T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI ÖZGÜL ÖĞRENME BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARDA PSİKİYATRİK EŞ TANILAR VE YAŞAM KALİTESİNİN İNCELENMESİ UZMANLIK TEZİ DR. GÖZDE NARİN COŞKUN DANIŞMAN ÖĞRETİM ÜYESİ: DOÇ. DR. BURAK DOĞANGÜN İSTANBUL–2015 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim boyunca değerli görüş ve düşünceleri ile bize yol gösteren, derin bilgi ve deneyimlerinden çok şey öğrendiğim saygıdeğer hocam Prof. Dr. Türkay Demir’e, Hem uzmanlık eğitimim sürecindeki, hem de tez aşamasındaki desteği, anlayışı, sabrı, ilgisi ve içtenliği için değerli hocam ve tez danışmanım Doç. Dr. Burak Doğangün’e, Uzmanlık eğitimimdeki katkı ve yardımlarından dolayı Uzm. Dr. Tayyib Kadak ve Uzm. Dr. Hülya Bingöl’e, Psikiyatri rotasyonum sırasındaki katkı ve desteklerinden dolayı değerli hocalarım Prof. Dr. Alaattin Duran, Prof. Dr. Kemal Arıkan ve Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu başta olmak üzere tüm değerli hocalarıma, birlikte çalışma şansı bulduğum, bilgilerinden yararlandığım, sonrasında da desteğini her zaman hissettiğim Uzm. Dr. Burç Çağrı Poyraz’a, tüm asistan arkadaşlarıma ve Psikiyatri Anabilim Dalı çalışanlarına, Çocuk Nöroloji rotasyonumda bilgi ve deneyimlerini bizimle paylaşan başta Prof. Dr. Veysi Demirbilek olmak üzere Prof. Dr. Cengiz Yalçınkaya ve Prof. Dr. Barış Korkmaz hocalarıma, tüm nöroloji asistanlarına ve çalışanlarına, Asistanlığım süresince ve tez aşamasında desteğini hep hissettiğim, sabrı ve anlayışı ile her zaman yanımda olduğunu bildiğim can dostum Uzm. Dr. Gözde Akkın Gürbüz’e, Asistanlık hayatımın her gününü onlarla birlikte geçirdiğim, iyi ve kötü çok şey paylaştığım dostlarım Uzm. Dr. Burcu Gökalp Özcan ve Uzm. Dr. Veysi Çeri’ye, Asistanlığım süresince yardımlarını esirgemeyen, birlikte çalışmaktan zevk duyduğum, klinik şartlarını sıcak bir aile ortamına dönüştüren tüm asistan arkadaşlarıma ve çocuk psikiyatrisinin tüm çalışanlarına, Tezimin istatistik kısmındaki katkı ve yardımlarından dolayı arkadaşım Gülşen Günay’a, Asistanlığım sürecindeki tüm desteğinden dolayı canım arkadaşım Uzm. Dr. Derya Karapınar’a, Benim ben olmamda en büyük katkısı olan anneme, babama ve kardeşim Tuğçe’ye, i Anlayışı, hoşgörüsü, desteği, sabrı ve sevgisi için canım eşim Kadir’e, Tez aşamasında hayata merhaba diyen, beraber geçirdiğim saatleri azaltmak mecburiyetinde kaldığım sevgili oğlum Mete’ye, her şey için çok ama çok teşekkürler… ii İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR ......................................................................................................................................i İÇİNDEKİLER............................................................................................................................... iii TABLO LİSTESİ .......................................................................................................................... vii ŞEKİL LİSTESİ ..............................................................................................................................ix KISALTMALAR ............................................................................................................................. x ÖZET ............................................................................................................................................. xii ABSTRACT ................................................................................................................................. xiii 1. GİRİŞ VE AMAÇ ..................................................................................................................... 1 2. GENEL BİLGİLER .................................................................................................................. 3 2.1. ÖZGÜL ÖĞRENME BOZUKLUĞU ............................................................................... 3 2.1.1. Tanım ......................................................................................................................... 3 2.1.2. Tarihçe ........................................................................................................................ 3 2.1.3. DSM V’te Özgül Öğrenme Bozukluğu ...................................................................... 4 DSM V Tanı Ölçütleri ............................................................................................ 5 2.1.3.1. 2.1.4. Epidemiyoloji ............................................................................................................. 7 2.1.5. Etyoloji ....................................................................................................................... 8 2.1.5.1. Genetik – Kalıtsal Etmenler ................................................................................... 9 2.1.5.2. Merkezi Sinir Sisteminin Yapısal ve İşlevsel Bozuklukları ................................... 9 2.1.5.3. ÖÖB etyolojisini açıklamaya yönelik kuramlar ................................................... 11 2.1.5.3.1. Fonolojik Kuram: .............................................................................................. 11 2.1.5.3.2. Görsel ve Magnoselüler Kuram: ....................................................................... 12 iii 2.1.5.3.3. 2.1.5.4. 2.1.6. Serebellar Kuram .............................................................................................. 13 Bilgi İşleme Sorunları ........................................................................................... 13 Klinik Tanı ............................................................................................................... 14 2.1.6.1. Okul Öncesi Dönem Belirtileri ............................................................................. 14 2.1.6.2. Okul Dönemi Belirtileri ........................................................................................ 15 2.1.6.3. Ergen ve Erişkin Dönem Belirtileri ...................................................................... 16 2.1.7. Ayırıcı Tanı .............................................................................................................. 16 2.1.8. ÖÖB’de Görülen Psikiyatrik Eş Tanılar .................................................................. 17 2.1.8.1. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ve Diğer Yıkıcı Davranım Bozuklukları ile Birlikteliği .................................................................................................... 20 2.1.8.2. Depresif Bozukluklar ve İntihar ile Birlikteliği .................................................... 25 2.1.8.3. Anksiyete Bozuklukları ile Birlikteliği ................................................................. 27 2.1.8.4. Diğer Psikiyatrik Bozukluklar ile Birlikteliği ...................................................... 31 2.2. 3. YAŞAM KALİTESİ ........................................................................................................ 32 2.2.1. Psikiyatrik Hastalıklar ve Yaşam Kalitesi ................................................................ 32 2.2.2. ÖÖB ve Yaşam Kalitesi ........................................................................................... 35 METOT ................................................................................................................................... 39 3.1. ÖRNEKLEM ................................................................................................................... 39 3.2. VERİ TOPLAMA ARAÇLARI ...................................................................................... 40 3.2.1. Sosyodemografik Veri Formu .................................................................................. 40 3.2.2. Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu (Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Aged Children-Present and Lifetime Version) (ÇDŞG-ŞY) ......... 40 3.2.3. Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği (WISC-R)...................................................... 41 3.2.4. Bender Gestalt Görsel Motor Algılama testi ............................................................ 42 iv 3.2.5. Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) ...................................................... 43 3.2.6. Coopersmith Özsaygı Envanteri (CSEI) .................................................................. 45 3.2.7. Özgül Öğrenme Bozukluğu Tanı Koyma Bataryası ................................................ 46 3.3. 4. İŞLEM ............................................................................................................................. 48 İSTATİSTİKSEL ANALİZ VE BULGULAR ....................................................................... 50 4.1. İSTATİSTİKSEL ANALİZ ............................................................................................. 50 4.2. BULGULAR ................................................................................................................... 50 4.2.1. 4.2.1.1. Yaş ve Cinsiyet ..................................................................................................... 51 4.2.1.2. Anne ve Baba Özellikleri ..................................................................................... 53 4.2.1.3. Gelişim ve Eğitim Öyküsü ................................................................................... 55 4.2.2. WISC-R puanları ...................................................................................................... 58 4.2.3. Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testi Persantilleri ...................................... 58 4.2.4. ÖÖB Bataryası ......................................................................................................... 59 4.2.5. Eş Tanı Dağılımları .................................................................................................. 62 4.2.6. Yaşam Kalitesi ......................................................................................................... 69 4.2.6.1. ÇİYKÖ Çocuk Formlarının Değerlendirilmesi .................................................... 69 4.2.6.2. ÇİYKÖ Aile Formlarının Değerlendirilmesi ........................................................ 71 4.2.7. 5. Sosyodemografik Özellikler ..................................................................................... 51 Benlik Saygısı .......................................................................................................... 74 TARTIŞMA ............................................................................................................................ 81 5.1. SOSYODEMOGRAFİK VERİLER VE HASTALIKLA İLGİLİ VERİLERİN KARŞILAŞTIRILMASI ............................................................................................................ 81 5.2. DİSLEKSİYE ÖZGÜ GELİŞİMSEL ÖZELLİKLER .................................................... 82 5.3. WISC-R ve BENDER GESTALT ................................................................................... 84 v 5.4. ÖÖB VE EŞTANI ........................................................................................................... 85 5.5. ÖÖB VE YAŞAM KALİTESİ ........................................................................................ 88 6. SONUÇ VE ÖNERİLER ........................................................................................................ 91 7. KISITLILIKLAR .................................................................................................................... 92 8. KAYNAKLAR ....................................................................................................................... 93 9. EKLER .................................................................................................................................. 122 vi TABLO LİSTESİ Tablo 1: Gruplara Göre Yaş ve Cinsiyetlerin Değerlendirilmesi ................................................... 51 Tablo 2: Anne ve Baba Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması ........................................ 53 Tablo 3: Gelişim ve Eğitim Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması A ............................. 55 Tablo 4: Gelişim ve Eğitim Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması B.............................. 55 Tablo 5: ÖÖB Olgularının Özel Eğitim Sürelerine İlişkin Dağılımlar .......................................... 57 Tablo 6: ÖÖB Olgularının WISC-R Puanlarının Değerlendirilmesi ............................................. 58 Tablo 7: Gruplara Göre Bender Gestalt Persantilleri ve ÖÖB Bataryasının Değerlendirilmesi .... 62 Tablo 8: Gruplara Göre Tanıların Değerlendirilmesi A ................................................................. 64 Tablo 9: Gruplara Göre Tanıların Değerlendirilmesi B ................................................................. 65 Tablo 10: Özel Eğitim Alan ÖÖB Olgularında Özel Eğitim Süresine Göre Eş Tanı Varlığının Değerlendirilmesi ........................................................................................................................... 66 Tablo 11: ÖÖB Olgularında Cinsiyete Göre DEHB Varlığının Değerlendirilmesi ....................... 66 Tablo 12: ÖÖB Olgularında DEHB Varlığına Göre WISC-R Puanlarının Değerlendirilmesi...... 67 Tablo 13: Gruplara Göre ÇDŞG-ŞY Genel Değerlendirme Ölçeğinin Değerlendirilmesi ............ 67 Tablo 14: Gruplara Göre Yaşam Kalitesi Ölçeğinin Değerlendirilmesi ........................................ 69 Tablo 15: Gruplara Göre Benlik Saygısı Ölçeğinin Değerlendirilmesi ......................................... 74 Tablo 16: ÖÖB Olgularında Cinsiyetlere Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi ........................................................................................... 75 Tablo 17: ÖÖB Olgularında Okul Öncesi Eğitim Varlığına Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi ............................................................ 76 vii Tablo 18: Özel Eğitim Alan ÖÖB Olgularında Özel Eğitim Süresine Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanlarının ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi ............................................ 77 Tablo 19: ÖÖB Olgularında Eş Tanı Varlığına Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi ........................................................................................... 78 Tablo 20: Eş Tanısı Olan ÖÖB Olguları ve Klinik Karşılaştırma Gruplarının Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarına Göre Değerlendirilmesi .......................................... 79 Tablo 21: Eş Tanısı Olmayan ÖÖB Olguları ve Klinik Karşılaştırma Gruplarının Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi .................................... 80 viii ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1: Olgu ve Karşılaştırma Gruplarının Dağılımı .................................................................... 51 Şekil 2: Gruplara göre cinsiyet dağılımı ........................................................................................ 52 Şekil 3: Gelişim ve Eğitim Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması .................................. 57 Şekil 4: Gruplara göre Bender Gestalt skorları dağılımı ................................................................ 59 Şekil 5: Gruplara göre Saat Çizme Testi skorlarının dağılımı ....................................................... 60 Şekil 6: Gruplara göre Sağ-Sol Dominans Test skolarının dağılımı .............................................. 60 Şekil 7: Gruplara göre çocukların Lateralizasyon Muayene sonuçlarının dağılımı ....................... 61 Şekil 8: Gruplara göre çocukların ÇDŞG-ŞY Genel Değerlendirme ölçeği puanlarının dağılımı........................................................................................................................................... 68 Şekil 9: Gruplara göre yaşam kalitesi ölçeğinin çocuk puanlarının dağılımı ................................ 71 Şekil 10: Gruplara göre yaşam kalitesi ölçeğinin aile puanlarının dağılımı .................................. 73 Şekil 11: Gruplara göre yaşam kalitesi ölçeğinin çocuk ve aile puanlarının dağılımı ................... 73 Şekil 12: Gruplara göre benlik saygısı ölçek puanlarının dağılımı ................................................ 74 ix KISALTMALAR APA: American Psychiatric Association DSM III-R: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Third Edition Revised DSM IV: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fourth Edition DSM V: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fifth Edition ÖÖB: Özgül Öğrenme Bozukluğu DEHB: Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu MSS: Merkezi Sinir Sistemi MBD: Minimal Beyin Disfonksiyonu IFG: Inferior Frontal Girus PT: Planum Temporale LGN: Lateral Genikulat Nukleus MDB: Major Depresif Bozukluk AAB: Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu YAB: Yaygın Anksiyete Bozukluğu SF: Sosyal Fobi TSSB: Travma Sonrası Stres Bozukluğu DB: Davranım Bozukluğu KOKGB: Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu OKB: Obsesif Kompulsif Bozukluk YGB: Yaygın Gelişimsel Bozukluk CBCL: Child Behaviour Checklist STAI: State Trait Anxiety Inventory YK: Yaşam Kalitesi ÇİYKÖ: Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği x ÇDŞG-ŞY: Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi- Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli- Türkçe Uyarlaması KIDDIE-SADS: Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Aged Children-Present and Lifetime Version WISC-R: Wechsler Intelligence Scale for Children-Revised SZB: Sözel Zeka Bölümü PZB: Performans Zeka Bölümü TZB: Total Zeka Bölümü CSEI: Coopersmith Self Esteem Inventory SÇT: Saat Çizme Testi Ort: Ortalama SS: Standart Sapma SPSS: Statistical Package For The Social Sciences xi ÖZET Amaç: Özgül öğrenme bozukluğu (ÖÖB), okul çağındaki akademik başarısızlıkların önemli bir sebebidir. Öğrenme sorunları çocuk ve ergenlik döneminde sık karşılaşılan sorunlar olup, kişisel, sosyal ve ailesel işlevselliği bozabilmekte ve erişkin yaşamdaki psikiyatrik bozukluklara zemin hazırlayabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, ÖÖB olgularında eşlik eden diğer tanıları ortaya koymak ve ÖÖB’nin yaşam kalitesini hangi alanlarda bozduğunu belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız kesitsel olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın olgu grubu 66, klinik karşılaştırma grubu 30, sağlıklı karşılaştırma grubu 55 çocuktan oluşmuştur. Sosyodemografik Veri Toplama Formu, Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu (ÇDŞG-ŞY), Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği (CİYKÖ), Coopersmith Özsaygı Envanteri (CSEI), Bender Gestalt Testi ve ÖÖB tanı bataryası kullanılmıştır. Veriler Pearson Ki-Kare testi, Fisher-FreemanHalton testi, Fisher’s Exact test ve Yates’ Continuity Correction test kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan olgular yaş ortalamaları 9.18 olan 14 kız (%21.2) ve 8.91 olan 52 erkek (%78.2) çocuktur. Anne yaş ortalaması 35.5, babaların yaş ortalaması 40.1 olarak saptanmıştır. Sağlıklı çocuklarla karşılaştırıldığında ÖÖB olgularının hem aile hem de çocukların bildirdiği yaşam kalitesi ölçek puanları ve benlik saygısı puanları anlamlı düzeyde düşüktür. ÖÖB’ye en sık eşlik eden tanılar sırasıyla DEHB, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, ayrılık anksiyetesi bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, enürezis ve depresyondur. Sonuç: Bulgularımız ÖÖB olan çocuklarda eş tanı oranının yazın bilgilerini destekler şekilde sık olduğu yönündedir. Ayrıca ÖÖB olgularının eş tanı olsun ya da olmasın sağlıklı karşılaştırmalara göre, yaşam kalitelerinin ve benlik saygılarının düşük olduğu çalışmamızda bulunan sonuçlar arasındadır. Ancak çalışmamızdan elde edilen sonuçlar nedensellik bakımından aydınlatıcı değildir. Bu amaçla uzunlamasına izlem çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Yaşam kalitesi, disleksi, eş tanı xii ABSTRACT Objective: Spesific learning disability (SLD) is a significant reason of academic failures during school age. Learning difficulties are frequent issues in childhood and adolescence that can potentially impair the personal, social and familial functionality of the child or the adolescent leading to psychiatric disorders in the adult life. The aim of this research is to reveal the concomitant diagnoses of SLD cases and to determine how SLD has disturbing effects on life quality. Materials and Methods: Our research was cross-sectional. Case group, clinical comparison group and healthy comparison group were composed of 66, 30 and 55 children respectively. Sociodemographic Data Form, Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Aged Children- Present and Lifetime Version (SADS-PL), The Pediatric Quality of Life Inventory (PedsQL), Coopersmith Self-Esteem Inventory (CSEI), The Bender Visual Motor Gestalt Test and SLD diagnosis battery were used. The data were evaluated by using Pearson chi square test, Fisher-Freeman-Halton test, Fisher’s Exact test and Yates’ Continuity Correction test. Results: The mean ages of 14 girls (21,2 %) and 52 boys (78,2 %) that attended to our study were 9,18 and 8,91 respectively. The mean age of the mothers was 35,5 and the fathers was 40,1. When compared to healthy children, children with SLD and their parents reported significantly lower scores for life quality and self-respect scales. The most frequent concomitant diagnoses of SLD were Attention Deficit Hyperactivity Disorder (ADHD), Oppositional Defiant Disorder (ODD), Seperation Anxiety Disorder (SAD), Social Anxiety Disorder, enuresis and depression respectively. Conclusions: Our results were consistent with the literature reporting that dual c omorbidity rate in children with SLD was high. Additionally, we’ve found that whether there was a comorbidity or not, when compared to healthy group, life quality and self esteem of children with SLD were lower. Furthermore our results were not enlightening in terms of causality. For this purpose, long-term follow-up studies are needed. Keywords: Quality of life, dyslexia, comorbidity xiii 1. GİRİŞ VE AMAÇ “Solomon adalarında yerli halk, ormanın bir bölümünü tarımda kullanmak istediklerinde ağaçları kesmezlermiş, onun yerine ağaçların etrafını sarıp bağırarak sövüp sayarlar, lanet okurlarmış. Ağacın yaprakları birkaç güne kalmaz solar, kuruyup büzülür ve kendi kendine ölüp gidermiş.” Taare Zameen Par (Her Çocuk Özeldir) filminden… Çocuk büyüyen, değişen ve değişirken çevresi ile sürekli etkileşim halinde olan bir varlıktır. Çocuğun ruhsallığı öz kaynaklarını kullanırken ve onların üzerine yeni deneyimleri eklerken çevresinden beslenir. Çevre, sadece anne ve babadan değil, çocuğun hayatına girip çıkan herkesten ve her şeyden oluşur. Bu sebeptendir ki okul ve öğrenim hayatı çocuğun sağlıklı ruhsallık geliştirmesinde en az ebeveynler kadar etkilidir. Tıpkı bir ağacın eğilmesi gibi bu dönemde alınan süreğen darbeler ömür boyu kalıcı izlere sebep olabilir. Özgül öğrenme bozukluğu (ÖÖB), kişinin kronolojik yaşı ve aldığı eğitime göre beklenenin belirgin olarak altında akademik beceri ve öğrenme göstermesi şeklinde tanımlanmış bir bozukluktur (APA 2013). Yazın bilgisinde ÖÖB tanısının ve ölçümünün çeşitli olmasından dolayı yaygınlığı ile ilgili kesin bilgi vermek oldukça zor olmakla birlikte, farklı çalışmalarda ÖÖB yaygınlığının %2-17,5 arasında olduğu bildirilmektedir (McCandliss ve Noble 2003a; Pratt ve Patel 2007; Finn ve ark. 2014). Ayrıca ÖÖB’nin %75-80’ini okuma bozukluğu oluşturmaktadır (Volkmar ve Martin 2007). Farklı çalışmalarda kız erkek oranı 1:10 ile 1:1 arasında değişmektedir. Rutter ve ark. (2004) erkeklerde kızlara oranla 3–4 kat daha fazla görüldüğünü, Korkmazlar (1994) ise öğrenme güçlüğünün erkeklerde kızlara oranla 4–6 kat daha fazla görüldüğünü bildirmiştir (akt. Demir 2005). Okul başarısızlığı, uyum sorunları, öğrenme sorunları çocuk ve ergenlik döneminde sık karşılaşılan sorunlar olup, çocuk ve ergenin kişisel, sosyal ve ailesel işlevselliğini bozabilmekte ve erişkin yaşamdaki psikiyatrik bozukluklara zemin hazırlayabilmektedir. ÖÖB olan çocukların büyük kısmı Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğundan (DEHB) (en yaygın) depresyon, anksiyete, intihar ve madde kötüye kullanımına (en az yaygın) kadar uzanan davranışsal ve duygusal sorun yaşarlar (Sahoo 2015). Okuma, matematik ve yazılı anlatımdaki sorunlar akademik becerilere engel olup düşük not ya da başarısızlığa neden 1 olduğu gibi, düşük benlik saygısı, umutsuzluk, sosyal beceri sorunları, okulu bırakma, iş bulma ve sosyal uyumda zorluklar gibi başka alanlarda da sorunlara yol açabilir (akt. Sahoo 2015). Çalışmalarda ÖÖB ile anksiyete arasında (Bender ve Wall 1994; Cantwell ve Baker 1991), ÖÖB ile davranım bozukluğu (DB) arasında (Javorsky 1996) ve ÖÖB ile depresyon (Hoy ve arkadaşları 1997) arasında ilişki bildirilmiştir. Ayrıca, ÖÖB olan çocuklar sıklıkla sosyal ve duygusal sorunlar (Wiener ve Schneider 2002), sosyal becerilerde defisit (Kavale 1996), akran zorbalığı ya da akranlar tarafından dışlanma (Wiener ve Schneider 2002; Vaughn 1998; Haager 1995), olumsuz benlik algısı (Kavale 1996) gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Willcutt ve Pennington (2000b) tarafından yapılan başka bir çalışmada okuma bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde, olmayanlara göre tüm içe atım ve dışa atım bozukluklarının daha fazla görüldüğü rapor edilmiştir. Kronik okul başarısızlığı kötü akademik ve duygusal işleyiş ile ilişkilidir (Margalit ve Zak 1984). Süreğen okul başarısızlığı, ÖÖB’si olan çocuklarda sosyal izolasyon (Mishna 1996), akran reddi (Kuhne ve Wiener 2000) ve yalnızlık (Margalit 1998) gibi duygusal zorluklar; ayrıca, kötü motivasyon (Fulk 1996), yüksek okulu bırakma oranları (Lichtenstein ve ZantalWiener 1988) gibi akademik zorluklar yaşamalarına neden olmaktadır. ÖÖB’li çocukların akademik (Martinez 2004), duygusal (Mishna 1996) ve psikososyal (Bender 1999) işlevselliklerinin yaşıtlarına göre daha düşük olduğu farklı çalışmalarda belirtilmiştir. ÖÖB‘li çocukların %24-52 sinde sosyal, davranışsal ve duygusal sorunlar görüldüğü bildirilmektedir (Bender 1987; Rock 1997). Ayrıca, ÖÖB olan çocuk ve erişkinlerde benlik saygısının da düşük olduğu belirtilmektedir (Alexander-Passe 2006; Carroll ve Iles 2006). Bu tez çalışmasının amacı, ÖÖB olgularında eşlik eden diğer tanıları ortaya koymak ve ÖÖB’nin yaşam kalitesini hangi alanlarda bozduğunu belirlemektir. Bu amaçla, olgu grubu genel nüfustan ve kliniğimizden alınan karşılaştırma gruplarıyla sosyodemografik özellikleri, yaşam koşulları, aile özellikleri, klinik değerlendirilişleri, öz bildirim ve aile ölçeklerinin skorları bakımlarından karşılaştırılmıştır. 2 2. GENEL BİLGİLER 2.1. ÖZGÜL ÖĞRENME BOZUKLUĞU 2.1.1. Tanım Okul başarısızlığı, uyum sorunları, öğrenme sorunları çocuk ve ergenlik döneminde sık karşılaşılan sorunlar olup, çocuk ve ergenin kişisel, sosyal ve ailesel işlevselliğini bozabilmekte ve erişkin yaşamdaki psikiyatrik bozukluklara zemin hazırlayabilmektedir. Okul başarısızlığı ve öğrenme sorunlarının önemli bir nedeni de, özgül öğrenme bozukluğudur. Özgül öğrenme bozukluğu (ÖÖB), okuma, yazma ve imla alanlarını etkileyerek, öğrenme işlevlerinde bozulmaya yol açan karmaşık nöropsikiyatrik bir tablodur (Korkmazlar ve Sürücü 2007). DSM V’te ÖÖB, kişinin kronolojik yaşı ve aldığı eğitime göre beklenenin belirgin olarak altında akademik beceri ve öğrenme göstermesi şeklinde tanımlanmıştır (APA 2013). Önceki yazın bilgilerinde, öğrenme bozukluğunu nitelendiren terminoloji karmaşa oluşturmaktadır. Terminolojik farklılıklar hem tanı konan ülke hem de hastalığın doğasından kaynaklanmaktadır. Çeşitli kaynaklarda bozukluğun oluş nedenlerine ve farklı alt tiplerine bağlı olarak farklı terimler karşımıza çıkmaktadır. Birçok ülkede öğrenme güçlüğü terimi, bilişsel gerilik yerine kullanılmaktadır. Ayrıca özgül öğrenme güçlüğü ya da özgül öğrenme bozukluğu yerine en sık görülen ve okuma bozukluğunu niteleyen gelişimsel disleksi terimi de kullanılabilmektedir. Bu tez yazısında DSM V’te geçtiği şekilde “özgül öğrenme bozukluğu” terimi yaygın olarak kullanılacaktır (APA 2013). 2.1.2. Tarihçe Disleksi terimi ilk kez 1872 yılında Alman hekim Rudolf Berlin tarafından beyin hasarına bağlı okuma güçlüğü olan erişkin bir hastada tanımlanmıştır (akt. Brunswick 2012). Bugünkü tanımlanan görünümüne yakın öğrenme bozukluğu olguları 1896 tarihinde İngiliz hekim Morgan ve 1917 tarihinde İskoçyalı oftalmolog Hinshelwood tarafından “konjenital kelime körlüğü” olarak tanımlanmıştır (akt. Brunswick 2012). Morgan ilk defa sol angular girusun etyolojideki rolünden bahsetmiş ve bu bölgenin yazılı ve basılı sözcükleri görsel hafızada 3 depolama ile ilişkili olduğunu belirtmiştir. 1925 yılında ABD’de Orton ve arkadaşları “strefosembolia (tersten görme)” ve “gelişimsel kelime körlüğü” terimlerini kullanmış ve bu durumun sol hemisfer hasarından kaynaklandığını, görsel algı ve görsel hafıza alanındaki işlev bozukluğu ve gelişme gecikmesi ile ilişkili olduğunu belirtmişlerdir (akt. Peterson ve McGrath 2008; Volkmar ve Martin 2007). Sonraki çalışmalarda öğrenme bozukluğunun Merkezi Sinir Sistemi (MSS) fonksiyon bozukluğuna bağlı olabileceği düşünülmüş “Minimal Beyin Disfonksiyonu – MBD” terimi ortaya atılmıştır. Clements 1966’da MBD’yi “Merkezi Sinir Sistemi fonksiyonlarında sapmayla kendini gösteren, normal ya da normalin üstünde zekâya sahip öğrenme veya davranış sorunları olan çocuklardaki durum” olarak tanımlamıştır. Bu terim ayrıca, öğrenme sorunlarının yanında hiperaktiviteyi, dikkat eksikliğini ve duygusal sorunları olan çocukları tanımlamak için de kullanılmıştır (Clements 1973). 1963’te Samuel Kirk ilk kez öğrenme güçlüğü terimini öne sürmüş ve bu terim yıllar içerisinde aileler ve eğitimciler tarafından daha çok kabullenilmiştir (Volkmar ve Martin 2007). 1965’te Bateman öğrenme bozukluğu olan çocukları zihinsel potansiyelinden beklenen başarı ile o andaki okul başarısı arasında fark bulunan çocuklar olarak tanımlamış ve öğrenme sürecindeki bozulmayı beyindeki işlevsel bozukluğa bağlamıştır (akt. Bateman 1992). Bu dönemden sonra öğrenme sorunlarını inceleyen her araştırmacı kendi yönelimine göre farklı terimler kullanmıştır. DSM tanı sistemlerinde ilk kez özgül gelişimsel bozukluklar kategorisinde, DSM III’te gelişimsel okuma bozukluğu, gelişimsel aritmetik bozukluğu, gelişimsel dil bozukluğu, gelişimsel artikülasyon bozukluğu ve karma özgül gelişimsel bozukluk tanıları (APA 1980), DSM III-R’de “Eksen 2” tanıları arasında akademik beceri bozuklukları tanısı yer almıştır (APA 1987). Öğrenme bozuklukları terimi DSM IV’te (APA 1994) “Eksen 1” tanıları arasında, DSM IV-TR’de genellikle “Bebeklik, Çocukluk ve Ergenlik Döneminde Tanı Alan Hastalıklar” kategorisinde yer almıştır (APA 2000). 2.1.3. DSM V’te Özgül Öğrenme Bozukluğu DSM IV’te ÖÖB tanısı kişinin standart skorlar kullanılarak ölçülen zeka düzeyi ve akademik başarısı arasındaki uyuşmazlığa dayandırılmaktaydı. Kişinin ÖÖB tanısı alabilmesi için bu uyuşmazlığın 1 ya da 2 standart sapma düzeyinde olması beklenmekteydi. Ancak, ÖÖB tanısı için gerekli olan bu uyuşmazlık ölçütüne eleştiriler yıllar içerisinde oldukça artmıştır. IDEA (Individuals with Disabilities Education Act, 2004) tarafından ÖÖB tanısı için alternatif bir 4 metot önerilmiştir. “Müdahaleye yanıtsızlık” adı verilen bu terimde uygun müdahaleye rağmen yetersiz cevap ÖÖB tanısı koymada yeterli olarak belirtilmiştir. Bütün bu tartışmalardan sonra DSM V’te ÖÖB’nin sınıflandırılmasında değişiklikler olmuştur. IQ performans uyuşmazlık ölçütü kaldırılmış, bunun yerine, kişinin akademik becerisinin kronolojik yaşından beklenenin önemli ölçüde ve ölçülebilir miktarda altında kalması ölçütü eklenmiştir (Wilmshurst 2005). DSM IV’te başka türlü adlandırılamayan özgül öğrenme bozukluğu alt tipi de varken, DSM V’te bu alt tip kaldırılmış ve okuma bozukluğu ile giden, matematik bozukluğu ile giden, yazılı anlatım bozukluğu ile giden olmak üzere 3 belirleyici tanımlanmıştır (Schulte Koerne 2014). DSM V Tanı Ölçütleri 2.1.3.1. A. Gerekli girişimlerde bulunulmuş olmasına karşın en az altı ay süren aşağıdaki belirtilerden en az birinin varlığı ile belirli eğitsel becerileri öğrenme ve kullanma güçlükleri: B. 1. Sözcükleri yanlış ya da yavaş ve fazla çaba göstererek okuma 2. Okuduğunu anlama güçlüğü 3. Sözcüklerin harflerini söyleme ve yazma güçlükleri 4. Yazılı anlatım güçlükleri 5. Sayıları, sayılarla ilgili kuralları kavrama ya da hesaplama güçlükleri 6. Sayısal akıl yürütme güçlükleri Eğitsel beceriler, standart ölçümler ve kapsamlı klinik değerlendirme ile doğrulandığı üzere, kronolojik yaşa göre beklenenin önemli ölçüde ve ölçülebilir derecede altındadır ve okul ya da işle ilgili başarıyı ya da günlük yaşam etkinliklerini belirgin düzeyde etkiler. On yedi yaşında ve üzerinde olan kişilerde, işlevselliği bozan öğrenme güçlüğü öyküsü standart değerlendirmelerin yerine geçebilir. C. Öğrenme güçlükleri okul yıllarında başlar, ancak beklenen eğitsel beceriler kişinin kısıtlı kapasitesini aşana kadar tam olarak kendini göstermeyebilir. D. Anlıksal yetersizlik, düzeltilmemiş görme ya da işitme kusurları, diğer ruhsal ve nörolojik bozukluklar, psikososyal olumsuzluklar, eğitsel yönergelerde kullanılan dili bilmeme ya da eğitsel yönergelerin uygunsuzluğu gibi öğrenme güçlüklerini daha iyi açıklayacak bir durum yoktur. 5 Not: Dört tanı ölçütü kişinin öyküsünün, okuldan edinilen bilgilerin, ruhsal-eğitsel değerlendirmelerin klinik olarak birleştirilmesi ile karşılanır. Birden çok alanda bozukluk olduğunda her biri aşağıdaki belirleyicilere göre kodlanmaktadır. Okuma bozukluğu ile giden: Sözcükleri doğru okuma Okuma hızı ve akıcılığı Okuduğunu anlama Yazılı anlatım bozukluğu ile giden: Sözcüklerin harflerini doğru söyleme ve yazma Dilbilgisi ve noktalama doğruluğu Yazılı anlatımın açıklığı ya da düzeni Matematik bozukluğu ile giden: Sayı algısı Aritmetik bilgilerin ezberlenmesi Doğru ve akıcı hesaplama Doğru sayısal akıl yürütme Ağırlık düzeyine göre; Hafif: Bir ya da iki eğitsel alandaki öğrenme becerilerinde bazı güçlükler olabilir, ancak özellikle okul yıllarında uygun düzenlemeler ya da destek ile bu güçlüklerin üstesinden gelebilir ve işlevselliğini koruyabilir. Orta: Bir ya da iki eğitsel alandaki öğrenme becerilerinde belirgin güçlükler vardır, dolayısıyla okul yıllarında yoğun ve özel eğitim almadan kişinin yeterlilik gösterme olasılığı düşüktür. Aktivitelerini doğru ve etkin bir biçimde tamamlayabilmesi için, okulda, işyerinde 6 ya da evde, en azından günün bir bölümünde, bazı düzenlemelerin yapılması ya da destek verilmesi gerekebilir. Ağır: Öğrenme becerilerinde birçok eğitsel alanı etkileyen ağır güçlükler vardır, okul yıllarının çoğunda yoğun, bireysel ve özel eğitim almadan kişinin bu becerileri öğrenme olasılığı düşüktür. Evde, okulda ya da işyerinde uygun düzenlemeler yapılması ya da destek verilmesi durumunda bile kişi tüm aktivitelerini etkin bir biçimde tamamlayamayabilir. 2.1.4. Epidemiyoloji Yazın bilgisinde ÖÖB tanısının ve ölçümünün çeşitli olmasından dolayı yaygınlığı ile ilgili kesin bilgi vermek oldukça zor olmaktadır. Farklı çalışmalarda ÖÖB yaygınlığının %2-17,5 arasında olduğu bildirilmektedir (McCandliss ve Noble 2003a; Pratt ve Patel 2007; Finn ve ark. 2014). DSM IV-TR’de ÖÖB’nin tahmin edilen yaygınlığının %2-10 arasında olduğu söylenmektedir (APA 2000). Çocukluk çağında okuma sorunları oldukça sık olarak görülmekte ve ÖÖB’nin %75-80’ini okuma bozukluğu oluşturmaktadır. Buna göre matematik bozukluğu ve yazılı anlatım bozukluğu çok daha az sıklıkta görülmektedir. Yazılı anlatım bozukluğu sıklıkla okuma bozukluğuna eşlik etmekte ayrıca, öğrenme bozukluğu dikkat eksikliği gibi diğer gelişimsel bozukluklarla da ilişkili görünmektedir (Volkmar ve Martin 2007). Son günlerdeki epidemiyolojik veriler, hipertansiyon ve obezite gibi, disleksinin de dimensional modele uyduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, toplumdaki okuma yeteneği ve okuma güçlüğü bir süreç boyunca meydana gelmektedir. Okuma güçlüğü okuma yeteneğinin dağılımının alt kısmını temsil etmektedir. ÖÖB belki de çocukları etkileyen en yaygın nörodavranışsal bozukluktur. Hem retrospektif hem de prospektif uzunlamasına çalışmalar göstermektedir ki, ÖÖB sürekli ve kronik bir hal almaktadır, geçici gelişimsel duraklama göstermemektedir. Zamanla iyi okuyanlar ve zayıf okuyanlar okuma yeteneği spektrumu boyunca göreceli durumlarını devam ettirme eğilimindedir (Shaywitz 2005). Cinsiyete yönelik yapılan farklı çalışmalarda, kız erkek oranı 1:10 ile 1:1 arasında değişmektedir. Rutter ve ark. (2004) erkeklerde kızlara oranla 3–4 kat daha fazla görüldüğünü, Korkmazlar (1994) ise öğrenme güçlüğünün erkeklerde kızlara oranla 4–6 kat daha fazla görüldüğünü bildirmiştir (akt. Demir 2005). Ancak günümüzde bu oran 7 eşitlenmeye başlamakla birlikte, erkeklerde daha şiddetli ve daha kalıcı olduğu belirtilmektedir (akt. Demir 2005). Son yıllarda bu farklılığın, erkek ve kızlardaki okuma puanlarının farklılığından kaynaklandığı, erkelerde ortalamanın daha düşük olduğu ve bunun istatistiksel bir farka yol açtığı söylenmektedir (Share ve Silva 2003). ABD’de yapılan bir çalışmada ise, 2. ve 3. sınıf öğrencileri arasında erkeklerde %9, kızlarda %6-7 oranında ÖÖB belirlenmiş, cinsiyetler arasında bilişsel bozukluklar açısından fark olmadığı bildirilmiştir (akt. Korkmazlar ve Sürücü 2007). 2.1.5. Etyoloji ÖÖB’nin nedenlerini anlamada okumanın nasıl gerçekleştiğini anlamak önemli yer tutar. Okuma, karmaşık bir süreçler bütünüdür ve beynin gerçekleştirdiği mucizevi bir beceri olduğu bilinmektedir. Okuma ile ilgili bilinmeyenler ÖÖB’nin doğasını anlamamızı zorlaştırmakta, nedenlerinin kesin olarak anlaşılmasını engellemektedir. Peki, nasıl okuruz? Görme olayı gözün retina tabakası ile gerçekleştirilir. Retinanın sadece merkezi kısmında görülen sözcüklerin çözünürlüğünü algılayabilen hücre yapısı mevcuttur. Şuan bu yazıyı okurken gözleriniz soldan sağa gitmekte ve saniyede dört beş kez gerçekleşen spazmodik hareket adı verilen duraksamalar gerçekleşmektedir. Bu sayede görülen sözcükler retinanın merkezi kısmına getirilir. Sözcüklerden yansıyan ışınlar retinada bütün olarak değil parça parça algılanır ve beynin görme ile ilgili alanlarına ulaştırıldıktan sonra tekrar bir araya getirilir. Görme ve harflerin algılanması okumanın gerçekleşmesinde sadece bir başlangıçtır. Alınan bu bilgiyle harfler bir yandan seslere dönüştürülürken, bir yandan da sözcüklere anlam kazandırılır (Karaçay 2011). Okumada 2 temel mekanizma rol oynar. Ortografi (yazım) ve fonografi (sesletim). Önce sözcüklerdeki harflerin şekilleri yani görsel formlar tanınır, sonra bu harfler fonemlere dönüştürülür. Öncelikle bunlar içsel konuşmada anlamları ile birlikte bir araya getirilmelidir (Stein 2001). Dolayısıyla görme ile ilgili merkezlerin yanı sıra işitme, konuşma ve bellek ile ilgili beyin bölgeleri de okumada önemli bir role sahiptir (Yılmaz 2012). Teknolojideki ilerlemelerle okumanın her aşamasında görevli beyin bölgeleri tespit edilebilmekte ve bu sayede ÖÖB etyolojisine ışık tutulmaktadır. Günümüzde ÖÖB’nin nedenleri hala tam olarak anlaşılamamış olmakla birlikte, genetik-kalıtsal etmenler, merkezi sinir sisteminin yapısal-işlevsel bozuklukları ve bilgi işleme sorunları (girdi sorunları, bütünleme sorunları, bellek sorunları, çıktı sorunları) üzerinde en fazla durulan etmenlerdir. 8 Nörolojik açıdan ise birçok kuram öne sürülmüştür. Bunlar; fonolojik kuram, işitsel kuram, görsel ve magnoselüler kuram, serebellar kuramdır (Shaywitz 2005; Karaman 2012). 2.1.5.1. Genetik – Kalıtsal Etmenler ÖÖB hem ailesel hem de kalıtsal nedenlere dayalı bir bozukluktur. Aile hikayesi en önemli risk faktörlerinden biridir (akt. Shaywitz 2005). Çalışmalar göstermiştir ki, ÖÖB’li çocukların %23 – 65’i ÖÖB’li bir ebeveyne sahiptir (Wilmshurst 2005). Aile çalışmalarındaki segregasyon analizleri ve ikizlerde yapılan çoklu regresyon analizleri ÖÖB’nin heterojen ve karmaşık bir kalıtıma sahip olduğunu ve klasik mendelian kalıtım göstermediğini ortaya koymuştur (Pennington 1991; DeFries 1985). Bunun yanı sıra, X’e bağlı resesif kalıtıldığını söyleyen yayınlar varken, son zamanlarda yapılan çalışmalarda otozomal dominant kalıtıldığı da bildirilmiştir (akt. Demonet 2004). Genetiğin etkisi yüksek IQ’lu çocuklarda düşük IQ’lu olanlara göre daha belirgindir (Knopik 2002). Bağlantı çalışmaları ÖÖB’de 1, 2, 3, 6, 15 ve 18. kromozomların lokuslarının etkilendiğini, en çok 2, 6 ve 15. kromozomlarla ilişkili olduğunu göstermektedir (Smith 1983; Grigorenko 1997; Fisher ve DeFries 2002). Kromozom 6 fonolojik farkındalık ile ilişkiliyken, kromozom 15 tek sözcük okuma ile ilişkilidir (Grigorenko 1997). İkizlerle yapılan bir çalışmada monozigot ikizlerde %68, dizigot ikizlerde ise %38 oranında görüldüğü bildirilmiştir (DeFries ve Alarcon 1996). Vogler (1985) ise monozigot ikizlerde %84-100, dizigot ikizlerde ise %20-35 oranında görüldüğünü bulmuştur. Son yıllarda, genetik çalışmalarda DYX1C1, ROBO1, KIAA0319 ve DCDC2 genleri başta olmak üzere yaklaşık 15 genin ÖÖB ile ilişkili olduğu bildirilmiştir (Paracchini 2007; Poelmans 2009; Poelmans 2011). Bazı çalışmalarda ÖÖB tanılı çocuklar ve kardeşlerinde sözel kısa süreli bellek ile DYX1C1, ROBO1 ve DCDC2 arasında ilişki olduğu tespit edilmiştir (Marino 2007; Marino 2011; Bates 2010; Bates 2011). Bir başka çalışmada ise hızlı otomatik adlandırma ile KIAA0319 ve DCDC2 lokuslarının komşusu olan 6p21 alanı arasında bağlantı olduğu ileri sürülmüştür (Konig 2011). Bununla beraber ÖÖB ile ilgili genetik ve epigenetik faktörler arasında yeterli düzeyde bilgi bulunmamakta ve çalışmalar devam etmektedir. 2.1.5.2. Merkezi Sinir Sisteminin Yapısal ve İşlevsel Bozuklukları Günümüzde, fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (FMRI) gibi yöntemler ile belirlenen beyin aktivitesi, dolaylı olarak altta yatan doku yapısını ve fizyolojisini 9 yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda, verilen uyaranın hangi beyin bölgesi ile de aktif olarak ilişkili olduğunu gösterir. Artan sayıda çalışmada beynin özellikle okuma gibi karmaşık bir görevi nasıl gerçekleştirdiğini belirlemek için, okumanın çeşitli yönleri araştırılmaktadır. Ayrıca araştırmalar okuma becerisi olanlar ve okumada zorluk çekenler arasındaki beyin aktivitelerinin farkları ile de ilgilidir (Barquero 2014). Bizim okumada görevli beyin bölgelerini anlamamız, 1891 yılında Dejerine’in okumadaki kritik alanların posterior beyin alanları (inferior parietal lobdaki angular girus ve supramarginal girus ve superior temporal girusun posterior alanları) olduğunu açıklamasına dayanmaktadır. Başka bir beyin bölgesi olan oksipitotemporal alanın ventral kısımları da okumadaki bir diğer kritik alan olarak tanımlanmıştır (akt. Shaywitz 2005). Sonraki yıllarda, Drake (1968) beyin kanaması geçiren ÖÖB’li bir çocukta serebellar inferior vermis ve bilateral parietal lobda hasar olduğunu saptamış ve ÖÖB’nin parietal ya da oksipital lobda işlev bozukluğuna bağlı olabileceğini ileri sürmüştür. Oksipital lob ve angular girusun medial ve inferior bölümlerini içeren dominant hemisfer lezyonlarının okumadaki ciddi bozulma ile ilişkili olabileceği (Broadbent 1872; Drake 1968), buna ek olarak anormal elektroensefalografi (EEG) bulgularının okuma bozukluğu olan kişilerde parietal lobda görüldüğü bildirilmiştir (akt. Drake 1968). Normal okuyan erişkinlerle yapılan çalışmalarda; sol hemisfer okuma ağının 3 alandan oluştuğu ortaya konmuştur. Bunlar, dorsal posterior bölge, ventral posterior bölge ve anterior bölgedir (Shaywitz 2008; Schlaggar 2007). Posterior ventral bölge oksipitotemporal alanda yerleşmiştir. Bu alan görsel işlem ve sözcüklerin tanınmasında rol oynar (Pugh 2000; Mccandliss 2003b; Cohen 2000a). Ayrıca doğru ve yanlış okunan harfler bu bölgede bir yanıt ortaya çıkarmaktadır (Levy 2008). Posterior dorsal bölge, posterior superior temporal girus, supramarginal girus ve angular girustan oluşmaktadır ve fonolojik işlem, ortografik temsillerin fonolojik temsillere dönüştürülmesi ve semantik (anlamsal) işlemde rol oynar (Pugh 2000; Price 2012; Shaywitz 1998). Anterior bölge, inferior frontal girus (IFG) ve çevresinde yerleşmiştir. IFG fonolojik işleme dahil gibi görünmektedir (Levy 2008). Ayrıca semantik işlem (Price 2012) ve fonolojik girdilerin konuşma ve jest şeklindeki artikülasyon çıktılarına dönüşmesine de dahil olabilir (Pugh 2000). Okuduğunu anlamada görevli beyin bölgeleri ise, sol supramarginal girus, sol angular girus, bilateral medial temporal girus ve superior temporal girustur (Constable 2004; Cutting 2006). Bunun yanı sıra; sol hemisferde oksipitotemporal alan ve inferior frontal girus arasındaki bağlantılar doğru okuma davranışı 10 ile, intraparietal sulkus doğru yazım ile, lateral temporal korteks kafiye oluşturmakla ilişkili bulunmuş; fonasyondaki en önemli alanın ise sağ ve sol inferior frontal girus olduğu gösterilmiştir (Richards 2008). Ayrıca, inferior frontal girus bölgesindeki tutulum uzun dönem okuma kazanımlarını da belirler. Bu bölgedeki iyileşme başarılı bir okuma davranışının gerçekleşmesini sağlayabilir. Normal bireylerdeki okumanın gelişimi sağ hemisferden sol hemisfere olan bağlantılara bağlı olsa da, ÖÖB’de sağ hemisferdeki yolaklara bağlıdır. Okumayı öğrenme sorunlarının kompansasyonunda sağ inferior frontal girus rol oynar (Hoeft 2010). Son yıllarda yapılan çalışmalarda ÖÖB’li bireylerde normal bireylere göre beynin bu bölgelerinde aktivasyon artışı ya da azalışı gösterilmiştir. Hoeft 2010 yılında yaptığı çalışmasında sağ ve sol inferior frontal girusta aktivasyon artışı ve sol parietotemporal ve oksipitotemporal alanlarda aktivasyon azalması olduğunu saptamıştır. Yapılan başka bir FMRI çalışmasında ÖÖB’de en çok aktivasyon olan alanın sol inferior frontal girus ve frontal lobun iç yüzünde bulunan ve ardışık işlerin yapılmasında görevli olan suplementer motor alanlar olduğu bulunmuştur (Wimmer 2010). Bunun dışında inferior parietal alan ve serebellar lobülde de aktivasyon farklılıkları saptanmış ve bu durum doğrudan okuma ile ilgili olmayan fonolojik ve görsel işlem, dikkat ve bilgi işlem süreçlerindeki zorluğu da açıklamıştır (Menghini 2006). ÖÖB’li bireylerle yapılan çalışmalarda beynin belirli bölgelerinde gri madde miktarında azalma saptanmıştır (Richlan 2013; Linkersdörfer 2012; Krafnick 2014). Bu azalma okumada bir bozukluğa mı yol açar, yoksa okumadaki bozukluğun bir sonucu mudur, bu henüz cevabı olmayan bir sorudur (Linkersdörfer 2012). 2.1.5.3. ÖÖB etyolojisini açıklamaya yönelik kuramlar 2.1.5.3.1. Fonolojik Kuram: ÖÖB patolojisindeki en güçlü görüş birliği dil, özellikle de fonolojik alanda bir defisit olduğu ile ilgilidir. Uzun süreli bellekte kaydedilmiş olan fonemik dil ünitelerinin kullanılmasında ve işitsel fonemlerin görsel grafemlere dönüştürülmesinde sorun olduğu ileri sürülmüştür (Serniclaes 2001; Leonard 1993). ÖÖB’de kişinin fonolojik analiz gerektiren kendi içinden konuşmasının ayarlanmasında da sorun vardır. Yani bu harflerin zihinsel olarak kelimelere dönüştürülmesine karşılık gelir. Sözcükleri altta yatan ses yapılarına ayrıştırma becerisinde 11 bozulma olduğu konusunda güçlü bir görüş birliği mevcuttur (Wagner ve Torgesen 1987; Shaywitz 2002; Liberman 1974) Görüntüleme çalışmalarında sadece fonksiyonel değil, aynı zamanda anatomik farklılıklar olduğu da gösterilmiştir ki, bunlardan en önemlisi işitmenin asosiyasyon alanı olan planum temporalededir (PT). PT temporal lobun dil fonksiyonlarından sorumlu olan alanıdır. Temporal lob superior yüzeyi ve silvian fissür arasında uzanan, üçgen şeklinde bir yapıdır. Beynin sol tarafındaki Wernicke alanının bir parçası ile örtüştüğü bilinmektedir (Shapleske 1999). Normal bireylerde sol PT sağ PT’ye göre daha büyüktür. Gelişimsel olarak bu asimetri gebeliğin ilk 31 haftasında oluşur (Chi 1977). ÖÖB’de ise PT’de simetri ya da ters asimetri görülür (Galaburda 1979; Shapleske 1999). Bazı çalışmalara göre bu simetrinin ya da ters asimetrinin nedeni normal bireylerde doğum öncesi gerçekleşmesi beklenen nöron ölümünün sağ hemisferde daha az olması (Galaburda 1979; Galaburda 1989), bazı çalışmalara göre ise sol planum temporalenin olması gerekenden daha küçük olmasıdır (Heiervang 2000). 2.1.5.3.2. Görsel ve Magnoselüler Kuram: İlk başlarda görsel uyaranlara karşı azalmış hassasiyetin okuma ile ilgisi olmadığı düşünülse de; daha sonra bu hassasiyetin görsel magnoselüler sistemi etkilediği anlaşılmıştır. Gözden başlayıp beynin diğer alanlarına giden ganglion hücrelerinin % 10’unu magnoselüler hücreler oluşturur ve bunlar parvoselüler hücrelerden daha fazladır (Enroth-Kugel 1966). Magnoselüler hücreler daha fazla alandan ışık alır, daha hızlı ve ışığa karşı daha hassastır. Ancak detay ve renge karşı hassas değildir (Merigan ve Maunsel 1993). Burdan başlayan uyarılar, doğrudan primer görme merkezi olan oksipital kortekste kendilerine ait özel magnoselüler bölgeye gider ve bu alana lateral genikulat nukleus adı verilir. Bu magnoselüler sistem dorsal görsel işlemsel yolak olarak da adlandırılır. Bu dorsal yolak göz ve dudak hareketlerine görsel rehberlik yapar ve burdan frontal göz bölgesi, superior kollikulus ve serebelluma projeksiyonları vardır. Tüm bunlar görsel motor kontrol ile ilgilidir (Stein 2001). Magnoselüler sistemle ilgili ÖÖB’li bireylerde yapılan fizyolojik testlerde, daha özgül bir etkilenme olduğu söylenebilir. ÖÖB olanlarda kontrollerle karşılaştırıldığında kontrast hassasiyeti spasyal bölgede daha az, temporal bölgede daha fazladır. Bu hassasiyet görsel belirtiler ile daha çok ilgilidir (Lovegrove 1980). Hem spasyal kontrast ayırt etme hızı hem de 12 titrek ışık hassasiyetindeki bozulmaya dayanarak görsel magnoselüler sistemde etkilenme olduğu söylenebilir ancak bazı çalışmalarda bu sonuçlar elde edilememiştir (Stein 2001). Görsel kuramla ilişkili olarak fonksiyon bozukluğu bildirilen bir diğer anatomik beyin bölgesi de lateral genikulat nukleus (LGN)’dur. Postmortem çalışmalarda direk kanıtlanan ÖÖB’nin çoğunda görsel magnoselüler sistemin LGN kısmında fonksiyon bozukluğu vardır ve LGN kontrollere göre %30 daha küçüktür (Livingstone 1991; Galaburda ve Livingstone 1993). LGN’daki bu farklılaşmanın hızlı nöronal büyüme ve migrasyonun olduğu intrauterin 4-5. aylarda gelişimin erken dönemlerinde gerçekleştiği tahmin edilmektedir (Stein 2001). 2.1.5.3.3. Serebellar Kuram Serebellum beynin oto-pilotutur. Zamanlanmış kas kasılması yani motor performansı düzenler. Ciddi oranda hem duyusal hem motor alanlardan magnoselüler projeksiyonları alır. En büyük girdi dorsal görsel magnoselüler yolaktan serebellumun pontin nukleusuna gelir (Stein 2001). Fawcett, Nicolson ve Dean (1996) ÖÖB’lerin serebellar işlem gerektiren testlerde kötü performans sergilediklerini belirtmiştir. Serebellumun okumadaki etkilerinden biri de göz hareketlerinin kontrolüdür. Göz küresinin hem fiksasyonu hem de gözün sağa sola hareketinde görevlidir. Ayrıca kişinin fonolojik analiz gerektiren kendi içinden konuşmasının ayarlanmasına da yardım eder. Bir diğer deyişle harflerin zihinsel olarak kelimelere dönüştürülmesine karşılık gelir. Serebellar tümörü olan çocukların sıklıkla okuma zorluğu yaşadıkları belirtilmiştir (Scott 2001). Stoodley (2000), sağ serebellar lezyonu olan çocukların daha çok dil ve okuma yazma sorunları, sol serebellar lezyonu olan çocukların ise daha çok görsel uzamsal alanda sorun yaşadıklarını bildirmiştir. 2.1.5.4. Bilgi İşleme Sorunları Bilgi işleme süreci çok fazla parçadan oluşur ve birçok dış etkenden etkilenebilir. ÖÖB’de görülen bilgi işleme sorunları girdi, bütünleme, bellek ve çıktı sorunları olarak dörde ayrılır. Bilgi işleme sürecinin hatasız gerçekleşebilmesi ve öğrenmenin tamamlanabilmesi için öncelikle dışardan birincil duyu organlarına gelen bilginin beyindeki gerekli merkezlere 13 aktarımının düzgün olması (girdi), ardından alınan uyarının beyindeki ilgili merkezlerde sıraya konması, bütünlenmesi ve yorumlanması (bütünleme) gerekmektedir. Daha sonra edinilen bu bilginin geri çağrılabilmesi için kısa süreli bellekte tutulabilmesi (bellek) ve son olarak da bu bilginin motor organlarda beceriye dönüşebilmesi (çıktı) gereklidir. ÖÖB olan çocuklarda bu aşamaların bir ya da birkaçında sorun gözlenebilir (Karaman 2012). 2.1.6. Klinik Tanı Öğrenme yaşamın her alanında gereklidir ve yaşamın sonuna kadar süreğen bir şekilde devam eder. Çocuk ve ergenler okul ve öğrenme yoluyla akademik beceriler geliştirirlerken yıllar geçtikçe sosyal ve davranışsal dağarcıklarını da genişletirler. ÖÖB birçok çocuğu niteleyen ortak bir tanı olmakla birlikte her çocukta ve her yaşta farklı klinik görünümlerle karşımıza çıkmaktadır. ÖÖB’de işitsel ve görsel bellek, dil, organizasyon ve oryantasyon, motor koordinasyon, dikkat ve soyutlama ile ilgili alanlarda sorunlar görülebilmektedir (Aslan 2015, Sürücü ve Gündoğdu 2008). ÖÖB tanısı klinik bir tanıdır. Çocuğun gözlenmesi, okul ve aileden hem şimdiki zamana hem de çocuğun gelişimsel öyküsüne dair alınan bilgilere dayanarak konulur. 2.1.6.1. Okul Öncesi Dönem Belirtileri Okul öncesi dönemde ÖÖB tanısı koymak oldukça güçtür. Birçok aile çocuklarındaki gelişimsel farklılıkları fark etmekle birlikte, bunun gelişim sürecinin doğasından kaynaklandığını düşünebilir. Öte yandan klinik olarak şüphe olacak bulguların gelişim sürecinde ortadan kalkabilmesi ve bu çocukların etiketlenmesi endişesi ile gerekli müdahale gecikebilmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada, belirtilerin fark edilme yaşı ile tanı konulan yaş arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu bildirilmiştir (akt. Korkmazlar ve Sürücü 2007). Alexander ve Slinger (2004) yaptıkları gözden geçirme çalışmasında, erken dönemde tanı konulup müdahale edilen çocuklarda okumanın doğruluğunun ve akıcılığının sağlandığını, tanıda geç kalındığı zaman ise ancak yoğun bir müdahale ile okumanın doğruluğunun geliştirilebildiğini, gereken akıcılığın ise sağlanamadığını belirtmişlerdir. Okul öncesi dönemde ÖÖB tanısı koymak oldukça güçtür bu nedenle “ÖÖB açısından riskli” tabiri kullanılmaktadır. Demir (2005) gerçekleştirdiği tez çalışmasında okul öncesi dönemde ÖÖB açısından riskli çocukların oranını ebeveynlere göre %23.5, öğretmenlere göre %15.9 olarak bildirmiştir. 14 Erken dönemde, konuşmanın başlamasında gecikme, temel sözcükleri karıştırma, telaffuzda güçlük, kısıtlı sözcük dağarcığı, sözcük ve hece ilişkisini öğrenmede ve nesneleri isimlendirmekte güçlük yaşarlar. Düğme ilikleme, makas tutma gibi ince motor becerilerde zayıflık ve el göz koordinasyonunda bozuklukları mevcuttur. Geometrik şekilleri çizmede güçlük çekerler. Kalemi hatalı tutar, koordinasyon gerektiren işleri (bisiklete binmek, ip atlamak) sürdüremezler. Sık kaza geçirme, kısa süreli dikkat, dikkati sürdürmede güçlük, aşırı hareketlilik, dürtüsellik gibi sorunları vardır. Benzerlik ve farklılık kavramlarını, içinde, dışında, yanında, arkasında gibi figür zemin ilişkisini öğrenmede güçlük yaşarlar. Sıralama zorlukları (önce-sonra, dün-bugün), yön karıştırma, sınıflandırma ve gruplama güçlükleri mevcuttur. Sembolleri öğrenmekte, işitsel uyaranları ve sürekli tekrarlanan becerileri hatırlamakta güçlük çekerler. Dağınıktırlar. Bir işe başlamakta ve bitirmekte zorluk yaşarlar. Ardışık işleri karıştırırlar. İmmatürite, arkadaş ilişkilerinde, jest ve mimikleri anlamakta güçlük, duygu durumda labilite, duygu denetiminde zorluk gibi belirtiler de gösterebilirler (Korkmazlar ve Sürücü 2007; Sürücü ve Gündoğdu 2008). 2.1.6.2. Okul Dönemi Belirtileri Okul, çocuğun hem akademik beceriler edindiği hem sosyal ilişki kurmayı hem de davranışlarını kontrol edebilmeyi, sınır alabilmeyi öğrendiği kapsayıcı ve çerçeve sağlayan bir kurumdur. Bu dönemde akademik beceriler aynı zamanda çocuğun sosyal kabulünü de sağlar. Dolayısıyla çocuğun öğrenme sorunları birçok alanda işlevselliğini etkileyebilir. Bu dönemdeki sorunları da akademik başarı, okuma becerisi, yazma becerisi, aritmetik beceriler, motor beceriler, dikkat ve hareket alanı, algısal kavramsal alan, bellek alanı, organizasyon alanı ve duyusal sosyal alan olarak sınıflandırabiliriz. Sıralanan bulgular her hastada farklı miktar ve ağırlıkta bulunabilir. Okul başarıları genellikle düşüktür. Bazı derslerde ve alanlarda daha iyi başarı gösterirken, bazılarında daha düşük başarı gösterirler. Sözcükleri oluşturan sesleri algılamakta ve telaffuz etmekte zorlanırlar. Kısa süre önce öğrendiği bir sözcüğü tanıyamazlar. Okuma hızları düşüktür. Okuma sırasında satır, sözcük, hece ya da harf atlar, bazı sözcük ya da harfleri farklı okur, sözcüklerdeki harflerin sırasını karıştırır, okuduğunu anlamakta zorlanırlar. Not almakta ve yazıları kopya etmekte zorlanırlar. Harfleri ve sözcükleri tersten okur, sözcük uydurur, okuma sırasında harf, hece ya da sözcük ekler, okuduğu yeri kaybederler. El yazıları okunaksızdır. Yazma hızları yavaştır. Hece ve sözcükleri ters çevirip yazar, bazı harf ve 15 rakamları tersten yazar, sözcükleri hatalı şekilde böler, sözcükler arasında boşluk bırakmaz ya da bölerek yazarlar. Defterleri düzensizdir. İmla ve noktalama hataları yapar, defteri, kağıdı orantısız şekilde kullanırlar. Rakam ve kavramları anlamakta güçlük çeker, sembolleri öğrenemez, karıştırırlar. Geometrik şekilleri isimlendiremez ve çizemezler. İşlemlere soldan başlar, akıl yürütmede zorluk çekerler. Nokta sayımı, sayıları kıyaslama ve problem çözme becerileri düşüktür. Toplama işleminde elde unutma, çıkarma işleminde sıra karıştırma hataları yapar, saati öğrenemezler. Kısa süreli dikkat, dikkati sürdürmede güçlük, aşırı hareketlilik, dürtüsellik sorunları yaşarlar. El göz koordinasyonu, kalem tutma, ayakkabı bağlama, düğme ilikleme becerileri gibi koordinasyon alanlarında zorlukları vardır. Yönleri öğrenemezler. Sağ sol karıştırırlar. Çapraz lateralizasyonları vardır. Denge sorunları ve sakarlıkları mevcuttur. Yer ve zaman kavramlarını karıştırırlar. Görsel mekansal ve derin duyuya dair algı bozuklukları mevcuttur. Bilgiyi depolamakta, geri çağırmakta ve yorumlamakta zorlanırlar. Bir olay ya da durumu özetleyemezler. Başladığı işi bitiremez, zamanı düzgün kullanamazlar. Dağınıktırlar. Plan yapamaz ya da yaptığı plana uyamazlar. İmmatürite, arkadaş ilişkilerinde güçlük, jest ve mimikleri anlamakta güçlük, duygu durumda labilite, duygu denetiminde zorluk görülen diğer belirtiler arasındadır (Korkmazlar ve Sürücü 2007; Sürücü ve Gündoğdu 2008). 2.1.6.3. Ergen ve Erişkin Dönem Belirtileri Düşüncelerini ifade etmekte, doğru ve akıcı okumakta, bilgileri yorumlamakta, soyutlama yapmakta, sorun çözme becerilerinde, matematik becerilerinde, yönergeleri anlamakta ve yerine getirmekte, yeni bilgi edinmekte ve bu bilgiyi akılda tutmakta, etkinlikleri düzenlemekte, bütçe hesabı yapmakta, dikkatini sürdürmekte güçlük yaşarlar. İş bulmakta ve sürdürmekte zorlanırlar. Duygusal ve davranışsal sorunları mevcuttur (Sürücü ve Gündoğdu 2008). 2.1.7. Ayırıcı Tanı ÖÖB’nin en önemli belirtisi akademik başarısızlıktır. Akademik beceriler çeşitli sosyal, tıbbi, nörolojik durumlardan etkilenebilen dinamik bir süreçtir. Öncelikle, akademik başarısızlıktaki normal varyasyonların ayırt edilmesi gerekmektedir. Çünkü ÖÖB uygun eğitimsel imkanların 16 aynı akranlara benzer şekilde uygulanmaları varlığında bile süreğen bir bozukluktur (APA 2013). Bu nedenle her ÖÖB olgusu tanı öncesi detaylı fizik muayene, duyu muayenesi, nörolojik ve genetik değerlendirmelerden geçirilmeli ve ayrıntılı öyküsü alınmalıdır. ÖÖB ayırıcı tanısındaki en önemli tanı zihinsel gerilik ya da yeni adı ile anlıksal yeti yitimi bozukluğudur. ÖÖB olan çocukların zeka düzeyleri 70’in üzerindedir. Eğer zeka geriliği varsa ÖÖB ancak çocuğun zeka düzeyi ile açıklanamayacak bir akademik gerilik varlığında konulabilir (APA 2013). ÖÖB ayırıcı tanısında bir diğer önemli durum da duyusal ve nörolojik bozuklukların ayırt edilmesidir. Pediatrik inme, travmatik beyin hasarı, işitme ve görme bozukluğu gibi durumlar gözden geçirilmelidir (APA 2013). Ayrıca belirgin nörolojik ve duyusal bozukluk olmaksızın çeşitli tıbbi durumlar da akademik geriliğe ve öğrenme sorunlarına sebep olabilir. Çok yaygın olan anemi, hipotiroidi, çinko eksikliği, kurşun zehirlenmesi öğrenme sorunları ile başvuran her çocuk için akılda tutulmalıdır (Sürücü ve Gündoğdu 2008). Bazı epilepsi türlerinde gözle görülür nöbet olmaksızın öğrenme sorunları gözlenebilmektedir (Yung 2000). Ayrıca turner sendromu, frajil x sendromu, fenilketonüri gibi genetik hastalıklar da öğrenme sorunlarına neden olabilir (Shalev 2000). Astım ve diyabet gibi kronik hastalıkların seyrinde hem hastalığın sebep olduğu yaşam kalitesindeki düşüklüğe hem de kullanılan ilaçlara bağlı öğrenme sorunları görüldüğü bilinmektedir (akt. Sürücü ve Gündoğdu 2008). Ayrıca depresyon, anksiyete bozukluğu, DB, DEHB gibi birçok psikiyatrik bozukluk öğrenme sorunları ile karşımıza çıkabilir. Bunlardan en sık gözleneni DEHB’dir. DEHB’de özgül olarak öğrenme ile ilgili sorun yoktur ancak bunları sergileme ile ilgili sorun vardır. Buna rağmen her iki hastalığın birlikte görülmesi de oldukça sıktır (APA 2013). 2.1.8. ÖÖB’de Görülen Psikiyatrik Eş Tanılar Öğrenme güçlüğü olan çocukların büyük kısmı Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğundan (en yaygın) depresyon, anksiyete, intihar ve madde kötüye kullanımına (en az yaygın) kadar uzanan davranışsal ve duygusal sorun yaşarlar. ÖÖB ile birlikte bu tür sorunların ortaya çıkması daha fazla akademik zorluğa neden olur. Bu gibi durumlarda tanı koymak zorlaşır ve bütünsel tedavi yaklaşımı gerektirir. ÖÖB olguları gözden kaçtığında yetersiz tedavi edildiği ve eş tanıları anlamak için büyük çaba gerektirdiği için büyük bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir (Sahoo 2015). 17 Okuma, matematik ve yazılı anlatımdaki sorunlar akademik becerilere engel olup düşük not ya da başarısızlığa neden olduğu gibi, düşük benlik saygısı, umutsuzluk, sosyal beceri sorunları, okulu bırakma, iş bulma ve sosyal uyumda zorluklar gibi başka alanlarda da sorunlara yol açar (akt. Sahoo 2015). Okul, çocuğun bilişsel, dil, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişim alanlarında önemli ve biçimlendirici bir rol oynamaktadır (akt. Sahoo 2015). Okuma, yazma ve matematik gibi akademik beceriler okulda öğrencinin değerlendirilen performansının temellerini oluşturur. Okuldan alınan herhangi bir olumsuz geribildirimin, çocuğun duygusal, sosyal ve ailesel işlevselliği üzerinde bir etkisi olması muhtemeldir. Bu nedenle her hangi bir öğrenme sorununun okul çağındaki çocuklarda davranış bozuklukları, kaygı, yetersizlik ve utanç duyguları yaratabileceği belirtilmektedir (Johnson 2005). ÖÖB çoğunlukla psikolojik sorunlar ile ilişkili bulunmuştur (Willcutt ve Pennington 2000b). Çalışmalarda ÖÖB ile anksiyete arasında (Bender ve Wall 1994; Cantwell ve Baker 1991), ÖÖB ile DB arasında (Javorsky 1996) ve ÖÖB ile depresyon (Hoy ve arkadaşları 1997) arasında ilişki bildirilmiştir. Ayrıca, ÖÖB olan çocuklar sıklıkla sosyal ve duygusal sorunlar (Wiener ve Schneider 2002), sosyal becerilerde defisit (Kavale 1996), akran zorbalığı ya da akranlar tarafından dışlanma (Wiener ve Schneider 2002; Vaughn 1998; Haager 1995), olumsuz benlik algısı (Kavale 1996) gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Toplum temelli araştırma sonuçları ÖÖB olan çocukların %30’unda davranışsal ve duygusal sorunlar olduğunu göstermektedir (Johnson 2005). Ekblad (1990) Çinli çocuklarda psikolojik bozukluklar ve zayıf okul başarısı arasında pozitif bir ilişki olduğunu bildirmiştir. Shenoy ve Kapur (1996) 88 ÖÖB tanısı almış çocuktan 21’inde psikolojik bozukluk eş tanısı olduğunu belirtmiştir. Skolastik becerilerde özel gelişimsel bozukluğu olan çocuklarla yapılan başka bir çalışmada 56 çocuğun 21’inde psikolojik bozukluk eş tanısı olduğu bildirilmiştir (Johnson 2005). ÖÖB ve yıkıcı davranım bozuklukları ile daha çok sayıda araştırma mevcuttur (Arnold 2005; Carroll 2005; Willcutt ve Pennington 2000b). Ancak, ÖÖB’de depresyon düzeylerinin yüksek seviyede olduğu belgelendiği halde, ÖÖB’nin duygusal zorluklarla olan ilişkisine daha az dikkat çekilmiştir. Willcutt ve Pennington (2000b) ÖÖB’ye bağlı beklenenin altındaki akademik başarısızlığı olan çocukların, ÖÖB olmayan çocuklara göre daha fazla içe kapanık, kaygılı ve depresif olduğunu belirtmiştir. Bunu destekleyen farklı bazı bulgular da mevcuttur. Maughan (2003) okuma güçlükleri ve genç erkek depresyonu arasında doğrudan nedensel bir 18 ilişki olduğunu, Carroll (2005) ise, çocuklarda okuma zorlukları ve anksiyete sorunları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başka bir çalışmada skolastik becerilerde geri kalmış çocukların üçte birinde psikolojik bozukluk eş tanısı olduğu, bunların %16’sının duygusal bozukluklar, %6’sının davranım bozuklukları, %12’sinin ise karışık duygusal ve davranım bozuklukları olduğu saptanmıştır. Retrospektif bir çalışmada ise, ÖÖB olan çocukların %79’unda psikolojik bozukluk eş tanısı olduğu, bunların %32’sinin içe atım bozuklukları, %28’inin dışa atım bozuklukları, %19’unun ise diğer bozukluklar olduğu bulunmuştur (Johnson 2005). 77 ÖÖB’li çocukla yapılan başka bir çalışmada %66,2 oranında psikolojik bozukluk eş tanısı bildirilmiştir (Backer ve Neuhauser 2003). Bunlardan en yaygını uyum bozuklukları ardından hiperkinetik bozukluk ve anksiyetedir. Willcutt ve Pennington’un (2000b) Kolorado Üniversitesinde yaptıkları başka bir çalışmada okuma bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde, olmayanlara göre tüm içe atım ve dışa atım bozukluklarının daha fazla görüldüğü rapor edilmiştir. Mcgee ve arkadaşları (1986) tarafından Yeni Zelenda’da yapılan bir çalışmada okuma bozukluğu olan erkek çocuklarda DEHB, DB ve Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu (KOKGB) gibi dışa atım bozukluklarının üç kat daha fazla görüldüğü bildirilmiştir. Aynı çalışmada ÖÖB’nin bir ya da daha fazla tipinin varlığı DEHB olan çocuklarda yaklaşık iki kat fazla bildirilmiştir. Dahle ve Knivsberg (2013) CBCL (Child Behavior Checklist) kullanarak 26 dislektik 26 karşılaştırma grubu ile yaptıkları çalışmada içe atım bozuklukları, dışa atım bozuklukları ve davranış sorunlarının ÖÖB olanlarda kontrollere oranla anlamlı derecede yüksek olduğunu bulmuşlardır. Öğretmenler ÖÖB olan çocuklarda olmayanlara göre daha çok davranış sorunları bildirirken, ebeveynler daha çok içe atım bozukluğu bildirmiştir. Bunun yanı sıra, öğretmenler daha çok sosyal sorunlar, saldırgan davranışlar, içe çekilme, depresif özellikler ve dikkat sorunları, ebeveynler ise daha çok içe atım sorunları bildirmişlerdir. Yakın zamanda yapılan bir Norveç çalışmasında Knivsberg ve Andreassen (2008) ÖÖB olanlarda anlamlı derecede içe atım, dışa atım, dikkat ve davranış sorunlarının öğretmenler, ebeveynler ve çocukların kendileri tarafından ifade edildiğini bulmuşlardır. Heiervang ve arkadaşları (2001) da ÖÖB olanlarda daha yüksek içe atım ve dışa atım bozukluğu görüldüğünü söylemişlerdir. ÖÖB olanlarda hem zarar verici/saldırgan, hem de kaygılı/korkulu davranışlar öğretmenler ve ebeveynler tarafından daha çok bildirilmiştir 19 (Smart ve Sanson 1996). Ayrıca ÖÖB’de anlamlı derecede yüksek depresif belirti de görülmektedir (Smart ve Sanson 1996). Bruck (1987) ÖÖB olanların %85’inin çocukluk çağında kötü genel uyum gösterdiğini, buna karşılık sadece %37’sinin ergenlik ve erişkinlik döneminde benzer derecelendirme gösterdiğini belirtmiştir. Bu nedenle ÖÖB olanlarda ikincil psikolojik sorunlar yaşla birlikte azalıyor gibi görünmektedir. 2.1.8.1. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ve Diğer Yıkıcı Davranım Bozuklukları ile Birlikteliği DEHB, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik gibi yıkıcı davranışlarla karakterize süreğen, gelişimsel bir hastalık olarak tanımlanmaktadır (APA 2013). DSM V’e göre okul çocuklarında tahmin edilen DEHB yaygınlığı %3-7 arasında değişmektedir. DEHB’nin eş tanılarla birlikteliği sıktır. Psikiyatrik eş tanılar KOKGB, DB, anksiyete ve depresyonu içerir (Jensen 2001). Diğer eş tanılar ise ÖÖB, gelişimsel koordinasyon bozukluğu ve dil bozukluklarıdır (Gilger ve arkadaşları 1992; Cohen 2000b). Psikiyatrik bozukluklar arasında DEHB en sık ÖÖB ile ilişkilidir. DEHB ve ÖÖB birlikteliğinin giderek arttığı bilinmektedir. Günümüzde DEHB ve ÖÖB birlikteliğini tanımlamak için komorbidite tanımı yerine “cooccuring” tanımı kullanılmaktadır. Altta yatan patofizyolojinin birbirinden bağımsız olduğunu belirtmek için bu terim tercih edilmektedir (Kaplan 2006). ÖÖB ve DEHB ile ilgili çevresel ve genetik faktörleri (Petryshen ve Pauls 2009; Willcutt ve Pennington 2000a), bilişsel süreçleri (Shanahan 2006; Willcutt 2005a), beynin anatomisi ve işlevselliğini (Eden ve Vaidya 2008), tedaviye yönelik müdahaleleri (Shaywitz ve Shaywitz 2008) inceleyen çalışmalar iki durumun yüksek oranda birlikteliğini bildirmişlerdir. Dikkat ile ilgili mekanizmaların bozulması ÖÖB’de muhtemel nedensel faktör olarak belirtilmektedir (Shaywitz ve Shaywitz 2008). Dikkat ve öğrenme sorunlarının genellikle birbiriyle ilişkili ve bir süreklilik içinde olduğu kabul edilir (Mayes 2000). DEHB olan çocukların büyük bir kısmı, ergenlik ve erişkinlikte de, DEHB’nin klinik ile ilgili belirtilerini sergilemeye devam ederler. DEHB olan gençlerin önemli bir kısmının akranlarına göre eğitimlerine ve zeka düzeylerine oranla kilit akademik konularda düşük not almaları, ders başarısızlığı, ders tekrarı yapmaları ve okulu bırakmaları daha muhtemeldir (akt. Martinussen 2015). 20 Her ne kadar DEHB ve ÖÖB tanı ölçütleri birbirinden kesin farklılıklar içerse de çok fazla benzer belirtileri vardır. Bu belirti benzerlikleri; dikkat dağınıklığı, hiperaktivite, düşük engellenme eşiği, düşük kendilik algısı, sosyal becerilerde zayıflık, düşük akademik başarı, artmış okul bırakma sıklığı ve iş hayatında başarısızlık şeklinde sıralanabilir. Bu üst üste binen belirtilerden dolayı sıklıkla DEHB ve ÖÖB tanısı birlikte konulur (McGillivray 2009). ÖÖB olan çocuklar DEHB açısından (Willcutt ve Pennington 2000a) ya da DEHB olan çocuklar ÖÖB açısından (Sanson 1996) incelendiğinde, iki bozukluk arasında eş tanı çok yüksek görülmekte ve çift yönlü bir ilişki olduğu kabul edilmektedir. Buna dayanarak, DEHB ve ÖÖB birlikteliği ile ilgili çeşitli hipotezler ortaya atılmıştır. Bunlardan ilki DEHB’nin ÖÖB’ye neden olabileceği yönündeki hipotezdir (akt. Chadwick 1999). Dikkat sorunları ve dürtüsellik, uyaran denetleme ve bilgi işlem süresini azaltarak öğrenmeyi etkileyebilir. Sonuç olarak DEHB’nin kümülatif etkisi yeni bilgi edinimi ve okuma gibi temel becerilerde başarısızlık olabilir. İkinci hipotez ise, okuma güçlüklerinin hiperaktivite gibi davranış sorunlarına neden olduğu şeklindedir (Cunningham ve Barkley 1978). Üçüncü görüş ise, hem okuma sorunlarının hem de hiperaktivitenin sosyal kayıplar, nörolojik bozukluk ya da genetik faktörler gibi her ikisinde de görülen ortak bazı nedenlere bağlı olabileceğidir. Son olarak, okuma güçlükleri ve hiperaktivite farklı nedenlere bağlı olabilir ancak nedensel faktörler birbirleri ile ilişkilidir. Örneğin, kötü öğrenim becerileri (okuma güçlükleri olan bir çocukta ortaya çıkan) etkisiz sınıf yönetimi uygulamaları (hiperaktif görünen bir çocukta ortaya çıkan) ile ilişkili olabilir. Bu görüşe alternatif olarak, ayrı fakat ilişkili genetik faktörler bağımsız olarak iki koşula da neden olabilir. Bu modeller tabii ki birbirlerini dışlamazlar (Chadwick 1999). Ayrıca, bu iki bozukluğun birlikteliği ile ilgili birkaç model de ileri sürülmüştür. Bunlardan ilki “multiple defisit modeli” dir. Bu modele göre, ortak genetik risk faktörleri patofizyolojik yolağı etkiler ve her iki hastalığın da görülme oranını arttırır (Shanahan 2006; Willcutt 2003; Willcutt 2005a). Öte yandan bu iki hastalığın ayrı ayrı gelişimsel patofizyolojik yolakları olduğuna dair veriler de mevcuttur (De Jong 2009). Birçok çalışma ÖÖB ile DEHB arasındaki ilişkiyi incelemiştir (Heiervang 2001; Knivsberg ve Andreassen 2008; Willcutt 2007b; Willcutt ve Pennington 2000b; Willcutt, Pennington ve DeFries 2000). Bu çalışmalarda yüksek oranda dikkat sorunları ya da DEHB tanısı bildirilmiştir. Bazı çalışmalar DEHB ve ÖÖB’nin %40 oranında binişik olduğunu ve %60’dan fazla ÖÖB tanılı çocuk ya da ergenin en az bir duygusal davranışsal tanıyı karşıladığını 21 belirtmişlerdir (akt. Dahle 2013). Willcutt ve Pennington (2000b) okuma zorluğu ile DEHB belirtilerinden dikkat eksikliği arasında, hiperaktivite ya da dürtüselliğe göre daha yüksek bir ilişki olduğunu bulmuşlardır. DEHB ile ilgili benzer bulguları Chhabildas ve arkadaşları (2001) da bildirmişlerdir. ÖÖB ve DEHB çocukluk çağında en sık tanı konulan bozukluklardır ve her biri yaklaşık olarak toplumun %5’ini etkiler (APA 2000). DEHB olan çocukların %80’den fazlası ve ÖÖB olan çocukların %60’dan fazlası en az bir eş tanı ölçütünü karşılar (Willcutt ve Pennington 2000a, 2000b). Çocuklarda en yaygın görülen eş tanı birlikteliklerinden biri de ÖÖB ve DEHB birlikteliğidir (Beitchman 1997; Biederman 1991). ÖÖB olan çocuklar hiperaktivite açısından yüksek risk taşırlar (Cantwell 1991; Gilger 1992; Faraone 1993). Ayrıca, okuma bozukluğu ve dikkatsizlik arasında da güçlü bir ilişki vardır (Rowe 1992). ÖÖB olan çocukların DEHB eş tanı birlikteliği incelendiğinde %10-60 arasında değişiklik gösterdiği rapor edilmiştir (Halperin 1984; Holborow 1986; Dykman 1991; Karande 2007). Sexton (2012) tarafından yapılan gözden geçirme çalışmasında genel popülasyondaki DEHB ve ÖÖB eş tanı yaygınlığının %0,4 ile %3,7 arasında olduğu bildirilmiştir. Hem ÖÖB hem de DEHB’yi tanımlamak için kullanılan ölçütler değişken olduğundan binişiklik ile ilişkili veriler de çalışmadan çalışmaya farklılık göstermektedir. Genel olarak DEHB olan çocukların %25-50’si öğrenme bozukluğuna sahiptir (Barkley 2014). DEHB ve ÖÖB birlikteliğinin hem klinik hem de toplum örneklemlerinde görüldüğü bildirilmiştir (Gilger 1992). DEHB olanlarda ÖÖB oranı %15-45 (Mayes 2000; Loo 2004; Sexton 2012), ÖÖB olan çocuklarda ise DEHB görülme oranı %9-60’dır (Gayan 2005; Willcutt ve Pennington 2000b; Sexton 2012). Az sayıda çalışma ÖÖB için seçilmiş örneklemlerde yapılmış olsa da, bazı çalışmaların sonuçlarında ÖÖB olan bireylerin % 1526’sının DEHB ölçütlerini karşıladığı gösterilmiştir (Gilger 1992). ÖÖB eş tanısının varlığının, DEHB olan çocuklarda birçok şiddetli bilişsel defisitin varlığı için bir marker olduğunu düşündüren çalışmalar mevcuttur. ÖÖB ve DEHB’nin birlikte görüldüğü çocuklarda hem yürütücü hem de yürütücü olmayan bilişsel fonksiyonlar daha çok bozulmuştur (Purvis ve Tannock 2000; Willcutt 2001; Willcutt 2005a). Bunun yanı sıra, DEHB ve ÖÖB birlikteliği olan çocuklarla, sadece ÖÖB tanısı alanların özellikle fonolojik işlem görevlerini içeren sözel testlerde benzer olduklarını söyleyen çalışmalar da vardır (Shaywitz 1995). Pennington (1993) DEHB ve ÖÖB olan çocukların ve sadece DEHB 22 olanların yürütücü işlev görevlerini karşılaştırmış ve her iki grubun da altta yatan benzer bilişsel bozukluklar gösterdiğini bulmuştur. Ayrıca, DEHB ve ÖÖB grubunun DEHB belirtilerinin ÖÖB’ye bağlı ortaya çıktığını belirtmiştir. Ancak yapılan sonraki çalışmalarda DEHB ve ÖÖB grubunda hem yürütücü işlevler hem de dil alanında defisit olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ve bu son bulgular DEHB’nin ÖÖB’nin bir sonucu olarak geliştiği fikri ile çelişmemektedir (Purvis ve Tannock 1997). Cinsiyet farklılıklarını gösteren çalışmalarda, DEHB olan kızların yürütücü işlev fonksiyonlarının, erkek çocuklara oranla daha az hassas olduğu bulunmuştur. Buna rağmen ileri çalışmalar yürütücü işlevler üzerindeki cinsiyet farklılıklarını test etmek için yetersizdir (Rucklidge ve Tannock 2002). Eş tanısı olan çocuklar, sadece DEHB ya da ÖÖB olan çocuklarla karşılaştırıldığında düşük benlik saygısı, davranış sorunları, okulu bırakma ve kötü sonlanım gibi daha fazla ikincil soruna sahiptir (Willcutt 2001). Bunun dışında, ÖÖB ve DEHB eş tanısı olan bireyler diğer yıkıcı davranım bozuklukları açısından da daha yüksek risk altındadır (Willcutt ve Pennington 2000b). Eş tanısı olan çocukların davranışsal sonlanımları üzerinde ÖÖB’nin etkisi olabileceği olasılığına dair bazı tutarlı kanıtlar vardır. ÖÖB eş tanılar ile DB özelliklerinin devamlılığına katkıda bulunabilir (Chadwick 1999). Bu nedenle, erken tanı ve müdahale, etkilenen konuların sonuçlarını iyileştirmek için önemlidir. APA (2000) ÖÖB’de DB, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, depresyon ve anksiyete sıklığının %10-25 arasında olduğunu, DEHB ve ÖÖB eş tanısı olanların sadece DEHB tanısı olanlara göre saldırgan davranışlar ve yıkıcı davranım bozuklukları açısından daha yüksek risk taşıdığını belirtmektedir. Bazı çalışmalardaki deliller hiperaktivite özelliklerinin akademik başarısızlığa tepki olarak geliştiği hipotezi ile tutarlıdır. McGee (1986) erken okul yıllarında okuma bozukluğu olan erkek çocuklarında, özellikle öğretmenin belirttiği hiperaktivite ve davranış sorunlarında artış olduğunu gözlemlemiştir. Pisecco ve ark (1996) dört grup erkek çocukta ebeveyn ve öğretmen davranış değerlendirme verilerini sunarak bu bulguları genişletmişlerdir. Ebeveyn derecelendirmesi okuma bozukluğu olan ve kontrol grubu arasında birkaç davranış farklılıkları olduğunu, öğretmen derecelendirmesi tek başına okuma bozukluğu olan grupta hiperaktif ve antisosyal davranış özelliklerinin olduğunu göstermiştir. Bu bulgular, okuma zorluğunun, çocuklarda okuldaki antisosyal davranışlar ve DEHB’nin dışavurumuna ya da şiddetlenmesine yol açabildiği olasılığı ile uyumlu bulunmuştur. 23 Willcutt ve Pennington (2000b) tarafından yapılan çalışmada 8-18 yaş arası geniş bir grupta ÖÖB ve DEHB arasındaki fenotip ilişkisi incelenmiştir. Bu çalışma, hem ebeveyn hem de öğretmen raporlarına göre ÖÖB tanısı alan bireylerin, almayanlara göre daha çok DEHB belirtisi gösterdiklerini, ÖÖB ve DEHB birlikteliğinin sadece okul ortamı ile sınırlı olmadığını, buna karşın, ÖÖB olan çocukların DEHB belirtilerini sınıfta sadece devam eden akademik hayal kırıklıklarına bağlı olarak sergilediklerini savunmaktadır. ÖÖB ölçütlerini karşılayan kinik örneklemlerde erkeklerin kızlardan 4 kat daha fazla görüldüğü bildirilmektedir. Hem toplum hem de klinik örneklemlerde birçok erkekte kızlardan daha fazla DEHB ölçütü saptanmakla birlikte, klinik örneklemlerdeki erkek kız oranı (9:1), okul tabanlı ya da toplum çalışmalarındaki erkek kız oranından çok daha yüksektir (akt. Sahoo 2015). ÖÖB ve DEHB genel yaygınlığındaki bu cinsiyet farklılıkları, iki bozukluk arasındaki ilişkinin de erkek ve kızlarda farklı olabileceğini düşündürmektedir (Mcgee 1990). Kızlarda, ÖÖB ve DEHB arasındaki ilişki dikkatsizlik alt tipinde yükselme ile karakterizedir. Bunun aksine ÖÖB tanısı alan erkeklerde, ÖÖB tanısı almayan erkeklere göre DEHB’nin 18 belirtisinin de yaygınlığının daha yüksek olduğu ve DEHB’nin tüm alt tipleri için ölçütlerinin karşılandığı ortaya konulmuştur. ÖÖB ve DEHB arasındaki ilişkideki bu cinsiyet farklılıkları, toplum örneklemlerindeki oranlara karşı kliniğe sevk edilen örneklemlerdeki oranlar arasındaki tutarsızlığı açıklamaya yardımcı olabilir (Willcutt ve Pennington 2000b). ÖÖB’li erkek çocuklar tarafından sergilenen hiperaktivite ve dürtüsellik, kız çocuklar tarafından sergilenen dikkatsizlikten daha yıkıcı olabilir (Willcutt ve Pennington 2000a; Willcutt ve Pennington 2000b). Ayrıca, ÖÖB ve DEHB arasındaki ilişkide IQ’nun etkisi de kız ve erkeklerde farklılık gösterir. Hem düşük IQ’lu hem de yüksek IQ’lu ÖÖB tanısı alan erkekler, ÖÖB tanısı almayanlara göre DEHB açısından daha yüksek risk taşımaktadırlar. Bununla birlikte, düşük IQ’lu erkeklerde yüksek IQ’lu erkeklere oranla DEHB (her üç tip) görülme olasılığı daha yüksektir. Kızlarda ise sadece düşük IQ’lu ÖÖB tanısı alanlar DEHB açısından ÖÖB tanısı almayanlara göre daha yüksek yaygınlık gösterir. Birlikte ele alındığında bu bulgular, yüksek zekanın dikkatsizlik ölçütüne karşı koruyucu olabileceğini ancak ÖÖB ve hiperaktivite / dürtüsellik arasındaki ilişkiyi etkilemediğini düşündürmektedir (Willcutt ve Pennington 2000b). 24 ÖÖB, DB için de bireysel yatkınlık oluşturan kişilik özellikleri ile beraberdir (Larson 1988). Okula başlayanlarda yapılan birçok çalışma göstermiştir ki, okuma zorluğu olan çocuklar okula başladıklarında çoğunlukla davranış sorunları da gösterirler (Chazan 1985; McGee 1986). Bu bulgular davranış bozukluklarının akademik zorluklara yol açma olasılığı ile tutarlı olsa da, okula başlama dönemindeki kötü okuma, yazım ve çizimlerde bozukluk olması da davranışsal ve duygusal zorluklara yol açabilir (Chazan 1985). Okuma defisiti olan çocuklar, genel nüfusa oranla yaklaşık beş kat daha fazla antisosyal davranış sergilerler (Frick 1991). ÖÖB ve DEHB birlikteliğinde davranış sorunlarının, beklenenin altındaki akademik başarısızlıktan değil de DEHB eş tanısından kaynaklandığını bildiren çalışmalar (Maughan 1996) olmakla birlikte; sonraki çalışmalar, DEHB kontrol altına alındıktan sonra da ÖÖB ve davranış sorunları arasında bağımsız bir ilişki olduğunu göstermiştir (Arnold 2005; Trzesniewski 2006). Aynı zamanda, anksiyete ve depresyon belirtileri de DEHB eş tanısı kontrol altına alınsa bile önemini korumaktadır (Arnold 2005; Willcutt ve Pennington 2000b). DEHB ve ÖÖB’nin ortak defisitlerine yönelik bulgular müdahale ve tedavi için oldukça önemlidir. Öncelikle okuma becerisinin birçok bileşeni psikoeğitimsel değerlendirme sırasında detaylı ölçülmelidir. Dikkat ve işlemsel sorunlar DEHB ve ÖÖB birlikteliğinde özellikle okuma hızı ve sözcük kodlama değerlendirilmediğinde gözden kaçabilir (Ghelani 2004). DEHB ve ÖÖB olan bir çocuğa metilfenidat ve davranışçı tedaviler uygulandığında öğrenme bozukluğuna dair bulgular düzelmez. Bu nedenle bu çocuklara eğitimsel müdahaleler mutlaka gereklidir. Öte yandan DEHB ve ÖÖB birlikteliğinde dikkat ve davranışa dair sorunlar eğitimsel müdahalelere sadece ÖÖB tanısı olan çocuklara göre daha az yanıt verir (Sexton 2012). Bu nedenle ÖÖB tanısı olan çocuklarda DEHB eş tanısının saptanması, tam tersine DEHB tanısı alan çocuklarda ÖÖB varlığının araştırılması bu çocukların akademik ve psikososyal işlevsellikleri açısından oldukça önemlidir. 2.1.8.2. Depresif Bozukluklar ve İntihar ile Birlikteliği Majör depresif bozukluk (MDB) ve ÖÖB birlikteliğinin araştırıldığı bir çalışmada 9-12 yaş arası 100 çocuk incelenmiştir. Depresif olmayan çocukların %22’sinde ÖÖB görülürken, MDB olan çocukların %62’sinde ÖÖB görüldüğü bulunmuştur. Yazarlar MDB olan çocuklarda ÖÖB’nin 3 kat arttığını gözlemişlerdir ve bununla kastedilen ya MDB ve ÖÖB 25 arasında nedensel bir ilişki olduğu ya da bazı çocukların her iki duruma da yatkınlık gösterdiğidir (akt. Sahoo 2015). Livingston (1985) depresyon ve ÖÖB ile ilgili yazın bilgilerini gözden geçirmiş ve üç olası hipotez ortaya atılmıştır. Bunlardan ilki, depresyon öğrenme sorunlarına neden olur ya da bunu şiddetlendirir; ikincisi, ÖÖB depresyona neden olur ya da bunu güçlendirir; son olarak, özgül beyin fonksiyon bozuklukları bazı çocuklarda hem MDB hem de ÖÖB birlikteliğine neden olabilir şeklindedir. Fristad (1992) hastanede yatarak tedavi gören 6-12 yaşları arasındaki 30 tane MDB’li çocukta ÖÖB birlikteliğini belirlemiş ve toplum temelli oranlar ile karşılaştırıldığında 7 kat daha sık görüldüğünü bulmuştur (%4,7’ye karşılık %33). Huntington (1993) ÖÖB olan ergenlerin duygusal iyilik hali üzerine olan yazın bilgilerini gözden geçirmiş; ÖÖB olan ergenlerin daha düşük akademik benlik kavramı, daha yüksek kaygı düzeyleri ve somatik şikayetlere sahip oldukları sonucuna varmıştır. Ayrıca ÖÖB olan ergenlerin daha yüksek oranda depresyon ve intihar oranlarına sahip olduğu belirtilmiştir (Huntington 1993). Mcnulty (2003) yaptığı bir gözden geçirme çalışmasında, öğrenme sorunlarının bireylerin tipik gelişimine engel olarak düşük benlik saygısına yol açabileceğini göstermiştir. Okulda başarısızlık ya da mücadele deneyimlerinin travmatik olabileceğini, bunun da düşük benlik saygısı ile sonuçlanabileceğini belirtmiştir. APA (2000) ÖÖB’de depresyon sıklığının arttığını bildirmektedir. Duygusal durumların sıklığı, DEHB ve ÖÖB birlikte olduğunda daha çok artmaktadır. Özellikle değersizlik, suçluluk gibi bilişsel depresif belirtilerin cinsiyetler arasında farklılık gösterdiği, kızlarda erkeklerden daha fazla görüldüğü belirtilmektedir. ÖÖB olan öğrenciler olmayanlara göre daha fazla mağduriyet ve yalnızlık, daha az sosyal memnuniyet dile getirirler. ÖÖB’li öğrencilerde yapılan klinik gözlemler, bu grubun, ÖÖB olmayanlara göre daha fazla düşük düzey depresyon ve anksiyete yaşadıklarını (Cohen 1986) ve akranlarına göre daha depresif olma eğiliminde olduklarını göstermektedir (Goldstein 1985). 26 Yapılan birçok çalışmada, ÖÖB’li gençlerin intihar davranışı açısından da artmış risk altında olduğu ileri sürülmüştür (Bender 1999; Huntington 1993; Srinath 2005). Okuma sorunları olumsuz öz değerlendirme ve emosyon döngüsünü tetikler ve sonuçta caydırıcı durumlar ve kişisel farkındalıktan kaçmak için çaba göstermelerine yol açar. Özellikle tek kelime okuma sorunu olan ergenlerde okulu bırakma ve intihar oranları daha yüksektir (Daniel 2006). Baumeister’a (1990) göre intihar düşüncesi kişinin kendiliğindeki kısıtlılıklardan kaçma çabası olarak düşünülebilir. Daniel ve arkadaşları (2006) yaptıkları bir çalışmada, sosyodemografik veriler denkleştirilse de, ÖÖB olan çocuklarda başka risk faktörleri ile birlikte ya da etkileşerek intihar ve okul bırakma gibi sonlanımların arttığını belirtmişlerdir. 2.1.8.3. Anksiyete Bozuklukları ile Birlikteliği Anksiyete bozukluğu çocuklarda en sık görülen mental bozukluklardan biridir. Ayrıca bir grup ÖÖB’li çocuk subklinik anksiyete yaşar ve bu ruhsal ve akademik gelişimini etkileyerek gitgide daha kötü olmasına neden olur (Grills-Taquechel 2012). ÖÖB olan çocuklar ÖÖB olmayan akranlarına göre daha fazla duygusal zorluğa sahiptir. Anksiyete ÖÖB olan çocuklar tarafından çok sık olarak yaşanan duygusal sıkıntının bir formudur. ÖÖB ve anksiyete arasındaki ilişkiyi açıklamak için çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Bunlar ikincil reaksiyon, birincil bozukluk ve serebral disfonksiyon teorileridir. İkincil reaksiyon teorisini savunan kişiler anksiyetenin öğrenme zorluklarının sonucu olarak geliştiğini ileri sürmüşlerdir. Örneğin bir çocuk sınıf içinde tekrar tekrar başarısızlık deneyimleri yaşamışsa bir süre sonra anksiyete deneyimi geliştirebilir. Oysaki birincil bozukluk teorisyenleri, öğrenme sorunlarının yüksek anksiyete düzeylerine bağlı olduğunu iddia etmişlerdir. Buna göre, anksiyete sorun çözme becerisi, öz-denetim ve etkin bilgi işleme süreçlerini olumsuz etkiler. Sonuç olarak kişinin başarısız olacağımdan korkuyorum gibi bir olumsuz düşüncesi varsa kötü akademik performans ortaya çıkabilir. Ayrıca bu olumsuz duygusal durumlar bellek işlevlerini de zayıflatır ki bu da olumsuz bilgi işleme ile sonuçlanır. Serebral disfonksiyon teorisyenleri ise, ÖÖB ve anksiyetenin ortak etyolojiye bağlı oluştuğunu bu nedenle çoğunlukla birlikte görüldüklerini belirtmişlerdir. İkincil reaksiyon teorisi ÖÖB ve duygusal zorluklar arasındaki ilişkiyi açıklamak için en kabul edilebilir teori olmasına rağmen, bu teorileri desteklemek ya da reddetmek için çok az veri mevcuttur (Spreen 1989; Everson 1992). Okuma, yazma ve matematik alanlarındaki yeterli ilerleme okul çağında yerine getirilmesi gereken büyük görevlerden biri olarak kabul edilir (Nelson 2011). Okuma, erken çocukluk 27 döneminde başarının en önemli göstergesidir. Bu yüzden okumayı başarma ile anksiyete arasındaki ilişkiyi anlamak önemlidir (Grills-Taquechel 2012). Çocuklar erken yaşta akademik başarının önemine öğretmenleri ve ebeveynleri tarafından farkına vardırılır. Bu nedenle akademik beceriler için mücadele ederken, akademik başarısızlık beklentisi nedeniyle kaygı reaksiyonu geliştirebilirler (Nelson 2011). Anksiyete deneyimleri ÖÖB olan çocuklarda akademik çalışmalardan kaçınma nedeniyle öğrenmeye daha büyük bir engel haline gelebilir (Cohen 1986). Nelson’ın (2011) yaptığı bir meta analiz çalışmasında yüksek anksiyete düzeylerinin, bilişsel ve akademik görevlerdeki performans üzerinde olumsuz etkileri olduğu belirtilmiştir. Bilgi işleme sürecinin depolama ile ilgili olan kısmı yüksek anksiyeteli kişilerde bozulmuştur. Bu durum, dikkatin odaklanmasında sorunlara ve çalışma belleğinde boşluklara neden olur. Örneğin çocuğun fonolojik zorluğuna bağlı anksiyetesi artar. Bu durum, sesleri tekrarlamasına neden olur ki, bu da çalışma belleği sorunu ile ilişkili olarak ortaya çıkar (Calvo 1996). Bir cümleden ya da kelimeden diğerine geçerken çalışma belleğinde bilginin tutulması gerekir. Çalışma belleğinin anksiyeteye bağlı olarak bozulması kötü okuduğunu anlama becerisi ile sonuçlanır (Eysenck 2007). Benzer şekilde, sözel çalışma belleği ile süreğen anksiyete arasında negatif bir ilişki bulunmuştur (Owens 2008). Kronik yüksek düzey anksiyetenin varlığı akademik beceriyi olumsuz etkiler ve eğitim hayatında kötü sonuçlara neden olur (Van Ameringen 2003). Bilgi işleme sisteminin üst düzey bileşenleri de yüksek kaygı düzeylerinden olumsuz etkilenir. ÖÖB’de çalışma belleği (Swanson ve Sachse-Lee 2001) ya da üst bilişsel becerilerde (akt. Nelson 2011) daha fazla defisit mevcuttur. Ayrıca eğer anksiyete varsa ek bilişsel süreçlerle ilgili hasar da olabilir. ÖÖB olan çocukların yaşadığı anksiyeteyi anlamak değerlendirmede, tedavi ve eğitimde önemlidir. Birçok yazar ÖÖB olan çocukların duygusal açıdan ihmal edildiğini, çünkü bu çocuklara çoğunlukla sadece ÖÖB tanısı konulduğunu belirtmektedir (Bender ve Wall 1994; Rock 1997). Duygusal zorlukları ayırt edebilmek ekstra ihtiyaçları karşılayabilmek açısından önemlidir. Çalışmalar kötü okul başarısı olan çocukların sosyal ve duygusal zorluklar açısından risk altında olduğunu belirtmektedir (Normandeau ve Guay 1998). Birçok çalışmada ÖÖB’de çok daha fazla anksiyete (Carroll 2005; Willcutt 2000b; Goldston 2007) ve depresyon (Arnold 2005) görüldüğü bulunmuştur. Çünkü ÖÖB anksiyete ve duygu durum sorunlarını önceleyebilir (akt. Grills-Taquechel 2012). Daha önceki çalışmalarda ÖÖB olan çocukların Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu (AAB) ve Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) 28 (Carroll 2005), YAB ve Sosyal Fobi (SF) (Goldston 2007) gibi anksiyete tanılarını daha çok aldığı bildirilmiştir. Kötü okul başarısı gösteren çocukların daha sonra ilerleme gösterdiklerinde içe atım bozukluklarının gerilediği de belirtilmiştir (akt. Grills-Taquechel 2012). Prior ve arkadaşları (1999) matematik zorluğu olan çocuklarda fobik bozukluk ya da anksiyetenin en sık görülen eş tanılar (%30) olduğunu bulmuşlardır. Hem okuma hem de matematik zorluğu olan çocukların %24’ünde fobik bozukluk ya da anksiyete görülmektedir. Matematik bozukluğu olan çocuklar oldukça basit aritmetik sorunlar ile karşı karşıya kaldıkları zaman belirgin düzeyde anksiyete gözlenebilmektedir (Garnett ve Fleischner 1987). Bununla birlikte, bazı çalışmalarda, okuma zorluklarının içe atım bozukluklarında artmış bir risk oluşturmadığı ileri sürülmektedir (Maag ve Reid 2006; Miller 2005). Nelson ve arkadaşları (2011) yaptıkları meta analiz çalışmasında ÖÖB olan çocukların ÖÖB olmayan çocuklara göre daha yüksek düzeyde kaygı ile ilgili hastalık belirtisi gösterdiklerini belirtmişlerdir. Bu çalışmada, ÖÖB olan çocukların %70’inin daha yüksek düzeyde anksiyete belirtisi taşıdığı, bu meta analiz çalışmasına alınan çalışmalardan hiçbirinde klinik olarak anlamlı anksiyete tanısı bulunmadığı bildirilmiştir. ÖÖB olan çocuklar skor olarak daha yüksek düzeyde anksiyete taşımaktadırlar ancak bu klinik olarak anlamlı şiddette değildir. Bununla çelişkili de birçok bilgi mevcuttur. Bunun nedeninin anksiyetenin kimin tarafından bildirildiği ile ilişkili olduğu düşünülmüştür. Birçok çalışmada okul çağındaki çocukların öz bildirime dayalı ölçeklerde, ebeveyn ve öğretmenlerinden çok daha fazla sayıda içe atım bozukluğu bildirdikleri belirtilmiştir (Stanger ve Lewis 1993; Youngstrom 2000). Stanger ve Lewis (1993), Youngstrom (2000) öğretmenlerin daha az düzeyde içe atım bozukluğu bildirdiklerini belirtmişlerdir. Anksiyete belirtileri kimin bakış açısından baktığımız ile ilişkilidir. En iyi fikir çocuğun kendisinden bilgi almaktır çünkü ebeveyn ya da öğretmenleri tarafından çocuğun hissettiği sıkıntı anlaşılamayabilir. Öğrenme bozukluğu olan çocuk anksiyete düzeyi açısından yüksek bulunduysa tedavi geç kalınmadan önerilmelidir. Erken müdahale önemlidir. Aksi takdirde bu belirtiler depresyon gibi daha ciddi sorunlar ile sonuçlanabilir (Cicchetti ve Toth 1998). Paget ve Reynolds (1984) 6-17 yaş arası ÖÖB olan çocuklarda endişe ve konsantrasyon güçlüğü olarak kendini gösteren anksiyete düzeylerinin ÖÖB olmayanlara göre daha fazla olduğunu bulmuşlardır. Başka bir çalışmada 8-12 yaş arası ÖÖB olan çocukların ebeveynleri hastalık konusunda bilgilendirilmiş oldukları halde, ÖÖB olmayan çocuklara göre pozitif iyilik hali skorlarının önemli ölçüde daha düşük olduğu, daha mutsuz ve kaygılı oldukları bulunmuştur (akt. Carroll 29 2006). ÖÖB olan ergenlerle yapılan bir gözden geçirme çalışmasında Huntington ve Bender (1993) öğrenme güçlüğü olan ergenlerin akranlarına göre sürekli kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu sonucuna varmışlardır. Willcutt ve Pennington (2000b) anksiyetenin okuma zorlukları ile ilişkili olduğunu ancak hiperaktivite ve davranım bozukluğunun aksine ÖÖB olan çocukların ikizlerinde artmadığını bulmuşlardır. Bu, artan anksiyete düzeylerinin genetik ve çevresel etkilere bağlı olmak yerine, okuma-yazma zorlukları sonucunda meydana geldiğini göstermektedir. Benzer sonuçlar okul çağı çocukları ile yapılan son epidemiyolojik çalışmalarda da ortaya konmuştur (Carroll 2005). Riddick ve arkadaşları (1999) anksiyete ve ÖÖB arasındaki ilişkiyi incelemek adına geniş kapsamlı bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada 16 ÖÖB’li öğrenci ve eşleştirilmiş kontrol grubu için, Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (STAI:State-Trait Anxiety Inventory; Spielberger 1983) ve araştırma ekibi tarafından geliştirilen başka bir anketi takiben eğitim deneyimleri ile ilgili bir kompozisyon tamamlanmıştır. Buna ek olarak ÖÖB olanlarla yapılandırılmış bir görüşme de yapılmıştır. ÖÖB olan öğrencilerin kontrollere göre daha fazla anksiyeteli oldukları ve daha fazla akademik ve yazılı beceri eksikliği hissettikleri gösterilmiştir. ÖÖB ile ilişkili olumsuz emosyon ve anksiyete okulda daha çok görülürken, zamanla birlikte azalır gibi görünmektedir. İyi eğitim alanlarda daha düşük düzey anksiyete bildirilse de, eğitim becerileri ile ilgili olumsuz duygular bildirilmiştir. ÖÖB olan öğrenciler kendilerini akranları ile karşılaştırdıklarında, kendilerini derslerle mücadele etme halinde görmektedirler. Bu çalışmada ayrıca, ÖÖB olan üniversite öğrencilerinin yüksek anksiyete düzeylerine olan hassasiyetlerine bakılmıştır. Dersle ilgili durumsal olan anksiyete bir süre sonra süreğen bir anksiyeteye dönüşebilir. Peki, bu anksiyete sadece akademik alanla mı yoksa birçok işlevsel alanla mı ilgilidir? ÖÖB olan çocuklar akademik durumlarla ilgili süreğen bir anksiyete taşırken, genel durumlarla ilgili de anksiyete yaşamaktadırlar. Çünkü çok sık olarak yetersizlik duyguları ve başarısızlık deneyimlemektedirler. Başka bir çalışmada da benzer şekilde ÖÖB olanların akademik ve sosyal alandaki anksiyetelerinin kontrollere göre yüksek düzeyde olduğu bulunmuştur. Okuma zorluğu ne kadar belirginse durumsal anksiyete de o kadar belirgindir. Okuma zorluğu istatistiksel olarak dışlandığında iki grup arasındaki fark ortadan kalkmaktadır. Sonuç olarak ÖÖB olan üniversite öğrencilerinde hem durumsal hem de süreğen anksiyete daha fazla gözlenmektedir. Ayrıca bu anksiyete sadece akademik alanlarda değil sosyal alanlarda da belirgindir (Carroll 2006). 30 2.1.8.4. Diğer Psikiyatrik Bozukluklar ile Birlikteliği Şizofreni, aynı zamanda öğrenme güçlüğü ile ilişkilidir. Okuma ve matematik bozukluğu olan yüksek IQ’lu ergenler, şizofreni ile ilişkili hastaneye yatış için yüksek risk taşırlar (akt. Zakopoulou 2014). Bilder ve arkadaşları (2006) ilk atak şizofreni hastalarındaki bilişsel defisitlerle ilgili yaptıkları çalışmada, bu hastaların birinci sınıftan beri okul performansında düşüklük olduğunu ve bunun okul sonuna kadar artarak devam ettiğini göstermişlerdir. Sonradan şizofreni tanısı konulan kişilerdeki bilişsel fonksiyonlarla ilgili yapılan uzunlamasına çalışmalarda, ilkokul çağında sözel anlatım nedeniyle sıkıntı çeken çocukların ileriki yaşlarında da dikkat ve çalışma belleği açısından akranlarının gerisinde kaldığını bildirmişlerdir (Reichenberg 2010). ÖÖB olan çocuklarda madde ve alkol kötüye kullanımı ile ilgili az sayıda ve çelişkili yazın bilgisi bulunmaktadır. Bu çocuklar için risk faktörü okuma ve akademik performans ile ilişkili bilişsel defisitlerin etkisi olabilir. Zayıf akademik performansın ileriki dönemde madde kullanımı ve bağımlılığı için önceleyici olduğu bilinmektedir ve suça sürüklenen ergenlerde IQ defisitleri olduğu tespit edilmiştir (Molina 2001). Öte yandan başka bir çalışmada ÖÖB olmayan çocuklarda olanlara göre daha erken yaşta sigaraya başlama bildirilmiştir. Yüksek okuma işlevi ve yüksek IQ ergenlerde alkol kullanımının daha erken başlamasını ve daha sık olmasını, ayrıca yaşları 19-26 arasında değişen genç erişkinlerde yaşam boyu kokain kullanımının daha yüksek olmasını öngörmektedir. Normal ergenler ÖÖB olanlara göre sigara ve alkol deneyimleme gibi davranışları daha erken yaşta sergilemektedirler (Molina 2001). Daha önceki yazın bilgilerinde dışa atım bozukluklarından bahsedilmekle birlikte enürezis ve enkoprezise özgün olarak daha az sıklıkta rastlanmaktadır. Esposito ve arkadaşları (2011) yaptıkları çalışmada, enürezisin uyku döngüsünü bozarak ya da CAP (Cyclic Alternating Pattern)’yi etkileyerek dikkat fonksiyonlarını bozduğunu ve okuma zorluklarına neden olduğunu belirtmişlerdir. 31 2.2. YAŞAM KALİTESİ 2.2.1. Psikiyatrik Hastalıklar ve Yaşam Kalitesi Dünya Sağlık Örgütü 1948 yılında sağlığı “sadece hastalık olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam bir iyi olma hali” olarak tanımlamıştır (akt. Rapaport 2005; akt. Memik 2008). Böylece, psikiyatrik hastaların yaşam kalitesinin ve yaşam kalitesi üzerinde tedavi müdahalelerinin değerlendirilmesi, psikiyatri alanındaki önemli konular olarak ortaya çıkmaktadır (Staquet 1998). Yaşam kalitesi (YK) çok çeşitli şekillerde tanımlanmıştır ve değerlendirmek için çok çeşitli yöntemler mevcuttur (Gladis 1999). YK kişinin yaşadığı sosyokültürel ortamda kendi durumunu, amaçlarını, umutlarını ve endişelerini algılayış biçimi olarak tanımlanmıştır (Memik 2008). YK sosyal ilişkiler, fiziksel sağlık, günlük aktiviteler ve iş hayatındaki işlevsellik, yani genel bir iyi olma halini, içermektedir (akt. Rapaport 2005). YK kişinin öznel fonksiyonları ve nesnel göstergeleri ile bağlantı kuran çok boyutlu bir kavram olarak tanımlanmaktadır (akt. Bastiaansen 2004). Öznel fonksiyonlar bireyin fiziksel, duygusal ve sosyal işlevselliğini içermektedir (Wallander 2001). Nesnel YK göstergeleri ise yaşam koşulları, istihdam ya da okul işlevselliği ve sosyal ilişkileri içermektedir (Mogotsi 2000). YK’yi değerlendirmede hastadan alınan bilgilerin yanı sıra, özellikle hastanın bakış açısı kusurlu olduğunda ya da psikiyatrik belirtiler ile bozulduğunda (Sainfort 1996), diğerlerinden alınan bilgiler de çok önemli yer tutar (Wallander 2001). Diğer kişilerin de hem öznel hem de nesnel göstergeler hakkında bilgi verebiliyor olması önemlidir. Bastiaansen (2004) ve Sawyer (2002) psikiyatrik bozukluğu olan çocukların, hiçbir bozukluğu olmayan çocuklara göre genel yaşam kalitelerinin daha kötü olduğunu belirtmişlerdir. Başka bir çalışmada, birçok alanda fiziksel bozukluğu olan çocuklara karşı psikiyatrik bozukluğu olan çocukların daha kötü bir yaşam kalitesine sahip olduklarını bildirilmiştir (akt. Bastiaansen 2004). Şimdiye kadar farklı psikiyatrik tanılara sahip çocuk ve ergenler arasındaki yaşam kalitesi farklarını araştıran çalışmalarda; Clark ve Kirisci (1996) ergenlerde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), MDB ve alkol kullanımının yaşam kalitesi 32 üzerinde farklı etkileri olduğunu bulmuştur. Sawyer ve arkadaşlarının (2002) genel toplumda yaptıkları çalışmada ise MDB olan çocukların fiziksel ve duygusal işlevselliklerinin, DEHB ya da DB olanlara göre daha kötü olduğu bildirilmiştir. Hasta olmayan gruba kıyasla ruhsal bozukluğu olan çocukların ebeveynleri daha düşük benlik saygısı ve daha fazla duygusal ve davranışsal sorun bildirmişlerdir. MDB olan çocuklar, DB ve DEHB olanlara göre daha fazla ağrı ve rahatsızlık hissi tarif etmişlerdir. DEHB ve DB olanlar daha fazla davranış sorunu, daha az duygusal sorun bildirmişlerdir. Ayrıca, MDB, DB ve DEHB olan çocukların ebeveynleri, çocukların sağlık sorunlarını çocuklarına, kendilerine ve aile hayatlarına müdahale olarak algılamaktadırlar. Öyle ki, hangi ebeveynlerin çocuklarının sağlık sorunlarını aile, akran ve okul etkinliklerine ve kendi günlük yaşamlarına müdahale olarak algıladıklarını değerlendiren ölçeklerde, ruhsal bozukluğu olan çocukları tanımlayan puanların fiziksel bozukluğu olanları tanımlayan puanlara göre daha düşük olduğu bildirilmiştir (Sawyer 2002). Üneri ve ark. (2010) 44’ü DEHB tanısı alan 84 çocukla yaptıkları çalışmada, DEHB ve YK ilişkisini incelemişlerdir. Okul işlevselliği puanı, psikososyal sağlık toplam puanı ve ölçek toplam puanlarının kontrol grubuna göre DEHB grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük olduğunu, fiziksel sağlık puanı ve sosyal işlevsellik puanlarının da DEHB grubunda kontrol grubuna göre düşük olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olmadığını bulmuşlardır. DEHB olan çocuklarla yapılan başka bir çalışmada, fiziksel sağlık puanının psikososyal sağlık puanına göre daha az etkilendiği bildirilmiştir (Klassen 2006). Bastiaansen (2004) tarafından yapılan çalışmada, yüksek puan alanlarda YK’nin daha yüksek olduğu, tanı kategorileri açısından Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) toplam puanları arasında fark olmadığı, ebeveynler tarafından bildirilen ÇİYKÖ psikososyal sağlık, duygusal işlevsellik ve okul işlevselliğini değerlendiren alt ölçek puanlarının bozukluklar arasında belirgin düzeyde farklılık gösterdiği bulunmuştur. Dikkat eksikliği ve yıkıcı davranım bozukluğu olan çocukların duygusal işlevsellik memnuniyeti ile ilgili puanları, anksiyete bozukluğu olan çocuklardan anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Tek tanı alan çocuklarla, dikkat eksikliği ve yıkıcı davranım bozuklukları kategorilerinden birden fazla tanı alan çocukların çocuk ve ebeveyn tarafından bildirilen ÇİYKÖ toplam puanları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Kanıtlar göstermektedir ki, anksiyete ve duygu durum bozuklukları yaşam kalitesini ve işlevselliği önemli ölçüde bozmaktadır. MDB (akt. Rapaport 2005), obsesif kompulsif bozukluk (OKB) (Wittchen 1992; Koran 1996), panik bozukluk (Rubin 2000) ve sosyal 33 anksiyete bozukluğu (Safren 1996) tanıları olan bireylerin yaşam kalitesi toplum karşılaştırmalarına göre daha kötüdür. Birçok durumda, anksiyete bozuklukları ile ilişkili olan yaşam kalitesindeki bozulmalar, diğer kronik tıbbi durumlarla eşit ya da daha fazla düzeydedir (Koran 1996; Spitzer 1995). MDB ve anksiyete bozuklukları için yaşam kalitesini değerlendiren karşılaştırmalı çalışmalar şüpheli bulgular vermiştir. Çeşitli çalışmalar MDB’de yaşam kalitesindeki bozulmanın daha fazla olduğunu rapor etmiştir (Olfson 1996; Olfson 1997). Diğer çalışmalar ise anksiyete bozuklukları ve MDB’deki yaşam kalitesinin benzer şekilde olduğunu bildirmektedir (akt. Rapaport 2005). Hangi faktörler duygu durum bozuklukları ve anksiyete bozukluklarında yaşam kalitesini iyi veya kötü etkiler? Panik atağı olan hastalarda, yaşam kalitesi psikiyatrik eş tanı varlığı (Katerndahl 1997), endişe (Katerndahl 1997), göğüs ağrısı şiddeti (Katerndahl 1997), sosyal destek eksikliği (Hollifield 1997) ve eğitim (Rubin 2000) ile önemli ölçüde ilişkilidir. TSSB olan hastalarda, eşlik eden tıbbi hastalıkların varlığının, yaşam kalitesindeki bozulmayı önemli ölçüde etkilediği gösterilmiştir (Amir 1997; Booth 1998). Bastiaansen ve arkadaşlarının (2004) 6-18 yaş arası 310 çocukla yaptıkları çalışmada, DEHB ve diğer yıkıcı davranım bozuklukları, ailelerin değerlendirmesine göre, anksiyete bozukluklarından daha iyi duygusal işlevsellik puanlarına sahiptir. Akademik performansları anksiyete bozuklukları ve diğer bozukluklardan daha düşüktür, ancak okul işlevsellikleri eşit düzeydedir. Klinisyenler anksiyete ve duygu durum bozuklukları olan çocuklara kıyasla bu grup için başkalarına karşı olan davranışlarda daha fazla sorun bildirmiştir. DEHB ya da yıkıcı davranım bozukluklarının diğer psikiyatrik bozukluklarla birlikteliği genel yaşam kalitesini etkilemez. Klinisyenlerin anksiyete bozukluklarının diğer çocuk psikiyatrik bozukluklarına göre daha az ciddi olduğunu düşünmelerine rağmen, bu çalışmada YK üzerindeki etkilerinin dışa atım bozuklukları ve duygu durum bozuklukları ile eşit düzeyde olduğu sonucuna varılmıştır. Hem ebeveyn hem de klinisyen raporlarına göre, duygusal işlevsellikteki YK’nin diğer bozukluklara kıyasla anksiyete bozukluklarında daha kötü olduğu bildirilmiştir. Diğer bozukluklarla karşılaştırıldığında, evdeki işlevsellikleri daha az etkilenmektedir. Duygu durum bozukluğu olan çocukların duygusal işlevsellikleri dikkat eksikliği ve yıkıcı davranım bozuklukları, diğer bozukluklar ve tanı almayanlardan daha kötüdür. Okul işlevselliği daha az etkilenmiştir. Bununla birlikte, klinisyenlerin puanlamasına 34 göre yaygın gelişimsel bozukluğu (YGB) olan çocuklar diğer tanılara göre daha kötü YK’ye sahiptir. Erişkinlerde YK ile ilgili birçok araştırma şizofreni, daha yakın zamanlarda da depresyon ve anksiyete ile ilgili yapılmıştır. Bu araştırmaların sonuçlarına göre psikiyatrik hastaların yaşam kalitesi genel topluma göre belirgin derecede daha kötüdür (Bonicatto 2001; Mogotsi 2000). Çocuk ve ebeveyn formları birbirleri ile karşılaştırıldığında ise, en az uyumun okul işlevselliği ve sosyal işlevsellik alanlarında, en çok uyumun ise fiziksel sağlık alanında olduğu gözlenmiştir (Varni 2003). Ayrıca ebeveyn formları ebeveynle ilişkili birçok değişkenden etkilenmekte, bu nedenle, iki formun aynı anda değerlendirilmesinin daha önemli olduğu da vurgulanmaktadır (Eiser ve Morse 2001). Yaşam kalitesindeki disfonksiyon ve farklı anksiyete ve duygu durum bozukluklarındaki özgül klinik özellikler arasındaki ilişkiyi anlamak, yeni tedavi müdahaleleri geliştirebilmeyi ve kısıtlı sağlık kaynaklarının daha uygun tahsis edilmesini sağlayabilir (Rapaport 2005). 2.2.2. ÖÖB ve Yaşam Kalitesi Özgül öğrenme bozukluğu, çocuklarda birçok alanda işlevselliği olumsuz etkileyen ve yaşam kalitesini bozan bozuklukların başında gelir. ÖÖB ‘li çocukların %24-52 sinde sosyal, davranışsal ve duygusal sorunlar görüldüğü (Bender 1987; Rock 1997), ÖÖB olmayanlarda ise bu oranın tahmini %18 olduğu bildirilmektedir (Maughan ve Carroll 2006). ÖÖB’deki sosyal ve davranışsal sorunların, duygusal sorunlar ile bağlantılı olduğu ve ÖÖB olan çocuklarda ergenlik ve erişkinlik döneminde suç işleme davranışının ve ruhsal bozuklukların daha sık görüldüğü belirtilmektedir (Zakopoulou 2014). Benzer bir şekilde, birçok çalışmada ciddi duygusal rahatsızlıkları olan çocuk ve ergenlerin %38-75’inde ÖÖB olduğu tespit edilmiştir (Duchnowski 1993; Fristad 1992; Fessler 1991). ÖÖB ve duygusal, davranışsal sorunların birlikteliği alkol, kokain kullanan ya da düşük doğum ağırlığı olan birçok çocukta bildirilmektedir (Domino 2008; Minder 1994). Bazı çalışmalara göre ise, ÖÖB ve psikoduygusal veya davranışsal bozuklukların birlikteliği kural olmaktan ziyade istisnadır. Ruhsal bozukluğu olan çocuk ve ergenler gelişimsel immatürite, disleksi veya disleksi kalıtımı, hiperaktivite, dikkat eksikliği ve yavaş bilişsel süreçler gösterirler (Frisk 1999; Maalouf 2006). Bu karmaşık erken davranışlar aynı zamanda 35 depresyon, düşük benlik saygısı, saldırgan veya antisosyal davranış, evden kaçma, okulu bırakma, anksiyete, psikosomatik belirtiler, psikotik belirtiler, aile içi şiddet, alkolizm ve öğrenme zorluğu çeken ebeveynler ile ilişkilendirilmiştir (Lipscomb 2013; Manassis ve Young 2000). Okuma bozukluğu olanlar olmayanlara göre daha fazla duygusal ve davranışsal zorluk sergiler (Maughan ve Carroll 2006). Bazı çalışmalar ise, tüm ÖÖB’li çocukların davranış sorunları göstermediğini, çoğu çocuk ve erişkinin başarılı bir psikososyal uyum gösterdiğini bildirmektedir (Burden ve Burdett 2007; Miller 2005). Kronik okul başarısızlığı kötü akademik ve duygusal işleyiş ile ilişkilidir (Margalit ve Zak 1984). Okul başarısızlığı, ÖÖB olan öğrencilerin belirgin bir özelliğidir; dolayısıyla, ÖÖB olan çocuk ve ergenler özellikle duygusal sorunlar ve okul uyumsuzluğuna eğilimli olabilirler (Arthur 2003). ÖÖB’si olan çocuklar sosyal izolasyon (Mishna 1996), akran reddi (Kuhne ve Wiener 2000) ve yalnızlık (Margalit 1998) gibi duygusal zorluklar; ayrıca, kötü motivasyon (Fulk 1996), yüksek okulu bırakma oranları (Lichtenstein ve Zantal-Wiener 1988), mütevazi okul başarısı gibi akademik zorluklar yaşarlar. Bazı çalışmalara göre, önemli duygusal ve akademik zorluklar yaşıyor olmalarına rağmen, okulun değerini bilirler ve akademik görevlerinin önemini kabul ederler (Kloomok ve Cosden 1994). Akademik yeterlilikle ilgili ergenlerin algısı ve not ortalaması arasında pozitif bir ilişki vardır. Oysaki duygusal sıkıntı ve not ortalaması negatif ilişkilidir. Böylece, genç ergenlerde duygusal sıkıntı, iyi notlar almak, okula değer vermek, yeterli hissetmek gibi olumlu akademik değişkenlerle azaltılabilir (Roeser 2000). Akademik ve duygusal işlevselliğin karşılıklı olarak birbirini etkilemelerine rağmen, çocuk ve ergenlerde akademik ve duygusal sorunların eş oluşumunu inceleyen sınırlı veri mevcuttur (Roeser 1998). Martinez (2004) tarafından yapılan bir çalışmada, bir tip ÖÖB (okuma bozukluğu, matematik bozukluğu) olanlarla birden fazla tip ÖÖB olanlar ya da ÖÖB olmayanlar karşılaştırılmıştır. ÖÖB’nin birden fazla tipine sahip olan çocukların klinik kötü uyum, duygusal belirti endeksi, okul işlevselliği ve depresyon açısından ÖÖB olmayanlara göre daha çok etkilendiklerini bildirmişlerdir. Yazın bilgilerinde, ÖÖB’lilerde özellikle ergenlik döneminde sosyal ve duygusal zorluklar olduğuna dair fikir birliği vardır (Mishna 1996). Referans alınan çalışmalar ÖÖB tipleri arasındaki psikososyal zorluk farklılıklarını incelememiş olmasına rağmen, Martinez ve arkadaşları (2004) tarafından yapılan çalışmada birden fazla ÖÖB tipine 36 sahip çocukların ÖÖB olmayan akranlarına göre duygusal ve okul işlevselliğinde niteliksel olarak farklı olabileceğine dair ön kanıtlar sunulmaktadır. Çalışmanın sonuçları, birden fazla tip ÖÖB olanların ÖÖB olmayanlara göre sosyal açıdan immatür olabileceğini göstermektedir. Literatürle uyumlu olarak, ÖÖB olan çocukların ÖÖB olmayan akranlarına göre zayıf sosyal beceriler gösterdiği sonucuna varılmıştır. Tek bir alanda öğrenme sorunu olan çocukların akademik zorluklarını telafi etmeleri ve daha az akademik hata yapmaları olasıdır. Sonuç olarak, birden fazla alanda öğrenme sorunu olan çocuklara göre daha iyi bir uyum becerisine sahiplerdir (Martinez 2004). Benlik saygısı, psikososyal uyum ve duygusal iyi olma halinin önemli bir bileşenidir. Düşük benlik saygısı, ÖÖB olan çocuk ve erişkinlerde belgelenmiştir (Alexander-Passe 2006; Carroll ve Iles 2006). Araştırmaların büyük kısmı benlik saygısının düşük olduğunu gösterse de, bunun her zaman böyle olmadığına dikkat etmek önemlidir. Burden ve Burdett (2005) ÖÖB’si olan erkek çocuklar için okuldan alınan bağımsız bir örneklemde hiçbir benlik saygısı defisiti olmadığını bulmuşlardır. Ve araştırmalar uzman birimlere devam eden çocukların benlik saygısının, normal okullardaki ÖÖB’li çocuklardan daha düşük olmasının muhtemel olduğunu göstermektedir (Humphrey 2002). Benlik saygısı düzeylerine ilişkin karışık bulguları kabul etmekle birlikte, benlik saygısı, özellikle akademik benlik saygısı, okuma zorluğu olan çocukların psikososyal uyumuna önemli katkıda bulunabilir. Benlik saygısı çoğunlukla çocuğun ÖÖB’yi ve okuma, yazma güçlüklerinin sınırlı doğasını anlayışı ile ilişkilidir (Terras 2009). Terras ve arkadaşları (2009) yaptıkları çalışmada, ÖÖB enstitüsünden yönlendirilen 8-16 yaş arası 133 çocuktan çalışmaya katılmayı kabul eden 75’ini (%56) değerlendirmişler ve bu çocukların 68 tanesine (44 erkek, 24 kız) ÖÖB tanısı koyarak çalışmaya almışlardır. Sonuçlar göstermektedir ki; örneklemdeki ÖÖB’li çocuklarda, genel benlik saygısı genel nüfusa oranla daha düşük değildir. Ancak skolastik alanlardaki özgül benlik saygısında bir defisit mevcuttur. Sosyal, duygusal ve davranışsal zorluklar genel nüfusa göre önemli ölçüde daha yaygındır ve bu kötü psikososyal uyum düşük benlik saygısı ile ilişkilidir. Çocuk ve ebeveyn tutumları ve ÖÖB’nin doğasının anlaşılması benlik saygısı ile ilişkili gibi görünmektedir ve ÖÖB’nin hem aile hem de akran ilişkileri üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğu düşünülmektedir. Tersine, okuma / yazım zorluklarına ilişkin olumlu tutumlara sahip 37 çocukların, aileleri ve akranları ile iyi ilişkileri, ÖÖB’leri ile ilgili iyi bir anlayışa sahip ebeveynleri ve yüksek benlik saygısına sahip olma eğilimleri vardır. Genel öz değerleri ile ilgili bariz bir defisitlerinin olmaması, kısmen sosyoekonomik durumlarının iyi olmasına bağlanmıştır. Carawan ve arkadaşlarının (2015) yaptıkları çalışmada, medeni durum ve DEHB dışındaki tüm kontrol değişkenlerinin olumlu ya da olumsuz ÖÖB’deki duygusal deneyimler (emotional experience dyslexia: EED) ve algılanan aile desteği (perceived family support: PFS) ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, benlik saygısı üzerinde anksiyete ve depresyonun güncel tanılarının önemli bir olumsuz etkisi olduğu gösterilmekle birlikte, PFD önemli bir belirleyici değilken, EED düşük benlik saygısının önemli bir belirleyicisidir. Çalışmanın sonucunda, geç erişkin dönemde ÖÖB’nin, iyi bir yaşam sürmek için risk faktörü olduğu bildirilmiştir (Carawan 2015). Bu bulgular olumsuz duygusal durumlar ve yaşlılardaki düşük benlik saygısı arasındaki ilişkiyi destekleyen son araştırmalar ile uyumludur (Nalavany ve Carawan 2012). EED ve düşük benlik saygısı arasındaki ilişkiyi, hayat boyunca EED düzeyi yüksek olan erişkinlerin, daha gençken kendi ÖÖB’leri için başarılı bir uyum stratejisi geliştirememeleri, böylece olumsuz ve sıkıntılı duygular yaşamaya devam etmeleri şeklinde açıklamışlardır (Carawan 2015). 38 3. METOT 3.1. ÖRNEKLEM İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları anabilim dalına 2014-2015 yıllarında öğrenme güçlüğü belirtileri ile ilk defa başvuran ya da daha önceden ÖÖB tanısı konulmuş 66 hasta ardışık olarak çalışmamıza alınmıştır. Okullardan yaşça ve cinsiyetçe hasta grubuna denk gelen akademik zorluğu bulunmayan birinci ve beşinci sınıf arası (7-12 yaş) 55 çocuk ve kliniğimizden yaşça ve cinsiyetçe hasta grubuna denk gelen akademik zorluğu bulunmayan ancak farklı belirtilerle başvuran 30 çocuk karşılaştırma grupları olarak çalışmamıza dahil edilmiştir. Bilişsel geriliği, nörolojik belirtileri, duysal defisitleri (görme ve işitme), tıbbi hastalığı ve psikotik bozukluğu olan çocuklar ve formu eksik ya da yanlış olan 13 olgu çalışmanın dışında bırakılmıştır. Poliklinikten öğrenme güçlüğü ön tanısı ile gönderilen 74 çocuktan 66’sına ÖÖB tanısı konularak çalışmamıza dahil edilmiştir. Değerlendirme sonucunda ÖÖB tanısı olan çocuklara ve ailelerine çalışma ile ilgili bilgi verilmiş, aydınlatılmış onam formu verilerek rızaları alınmıştır. Hastaların ÖÖB tanılandırmasında, klinik görüşme, ayrıntılı öykü, fizik muayene, Harris Lateralleşme Testi, Saat Çizme Testi, Head Sağ-Sol Ayırt Etme Testi, Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testleri kullanılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun yaş ve sınıf düzeyine göre okuma, yazma ve matematik becerileri, WISC-R ile de bilişsel düzeyleri değerlendirilmiştir. Çalışmamıza dahil edilen, hem hasta hem de karşılaştırma grubundaki çocukların, Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu (ÇDŞG-ŞY) yarı yapılandırılmış ölçeği ile tanısal değerlendirmeleri yapılmıştır. Ayrıca hem hasta hem de karşılaştırma grubundaki çocuklar yaygın gelişimsel bozukluk ve kekemelik tanıları için de değerlendirmeye alınmıştır. Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği Çocuk Formu (2-7 yaş ve 8-12 yaş) ve Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği Ebeveyn Formu (2-7 yaş ve 8-12 yaş) hasta ve karşılaştırma grubundaki çocuklar ve aileleri tarafından eş zamanlı doldurulmuştur. Olgu ve karşılaştırma grubundaki çocuklar Coopersmith Özsaygı Envanteri ile de değerlendirilmiştir. Çalışmaya alınan tüm deneklerden onam formu doldurmaları istenmiş, olgu ve karşılaştırma grubundaki çocukların klinik ve demografik bilgileri kaydedilmiştir. Sağlıklı Karşılaştırma grubuna ait çocukların bilgileri, sosyodemografik açıdan kliniğe başvuranlara benzer nitelikte iki ayrı 39 okuldan gönüllülük esası ele alınarak elde edilmiştir. Bu çocukların ebeveynlerine önceden onam formları gönderilerek, onamları alınmıştır. Onam veren ailelere telefon ile ulaşılarak okula davet edilmiş ve çocuk ile eş zamanlı aileler ile de görüşmeler yapılmıştır. Okulda görüşmeye gelemeyen 5 çocuğun ailesinden telefon ile bilgi alınmıştır. Olgu ve karşılaştırma grupları, cinsiyetçe kız ve erkek olarak sınıflandırılmıştır. Çalışmamız kesitsel nitelikte bir çalışmadır. 3.2. VERİ TOPLAMA ARAÇLARI 3.2.1. Sosyodemografik Veri Formu Araştırmacılar tarafından hazırlanmış olan Sosyodemografik Veri Formunda (Ek-I) çocuğun yaşı, cinsiyeti, sınıfı, sosyoekonomik durumu, anne-baba yaşı ve eğitim düzeyleri, kardeş sayısı, ailenin bütünlüğü, hane kişi sayısı, devam ettiği okul, okul öncesi eğitim alıp almadığı ve süresi, okulda sınıf kaybı olup olmadığı, okuma ve yazma becerilerini öğrenmede gecikme olup olmadığı, özel eğitim alıp almadığı, alıyorsa süresi, görme, işitme ve nörolojik defisitlerin olup olmadığı, el tercihi, doğum öyküsü ve gelişim öyküsü yer almaktadır. 3.2.2. Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu (Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Aged Children-Present and Lifetime Version) (ÇDŞGŞY) Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu (Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Aged Children-Present and Lifetime Version) (ÇDŞG-ŞY) çocuk ve ergenlerin DSM III ve DSM IV tanı ölçütlerine göre geçmişteki ve şu andaki psikopatolojilerini saptamak amacı ile geliştirilmiş olan yarı yapılandırılmış bir tanı görüşmesidir. Kaufman ve ark. (1997) tarafından geliştirilmiş, Gökler ve ark. (2004) tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Geçerlik ve güvenirlik çalışması yine Gökler ve ark. (2004) tarafından yapılmıştır. ÇDŞG-ŞY şu temel tanıları içerir: Major Depresyon, Distimi, Mani, Hipomani, Siklotimi, Bipolar Bozukluk, 40 Şizoaffektif Bozukluk, Şizofreni, Şizofreniform Bozukluk, Kısa Psikotik Bozukluk, Panik Bozukluk, Agorafobi, Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu, Özgül Fobi, Sosyal Fobi, Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Davranım Bozukluğu, Karşı Gelme Bozukluğu, Enürezis, Enkoprezis, Anoreksiya Nervoza, Bulimiya, Geçici Tik Bozuklukları, Tourette Bozukluğu, Kronik Motor ya da Vokal Tik Bozukluğu, Alkol Kötüye Kullanımı, Madde Kötüye Kullanımı, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Uyum Bozukluğu. ÇDŞG-ŞY yarı yapılandırılmış bir görüşme formudur. Anne-baba ve çocuğun kendisi ile yapılan görüşme yoluyla uygulanır ve en sonunda tüm kaynaklardan alınan bilgiler doğrultusunda değerlendirme yapılır. Farklı kaynaklardan gelen bilgiler arasında uyumsuzluk var ise klinisyen kendi klinik yargısını kullanır. Hem içinde bulunduğu zaman, hem de geçmiş zamanla ilgili değerlendirme yapılarak şimdiki ve geçmişteki tanılar saptanır. Araştırmaya katılan çocuklara ÇDŞG-ŞY uygulanarak çocuklarda DSM-IV (Amerikan Psikiyatri Birliği 1994) tanı ölçütlerine göre şimdiki psikiyatrik tanıları belirlenmiştir. 3.2.3. Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği (WISC-R) Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği (WISC-R; Wechsler Intelligence Scale for ChildrenRevised) çalışmamızda yer alan klinik olarak ÖÖB tanısı konulan çocukların bilişsel düzeylerini belirlemek amacıyla kullanılmıştır. Wechsler 1939 yılında erişkinler için Wechsler-Belluvue adlı bir ölçek oluşturmuş, bundan yola çıkarak 1949 yılında çocuklar için WISC uyarlanmıştır. 1974 yılında gözden geçirilerek 6-16 yaş arası için WISC-R geliştirilmiştir (Aygölü 2008). WISC-R’ın iç tutarlılığı Savaşır ve Şahin (1995) tarafından 1639 kişilik bir örneklem üzerinde yapılmıştır (akt. Turgut 2008). WISC-R Sözel ve Performans alt testleri olmak üzere iki bölümden oluşur. Sözel Zeka Bölümü (SZB) Genel Bilgi, Benzerlikler, Aritmetik, Sözcük Dağarcığı, Yargılama ve Sayı Dizisi alt testlerini; Performans Zeka Bölümü (PZB) Resim Tamamlama, Resim Düzenleme, Küplerle Desen, Parça Birleştirme, Şifre ve Labirent alt testlerini içermektedir. Toplam Zeka Bölümü (TZB) ise, SZB ve PZB puanlarının toplamından elde edilmektedir (Aygölü 2008). Sayı dizisi ve Labirent testleri yedek alt testler olup, diğer alt testlerin uygulanamadığı durumlarda verilir. ÖÖB tanısında TZB puanının 85 ve üzerinde olması gerekmektedir. Ayrıca SZB’nin PZB’den 15-40 puan yüksek olması, PZB’nin SZB’den 10-30 puan yüksek 41 olması ya da iki bölüm puanlarının birbirine yakın ancak alt test puanlarının 7-12 puan arasında değişiyor olması ÖÖB tanısını desteklemektedir. Özellikle sayı dizisi, küplerle desen, aritmetik, şifre ve parça birleştirme alt testlerinin diğerlerine oranla ÖÖB tanısı alan çocuklarda daha düşük olduğu bilinmektedir. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarda WISCR alt testlerindeki puan farklılıklarının ÖÖB’ye özgü olmadığı, diğer eş tanı durumlarında da görülebileceği gösterilmiştir (akt. Turgut 2008). 3.2.4. Bender Gestalt Görsel Motor Algılama testi Bender Gestalt Testi (Visual Motor Gestalt Test) 1938 yılında Wertheimer Gestalt figürleri kullanılarak geliştirilmiştir. Bu testin nörolojik bütünlük testi olduğu, gestalt şekillerinin algılanmasının ve yeniden üretilmesinin patolojik durumlara göre değişebileceği ileri sürülmüştür. Daha sonraki yıllarda bu test çocukların görsel motor bütünlüğünün gelişimsel matürasyonunun değerlendirilmesi için düzenlenmiştir (Özer 2011). Testin standardizasyonu 1963 yılında Koppitz tarafından yapılmıştır (Somer 1988). Kiriş ve Karakaş (2004) yaptıkları çalışmada Bender Gestalt puanlarının WISC-R’ın tüm alt test puanları ile ilişkili olduğunu, buna bağlı zekanın bazı işlevlerini ölçmekte de kullanılabileceğini belirtmişlerdir. Knoff ve Sperling (1986) yaptıkları çalışmada, 6.0-9.11 yaşları arasında Bender puanlarının üstün zekalı çocuklarda yaşıtlarına göre daha yüksek olduğunu, ancak 10 yaşından sonra çocukların en üst görsel motor seviyeye varmış olmalarına bağlı olarak bu ilişkinin azalacağını belirtmişlerdir. 239 çocukla yapılan bir çalışmada testin 5 ile 10 yaş arasındaki çocuklarda zeka yaşı ile (akt. Somer 1988), yine başka bir çalışmada Bender puanlarının özellikle WISCR’ın performans puanları ile ilişki gösterdiği (Cerbus ve Oziel 1971) ileri sürülmüştür. Tüm bu araştırmalara göre, Bender Gestalt testi 5-10 yaş arasındaki çocuklarda kabaca zekayı belirlemek için kullanılabilmekle birlikte, 10 yaşından sonra en üst düzey görsel motor performansa ulaşılmasına bağlı olarak zeka tespiti için kullanılamayacağı sonucuna varılabilmektedir. Bender Gestalt testi aynı zamanda bellek, zaman, yer kavramı ve organizasyon yeteneğini değerlendirmek amacı ile de kullanılmaktadır (Kiriş 2004). Test her hangi bir hastalığa özgül değildir (Williams ve Wilkins 1998). Mlodnosky (1972) yüksek sosyo-ekonomik düzeyde test başarısının, düşük sosyo-ekonomik düzeye oranla daha iyi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, yeterli okul olanaklarına sahip çocuklarda, kötü okul koşullarında öğrenim gören çocuklara 42 göre Bender Gestalt puanlarının daha yüksek olduğu, kırsal kesimde yaşayan çocuklarda kentlerde yaşayan çocuklara oranla Bender Gestalt puanlarının daha düşük olduğu bulunmuştur (akt. Somer 1988). Testin iç tutarlılığı Somer (1988) tarafından 709 kişilik örneklem üzerinde yapılmıştır. Çocuğun okuma, yazma ve sayı kavramlarını anlayabilmesi için, görsel ve motor algılamada belli bir düzeyde olgunlaşması gerekir. Bu nedenle, testin özellikle okul öncesi dönemde okul başarısını öngörmeye imkan tanıması ve çocukların gelişim sürecinde ortaya çıkabilecek olan aksaklıkların ve organik bozuklukların teşhisinde önemli ipuçları vermesi, testin önemini artırmaktadır. Bununla birlikte, Henderson (1969) 203 öğrenci üzerinde yaptığı araştırmada, Bender geştalt testinin okul başarısını değerlendirmede tek başına uygulandığında WISC-R kadar anlamlı olmadığını belirtmiştir. Ayrıca araştırmalar, yüksek Bender puanlarının okul başarısını, düşük Bender puanlarına göre daha iyi tahmin ettiğini göstermektedir (Keogh ve Smith 1967). Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testi 5 yaş 6 ay ve 10 yaş 11 ay arasındaki çocuklara uygulanır. Testin zaman sınırlaması yoktur. Test 9 şekilden oluşur ve çocuğa şekiller tek tek gösterilerek çizmesi istenir. Testin puanlaması 4 temel bozukluk üzerine kurulmuştur. Bunlar; şeklin bozulması, döndürme, birleştirme ve duramama hatalarıdır. Her bir şekil için yapılan her bir hataya bir puan verilir. Testten alınabilecek en yüksek puan 30’dur. Alınan yüksek puan düşük performansı, düşük puan ise yüksek performansı gösterir. Çocuğun aldığı hata puanına göre kaç yaş kaç ay ile uyumlu olduğu, ayrıca kaçıncı persantilde olduğu hesaplanır. %30 ve altı persantil geri, %40-60 persantil normal, %70-95 persantil ileri olarak değerlendirilir (Erden 2000). Ayrıca testi yorumlamada zaman kavramı da önem taşımaktadır. Yaş gruplarına göre normal olan zaman süreleri de belirlenmiş olup, testi uzun sürede tamamlamak mükemmeliyetçilik ya da görsel motor algılamada zorluk ya da her ikisinin birden olabileceği anlamı taşırken, testi kısa sürede tamamlamak DEHB gibi konsantrasyon kaybı yapabilen durumların eşlik ettiği olarak yorumlanabilir. Bir çocuk testi oldukça uzun sürede tamamlarsa testten yüksek puan alsa dahi, fazla çaba harcadığından okulda başarısız olabilir (Somer 1988). 3.2.5. Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği (Pediatric Quality of Life Inventory) Varni ve ark (1999) tarafından geliştirilmiştir. Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği Üneri (2-7 yaş) ve Memik (8-18 43 yaş) (2005) tarafından yapılmıştır. Ölçek bir öz bildirim ölçeğidir. 2-18 yaş arasındaki çocuklara uygulanır. Zaman sınırlaması yoktur. 2-4 yaş için sadece ebeveyn formu, 5-18 yaş için hem ebeveyn hem de çocuk/ergen formu bulunmaktadır. Ebeveyn formları 2-4, 5-7, 8-12 ve 13-18 yaşları için ayrı dört formdan, çocuk/ergen formları ise 5-7, 8-12 ve 13-18 yaşları için ayrı üç formdan oluşmaktadır. Ölçek fiziksel, duygusal, sosyal ve okul ile ilgili işlevselliğin sorgulandığı dört alt bölümden oluşmaktadır. Fiziksel işlevsellik bölümünde sekiz, duygusal işlevsellik bölümünde beş, sosyal işlevsellik bölümünde beş ve okul işlevselliği bölümünde 2-4 yaş grubunda üç madde, diğer yaş gruplarında beş madde yer almaktadır. (0=hiçbir zaman, 1= nadiren, 2= bazen, 3= sıklıkla, 4= her zaman). Maddelerden alınan puanlar doğrusal olarak 0=100, 1=75, 2=50, 3=25, 4=0 şeklinde çevrilir. 5-7 yaş çocuk formu üç seçenekten oluşan bir ölçektir. Hiçbir zaman 100 puan, bazen 50 puan ve sıklıkla 0 puan alır. Fiziksel işlevsellik bölümündeki sekiz maddenin puanları, doğrusal olarak çevrilip toplanarak madde sayısı olan sekize bölünür ve fiziksel sağlık toplam puanı (FSTP) elde edilir. Psikososyal sağlık toplam puanı (PSTP) duygusal işlevsellik bölümündeki beş, sosyal işlevsellik bölümündeki beş, okul işlevselliği bölümündeki beş maddenin puanlarının, doğrusal olarak çevrildikten sonra toplanarak toplam madde sayısı olan on beşe bölünmesi sonucunda, ölçek toplam puanı (ÖTP) ise tüm ölçek madde puanlarının, doğrusal olarak çevrilip toplanarak toplam madde sayısı olan 23’e bölünmesi ile bulunur. Boş bırakılan maddeler ölçeğin madde sayısının %50’sinden azsa, boş madde dikkate alınmaz ve toplam yanıtlanan madde sayısına bölünerek ölçek puanları hesaplanır. Eğer ölçek genelinde %50’den fazla madde yanıtlanmamışsa ölçek geçersiz sayılır. Ölçek alt puanları olan duygusal işlevsellik puanı (DİP) duygusal işlevsellik bölümündeki beş maddenin doğrusal olarak çevrildikten sonra toplanıp doldurulan madde sayısına (hepsi doldurulunca beş) bölünmesi ile hesaplanır. Sosyal işlevsellik puanı (SİP) sosyal işlevsellik bölümündeki beş maddenin doğrusal olarak çevrildikten sonra toplanıp doldurulan madde sayısına (hepsi doldurulunca beş) bölünmesi ile hesaplanır. Okul işlevselliği puanı (OİP) çocuk okula devam ediyorsa doldurulur ve okul ile ilgili sorunlar bölümündeki beş maddenin doğrusal olarak çevrildikten sonra toplanıp doldurulan madde sayısına (hepsi doldurulunca beş) bölünmesi ile hesaplanır. Ölçekten alınan toplam puan ne kadar yüksekse, yaşam kalitesi o kadar yüksektir (Varni 2001). ÇİYKÖ’nün güvenilirliğinin değerlendirilmesinde Cronbach alfa katsayısı çocuk formunda 0.86, ebeveyn formunda 0.84 bulunmuş olup, iç tutarlılığının yüksek, geçerli ve 44 güvenilir olduğu gösterilmiştir (Çakın Memik 2008). Orijinal ölçek çalışmasında ölçek puanları ve hastalanma ve hastalık belirtileri arasındaki ilişki Pearson korelasyon katsayısına göre düşük (0,10-0,29), orta (0,30-0,49) ve yüksek (0,50 ve üstü) olmak üzere gruplara ayrılmıştır. Memik ve arkadaşlarının (2005) yaptığı geçerlilik güvenilirlik çalışmasında toplam ölçek puanı ve alt ölçek belirtileri arasında düşük- orta düzeyde ters orantılı ilişki saptanmıştır. Çocuk ve ebeveyn formları arasındaki ilişki de değerlendirilmiş olup, istatistiksel olarak anlamlı ve orta- yüksek düzeyde doğru orantılı ilişki saptanmıştır. Bu durum, çocukların ölçeği dolduramayacağı durumlarda, ebeveynlerin değerlendirmesinin de geçerli olabileceğini göstermektedir. 3.2.6. Coopersmith Özsaygı Envanteri (CSEI) Türkçe karşılığı “benlik saygısı” olan “self esteem” kişinin kendini benimsemesi, kendine saygı duyması ve değer vermesidir. Benlik saygısının değerlendirilmesi, bireyin yeteneklerini ortaya koyabilmesi, kendisini değerli hissetmesi, toplumda kabul görebilmesi, fiziksel özelliklerini benimsemesi gibi kişinin kendisi için kabul ettiği ve etmediği özellikleri ile ilgili olup, kendi değer yargısını göstermektedir (Korkmaz 1996). Coopersmith Özsaygı Envanteri (Coopersmith Self Esteem Inventory CSEI) 1967 yılında Coopersmith tarafından geliştirilmiş olup, Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği 1987 yılında Turan ve Tufan tarafından yapılmıştır (akt. Akdoğan 2014; akt. Yıldırım 2010). CSEI okul formu, okul kısa formu ve yetişkin formu olarak birkaç kez yeniden düzenlenmiştir. Çalışmamızda 25 maddeden oluşan okul kısa formu kullanılmıştır. Bu maddeler “evet” ya da “hayır” şeklinde doldurulabildiği gibi, “bana uygun” ya da “bana uygun değil” şeklinde de doldurulabilmektedir. Her maddeye kendi içerisinde puanlandırma yapılıp, en fazla bir puan verilir ve ölçekten alınabilecek en yüksek puan yirmi beştir. Alınan puanlar toplandıktan sonra yüz üzerinden değerlendirme yapmak için dört ile çarpılır. Böylece elde edilen sonuç bize o kişinin özsaygı düzeyini vermektedir. Alınan puan ne kadar yüksekse, kişinin özsaygı düzeyi de o kadar yüksektir. Lise öğrencileri üzerinde yapılan bir geçerlilik, güvenilirlik çalışmasında Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı 0.79 olarak bulunmuştur. Yine aynı çalışmada ölçeğin KR-20 güvenilirlik katsayısı ise 0.74’tür (akt. Akdoğan 2014). Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada 15 gün ara ile yapılan iki uygulama arasında 0.76, kanserli hastalara 15 gün ara ile yapılan iki uygulama arasında 0.65 korelasyon olduğu 45 gösterilmiştir (akt. Çankaya 2007). Korkmaz ve arkadaşları (1996) tarafından yapılan bir çalışmada CSEI’nin Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ile korelasyonu 0.54, Çevik (2007) tarafından yapılan başka bir çalışmada ise bu korelasyonun 0.71 olduğu gösterilmiştir. 3.2.7. Özgül Öğrenme Bozukluğu Tanı Koyma Bataryası İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları anabilim dalına 2014-2015 yıllarında öğrenme güçlüğü belirtileri ile ilk defa başvuran ya da daha önceden ÖÖB tanısı konulmuş olan hastalar klinik görüşme ile yeniden değerlendirilmiştir. Çocuğun hangi alan ya da alanlarda güçlüğü olduğunu anlamak için okuma, yazma ve matematik becerileri, sağ- sol ayırt etme ve lateralizasyon sorunları, sıralama becerileri, öncelik sonralık ilişkileri ve ince motor beceri sorunları değerlendirilmiştir. Okul öncesi döneme ilişkin aileden detaylı bilgi alınmıştır. Dil, motor beceriler, dikkat ve konsantrasyon, algısal alan ve renk, sayı, öncelik sonralık ilişkilerini kavrama gibi alanlarda güçlük yaşayıp yaşamadığı bu bilgiler doğrultusunda değerlendirilmiştir. Okul döneminde yaşanan güçlüklerle ilgili hasta ve karşılaştırma grupları ile ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır. Çalışmamıza alınan 7-12 yaş (ilköğretim 1-5. sınıf) çocukların okuma becerilerini değerlendirmek için öğretmenlerden görüş alınarak, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun, sınıf düzeylerine göre okuma metinleri kullanılmıştır. Metinler, sınıf düzeyine uygun yazı büyüklüklerinde ve yazı tipinde hazırlanmıştır. Çocukların dakikada okudukları kelime sayısı, dakikada okudukları doğru kelime sayısı, dakikada okudukları yanlış kelime sayısı ve hata türleri kaydedilmiştir. Daha sonra okuduğunu anlama becerilerinin değerlendirilmesi için okuma metni ile ilgili sorular sorulmuştur. Okuma sırasında yapılan hata türleri harf karıştırma, harf ve hece atlama/ekleme, sözcük atlama/ekleme, sözcük uydurma, hece ya da sözcüğü ters çevirme, satır karıştırma, okuduğu yeri kaybetme, parmakla izleyerek okuma olarak sıralanmaktadır. Okuma metinleri iki grup arasındaki okuma hızları, hata türleri, okuduğunu anlama becerilerinin karşılaştırılmasında ve “okuma bozukluğu” tanısı konulmasında kullanılmıştır. Yazma becerilerini değerlendirmek amacıyla çocuklara ÖÖB’de sık karıştırılan “b, p, d, m, n, t” gibi sessiz harfleri içeren standart bir cümle sesli olarak tekrarlanmış ve çocuğun söyleneni 46 yazması istenmiştir. Yazma sırasındaki harf karıştırma, hece ya da sözcüğü ters çevirme, harf ya da hece atlama/ekleme, yavaş yazma, kelimeler arası boşluk bırakmama, kelimeleri yanlış yerden bölme, noktalama işaretleri ve imla kurallarına dikkat etmeme hataları kaydedilmiştir. Ayrıca gördükleri bir metni de yazmaları istenmiş, buradaki hata türleri de not edilmiştir. Yazma metinleri üç grubun yazma becerilerinin karşılaştırılmasında ve “yazma bozukluğu” tanısı konulmasında kullanılmıştır. Aritmetik becerilerini değerlendirmek amacıyla çocuklara öğretmenlerden görüş alınarak, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun, sınıf düzeylerine göre toplama, çıkarma ve çarpma işlemleri sorulmuştur. İşlemler sırasındaki işleme soldan başlama, toplama işleminde elde unutma, çıkarma işleminde alttaki sayıdan üsttekini çıkarma, problem çözme becerisinde zorluk gibi hatalar kaydedilmiştir. Bu işlemler çocuğa sözel olarak sorulmuş olup, sayı ve aritmetik sembol karıştırma gibi hatalar yapıp yapmadığı da not edilmiştir. Ayrıca çocuktan gösterilen geometrik şekillerin ismini söylemesi ve söylenen geometrik şekilleri çizmesi istenmiştir. Sayıları karşılaştırma testi ve nokta sayımı testi uygulanmıştır. Bu işlemler üç grubun aritmetik becerilerinin karşılaştırılmasında ve “matematik bozukluğu” tanısı konulmasında kullanılmıştır. Klinik değerlendirmede ÖÖB olanlarda sıralama becerilerinde yaşadıkları güçlükleri değerlendirmeye yönelik gün, ay ve mevsimleri sırası ile sayması, aralarındaki öncelik sonralık ilişkilerini söylemesi istenmiştir. Aynı şekilde alfabenin harflerini de sırası ile sayması istenmiştir. Saat çizme testi: Saat Çizme Testi (SÇT) kavrama, planlama, görsel bellek, sayı bilgisi, soyut düşünme gibi bilişsel becerileri ölçmemize yarayan uygulaması ve puanlaması kolay bir testtir. ÖÖB’de görsel uzamsal alanlarda güçlük olduğunda SÇT tanıyla ilgili bize bilgi vermesi açısından önemlidir. Çalışmamızda çocuklardan büyük bir saat çizmesi, saat içine rakamları yerleştirmesi ve akrep ve yelkovanın onu yirmi geçeyi gösteriyor olması istenmiştir. Testin değerlendirmesi kapalı bir daire çizilmiş olması bir puan, rakamların doğru yerde konumlanmış olması bir puan, 12 rakamın eksiksiz bulunması bir puan, akrep ve yelkovanın doğru pozisyonda (onu yirmi geçe) olması bir puan şeklinde toplam dört puan üzerinden yapılmıştır. Testin Türkiye’deki geçerlilik ve güvenilirliği 50 yaş üzeri erişkin hastalarda yapılmıştır (Cangöz 2006). Milli Eğitim Müfredatına göre ilköğretim 1. ve 2. sınıf öğrenciler 47 henüz geçerli saatleri bilmediğinden, çalışmamıza katılan 1. ve 2. sınıflardaki çocuklarda test üç puan üzerinden değerlendirilmiştir. Head Sağ-Sol Ayırt Etme Testi: ÖÖB tanısı olan çocuklar sağ ve sol ayırt etmekte güçlük çekerler bu nedenle Head Sağ-Sol Ayırt Etme Testi ÖÖB tanısı için uygulanan testler arasında yer alır. Uygulamada çocuğa kendi bedeninde yönünü belirlemesi (bana sol gözünü göster.), karşısındakinin bedeninde yön belirlemesi (benim sağ elimi göster.) ve çapraz sağ-sol belirlemesi (sağ elinle sol bacağını göster.) istenir. Her biri için beşer soru sorulur. Tam cevaplar üç, tereddütlü cevaplar bir puan alırken yanlış cevaplara puan verilmez. Testten alınabilecek toplam puan kırk beştir. Lateralizasyon muayenesinde, çocuğun hangi elini, ayağını ve gözünü kullandığı değerlendirilir. Bu değerlendirme için çocuğa el kullanımı için altı tane (-masanın üzerindeki tarakla saçını tarar mısın?, masaya çivi çakar mısın? gibi), ayak kullanımı için beş tane (-tek ayağının üzerinde zıplar mısın?, yerdeki taşa vurur musun? gibi) ve göz kullanımı için beş tane (-tek gözünün kapatıp uzaktaki yazıyı okur gibi yapar mısın?, tek gözünle fotoğraf çekiyor gibi yapar mısın?) soru sorulur. Özellikle el ve gözdeki çapraz lateralizasyon ÖÖB lehine bir bulgu olarak değerlendirilir. 3.3. İŞLEM Çalışmamıza kliniğimize 2014-2015 yılları arasında ÖÖB belirtileri ile başvuran 7-12 yaş arasındaki olgular alındı. Değerlendirmesinde ÖÖB belirtileri olan çocuklara ve ailelerine çalışma ile ilgili bilgi verildi, aydınlatılmış onam formu ile izinleri alındı. Bilişsel geriliği, nörolojik sorunları, duysal defisitleri (görme ve işitme), tıbbi hastalığı ve psikotik bozukluğu olan çocuklar çalışma dışında bırakıldı. ÖÖB tanısı için klinik görüşmenin yanı sıra, ÇDŞGŞY ile yarı yapılandırılmış görüşmeleri yapıldı, çocuklardan ve ailelerinden ölçekleri doldurmaları istendi. Sağlıklı Karşılaştırma grubuna ait olgular, sosyokültürel olarak benzer özelliklerde olan çevre okullardan ailelerine önceden onam yollanarak ve izinler alınarak gerçekleştirildi. Onam formu olumlu olarak gelen çocuklar ile ÖÖB tanısı için klinik görüşmenin yanı sıra, ÇDŞGŞY ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapıldı, ölçek ve formlar dolduruldu. Önceden 48 belirlenen listeye göre çalışmaya alınan çocukların aileleri okula davet edilerek ÇDŞG-ŞY ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapıldı, ölçek ve formlar dolduruldu. Klinik Karşılaştırma grubuna ait olgular, kliniğimize ÖÖB dışı farklı belirtiler ile başvuran çocuklardan, ailelerinden onam alınarak seçildi. Çocuklarla ÖÖB tanısı için klinik görüşmenin yanı sıra, hem çocuklar hem de aile ile ÇDŞG-ŞY ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapıldı, ölçekleri doldurmaları istendi. Hem karşılaştırma gruplarından hem de olgu grubundan elde edilen veriler, SPSS-22.0 programında kaydedildi. 49 4. İSTATİSTİKSEL ANALİZ VE BULGULAR 4.1. İSTATİSTİKSEL ANALİZ Araştırmadan elde edilen veriler SPSS (The Statistical Package for Social Sciences) 22.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Olgu ve karşılaştırma grubu verileri aşağıda verilen istatistik yöntemler kullanılarak karşılaştırılmıştır. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotların (Ortalama, Standart Sapma, Medyan, Frekans, Oran, Minimum, Maksimum) yanısıra, niceliksel verilerin karşılaştırılmasında, normal dağılım gösteren üç ve üzeri grupların karşılaştırmalarında Oneway Anova Test ve farklılığa neden çıkan grubun tespitinde Tukey’s HSD (Honest Significant Difference) Test kullanılmıştır. Normal dağılım göstermeyen üç ve üzeri grupların karşılaştırmalarında ise Kruskal Wallis Test ve farklılığa neden çıkan grubun tespitinde Mann-Whitney-U Test kullanılmıştır. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Pearson Ki-Kare testi, Fisher-Freeman-Halton Test, Fisher’s Exact Test ve Yates’ Continuity Correction Test (Yates düzeltmeli Ki-kare) kullanılmıştır. Anlamlılık p<0.01 ve p<0.05 düzeylerinde değerlendirilmiştir. 4.2. BULGULAR Çalışmamız Mart 2015 ve Temmuz 2015 tarihleri arasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları kliniğinde yapılmıştır. Araştırmanın popülasyonu %31.8’i (n=48) kız, %68.2’si (n=103) erkek olmak üzere toplam 151 çocuktan oluşmakta ve çocukların yaşları 7 ile 12 arasında değişkenlik göstermektedir (ortalama 9.10±1.27). Çalışmaya katılan çocukların %43.7’si (n=66) ÖÖB hasta grubu, %36.4’ü (n=55) sağlıklı karşılaştırma grubu ve %19.9’u (n=30) klinik karşılaştırma grubundan oluşmaktadır. 50 Şekil 1: Olgu ve Karşılaştırma Gruplarının Dağılımı 4.2.1. Sosyodemografik Özellikler Yaş ve Cinsiyet 4.2.1.1. Tablo 1: Gruplara Göre Yaş ve Cinsiyetlerin Değerlendirilmesi ÖÖB (n=66) Sağlıklı Klinik Karşılaştırma Karşılaştırma (n=55) (n=30) p Yaş Toplam 8.97±1.35 (9) 9.27±1.12 (9.5) 9.08±1.35 (9) a (yıl); Kız 9.18±1.61 (9) 9.37±1.33 (9.7) 8.86±1.45 (8.5) a0.647 Erkek 8.91±1.28 (9) 9.21±1.00 (9.5) 9.21±1.31 (9) a 14 (21.2) 20 (36.4) 11 (36.7) 52 (78.8) 35 (63.6) 19 (63.3) Ort±SS (Ortanca) Cinsiyet; Kız n (%) Erkek a One-way ANOVA Test c Pearson Ki-kare Test 0.429 0.444 c 0.126 *p<0.05 Çalışmamızda en küçük yaş 7, en büyük yaş 12 olarak alınmıştır. ÖÖB grubunda yaş ortalaması 8.97±1.35 bulunurken, Sağlıklı Karşılaştırma grubunun yaş ortalaması 9.27±1.12, Klinik Karşılaştırma grubunun yaş ortalaması ise 9.08±1.35 olarak bulunmuştur. Gruplara göre çocukların yaşları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p= a 0.429, p>0.05). Kız ve erkek çocukların da yaşları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (kız p= a0.647; erkek p= a0.444; p>0.05). 51 Gruplara göre çocukların cinsiyet dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p= c0.126, p>0.05). Şekil 2: Gruplara göre cinsiyet dağılımı 52 4.2.1.2. Anne ve Baba Özellikleri Tablo 2: Anne ve Baba Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması Sağlıklı Klinik Karşılaştırma Karşılaştırma (n=55) (n=30) Ort±SS Ort±SS Ort±SS (Ortanca) (Ortanca) (Ortanca) Anne Yaş (yıl) 35.55±5.62 (35) 36.02±5.11 (36) 36.53±4.83 (36) a Baba Yaş (yıl) 40.15±5.90 (40) 40.4±5.76 (40) 41.93±5.2 (42) a f 0.276 f 0.634 f 0.160 ÖÖB (n=66) Birlikte 58 (87.9) 48 (87.3) 29 (96.7) Boşanmış 7 (10.6) 6 (10.9) 0 (0) Anne / baba vefat 1 (1.5) 1 (1.8) 1 (3.3) Yok 0 (0) 0 (0) 0 (0) İlkokul 32 (48.5) 23 (41.8) 17 (56.7) Ortaokul 9 (13.6) 8 (14.5) 5 (16.7) Lise 15 (22.7) 16 (29.1) 7 (23.3) Üniversite ve üstü 10 (15.2) 8 (14.5) 1 (3.3) İlkokul 30 (46.2) 23 (41.8) 15 (51.7) Baba Eğitim Ortaokul 20 (30.8) 23 (41.8) 6 (20.7) (n=149); n (%) Lise 6 (9.2) 2 (3.6) 6 (20.7) Üniversite ve üstü 9 (13.8) 7 (12.7) 2 (6.9) 2324.24±924.05 2661.82±997.12 2273.33±569.29 (2000) (2500) (2000) 4.24±1.19 (4) 3.84±1.03 (4) 3.97±0.93 (4) Anne Baba Birliktelik; n (%) Anne Eğitim; p 0.687 0.364 n (%) Aylık Gelir (TL) Hane Kişi Sayısı a b *p<0.05 **p<0.01 One-way ANOVA Test Kruskal Wallis Test a 0.067 b 0.052 f Fisher-Freeman-Halton Test Olgu ve karşılaştırma gruplarının ebeveynleri yaş açısından incelendiğinde olgu grubunda ortalama anne yaşı 35.5, baba yaşı 40.1 olarak bulunurken, Sağlıklı Karşılaştırma grubunda ortalama anne yaşı 36, ortalama baba yaşı 40.4, Klinik Karşılaştırma grubunda ortalama anne yaşı 36.5, ortalama baba yaşı 41.9 olarak bulunmuştur. Her üç grubun istatistiksel karşılaştırmasında, anne ve babaların yaşları açısından anlamlı fark bulunmamıştır (Anneler için p=0,687; Babalar için p=0,364). 53 Anne ve babaların eğitim durumu açısından bakıldığında ÖÖB olgularının annelerinin %37.9’unun (n=25) lise ve üstü eğitim aldığı görülürken, Sağlıklı Karşılaştırma grubundaki çocukların annelerin %43.6’sının (n=24) lise ve üstü eğitim aldığı, Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların annelerin ise %26.6’sının (n=8) lise ve üstü eğitim aldığı görülmüştür. Üç grubun anne eğitimleri açısından karşılaştırılmasında istatistiksel anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0,634). Baba eğitim durumlarına bakıldığında ÖÖB olgularının babalarının %23’ünün (n=15), Sağlıklı Karşılaştırma grubunda babaların %16.3’ünün (n=9), Klinik Karşılaştırma grubundaki babaların %27.6’sının (n=8) lise ve üstü eğitim aldığı görülmüştür. Üç grubun baba eğitimleri açısından karşılaştırılmasında istatistiksel anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.160). Gelir düzeylerine bakıldığında ortalama gelir, olgu grubunda 2324 TL, Sağlıklı Karşılaştırma grubunda 2661 TL, Klinik Karşılaştırma grubunda 2273 TL olarak bulunmuştur. Her üç grup arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmamıştır (p=a0,067). Anne ve babaların birliktelikleri incelendiğinde olgu grubunda %87.9’unun (n=58) evli olduğu, %10.6’sının (n=7) boşanmış olduğu, %1.5’inin (n=1) babasının vefat ettiği bulunmuştur. Sağlıklı Karşılaştırma grubunda %87.3’ünün (n=48) evli olduğu, %10.9’unun boşanmış olduğu (n=6), %1.8’inin (n=1) babasının vefat ettiği saptanmıştır. Klinik Karşılaştırma grubunda ise, %96.7 ’sinin (n=29) evli olduğu, %3.3’ünün (n=1) babasının vefat ettiği bulunmuştur. Her üç grup arasında anne ve babası birlikte olanlar ve olmayanlar açısından anlamlı fark bulunmamıştır (p= f0.276). Evde yaşayan kişi sayısı açısından da olgu ve karşılaştırma grupları arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmamıştır (p=b0,052). 54 4.2.1.3. Gelişim ve Eğitim Öyküsü Tablo 3: Gelişim ve Eğitim Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması A (n=66) Sağlıklı Karşılaştırma (n=55) Klinik Karşılaştırma (n=30) Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) p İlk Hece Yaşı 13.75±6.67 (12) 10.17±2.71 (10) 14.20±6.67 (12) b İki Kelimeli Cümle 24.48±10.56 (24) 16.28±3.89 (16) 20.80±8.00 (18) b Okul öncesi eğitim süresi (yıl) 1.82±1.07 (1.5) 2.09±1.15 (2) 1.61±0.78 (1) b Okul öncesi eğitime başlama yaşı (yıl) 4.60±1.24 (5) 4.50±1.21 (5) 4.83±0.99 (5) b İlköğretime başlama yaşı(yıl) 6.48±0.56 (6.8) 6.60±0.51 (7) 6.60±0.50 (7) b ÖÖB b Kruskal Wallis Test *p<0.05 0.001** 0.001** 0.307 0.647 0.419 **p<0.01 Tablo 4: Gelişim ve Eğitim Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması B n (%) Sağlıklı Karşılaştırma (n=55) n (%) Klinik Karşılaştırma (n=30) n (%) 43 (65.2) 23 (34.8) 32 (48.5) 34 (51.5) 37 (56.1) 29 (43.9) 22 (33.3) 44 (66.7) 62 (93.9) 4 (6.1) 50 (90.9) 5 (9.1) 55 (100) 0 (0) 55 (100) 6 (10.9) 49 (89.1) 47 (85.5) 8 (14.5) 25 (83.3) 5 (16.7) 23 (76.7) 7 (23.3) 30 (100) 12 (40.0) 18 (60.0) 26 (86.7) 4 (13.3) ÖÖB (n=66) Okula Başlama Sorunu Konuşma Sorunu Özel Eğitim Okul öncesi eğitim Görme kusuru c Pearson Ki-kare Test Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var f Fisher-Freeman-Halton Test 55 *p<0.05 **p<0.01 p c 0.002** c 0.001** c 0.001** c 0.004** f 0.259 ÖÖB olguları ve karşılaştırma grupları konuşma zamanı açısından incelendiğinde, ilk hece yaşı ve iki kelimeli cümle yaşının gruplar arasında anlamlı farklılık gösterdiği (p= b0.001) ancak, konuşma zamanlarının ortalamalarının her üç grupta da normal gelişim basamaklarına (<18 ay) uygun olduğu görülmektedir. Öte yandan gruplara göre çocuklarda konuşma sorunu oranlar arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). ÖÖB grubu çocuklarda konuşma sorunu, Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarından anlamlı düzeyde yüksektir. Gruplara göre çocuklarda okula başlama sorunu oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.002; p<0.01). ÖÖB grubu çocuklarda okula başlama sorunu, Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarından anlamlı düzeyde yüksektir. Gruplara göre çocuklarda okul öncesi eğitim oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.004; p<0.01). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubu çocuklarda okul öncesi eğitim görme oranı, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür. Okul öncesi eğitime gidenlerde ise, eğitim süreleri (p= b0,307) ve okul öncesi eğitime başlama yaşları (p= b0,647) açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Ayrıca ilköğretime başlama yaşları açısından da her üç grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır (p= b0,419). ÖÖB olgularından 4’ünde görme kusuru olduğu ancak bu çocuklardaki akademik başarının görme kusurunda gözlenmesi beklenenden daha yüksek düzeyde olduğu gözlenmiştir. 56 Şekil 3: Gelişim ve Eğitim Özelliklerine Göre Grupların Karşılaştırılması Tablo 5: ÖÖB Olgularının Özel Eğitim Sürelerine İlişkin Dağılımlar Özel eğitim süresi (ay) Toplam (n=66) Kız (n=14) Min-Mak (Ortanca) Ort±SS Min-Mak (Ortanca) Ort±SS Min-Mak (Ortanca) Ort±SS 1-72 (12) 17.93±17.75 6-36 (14) 18.4±11.78 1-72(10.5) 17.83±18.95 Erkek (n=52) ÖÖB olgularının %43.9’u özel eğitim görmektedir. ÖÖB olgularında özel eğitim süresi kızlarda ortalama 18.4 ay, erkeklerde ortalama 17.8 aydır. Sağlıklı Karşılaştırma ve Klinik Karşılaştırma gruplarında özel eğitim alan çocuk bulunmamaktadır. 57 4.2.2. WISC-R puanları Tablo 6: ÖÖB Olgularının WISC-R Puanlarının Değerlendirilmesi ÖÖB (n=66) Ort±SS (Ortanca) WISC-R SÖZEL 86.10±10.51 (87) WISC-R PERFORMANS 106.92±14.16 (106) WISC-R TOTAL 95.87±11.52 (96) ÖÖB tanısı alan çocukların ortalama WISC-R total puanları 95.87±11.52, ortalama WISC-R sözel puanları 86.10±10.51 ve ortalama WISC-R performans puanları 106.92±14.16 olarak bulunmuştur. 4.2.3. Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testi Persantilleri Gruplara göre çocukların Bender Gestalt persantilleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB grubundaki çocukların Bender Gestalt persantilleri, Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarından anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarının Bender Gestalt persantilleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.192; p>0.05) (Tablo 7). 58 Şekil 4: Gruplara göre Bender Gestalt skorları dağılımı 4.2.4. ÖÖB Bataryası Gruplara göre çocukların saat çizme skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB grubundaki çocukların saat çizme skorları, Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarından anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarının saat çizme skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.306; p>0.05) (Tablo 7). 59 Şekil 5: Gruplara göre Saat Çizme Testi skorlarının dağılımı Gruplara göre çocukların Sağ Sol Dominans Testi skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB grubundaki çocukların Sağ Sol Dominans Testi skorları, Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarından anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarının Sağ Sol Dominans Testi skorları arasına istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.845; p>0.05) (Tablo 7). Şekil 6: Gruplara göre Sağ-Sol Dominans Test skolarının dağılımı 60 Gruplara göre çocukların Lateralizasyon Muayeneleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB grubundaki çocukların Çapraz Lateralize, Sağlıklı ve Klinik Karşılaştırma gruplarının Sağ Lateralize olma oranları anlamlı düzeyde yüksektir (Tablo 7). Şekil 7: Gruplara göre çocukların Lateralizasyon Muayene sonuçlarının dağılımı Gruplara göre çocukların el tercihleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 7). 61 Tablo 7: Gruplara Göre Bender Gestalt Persantilleri ve ÖÖB Bataryasının Değerlendirilmesi 2 Sağlıklı Karşılaştırma (n=55) 3 Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) p Bender Skoru 12.65±13.51 (5) 64.09±33.22 (60) 81.50±12.12 (87.5) b Saat Çizme Testi 1.20±1.00 (1) 3.71±0.53 (4) 3.60±0.56 (4) b Sağ Sol Dominans Testi p1-2: 0.001** 19.59±13.39 (18.5) 43.42±3.87 (45) 43.30±3.99 (45) b0.001** p1-3: 0.001** p2-3: 0.845 ÖÖB (n=66) 1 Lateralizasyon Muayenesi; n (%) El Tercihi; n (%) Sağ Lateralize Sol Lateralize Çapraz Lateralize Belirsiz Sağ Sol Her ikisi Klinik Karşılaştırma (n=30) 18 (27.3) 26 (47.3) 20 (66.7) 1 (1.5) 0 (0) 2 (6.7) 30 (45.5) 8 (14.5) 1 (3.3) 17 (25.8) 21 (38.2) 7 (23.3) 59 (89.4) 6 (9.1) 1 (1.5) 47 (85.5) 7 (12.7) 1 (1.8) 28 (93.3) 2 (6.7) 0 (0) b Kruskal Wallis Test f Fisher-Freeman-Halton Test İkili karşılaştırmalar; d p p1-2: 0.001** 0.001** p1-3: 0.001** p2-3: 0.192 p1-2: 0.001** 0.001** p1-3: 0.001** p2-3: 0.306 f 0.001** f 0.899 **p<0.01 4.2.5. Eş Tanı Dağılımları Gruplara göre çocuklarda psikiyatrik tanı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01); ÖÖB grubu çocuklarda eş tanı görülme oranı, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde yüksektir (Tablo 9). Gruplara göre çocuklarda DEHB dışı eş tanı görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0013; p<0.05); ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubu çocuklarda DEHB dışı tanı görülme oranı, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde yüksektir (Tablo 9). ÖÖB olguları incelendiğinde % 72.7’sinde (n=48) eş tanının olduğu, % 27.3’ünde (n=18) ise başka bir psikiyatrik tanının görülmediği bulunmuştur. Eş tanı dağılımları incelendiğinde; en sık eşlik eden tanının DEHB (%42,4) olduğu, bunu sırasıyla karşıt olma karşıt gelme 62 bozukluğu (%25.8), ayrılık anksiyetesi bozukluğu (%22.7), özgül fobi (%22.7), sosyal anksiyete bozukluğu (%19.7), enürezis (%18.2), depresif bozukluk (%7.6), yaygın anksiyete bozukluğu (%4.5), obsesif kompulsif bozukluk (%4.5), enkoprezis (%3), tik bozukluğu (%3), panik bozukluk (%1.5), travma sonrası stres bozukluğu (%1.5), davranım bozukluğu (%1.5), kekemelik (%1.5) tanılarının takip ettiği görülmüştür. Distimi, mani ve yeme bozuklukları ise eş tanı olarak gözlenmemiştir (Tablo 8, Tablo 9). 63 Tablo 8: Gruplara Göre Tanıların Değerlendirilmesi A n (%) Sağlıklı Karşılaştırma (n=55) n (%) Klinik Karşılaştırma (n=30) n (%) Yok Var Var Yok Var Yok 61 (92.4) 5 (7.6) 65 (98.5) 1 (1.5) 51 (77.3) 52 (94.5) 3 (5.5) 54 (98.2) 1 (1.8) 52 (94.5) 27 (90.0) 3 (10.0) 30 (100) 0 (0) 26 (86.7) Var 15 (22.7) 3 (5.5) 4 (13.3) Yok Var Yok 53 (80.3) 13 (19.7) 63 (95.5) 53 (96.4) 2 (3.6) 54 (98.2) 30 (100) 0 (0) 27 (90.0) Var 3 (4.5) 1 (1.8) 3 (10.0) Yok Var Yok 51 (77.3) 15 (22.7) 63 (95.5) 48 (87.3) 7 (12.7) 55 (100) 25 (83.3) 5 (16.7) 29 (96.7) Var 3 (4.5) 0 (0) 1 (3.3) Yok Var Yok Var 65 (98.5) 1 (1.5) 66 (100) 0 (0) 53 (96.4) 2 (3.6) 55 (100) 0 (0) 29 (96.7) 1 (3.3) 29 (96.7) 1 (3.3) f0.684 Yok Var Yok Var 54 (81.8) 12 (18.2) 64 (97.0) 2 (3.0) 51 (92.7) 4 (7.3) 54 (98.2) 1 (1.8) 27 (90.0) 3 (10.0) 28 (93.3) 2 (6.7) c0.176 ÖÖB (n=66) p İçe atım bozuklukları Depresif Bozukluk Mani Panik Bozukluk Ayrılık Anksiyete Bozukluğu Sosyal Fobi Yaygın Anksiyete Bozukluğu Özgül Fobi Obsesif Kompulsif Bozukluk Travma Sonrası Stres Bozukluğu Distimi f0.722 f1.000 c0.027* c0.002** f0.229 c0.353 f0.260 f0.198 Dışa atım bozuklukları Enürezis Enkoprezis c Pearson Ki-kare Test f Fisher-Freeman-Halton Test *p<0.05 f0.438 **p<0.01 Gruplara göre çocuklarda depresif bozukluk, panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobi, obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu ve distimi görülme oranları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). 64 Gruplara göre çocuklarda Enürezis ve Enkoprezis görülme oranları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Gruplara göre çocuklarda Ayrılık Anksiyete Bozukluğu (p=0.027; p<0.05) ve Sosyal Fobi (p=0.002; p<0.05) görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. ÖÖB grubu çocuklarda ayrılık anksiyete bozukluğu ve sosyal fobi görülme oranı, sağlıklı karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde yüksektir. Tablo 9: Gruplara Göre Tanıların Değerlendirilmesi B n (%) Sağlıklı Karşılaştırma (n=55) n (%) Klinik Karşılaştırma (n=30) n (%) ÖÖB (n=66) p Yıkıcı davranım bozuklukları Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu Davranım Bozukluğu Yok Var 38 (57.6) 28 (42.4) 51 (92.7) 4 (7.3) 16 (53.3) 14 (46.7) c0.001** Yok Var 49 (74.2) 17 (25.8) 52 (94.5) 3 (5.5) 22 (73.3) 8 (26.7) c0.007** Yok Var 65 (98.5) 1 (1.5) 55 (100) 0 (0) 29 (96.7) 1 (3.3) f0.483 Psikotik bozukluklar Var - - - - Var Var - - - - Yeme bozuklukları Anoreksiya Bulimia Diğer bozukluklar Tik Bozukluğu 64 (97.0) 52 (94.5) 29 (96.7) Var Yaygın Gelişimsel Var Bozukluk Kekemelik Yok 2 (3.0) - 3 (5.5) 1 (3.3) 65 (98.5) 55 (100) 29 (96.7) Var Eş tanı Varlığı Yok Var DEHB dışı Eş tanı Yok Varlığı Var 1 (1.5) 18 (27.3) 48 (72.7) 26 (39.4) 40 (60.6) 0 (0) 32 (58.2) 23 (41.8) 36 (65.5) 19 (34.5) 1 (3.3) 1 (3.3) 29 (96.7) 13 (43.3) 17 (56.7) c Pearson Ki-kare Test Yok - f Fisher-Freeman-Halton Test 65 f0.863 - *p<0.05 f0.483 c0.001** c0.013* **p<0.01 Gruplara göre çocuklarda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01); ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubu çocuklarda DEHB görülme oranı, sağlıklı karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde yüksektir. Gruplara göre çocuklarda Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.007; p<0.01); ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubu çocuklarda KOKGB görülme oranı, sağlıklı karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde yüksektir. Gruplara göre çocuklarda Davranım Bozukluğu, Tik Bozukluğu ve Kekemelik görülme oranları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Tablo 10: Özel Eğitim Alan ÖÖB Olgularında Özel Eğitim Süresine Göre Eş Tanı Varlığının Değerlendirilmesi Özel Eğitim Süresi < 12 ay (n=13) ≥ 12 ay (n=16) Özel eğitim alan ÖÖB Olguları n (%) (n=29) n (%) g Eş tanı 1.000 Yok 4 (30.8) 4 (25.0) Var 9 (69.2) 12 (75.0) p Fisher’s Exact test g Özel eğitim alan ÖÖB çocukların, eğitim sürelerine göre eş tanı oranları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Tablo 11: ÖÖB Olgularında Cinsiyete Göre DEHB Varlığının Değerlendirilmesi Cinsiyet Kız (n=14) Erkek (n=52) ÖÖB Olguları (n=66) n (%) n (%) h DEHB Yok 12 (85.7) 26 (50.0) 0.036* Var 2 (14.3) 26 (50.0) Yates’s Continuity Correction Test h *p<0.05 66 p ÖÖB çocuklarda, cinsiyetlere göre DEHB oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.036; p<0.05); erkeklerde DEHB görülme oranı, kızlara göre anlamlı düzeyde yüksektir. Tablo 12: ÖÖB Olgularında DEHB Varlığına Göre WISC-R Puanlarının Değerlendirilmesi DEHB eş tanı var DEHB eş tanı yok (Ort. ± SS) (Ort. ± SS) N=28 N=38 dp WISC-R Sözel 84.53±11.8 87.26±9.4 0.346 WISC-R Performans 108.35±16.6 105.86±12.1 0.644 WISC-R Total 95.64±13.7 96.05±9.7 0.503 d Mann Whitney U testi ÖÖB olgularında DEHB varlığına göre WISC-R puanlarına incelendiğinde, total, sözel ve performans puanlarının DEHB tanısı açısından farklılık göstermediği bulunmuştur. Tablo 13: Gruplara Göre ÇDŞG-ŞY Genel Değerlendirme Ölçeğinin Değerlendirilmesi ÖÖB (n=66) 1 Ort±SS (Ortanca) ÇDŞG-ŞY Genel 60.61±19.99 Değerlendirme Ölçeği (60) b Kruskal Wallis Test 3 Sağlıklı Klinik Karşılaştırma Karşılaştırma (n=55) (n=30) 2 Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) b 78.00±16.03 (80) 68.33±13.41 (70) b d Mann Whitney U Test *p<0.05 p İkili karşılaştırmal ar; dp p1-2: 0.001** 0.001** p1-3: 0.044* p2-3: 0.001** **p<0.01 Gruplara göre çocukların ÇDŞG-ŞY Genel Değerlendirme ölçeği puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların ÇDŞG-ŞY Genel Değerlendirme ölçeği puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). ÖÖB grubundaki ÇDŞG-ŞY Genel Değerlendirme ölçeği puanları da, Klinik Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.044; p<0.05). 67 Şekil 8: Gruplara göre çocukların ÇDŞG-ŞY Genel Değerlendirme ölçeği puanlarının dağılımı 68 4.2.6. Yaşam Kalitesi Tablo 14: Gruplara Göre Yaşam Kalitesi Ölçeğinin Değerlendirilmesi 2Sağlıklı Ort±SS (Ortanca) 3Klinik Karşılaştırma Karşılaştırma (n=55) (n=30) Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) p İkili karşılaştırmalar; ‡p 74.56±16.41 (78) 77.55±17.33 (81) 70.80±20.96 (75) b0.284 p1-2: 0.224; 62.50±15.79 (62.5) 71.45±19.69 (75) 60.67±24.87 (67.5) b0.011* p1-2: 0.004**; p1-3: 0.675; p2-3: 0.035* 73.12±22.40 (75) 85.35±16.06 (90) 74.27±26.51 (85) b0.018* p1-2: 0.001**; p1-3: 0.517; p2-3: 0.123 58.94±19.86 (60) 74.18±17.92 (80) 61.17±20.46 (65) a0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.860; p2-3: 0.010* 64.48±16.31 (67) 76.60±16.64 (80) 65.33±19.48 (67.5) a0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.972; p2-3: 0.012* 66.72±14.17 (65.6) 77.03±15.37 (78.6) 66.45±17.80 (68) a0.001** p1-2: 0.002**; p1-3: 0.996; p2-3: 0.008** 67.29±18.65 (69) 82.67±16.72 (90) 65.53±16.15 (67.5) a0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.892; p2-3: 0.001** 63.18±19.78 (65) 76.09±17.50 (80) 52.90±21.90 (50) b0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.027*; p2-3: 0.001** 60.68±21.92 (60) 84.91±17.89 (90) 72.97±20.71 (77.5) b0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.012*; p2-3: 0.005** 52.42±18.40 (50) 77.09±17.60 (80) 61.50±20.43 (62.5) b0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.015*; p2-3: 0.001** 58.83±16.66 (60) 79.38±15.22 (83) 61.07±19.75 (62.5) a0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.819; p2-3: 0.001** 60.48±15.02 (59.2) 80.03±14.48 (83.2) 62.79±14.92 (61.9) a0.001** p1-2: 0.001**; p1-3: 0.759; p2-3: 0.001** 1ÖÖB (n=66) Çocuk YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı YKÖ Duygusal İşlevsellik YKÖ Sosyal İşlevsellik YKÖ Okul İşlevselliği YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı Ölçek Toplam Puanı p1-3: 0.930; p2-3: 0.167 Aile YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı YKÖ Duygusal İşlevsellik YKÖ Sosyal İşlevsellik YKÖ Okul İşlevselliği YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı Ölçek Toplam Puanı aOne-way bKruskal ANOVA Test Wallis Test ‡Adjustment for Multiple Comparisons: Bonferroni & Mann Whitney U Test **p<0.01 4.2.6.1. *p<0.05 ÇİYKÖ Çocuk Formlarının Değerlendirilmesi Gruplara göre çocukların Fiziksel Sağlık puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Gruplara göre çocukların Duygusal İşlevsellik puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.011; p<0.05). Farklılığı yaratan grubu belirlemek amacıyla yapılan 69 ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB grubundaki çocukların Duygusal İşlevsellik puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.004; p<0.01); Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların puanları da, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.035; p<0.05). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.675; p>0.05). Gruplara göre çocukların Sosyal İşlevsellik puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.018; p<0.05). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB grubundaki çocukların Sosyal İşlevsellik puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p<0.01). Diğer gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Gruplara göre çocukların Okul İşlevselliği puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların Okul İşlevselliği puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.010; p<0.05). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.860; p>0.05). Gruplara göre çocukların Psikososyal Sağlık puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların Psikososyal Sağlık puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.012; p<0.05). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.972; p>0.05). Gruplara göre çocukların ölçek toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların ölçek toplam puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.002; p=0.008; p<0.01). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların puanları arasında ise saptanmamıştır (p=0.996; p>0.05). 70 istatistiksel olarak anlamlı farklılık Şekil 9: Gruplara göre yaşam kalitesi ölçeğinin çocuk puanlarının dağılımı 4.2.6.2. ÇİYKÖ Aile Formlarının Değerlendirilmesi Gruplara göre ailelerin Fiziksel Sağlık puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin bildirdiği Fiziksel Sağlık puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.892; p>0.05). Gruplara göre ailelerin bildirdiği Duygusal İşlevsellik puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin bildirdiği Duygusal İşlevsellik puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). Klinik Karşılaştırma grubundakilerin puanları da ÖÖB grubundakilerden anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.027; p<0.05). Gruplara göre ailelerin bildirdiği Sosyal İşlevsellik puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin Sosyal İşlevsellik puanları, Sağlıklı Karşılaştırma 71 grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.005; p<0.01). ÖÖB grubundakilerin puanları Klinik Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.012; p<0.05). Gruplara göre ailelerin bildirdiği Okul İşlevselliği puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin bildirdiği Okul İşlevselliği puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). ÖÖB grubundakilerin puanları da Klinik Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.015; p<0.05). Gruplara göre ailelerin bildirdiği Psikososyal Sağlık puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin bildirdiği Psikososyal Sağlık puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.819; p>0.05). Gruplara göre ailelerin bildirdiği ölçek toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin bildirdiği ölçek toplam puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.001; p<0.01). ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki ailelerin puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p=0.759; p>0.05). 72 Şekil 10: Gruplara göre yaşam kalitesi ölçeğinin aile puanlarının dağılımı Şekil 11: Gruplara göre yaşam kalitesi ölçeğinin çocuk ve aile puanlarının dağılımı 73 4.2.7. Benlik Saygısı Tablo 15: Gruplara Göre Benlik Saygısı Ölçeğinin Değerlendirilmesi 3 Sağlıklı Klinik Karşılaştırma Karşılaştırma (n=55) (n=30) 2 ÖÖB (n=66) 1 Ort±SS Benlik Saygısı Ölçeği a Ort±SS 62.24±16.62 One-way ANOVA Test e Ort±SS 73.89±18.84 66.93±16.64 a İkili karşılaştırmalar; ep 0.002** p1-2: 0.001** p1-3: 0.001** p2-3: 0.003** p Adjustment for Multiple Comparisons: Bonferroni **p<0.01 Gruplara göre çocukların benlik saygısı ölçek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.002; p<0.01). Yapılan ikili karşılaştırmalara göre; ÖÖB ve Klinik Karşılaştırma grubundaki çocukların benlik saygısı puanları, Sağlıklı Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p=0.003; p<0.01). ÖÖB grubundaki çocukların benlik saygısı puanları da, Klinik Karşılaştırma grubundan anlamlı düzeyde düşüktür (p=0.001; p<0.01). Şekil 12: Gruplara göre benlik saygısı ölçek puanlarının dağılımı 74 Tablo 16: ÖÖB Olgularında Cinsiyetlere Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi Cinsiyet ÖÖB Olguları (n=66) Kız (n=14) Ort±SS (Ortanca) Erkek (n=52) Ort±SS (Ortanca) d YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı 70.79±12.67 (72) 75.58±17.24 (78) 0.208 YKÖ Duygusal İşlevsellik 57.50±12.21 (55) 63.85±16.47 (65) 0.102 YKÖ Sosyal İşlevsellik 70.00±25.34 (77.5) 73.96±21.73 (75) 0.775 YKÖ Okul İşlevselliği 54.29±17.74 (55) 60.19±20.36 (60) 0.416 YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı 60.29±16.79 (66) 65.62±16.15 (67) 0.405 Ölçek Toplam Puanı 62.57±11.83 (65.4) 67.84±14.64 (66.4) 0.315 Benlik Saygısı Puanı 64.00±14.21 (64) 61.77±17.31 (62) 0.729 p d Mann Whitney U Test ÖÖB grubundaki çocukların yaşam kalitesi ölçeği Fiziksel Sağlık, Duygusal İşlevsellik, Sosyal İşlevsellik, Okul İşlevselliği, Psikososyal Sağlık ve ölçek toplam puanları, cinsiyetlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). ÖÖB grubundaki çocukların benlik saygısı puanları da, cinsiyetlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). 75 Tablo 17: ÖÖB Olgularında Okul Öncesi Eğitim Varlığına Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi Okul Öncesi Eğitim ÖÖB Olguları (n=66) Yok (n=21) Ort±SS (Ortanca) Var (n=45) Ort±SS (Ortanca) d YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı 75.95±17.72 (78) 73.91±15.93 (78) 0.638 YKÖ Duygusal İşlevsellik 61.67±19.77 (65) 62.89±13.80 (60) 0.867 YKÖ Sosyal İşlevsellik 76.90±15.77 (80) 71.36±24.86 (75) 0.540 YKÖ Okul İşlevselliği 58.33±25.07 (50) 59.22±17.22 (60) 0.906 YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı 64.62±17.60 (67) 64.42±15.88 (67) 0.929 Ölçek Toplam Puanı 67.50±15.46 (65.6) 66.36±13.70 (65.2) 0.731 Benlik Saygısı Puanı 61.90±16.81 (64) 62.4±16.72 (60) 0.978 p d Mann Whitney U Test ÖÖB grubundaki çocukların yaşam kalitesi ölçeği Fiziksel Sağlık, Duygusal İşlevsellik, Sosyal İşlevsellik, Okul İşlevselliği, Psikososyal Sağlık ve ölçek toplam puanları, okul öncesi eğitim varlığına göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). ÖÖB grubundaki çocukların benlik saygısı puanları da, okul öncesi eğitim varlığına göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). 76 Tablo 18: Özel Eğitim Alan ÖÖB Olgularında Özel Eğitim Süresine Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanlarının ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi Özel eğitim alan ÖÖB Olguları Özel Eğitim Süresi < 12 ay (n=13) ≥ 12 ay (n=16) (n=29) Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) p YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı 73.54±21.26 (81) 76.25±16.97 (78) 0.947 YKÖ Duygusal İşlevsellik 63.08±21.94 (70) 64.38±15.04 (65) 0.842 YKÖ Sosyal İşlevsellik 79.62±19.41 (80) 69.75±21.52 (70) 0.259 YKÖ Okul İşlevselliği 60.00±19.36 (60) 55.31±21.87 (55) 0.566 YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı 67.62±15.85 (70) 62.13±16.76 (57.5) 0.322 Ölçek Toplam Puanı 68.77±15.31 (64.2) 65.56±14.04 (59.9) 0.313 Benlik Saygısı Puanı 60.92±16.18 (64) 60.75±16.86 (58) 0.912 d Mann Whitney U Test Özel eğitim alan ÖÖB olgularının yaşam kalitesi ölçeği Fiziksel Sağlık, Duygusal İşlevsellik, Sosyal İşlevsellik, Okul İşlevselliği, Psikososyal Sağlık ve ölçek toplam puanları, okul öncesi eğitim varlığına göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Özel eğitim alan ÖÖB olgularının benlik saygısı puanları da, okul öncesi eğitim varlığına göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). 77 Tablo 19: ÖÖB Olgularında Eş Tanı Varlığına Göre Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi Eş tanı Yok (n=18) Var (n=48) ÖÖB Olguları (n=66) Ort±SS (Ortanca) Ort±SS (Ortanca) p YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı 78.89±8.68 (79.5) 72.94±18.31 (75) 0.340 YKÖ Duygusal İşlevsellik 60.00±15.24 (60) 63.44±16.05 (65) 0.382 YKÖ Sosyal İşlevsellik 72.22±22.24 (80) 73.46±22.68 (75) 0.948 YKÖ Okul İşlevselliği 52.78±18.96 (55) 61.25±19.88 (60) 0.153 YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı 61.50±15.98 (62.5) 65.60±16.45 (67.5) 0.348 Ölçek Toplam Puanı 65.08±11.53 (65.4) 67.34±15.11 (67.6) 0.609 Benlik Saygısı Puanı 62.22±17.31 (60) 62.25±16.54 (64) 0.891 d Mann Whitney U Test ÖÖB grubundaki çocukların yaşam kalitesi ölçeği Fiziksel Sağlık, Duygusal İşlevsellik, Sosyal İşlevsellik, Okul İşlevselliği, Psikososyal Sağlık ve ölçek toplam puanları, eş tanı varlığına göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). ÖÖB grubundaki çocukların benlik saygısı puanları da, eş tanı varlığına göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). 78 Tablo 20: Eş Tanısı Olan ÖÖB Olguları ve Klinik Karşılaştırma Gruplarının Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarına Göre Değerlendirilmesi Klinik karşılaştırma (n=30) Ort±SS (Ortanca) ÖBB Eş tanı (+) (n=48) Ort±SS (Ortanca) p YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı 70.80±20.96 (75) 72.94±18.31 (75) 0.793 YKÖ Duygusal İşlevsellik 60.67±24.87 (67.5) 63.44±16.05 (65) 0.748 YKÖ Sosyal İşlevsellik 74.27±26.51 (85) 73.46±22.68 (75) 0.812 YKÖ Okul İşlevselliği 61.17±20.46 (65) 61.25±19.88 (60) 0.861 YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı 65.33±19.48 (67.5) 65.60±16.45 (67.5) 0.805 Ölçek Toplam Puanı 66.45±17.80 (68) 67.34±15.11 (67.6) 0.988 Benlik Saygısı Puanı 66.93±16.64 (68) 62.25±16.54 (64) 0.234 d Mann Whitney U Test Eş tanısı olan ÖÖB grubundaki çocuklar ile Klinik karşılaştırma grubundaki çocukların yaşam kalitesi ölçeği Fiziksel Sağlık, Duygusal İşlevsellik, Sosyal İşlevsellik, Okul İşlevselliği, Psikososyal Sağlık ve ölçek toplam puanları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Eş tanısı olan ÖÖB grubundaki çocuklar ile Klinik karşılaştırma grubundaki çocukların benlik saygısı puanları da istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). 79 Tablo 21: Eş Tanısı Olmayan ÖÖB Olguları ve Klinik Karşılaştırma Gruplarının Yaşam Kalitesi Ölçek Puanları ve Benlik Saygısı Puanlarının Değerlendirilmesi Klinik karşılaştırma (n=30) Ort±SS (Ortanca) ÖBB Eş tanı (-) (n=18) Ort±SS (Ortanca) p YKÖ Fiziksel Sağlık Puanı 70.80±20.96 (75) 78.89±8.68 (79.5) 0.240 YKÖ Duygusal İşlevsellik 60.67±24.87 (67.5) 60.00±15.24 (60) 0.667 YKÖ Sosyal İşlevsellik 74.27±26.51 (85) 72.22±22.24 (80) 0.526 YKÖ Okul İşlevselliği 61.17±20.46 (65) 52.78±18.96 (55) 0.166 YKÖ Psikososyal Sağlık Puanı 65.33±19.48 (67.5) 61.50±15.98 (62.5) 0.418 Ölçek Toplam Puanı 66.45±17.8 (68) 65.08±11.53 (65.4) 0.594 Benlik Saygısı Puanı 66.93±16.64 (68) 62.22±17.31 (60) 0.295 d Mann Whitney U Test Eş tanısı olmayan ÖÖB gruptaki çocuklar ile Klinik karşılaştırma grubundaki çocukların yaşam kalitesi ölçeği Fiziksel Sağlık, Duygusal İşlevsellik, Sosyal İşlevsellik, Okul İşlevselliği, Psikososyal Sağlık ve ölçek toplam puanları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Eş tanısı olmayan ÖÖB grubundaki çocuklar ile Klinik karşılaştırma grubundaki çocukların benlik saygısı puanları da istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). 80 5. TARTIŞMA 5.1. SOSYODEMOGRAFİK VERİLER VE HASTALIKLA İLGİLİ VERİLERİN KARŞILAŞTIRILMASI Üç grup birçok sosyo-demografik özellik açısından karşılaştırılmıştır. Yaş, cinsiyet, ebeveynlerin yaşı, eğitimi, iş ve gelir durumları, anne baba birlikteliği, okul tipi, okul öncesi eğitim alıp almadığı ve süresi, okulda sınıf kaybı olup olmadığı, özel eğitim alıp almadığı ve alıyorsa süresi, el tercihi, konuşma zamanı, konuşma ile ilgili sorun yaşayıp yaşamadığı gibi alanlarda olgu ve karşılaştırma grupları arasındaki benzerlik ve farklılıklar değerlendirilmiştir. Olgu ve karşılaştırma gruplarının yaşlara göre dağılımları benzer şekildedir. Bu durum üç grubun benzer özellikler taşıdığını göstermektedir. Olgu grubu genellikle 2. 3. 4. Sınıf öğrencilerinden (8-9 yaş) oluşmaktadır. ÖÖB gelişimsel bir hastalıktır ve öğrenme ve algılama sorunu doğumla birlikte başlar, yaşam boyu devam eder. Bu nedenle okul öncesi dönemde de bazı belirtiler çocukların ÖÖB açısından risk altında olduğunu göstermektedir (Sürücü Ö, Gündoğdu B 2008). ÖÖB tanısı en sık olarak düşük okul başarısı ile karşımıza çıktığından sıklıkla örgün eğitimin ilk yıllarında tanı almakta ve erişkin dönemde de devam etmektedir (Schulte-Koerne 2014). Bizim çalışmamızda hastaların %43.9’u (n=29) özel eğitim aldıklarını belirtmişlerdir. Özel eğitim süresi kızlarda ortalama 18.4 ay, erkeklerde ise ortalama 17.8 aydır. Bu sonuç diğer verilerle birlikte düşünüldüğünde çocukların sıklıkla ilkokul 1. ve 2. sınıfta tanı aldıklarını düşündürmektedir. Son yıllarda öğrenme güçlükleri ile ilgili bilginin artmış olması, riskli çocukların okul öncesi eğitimde değerlendiriliyor olması tanı yaşının oldukça küçüldüğünü düşündürmektedir. Farklılık gösteren sosyodemografik özelliklere bakıldığında, karşılaştırma gruplarında fark gözlenmezken, olgu grubunda erkek kız oranının 4:1 olduğu gözlenmiştir. Yazın bilgileri gözden geçirildiğinde, ÖÖB’nin erkeklerde kızlara oranla 3-4 kat daha sık görüldüğü bilinmektedir (Rutter ve ark. 2004). Çalışmamız ÖÖB’nin erkeklerde daha sık görüldüğü bilgisini destekler niteliktedir. 81 Olgu ve karşılaştırma grupları arasında ailenin gelir düzeyi, anne ve baba yaşı, anne ve baba eğitim düzeyi, ailenin birlikteliği ve hane kişi sayısı ile ilgili fark bulunmamaktadır. Bu durum üç grubun benzer sosyodemografik özellikler taşıdığını göstermektedir. Üç grup benzer yaşlarda okula başlamışlardır. Okul öncesi eğitimler açısından ise, olgu grubundaki çocukların sağlıklı karşılaştırma grubuna göre daha az okul öncesi eğitim aldıkları görülmüştür. Aynı zamanda okul öncesi eğitim alan olgu grubunda, okul öncesi eğitim alan sağlıklı ve klinik karşılaştırma gruplarına göre daha fazla okula başlama sorunu olduğu gözlenmiştir. Ebeveynlerle yapılan görüşmelerde okul öncesi eğitime başvurunun az olmasındaki temel nedenin sıklıkla duygusal ve davranışsal sorunlar olduğu belirtilmiştir. Bu iki bulgu birlikte düşünüldüğünde ÖÖB olan olguların okula uyum sorunlarının çok daha erken yaşlarda başladığı düşünülebilir. Bu bilginin pratik açıdan önemi, okul öncesi eğitimde uyum sorunu yaşayan çocukların öğrenme sorunları açısından da değerlendirilmesinin gerekliliğidir. 5.2. DİSLEKSİYE ÖZGÜ GELİŞİMSEL ÖZELLİKLER Olgu ve karşılaştırma grupları arasında konuşmanın başlamasında gecikme ve konuşma sorunları arasında ileri derecede anlamlı bir fark olduğu gözlenmiştir. Konuşmanın başlamasında gecikme, temel sözcükleri karıştırma, telaffuzda güçlük, kısıtlı sözcük dağarcığı, sözcük ve hece ilişkisini öğrenmede güçlük, nesneleri isimlendirmekte güçlük gibi dil sorunları ÖÖB’nin erken dönem belirtileri arasında yer almaktadır (Sürücü ve Gündoğdu 2008). Bu durum işitme, konuşma ve okuma arasındaki fonolojik ve biyolojik ortak kuramlarla açıklanabilir. Fonolojik kurama göre, ÖÖB’ye dilin fonolojik, sentaktik veya semantik bileşenlerindeki eksiklikler neden olmaktadır. Düşük okuma becerisi olanların fonolojik farkındalık ve harf-ses kodlama becerisinde zayıflık gösterdikleri ve bunun okumayı öğrenmedeki en büyük sorunu oluşturduğu ileri sürülmektedir (Shaywitz 2005). Başka bir deyişle, okumayı öğrenmek için, konuşma sırasındaki ses yapılarını fark edebilmek ve sesleri temsil eden harflerin yazıdaki dizilişini anlamak gerekmektedir (Erden 2002). Bunun yanı sıra, ÖÖB olanlarda normal okuyanlara göre beyinde anatomik farklılıklar da görülmektedir. Bunlardan en önemlisi ve en çok üzerinde durulanı, dil fonksiyonlarından sorumlu, beynin sol tarafında Wernicke alanı ile örtüştüğü bilinen planum temporalede simetri ya da ters asimetridir (Shapleske 1999; Galaburda 1985). Bazı araştırmalar da ise, ÖÖB’nin işitsel 82 işlemleme kusurundan kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Ancak bu genel bir işitsel işlemleme kusurundan çok, konuşma ile bağlantılı işlemleme sorunları ile ilişkili gibi görünmektedir (Molfese 2006). Bu teorik bilgilerle birlikte ÖÖB’nin okul öncesi dönemde en erken ve en sık belirtilerinin konuşma ile ilgili alanlarda olduğu bilinmektedir (Martin ve Volkmar 2007; Sürücü ve Gündoğdu 2008). Bizim çalışmamızda olguların %51,5’inde okul öncesi dönemde konuşma ile ilgili zorluğu olduğu anlaşılmıştır. Konuşma gecikmesi olan çocukların takip edilmesi ve aralıklarla öğrenme sorunlarının değerlendirilmesi, daha sonra ortaya çıkacak eğitimsel ve dolaylı olarak psikososyal sorunların önlenmesini de sağlayacaktır. Çalışmamızda değerlendirilen tüm çocukların %89.4’ünün (n=59) yazı için sağ elini kullandığı, %9.1’inin (n=6) sol elini tercih ettiği gözlenmiştir. Turgut (2008) daha önceki çalışmasında ÖÖB olgularında benzer oranda sol ellilik bildirmiştir. Toplumda yazı için sağ el kullanma yaygınlığının %90 olduğu bilinmektedir (Peters ve ark. 2006). ÖÖB olan olguların sol elini ya da her ikisini de kullanma eğiliminde oldukları bazı yazarlar tarafından belirtilse de (Korkmazlar 1993), başka yazarlar bizim çalışmamızda olduğu gibi ÖÖB olmayan çocuklara göre fark olmadığını bildirmiştir (Turgut 2008). Öte yandan lateralizasyonlara bakıldığında olgu grubundaki çocukların büyük bir çoğunluğunun çapraz lateralizasyon ve belirsiz lateralizasyon gösterdiği gözlenirken, karşılaştırma grubundaki çocuklarda bu durum gözlenmemiştir. Bir diğer deyişle, yazı için sağ elini kullanan ÖÖB olgularının, göz dominansı açısından çapraz ya da belirsiz olduğu düşünülebilir. Bu bulgu görsel ve magnoselüler teoride açıklanan daha önceki bulgulara benzer niteliktedir (Stein 1988). Stein ve Walsh (1997) göz hareketlerinin kontrolündeki dominansı sağlayan magnoselüler yolağın ÖÖB olgularında destabilize olabileceğini belirtmişlerdir. Ayrıca, aksini belirten yayınlar olmakla birlikte (Heiervang ve ark., 2000), ÖÖB olgularında öğrenme sorunu olmayan çocuklara göre özellikle temporal lobda (planum temporale) olmak üzere bazı beyin alanlarında simetri ya da ters asimetri olduğu, dominansın kaybolmasının da bununla ilişkili olabileceği birçok yayında belirtilmektedir (Stein 2001; Reid 2002). Bizim bulgularımızda ÖÖB olgularının karşılaştırmalara göre oldukça farklı dominans gösterdikleri dikkat çekmektedir. 83 5.3. WISC-R ve BENDER GESTALT Çalışmamızda WISC-R, klinik olarak ÖÖB düşünülen en az normal düzeyde zekaya sahip olgularının seçiminde ve mental retardasyonun dışlanmasında kullanılmıştır. Bu çalışmada olgu grubunda sözel puan ortalaması 86.1, performans puan ortalaması 106.9 olarak bulunmuştur. Yazın bilgilerinde ÖÖB olgularında performans-sözel farkının bulunduğu belirtilmektedir. SZB’nin PZB’den 15-40 puan yüksek olması, PZB’nin SZB’den 10-30 puan yüksek olması ya da iki bölüm puanlarının birbirine yakın ancak alt test puanlarının 7-12 puan arasında değişiyor olmasının ÖÖB tanısını desteklediği bilinmektedir (akt. Turgut 2008). Bizim çalışmamızdaki bulgular yazın bilgilerini destekler niteliktedir. Bender puanlarının düşük sosyoekonomik düzeyde düşük olduğunu belirten çalışmalar olmakla birlikte (Mlodnosky 1972), çalışmamızdaki olgu ve karşılaştırma grubundaki sosyoekonomik düzeylerin benzer olması bu durumun bizim çalışmamızda dışlandığını düşündürebilir. Yine aynı şekilde kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan çocuklarda, kentlerde yaşayanlara göre Bender puanları belirgin derecede düşük bulunmuştur (akt. Somer 1988). Çalışmamızdaki olgu ve karşılaştırma gruplarının tümünün İstanbul il sınırları içerisinde yaşıyor olmaları, buna bağlı oluşabilecek puan farklılıklarını da ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca, yeterli okul olanaklarına sahip çocuklarda, kötü okul koşullarında öğrenim gören çocuklara göre Bender puanlarının daha yüksek olduğu bilinmektedir (akt. Somer 1988). Çalışmamızdaki olgu ve karşılaştırma grupları devlet okullarından seçilmiş olup, aynı Milli Eğitim müfredatına tabidirler. Bu nedenle, buna bağlı olarak oluşabilecek farklılıklar da ortadan kalkmaktadır. Birçok çalışmada Bender puanlarının zekanın bazı işlevleri ile ilişkili olduğu ve WISC-R alt testleri ile korelasyon gösterebileceği belirtilmiştir (Kiriş ve Karakaş 2004; Knoff ve Sperling 1986; Cerbus ve Oziel 1971). Somer (1988) yaptığı çalışmada Bender puanları ile okul başarısı arasında yüksek düzeyde bir ilişki olduğunu ve testin öğrenme sorunlarını belirlemede bir tarama testi olarak kullanılmasının yararlı olacağını belirtmektedir. Bu nedenle çalışmamızda okullardan alınan kontrol gruplarında klinik olarak mental retardasyon tanısının dışlanmasının yanında, hem kabaca zeka açısından bilgi vermesi, hem de ÖÖB olgularında tanıyı desteklemesi amacıyla Bender testi uygulanmıştır. Çalışmamızda ÖÖB olgularında Bender Gestalt persantillerinin karşılaştırma gruplarına oranla belirgin derecede düşük olduğu gözlenmiştir. Bulunan sonuçlar yazın bilgilerini destekler niteliktedir. 84 5.4. ÖÖB VE EŞTANI ÖÖB olgularında eş tanı açısından iki yönlü bir ilişki olduğu düşünülebilir. Okul başarısı ve çocuğun okula uyumu ile ilgili sorunlar psikiyatrik sorunların ortaya çıkmasına neden olabileceği gibi (Johnson 2005), ÖÖB’yi ortaya çıkaran nörogelişimsel süreçler başka psikiyatrik hastalıkların ortaya çıkmasında da etken olabilir (Shaywitz ve Shaywitz 2008). Bu sebeplere bağlı olarak ÖÖB olgularında eş tanı oldukça sık görülmektedir. Çalışmamızda olgu grubunda psikiyatrik eş tanı oranı sağlıklı karşılaştırma grubuna oranla daha yüksek düzeyde bulunmuştur. ÖÖB tanısı konulan 66 hastanın 48’ine (%72.7) psikiyatrik eş tanının eşlik ettiği belirlenmiştir. Bu bulgular daha önceki yazın bilgileri ile uyumlu niteliktedir (Johnson 2005; Backer ve Neuhauser 2003; akt. Dahle 2003; Knivsberg ve Andreassen 2008; Heiervang 2001). En sık eş tanının daha önceki benzer çalışmalarda bulunduğu gibi DEHB ve KOKGB olduğu ve bunu anksiyete bozukluklarının takip ettiği saptanmıştır (Sahoo 2015). Daha önceki yazın bilgilerinde dışa atım bozukluklarından bahsedilmekle birlikte enürezis ve enkoprezise özgün olarak daha az sıklıkta rastlanmaktadır. Esposito ve arkadaşları (2011) yaptıkları çalışmada, enürezisin uyku döngüsünü bozarak ya da CAP (Cyclic Alternating Pattern)’yi etkileyerek dikkat fonksiyonlarını bozduğunu ve okuma zorluklarına neden olduğunu belirtmişlerdir. Ancak enürezisin multifaktöriyel olması ve ebeveynlerin rolü düşünüldüğünde kesin bir neden sonuç ilişkisinden bahsedilememektedir. Çalışmamızda sıklık açısından karşılaştırıldığında anksiyete bozukluklarından sonra enürezis tanısının geldiği görülmektedir. Bu sonuçlara bakıldığında bunda kültürel faktörlerin rolü olduğu da düşünülebilir. Ülkemizde enürezis nokturna sıklığının % 20’lere yakın olduğu bildiren çalışmalar bulunmaktadır (Bozlu 2002). DEHB ve ÖÖB tanısal olarak birbirlerinden kesin ayrımlar içerseler de, belirti benzerlikleri nedeniyle binişik görünümleri oldukça sıktır. DEHB ve ÖÖB’nin birlikte görülmelerine dair nörolojik, psikiyatrik ve genetik tartışmalı açıklamalar bulunmakla birlikte, iki tanının birlikte değerlendirilmesi tedaviye yaklaşım açısından oldukça önemlidir. DEHB ve ÖÖB’yi tanımlamak için kullanılan ölçütler değişken olduğundan, binişiklik ile ilgili veriler değişkenlik göstermektedir. Gilger (1992) ÖÖB olan bireylerin %15-26’sının DEHB ölçütlerini karşıladığını belirtmiştir. Başka bir çalışmada DEHB ve ÖÖB binişiklik oranının %40 olduğu bildirilmiştir (akt. Dahle 2013). Sexton (2012) yaptığı derleme çalışmasında 85 ÖÖB olgularında DEHB sıkılığının %9-60 gibi geniş bir aralıkta olduğunu belirtmiştir. DEHB tanısı alsın ya da almasın ÖÖB olgularında davranışsal ve dikkatle ilgili sorunlar oldukça sık gözlenmektedir (Dahle ve Knivsberg 2013; Knivsberg ve Andreassen 2008). Öte yandan DEHB tanısı alan çocuklarda da %25-50 oranında öğrenme bozuklukları olduğu belirtilmektedir (Barkley 2014). Çalışmamızda, ÖÖB olguları cinsiyet açısından karşılaştırıldığında, DEHB tanısı alanların daha çok erkek çocuklardan oluştuğu gözlenmiştir. Hem toplum hem de klinik örneklemlerde DEHB tanısının erkeklerde kızlardan çok daha sık olduğu bilinmekle birlikte, klinik örneklemde erkek kız oranı belirgin düzeyde yüksek bulunmaktadır (akt. Sahoo 2015). Bu cinsiyet farklılığı, ÖÖB’nin erkek ve kızlarda farklı etyolojik nedenlerle açıklanabileceği yönünde daha önceki çalışmalarda tartışılmıştır (Mcgee 1990). Ayrıca, ÖÖB’li erkek çocukların kız çocuklara göre daha çok yıkıcı davranım sorunları gösterdikleri (Willcutt ve Pennington 2000a,b), buna bağlı olarak aileleri tarafından daha sık kliniğe getirildikleri ve daha kolay ÖÖB ve DEHB tanısı alabildikleri düşünülebilir. ÖÖB’li kız olgular daha çok dikkatsizlik belirtisi gösterdiğinden (Willcutt ve Pennington 2000a,b), bu olguların toplum çalışmalarında daha yüksek oranda saptanabileceği düşünülebilir. Bu bulgu okul taramalarının ve öğretmen değerlendirmelerinin oldukça önemli olabileceğini göstermektedir. DEHB ve ÖÖB birlikteliğini inceleyen çalışmalarda bulunan başka bir veri, DEHB eş tanısı üzerine IQ puanlarının etkisidir. ÖÖB’li olup düşük IQ’su olan çocuklarda DEHB eş tanısının daha sık görüldüğü yönünde yazın bilgileri (Willcutt ve Pennington 2000a,b) olmakla birlikte, bizim çalışmamızda böyle bir farklılık bulunmamıştır. Farklı çalışmalarda farklı IQ skorlarının altı dışlama ölçütü olarak belirlenmektedir. Bazı çalışmalarda total IQ’su 70’in üzerinde olan çocuklar çalışmaya dahil edilirken, bizim çalışmamızda total IQ’su 85 ve üzeri olan çocuklar değerlendirilmiştir. Bu durum IQ skorları ve DEHB ilişkisinin saptanmasına engel olmuş olabilir. DEHB ve ÖÖB’nin ortak etyolojisi ve belirtileri düşünülerek mutlaka her ÖÖB’li olgunun DEHB açısından, her DEHB olan olgunun da ÖÖB açısından değerlendirilmesi ve iki hastalığa yönelik tedavinin de uygulanması, çocukların akademik ve psikososyal işlevsellikleri açısından oldukça önemlidir. Ayrıca diğer yıkıcı davranım bozuklukları da ÖÖB olgularında daha fazla bulunmuştur. Hem ÖÖB hem de DEHB varlığı diğer yıkıcı davranım bozuklukları için risk oluşturmaktadır. Literatürde iki durum arasında çift yönlü bir ilişki olduğu bildirilmektedir (Chazan 1985). ÖÖB’nin depresyon ve intihar davranışı ile ilişkili olabileceği bildirilse de (APA 2000; Bender 1999; Huntington 1993; Srinath 2005; Daniel 2006), bizim çalışmamızda ÖÖB grubu 86 ve karşılaştırma grupları arasında böyle bir farklılık bulunmamıştır. Sağlıklı Karşılaştırma grubundaki 55 çocuktan 3’üne depresif bozukluk tanısı konulurken, olgu grubunda 5 çocuğa depresif bozukluk tanısı konulmuştur. Her iki grupta da depresif bozukluk sıklığının çocuk ve ergenlerdeki toplum sıklığına (%5) benzer şekilde olduğu gözlenmiştir (APA 2013). Daha önce ÖÖB’de depresyon sıklığını inceleyen çalışmalar ergenler ile yapılmıştır (Bender 1999; Huntington 1993; Srinath 2005; Daniel 2006). Ergenlik dönemine geçildiğinde depresif bozukluk sıklığı iki kat artmaktadır (Thapar ve ark. 2012). Bizim çalışmamızda depresif bozukluk sıklığının daha az bulunmasının nedeni ergenlik öncesi çocuklarla yapılmış olması olabilir. Ayrıca, ÖÖB’nin yarattığı psikososyal zorlantı yıllar içerisinde süreğenleştikçe, ergenlik döneminde depresif belirti olarak karşımıza çıkıyor olabilir. Çalışmalar kötü okul başarısı olan çocukların sosyal ve duygusal zorluklar açısından risk altında olduğunu belirtmektedir (Normandeau ve Guay 1998). Birçok çalışmada ÖÖB’de çok daha fazla anksiyete (Carroll 2005; Willcutt 2000b; Goldston 2007) görüldüğü bulunmuştur. Çünkü ÖÖB anksiyete ve duygu durum sorunlarını önceleyebilir (akt. Grills-Taquechel 2012). Daha önceki çalışmalarda ÖÖB olan çocukların Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu (AAB) ve Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) (Carroll 2005), YAB ve Sosyal Fobi (SF) (Goldston 2007) gibi anksiyete tanılarını daha çok aldığı bildirilmiştir. Ayrıca, ÖÖB’li çocuklar anksiyete bozukluğu tanısı olmaksızın anksiyete belirtileri gösterebilmektedir (Nelson 2011; Grills-Taquechel 2012; Garnett ve Fleischner 1987). Öte yandan, başka çalışmalarda anksiyete bozukluğu sıklığının artmadığı da belirtilmiştir (Maag ve Reid 2006; Miller 2005). Çalışmamızda anksiyete bozukluğu ÖÖB olgularında oldukça sık olarak gözlenmiştir. Bazı çalışmalarda ÖÖB’li çocuklarda yıkıcı davranım bozukluklarının en sık eş tanı olduğu belirtilirken (Willcutt ve Pennington 2000a,b), bizim çalışmamızda anksiyete bozukluklarının diğer bazı çalışmalarda olduğu gibi (Prior 1999) yıkıcı davranım bozuklukları ile birlikte en sık görülen eş tanı olduğu bulunmuştur. ÖÖB’li çocuğun yaşına ve gelişimsel düzeyine bağlı olarak yaşadığı kaygı, ayrılık anksiyetesi bozukluğu, özgül fobi, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu ve panik bozukluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle ÖÖB’li çocuklarda en sık hangi anksiyete bozukluğu tanısının görüldüğünü söylemek yaşa bağlı değişiklik gösterebilir. Daha küçük ya da okul çağı çocuklarında bizim çalışmamızda olduğu gibi ayrılık anksiyetesi bozukluğu ve özgül fobi daha sık görülmektedir. Ayrıca çocuklardan bilgi alınan çalışmalarla, öğretmen ve ebeveynlerden bilgi alınan çalışmalar da birbirinden farklılık göstermektedir. Çocukla birebir yapılan görüşmelerde ya da öz bildirime dayalı çalışmalarda içe atım bozuklukları daha sık tespit edilmektedir (Stanger ve Lewis 87 1993; Youngstrom 2000). Bu durumun olası nedenleri, ÖÖB’li çocukların sözel anlatımdaki güçlükleri ve sosyal kaygının yarattığı ifade zorluğu olabilir. ÖÖB olan çocukların öğrenme becerileri sırasında yaşadıkları durumsal kaygı, bir süre sonra süreğen bir anksiyeteye dönüşebilir. Bu nedenle, bu çocukların bire bir değerlendirilmeleri anksiyetenin yaratacağı ikincil zararların önlenmesi açısından oldukça önemlidir. 5.5. ÖÖB VE YAŞAM KALİTESİ Çalışmamızda olgu ve sağlıklı karşılaştırma grupları arasında yaşam kalitesi alanları ve benlik saygısı alanlarında istatistiksel anlamlı farklılık gözlenmiştir. Olgu grubunda benlik saygısı, çocuğun bildirdiği duygusal işlevsellik, sosyal işlevsellik, okul işlevselliği, psikososyal sağlık ve ölçek toplam puanı ile ailenin bildirdiği fiziksel sağlık, duygusal işlevsellik, sosyal işlevsellik, okul işlevselliği, psikososyal sağlık ve ölçek toplam puanı sağlıklı karşılaştırma grubuna göre daha düşüktür. Kronik okul başarısızlığı kötü akademik ve duygusal işleyiş ile ilişkilidir (Margalit ve Zak 1984). Süreğen okul başarısızlığı, ÖÖB’si olan çocuklarda sosyal izolasyon (Mishna 1996), akran reddi (Kuhne ve Wiener 2000) ve yalnızlık (Margalit 1998) gibi duygusal zorluklar; ayrıca, kötü motivasyon (Fulk 1996), yüksek okulu bırakma oranları (Lichtenstein ve ZantalWiener 1988) gibi akademik zorluklar yaşamalarına neden olmaktadır. ÖÖB’li çocukların akademik (Martinez 2004), duygusal (Mishna 1996) ve psikososyal (Bender 1999) işlevselliklerinin yaşıtlarına göre daha düşük olduğu farklı çalışmalarda belirtilmiştir. Çalışmamızdan çıkan farklı bulgu ailenin fiziksel işlevsellik alanlarında ÖÖB’li çocuğun yaşıtlarına göre daha kötü olduğunu belirtmiş olmasıdır. ÖÖB’li çocukların sadece öğrenme ve dikkat alanlarında değil motor koordinasyon alanlarında da zorluklar yaşadığı bilinmektedir. Denge sorunları, sakarlıklar, yer yön karıştırma, öz bakım becerilerinde zorlanma gibi belirtiler bu motor koordinasyon sorunlarındandır (Sürücü ve Gündoğdu 2008). Motor alanlardaki işlevsellik kaybı çocuğun kendi gözlemlediği bir şey olmaktan ziyade, ailenin gözlemlediği bir sorun olabilir. Ayrıca yazın bilgilerinde ebeveyn formlarının ebeveynle ilişkili birçok değişkenden etkilendiği de vurgulanmaktadır (Eiser ve Morse 2001). Bu nedenle çocuk ve ebeveyn formlarının birlikte değerlendirilmesi önemlidir. Çalışmamızdan elde edilen bir diğer bulgu da ÖÖB olup kliniğe başvuran çocuklar ile kliniğe başvurusu olan diğer çocukların işlevsellik alanlarında kendi bildirimlerinde farklılık 88 göstermiyor olmalarıdır. Buna göre, çocuğun algısında ÖÖB her hangi bir psikiyatrik hastalık kadar yaşamını olumsuz etkilemektedir. Diğer yandan ailelerin bildiriminde duygusal işlevsellik puanları kliniğe başvurusu olan çocuklarda ÖÖB’li çocuklara göre daha düşükken, okul ve sosyal işlevsellik puanları ÖÖB’li çocuklarda daha düşük bulunmuştur. Bastiaansen ve arkadaşları (2004) içe atım bozukluğu olan çocukların duygusal işlevselliklerinin, yıkıcı davranım bozukluğu olan çocukların ise okul işlevselliklerinin diğer psikiyatrik bozukluklardan ve tanı almayanlardan daha kötü olduğunu belirtmişlerdir. Okul işlevselliğindeki süreğen düşüş bir süre sonra sosyal işlevsellikte de kötüleşme ile sonuçlanıyor olabilir (Arthur 2003; Mishna 1996). Bizim çalışmamızda da ÖÖB’li çocuklarda Bastiaansen ve arkadaşlarının yaptığı çalışmadaki DEHB’li çocukların ailelerinin verdiği bulgulara benzer şekilde bulgular elde edilmiştir. ÖÖB’li çocukların ailelerinin duygusal zorlukları daha az belirtiyor olması, bu çocukların ailelerinin daha çok akademik performansı ön plana aldıklarını ve çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını gözden kaçırıyor olabileceklerini düşündürebilir. Varni ve arkadaşlarının (2003) yaptıkları çalışmada çocuk ve ebeveyn formları birbirleri ile karşılaştırıldığında, en az uyumun okul işlevselliği ve sosyal işlevsellik alanlarında olduğu bildirilmiştir. Çalışmamızdaki bulgular bu verileri destekler niteliktedir. Ayrıca, ebeveyn formları ebeveynle ilişkili birçok değişkenden etkilenmekte, bu nedenle, iki formun aynı anda değerlendirilmesinin daha önemli olduğu da yazın bilgilerinde vurgulanmaktadır (Eiser ve Morse 2001). Benlik saygısı, psikososyal uyum ve duygusal iyi olma halinin önemli bir bileşenidir. Düşük benlik saygısı, ÖÖB olan çocuk ve erişkinlerde belgelenmiştir (Alexander-Passe 2006; Carroll ve Iles 2006). ÖÖB’li çocuklarda benlik saygısı ile ilgili karmaşık yazın bilgisi olmakla birlikte (Burden ve Burdett 2005; Humphrey 2002), özellikle akademik benlik saygısı okuma zorluğu olan çocukların psikososyal uyumunu etkileyebilir (Terras 2009). Terras ve arkadaşları (2009) ÖÖB’li çocuklarda genel benlik saygısının değil, skolastik alanlardaki özgül benlik saygısının bozulduğunu belirtseler de, bizim çalışmamızda ÖÖB’li çocukların genel benlik saygısı da yaşıtlarına göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur. Carawan ve arkadaşları (2005) ÖÖB ile ilgili duygusal deneyimlerin benlik saygısı üzerinde belirgin etkisi olduğunu, hatta erişkin döneminde de kötü uyum becerisi geliştirmelerine sebep olabildiğini belirtmişlerdir. Öte yandan, benlik saygısı üzerine tek etken öğrenme ile ilgili deneyimler değildir. Ailenin ÖÖB’yi ele alışı da ÖÖB’li çocukların benlik saygısı üzerinde önemli bir etken olarak belirtilmektedir (Terras 2009). 89 Benlik saygısı açısından ÖÖB’li çocuklar ve kliniğe başvuran diğer çocuklar karşılaştırıldığında her iki durumun da benlik saygısını olumsuz etkilediği, ÖÖB’li olgularda bu etkilenmenin daha fazla olduğu gözlenmiştir. ÖÖB’nin doğumdan itibaren çocuğu etkilemesi, tanı ve tedavi için daha uzun bir süreç gerektiriyor olması, diğer bozukluklara oranla benlik saygısını daha çok bozuyor olabilir. Ayrıca, benlik saygısı puanları arasında belirgin farklılık olmamakla birlikte, olgu ve karşılaştırma grubu arasındaki istatistiksel farkın çalışmaya alınan kişi sayısındaki farka bağlı oluşmuş olabileceği de düşünülebilir. ÖÖB olgularında cinsiyet, okul öncesi eğitim varlığı, özel eğitim süresi ve eş tanı varlığı fiziksel sağlık puanı, duygusal işlevsellik, sosyal işlevsellik, okul işlevselliği, psikososyal sağlık puanı, ölçek toplam puanı ve benlik saygısı puanları açısından farklılık oluşturmamaktadır. Ayrıca eş tanısı olan ve olmayan ÖÖB olguları, Klinik Karşılaştırma grubu ile karşılaştırıldığında fiziksel sağlık puanı, duygusal işlevsellik, sosyal işlevsellik, okul işlevselliği, psikososyal sağlık puanı, ölçek toplam puanı ve benlik saygısı puanları açısından farklılık gözlenmemektedir. Bu bulgular bize eş tanı olsun ya da olmasın ÖÖB’nin yarattığı zorluğun ve süreğen bozulmanın, çocuğun ileriki dönemlerde sosyal ve duygusal alanlarda zorluk yaşamasına neden olabileceğini düşündürebilir. 90 6. SONUÇ VE ÖNERİLER Çalışmamızın sonuçları, öğrenme ile ilgili zorluk yaşayan çocuklarda süreğenleşmenin de etkisiyle ileriki dönemlerde psikiyatrik eş tanıların daha sık görüldüğü ve yaşam kalitelerinin daha çok bozulduğu yönündedir. Okul, çocuğun hayatındaki en önemli sosyal alanlardan birisi, hatta en önemlisidir. Okuldaki zorlanmanın akran ilişkilerinden aile ilişkilerine, çocuğun özgüveninden ruhsal durumuna kadar birçok alanı etkilediği bilinmektedir. Öğrenmekte güçlük yaşayan çocuklar çoğu kez öğretmenleri ve arkadaşları tarafından damgalanmakta, düşük zekalı olarak nitelendirilmekte, toplumdaki ruhsal hastalıklara karşı olan önyargılar göz önünde bulundurulduğunda, çocuk psikiyatristlerine yönlendirilmeleri ÖÖB’li çocukları yalnızlığa itebilmektedir. Sıra dışı olmanın yarattığı bu yalnızlık, çocukları daha da içe kapanmaya sürüklemekte ve diğer ruhsal bozuklukları da beraberinde getirmektedir. Ayrıca tedavi sürecinin uzun soluklu bir maratona benzemesi, ülkemiz koşullarındaki özel eğitim merkezlerinin durumu da düşünüldüğünde tabloyu içinden çıkılamaz bir hale sokmaktadır. Bu nedenledir ki, erken tanı, erken tedavi, psikiyatrik eş tanıların taranması ve buna yönelik müdahaleler, okullarda ÖÖB’yi anlatan seminerler düzenlenmesi, özellikle okul öncesi öğretmenlerin ve ailelerin erken dönem ÖÖB belirtileri konusunda bilgilendirilmesi, toplumda psikiyatrik hastalıklara “delilik” gözüyle bakılmasının önüne geçilmesi için gereken çabanın harcanması ve kliniklere başvurunun teşvik edilmesi, özel eğitim merkezlerinde çalışması için ÖÖB konusunda uzman eğitmenlerin yetiştirilmesi bu alanda atılması gereken en önemli adımların başında gelmelidir. Zira ÖÖB önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. 91 7. KISITLILIKLAR Çalışmamız klinik örneklemde ve kesitsel olarak gerçekleştirilmiştir. Belli bir zaman dilimi içerisinde ve küçük bir gruba uygulanması nedeniyle epidemiyolojik verilerin tüm popülasyona genellenmesi güçtür ve elde edilen verilerin doğrulanması için geniş örneklemin dahil edildiği izlem çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca eş tanılar ve ÖÖB arasındaki ilişki kesitsel olarak değerlendirildiğinden, sebep sonuç ilişkisi kurulaması güçtür. Çalışmamızın uygulaması sırasındaki bir diğer kısıtlılık, bazı ÖÖB olan çocukların sözel ve yazılı anlatım zorlukları nedeniyle form doldurmalarında desteklenmiş olmalarıdır. Çalışmanın homojenliğinin bozulmaması adına çocuğun form doldurmasına verdiği yanıtlara çevresel faktörlerin etki etmesi engellenmeye çalışılsa da bu durum yine de zaman zaman çalışmanın yürümesinde zorluklar oluşturmuştur. Çalışmanın verileri açısından karşımıza çıkan bir diğer kısıtlılık karşılaştırma gruplarının zihinsel performanslarının değerlendirilmesi açısından olmuştur. Etik, ruhsal ve fakültemizin fiziki şartları nedeni ile öğrenme zorluğu olmayan çocuklara WISC-R uygulaması yapılmamıştır. Bu nedenle sadece ÖÖB’li olguların WISC-R puanları elde edilmiştir. Kliniğe başvuruların çoğunluğunun akademik performansa bağlı zorluklar olması nedeniyle karşılaştırma grubuna alınan diğer psikiyatrik bozukluğu olan uygun yaş grubundaki çocuklar sayıca daha az bir grubu oluşturmuştur. 92 8. KAYNAKLAR Abstract, Schulte-Koerne, G. (2014). Specific learning disabilities-from DSM-IV to DSM-5. Zeıtschrıft Fur Kınder-Und Jugendpsychıatrıe Und Psychotherapıe, 42(5), 369374. Abstract; Katerndahl, D. A., & Realini, J. P. (1997). Quality of life and panic-related work disability in subjects with infrequent panic and panic disorder. The Journal of clinical psychiatry, 58(4), 153-158. Akdoğan, R.,& Ceyhan, E. (2014). Üniversite Öğrencileri İçin Yetersizlik Duygusu Ölçeği’nin Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Analizleri. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 5(41), 117-128. Alexander, A. W., & Slinger-Constant, A. M. (2004). Current status of treatments for dyslexia: Critical review. Journal of child neurology, 19(10), 744-758. Alexander‐Passe, N. (2006). How dyslexic teenagers cope: an investigation of self‐esteem, coping and depression. Dyslexia, 12(4), 256-275. American Psychiatric Association. (1980). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 3rd ed. (DSM-III) Washington DC: APA. American Psychiatric Association. (1987). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 3rd ed. (DSM-III-R) Washington DC: APA. American Psychiatric Association. (1994). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4th ed. (DSM-IV) Washington DC: APA. American Psychiatric Association. (2004). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4th ed. (DSM-IV-TR) Washington DC: APA. American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th ed. (DSM-V) Washington DC: APA. 93 Amir, M., Kaplan, Z., Neumann, L., Sharabani, R., Shani, N., & Buskila, D. (1997). Posttraumatic stress disorder, tenderness and fibromyalgia. Journal of Psychosomatic Research, 42(6), 607-613. Arnold, E. M., Goldston, D. B., Walsh, A. K., Reboussin, B. A., Daniel, S. S., Hickman, E., & Wood, F. B. (2005). Severity of emotional and behavioral problems among poor and typical readers. Journal of Abnormal Child Psychology, 33(2), 205-217. Arthur, A. R. (2003). The emotional lives of people with learning disability. British Journal of Learning Disabilities, 31(1), 25-30. Aslan, K. (2015). Özgül Öğrenme Güçlüğünün Erken Dönem Belirtileri ve Erken Müdahale Uygulamalarına Dair Derleme. Hacettepe University Faculty of Health Sciences Journal, 1. Aygölü F. Ve ark. WISC-R yorumları 2008 Bäcker, A., & Neuhäuser, G. (2002). [Internalizing and externalizing syndrome in reading and writing disorders]. Praxis der Kinderpsychologie und Kinderpsychiatrie, 52(5), 329-337. (Abstract) Barkley, R. A. (Ed.). (2014). Attention-deficit hyperactivity disorder: A handbook for diagnosis and treatment. Guilford Publications. Barquero, L. A., Davis, N., & Cutting, L. E. (2014). Neuroimaging of reading intervention: a systematic review and activation likelihood estimate meta-analysis. PloS one, 9(1), e83668. Bastiaansen, D., Koot, H. M., Ferdinand, R. F., & Verhulst, F. C. (2004). Quality of life in children with psychiatric disorders: self-, parent, and clinician report. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry,43(2), 221-230. Bateman, B. (1992). Learning disabilities: the changing landscape. Journal of Learning Disabilities. 94 Bates TC, Lind PA, Luciano M, Montgomery GW, Martin NG, Wright MJ: Dyslexia and DYX1C1: deficits in reading and spelling associated with a missense mutation. Mol Psychiatry 2010, 15:1190-1196. Bates TC, Luciano M, Medland SE, Montgomery GW, Wright MJ, Martin NG: Genetic variance in a component of the language acquisition device: ROBO1 polymorphisms associated with phonological buffer deficits. BehavGenet 2011, 41:50-57. Baumeister, R. F. (1990). Suicide as escape from self. Psychological review,97(1), 90. Beitchman, J. H., & Young, A. R. (1997). Learning disorders with a special emphasis on reading disorders: A review of the past 10 years. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 36(8), 1020-1032. Bender, W. N. (1987). Secondary personality and behavioral problems in adolescents with learning disabilities. Journal of Learning Disabilities, 20(5), 280-285. Bender, W. N., & Wall, M. E. (1994). Social-emotional development of students with learning disabilities. Learning Disability Quarterly, 17(4), 323-341. Bender, W. N., Rosenkrans, C. B., & Crane, M. K. (1999). Stress, depression, and suicide among students with learning disabilities: Assessing the risk.Learning Disability Quarterly, 22(2), 143-156. Biederman, J., Newcorn, J., & Sprich, S. (1991). Comorbidity of attention deficit hyperactivity disorder. Am J Psychiatry, 148(5), 564-577. Bilder, R. M., Reiter, G., Bates, J., Lencz, T., Szeszko, P., Goldman, R. S., ... & Kane, J. M. (2006). Cognitive development in schizophrenia: follow-back from the first episode. Journal of Clinical and Experimental Neuropsychology,28(2), 270-282. Bonicatto, S. C., Dew, M. A., Zaratiegui, R., Lorenzo, L., & Pecina, P. (2001). Adult outpatients with depression: worse quality of life than in other chronic medical diseases in Argentina. Social science & medicine, 52(6), 911-919. 95 Booth, B. M., Blow, F. C., & Cook, C. A. L. (1998). Functional impairment and cooccurring psychiatric disorders in medically hospitalized men. Archives of internal medicine, 158(14), 1551-1559. Bozlu, M., Çayan, S., Doruk, E., Canpolat, B., & Akbay, E. (2002). Çocukluk Çağı Ve Adolesan Yaş Grubunda Noktürnal Ve Diurnal Enürezis Epidemiyolojisi. Turkish J Urology, 28, 70-75. Broadbent, W. H. (1872). On the cerebral mechanism of speech and thought. Medicochirurgical transactions, 55, 145. Bruck, M. (1987). The adult outcomes of children with learning disabilities. Annals of Dyslexia, 37(1), 252-263. Brunswick, N. (2012). Dyslexia: A Beginner's Guide. Oneworld Publications. Burden, R., & Burdett, J. (2005). Factors associated with successful learning in pupils with dyslexia: a motivational analysis. British Journal of special education, 32(2), 100104. Burden, R., & Burdett, J. (2007). What's in a name? Students with dyslexia: their use of metaphor in making sense of their disability. British Journal of Special Education, 34(2), 77. Calvo, M. G. (1996). Phonological working memory and reading in test anxiety. Memory, 4(3), 289-306. Cangöz, B., Karakoç, E., & Selekler, K. Saat çizme testinin 50 yaş ve üzeri Türk yetişkin ve yaşlı örneklemi üzerindeki norm belirleme ve geçerlik-güvenirlik çalışmaları. Çankaya, B. (2007). Lise I. ve II. sınıf öğrencilerinin algılanan benlik saygısının bazı değişkenlere göre incelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Cantwell, D. P., & Baker, L. (1991). Association between attention deficit-hyperactivity disorder and learning disorders. Journal of learning disabilities,24(2), 88-95. 96 Carawan, L. W., Nalavany, B. A., & Jenkins, C. (2015). Emotional experience with dyslexia and self-esteem: the protective role of perceived family support in late adulthood. Aging & mental health, (ahead-of-print), 1-11. Carroll, J. M., & Iles, J. E. (2006). An assessment of anxiety levels in dyslexic students in higher education. British journal of educational psychology, 76(3), 651-662. Carroll, J. M., Maughan, B., Goodman, R., & Meltzer, H. (2005). Literacy difficulties and psychiatric disorders: Evidence for comorbidity. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 46(5), 524-532. Cerbus, G., & Oziel, L. J. (1971). Correlation of the Bender-Gestalt and WISC for Negro children. Perceptual and motor skills, 32(1), 276-276. Chadwick, O., Taylor, E., Taylor, A., Heptinstall, E., & Danckaerts, M. (1999). Hyperactivity and reading disability: A longitudinal study of the nature of the association. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 40(07), 1039-1050. Chazan, M. (1985). Behavioral aspects of educational difficulties. InUnderstanding Learning Disabilities (pp. 127-137). Springer US. Chhabildas, N., Pennington, B. F., & Willcutt, E. G. (2001). A comparison of the neuropsychological profiles of the DSM-IV subtypes of ADHD. Journal of abnormal child psychology, 29(6), 529-540. Chi, J. G., Dooling, E. C., & Gilles, F. H. (1977). Left-right asymmetries of the temporal speech areas of the human fetus. Archives of Neurology, 34(6), 346-348. Cicchetti, D., & Toth, S. L. (1998). The development of depression in children and adolescents. American psychologist, 53(2), 221. Clark, D. B., & Kirisci, L. (1996). Posttraumatic stress disorder, depression, alcohol use disorders and quality of life in adolescents. Anxiety, 2(5), 226-233. Clements, S.D., (1973). Minimal Brain Dysfunction in Children. In S.G. Sapir, A.C. Nitzburg (eds.) Children with Learning Problems. Brunner/Mazel Pub. New York pp. 159-172. 97 Cohen, J. (1986). Learning disabilities and psychological development in childhood and adolescence. Annals of Dyslexia, 36(1), 287-300. Cohen, L., Dehaene, S., Chochon, F., Lehericy, S., & Naccache, L. (2000a). Language and calculation within the parietal lobe: a combined cognitive, anatomical and fMRI study. Neuropsychologia, 38(10), 1426-1440. Cohen, N. J., Vallance, D. D., Barwick, M., Im, N., Menna, R., Horodezky, N. B., & Isaacson, L. (2000b). The interface between ADHD and language impairment: An examination of language, achievement, and cognitive processing. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 41(3), 353-362. Constable, R. T., Pugh, K. R., Berroya, E., Mencl, W. E., Westerveld, M., Ni, W., & Shankweiler, D. (2004). Sentence complexity and input modality effects in sentence comprehension: an fMRI study. Neuroimage, 22(1), 11-21. Cunningham, C. E., & Barkley, R. A. (1978). The role of academic failure in hyperactive behavior. Journal of Learning Disabilities, 11(5), 274-280. Cutting, L. E., Clements, A. M., Courtney, S., Rimrodt, S. L., Schafer, J. G. B., Bisesi, J., ... & Pugh, K. R. (2006). Differential components of sentence comprehension: Beyond single word reading and memory. Neuroimage, 29(2), 429-438. Çevik, G. B. (2007). Lise 3. sınıf öğrencilerinin arkadaşlık ilişkileri ve benlik saygılarının bazı değişkenler açısından incelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana. Dahle, A. E., & Knivsberg, A. M. (2014). Internalizing, externalizing and attention problems in dyslexia. Scandinavian Journal of Disability Research,16(2), 179-193. Daniel, S. S., Walsh, A. K., Goldston, D. B., Arnold, E. M., Reboussin, B. A., & Wood, F. B. (2006). Suicidality, school dropout, and reading problems among adolescents. Journal of learning disabilities, 39(6), 507-514. de Jong, C. G., Van De Voorde, S., Roeyers, H., Raymaekers, R., Allen, A. J., Knijff, S., ... & Sergeant, J. A. (2009). Differential effects of atomoxetine on executive functioning 98 and lexical decision in attention-deficit/hyperactivity disorder and reading disorder. Journal of child and adolescent psychopharmacology, 19(6), 699-707. DeFries, J. C., & Alarcón, M. (1996). Genetics of specific reading disability. Mental Retardation and Developmental Disabilities Research Reviews, 2(1), 39-47. DeFries, J. C., & Fulker, D. W. (1985). Multiple regression analysis of twin data. Behavior genetics, 15(5), 467-473. Demir, B. (2005). Okul Öncesi ve İlköğretim Birinci Sınıfa Devam Eden Öğrencilerde Özel Öğrenme Güçlüğünün Belirlenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Démonet, J. F., Taylor, M. J., & Chaix, Y. (2004). Developmental dyslexia. The Lancet, 363(9419), 1451-1460. Domino, M. E., Burns, B. J., Silva, S. G., Kratochvil, C. J., Vitiello, B., Reinecke, M. A., ... & March, J. S. (2008). Cost-effectiveness of treatments for adolescent depression: results from TADS. The American journal of psychiatry,165(5), 588-596. Drake, W. E. (1968). Clinical and pathological findings in a child with a developmental learning disability. Journal of Learning disabilities, 1(9), 486-502. Duchnowski, A. J., Johnson, M. K., Hall, K. S., Kutash, K., & Friedman, R. M. (1993). The alternatives to residential treatment study: Initial findings. Journal of Emotional and Behavioral Disorders, 1(1), 17-26. Dykman, R. A., & Ackerman, P. T. (1991). Attention deficit disorder and specific reading disability: Separate but often overlapping disorders. Journal of learning Disabilities, 24(2), 96-103. Eden, G. F., & Vaidya, C. J. (2008). ADHD and developmental dyslexia. Annals of the New York Academy of Sciences, 1145(1), 316-327. Eiser, C., & Morse, R. (2001). Quality-of-life measures in chronic diseases of childhood. Core Research. 99 Ekblad, S. (1990). The children's behaviour questionnaire for completion by parents and teachers in a Chinese sample. Journal of child Psychology and Psychiatry, 31(5), 775791. Enroth-Cugell, C., & Robson, J. G. (1966). The contrast sensitivity of retinal ganglion cells of the cat. The Journal of physiology, 187(3), 517-552. Erden, G. (2000). Bender Puanlama Ölçütleri İçin Tanımlar ve Puanlama Örnekleri. TPD Çocuk Değerlendirme Kursu Eğitim Kitapçığı. Erden, G., Kurdoğlu, F., & Uslu, R. (2002). İlköğretim okullarına devam eden Türk çocuklarının sınıf düzeylerine göre okuma hızı ve yazım hataları normlarının geliştirilmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, 13(1), 5-13. Esposito, M., Carotenuto, M., & Roccella, M. (2011). Primary nocturnal enuresis and learning disability. Minerva pediatrica, 63(2), 99. Everson, H. T. (1992). Exploring the Relationship of Test Anxiety and Metacognition on Reading Test Performance: A Cognitive Analysis. Eysenck, M. W., Derakshan, N., Santos, R., & Calvo, M. G. (2007). Anxiety and cognitive performance: attentional control theory. Emotion, 7(2), 336. Faraone, S. V., Biederman, J., Lehman, B. K., Spencer, T., Norman, D., Seidman, L. J., ... & Tsuang, M. T. (1993). Intellectual performance and school failure in children with attention deficit hyperactivity disorder and in their siblings. Journal of abnormal psychology, 102(4), 616. Fawcett, A. J., Nicolson, R. I., & Dean, P. (1996). Impaired performance of children with dyslexia on a range of cerebellar tasks. Annals of Dyslexia, 46(1), 259-283. Fessler, M. A., Rosenberg, M. S., & Rosenberg, L. A. (1991). Concomitant learning disabilities and learning problems among students disorders. Behavioral Disorders, 97-106. 100 with behavioral/emotional Finn, E. S., Shen, X., Holahan, J. M., Scheinost, D., Lacadie, C., Papademetris, X., ... & Constable, R. T. (2014). Disruption of functional networks in dyslexia: a whole-brain, data-driven analysis of connectivity. Biological psychiatry, 76(5), 397-404. Fisher, S. E., & DeFries, J. C. (2002). Developmental dyslexia: genetic dissection of a complex cognitive trait. Nature Reviews Neuroscience, 3(10), 767-780. Frick, P. J., Kamphaus, R. W., Lahey, B. B., Loeber, R., Christ, M. A. G., Hart, E. L., & Tannenbaum, L. E. (1991). Academic underachievement and the disruptive behavior disorders. Journal of consulting and clinical psychology,59(2), 289. Frisk, M. (1999). A complex background in children and adolescents with psychiatric disorders: Developmental delay, dyslexia, heredity, slow cognitive processing and adverse social factors in a multifactorial entirety. European child & adolescent psychiatry, 8(3), 225-236. Fristad, M. A., Topolosky, S., Weller, E. B., & Weller, R. A. (1992). Depression and learning disabilities in children. Journal of affective disorders, 26(1), 53-58. Fulk, B. M. (1996). Reflections on'The Effects of Combined Strategy and Attribution Training on LD Adolescents' Spelling Performance'. Exceptionality,6(1), 59-63. Galaburda, A. M. (1989). Ordinary and extraordinary brain development: Anatomical variation in developmental dyslexia. Annals of Dyslexia, 39(1), 65-80. Galaburda, A. M., & Kemper, T. L. (1979). Cytoarchitectonic abnormalities in developmental dyslexia: a case study. Annals of neurology, 6(2), 94-100. Galaburda, A. M., Sherman, G. F., Rosen, G. D., Aboitiz, F., & Geschwind, N. (1985). Developmental dyslexia: four consecutive patients with cortical anomalies. Annals of neurology, 18(2), 222-233. Galaburda, A., & Livingstone, M. (1993). Evidence for a magnocellular defect in developmental dyslexia. ANNALS-NEW YORK ACADEMY OF SCIENCES,682, 7070. 101 Garnett, K., & Fleischner, J. E. (1987). Mathematical disabilities. Pediatric annals, 16(2), 159-62. Gayan, J., Willcutt, E. G., Fisher, S. E., Francks, C., Cardon, L. R., Olson, R. K., ... & DeFries, J. C. (2005). Bivariate linkage scan for reading disability and attention‐deficit/hyperactivity disorder localizes pleiotropic loci. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 46(10), 1045-1056. Ghelani, K., Sidhu, R., Jain, U., & Tannock, R. (2004). Reading comprehension and reading related abilities in adolescents with reading disabilities and attention‐deficit/hyperactivity disorder. Dyslexia, 10(4), 364-384. Gilger, J. W., Pennington, B. F., & DeFries, J. C. (1992). A twin study of the etiology of comorbidity: attention-deficit hyperactivity disorder and dyslexia. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 31(2), 343-348. Gladis, M. M., Gosch, E. A., Dishuk, N. M., & Crits-Christoph, P. (1999). Quality of life: Expanding the scope of clinical significance. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 67(3), 320. Gökler, B., F. Ünal, B. Pehlivantürk, E. Ç. Kültür, D. Akdemir, and Y. Taner. "Reliability and validity of schedule for affective disorders and schizophrenia for school age childrenpresent and lifetime version-turkish version (K-SADS-PL-T). "Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi/Turkish Journal of Child and Adolescent Mental Health 11, no. 3 (2004): 109-116. Goldstein, D., Paul, G. G., & Sanfilippo-Cohn, S. (1985). Depression and achievement in subgroups of children with learning disabilities. Journal of Applied Developmental Psychology, 6(4), 263-275. Goldston, D. B., Walsh, A., Arnold, E. M., Reboussin, B., Daniel, S. S., Erkanli, A., ... & Wood, F. B. (2007). Reading problems, psychiatric disorders, and functional impairment from mid-to late adolescence. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 46(1), 25-32. 102 Grigorenko, E. L., Wood, F. B., Meyer, M. S., Hart, L. A., Speed, W. C., Shuster, A., & Pauls, D. L. (1997). Susceptibility loci for distinct components of developmental dyslexia on chromosomes 6 and 15. American journal of human genetics, 60(1), 27. Grills-Taquechel, A. E., Fletcher, J. M., Vaughn, S. R., & Stuebing, K. K. (2012). Anxiety and reading difficulties in early elementary school: evidence for unidirectionalor bi-directional relations?. Child Psychiatry & Human Development, 43(1), 35-47. Haager, D., Watson, C., & Willows, D. M. (1995). Parent, teacher, peer, and self-reports of the social competence of students with learning disabilities. Journal of learning disabilities, 28(4), 205-215. Halperin, J. M., Gittelman, R., Klein, D. F., & Rudel, R. G. (1984). Reading-disabled hyperactive children: A distinct subgroup of attention deficit disorder with hyperactivity?. Journal of Abnormal Child Psychology, 12(1), 1-14. Heiervang, E., Hugdahl, K., Steinmetz, H., Smievoll, A. I., Stevenson, J., Lund, A., ... & Lundervold, A. (2000). Planum temporale, planum parietale and dichotic listening in dyslexia. Neuropsychologia, 38(13), 1704-1713. Heiervang, E., Lund, A., Stevenson, J., & Hugdahl, K. (2001). Behaviour problems in children with dyslexia. Nordic journal of psychiatry, 55(4), 251-256. Henderson, N. B., Butler, B. V., & Goffeney, B. (1969). Effectiveness of the WISC and Bender‐Gestalt test in predicting arithmetic and reading achievement for white and nonwhite children. Journal of clinical psychology, 25(3), 268-271. Hoeft, F., McCandliss, B. D., Black, J. M., Gantman, A., Zakerani, N., Hulme, C., ... & Gabrieli, J. D. (2011). Neural systems predicting long-term outcome in dyslexia. Proceedings of the National Academy of Sciences, 108(1), 361-366. Holborow, P. L., & Berry, P. S. (1986). Hyperactivity and learning difficulties. Journal of Learning Disabilities, 19(7), 426-431. 103 Hollifield, M., Katon, W., Skipper, B., Chapman, T., Ballenger, J. C., Mannuzza, S., & Fyer, A. J. (1997). Panic disorder and quality of life: variables predictive of functional impairment. American Journal of Psychiatry, 154(6), 766-772. Hoy, C., Gregg, N., Wisenbaker, J., Manglitz, E., King, M., & Moreland, C. (1997). Depression and anxiety in two groups of adults with learning disabilities. Learning Disability Quarterly, 20(4), 280-291. Humphrey, N. (2002). Teacher and pupil ratings of self‐esteem in developmental dyslexia. British Journal of special education, 29(1), 29-36. Huntington, D. D., & Bender, W. N. (1993). Adolescents with learning disabilities at risk? Emotional well-being, depression, suicide. Journal of Learning Disabilities, 26(3), 159-166. Javorsky, J. (1996). An examination of youth with attention-deficit/hyperactivity disorder and language learning disabilities: A clinical study. Journal of learning disabilities, 29(3), 247-258. Jensen, P. S., Hinshaw, S. P., Kraemer, H. C., Lenora, N., Newcorn, J. H., Abikoff, H. B., ... & Vitiello, B. (2001). ADHD comorbidity findings from the MTA study: comparing comorbid subgroups. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 40(2), 147-158. Johnson, B. (2005). Psychological co morbidity in children and adolescents with learning disorders. Journal of Indian Association for Child and Adolescent Mental Health, 1(1), 7. Kaplan, B., Crawford, S., Cantell, M., Kooistra, L., & Dewey, D. (2006). Comorbidity, co‐occurrence, continuum: what’s in a name?. Child: care, health and development, 32(6), 723-731. Karaçay, B. (2011). Okuyan beyin. Bilim ve Teknik, 256, 20-27. KARAMAN, D., Koray, K. A. R. A., & DURUKAN, İ. (2012). ÖZGÜL ÖĞRENME BOZUKLUĞU. AJCI, 6(4), 288-298. 104 Karande, S., Satam, N., Kulkarni, M., Sholapurwala, R., Chitre, A., & Shah, N. (2007). Clinical and psychoeducational profile of children with specific learning disability and co-occurring attention-deficit hyperactivity disorder. Indian journal of medical sciences, 61(12), 639. Kaufman, J., Birmaher, B., Brent, D., Rao, U. M. A., Flynn, C., Moreci, P., ... & Ryan, N. (1997). Schedule for affective disorders and schizophrenia for school-age childrenpresent and lifetime version (K-SADS-PL): initial reliability and validity data. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 36(7), 980-988. Kavale, K. A., & Forness, S. R. (1996). Social skill deficits and learning disabilities: A meta-analysis. Journal of learning disabilities, 29(3), 226-237. Keogh, B. K., & Smith, C. E. (1967). Visuo-motor ability for school prediction: a sevenyear study. Perceptual and motor skills, 25(1), 101-110. Kiriş, N., & Karakaş, S. (2004). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun zekâ testlerinden ve ilgili diğer nöropsikolojik araçlardan yordanabilirliği. Klinik Psikiyatri Dergisi, 7(3), 139-152. Klassen, A. F., Miller, A., & Fine, S. (2006). Agreement between parent and child report of quality of life in children with attention‐deficit/hyperactivity disorder. Child: care, health and development, 32(4), 397-406. Kloomok, S., & Cosden, M. (1994). Self-concept in children with learning disabilities: The relationship between global self-concept, academic “discounting,” nonacademic selfconcept, and perceived social support. Learning Disability Quarterly, 17(2), 140-153. Knivsberg, A. M., & Andreassen, A. B. (2008). Behaviour, attention and cognition in severe dyslexia. Nordic journal of psychiatry, 62(1), 59-65. Knoff, H. M., & Sperling, B. L. (1986). Gifted children and visual‐motor development: A comparison of Bender‐Gestalt and VMI test performance. Psychology in the Schools, 23(3), 247-251. 105 Knopik, V. S., Smith, S. D., Cardon, L., Pennington, B., Gayan, J., Olson, R. K., & DeFries, J. C. (2002). Differential genetic etiology of reading component processes as a function of IQ. Behavior Genetics, 32(3), 181-198. Konig IR, Schumacher J, Hoffmann P, Kleensang A, Ludwig KU, Grimm T, Neuhoff N, Preis M, Roeske D, Warnke A et al.: Mapping for dyslexia and related cognitive trait loci provides strong evidence for further risk genes on chromosome 6p21. Am J MedGenet B Neuropsychiatr Genet 2011, 156B:36-43. Koran, L. M., Thienemann, M. L., & Davenport, R. (1996). Quality of life for patients with obsessive-compulsive disorder. The American journal of psychiatry, 153(6), 783. Korkmaz, M. (1996). Yetişkin örneklem için bir benlik saygısı ölçeğinin güvenirlik ve geçerlik çalışması. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. Korkmazlar Ü. & Sürücü Ö.. Öğrenme Bozuklukları. İçinde Aysev A. S. & Taner Y.I. (2007). Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. P:363-371. Jhonson & Jhonson. Ankara. Korkmazlar, Ü. (1993). 6-11 yaş ilkokul çocuklarında özel öğrenme bozukluğu ve tanı yöntemleri. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi. Krafnick, A. J., Flowers, D. L., Luetje, M. M., Napoliello, E. M., & Eden, G. F. (2014). An investigation into the origin of anatomical differences in dyslexia. The Journal of Neuroscience, 34(3), 901-908. Kuhne, M., & Wiener, J. (2000). Stability of social status of children with and without learning disabilities. Learning Disability Quarterly, 23(1), 64-75. Larson, K. A. (1988). A research review and alternative hypothesis explaining the link between learning disability and delinquency. Journal of Learning Disabilities, 21(6), 357363. Leonard CM, Voeller KK, Lombardino LJ et al. Anomalous cerebral structure in dyslexia revealed with magnetic resonance imaging. Arch Neurol 1993;50: 461-9 106 Levy, J., Pernet, C., Treserras, S., Boulanouar, K., Berry, I., Aubry, F., ... & Celsis, P. (2008). Piecemeal recruitment of left-lateralized brain areas during reading: a spatiofunctional account. Neuroimage, 43(3), 581-591. Liberman, I. Y., Shankweiler, D., Fischer, F. W., & Carter, B. (1974). Explicit syllable and phoneme segmentation in the young child. Journal of experimental child psychology, 18(2), 201-212. Lichtenstein, S., & Zantal-Wiener, K. (1988). Special Education Dropouts. ERIC Digest# 451. Linkersdörfer, J., Lonnemann, J., Lindberg, S., Hasselhorn, M., & Fiebach, C. J. (2012). Grey matter alterations co-localize with functional abnormalities in developmental dyslexia: an ALE meta-analysis. PloS one, 7(8), e43122. Lipscomb, S. T., Pratt, M. E., Schmitt, S. A., Pears, K. C., & Kim, H. K. (2013). School readiness in children living in non-parental care: Impacts of Head Start. Journal of Applied Developmental Psychology, 34(1), 28-37. Livingston, R. (1985). Depressive Illness and Learning Difficulties Research Needs and Practical Implications. Journal of learning disabilities, 18(9), 518-520. Livingstone, M. S., Rosen, G. D., Drislane, F. W., & Galaburda, A. M. (1991). Physiological and anatomical evidence for a magnocellular defect in developmental dyslexia. Proceedings of the National Academy of Sciences,88(18), 7943-7947. Loo, S. K., Fisher, S. E., Francks, C., Ogdie, M. N., MacPhie, I. L., Yang, M., ... & Smalley, S. L. (2004). Genome-wide scan of reading ability in affected sibling pairs with attention-deficit/hyperactivity disorder: unique and shared genetic effects. Molecular psychiatry, 9(5), 485-493. Lovegrove, W. J., Bowling, A., Badcock, D., & Blackwood, M. (1980). Specific reading disability: differences in contrast sensitivity frequency. Science, 210(4468), 439-440. 107 as a function of spatial Maag, J. W., & Reid, R. (2006). Depression among students with learning disabilities assessing the risk. Journal of learning disabilities, 39(1), 3-10. Maalouf, F. T., Ziegler, R. G., Schlozman, S., & Prince, J. B. (2006). Bipolar disorder in a preschooler: Long-term ramifications of an early diagnosis and treatment. Harvard review of psychiatry, 14(6), 319-329. Manassis, K., & Young, A. (2000). Perception of emotions in anxious and learning disabled children. Depression and anxiety, 12(4), 209-216. Margalit, M. (1998). Loneliness and coherence among preschool children with learning disabilities. Journal of learning disabilities, 31(2), 173-180. Margalit, M., & Zak, I. (1984). Anxiety and self-concept of learning disabled children. Journal of Learning Disabilities, 17(9), 537-539. Marino C, Citterio A, Giorda R, Facoetti A, Menozzi G, Vanzin L, Lorusso ML, Nobile M, Molteni M: Association of short-term memory with a variant within DYX1C1 in developmental dyslexia. Genes Brain Behav 2007, 6:640-646. Marino C, Meng H, Mascheretti S, Rusconi M, Cope N, Giorda R, Molteni M, Gruen JR: DCDC2 genetic variants and susceptibility to developmental dyslexia. Psychiatr Genet 2011, 22:25-30. Martin, A., Volkmar, F. R., & Lewis, M. (Eds.). (2007). Lewis's child and adolescent psychiatry: a comprehensive textbook. Lippincott Williams & Wilkins. Martínez, R. S., & Semrud-Clikeman, M. (2004). Emotional adjustment and school functioning of young adolescents with multiple versus single learning disabilities. Journal of learning disabilities, 37(5), 411-420. Martinussen, R., & Mackenzie, G. (2015). Reading comprehension in adolescents with ADHD: Exploring the poor comprehender profile and individual differences in vocabulary and executive functions. Research in developmental disabilities, 38, 329-337. Maughan, B., & Carroll, J. (2006). Literacy and mental disorders. Current Opinion in Psychiatry, 19(4), 350-354. 108 Maughan, B., Pickles, A., Hagell, A., Rutter, M., & Yule, W. (1996). Reading problems and antisocial behaviour: Developmental trends in comorbidity. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 37(4), 405-418. Maughan, B., Rowe, R., Loeber, R., & Stouthamer-Loeber, M. (2003). Reading problems and depressed mood. Journal of Abnormal Child Psychology, 31(2), 219-229. Mayes, S. D., Calhoun, S. L., & Crowell, E. W. (2000). Learning disabilities and ADHD overlapping spectrum disorders. Journal of learning disabilities, 33(5), 417-424. McCandliss, B. D., & Noble, K. G. (2003a). The development of reading impairment: a cognitive neuroscience model. Mental retardation and developmental disabilities research reviews, 9(3), 196-205 McCandliss, B. D., Cohen, L., & Dehaene, S. (2003b). The visual word form area: expertise for reading in the fusiform girus. Trends in cognitive sciences,7(7), 293-299. McGee, R., Feehan, M., Williams, S., Partridge, F., Silva, P. A., & Kelly, J. (1990). DSM-III disorders in a large sample of adolescents. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 29(4), 611-619. McGee, R., Williams, S., Share, D. L., Anderson, J., & Silva, P. A. (1986). The relationship between specific reading retardation, general reading backwardness and behavioural problems in a large sample of Dunedin boys: A longitudinal study from five to eleven years. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 27(5), 597-610. McGillivray, J. A., & Baker, K. L. (2009). Effects of comorbid ADHD with learning disabilities on anxiety, depression, and aggression in adults. Journal of attention disorders, 12(6), 525-531. McNulty, M. A. (2003). Dyslexia and the life course. Journal of learning disabilities, 36(4), 363-381. Memik Çakın N (2005) Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği geçerlik ve güvenirlik çalışması. Yayınlanmamış uzmanlık tezi. Kocaeli Üniv. Tıp Fak. Çocuk psikiyatrisi AD, Kocaeli. 109 Memik, N. Ç., Ağaoğlu, B., Coşkun, A., & Karakaya, I. (2008). The validity and reliability of pediatric quality of life inventory in 8-12 year old Turkish children. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi/Turkish Journal of Child and Adolescent Mental Health, 15(2), 87-98. Menghini, D., Hagberg, G. E., Caltagirone, C., Petrosini, L., & Vicari, S. (2006). Implicit learning deficits in dyslexic adults: An fMRI study. NeuroImage, 33(4), 1218-1226. Merigan, W. H., & Maunsell, J. H. (1993). How parallel are the primate visual pathways?. Annual review of neuroscience, 16(1), 369-402. Miller, C. J., Hynd, G. W., & Miller, S. R. (2005). Children with dyslexia: Not necessarily at risk for elevated internalizing symptoms. Reading and Writing,18(5), 425436. Minder, B., Das-Smaal, E. A., Brand, E. F., & Orlebeke, J. F. (1994). Exposure to lead and specific attentional problems in schoolchildren. Journal of Learning Disabilities, 27(6), 393-399. Mishna, F. (1996). Finding their voice: Group therapy for adolescents with learning disabilities. Learning Disabilities Research & Practice, 11(4), 249-258. Mlodnosky, L. B. (1972). The Bender Gestalt and the Frostig as predictors of first‐grade reading achievement among economically deprived children. Psychology in the Schools, 9(1), 25-30. Mogotsi, M., Kaminer, D., & Stein, D. J. (2000). Quality of life in the anxiety disorders. Harvard Review of Psychiatry, 8(6), 273-282. Molfese, V. J., Modglin, A. A., Beswick, J. L., Neamon, J. D., Berg, S. A., Berg, C. J., & Molnar, A. (2006). Letter knowledge, phonological processing, and print knowledge skill development in nonreading preschool children. Journal of Learning Disabilities, 39(4), 296-305. 110 Molina, B. S., & Pelham, W. E. (2001). Substance use, substance abuse, and LD among adolescents with a childhood history of ADHD. Journal of Learning Disabilities, 34(4), 333-342. Morgan, W. P. (1896). A case of congenital word blindness. British medical journal, 2(1871), 1378. Nalavany, B. A., & Carawan, L. W. (2012). Perceived family support and self‐esteem: The mediational role of emotional experience in Adults with Dyslexia. Dyslexia, 18(1), 58-74. Nelson, J. M., & Harwood, H. (2011). Learning disabilities and anxiety: A metaanalysis. Journal of Learning Disabilities, 44(1), 3-17. Normandeau, S., & Guay, F. (1998). Preschool behavior and first-grade school achievement: The mediational role of cognitive self-control. Journal of Educational Psychology, 90(1), 111. Olfson, M., Broadhead, W. E., Weissman, M. M., Leon, A. C., Farber, L., Hoven, C., & Kathol, R. (1996). Subthreshold psychiatric symptoms in a primary care group practice. Archives of General Psychiatry, 53(10), 880-886. Olfson, M., Fireman, B., Weissman, M. M., Leon, A. C., Sheehan, D. V., Kathol, R. G., ... & Farber, L. (1997). Mental disorders and disability among patients in a primary care group practice. American Journal of Psychiatry. Owens, M., Stevenson, J., Norgate, R., & Hadwin, J. A. (2008). Processing efficiency theory in children: Working memory as a mediator between trait anxiety and academic performance. Anxiety, Stress, & Coping, 21(4), 417-430. Özer, S. (2011). Turkısh Chıldren's Bender-Gestalt Test Performance: Dıfferences in Publıc and Prıvate School Chıldren 1. Psychological reports, 108(1), 169-181. Paget, K. D., & Reynolds, C. R. (1984). Dimensions, levels and reliabilities on the Revised Children's Manifest Anxiety Scale with learning disabled children. Journal of Learning Disabilities, 17(3), 137-141. 111 Paracchini S, Scerri T, Monaco AP: The geneticlexicon of dyslexia. Annu Rev Genomics Hum Genet 2007, 8:57-79. Pennington, B. F., Gilger, J. W., Pauls, D., Smith, S. A., Smith, S. D., & DeFries, J. C. (1991). Evidence for major gene transmission of developmental dyslexia. Jama, 266(11), 1527-1534. Pennington, B. F., Groisser, D., & Welsh, M. C. (1993). Contrasting cognitive deficits in attention deficit hyperactivity disorder versus reading disability. Developmental Psychology, 29(3), 511. Peters, M., Reimers, S., & Manning, J. T. (2006). Hand preference for writing and associations with selected demographic and behavioral variables in 255,100 subjects: the BBC internet study. Brain and cognition, 62(2), 177-189. Peterson R.L. & McGrath L.M.. Dyslexia. İçinde Pennington, B. F. (2008). Diagnosing learning disorders: A neuropsychological framework. Guilford Press. Petryshen, T. L., & Pauls, D. L. (2009). The genetics of reading disability. Current psychiatry reports, 11(2), 149-155. Pisecco, S., Baker, D. B., Silva, P. A., & Brooke, M. (1996). Behavioral distinctions in children with reading disabilities and/or ADHD. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 35(11), 1477-1484. Poelmans G, Buitelaar JK, Pauls DL, Franke B: A theoretical molecular network for dyslexia: integrating available genetic findings. Mol Psychiatry 2011, 16:365-382. Poelmans, G., Engelen, J. J. M., Lent‐Albrechts, V., Smeets, H. J., Schoenmakers, E., Franke, B., ... & Schrander‐Stumpel, C. T. R. M. (2009). Identification of novel dyslexia candidate genes through the analysis of a chromosomal deletion. American Journal of Medical Genetics Part B: Neuropsychiatric Genetics, 150(1), 140-147. Pratt, H. D., & Patel, D. R. (2007). Learning disorders in children and adolescents. Primary care: Clinics in office practice, 34(2), 361-374. 112 Price, C. J. (2012). A review and synthesis of the first 20years of PET and fMRI studies of heard speech, spoken language and reading. Neuroimage,62(2), 816-847. Prior, M., Smart, D., Sanson, A., & Oberklaid, F. (1999). Relationships between learning difficulties and psychological problems in preadolescent children from a longitudinal sample. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 38(4), 429436. Psychometric and Neuropsychological Testing. İn: Kaplan Hl, Sadock BJ eds. Synopsis of Psychiatry. 25th ed. VVİlliams & VVİlkins, 1998: 193- 205. Pugh, K. R., Mencl, W. E., Jenner, A. R., Katz, L., Frost, S. J., Lee, J. R., ... & Shaywitz, B. A. (2000). Functional neuroimaging studies of reading and reading disability(developmental dyslexia). Mental retardation and developmental disabilities research reviews, 6(3), 207-213. Purvis, K. L., & Tannock, R. (1997). Language abilities in children with attention deficit hyperactivity disorder, reading disabilities, and normal controls. Journal of abnormal child psychology, 25(2), 133-144. Purvis, K. L., & Tannock, R. (2000). Phonological processing, not inhibitory control, differentiates ADHD and reading disability. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 39(4), 485-494. Rapaport, M. H., Clary, C., Fayyad, R., & Endicott, J. (2005). Quality-of-life impairment in depressive and anxiety disorders. American Journal of Psychiatry, 162(6), 1171-1178. Reichenberg, A., Caspi, A., Harrington, H., Houts, R., Keefe, R., Murray, R., ... & Moffitt, T. (2010). Static and Dynamic Cognitive Deficits in Childhood Precede Adult Schizophrenia: A 30-Year Study. Schizophrenia Research,117(2), 175. Reid, G. (2002). Dyslexia and Literacy Theory and Practice. John Wiley & Sons. Richards, T. L., & Berninger, V. W. (2008). Abnormal fMRI connectivity in children with dyslexia during a phoneme task: Before but not after treatment. Journal of Neurolinguistics, 21(4), 294-304. 113 Richlan, F., Kronbichler, M., & Wimmer, H. (2013). Structural abnormalities in the dyslexic brain: A meta‐analysis of voxel‐based morphometry studies. Human brain mapping, 34(11), 3055-3065. Riddick, B., Sterling, C., Farmer, M., & Morgan, S. (1999). Self‐esteem and anxiety in the educational histories of adult dyslexic students. Dyslexia, 5(4), 227-248. Rock, E. E., Fessler, M. A., & Church, R. P. (1997). The concomitance of learning disabilities and emotional/behavioral disorders: A conceptual model. Journal of Learning Disabilities, 30(3), 245-263. Roeser, R. W., Eccles, J. S., & Sameroff, A. J. (2000). School as a context of early adolescents' academic and social-emotional development: A summary of research findings. The elementary school journal, 443-471. Roeser, R. W., Eccles, J. S., & Strobel, K. R. (1998). Linking the study of schooling and mental health: Selected issues and empirical illustrations at..Educational Psychologist, 33(4), 153-176. Rowe, K. J., & Rowe, K. S. (1992). The relationship between inattentiveness in the classroom and reading achievement (Part A): Methodological issues. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 31(2), 349-356. Rubin, H. C., Rapaport, M. H., Levine, B., Gladsjo, J. K., Rabin, A., Auerbach, M., ... & Kaplan, R. (2000). Quality of well being in panic disorder: the assessment of psychiatric and general disability. Journal of Affective Disorders, 57(1), 217-221. Rucklidge, J. J., & Tannock, R. (2002). Neuropsychological profiles of adolescents with ADHD: Effects of reading difficulties and gender. Journal of child psychology and psychiatry, 43(8), 988-1003. Rutter, M., Caspi, A., Fergusson, D., Horwood, L. J., Goodman, R., Maughan, B., ... & Carroll, J. (2004). Sex differences in developmental reading disability: new findings from 4 epidemiological studies. Jama, 291(16), 2007-2012. 114 Safren, S. A., Heimberg, R. G., Brown, E. J., & Holle, C. (1996). Quality of life in social phobia. Depression and anxiety, 4(3), 126-133. Sahoo, M. K., Biswas, H., & Padhy, S. K. (2015). Psychological co-morbidity in children with specific learning disorders. Journal of family medicine and primary care, 4(1), 21. Sainfort, F., Becker, M., & Diamond, R. (1996). Judgments of quality of life of individuals with severe mental disorders: patient self-report versus provider perspectives. American Journal of Psychiatry, 153(4), 497-502. Sanson, A., Prior, M., & Smart, D. (1996). Reading disabilities with and without behaviour problems at 7–8 years: Prediction from longitudinal data from infancy to 6 years. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 37(5), 529-541. Sawyer, M. G., Whaites, L., Rey, J. M., Hazell, P. L., Graetz, B. W., & Baghurst, P. (2002). Health-related quality of life of children and adolescents with mental disorders. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 41(5), 530-537. Schlaggar, B. L., & McCandliss, B. D. (2007). Development of neural systems for reading. Annu. Rev. Neurosci., 30, 475-503. Scott, R. B., Stoodley, C. J., Anslow, P., Paul, C., Stein, J. F., Sugden, E. M., & Mitchell, C. D. (2001). Lateralized cognitive deficits in children following cerebellar lesions. Developmental Medicine & Child Neurology, 43(10), 685-691. Serniclaes W, Sprenger-Charolles L, Carre R, Demonet JF. Perceptual discrimination of speech sounds in developmental dyslexia. J Speech Lang Hear Res 2001;44: 384-99 Sexton, C. C., Gelhorn, H., Bell, J., & Classi, P. (2011). The co-occurrence of reading disorder and ADHD: Epidemiology, treatment, psychosocial impact, and economic burden. Journal of learning disabilities. Shalev, R. S., Auerbach, J., Manor, O., & Gross-Tsur, V. (2000). Developmental dyscalculia: prevalence and prognosis. European child & adolescent psychiatry, 9(2), S58-S64. 115 Shanahan, M. A., Pennington, B. F., Yerys, B. E., Scott, A., Boada, R., Willcutt, E. G., ... & DeFries, J. C. (2006). Processing speed deficits in attention deficit/hyperactivity disorder and reading disability. Journal of abnormal child psychology, 34(5), 584-601. Shapleske J, Rossell SL, Woodruff PW, David AS. The planum temporale: a systematic quantitative review of its structural functional and clinical significance. Brain Res Brain Res Rev 1999;29: 26-49 Share, D. L., & Silva, P. A. (2003). Gender bias in IQ-discrepancy and post-discrepancy definitions of reading disability. Journal of Learning Disabilities,36(1), 4-14. Shaywitz, B. A., Fletcher, J. M., Holahan, J. M., Shneider, A. E., Marchione, K. E., Stuebing, K. K., ... & Shaywitz, S. E. (1995). Interrelationships between reading disability and attention-deficit/hyperactivity disorder. Child Neuropsychology, 1(3), 170186. Shaywitz, B. A., Shaywitz, S. E., Pugh, K. R., Mencl, W. E., Fulbright, R. K., Skudlarski, P., ... & Gore, J. C. (2002). Disruption of posterior brain systems for reading in children with developmental dyslexia. Biological psychiatry, 52(2), 101-110. Shaywitz, S. E., & Shaywitz, B. A. (2005). Dyslexia (specific reading disability). Biological psychiatry, 57(11), 1301-1309. Shaywitz, S. E., & Shaywitz, B. A. (2008). Paying attention to reading: the neurobiology of reading and dyslexia. Development and psychopathology,20(04), 1329-1349. Shaywitz, S. E., Shaywitz, B. A., Pugh, K. R., Fulbright, R. K., Constable, R. T., Mencl, W. E., ... & Gore, J. C. (1998). Functional disruption in the organization of the brain for reading in dyslexia. Proceedings of the National Academy of Sciences, 95(5), 2636-2641. Shenoy, J., & Kapur, M. (1996). Prevalence of scholastic backwardness among five to eight year old children. Indian journal of psychiatry, 38(4), 201. Smart, D., Sanson, A., & Prior, M. (1996). Connections between reading disability and behavior problems: Testing temporal and causal hypotheses. Journal of Abnormal Child Psychology, 24(3), 363-383. 116 Smith, S. D., Kimberling, W. J., Pennington, B. F., & Lubs, H. A. (1983). Specific reading disability: identification of an inherited form through linkage analysis. Science, 219(4590), 1345-1347. Somer O. (1988). Çocuklar için gelişimsel Bender Gestalt görsel-Motor algılama testi üzerine bir çalışma (İzmir şehir örneklerinde norm, geçerlik ve güvenirlik çalışması), Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi, Ege Universitesi, İzmir. Spitzer, R. L., Kroenke, K., Linzer, M., Hahn, S. R., Williams, J. B., Verloin deGruy, F., ... & Davies, M. (1995). Health-related quality of life in primary care patients with mental disorders: results from the PRIME-MD 1000 Study. Jama,274(19), 1511-1517. Spreen, O. (1989). The relationship between learning disability, emotional disorders, and neuropsychology; some results and observations. Journal of Clinical and Experimental Neuropsychology, 11(1), 117-140. Srinath, S., Girimaji, S. C., Gururaj, G., Seshadri, S., Subbakrishna, D. K., Bhola, P., & Kumar, N. (2005). Epidemiological study of child & adolescent psychiatric disorders in urban & rural areas of Bangalore, India. Indian Journal of Medical Research, 122(1), 67. Stanger, C., & Lewis, M. (1993). Agreement among parents, teachers, and children on internalizing and externalizing behavior problems. Journal of Clinical Child Psychology, 22(1), 107-116. Staquet MJ, Hays RD, Fayers PM (eds): Quality of Life Assessment in Clinical Trials: Methods and Practice. New York, Oxford University Press, 1998 Stein, J. (2001). The magnocellular theory of developmental dyslexia. Dyslexia,7(1), 1236. Stein, J. F., Riddell, P. M., & Fowler, S. (1988). Disordered vergence control in dyslexic children. British Journal of Ophthalmology, 72(3), 162-166. Stein, J., & Walsh, V. (1997). To see but not to read; the magnocellular theory of dyslexia. Trends in neurosciences, 20(4), 147-152. 117 Stoodley, C. J., Talcott, J. B., Carter, E. L., Witton, C., & Stein, J. F. (2000). Selective deficits of vibrotactile sensitivity in dyslexic readers. Neuroscience letters, 295(1), 13-16. Sürücü Ö. & Gündoğdu B. Öğrenme Bozuklukları içinde. Çocuk, Ç. F., & Kitabı, E. P. T. (2008). Ankara. Hekimler Yayın Birliği. Swanson, H. L., & Sachse-Lee, C. (2001). A Subgroup Analysis of Working Memory in Children with Reading Disabilities Domain-General or Domain-Specific Deficiency?. Journal of learning disabilities, 34(3), 249-263. Terras, M. M., Thompson, L. C., & Minnis, H. (2009). Dyslexia and psycho‐social functioning: an exploratory study of the role of self‐esteem and understanding. Dyslexia, 15(4), 304-327. Thapar, A., Collishaw, S., Pine, D. S., & Thapar, A. K. (2012). Depression in adolescence. The Lancet, 379(9820), 1056-1067. Trzesniewski, K. H., Moffitt, T. E., Caspi, A., Taylor, A., & Maughan, B. (2006). Revisiting the association between reading achievement and antisocial behavior: New evidence of an environmental explanation from a twin study. Child Development, 77(1), 72-88. Turgut, S. (2008). Özgül Öğrenme Güçlüğü’nde nöropsikolojik profil. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Üneri ÖŞ (2005) Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeğinin 2-7 yaşlarındaki Türk çocuklarında geçerlik ve güvenirliği. Yayınlanmamış uzmanlık tezi. Kocaeli Üniv. Tıp Fak. Çocuk Psikiyatrisi AD, Kocaeli Üneri, Ö. Ş., Turgut, S., Öner, P., Bodur, Ş., & Rezaki, B. (2010). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Olan 8-12 Yaş Grubu Çocuklarda Yaşam Kalitesi Değerlendirmesi. Van Ameringen, M., Mancini, C., & Farvolden, P. (2003). The impact of anxiety disorders on educational achievement. Journal of anxiety disorders, 17(5), 561-571. 118 Varni, J. W., Seid, M., & Rode, C. A. (1999). The PedsQL™: measurement model for the pediatric quality of life inventory. Medical care, 37(2), 126-139. Varni, J. W.,Burwinkle, T. M., Jacobs, J. R., Gottschalk, M., Kaufman, F., &Jones, K. L. (2003). ThePedsQL™ thepediatricquality in type of life 1 andtype 2 diabetesreliabilityandvalidity of inventory™ genericcorescalesandtype 1 diabetesmodule. Diabetescare, 26(3), 631-637. Varni, J. W.,Seid, M., &Kurtin, P. S. (2001). PedsQL™ 4.0: Reliabilityandvalidity of thePediatricQuality of Life Inventory™ Version 4.0 GenericCoreScales in healthyandpatientpopulations. Medicalcare, 39(8), 800-812. Vaughn, S., Elbaum, B. E., Schumm, J. S., & Hughes, M. T. (1998). Social outcomes for students with and without learning disabilities in inclusive classrooms. Journal of Learning Disabilities, 31(5), 428-436. Vogler, G. P., DeFries, J. C., & Decker, S. N. (1985). Family history as an indicator of risk for reading disability. Journal of Learning Disabilities, 18(7), 419-421. Wagner, R. K., & Torgesen, J. K. (1987). The nature of phonological processing and its causal role in the acquisition of reading skills. Psychological bulletin, 101(2), 192. Wallander, J. L., Schmitt, M., & Koot, H. M. (2001). Quality of life measurement in children and adolescents: issues, instruments, and applications. Journal of clinical psychology, 57(4), 571-585. Wiener, J., & Schneider, B. H. (2002). A multisource exploration of the friendship patterns of children with and without learning disabilities. Journal of abnormal child psychology, 30(2), 127-141. Willcutt, E. G., & Pennington, B. F. (2000a). Comorbidity of reading disability and attention-deficit/hyperactivity disorder differences by gender and subtype. Journal of learning disabilities, 33(2), 179-191. 119 Willcutt, E. G., & Pennington, B. F. (2000b). Psychiatric comorbidity in children and adolescents with reading disability. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 41(08), 1039-1048. Willcutt, E. G., Betjemann, R. S., Wadsworth, S. J., Samuelsson, S., Corley, R., DeFries, J. C., ... & Olson, R. K. (2007b). Preschool twin study of the relation between attentiondeficit/hyperactivity disorder and prereading skills. Reading and Writing, 20(1-2), 103125. Willcutt, E. G., DeFries, J. C., Pennington, B. F., Olson, R. K., Smith, S. D., & Cardon, L. R. (2003). Genetic etiology of comorbid reading difficulties and ADHD. Behavioral genetics in a postgenomic era, 227-246. Willcutt, E. G., Pennington, B. F., & DeFries, J. C. (2000). Etiology of inattention and hyperactivity/impulsivity in a community sample of twins with learning difficulties. Journal of Abnormal Child Psychology, 28(2), 149-159. Willcutt, E. G., Pennington, B. F., Olson, R. K., Chhabildas, N., & Hulslander, J. (2005a). Neuropsychological analyses of comorbidity between reading disability and attention deficit hyperactivity disorder: In search of the common deficit. Developmental neuropsychology, 27(1), 35-78. Willcutt, E. G., Pennington, B. F., Boada, R., Ogline, J. S., Tunick, R. A., Chhabildas, N. A., & Olson, R. K. (2001). A comparison of the cognitive deficits in reading disability and attention-deficit/hyperactivity disorder. Journal of abnormal psychology, 110(1), 157. Wilmshurst, L. (2005). Essentials of child psychopathology. John Wiley & Sons. Wimmer, H., Schurz, M., Sturm, D., Richlan, F., Klackl, J., Kronbichler, M., & Ladurner, G. (2010). A dual-route perspective on poor reading in a regular orthography: an fMRI study. Cortex, 46(10), 1284-1298. Wittchen, H. U., Essau, C. A., Von Zerssen, D., Krieg, J. C., & Zaudig, M. (1992). Lifetime and six-month prevalence of mental disorders in the Munich Follow-Up Study. European archives of psychiatry and clinical neuroscience,241(4), 247-258. 120 Yıldırım, F.,& İlhan, İ. Ö. (2010). Genel öz yeterlilik ölçeği türkçe formunun geçerlilik ve güvenilirlik çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi, 21(4), 301-308. Yılmaz, B. (2012). Okumanın Nörobiyolojisi. Türk Kütüphaneciliği, 26(1), 142-147. Youngstrom, E., Loeber, R., & Stouthamer-Loeber, M. (2000). Patterns and correlates of agreement between parent, teacher, and male adolescent ratings of externalizing and internalizing problems. Journal of consulting and clinical psychology, 68(6), 1038. Yung, A. W., Park, Y. D., Cohen, M. J., & Garrison, T. N. (2000). Cognitive and behavioral problems in children with centrotemporal spikes. Pediatric neurology, 23(5), 391-395. Zakopoulou, V., Mavreas, V., Christodoulides, P., Lavidas, A., Fili, E., Georgiou, G., ... & Vergou, M. (2014). Specific learning difficulties: A retrospective study of their co morbidity and continuity as early indicators of mental disorders. Research in developmental disabilities, 35(12), 3496-3507. 121 9. EKLER EK-1 SOSYODEMOGRAFİK VERİ FORMU Çocuğun adı, soyadı: Formu dolduran kişinin çocuğa yakınlığı: Adres/Telefon: Çocuğun doğum tarihi: Doğum yeri: Cinsiyeti: Ortalama aylık gelir: Evde yaşayan kişi sayısı: Evde kaç oda var: Çocuk odası var mı: Çocuk odayı kiminle paylaşıyor: Kardeş sayısı: Kaçıncı çocuk: Ailenin bütünlüğü: -beraber Devam ettiği okul: -devlet -boşanmış -özel Okul öncesi eğitim aldı mı: -kreş -diğer -anaokulu Kaç yaşında okula başladı: Bir sorun yaşadı mı: -evet -diğer -anasınıfı -hepsi Ne kadar devam etti: -hayır İlkokula başlama yaşı: 122 -hiçbiri Okulda sınıf kaybı var mı: -hayır Öğretmen/okul değişikliği: -hayır ……sınıfta………..yıl -evet -evet Okuma/yazma öğrenmede gecikme oldu mu: Özel eğitim alıyor mu: -hayır Evet ise, -evet süresi: kaç saat/ay: Öğrenme/uyum/gelişim gibi konularda daha önce bir uzmana başvurdunuz mu: Evet ise, İlk başvuru yaşı: İlk başvuru nedenleri: Tanı: Tedavi: Anne ve baba arasında akrabalık: var yok Annenin yaşı: Annenin eğitim seviyesi: Annenin mesleği: Babanın yaşı: Babanın eğitim seviyesi: Babanın mesleği: El tercihi: sağ sol her ikisi İşitme bozukluğu var mı: -hayır -evet Görme bozukluğu var mı: -hayır -evet Nörolojik semptom var mı: -hayır -evet Kronik hastalığı var mı: -hayır -evet Geçirdiği hastalık, ameliyat var mı: -hayır -evet 123 Annenin gebelik yaşı: Hamilelik süresince sorun yaşandı mı: -hayır -stres -düşük tehditi Doğum zamanı: -hastalık -alkol/sigara/ilaç kullanımı -erken -zamanında -geç Doğum kilosu: Doğum şekli: -normal -sezeryan Doğum sonrası: -sorun yok -enfeksiyon Anne sütü aldı mı: -hayır -mor doğum -küvözde kalma -vakum/forseps -sarılık -travma(başını çarpma, düşme) -havale -diğer -evet …………ay Yardımsız yürüme zamanı: İlk hece zamanı: iki kelimeli cümle zamanı: Cümle kurarak tam konuşma zamanı: Konuşma sorunu: -hayır -evet 124 -ikiz gebelik EK-2 ÇOCUKLAR İÇİN YAŞAM KALİTESİ ÖLÇEĞİ ÇOCUK FORMU (8-12 YAŞ) Ad Soyad: Tarih: ÇOCUKLAR İÇİN YAŞAM KALİTESİ ÖLÇEĞİ Çocuk Değerlendirme Formu (8-12 yaş) Bir sonraki sayfada senin için sorun olabilecek durumların listesi bulunmaktadır. Lütfen son bir aylık süre içinde her birinin senin için ne kadar sorun oluşturduğunu daire içine alarak belirt. Eğer senin için hiçbir zaman sorun değilse 0 Eğer senin için nadiren sorun oluyorsa 1 Eğer senin için bazen sorun oluyorsa 2 Eğer senin için sıklıkla sorun oluyorsa 3 Eğer senin için hemen her zaman sorun oluyorsa 4 Burada yanlış ya da doğru cevaplar yoktur. Eğer herhangi bir soruyu anlayamazsan lütfen yardım iste. 125 Son bir ay içinde aşağıdakiler senin için ne kadar sorun yarattı? Hiçbir Nadiren Bazen zaman Sağlığım ve aktivitelerim ile ilgili sorunlar Sıklıkla Hemen her zaman 1. Bir bloktan fazla yürümek bana zor gelir 0 1 2 3 4 2. Koşmak bana zor gelir 0 1 2 3 4 3. Spor ya da egzersiz yapmak bana zor gelir 0 1 2 3 4 4. Ağır bir şey kaldırmak bana zor gelir 0 1 2 3 4 5. Kendi başıma duş ya da banyo yapmak bana zor gelir 0 1 2 3 4 6. Evdeki günlük işleri yapmak bana zor gelir 0 1 2 3 4 7. Bir yerim acır ya da ağrır 0 1 2 3 4 8. Enerjim azdır 0 1 2 3 4 Sıklıkla Hemen her zaman Hiçbir Nadiren Bazen zaman Duygularımla ilgili sorunlar 1. Korkmuş ya da ürkmüş hissederim 0 1 2 3 4 2. Hüzünlü ya da üzgün hissederim 0 1 2 3 4 3. Öfkeli hissederim 0 1 2 3 4 4. Uyumakta zorluk çekerim 0 1 2 3 4 5. Bana ne olacağı konusunda endişelenirim 0 1 2 3 4 Sıklıkla Hemen her zaman Hiçbir Nadiren Bazen zaman Başkaları ile ilgili sorunlar 1. Yaşıtlarımla geçinmekte sorun yaşarım 0 1 2 3 4 2. Yaşıtlarım benimle arkadaş olmak istemezler 0 1 2 3 4 3. Yaşıtlarım benimle alay eder 0 1 2 3 4 4. Yaşıtlarımın yapabildikleri şeyleri yapamam 0 1 2 3 4 5. Yaşıtlarımla oyun oynarken geri kalırım 0 1 2 3 4 Sıklıkla Hemen her zaman Hiçbir Nadiren Bazen zaman Okul ile ilgili sorunlar 1. Sınıfta dikkatimi toplamakta zorlanırım 0 1 2 3 4 2. Bazı şeyleri unuturum 0 1 2 3 4 3. Derslerimden geri kalmamak için zorluk çekerim 0 1 2 3 4 4. Kendimi iyi hissetmediğim için okula gidemediğim olur 0 1 2 3 4 5. Doktora ya da hastaneye gittiğim için okula gidemediğim olur 0 1 2 3 4 126 ÇOCUKLAR İÇİN YAŞAM KALİTESİ ÖLÇEĞİ EBEVEYN FORMU (8-12 YAŞ) Çocuğunuzun adı Soyadı: Tarih: ÇOCUKLAR İÇİN YAŞAM KALİTESİ ÖLÇEĞİ Çocuk Değerlendirme Formu ( Anne-Baba ) (8-12 yaş) Bir sonraki sayfada çocuğunuz için sorun olabilecek durumların listesi bulunmaktadır. Lütfen son bir aylık süre içinde her birinin çocuğunuz için ne kadar sorun oluşturduğunu daire içine alarak belirtiniz. Eğer çocuğunuz için hiçbir zaman sorun değilse 0 Eğer çocuğunuz için nadiren sorun oluyorsa 1 Eğer çocuğunuz için bazen sorun oluyorsa 2 Eğer çocuğunuz için sıklıkla sorun oluyorsa 3 Eğer çocuğunuz için hemen her zaman sorun oluyorsa 4 Burada yanlış ya da doğru cevaplar yoktur. Eğer herhangi bir soruyu anlayamazsanız lütfen yardım isteyiniz. 127 Son bir ay içinde aşağıdakiler çocuğunuz için ne kadar sorun yarattı? Hiçbir zaman Nadiren Bazen Sıklıkla Hemen her zaman 1. Bir bloktan fazla yürümek 0 1 2 3 4 2. Koşmak 0 1 2 3 4 3. Spor ya da egzersiz yapmak 0 1 2 3 4 4. Ağır bir şey kaldırmak 0 1 2 3 4 5. Kendi başına duş ya da banyo yapmak 0 1 2 3 4 6. Evdeki günlük işleri yapmak 0 1 2 3 4 7. Acısının ya da ağrısının olması 0 1 2 3 4 8. Düşük enerji düzeyi 0 1 2 3 4 Hiçbir zaman Nadiren Bazen Sıklıkla Hemen her zaman 1. Korkmuş ya da ürkmüş hissetmek 0 1 2 3 4 2. Hüzünlü ya da üzgün hissetmek 0 1 2 3 4 3. Öfkeli hissetmek 0 1 2 3 4 4. Uyku ile ilgili zorluklar 0 1 2 3 4 5. Kendisine ne olacağı konusunda endişe duymak 0 1 2 3 4 Hiçbir zaman Nadiren Bazen Sıklıkla Hemen her zaman 1. Yaşıtları ile geçimi 0 1 2 3 4 2. Yaşıtlarının onunla arkadaş olmak istememesi 0 1 2 3 4 3. Yaşıtları tarafından alay edilmesi 0 1 2 3 4 4. Yaşıtlarının yapabildiği şeyleri yapamaması 0 1 2 3 4 5. Yaşıtları ile oyun oynarken geri kalması 0 1 2 3 4 Hiçbir zaman Nadiren Bazen Sıklıkla Hemen her zaman 1. Sınıfta dikkatini toplayamaması 0 1 2 3 4 2. Bazı şeyleri unutması 0 1 2 3 4 3. Derslerinden geri kalması 0 1 2 3 4 4. Kendini iyi hissetmediği için okula gidememesi 0 1 2 3 4 5. Doktora ya da hastaneye gittiği için okula gidememesi 0 1 2 3 4 Fiziksel işlevsellik ile ilgili sorunlar Duygusal işlevsellik ile ilgili sorunlar Sosyal işlevsellik ile ilgili sorunlar Okul ile ilgili sorunlar 128 EK-3 COOPERSMITH ÖZSAYGI ENVANTERİ (CSEI) Aşağıda her insanın zaman zaman hissedebileceği bir takım durumlar maddeler halinde sıralanmıştır. Bu maddelerde belirtilen ifadeler, eğer sizin genellikle hissettiklerinizi tanımlıyor ve çoğunlukla size uygun geliyorsa ilgili sorunun karşısındaki “Evet” sütununa bir (X) işareti koyunuz. Bu ifadeler eğer genellikle sizin hissettiklerinizi tanınılamıyor ve çoğunlukla size uygun gelmiyorsa bu durumda da “Hayır” sütununa bir (X) işareti koyunuz. Envanterde yer alan soruların doğru ya da yanlış cevapları yoktur. Bu nedenle yanıtlarınızı verirken mantığınızdan çok duygularınıza kulak vermeyi unutmayınız. Kararsız kaldığınız durumlarda bile sadece bir seçeneği işaretleyiniz. Herhangi bir maddeye ilişkin her iki seçeneği de işaretlediğinizde ya da her iki seçeneği de boş bıraktığımızda bu soru maddesine ilişkin yanıtınızın geçersiz sayılacağını unutmayınız. Evet Hayır ( ) ( ) 1- Başıma gelenlerden genellikle rahatsız olmam. ( ) ( ) 2- Sınıfın huzurunda konuşma yapmak bana çok güç gelir. ( ) ( ) 3- Eğer gücüm yetse kendimle ilgili değiştirmek istediğim pek çok özelliğini var. ( ) ( ) 4- Herhangi bir konuda fazla zorlanmadan karar verebilirim. ( ) ( ) 5- İnsanlar benimle birlikteyken hoş ve eğlenceli vakit geçirirler. ( ) ( ) 6- Evdeyken kolayca canım sıkılır keyfim kaçar. ( ) ( ) 7- Yeni şeylere alışmam uzun zaman alır. ( ) ( ) 8- Yaşıtlarım tarafından seviliyorum, ( ) ( ) 9- Anne-babam genellikle duygularımı dikkate alır. ( ) ( ) 10- Genellikle pek direnmeden. kolayca pes ederim. ( ) ( ) 11- Anne benden beklentisi çok fazla (aşırı derecede). ( ) ( ) 12. Olmak istediğim gibi davranmakta yani kendim olmakla oldukçazorlanıyorum. ( ) ( ) 13- Hayatımdaki her şey karmakarışık ( ) ( ) 14- Arkadaşlarım genellikle fikirlerimi izlerler. ( ) ( ) 15- Kendimi değersiz görüyorum. ( ) ( ) 16- Pek çok kere evden kaçmayı (başımı alıp gitmeyi) düşündüğüm olmuştur. ( ) ( ) 17- Okuldayken sıkça canımın sıkıldığını hissederim ( ) ( ) 18-Çoğu insan kadar güzel görünüşlü biri değilim. ( ) ( ) 19- Söyleyecek bir şeyim olduğunda onu genellikle çekinmeden söylerim. ( ) ( ) 20- Anne-babam beni anlıyor ( ) ( ) 21- Çoğu insan kadar sevilmiyorum. ( ) ( ) 22. Anne-babamın çoğu zaman beni sanki zorladıklarını hissediyorum. ( ) ( ) 23- Okuldayken çoğu zaman cesaretim kırılıyor. ( ) ( ) 24. Sık sık keşke başka birisi olsam diye arzuluyorum. ( ) ( ) 25-Bana güvenilmez kendimi güvenilir biri olarak görmüyorum. 129 EK-4 DİSLEKSİ TANI BATARYASI OKUL ÖNCESİ TANI ÖLÇÜTLERİ 1. 2. 3. 4. 5. DİL Dil gelişiminde gecikme Sözcük bulmada güçlük Temel sözcükleri karıştırmak Sözcük telafuzunda güçlük Sözcük isimlendirmede güçlük MOTOR BECERİLER Düğme iliklemede zorluk Çatal kaşık tutmada zorluk Ayakkabı bağlamakta zorluk Makas kullanmada zorluk DİKKAT VE HAREKETLİLİK Dikkat ve konsantrasyon güçlüğü Aşırı hareketlilik Bir işi sürdürmekte güçlük Koordinasyon güçlüğü (bisiklete binmek, ip atlamak) ALGISAL ALAN Sözel yönerge karıştırma Yön karıştırma (kitabı ters tutma, ayakkabıyı ters giyme) DİĞER ALANLAR Renk, sayı, önce-sonra, ön-arka öğrenmede güçlük El tercihinde gecikme OKUL DÖNEMİ TANI ÖLÇÜTLERİ 1. ZEKA (WISC-R SKORLARI) 2. OKUL BAŞARISI Yaşıtlarına ve zekasına oranla normalin altı/ normal/ normalin üstü 3. OKUMA Harf karıştırma ( b-d, b-p, m-n, b-m, 6-9) Heceleri / sözcüğü ters çevirme Harf atlama / ekleme Sözcük atlama / ekleme Sözcük uydurma Satır atlama Okuduğu yeri kaybetme Okuduğunu anlatmakta zorluk Dakikada okuduğu kelime sayısı Dakikada yanlış okuduğu kelime sayısı Dakikada doğru okuduğu kelime sayısı 130 4. YAZMA El yazısı okunaklı / okunaksız Yavaş yazma Harf / sayı karıştırma ( b-d, b-p, m-n, z-s, d-t, f-v, b-m, ğ-g-y, l-r-n, 6-9, 2-5) Yazarken heceyi ters çevirme Yazarken kelimeyi ters çevirme Gördüğünü yazarken zorlanma Söyleneni yazarken zorlanma Kelimeler arası boşluk bırakmama Kelimeyi bölerek yazma Defter düzensizliği Yazı ve çizimlerinde bozukluk Kalemi uygun kullanamama Gecikmiş dominans İmla ve noktalama hataları ( küçük- büyük harf, noktalama, hece bölme vs.) 5. ARİTMETİK Sayı kavramını anlamakta güçlük (5 mi büyük 1 mi, 6 mı daha az 3 mü) Aritmetik sembol karıştırma Sayıları karıştırma (6-9, 4-7, 2-5 vs.) Geometrik şekilleri çizmekte zorluk Geometrik şekilleri isimlendirmekte zorluk İşleme soldan başlama Toplama işleminde elde unutma Çıkarma işleminde deste bozmak yerine alttakinden üsttekini çıkarma Çarpım tablosunu öğrenmede zorluk Problem çözme becerisinde zorluk NOKTA SAYIMI: (Şekilde kaç tane sayı var? Eşleştirilen sayı nokta sayısını ifade ediyor mu?) SAYILARI KIYASLAMA: 6. SIRAYA KOYMA BECERİSİ Günlerin sırasını karıştırma Ayların sırasını karıştırma Mevsimlerin sırasını karıştırma Alfabenin harflerinin sırasını karıştırma Okuduğu / dinlediği öykünün başını / sonunu karıştırma 7. ALGI SORUNLARI Yön bulmakta zorluk Dans, ip atlama gibi aktivitelerde zorluk Görsel algı bozukluğu İşitsel algı bozukluğu 131 8. DİKKAT HAREKET SORUNLARI Kısa süreli dikkat Dikkatin kolay dağılması Konsantrayon güçlüğü Aşırı hareketlilik Yerinde duramama Hızlı ve çok konuşma 9. SOSYAL SORUNLAR Arkadaş ilişkilerinde zorluk Eleştiriye aşırı tepki Jest ve mimik yorumlamakta zorluk Uyum güçlüğü Sekonder davranış sorunları 10. ÇALIŞMA ALIŞKANLIĞI Ödevlerini eksik alma Ev ödevlerinde yavaşlılık ve verimsizlik Ders çalışırken sık ara verme Derslere karşı ilgisizlik Ödev yaparken yardıma ihtiyaç duyma GESELL GELİŞİM FİGÜRLERİ TESTİ BENDER GESTALT TESTİ Bütünleştirme Döndürme Birleştirme Duramama Şeklin bozulması SAAT ÇİZME TESTİ Yuvarlağı çizebilme 12 rakamı da yazma 12 rakamı doğru yerleştirme 132 Saati doğru gösterme SAĞ SOL DOMİNANS (HEAD) TESTİ Kendi bedeninde: Karşısındakinde: Çapraz sağ sol: HARRİS LATERALLEŞME TESTİ El: Ayak: Göz: 133 EK-5 BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU 1. Katılmayı kabul ettiğiniz halde katılacağınız ‘Özgül Öğrenme Bozukluğu Olan Çocuklarda Psikiyatrik Eş tanıların ve Yaşam Kalitesinin İncelenmesi’ adlı çalışma bir araştırmadır. 2. Özgül Öğrenme Bozukluğu olan ve olmayan çocuklardaki psikiyatrik eş tanıların sıklığı ve bunların çocuğun yaşam kalitesini üzerindeki etkisinin araştırılması çalışmanın amacıdır. 3. Araştırmaya yönelik klinik ve demografik bilgileriniz kaydedilecek, test ve ölçekler uygulanacak, elde edilen veriler uygun koşullarda kimliğiniz gizli kalmak üzere saklanacaktır. 4. Gönüllü olarak sizin araştırma üzerinde herhangi bir sorumluluğunuz bulunmamaktadır. 5. Araştırmaya katılmayı kabul etmeniz durumunda; yapılacak test, ölçek ve klinik görüşmelerin getirebileceği herhangi bir riski bulunmamaktadır. Size ait bilgiler kesinlikle gizli kalacaktır. Ayrıca, sizde psikiyatrik tanı saptadığımızda, bulgularımızı istediğiniz takdirde size bildireceğiz. 6. Bu çalışma hastalığın tanınmasını, daha iyi anlaşılabilmesini, alternatif tanı ve tedavi yöntemlerini belirlemek için oldukça önemlidir. 7. Gönüllü olarak sizin araştırma üzerinde herhangi bir sorumluluğunuz bulunmamaktadır. Araştırma boyunca sizden herhangi bir maddi katkı talebi olmayacaktır. Sizin için herhangi bir rahatsızlık veya risk oluşturmayacak bu çalışma, hastalığın daha iyi anlaşılmasında, çocukların yaşam kalitesini ve sosyal ilişkilerini ne derece bozduğunu ya da bozmadığını saptamada oldukça önemlidir. 8. Araştırma için yapılacak harcamalarla ilgili herhangi bir parasal sorumluluğunuz yoktur, ayrıca size de maddi katkı sağlamayacaktır. Araştırmada tarafınıza, ulaşım veya yemek gibi masraflar için de bir ödeme yapılmayacaktır. Çalışmada gönüllü katılım esas alınmıştır. 9. Araştırmada yer almak tamamen sizin isteğinize bağlı olup, araştırmada yer almayı da reddedebilirsiniz. Reddetmeniz halinde yararınıza engel ya da cezai bir durum ortaya çıkmayacaktır. Size uygulanan tedavide de herhangi bir değişiklik olmayacaktır. 10. İzleyiciler, yoklama yapan kişiler, Etik Kurullar, Bakanlık ve diğer ilgili resmi makamlar sizin gönüllü olur formunu imzalamanız ile orijinal tıbbi kayıtlara doğrudan erişebilecek, ancak bu bilgiler gizli tutulacaktır. 11. Bütün durumlarda gizlilik ilkesine bağlı kalınacaktır. Araştırma sonuçlarının yayınlanması halinde dahi kimlik bilgileri gizli kalacaktır. Ayrıca, kimliğinizi ortaya koyacak kayıtlar da gizli tutulacaktır. 12. Araştırma esnasında sizi ilgilendirecek bir bilgi söz konusu olduğunda, siz veya yasal temsilciniz zamanında bilgilendirilecektir. 13. Araştırma hakkında veya araştırmayla ilgili herhangi bir olay hakkında veya ek bilgi almak için; 0212 414 30 00 - 22967 numaralı telefondan veya naringozde@gmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz. 14. Araştırmanın yürütülmesi sırasında herhangi bir sebep göstermeden araştırmadan çekilebilirsiniz. Ancak, zor durumda bırakmamak için araştırmadan çekildiğinizi önceden bildirmeniz uygun olmaktadır. 15. Araştırmanın yaklaşık 7 ay kadar süreceği planlanmaktadır. 16. Yapılacak olan bu araştırmada tahmini gönüllü sayısının 50 olması beklenmektedir. 134 17. ‘Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formundaki tüm açıklamaları okudum. Bana yukarıda konusu ve amacı belirtilen araştırma ile ilgili yazılı ve sözlü açıklama aşağıda belirtilen araştırmacı tarafından yapıldı. Araştırmaya gönüllü olarak katıldığımı, istediğim zaman gerekçeli veya gerekçesiz olarak araştırmadan ayrılabileceğimi biliyorum.’ 18. ‘Söz konusu araştırmaya, hiç bir baskı ve zorlama olmaksızın kendi rızamla katılmayı kabul ediyorum.’ 135