GENİŞ AÇI Bilgi kapitali / Entellektüel Kapital / Etik-Ahlak Farkı / Viral Reklam / Bu Köşe Yazısının Türü lamında okumakta olduğum Açık Öğretim’de derslerimden birindeki bir sorunun doğru yanıtına bakalım: “Bilgiyi taşıyan insan üretim olanaklarını ellerinde tutanlar tarafından kiralanıp işe koşulursa, o zaman “bilgi kullanılarak yapılan üretim” yoluyla bilginin güç olması gerçekleşir. Yoksa işsiz olarak evde TV seyreder veya kahvede tavla atar.” Op Dr. Hilmi OR 17. yüzyıl: “Kargaşadan Düzene…” Thomas Hobbes 17. yüzyıl İngiliz İç Savaşı’nı yaşamış olan filozof Hobbes, düzensizliğe-belki de yaşamış oldukları nedeni ile- karşıdır. Siyaset kuramını kargaşadan düzene nasıl geçileceği üzerine kurmuştur. Doğa halini “insanın arzu ve isteklerinin hakim olduğu” bir yaşam olarak belirler. Öznellik devam eder. Öznellik ve savaş dönemini yaşamış olmak, Hobbes’in insanlar hakkındaki düşüncesini de belirlemiştir: “İnsan insanın kurdudur.” Önce Latince olarak duyduğum için nedense bana tıp dünyasından çıkmış bir söz gibi gelmişti. Ancak bu söz görüldüğü gibi felsefe kaynaklı… Ve sanki, bugün de geçerli… Yoksa, çok farklı bağlamlarda duymaya devam etmezdik. Nisan 2015 Hobbes bugünkü toplumların temelinde toplumsal sözleşmenin ilk adımlarını ve devletin nasıl kurulduğunu (ve olması gerektiğini) öncelikle Leviathan adındaki kitabında betimler. İnsan doğal olarak bir devlet içinde değildir. Ancak insanın toplumsal olarak, doğa içindeki gibi yaşaması olası değildir. Bu nedenle bazı haklarını ve yaklaşımlarını devlet sistemine devir veya terk ederek, karşılığında devletin korumasını ve toplum için sağladığı diğer hakları alır. Bu konudaki daha ileri düşünceler için, Leviathan’ı okumanızı ve kendi düşüncelerinizi oluşturmanızı öneririm. Bu konu da bir bilgi birikimidir. Ve “Bilgi güçtür.” “Bilgi kapitalinden…” “Bilgi güçtür.” Evet, bu “ideal” ile büyüdük. Bu nedenle de “bilgiye aç olarak” yaşadık. Halen de bilgi açlığımız doyurulmuş değil. Dijital teknoloji ile bilginin yaklaşık dokuz ayda iki katına çıktığı bir dünyada öğrenilecek hep daha fazla yeni bilginin olması sadece tesadüf değil, elbette. Ben uzun yıllardır, uygulanamayan ve uygulamaya sokulamayan teorik bilginin, anlamlı olmadığını düşünüyordum. Haydi İkinci Üniversite bağActual Medicine Bu durumda serbest çalışma olanağı tanıya mesleklere teşekkür etmek gerekiyor. Halen hekim olarak muayenehanede serbest/bağımsız çalışma olanağı var. Yani bilgimizi göstermek, bunun aracılığı ile de güç ve yaşamımızı sağlamak üzere para kazanmak için “bizi çalıştıran sermaye sahiplerine muhtaç olmadan” para kazanabiliyoruz. Bu arada alışmış olduğumuz fen bilimleri dışında, sosyal bilimlere de merak salınca, yapılan araştırmalar bugünkü bazı durumların nedenini ortaya koyuyor. Görünen o ki, okumakta olduğum “Medya ve İletişim” Ön Lisansı’ndaki ders bilgileri de işaret ediyor ki, birtakım şeyleri elde etmek, örneğin bilginin uygulamaya/üretime dönüştüğünü, daha iyi bir deyişle yenilik içeren bir fikrin ticari bir ürüne dönüştüğünü (inovasyon) görmek için, maddi kapitali olan yatırımcılara ihtiyaç var. 49 GENİŞ AÇI Hemen maddi kapitalin nerede toplandığına da bir bakalım: Dünyadaki ürünlerin yarıdan fazlası ABD ve Japonya merkezli, uluslararası faaliyet gösteren 200 şirket tarafından üretilmektedir. Maddi kapitalden farklı olarak tanımlanmıştı bilgi kapitali. Başka soyut kapital biçimleri daha var mı? Entellektüel Kapital Prof. Michio Kaku yaptığı bir sunumda betimliyor bu kavramı... Neden böyle bir tanım? Prof. Kaku bir fizikçi. Ve dünyadaki bir çok teknik değişiklik, yenilik fizikçiler sayesinde tasarlanıyor, hesaplanıyor ve üretime sunuluyor. Bunu sağlayan en önemli etkenler ne? Bilgisayar. teknolojisindeki hızlı değişim ve gelişim ile nanoteknolojinin yaşamımızın hemen her dalında devreye girmiş olması. Daha önce “science fiction” yani, kurgu bilim olan konular, icatlar bugün “science” yani bilim haline geldi. Bilim kurgu aşamasında oluşan fikirlerin bir kısmı uygulamaya geçebildi. Hatta bilim kurguda düşünülmemiş konular bile bugün kısmen gerçek dünyanın bir parçası olarak bizimle beraber. Bugünün bilim dünyasında; bazıları tüm insanlar için henüz ulaşılabilir olmasa da- insan damarlarında dolaştırılan ve hastalıkların köken aldıkları direkt etki yapabilen mini kapsüllerden, kontakt lensler içinde taşınan görüntüleme 50 veya görüntü aktarma sistemlerine kadar bugün bir çok şey mümkün. İnsan genomunda –bireysel olarak- DNA’daki tüm bazların sırası belirlenebiliyor. Ülkemizde yapılıp yapılamadığını bilmiyorum. Ama ilk genomun baz sırasını çözümlemek 100.000.000 US $’a mal olmuşken, bugün isteyen birey 1.000-10.000 US$’a yaptırabiliyor. Tabii bu sıralamaların ne anlama geldiğini sadece kısmen anlayabiliyor bugünkü bilim. Ancak yakın bir zamanda bunlar da çözümlenecektir. Hemen burada kişisel verilerin gizliliğinin önemine değinelim. Genomlarımız o kadar önemli ki. Hekimler ve hastalıkların teşhis ve olası tedavisi dışında ulaşılabilir olmamasında yarar var. Henüz tüm genler çözülememiş olsa da, yeni genler hızla tanımlanıyor. Eğer bireysel genler bilinir ise; kötü niyetli kişiler için bireye özgü biyolojik silahlar, yani sadece belli bir bireye veya belli gen özelliklerine sahip bireylere etki edecek molekül, ilaç veya ışınımlar kullanılabilir. Bu gen özelliklerine sahip olmayan bireyler etkilenmeyeceği için, başka insanlar böyle bir etkiyi fark bile etmeyeceklerdir. Tekrar bilim yaşamımın olumlu yönlerine dönelim. Bilgisayar teknolojisi ve nanoteknoloji, artık bir çok şeyi robotların, makinelerin ve nanoteknolojili sistemlerin yapmasını sağlıyor. Bu durum genel olarak geleneksel işlerin azalmasına neden oluyor. İnsanlar işsiz mi kalcak? Belli bir yöne gelişilmediği sürece olabilecek bir şey bu durum. Prof. Kaku’ya göre işte bu noktada (bu sözlerle olmasa da) nanoteknoloji ve bilgisayara teknolojisi ile neler yapılabileceğini düşünen, hayal kuran, hayalini gerçekleştiren, robotların/makinelerin/sistemlerin ne üreteceğine karar veren bireylerin olması gerekiyor. Bu bireyler olmazsa teknoloji kendi başına işe yaramayacaktır. İşte bu bireylerin sahip olduğu birikimi ve yeniyi düşünme ve üretme kapasitesini, inovasyon için gerekli bilgi birikimini ve bu bilgiyi (re)kombine etme yetisini; “entellektüel kapital” olarak tanımlıyor. Günümüzde her şey -önceki yıllara, onyıllara, yüzyıllara göre-çok hızlı değişiyor. Entellektüel kapitali olan bireyler yaşamın içinde ya da en Actual Medicine azından ön planda olabilecek/kalabilecek gibi gözüküyorlar. Değişen teknolojiler ile birlikte değişen teknolojik ürünler ve medya ortamları, yeni ve farklı tanımların doğmasına neden oluyorlar. “Viral” reklam Hiç öyle reklam olur mu? Bir dönem yazmış olduğum “Her şey tanıma bağlı” konusunda bir örnek daha. Reklamlar tabii ki bir virüs değil. Reklam videoları (bir ürünü veya hizmeti tanıtan tanıtım videoları) hem üretici firma adına reklam şirketleri tarafından ya da bazen bireyler tarafından (reklam amaçlı olmadan) çekilebilir. Ancak bazı videolar aynı virüs hızıyla, “ağızdan ağıza”, “kulaktan kulağa”, e-mail’ den e-mail’e”, sosyal medya ortamından başka sosyal medya ortamına ya da aynı sosyal medya ortamı içinde o kadar hızla yayılabilirler ki, amaçlanandan çok daha hızlı bir dağılım ve tanıtım olası hale gelir. Bu duruma viral reklam denmektedir. (“Her şey tanıma bağlı”…) Demek ki reklamlar da “viral” olabiliyorlar. Bu viral reklamların henüz antivirüsü yok. Üstelik çoğunlukla -genelde hoşumuza giden içeriği nedeni ile-isteyerek izliyoruz. Hazır her şey tanıma bağlı demişken, iki birbirine yakın ama anlamları farklı- kavramı inceleyelim. Nisan 2015 GENİŞ AÇI Etik ve Ahlak Farkı Bundan bir süre önce Tıbbi Etik ve Tıbbi Ahlak arasındaki farkı betimlemeye ve ona göre bazı kararlar vermeye çalıştık. Bunun için etik ve ahlak tanımlarını doğru betimlememiz gerekiyordu. Genel olarak ahlaka ve etiğe şöyle bakabiliriz: Etik felsefenin alanlarından biridir. Davranışlar bağlamında neyin iyi olduğunu, iyinin ne olduğunu araştırmaktadır. Amacı ise insanın olması gereken ideal davranış biçimlerini betimlemektir. Uygulamaya yönelik bir kavram olan ahlak ise, insanların toplum yaşamında neleri, nasıl yapmaları ve neleri yapmamaları/uygulamamaları konusunda kurallardır. Daha öz bir şekilde bakmak istersek, etik daha çok teorik temelleri oluştururken, ahlak uygulamaya yöneliktir. Deontoloji ve tıbbi deontoloji de ahlaki davranışı belirleyen kurallardan oluşmaktadır. Ciddi konulardan bahsettik. Biraz rahatlamak için benim bir süredir düşündüğüm; ama kesin yanıtını bulamamış olduğum bir tanımı, olası tanımları inceleyip karşılaştırarak elden geçirelim: Bu köşede yazdığım yazının türü nedir? Yaklaşık 7 senedir bu köşede sizlerle beraberiz. Ben sizlerle iletişim halinde Nisan 2015 olmaktan çok keyif alıyorum. Umarım sizler de aynı keyfi alıyorsunuzdur. Farklı yazım türleri var. Uzun soluklu olmayan yazılar içindeki olasılıklara bir bakalım. Arada kendi yaşadıklarımı da paylaştığıma göre otobiyografik, arada önemli bireylerin yaşam öykülerinin bir kısmını konu bağlamında paylaştığıma göre biyografik öğeler de var. Ama yazı türüm bunlar da değil. Anı… Yaşanmışlıkların yaşandığı zamandan daha sonra kaleme alınmasıdır. Günlük ise olayların yaşandığı zaman aralığında kaleme alınması. Yazılarım bazen anıları da içeriyor ama günlük yok. Gezi yazısı. Evet, tabii ki var yazılarımda ama arada çeşni olarak. Fotoğraf ve fotoğraf bağlantılı, kültür ve otantik/yöreye has yaşantı içeren geziler yapmak özel ilgi alanlarımdan. Ama yazılarıma gezi yazısı da diyemeyiz. Söyleşi. Yazarın kendi eğilimleri doğrultusunda seçtiği bir konu üzerindeki düşüncelerini, konuşma tarzında anlatan düşünce yazısı. Oooo, tam benim tarzım. Ama. Daha çok günlük sanat olayları üzerine yazılan yazılara verilen bir isimmiş söyleşi. Deneme. Bir konuda yazılmış yeni ve kişisel görüşlerle yazılan yazı. Bir düşünceyi empoze etmeye çalışmaz, belgelere ve tanıklara yer vermez, belli bir sonuç ve yargıya da varmaz. Evet, kısmen bu da var. Eleştiri. Sanat eserlerini incelemek, açıklamak ve değerlendirmek için yazılan yazılardır. Bu tarzda yazım var mı? Arada fotoğraf üzerine var. Makale… Bir konuda bilgi vermek üzere kanıtlar sunarak yazılan yazılar. Bilimsel olanları da var, gazetede yazılanları da. Yazılarımın bir kısmı da böyle oluyor. Fıkra. Gazetelerde yayınlanan ve yazarın belli bir konu üzerine düşüncelerini paylaştığı yazılar gazetede değil; ama bu da var. Önce yorumsuz veriler, sonra da kendi yorumlarım. Actual Medicine Ben yazı tarzımı sınıflamayı başaramadım. “Hibrid” bir tarz olmalı. Hibrid yazıları ben yazmaktan, sizler de okumaktan keyif aldığımız sürece, tam olarak bir tanımın için sokmaya gerek var mı? Bu arada bu konudaki ilk otoeleştirimi de yazmış oldum sanırım. Peki, Ya Anlatım Tarzım? Bu arada bir de anlatım tarzıma bakalım: Postmodern anlatım: 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan, neden sonuç ilişkisi irdelenmeden, metnin kendi gerçekliği ön plana çıkarılmaktadır. Bir sonuca varılmak istenmeyen kendi içine dönük yazılardır. Sanıyorum bu hiç değil. Modernizm ise Aydınlanma çağı ile zihinsel dönüşümün sonucunda oluşan ideoloji ve yaşam biçimi olarak tanımlanmış. Ben bir türlü bu dönemi aşıp, postmodern tarza geçememişim. Sanırım bu noktada da kalmayı tercih edeceğim. Hobbes’in birey-devlet ilişkilerinden, ahlak-etik farkına, yazmakta olduğum köşe yazısının tarzının ne olabileceğinden (tanımladım bile: “hibrid yazı”), bilimsel kapitale ve entellektüel kapitale kadar farklı konuları işledik. Güzel, keyifli ve entelektüel kapitalin halen robotlardan önde olduğu nice zaman dilimlerinde beraber olmak dileği ile. 51