Ensar’la, Mekke’den gelen Muhacirler aras›nda dostluk ve kardefllik ba¤lar› kurulmufl, flehirde yaflayan Ehl-i Kitap mensuplar›yla karfl›l›kl› anlay›fl ve hoflgörü esas›na dayal› Medine sözleflmesi imzalanm›fl ve bir yandan da ‹slam daveti h›zla yay›lmaya devam etmifltir. ‹slam davetinin Medine dönemi yaklafl›k on y›l sürmüfl ve bu on y›l içerisinde nazil olan ayetlerde de Kur’ân-› Kerim’in ilahi kelam oldu¤unu ispatlar tarzda Hz. Peygamber’e yönelik kimi uyar›lar ve zaman zaman tenkit, tekdir ve tehditler içeren ayetler nazil olmaya devam etmifltir. Kur’ân-› Kerim’in ilahi bir kelam oluflunu ispat ba¤lam›nda de¤erlendirdi¤imiz Medine döneminde nazil olan sure ve ayetlerdeki Hz. Peygamber’e yönelik uyar› ve tehditler, yapt›¤› baz› tasarruflarda hata etti¤ine ve bunlar› düzeltmesi gerekti¤ine dair ihtar ve düzeltme içerikli sure ve ayetler, nüzul sebepleri ve içerdi¤i konular bak›m›ndan Mekke dönemindekilere göre biraz farkl›l›k arzetmeye bafllam›flt›r. Bu dönemde nazil olan ayetlerde daha çok Hz. Peygamber’in yapt›¤› bir tak›m uygulamalar›n yanl›fl oldu¤u belirtilmifl, y›k›lmas› gereken kimi cahili adetleri y›kma konusunda cesur davranmas› istenmifltir. Özelikle devletleflme süreciyle Medine toplumunda münaf›klar denilen ve gerçekte inanmad›¤› halde çeflitli gerekçelerle inanm›fl gibi görünen bir zümre ortaya ç›km›flt›r. Ayr›ca Medine’de Ben-i Kaynuka, Ben-i Nadir ve Ben-i Kureyza’dan müteflekkil bir Yahudi toplulu¤u bulunmaktayd›. ‹flte Hz. Peygamber’den gerek münaf›klar›n gerekse Yahudilerin kimi giriflimleri konusunda dikkatli olmas› istenmifl ve onlarla iliflkileri düzenlerken yapt›¤› baz› içtihat ve de¤erlendirme hatalar›yla ilgili ikaz ve ihtarlar yap›lm›flt›r. Bu türdeki uyar› ve tenkitleri Medine döneminin ilk y›llar›nda nazil olan surelerin bafl›nda gelen Bakara, Enfal ve Al-i ‹mran sureleri kadar daha sonraki dönemlerde nazil olan Ahzab, Maide ve Tevbe suresi gibi geç dönem Medenî surelerde de görmek mümkündür. 40 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ Kur’ân-› Kerim’in Mekke dönemi kadar Medine döneminde nazil olan surelerinde de müteaddit defalar Allah resulünün içtihatlar›nda hata etti¤ini bildiren ve onu uyaran ayetler yer al›r. Hatta baz› konularda Hz. Ömer’in görüfl ve önerileri do¤rultusunda, onun kanaatinin hakl› oldu¤unu destekler mahiyette ayetler nazil olmufltur. Kaynaklarda bunlar “muvâfakât-› Ömer” olarak adland›r›lmaktad›r ki, Celaleddin es-Suyûtî (ö.911/1505) baz› alimlerin bunlar›n say›s›n› yirmiye kadar ç›kard›klar›n› nakletmekte ve eserinde bunlar› tek tek s›ralamaktad›r.19 Rivayete göre Allah resulü hicretten sonra ‹slam henüz kökleflmeden kazand›¤› ilk savafl sonucunda ele geçirdi¤i Bedir esirlerine nas›l muamele etmesi gerekti¤i konusunda ashab›na dan›flm›fl ve Hz. Ömer’in öldürme teklifine pek s›cak bakmam›flt›r. Hz. Ebubekir’in ve di¤er sahabîlerin önerdi¤i fikre uyarak onlar› fidye karfl›l›¤›nda serbest b›rakma karar›n› alm›flt›r.20 Bunun üzerine indirilen ayetlerde hiçbir peygamberin küfrü kahredip, ‹slam’› kesin olarak güçlendirecek flekilde hak kuvvetinin istikrar›n› temin etmeden, Allah düflmanlar›n› iyice k›r›p kuvvetlerini kesinceye kadar esir tutmakla ifltigal etmesinin meflru bir hareket olmad›¤› uyar›s› yap›lm›flt›r.21 “Hiç bir Peygamber için Arzda a¤›r basmad›kça esirleri olmak do¤ru de¤ildir. Siz, Dünya nimetini istiyorsunuz Allah ise Âhireti kazanman›z› diliyor ve Allah azîzdir, hakîmdir. E¤er Allah’tan bir yaz› geçmifl olmasa idi, ald›¤›n›z fidyeden dolay› size mutlak büyük bir azap dokunurdu. O halde savaflta ele geçirdi¤iniz fleyler içinden helal olanlar› kullan›n ve takva sahibi olun. Allah çok esirgeyen gerçek ba¤›fllay›c›d›r.” (Enfâl Suresi, 8/67-69) Yukar›daki ayetlerde Allah resulüne önce esirler konusunda yapt›¤› hata bildirilip fliddetli bir tarzda reddolunuyor, ancak hemen akabinde de onun bu uygulamas› kabul edilip Allah resulünün gönlü de al›n›yor, bu tutum daha sonra bir kural haline getiriliyor.22 Müfessir, ‹bn Kesîr (ö.774/1372) tefsirinde esirler konusundaki hükmün uleman›n cumhuruna göre flu flekilde sabit 19 Celaleddin es-Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, (thk. ‹brahim Ebyarî), Daru’l-Kalem, Beyrut 1986, 137. Suyûtî’nin nakletti¤i üzere Buhârî ve Müslim’in tahricine göre Hz. Ömer: “Üç meselede Rabbime muvafakat ettim” demifltir. “Ey Allah’›n Resulü Makam-› ‹brahim’de bir namazgâh edinsen” dedim, “Makam-› ‹brahim’de bir namazgâh edinin” (Bakara, 2/125) ayeti nazil oldu. “Ey Allah’›n Resulü senin kad›nlar›n›n yan›na iyiler de kötüler de giriyor, onlara örtünmelerini emretsen” dedim, hicab ayeti nazil oldu. Allah resulünün kad›nlar› k›skançl›k (gayret) gösterince “Umulur ki, o sizi boflarsa Rabbi onu sizden daha hay›rl›larla de¤ifltirir” dedim. Ayet de aynen bu flekilde nazil oldu. (Tahrim, 66/5) demifltir.” Suyûtî bunlara ilaveten di¤er muvafakâtlar› da naklederek yirmi muvafakat›n tamam›n› nakletmektedir. Bkz: Celaleddin es-Suyûtî, 137-138. 20 el-Hâf›z ‹bn Kesir, IV, 32. 21 Elmal›l› M. Hamdi Yaz›r, IV, 2432. 22 Suat Y›ld›r›m, 218-219. Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 41 oldu¤unu bildirmektedir: Buna göre imam esirlerle ilgili uygulama konusunda muhayyerdir. Dilerse Ben-i Kureyzâ olay›nda oldu¤u gibi öldürmeye; dilerse mal veya esir karfl›l›¤›nda fidye ile serbest b›rakmaya; isterse kölelefltirmeye de karar verebilir. Bunun ‹mam-› fiafiî ile âlimlerden bir grubun kanaati oldu¤unu belirten ‹bn Kesir, bu konuda müçtehit âlimler aras›nda ihtilaf oldu¤unu söyleyip f›k›h kaynaklar›na müracaat etmeyi önermektedir.23 Medine döneminin ilk y›llar›nda nazil olan Al-i ‹mran Suresi’ndeki bir ayette de yine Allah Resulü’nün vahiy konusunda elinden hiç bir fleyin gelmeyece¤i uyar›s› yap›lmaktad›r. Rivayete göre Allah Resulü, Uhut Savafl›’nda bir diflinin k›r›lmas›na ve yaralanmas›na sebep olan, flehit düflen amcas› Hz. Hamza’n›n cesedine müsle yapan kâfirlere veya ‹slam muhaliflerine beddua etmek isteyince flu ayet-i kerime nazil olmufltur.24 “Allah’›n onlar›n tevbelerini kabul etmesine yahut onlar› cezaland›rmas›na karar vermesi senin iflin de¤ildir [Ey Peygamber!] Çünkü onlar zalimlerin tâ kendileridir.” (Al-i ‹mrân Suresi, 3/128) Elmal›l› merhumun beyan›na göre bu ayetin uyar›s› fludur ki, baflkalar› flöyle dursun sen bile hiçbir emre, hiçbir hükme malik de¤ilsin. Allah’›n emri olmay›nca kâfirlere veya muhaliflere hiçbir fley yapamazs›n.25 Hz. Peygamber’e yönelik uyar› ve ihtarlar›n yap›ld›¤› bir di¤er sure de hicrî beflinci y›l›n sonlar›na do¤ru nazil olan ve ad›n› bu y›lda meydana gelen kabileler savafl›ndan alan Ahzâb Suresi’nde yer almaktad›r.26 Bu suredeki baz› ayetler öncelikle ‹slam öncesi toplumda kökleflmifl bir vaziyette bulunan ve ‹slam sonras›nda da varl›¤›n› sürdüren baz› cahilî adetlerin y›k›lmas›n› hedefler. Bu çerçevede Ahzab Suresi, Hz. Peygamber’in flahsî ahvalini, ailesiyle olan iliflkilerini ve yaln›zca onun eflleri için geçerli olan davran›fl kurallar›n› da konu edinir. Bu nedenle sure Hz. Peygamber’e ve onun flahs›nda da tüm müminlere yönelik uyar› mahiyetinde bir giriflle bafllamaktad›r: “Ey o Peygamber! Allah’tan kork ve kâfirlere, münaf›klara itaat etme, muhakkak ki Allah alîmdir, hakîmdir. Ve Rabbinden sana ne vahyolunuyorsa onun ard›nca git, muhakkak ki Allah ne yaparsan›z haberdard›r. Ve Allah’a tevekkül (i'timat) k›l ki, vekîl olarak Allah yeter.” (Ahzâb Suresi, 33/1-3) 23 el-Hâf›z ‹bn Kesir, IV, 35. 24 Ebu Muhammed Hüseyin b. Mesud el-Ferra el-Bagavî, I, 350, el-Ba¤avî bu ayetin sebe-i nüzulu hakk›nda ikinci bir rivayet daha nakleder ki, o da hicretin dördüncü y›l›nda Bir-i Maûne’de yetmifl kurray› öldüren insanlara -namazlardan sonra- beddua etmesi hadisesidir. Ebu Muhammed Hüseyin b. Mesud el-Ferra el-Bagavî, I, 349-350. 25 Elmal›l› Hamdi Yaz›r, II, 1172. 26 Muhammed Esed, 849. 42 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ Daha Hz. Muhammed peygamber olmadan önce ilk efli Hz. Hatice kendisine çocuk yaflta esir al›narak Mekke’de sat›lan, Kuzey Arabistan kabilelerinden Benî Kelb’e mensup olan Zeyd b. Harise isimli genç bir köle hediye etmiflti. Hz. Muhammed de çocu¤u al›r almaz özgürlü¤üne kavuflturmufl ve bir süre sonra da evlatl›¤› yapm›flt›. Hz. Zeyd de ‹slamiyet’i ilk kabul eden azatl› köleler aras›nda yer alm›flt›. Y›llar sonra bir kölenin yahut özgürlü¤üne kavuflmufl eski bir kölenin ‘özgür do¤mufl’ bir kad›nla evlenmesi hususunda eski Arap toplumunda mevcut olan köhneleflmifl önyarg›lar› k›rmak için Hz. Peygamber, Zeyd’i kendi öz halas›n›n k›z› Zeynep binti Cahfl ile evlenmeye ikna etti. Zeyneb binti Cahfl, Hz. Zeyd ile evlenme teklifine isteksiz ve gönülsüz bir flekilde de olsa raz› oldu. Bir süre sonra evlilik yürümemeye bafllay›nca taraflar birkaç kez boflaman›n efli¤ine kadar geldiler ve iki taraf her defas›nda Hz. Peygamber taraf›ndan tahammül gösterme¤e ve ayr›lmamaya ikna edildiler. Ancak sonunda evlili¤in yürümeyece¤i kesinleflti ve Zeyd hicrî beflinci y›lda Zeyneb’i boflad›. K›sa bir süre sonra da Hz. Peygamber geçmiflteki mutsuzlu¤undan dolay› üzerinde hissetti¤i ahlakî sorumlulu¤u telafi etmek için Hz. Zeyneb ile evlendi.27 Tabii bu durum inkârc›lar ve bu arada münaf›klar için bir malzeme ve istismar arac› olarak kullan›lmaya baflland›. Afla¤›daki ayetler Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb’in boflanmas› ve Hz. Peygamber’in Zeyneb’i nikâhlamas› hadisesini oldu¤u gibi anlatmakta ve Allah resulünün içinde gizledi¤i baz› duygular› dahi iffla ederek onun flahs›nda di¤er müminlere de önemli uyar› ve ihtarlar yapmaktad›r: “Hem hat›rla o vakti ki, o kendisine hem Allah’›n nimet verdi¤i hem senin nimet verdi¤in kimseye:, “Zevceni kendine s›k› tut ve Allah’tan kork” diyordun da, nefsinde Allah’›n açaca¤› fleyi gizliyordu. ‹nsanlar› say›yordun, hâlbuki Allah, kendisini saymana daha gerekti. Sonra vaktâ ki Zeyd, o kad›ndan ilifli¤ini kesti, biz onu sana tezvic eyledik, tâ ki o¤ulluklar›n ilifli¤i kestikleri zevcelerinde müminlere bir darl›k olmas›n! Allah’›n emri de fiile ç›kar›lm›fl bulunuyor. Peygambere Allah’›n takdir etti¤i, mübah k›ld›¤› fleyde bir darl›k yoktur, bundan evvel geçen bütün Peygamberler hakk›nda Allah’›n sünneti böyle ve Allah’›n emri biçilmifl bir kader bulunuyor.” (Ahzâb Suresi, 33/37-38) Hz. Aifle bu mesele hakk›nda “E¤er Resulullah kendisine vahyedilen Allah’›n kitab›ndan bir fley saklam›fl olsayd›, “Fakat Allah’›n a盤a vuraca¤› fleyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun, halbuki as›l çekinmeye lay›k olan Allah’t›r” ayetini saklard›” demifltir.28 27 Muhammed Esed, 860. 28 ‹bn Cerîr et-Taberî, XXII,11; Suat Y›ld›r›m, 216. Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 43 Medine döneminin ikinci yar›s›nda Hz. Peygamber’in ailesi içinde yaflanan baz› k›skançl›k sorunlar› nedeniyle Allah elçisine yönelik baz› uyar› ve ihtarlar yap›lm›flt›r. Tefsir kaynaklar›nda hadisenin sebebi olarak farkl› rivayetler aktar›lm›fl olsa da, bunlardan ç›kan sonuca göre eflleriyle bir ay birlikte olmayaca¤›na yemin etti¤i, baz› kaynaklara göre ise art›k bal flerbeti içmeyece¤ine dair kendi kendine söz verdi¤i nakledilen Allah resulü, bütün insani durumlar için uygulanabilecek tarzda uyar›lara muhatap olmufl ve ikaz edilmifltir.29 “Ey Peygamber! Han›mlar›n› memnun etmek için Allah’›n sana helal k›ld›¤› fleyi, ne diye kendine haram k›l›yorsun? Allah çok ba¤›fllay›c› ve çok merhamet edicidir.” (Tahrîm Suresi, 66/1) Yukar›daki ayetlerin içinde yer ald›¤› sure, son tahlilde Hz. Peygamber’in de bir insan oldu¤unu, bu nedenle beflerî duygusall›klara maruz kalabilece¤i ve hatta zaman zaman hata iflleyebilece¤ini ve bu hatalar›n da ilahi vahiy arac›l›¤›yla kendisine gösterilerek düzeltilebilece¤ini aç›kça göstermektedir. Medine döneminde nazil olan surelerde Hz. Peygamber’e yönelik uyar›lar Kur’ân-› Kerim’in gönülsüz takipçileri ve münaf›klar›n bir tak›m giriflimleri dolay›s›yla da olmufltur. ‹slam’›n esaslar›n› içlerine sindiremeyen ve çeflitli gerekçe ve mülahazalarla ilahi kelam›n ça¤r›s›n› ve içerdi¤i esaslar› d›fltan kabul etmifl gibi görünen ve asl›nda onu çarp›tmaya çal›flan kalpleri hastal›kl› ve kendileri ise ikiyüzlü olan münaf›klar›n bu tutumlar›, Yüce Allah taraf›ndan Hz. Peygamber’e haber verilmifl ve bu konuda dikkatli olmas› istenmifltir. Dahas› Allah’›n fazl› ve rahmeti sayesinde Hz. Nebi’nin hak ve adaletten ayr›lmad›¤› uyar›s› yap›lm›flt›r.30 “Elhak biz sana bihakk›n kitap indirdik ki insanlar aras›nda Allah’›n sana gösterdi¤i vechile hükmedesin; hâinlere müdafaa vekili olma! Ve Allah’a isti¤far eyle, çünkü Allah gafûr, rahîm bulunuyor! Nefislerine h›yânet edip duranlar taraf›ndan mücâdeleye kalk›flma, çünkü Allah vebal yüklenen, h›yânetkâr kimseleri sevmez! ‹nsanlardan gizleme¤e çal›fl›rlar da Allah’tan gizleme¤i düflünmezler. Hâlbuki onun raz› olmayaca¤› tezvirat› tertip ederlerken o yan› bafllar›nda, hem Allah her ne yaparlarsa muhît bulunuyor. Haydi siz öyle yapt›n›z, bu Dünya hayatta tuttunuz taraflar›ndan kim mücadele ediverdiniz. Fakat k›yamet günü onlar taraf›ndan kim mücadele edecek? Veya üzerlerine kim vekil olacak? Halbuki kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’›n ma¤firetine s›¤›n›rsa Allah’› bir gafûr, rahîm bulur. Mâmâfih kim bir vebal kazan›rsa onu s›rf kendi aleyhine kazan›r. Allah alîm, hakîm de bulunuyor. Her kim de bir cinayet veya bir vebal kazan›r da sonra onu bir bîgünah›n üzerine atarsa flüphesiz bir bühtan ve aç›k bir vebal daha 29 Muhammed Esed, 1163-1164. 30 Kurtûbî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 241; Muhammed Esed, 165-166. 44 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ yüklenmifl olur. Allah’›n fazl ve rahmeti üzerinde olmasayd› onlardan bir taife seni bile hükümde haktan flafl›rtmay› kurmufllard›. Mâmâfih onlar yaln›z kendilerini flafl›r›rlar, sana hiç bir zarar edemezler, nas›l edebilirler ki Allah sana kitap ve hikmet indirmekte ve bilmediklerini sana bildirmektedir. Hem Allah’›n senin üzerinde fazl› çok büyük bulunuyor.” (Nisâ Suresi, 4/105-113) Medine döneminde nazil olan sure ve ayetlerde Hz. Peygamber’e yönelik ihtar ve uyar›lar, Ehl-i Kitap mensuplar›yla ve özellikle Yahudilerle olan iliflkilerde de yaflanm›flt›r. Seçkinlerinin iflledikleri suçlar nedeniyle Hz. Nebi’yi hakem tayin edip verdi¤i kararlardan memnun olmayan, ikircikli ve iflkilli tutumlar tak›nan, hatta flu karar› verirse benimseyin yoksa reddedin fleklinde pazarl›k yapan Yahudiler elefltirilmifltir. Bu durum Allah Resulüne haber verilerek dikkatli olmas› ve onlar›n heva ve heveslerine uymamas› konusunda uyar›lm›flt›r.31 “Ve flu emri indirdik: Geçmifl vahiy mensuplar› aras›nda s›rf Allah’›n indirdi¤i ile hükmet, keyiflerine tabi olma ve onlardan sak›n. Allah’›n indirdi¤i ahkâm›n birinden seni flafl›rtmas›nlar. Yine yüz çevirirlerse bil ki, Allah onlar›n baz› günâhlar› sebebiyle bafllar›na mutlaka bir musibet getirmek istiyor. Ve herhalde insanlardan birço¤u fâs›kt›rlar. Durmufllar da cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kimmifl Allah’tan daha güzel hüküm verecek?? Fakat bunu yak›n flan›ndan olan bir kavim anlar.” (Maide Suresi, 5/49-50) Medine döneminin sonlar›na do¤ru hicretin dokuzuncu y›l›nda Rumlar’›n sald›r›ya geçece¤i haberi üzerine yap›lan Tebük Seferi, yaz›n en s›cak ve hurmalar›n hasat zaman›na denk gelmiflti. Bu durum Müslümanlar aç›s›ndan savafl› katlan›lmas› çok zor bir hale getirmiflti. Seferin hedefi durumundaki Tebük’e varmak için yap›lmas› gerek yaklafl›k on dört günlük zorlu yürüyüfl, seferin sonucuna iliflkin belirsizlik ve nihayet katlan›lmas› zorunlu s›k›nt›lar, bilinç ve duyarl›l›ktan yana zay›f olan müminlerle, ikiyüzlü münaf›klar›n olur olmaz her türlü mazerete baflvurarak seferden geri durmalar›na yol açm›flt›r.32 Hz. Peygamber de ço¤u hallerde bu mazeretleri kabul edip sahiplerinin Medine’de kalmalar›na izin vermifltir.33 Olur olmaz bahanelerle izin isteyenlere istedikleri izni veren Hz. Peygamber’i Yüce Allah flu flekilde uyarm›flt›r: “O, bir yak›n ganimet ve orta bir sefer olsa idi mutlaka arkana düflerlerdi. Lâkin o meflakkatli mesafe kendilerine uzak geldi. Bununla beraber “E¤er gücümüz olsa idi, elbette ç›kar›rd›k” diye yak›nda yemin edecekler. Nefislerini helâke sürükleyecekler. Allah biliyor ki, zira onlar katiyen yalanc›lard›r. Allah seni affetsin! Neden 31 ‹bn Cerir et-Taberî, VI, 273. 32 Ramazan el-Butî, F›khu’s-Siyre, (trc. Ali Nar, Orhan Aktepe), Gonca Yay›nevi, ‹stanbul 1985, 416. 33 Muhammed Esed, 359-360. Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 45 onlara izin verdin de beklemedin ki do¤ru söyleyenler sence tebeyyün ede ve yalanc›lar› bilesin?” (Tevbe Suresi, 9/42- 43) Hz. Peygamber’in bir di¤er ikaz ve ihtar edildi¤i olay da münaf›klar›n bafl› olan Abdullah b. Übey b. Selul’un, Tebük Seferi’nden döndükten bir süre sonras›na rastlayan ölümü s›ras›nda yaflanan geliflmeler dolay›s›yla olmufltur. O¤lu Abdullah çok samimi bir mümin olmas›na karfl›n, Hz. Peygamber’in hicretinden önce kendini Medine’nin reisi olarak gören ancak onun geliflinden sonra bu imkândan mahrum kalan Abdullah b. Übey b. Selul, ‹slam’› içine sindirememifl, her f›rsatta müminlerin ve Hz. Peygamber’in aleyhinde olmaktan geri durmam›flt›r. Hz. Peygamber de münaf›klar›n her birini tek tek bilmesine ve tan›mas›na karfl›n, onlara karfl› aç›ktan bir cezaland›rma veya onlara kâfir muamelesi yapma yoluna gitmemifltir.34 Rivayete göre Abdullah b. Übey b. Selul da vefat edece¤i zaman o¤lunu Allah resulüne göndererek ondan mezara konurken sar›lmas› için gömle¤ini vermesini ve bir de cenaze namaz›n› onun k›ld›rmas›n› istemifltir. Hz. Peygamber de bunu onun tevbe haleti içinde oldu¤una yormufl ve talebine olumlu cevap vermifl, gömle¤ini gönderdi¤i gibi cenaze namaz›n› da k›ld›rm›flt›r.35 Rivayet tefsir kaynaklar› kadar temel hadis kaynaklar›nda da rivayet edildi¤ine göre Hz. Peygamber münaf›klar›n bafl›n›n iste¤ini karfl›larken Tevbe Suresi’nde yer alan bir ayeti yanl›fl tefsir ederek yapm›flt›r. “Onlar için ister isti¤far et, istersen etme; onlar için yetmifl kere isti¤far etsen de Allah, onlara hiç de ma¤firet edecek de¤il. Böyle, çünkü onlar Allah'› ve Resullerini tan›mad›lar, Allah ise öyle bafltan ç›km›fl fâs›klar gürûhuna hidayet etmez.” (Tevbe Suresi, 9/80) En temel hadis kaynaklar›n›n yan› s›ra meflhur rivayet tefsirlerinde de nakledildi¤ine göre bu ayeti okuyan Hz. Peygamber “Ben de onun için yetmiflten daha fazla isti¤far edece¤im” demifltir.36 Bunun üzerine Allah Teala onu uyarm›fl ve bundan sonra böylesi bir hatay› tekrarlamamas›n› istemifltir. “Ve içlerinden ölen birinin art›k ebediyen namaz›n› k›lma ve kabrinin üzerinde de durma! Çünkü onlar Allah'› ve Resulünü tan›mad›lar ve kâfir olarak can verdiler.” (Tevbe Suresi, 9/84) 34 Merhum Elmal›l›, ‹slam toplumunda münaf›klara Müslüman muamelesi yap›lmas›n›n üç önemli hikmeti oldu¤unu nakleder: 1-‹slam’›n sab›r ve sekîneti, yüksek terbiyesi ve ruhî hoflgörüsü bunu gerektirir. 2-Bu sayede münaf›klar›n ‹slamî hükümler alt›nda büyüyen evlatlar›ndan ciddi müminlerin yetiflmesine imkân vermektir. 3-Kalben inanmad›klar› ilahî hükümlerin tatbikat›na mecbur etmek suretiyle her an gönül azab› içinde b›rakmak ve maskaral›klar›n›n cezas›n› dünyada da çektirmektir. Elmal›l› Hamdi Yaz›r, Hak Dini Kur’an Dili, I, 240-241. 35 el-Hâf›z ‹bn Kesîr, IV, 128; Muhammed Esed, 374. 36 Buhârî, Tirmizî, Neseî, ‹bn Mâce ve Ahmed b. Hanbel gibi hadis bilginleri bu rivayeti muhtelif tariklerle aktarm›fllard›r. Bkz. Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cenâiz 32; Tirmizî, Sünen, Tefsir-i Sure-i Tevbe, 12, 13; Neseî, Sünen, Cenâiz 40; ‹bn Mâce, Sünen, Cenâiz, 31; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 18. 46 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ Gerek Mekke, gerekse Medine döneminde nazil olan sure ve ayetlerde Hz. Peygamber’e yönelik uyar›, azar ve tehdit dolu ayetlerin varl›¤›, onun yapt›¤› kimi tasarruflar›n elefltirilerek düzeltilmesi, gerek Hz. Nebi gerekse müminleri sürekli ilahi bir murakabe ve müflahede alt›nda olduklar›n› ve Rabbânî bir irflat ve terbiye alt›nda e¤itilerek yetifltirildiklerini göstermektedir. Bütün bu sure ve ayetlerin varl›¤› da bunlar›n kayna¤›n›n befleri bir irade ve Hz. Peygamber’in kendisi de¤il, aflk›n ve namütenahi bir kudretin eseri ve kelam› oldu¤unu ispatlamaktad›r. 3- Kur’ân-› Kerim’in Hz. Peygamber’in Arzusuna Uymad›¤› Durumlar ‹lahi hitab›n birçok ayetinde Kur’ân-› Kerim’in Hz. Peygamber’in de¤il bizzat Allah’›n kelam› oldu¤una ve ilahi âlemden indirildi¤ine dair çok aç›k, sarih ve net ayetler yer almaktad›r. Bu ayetlerin say›s› yüzleri aflmaktad›r ki, fikir vermesi aç›s›ndan yaln›zca birkaç›n› zikretmek yeterli olacakt›r. Örne¤in bir ayette flöyle buyrulur: "Bu Kur'an Allah'tand›r, baflkas› taraf›ndan uydurulmufl de¤ildir. Ancak kendinden öncekini do¤rular ve Kitab'› aç›klar. Kuflkusuz o, âlemlerin Rabbi'ndendir." (Yunus Suresi, 10/37) Daha baflka ayetlerde de ilahi kelam›n Hz. Resul’ün s›k›nt›ya düflmesi için de¤il, do¤ru yolu bulmak ve Allah’tan gere¤i gibi sak›nmak isteyenlere bir ö¤üt olarak rahmet, flifa ve hidayet kayna¤› olmak üzere indirildi¤i vurgulan›r. “Ey Muhammed! Kur’an’› sana s›k›nt›ya düflesin diye de¤il, ancak Allah’tan sak›nanlara bir ö¤üt, yeryüzünü ve gökleri yaratan›n kat›ndan bir kitap olarak indir- dik.” (Tâhâ Suresi, 20/2-4) Kelam-› ilahinin fesahat ve belagati, edebî ve ebedî mucizesi karfl›s›nda sessiz ve çaresiz kalanlar, onun etkisini azaltmak ve sesini k›smak için kaba kuvvet ve zor kullanmay› denemenin yan› s›ra ifli gürültüye ve kargaflaya da getirip etkisini azaltmay› denemifllerdir. "Hakikati inkâr edenler (birbirlerine): "Bu Kur'an'› dinlemeyin ve onun hakk›nda saçma, anlams›z fleyler uydurun ki, onu(n gücünü) bast›ras›n›z!" derler." (Fussilet Suresi, 41/26) Kur’ân-› Kerim’in ilahi bir kelam olufluna dair uyar› ve tehdit içerikli ayetlerin ötesinde onun kelamullah oluflu ile ilgili baflka ilave kan›tlar da s›ralanabilir. Kelam-› ilahinin diline ve üslubuna az da olsa aflina olanlar, bu kelam›n müteâl/aflk›n bir harici bir güç taraf›ndan Hz. Peygamber’e iletildi¤ini ve tebli¤i için Hz. Peygamber’i icbar etti¤ini hemen fark ederler. Örne¤in ila- Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 47 hi hitapta neredeyse üç yüzden fazla ayet-i kerime “Kul: De ki” fleklinde bir emir ile bafllamaktad›r. Yaln›zca bu türdeki ifadeler bile Hz. Peygamber’in ondaki herhangi bir fleyi kendili¤inden söylemedi¤ini, d›flar›dan harici bir kuvvetin, üstün ve yüce bir kudretin kendisini bunu tebli¤e mecbur etti¤ini ve dolay›s›yla Hz. Nebi’yi ilahi kelam› insanlara tebli¤le mükellef k›ld›¤›n› göstermektedir.37 Vahiy sürecinde öyle dönemler yaflanm›flt›r ki, Allah resulü kendisine bir vahyin gelmesini fliddetle arzu etti¤i halde vahiy gelmekte gecikince çaresiz kalm›fl ve mahcup durumlara düfltü¤ü de olmufltur. Hicretin alt›nc› senesinde yap›lan Ben-i Mustalik Gazvesi sonras›nda yaflanan ve tarihte ‹fk hadisesi diye adland›r›lan olay sonucunda yaflanan geliflmeler bunun en bariz misallerden birisidir. Rivayete göre Beni Mustalik gazvesi bitti¤inde geri dönerken Hz. Aifle gece ihtiyac›n› gidermek için hevdecinden d›flar› ç›kar. ‹htiyaç sonras› geri dönerken gerdanl›¤›n› düflürdü¤ünü fark eder ve aramak için geri gider ve bu süre zarf›nda fazla oyalan›nca görevliler onun yoklu¤unu fark etmeden hevdeci deveye yüklerler ve böylece kafile onsuz hareket eder. Gerdanl›¤›n› hayli zaman sonra bulabilen Hz. Aifle geri geldi¤inde ordunun hareket etti¤ini görür ve yoklu¤unu fark edip geri dönerler umuduyla oldu¤u yere çömelerek beklemeye bafllar ve bu arada uyuya kal›r. Ordunun arkas›nda kontrol görevi yapan Saffan ‹bn Muattal onun karalt›s›n› görünce yaklafl›r ve hicap ayeti gelmeden önce gördü¤ü Hz. Aifle’yi tan›y›nca seslenir ve uyanan Hz. Aifle’nin binmesi için devesini çöktürerek binmesini sa¤lar. Böylece hareket ederler ve ö¤le s›ca¤›na do¤ru ordunun konak mahalline kadar ulafl›rlar. Tabii bu arada fitne kazan› kaynam›fl ve bunu f›rsat bilen baflta Abdullah b. Übey b. Selul olmak üzere münaf›klar türlü zanlara, dedikodulara, kötü niyetli söylentilere baflvurmufl ve hatta sahabîlerden birkaç› bile buna alet olmufltur. Baflta Hz. Aifle olmak üzere, Hz. Ebubekir ve Hz. Peygamber çok zor durumda kalm›fllard›r. Hz. Aifle bu olay sebebiyle büyük bir rahats›zl›k geçirmifl ve bir ay hasta yatm›flt›r. ‹flte böylesi çok zor durumda ve vahye fliddetle ihtiyaç bulundu¤u s›rada bile Allah resulüne Hz. Aifle’nin masumiyetini ifade eden Nur Suresi’nin 11. ayetiyle bafllayan ve görünüflte kötü gibi görünen ve asl›nda hay›r oldu¤u aç›klamas› yer alan ayetler, aradan yaklafl›k k›rk günlük bir zaman geçtikten sonra nazil olmufltur.38 Yine Allah Resulü, Mekke döneminde namazlar›n› gö¤sünü Kudüs’ü de karfl›s›na alacak flekilde kuzeye do¤ru dönüp Kâbe’ye yönelerek k›lard›. Ne var ki Beytullah’›n içerisi, say›s› neredeyse senenin günlerine denk gelecek 37 Suat Y›ld›r›m, 215. 38 Muhammed Esed, 708-709; Suat Y›ld›r›m, 215. 48 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹ say›da putla dolu oldu¤u için buna gönlü pek de raz› olmazd›. Medine’ye hicretten sonra her iki kutsal mekân› k›ble yapma ve ikisine birden yönelme imkân› kalmad›¤› için Kudüs yönünü k›ble edinerek namaz k›lmaya devam etti. Bu durum Yahudilerin de gönlünü okflamakta ve memnuniyetini mucip olmaktayd›. Ancak Kudüs’e do¤ru yönelen Allah Resulü bir yandan da Kâbe’nin k›ble olmas›n› arzu etmekte ve bu konuda kendisine bir vahiy gelir mi diye de içten içe de ifltiyakla beklemekteydi. Bu flekilde yaklafl›k on yedi ay bekledikten sonrad›r ki, k›blenin yönünün de¤iflti¤ini bildiren ayetler nazil olmufltur.39 Yine müfessirlere göre baz› müflrik Kureyflliler Hz. Peygamber’e Ma¤ara ‹nsanlar›’n›n (Ashâb-› Kehf) ak›beti konusunda sorular yöneltince Allah Resulü, ‘Cevab›n› size yar›n verece¤im’ demiflti. Ancak bu noktada önemli bir hata yapm›fl ve ‘Allah’›n izniyle, Allah dilerse’ manas›na ‘inflallah’ demeyi unutmufltu. Bu nedenle de ilahi bir ihtar olmas› aç›s›ndan cevabî vahiy günlerce gecikmifl ve kendisi de çaresiz kalm›fl, zor duruma düflmüfl ve mahcup olmufltur.40 Ancak daha sonra bu konulara cevabi mahiyetteki ayetler nazil olmufl ve onun flahs›nda bütün müminlere yönelik önemli bir hat›rlatma ve uyar› yap›lm›flt›r. Böylece hem Allah Resulü hem de bütün müminler bir kere daha ilahi bir terbiye ve irflattan geçmifllerdir: “Hiç bir fley hakk›nda “Ben bu ifli yar›n mutlaka yapaca¤›m” deme. (Bunu) ancak “E¤er Allah dilerse” (sözüyle birlikte söyle).” (Kehf Suresi, 18/23)41 Sonuç Fesahat ve belagat abidesi, edebî ve ebedî bir mucize olan Kur’ân-› Kerim, ›srarla ve üzerine basarak herhangi bir beflerin de¤il, yüceler yücesi Allah’›n kelam› oldu¤unu vurgular. Ayr›ca peygamberler zincirinin son halkas› olan Allah Resulü’nün ilahi buyruk ve yasalar› iletmekle görevli bir elçi oldu¤unu belirtir. Alt›bin küsur ayet ihtiva eden Kur’ân-› Kerim’in gerek Mekke gerekse Medine döneminde nazil olan surelerinde Allah Resulüne yönelik itâblar, azarlama, paylama, tekdir ve tehdit ba¤lam›nda de¤erlendirilecek ayetler de yer 39 Ebul Berekât en,Nesefî, Medâriku’t-tenzîl ve hakâiku’t-te’vil, Kahraman Yay›nlar›, I-II, ‹stanbul 1984, I, 79-80; Suat Y›ld›r›m, 216. 40 Ebu Muhammed Hüseyin b. Mesud el-Ferra el-Bagavî, III, 157. Müfessir ‹bn Kesir bu olay sebebiyle vahyin on befl gün gecikti¤ini ifade eder. Bkz. el-Hâf›z ‹bn Kesîr, V, 145. 41 Muhammed Esed, 590-591; Suat Y›ld›r›m, 216. Kur’an-› Kerim’de Hz. Peygamber’e Yönelik Uyar› ve Tehditler 49 al›r. Bu tür ayetler bir yönüyle inkârc›lara di¤er yandan da müminlere yönelik dersler ve ibretler ihtiva eder. Bu tür ayetlerin münkirlere yönelik mesaj›, bu ilahî kelam›n sahibinin Hz. Muhammed de¤il bizzat Yüce Allah oldu¤udur. Özellikle tehdit içerikli ayetlerde Mekke müflrikleri üzerinden tüm inkârc›lara bu kelam›n sahibinin Allah oldu¤u, peygamberin en küçük bir müdahalesinin bile korkunç cezay› gerektirece¤i vurgulanarak, böylesi bir kelam›n inkâr›n›n da cezay› gerektirece¤i vurgusu yap›l›r. Ayn› türdeki ayetlerin müminlere yönelik mesaj› da, Allah Resulü’nün de bir insan olarak hata ve yanl›fl yapabilece¤ini göstermek, dolay›s›yla ona yöneltilen uyar› ve ihtarlardan kendi paylar›na baz› dersler, ibret ve ö¤ütler ç›karmakt›r. Zira bu tür ayetler içerdi¤i de¤erler ve ahlakî esaslar bak›m›ndan tarih üstü evrensel mesajlar ve hakikatler de ihtiva etmektedir. Kur’ân-› Kerim’de Hz. Muhammed’e yönelik yer yer uyar›, tenkit ve tehdit içerikli ayetlerin varl›¤›, Hz. Nebi’nin Allah’›n seçkin ve sevgili bir kulu oldu¤u gerçe¤ini zedelemez ve ortadan kald›rmaz. Aksine bu türdeki ayetler onun sürekli olarak ilahi bir terbiye ve irflattan geçti¤ini, kesintisiz bir koruma ve kollama alt›nda bulundu¤unu gösterir. Yine bu türdeki ayetler son tahlilde Hz. Peygamber’in de di¤er insanlar gibi befler oldu¤unu, bu nedenle beflerî duygusall›klara maruz kalabilece¤ini ve hatta zaman zaman hatal› kararlar verip, yanl›fl de¤erlendirmeler de yapabilece¤ini ve bu hatalar›n ilahi vahiy arac›l›¤›yla kendisine gösterilerek an›nda düzeltilebilece¤ini göstermektedir. Kur’ân-› Kerim’in Mekke ve Medine döneminde nazil olan surelerinde Hz. Peygamber’e yönelik tenkit, uyar› ve tehdit içeren ayetler, ayn› zamanda bu sözlerin sahibinin Hz. Nebi olamayaca¤›n›, üstün ve aflk›n bir varl›¤›n kelam› oldu¤unu akli ve mant›ki aç›dan ispat eden deliller durumundad›r. Bu tür ayetlere ilaveten vahiy sürecinin çeflitli dönemlerinde Hz. Peygamber’in arzu ve beklentileri d›fl›nda yaflanan geliflmeler de, vahyin kayna¤›n›n Allah oldu¤u konusundaki akli ve mant›ki temellendirmeyi destekleyen ilave deliller ve kan›tlar aras›ndad›r.