ABD Serbest Ticaret Anlaşmasının, Türkiye Hayvancılık Sektörüne

advertisement
AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
T.C
GIDA TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI
OLASI
TÜRKİYE –
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ
TÜRKİYE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE
TEMEL ETKİLERİ
AB UZMAN YARDIMCISI
ERİNÇ GÜMÜŞ
DANIŞMAN
Dr. HALİT ÇINAR
AB UZMANI
T.C.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü
OLASI
TÜRKİYE – AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ
TÜRKİYE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE
TEMEL ETKİLERİ
AB UZMANLIK TEZİ
ERİNÇ GÜMÜŞ
AVRUPA BİRLİĞİ
UZMAN YARDIMCISI
DANIŞMAN
DR. HALİT ÇINAR
AVRUPA BİRLİĞİ UZMANI
ANKARA – EYLÜL 2015
ÖZET
OLASI TÜRKİYE – ABD SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ
TÜRKİYE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE TEMEL ETKİLERİ
Erinç GÜMÜŞ
Avrupa Birliği Uzmanlık Tezi
Danışman
Dr. Halit ÇINAR
Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) dünya ticaretinde beklenen serbestleşmeyi
sağlayamaması, ülkelerin küresel ticaret müzakereleri yerine ikili ve bölgesel ticaret
anlaşmalarına yönelmelerine neden olmuştur. Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik
Devletleri’nin (ABD) müzakerelerini sürdürmekte olduğu Transatlantik Ticaret ve Yatırım
Ortaklığı Anlaşması’nın (TTIP) imzalanması halinde söz konusu anlaşma en önemli
bölgesel serbest ticaret anlaşması (STA) olacaktır. Türkiye’nin AB ile oluşturduğu
Gümrük Birliği’nin asimetrik yapısı nedeniyle, TTIP’nin olumsuz anlamda oluşturacağı
ticaret sapmasından en az etkilenmemiz için TTIP’ye taraf olmamız veya ABD ile ayrı bir
STA imzalaması gerekmektedir. Tarım ve hayvancılık sektöründe lider ülkelerden biri olan
ABD ile yapılacak STA müzakerelerinde, ülkemizin hayvancılık sektörünün de
etkilenmesi muhtemeldir. Bu çalışmada birinci bölümde DTÖ’nün gelişimi, ikinci
bölümde Türkiye ve ABD’nin bölgesel ticari bütünleşmeleri işlenmiştir. Üçüncü bölümde
Gümrük Birliği’nin genişletilmesi veya Türkiye’nin TTIP’ye taraf olma ihtimali de dikkate
alınarak, Türkiye, ABD ve AB’nin hayvancılık sektörleri incelenmiş, üç hayvancılık
sektörü verim, kişi başı gıda arzı, dış ticaret ve yem ile ürün maliyetleri bakımından
karşılaştırılmıştır. Çalışmada son olarak muhtemel bir Türkiye – ABD STA’sını
Bakanlığımız çalışma alanlarına giren Pazara Giriş, Sağlık ve Bitki Sağlığı ve Fikri
Mülkiyet Hakları yönlerinden olası etkileri incelenmiştir. Çalışma sonucunda Türkiye’nin
hayvancılık sektörünün diğer iki tarafın hayvancılık sektörlerine göre artı ve eksi yönleri
ifade edilmiş ve Türkiye ile ABD arasında gerçekleşecek STA müzakerelerinin ve
imzalanacak anlaşmanın hayvancılık açısından etkileri değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: TTIP, TPP, Türkiye ABD Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye
Hayvancılık Sektörü, ABD Hayvancılık Sektörü, AB Hayvancılık Sektörü, Hayvansal
Ürün Ticareti
Eylül 2015, 130 sayfa
iii
ABSTRACT
PRIMARY EFFECTS OF A POTENTIAL TURKEY - USA
FREE TRADE AGREEMENT ON THE LIVESTOCK SECTOR IN TURKEY
Erinç GÜMÜŞ
European Union Expertise Thesis
Supervisor
Dr. Halit ÇINAR
Countries tend towards bilateral and regional trade agreements instead of global
trade negotiations, due to the World Trade Organization not being able to provide expected
liberalization of the world trade. In the event of conclusion of the Transatlantic Trade and
Investment Agreement (TTIP) that the negotiations are carried out between the European
Union (EU) and the United States of America (USA), it will become the most important
regional free trade agreement (FTA). On the occasion of the asymmetrical structure of the
Customs Union between Turkey and EU, it is needed that Turkey becomes a party to the
TTIP or signs another FTA with the USA to be affected least from the trade diversion
caused by the TTIP. During the negotiations of the FTA with the USA, which is one of the
agriculture and livestock industry-leading countries, it is possible that livestock sector of
our country is affected as well. In this study; in the first chapter the development of the
WTO and in the second chapter regional trade integration are discussed. In the third
chapter, livestock sectors in Turkey, USA and EU are examined, taking into account of
possibilities of extension of the Customs Union or Turkey becomes a party to the TTIP, all
of the three livestock sectors are compared in terms of yield, food supply per capita,
external trade, feed and product costs. In the study finally; possible effects of a potential
Turkey-USA FTA has been analyzed with regard to access to market, Sanitary and
Phytosanitary and Intellectual Property Rights that fall into the area of responsibility of the
Ministry of Food, Agriculture and Livestock. In conclusion of the study, pros and cons of
the livestock sector of Turkey as regards the other two parties’ livestock sectors are
mentioned and effects of FTA negotiations with the agreement that will be signed between
Turkey and USA on the livestock industry are evaluated.
Keywords: TTIP, TPP, Turkey-USA Free Trade Agreement, Livestock Sector of Turkey,
Livestock Sector of USA, Livestock Sector of EU, Livestock Trade
September 2015, 130 pages
iv
ÖNSÖZ
Türkiye’nin de taraf olduğu Bölgesel Ticari Bütünleşmeler dış ticaretimizde
oldukça önemli bir yere sahiptir. 2014 yılında Türkiye’nin 158 milyar ABD$ ihracatının
%45’ini Gümrük Birliği oluşturduğumuz Avrupa Birliği, %12’si ise Serbest Ticaret
Anlaşması (STA) imzaladığımız ülkelerle gerçekleştirilmiş, 242 milyar ABD$ ithalatın ise
%37’sini Avrupa Birliği’nden, %28’ini ise STA yaptığımız ülkelerden sağlanmıştır.
Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasında müzakereleri devam eden
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşmasının imzalanması halinde ülkemizin
olumsuz etkilenmesi muhtemel olup, bu etkilerin azaltılmasına yönelik olarak TTIP
müzakereleri başladığından bu yana Amerika Birleşik Devletleri ile serbest ticaret
anlaşması imzalanmasına yönelik girişimlerimiz sürmektedir.
TTIP’nin ve ABD ile imzalanacak bir serbest ticaret anlaşmasının etkilerine yönelik
pek çok çalışma olmasına karşın, dış ticarete karşı en hassas sektörlerimizden olan
hayvancılık sektörü özelinde herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma ile hem
Türkiye, AB ve ABD hayvancılık sektörlerinin karşılaştırılarak sektörümüzün rekabet
gücünün incelenmesi, hem de olası bir Türkiye – ABD serbest ticaret anlaşmasının Türkiye
hayvancılık sektörüne olası etkilerinin yorumlanması amaçlanmaktadır.
Çalışmam boyunca bilgi ve tecrübesini hiçbir zaman esirgemeyen danışmanım AB
Uzmanı Dr. Halit ÇINAR’a, konu ile ilgili fikir ve görüşlerini paylaşan çok değerli hocam
Prof. Dr. Engin SAKARYA’ya, çalışmayla ilgili önerilerini ve yardımlarını hiçbir zaman
esirgemeyen AB Uzmanı Senem ODAMAN KÖSE ve AB Uzman Yardımcısı Işık
ERŞAN’a, değerli jüri üyelerine teşekkür ve saygılarımı sunuyorum. Son olarak süreç
boyunca her zaman yanımda olup beni destekleyen, sevgisini esirgemeyen biricik eşim
Feride ÖZYILDIRIM GÜMÜŞ’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
v
İÇİNDEKİLER
ÖZET
........................................................................................................................... iii
ABSTRACT ......................................................................................................................... iv
ÖNSÖZ
............................................................................................................................ v
İÇİNDEKİLER ..................................................................................................................... vi
ŞEKİLLER LİSTESİ ............................................................................................................. x
TABLOLAR LİSTESİ ........................................................................................................ xii
KISALTMALAR ............................................................................................................... xiii
GİRİŞ
1
1.
DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE BÖLGESEL TİCARİ BÜTÜNLEŞMELER 4
1.1.
GATT SİSTEMİ VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ .......................................... 4
1.2.
BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ ............................................................ 6
1.2.1.
Bölgesel Ticari Bütünleşme Türleri ...................................................................... 6
1.2.1.1.
Serbest Ticaret Anlaşması ve Serbest Ticaret Bölgesi.......................................... 7
1.2.1.2.
Gümrük Birlikleri .................................................................................................. 7
1.2.1.3.
Ortak Pazar ............................................................................................................ 8
1.2.1.4.
Ekonomik Birlik.................................................................................................... 8
1.3.
TÜRKİYE’NİN ÜYE OLDUĞU MEVCUT BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ .......... 8
1.3.1.
Türkiye - Avrupa Birliği Gümrük Birliği ............................................................. 8
1.3.1.1.
Gümrük Birliği’nin Gelişimi................................................................................. 8
1.3.1.2.
Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin Tarım Ürünleri Ticaretine Etkileri .................. 10
1.3.2.
Türkiye’nin İmzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları .......................................... 12
1.4.
ABD’NİN ÜYE OLDUĞU MEVCUT BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ ................. 16
1.4.1.
ABD’nin Yürürlükte Olan Serbest Ticaret Anlaşmaları ..................................... 16
1.4.2.
Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı (TPP) ................................................................. 19
1.4.2.1.
TPP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum .................................................................. 19
1.4.2.2.
TPP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel Etkileri ...................... 20
1.4.3.
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ............................................. 21
1.4.3.1.
TTIP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum ................................................................. 21
1.4.3.2.
TTIP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel Etkileri .................... 22
2.
TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİ ............................. 25
2.1.
TÜRKİYE’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ .................................................... 26
vi
2.1.1.
Türkiye’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti ............................ 27
2.1.2.
Türkiye’de Kırmızı Et Üretimi ........................................................................... 29
2.1.2.1.
Türkiye’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı ............................................ 29
2.1.2.2.
Türkiye’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Desteklemeler ve Politikalar ........... 32
2.1.2.3.
Türkiye’de Kırmızı Et Tüketimi ......................................................................... 34
2.1.2.4.
Türkiye’de Kırmızı Et Dış Ticareti ..................................................................... 34
2.1.3.
Türkiye’de Kanatlı Eti ve Yumurtası Üretimi .................................................... 36
2.1.3.1.
Türkiye’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretim Değerleri ve Yapısı ......................... 36
2.1.3.2.
Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi ........................................................ 38
2.1.3.3.
Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti ................................................... 38
2.1.4.
Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi ............................................................. 40
2.1.4.1.
Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı .............................. 40
2.1.4.2.
Türkiye’de Süt Üretimine Yönelik Desteklemeler ve Politikalar ....................... 43
2.1.4.3.
Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi ........................................................... 44
2.1.4.4.
Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ....................................................... 44
2.1.5.
Türkiye’de Arıcılık Ürünleri Üretimi ................................................................. 45
2.1.5.1.
Türkiye Arıcılık Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı ....................................... 46
2.1.5.2.
Türkiye’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünlerinin Tüketimi ..................................... 47
2.1.5.3.
Türkiye Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti ................................................................ 47
2.2.
ABD’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ ............................................................. 49
2.2.1.
ABD’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti ................................ 49
2.2.2.
ABD’de Kırmızı Et Üretimi ................................................................................ 50
2.2.2.1.
ABD’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı ................................................ 50
2.2.2.2.
ABD’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Politikalar ve Destekler ....................... 53
2.2.2.3.
ABD’de Kırmızı Et Tüketimi ............................................................................. 53
2.2.2.4.
ABD’de Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti ....................................... 54
2.2.3.
ABD’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretimi ............................................................ 55
2.2.3.1.
ABD’de Kanatlı Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ......................................... 55
2.2.3.2.
ABD’nin Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi .......................................................... 57
2.2.3.3.
ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti ............................................ 58
2.2.4.
ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi .................................................................. 59
2.2.4.1.
ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ...................... 59
2.2.4.2.
ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Sektöründe Müdahale Yapısı ............................... 61
vii
2.2.4.3.
ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi ............................................................... 62
2.2.4.4.
ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ........................................................... 62
2.2.5.
ABD’de Arıcılık Ürünleri Üretimi ...................................................................... 63
2.2.5.1.
ABD’de Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ........................................ 64
2.2.5.2.
ABD’de Bal ve Diğer Arıcık Ürünleri Tüketimi ................................................ 65
2.2.5.3.
ABD’nin Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti .............................................................. 65
2.3.
AB’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ ................................................................ 66
2.3.1.
AB’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti ................................... 67
2.3.2.
AB’de Kırmızı Et Üretimi .................................................................................. 68
2.3.2.1.
AB’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı....................................... 68
2.3.2.2.
AB’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Uygulanan Politikalar ............................. 71
2.3.2.3.
AB’de Kırmızı Et Tüketimi ................................................................................ 72
2.3.2.4.
AB’de Kırmızı Et Dış Ticareti ............................................................................ 72
2.3.3.
AB’de Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi .............................................................. 73
2.3.3.1.
AB’nin Kanatlı Eti ve Yumurta Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ................. 73
2.3.3.2.
AB’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi ............................................................... 75
2.3.3.3.
AB’de Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti ................................................................... 76
2.3.4.
AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi .................................................................... 77
2.3.4.1.
AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı......................... 77
2.3.4.2.
AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Üretimine Yönelik Politikaları ............................... 79
2.3.4.3.
AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi ................................................................. 80
2.3.4.4.
AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ............................................................. 81
2.3.5.
AB’de Arıcılık Ürünleri Üretimi......................................................................... 82
2.3.5.1.
Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı ....................................................... 82
2.3.5.2.
AB’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Tüketimi ................................................. 83
2.3.5.3.
AB’de Arıcılık Sektöründe Dış Ticaret .............................................................. 84
2.4.
TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİNİN BELİRLİ
ÖZELLİKLER YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI .................................... 85
2.4.1.
Hayvansal Ürünlerde Verimlilik Düzeylerinin Karşılaştırılması........................ 85
2.4.2.
Sektörlerin Kişi Başı Gıda Arzı Yönünden Karşılaştırılması ............................. 86
2.4.3.
Sektörlerin Dış Ticaret Yönünden Karşılaştırılması ........................................... 87
2.4.4.
Sektörlerin Yem/Ürün Fiyatı Paritesi Yönünden Karşılaştırılması .................... 89
3.
OLASI TÜRKİYE – ABD SERBEST TİCARET ANLAŞMASI...................... 94
viii
3.1.
TÜRKİYE – ABD STA’SININ HAYVANSAL ÜRÜN DIŞ TİCARETİ VE
BAKANLIK ÇALIŞMA ALANINA GİREN DİĞER BÖLÜMLERE
ETKİLERİ........................................................................................................... 96
3.1.1.
Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Ticareti Üzerine Olası Etkiler .................. 97
3.1.2.
Sağlık Ve Bitki Sağlığı Bölümü Üzerine Olası Etkiler..................................... 101
3.1.3.
Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Bölümü Üzerine Olası Etkiler ....................... 103
4.
SONUÇ VE ÖNERİLER .................................................................................. 105
KAYNAKÇA .................................................................................................................... 110
EK-1: HARMONİZE SİSTEM’DE HAYVANSAL ÜRÜN OLARAK “ EDİLEN FASIL
VE HS KODLARI ............................................................................................ 119
ÖZGEÇMİŞ ....................................................................................................................... 120
ix
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 2.1. Yıllara Göre Genel İhracatımız ve Ülkelerin Payları .........................................13
Şekil 2.2. Yıllara Göre Genel İthalatımız ve Ülkelerin Payları ..........................................14
Şekil 2.3. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları .......................15
Şekil 2.4. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları ........................15
Şekil 2.5. Yıllara Göre ABD’nin Genel İhracatı ve Ülkelerin Payları ...............................17
Şekil 2.6. Yıllara Göre ABD’nin Genel İthalatı ve Ülkelerin Payları ................................17
Şekil 2.7. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları ...........................18
Şekil 2.8. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları ............................19
Şekil 3.1 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Dış Ticareti ...........28
Şekil 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı ............30
Şekil 3.3 Yıllara Göre Türkiye’nin Kırmızı Et Üretimi .....................................................31
Şekil 3.4 Türkiye’nin Yıllara Göre Kırmızı Et Dış Ticareti ..............................................35
Şekil 3.5 Türkiye’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi .................................37
Şekil 3.6 Türkiye’nin Yıllara Göre Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti..............................39
Şekil 3.7 Yıllara Göre Türkiye’nin Süt Üretimi ................................................................41
Şekil 3.8 Türkiye’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti .................................45
Şekil 3.9. Türkiye’nin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi .........................................46
Şekil 3.10 Yıllara Göre Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti ..................................48
Şekil 3.11 Yıllara Göre ABD’nin Canlı Hayvan Hayvancılık Ürünleri Dış Ticareti ..........50
Şekil 3.12 ABD’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı .......................51
Şekil 3.13 Yıllara Göre ABD’nin Kırmızı Et Üretimi .......................................................52
Şekil 3.14 ABD’nin Yıllara Göre Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti ................54
Şekil 3.15 ABD’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi ...................................56
Şekil 3.16 Yıllara Göre ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti ......................58
Şekil 3.17 ABD’nin Yıllara Göre Çiğ Süt Üretimi Grafiği ...............................................59
Şekil 3.18 Yıllara Göre Süt, Süt Ürünleri ve Damızlık Hayvan Dış Ticareti .....................63
Şekil 3.19 Yıllara Göre ABD’nin Bal ve Bal Mumu Üretimi ............................................64
Şekil 3.20 ABD’nin Yıllara Göre Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti .......................................65
Şekil 3.21 Yıllara Göre AB’nin Hayvansal Ürünler Dış Ticareti.......................................68
Şekil 3.22 AB’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı ..........................69
Şekil 3.23 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Kırmızı Et Üretimi .............................................70
x
Şekil 3.24 Yıllara Göre Avrupa Birliği’nin Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti ..72
Şekil 3.25 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Beyaz Et ve Yumurta Üretimi ............................74
Şekil 3.26 AB’nin Yıllara Göre Kanatlı Hayvan ve Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti.............76
Şekil 3.27 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Çiğ Süt Üretimi ..................................................77
Şekil 3.28 AB’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti ......................................81
Şekil 3.29 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi ..................................83
Şekil 3.30 Yıllara Göre AB’nin Bal ve Bal Mumu Dış Ticareti ........................................84
Şekil 3.31 Yıllara Göre Çiğ Süt Fiyatları ve Süt Yemi Paritesi .........................................90
Şekil 3.32 Yıllara Göre Sığır Karkas Eti/Mısır Paritesi .....................................................91
Şekil 3.33 Yıllara Göre Yumurtacı Yumurta/Yumurta Tavuğu Yemi Paritesi ...................92
Şekil 3.34 Yıllara Göre Piliç Eti / Broiler Yemi Paritesi ...................................................92
Şekil 4.1 Yıllara Göre Türkiye ile ABD’nin Birbiri Arasındaki Canlı Hayvan ve Hayvansal
Ürün Dış Ticareti .............................................................................................97
Şekil 4.2 Türkiye ve ABD’nin Hayvansal Ürün İthalatında Uyguladıkları Gümrük
Vergileri Ortalaması .........................................................................................98
xi
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 3.1. 2012 Yılında Ülkelere Göre Genel, Tarımsal ve Hayvancılık Gayri Safi Yıllık Hasılası
(Milyon ABD$) ................................................................................................................................ 25
Tablo 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Çiğ Süt Üretimi (Ton) ............................................................. 41
Tablo 3.3 Yıllara Göre Türkiye’de İşlenmiş Süt Ürünleri Üretim Değerleri ................................... 42
Tablo 3.4 2013 Yılında AB Ülkelerinde İşlenen Süt Ürünleri ve Miktarı ....................................... 79
Tablo 3.5 Ülkelere Göre Hayvansal Ürün Verim Düzeyleri ............................................................ 85
Tablo 3.6 Ülkelere Göre Kişi Başı Hayvansal Gıda Arzı (Kişi/Kg/Yıl) .......................................... 87
Tablo 3.7 2012 Yılında Ülkelerin Hayvansal Ürün Üretim ve Dış Ticareti (Bin Ton) .................... 88
Tablo 4.1 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’den En Çok İthal Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon
ABD$)............................................................................................................................... 99
Tablo 4.2 2014 Yılında ABD’nin Dünyaya En Çok İhraç Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon ABD$)
.......................................................................................................................................... 99
Tablo 4.3 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’ye En Çok İhraç Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon
ABD$)............................................................................................................................. 100
Tablo 4.4 2014 Yılında ABD’nin Dünyadan En Çok İthal Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon
ABD$)............................................................................................................................. 101
xii
KISALTMALAR
AB
: Avrupa Birliği
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
AET
: Avrupa Ekonomik Topluluğu
BSE
: Sığırların Aktarılabilir Süngerimsi Beyin Hastalığı / Bovine
Spongiform Encephalopathy
CCD
: Colony Collapse Disorder
DİR
: Dahili İşleme Rejimi
DTÖ
: Dünya Ticaret Örgütü
EBK
: Et ve Balık Kurumu
EFTA
: Avrupa Serbest Ticaret Birliği / European Free Trade Association
ESK
: Et ve Süt Kurumu
EUROSTAT : Avrupa Birliği İstatistik Ofisi
FAO
: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü / Food and Agriculture
Organization of the United Nations
GATT
: The General Agreement on Tariffs and Trade / Gümrük Tarifeleri ve
Ticaret Genel Anlaşması
GKRY
: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
GSYİH
: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
HS
: Harmonize Sistem
IDF
: The International Dairy Federation / Uluslararası Süt Federasynou
ITC
: International Trade Center / Uluslararası Ticaret Merkezi
KKTC
: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
IPR
: Intellectual Property Rights / Fikri Mülkiyet Hakları
MFN
: Most Favored Nation / En Çok Kayrılan Ülke
NAFTA
: North American Free Trade Agreement / Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest
Ticaret Anlaşması
SEK
: Süt Endüstrisi Kurumu
SPS
: Sanitary and Phytosanitary / Sağlık ve Bitki Sağlığı
STA
: Serbest Ticaret Anlaşması
TEC
: Transatlantic Economic Council / Transatlantik Ekonomi Konseyi
TPP
: Trans-Pasific Partnership / Trans Pasifik İşbirliği Ortaklığı
xiii
TRIPs
: Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rigths / Ticaretle
Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması
TTIP
: Transatlantic Trade and Investment Partnership / Transatlantik
Ticaret ve Yatırım Ortaklığı
USDA
: United States Department of Agriculture / Amerika Birleşik
Devletleri Tarım Bakanlığı
USK
: Ulusal Süt Konseyi
xiv
GİRİŞ
Günümüz koşullarında ekonomik güç uluslararası ilişkiler alanında en az askeri güç
kadar önem arz etmektedir. Özellikle son 50 yıl içerisinde artan küreselleşme eğilimi
sonucunda ülkeler hem yoğun rekabet ortamından korunma isteği, hem bütünleşmenin
yarattığı uluslararası alanda daha etkili konuma gelme arzusuna neden olmakta, hem de
küreselleşen dünyada ulusal ekonomilerin artan miktarda birbirine bağımlı haline gelmesi
ülkeleri birbirleri ile ekonomik işbirliğine girmeye zorlamaktadır. Gelişen rekabet
ortamının sonucu olarak 1950’den 2000 yılına kadar geçen dönemde dünya üretimi dörde,
dünya ticareti ise yediye katlanmıştır (Güllü, 2014). Yaşanan bu gelişmeler, ülkelerin
küresel politikaların belirlenmesinde söz sahibi olmaları için büyük ekonomik güç odakları
olan Avrupa Birliği (AB), Çin, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi ülkeler
ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini zorunlu hale getirmiştir.
ABD 319 milyonu bulan nüfusu, 16,73 trilyon ABD$ seviyesindeki gayri safi yurt
içi hasılası (GSYİH) ile günümüzün en büyük ekonomisi, bunun yanı sıra en zengin ve
gelişmiş piyasalarından birisidir. ABD’nin dünyanın en büyük pazarı ve ithalatçısı
konumunda olmasının yanı sıra dünyanın en büyük doğrudan yabancı sermaye kaynağı ve
alıcısı olması, onu hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin bir numaralı hedefi
haline getirmektedir. Bu sebepten dolayı özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD
pek çok ikili veya çok uluslu yatırım ve ticaret ortaklığının parçası olmuş, bunun yanında
Avrupa’nın ekonomik büyümesi, Japonya ve diğer Uzak Asya ülkelerinin gelişiminde
etkili olan yatırım projelerine imza atmıştır.
Bununla birlikte gerek 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin etkileri, gerekse başta
Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere yükselmekte olan ekonomiler karşısında küresel
ticarette ve rekabet edilebilirlik düzeyinde ABD’nin güç kaybetmesi, ABD’nin eski
konumunu kazanmak için yeni çözüm önerileri aramasına yol açmıştır. Pasifik ülkeleri ile
yapılan Trans Pasifik İşbirliği Ortaklığı (TPP) ve AB ile yapılan Transatlantik Yatırım ve
İşbirliği Anlaşması (TTIP) bunlardan en öne çıkan iki girişimdir.
ABD ve AB gibi küresel üretimin %50’si, mal ticaretinin ise %30’unu ve doğrudan
yabancı yatırımın %20’sini gerçekleştiren iki bölge arasında müzakereleri devam eden
1
TTIP başarıyla sonuçlanması halinde dünyanın en önemli ikili serbest ticaret anlaşması
olacaktır (Ken, 2013). TTIP yaratacağı ekonomik katma değerin yanı sıra mutabakata
varılması halinde daha önce Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) kapsamında görüşülmemiş
yeni konuların müzakere kapsamına alınması ile gelecekte yapılacak ticaret anlaşmalarına
yeni bir zemin oluşturması sağlanacaktır. Bunun yanında daha önce uluslararası platformda
üzerinde karara varılamamış pek çok alanda ileri düzenlemeler yaparak bir anlamda
küresel standartların belirlenecek olması açısından önem taşımaktadır. TTIP’nin
etkileyeceği alanlardan birisi de hiç şüphesiz başta hayvancılık olmak üzere tarım sektörü
olacaktır.
Günümüzde hızla artan nüfus, doğal kaynakların yetersiz kalmaya başlaması
toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi konusunda yeterli ve dengeli beslenmenin
önemini her geçen gün daha çok arttırmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar, yeterli ve
dengeli beslenme açısından günlük protein ihtiyacının en az %50’sinin temelde kırmızı et,
beyaz et, süt ve yumurta gibi hayvansal kökenli besin maddelerinden elde edilmesi
gerektiğini ifade etmektedir (Ünlüsoy ve ark., 2010). Toplumun beslenmesi açısından
oldukça hassas olan hayvancılık sektörü üretim bakımından olduğu kadar dış ticaret
bakımından da önem taşımaktadır.
Türkiye, AB ile oluşturulan Gümrük Birliği kapsamında AB’nin Ortak Ticaret
Politikasına taraf olmasına karşın, AB üyesi olmadığı için karar alma mekanizmalarında
yer almamaktadır. Bunun sonucu olarak AB’nin imzaladığı STA anlaşmalarında üçüncü
ülkelerin kazandığı taviz indirimleri bu ülkelere ait malların AB üzerinden ülkemize
gümrüksüz girişini sağlarken, Türk malları bahse konu ülkelere en çok kayrılan ülke
(MFN) kapsamında girmekte ve bu durum haksız rekabete yol açmaktadır. Bu asimetrik
durumun yarattığı ticaret sapmasını önlemek için Türkiye AB’nin müzakere ettiği veya
müzakereleri tamamladığı ülkelerle STA imzalamak için girişimlerde bulunmaktadır. ABD
ve AB arasında imzalanacak bir STA’nın Türkiye ticareti üzerinde yaratacağı sapmayı
önlemek için Türkiye, TTIP müzakereleri başlamasından bu yana ABD ile STA
müzakerelerine başlamak için zemin yoklamaktadır.
Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği her ne kadar tarım sektörünü tümüyle
kapsamasa da, Türkiye ve ABD arasında imzalanacak olası bir STA’da dünyanın en büyük
2
tarım ülkelerinden birisi olan ABD’nin tarım ürünlerinde taviz talep etmesi muhtemeldir.
ABD’nin ürettiği ve taviz talep etmesi olası tarım ürünleri arasında kırmızı et, süt ve süt
ürünleri ile kanatlı ürünleri gibi hayvansal ürünler ön plana çıkmaktadır. Bu sebepten
dolayı Türkiye’nin hayvancılık sektörünün, AB ve ABD hayvancılık sektörleri ile rekabet
edip edemeyeceği önem taşımaktadır.
Bu tez kapsamında küresel ticaretin yapısı, Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamında
genel ve tarımsal ticareti, ülkemizin, AB ve ABD’nin serbest ticaret anlaşmaları ile üç
ülkenin hayvancılık sektörlerinin yapısı incelenecektir. Tez kapsamında ülkelerin
hayvancılık sektörlerinin rekabet gücü ve Türkiye ile ABD arasında imzalanması
muhtemel bir STA’nın Bakanlığımız çalışma alanına giren pazara giriş, Sağlık ve Bitki
Sağlığı (SPS) ile Fikri Mülkiyet Hakları (IPR) bölümleri üzerine ne gibi etkileri olabileceği
incelenecek ve karşılaşılabilecek sorunlar için çözüm önerileri belirlenmeye çalışılacaktır.
3
1. DÜNYA
TİCARET
ÖRGÜTÜ
VE
BÖLGESEL
TİCARİ
BÜTÜNLEŞMELER
Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA), Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
(GATT) 24. Maddesi ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları ile düzenlenmekte olup, bu
kapsamda DTÖ’nün kuruluşu, yapısı ve DTÖ kapsamında tarım ticaretine ilişkin
ülkemizce de imzalanan DTÖ Tarım Anlaşması ve DTÖ Sağlık ve Bitki Sağlığı Anlaşması
üzerine bilgi verilmesi gerekmektedir.
1.1.
GATT SİSTEMİ VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ
Dünya ticaretine yön vermek için küresel bir yapı oluşturma çalışmaları II. Dünya
Savaşı’nın bitmesiyle başlamıştır. İlk olarak, ABD’nin girişimleri ile uluslararası ticaretin
serbestleşmesi ve mali alanlarda işbirliğinin artması için 50 kadar ülkenin temsilcisi
tarafından Birleşmiş Milletler kapsamında “Uluslararası Ticaret Örgütü” (ITO)’nün
kurulmasına yönelik müzakereler başlamış olmasına karşın söz konusu örgüt hiçbir zaman
faaliyete geçememiştir (Gelir İdaresi Başkanlığı, 2009). Ülkeler ITO’nun müzakereleri
devam ederken, 1947 yılında geçici olarak imzalanan Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması
(GATT) üzerine yoğunlaşılmış ve yeni bir ticaret yapılanması oluşturulana kadar geçici bir
düzenleme olarak kullanılmaya başlanmıştır (VanGrasstek, 2013). GATT anlaşması ile
birlikte mal ticaretindeki miktar kısıtlamalarının ve tarife dışı engellerin ortadan
kaldırılması planlanmış, bununla birlikte tarım sektörü ve ürünleri müzakerelerin dışında
bırakılmıştır. Türkiye GATT’a 1949 yılında üye olmuştur (Ordukaya, 2008). GATT
kapsamında bir dizi müzakere gerçekleşmiş olup, 7. Müzakere Turu (Uruguay
Görüşmeleri) sonucunda GATT sözleşmesinin kapsamı genişletilerek GATT 94 adı verilen
yeni bir metin oluşturulmuş ve bu metin bağlamında Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması
imzalanmıştır (Ordukaya, 2008). DTÖ’nün kurulmasının ardından küresel ticaretin daha
fazla serbestleşmesine yönelik girişimler devam etmiş ancak 2001’de Doha’da düzenlenen
Bakanlar Konferansında alınan kararla başlatılan müzakere turu, aradan geçen zaman
karşın henüz sonuçlandırılamamıştır (Deardorff, 2008).
Uruguay Turu’nun tamamlanmasından bu yana geçen yirmi yıl içerisinde özellikle
2008 krizi sonrasında yaşanan makroekonomik sorunların çözülmesinde DTÖ’nün
4
uyguladığı politikaların yetersiz kalması ve DTÖ müzakerelerinin ağırlıklı olarak mal
ticaretine yönelik pazara giriş konularına yoğunlaşması ülkelerin müzakerelerin
sürdürülmesi konusunda isteğini azaltmıştır (Deardorff, 2008). Uluslararası ticaretin
serbestleşmesine
yönelik
küresel
müzakerelerin
sonuçlanmaması,
DTÖ’nün
düzenlemelerinin ülkelerin güncel gereksinimlerini karşılayamaması ve yeni pazar
açılımları konusunda yetersiz kalması taraf ülkelerin alternatif olarak ikili veya çok taraflı
müzakerelere yönelmesine yol açmıştır (Petri & Plummer, 2012). STA’ların son dönemde
gerek gelişmiş ülkeler arasında, gerekse kuzey-güney ile güney-güney ticareti ve ekonomik
ilişkilerinde yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Ülkelerin kendi aralarındaki STA ağının
genişlemesi ile birçok ülke ihtiyaç duydukları mal ve yatırımı STA ortaklarından temin
ederken, diğer ülkeler tercihli ticaretin yarattığı imkânlardan mahrum kalmaktadır. Bu
durum ülkelerin artan şekilde yeni ikili veya çok taraflı ticaret ortakları aramaya itmektedir
(Ekonomi Bakanlığı, 2015).
GATT Anlaşması kapsamında uluslararası ticaretin kurallarının düzenlenmesi
sırasında tarım ürünleri büyük ölçüde kapsam dışında bırakılmıştır. Bunun nedenleri
arasında 1950’li yıllarda en önemli iki büyük tarım üreticisinden ABD’nin kendi iç
pazarını korumak adına tarım ticaretine nicel sınırlamalar getirmesi ile AB’nin uyguladığı
Ortak Tarım Politikası (OTP) üzerinde GATT kurallarının etkin bir şekilde uygulanmaması
olduğu düşünülmektedir (Smith, 2011). DTÖ’nün kurulmasının ardından tarım ticaretini
düzenlemek üzere imzalanan Tarım Anlaşması, tarihte tarım ürünlerinin uluslararası
ticaretini düzenleyen ve bu ticareti kısıtlayan engellerin azaltılması ve zaman içerisinde
kaldırılmasına yönelik kuralları belirleyen ilk anlaşmadır (Smith, 2011). DTÖ Tarım
Anlaşması, tarım ürünlerine getirdiği yeni kurallara karşın uygulanmasında sorunlar
yaşanmaktadır. Tarife dışı önlemlerin azaltılarak tarifelere dayalı önlemlerin arttırılması
tarım ürünleri ticaretinde istenilen serbestleşmeyi sağlamamış, aksine ülkelerin yüksek
bağlı hadlere sahip tarım tarifeleri şekillendirmelerine yol açmıştır. Bunun en önemli
nedeninin üreticilerin iç destekler ve ihracat sübvasyonları ile korunması nedeniyle
arz/talep değişimlerine bağlı olarak dünya tarım ürünlerinde yaşanan fiyat değişimlerinden
etkilenmemeleri olduğu düşünülmektedir (Smith, 2011).
DTÖ’nün tarım ticaretine yönelik bir diğer anlaşması olan Sağlık ve Bitki Sağlığı
(Sanitary and Phytosanitary Agreement-SPS) Anlaşması ülkelerin gıda güvenilirliğini
5
sağlamayı, hayvan ve bitki sağlığını korumaya yönelik önlemlerinin içerik ve sınırlarını
belirlemeyi ve politika yapıcılarına yol göstermeyi amaçlamaktadır (Ordukaya, 2008).
1.2.
BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ
Bölgesel bütünleşme, genel olarak devletlerin kendi aralarındaki ilişkilerin
yoğunlaşması ile karakterize karmaşık toplumsal dönüşüm sürecine verilen genel bir
isimdir (De Lombaerde & Van Langenhove, 2006). İkinci Dünya Savaşının ardından
özellikle sanayileşmiş ülkeler, dış ticareti canlandırma ve ekonomide daha etkili rol
oynamak amacıyla ekonomik bütünleşme sürecine girerek, çeşitli organizasyonlar
kurmuşlardır (Çolpan Nart, 2010). Küreselleşme olgusu ile birlikte, ülkeler ticaret
politikalarında daha liberal adımlar atmakta, ticaretin bütünleşmesine yönelik çalışmalar
hızlanmaktadır. Bu hususta uluslararası ticaretin kolaylaşması ve serbestleşmesine yönelik
olarak DTÖ çatısı altında çok taraflı müzakereler gerçekleştirilerek, bölgesel veya ikili
anlaşmalarla ticaretin önündeki engeller kaldırılmaya çalışılmaktadır (Pınar ve ark., 2013).
GATT ve DTÖ anlaşmalarının oluşturulduğu uluslararası ticaretin bütün ülkeleri
kapsayacak şekilde genişletilmesine yönelik “evrensel yaklaşım”’ın yanında, çeşitli
ülkelerin ikili veya bir blok içinde ticareti serbestleştirici politikalar izleyerek ekonomik
birlikler oluşturmalarına “ekonomik entegrasyon” adı verilmiştir (Şanlı, 2004).
Entegrasyon içinde yer alan ülkeler ekonomilerine serbestlik sağlayıp, ticarete engel olan
kısıtlamaları kaldırarak, daha büyük boyutlarda üretim yapmayı ve daha geniş bir pazara
erişim sağlamayı amaçlamaktadır (Hobikoğlu, 2007).
Ekonomik entegrasyonlar, üye ülkelerdeki ekonomik büyümeyi hızlandırmak, yeni
yatırımlar sağlamak, kaynakların etkin kullanımını sağlamak, rekabeti arttırarak
ekonomilerin güçlenmesini sağlamak gibi olumlu etkilere sahiptir (Hobikoğlu, 2007).
1.2.1. Bölgesel Ticari Bütünleşme Türleri
Uluslararası
ekonomik
bütünleşme
şekilleri
başlıca
dört
başlık
altına
toplanabilmektedir. Bunlar kapsamına göre basitten komplekse doğru: Serbest Ticaret
Bölgesi, Gümrük Birlikleri, Ortak Pazar ve Ekonomik Birliklerdir (Sarı, 2005).
6
1.2.1.1. Serbest Ticaret Anlaşması ve Serbest Ticaret Bölgesi
Serbest Ticaret Anlaşmaları, taraf ülkelerin kendi aralarında belirlenen ürünlerde
gümrük vergilerini ve benzeri diğer sınırlamaların kaldırılması, bunun yanında üçüncü
ülkelere karşı anlaşma imzalayan ülkelerin milli gümrük tarifelerini uygulayabildikleri
ekonomik bütünleşmelere verilen addır (İstanbul İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği,
2010). Serbest Ticaret Anlaşmaları ile üye ülkelerin ticaret ve ekonomik alanlarda
ilişkilerinin geliştirilmesi, hayat standartlarının yükseltilmesi, dünya kaynaklarının daha
etkin kullanılması, çevrenin korunması ve ülkelerin ihtiyaçlarına karşı uluslararası ticareti
kısıtlayan tüm engel ve farklı muamelelerin kaldırılması amaçlanmaktadır (Pınar ve ark.,
2013).
STA’lar DTÖ’nün En Çok Kayrılan Ülke Kaydı (MFN) uygulamasının istisnasını
oluşturan GATT Anlaşması 24. Maddeye dayanmaktadır. MFN, DTÖ üyesi bir ülkenin,
başka bir ülkeye sağladığı bir tarife uygulaması veya düzenlemenin bütün DTÖ üyeleri
tarafından yararlanılmasını sağlamakta, üye ülkelerin dış ticarette birbirlerine karşı
yaptıkları haksız uygulamaların önüne geçmektedir (Horn & Mavroidis, 2001). Bununla
birlikte GATT 24. Maddesi, üye ülkelerin kendi aralarında imzaladıkları Tercihli Ticaret
Anlaşmaları ve STA’larda diğer üyelere sunulan imtiyazlardan daha fazlasını sunmasını
olanak kılmaktadır. Bu nedenden dolayı günümüzde DTÖ müzakerelerinin durmasına
karşın ikili ve bölgesel STA’ların sayısında artış gözlemlenmektedir (Candaş, 2010).
1.2.1.2. Gümrük Birlikleri
Gümrük Birliğinde üye ülkeler kendi aralarında ticarete konulan bütün engelleri
kaldırırken, üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulamaktadır. Bununla
birlikte, üretim faktörlerinin ülkelerarası hareketliliği ile ekonomik politikaların
birleştirilmesi bu aşamada söz konusu değildir (Sarı, 2005).
7
1.2.1.3. Ortak Pazar
Bir diğer ekonomik bütünleşme türü olan ortak pazarda; gümrük birliğini oluşturan
ülkeler arasındaki emek, sermaye ve yatırımların serbestçe hareket edebilmelerini
sağlamaktadır (Sarı, 2005).
Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA), Karayip Topluluğu (CARICOM) ve
Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) Ortak Pazar’a örnek birliklerdir.
1.2.1.4. Ekonomik Birlik
Bölgesel ticari birliklerin en ileri aşaması ekonomik birliktir. Ekonomik birlik, üye
ülke ekonomilerinin yukarıda belirtilen şartlara ek olarak, ekonomik parasal ve sosyal
politikalar ile kurumların ortak hale gelmesi de öngörülerek, tam olarak bütünleşmeyi
hedeflemektedir. Üye ülkeler için tek para sistemi ve merkez bankası, birleştirilmiş bir
mali sistem ve ortak dış ticaret politikasını da kapsamaktadır (Sarı, 2005).
1.3.
TÜRKİYE’NİN
ÜYE
OLDUĞU
MEVCUT
BÜTÜNLEŞME
TÜRLERİ
Türkiye’nin küreselleşme çalışmaları İkinci Dünya Savaşı sonrası hız kazanmış
olup, Uluslararası Para Fonu (IMF), Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD),
Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı (OECC), Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ve Birleşmiş
Milletler (UN) gibi uluslararası kuruluşlara katılmış ve başta Avrupa Ekonomik Topluluğu
(AET) olmak üzere birçok uluslararası kuruluşlara katılım için başvuruda bulunmuştur
(Çolpan Nart, 2010).
1.3.1. Türkiye - Avrupa Birliği Gümrük Birliği
1.3.1.1. Gümrük Birliği’nin Gelişimi
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da kalıcı bir barış oluşturmak üzere
dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman Avrupa ülkelerini kömür ve çelik
8
üretimi konusunda karar mekanizmasının uluslararası bir yapıya bırakılmasına davet
etmiştir (AB Bakanlığı, 2014). Schuman Planı sonucu ilk adımda Fransa, Batı Almanya,
İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un 1951 yılında imzaladıkları Paris Anlaşması ile
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu; 1957 yılında imzalanan Roma Anlaşması ile de AET
ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu kurulmuştur (Uysal, 2001). 1967 yılında imzalanan
Füzyon Anlaşması ile üç ayrı topluluk aynı çatı altında toplanmış, 1992 yılında imzalanan
Maastricht Anlaşması (AB Anlaşması) ile de ekonomik ve parasal birlik hedefi
somutlaşmıştır (Bilici, 2006). 1953 yılında 6 ülke ile kurulan topluluk 1973, 1981, 1986,
1995, 2004, 2007 ve en son olarak 2013 yılında Hırvatistan’ın katılımıyla üye sayısı 28’e
ulaşmıştır (The European Union, 2015).
Roma Anlaşması ile kurulan AET, Avrupa ülkeleri arasında ortak veya tek pazar
şekillendirerek malların, sermayenin, hizmet ve insanların üye ülkeler arasında serbest
geçişini sağlamayı hedeflemiş ve bu hususta 1958 yılında üyeler arasında gümrük birliği
şekillendirilmiştir (Dinan, 2005).
İkinci Dünya Savaşı sonrasında batı bloğu içerisinde yer almayı tercih eden
Türkiye, NATO’ya kabul edilmesinin ardından 31 Temmuz 1959 tarihinde Avrupa
Ekonomik Topluluğu’na ortaklık başvurusunda bulunmuş, yapılan müzakereler sonucunda
12 Eylül 1963’de Ankara Anlaşması imzalanmıştır. Ankara Anlaşması ile taraflar
arasındaki ilişkilerin güçlendirilerek Türk ekonomisi ile AET ekonomisi arasındaki farkın
azaltılması
ve
sonuç
olarak
Türkiye’nin
AET’ye
katılmasını
kolaylaştırması
amaçlanmaktadır (Uysal, 2001). Ankara Anlaşması, Türkiye’nin AB üyeliğine
hazırlanması için hazırlık, geçiş ve son olmak üzere üç aşama öngörmüştür. İlk aşamada
AB Türkiye’ye ekonomisini güçlendirmek ve AB’nin
yükümlülüklerini
yerine
getirebilmesi için desteklemelerde bulunmuş, bu aşama 1 Ocak 1973 tarihinde Katma
Protokol’ün yürürlüğe girmesi ile sona ermiştir. Geçiş döneminde, Türkiye ile AB arasında
Gümrük Birliği oluşturabilmek için, AB 1 Eylül 1971 yılında sanayi ürünlerinde gümrük
vergilerini sıfırlamış, Türkiye ise 1973 yılından itibaren bu ürünlerdeki gümrük vergilerini
sıfırlamayı taahhüt etmiştir (Çalışkan, 2009).
Türkiye ve AB arasında Gümrük Birliği (GB), 1/95 sayılı Türkiye – AT Ortaklık
Konseyi Kararı ile oluşturulmuş olup AB ile Türkiye arasında sanayi malları ve işlenmiş
9
tarım ürünlerinin serbest dolaşımını kapsamaktadır (Hobikoğlu, 2007). Bununla birlikte iki
ülke arasında uygulanan tarım politikaları arasında ciddi farklılıklar olması nedeniyle tarım
ürünleri kapsam dışında tutulmuştur (Terin ve ark., 2012).
Türkiye, GB’ye girmesi ile tam üyeler ile hemen hemen aynı yükümlülükler
üstlenmiş olmasına karşın, üye ülkelerden farklı olarak Ortak Ticaret Politikasına yön
verememektedir.
Bunun
sonucu
olarak
ülkemiz,
tam
üyelerin
kendi
çıkarları
doğrultusundan belirlediği gümrük mevzuatı, üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşması
yapılması, ambargo ve diğer kararlar gibi dış ticaret politikalarının oluşturulmasında karar
mekanizmasında yer almasa da, bu politikaları uygulamak ile mükelleftir (Uysal, 2001).
Türkiye ile AB arasında oluşturulan GB’nin en önemli etkilerinden birisi, 1/95
sayılı Türkiye – AT Ortaklık Konseyi Kararının 16. Maddesi gereğince Türkiye AB’nin
Ortak Ticaret Politikasına uyum yükümlülüğü olmasıdır (Gürlesel & Alkin, 2010). Bu
yükümlülük çerçevesinde ülkemiz AB’nin gümrük ve ticaret politikalarının yanı sıra
rekabet ve IPR’a ilişkin politikalar da dahil olmak üzere geniş bir alanda mevzuatlarını
uyumlaştırmayı da kabul etmiştir (Hobikoğlu, 2007). Bunun yanında Türkiye, 1/95 Sayılı
Ortaklık Konseyi Kararınım yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl içinde AB’nin tercihli
gümrük rejimine aşamalı olarak uyum sağlamayı kabul etmiştir. Bu uyumun Ortaklık
Konseyi Kararı’nın 10 sayılı ekinde yer alan otonom rejimleri kapsaması ve üçüncü
ülkelerle tercihli ticaret anlaşmaları imzalanmasına yönelik gerekli düzenlemeler
yapılmıştır (Atalay, 2011). Bu kapsamda Türkiye, AB’nin tercihli ticaret anlaşması
imzaladığı veya girişimde bulunduğu ülkeler ile benzer anlaşmaların imzalanmasına
yönelik girişimlerde bulunabilecektir.
1.3.1.2. Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin Tarım Ürünleri Ticaretine
Etkileri
1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile başlayan Türkiye AB ortaklığı tarım
ürünlerini de kapsamakta olup, 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile tarım
ürünlerinin serbest dolaşımı için Türkiye’nin AB’de uygulanan Ortak Tarım Politikası’na
(OTP) uyumuna yönelik kararlar alınmıştır (Ercan, 2010).
10
Ankara Anlaşması kapsamında AB’nin ülkemize tek taraflı tarife kotaları şeklinde
tavizler vermiş olup, tütün için 12.500 ton, kuru üzüm için 30.000 ton, kuru incir için
12.500 ton ve fındık için 17.000 ton tarife kotası Aralık 1964’te yürürlüğe konulmuştur
(Karluk, 1996). Tarife kotaları sayesinde tanınan kotalar kadar ihracatımız AB’ye
gümrüksüz girmiş, kotayı aşan kısım için ise gümrük vergisi uygulanmıştır. Taviz verilen
bu ürünler Türkiye’nin o dönem içinde AB’ye yapılan ihracatın %40’ına tekabül
etmektedir (Baysan, 1984). Katma Protokol kapsamında Türkiye belirli peynir ürünleri,
şarap ve balık ürünleri gibi AB’den ithal edilen sınırlı ürün grubu için tercihli uygulama
hakkı tanımıştır (Dünya Bankası, 2014). Ayrıca, 1967 yılında Geçici Protokol uyarınca el
dokuma halıları, taze meyveler, taze balık, kabuklu deniz hayvanları, yumuşakçalar, taze
üzüm, limon, portakal, bazı şarap ve tekstil ürünleri için ilave tarife kotaları tanınmıştır
(Karluk, 1996).
1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı temel tarım ürünlerini kapsamamakta olup, 25.
Madde ile Türkiye tarım politikalarını AB’nin OTP’sine uyumlaştıracak atılımlar
yapacağını taahhüt etmiş, 26. Madde ile iki taraf tarım ürünlerinde birbirlerine karşı tercihli
rejimleri aşamalı olarak geliştireceklerini bildirmişlerdir. Bu kapsamda 29 Nisan 1997
tarihli 1/97 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile harmonize sistem (HS) 19. Fasılda yer alan
mamalar, makarna, ekmekçilik ürünleri gibi işlenmiş tarım ürünlerinde uygulanacak kota
ve vergileri düzenlemiştir. Temel tarım ürünleri ticaretini düzenlemek amacıyla ise 25
Şubat 1998 tarihli 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı yayınlanmıştır.
1/98 kapsamında Türkiye AB’nden küçükbaş hayvan etleri, hindi etleri, süt
ürünleri, patates, soğan, fasulye gibi sebzeler, üzüm, karpuz, erik gibi meyveler, malt,
zeytinyağı, konserve domates ve şarapta taviz kotaları almış olup; fındık ihracatına yönelik
düzenlemeler getirmiştir. Aynı şekilde Türkiye AB’ye canlı sığır, sığır karkas, süt ve süt
ürünleri, tohum ve canlı bitkiler, meyve hububat ve hayvan yemi gibi temel tarım
ürünlerinde ithalat kotaları açmıştır.
Konseyin 1/98 sayılı Kararında bulunan üç protokolden ikisinde tarım ürünlerinin
tarifelerinde fiili bir tarım STA’sı olarak görülecek düzeyde geniş bir indirim öngörülmüş
olup, üçüncü protokol menşe kuralları ile ilgilidir. 1/98 ve bazı ürünlerdeki gümrüksüz AB
MFN oranlarından dolayı AB tarımsal tarife satırlarının %67’si Türkiye’nin ihracatı için
11
serbestleşmiştir. Türkiye’nin ise AB’ye 2008-2010 yılları arasında ihraç ettiği ürünlerin
%85’inin gümrüksüz girdiği bildirilmiştir (Dünya Bankası, 2014).
1.3.2. Türkiye’nin İmzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları
Türkiye, AB’nin Ortak Ticaret Politikasını üstlenmesiyle birlikte, Ortaklık Konseyi
Kararı’nın 16. Maddesi uyarınca, ticaret politikasını birliğin ticaret politikasına uyumlu
hale getirmek için, Kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl içinde AB’nin gümrük
rejimine hem otonom rejimleri hem de üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşmalarını
kapsayacak şekilde aşamalı geçmeyi taahhüt etmiştir (Atalay, 2011). Bu madde
kapsamında, ülkemiz sadece AB’nin tercihli ticaret anlaşması gerçekleştirdiği ülkelerle
STA müzakerelerine başlayabilmektedir (Atalay, 2011; Pınar ve ark., 2013).
GB öncesinde 1 Nisan 1992 tarihinde yürürlüğe giren EFTA ülkeleri (İsviçre,
Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn) ile Türkiye’nin yaptığı STA, tercihli rejimi üstlenme
yönünde attığı ilk adım olmuştur (Atalay, 2011). 1996 yılından bu yana toplam 32 STA
imzalanmış, bunlardan Doğu ve Merkez Avrupa ülkeleri ile yapılan 11 tanesi, bu ülkelerin
ileri dönemde AB’ye üye olması nedeniyle feshedilmiştir. Geriye kalan 17 adet STA
(EFTA, İsrail, Makedonya, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Mısır, Arnavutluk,
Gürcüstan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Ürdün, Morityus, Malezya ve Güney Kore)
günümüzde de yürürlükte olup, Lübnan STA Lübnan tarafının iç onay sürecinin
tamamlanmasıyla; Kosova, Malezya, Moldova ve Faroe Adaları STA’larında ise iki tarafın
iç onay süreci tamamlanmasının ardından yürürlüğe girecektir. Müzakereleri tamamlanmış
Gana STA’sının da yakın bir zaman içerisinde imzalanması hedeflenmektedir. Suriye ile
imzaladığımız STA ise 6 Aralık 2011 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile askıya alınmıştır.
13 ülke ve ülke grubu ile STA müzakereleri devam etmektedir. Bununla birlikte, 10 ülke
ve ülke grubu ile de STA müzakerelerinin başlatılmasına yönelik girişimlerde
bulunulmuştur.
ABD’de
STA
müzakerelerinin
başlatılmasına
yönelik
girişimde
bulunduğumuz ülkelerin başında gelmektedir (Ekonomi Bakanlığı, 2015).
STA’ların ekonomiye olumlu etkileri arasında, ölçek ekonomilerine yol açarak
maliyeti düşürmek ve kaynak verimliliği sağlamak yer almaktadır. Bunun yanında
ekonomik altyapının güçlendirilmesine yardımcı olarak dış piyasalar ile rekabet edebilme
12
gücü kazandırmakta, milli gelir ve toplumsal refahı yükseltmekte, pazar çeşitliliğini
arttırak krizlere karşı ülke ekonomisinin direncinin arttırılması sağlanmaktadır (İstanbul
İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği, 2010).
STA’ların ekonomik etkilerinin yanında, STA akdedilmesi sonucu oluşturulan
Ortaklık Konseyi ve Ortaklık Komitesi gibi yapılar ile ülkelerin siyasi ve bürokratik üst
düzey temsilcileri bir araya gelerek karşılıklı yeni işbirliği planlarının gözden geçirilmesini
sağlayarak siyasi ilişkilerin gelişimine dolaylı olarak etki etmektedir (İstanbul İhracatçı
Birlikleri Genel Sekreterliği, 2010).
STA’lar genel olarak sanayi ürünlerinde tam serbestleşme amaçlamakta, tarım
ürünleri ticaretinde karşılıklı tercihli kotalar şeklinde taviz verilmektedir (Atalay, 2011).
TÜİK rakamlarına göre 2014 yılı itibari ile Türkiye’nin gerçekleştirdiği toplam ihracatın
%43,4’ü
Avrupa
Birliği
ülkeleri,
%11,6’sı
ise
STA
imzaladığı
ülkeler
ile
gerçekleştirilmiştir. İthalatta ise bu oran %36,6 ve %5,1 şeklindedir. Gümrük Birliğinin
kurulmasından bu yana gerçekleşen toplam ihracat Şekil 2.1’de, toplam ithalat Şekil 2.2’de
yer almaktadır.
Şekil 2.1. Yıllara Göre Genel İhracatımız ve Ülkelerin Payları
60
160.000
50
140.000
120.000
40
100.000
30
80.000
60.000
20
40.000
10
20.000
Diğer
AB'nin Payı
STA'ların Payı
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1997
STA
1998
0
1996
0
AB
Yüzde (%)
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
180.000
Diğer Ülkelerin Payı
Kaynak:TÜİK, 2015.
Genel ihracatımızda 2007 yılında %56’ya ulaşan AB ülkelerinin payı 2008 yılından
itibaren azalarak 2014 yılında %43’e kadar gerilemiştir. İhracatımızda AB üyesi ve
13
STA’mızın olduğu ülkeler harici ihracatımızın oranı ise yaklaşık %45 seviyesindedir. Bu
durumun oluşmasında hem Ekonomi Bakanlığı’nın ihracatımızda ülke çeşitliğini ve pazar
payımızı arttırmak için 2010 yılından itibaren “Hedef ve Öncelikli Ülke” uygulamasına
geçmesinin hem de başta Irak olmak üzere Orta Doğu pazarındaki etkinliğimizin
artmasının etkisi olduğu düşünülmektedir. 2014 yılı itibari ile STA imzaladığımız ülkelere
olan ihracatımız, toplam ihracatımızın %12’sini oluşturmaktadır.
300.000
70
250.000
60
50
200.000
40
150.000
30
100.000
Yüzde (%)
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
Şekil 2.2. Yıllara Göre Genel İthalatımız ve Ülkelerin Payları
20
50.000
10
AB
STA
Diğer
AB'nin Payı
STA'ların Payı
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
0
1996
0
Diğer Ülkelerin Payı
Kaynak:TÜİK, 2015.
Yıllara göre genel ithalatımız incelendiğinde ise, AB ülkeleri ile olan ithalatımız
yıllara göre artış göstererek 1996 yılında 19 milyar ABD$ seviyesinden 2014 yılında 89
milyar seviyesine ulaşmasına karşın, toplam ithalatımızdaki oranı %53’den, %37
seviyesine inmiştir. Bununla birlikte AB üyesi ve STA imzaladığımız ülkeler haricindeki
ülkeler ile yapılan ithalatımız 2014 yılı itibari ile %58’e ulaşmıştır.
Tarım alanında bugüne kadar Arnavutluk, Bosna-Hersek, EFTA ülkeleri, Fas,
Gürcistan, İsrail, Karadağ, Makedonya, Mısır, Sırbistan, Suriye, Şili, Tunus, Ürdün,
Mauritius, Güney Kore ile taviz değişimi gerçekleşmiş olup, genel tarım ticaretimiz ve AB
ile STA ülkelerinin payları Şekil 2.3. ve Şekil 2.4.’de görülebilmektedir.
14
20.000
18.000
16.000
14.000
12.000
10.000
8.000
6.000
4.000
2.000
0
70
60
40
30
Yüzde (%)
50
20
10
AB
STA
Diğer
AB'nin Payı
STA'ların Payı
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
0
1996
Tarımsal İhracat (Milyon ABD$)
Şekil 2.3. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları
Diğer Ülkelerin Payı
Kaynak:TÜİK, 2015.
HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır.
Tarım ürünleri ihracatımızda ülkelerin oranları incelendiğinde, 1996 yılında 1,9
milyar ABD$’ı olan AB ülkelerine ihracat, 2014 yılında 5,6 milyar ABD$’a ulaşmasına
karşın, tarımsal ihracattaki payı %42’den %31’e düşmüştür. Diğer ülkelerin payı 2005
yılında %44’e kadar düşmesine karşın 2014 yılında %58’e ulaşmıştır. STA imzaladığımız
ülkelerin payı ise 2014 yılında %11’dir.
14.000
90
12.000
80
70
10.000
60
8.000
50
6.000
40
30
4.000
Yüzde (%)
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
Şekil 2.4. Yıllara Göre Türkiye’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları
20
2.000
10
AB
STA
Diğer
AB'nin Payı
STA'ların Payı
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
0
1996
0
Diğer Ülkelerin Payı
Kaynak:TÜİK, 2015.
HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır.
15
Tarım ürünleri ithalatımızda ise AB ülkelerinin son yıllarda payının azaldığı, STA
ülkelerinin ise arttığı gözlemlenmektedir. 2014 yılı itibari ile STA ülkeleri ve AB’nin
toplam tarım ithalatımızdaki payı aynıdır.
Türkiye’nin uygulama yükümlülüğü bulunan Ortak Ticaret Politikası kapsamında
müzakereleri süren veya imzalanan STA’lara ilişkin en önemli sorun AB’nin yürürlüğe
koyduğu fakat Türkiye’nin henüz imzalayamadığı STA’ların yarattığı ticaret sapmasıdır.
AB’nin imzaladığı STA’lar, Türkiye’nin de bir parçasını oluşturduğu Avrupa Gümrük
Alanını kapsamakta olup, bu STA’lar sonucunda üçüncü ülkelerin malları AB’nin gümrük
engellerini kaldırması sonucu, bahse konu ürünler AB pazarına olduğu gibi Türkiye
pazarına da gümrüksüz girmektedir. Türkiye’nin AB üyesi olmamasından dolayı, ticaret
politikalarında karar alma mekanizmalarında yer almaması ve süreçlere dahil
edilmemesinin sonucu olarak bu ülkeler Türkiye’ye karşı gümrük vergilerini korumakta ve
bu durum haksız rekabete yol açmaktadır (Atalay, 2011).
1.4.
ABD’NİN ÜYE OLDUĞU MEVCUT BÜTÜNLEŞME TÜRLERİ
ABD, ekonomik olarak güçlenmek ve dünya ticaretinde daha çok söz sahibi
olabilmek adına ekonomik anlaşmaları önemli bir fırsat olarak görmektedir. Bu kapsamda
ABD hem DTÖ’nün bir üyesi olarak süregelen küresel ticaret müzakerelerini sürdürmekte,
hem de STA’lar, Ticaret ve Yatırım Çerçeve Anlaşmaları ve İkili Yatırım Anlaşmaları gibi
iki taraflı veya bölgesel anlaşmalar ile yeni ticaret ve yatırım imkanları aramaktadır
(USTR, 2015a).
1.4.1. ABD’nin Yürürlükte Olan Serbest Ticaret Anlaşmaları
ABD Ticaret Temsilcisi Ofisinin belirttiği üzere, ABD’nin 2014 yılı itibari ile
yürürlükte olan 20 ülke ile yapılmış 14 STA’sı mevcuttur. Bununla birlikte Trans-Pasifik
Ortaklık Anlaşması ve Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşmalarının da müzakereleri
devam etmektedir. ABD’nin dış ticaretinde STA yaptığı ülkeler ve diğer ülkelerin payları
ile değerleri Şekil 3.5 ve Şekil 3.6.’da, tarımsal dış ticaretine ilişkin verileri ise Şekil 3.7.
ve Şekil 3.8.’de gösterilmektedir.
16
1.800.000
50,0
1.600.000
45,0
1.400.000
40,0
35,0
1.200.000
30,0
1.000.000
25,0
800.000
20,0
600.000
15,0
400.000
10,0
200.000
5,0
0
Ülkelerin Payı(%)
Genel İhracat (Milyon ABD$)
Şekil 2.5. Yıllara Göre ABD’nin Genel İhracatı ve Ülkelerin Payları
0,0
2005
2006
STA
2007
2008
2009
Türkiye
AB
2010
Diğer
2011
2012
STA
2013
AB
2014
Diğer
Kaynak:UN Comtrade, 2015.
ABD’nin 2014 yılında yaptığı toplam ihracatın %47’si STA imzaladığı ülkelere
gerçekleşmiş olup, 2013 yılına göre %4 artarak 765 milyar ABD$’ına ulaşmıştır. 2014
yılında diğer ülkelerin payı bir önceki yıla göre %3 azalarak %35’e düşmüş, değer olarak
ise 567 milyar ABD$’a ulaşmıştır. Diğer ülkeler içerisinde ABD AB’ye 277 milyar ABD$,
Türkiye’ye ise 12 milyar ABD$ ihracat gerçekleştirmiştir. 2014 yılı itibari ile ABD’nin
toplam ihracatı içerisinde ülkemizin payı sadece %0,7’dir.
Şekil 2.6. Yıllara Göre ABD’nin Genel İthalatı ve Ülkelerin Payları
60,0
50,0
2.000.000
40,0
1.500.000
30,0
1.000.000
20,0
500.000
Ülkelerin Payı (%)
Genel İthalat (Milyon ABD$)
2.500.000
10,0
0
0,0
2005
2006
STA
AB
2007
2008
Türkiye
2009
2010
Diğer
2011
STA
2012
2013
AB
2014
Diğer
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
17
ABD’nin genel ithalatı incelendiğinde STA imzaladığı ülkelerin payı son üç senedir
%35 civarında seyretmekte olup, 2014 yılı itibari ile 827 milyar ABD$ seviyesindedir.
ABD 2014 yılında AB ülkelerinden 418 milyar ABD$’, Türkiye’den ise 7,3 milyar ABD$
ithalat gerçekleştirilmiştir. ABD’nin son on yıllık genel dış ticaretinde en dikkat çekici
husus 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz sonucunda dış ticaret hacminin 2009 yılında bir
önceki seneye göre %23,3 oranında azalmasıdır.
Şekil 2.7. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İhracatı ve Ülkelerin Payları
60,0
160.000
50,0
140.000
120.000
40,0
100.000
30,0
80.000
60.000
20,0
40.000
Tarımsal İhracat (%)
Tarımsal İhracat (Milyon ABD$)
180.000
10,0
20.000
0
0,0
2005
2006
STA
2007
AB
2008
Türkiye
2009
2010
Diğer
2011
STA
2012
2013
AB
2014
Diğer
Kaynak:UN Comtrade, 2015.
HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır.
Tarım ürünleri bakımından ABD’nin son on yıllık ihracatı incelendiğinde STA
ülkelerine tarım ürünleri ihracatının düzenli olarak artarak, 2014 yılında toplam tarım
ürünleri ihracatının %42,9’a (66 milyar ABD$) çıktığı gözlemlenmektedir. AB ülkelerine
yapılan tarım ürünleri ihracatı azalma eğiliminde olup, toplam tarım ürünleri ihracatının
%9,1’ini oluşturmaktadır. Aynı dönem içerisinde Türkiye’ye yapılan tarım ürünleri
ihracatının payı ise %0,9 olmuştur. ABD’nin tarım ürünü ihracatında ülkelerin payları
incelendiğinde ilk sırada %17 ile Kanada, ikinci sırada %14 ile Çin Halk Cumhuriyeti,
üçüncü sırada ise %12 ile Meksika yer almaktadır. AB ülkeleri 5. Sırada, Türkiye ise 20.
Sıradadır.
18
Şekil 2.8. Yıllara Göre ABD’nin Tarımsal İthalatı ve Ülkelerin Payları
60,0
140.000
50,0
120.000
40,0
100.000
80.000
30,0
60.000
20,0
40.000
Ülkelerin Payı (%)
Tarımsal İthalat (Milyon ABD$)
160.000
10,0
20.000
0
0,0
2005
2006
STA
2007
AB
2008
Türkiye
2009
2010
2011
Diğer
STA
2012
2013
AB
2014
Diğer
Kaynak:UN Comtrade, 2015
HS: İlk 24 Fasıl alınmıştır.
Tarım ürünleri ithalatında STA ülkelerinin payı son on yılda düzenli olarak artmış
olup, 2014 yılında %50,6’ya ulaşmıştır. AB ülkelerinden 2014 yılında 22 milyar ABD$’lık
ithalat gerçekleştirilmiş olup, toplam tarımsal ithalattaki payı %16,4 iken, Türkiye aynı
dönemde ABD’ye 821 milyon ABD$’lık tarım ürünü ihracatı yapmıştır. Türkiye’nin
toplam tarım ürünü ithalatındaki payı %0,6’dır. ABD’nin 2014 yılı tarım ithalatında
ülkelerin sıralamasına bakıldığında ise ilk sırada %19,5 ile Kanada, ikinci sırada %16,4 ile
AB, üçüncü sırada ise %15,7 ile Meksika yer almaktadır. Türkiye ABD’nin tarım ürünleri
ithalatında 25. sıradadır.
1.4.2. Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı (TPP)
1.4.2.1. TPP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum
Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı, ABD, Bruney Sultanlığı, Şili, Yeni Zelanda,
Avustralya, Peru, Malezya, Singapur, Kanada, Japonya, Meksika ve Vietnam’ın
oluşturduğu 12 Asya-Pasifik ülkesinin müzakerelerini tamamladığı, ancak henüz yürürlüğe
girmemiş bir bölgesel ticaret anlaşmasıdır. TPP, 2012 yılı itibariyle 295 milyar ABD$’lık
gelir elde edilen ve 1,9 trilyon ABD$’lık ticaret potansiyeline sahip yeni nesil bir STA
olarak kabul edilmektedir (Petri & Plummer, 2012). TPP’nin temeli Yeni Zelanda, Bruney
19
Sultanlığı, Şili ve Singapur arasında 2006 yılında yürürlüğe giren Trans-Pasifik Stratejik
Ekonomik Ortaklık Anlaşması’na (P-4 Anlaşması) dayanmakta olup, bu anlaşma ile taraf
ülkeler ekonomik bir birlik şekillendirmeden, Pasifik’in her iki kıyısından da ülkelerin
taraf olabileceği geniş katılımlı bir STA oluşturulması amaçlanmıştır. P-4 Anlaşması
pazara giriş alanında birçok STA’nın aksine, oldukça ileri düzey bir serbestleşme sağlamış
olup, Bruney Sultanlığı’nın hariç tutulmasını istediği birkaç ürün dışında, tarım ürünlerini
de kapsayacak şekilde tüm ürünlerde tarifeler karşılıklı olarak kaldırılmıştır (Kolsky
Lewis, 2011). 2008 yılında ABD’nin, 2009 yılında Avustralya, Vietnam ve Peru’nun P-4
Anlaşması’na katılmaya ilgi gösterdiklerini açıklamalarının ardından anlaşma TransPasifik Ticaret Ortaklığı (TPP) olarak anılmaya başlamıştır (Kolsky Lewis, 2011).
ABD’nin P-4 ülkelerinden Şili ve Singapur ile daha önceden birer STA’sı
bulunması, mevcut gümrük vergileri oldukça düşük olan Yeni Zelanda ile Bruney
Sultanlığı pazarlarının son derece sınırlı bir potansiyelinin olmasından dolayı TPP
müzakerelerine katılması ilk etapta anlaşılamamıştır. ABD’nin TPP müzakerelerine
başlama nedenleri arasında diğer Asya-Pasifik ülkelerinin ileri dönemde anlaşmaya taraf
olması sonucu bölge ekonomisi ve politikalarında yön belirleyici bir konum kazanmak,
oluşturulacak Asya-Pasifik Serbest Ticaret Bölgesi’nin bölgesel lideri olmak olduğu
düşünülmektedir (Kolsky Lewis, 2011).
1.4.2.2. TPP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel
Etkileri
ABD Ticaret Temsilcisi Ofisi verilerine göre, ABD’nin, TPP ülkeleri ile yapılan
toplam tarım ürünleri ticareti 2013 yılında 58 milyar ABD$’ı aşmış durumdadır. TPP’nin
yürürlüğe girmesi sonucunda tarım, gıda ve tekstil ürünlerini de kapsayan geniş çaplı
gümrük vergilerinden muaf bir ticaret alanı oluşturularak bu miktarın daha da arttırılması
amaçlanmaktadır. Aynı şekilde Ticaret Temsilcisi Ofisi TPP Anlaşması kapsamında
oluşturulacak SPS önlemlerinin şeffaf, bilimsel verilere dayalı, gereksiz test ve
sertifikasyon çalışmalarından uzak ve taraflar arasında işbirliği ile iletişimi arttırmaya
yönelik olacağını açıklamıştır.
20
STA’larda taraflar arasında özellikle pazara giriş kapsamında serbestleşme ve
çeşitli uygulamalara ilişkin hükümlerin uygulanması ile ilgili bölümlerde sorun
yaşanmakla birlikte, TPP’nin gümrük vergilerinin kaldırılmasında diğer STA’lara göre çok
daha ileri düzeyde olması bu tür sorunların yaşanmasını önlemiştir. Kolsky Lewis’e göre
(2011), Yeni Zelanda’nın en önemli ihraç kalemleri arasında yer alan süt ve süt ürünleri,
koyun ve sığır eti gibi ABD’nin görece hassas olduğu ürünlerde gümrük vergilerinin
kaldırılması ihtimali TPP’nin tarım alanında yaşadığı en önemli sorun olarak kabul
edilmektedir.
1.4.3. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP)
1.4.3.1. TTIP’nin Gelişimi ve Mevcut Durum
ABD ile AB dünya hasılasının %46,7’sini ve dünya ticaretinin %30,4’ünü
gerçekleştiren, karşılıklı yatırımların toplam değerinin 3,7 trilyon ABD$’a ulaştığı dünya
ekonomisine yön veren iki önemli lokomotiftir (Akman, 2013b). İki blok arasındaki ticari
ilişkiler hukuki, teknik ve diğer engeller nedeniyle potansiyeline ulaşamamış olup, 2007
yılında oluşturulan Transatlantik Ekonomik Konseyi (TEC) de dahil olmak üzere yıllar
boyunca
çeşitli
ortamlarda
bu
sorunların
çözülmesine
yönelik
müzakereler
gerçekleştirmiştir (Ilias Akhtar & Jones, 2013).
2008 yılında yaşanan küresel finansal krizin sonucu olarak özellikle ABD’de
büyümeyi tetikleyecek yapısal reformlara ihtiyaç duyulması ve iki tarafın rekabet gücünün
gelişmekte olan ülkelere göre zayıflaması sonucu taraflar arasında ticari engellerin
kaldırılmasına yönelik girişimlerin hız kazandığı görülmektedir (Güneş ve ark., 2013). Bu
gelişmelerin sonucu olarak 13 Şubat 2013 tarihinde ABD adına Başkan Barrack Obama ve
AB adına Komisyon Başkanı Manuel Barroso ile AB Zirvesi’ne Başkanlık eden Herman
Van Rompuy iki taraf arasında çok kapsamlı bir ticaret ve yatırım ortaklığı kurulmasına
yönelik olarak müzakerelerin başlatılması kararı aldığını duyurmuştur (Akman, 2013a).
2013 yılından bu yana süregelen TTIP görüşmelerinde dokuzuncu tur tamamlanmış
olup, bazı konularda metin üzerine görüşmelerin başlaması, müzakerelerin ileri bir
aşamaya geldiğine işaret etmektedir. Özellikle ABD ve AB arasındaki mevcut gümrük
21
tarife oranlarının, birkaç hassas ürün hariç, düşük olması nedeniyle pazara giriş bölümünün
kolaylıkla tamamlanacağı tahmin edilmektedir. Bunun yanında TTIP’nin hem AB-ABD
için hem de üçüncü ülkeler çerçevesinde temel etkisinin rekabet politikası, fikri mülkiyet
hakları, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik kamusal önlemler, işgücü ve çevre
politikaları gibi konularda mevcut standartları değiştirmesi olacağı düşünülmektedir (Aran,
2015).
TTIP pek çok açıdan, ABD ve AB’nin bugüne kadar imzalayıp yürürlüğe koyduğu
bir çok STA’dan ayrılmaktadır. Birinci olarak TTIP ekonomik büyüklük, etkilediği nüfus
ve yatırım açısından ABD’nin müzakere ettiği en büyük STA’dır. TTIP’nin ikinci özelliği
ise yönetmeliklerin uyumlaştırılması ve kamu iktisadi teşebbüsleri gibi daha önceki
STA’larda görüşülmemiş veya kısmen müzakere edilmiş konularda da müzakere
edilmesidir. Üçüncü ve son özelliği ise, TPP’nin aksine taraflar anlaşmaya yeni
katılımcıların eklenmesine yönelik bir açıklama yapmamış olsa da, uluslararası ticareti
doğrudan etkilemesinin beklenmesi ile TTIP’nin gelecekte yapılacak çok taraflı ticaret
anlaşması müzakerelerinin temelini oluşturacak standartlar ve kuralları düzenlemesidir
(Ilias Akhtar & Jones, 2013).
TTIP’nin en önemli getirisinin hem AB hem de ABD için yaratacağı ekonomik
kazanç olacağı tahmin edilmekte olup, sadece gümrük tarifelerinin sıfırlanması sonucunda
Avrupa Birliği’nin 3 milyar ABD$, Amerika Birleşik Devletlerinin ise 4,5 milyar
ABD$’lık ekonomik gelir artışı yaşanacağı tahmin edilmektedir (Ilias Akhtar & Jones,
2013). TCMB’nın yaptığı bir çalışmaya göre, TTIP’nin AB’de %0,009’luk, ABD’de ise
%0,004’lük reel GSYH artışı yaşayacağı hesaplanmıştır (Güneş ve ark., 2013). Türkiye’nin
TTIP dışında kalması, TTIP’ye taraf olması veya ABD ile ayrı bir STA imzalaması
durumunda Türkiye ekonomisine olası etkiler Bölüm 5.’de ele alınmaktadır.
1.4.3.2. TTIP Kapsamında Tarım Sektörü ve Taraflara Muhtemel
Etkileri
Geçtiğimiz 50 yıl boyunca AB ve ABD gümrük vergilerini ve ihracat desteklerini
koruyarak kendi üreticileri ve tarım programlarını dış ticaretin zararlı etkilerinden
korumaya çalışmışlardır. Bununla birlikte DTÖ’nün dünya pazar fiyatlarına uyguladığı
22
politikalar sonucunda iki tarafın çiftlik fiyatları arasındaki fark azalmış ve ticaretin
serbestleşmesini mümkün kılmıştır (Josling & Tangermann, 2014).
İki taraf arasındaki tarım ürünleri ticareti son yirmi yıl içerisinde, 2008 krizinin
etkilerinin gözlemlendiği 2009 yılı hariç, düzenli bir artış göstererek 23 milyar ABD$
hacme ulaşmıştır. ABD, tarım ürünlerinde AB’nin en çok ihracat yaptığı ülke olup, pazarın
%48’ini oluşturmaktadır. Diğer taraftan AB’nin tarımsal ithalatında ABD’nin payı %8
olup, Brezilya’nın gerisinde yer almaktadır. ABD açısından ise, AB pazarı Asya’ya artan
tarımsal ihracattan dolayı zaman içerisinde önemini kaybetmiş ve toplam tarımsal
ihracatının %6’sını kapsar hale gelmiştir. AB’nin ABD’ye ihraç ettiği ürünler arasında en
büyük payı maden suları, şarap ve bira kalemi alırken, badem ve ceviz ile yağlı tohumlar
ABD’nin AB’ye en çok ihraç ettiği ürünler arasında yer almaktadır (Josling &
Tangermann, 2014).
Gümrük vergileri açısından incelendiğinde, AB ve ABD yıllar içerisinde
gerçekleştirdiği uluslararası müzakereler sonucunda ortalama ticaret tarifelerini göreceli
olarak indirmiş durumdadır. ABD’nin genel ithalatta uyguladığı tarife %4,7 iken; tarım
ürünlerinde uyguladığı gümrük vergileri ise %3,9’dur. AB’nin genel ithalatta uyguladığı
tarife ortalaması %6,4 iken tarım ürünlerinde %8,6’dır. Hassas ürünler açısından tarifeler
incelendiğinde AB süt ve süt ürünleri sektörünü korumak için tarifelerini %50’nin üzerinde
tutarken, konfeksiyon ve şeker için bu oran %30, hayvansal ürünler için ise %20
civarındadır. ABD için ise en yüksek gümrük vergileri tütün ve alkol ürünlerinde olmakla
birlikte, pamuk hariç bütün tarım ürünlerinde AB’den daha düşük seviyededir (Josling &
Tangermann, 2014).
TTIP
anlaşması
müzakereleri
veya
sonrasında
yaşanabilecek
sorunlar
incelendiğinde özellikle AB’nin önemli endişeleri olduğu gözlemlenmektedir. Bunlardan
başlıca iki tanesi ABD ile AB Arasında yaşanan hormonlu et sorunu ve hayvan refahı
uygulamalarındaki farklılıklardır.
ABD sığır yetiştiriciliğinde büyüme geliştirici hormonlar sektörün yaklaşık
2/3’ünde uygulandığı tahmin edilmektedir. Hormonlar ve diğer büyüme uyarıcılar
hayvanların daha az yemle daha çok ve daha hızlı canlı ağırlık artışı sağlamasına ve
23
hastalıkları baskıladıkları için daha kalabalık alanlarda beslenebilmesine yol açmaktadır.
Hayvan refahı açısından oldukça olumsuz bir uygulama olması nedeniyle AB büyüme
uyarıcı hormonların kullanıldığı et ve et ürünlerinin üretim ve ithalatını engellemiş olup
bahse konu hormonlar arasında ABD’de sıklıkla kullanılan estradiol, testosteron,
progesteron, zeranol, trenbolon asetat ve melengestrol asetat da yer almaktadır. 1996
yılında ABD AB’nin uyguladığı ithalat yasaklamasını SPS Anlaşmasına aykırı olduğu
gerekçesiyle DTÖ’ye şikayette bulunmuş, yapılan müzakereler sonucunda 13 Mayıs
2009’da karşılıklı olarak imzalanan mutabakat zaptı ile AB, ABD’den yılda 45.000 tona
kadar hormon uygulanmamış yüksek kalitede sığır eti almayı taahhüt etmiştir. TTIP
müzakereleri esnasında, ABD’nin hormonlu et üretimine karşı gerek hayvan refahına
gerekse et kalitesine önem veren AB ülkelerinin nasıl bir yöntem izleyecekleri
bilinmemektedir (Rees ve ark., 2014a).
Broiler piliçlerin yetiştirilme ve kesiminde hayvan refahı uygulamaları iki ülke
arasında farklılık arz etmektedir. AB’nin hayvanların beslenmesinde, taşınmasında ve
kesiminde hayvan refahının korunmasına yönelik yönetmelikleri olmasına karşın,
ABD’nin etlik piliçlerin refahına yönelik hukuki bir düzenleme bulunmamaktadır (Rees ve
ark., 2014b). Bu durumun TTIP müzakereleri sonrası AB ülkelerinin ABD ile rekabet
edebilmesi için hayvan refahı ve üretimine yönelik standartları aşağıya çekmesine yol
açabileceği düşünülmektedir.
24
2. TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİ
Hayvancılık; insanların sağlıklı ve dengeli beslenmesi, hayvancılığa bağlı sanayinin
gelişmesi, kırsal alanda kısa vadede ve en az yatırımla istihdam yaratılması, aile
ekonomisinin
desteklenmesi,
kalkınmada
öncelikli
yörelerin
gelişmesi,
tarımda
rantabilitenin artırılması, dış ticaret dengelerinin sağlanması ayrıca AB’ye girişte en kritik
alt sektör olması nedeniyle ülkemiz için hayati öneme sahiptir (Ünlüsoy ve ark., 2010).
Hayvansal ürünler tüm dünyada yeterli ve dengeli beslenme açısından önemli
kaynaklar olup, alt üretim dalları da düşünüldüğünde hayvancılık gıda ihtiyacının
karşılanmasının yanında kırsal nüfusun yaşam standartlarının yükseltilmesine ve biyolojik
çeşitliliğin arttırılmasına önemli etkileri olan bir sektördür (Kalkınma Bakanlığı, 2014).
Hayvancılığın ülkelerin toplam tarım sektörü içerisindeki payı, gelişmişlik seviyesine
paralel olarak artmakta, gelişmiş ülkeler için bu sektörün lokomotifi görevi görmektedir
(Ünlüsoy ve ark., 2010).
Tablo 3.1. 2012 Yılında Ülkelere Göre Genel, Tarımsal ve Hayvancılık Gayri Safi Yıllık Hasılası
(Milyon ABD$)
Ülke İsmi
Çin Halk Cumhuriyeti
Hayvansal
Üretimin
Toplam
Tarımsal
Hayvancılık
Tarımsal
GSYH
GSYH
GSYH
GSYH'da Payı
%
8.461.623,16 1.229.717,00 398.004,00
32,37
Hayvansal
Üretimin
Toplam
GSYH'da
Payı %
4,70
Amerika Birleşik Devletleri 16.163.158,00
195.048,00
104.617,00
53,64
0,65
Brezilya
2.413.174,31
202.261,00
81.171,00
40,13
3,36
Rusya Federasyonu
2.016.112,13
89.050,00
47.741,00
53,61
2,37
Hindistan
1.831.781,52
238.672,00
47.342,00
19,84
2,58
Almanya
3.533.242,46
57.076,00
34.301,00
60,10
0,97
Fransa
2.681.416,11
74.289,00
31.931,00
42,98
1,19
Türkiye
788.863,30
74.735,00
27.409,00
36,67
3,47
Meksika
1.186.659,48
48.354,00
22.834,00
47,22
1,92
Avustralya
1.534.425,91
42.627,00
21.459,00
50,34
1,40
DÜNYA TOPLAM
74.041.585,79 5.012.598,01 1.585.980,07
Kaynak: FAO ve Dünya Bankası, 2015.
31,64
2,14
Günümüzde dünya tarımsal gayri safi hasılanın %32’sini oluşturan hayvancılık
sektörü; yem sanayi, et ve mamulleri sanayi, süt ve süt ürünleri sanayi, dericilik, veteriner
ilaçları ve hayvancılık ekipmanları üretimi gibi bileşenler ile istihdam ve girdi
25
sağlamaktadır. Gelişmiş ülkelerde kırsal gelir içerisinde hayvancılığın payı %50’nin
üzerinde olup, bu değer Fransa’da %60, İngiltere’de %70 ve Almanya’da %75’in
üzerindedir (TZOB, 2011).
2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyarı aşması beklenmekte olduğu da
dikkate alınırsa, gıda talebinin günümüze göre %70, hayvansal ürün talebinin ise iki kat
artacağı düşünülmektedir. Artan talebin karşılanması için hayvansal üretimin ve buna bağlı
olarak da hayvan verimlerinin arttırılması önemli olup, gelişmiş ülkeler bu kapsamda
çalışmalar gerçekleştirmektedir (European Commission, 2013a). Diğer taraftan dünya
genelinde hayvansal gıdaların fiyatlarında önemli bir yükseliş gerçekleşmektedir. Yaşanan
iklim değişiklikleri ve kuraklık sonucu tarımsal verimin azalması, enerji maliyetlerindeki
artış, bu artışa bağlı olarak biyoyakıt üretiminin artması, buna bağlı olarak, aynı zamanda
gıda ve yem üretiminde kullanılan, biyoyakıt hammaddelerine olan talebin artmasına yol
açmıştır. Bunun yanı sıra, ülkelerin gelir düzeyinin artması ile birlikte et ve süt ürünlerine
olan talebin yükselmesi hayvansal ürünlerin fiyatlarının artmasındaki başlıca nedenler
arasında yer almaktadır (Ünlüsoy ve ark., 2010).
Hayvansal üretim tarımsal üretim kalemleri arasında en yüksek verimlilik ve getiri
oranının elde edilebileceği üretim kalemi olup, başlıca hayvancılık sektörleri arasında
kırmızı et (koyun, keçi ve sığır eti), beyaz et ve yumurta, süt ve süt ürünleri ile bal yer
almaktadır (Ünlüsoy ve ark., 2010).
2.1.
TÜRKİYE’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
Dünya nüfusu düzenli bir artış göstererek 2013 yılında 7,16 milyara ulaşmış, 2050
yılında ise 9,55 milyar nüfusa ulaşacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’de de dünya ile
benzer bir nüfus artış seyri görülmekte olup, TÜİK verilerine göre 2013’de 76,48 milyon
olan nüfusumuzun 2050’de 93,48 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Alt üretim
sektörleri ile birlikte hayvancılık Türkiye’de nüfusun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin
yeterli ve hızlı bir biçimde sağlanmasının yanı sıra gıda temininde olduğu kadar kırsal alan
ve biyolojik çeşitliliğin korunması, kırsal hayatın yaşam koşullarının iyileştirilmesi
açısından önem taşımaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014).
26
Ülkemiz, FAO verilerine göre, 2012 yılında 27 milyar 409 milyon ABD$’lık
hayvansal üretim değeri ile 8. sırada yer almaktadır. Türkiye açısından bakıldığında,
hayvansal üretim toplam tarım sektörü içerisinde %37 paya sahiptir.
Türkiye’de hayvancılık yapan çiftliklerin %67,4’ü hem bitkisel hem de hayvansal
üretim yapan işletmeler şekillendirmekte, bunun yanında sektördeki yapının önemli bir
kısmını küçük ölçekli işletmeler oluşturmaktadır (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
2006). Ülkemizde hayvansal üretim genellikle kalite ve fiyat oluşumu üzerine bilgi sahibi
olmayan, geleneksel ve ekonomik bilinç yönünden yetersiz kişilerin yetiştiricilik yaptığı
küçük işletmelerde gerçekleştirilmektedir. Bu işletmelerde geleneksel yöntemlerle piyasa
koşullarına uygun olmadan yapılan yetiştiricilik üreticilerin pazarlık gücünü zayıflatmakta
ve sektördeki fiyatları sınırlı sayıda alıcı ve aracının belirlemesine yol açmaktadır (Aydın
ve ark., 2011).
Türkiye’de hayvancılık sektöründe hayvan hastalıkları ve girdi maliyetlerindeki
yükseklik karlılığı düşüren en önemli sebeplerdir. Kuş gribi, şap, kuduz, koyun keçi vebası
(PPR), brusellozis gibi salgın hastalıklar, uygulanan politika ve programlara karşın
sektörde hala önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Diğer taraftan başta yakıt
ve yem olmak üzere maliyetlerin yüksek olması, ürünün pazarlanmasında üretici ve
tüketici arasında fazla miktarda aracı bulunması hayvancılığın gelişmesine engel olan
etmenler arasında yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014).
2.1.1. Türkiye’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti
TÜİK dış ticaret verilerine göre, Türkiye’nin canlı hayvan ve hayvansal ürün dış
ticaretinin son on yılı incelendiğinde, 2009 yılı hariç, 2013 yılına kadar dış ticaret açığı
verdiği gözlemlenmektedir. Son yıllarda ithalatı artan damızlık, besilik ve kesimlik canlı
hayvan, et ve et ürünleri, ham deri, yün ve kıl, süt ve süt ürünleri oluşan bu dış ticaret
açığının en önemli nedenleri arasında yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014). Bununla
birlikte son iki yıl içerisinde hayvansal ürün ithalatının azalması ve ihracatta yaşanan
düzenli artışın sonucu olarak dış ticarette ülkemiz fazla vermekte olup, 2014 yılı ihracatın
ithalatı karşılama oranı %195,6’ya ulaşmıştır (Şekil 3.1).
27
Şekil 3.1 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
3.000
2.500
2.000
1.500
1.000
500
0
-500
-1.000
-1.500
-2.000
İhracat
İthalat
Denge
2005
214
559
-345
2006
221
617
-396
2007
312
696
-384
2008
430
668
-238
2009
500
481
20
2010
613
1.210
-598
2011
1.004
2.337
-1.333
2012
1.229
1.745
-516
2013
1.466
1.125
342
2014
1.620
828
792
Kaynak: TÜİK, 2015.
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
Türkiye’nin son on yıllık canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatında piliç eti ve
sakatatları, tavuk yumurtaları, başta taze ve eritme olmak üzere peynir türleri, işlenmemiş
yün ve süt ürünlerinin ön plana çıktığı gözlemlenmektedir. 2014 yılında ihracatımızın
%52’si tek başına Irak’a gerçekleşmiş olup, Irak’ı Suriye (%4,5), Hong Kong (%4,1),
Suudi Arabistan (%3,6) ve Almanya (%2,6) takip etmektedir.
Hayvansal ürünlerin yanı sıra ülkemiz, sınırlı miktarda canlı koyun, damızlık
olmayan civciv, kuluçkalık yumurta, arı ve yıllık yaklaşık 3.000 kutu ipekböceği tohumu
ihracatı gerçekleştirmektedir. Canlı hayvan ihracatımızda Irak, İsrail, Suudi Arabistan,
Azerbaycan ve Özbekistan ile Afrika ülkeleri ön plana çıkmaktadır (Kalkınma Bakanlığı,
2014).
Ülkemizin 2005-2014 yılları arasındaki canlı hayvan ve hayvansal ürünler
ithalatında ham deriler, damızlık ve damızlık olmayan büyükbaş hayvanlar, tereyağı, iç yağ
gibi ürünlerle birlikte genetik materyaller ön plana çıkmaktadır. Türkiye özellikle sığır ve
tavuk genetik materyallerinde önemli bir alıcı olup, Türkiye sığır sperması ithalatında
dünyada 12 inci sırada yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2014). TÜİK verilerine göre,
dondurulmuş boğa sperması ithalatına Türkiye 2014 yılında 10,5 milyon ABD$ ödemiştir.
ABD Türkiye’nin canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatında en önemli partneri olup, 2014
28
yılındaki ithalatın %16’sı ABD’den gerçekleşmiştir. ABD’yi Yeni Zelanda (%8,2),
Almanya (%6,2), İngiltere (%5,6) ve İspanya (%5,3) takip etmektedir.
2.1.2. Türkiye’de Kırmızı Et Üretimi
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde ekonominin tarım ve hayvancılığa
dayanması nedeniyle Türkiye’de kırmızı et sektörü, gerek kırsal kesimin önemli bir geçim
kaynağı olması açısından, gerekse nüfusun beslenmesi açısından önem taşımaktadır.
Sektör ülkemizde geçmişten günümüze devam eden pek çok sorunla mücadele etmekte
olup, kırmızı et üretimi için oldukça önemli olan hayvan varlığımızın 2010 yılına kadar
düzenli olarak azalması, bulaşıcı hastalık salgınları, kayıt dışı üretim ve canlı hayvan
sevkiyatı, yem maliyetleri, tüketici alışkanlıkları vb. günümüzde yaşanan en önemli
sorunlar arasında yer almaktadır (TZOB, 2008).
Dünya kırmızı et üretiminde domuz eti %56 ile en önemli paya sahip olmakla
birlikte, Türkiye gibi Müslüman ülkelerde domuz eti tüketilmemesinden dolayı
beslenmedeki kırmızı et açığının önlenmesi adına küçükbaş ve büyükbaş hayvan
yetiştiriciliği daha fazla önem kazanmaktadır (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
2015).
2.1.2.1. Türkiye’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı
Ülkemizde büyükbaş hayvan varlığı incelendiğinde, AB’nin aksine, canlı hayvan
stokunun et verimi yüksek hayvanlar yerine sütçü ırk sığırlar tarafından oluşturulduğu
gözlemlenmektedir (Ünlüsoy ve ark., 2010). Yıllara göre büyükbaş ve küçükbaş hayvan
varlığımız Şekil 3.2’de yer almaktadır.
29
Şekil 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Canlı Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı
400
60.000
11.789
50.000
33.791
350
10.761
28.492
40.000
10.526
25.304
300
11.370
23.090
30.000
250
200
150
20.000
9.111
10.000
7.201
100
6.517
6.293
50
0
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
0
Manda Varlığı (Bin Baş)
Hayvan Varlığı (Bin Baş)
70.000
Manda
Keçi
Koyun
Sığır
Kaynak: TÜİK, 2015.
TÜİK verilerine göre Türkiye’nin küçükbaş hayvan popülasyonunun yıllar
içerisinde giderek azaldığı gözlemlenmektedir. 1991 yılında 40 milyon seviyelerindeki
koyun varlığımız 2009 itibari ile 21,8 milyona, 10,7 milyon keçi varlığımız ise 5,1 milyon
seviyesine düşmüştür. Özellikle Tiftik Keçisi en çok azalan keçi ırkıdır. Bununla birlikte
2006 yılında küçükbaş hayvanların destekleme kapsamına alınması ile sayılarında bir artış
gözlemlenmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015). Büyükbaş hayvan
varlığımız ise yıllara göre dalgalı bir seyir izleyerek 10 Milyon ile 14 milyon baş arasında
seyretmektedir. Sığır varlığının %41’i kültür ırklar, %42’sini melez ırklar, %17’sini ise
yerli ırk sığırlar oluşturmaktadır (Gül & Uzun, 2014).
Hayvanların bölgesel dağılımı incelendiğinde yerli ırklar sert iklim koşullarına
dayanıklı olmaları nedeniyle genellikle doğu bölgesinde yer almakta olup, kültür ırklarının
%70’inden fazlası ise Marmara, Ege, Orta Karadeniz ve Orta Akdeniz bölgelerinde yer
almaktadır. Küçükbaş hayvanların yayılımına bakıldığında ise koyun popülasyonunun
yarısı doğu bölgelerinde, keçi sürülerinin ise %25’inin ise iklim ve bitki örtüsüne daha
rahat adapte olabildikleri Akdeniz bölgesinde yer aldıkları belirtilmiştir (Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, 2006).
Türkiye’nin küçükbaş hayvan varlığı 1980’li yıllardan bu yana azalma eğiliminde
olup, bu düşüş üretimde gerilemelere neden olmuştur. Bu durumun nedenleri arasında;
30
koyun ve keçi işletmelerinin büyük çoğunluğunun küçük, dağınık ve örgütsüz yapıda
oluşu, ürünlerin pazarlanmasında üreticinin zayıf kalması, var olan ırkların verimlerinin
yetersizliği, beslenmede ağırlıklı olarak zayıf mera kaynaklarına bağlı olması,
desteklemelerin yetersiz olması, üretim ve işlemede kullanılan teknolojinin geri olması ve
kaçak hayvan girişleri sayılabilmektedir (Kaymakçı ve ark., 2000).
Büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği bakımından küçük çaplı işletmeler
sektördeki üretimin yaklaşık yarısını sağlamaktadır. 2001 yılında TÜİK tarafından
açıklanan hayvansal üretim envanterlerine göre küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin
%49,8’ini, sığır yetiştiriciliğinin ise %48,7’si 20 hektarın altındaki büyüklükteki
işletmelerde gerçekleşmektedir. Diğer yandan aynı yıla ait verilere göre sığır
popülasyonunun yarısı 1-4 baş hayvana sahip küçük ölçekli işletmelerde yetiştirilmektedir
(Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2006). Son on yılda kırmızı et sektöründe önemli
atılımlar yapılmış ve yaklaşık 24 bin adet 50 baş ve üzeri büyükbaş hayvancılık işletmesi
kurulmuştur. Bu yatırımların sonucu olarak 2013 yılı itibari ile 50 ve üzeri hayvan sayısı
olan işletme sayısı 28.412’ye ulaşmıştır (Akkaya, 2015).
Şekil 3.3 Yıllara Göre Türkiye’nin Kırmızı Et Üretimi
Kırmızı Et Üretimi (Bin Ton)
1.200,0
1.000,0
3,4
23,1
135,7
800,0
600,0
400,0
200,0
1,6
12,4
73,7
1,8
14,1
81,9
321,7
340,7
2005
2006
2,0
24,1
117,5
432,0
1,3
13,8
96,7
1,0
11,7
74,6
370,6
325,3
2008
2009
1,6
23,3
107,1
1,7
17,4
97,3
0,4
23,6
102,9
0,5
26,8
99,0
Manda
Keçi
Koyun
799,3
618,6
644,9
2010
2011
869,3
882,0
2013
2014
Sığır
0,0
2007
2012
Kaynak: TÜİK, 2015.
TÜİK verilerine göre Türkiye’nin kırmızı et üretimi incelendiğinde son on yıl
içerisinde artış yaşandığı ve 2005’de 409 bin ton seviyesinden 2014 yılında 1 milyon 8 bin
tona ulaşıldığı görülmektedir (Şekil 3.3). Türkiye’de hayvan yetiştiriciliği ve besicilik
31
genel olarak doğu bölgeleri tarafından, kesimhanelerin büyük kısmı ise batı bölgelerinde
yapılmaktadır. Bu durum hayvan hareketlerinin artmasına ve buna bağlı salgın
hastalıkların yayılma riski ile taşımaya bağlı olarak üretim maliyetlerini arttırmaktadır
(TZOB, 2008).
Kırmızı et üretiminde damızlık hayvan materyali haricinde maliyetlerin yarıdan
fazlasını yem girdileri oluşturmaktadır. Yem bitkilerinin üretimi yıllar içerisinde düzenli
bir artış göstermekle birlikte, toplam ekilen alan içerisinde ekim oranı %3 seviyesinden
%7’ler düzeyine çıkartılabilmiştir (TZOB, 2011). Besi materyali, yem, işçilik vb. girdi
maliyetlerinin yanında hayvan varlığındaki değişim, sektörde ikame ürünlerin fiyatları,
ithalat ve ihracat durumu, devlet müdahaleleri, hayvancılık destekleri, faiz oranları, tüketici
talepleri, süt fiyatlarındaki istikrarsızlıklar, tüketici talepleri ve tercihlerindeki değişiklikler
kırmızı et fiyatlarını doğrudan veya dolaylı olarak değiştiren faktörler arasında yer
almaktadır (Aydın ve ark., 2011).
Türkiye kırmızı et sektörünün temel sorunları arasında istikrarsız piyasa koşulları,
hayvan hastalıkları, hayvan hareketlerinin kontrolünde yaşanan güçlükler, işletme
yapılarının genel olarak küçük olması ve üretici örgütlenmesindeki yetersizlikler
sayılabilmektedir (Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği, 2013). Kayıt dışı üretimin
en önemli nedenleri arasında kurban bayramında aynı anda büyük miktarda hayvan
kesilmesi, kırsal kesimde yetiştirilen hayvanların kendi ihtiyaçları için yararlanılması
sayılmaktadır (TZOB, 2008).
2.1.2.2. Türkiye’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Desteklemeler ve
Politikalar
Türkiye’de kırmızı et sektörü politikalarının belirlenmesinde GTHB’na yardımcı
olması amacıyla 8 Haziran 2013 tarih ve 28671 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan
yönetmelik ile kırmızı et ve ürünlerini üreten yetiştirici, sanayicilerin oluşturdukları birlik,
vakıf, kooperatifler ve bunların üyelerini, araştırma kurumlarını, meslek odalarını, kamu ve
sivil toplum kuruluşlarını kapsayan Ulusal Kırmızı Et Konseyi (UKON) oluşturulmuştur.
Oluşturulan bu konsey ile sektöre yönelik gerekli analiz ve çalışmaların gerçekleştirilmesi,
mevcut durum ve ileriye yönelik politikaların belirlenmesi, ilgili kurum ve kuruluşlar ile
32
kamuoyunun bilgilendirilmesi, kırmızı etin pazarlanmasına yönelik çalışmalar yapılması
ve AB uyum sürecinde gerekli faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.
Bununla birlikte piyasalarda yaşanabilecek dalgalanmaların önlenmesi, sektörde
tam rekabet koşullarının oluşturulabilmesi için 25 Mart 2013 tarihli ve 2013/4553 sayılı
kararname ile Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu’na (ESK) dönüştürülmüş olup, 25
Eylül 2014 tarih ve 29130 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Ana Statü ile ise ESK’nın
amaç ve görevleri belirlenmiştir. ESK, kırmızı et piyasalarına yönelik olarak verimlilik ve
karlılık çerçevesinde, kamu yararını gözeterek faaliyetlerde bulunmak ve tam rekabet
koşullarını sağlamayı, bunun yanında et fiyatlarındaki dengenin üretici veya tüketici
aleyhine bozulmasını önleyici tedbirlerin yerine getirilmesini hedeflemektedir. Bu amaçları
sağlamak için ise kesimlik ve besilik hayvan satın almak, satmak, kesim öncesi beslemek,
gerektiğinde ithal veya ihraç etmek, kırmızı et ürünlerini satın almak veya satmak,
ithal/ihraç etmek veya işleyerek mamul elde etmek; bunun yanında erken/geç kesim
imkânı verecek kademeli fiyat uygulamak görevleri arasında yer almaktadır.
2010 yılında karkas et fiyatlarında yaşanan artışa karşı kırmızı et ithalatının izin
verilmesi sonucunda oluşan endişelerin giderilmesine yönelik olarak 2011 yılının ilk altı
aylık döneminde kesilen erkek sığırlar için 200 TL/baş destekleme uygulamaya başlanmış
ve 2012, 2013 ve 2014 yılları için destekleme süresi uzatılmıştır. 2014 yılında 1 milyon
207 bin baş hayvana uygulanan desteklemelerin %70’i entansif besinin yaygın yapıldığı İç
Anadolu, Ege ve Marmara Bölgelerinde kullanılmıştır (Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, 2015).
Doğrudan
desteklemelerin
yanı
sıra
ülkemizde
dolaylı
olarak,
Besilik
Materyal(Anaç-Buzağı) Üretim Destekleri, Anaç Sığır/Manda Yetiştiricilik Desteği,
Buzağı Desteği, Anaç Koyun/Keçi Desteği, Sürü Yöneticisi İstihdam Desteği, Yem
Bitkileri Desteği ve hibe destekleri ile kırmızı et sektörü desteklenmektedir (Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, 2015).
33
2.1.2.3. Türkiye’de Kırmızı Et Tüketimi
Kırmızı et tüketimi ülkemizde son yıllarda artış göstererek 16 kg seviyesine
yükselmesine karşın dünya ortalamasının altında bir tüketim seviyesi vardır. Bunun en
önemli nedeni canlı hayvan arzının nüfusa oranla yetersiz kalması ve bu durumun yarattığı
fiyat artışının hane halkı alım gücünün üstünde olmasıdır (Akkaya, 2015).
Özellikle dengeli beslenme için kişi başı yıllık yaklaşık 33 kg kırmızı et tüketilmesi
gerektiği düşünüldüğünde, ülkemizdeki et tüketiminin arttırılmasına yönelik çalışmalara,
pratik ve sürdürülebilir politikalara ihtiyaç duyulduğu gözlemlenmektedir. İsrail gibi
domuz eti tüketilmeyen ülkelerde et talebinin hindi eti ile alternatiflerle ikame edildiği
gözlemlendiğinde, Türkiye de küçükbaş ve büyükbaş hayvan eti üretim ve tüketiminin
arttırılmasına yönelik politikalar geliştirilmesi önem taşımaktadır (Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, 2015).
2.1.2.4. Türkiye’de Kırmızı Et Dış Ticareti
TÜİK dış ticaret verilerine göre, Türkiye’nin kırmızı et ve kırmızı et üretiminde
kullanılan canlı hayvanların ihracatı yıllar içerisinde artış göstermiş 2005 yılında 3,3
milyon ABD$’lık ihracat, 12 kat artarak 39,8 milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında
ihracatın ithalatı karşılama oranı %84,7’dir (Şekil 3.4).
Son on yıllık ihracatımızın %81’ini sosis, salam ve konserve ürünler gibi işlenmiş
et ürünleri oluşturmaktadır. TÜİK’in açıkladığı verilerde ülkelere göre kırmızı et
ihracatımız incelendiğinde 2014 yılındaki toplam 50 ülkeye ihracat yapılmış olup, %60’ı
ilk beşte yer alan Irak, Hong Kong, KKTC, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’e
gerçekleşmiştir.
İthalat açısından bakıldığında, 30 Nisan 2010 tarihinden 31 Aralık 2010 tarihine
kadar olan süreçte Bakanlar Kurulu tarafından, canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına ilişkin
3 adedi Et ve Balık Kurumu ile ilgili, 6 adedi ise 20.12.1995 tarihli ve 95/7606 sayılı
“ithalat rejimi kararına ek karar” olmak üzere toplam 9 adet karar çıkarılmıştır. Bu
dönemde alınan kararlar, ithalat vergilerinin düşürülmesi ile ithalatın arttırılmasına yönelik
34
olup, 22 Aralık 2010 tarihinde çıkan kararlarla da; özel sektör için düşük gümrük vergisi
oranlarının yükseltilmesine ilişkin süre sınırlaması kaldırılırken, EBK’na verilen ithalat
yapma yetkisi 31 Aralık 2011 tarihine kadar uzatılmıştır (Aydın ve ark., 2011).
Şekil 3.4 Türkiye’nin Yıllara Göre Kırmızı Et Dış Ticareti
Dış Ticaret (Bin ABD$)
1.500.000
1.000.000
500.000
0
-500.000
-1.000.000
-1.500.000
2005
İhracat 3.301
İthalat
148
Denge 3.153
2006
7.723
300
7.423
2007
5.502
402
5.100
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
12.743 22.790 19.475 26.218 30.246 35.404 39.849
552
653 485.307 1.216.8 752.124 241.646 50.564
12.191 22.137 -465.83 -1.190. -721.87 -206.24 -10.715
Kaynak: TÜİK, 2015.
HS:010229, 010290, 0104, 0201, 0202, 0202, 0203, 0204, 160100, 160210, 160220, 160241,
160242, 160249 ve 160250 kalemleri alınmıştır.
Alınan bu kararların sonucu olarak, kırmızı et ve canlı kesimlik hayvan ithalatımız
2010 yılında 485 milyon ABD$’a, 2011 yılında 1,2 milyar ABD$’a yükselmiş, 2012
yılında ise 752 milyon ABD$’a düşmüştür. İthalat kararının alınmasının ardından ülkelerin
Türkiye’ye kırmızı et ve kesimlik canlı hayvan ithalatı incelendiğinde, ilk sırada başta
Polonya, Macaristan ve Fransa olmak üzere AB ülkelerin gelmektedir (toplam ithalatın
%65’i). AB ülkelerini Uruguay (%16), Avustralya (%11) ve Brezilya (%4) izlemektedir.
1/98 sayılı Ortak Komite Kararı ile AB ülkelerine ve yaşanan sel felaketi sonucunda
yardım amacıyla 14 Nisan 2014 tarih 2010/339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile BosnaHersek’e kırmızı et kotaları sağlanmış ve bahse konu kotalar kapsamında kesimlik hayvan
ve kırmızı et ithalatımız devam etmektedir.
35
2.1.3. Türkiye’de Kanatlı Eti ve Yumurtası Üretimi
Ülkemizin sağlıklı beslenmesinde ve yeterli protein temini yönünden beyaz et
ekonomik ve istikrarlı bir besin kaynağıdır. Özellikle düşük dar gelirli nüfusun beslenmesi
açısından oldukça önemli bir sektördür.
Türkiye’de modern anlamda kanatlı sektörüne yönelik ilk çalışmalar 1930 yılında
Tarım Bakanlığı bünyesinde Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nün oluşturulması ile
başlamış olup, ilk tavuk kesimhanesi 1955 yılında Et ve Balık Kurumu tarafından, ilk
kanatlı yem fabrikası ise 1956 yılında Yem Sanayi T.A.Ş. tarafından kurulmuştur (Keskin
& Demirbaş, 2012). Ülkemizde kanatlı eti üretimi, başta piliç eti olmak üzere, 1970’li
yıllarda ağırlıklı olarak aile işletmeciliği şeklinde pahalı ve üretim kapasitesi sınırlı olarak
gerçekleştirilmekte iken, 1980’li yıllarda entegre tesislerin artmaya başlaması ve
sözleşmeli üretim modeline geçişle yapısal olarak değişmeye başlamıştır. 1990’lı yıllarda
sektöre yapılan büyük yatırımlar ile birlikte 2000’li yıllarda Türkiye beyaz et sektörü
Avrupa ve Dünya standardını yakalamıştır (BESD-BİR, 2013).
2.1.3.1. Türkiye’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretim Değerleri ve Yapısı
Günümüzde piliç eti sektörü istikrarlı biçimde büyümekte, ihracatını arttırmakta,
hayvancılık sektörü içerisinde önemli bir istihdam kaynağı yaratmaktadır. Sektördeki
büyüme yeni iş imkanları oluşturarak, kırsal kalkınmaya da önemli bir katkı sağlamaktadır.
Ülkemizde hem sektörde hem de hammadde üretimi, yem, ilaç-aşı, yan sanayi, nakliye
pazarlama gibi yan dallarda yaklaşık 600.000 kişi istihdam edilmektedir (BESD-BİR,
2013).
TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam kanatlı eti üretimi düzenli bir yükseliş
göstermiş ve 2005 yılında 979 bin ton iken iki kata yakın artarak 2014 yılında 1 milyon
943 bin tona ulaşmıştır (Şekil 3.5). FAO verilerine göre ise, Türkiye 2013 yılında, kanatlı
eti üretiminde Avrupa’da 1., dünyada 10., yumurta üretiminde ise dünyada 11. sırada yer
almaktadır. İşletme yapısı bakımından 2013 yılı itibari ile 13.000 üzerinde kayıtlı etlik piliç
kümesi, 3.103 adet yumurtacı tavuk kümesi bulunmakta olup, üretim Güney Marmara ve
Ege bölgelerine yoğunlaşmış durumdadır.
36
Şekil 3.5 Türkiye’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi
20.000
16.497
2.000
12.052 11.734
12.725 13.191
14.911
13.833
11.840
42
40
49
43
937
31
35
17
918
1.068 1.088
14.000
12.000
10.000
30
1.000
18.000
16.000
12.955
1.500
500
17.145
1.895
1.613 1.724 1.758
1.444
1.293
8.000
6.000
4.000
2.000
0
Yumrta Üretimi (Milyon Adet)
Beyaz Et Üretimi (Milyon Ton)
2.500
0
2005
2006
2007
2008
Et Tavuğu
2009
2010
Hindi
2011
2012
2013
2014
Yumurta
Kaynak:TÜİK, 2015.
Gıda sektörü içerisinde AB ile rekabet edebilecek birkaç alt sektörden birisi olması,
sektörün geniş işgücü istihdamı sağlaması ve örgütlenme açısından Türkiye’de ki tarım alt
sektörlerinin büyük bir çoğunluğuna göre daha ileri seviyede olması kanatlı sektörünün
sektörün güçlü yanları arasında yer almaktadır (Keskin & Demirbaş, 2012).
Türkiye’de kanatlı sektöründe maliyetin %60-70’ini oluşturan yem maddelerinin
büyük ölçüde ithal edilmesi, fabrika yemlerinin fiyatlarının yüksek olması sektörün en
büyük sorunudur (Keskin & Demirbaş, 2012). Piliç eti sektöründe 2013 yılında 4,62
milyon ton yem kullanılmış olup, bu yem maddelerinin başlıca girdileri mısır ve soya
fasulyesidir (BESD-BİR, 2013). Mısır üretimi son yıllarda desteklemeler sayesinde artış
göstererek sektörün ihtiyacını karşılayabilecek duruma gelmiş olmakla birlikte, soya
fasulyesinde ülkemiz net ithalatçı durumundadır. Bununla birlikte 24.12.2011 tarihinde
Resmi Gazete’de yayımlanan “İnsan Tüketimi Amacıyla Kullanılmayan Hayvansal Yan
Ürünler Yönetmeliği” ile rendering ürünlerinin 2016 itibari ile yem üretiminde
kullanılamayacağı hükmü getirilmesi ile sektördeki protein açığı daha da artmıştır.
Enerji maliyetlerinin yüksekliği, sektörde faaliyet gösteren kümeslerin modern
olmaması, damızlık hayvanların yurtdışından ithal edilmesi, Avian Influenza ve Newcastle
Hastalığı gibi salgın hastalıkların Türkiye’nin ihracatını sekteye uğratması kanatlı
37
sektörünün yaşadığı diğer sorunlar arasında yer almaktadır (BESD-BİR, 2013; Keskin &
Demirbaş, 2012).
2.1.3.2. Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi
Tüketim açısından Türkiye’de 2013 yılında 1.483 bin tonu piliç eti olmak üzere
1.570 bin ton kanatlı eti tüketilmiş olup, 1990 yılında 3,8 kg olan kişi başı kanatlı eti
tüketimi 2001 yılında 9,7 kg’a, 2013 yılında ise 20,53 kg seviyesine ulaşmıştır (BESDBİR, 2013). Kişi başı sofralık yumurta tüketimi ise 2014 yılı itibari ile yıllık 194 adettir
(YUM-BİR, 2015).
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kanatlı eti ve yumurta tüketimini arttıracak
eğitim ve reklam çalışmaları ile Avrupa Birliği seviyesine çıkartmaya, üretim tesislerinin
tam kapasite ile çalışır hale getirmeye ve ihracatı arttırmaya yönelik politikalar geliştirmeyi
amaçlamakta olduğunu bildirmiştir (Keskin & Demirbaş, 2012).
2.1.3.3. Türkiye’de Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti
TÜİK dış ticaret verilerine göre, ülkemizde kanatlı canlı hayvan, beyaz et ve
yumurta ihracatı son on yıllık dönemde önemli bir artış göstermiş ve 2005 yılında 55
milyon ABD$ ihracat yaklaşık 19 kat artarak 2014 yılında 1 milyar 72 milyon ABD$’a
ulaşmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %1919’dur (Şekil 3.6).
Son on yıllık canlı kanatlı hayvan ve kanatlı ürünleri ihracatımız incelendiğinde
toplam ihracatımızın %57,5’ini beyaz et, %41,3’ünü yumurta, %1,2’sini ise canlı
hayvanların oluşturduğu görülmektedir. Beyaz et ihracatımızın %97’si piliç etidir.
38
Şekil 3.6 Türkiye’nin Yıllara Göre Beyaz Et ve Yumurta Dış Ticareti
Dış Ticaret (Bin ABD$)
1.200.000
1.000.000
800.000
600.000
400.000
200.000
0
2005
İhracat 55.082
İthalat 23.070
Denge 32.012
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
45.548 112.441 207.311 285.319 363.922 672.845 882.533 1.022.9 1.072.5
16.925 19.092 25.218 24.200 29.592 40.908 43.979 44.519 56.683
28.623 93.348 182.093 261.119 334.331 631.936 838.553 978.381 1.015.8
Kaynak: TÜİK, 2015.
HS: 0105, 0207, 0407 ve 0408 kalemleri alınmıştır.
Ülkelere göre ihracatımızda en önemli pazarımızı Irak ve Türki Cumhuriyetler
oluşturmaktadır. Son yıllarda Suriye ve Libya’da yaşanan iç sorunlara bağlı olarak
üretimin düştüğü ve Türkiye açısından önemli birer Pazar haline geldikleri görülmektedir.
Tavuk bacağı ihracatımızda ise Çin Halk Cumhuriyeti ve Vietnam ön plana çıkmaktadır.
Suudi Arabistan, Kuveyt ve Rusya Federasyonu sektör açısından önemli hedefler olmakla
birlikte, bu pazarlarda üretim maliyetleri daha düşük olan ABD ve Brezilya firmaları tercih
edilmektedir. Diğer yandan Türkiye 2004 yılından bu yana AB pazarına girmeye
çalışmakta olup, gerekli izinlerin alınması konusunda istenilen ilerleme gerçekleşememiştir
(BESD-BİR, 2013).
Yumurta ihracatımızda komşu ve çevre ülkeler en önemli pazarlarımız konumunda
olup, 2014 yılında ihracatımızın tümü toplam 20 ülkeye gerçekleşmiş olup, bunun %80,9’u
Irak’a, %8,3’ü Suriye’ye, %4,6’sı ise İsrail’e gerçekleştirilmektedir.
Üretim maliyetlerinin yüksek olması, hastalıkların ihracatımıza doğrudan etki
etmesi, ihracat desteklerinin yetersizliği, pazar çeşitliliğinin olmaması ve rekabetçi
ülkelerin pazar ülkelerle imzaladığı ticaret anlaşmaları ile sektöre yönelik kazandıkları
imtiyazlar beyaz et ve tavuk ihracatımızdaki en önemli sorunlar arasında yer almaktadır
(BESD-BİR, 2013).
39
Kanatlı hayvan ve ürünlerinin ithalatı incelendiğinde son on yıllık ithalatımızın
büyük bir bölümünün damızlık hayvan ve kuluçkalık yumurtanın oluşturduğu
gözlemlenmektedir. 2005 – 2014 yılları arasında yapılan kanatlı ithalatının %49,3’ünü
canlı civciv ve hindi palazı, %46,5’ini ise kuluçkalık tavuk ve diğer kanatlı hayvanların
yumurtaları oluşturmaktadır. 2014 yılında yaptığımız ithalatta AB ülkeleri %75,2 ile
birinci ABD %12,6 ile ikinci, Kanada ise %8,2 ile üçüncü sırada yer almaktadır.
2.1.4. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi
Süt ve süt ürünleri insanımızın beslenmesinde önemli bir yere sahip olup,
hayvansal protein ihtiyacının %45’i süt ve süt ürünleri ile karşılanmaktadır (Ulusal Süt
Konseyi, 2014). Buna bağlı olarak ülkemizde süt ve süt ürünleri üretimi düzenli bir artış
göstermektedir. Ülkemizde süt üretimi ağırlıklı olarak süt sığırcılığı şeklinde yapılmakta
olup, kırsal kesimde esas veya yan iş olarak faaliyet gösterilmektedir.
2.1.4.1. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı
Türkiye’de 2013 yılında toplam süt üretimi bir önceki yıla göre %4,7 oranında
arttığı, sağılan büyükbaş ve küçükbaş toplam hayvan sayısının ise bir önceki yıla göre
%8,3 artışla 24 milyon başa ulaştığı bildirilmektedir (Yasan Ataseven & Gülaç, 2015).
Türkiye’deki farklı coğrafi-iklimsel koşullar, değişik sığır ırklarının varlığını ve
yetiştiricilik şekillerinin var olmasına sebep olmuştur. Ülkenin Orta ve Doğu Anadolu
bölgelerinde yerli ırklar yaygınken, saf ve melez kültür ırkları genellikle batı bölgelerinde
görülmektedir.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de süt üretimi son on yıl içerisinde düzenli bir artış
göstererek, 2005 yılında 11,1 milyon tondan, 2014 yılında 18,6 milyon tona ulaşmıştır.
FAO verilerine göre ise, Türkiye 2013 yılı itibariyle Dünya toplam süt üretiminde 10.
Sırada yer alıyor olup, üretimde Avustralya ve Hollanda gibi tarım ülkelerinin önünde yer
almaktadır.
40
Şekil 3.7 Yıllara Göre Türkiye’nin Süt Üretimi
20.000
18.000
14.000
10.000
8.000
36
795
254
38
790
254
30
783
237
35
817
273
32
734
192
31
747
210
10.867
11.279
11.255
11.583
12.419
10.026
2005
2006
2007
2008
2009
2010
6.000
4.000
55
1.101
1.114
416
463
15.978
16.655
16.999
2012
2013
2014
1.007
40
893
321
16.000
12.000
52
47
369
13.802
2.000
0
Sığır
Keçi
Koyun
2011
Manda
Kaynak: TÜİK, 2015.
Tablo 3.2’de ülkemizin hayvan ırklarına göre süt üretim miktarları görülmektedir.
Tablo 3.2 Yıllara Göre Türkiye’nin Çiğ Süt Üretimi (Ton)
Yıllar
İnek
Kültür
2004
3.231.461
2005
3.596.017
2006
4.295.367
2007
5.050.533
2008
5.380.715
2009
5.713.004
2010
6.309.065
2011
7.239.644
2012
8.554.402
2013
8.946.131
2014
9.383.812
Kaynak:TÜİK, 2015.
İnek
K.Melezi
Yerli
Toplam
4.608.293
4.646.857
4.884.590
4.468.728
4.520.465
4.585.859
4.861.835
5.341.224
6.166.762
6.531.573
6.628.337
1.769.571
1.783.328
1.687.345
1.620.079
1.353.996
1.284.450
1.247.644
1.221.560
1.256.673
1.177.305
986.701
9.609.326
10.026.202
10.867.302
11.139.340
11.286.598
11.583.313
12.418.544
13.802.428
15.977.837
16.655.009
16.998.850
Manda
Koyun
Keçi
Genel
Toplam
39.279
38.058
36.558
30.375
31.422
32.443
35.487
40.372
46.989
51.947
54.803
771.715
789.878
794.681
782.587
746.872
734.219
816.832
892.822
1.007.007
1.101.013
1.113.937
259.087
253.759
253.759
237.487
209.570
192.210
272.811
320.588
369.429
416.443
463.270
10.679.407
11.107.897
11.952.295
12.189.789
12.274.462
12.542.185
13.543.674
15.056.210
17.401.262
18.223.712
18.630.860
İneklerde ortalama süt veriminin 2.803 olduğu ülkemizde, kültür ırkı hayvanlardan
3.884 litre, melez ırk hayvanlardan 2.720 litre, yerli ırk hayvanlardan ise 1.316 litre
ortalama süt elde edilmektedir (TZOB, 2011). Türkiye FAO verilerine göre 2012 yılında
ortalama inek başına süt verimimiz yıllık 2.942 litre verime ulaşmamıza karşın AB ve
ABD ortalamasının altında yer almaktadır.
41
Ülkemizde çiğ süt üretimi yapan işletme sayıları giderek azalmakta olup, 2011
yılında 1.744.859 olan işletme sayısı 2013 yılında 1.250.947’ye düşmüştür. Bununla
birlikte, işletmelerin %76,3’ü 1-10 baş hayvan içeren, %98,38’i ise 50 baştan az hayvana
sahip aile işletimlerinden oluşmaktadır (Ulusal Süt Konseyi, 2014). Ülkemizde süt ve süt
ürünleri işletmeleri ağırlıklı olarak Ege ve Marmara Bölgelerinde toplanmasına karşın
hayvancılığa yapılan desteklemeler sayesinde Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinin de ileride önemli üretim merkezleri haline geleceği düşünülmektedir (Boran,
2010).
Türkiye’de üretilen toplam sütün %20’si çiftliklerde tüketilmekte, %20’si sokak
sütü olarak pazarlanmakta; %27’si modern süt işletmelerinde, %33’ü de küçük ölçekli
mandıra adı verilen işletmelerde işlenmektedir. Sütün birçok küçük ölçekli ve dağınık
işletmeden toplanması sanayicilerin maliyetlerini artırmakta, bu durum tüketici fiyatlarına
yansımakta ve alım gücü düşük tüketicileri zorlamaktadır (TZOB, 2011). Sektörde süt
üretiminin önemli bir kısmının küçük işletmelerde yapılması yüksek verimli sığır ırklarının
teminindeki sorunlara, süt ürünlerinin pazarlanmasında ve örgütlenmede güçlüklere yol
açmaktadır (Ulusal Süt Konseyi, 2014). Üretilen çiğ sütün sadece %44’ü sanayiye girerek
işlenmekte, geri kalanı ise üretim yerlerinde tüketilmekte veya sokak sütü olarak
satılmaktadır. 2013 yılı itibariyle sanayiye giren 8 milyon ton sütün 1,3 milyon tonu içme
sütü, 601 bin tonu peynir, 1,1 milyon tonu yoğurt, 560 bin tonu ise ayran olarak işlenmiştir
(Tablo 3.3). Gelir artışı ve beslenme konusunda daha bilinçli hareket edilmesinden dolayı
özellikle içme sütünde ambalajlı ürün talebi artmaktadır. Çoğunlukla bir litrelik karton
ambalajlarda piyasaya sürülen UHT sütler içme süt üretiminin %90’ını oluşturmaktadır
(ASÜD, 2010).
Tablo 3.3 Yıllara Göre Türkiye’de İşlenmiş Süt Ürünleri Üretim Değerleri
Yıl
Sanayiye Giren
İnek Sütü (Ton/Yıl)
6.745.011
2010
7.073.739
2011
7.932.485
2012
7.942.089
2013
Kaynak:TÜİK, 2015.
İŞLENMİŞ SÜT ÜRÜNLERİ (Ton/Yıl)
İçme Sütü
Peynir
Yoğurt
1.090.605
473.057
908.269
1.164.748
518.850
1.006.791
1.250.168
539.411
1.052.657
1.298.059
600.637
1.082.164
Ayran
397.935
459.075
508.444
560.101
42
2.1.4.2. Türkiye’de Süt Üretimine Yönelik Desteklemeler ve Politikalar
Türkiye’de süt ve süt ürünleri politikasının belirlenmesi, çiğ sütün piyasa fiyatının
belirlenmesi ve destekleme primlerinin verilmesi 1995 yılında özelleştirilmesine kadar Süt
Endüstrisi Kurumu (SEK) aracılığı ile yapılmış olup, 1996’dan itibaren çiğ süt fiyatının
belirlenmesi piyasaya bırakılmıştır (Aksoy ve ark., 2012). SEK’in özelleştirilmesi ile bütün
süt sektörü bu durumdan olumsuz etkilenmiş; özelleştirmeyi izleyen dönemde çiğ süt
fiyatlarında düşüş, tüketici fiyatlarında ise artış saptanmıştır (Kaya-Kuyulu, 2008).
SEK’in özelleştirilmesi sonrası piyasanın süt fiyatlarını düzenlemede yetersiz
kalması nedeniyle süt piyasasına yön verecek bir yapının kurulması amacıyla 1999’da Süt
Konseyi oluşturulması için ilk adım atılmıştır. Sekizinci beş yıllık kalkınma planı süt ve süt
ürünleri sanayi alt komisyon raporunda çiğ süt kalitesinin arttırılması, kaliteye göre çiğ süt
fiyatının belirlenmesi, süt ürünlerinin dış ticaretinin düzenlenmesi ile tüketimin
arttırılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve istikrarlı bir piyasa oluşturulması Süt
Konseyi’nin görevleri arasında sayılmıştır (Kaya Kuyululu, 2008). Yapılan çalışmaların
sonucunda süt piyasasının düzenlenmesine yönelik bir yapının kurulması amacıyla 2008
yılından itibaren Kamu ve Özel Sektör temsilcilerinin oluşturduğu Ulusal Süt Konseyi
(USK) kurulmuş ve süt sektöründe politika ve piyasa düzeninin belirlenmesi bu kuruma
bırakılmıştır (Resmi Gazete, 2008). Süt ve Süt Ürünleri üreticilerine verilen primler ise
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verilmeye devam etmektedir.
Diğer taraftan dış etkenlere karşı oldukça hassas olan süt ve süt ürünleri sektöründe
yaşanabilecek fiyat dalgalanmalarına karşı ESK, Türkiye’de süt sektöründe ekonomik
gerekliliklere uygun verimlilik ve karlılık ilkeleri çerçevesinde kamu yararını gözeten
faaliyetlerde bulunma ve sektörde tam rekabet koşullarının oluşmasını sağlama görevi
verilmiştir. Ancak ESK bugüne kadar, süt fiyatlarının belirlenmesi ve müdahale kurumu
olarak arz/talep dengesinin oluşturulmasına yönelik politikaların belirlenmesinde etkin
olamamıştır. Çiğ süt satış fiyatlarında referans fiyat tespiti ve açıklaması Ulusal Süt
Konseyi tarafından yapılmaktadır.
Ülkemizde son yıllarda AB’ne de uygulanan politikalara benzer bir şekilde süt
tüketimini özendirmek ve talebi arttırmak amacıyla, GTHB tarafından uygulanan okul sütü
43
programı uygulanmaya başlamıştır. Ayrıca arz fazlası sütün süt tozuna dönüştürülerek
Dahili İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ihraç edilmesi veya iç piyasada kullanılması
sektöre yönelik uygulanan politikalar açısından diğer olumlu gelişmelerdir .
Süt ve süt ürünleri sektörüne Bakanlık olarak yapılan destekler arasında en az 5
anaç sütçü sığıra sahip işletmelere hayvan başına sığır için 225 TL, manda için ise 400 TL
destekleme verilmektedir. Bunun yanı sıra suni tohumlama sonucu doğan buzağılara 75
TL/Baş, Anaç koyun ve keçilere ise 20 TL/baş destekleme ödemesi yapılmaktadır. Son
olarak, süt üretimine yönelik 3 aylık dönemler halinde primler ödenmekte, dolaylı olarak
da yem bitkileri ve hibe destekleri ile süt ve süt ürünleri üretimi GTHB tarafından
desteklenmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015).
2.1.4.3. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi
Türkiye süt tüketimi açısından dünya ortalamasının oldukça altında olmakla
birlikte, sütü daha çok yoğurt, peynir ve ayran gibi süt ürünleri şeklinde tüketmektedir
(SETBİR, 2013). Türkiye’de en çok üretilen ve tüketilen süt ürünlerinden birisi peynir
olup, başta beyaz peynir olmak üzere 2013 yılında kişi başı 16,5 kg peynir tüketildiği
tahmin edilmektedir. Bununla birlikte yıllık kişi başına 30,6 kg yoğurt, 1,42 kg da tereyağı
tüketildiği hesaplanmıştır (Ulusal Süt Konseyi, 2014).
2.1.4.4. Türkiye’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti
TÜİK dış ticaret verilerine göre son on yıllık dönem incelendiğinde ihracatımız
yaklaşık 6 kat, ithalatımız ise 3,5 katın üzerinde artmıştır. Süt ve süt ürünleri dış ticareti
dengesi 2006 yılından sonra ilk kez 2013 yılında artıya dönmüş, 2014 yılında ise 85,5
milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %137,5’dir
(Şekil 3.8).
44
Şekil 3.8 Türkiye’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti
500.000
Dış Ticaret (Bin ABD$)
400.000
300.000
200.000
100.000
0
-100.000
-200.000
-300.000
2005
İhracat 54.539
İthalat 63.909
Denge -9.370
2006
78.039
70.937
7.102
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
99.232 114.669 118.761 141.472 194.771 189.036 244.449 313.711
106.093 129.320 121.104 180.955 383.210 266.054 237.112 228.211
-6.861 -14.651 -2.343 -39.483 -188.440 -77.018 7.337
85.500
Kaynak:TÜİK, 2015.
HS: 0102 0401, 0402, 0403, 0404, 0405 ve 0406 kalemleri alınmıştır.
İhracatımızda kaşkaval ve beyaz peynirler, eritme peynirler, taze peynirler ve
peynir altı suyu en çok ihraç ettiğimiz ürünler arasında yer almaktadır. İhracatımızda Orta
Doğu ve Uzak Doğu ülkelerinin ön plana çıktığı gözlemlenmekte olup, 2014 yılına ait
TÜİK’in dış ticaret verilerine göre süt ve süt ürünleri ihracatımızda Irak’ın payı %25,6,
Suudi Arabistan %17, Mısır ise %5,1, Japonya ise %4,4’dür.
Süt ve süt ürünleri sektöründe en önemli ithalat kalemleri arasında damızlık sağmal
sığır, tereyağı ve başta hellim olmak üzere peynir türleri gelmektedir. 2014 yılında ithalatta
öne çıkan ülkeler arasında %42,3 ile AB, %22,9 ile Yeni Zelanda, %21,3 ile ABD ve
%11,8 ile KKTC ön plana çıkmaktadır.
2.1.5. Türkiye’de Arıcılık Ürünleri Üretimi
Arıcılık kırsal kesimde yaygın olarak yapılan, kısa sürede gelir getiren, bal, bal
mumu, polen, arı sütü, propolis, arı zehiri, ana arı ve oğul gibi çeşitli ürünler sağlayan bir
tarım uğraşıdır. Türkiye coğrafi konumu, uygun iklim ve flora zenginliği nedeniyle arıcılık
açısından oldukça büyük bir potansiyele sahip olmasının yanında kırsal alanda en yaygın
yapılan tarımsal faaliyet konumundadır. Bal üretimi için önemli yüksek miktarda nektar ve
polen içeren bitki türlerinden 3.000’i endemik olmak üzere 12.000 adeti Türkiye’de
45
bulunmaktadır. Bu durum ülkemizi diğer ülkelerle bal üretiminde rekabet açısından ön
plana çıkarmaktadır (Çakal, 2013).
2.1.5.1. Türkiye Arıcılık Ürünleri Üretim Değerleri ve Yapısı
Ülkemiz başta bal üretimi olmak üzere arıcılık sektöründe dünyanın en önemli
ülkelerinden birisi konumundadır. FAO verilerine göre Türkiye, 2013 yılında 6 milyon 641
bin kovan sayısı ile Çin’in ardından ikinci sırada yer almaktadır. Bal üretimi bakımından
ise 2013 yılında 94 bin 694 ton ile Çin’in ardından ikinci sırada, bal mumu üretiminde de
2013 yılında ise 4 bin 235 ton ile dördüncü sırada yer almaktadır (4.222 ton).
Şekil 3.9. Türkiye’nin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi
120,0
4,1
Bal Üretimi (Bin Ton)
100,0
80,0
4,2
4,2
3,5
4,5
4,4
81,4
82,0
81,1
2008
2009
2010
4,2
4,2
4,1
3,8
60,0
40,0
82,3
83,8
2005
2006
73,9
94,2
89,2
94,7
2011
2012
2013
103,5
20,0
0,0
2007
Bal
2014
Balmumu
Kaynak:TÜİK, 2015.
TÜİK verilerine göre Son on yılda üretimin değişimi incelendiğinde 2005 yılında
82,3 bin ton olan bal üretimi %24 artarak 2014 yılında 103,5 bin tona; bal mumu üretimi
ise 2006 yılından bu yana %14 artarak 3,5 bin tondan 4,1 bin tona ulaşmıştır (Şekil 3.8).
Üretimin dağılımı incelendiğinde ise başta Ege olmak üzere Akdeniz ve Doğu Karadeniz
bölgelerinin bal üretiminin en yoğun yapıldığı bölgeler olduğu görülmektedir.
TÜİK verilerine göre 2014 yılında ülkemizde 7 milyon 60 bin kovan ile kayıtlı
104.709 arıcılık işletmesi bulunmakta, bu işletmelerin 10-15 bin kadarının ana gelir
kaynağının bal ve bal mumu olduğu tahmin edilmektedir. 50 bin kadar işletmenin yan gelir
46
amaçlı arıcılık yaptığı, geri kalanların ise kar amacı gütmeyen işletmeler olduğu
düşünülmektedir (Gösterit, 2015).
Sektörün sorunları arasında verim düşüklüğü, salgın hastalıklar, üretilen balın kalite
ve uluslararası standartlara uymaması yer almaktadır. Özellikle üreticinin bilgisizliği
nedeniyle, ülkemizde yaygın olarak görülen Varroa jacobsoni ve Amerikan Yavru Çürüğü
hastalıklarına mücadele için aşırı ve bilinçsiz kullanılan antibiyotikler ve insektisitler ile
peteklerin muhafazası için naftalin uygulamalarının yol açtığı kalıntı sorunu, arıların nektar
ve polenli bitkilerin bol bulunduğu dönemlerde bile şeker şurubu ve nişasta içerikli
keklerle beslenmeleri ülkemiz arıcılığı açısından en önemli sorunlar arasındadır. Bunun
yanında hileli ve sahte bal üretimi, sektörde örgütlenme sorunları, kaliteli ana arı eksikliği
arıcılığın diğer önemli sorunlarıdır (Gösterit, 2015).
2.1.5.2. Türkiye’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünlerinin Tüketimi
Dünyada ve Türkiye’de arıcılık ürünlerinin tüketiminde bal ilk sırada yer almakta
olup, 2011 yılında üretilen 94.245 ton balın 87.000 tonu ülke içerisinde tüketilmiştir. Kişi
başı yıllık bal tüketimi 1,2 kg seviyesindedir. Diğer arıcılık ürünlerinin ülkemizde
tanınırlığının az olması nedeniyle tüketimleri yeterli seviyelerde olmayıp, kişi başı yıllık
polen tüketimi 265 gr, arı sütü ise 53 gr seviyesindedir (Çakal, 2013).
2.1.5.3. Türkiye Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti
TÜİK dış ticaret verilerine göre Türkiye’nin bal ve diğer arıcılık ürünleri ihracatı
son on yıl içerisinde artış eğiliminde olup, 2005 – 2014 yılları arasında 3 kat artarak 19,6
milyon ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %848’dir (Şekil
3.10).
47
Şekil 3.10 Yıllara Göre Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti
Dış Ticaret (Bin ABD$)
25.000
20.000
15.000
10.000
5.000
0
-5.000
2005
İhracat 6.565
İthalat 1.540
Denge 5.025
2006
5.500
1.542
3.958
2007
1.835
1.085
750
2008
2.316
4.783
-2.467
2009
4.520
1.718
2.802
2010
5.850
4.328
1.522
2011
5.212
3.825
1.387
2012
6.417
1.797
4.620
2013
2014
13.512 19.622
1.250 2.314
12.262 17.307
Kaynak:TÜİK, 2015.
HS:010641, 0409 ve 152190 kalemleri alınmıştır.
Dünyanın en büyük bal üreticilerinden birisi olan Türkiye ürettiği balın çok az bir
kısmını ihraç edebilmektedir. İhracatımızın üretime göre düşük olmasının nedenleri
arasında iç tüketimin yüksek olması, küresel ısınma nedeniyle gerçekleşen arı ölümleri ve
bal üretiminin azalması ve bal fiyatlarında yaşanan değişkenlikler sayılabilmektedir (Ünye
Ticaret Borsası, 2014). Türkiye 2013 yılında üretilen 94,7 bin ton balın sadece %3,8’i ihraç
edilebilmiştir. Son on yıllık ihracatımızın %97,4’ünü bal, %1,9’unu canlı arılar ve
%0,7’sini ise bal mumu oluşturmaktadır. İhracatımızda başlıca pazarlar arasında dünyanın
en büyük bal tüketen ülkeleri arasında bulunan Almanya ve ABD ön planda yer
almaktadır. 2014 yılındaki bal ve diğer arıcılık ürünleri ihracatımızın %37’si Almanya’ya,
%33,6’sı ABD’ye, %5,5’i ise Suudi Arabistan’a gerçekleştirilmiştir.
Son on yıllık ithalatımız yıllara göre değişmekle birlikte 2005 yılında 1,5 milyon
ABD$’ından 2,3 milyon ABD$’ına ulaşmıştır. Son on yıllık ithalatımızın %78,8’ini bal
mumu, %20,9’unu ise tabii bal oluşturmaktadır. Canlı arı ithalatımız toplam arıcılık
ürünleri ithalatının sadece %0,4’ünü kapsamaktadır. Ülkeler bazında incelendiğinde ise
2014 yılında ithalatımızın %64’ü Çin Halk Cumhuriyeti’nden, %16,2’si Almanya’dan,
%10,9’u ise Hollanda’dan gerçekleşmiştir.
48
2.2.
ABD’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
ABD’de hayvancılık sektörü son 50 yıl içerisinde önemli bir dönüşüm geçirerek
birden fazla çiftlik hayvanı türünün sayıca az yetiştirildiği küçük çiftliklerden, ekonomik
nedenler ve tüketicinin talepleri doğrultusunda tek türe özel büyük işletmelerde üretim
yapılan büyük bir endüstri haline gelmiştir (Kim ve ark., 2013). Günümüzde hayvancılık
yılda 9,8 milyar çiftlik hayvanının kesildiği, yıllık 100 milyar ABD$’ın üzerinde hasılanın
üretildiği, toplam tarımsal üretimin yaklaşık yarısına karşılık gelen, dev bir sanayi
konumundadır (USDA ERS, 2015b).
ABD’de hayvansal üretim yapan çiftlikler büyük ölçüde aile işletmelerinden
oluşmasına karşın; bu işletmeler sözleşmeli personel çalıştırmakta, üretim ve işlemedeki
farklı aşamalar için farklı kuruluşlar ile işbirliği halinde bulunmaktadır (MacDonald &
McBride, 2009).
2.2.1. ABD’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre ABD’nin 2005-2014 yılları arasındaki
canlı hayvan ve hayvansal ürünler dış ticaret hacmi 2008 krizi sonrası yaşanan ekonomik
kriz haricinde düzenli olarak artış göstermiştir. Bu dönemde ABD’nin ihracatı 2,6 kat,
ithalatı ise 1,5 kat artmış olup, 2014 yılı itibari ile ihracatın ithalatı karşılama oranı
%181,5’dir (Şekil 3.11).
ABD’nin canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatında dondurulmuş piliç et ve
sakatatları, taze sığır eti, dondurulmuş veya taze domuz eti, yağsız süt tozu, hayvan
derileri, hayvan bağırsakları ve canlı damızlık hayvan ve sığır spermi gibi genetik
materyaller ön plana çıkmaktadır. ABD hayvansal ürün ihracatının büyük bir kısmını
NAFTA ülkeleri ve Uzak Doğu pazarına yapıyor olup, 2014 yılı ihracatlarında ilk sırayı
alan ülkeler ve ihracattaki payları sırasıyla Meksika (%20), Japonya (%13,1), Kanada
(%12,4) ve Çin’dir (%9,6).
49
Şekil 3.11 Yıllara Göre ABD’nin Canlı Hayvan Hayvancılık Ürünleri Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
35.000
30.000
25.000
20.000
15.000
10.000
5.000
0
2005
İhracat 12.424
İthalat 11.670
Denge
754
2006
13.719
11.629
2.090
2007
17.200
12.554
4.646
2008
22.116
12.284
9.832
2009
18.206
10.318
7.888
2010
22.383
11.168
11.215
2011
27.791
12.335
15.455
2012
28.743
13.638
15.105
2013
30.969
14.182
16.787
2014
32.726
18.036
14.690
Kaynak:UN Comtrade, 2015.
HS: Kodlar Ek-1’de belirtilmiştir.
Canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatında ise dondurulmuş sığır eti, kesimlik canlı
sığır, peynir türleri, taze domuz eti, kazein, kırmızı et konserveleri ve bal ön plana
çıkmaktadır. ABD’nin en çok ithalat yaptığı bölgeler NAFTA ülkeleri, Okyanusya, Güney
Amerika ve Çin olup, 2014 yılı hayvansal ürün ithalatında ilk sırada yer alan ülkeler ve
payları sırasıyla Kanada (%32,3), Avustralya (%15,5), Yeni Zelanda (%11,5) ve
Meksika’dır (%10,1).
2.2.2. ABD’de Kırmızı Et Üretimi
ABD’de kırmızı et üretimi ağırlıklı olarak sığır ve domuz eti işletmelerine
dayanmaktadır. Küçükbaş hayvan üretimi toplam kırmızı et üretiminin sadece %0,3’ünü
kapsamaktadır. Bu sebepten dolayı sektör sığır ve domuz üretimi açısından incelenmiştir.
2.2.2.1. ABD’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve Yapısı
Sığır üretimi 1960’lı yılların ortasına kadar çayır ve meralarda otlatmaya dayalı
küçük çaplı işletmelerden ibaret olup, üretimin %60’ından fazlasını 1.000 baştan az hayvan
bulunan çiftlikler sağlamaktaydı. 1970’lerden itibaren sektör hızlı bir gelişime girerek,
işletmelerin kendi ihtiyaç duyduğu yem maddelerini ürettiği veya fabrikalardan satın
50
alındığı, beslenme uzmanları, veteriner hekimler ve diğer profesyonel personeli çalıştırdığı
bir sisteme dönüşmüştür. 2007 yılı itibari ile minimum 16.000 sığırın bulunduğu 262
işletme üretimin %60’ını sağlamaktadır. Çayır ve merada beslemeye dayalı yetiştiricilik
hala devam etmekle birlikte üretimin sadece üçte biri bu işletmelerde gerçekleşmektedir
(MacDonald & McBride, 2009).
Domuz üretimi, etlik piliçlerin üretimine benzer bir şekilde iki aşamalı olarak
yapılmaktadır. Yavrulamadan sütten kesime kadar olan dönemde domuzların gelişimi ile
yetiştiriciler ilgilenmekte, bu dönemden sonra kesime kadar olan süreci ise besiciler
yönetmektedir. Broiler üretimine benzer bir şekilde büyük firmalar sektöre yön vermekte
olup, yıllık olarak kesime gönderilen yaklaşık 100 milyon domuzun %75’i 40 kadar besici
tarafından üretilmektedir (MacDonald & McBride, 2009).
Şekil 3.12 ABD’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı
140.000
121.539
Hayvan Varlığı (Bin Baş)
120.000
115.001
104.488
99.176
96.100
100.000
80.000
62.726
59.017
60.000
40.000
64.775
54.534
58.202
59.554
12.140
10.201
6.321
5.335
2.530
2003
2.811
2013
29.176
17.641
20.000
0
89.300
3.473
1963
1.775
1973
Sığır
1.420
1983
Keçi
Domuz
1.960
1993
Koyun
Kaynak: FAO, 2015.
ABD’nin büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı incelendiğinde, FAO verilerine
göre sığır ve küçükbaş hayvan varlığının yıllar içerisinde azalmasına karşın, domuz
popülasyonunun arttığı gözlemlenmektedir (Şekil 3.12). Bu durumun oluşmasında
işletmelerin yapısının değişmesine bağlı olarak hayvan verimlerinin artması ile kırmızı et
talebine karşı maliyet ve performans bakımından daha ön plana çıkan domuz arzının
yükselmesinin etkili olduğu düşünülmektedir.
51
Şekil 3.13 Yıllara Göre ABD’nin Kırmızı Et Üretimi
25.000
82
80
76
70
73
73
9.951
10.599
10.442
10.186
10.331
10.555
10.510
11.863
11.979
12.163
11.891
12.046
11.921
11.792
11.698
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
84
83
9.550
11.196
2005
88
85
9.303
9.383
11.135
2004
Üretim (Bin Ton)
20.000
15.000
10.000
5.000
0
Sığır Eti
Domuz Eti
Koyun Eti
Kaynak: FAO, 2015.
Kırmızı et üretimi ağırlıklı olarak ABD’nin orta ve güney eyaletlerinde
gerçekleştirilmektedir. Toplam üretim 2013 yılı itibari ile üretim 22 milyon tonu geçmiş
durumdadır. Kırmızı et üretimi açısından FAO verileri değerlendirildiğinde, ABD’nin son
on yıl içerisinde sığır eti üretiminin %5, domuz eti üretiminin ise %12 arttığı
gözlemlenmektedir. Bununla birlikte 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından sığır
eti arzının her geçen sene azaldığı gözlemlenmektedir. Küçükbaş hayvan eti üretimi ise son
on yılda sürekli olarak düşmüş ve yaklaşık %17 azalarak 73 bin tona gerilemiştir (Şekil
3.13).
Kırmızı et üretimi ABD’de hayvancılık sektörü içerisinde en önemli üretim
dallarından birisi olup,
2007 yılı itibari ile 758.000 besi sığırı işletmesi faaliyet
göstermektedir (MacDonald & McBride, 2009).
Sektörün sorunları arasında son yıllarda sığır eti arzının azalması ile gerek iç
gerekse uluslararası piyasada et talebinin artmasına bağlı olarak fiyatların yükselmesi,
halkın artan fiyatlar karşısında kırmızı et yerine beyaz ete yönelmesi, ihracatın düşmesi ve
tüketicinin bilinçlenmesine bağlı olarak et üretiminde şeffaflık talepleri yer almaktadır
(Kay, 2015).
52
2.2.2.2. ABD’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Politikalar ve Destekler
Federal bir yapıya sahip ABD’de uygulanan politikaların büyük çoğunluğu
eyaletten eyalete değişiklik göstermektedir. Bununla birlikte Federal düzeyde birkaç
uygulama da bulunmaktadır. ABD’de büyükbaş işletmelerinin sayısının azalması ve
işletme başına hayvan sayılarının artmasına bağlı olarak su kalitesi, iş sağlığı ve atıkların
kontrolü gibi çevre ve sağlık sorunlarının çoğaldığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle
ABD’de kırmızı et sektörüne yönelik federal düzeydeki politikalarda bu hususlarda önlem
alınması ön plana çıkmış durumdadır. Bunun yanında Federal Hükümet, ABD’nin
büyükbaş hayvanların beslenmesi için üretilen veya ithal edilen yem ve yem katkı
maddelerinin kullanımına yönelik eyalet ve bölgesel düzeyde standartların belirlenmesini
sağlamaktadır (USDA, ERS, 2012).
Federal Hükümet’in sektöre yönelik müdahaleleri acil durum önlemleri ile sınırlı
olup, “Hükümet Yardım Programları” ile sel, kuraklık, hastalık, zararlı salgını, yangın,
kasırga, deprem, şiddetli fırtınalar gibi durumlarda üreticiye destek vermektedir (USDA,
ERS, 2012). ABD’de sığır etine yönelik federal müdahale yapısı kurulmamış olmakla
birlikte eyaletlere göre farklı uygulamalar bulunmaktadır.
Domuz üretimi özelinde baktığımızda, finansal kriz dönemlerinde ABD Tarım
Bakanlığı’na bağlı Tarımsal Pazarlama Servisi üreticiyi korumak ve fiyatların düşmesini
önlemek için “Ürün Alım Programları” kapsamında ülke içi tüketime yönelik olarak et
alımında bulunabilmektedir. Bunun yanında Federal Hükümet domuz eti sektöründe doğal
afet, salgın hastalıklara karşı üreticiyi koruma ve eğitimine yönelik programları
bulunmaktadır (USDA ERS, 2015a).
2.2.2.3. ABD’de Kırmızı Et Tüketimi
Kırmızı et, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin beslenmesinde önemli bir rol
oynamakta olup, tüketilen etin yaklaşık %58’i kırmızı et kaynaklıdır (Carrie ve ark., 2011).
ABD’de et tüketimi 1960’lardan bu yana artmasına karşın; kırmızı et tüketiminin payı
azalmakta, beyaz etin payı ise artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı
(USDA) verilerine göre 1965 yılında yıllık 61 kg olan kişi başı kırmızı et tüketimi, 2013
53
yılı itibari ile 47 kg’a kadar gerilemiştir. Kırmızı et tüketiminde 34 kg civarında olan sığır
eti 25,5 kg’a; domuz eti ise 23 kg’dan, 21 kg’a gerilemiştir (National Chicken Council,
2015). Kırmızı et tüketiminin azalmasının nedenleri arasında kolesterol ve damar yolu
hastalıklarının ilişkisinin keşfedilmesine bağlı olarak kırmızı etin “sağlıksız” kabul
edilmesi, gelir seviyesinin artması ve yaşlanan nüfusun beslenme alışkanlıklarının
değişmesi ve Bovine Spongioforme Encephalopathy/Sığırların Süngerimsi Beyin Hastalığı
(BSE- Deli Dana) salgınları olduğu düşünülmektedir (Carrie ve ark., 2011).
2.2.2.4. ABD’de Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD’nin kırmızı et ve kesimlik
hayvan ihracatı 2005 – 2014 yılları arasında 3,5 kat artarak 4 milyar ABD$’den, 14,1
milyar ABD$’na, ithalat ise aynı dönemde 1,5 kat artarak 7,4 milyar ABD$’ında, 11,4
ABD$’na ulaşmıştır. 2007 yılına kadar ekside olan dış ticaret dengesi ise 2008’den itibaren
artıya dönmüştür. 2014 yılında kesimlik hayvan ve kırmızı et ürünlerinde ihracatın ithalatı
karşılama oranı %123’dür (Şekil 3.14).
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
Şekil 3.14 ABD’nin Yıllara Göre Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti
16.000
14.000
12.000
10.000
8.000
6.000
4.000
2.000
0
-2.000
-4.000
-6.000
İhracat
İthalat
Denge
2005
3.954
7.438
-3.484
2006
4.805
7.374
-2.569
2007
5.649
7.863
-2.214
2008
8.258
7.203
1.055
2009
7.488
6.109
1.378
2010
9.135
6.714
2.421
2011
11.917
7.248
4.669
2012
12.263
7.980
4.284
2013
12.599
8.233
4.367
2014
14.057
11.425
2.631
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
HS: 010290, 0103, 0104, 0201, 0202, 0203, 0204, 0206, 021011, 021012, 021019, 021020, 160100,
160210, 160241, 160242, 160249, 160250, 160300 alınmıştır.
54
ABD’nin
kırmızı
et
ve
kesimlik
hayvan
ihracatında
dondurulmuş
ve
soğutulmuş/taze domuz karkası ile sığır karkası ön plana çıkmakta olup, işlenmiş et
ürünleri ikinci sırada yer almaktadır. Ülkelere göre ihracat incelendiğinde ABD dünyanın
hemen hemen her bölgesine kesimlik hayvan ile kırmızı et ve et ürünlerini ihraç ettiği
gözlemlenmektedir. 2014 yılı ihracat değerlerine göre kırmızı et ihracatının %25’i
Japonya’ya, %19,5’i Meksika’ya, %15,4’ü ise Kanada’ya gerçekleşmiştir.
Son on yıldaki kesimlik hayvan ve kırmızı et ithalatında ABD’nin ağırlıklı olarak
sığır eti (taze, soğutulmuş veya dondurulmuş), domuz eti (taze, soğutulmuş veya
dondurulmuş), canlı kesimlik sığır ve domuz ithal ettiği görülmektedir. ABD’nin 2014
yılında ithalat yaptığı ülkeler arasında Kanada (%41,3), Avustralya (%23,3) ve Meksika
(%13,9) ön plana çıkmaktadır.
2.2.3. ABD’de Kanatlı Et ve Yumurta Üretimi
Tarihsel olarak bakıldığında 1940’lı yıllara kadar kanatlı hayvan yetiştiriciliği
yumurta ağırlıklı olup; aile işletmelerinde gerçekleştirilmiştir. II. Dünya Savaşı’nın
ardından kanatlı hayvanlarda genetik materyalin geliştirilmesi, hastalıklara karşı mücadele
ve daha iyi beslemeye yönelik çalışmalar sonucunda; sektör aile tipi işletmelerden daha
endüstriyel işletmelere kaymıştır (Perry ve ark., 1999).
Günümüzde ABD kanatlı sektörü dünyanın en büyük ve en gelişmiş kanatlı sektörü
konumundadır. Broiler (Etlik Piliç) endüstrisi 2012 yılı itibari ile 1 milyon kişiye istihdam
sağlamakta, 47 milyar ABD$ vergi kazancı ve 197 milyar ABD$ ekonomik faaliyet
gerçekleştirmektedir (USDA APHIS, 2013).
2.2.3.1. ABD’de Kanatlı Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı
2013 yılına ait FAO verilerine göre; ABD kanatlı hayvan popülasyonu bakımından
dünyada Çin’in ardından ikinci, kanatlı eti üretimi bakımından ise birinci sırada yer
almaktadır. Yumurta üretiminde ise 2013 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin ardından
ikinci sırada yer almaktadır. ABD’nin yıllara göre kanatlı eti ve yumurta üretimi verileri
Şekil 3.15’de yer almaktadır.
55
315
325
305
303
300
301
303
302
5.636
5.700
303
5.600
5.000
5.225
17.397
17.035
17.111
16.971
16.334
16.994
10.000
16.628
2.834 2.569 2.560 2.627 2.707 2.633
2.579 2.699
2.474 2.497
5.349
5.333 5.432
5.326
5.440
5.412
5.287
5.387
16.217
15.000
308
16.041
20.000
15.451
Kanatlı Eti Üretimi (Bin Ton)
25.000
5.500
5.400
5.300
5.200
5.100
0
Yumurta Üretimi (Bin Ton)
Şekil 3.15 ABD’nin Yıllara Göre Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi
5.000
2004
2005
Tavuk Eti
2006
2007
Hindi Eti
2008
2009
2010
2011
2012
Diğer Kanatlı Hayvan Etleri
2013
Yumurta
Kaynak:FAO, 2015.
FAO verilerine göre son on yıl içerisinde kanatlı eti üretimi 18 milyon ile 20
milyon ton arasında seyretmektedir. ABD’nin kanatlı eti üretiminde en büyük payı piliç eti
almaktadır. 2013 yılında üretilen kanatlı etinin %85,6’sı piliç eti, %12,9’u ise hindi eti
olup, diğer kanatlı etlerinin payı %1,5’dir. Yumurta üretimi ise son on yıl içerisinde önemli
bir değişim göstermemiş, 5-6 milyon ton arasında seyretmiştir. 2013 yılında üretim bir
önceki yıla göre %7,9 artarak 5,6 milyon tona ulaşmıştır. Broiler üretimi Georgia,
Alabama, Arkansas gibi güneybatı eyaletlerine yoğunlaşmıştır. Yumurta üretimi ise Iowa,
Ohio ve Pennsylvania gibi kuzeybatı/ortabatı eyaletlerinde gerçekleşmektedir (USDA
APHIS, 2013).
ABD’de kanatlı sektörünün 2/3’ünden fazla kısmını (%65,6) broiler işletmeleri
oluşturmaktadır. Yumurta üretimi toplam kanatlı üretiminin %3’ünü kapsamakta iken hindi
üretimi %16,7’sini, damızlık hayvan üretimi ise %15,4’ünü şekillendirmektedir (USDA
APHIS, 2011).
Kanatlı işletmelerinin ortalama büyüklüğü piliç eti üreticilerinin ortalama 400
kümes iken yumurta üreticilerinin ortalaması 10 kümesten azdır. Bu ortalama hindi
üreticilerinde 141, damızlık firmalarında 27 civarıdır (USDA APHIS, 2011). Kümeslerin
doluluk oranları açısından damızlık işletmelerinin %98,8’i ve hindi işletmelerinin %73,4’ü,
kümes başına kapasite 50.000 hayvandan azdır. Broiler kümeslerinin kapasitesinin büyük
56
bir kısmı 50.000-99.999 hayvan arasında iken, yumurtacı kümeslerde bu rakam 100.000’in
üzerindedir (USDA APHIS, 2011). Piliç eti üretimi yapan 40 firma ve bu firmaların
sözleşmeli 29.500 üreticisi sektörün %95’ini, benzer şekilde 75.000 ve daha fazla
yumurtacı tavuk içeren sürülere sahip 192 firma ABD yumurta sektörünün %95’ini
oluşturmaktadır (USDA APHIS, 2013).
ABD’de, broiler üreticilerinin büyük çoğunluğu hem damızlık hem de broiler
üretimi yapmakta olup, sadece %12’si civcivlerini büyük damızlık firmalarından
almaktadır. Diğer yandan yumurta üreticileri damızlıklarının %76,9’unu damızlık
firmalarından alırken, hindi üreticileri damızlık ihtiyacını bağımsız firmalar ve diğer
işletmelerden almaktadır (USDA APHIS, 2011).
Sektörün sorunları arasında kuraklık ve biyoyakıt üretiminin artmasına bağlı olarak
tahıl maliyetlerinin yükselmesi, başta antibiyotiklerin yem katkısı olarak kullanımının
sınırlandırılması gibi tüketici baskıları, hayvan hastalıkları ve yumurtacı tavuklarda
kullanılan kafes sistemi gibi hayvan refahı problemleri yer almaktadır (Shane, 2013).
2.2.3.2. ABD’nin Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi
ABD’de yıllar içerisinde kişi başına et tüketimi düzenli olarak artmasına karşın
kırmızı etin oranı azalmakta, beyaz etin oranı ise artmaktadır. 1965 yılında kişi başı yıllık
60,7 kg kırmızı et, 20,1 kg beyaz et tüketilirken, 2014 yılında kişi başı yıllık 46,2 kg
kırmızı et, 45,6 kg ise beyaz et tüketilmektedir (National Chicken Council, 2015). 2014
yılında kişi başı yıllık tüketilen beyaz etin 37,8 kg’ı piliç; 6,8 kg’ı ise hindi etidir. Beyaz
etin kırmızı ete göre daha çok tercih edilmesinin nedenleri arasında daha çok ve ucuza
üretilmesi ve daha az yağ içermesi nedeniyle tüketici tarafından daha sağlıklı kabul
edilmesi yer almaktadır (Ray & Schaffer, 2013). 2006 yılında 39,2 kg’a kadar çıkan kişi
başı yıllık beyaz et tüketimi, 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin olumsuz etkilerinin
sürmesi nedeniyle aynı seviyeye ulaşamamıştır (Ray & Schaffer, 2013).
Yumurta tüketimi açısından bakıldığında ise tüketici tercihlerine göre değişken bir
seyir izlediği görülmektedir. ABD’de 1950’li yıllarda kişi başı yıllık 374 yumurta
tüketilirken, 1990’lı yıllarda yumurtanın içerdiği kolesterolden dolayı kan kolesterol
57
seviyesini arttırarak kalp ve damar hastalıklarına yol açtığına inanılmasından dolayı bu
rakam ortalama 236 âdete düşmüştür. 2014 yılında ABD’de kişi başı tüketiminin 259
yumurtaya çıktığı tahmin edilmekte ve protein talebinin artması ve tüketicinin sağlıklı ürün
tercihlerinden dolayı yumurta tüketiminin önümüzdeki yıllarda daha da artacağı
düşünülmektedir (O'Keefe, 2014).
2.2.3.3. ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD kanatlı hayvan, yumurta ve
beyaz et ürünlerinin dış ticaretinde önemli bir ihracatçı ülke olup, 2005-2014 yılları
arasında ihracatını ve dış ticaret dengesini 2 kat arttırmıştır. 2014 yılında kanatlı
ürünlerinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %1270’dir (Şekil 3.16).
Şekil 3.16 Yıllara Göre ABD’nin Kanatlı Hayvan ve Ürünleri Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
7.000
6.000
5.000
4.000
3.000
2.000
1.000
0
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
İhracat
3.001
2.813
3.935
4.900
4.632
4.636
5.416
6.020
6.209
6.182
İthalat
188
223
271
290
288
331
342
408
438
487
Denge
2.813
2.590
3.664
4.610
4.344
4.305
5.075
5.611
5.772
5.695
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
HS:0105, 0207, 0407 ve 0408 alınmıştır.
ABD’nin son on yıllık kanatlı ürünlerin ihracatında kanatlı eti ve sakatatları,
işlenmiş et ürünleri, canlı kanatlı hayvanlar ön plana çıkmaktadır. Tavuk ve diğer kanatlı
hayvanların yumurtalarının payı düşük olup, %7,9 seviyesindedir. 2014 yılında ihracatta
ön plana çıkan ülkeler arasında Meksika ilk sırada (%23,2) yer almakta olup, Çin ve Hong
Kong ikinci (14,8), Kanada ise üçüncü sırada (%12,5) yer almaktadır.
58
ABD’nin son on yıllık kanatlı ürünleri ithalatında ihracata benzer şekilde
dondurulmuş kanatlı eti ve sakatatı, konserve ve işlenmiş kanatlı eti ürünleri, tavuk
yumurtaları ve canlı piliç kalemleri ön plandadır. Ülkelere göre kanatlı ithalatında 2014
yılı itibari ile, Kanada toplam pazarın %71,2’sine hakim konumdadır. Kanada’yı Şili
(%18,8) ve Meksika (%2,8) takip etmektedir.
2.2.4. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi
ABD Dünya’nın en büyük süt ürünleri üreticilerinden birisi olup, bunun yanında
önemli bir süt ve süt ürünleri ihracatçısıdır. ABD hayvancılık sektörü içerisinde sığır eti
üretiminin ardından ikinci en büyük üretim alanı, toplam tarım sektörü açısından ise mısır
kadar önemli bir ekonomik katma değer kaynağıdır (USDA ERS, 2015c).
2.2.4.1. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı
ABD Süt sektörü FAO verilerine göre 2012 yılında 90.865 bin ton çiğ süt üretimi
ile dünya üretiminin %14,5’ini karşılamaktadır (Şekil 3.17).
Şekil 3.17 ABD’nin Yıllara Göre Çiğ Süt Üretimi Grafiği
95.000
Üretim (Bin Ton)
90.000
85.000
80.000
80.254
75.000
82.463
84.189
86.177
85.880
2008
2009
87.474
89.015
90.865
91.271
2012
2013
77.535
70.000
2004
2005
2006
2007
2010
2011
İnek Sütü
Kaynak:FAO, 2015.
2004-2013 yılları arasında süt üretimi düzenli bir artış göstererek 77,5 milyon ton
seviyesinden 91,2 milyon tona ulaşmıştır. Hemen hemen bütün eyaletlerde süt üretimi
59
olmakla birlikte, süt işleme sanayisi ağırlık olarak birkaç bölgeye toplanmıştır. 2004
yılında yapılan bir çalışmada; ABD’de ki süt üretiminin %52’sinin beş eyalette, %71’nin
ise 10 eyalette gerçekleştiği tespit edilmiştir (Hadjigeorgalis, 2005). Üretim ülkenin batı
yakasına doğru yoğunlaşmakta olup, Kaliforniya, Idaho, New York ve Teksas en yoğun
üretim yapan eyaletler arasındadır (IUF Dairy Division, 2014). FAO’da yer alan üretim
verileri tümüyle inek sütü üzerine olup, keçi ve koyun sütü üretimine yönelik olarak
sağlıklı veriler bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Kaliforniya, Oregon, Wisconsin gibi
eyaletlerde daha çok peynir üretimine yönelik olarak keçi ve koyun sütü üretildiği
bildirilmiştir (Geisler, 2015).
ABD süt sektöründe birey veya aileler işletmelerin %99’una sahip olup, bu aile
işletmelerinin oluşturduğu kooperatifler üretilen çiğ sütün toplanması ile sanayici ve
işleyicilere taşınmasından sorumludur (USDA ERS, 2015c). ABD işletme sayılarında
geçtiğimiz yıllara göre düşüş, işletme başına hayvan sayısı ve verim miktarında artış
gözlemlenmektedir. 1970 yılında 648.000 süt üretim çiftliği bulunurken, 2006 yılında
çiftlik sayısı yaklaşık 75.000 adettir. Diğer yandan çiftlik başına hayvan sayısı 1970’de 19
iken, 2006 yılında 120’ye çıkmıştır. 30 hayvan ve altı süt çiftlikleri 2006 yılında ABD’de
toplam süt işletmelerinin %30’unu oluşturmasına karşın toplam süt ineği varlığının
%2’sini, toplam üretimin ise %1’ini oluşturmaktadır (USDA ERS, 2015c).
ABD’de üretilen sütün hemen hemen tümü işlenerek piyasaya sürülmekte olup; çiğ
sütün 1/3’ü pastörize veya UHT süt ile krema olarak, 2/3’ü ise başta peynir olmak üzere
dondurma, tereyağı, süt tozu ve peynir altı tozu gibi süt ürünleri olarak işlenip
satılmaktadır (USDA ERS, 2015c). Kooperatifler çiğ süt üretiminde olduğu kadar sütün
işlenmesi ve pazarlanmasında önemli bir rol üstlenmektedir. 2007 yılında Süt
Kooperatifleri ABD’de üretilen tereyağının %71’ini, yağsız süt tozunun %96’sını,
peynirin %26’sını, peynir altı tozunun ise %42’sini pazarladığı belirtilmiştir (IUF Dairy
Division, 2014).
ABD süt sektörünün yaşadığı başlıca sorunlar arasında iç ve uluslararası piyasada
talebin yetersiz olması, maliyetlerin yüksekliği, biyogüvenlik uygulamalarında yaşanan
sorunlar, metabolik problemlere bağlı hastalıklar ve buzağı ölümlerinin sıklığı, sürü
60
yenilemenin yetersiz olması, mastitis, sektörde yeterli sayıda eğitimli personelin
çalışmaması sayılabilmektedir (Loewith, 2006).
2.2.4.2. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Sektöründe Müdahale Yapısı
2014 yılında kabul edilen yeni Tarım Kanunu ile süt sektörüne yönelik federal
uygulamalar; Federal Süt Müdahale Kurumları (FMMOs), Süt Ürünleri için Marj Koruma
Programı, Süt Ürünleri Hibe Programını içermektedir. 2014 Tarım Kanunu ile daha
önceden uygulanmakta olan Süt Ürünleri Fiyat Destekleme Programı, Süt Gelir Kaybı
Sözleşmesi Programı ve Süt Ürünleri İhracat Teşvik Programları kaldırılmıştır (USDA
ERS, 2015c).
1937’de kabul edilen Tarımsal Pazarlama Sözleşmesi Yasası ile kurulan FMMOs
ile pazar koşullarının hem üretici hem de tüketici için faydalı olacak durumda kalması
amaçlanmaktadır. FMMOs’lar, girdi maliyetleri ve sektördeki yönelimleri takip ederek
aylık olarak süt sanayicileri için çiğ süt minimum alım fiyatını belirlemektedir (USDA
ERS, 2015c). Ülkenin yaklaşık 2/3’ünde çiğ süt fiyatları FMMOs’lara bağlı olarak
şekillenirken, Kaliforniya eyaletinin federal uygulamalar aksine, kendi market düzenleri
mevcuttur. Bunun yanında süt üreticilerine kuru madde, protein içeriğine göre eyalet
düzeyinde değişiklik gösteren prim uygulamaları da vardır (IUF Dairy Division, 2014).
Süt Ürünleri için Marj Koruma Programı süt işletmelerine ülke içi ortalama gelir
marjının (ortalama çiğ süt fiyatı ile ortalama yem maliyetleri farkı) korunması garantisini
vermektedir. Bütün süt işletmelerinin katılabildiği bu programda 100 ABD$’lık bir idari
ücret ödenmesi halinde 1 cwt (45,4 kg) çiğ süt için 4 ABD$’lık bir marj koruması
sağlanmaktadır. Daha üst düzey korumalar için programa prim ödenmesi gerekmektedir
(USDA ERS, 2015c).
Süt Ürünleri Hibe Programı önceki iki ay boyunca çiğ süt için kar marjının 1
cwt’de (45,4 kg) 4 ABD$’nın altına inmesi durumunda, Tarım Bakanlığının düşük gelir
düzeyine sahip gruplar için satın alması için oluşturulmuştur. Bu programın uygulama
süresi, çiğ süt kar marjının hedeflenen düzeyde üç ay boyunca kalmasına kadar devam eder
(USDA ERS, 2015c).
61
Sektörde uygulanan politikalar sayesinde ülkedeki toplam süt ineği sayısı azalırken,
büyük süt işletmelerinin sayısının artmakta olduğu gözlemlenmektedir (IUF Dairy
Division, 2014).
2.2.4.3. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi
ABD’de süt ve süt ürünleri tüketimi genel olarak nüfus artışından bir miktar daha
hızlı bir artış göstermekte olup, süt ürünleri bakımından üründen ürüne farklılık
bulunmamaktadır. Bununla birlikte, kişi başı yıllık pastörize ve UHT süt tüketimi 1970’de
82,9 litre iken günümüzde 52,7 litreye kadar düşmüştür. Bu durumun nedenleri arasında
nüfus içerisinde çocuklarının oranının azalması ve diğer içeceklerin tüketiminin artması
yer almaktadır. İşlenmiş süt ürünlerinde ise, yıllık kişi başı peynir tüketimi son 25 yılda
yaklaşık iki kat artarak 2014 yılında 15,4 kg’a ulaşmıştır. Kişi başı tereyağı tüketiminde
1970’lerden bu yana ciddi bir değişim olmamış olup, 2010 yılında 2,5 kg’a ulaşmıştır.
Diğer taraftan kurutulmuş veya toz süt ürünlerine olan talep sıvı sütün saklama süresinin
uzaması ve fiyatının ucuzlaması nedeniyle oldukça azalmış durumdadır (USDA ERS,
2015c).
2.2.4.4. ABD’de Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD 2005 – 2014 yılları arasında
damızlık büyükbaş hayvan, süt ve süt ürünleri ürünlerinin dış ticaretinde ihracat 5 kat
artarak 2005 yılında 1,1 milyar ABD$’ından 2014 yılında 5,7 milyar ABD$’a ulaşmıştır.
İthalat ise aynı dönemde %23 oranında artarak 1,9 milyar ABD$’ı olmuştur. 2014 yılında
ihracatın ithalatı karşılama oranı %300’dür (Şekil 3.18).
Damızlık hayvan ile süt ve süt ürünleri ihracatında süt tozu, krema, peynir altı suyu
tozu ve peynir türleri ön plana çıkmakta olup, özellikle süt tozu tek başına son on yıllık
ihracatın 1/3’ünü oluşturmaktadır. İhracatta ilk sırada yer alan ülkeler ve payları sırasıyla
Meksika (%26,4), Çin Halk Cumhuriyeti (%9,2), Filipinler (%6,9) ve Güney Kore’dir
(%6,7).
62
Şekil 3.18 Yıllara Göre Süt, Süt Ürünleri ve Damızlık Hayvan Dış Ticareti
6.000
Dış Ticaret (Milyon $)
5.000
4.000
3.000
2.000
1.000
0
-1.000
İhracat
İthalat
Denge
2005
1.108
1.525
-417
2006
1.303
1.495
-192
2007
2.244
1.614
630
2008
3.053
1.706
1.347
2009
1.640
1.436
204
2010
2.966
1.370
1.596
2011
4.001
1.526
2.475
2012
4.098
1.624
2.474
2013
5.403
1.680
3.724
2014
5.657
1.883
3.773
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
HS: 010210, 0401, 0402, 0403, 0404, 0405 ve 0406 alınmıştır.
ABD’nin son on yıllık süt ve süt ürünlerindeki ithalatında peynir çeşitleri oldukça
önemli bir yer tutmakta olup, yapılan 15,9 milyar ABD$’lık toplam süt ve süt ürünleri
ithalatının %70,1’ini peynir türleri oluşturmaktadır. ABD’nin 2014 yılındaki ithalatında ise
Yeni Zelanda (%19,1), İtalya (%16,4), Fransa (%11) ve Kanada (%5,7) ön plana çıkan
ülkelerdir.
2.2.5. ABD’de Arıcılık Ürünleri Üretimi
ABD’de arıcılık faaliyetleri Avrupalı göçmenlerin kıtaya ayak bastığı zamanlara
dayanıyor olup, 1622 yılında Virginia eyaletinde modern anlamda ilk arı kolonileri
oluşturulmuştur (Oertel, 1980). Günümüzde arıcılık ABD tarım sektörü için hem yıllık
yarattığı 15-20 milyar ABD$ arası katma değer, hem de bitkilerin polenlerinin
taşınmasında oynadığı rol nedeniyle önemi oldukça büyük bir alt sektör konumundadır
(Pesticide Action Network North America , 2015).
63
2.2.5.1. ABD’de Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı
USDA’in açıkladığı son verilere göre 2013 yılında 67,8 bin ton olan bal üretimi
2014 yılında %19 artarak 80,7 bin tona ulaşmıştır. Bal kovanı sayısı bakımından ise 2013
yılına göre %4’lük bir artış yaşanarak 2,74 milyon koloniye çıkmıştır. Eyalet bakımından
bal üretiminin en yüksek olduğu eyaletler sırasıyla Kuzey Dakota, Montana, Güney Dakota
ve Florida’dır (USDA, 2015).
Şekil 3.19 Yıllara Göre ABD’nin Bal ve Bal Mumu Üretimi
90,0
1,6
1,6
80,0
1,6
1,6
Üretim (Bin Ton)
70,0
1,6
1,6
1,6
1,6
1,6
1,6
60,0
50,0
40,0
83,3
72,9
70,2
67,3
2005
2006
2007
30,0
74,3
80,0
66,4
67,3
64,5
67,8
2011
2012
2013
20,0
10,0
0,0
2004
2008
Bal
2009
2010
Bal Mumu
Kaynak:FAO, 2015.
ABD’de arıcılık sektöründe çalışan toplam kişi sayısı tam bilinmemekle birlikte
115.000-125.000 bin arasında arı yetiştiricisi bulunduğu düşünülmektedir. Yetiştiricilerin
büyük çoğunluğu 25 kovandan az koloniye sahip kar amacı gütmeyen kişiler olup,
profesyonel yetiştiricilerin büyük çoğunluğu 300’ün üzerinde kovana sahip, nektar
kaynaklarına ulaşmak için yıl boyunca kolonilerini taşıyan aile işletmeleridir (National
Honey Board, 2014).
Sektörün yaşadığı en önemli sorunlar arasında başta Colony Collapse Disorder
(CCD) gibi son zamanlarda arı kolonilerinde görünmeye başlanan salgın hastalıklar ve bu
hastalıkların üretici üzerinde yol açtığı mali yük yer almaktadır. Bunun yanında bitkilerde
yer alan pestisitlerin arılarda yarattığı tahribat ve hileli veya sahte bal üretimi sektörün
yaşadığı diğer sorunlardır (Arce, 2015; Schneider, 2011).
64
2.2.5.2. ABD’de Bal ve Diğer Arıcık Ürünleri Tüketimi
Bal tüketimi bakımından incelendiğinde, ABD’de toplam bal tüketiminin 2010
yılında 186 bin ton olduğu ve 2013 yılında bu rakamın 204 bin tona ulaşacağı tahmin
edilmektedir. Kişi başı yıllık tüketilen bal miktarı ise 590 gram civarında olup, tüketilen
balın %61’ü ithal edilmektedir. ABD’de üretilen tabi balın yarısı marketlerde doğrudan
tüketime sunulmakta, kalan kısmı ise gıda sanayide kullanılmaktadır (National Honey
Board, 2014).
2.2.5.3. ABD’nin Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, ABD bal ve bal mumunda net
ithalatçı olup, 2014 yılı itibari ile 560,6 milyon ABD$’ı dış ticaret açığı vermiştir. Üretimin
önemli bir artış göstermemesi ve başta bal olmak üzere arıcılık ürünlerine olan talebin
artması nedeniyle ithalat 2005-2014 yılları arasında yaklaşık dört kat artarak 590,5 milyon
ABD$’a ulaşmıştır. 2014 yılında arıcılık ürünlerinde ihracatın ithalatı karşılama oranı
%5,1’dir (Şekil 3.20).
Şekil 3.20 ABD’nin Yıllara Göre Arıcılık Ürünleri Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon $)
600,0
400,0
200,0
0,0
-200,0
-400,0
-600,0
İhracat
İthalat
Denge
2005
10,5
148,9
-138,4
2006
11,9
199,2
-187,4
2007
17,9
184,0
-166,1
2008
24,4
242,5
-218,1
2009
19,7
241,8
-222,0
2010
32,4
304,6
-272,2
2011
29,2
400,2
-371,0
2012
28,1
435,3
-407,2
2013
29,6
505,4
-475,8
2014
29,9
590,5
-560,6
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
HS: 040900 ve 152190 alınmıştır.
65
ABD’nin son on yıllık arıcılık ürünleri ihracatında balın payı %73,1 iken bal
mumunun payı %26,9’dur. 2014 yılında ihracatta ön plana çıkan ülkeler arasında Kanada
%24,6’lık payı ile ilk sırada yer alırken, Kanada’yı Güney Kore (%10,4), Japonya (%8,9)
ve Avustralya (%7) takip etmektedir.
ABD’nin arıcılık ürünleri ithalatında ise 2005-2014 yılları arasında balın payı
%95,4 iken, bal mumunun payı ise %4,6 civarındadır. 2014 yılında ABD’nin yaptığı bal ve
bal mumu ithalatının yaklaşık çeyreği Arjantin’den gerçekleşmiş olup, Vietnam (%21,4),
Brezilya (%12,5), Hindistan (%10,5) ve Kanada (%5,2) ABD’nin diğer önemli bal ve bal
mumu kaynaklarıdır.
2.3.
AB’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
AB hayvancılık sektörü tarım ekonomisi ve tarım arazilerinin kullanımı açısından
her zaman önemli bir aktör olmuştur. Farklı sosyal, ekonomik ve iklimsel etkenlere bağlı
olarak üye ülkeler arasında alt sektörlerin yapısı ve boyutu değişiklik arz etmektedir
(görece İspanya’da domuz, İngiltere’de koyun, İrlanda’da sığır üretiminin yaygın olması
gibi). Üyelere göre AB hayvancılığının yapısı değişmekle birlikte makro anlamda genel
olarak hayvan varlıklarının ve işletme sayılarının azalmakta olduğu, büyük çaplı
işletmelerin hayvansal üretimdeki payının arttığı gözlemlenmektedir. 2004 yılında AB-15
ülkelerinde üretilen sütün %39’u, toplam işletmelerin %11’ini oluşturan 400.000 kg’lık
kotaya sahip çiftlikler tarafından üretildiği ifade edilmiştir. Aynı şekilde AB’de domuz
çiftliklerinin %0,3’ü toplam domuz varlığının %16’sına, toplam işletmelere oranı %0,1
olan ve 40.000 baştan fazla yumurtacı tavuk içeren çiftliklerin toplam yumurtacı tavuk
popülasyonunun %59’una sahiptir (Leip ve ark., 2010).
AB İstatistik Ofisi (EUROSTAT) verilerine göre yıllar içerisinde tarım sektörünün
Gayri Safi Yıllık Hasıla içerisindeki payı azalarak 2004’de %1,6’dan 2010 yılında %1,2’ye
düşmüştür. Hayvansal üretimin toplam tarım üretimi içerisindeki payı %43 olup, 2010
yılında 142 milyar Avro düzeyinde yıllık hasıla üretilmiştir. Bunda en büyük paylar
sırasıyla süt (%34), domuz eti (%21) ve sığır etidir (%20) (Kalkınma Bakanlığı, 2014).
66
Dünya sığır varlığının %6’sına, koyun varlığının ise %9’una sahip olan AB, hindi
ve domuz varlığı açısından ise sırasıyla %20 ve %16 gibi yüksek paylara sahiptir. Son
yıllarda AB’de manda popülasyonu haricinde yetiştirilen bütün hayvan varlığında azalma
gözlemlenmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2014).
AB üyeleri arasında tarım ve tarıma bağlı olarak hayvancılık sektöründeki
farklılıkların azaltılması ve gıda ile tarım programlarına temel oluşturulması açısından
Ortak Tarım Politikası (OTP) oldukça önem taşımaktadır. OTP, Roma Anlaşması’nın
bölümlerinden birisi olup, birleşmiş ortak bir pazar içerisinde tarım ürünlerinin serbest
ticareti, finansal birlik, Birlik ürünlerinin tercih edilmesi ve eşitlik ile verimlilik olmak
üzere dört temele dayanmaktadır (Delayen, 2007). Günümüzde OTP üye ülkeler için
sağlıklı ve güvenilir gıda üretimi, kırsal nüfusun korunması, çevrenin korunması,
sürdürülebilir tarımın gerçekleştirilmesi ve sektörün rekabet gücünün arttırılmasına yönelik
politikalar geliştirmektedir (European Commission, 2014b).
2.3.1. AB’de Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, AB’nin 2004-2013 yılları arasında
canlı hayvan ve hayvansal ürün dış ticareti incelendiğinde, dış ticaret dengesinin sürekli
pozitif olduğu görülmektedir. Son on yıl içerisinde ihracat 2,4 kat, ithalat ise 1,3 kat artmış
ve 2014 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %264’e ulaşmıştır (Şekil 3.21).
AB’nin son on yıl içerisinde en çok ihraç ettiği hayvansal ürünler arasında,
dondurulmuş domuz eti ve sakatatı, peynir türleri, yağsız ve tam süt tozu, peynir altı suyu
gibi süt ürünleri, ham deri ve beyaz et ürünleri ön plana çıktığı görülmektedir.
AB ülkelerinin son on yıl içerisinde en çok ithal ettiği ürünler arasında ise kemiksiz
taze sığır eti, piliç eti konserveleri, hayvan sakatatları, koyun eti ve peynir türleri yer
almaktadır.
67
Şekil 3.21 Yıllara Göre AB’nin Hayvansal Ürünler Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
40.000
35.000
30.000
25.000
20.000
15.000
10.000
5.000
0
2004
İhracat 16.069
İthalat 10.256
Denge 5.813
2005
16.054
10.980
5.074
2006
16.790
11.751
5.039
2007
19.695
13.148
6.547
2008
24.493
14.058
10.436
2009
20.448
11.807
8.641
İhracat
İthalat
Denge
2010
25.724
12.066
13.658
2011
33.538
14.505
19.033
2012
33.907
13.469
20.437
2013
36.056
13.658
22.398
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
2.3.2. AB’de Kırmızı Et Üretimi
Et ve et ürünleri Avrupalıların beslenmesinde sık kullanılmakta olup; protein,
enerji, A ve B vitaminleri, demir, fosfor ve çinko gibi mineraller bakımından zengin
olması, lezzet ve dokusu nedeniyle Avrupa kültürü ve mutfağında önemli bir yere sahiptir
(European Commission Directorate-General for Agriculture, 2015). Beyaz et ile birlikte et
sektörü oldukça büyük ve önemli bir sektör olup, AB tarım sektöründe üretilen hasılanın
dörtte birini oluşturmaktadır (European Commission Enterprise and Industry, 2011).
2.3.2.1. AB’de Kırmızı Et Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı
FAO’nun açıkladığı üretim verilerine göre, kırmızı et üretiminde yararlanılan
hayvanların popülasyonu bakımından AB ülkelerinde doksanlı yıllardan itibaren azalma
olduğu, hayvan başına verimin arttığı gözlemlenmektedir (Şekil 3.22). 2013 yılı itibari ile
Almanya, İspanya, Fransa ve İngiltere sığır; Almanya, İspanya ve Fransa domuz; İngiltere
koyun; Yunanistan ve İtalya ise keçi varlığı bakımından diğer AB üyesi devletlerin önünde
yer almaktadır (Eurostat, 2015a).
68
Şekil 3.22 AB’nin Yıllara Göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Varlığı
180.000
166.402
154.811
Hayvan Varlığı (Bin Baş)
160.000
120.000
146.983
135.216
140.000
116.355
103.925
112.176
132.515
117.578
111.115
97.774
100.000
80.000
161.077
106.824
95.943
93.229
88.331
60.000
40.000
20.000
11.864
10.814
11.940
13.751
14.529
12.377
1963
1973
1983
1993
2003
2013
0
Sığır
Domuz
Keçi
Koyun
Kaynak: FAO, 2015.
FAO verilerine göre, AB Ülkelerinin kırmızı et üretiminin özellikle 2010 yılından
itibaren azaldığı gözlemlenmektedir. 2010 yılında 8,1 milyon ton olan sığır eti üretimi %9
azalarak 7,4 milyon tona, 23 milyon ton olan domuz eti üretimi %2,5 azalarak 22,4 milyon
tona, 996 bin ton olan küçükbaş hayvan eti üretimi ise %6,4 azalarak 932 milyon tona
düşmüştür (Şekil 3.23). Son on yıllık dönemde BSE, Şap gibi salgın hastalıklar, yem
maliyetlerinin artması ve politika değişiklikleri, süt verimlerinin artmasından dolayı önemli
et kaynaklarından birisi olan sütçü sığır sürülerinin azalması nedeniyle üretimin azaldığı
gözlemlenmektedir (European Commission, 2014a). Domuz eti üretiminde ise son yıllarda
damızlık domuz varlığında yaşanan azalma nedeniyle düşüşün devam edeceği tahmin
edilmektedir (Eurostat, 2015b).
Ülke bazında üretime bakıldığında, 2013 yılında Almanya AB toplam domuz eti
üretiminin yaklaşık çeyreğini (5,5 milyon ton), İspanya ise %16’sına yakın kısmını (3,4
milyon ton) gerçekleştirmiştir. Sığır etinde AB üretiminin yaklaşık yarısını Fransa
(%19,1), Almanya (%16,8) ve İngiltere’nin (%13,5) gerçekleştirdiği bildirilmiştir. Koyun
ve keçi eti üretiminde ise İngiltere (%38,3) ile İspanya (%16,8) ön plana çıkan ülkelerdir
(Eurostat, 2015a).
69
Şekil 3.23 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Kırmızı Et Üretimi
35.000
Üretim (Bin Ton)
30.000
96
1.022
97
989
96
938
96
900
94
905
88
875
78
854
21.336
22.755
22.774
22.306
22.968
23.125
22.692
22.414
7.838
7.920
8.184
8.061
7.932
8.119
8.025
7.691
7.401
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
90
982
89
990
87
979
21.352
21.292
8.060
2004
25.000
20.000
15.000
10.000
5.000
0
Sığır ve Manda Eti
Domuz Eti
Koyun Eti
Keçi eti
Kaynak: FAO, 2015.
AB’de sığır eti üretimi ağırlıklı olarak besi işletmelerinde gerçekleşmekle birlikte,
bir miktar üretim süt ineklerinin erkek buzağıları ve sürüden çıkartılan süt ineklerinden
elde edilmektedir (Eurostat, 2015a). AB’de kırmızı et sektörü 1980’li yıllardan bu yana
yapısal değişim göstermekte olup, farklı türlerden çiftlik hayvanlarının bulunduğu küçük
çiftliklerin yerini zaman içerisinde bir veya iki hayvan türüne özelleşmiş büyük çaplı
işletmeler almıştır (European Commission, 2015a). AB’nin domuz üretiminin yaklaşık
%80’i 400 baş ve daha büyük domuz çiftliklerinde gerçekleşirken, 12 üye ülkede (Belçika,
Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, İrlanda, İspanya, Fransa, İtalya, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi (GKRY), Hollanda, İsveç ve İngiltere) bu oran %90, Polonya ve Romanya’da ise
%33’dür (Eurostat, 2015b).
Sektörün yaşadığı en önemli sorunlar arasında salgın hastalıklar gelmektedir. Son
yıllarda şap, mavi dil gibi hastalıkların yanı sıra, 2011 yılında Almanya’da görülen
Schmallenberg virüsünün yol açtığı salgın Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa,
Lüksemburg, İspanya ve İtalya’da tespit edilerek bu ülkelerin kırmızı sığır, koyun ve keçi
sektörlerini olumsuz etkilemiştir. Temmuz 2012 itibari ile toplamda 3.000 baş sığır, 2.500
baş koyun ve 75 baş keçide tespit edildiği bildirilmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2014).
70
2.3.2.2. AB’de Kırmızı Et Üretimine Yönelik Uygulanan Politikalar
Kırmızı et sektörü istihdam yaratması, üye ülkelerin geleneksel tarımsal üretimi
içerisinde yer alması gibi nedenlerle, AB tarafından desteklenen hayvancılık sektörleri
arasında yer almaktadır. Sektörün yapısı ve istikrarını korumaya, sektörün faaliyet
göstermesine ve ürünlerin ihracatına yardımcı olmaya yönelik olarak AB’nin uyguladığı
pek çok politika bulunmaktadır. Bu politikaların en önemlisi tarım ortak piyasa düzeni
içerisinde yer alan kırmızı et ortak piyasa düzenidir. Ortak piyasa düzenlerine ilişkin
düzenlemeler AB’nin 1308/2013 sayılı
yönetmeliğine dayanmaktadır (European
Commission, 2015b).
Kırmızı et ortak piyasa düzeninin piyasa müdahale yapıları arasında kamu alımları,
özel depolama yardımı ve ihracat ihaleleri yer almaktadır. AB’nin 826/2008 sayılı
yönetmeliğine göre 2224€/ton’un %103’ünün altına, koyun keçi etinde ise bölgesel olarak
belirlenen fiyatın altına düştüğünde ihtiyari depolama yardımı uygulanmaktadır. Kamu
alımlarında ise Birlik içerisinde pazar fiyatının bir ülke veya bölgede sığır dana eti ile
domuz etinde belirlenen değerin altına inmesi halinde Komisyon kararı ile açılmaktadır.
Koyun keçi etinde ise bölgesel olarak belirlenen fiyatın altına düştüğünde ihtiyari
depolama yardımı uygulanmaktadır (European Commission, 2015b).
Avrupa Birliği’nin besilik boğalar için özel primi (201 €/baş), et yönlü ırklardan
veya bunların çaprazlarından gelen düveler ve ineklere, 12 ay boyunca işletmesinde süt ve
süt ürünü üretmeme şartı ile emziren inek primi (200 €/baş) gibi destekler bulunmaktadır.
Birliğin uyguladığı hayvansal ürün desteklerinin miktar olarak önemli bir bölümünü bu
destekler oluşturmaktadır (European Court of Auditors, 2012).
Sektöre yönelik diğer politikalar arasında sığır eti üreticilerinin canlı hayvan temini
için sözleşme pazarlığı yapmasına olanak sağlayan Toplu Müzakereler (Collective
Negotiations), hayvan hastalıkları ve tüketicinin kırmızı et ürünlerine güvenini yitirmesi
durumuna karşı ek pazar destekleri ve sektörde belirli bir kalite ve fiyat standardının
belirlenmesi için canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan ile karkas fiyatlarının açıklanması da
yer almaktadır (European Commission, 2015b).
71
2.3.2.3. AB’de Kırmızı Et Tüketimi
AB,’nin Batı Avrupa ülkelerine göre kişi başı et tüketimi daha az olan Doğu
Avrupa ülkelerini kapsayacak şekilde genişlemesine karşın son 50 yıllık süreçte kişi başı
yıllık kırmızı et tüketimi düzenli olarak arttığı gözlemlenmektedir. FAO verilerine göre
1961 yılında 41,3 kg olan AB kişi başı yıllık kırmızı et tüketimi ortalaması 2011 yılında
56,04 kg’a ulaşmıştır. Kırmızı et tüketiminde sığır etinin payı 1980 yılına kadar
yükselmesine karşın (22,13 kg/kişi/yıl), bu dönemden sonra azalarak 2011 yılında 15,66
kg/kişi/yıl’a gerilemiştir. Bununla birlikte domuz eti tüketimi 1961 yılından itibaren
istikrarlı bir artış göstererek 23,82 kg/kişi/yıl’dan 40,38 kg’a yükselmiştir. AB günümüzde
Çin’in ardından en büyük domuz eti tüketicisi konumundadır.
2.3.2.4. AB’de Kırmızı Et Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler ticaret verilerine göre son on yıllık dönemde AB kırmızı et
sektöründe net ihracatçı konumunda olup, 2014 yılında ihracatın karşılama oranı
%118,7’dir. Kırmızı et, et ürünleri ve kesimlik hayvan dış ticaretinde 2005-2014 yılları
arasında AB üye ülkelerinin toplam ihracatı %117, ithalatı ise %100 artış göstermiştir
(Şekil 3.24).
Şekil 3.24 Yıllara Göre Avrupa Birliği’nin Kırmızı Et ve Kesimlik Hayvan Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
90.000
80.000
70.000
60.000
50.000
40.000
30.000
20.000
10.000
0
2005
İhracat 35.197
İthalat 32.201
Denge 2.996
2006
39.367
36.787
2.580
2007
43.648
40.649
2.999
2008
52.976
47.228
5.748
2009
49.099
44.181
4.917
2010
49.810
43.787
6.022
2011
59.626
50.253
9.374
2012
58.882
48.896
9.986
2013
62.070
52.046
10.024
2014
76.483
64.453
12.030
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
72
HS:010229, 010290, 0104, 0201, 0202, 0202, 0203, 0204, 160100, 160210, 160220, 160241, 160242,
160249 ve 160250 kalemleri alınmıştır.
AB ülkelerinin ihracatında öne çıkan kesimlik hayvan ve kırmızı et ürünleri
incelendiğinde taze, soğutulmuş veya dondurulmuş domuz eti ile sığır eti, canlı domuz ve
işlenmiş et ürünleri ön plana çıkmaktadır.
Taze veya soğutulmuş sığır ve domuz etleri, besilik büyükbaş hayvanlar, yavru
domuzlar, işlenmiş kırmızı et ürünleri AB üye ülkelerinin son on yıllık dönemde en çok
ithal ettiği ürünler arasında yer almaktadır.
2.3.3. AB’de Kanatlı Eti ve Yumurta Üretimi
Avrupa Birliği dünyanın en büyük kanatlı eti ve yumurta üreticilerinden birisi ve
sektörü yönlendiren global bir aktördür. 2006 yılı itibarıyla AB üye ülkeleri Avrupa’nın
yumurta üretiminin %66’sını, beyaz et üretiminin ise %81’ini gerçekleştirmektedir.
Küresel anlamda ise toplam yumurta üretiminin %16,4’ünü, beyaz et üretiminin ise
%12,5’ini sağlamaktadır (Windhorst, 2007).
2.3.3.1. AB’nin Kanatlı Eti ve Yumurta Üretim Değerleri ve İşletme
Yapısı
AB’de kanatlı eti üretimi yıllar içerisinde düzenli olarak artmakta, yumurta üretimi
ise değişken bir grafik seyretmektedir. Hemen hemen bütün ülkelerde olduğu gibi AB
kanatlı eti üretiminde en büyük pay piliç etine aittir. 2013 yılında üretilen toplam kanatlı
etinin %81,6’sı piliç eti, %13’ü hindi eti %5,4’ü ise diğer kanatlı hayvanların etleridir
(Şekil 3.25).
73
Şekil 3.25 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Beyaz Et ve Yumurta Üretimi
12.000
10.000
615
1.943
626
1.828
8.000
607
1.716
664
1.666
688
1.746
6.801
691
693
714
1.721
1.737
1.740
6.830
6.843
6.792
6.692
710
1.767
7.053
691
1.681
7.200
7.000
6.800
6.600
6.689
6.000
4.000
6.540
8.172
2.000
8.135
6.214
7.850
8.725
8.719
9.381
9.582
9.866
10.270 10.515
6.400
6.200
6.275
0
Yumurta Üretimi (Bin Ton)
Beyaz Et Üretimi (Bin Ton)
14.000
6.000
2004
2005
Tavuk Eti
2006
2007
2008
Hindi Eti
2009
2010
2011
2012
Diğer Kanatlı Hayvanların Etleri
2013
Yumurta
Kaynak: FAO, 2015.
Her biri AB’nin toplam üretiminin %11-13’ünü gerçekleştiren Fransa, İngiltere,
Polonya ve Almanya beyaz et üretiminde ön plana çıkan ülkeler arasında yer almaktadır.
2013 yılında kanatlı eti üretiminde gözlenen yükselişin esas nedeninin Polonya’nın 2012
yılına göre üretimini %11,8 oranında; İngiltere ve İtalya’nın ise %3,2 oranında arttırması
olduğu tahmin edilmektedir (Eurostat, 2015).
AB’de hindi üretimi Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Polonya gibi birkaç üye
ülkede yoğunlaşmış olup, bu ülkeler AB’nin toplam hindi eti üretiminin %80’ini
gerçekleştirmektedir. 2012 yılında yem hammaddeleri ve enerji maliyetlerinde yaşanan
artışa bağlı olarak hindi fiyatlarının artması, tüketimin ise 2012 yılında bir önceki yıla göre
%2 azalması 2013 yılında toplam hindi eti üretiminin 1,77 milyon tondan 1,68 milyon tona
düşmesine neden olmuştur (AVEC, 2015).
2012 yılında AB-27 içerisinde toplam 363 milyon yumurtacı tavuk yıllık 6,9
milyon ton yumurta üretmektedir. AB içerisinde Fransa ve İspanya en büyük yumurta
üreticileri olup, bu ülkeleri İtalya, Almanya ve Hollanda takip etmektedir. Yumurta
üretiminde
öncü
ülkelerde
konvansiyonel
kafes
yetiştiriciliği
yaygın
olarak
kullanılmaktadır (İspanya’da %84, İtalya’da ise %56) ( Compassion in World Farming,
2012).
74
AB alınan sosyal ve politik kararlara uygun olarak çevre, gıda güvenliği ve hayvan
refahına yönelik yeni yönetmelikler çıkarmış olup, bunlar başta beyaz et üretimi olmak
üzere tarım alanında pek çok sektörde ek maliyetlere yol açmıştır. Özellikle, çevrenin
korunmasına yönelik olarak 2008/1/EC nitrat yönetmeliğine bağlı olarak gübre imha
maliyetlerinin artması; salmonella kontrolleri, kanatlı işletmelerinde hijyen önlemleri,
örnek toplama, test ve aşılama gıda güvenliği uygulamalar ile et kemik unu ve gelişim
uyarıcı olarak antibiyotik kullanılmasının yasaklanması, GDO’lu soya fasulyesi ve mısırın
kullanımının sınırlanması gibi yem maliyetlerini arttırıcı önlemler ve son olarak hayvan
refahına yönelik kümeslerde hayvan konfor alanının genişletilmesine bağlı işletme
maliyetlerinin artması AB beyaz etinin dünyanın en pahalı üretilen kanatlı etlerinden birisi
haline getirmiştir (van Horne & Bondt, 2013). 1 Ocak 2012 itibari ile yayınlanan Konsül
Direktifi ile kafes yetiştiriciliği yasaklanmış, yumurtacı tavuklara yönelik hayvan refahına
yönelik uygulamalar düzenlenmiştir ( Compassion in World Farming, 2012).
Sektörün yaşadığı sorunlar arasında önceki yıllarda fazla ve dikkatsizce kullanılan
antimikrobiyal ilaçların yarattığı direnç sorunu, maliyetlerin fazla olması, hindilerde
görülen histomonas salgınları, yumurta ve beyaz üretiminde maliyetlerin yüksek olması
sayılabilmektedir (van Horne P. , 2014)
2.3.3.2. AB’de Beyaz Et ve Yumurta Tüketimi
FAO verilerine göre, AB’nin 2002-2011 yılları arasındaki beyaz et tüketimi 20-22
kg arasında seyretmekte olup, 2011 itibariyle kişi başı yıllık beyaz et tüketiminde AB
ortalaması 21,68 kg’dır. Üye ülkeler içerisinde en çok beyaz et tüketilen ülke İngiltere iken
(30,81 kg/baş/yıl), en az tüketim Hollanda’da (12,39 kg/baş/yıl) gerçeklemiştir.
Yumurta tüketiminde dünya ortalamasında yaşanan artışa paralel olarak AB üye
ülkelerinde de artış yaşandığı gözlemlenmektedir. FAO verilerine göre, 2008 yılına kadar
sürekli artan yumurta tüketimi 2009 yılı itibari ile düşüşe geçmiş ve 2011 yılında AB’de
kişi başı yıllık 12 kg’a inmiştir. AB üye ülkeleri içerisinde en yüksek yumurta tüketimi
Hollanda’da (15,7 kg) gerçekleşirken en düşük tüketim GKRY’de gözlemlenmiştir (7,64
kg).
75
2.3.3.3. AB’de Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, AB üye ülkelerinin 2005-2014 yılları
arasında beyaz et ihracatı 2,7 kat, ithalatı 2,3 kat, dış ticaret hacmi ise 2,5 kat artış
göstermiştir. 2014 yılında kanatlı dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı
%113,9’dur (Şekil 3.26).
Şekil 3.26 AB’nin Yıllara Göre Kanatlı Hayvan ve Kanatlı Ürünleri Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
30.000
25.000
20.000
15.000
10.000
5.000
0
İhracat
İthalat
Denge
2005
9.932
9.922
10
2006
9.973
9.875
98
2007
13.176
12.946
230
2008
15.297
15.248
49
2009
14.721
14.436
285
2010
15.813
15.175
639
2011
19.195
18.361
835
2012
19.437
17.874
1.563
2013
20.829
18.569
2.260
2014
26.400
23.168
3.232
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
HS:0105, 0207, 0407, 0408 ve 160231, 160232 ve 160239 alınmıştır.
AB’nin kanatlı ihracatında öne çıkan ürünler arasında taze, soğutulmuş ve
dondurulmuş piliç eti, işlenmiş kanatlı et ürünleri, yumurta ve canlı civciv yer almaktadır.
Son on yıllık ihracat incelendiğinde kanatlı hayvanların et ve et ürünlerinin toplam kanatlı
ihracatındaki payı %70,7 iken, yumurtaların payı %15,4, canlı hayvanların payı ise
%13,9’dur.
Konserve piliç eti, dondurulmuş kanatlı eti ve sakatatı, yumurta ve canlı piliçler üye
ülkelerin en önemli kanatlı ithalat kalemleri arasında yer almaktadır Kanatlı ürünlerin
ithalatında kanatlı hayvan et ve et ürünlerinin payı %73,4 olup, yumurtaların payı %14,3,
canlı kanatlı hayvanların payı ise %12,3’tür.
76
2.3.4. AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretimi
AB’nin süt politikası, Roma Anlaşması’nın hedeflerinden birisi olup 1968 yılından
bu yana uygulanmaktadır. Roma Anlaşması ile üye ülkelerde verimin arttırılması,
üreticilerin adil kazanç elde etmesi, tüketicinin kaliteli ürün tüketmesi hedeflenmiştir
(Denieul, 2013). AB’nin süt ve süt ürünlerinin üretimine dair geliştirdikleri politikalarla süt
üreticileri ve sanayicileri için istikrarlı pazar koşulları oluşturulmuş ve sektörde
gerçekleşen dalgalanmalardan üretici ve sanayiciler korunmaya çalışılmıştır.
Günümüzde süt sektörü AB için oldukça önemli olup, tüm üye devletler süt üretimi
yapmaktadır. AB süt sektörü tarımsal üretiminin yaklaşık %14’ünü oluşturmakta, 2004
yılında çiğ süt üretimi açısından 43 milyar avro, işlenmiş süt ürünleri bakımından ise 117
milyar avroluk üretim yaptığı ifade edilmektedir (European Commission, 2006).
2.3.4.1. AB’de Süt ve Süt Ürünleri Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı
AB’de süt üretimi oldukça önemli bir tarım faaliyeti olup, AB 2013 yılı itibari ile
dünyanın en büyük süt üreticisi konumundadır. AB’nin 2013 yılında ürettiği yaklaşık 159
milyon ton çiğ sütün %97’si inek sütü, %3’ü ise manda, keçi ve koyun sütüdür. Yıllara
göre AB ülkelerinin toplam çiğ süt üretimi Şekil 3.27’da yer almaktadır.
Şekil 3.27 Yıllara Göre AB Ülkelerinin Çiğ Süt Üretimi
160.000
2.805
Üretim (Bin Ton)
155.000
150.000
145.000
2.179
1.840
140.000
135.000
184
2.098
1.812
215
2.861
2.911
2.009
2.006
242
224
2.124
2.834
2.792
1.863
2.792
2.911
1.965
1.864
204
1.964
1.993
202
201
182
186
1.917
221
149.736 149.872
147.990 148.459 146.850 147.504
152.401
141.666 142.786 141.204
130.000
2004
2005
2006
İnek Sütü
2007
Manda Sütü
2008
2009
Keçi Sütü
2010
2011
2012
2013
Koyun Sütü
Kaynak: FAO, 2015.
77
AB ülkelerinin süt üretimindeki payları incelendiğinde kuzey ülkelerinin payı daha
büyük olup, Akdeniz ülkelerine inildikçe %10’unun altına düşmektedir (European
Commission, 2006). 2013 yılı itibari ile toplam süt üretiminde en büyük paya sahip ülkeler
sırasıyla Almanya (%19,6), Fransa (%15,6), İngiltere (%8,9) ve Polonya’dır (%8,1). Süt
üretimi bütün AB ülkelerinde gerçekleştirilen bir tarım faaliyeti olup, üyelerin toplam
üretimlerindeki payı %5,8 ile %33,5 arasında değişmektedir. AB içerisinde süt üretiminin
yapısı ülkeden ülkeye, özellikle 2004’den sonra katılan 13 yeni üye için, sürü
büyüklüklerinden verime kadar pek çok noktada farklılık göstermektedir. OTP destekleri
sayesinde verim ve işletmelerin modernizasyonu hususlarında bu farklılıklar azalmıştır
(European Commission, 2006).
Süt sığırı varlığı geçtiğimiz yıllarda düzenli olarak azalmakta olup, hayvan başına
verimin arttığı görülmektedir. 2013 yılı itibari ile AB’ni oluşturan 28 ülkede 23 milyon baş
inek sağılmakta olup, hayvan başına ortalama süt verimi 6.500 kg/yıl’dır. Danimarka,
Almanya, Finlandiya ve Portekiz gibi üretimin yoğun olduğu üye devletlerde hayvan
başına yıllık verim 8.500-9.800 kg’a ulaşmakta, ekstansif yetiştiricilik ve karma hayvansal
üretimin yaygın olduğu Bulgaristan ve Romanya’da hayvan başına verim 3.500-3.900
kg/yıl’a düşmektedir (Eurostat, 2015). AB’nin standart bir süt sığırı ırkı bulunmamakla
birlikte üretilen sütün büyük bir kısmı Holstein-Friesian ırkı ineklerden elde edilmektedir
(European Commission, 2006)
AB ülkelerinde üretilen sütün %88,9’u sanayiye girerek işlenmekte, %11,1’i ise
çiftliklerde doğrudan tüketilmekte ve kayıt altına alınmamaktadır. Sanayiye giren 135
milyon ton çiğ süt gıda ürünlerinin yanı sıra, yem ve ilaç sektöründe de kullanılmak üzere
işlenmektedir. Süt endüstrisi AB’nin gıda ve içecek sektörünün %15’ini oluşturmakta olup,
başta peynir olmak üzere pastörize/UHT süt, yoğurt, tereyağı, peynir altı suyu gibi süt
ürünleri olarak işlenmektedir (European Commission, 2006). 2013 yılında işlenen çiğ süt
ve üretilen süt ürünlerine ilişkin veriler Tablo 3.4’de belirtilmektedir.
78
Tablo 3.4 2013 Yılında AB Ülkelerinde İşlenen Süt Ürünleri ve Miktarı
Kullanılan Çiğ Süt (Milyon Ton)
Elde Edilen Ürün (Milyon Ton)
Pastörize/UHT Süt
31,5
31,9
Krema
19,2
2,6
Süt Tozu
19,3
2,1
Peynir
68,2
9,3
Tereyağı
41,0
2,1
TOPLAM
Kaynak:Eurostat, 2015.
179,2
48,0
Ürün
2.3.4.2. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Üretimine Yönelik Politikaları
AB süt üretimi ortak tarım politikalarının uygulanmasıyla 1973-1984 yılları
arasında düzenli bir artış göstermiş, bunun sonucunda özellikle tereyağı ve yağsız süt tozu
stoklarında önemli artışlar ve dalgalanmalar şekillenmiştir. Bu artışlar sonucu 1984
yılından itibaren süt kotası sistemi uygulaması ile süt üreticilerinin yıllık üretimi
sınırlandırılmaya çalışılmıştır (Denieul, 2013). Süt kotası kapsamında, üreticilerin yıllık süt
kotalarını aşmaları halinde ek vergi ödemeleri kararlaştırılmıştır (European Commission,
2006). Süt kotası uygulaması 1 Nisan 2015 tarihi itibari ile sona ermiştir.
1995 yılında yürürlüğe giren GATT 94 anlaşmasına uyum kapsamında alınan
kararlar AB’nin süt politikalarını da etkilemiştir. 2003 yılında yapılan OTP reformu ile
daha çok piyasaya yönelik önlemler alınmış, 2008 yılında “OTP Gözden Geçirme”
kapsamında serbest piyasa düzenlerine uyum için 2015 yılından itibaren süt kotalarının
kaldırılmasına karar verilmiştir. 2012 yılı itibari ile Süt Paketi (Milk Package) sistemi
yürürlüğe girmiş ve 2020 yılına kadar sürdürülmesi planlanmaktadır (Denieul, 2013).
Süt Paketi sisteminde süt üreticileri ve satıcıları arasında sözleşmeli ilişkileri,
üretici organizasyonlarını, tüm gıda zincirlerindeki birimler arası organizasyonu ve aylık
toplanan
verilerde
şeffaflığın
sağlanmasını
içermektedir.
Çiğ
süt
üreticilerinin
sözleşmelerle örgütlenmelerine izin vermekle birlikte, örgütlerin AB süt üretiminin
%3,5’ini, ülkenin üretiminin ise %33’ünden fazlasını kapsamaması istenmektedir. Bu
sayede tekelleşmenin önüne geçilecektir. Süt Paketi sistemi ile üreticinin sektördeki
79
gücünün artması, sektörün pazar odaklı ve gelecekte de sürdürülebilir bir yapıda olması
amaçlanmaktadır (Begg, 2013).
Tarım piyasalarının ortak yönetimi ile ilgili olarak uygulanacak genel yöntemleri ve
politikanın genel hatları ile ilgili teklif AB Komisyonu tarafından Haziran 1960’da
Konseye sunulmuş, Ocak 1962’ye kadar birçok tarımsal ürünün pazarlanması ile ilgili
tüzükler kabul edilmiştir. Süt ve süt ürünlerine ait taslak da Mayıs 1962’de AB Konseyi’ne
sunulmuş ve Şubat 1964’de resmi olarak onaylanmıştır ve aynı yılın Kasım ayında
yürürlüğe girmiştir (Utku-İsmihan, 2003). AB’nin OTP hedeflerine ulaşmak için kullandığı
mekanizmalardan birisi olan OPD, her tarım ürününde farklı uygulanmakla birlikte,
genelde bu kapsamda Topluluk içinde ve üçüncü ülkelere karşı ortak bir fiyat politikası
belirlenmektedir. AB içerisinde uygulanan fiyat politikası hedef fiyatı ve müdahale fiyatı
olmak üzere iki temel fiyat sistemine dayanmaktadır. Hedef fiyat, üreticinin kazanması
hedeflenen fiyat, müdahale fiyatı ise, ürünlerin fiyatlarında yaşanacak dalgalanmalara
karşı, tarım ürünlerinin Topluluk içerisinde satılacak asgari fiyat olarak belirtilmektedir
(Anonim, 2014).
Avrupa Birliği’nin 1308/2013 sayılı yönetmeliği ile süt ve süt ürünlerinde; tereyağı
fiyatları, müdahale fiyatının (246,4€/100kg) %90’ının altın düştüğünde alım yapılabilir
ancak alımda 30.000 ton aşılırsa müdahale askıya alınabilmektedir. Bunun yanı sıra
kremadan ya da sütten elde edilen tuzlanmış veya tuzlanmamış tere yağ için özel depolama
yardımı uygulanmaktadır. Yağı alınmış süt tozu fiyatları, müdahale fiyatının (174,7€/100
kg)
altına düşmesi halinde satın alma yapabilir ancak alımda 109.000 ton aşılırsa
müdahale askıya alınabilmekte ve yağı alınmış süt tozuna da ihtiyari depolama yardımı
verilebilmektedir.
2.3.4.3. AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Tüketimi
AB dünyanın en büyük süt üreticisi olduğu gibi en önemli tüketicilerinden de
birisidir. Uluslararası Süt Federasyonu (IDF) ve Kanada İstatistik Kurumu verilerine göre,
AB’nin 2013 yılında kişi başı yıllık içme sütü tüketimi 61,6 litre olup, üye ülkeler
içerisinde süt tüketimi en yüksek ülke 137,9 l/kişi/yıl ile İrlanda, en düşük tüketim ise
Litvanya’da gerçekleşmiştir (31 l/kişi/yıl).
80
Süt ürünleri tüketimi açısından incelendiğinde IDF ve Kanada İstatistik Kurumu
verilerine göre, 2013 yılına AB’de yıllık kişi başı tereyağı tüketimi 3,7 kg olarak
gerçekleşmiştir. 2013 yılında AB üyeleri arasında kişi başına en çok tereyağı tüketimi 7,9
kg ile Fransa’da, en az tüketim ise İspanya’da gerçekleşmiştir. Peynir tüketimi açısından
bakıldığında Birlik üyeleri 2013 yılında kişi başına ortalama 17,3 kg peynir tüketimi
gerçekleştirmiştir. Üye ülkeler içerisinde 2013 yılında en çok peynir tüketimi 26,2
kg/kişi/yıl ile Fransa’da, en az peynir tüketimi ise 6,9 kg/kişi/yıl ile İrlanda’da
gerçekleşmiştir.
AB’nin Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti
2.3.4.4.
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre, AB üye ülkelerinin 2005-2014 yılları
arasında damızlık büyükbaş hayvan, süt ve süt ürünleri ihracatı 1,9 kat, ithalatı 1,8 kat, dış
ticaret hacmi ise 1,9 kat artış göstermiştir. 2014 yılında süt ve süt ürünleri dış ticaretinde
ihracatın ithalatı karşılama oranı %132,9’dur (Şekil 3.28).
Şekil 3.28 AB’nin Yıllara Göre Süt ve Süt Ürünleri Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
70.000
60.000
50.000
40.000
30.000
20.000
10.000
0
2005
İhracat 30.078
İthalat 24.188
Denge 5.890
2006
31.540
26.214
5.325
2007
40.367
33.041
7.326
2008
45.118
36.243
8.874
2009
36.784
30.086
6.698
2010
42.207
33.326
8.881
2011
50.432
39.304
11.127
2012
46.686
35.991
10.696
2013
54.026
41.774
12.251
2014
57.568
43.324
14.245
Kaynak: UN Comtrade, 2015.
HS: 010210, 0401, 0402, 0403, 0404, 0405 ve 0406 alınmıştır.
AB üye ülkelerinin 2005 - 2014 süt ve süt ürünleri ihracatında öne çıkan kalemler
arasında peynir türleri, süt ve krema ile tereyağı ön plana çıkmaktadır. Aynı dönemde
Birlik ülkeleri tarafından en çok peynir, süt ve krema, terayağı ve yoğurt ithal edilmiştir.
81
2.3.5. AB’de Arıcılık Ürünleri Üretimi
FAO verilerine göre dünya toplam bal üretiminin %23’ünü karşılayan AB en büyük
ikinci bal üretim bölgesi olup (Asya %43 ile birinci), en büyük bal ithalatçısı ve Çin ve
ABD ile birlikte en önemli bal tüketicisi konumundadır.
AB’de Arıcılık Sektörü OTP’nin belirlediği üretim ve pazarlama kuralları
çerçevesinde üç yıllık “Arıcılık Programları” çerçevesinde faaliyet göstermekte olup, bu
programlar ile farklı iklim ve üretim koşullarında bal ve diğer arıcılık ürünleri üretimi
yapan üye ülkelere gereken esnekliği sağlamak amaçlanmaktadır. AB’nin 2008-2011 yılı
için “Arıcılık Programları”na ayırdığı bütçe yıllık 30 milyon avro civarında olup, bu
desteklemeler
sektöre
yapılan harcamaların
%50’sini
karşılamaktadır
(European
Commission, 2013b).
2.3.5.1. Arıcılık Üretim Değerleri ve İşletme Yapısı
AB’de kovan sayılarının yıllar içinde önemli miktarda azaldığı gözlemlenmektedir.
Avrupa Komisyonu’na göre 1965 – 2010 yılları arasında arı kovanı sayısı dörtte bir
oranında azalmıştır. Bunun nedenleri arasında genç neslin arıcılığı tercih etmemesi gibi
demografik, karlılığın azalması ve işletme boyutlarının büyümesi gibi ekonomik nedenler
yer almaktadır. Hastalıklar ve zararlılar, bunlara karşı kullanılan kimyasal ürünler ve
çevresel faktörler kovan sayısında yaşanan düşüşün diğer nedenleri arasında yer almaktadır
(European Commission, 2013b).
Arıkovanı sayısında yaşanan düşüşe karşın, AB ülkelerinde geçtiğimiz on yıl
içerisinde bal ve bal mumu üretiminde büyük iniş veya çıkışlar yaşanmamış olup, 2004
yılında Macaristan ve Polonya, 2007 yılında ise Romanya ve Bulgaristan gibi Avrupa’nın
önemli bal üreticisi ülkelerinin birliğe katılması ile toplam üretimde artış gözlemlenmiştir
(Şekil 3.29). 2013 yılında toplam bal üretiminde ülkelerin payları incelendiğinde ilk sırada
İspanya (%15) yer almakta olup, İspanya’yı sırasıyla Romanya (%13,1), Macaristan
(%9,1), Almanya (%7,7) ve Polonya (%7,6) takip etmektedir. Bal mumu üretiminde ise
2013 yılında üretimin yaklaşık yarısı İspanya’da (%43,4) gerçekleşmiş olup, İspanya’yı
Yunanistan (%12,4), Fransa (%11,8) ve Bulgaristan (%8,4) takip etmiştir.
82
Şekil 3.29 AB Ülkelerinin Yıllara Göre Bal ve Bal Mumu Üretimi
250,0
3,6
Üretim (Bin Ton)
200,0
3,6
3,1
3,6
3,7
3,6
3,6
3,6
194,9
197,9
201,9
202,3
2007
2008
2009
2010
3,6
3,1
150,0
100,0
176,4
167,3
175,6
2004
2005
2006
218,6
187,8
203,8
50,0
0,0
Bal
2011
2012
2013
Bal Mumu
Kaynak: FAO, 2015.
AB’de günümüzde yaklaşık 500.000 bal üreticisinin 14 milyon kovan ile faaliyet
gösterdiği tahmin edilmektedir. 150 kovan ve fazlasına sahip profesyonel üreticiler toplam
üreticilerin %5’ini, toplam kovan varlığının ise yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Bal
verimi AB içerisinde farklı iklim, nektar kalitesi ve arı kolonilerinin yoğunluğunun farklı
olması nedeniyle değişiklik göstermesine karşın genel olarak arttığı gözlemlenmektedir
(European Commission, 2013b).
AB’nin OTP kapsamında arıcılığa yönelik çıkardığı mevzuat ve desteklemeler ile
üretici artan maliyetlere, Varroa jacobsoni, Amerikan Yavru Çürüğü ve Nosema gibi
hastalıkların yarattığı olumsuz koşullara ve bal ithalatına karşın korunarak, üretimin belirli
bir seviyede kalması sağlanmıştır (European Commission, 2013b).
2.3.5.2. AB’de Bal ve Diğer Arıcılık Ürünleri Tüketimi
Dünya’da üretilen balın yaklaşık %20-25’i AB üye ülkelerinde tüketilmektedir.
Üye ülkelere ait tüketim verilerinde eksiklikler olmasından dolayı AB’de bal tüketim
ortalaması bilinmemekle birlikte, 2005 yılı itibariyle Yunanistan’da 1,7 kg/kişi/yıl,
Avustruya’da 1,2 kg/kişi/yıl, Almanya’da ise 1,1 kg/kişi/yıl bal tüketildiği ifade edilmiştir
(European Commission, 2013b). Bal mumu açısından ise AB dünyanın en önemli pazarı
olup, kozmetik ürünlerinden ilaçlara, şekerlemelerden gıda kaplamalarına kadar pek çok
83
alanda bal mumu kullanılmaktadır. Bal mumu tüketimine ilişkin kesin hesaplamalar
yapılmadığı için tüketim oranları bilinmemekle birlikte, en önemli bal mumu tüketicileri
arasında İspanya, Yunanistan, Almanya, Fransa ve İtalya yer almaktadır (CBI, 2009).
2.3.5.3. AB’de Arıcılık Sektöründe Dış Ticaret
Birleşmiş Milletler dış ticaret verilerine göre AB ülkelerinin bal ve bal mumu
ürünleri dış ticareti hacmi son on yılda önemli oranda artmış olup, ülkelerin ihracatı 20052014 yılları arasında 3 kattan fazla, ithalat ise 2,6 kat artmıştır. 2014 yılında ihracatın
ithalatı karşılama oranı %67,3’dür (Şekil 3.30).
Şekil 3.30 Yıllara Göre AB’nin Bal ve Bal Mumu Dış Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
1.400
1.200
1.000
800
600
400
200
0
-200
-400
-600
İhracat
İthalat
Denge
2005
231
437
-206
2006
238
451
-213
2007
341
537
-196
2008
457
746
-289
2009
449
747
-298
2010
501
827
-326
2011
553
911
-359
2012
587
868
-280
2013
723
1.034
-311
2014
760
1.129
-369
Kaynak: UN Comtrade
HS: 040900 ve 152190 alınmıştır.
AB Dünya’nın en büyük ikinci bal üretim bölgesi olmasına karşın arz, tüketici
talebinin sadece %60’ını karşılamakta, üretilen balın önemli bir kısmı iç pazarda
tüketilmektedir. Avrupa Birliği üyeleri içerisinde sadece İspanya, Macaristan ve Romanya
kendi kendine yetebilir konumdadır (European Commission, 2013b).
84
2.4.
TÜRKİYE, AB VE ABD HAYVANCILIK SEKTÖRLERİNİN
BELİRLİ ÖZELLİKLER YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI
Türkiye, AB ve ABD’nin nüfus, coğrafya, iklim ve sosyo-ekonomik yapısının
farklı olması nedeniyle, hayvancılık sektörleri yapı ve üretim açısından farklılık
göstermektedir. Bu nedenden dolayı üç ülkenin hayvancılıkta rekabet gücü hayvan başına
birim verim, kişi başı gıda arzı, sektörün net ihracatçı veya ithalatçı olması ile maliyet
yönlerinden karşılaştırılarak yorumlanabileceği düşünülmektedir.
2.4.1. Hayvansal Ürünlerde Verimlilik Düzeylerinin Karşılaştırılması
FAO’dan alınan ve ülkelerin 2003, 2008 ve 2012 yıllarına ait hayvansal ürünlerde
verim değerleri Tablo 3.5’de ifade edilmektedir.
Tablo 3.5 Ülkelere Göre Hayvansal Ürün Verim Düzeyleri
Ülke
Avrupa Birliği
ABD
Türkiye
Dünya Ortalaması
Yıllar
İnek Sütü
Sığır Karkası
Tavuk Karkası
Bal
(Kg/Baş/Yıl)
(Kg/Baş)
(Kg/Baş)
(Kg/Kovan)
2003
5.668,2
264,2
1,47
83,3
2008
6.015,2
277,8
1,46
81,2
2012
6.482,6
282,0
1,56
76,1
2003
8.508,3
328,2
1,69
2008
9.362,0
342,6
1,87
2012
9.841,3
348,1
1,99
2003
1.887,6
182,6
1,70
16,2
2008
2.758,5
213,5
1,76
16,6
2012
2.941,8
286,4
1,65
14,0
2003
2.239,0
205,3
1,47
43,5
2008
2.326,5
212,3
1,51
45,8
2012
2.345,1
213,8
1,56
44,4
Kaynak:FAO, 2015.
Ülkemizde yapılan ıslah çalışmaları sonucunda yıllar içerisinde büyükbaş
hayvanlarda kültür ve melez ırkların oranı artmış olmasına karşın henüz istenilen verim
düzeylerine ulaşılamamıştır (TZOB, 2008). FAO verilerine göre, Büyükbaş hayvanlarda
2003 yılında ülkemizde hayvan başına 182,6 kg karkas randımanı elde edilirken, 2008
yılında bu rakam 213,5 kg’a, 2012 yılında ise 286,4 kg/baş’a ulaştığı görülmektedir. Sığır
karkas verimi açısından Türkiye’nin 2008 yılı itibari ile Dünya ortalamasını, 2012 yılı
85
itibari ile AB ortalamasını yakaladığı gözlemlenmektedir. Bu artışın nedenleri arasında son
yıllarda yapılan damızlık hayvan ithalatı, döl kontrol ve soy kütüğü uygulamalarının
yaygınlaştırılması, damızlık hayvanlara yönelik desteklerin arttırılması, altyapıya yönelik
yapılan yatırımlar sayılabilmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2006).
Bununla birlikte hem süt hem de sığır karkas verimi açısından ülkemizin ABD’nin
gerisinde yer aldığı görülmektedir. Benzer şekilde hayvan verimlerinin arttırılmasına
yönelik faaliyetler sonucunda, Türkiye hayvan başına yıllık süt üretiminde AB ve ABD’nin
oldukça gerisinde olmasına karşın, dünya ortalamasını geçtiği görülmektedir.
Hayvan başına piliç karkası verimi açısından ise, sanayileşmiş yumurta ve beyaz et
üretimi yapan ülkelerde hindi, yumurtacı tavuk ve broiler damızlık teminin %80’i
(ABD’de %98) dört uluslararası firmadan gerçekleştirildiği ifade edilmektedir (Pollock,
2006). Bu nedenden dolayı ülkeler arasındaki verim farklılıklarının beslenme, bakım ve
hayvan refahına yönelik uygulama farklılıklarından kaynaklandığı tahmin edilmektedir.
Kovan başına bal verimi açısından bakıldığında, FAO verilerine göre dünyanın en
büyük bal üreticilerinden olan ülkemizin verim bakımından AB ve Dünya ortalamasının
oldukça altında kaldığı belirtilmiştir. ABD’nin bal verimine yönelik açıklanmış bir verisi
bulunmadığından dolayı karşılaştırma yapılamamıştır.
2.4.2. Sektörlerin Kişi Başı Gıda Arzı Yönünden Karşılaştırılması
FAO’dan alınan ve ülkelerin 2002, 2007 ve 2011 yıllarına ait kişi başı hayvansal
gıda arzına ait değerler Tablo 3.6’da ifade edilmektedir.
Kişi başına düşen yıllık yumurta arzı bakımından, dünya ortalamasının son on yıl
içerisinde artmasına karşın Türkiye, ABD ve AB’de azaldığı gözlemlenmektedir. Son
yıllarda yaşanan Avian Influenza, Newcastle gibi salgın hastalıklar, yem maliyetlerinin
artması, global ekonomik kriz’in bunun nedenleri arasında yer aldığı düşünülmektedir.
2002-2011 yılları arasındaki kişi başı bal arzı incelendiğinde tüm dünyada yükseliş
trendinde olduğu bildirilmektedir. Bununla birlikte ülkemizde kişi başı yıllık bal arzı AB
ve ABD’nin iki katından fazla, dünya ortalamasının ise yaklaşık 6 katı olduğu
gözlemlenmektedir.
86
Kırmızı ve beyaz et açısından ülkelerin yıllık kişi başı gıda tüketimleri
incelendiğinde Türkiye’de hayvan varlığının azalması, verimlerin gelişmiş ülkelerin
gerisinde kalması, ülke nüfusunda yaşanan yükselişe bağlı olarak, on yıllık dönemde
önemli bir artış göstermesine karşın, kişi başı yıllık et arzı AB ve ABD’nin çok altındadır.
FAO verileri dikkate alındığında bu durumun en önemli nedeni, AB’nin toplam et arzının
%50,5’ini (kırmızı et özelinde %69,3’ünü), ABD’nin toplam et arzının %23,9’unu (kırmızı
et özelinde %42,7’sini) oluşturan domuz etinin ülkemizde tüketilmemesi sayılabilmektedir.
Bunun yanında yem maliyetlerinin yüksek olması, pazarlama kanalının yüksek olması,
karkas sınıflandırma sistemine geçilememesinden dolayı kırmızı etin değerinde
satılamaması kişi başına arzı etkileyen diğer sebepler arasında yer almaktadır (Türkyılmaz,
2010).
Tablo 3.6 Ülkelere Göre Kişi Başı Hayvansal Gıda Arzı (Kişi/Kg/Yıl)
Ülke
Avrupa Birliği
ABD
Türkiye
Dünya Ortalaması
Yıllar Yumurta
Bal
Süt Ürünleri Kırmızı Et Kanatlı Eti Et (Toplam)
2002
12,76
0,60
248,50
60,84
21,18
82,02
2007
12,57
0,61
250,24
61,46
20,63
82,09
2011
12,00
0,65
247,80
58,24
21,68
79,92
2002
14,75
0,57
294,97
74,37
49,31
123,68
2007
14,23
0,56
279,33
72,58
52,67
125,25
2011
13,89
0,61
274,76
65,37
51,44
116,81
2002
10,06
0,92
108,82
10,15
10,62
20,77
2007
9,53
1,06
149,84
10,84
14,84
25,68
2011
6,68
1,27
170,39
14,37
19,02
33,39
2002
8,23
0,21
81,74
25,51
11,58
37,09
2007
8,60
0,22
88,40
26,75
13,10
39,85
2011
8,95
0,23
92,50
26,85
14,52
41,37
Kaynak:FAO
2.4.3. Sektörlerin Dış Ticaret Yönünden Karşılaştırılması
FAO tarafından açıklanan 2012 yılına ait dış ticaret ve üretim değerleri
karşılaştırılması Tablo 3.7’de ifade edilmiştir.
87
Tablo 3.7 2012 Yılında Ülkelerin Hayvansal Ürün Üretim ve Dış Ticareti (Bin Ton)
AB-27
Ürün Adı
İhracat İthalat İKO* İhracat
Çiğ İnek Sütü
8.153 7.497 109
51
İnek Peyniri
3.982 3.284 121
244
Peynir Altı Suyu Tozu
1.428
906 158
451
Yoğurt
1.260 1.342
94
13
Yağsız İnek Sütü
1.177 1.289
91
4
Yağsız Süt Tozu
1.065
584 182
445
Yayık altı Süt
936
711 132
38
Dondurma
686
808
85
50
Tereyağı
774
718 108
46
Peynir Altı Suyu
765
654 117
2
Evapore edilmiş süt
838
524 160
15
Süt tozu
635
288 220
21
İşlenmiş Peynir
350
281 125
18
Organik Süt
305
251 122
39
Yoğunlaştırılmış süt
123
137
90
9
Koyun Peyniri
1
4
25
0
Süt Ürünleri Toplam Tic.
22.477 19.279 117 1.447
Çiğ Süt Üretimi
155.533
Domuz Jambonu
4.747 3.726 127
483
Domuz Eti
2.219 1.405 158 1.164
Kemiksiz Sığır Eti
1.049 1.108
95
674
Sığır Eti
1.260 1.182 107
104
Sosis, sucuk ve türevleri
675
518 130
154
Domuz Pastırması
475
444 107
82
İşlenmiş Domuz Etleri
424
421 101
90
Koyun Eti
226
339
67
5
İşlenmiş Et Ürünleri
229
213 108
37
Keçi Eti
5
5 100
0
Sığır ve Süt Danası Eti
0
0
0
Kırmızı Et Toplam Tic.
11.310 9.362 121 2.794
Kırmızı Et Üretim
31.481
Tavuk Eti
3.344 2.284 146 3.597
Konserve Tavuk Eti
783 1.107
71
119
Ördek Eti
135
94 144
4
Av Hayvanları Eti
38
58
66
0
Kaz Eti
37
31 119
0
Hindi Eti
551
431 128
332
Kanatlı Eti Toplam Tic.
4.888 4.004 122 4.054
Kanatlı Eti Üretim
12.647
Kurutulmuş yumurta
31
44
70
17
Tavuk yumurtası
971
887 109
107
Likit yumurta
258
240 108
25
Diğer Kanatlı Yumurtaları
58
73
79
30
Yumurta Toplam Tic.
1.318 1.245 106
178
Yumurta Üretim
6.724
Bal
131
264
50
6
Bal Üretim
191
Kaynak: FAO *İKÖ:İhracatın İthalatı Karşılama Oranı %
ABD
Türkiye
İthalat İKO* İhracat İthalat İKO*
5 1.020
9
0
148
165
23
7
329
13 3.469
19
0
11
118
0
0
0
2
0
2 22.250
0
0
1 3.800
1
0
33
152
15
1 1.500
9
511
0
15
0
2
100
0
0
4
375
0
0
10
210
1
0
6
300
12
0
49
80
0
0
24
38
1
0
0
0
0
316
458
83
23
361
90.865
17.404
66
732
0
0
232
502
0
0
659
0
0
56
186
0
25
4 3.850
17
0
22
373
0
0
27
333
0
0
63
8
0
0
30
123
1
0
16
0
0
0
5
0
0
0
1.180
237
18
26
69
22.420
1.122
52 6.917
301
0
27
441
2
0
2
0
0
6
0
0
0
0
0
0
10 3.320
4
0
96
4.223
306
0
19.796
1.737
0
0
0
2 5.350
244
1 24.400
5
500
0
0
2 1.500
1
0
9
1.978
245
1
24.500
5.225
932
141
4
1
0
65
89
88
Süt ve süt ürünleri bakımından üç ülkenin sektörleri karşılaştırıldığında üç ülkenin
de net ihracatçı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte AB toplam süt ürünü ihracatının
üçte birinden fazlasını taze inek sütü oluşturmaktadır. Türkiye’de ise en önemli ihracat
kalemleri arasında peynir türleri, peynir altı suyu tozu ve dondurma gelmektedir. ABD
açısından önemli ihracat kalemleri arasında süt tozu, peynir altı suyu tozu ve peynirler yer
almaktadır.
Kırmızı et bakımından ülkelerin üretim ve dış ticareti incelendiğinde AB ve ABD
önemli birer kırmızı et üreticisi ve ihracatçısı konumunda olduğu görülmektedir. İki
bölgenin ihracatında özellikle domuz eti ve işlenmiş domuz eti ürünleri ön plana çıkmakta
olup, sığır eti ve ürünleri ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de ise 26.06.2010 tarihli ve
2010/623 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile damızlık olmayan canlı sığır ithalatı kararının
tarihinin 2012 yılının sonuna kadar uzatılması nedeniyle bu dönemde de sığır eti ithalatına
devam edilmiştir. Diğer taraftan aynı yıl içerisinde 17 bin tonluk sucuk, sosis gibi işlenmiş
et ürünleri ihracatı da gerçeklemiştir. Türkiye’nin kırmızı et dış ticaretinde 2012 yılı için
ihracatın ithalatı karşılama oranı %69’dur.
Kanatlı eti ve yumurtası dış ticaretinde AB ülkeleri önemli bir ihracatçı ve ithalatçı
olup, dış ticaret dengesi kanatlı eti için %122, yumurta için ise %106’dır. Kanatlı
ürünlerinin dış ticaretinde ABD önemli bir üretici ve ihracatçı olup, yumurta ve beyaz et
ithalatı oldukça düşüktür. Türkiye ise bölgesel olarak önemli bir üretici ve ihracatçı
konumundadır.
Bal dış ticaretinde ise AB ve ABD’nin üretimi arzı karşılamadığı için önemli birer
bal ithalatçısıdır. Bununla birlikte AB’nin Doğu Avrupa üyeleri bal üretimi ve ihracatı
gerçekleştirmektedirler (European Commission, 2013). Türkiye ise 90 bin tona yakın bal
üretmesine karşın hemen hemen tümünü iç piyasaya sunmakta, çok az bir kısmını ihraç
etmektedir.
2.4.4. Sektörlerin Yem/Ürün Fiyatı Paritesi Yönünden Karşılaştırılması
Hayvancılık ürünlerinin üretiminde girdi ve üretici satış fiyatları ülkelerin birbiri ile
sektörel rekabetinde önem taşımaktadır. Bunula birlikte ABD’de USDA, AB’de ise
89
FADN’ınde üretim maliyetlerine yönelik resmi çalışmalar ve değerler ulaşılabilmekle
birlikte,
ülkemizde
bulunmamaktadır.
üretim
Bununla
maliyetlerine
birlikte
yönelik
USDA’in
kapsamlı
açıkladığı
bir
parite
resmi
değer
formüllerinden
yararlanılarak yazarın kendi hesaplamaları ile parite karşılaştırılması yapılmıştır. AB’nin
ortalama verilerinin yetersiz olması nedeniyle süt ve sığır karkas eti paritelerinde
İspanya’nın açıkladığı veriler AB olarak kabul edilmiştir.
Şekil 3.31 Yıllara Göre Çiğ Süt Fiyatları ve Süt Yemi Paritesi
Çiğ Süt Fiyat/Yem Paritesi
3,50
3,24
2,80
3,00
2,57
2,50
2,02
2,17
2,00
1,50
2,54
2,26
2,01
1,61
1,65
1,88
1,78
1,49
1,75
1,52
1,86
1,86
1,26
1,20
1,18
1,20
1,25
2009
2010
2011
2012
1,28
1,37
1,57
1,36
1,00
1,32
1,13
0,50
0,00
2005
2006
2007
2008
Türkiye
AB
2013
2014
ABD
Kaynak:TÜİK, USDA, Eurostat, 2015.
AB ortalaması bulunamadığı için İspanya verileri temel alınmıştır.
Şekil 3.31’de yer alan veriler incelendiğinde ABD’nin 2005-2012 yılları arasında
yem/çiğ süt fiyatı paritesinin düşüş seyrinde olduğu gözlemlenmiş olmakla birlikte 2014
yılında çiğ süt paritesi 2,54’e ulaşmıştır. Türkiye ile AB’nin ise çiğ süt/yem bakımından
birbirine yakın oldukları gözlemlenmektedir.
90
Şekil 3.32 Yıllara Göre Sığır Karkas Eti/Mısır Paritesi
70,00
64,11
Sığır Eti Fiyat/Yem Paritesi
60,38
56,67
60,00
50,00
55,30
53,72
57,82
43,64
43,29
36,65
40,00
36,87
39,46
30,00
20,00
25,91
10,00
14,78
28,98
27,73
27,01
10,46
11,52
2007
2008
14,28
30,32
29,49
30,25
25,87
15,03
11,32
10,38
10,44
2010
2011
2012
12,66
27,46
14,93
0,00
2005
2006
ABD
2009
AB
2013
2014
Türkiye
Kaynak:TÜİK, USDA, Eurostat, 2015.
AB ortalaması bulunamadığı için İspanya verileri temel alınmıştır.
Şekil 3.32’de yer alan veriler incelendiğinde, ABD’nin sığır karkası/yem paritesi
bakımından Türkiye ve AB’ye göre daha iyi durumda olduğu gözlemlenmektedir. Sığır eti
fiyatları bakımından AB ve ABD’nin birbiri ile paralel seyretmesine karşın, ülkemizde
2009 – 2010 yılları arasında, 2011 yılında ithalatın verilmesine kadar, fiyatlar %41,5
oranında arttığı gözlemlenmektedir. Bu duruma bağlı olarak ülkemizde sığır karkas
eti/yem paritesi 2011 yılına kadar yükseliş trendinde olmuştur. İthalat kararından sonra
2011 yılından itibaren ülkemizde sığır eti fiyatları düşmüş, Türkiye’nin sığır eti paritesi bu
dönemde düşüşe geçmiştir. AB’nin ise sığır karkas eti paritesi dengeli seyretmektedir.
91
Şekil 3.33 Yıllara Göre Yumurtacı Yumurta/Yumurta Tavuğu Yemi Paritesi
12,00
Yumurta Fiyat/Yem Paritesi
10,20
10,20
10,00
8,00
8,60
7,00
7,50
5,60
6,00
6,06
7,50
7,20
4,84
6,31
6,00
5,45
4,84
5,28
4,00
2,00
1,65
1,46
2007
2008
1,85
1,76
1,52
2009
2010
2011
6,50
5,40
4,12
3,98
1,70
1,89
2013
2014
5,29
2,08
0,00
2005
2006
ABD
AB
2012
Türkiye
Kaynak:TÜİK, USDA, The Chicken Council, European Commission, 2015.
Şekil 3.33’de yumurtacı tavuk yemi ve yumurta fiyatları incelendiğinde,
Türkiye’nin
yumurta
paritesinin
ABD
ve
gözlemlenmektedir. USDA’in 2008’den sonra
AB
değerlerinden
yumurtacı tavuk
yüksek
olduğu
yem fiyatlarını
açıklamaması nedeniyle ABD’nin yem fiyatları bu tarihten itibaren karşılaştırılamamıştır.
Şekil 3.34 Yıllara Göre Piliç Eti / Broiler Yemi Paritesi
Piliç Eti Fiyat/Yem Paritesi
7,00
6,00
5,50
5,00
5,70
5,84
5,76
5,50
5,29
4,84
4,71
5,00
5,00
4,00
4,50
4,10
3,70
3,00
3,70
3,10
3,10
2,00
1,00
1,65
1,46
2006
2007
1,85
1,76
2008
2009
2,08
1,52
1,70
1,89
2012
2013
0,00
2005
ABD
AB
2010
2011
Türkiye
Kaynak:TÜİK, USDA, The Chicken Council, European Commission
Şekil 3.34’de yer alan veriler incelendiğinde ise, Türkiye’nin piliç eti paritesinin
son
yıllarda
yükselişe
geçtiğini
ve
ABD’nin
2011
değerlerine
yaklaştığı
92
gözlemlenmektedir. USDA’in 2008’den sonra yumurtadaki duruma benzer bir şekilde etlik
piliç yem fiyatlarını açıklamaması nedeniyle ABD’nin yem fiyatları bu tarihten itibaren
karşılaştırılamamıştır.
Hayvansal ürün ve yem paritelerinin karşılaştırılması sonucunda süt, sığır karkas ve
piliç karkas etlerinde ABD’nin yem maliyetlerinin nispeten düşük olması, gelir seviyesinin
de yüksekliği nedeniyle AB ve Türkiye’ye göre üreticinin daha fazla kazanç elde ettiği
görülmektedir. Yumurta paritesinde ise ülkemizin yumurta/yumurtacı tavuk yemi oranın
AB ve ABD’nin üstünde olduğu gözlemlenmektedir. AB açısından bakıldığında tablolar
genel olarak hayvansal ürünlerin paritelerinin düşük ama dengeli ilerlediğini, dış etkilerden
çok etkilenmediği şeklinde yorumlanabilmektedir.
93
3. OLASI TÜRKİYE – ABD SERBEST TİCARET ANLAŞMASI
Türkiye ile ABD arasındaki ticaret ilişkileri oldukça eski olmasına karşın, AB’nin
aksine, Türkiye’nin ABD pazarı ile entegrasyonu daha sınırlıdır. 1992 – 2012 yılları
arasında iki ülke arasındaki ticaret yaklaşık 6 kat artarak 3,5 milyar ABD$’dan 20 milyar
ABD$’a ulaşmış, aynı dönemde AB-Türkiye ticaret hacmi ise dokuz kat artmıştır (Dünya
Bankası, 2014).
Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasında süregelen TTIP görüşmeleri
dünya ticaret sistemini yeniden şekillendirecek kadar önemli olması nedeniyle, bu anlaşma
iki ülke kadar diğer küresel ekonomik aktörler açısından da önem taşımaktadır. Küresel
ekonomi ile bütünleşmiş diğer ülkeler gibi Türkiye’de mega-bölgesel anlaşmaların dış
ticarette yaratacağı etkilerden olumlu veya olumsuz etkilere maruz kalmaktadır. Bununla
birlikte, ülkemizi diğer ülkelerden farklı bir konuma sokan AB ile yürürlükte olan Gümrük
Birliği anlaşmasıdır. Özellikle ABD ürünlerinin AB üzerinden Türkiye’ye herhangi bir
gümrük engeline takılmadan girebilecek olmasına karşın; Türk mallarının ABD’ye MFN
kapsamında girmeye devam etmesi sonucu olarak ticaret dengesi Türkiye aleyhine
bozulacaktır (Akman, 2013b). TTIP’nin imzalanması halinde, AB ürünleri ABD pazarına
herhangi bir koruyucu önleme maruz kalmadan girmesine karşın, AB ile GB olan ama
ABD ile STA imzalamamış Türkiye’nin haksız rekabetle mücadele etmesi bir diğer
sorundur. Son olarak AB ve ABD’nin birlikte oluşturacağı kurallar ve standartların diğer
ülkeler açısından da belirleyici olması ve küresel standartlar haline dönmesi Türkiye’nin
küresel ticarette yaşayabileceği bir diğer sorundur (Akman, 2013b).
Mevcut gelişmeler ışığında, Türkiye’nin TTIP’nin yaratacağı ticaret kaymasının
etkilerini en aza indirmeye yönelik ciddi bir değişime girmeyi ve kapsamlı bir dönüşüm
programı uygulamayı hedeflemekte olup, bu konudaki kararlarını üst düzeyde gerek AB’ye
gerekse ABD’ye düzenli olarak ifade etmektedir. Bu kapsamda Türkiye’nin TTIP’den
dışlanması sonucu oluşacak ticaret sapmasının sonucu olarak AB ile olan Gümrük
Birliği’nden ayrılabileceği belirtilmiştir (Aran, 2015).
Türkiye’nin TTIP’nin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik olarak farklı çözüm
önerileri sunulmaktadır. İlk seçenek ABD, AB ve Türkiye arasında bir üçlü müzakere
94
gerçekleştirilmesidir. Ancak TTIP müzakerelerinde tarafların önemli aşamalar kat etmesi
nedeniyle müzakerelere üçüncü bir ülkenin katılma olasılığı bulunmamaktadır. Bir diğer
çözüm yolu Gümrük Birliği Anlaşmasına eklenecek bir madde ile AB’nin imzalayacağı
yeni ticaret anlaşmaları sonucunda oluşacak serbest ticaret alanlarına Türk mallarının
otomatik olarak girişinin sağlanması mümkün hale getirilmesidir. Ancak bu durum
Gümrük Birliği kapsamında yer alan sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsayacak, temel
tarım ürünleri ve hizmet ticareti ile sınır ötesi ticaretine yönelik politikalar kapsam dışı
kalacaktır. Şu ana kadar süregelen müzakereler esnasında TTIP anlaşmasına üçüncü
ülkelerin katılımına yönelik bir görüşme veya bildirim gerçekleşmemiş olup, anlaşmanın
imzalanmasından
sonra
Türkiye’nin
dahil
olabileceği
koşulların
şekillenip
şekillenmeyeceği belirsizdir (Akman, 2013a).
Türkiye’nin TTIP’nin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik olarak ABD ile bir STA
süreci başlatmak başka bir çözüm yolu sayılabilmektedir. Türkiye’nin ABD ile STA
imzalamaya yönelik girişimleri yeni olmamakla birlikte, 1989 yılından bu yana ABD ile
ticari ilişkilerin bir STA kapsamında sürdürülmesi için çalışmalar gerçekleştirilmektedir.
Ancak gerek AB ile olan ilişkilerin seyri, gerekse kendi iç sorunları nedeniyle Türkiye
ABD ile bu konuda tutarlı bir politika izleyememiştir (TÜSİAD, 2002). TTIP
müzakerelerinin başlamasının da etkisiyle Türkiye ile ABD arasında STA imzalanmasına
yönelik çalışmalar yeniden hız kazanmış ve iki ülke arasında Yüksek Seviyeli Çalışma
Grubu oluşturulmuştur (Akman, 2013a). Bununla birlikte bugüne kadar STA kapsamında
müzakerelere başlamamıştır.
TTIP’nin ülkemize yönelik olası etkilerine ilişkin bir çok çalışma mevcuttur. Bu
çalışmalara göre, Türkiye’nin TTIP dışında kalması halinde %0,132’lik bir GSYH, toplam
ihracatta ise %0,450’lik kayıp yaşanacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’nin sürece dahil
olması halinde ise GSYH’sinde %0,460-4,001 arası bir değişim gözleneceği, ihracatta ise
anlaşmanın derinliğine bağlı olarak %1,303 ile %6,974 arasında bir değişim yaşanacağı
ifade edilmiştir (Güneş ve ark., 2013). Dünya Bankası’nın yaptığı çalışmada (2014) ise AB
ile ABD arasındaki tüm tarife engellerinin kaldırılması, Türkiye’ye uygulanan
sınırlamaların devam ettiği bir simülasyonda toplamda 130 milyon ABD$’lık bir refah
kaybı yaşanacağı; bu kaybın 120 milyon ABD$’lık bölümünün Türkiye’nin AB ve ABD
arasında artan ticari rekabetin Türkiye ticaret koşullarında yaratacağı olumsuz koşulların
95
sonucu olarak şekilleneceği tespit edilmiştir. Dünya Bankası’nın yaptığı başka bir
simülasyonda (2014), AB – Türkiye Gümrük Birliği üzerinden ABD’nin ürünlerinin
Türkiye pazarına gümrüksüz girmesi halinde ise bu refah kaybı 160 milyon ABD$
ulaşacağı hesaplanmıştır. Türkiye’nin TTIP’ye ortak olması veya ABD ile ayrı bir STA
imzalaması halinde en büyük kazancın tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde yaşanacağı,
tersi durumda ise en büyük zararın otomotiv ve motor parçaları sektöründe yaşanacağı
ifade edilmektedir (Dünya Bankası, 2014).
3.1.
TÜRKİYE – ABD STA’SININ HAYVANSAL ÜRÜN DIŞ
TİCARETİ VE BAKANLIK ÇALIŞMA ALANINA GİREN
DİĞER BÖLÜMLERE ETKİLERİ
Ülkemizin üçüncü ülkeler ile STA imzalanmasına yönelik girişimlerde bulunmak,
müzakereleri gerçekleştirmek ve anlaşmaları hazırlayıp imzalamak 8 Haziran 2011 tarih ve
337 sayılı “Ekonomi Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname” ile Ekonomi Bakanlığının Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün görev
tanımına eklenmiştir. 3 Haziran 2011 tarih 639 sayılı “Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin” ve bu
KHK kapsamında oluşturulan “Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı Merkez Teşkilatı
Görev Yönergesi” ile tarım sektörünün geliştirilmesi ve tarım politikalarının oluşturulması,
bitki ve hayvancılık ürünlerinin dış ticaretine yönelik standartların belirlenmesi, coğrafi
işaretler ve genetik kaynaklara yönelik çalışmaların yapılması Bakanlığımız görev alanına
girmekte olup, STA’ların bu görevlere ilişkin bölümleri olan Pazara Giriş, Sağlık ve Bitki
Sağlığı ile Fikri Sınai Mülkiyet Hakları bölümlerinin müzakerelerine Bakanlığımızca da
katılım sağlanmaktadır.
Bu sebeplerden dolayı Türkiye ile ABD arasında gerçekleşmesi muhtemel STA’nın
oluşturacağı
etkiler
Bakanlığımızın
görüş
sunduğu
bu
üç
alan
üzerinden
değerlendirilecektir.
96
3.1.1. Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünler Ticareti Üzerine Olası Etkiler
TÜİK’in açıkladığı dış ticaret verilerine göre Türkiye ile ABD arasındaki son on
yıllık hayvansal ürün dış ticaretinde 2011 yılına kadar düzenli olarak artarak açık verdiği
gözlemlenmektedir. Bunun en önemli nedenleri arasında 2005-2011 yılları arasında
küçükbaş ve büyükbaş hayvan yağları, damızlık sığır ve ham deri ithalatımızın artması
sayılabilmektedir. Diğer taraftan ihracatımız on yıllık dönemde düzenli olarak artmasına
karşın dış ticaret açığını kapatmak yönünden oldukça yetersizdir (Şekil 4.1). Hayvancılık
ürünlerinde ABD’ye olan ihracatımızın ithalatı karşılama oranı %51,1’dir.
Şekil 4.1 Yıllara Göre Türkiye ile ABD’nin Birbiri Arasındaki Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Dış
Ticareti
Dış Ticaret (Milyon ABD$)
400,00
300,00
200,00
100,00
0,00
-100,00
-200,00
-300,00
-400,00
İhracat
2005
2,83
2006
3,90
2007
3,89
2008
4,36
2009
4,26
2010
3,20
2011
3,19
2012
4,31
2013
9,06
2014
9,71
İthalat
89,66
98,09
118,49
166,05
114,78
189,84
336,12
212,72
147,06
132,72
Denge
-86,83
-94,19
-114,60
-161,68
-110,52
-186,64
-332,94
-208,41
-138,00
-123,01
Kaynak: TÜİK, 2015.
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
ABD yıllardır süregelen uluslararası ticaret müzakereleri sonucunda gümrük
vergilerini oldukça düşürmüş durumdadır. Günümüzde ABD’nin STA harici üçüncü
ülkelere uyguladığı gümrük vergisi ortalaması %4,7 olup, bu oran tarım ürünleri için
%3,9’dur (Josling & Tangermann, 2014). Ülkemiz açısından bakıldığında, Uluslararası
Ticaret Merkezi’nin (ITC) yayınladığı verilere göre 2014 yılında Türkiye’nin üçüncü
ülkelere uyguladığı ortalama gümrük vergisi ortalaması %10,65’dir. Bununla birlikte tarım
ve su ürünlerinde ülkemizin gümrük vergisi ortalaması %41,83’e; canlı hayvan ve
hayvansal ürünlere uygulanan gümrük vergisi ortalaması ise %75,78’e yükselmektedir.
97
ITC verilerine göre iki ülkenin 2014 yılında hayvansal ürünlerde üçüncü ülkelere
uyguladığı gümrük vergileri ortalaması Şekil 4.2’de belirtilmektedir.
75,78
3,35
3,05
0,50
0,00
1,18
0,00
0,35
38,50
0,51
1,00
0,00
50,62
2,49
2,39
1,88
Türkiye'nin Gümrük Vergisi Ortalaması
19,22
129,60
153,73
168,36
67,30
2,93
180,00
160,00
140,00
120,00
100,00
80,00
60,00
40,00
20,00
0,00
29,11
0,51
Gümrük Vergisi (%)
Şekil 4.2 Türkiye ve ABD’nin Hayvansal Ürün İthalatında Uyguladıkları Gümrük Vergileri
Ortalaması
ABD'nin Gümrük Vergisi Ortalaması
Kaynak:ITC, 2015.
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
ITC verilerine göre ABD’nin süt ve süt ürünleri haricinde bütün hayvansal
ürünlerde oldukça düşük gümrük vergilerine sahiptir. Diğer taraftan Türkiye kırmızı et ve
işlenmiş kırmızı et ürünleri için %168,36, kırmızı ve beyaz et hariç diğer karkas et ve et
ürünleri için %153,73, süt ve süt ürünleri için ise %129,6 gümrük vergisi uygulamaktadır.
Türkiye’nin 2014 yılında ABD ile yaptığı dış ticaret incelendiğinde gümrük vergi
oranı düşük olan canlı damızlık hayvan ve genetik materyal ithalatının ve hayvan don
yağlarının ön plana çıktığı gözlemlenmektedir. Diğer taraftan gümrük vergileri yüksek
olmasına karşın tereyağı ve yağsız süt tozu ithalatı, ABD’den yapılan toplam hayvansal
ürün ithalatının yaklaşık %12’sini oluşturmaktadır (Tablo 4.1).
98
Tablo 4.1 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’den En Çok İthal Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon ABD$)
HS Tanımı
HS
Kodu
150290
İhracat
Değeri
40,37
Oranı
%
30,42
T.U.G.V
%
2,00
Sığır, koyun veya keçilerin yağları (sıvı don yağları hariç) (15.03
pozisyonundakiler hariç)
010221 Sığırlar; damızlık
26,53
19,99
0,00
040510 Tereyağı
20,81
15,68
180,00
150210 Sığır, koyun veya keçilerin sıvı don yağları (15.03
18,05
13,60
1,33
pozisyonundakiler hariç)
010511 Horoz ve tavuk (ağırlık <=185gr)
4,99
3,76
24,50
051191 Suda yaşayan omurgasızların ürünleri ve suda yaşayan cansız
4,47
3,37
0,00
hayvanlar
410150 Sığır (buffalo dahil) ve at cinsi hayvanların ham post ve derileri
3,76
2,83
0,00
(ağırlık; >16kg.)
010121 Atlar; damızlık
2,36
1,78
0,00
040719 Kuş ve diğer kümes hayvanlarının yumurtaları; kuluçkalık
2,17
1,64
7,20
051110 Sığır spermleri
2,08
1,57
0,00
Hayvansal Ürünler
132,72
100,00
71,50
Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015.
*T.U.G.V.: Türkiye’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
ABD’nin 2014 yılında dünyaya olan hayvansal ürün ticareti incelendiğinde ise sığır
ve domuz karkas etleri ile piliç et ve sakatatının en çok ihraç edilen ürünler arasında yer
aldığı gözlemlenmektedir. Diğer taraftan ham post ve deriler ile yağsız süt tozu ve süt
ürünleri diğer önemli ihracat kalemleri arasındadır (Tablo 4.2).
Tablo 4.2 2014 Yılında ABD’nin Dünyaya En Çok İhraç Ettiği Hayvansal Ürünler (Milyon ABD$)
HS
Kodu
020714
020130
020329
020230
040210
410150
HS Tanımı
İhracat
Değeri
3.405
2.903
2.184
2.182
2.136
1.732
Oranı
%
10,41
8,87
6,68
6,67
6,53
5,30
T.U.G.V
%
62,11
225,00
225,00
225,00
180,00
0,00
Horoz ve tavukların parçalanmış et ve sakatatı (dondurulmuş)
Sığır eti; kemiksiz (taze/soğutulmuş)
Diğer domuz etleri (dondurulmuş)
Sığır eti; kemiksiz (dondurulmuş)
Süt, krema (toz, granül vs. katı yağ oranı %1, 5'ten az)
Sığır (buffalo dahil) ve at cinsi hayvanların ham post ve derileri
(ağırlık; >16kg.)
020319 Diğer domuz etleri (taze/soğutulmuş)
1.591
4,86
225,00
020312 Domuz eti; but, kol vb. parçaları-kemikli (taze/soğutulmuş)
862
2,64
225,00
040410 Peynir altı suyu ve tadil edilmiş peynir altı suyu
814
2,49
67,00
020713 Horoz ve tavukların parçalanmamış etler (taze/soğutulmuş)
787
2,41
62,78
Hayvansal Ürünler
32.709 100,00
71,50
Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015.
*T.U.G.V.: Türkiye’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
ITC verilerine göre Türkiye’nin HS6 sınıflandırmasında canlı hayvan ve hayvansal
ürünleri kapsayan 196 kaleminin sadece 45’inde gümrük vergileri 0’dır (%23). Diğer
99
taraftan ağırlık olarak süt ve süt ürünlerini kapsayan 11 kalemde %180, karkas kırmızı et
ve sakatatı kapsayan 23 kalemde ise %225 gümrük vergisi uygulanmaktadır. ABD’nin
Türkiye’ye ihraç ettiği hayvansal ürünlerde süt ve süt ürünleri haricinde sıfır veya düşük
gümrük vergisi uygulanan ürünler ön plana çıkmasına karşın ABD’nin en önemli
hayvancılık ihraç kalemleri arasında yer alan kırmızı et ve sakatatı, beyaz et ve sakatatı, süt
ve süt ürünlerinde oldukça yüksek gümrük vergileri mevcuttur. Bu durumun olası bir STA
müzakeresinde ABD’nin bu ürünlerde taviz indirimine gidilmesini talep etmesine yol
açacağı ve Türkiye’nin pazarlık gücünü azaltacağı tahmin edilmektedir.
Türkiye’nin 2014 yılına ait ABD ile hayvansal ürün dış ticareti incelendiğinde
ihracatımızın %68’ini tek başına bal karşılamaktadır. Peynir türleri ve jelatin diğer önemli
ihracat kalemlerimizdir (Tablo 4.3).
Tablo 4.3 2014 Yılında Türkiye’nin ABD’ye En Çok İhraç Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon ABD$)
HS
Kodu
040900
040690
040610
040630
350300
040510
040520
010129
410210
050800
HS Tanımı
İhracat
Değeri
6,58
1,94
0,61
0,24
0,20
0,06
0,02
0,02
0,01
0,01
Oranı
%
67,82
20,03
6,32
2,45
2,09
0,62
0,22
0,21
0,12
0,06
ABD
U.G.V. %
0,51
18,06
28,95
22,32
2,44
13,07
15,96
0,00
0,67
0,00
Tabii bal
Diğer peynirler
Taze peynir (olgunlaşmamış/sertleşmemiş) ve lor
Eritme peynirler (rendelenmemiş/toz haline getirilmemiş)
Jelatin, jelatin türevleri, balık tutkalı, hayvansal tutkallar
Tereyağı
Sürülerek yenilen süt ürünleri (% 39 =<katı yağ <% 80)
Atlar; damızlık olmayan
Koyun ve kuzuların yünü alınmamış ham derileri
Mercan benzeri maddeler, kabuklu hayvan kabuk, döküntü
ve tozları
Hayvansal Ürünler
9,71
100,00
Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015.
*ABD U.G.V.: ABD’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
3,35
ABD’nin 2014 yılında dünyadan yaptığı hayvancılık ürünleri ithalatında özellikle
sığır ve domuz eti ile balın önemli bir yer kapladığı görülmektedir. Bunun yanında peynir
türleri, kazein ve damızlık olmayan atlar diğer önemli ithalat kalemleridir (Tablo 4.4).
ITC verilerine göre, ABD hayvancılık ürünleri dış ticaretinde oldukça
serbestleşmeye giderek, HS6’da canlı hayvan ve hayvancılık ürünlerini içeren 196 kalem
ürünün 88’inde (%50) gümrük vergilerini sıfırlamıştır. ABD en yüksek tarifeleri ortalama
%19,22 ile süt ve süt ürünlerinde uygulamaktadır.
100
Tablo 4.4 2014 Yılında ABD’nin Dünyadan En Çok İthal Ettiği Hayvancılık Ürünleri (Milyon ABD$)
HS Kodu
HS Tanımı
İhracat
Değeri
2.910,30
2.481,82
2.008,95
1.135,79
712,99
561,54
510,77
Oranı
%
16,14
13,77
11,14
6,30
3,96
3,12
2,83
ABD
U.G.V. %
9,37
0,15
10,24
18,06
0,21
0,51
0,60
Sığır eti; kemiksiz (dondurulmuş)
Sığırlar; damızlık olmayan
Sığır eti; kemiksiz (taze/soğutulmuş)
Diğer peynirler
Diğer domuz etleri (taze/soğutulmuş)
Tabii bal
Diğer hayvanların ürünleri ve karada bulunan cansız
hayvanlar
350110 Kazein
485,79
2,69
0,00
020329 Diğer domuz etleri (dondurulmuş)
468,80
2,60
0,00
020120 Sığır eti; diğer kemikli parçalar (taze/soğutulmuş)
340,22
1,89
10,34
Hayvansal Ürünler
18.026,55 100,00
3,35
Kaynak: ITC ve UN Comtrade, 2015.
*ABD U.G.V.: ABD’nin uyguladığı gümrük vergisi oranı
Alınan HS kodları Ek-1’de belirtilmiştir.
020230
010229
020130
040690
020319
040900
051199
Türkiye’nin en çok ihraç ettiği hayvancılık ürünü olan piliç etinde, ABD de önemli
bir üretici ve ihracatçı konumundadır. ABD piliç eti talebini kendi üretimi ile karşılamakta
çok sınırlı miktarda ithalat gerçekleştirmektedir. Olası bir STA müzakerelerinde Türkiye,
hayvancılık ürünlerinde ABD’ye en çok ihracatta bulunduğu bal ve peynir ürünleri ile
hayvan sakatatı, ham deri gibi ürünlerde taviz talep edebileceği düşünülmektedir.
3.1.2. Sağlık Ve Bitki Sağlığı Bölümü Üzerine Olası Etkiler
Tarım ürünlerinin ticaretinde gıda güvenilirliğinin ve hayvan refahının sağlanması,
bitki sağlığının korunması ile hayvan hastalıkları ve zararlılara karşı insan sağlığının
korunmasına yönelik uygulamaların düzenlenmesi piyasanın korunması kadar önem
taşımaktadır (Schlueter
& Wieck, 2009).
DTÖ çerçeve anlaşmalarından
SPS
Anlaşması’nın hükümleri tarım ürünleri ticaretini olabilecek en az şekilde olumsuz
etkileyecek ticari sınırlamalar getirmeyi bunun yanında üye ülkelerin ulusal tarım/gıda
güvenilirliğine yönelik hassasiyetlerini korumayı amaçlamaktadır (Schlueter & Wieck,
2009).
DTÖ SPS Anlaşması ülkelerin gıda güvenliğini sağlamayı, hayvan ve bitki
sağlığını korumaya yönelik önlemlerin içerik ve sınırlarını belirlemeyi ve politika
yapıcılarına yol göstermeyi, tarım ürünleri ticaretini olabilecek en az şekilde olumsuz
101
etkileyecek ticari sınırlamalar getirmeyi, bunun yanında üye ülkelerin ulusal tarım/gıda
güvenliğine yönelik hassasiyetlerini korumayı amaçlamaktadır (Schlueter & Wieck, 2009).
Ülkemizin bu güne kadar imzaladığı ve yürürlükte olan STA’ların SPS bölümleri
incelendiğinde ülkemizin genel olarak bitkisel ve hayvansal ürünlerin ticaretini DTÖ SPS
Anlaşması çerçevesinde gerçekleştireceğini,
sağlık ve bitki sağlığı konularındaki
mevzuatını, keyfi veya haklı olmayan ayrımcılık şeklinde veya aralarındaki ticaret
üzerinde gizli bir kısıtlama aracı olarak uygulamayacağını ifade ettiği görülmektedir.
ABD’nin
oluşturulmasından
STA’larındaki
önce
SPS
imzalanan
metinleri
NAFTA
incelendiğinde
haricindeki
ise
STA’larda
DTÖ’nün
DTÖ
SPS
Anlaşması’nın getirdiği hüküm ve kuralların üzerine ek uygulamalar getirmediği
görülmektedir. Bununla birlikte, SPS uygulamaları ve önlemleri ile ilgili birimlerin ikili
veya bölgesel SPS sorunlarının görüşülebilmesi için ABD birçok STA’da SPS Alt
Komitesi oluşturulmasını talep etmektedir. NAFTA kapsamında ise SPS önlemlerinin
geliştirilmesi, uyum ve uygulanmasına yönelik olarak spesifik denetimler getirilmiştir.
NAFTA taraf ülkelere uyguladığı önlemlere yönelik yorum hakkı vermekte, anlaşma
kapsamında kurulan SPS alt komitesi ise ülkelerin kendi uygulamalarının uyumlaştırılması
ve teknik işbirliği üzerine faaliyet göstermektedir (Froman, 2014).
Son yıllarda ise yeni nesil STA’lardaki genel yaklaşıma paralel olarak ülkelerin
daha geniş alanlarda serbestleşmeye gitmeleri, tüketici hassasiyetlerinin artması, hayvansal
ve bitkisel salgın hastalıklar nedeniyle ülkeler DTÖ SPS Anlaşması’nın önerdiği
uygulamaların ötesinde kural, önlem ve sınırlamalar getirmeye başlamıştır. Bu durum
ülkemiz için de geçerli olup, en son yürürlüğü giren Malezya STA’da teşkil etmektedir.
ABD’nin de paralel bir şekilde TTIP müzakerelerinde DTÖ SPS Anlaşmasının
bilimsel ve uluslararası standartlarını ya da bilimsel risk önlemlerini temel alarak gereksiz
gecikmelerin yaşanmadığı, aktif olarak çalışan, iki taraf arasında işbirliğini arttıran ileri
düzey bir SPS metni üzerinde müzakere ettiği ifade edilmiştir (USTR, 2015b). Bu
çerçevede ABD ile ülkemiz arasında müzakere edilecek bir STA’da, TTIP’ye ve TPP’ye
benzer bir şekilde DTÖ SPS Anlaşması hükümlerinin ötesine geçen bir SPS metninin
görüşülmesi kaçınılmaz gözükmektedir.
102
ABD’nin gıda güvenliği konusunda AB’ye göre daha düşük seviyede önlemlere
sahip olması, GDO’lu bitkilerin yetiştirilmesine izin vermesi ve hayvan refahına yönelik
standartlarının AB’ye göre daha esnek olması TTIP müzakereleri esnasında AB açısından
karşılaşılan sorunlar arasında yer almaktadır (European Commission, 2015c). Bu
sorunların olası Türkiye – ABD STA müzakerelerinde de yaşanmasının muhtemel olduğu
düşünülmektedir.
3.1.3. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Bölümü Üzerine Olası Etkiler
Fikri ve sınai mülkiyet (IPR) bir kişi veya kuruluşa ait olan fikir ürünün serbestçe
paylaşılması ve kullanılması üzerine kontrol hakları veren haklardır. Fikri mülkiyet,
edebiyat, sanat, müzik, mimari gibi telif eserlerini kapsarken, sınai mülkiyet sanayi ve
tarımdaki buluşların, yeniliklerin, yeni tasarım ve çalışmaların, satılacak mal üzerinde
üreticisinin ayırt edilmesini sağlayacak işaretlerin (Coğrafi İşaret) kayıt edilmesi ve
üretim/satış haklarını kapsamaktadır (İstanbul Ticaret Odası, 2015). IPR üzerine birçok
sözleşme ve anlaşma olmakla birlikte Bakanlığımız çalışma alanına giren coğrafi işaret ve
biyolojik kaynakların korunması ile ilgili olarak Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet
Anlaşması (TRIPs), Gıda ve Tarım için Bitkisel Genetik Kaynaklar Uluslararası Anlaşması
ve Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunmasına İlişkin Uluslararası Birlik Sözleşmesi (UPOV) ön
plana çıkmaktadır (Uluslararası Yatırımcılar Derneği, 2008; Eralp, 2003).
Coğrafi işaretler belirli bir bölgeden kaynaklanan veya belirgin bir niteliği, ünü
veya diğer özellikleri itibari ile bulunduğu bölge ile özdeşleşmiş bir ürünü tanımlayan
işaretlerdir. Afyon Sucuğu, Ezine Peyniri ve Kayseri Sucuğu hayvansal ürünlerdeki coğrafi
işaretlere örnektir. Coğrafi işaretlerin belirlenmesi 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile gerçekleştirilmekte olup, tarım ve gıda ürünlerine ait coğrafi işaretlerin tescile
uygunluğu 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”na göre
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından denetlenmektedir (Türk Patent Enstitüsü,
2015).
Türkiye’nin imzaladığı ve yürürlükte olan 17 STA’da, DTÖ Ticaretle Bağlantılı
Fikri Mülkiyet Hakları Sözleşmesi (TRIPs) ile uyumlu olarak fikri, sınai ve ticari fikri
103
mülkiyet haklarının uygun ve etkili olarak korunacağını ve STA’ya eklenen ilgili hükmün
uygulanmasının denetleneceği taahhüt edilmiştir.
ABD federal mevzuatı ürünleri coğrafi işaret olarak tanımamakta, üreticilerine bu
isimleri marka olarak korumasını sağlamaktadır. Bu durum coğrafi işaretlerin ABD’de
marka olarak kaydedilmemesi halinde, coğrafi işaret tescili başka bir ülkede olan bir
ürünün ABD’de de üretilip bu isimde satılabilmesine olanak sağlamaktadır (The European
Commission, 2015d).
104
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Küreselleşmenin etkisiyle artan ülkeler arası rekabet, 2008 ekonomik krizi gibi
etkenler gelişmiş ülkelerin uluslararası piyasada gelişmekte olan ülkelere karşı üstün
pozisyonunu olumsuz olarak etkilemektedir. Başta ABD ve AB olmak üzere bu ülkelerin
güç kaybetmesi, yeniden eski konumunu kazanmak için kendi aralarında geniş kapsamlı
ticari ortaklık yolları aramalarına yol açmaktadır. TTIP ve TPP bu arayışın sonucu olarak
şekillenmiştir.
Türkiye’nin AB ile arasındaki Gümrük Birliği yatırım ve ihracat açısından olumlu
etki yaratmasına karşın, Ortak Ticaret Politikası karar alma mekanizmalarında ülkemizin
yer almaması dış ticaret politikasını yönlendirmemizde olumsuz etkiye yol açmakta,
AB’nin kendi çıkarları doğrultusunda oluşturduğu politikaya paralel ilerlemeye
zorlamaktadır. Gümrük Birliğinin ülkemiz için oluşturduğu asimetrik durum, önemli bir
ticaret ortağı olan ABD ile AB arasında TTIP Anlaşmasının imzalanması halinde oluşacak
ticaret sapması ile daha belirgin hale gelecektir. Ticaret sapmasının Türkiye’ye yaratacağı
olumsuz durumun en aza indirilmesi için Türkiye ile ABD arasında bir STA
imzalanmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Bahse konu STA müzakerelerinde Çin’in
ardından hayvancılıkta en büyük yıllık hasılayı üreten; süt, kırmızı et, beyaz et ve yumurta
gibi ürünlerin üretim ve ticaretinde ilk 5 içinde yer alan ABD’nin hayvansal ürünlerde
Türkiye’den taviz talep etmesi kaçınılmaz görülmektedir.
Türkiye, AB ve ABD’nin hayvancılık sektörleri karşılaştırıldığında, kırmızı et ile
süt ve süt ürünleri üretiminde Türkiye’nin AB ve ABD’ye göre işletme büyüklük ve
kapasiteleri ile verim açısından daha geride olduğu görülmektedir. Diğer taraftan
ülkemizin kişi başı yıllık kırmızı et arzının diğer iki taraf ve dünya ortalamasına göre
düşük olması ve sığır eti fiyatlarının AB ve ABD’ye göre daha yüksek olması, kırmızı et
arzının talebi karşılamadığını göstermektedir.
Süt ve süt ürünlerinde maliyetlerin yüksek olması, süt sektörünün yapısal sorunları,
sektörün büyük ölçüde 1-5 hayvana sahip küçük ölçekli işletmelerden oluşması, üretilen
sütün yaklaşık %40’nın sanayide işlenmeden doğrudan tüketilmesi ve sağlık problemleri
bu sektörde Türkiye’nin AB ve ABD ile rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Diğer taraftan
105
başta koyun sütünden elde edilen peynirler olmak üzere yoğurt, sürülerek yenilen süt
ürünleri gibi ürünler yurtdışında tercih edilmektedir. Türkiye’nin üzerinde yaşadığı
coğrafya, bu ürünleri talep edecek dış pazarlara yakınlığı ve taşıma maliyetlerinin
düşüklüğü nedeniyle bu ürünlerde, üretim ve kalitesinin arttırılması halinde, önemli bir
ihracat potansiyeline sahiptir. AB’nin kuzu etinde kendi kendine yeterli olmaması, koyun
sütünde üretimin az sayıda ülkede yapılması ve bunların üretimlerinin de ülkemizin
gerisinde olması AB içerisinde de gerekli koşulların sağlanması halinde rekabet şansımızın
yüksek olacağını göstermektedir (TZOB, 2011).
Türkiye’de yumurta ve beyaz et sektörleri teknoloji ve kapasite yönünden AB ve
ABD ile rekabet edebilecek düzeyde olmasına karşın, sağlık sorunları ile hammadde
yönünden dışa bağımlı olmamız bu sektörlerdeki ihracatımızı olumsuz etkilemektedir
(BESD-BİR, 2013). Türkiye’nin hayvancılık ürünleri ihracatının büyük bir kısmını piliç
eti ve sakatatı ile yumurta oluşturmasına karşın 2014 yılında pazarımızın sadece Ortadoğu
ve Uzak Doğu ülkelerinden ibaret olması, sektörü ihracat yapılan ülkelerde yaşanacak
sorunlara karşı hassas hale getirmektedir.
Bal üretimi açısından incelendiğinde, Türkiye’nin önemli bir bal üreticisi olmasına
karşın, tüketiminin de oldukça fazla olmasından dolayı arzın büyük bölümü iç pazarda
talep edilmektedir. Üretilen balın sadece %3’ü ihraç edilmesine karşın, önemli bir kısmı
ABD ve AB tarafından tercih edilmektedir.
Ülkemiz hayvancılık sektöründe, son yıllarda gerçekleştirilen reformların devam
ettirilmesi, yaygınlaştırılması ve derinleştirilmesi sektörün rekabet gücünü arttırmaya
olanak sağlayacaktır. Et ve Süt Kurumu gibi müdahale ve denetim yapılarının
güçlendirilerek piyasada yaşanan dalgalanmaları önlemeye yönelik adımlar atılması
üreticinin ve hayvan varlığının korunmasında faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra üreticinin
bilinçlendirilmesine yönelik politikalar belirlenmesi, küçük kapasiteli aile işletmelerinin
yaygın olduğu et ve süt üretiminde kooperatifçiliğin yaygınlaştırılmasına yönelik
çalışmalara hız verilmesi, üretim ve ürün kalitesinin yükseltilmesi, salgın hastalıklarla
mücadelenin güçlendirilmesi, hayvanların taşınması, üretim ve ticaret uygulamalarında
şeffaflığın arttırılması ve pazar potansiyelinin olduğu düşünülen küçükbaş hayvancılık
106
ürünlerinde yatırımların arttırılması da sektörün rekabet gücüne olumlu etkisi olacağı
muhtemeldir.
AB ve ABD’den farklı olarak, desteklemeler çoğunlukla üretimi arttırmaya
yöneliktir. AB’ye uyum süreci kapsamında kırsal kalkınma, verim ve kaliteye yönelik
desteklerin arttırılmasının OTP’ye uyum sürecini hızlandırmasının yanı sıra sektörel
rekabette de artı sağlayacağı düşünülmektedir. Destekleme politikalarının belirlenmesinde
önceliklerin uzun vadeli düşünülerek hazırlanması, kurumların işbirliği içinde çalışmasına
imkan verilmesi de önemlidir.
Başta TTIP ve TPP olmak üzere yeni nesil bölgesel ticaret anlaşmaları dünya
ticaretinin daha fazla liberalleşmeye doğru ilerlediğini göstermektedir. Bu tür anlaşmaların
dışında kalmak ülkemiz ekonomisine, dâhil olmamız halinde tarım sektörünün uğrayacağı
zarardan çok daha fazla olumsuz etkiye yol açacaktır. Bu nedenden dolayı ülkemizin ABD
ile olası bir STA’ya karşı tarım ve hayvancılık özelinde gerekli önlemleri alması
gerekmektedir.
Türkiye ve ABD arasındaki STA müzakereleri sırasında, Bakanlığımızın çalışma
alanına giren ve açılması muhtemel başlıklardan Pazara Giriş bölümü açısından
bakıldığında, Türkiye’nin, genetik materyal ve canlı hayvanlar gibi kalemler haricinde,
temel hayvansal ürünlerde oldukça yüksek gümrük vergilerine sahip olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan ABD’nin önemli bir sığır karkas, piliç eti ve süt ürünleri ihracatçısı olması
nedeniyle Türkiye’nin yüksek gümrük vergileri uyguladığı bu ürünlerde taviz talep etmesi
muhtemeldir. ABD’nin MFN kapsamında üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük vergilerinin
düşük olması, Türkiye’nin müzakerelerde gerçekleştirmesi muhtemel pazarlıklar açısından
elini zayıflatmaktadır. Bununla birlikte, ülkemiz peynir türleri, bal ve hayvan sakatatları ve
işlenmiş ürünlerde taviz talep edebileceği düşünülmektedir.
Türkiye ve ABD arasında imzalanacak olası bir STA’da, ABD’nin önemli ihracat
kalemlerinde yer alan kırmızı et, beyaz et ve süt ürünlerinin taviz listelerine eklenmesi,
gümrük vergileri ile korunan bu sektörleri olumsuz etkileyecektir. Diğer taraftan ülkemiz
bal ve başta peynir olmak üzere süt ürünlerinde ihracat potansiyeline sahip olmasına karşın
ABD’nin sağlık ve kalite gibi tarife dışı kriterleri nedeniyle Pazara Giriş konusunda taviz
107
alınsa bile, bu tavizin ne kadarının kullanılabileceği konusu şüpheli görünmektedir.
Ülkemizin ABD’ye ithalata izin verebileceği hayvansal ürünler arasında hayvan
beslenmesinde dönem dönem hammadde sıkıntısı yaşaması, yem maliyetlerinin ürün
fiyatlarını en çok etkileyen kalem olması nedeniyle ABD’nin ürettiği soya fasulyesi, mısır,
kaba yemler gibi yem hammaddelerinin ithalatına izin verilmesinin uygun olacağı
düşünülmektedir.
Her ne kadar Türkiye – ABD STA’sının ülkemiz hayvancılık sektörünü kısa vadede
olumsuz etkiyeceği öngörülmekte olsa da, TTIP’nin yürürlüğe girmesi halinde Türkiye
ekonomisinin uğrayacağı zararı azaltmak için ABD ile bir STA imzalamasının gerekli
olduğu düşünülmektedir. İmzalanacak STA’nın hayvancılık sektörüne yönelik etkilerini
azaltmak için etkilenmesi muhtemel ürünlere yönelik desteklerin arttırılması, ürün
kalitesini ve sektörün rekabet gücünü arttıracak politikalar oluşturulması gerekmektedir.
Ülkemiz Türkiye’nin komşu ve çevre ülkelerinin hayvansal ürünlerde genellikle net
ithalatçı olması ülkemiz için önemli bir ihracat potansiyeli oluşturmaktadır. Bu sebepten
dolayı ithal edilen buğday ve ham derinin Türkiye’de işlenerek Ortadoğu ve Kuzey Afrika
başta olmak üzere komşu ülkelere ihraç edilmesinde olduğu gibi; ABD ile imzalanacak bir
STA sonucunda değerli etleri bünyesinde bulunduran arka çeyrek sığır karkasının Dahili
İşleme Rejimi kapsamında ithal edilerek, çevre ülkelere işlenmiş et ürünleri olarak ihraç
edilmei imkanının değerlendirilebileceği düşünülmektedir.
ABD’nin önemli bir yatırımcı ve teknoloji üreticisi olduğu da dikkate alınırsa,
imzalanacak bir STA’nın hayvancılık sektörüne bir diğer artısı ABD’li yatırımcıların
ülkemiz hayvancılık sektörüne yatırım yapması, bunun yanı sıra ekipman, gereçler ve
genetik materyal gibi teknolojik ürünlerin ülkemize getirilmesi ve üretilmesine olumlu
etkisi olacağı açıktır.
SPS ve IPR bakımından iki ülke arasındaki uygulama farklılıkları en önemli sorun
olarak gözlemlenmektedir. ABD’nin kırmızı et üretiminde hormon uygulamaları, GDO’lu
yem bitkisi üretimi, hayvan refahı bakımından AB standartlarının altında olması SPS
müzakerelerinde ülkemiz açısından sorun yaratabilecek konular arasında yer almaktadır.
Bunun yanında ABD’nin başta TTIP olmak üzere son STA’larında DTÖ SPS
108
Anlaşmasının ilerisinde önlemler ve kurallar düzenlemesinin ülkemiz adına alınan bu
kararların uygulanmasında zorluklara neden olacağı düşünülmektedir. ABD’de Coğrafi
İşaret uygulamasının bulunmamasının, pek çok yerel hayvansal ürüne sahip ülkemiz
açısından sınai mülkiyet haklarının korunmasında sorun yaratması beklenmektedir.
109
KAYNAKÇA
AB Bakanlığı:
“Avrupa Birliğinin Tarihçesi”, Avrupa Birliği Bakanlığı İnternet
Sitesi, (Çevrimiçi) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=105&l=1#, 9
Kasım 2014.
Akkaya M.:
“TRA2 Bölgesi Kırmızı Et Sektörü Stratejik Analiz”, Kars: T.C. Serhat
Kalkınma Ajansı, 2015.
Akman, M.(a):
“AB – ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ve
Türkiye”, Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, Ankara: Türkiye,
2013.
Akman, M.(b):
“Türkiye’nin TTP ve TTIP Çağında Geleceği”, Ekonomik Forum,
2013, s.64-69.
Aran, B.:
“Türkiye: Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığının Sonuçları”,
Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, Ankara: Türkiye, 2015.
Arce, N.:
“US Bee Industry Plagued By Numerous Problems: Apiarists
Contemplating Possible Solutions”, Tech Times, March 19, 2015,
(Çevrimiçi) http://www.techtimes.com/articles/40770/20150319/us-beeindustry-plagued-by-numerous-problems-apiarists-contemplatingpossible-solutions.htm, 15 Temmuz 2015.
ASÜD
“Dünya ve Türkiye Süt Endüstrisi Raporu”, Ambalajlı Süt ve Süt
Ürünleri Sanayicileri Derneği, Ankara: Türkiye, 2010.
Atalay, I:
“Türkiye’nin Dış Ticaretinde Serbest Ticaret Anlaşmaları Hakkında
Bilgi ve Değerlendirme Notu”, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği,
Ankara: Türkiye, 2011.
AVEC:
“2013 Annual Report”, Association of Poultry Processors and Poultry
Trade in the EU Countries, September 23, 2013, (Çevrimiçi)
http://www.avec-poultry.eu/system/files/archive/newstructure/publicpublications/annual_reports/AVEC%202013%20%20FINAL_0.pdf, 16 Temmuz 2015.
Aydın, E., Can, M.,
Cevger, Y., Sakarya,
E., İşbilir, S.:
“Türkiye’de son 25 yılda kırmızı et fiyatlarındaki değişimler ve ithalat
kararlarının etkilerinin analizi” Veteriner Hekim Derneği Dergisi,
2011, 83(1), s.3-13.
Baysan, T.:
“Some economic aspects of Turkey’s accession to the EC: resource
shifts, comparative advantage, and static gains”, Journal of Common
Market Studies, 1984, 23(1).
Begg, J.:
“Süt Arz Zincirinde Sürdürülen Çaba; mükemmel Bir Sistem Bulma
Arayışı”, Ulusal Süt Konseyi, IDF 2013 Dünya Süt Zirvesi Raporu,
Yokohoma-Japonya, 2013, s. 54-56.
BESD-BİR:
“Piliç Eti Sektörü Raporu”, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları
Birliği Derneği, 2013, Ankara: Türkiye.
110
Bilici, N.:
“AB’de ekonomik bütünleşme ve Türkiye’nin entegrasyonu”, Ankara
Avrupa Çalışmaları Dergisi, 5(2), 2006, s. 39-45.
Boran Ş.:
“Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel Bakış”, İzmir Ticaret Odası
AR&GE Bülten, 2010, s.11-14.
Candaş, U.:
“Çok taraflılık mı iki taraflılık mı? Tercihli Ticaret Anlaşmalarının
uluslararası ticaret sistemiyle ilişkisine dair bir değerlendirme”,
Uluslararası Hukuk ve Politika, 6(22), 2010, s. 55-76.
Carrie, D. R., Cross,
A. J., Koebnick, C.,
Sinha, R.:
“Trends in meat consumption in the United States”, Public Health
Nutrition, 14(4), 2011, pp. 575-583.
CBI:
“CBI Market Survey: The Honey and Other Bee”, CBI Market
Information Database Products Market in the EU, 2009.
Compassion in World
Farming:
“Egg Production In The EU”, Godalming: Compassion in World
Farming, 2012.
Çakal, M.:
“TRA1 Bölgesi Arıcılık ve Arı Ürünleri Raporu”, KUDAKA Araştırma
ve Planlama Birimi, 2013.
Çalışkan, Ö.:
“An analysis on the alignment process of Turkey to the EU’s FTAs under
the Customs Union and current challenges”, Hacettepe Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 27(1), 2009, s. 1-23.
Çolpan Nart, E.:
“Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin dış ticareti üzerine etkileri: panel veri
analizi”, Journal of Yaşar University, 17(5), 2010, s. 2874-2885.
De Lombaerde, P.,
Van Langenhove, L.:
“Assessment and Measurement of Regional Integration”, Abingdon,
Routledge: England, 2006.
Deardorff, A. V.:
“Dünya Ekonomisi ve Dünya Ticaret Sistemi nereye gidiyor?”,
Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, 3(1-2), s. 7-24.
Delayen, C.:
“The Common Agricultural Policy: A Brief Introduction”, Institute for
Agriculture and Trade Policy, Minneapolis: USA, 2007.
Denieul, M.:
“ AB Ortak Tarım Politikasındaki Son Gelişmeler ve Avrupa Süt
Setkörüne Etkileri” IDF 2013 Dünya Süt Zirvesi Raporu, Ulusal Süt
Konseyi, Yokohama: Japonya, 2013, s. 51-56.
Dinan, D.:
“Ever Closer Union: An Introduction to European Integration (3. B.)”,
Lynne Rienner Publishers, 2005.
Dünya Bankası
“AB – Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi”, Dünya Bankası,
2014.
Ekonomi Bakanlığı:
“Serbest Ticaret Anlaşmaları”, T.C. Ekonomi Bakanlığı, (Çevrimiçi)
http://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/disIliskiler/SerbestTic/Gen
el_Bilgi.html#!%40%40%3F_adf.ctrl-state%3Dcy2pjwecr_98, Mayıs 19,
2015.
111
Eralp, K. D.:
“Genetik Kaynaklar ve Patent”, Türk Patent Enstitüsü Patent Dairesi
Başkanlığı, Yayınlanmış Uzmanlık Tezi, Ankara: Türkiye, 2003.
Ercan, M.:
“Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası ve Türkiye’deki gelişmeler”,
Akademik Bakış Dergisi, (22), 2010, s.1-13.
European
Commission:
“Milk and Milk Products in the European Union”, Office for Official
Publications of the European Communities, Luxemburg, 2006.
European
Commission:
“A Decade of EU-funded Animal Production Research”, European
Commission, Luxemburg, 2013a.
European
Commission:
“Evaluation of CAP measures 112ort he apiculture sector”, European
Commission Directorate-General for Agriculture and Rural
Development, Brussels: Belgium, 2013b.
European
Commission:
“Analysis of the EU meat markets EU production and exports to Russia
(2011-2013)”, Europan Commission, 2014a.
European
Commission:
“The EU explained: Agriculture”, European Commission DirectorateGeneral for Communication Publications, Brussels: Belgium, 2014b.
European
Commission:
“Agricultural production – animals”. Eurostat, (Çevrimiçi)
http://ec.europa.eu/eurostat/statisticsexplained/index.php/Agricultural_production_-_animals, Mart 2, 2015a.
European
Commission:
“Policy instruments 112ort he beef and veal sector”, European
Commission Agriculture and Rural Development, (Çevrimiçi)
http://ec.europa.eu/agriculture/beef-veal/policyinstruments/index_en.htm, Temmuz 9, 2015b.
European
Commission:
“Factsheet on Food Safety and Animal and Plant Health (SPS)”,
European Commission, 2015c.
European
Commission:
“Factsheet on Intellectual Property (IP) and Geographical Indications
(Gıs)”, European Commission, 2015d.
European Commission
Directorate-General
for Agriculture:
“The meat sector in the European Union” European Commission
Directorate-General
for
Agriculture,
(Çevrimiçi)
http://ec.europa.eu/agriculture/publi/fact/meat/2004_en.pdf, Temmuz 27,
2015.
European Commission
Enterprise and
Industry:
“Study on the Competitiveness of the European Meat Processing
Industry”, Publications Office of the European Union, Luxemburg,
2011.
European Court of
Auditors:
“Suckler Cow And Ewe And Goat Direct Aids Under Partial
Implementatıon of SPS Arrangements”, Publications Office of the
European Union, Luxemburg, 2012.
Eurostat:
“Agriculture, forestry and fishery statistics”, Publications Office of the
European Union, Luxemburg, 2015a.
112
Eurostat:
“Pig farming sector – statistical portrait 2014”, Eurostat, (Çevrimiçi)
http://ec.europa.eu/eurostat/statisticsexplained/index.php/Pig_farming_sector_-_statistical_portrait_2014,
Şubat 12, 2015b.
Froman, M. B.:
“2014 Report on Sanitary and Phytosanitary Measures”, United States
Trade Representative, 2014.
Geisler, M.:
“Dairy Goats”, Agricultural Marketing Resource Center, (Çevrimiçi)
http://www.agmrc.org/commodities__products/livestock/goats/dairygoats/, Temmuz 30, 2015.
Gelir İdaresi
Başkanlığı:
“GATT Bilgilendirme Rehberi”, Gelir İdaresi Başkanlığı, Ankara:
Türkiye, 2009.
Gıda Tarım ve
Hayvancılık
Bakanlığı:
“Instrument for Pre-Accession Assistance Rural Development (IPARD)
Programme (2007-2013)”, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Ankara: Türkiye, 2006.
Gıda Tarım ve
Hayvancılık
Bakanlığı:
“Kırmızı Et Stratejisi” , Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Hayvancılık Genel Müdürlüğü, Ankara: Türkiye, 2015.
Gösterit, A.:
“Türkiye Arıcılığının Yapısı, Sorunları ve Sürdürülebilir Arıcılık
Açısından Değerlendirilmesi”, Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma,
Geliştirme
ve
Uygulama
Merkezi,
(Çevrimiçi)
http://www.dagem.duzce.edu.tr/Dokumanlar/96bc911c-8967-4887-a35cc6760362456a_Calistay_Sunum_1_A.GOSTERIT.pdf, Temmuz 26,
2015.
Gül, U., Uzun, B.:
“Kırmızı Et Durum ve Tahmin 2014”, Tarımsal Ekonomik ve Politika
Geliştirme Enstitüsü¸ Ankara: Türkiye, 2014.
Güllü, İ.:
“AB-ABD Serbest Ticaret Anlaşması Sürecine Türkiye-AB Gümrük
Birliği Anlaşması Özelinden Bir Bakış”, Bilge Strateji, 6(11), 2014, s.
89-106.
Güneş, D., Mavuş, M.,
Oduncu, A.:
“AB-ABD Serbest Ticaret Anlaşması ve Türkiye Üzerine Etkileri”,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara: Türkiye, 2013.
Gürlesel, C. F., Alkin,
K.:
“Avrupa Birliği’nin Serbest Ticaret Anlaşmalarına Türkiye’nin Dahil
Edilmesi”, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul: Türkiye, 2010.
Hadjigeorgalis, E.:
“The U.S. Dairy Industry and International Trade in Dairy Products”,
New Mexico State University, Las Crures: USA, 2005.
Hobikoğlu, E. H.:
“Gümrük Birliklerinin Ekonomik Etkileri ve Türkiye Ekonomisi:
Gümrük Birliği Yansımaları”, Sosyal Bilimler Dergisi, (1), s. 65-82.
Horn, H., Mavroidis,
P. C.:
“Economic and legal aspects of the Most-Favored-Nation clause”,
European Journal of Political Economy, 17, 2001, pp. 233-279.
Ilias Akhtar, S., Jones,
V.:
“Proposed Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) in
Brief”, Current Politics and Economics of Europe, 24(1/2), 2013, pp.
113
107-122.
İstanbul Ticaret Odası: “Fikri Mülkiyet Hakları”, İstanbul Ticaret Odası İnternet Sitesi,
(Çevrimiçi) http://www.ito.org.tr/Dis_Tic/Fikri_Mulkiyet.html, Ağustos
31, 2015.
IUF Dairy Division:
“United States of America Dairy Industry”, IUF Dairy Division,
(Çevrimiçi)
http://www.iuf.org/sites/cms.iuf.org/files/USA%20Dairy%20Industry.pd
f, Aralık 14, 2014.
Josling, T.,
Tangermann, S.:
“Agriculture, Food and the TTIP: Possibilities and Pitfalls”, Centre for
European Policy Studies and Center for Transatlantic Relations &
Johns Hopkins University, Washington: USA & Brussels: Belgium,
2014.
Kalkınma Bakanlığı:
“Onuncu Kalkınma Planı Hayvancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu”,
T.C. Kalkınma Bakanlığı, Ankara: Türkiye, 2014.
Karluk, R.:
“Avrupa Birliği ve Türkiye”, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası,
İstanbul: Türkiye, 1996.
Kay, S.:
“3 major beef industry issues – demand, quality, transparency”, Beef
Magazine, (Çevrimiçi) http://beefmagazine.com/blog/3-major-beefindustry-issues-demand-quality-transparency, Ocak 22, 2015.
Kaya Kuyululu, Ç. Y.:
“Avrupa Birliği’nde Süt Üretiminde Kota Uygulamalarının Gelişimi ve
Sistemin Türkiye’ye Uyarlanması”, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi,
2008, 229 s.
Kaymakçı, M., Eliçin,
A., Tuncel, E., Pekel,
E., Karaca, O., Işın,
F., Sönmez, R.:
“Türkiye’de Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği”, Türkiye
Mühendisliği V. Teknik Kongresi, 2000, s. 765-793.
Ken, A.:
“EU-US trade and investment talks: Why they matter”, OECD
Observer, (297), 2013, pp.12-13.
Keskin, B., Demirbaş,
N.:
“Türkiye’de Kanatlı Eti Sektöründe Ortaya Çıkan Gelişmeler: Sorunlar
ve Öneriler”, Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 26(1),
2012, s. 117-130.
Keskin, G., Çeliker,
A.:
“İpek Böcekçiliği”, Cine-Tarım Dergisi, Mart 2004, (Çevrimiçi)
http://www.cine-tarim.com.tr/dergi/arsiv56/sektorel07.htm, Haziran 18,
2015.
Kim, B., Laestadius,
L., Lawrence, R.,
McKenzie, S. E.,
Keeve, N. E., Tyler, S.
J., Truant, P.:
“Industrial Food Animal Production in America: Examining the Impact
of the Pew Commission’s Priority Recommendations”, Johns Hopkins
Center for A Livable Future, Baltimore: USA, 2013.
Kolsky Lewis, M.:
“The Trans-Pacific Partnership: New paradigm or wolf in sheep’s
Ziraat
114
clothing?”, Boston College International and Comparative Law
Review, 34(1), 2011, pp. 27-52.
Leip, A., Weiss, F.,
Wassenaar, T., Perez,
I., Fellmann, T.,
Loudjani, P., Biala,
K.:
“Evaluation of the livestock sector’s contribution to the EU greenhouse
gas emissions (GGELS)”, European Commission – Joint Research
Centre, Ispra: İtalya, 2010.
Loewith, C.:
“Challenges Facing the Dairy Industry Today”, WCDS Advances in
Dairy Technology, 18, 2006, pp. 191-194.
MacDonald, J. M.,
McBride, W. D.:
“The Transformation of U.S. Livestock Agriculture Scale, Efficiency,
and Risks”, United States Department of Agriculture, Washington:
USA, 2009.
National Chicken
Council:
“Per Capita Consumption of Poultry and Livestock, 1965 to Estimated
2015, in Pounds”, National Chicken Council, (Çevrimiçi)
http://www.nationalchickencouncil.org/about-the-industry/statistics/percapita-consumption-of-poultry-and-livestock-1965-to-estimated-2012-inpounds/, Temmuz 25, 2015.
National Honey
Board:
“National Honey Board Press Kit: Honey Industry Facts”, National
Honey Board, 2014.
Oertel, E.:
“Beekeeping in the United States Agriculture Handbook Number 335”,
United States Department of Agriculture, 1980.
O’Keefe, T.:
“US egg consumption rising because of health benefits”,
WATTAgNet.com,
Ağustos
19,
2014,
(Çevrimiçi)
http://www.wattagnet.com/articles/19776-us-egg-consumption-risingbecause-of-health-benefits, Temmuz 30, 2015.
Ordukaya, A.:
“Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemlerinin Uygulanmasına İlişkin Dünya
Ticaret Örgütü Anlaşması Açısından Türkiye ve Avrupa Birliği’nin
Karşılaştırılması”, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Yayımlanmış
Uzmanlık Tezi, Ankara: Türkiye, 2008.
Perry, J., Banker, D.,
Green, R.:
“Broiler Farms’ Organization, Management and Performance”,
Economic Research Service USDA, Washington: USA, 1999.
Pesticide Action
Network North
America:
“Economic Value of Commercial Beekeeping. Beyond Pesticides”,
Pesticide
Action
Network
North
America,
(Çevrimiçi)
http://www.beyondpesticides.org/pollinators/EconomicValueCommercia
lBeekeeping.pdf, Temmuz 26, 2015.
Petri, P., Plummer,
M.:
“The Trans-Pacific Partnership and Asia-Pacific Integration Policy
Implications”, Peterson Institute for International Economics,
Washington: USA, 2012.
Pınar, Ö., Boran, Ş.,
Sevilmiş, G.:
“Küreselleşme Sürecinde Yükselen Aktör: Serbest Ticaret Anlaşmaları
ve Türkiye”, İzmir Ticaret Odası, İzmir: Türkiye, 2013.
Pollock, D. L.:
“Views from the Poultry Breeding Industry”, National Swine
115
Improvement Federation, Record of Proceeding National Swine
Improvement Federation Conference and Annual Meeting, Nashville,
Tennessee: USA, 2006, pp.1-4.
Ray, D. E., Schaffer,
H. D.:
“Broiler production and consumption trends”, Policy Pennings, Eki 25,
2013, (Çevrimiçi) http://agpolicy.org/weekcol/691.html, Temmuz 26,
2015.
Rees, E., Mayhew, A.,
Swabe, J., Kalinina,
M.:
“Transatlantic Trade and Investment (TTIP): Beef Production in the EU
and US”, World Animal Protection & Humane Society International,
Brussels: Belgium & Washington: USA, 2014a.
Rees, E., Mayhew, A.,
Swabe, J., Kalinina,
M.:
“Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP): “Broiler”
Production in the EU and US” World Animal Protection & Humane
Society International, Brussels: Belgium & Washington: USA, 2014b.
Sarı, A.:
“Bölgelerarası Ekonomik Entegrasyonlar ve Türkiye’nin Ödemeler
Bilançosuna Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi, 10(1), 2005, s. 117-130.
Schlueter, S., Wieck,
C.:
“Regulatory SPS Instruments in Meat Trade”, IATRC Annual Meeting
“Private Standards and Non-Tariff Barriers: Measurement,
Impacts, and Legal Issues”, Fort Meyers, Florida: USA, 2009, pp.1-20.
Schneider, A.:
“Tests Show Most Store Honey Isn’t Honey”, Food Safety News, Kasım
7, 2011, (Çevrimiçi) http://www.foodsafetynews.com/2011/11/testsshow-most-store-honey-isnt-honey/#.VbTZN_ntmko, Temmuz 20, 2015.
SETBİR:
“Dünya’da ve Türkiye’de Yem, Et ve Süt Sektörlerinde Mevcut Durum
ve Öngörüleri Raporu”, Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve
Üreticileri Birliği, 2013.
Shane, S. M.:
“Challenges 116ort the US poultry industry”, World Poultry, 2013.
Smith, F.:
“Regulating agriculture in the WTO”, International Journal of Law in
Context, 7(2), 2011, pp. 233-247.
Şanlı, F. B.:
“Küreselleşme ve Ekonomik Entegrasyonlar”, Doğu Anadolu Bölgesi
Araştırmaları, 3, 2004.
Terin, M., Keskin, A.,
Terin, S.:
“Gümrük Birliği’nin Türkiye – AB Tarım Ürünleri Dış Ticareti Üzerine
Etkileri, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 43(2), 2012, s.
133-139.
The European Union:
“The History of European Union”, European Union, (Çevrimiçi)
http://europa.eu/about-eu/eu-history/index_en.htm, Nisan 24, 2015.
Türk Patent Enstitüsü:
“Coğrafi İşaretler”, Türk Patent Enstitüsü Yayın Grubu, Ankara:
Türkiye, 2015.
TÜSİAD:
“Türk – Amerikan Ekonomik ve Teknik İlişkilerinin Analizi ve Geleceğe
Dair Öneriler”, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği, İstanbul:
Türkiye, 2002.
“Kırmızı Et Sektör Analizi”, Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez
Türkiye Kırmızı Et
116
Üreticileri Merkez
Birliği:
Birliği, TAIEX/IPARD Toplantısı, 2013.
TZOB:
“Türkiye Kırmızı Et Sektör Değerlendirmesi 2008 Yılı ve Sonrası
Beklentiler”, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Ankara: Türkiye, 2008.
TZOB:
“Zirai ve İktisadi Rapor 2007-2010”, Türkiye Ziraat Odaları Birliği,
Ankara: Türkiye, 2011.
Türkyılmaz, M. K.:
“Türkiye Et Üretiminin Mevcut Durumu, Sorunları ve Çözüm Önerileri”,
Kocatepe Veteriner Dergisi, 3(2), 2010, s.83-90.
Ulusal Süt Konseyi:
“Dünya ve Türkiye’de Süt Sektör İstatistikleri 2013”, Ulusal Süt
Konseyi, Ankara: Türkiye, 2014.
Uluslararası
Yatırımcılar Derneği:
“Türkiye’de Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması: Uluslararası
Doğrudan Yatırıma Etkiler”, G.M. Matbaacılık A.Ş., İstanbul: Türkiye,
2008.
USDA:
“Agriculture Counts Honey 2014”, United States Department of
Agriculture National Agricultural Statistics Service, Washington:
USA, 2015.
USDA APHIS:
“Poultry 2010 Structure of the U.S. Poultry Industry”, United States
Department of Agriculture Animal and Plant Health Inspection
Service, Fort Collins: USA, 2011.
USDA APHIS:
“The Foreign Animal Disease Preparedness and Response Plan – Poultry
Industry Manual”, National Center for Animal Health – US
Department of Agriculture, Riverdale: USA, 2013.
USDA ERS:
“Cattle & Beef”, United States Department of Agriculture Economic
Research
Service,
Mayıs
26,
2012,
(Çevrimiçi)
http://www.ers.usda.gov/topics/animal-products/cattle-beef.aspx,
Temmuz 14, 2015
USDA ERS:
“Hogs and Pork”, United States Department of Agriculture Economic
Research Service, (Çevrimiçi) http://www.ers.usda.gov/topics/animalproducts/hogs-pork.aspx, Temmuz 14, 2015a.
USDA ERS:
“Animal Products”, United States Department of Agriculture
Economic
Research
Service,
(Çevrimiçi)
http://www.ers.usda.gov/topics/animal-products.aspx,
Temmuz
24,
2015b.
USDA ERS:
“Dairy”, United States Department of Agriculture Economic
Research Service, (Çevrimiçi) http://www.ers.usda.gov/topics/animalproducts/dairy.aspx, Ağustos 16, 2015c.
USDA ERS:
“Changes in the Size and Location of U.S. Dairy Farms”, United States
Department of Agriculture Economic Research Service, (Çevrimiçi)
http://www.ers.usda.gov/media/430528/err47b_1_.pdf, Ağustos 19,
2015d.
117
USDA FSA:
“Dairy Product Price Support Program (DPPSP) Formerly the Milk Price
Support Program (MPSP)”, United States Department of Agriculture
Farm
Service
Agency,
2011,
(Çevrimiçi)
http://www.fsa.usda.gov/Internet/FSA_File/dppsp_en_fact_sheet.pdf,
Temmuz 25, 2015.
USTR:
“Trade Agreements”, Office of the United States Trade
Representative, (Çevrimiçi) https://ustr.gov/trade-agreements, Ağustos
13, 2015a.
USTR:
“U.S. Objectives, U.S. Benefits In the Transatlantic Trade and
Investment Partnership: A Detailed View”, Office of the United States
Trade Representative, (Çevrimiçi) https://ustr.gov/about-us/policyoffices/press-office/press-releases/2014/March/US-Objectives-USBenefits-In-the-TTIP-a-Detailed-View, Eylül 10, 2015b.
Uysal, C.:
“Türkiye - Avrupa Birliği İlişkilerinin Tarihsel Süreci ve Son
Gelişmeler”, Akdeniz Üniversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi
Dergisi, (1), 2001, s. 140-153.
Ünlüsoy, K., İnce, E.,
Güler, F.:
“Türkiye Kırmızı Et Sektörü ve Rekabet Politikası”, Rekabet Kurumu,
Ankara: Türkiye, 2010.
Ünye Ticaret Borsası:
“Arıcılık ve Bal Raporu”, Ünye Ticaret Borsası, Ünye. (Çevrimiçi)
http://www.unyetb.org.tr/upload/images/images/files/Ar%C4%B1c%C4
%B1l%C4%B1k%20ve%20Bal%20Raporu.pdf, Aralık 10, 2015.
van Horne, P.:
“Economic Perspective for the EU Egg Industry”, LEI Wageningen
UR, Egg Industry Center Issues Forum, Indianapolis: USA, 2014.
van Horne, P., Bondt,
N.:
“Competitiveness of the EU poultry meat sector”, LEI Wageningen UR,
2013.
VanGrasstek, C.:
“The History and Future of the World Trade Organization”, World
Trade Organization, Cenova: Switzerland, 2013.
Windhorst, H. W.:
“Changing patterns of poultry production in the European Union”,
European Commission, 2007, (Çevrimiçi) http://www.healthypoultry.org/Results%20of%20the%20project/chapter2.pdf, Ağustos 14,
2015.
Yasan Ataseven, Z.,
Gülaç, Z. N.:
“Durum ve Tahmin: Süt ve Süt Ürünleri 2014”, Tarımsal Ekonomi ve
Politika Geliştirme Enstitüsü, Ankara: Türkiye, 2015.
YUM-BİR:
“Yumurta Tavukçuluğu Verileri-2014”, Yumurta Üreticileri Merkez
Birliği, Ankara: Türkiye, 2015.
118
EK-1: HARMONİZE SİSTEM’DE HAYVANSAL ÜRÜN OLARAK “
EDİLEN FASIL VE HS KODLARI
Fasıllar
(ii)
1. Fasıl
Canlı Hayvanlar
2. Fasıl
Et ve Sakatatlar
4. Fasıl
Süt, süt ürünleri, yumurtalar ve bal
5. Fasıl
Diğer hayvansal ürünler
35.01’den 35.05’e kadar
(albümin ve türevleri, hayvansal tutkallar)
41.01’den 41.03’e kadar
(yaş deriler)
43.01
(yaş kürkler)
50.01’den 50.03’e kadar
(ham ipek ve ipek artıkları)
51.01’den 51.03’e kadar
(yün ve hayvan kılları)
119
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Soyadı, adı
: GÜMÜŞ Erinç
Uyruğu
: T.C.
Doğum tarihi ve yeri
: 28 Ağustos 1984 / Manisa
Medeni hali
: Evli
Telefon
: 0 (312) 287 33 60 / 4600
Faks
: 0 (312) 258 86 43
e-posta
: erinc.gumus@tarim.gov.tr
Eğitim Derecesi Okul/Program Mezuniyet yılı
Doktora
: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi / Hayvan Besleme
ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı / Devam Ediyor.
Yüksek Lisans
: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi / 2007
Lise
: Bandırma Anadolu Lisesi / 2002
İş Deneyimi, Yıl Çalıştığı Yer Görev
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Avrupa Birliği Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü
AB Uzman Yardımcısı / Devam Ediyor
Atasancak Acıpayam Tarım İşletmesi A.Ş. / Veteriner Hekim / 2010 – 2012
Yabancı Dili
: İngilizce
Yayınlar :
Hobiler :
Bilgisayar teknolojileri ve Plastik Modelcilik
120
ETİK BEYAN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü Tez
Yazım Kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında;
çerçevesinde elde ettiğimi,
olarak sunduğumu,
gösterdiğimi,
ngi bir değişiklik yapmadığımı,
doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi beyan ederim.
Erinç GÜMÜŞ
AB Uzman Yardımcısı
14.09.2015
121
Download