KENTSEL DÖNÜŞÜM VE TARİH

advertisement
KENTSEL DÖNÜŞÜM VE TARİH
Kentsel dönüşüm tașınmazın yeniden
üretimi anlamına gelmektedir ve sabit
sermayenin yeniden üretimi söz konusudur.
Bu yeniden üretim, kendiliğinden ve bilinçli
șekilde olabilir. Bir mahallenin çöküntü
bölgesine dönüșmesi, “ticaretin konutu
yemesi”, ya da kaçak kat arttırımı vb.
kendiliğinden dönüșümlerdir. Bilinçli
dönüșüm ise planlama kararları ile
mümkündür. Bugün kavramı tanımlamada
esas olan ikincisidir.
Kentsel dönüşüm; kentsel gelişmenin,
toplumsal, ekonomik ve mekânsal
olarak yeniden ele alındığı ve kentteki
sorunlu alanların sağlıklı ve yaşanabilir
hale getirilmesi için yıkıp yeniden
yapma, canlandırma, sağlıklaştırma
veya yeniden yapılandırma için proje
üretilmesi ve uygulama yapılmasıdır.
Kısacası kentsel dönüşüm, ‘bir kentin
dokusunu bozan sorunların
giderilmesi’ olarak da tanımlanabilir.
Sermayenin yatırıldığı farklı
sektörlerden biri olarak kentsel
tașınmaz üretimi, sermayenin așırı
birikiminin akacağı alanlardan biri
olmuş durumdadır. Birikim tüketilir ve
sadece eski değer yerine koyulursa bu
basit yeniden üretimdir, fakat birikim
daha büyük bir sermaye yatırımı olarak
gerçekleșirse bu durumda genișletilmiș
yeniden üretim söz konusudur.
Kentsel dönüşümün içinde barındırdığı
dokuz farklı uygulama biçimi aşağıda
özetlenmektedir:
Yenileme (renewal); Sağlıklaştırma
(rehabilitation); Koruma
(conservation); Yeniden geliştirme
(redevelopment); Yeniden canlandırma
(revitalization); Düzenleme
(improvement); Temizleme
(clearance); Kalitenin yükseltilmesi;
Soylulaştırma (gentrification).
Yeniden canlandırma (revitalization):
“Eski canlılığını kaybetmiş kentsel
alanların, özellikle de tarihi kent
merkezlerinin alınacak sosyal
önlemlerle yeniden canlılık
kazanmasını sağlamak” şeklinde
tanımlanmaktadır.
Soylulaştırma: “Sosyo-kültürel açıdan
bozulmuş, köhnemiş, dolayısıyla fiziksel
çevresi de bozulmuş alanlarda, özellikle de
tarihi kent parçalarında sosyal yapının
geliştirilmesi” olarak ifade edilmektedir.
Soylulaștırma sosyal ve mekânsal olarak
gerilemiș eski/tarihi kent içi alanlarının
yeniden yapılanmasıdır. Bu süreç çoğu
zaman, yeni orta sınıf ve ișçi sınıfı olmak
üzere iki farklı sınıfın karșılașması biçiminde
bașlayıp, düșük gelirli kesimin yerinden
edilmesi ile sonuçlanmaktadır.
Bu boșalmıș veya gerilemiș bölgelerin
ekonomik olarak yeniden
canlandırılmasında ise bașvurulan
geliştirme stratejileri: Rekreasyonel
alanlar yaratmak, kentsel turizm, lüks
konut ve ofis yapımı, büyük alıșveriș
merkezleri gibi tüketime bağlı özel
projeler üretmek. Bunlar sürecin
ekonomik ve mekansal açıdan
canlandırılmasında temel sektörler
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çevreyi oluşturan doğal, kültürel,
tarihi, estetik, görsel öge ve özellikler
bütünü çevresel değer
olarak nitelenmektedir. Kentsel
çevreler ele alınırken içinde
barındırdığı ögelerin olduğu gibi
korunması ve değişiminin
sorgulanması önemlidir.
Kültürel ve Doğal Varlıkların Korunması
Yasası’nın 1983’te işlerlik kazanmasıyla
tarihi bir bölgenin tüm yapı stoğu,
sokak dokusu ve açık alanlarıyla bir
bütün olarak korunması gündeme
geldi; dolayısıyla ‘kültürel ve doğal
miras’ kavramı ‘tarihi anıt’ kavramının
yerini almıș oldu.
Günümüz kentleri, geleneksel sanayi
kentlerinin gelișiminden farklı olarak,
“sanayisizleșme”, “esnek üretimenformelleșme” gibi süreçlerde
somutlașan kapitalist üretim
ilișkilerinin ve yeni birikim
stratejilerinin etkisini yașamaktadırlar.
Kentlerde yaşayanlar kent estetiğini
hem üst ölçekte hem de alt ölçekte
algılamaktadırlar. Genel anlamda
kentsel görüntü ve kent silueti
kapsamında dışarıdan bütün olarak
algılanan, “makro estetik” değerlerdir.
İçinde bulunulan çevrede yaşarken
algılanan ise “mikro estetik” değerler
olup daha detayda renk, doku, ışık,
malzeme ile doğrudan ilgilidir.
Download