1 T.C İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BÜYÜMESİ TAMAMLANMIŞ SINIF III ANOMALİSİ BULUNAN HASTALARIN CERRAHİ OLMAYAN ALTERNATİF TEDAVİ SEÇENEKLERİ Hazırlayan Seher Nazlı ULUSOY Danışman Prof. Dr. Tancan UYSAL Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı Kasım 2013 İZMİR 2 İÇİNDEKİLER 1. ÖZET 2. ABSTRACT 3. GİRİŞ 4. GENEL BİLGİLER 4.1.İskeletsel Sınıf III Maloklüzyonun Farklı Çekim Uygulamalarıyla Alternatif Tedavisi 4.1.1. Mandibuler Tek/İki Keser Diş Çekimi ve Striping Uygulamaları 4.1.2. Mandibuler Premolar Dişlerin Çekimi 4.1.3. Mandibular 1. Molar Dişlerin Çekimi 4.1.4. Mandibular 2. Molar Dişlerin Çekimi 4.1.5.Mandibuler 3. Molar Dişlerin Çekimi ve Mandibular Dentisyonun Distalizasyonu 4.2. İskeletsel Sınıf III Maloklüzyonun Elastiklerle Alternatif Tedavisi 4.2.1.İntermaksiller (Sınıf III) Elastik Uygulamaları ve İlave 3. Düzen Bükümleri 4.3. İskeletsel Sınıf III Maloklüzyonun Sabit Mekaniklerle Alternatif Tedavisi 4.3.1. Kim Mekaniğiyle Sınıf III Tedavisi 4.3.2. Tip-Edge Straight-Wire ve Begg Light-Wire Tekniği ile Sınıf III Tedavisi 4.3.3. J-Hook Headgear ile Sınıf III Tedavisi 4.3.4. Geçici İskeletsel Ankraj Ünitelerinin Kullanımıyla Sınıf III Tedavisi 4.3.4.1.Mandibular 1. Premolarların Çekimi Sonrası C-İmplant Kullanılarak Mandibular Anterior Dişlerin Retraksiyonu 4.3.4.2.Maksiller Posterior C-İmplanta Karşı Sınıf III Elastiklerle Alt Dentisyonun Bir Bütün Olarak Distalizasyonu 4.3.4.3.Tüm Mandibular Dentisyonun Mandibular Posterior C-İmplanta Karşı Açık Yay Kullanılarak Distalize Edilmesi 4.3.4.4.Sınıf III Maloklüzyonun Kompanzayon Tedavisinde C-Tüp Mini Plak Kullanımı 4.3.4.5.TAD’ın direk kullanımı 4.4.4.6. TAD’ ın indirek kullanımı 5. SONUÇLAR 6. KAYNAKLAR 3 Şekil Listesi Şekil 1. (A-C) Sınıf III maloklüzyona sahip hastada diş çekimiyle kamuflaj tedavisi uygulanmıştır. Premolar diş çekimiyle anterior çapraz kapanışn düzeltilmesine rağmen fasiyel profilde iyileşme görülmemiştir.(D) Tedavi öncesi ve sonrasında alınan sefalometrik radyograflar keser dişlerin aşırı kompansasyonunu göstermektedir Şekil 2. Sınıf III hastalarda diş çekimi ve oluşan okluzal ilişki. Şekil 3. Mandibuler ikinci moların meziyalinde konumlanan loop ve ön bölgede lehimlenmiş J-hook headgearın çıkıntısı ile mandibuler ikinci moların distalizasyonu Şekil 4. Mandibuler ikinci moların distal pozisyonu ve mandibuler birinci moların J-hook headgear ile distalizasyonu için klavuz(jigs) Şekil 5. Mandibuler ikinci premolarların elastik chain ile dislalizasyonu ve J-hook ile kanin dişler ve mandibuler keser dişlerin retraksiyonu Şekil 6. Tedavi öncesi fasiyal ve intraoral fotoğraflar Şekil 7.Tedavi sonrası fasiyal ve intraoral fotoğraflar Şekil 8. Sınıf III maloklüzyonun tedavisinde sabit ortodontik apareylerin biyomekaniği Şekil 9. Minividadan uygulanan retraksiyon kuvvetinin yönü mandibuler arkın direnç merkezinin üzerinden uygulandığı için, mandibuler ark distalize olurken saat yönünün tersine rotasyon yapar ve okluzal düzlem düzleşir. Öte yandan, molar distalizasyonu negatif overbite’ın azaltılması için faydalıdır. Bu iki faktörün etkisiyle, anterior çapraz kapanış düzeltilebilir ve ideal overbite ve overjet sağlanabilir. Noktalı çizgi retraksiyon kuvvetini; krmızı nokta ise mandibuler arkın direnç merkezini göstermektedir. Şekil 10. C-tipi TSAD’ın şematik gösterimi: (A) C-Implant, sürtünme mekanizmalı 2 kısımdan oluşmaktadır(baş ve gövde kısmı); (B) C-Tube Mini-Plak, tüp şeklindeki baş kısmı 2 adet Mini-Plak ankor vidayla desteklenmektedir; (C) C-Palatal Mini-Plak Şekil 11. 28 yaşında erkek hasta: Mandibuler posterior bölgedeki C-implanta karşı uygulanan open-coil spring ile tüm mandibuler dentisyonun distalizasyonu. (A,B) tedavi öncesi; (C,D) open-coil spring uygulamasından 4 ay sonra; (E,F) tedavi sonrası Şekil 12. (A)Sağ retromolar bölgede I-şekilli C-Tube Mini-Plak (B)C-Tube Mini-Plağın mandibuler sağ premolar ve molarları distalize ederken ağız içi uygulaması Şekil 13. (A) C-Tüp Mini-Plağa bağlı pirinç telden uzatma kolu. Bu uzatma kolu Mini-Plağın kalın dişeti dokusuna gömüldüğü vakalarda Mini-Plağın sağlamaktadır.. (B) Radyografik görüntü (C) Ağıziçi uygulaması başarısını sürdürmesini 4 Şekil 14. Mini-implant ve elastik kullanılarak uygulanan Sınıf III kamuflaj tedavisinin şematik çizimi. (A)Üst arkta Mini-implant ankrajı ve elastikler önemli boyutta yan etkisi olmayan konvansiyonel Sınıf III mekaniklerle benzer sonuçlar oluşturmaktadır. (B)Alt ikinci premolar ve birinci molar arasındaki Mini-implant ankrajı ve elastikler alt molarların intrüzyonu ve okluzal düzlemin saat yönünün tersine rotasyonuna neden olmaktadır. (C) Retromolar bölgede uygulanan Mini-implant ankrajı ve elastikler alt molarların extrüzyonu ve okluzal düzlemin saat yönünde rotasyonuna neden olmaktadır Şekil 15. Geçici ankraj üniteleriyle(TAD) Sınıf III tedavisinin şematik gösterimi. (A) Retromolar bölgeye yerleştirilen TAD’ın direk kullanımı. (B) İnterradiküler bölgeye yerleştirilen TAD’ın direk kullanımı (C) TAD’ın Sınıf III elastiklerle indirek kullanımı 5 ÖZET Sınıf III malokluzyonlar, maksillofasiyal deformiteler içinde en ciddi anomalilerden biridir. Günümüzde büyümesi devam eden ve büyümesi biten sınıf III hastalarda tedavi yaklaşımları farklılık göstermektedir. Büyüme dönemindeki çocuklarda yüz büyümesinin yönlendirilmesi etkili bir tedavi yaklaşımıdır. Bu amaçla; çenelik, yüz maskesi veya bazı fonksiyonel apareyler kullanılmaktadır. Erişkin dönemdeki bireylerde ise sabit ortodontik tedaviler ve ortognatik cerrahi yaklaşımları uygulanmaktadır. Özellikle şiddetli ve estetiğin ön planda olduğu vakalarda ortognatik tedavi daha ideal sonuç vermektedir. Bu tarz vakalarda tedavi kararını verirken ayrıntılı bir klinik muayene, sefolometrik değerlendirmeler ve hastanın tedaviden beklentileri dikkate alınmalıdır. Ortognatik cerrahi çoğu birey için uzun bir hazırlık süreci gerektiren, zor ve korkutucu bir tedavi şekli olabilmektedir.Birçok hasta cerrahi prosedürlerdeki zorluklar sebebiyle ortognatik cerrahi konusunda tereddüt etmektedir. Estetik açıdan fazla problem bulunmayan sınıf III anomalinin şiddetli olmadığı vakalarda sabit ortodontik mekaniklerle kamuflaj tedavisi uygulanabilmektedir. Kamuflaj tedavi alternatifiyle hastaya ortognatik cerrahi prosedürünün dışında bir tedavi seçeneği sunulabilmekte ve hastanın isteği doğrultusunda tedavi kararının verilmesi gerekmektedir. Bu seminerde büyümesi tamamlanmış sınıf III anomalisi bulunan hastaların cerrahi olmayan alternatif tedavi seçenekleri tartışılmıştır. 6 ABSTRACT Skeletal Class III malocclusion is one of the most severe maxillofacial deformities. Nowadays, treatment approaches which is seen on growing and ungrowing class III patiens might be different . In growing children facial growth modification can be an effective method. Orthopedic appliances such as chincup, face mask, maxillary protraction and the functional appliances are mainly used for the correction of Class III malocclusions. In adults fixed orthodontic treatment and orthognathic surgery is required. Ortognatic treatment would have considerably ideal result particularly on the cases which are more severe and esthetic. When the decision of threatment is taken at this kind of cases the expectations of the patient from treatment, sepholometric evaluation and detailed clinical check up should be considered. Ortognatic surgery might be a difficult and scary treatment method which requires long preparetion period for many people. Many patients may hesitate due to difficulty of surgery procedures related to ortognatic surgery. In nonsevere Class III cases which don’t have many esthetic problems, camouflage treatment might be carried out with fixed orthodontic mechanics. There might be another way instead of ortognatic surgery procedure through camouflage treatment and that kind of treatment decision should be taken according to patients approval. The nonsurgical treatment alternatives i n nongrowing class III patients is discussed in this seminar. 7 3.GİRİŞ Angle, üst çeneyi sabit kabul ederek Sınıf III maloklüzyonu, alt çenenin anterior pozisyonu, alt dişlerin mesial oklüzyonu, alt kesici dişlerin lingual inklinasyonu olarak tanımlamıştır (1). Genel olarak sınıf III anomalileri iki grupta incelemek mümkündür (2). A.Fonksiyonel Sınıf III Anomaliler (Psödo prognati): Bu tip sınıf III anomalilerde alt ve üst çene yapıları normal olup, çeşitli nedenlerden dolayı (prematür kontak, taklitçilik, tonsilla hipertrofisi vb.) alt çene kapanış anında daha önde konumlanır. Bu durumun uzun süre devam etmesi halinde morfolojik hale dönüşür. B.Morfolojik Sınıf III Anomaliler: Bu anomaliler de üç alt grupta incelenmektedir. 1-Üst çenenin normal konumlandığı, alt çenenin prognatik olduğu durumlar: Alt çene uzayın her üç yönünde, özellikle sagittal yönde aşırı büyümüştür. 2-Alt çenenin normal konumlandığı, üst çenenin retrognatik olduğu durumlar: Üst çenenin çeşitli nedenlerden dolayı normal gelişim gösterememesi veya küçük olması söz konusudur. Alt çene normal gelişim göstermesine rağmen üst çenenin önündeymiş gibi bir görüntü verir (3). 3-Üst çenenin retrognatik ve alt çenenin prognatik konumlandığı durumlar: Her iki durumun bir kombinasyonu şeklinde görünür. Sınıf III malokluzyonların görülme sıklığı, diğer maloklüzyonlara göre daha düşüktür (4). Ancak farklı toplumlarda değişen oranlarda sınıf III vakalara rastlanmaktadır. Sınıf III malokluzyonun görülme sıklığı Beyaz İngiliz ve İskandinavlarda %3-5 (5),Türklerde %6-8 (6), Çin ve Japon toplumunda bu oran %12-14 civarına kadar çıkmaktadır (18:4). Japon ortodonti hastalarının %48’inde Sınıf III maloklüzyon olduğu bildirilmiştir (7). İskeletsel Sınıf III maloklüzyonlar, geniş veya protruziv mandibula, retruziv maksilla, protruziv mandibular dentisyon, retruziv maksiler dentisyon ve bunların kombinasyonu şeklinde birçok iskeletsel ve dişsel komponent içermektedir. Ayrıca sınıf III bireyler geniş mandibular düzlem açısı, geniş gonial açı, uzun mandibula ve dişsel kompanzasyon bulgularıyla sınıf I bireylerden ayrılırlar (8). Sınıf III maloklüzyonun etiyolojisi multifaktoriyel olmakla birlikte kalıtımın en büyük etken olduğu bilinmektedir (9). Kalıtım ve çevresel faktörler arasında karmaşık bir etkileşim bir arada görülebileceği gibi, tek başına ayrı ayrı da etken faktör olarak görülebilmektedir (10). Sınıf III maloklüzyonların oluşumunda kalıtımın dışında etki eden diğer faktörler (11); 8 -Burunda tıkanıklık, sinüzit, septum deviasyonu, hipertrofik tonsiller gibi nedenler yüzünden solunum yollarındaki güçlük nedeniyle dilin aşağıda ve ileride konumlanmasına bağlı olarak mandibulanın önde konumlanması, -Dudak-damak yarıkları gibi konjenital anatomik defektler, -Kafa ve yüz kemiklerinin gelişimini etkileyerek bu kemiklerin boyutlarında değişime neden olan patolojik nedenler ve sendromlar (Akondroplazi, Crouzon veya Apert sendromu, Akromegali, Binder sendromu), -Yumuşak dokuların etkisi: Normalden güçlü üst dudak aktivitesi maksiller keserler ve alveolar çıkıntılara baskı yaparak maksillanın antero-posterior gelişiminin etkilenmesi, -Dilin pozisyonu (makroglosi yada lingual frenulumun kısalığına bağlı korpusun kafa kaidesine göre önde konumlanması), -Prematür kontaklar nedeniyle alt çenenin zorunlu olarak önde konumlanması, -Taklitçilik, herhangi bir nedenle çocuğun alt çenesini önde konumlandırma alışkanlığına sahip olması, -Üst çenede diş eksikliği, gömük dişler, erken çekimlere bağlı üst çenenin boyut olarak küçük kalması, Yirminci yüzyılın başlarında uzak röntgen tekniklerinin bulunması ve ortodontide tanı ve teşhis materyali olarak bunların kullanılmaya başlanmasıyla sınıf III anomalilerin hangi çeneden kaynaklandığı konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir (12). Bu yolla alınan sefalometrik radyografilerle çene ve dentisyon ilişkileri daha iyi değerlendirilmiş ve büyüme yönleri daha açık şekilde ortaya konabilmiştir (13). Böylece, önceleri sınıf III anomalilerin alt çeneden kaynaklandığı düşünülürken, üst çeneden de kaynaklanabileceği ortaya konmuştur. Literatürde, bu anomalilerin %9,1-45,2 oranında alt çene ileriliğinden, %19,5-37,5 oranında üst çene geriliğinden veya %1,5-30 oranında ise her iki durumun kombinasyonundan oluştuğu belirtilmiştir (14). Ortodontide anomalinin oluştuktan sonra tedavi edilmesi kadar, anomali oluşmadan koruyucu tedavilerle önlenmesi de önem taşımaktadır. Pseudo sınıf III anomalilerin iskeletsel bir hal almaması için süt dentisyonda oluşan prematür kontakların möllenmesi, alt eğri yüzeyli apareyle oluşan anterior çapraz kapanışın düzeltilmesi, parmak emme, uzun süre yalancı emzik ve biberon kullanımı, dudak emme gibi kötü alışkanlıkların önüne geçilmesi, burun solunumunu engelleyen nazal obstrüksiyon etkenlerinin eliminasyonu gibi koruyucu tedaviler uygulanmaktadır (15). Günümüzde büyümesi devam eden ve büyümesi biten sınıf III hastalarda anomalinin kaynaklandığı çeneye yönelik tedavi yaklaşımları farklılık göstermektedir (12). 9 Büyüme dönemindeki çocuklarda büyümenin yönlendirilmesi başlıca tedavi yaklaşımı olup tedavileri, çenelik (chincup), yüz maskesi (reverse headgear), ve Frankel III apareyleri gibi araçlarla yapılır. Erişkinlerde ise, ortodontik ve ortognatik cerrahi tedavilerinin beraber yapıldığı girişimler günümüzün geçerli yöntemleridir (16). Büyümesi devam eden çocuklarda üst çeneye göre ileride konumlanmış alt çeneyi normal konumuna getirmek, alt çenenin büyümesini sınırlamak amacıyla çenelik uygulaması uzun yıllardır kullanılan bir yöntemdir. Ortopedik etki elde etmek için, alt çenede her bir tarafa 250-900 gr kuvvet uygulanmış ve alt çene aşağı arkaya doğru rotasyon yapmıştır (17). Uygulama sonrası ramus büyümesinin azaldığı ve kondiler büyümenin yeniden yönlendiği gösterilmiştir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, çeneliğin dentoalveoler düzeyde etkili olduğu ve ön çapraz kapanışın düzelmesinde alt çenenin aşağı-arkaya rotasyonunun yanı sıra üst keser protruzyonu ve alt keser retrüzyonunun da oldukça etkili olduğu belirtilmiştir (18). Sınıf III anomalinin üst çenenin gelişim geriliğinden kaynaklandığı durumlarda uygulanan tedaviler üst çenenin gelişimini ileriye doğru yönlendirmektedir. Delair ve ark. (19) bu amaçla alın ve çene ucundan destek alan ‘Ortopedik Yüz Maskesi’ adı verilen aygıtı geliştirmiştir. Ortopedik yüz maskesi sıklıkla uygulanan bir aygıt olup; zamanla bazı değişikliklere uğramış ve üst çenenin ileri hareketine yardımcı olması amacıyla “Hızlı Palatal Ekspansiyon” (RPE) gibi sutural açılım sağlayan çene genişletme sistemleri ile beraber kullanılmıştır (20). Literatürler incelendiğinde RPE işlemi sonrasında üst çenenin çevresindeki suturlardan ayrılarak serbestleştirildiği ve bu suturlarda hücresel aktivitenin başladığı; sonuç olarak bu durumun üst çene protraksiyonu sırasında protraksiyon miktarını arttırıcı yönde etkisi olduğu bildirilmiştir (21). Tedavilerin esas sonuçları; üst çenenin ileri yönde hareketi, alt çenenin arkaya rotasyonu, üst keserlerin labial ve alt keserlerin lingual yönde hareketi şeklinde belirtilmiştir (22). Sınıf III anomalilerin tedavisinde her iki çeneyi de etkileyen apareyler de kullanılabilmektedir. Bunlardan biri çiğneme kaslarını etkileyerek çene kemiklerinde hedeflenen morfolojik değişiklikleri sağlayan “Fonksiyon Düzenleyici” apareylerdir (12). Bunlardan Frankel III apareyi ile; mental, buksinatör ve orbikülaris oris kas aktiviteleri elimine edilerek, normal fonksiyonların stimülasyonu sayesinde üst çenede ileri yön gelişimi sağlanırken, alt çenedeki gelişim frenlenmektedir (23). Erken yaşlarda tedavi görememiş sınıf III anomalisi bulunan bireyler ilerleyen yıllarda cerrahi tedaviyle ve/veya sabit ortodontik mekaniklerle tedavi edilebilmektedir.Bu tarz vakalarda tedavi kararını verirken ayrıntılı bir klinik muayene, sefolometrik değerlendirmeler ve hastanın tedaviden beklentileri dikkate alınmalıdır (12). Problemin mandibulanın ileride 10 konumlanmasından kaynaklandığı durumlarda Sagital Splint Osteotomisi, maksillanın yetersiz olduğu durumlarda LeFort I osteotomisi, kombine vakalarda ise LeFort I ve Sagital Splint Osteotomisi beraber uygulanmaktadır (9). Son yıllarda maksilla ve orta yüzde hipoplazi bulunan sınıf III vakalarda distraksiyon osteogenezisi de bir alternatif yöntem olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ortognatik cerrahi çoğu birey için uzun bir hazırlık süreci gerektiren, zor ve korkutucu bir tedavi şekli olabilmektedir (12). Birçok hasta cerrahi prosedürlerdeki zorluklar sebebiyle ortognatik cerrahi konusunda tereddüt etmektedir. Estetik açıdan fazla problem bulunmayan sınıf III anomalinin şiddetli olmadığı vakalarda sabit ortodontik mekaniklerle kamuflaj tedavisi uygulanabilmektedir. Kamuflaj tedavi alternatifiyle hastaya ortognatik cerrahi prosedürünün dışında bir tedavi seçeneği sunulabilmekte ve hastanın isteği doğrultusunda tedavi kararının verilmesi gerekmektedir (12). Seminerimizin amacı; büyümesi tamamlanmış sınıf III anomalisi bulunan hastaların cerrahi olmayan alternatif tedavi seçeneklerini değerlendirmektir. 11 4.GENEL BİLGİLER Sınıf III hastaların çoğunda anomaliden sorumlu tek bir neden yoktur (24). Sınıf III maloklüzyonlar çoğunlukla iskeletsel ve dentoalveoler komponentlerin kombinasyonunu göstermektedir.(25) Bunun ötesinde genetik ve çevresel faktörler arasında sinerjistik, izole yada zıt yönde karmaşık etkileşimler bulunmaktadır (26). Sınıf I hastalarla kıyaslandığında sınıf III hastalarda; kısa anterior kafa kaidesi, dar kafa kaidesi açısı, kısa ve retrüziv maksilla, geniş gonial açı, artmış anterior yüz yüksekliği, mandibular prognatizm, prokline üst keserler, retrokline alt keserler gibi anormal sefalometrik ölçümler rapor edilmiştir (27). Hangi tedavi kararının endike oluğu anteroposterior ve vertikal iskeletsel uyumsuzluğun derecesine, keser dişlerin inklinasyonu ve pozisyonuna ve dentofasiyal görünümüne bağlıdır (28). Klinik olarak sınıf III hastalar konkav profil, retrüziv nazomaksiller bölge ve belirgin alt yüz özellikleri göstermektedir. Alt dudak genellikle üst dudağa göre önde konumlanmaktadır. Üst ark genellikle alt arka göre dardır; overjet ve, overbite azalmış yada negatif değerde olabilmektedir (29). Yetişkinlerde sınıf III anomaliyi ortognatik cerrahi olmaksızın tedavi etmek oldukça zordur (30). Çalışmalar yaşla birlikte sınıf III moloküzyonun kötüleştiğini rapor etmiştir (31). Bu yüzden sınıf III maloküzyonu tedavi etmedeki zorluk zamanla artmaktadır (32). Bunun yanısıra bir çok hastada çocukluk döneminde tedavi olmasına rağmen adolesan dönemdeki büyüme atılımıyla maloklüzyon nüks ettiği yada erken dönemde tedavi olma şansı bulamadığı için geç daimi dentisyonda kapsamlı ortodontik tedaviye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum güvenli ve başarılı bir tedavi için zorluk çıkartmaktadır (32). Ancak şiddetli sınıf III deformite gösteren hastaların çoğunda normal oklüzyon ve estetik profilin sağlanabilmesi için tek seçenek ortagnatik cerrahidir. Bunun yanı sıra, Çin’de bu tip hastaların çoğunluğunun cerrahi tedaviyi reddettiği ifade edilmiştir (32). Üstelik sınıf III iskeletsel deformiteye sahip hastaların ortodontik tedavi görmek istemesinin nedeni genellikle yüz profilidir (32). Yaş ve büyüme-gelişim ilişkisinden dolayı daimi dentisyonda ve yetişkinlerde iskeletsel deformitelerin tedavisinde erken müdahale yöntemleri uygulanamamaktadır. Büyümesi tamamlanmış hastalarda sınıf III tedavisi dentoalveoler kompanzasyon veya kamuflaj tedavisi ve ortognatik cerrahi uygulamalarını içermektedir (33). Cerrahi tedavi olmak istemeyen ve yüz görünümünden memnun olan hastalar için altta yatan iskeletsel deformiteyi düzeltmeksizin dentolveoler kompanzasyonla tedavi bir seçenektir (34). Ortodontik kamuflaj tedavisi hafif iskeletsel uyumsuzluğu bulunan büyümesi tamamlanmak üzere olan adolesanlarda yada yetişkinlerde uygulanmaktadır. Kamuflaj tedavisi, seçilmiş bazı dişlerin çekimi (alt keserler, premolar yada ikinci molar dişler), 12 mandibular posterior segmentin distal tipingini sağlamak için Kim mekaniğinin kullanılması yada tüm mandibular dentisyonun distalizasyonu için mini vida kullanımı gibi uygulamaları içermektedir. (35). Bu teknikler kabul edilebilir keserler arası ilişki ve stabil oklüzyonu sağlamaktadır (36). Prognatik mandibulaya sahip sınıf III yetişkin hastalarda normalde optimal stabilite için ortognatik cerrahiyle kombine ortodontik tedavi seçeneği uygundur. Bunun yanısıra, iskeletsel sınıf III anomaliye sahip hasta büyük dil, anormal dil veya labial frenulum ataşmanı, çiğneme kaslarındaki bilateral dengesizlik gibi anormal çevresel faktörlere sahipse, bu durum burun solunumunun bozulmasıyla dilin anteriorda konumlanması, ağız solunumu eğilimi, maksiller arkın daralması, mandibulanın aşağı ve arkaya rotasyonu ve bir tarafa kaymasıyla sonuçlanır.(37) Sonuç olarak dişsel maloklüzyon iskeletsel maloklüzyona dönüşebilmektedir. Graber (38) dili de içeren perioral kasların aktivitesini normal hale getirmenin çok önemli olduğunu ifade etmiştir, çünkü bu kasların fonksiyonu ve hareketi tüm iskeletsel ve okluzal patern üzerinde önemli uzun dönem etkiye sahiptir. Sınıf III maloklüzyonun düzeltilmesi; uyumlu perioral çevrenin oluşturulması, dilin perioral çiğneme kas aktivitesiyle olan dengesinin ayarlanması, maksiller arkın genişletilmesiyle dile yeterli saha oluşturarak normal solunumun sağlanması ve myofonksiyonel tedaviyi gerektirmektedir (39). Sınıf III maloklüzyonunun başarılı tedavisi için önemli bir faktör de yüzün büyüme paternidir. Azalmış alt yüz yüksekliği, derin kapanış (deepbite) ve pasif dudak kapanışı bulunan sınıf III vakanın prognozu daha iyidir. Çünkü mandibulanın geriye rotasyonuna neden olan tedavi anteroposterior ilişkinin düzelmesini sağlar (40). Cerrahi olan yada olmayan sınıf III tedavileri mandibulanın geriye rotasyonuna ve alt yüz yüksekliğinin artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle sınıf III tedavisinde hastanın hipodiverjan, ortodiverjan yada çok az hiperdiverjan olması endikedir (40). Bu maloklüzyonla birlikte alt yüz yüksekliğinin arttığı durumlarda cerrahi müdahale tek tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü mandibulaya saat yönünde rotasyon yaptıran her tedavi alt yüz yüksekliğini arttırmakta ve sonuç olarak dudak kapanışının yetersizliğine neden olmaktadır. İskeletsel sınıf III sınır vakalarda ortodontik kamuflaj veya cerrahi tedavi uygulanıp uygulanmayacağı kararı mümkün olduğunca erken verilmelidir; çünkü uygulanacak tedavi mekaniği ve çekim kararı tedavi seçimine bağlı değişmektedir (41). İskeletsel bozukluğun şiddeti, dik yön yüz paterni, keser açıları, nazolabial açı, anterior yüz oranı, periodontal durum, tedavi sonrası oklüzyon ve estetik görünümündeki değişiklik ve kalan mandibular büyüme potansiyeli düşünülmesi gereken önemli faktörlerdir (41). 13 4.1.İSKELETSEL SINIF III MALOKLÜZYONUN FARKLI ÇEKİM UYGULAMALARIYLA ALTERNATİF TEDAVİSİ 4.1.1.Mandibuler Tek/İki Keser Diş Çekimi ve Striping Uygulamaları Tek mandibular keser diş çekimiyle tedavi, çapraşıklık olan bölgeden diş çekmenin belirgin avantajları olmasına rağmen ortodontide sık tercih edilen bir tedavi protokolü değildir (114). Tek keser diş çekimiyle tedavi alternatifinin sakıncaları, vaka raporlarına veya tedavi edilen hastalarda gözlenen çok arzu edilmeyen sonuçlardan sonra oluşan sübjektif klinik düşüncelere dayanmaktadır (115). İstenmeyen yan etkiler, kabul edilebilir limitlerin ötesinde overjet ve overbite’ın artması, çekim boşluğunun tekrar açılması, kısmen iyi olmayan posterior oklüzyon, çapraşıklığın kalan dişlerde devam etmesi ve mandibular anterior bölgede estetik olmayan interdental dişeti papili kaybıdır (115). Mandibular tek keser çekiminin overbite ve overjetin artmasına neden olması (125) sınıf III hastalar için istenen bir durumken sınıf I ve sınıf II hastalar için zarar verici bir durumdur (124). Yaygın görüş, tek keser diş çekimli tedavi alternatifinin atipik, riskli ve nüks görülen vakalara saklanması yönündedir (116). Öte yandan, Riedel ve çalışma arkadaşları mandibuler arkta şiddetli çapraşıklığı olan hastalarda, bir (veya iki) mandibular keser dişin çekiminin mandibular anterior bölgede devamlı retansiyona gerek olmaksızın stabilitesi sağlayacak tek mantıklı tedavi alternatifi olduğunu ileri sürmüşlerdir (117,124). Bazı durumlarda, iki mandibular keser diş çekimi, interkanin mesafeyi genişletmeden ark forumunu sürdürme gereksinimini sağlayabilmektedir. Özellikle labial kök yüzeyinde dişeti veya kemik kaybı bulunan aşırı çapraşıklık ve protrüzyon durumlarında mandibular keser çekimi bu yazarlar tarafından endike olarak kabul edilmektedir (117,124). Kokich ve Sapiro (118), dikkatli planlama yapılmaksızın uygulanan tek keser çekimli tedavinin sonradan istenen şekilde çözülemeyen okluzal uyumsuzluklara neden olabildiğini ifade etmişlerdir. Dikkatli vaka seçimiyle tek keser diş çekiminin klinisyenlere basit tedavi mekanikleriyle iyi tedavi sonuçları elde etmeyi mümkün kıldığını savunmuşlardır. Çekimle oluşan diş boyut uyuşmazlığı Bolton analizine göre değerlendirilebilir fakat diagnostik mumlu set-up tedavi planı için en iyi alternatiftir (124). Dikkatli ve realistik bir diagnostik set-up; diş boyutu uyumsuzluğu ve okluzal sonuçların kabul edilebilir ve kalıcı olup olmadığını belirlemek için önemli bir yardımcı unsur olarak düşünülmektedir. Çekimle oluşan diş boyut uyuşmazlığını kompanze etmek için maksiller anterior dişlerde striping yapılması gerekebilmektedir (118). Set-up’la maksiller keser dişlerden yapılması gereken striping işleminin miktarı belirlenebilmektedir. Birkaç yazar (118,119) dar lateral keser dişe sahip 14 maksiller dentisyonun alt keser diş çekimi için uygun bir kriter olduğunu vurgulamışlardır. Diğerleri (120,121), sınıf III eğilimi olan hastaların tek keser çekimi için diğer bir endikasyon olabileceğini; çünkü, mandibular arkta oluşan kollapsın böylesi durumlarda kabul edilebilir hatta istenen bir durum olabileceğine dikkat çekmişlerdir. Tek keser çekimi uygulanmadan önce ortodontik tedavi planında dikkatli ayırıcı diagnoza ihtiyaç vardır. Artmış overjeti bulunan sınıf II derin kapanış hastalarında keser çekiminde overjet ve overbite’ın artması istenmeyen bir durumken; overbite’ı azalmış sınıf III hastalarda faydalı olabilmektedir. Mandibular tek keser çekiminin oklüzyona etkileri; her arktaki çapraşıklık miktarı, iki ark arasında diş boyutu ilişkisi, maloklüzyon tipi, overbite ve overjet miktarı ve uzun dönem stabilite gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişmektedir (124). Færøvig ve Zachrisson’un (122) yaptığı bir çalışmada, hafif-orta derecede sınıf III maloklüzyonu bulunan, overjet ve overbite’ı azalmış, nispeten alt anterior bölgede minör çapraşıklığı olan yetişkin hastalar seçilmiş ve anterior oklüzyonu iyileştirmek için tek keser çekimi yapılmıştır. Hastaların birçoğunda tedavi sonuçlarını en iyi duruma getirmek ve interdental papili korumak için maksiller ve/veya mandibular keser dişlerden striping yapılması gerekmiştir (122). Bu çalışmada anterior oklüzyonun düzelmesinin nedeni alt keser dişlerin okluzal ve posterior yönde hareketinden kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada önceki çalışmalara göre daha az çapraşıklığı olan hastaların seçilmesinin nedeni (1) oluşan boşluğun overjet ve overbıte’ın düzeltilmesinde kullanılması ve (2) tedavi öncesinde çapraşıklığı olan yetişkin hastalarda görülmesi doğal olan interdental papil kaybı riskini azaltmaktır (123). Yazarların klinik deneyimlerine göre alt anterior bölgede çapraşıklığı olan ve keser dişlerin triangular formda olduğu vakalarda interdental dişeti papili koruyabilmek için geniş çaplı striping içeren çekimsiz tedavi yaklaşımı tercih edilmelidir. Tedavi öncesinde mandibular anterior diş boyutu fazlalığı bulunan ve keser dişlerin meziyal ve distal konturunun triangular olmadığı vakalarda keser diş çekimi daha iyi sonuçlar vermektedir. İnterdental papilin iyi korunabilmesinin nedenleri;(1)iyi vaka seçimi,( 2) gerektiğinde mandibular ve/veya maksiller dişlerden striping yapılması ve (3)her alt keser dişin optimal aksial eğimde olmasına önem verilmesidir. Buna rağmen özellikle yumuşak dokuların ince olduğu durumlarda rotasyonlu mandibular keserlerin düzeltilmesi sırasında labial dişetinde çekilme görülebilmektedir (123). Bu çalışmada ortalama tedavi zamanı beklenmeyen bir şekilde 18 aydır ve dört premolar çekimli vakalara göre tedavi zamanı kısalmamıştır. Bu durum tek keser diş çekimli vakaların başlangıçta umulduğundan daha komplike olduğu anlamına gelmektedir. Bu tedavi tekniği Kokich ve Shapiro’nun ifade ettiği gibi klinisyene basit mekaniklerle iyi okluzal sonuçlar elde 15 etme imkanı sağlayamamaktadır (118). Yazarlar tedavi zamanının uzamasının nedenini mandibular kanin dişlerin linguale devrilmesi ve istenmeyen bir şekilde interkanin mesafedeki azalma olarak ifade etmişlerdir. Üste arkta sabit (alt arkta hareketli) retainer kullanılarak maksiller anterior dişlerde boşluk oluşumuna neden olabilecek mandibular keserlerin proklinasyonuna karşı çıkılabilmektedir (42). Owen (43) birkaç temporomandibular disfonksiyon bulgusu (çiğneme kasların hassasiyeti ve ağız açmada kısıtlama) bulunan iki hastada mandibular tek keser diş çekimli tedavi uygulamış, tedavi sonrasında kas hassasiyetinin ortadan kaybolduğunu ve maksimum ağız açıklığının düzeldiğini gözlemlemiştir. Tek keser diş çekim kararı; geniş interkanin mesafe, mandibular anterior diş boyutu fazlalığı, nispeten anterior bölgedeki az çapraşıklık, triangular olmayan diş formuyla desteklenmektedir. Tüm mandibular keser dişlerin, özellikle kanin dişin, dikkatli tork kontrolü tüm tedavi süresince gerekmektedir. Tedavi boyunca düşük kuvvetler uygulaması da alt keserlerde kök rezorpsiyonu olmaması açısından önemlidir.(42) 4.1.2.Mandibuler Premolar Dişlerin Çekimi Sınıf III anomalisi bulunan yetişkinlerde cerrahi olmayan kamuflaj tedavisinde mandibular keserlerin dişsel kompanzasyonu için premolar çekimleri yapılabilmektedir (9,42). Bu tedavi yaklaşımlarından ilki alt premolarların çekimidir. Sınıf III maloklüzyonların kamuflaj tedavisinde alt premolar çekimi yapıldığında hesaba katılması gereken birçok faktör bulunmaktadır. Alt keserler overjeti düzeltmek için retrakte edildiğinde çene ucu estetik olmayan bir şekilde daha protruziv bile görülebilmektedir (şekil 1)(44) Ayrıca sadece mandibular arktan çekim yapılması üst 2. molar dişin oklüzyonda olmamasıyla sonuçlanan süper sınıf III molar ilişkiyle sonuçlanmakta ve 2. molar dişlerin aşırı sürmesini engelleyici önlemler alınması gerekmektedir (44). Çekim boşluğunun kullanılmasıyla alt keser dişler retrüze edilmekte ve pozitif overjet ve overbite sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra molarların daha da meziyal hareketi gerekmektedir.(45) Alt keser dişlerin kayda değer lingual eğimi ve çekim boşluğuna doğru distal hareketi çekimsiz vakalara göre konkav profili negatif etkilemektedir. (46) Bu durum keser dişlerin kök yüzeyinin açığa çıkması ve rezorpsiyonu gibi istenmeyen komplikasyonlara neden olabilmektedir (47,48). Anterior çapraz kapanışı düzeltmek ve molar ilişkiyi normal hale getirmek için üst ark ileriye, alt ark geriye hareket ettirilmelidir (49). Bu nedenle üst arktan diş çekimi yapılması genellikle tercih edilmemektedir (49). Alttan birinci premolarların, üstten ikinci premolarların çekildiği durumlarda; alt birinci premolarların çekilmesi alt keser dişlerin retraksiyonu ve 16 ekstrüzyonu, üst ikinci premolarların çekilmesi ise molar meziyalizasyonu ile Sınıf I molar ilişki sağlanmasına neden olmakta, fakat fasiyal profil kötü etkilenmektedir (50). Şekil 1. (A-C) Sınıf III maloklüzyona sahip hastada diş çekimiyle kamuflaj tedavisi uygulanmıştır. Premolar diş çekimiyle anterior çapraz kapanışın düzeltilmesine rağmen fasiyel profilde iyileşme görülmemiştir. (D) Tedavi öncesi ve sonrasında alınan sefalometrik radyograflar keser dişlerin aşırı kompanzasyonunu göstermektedir. İskeletsel uyumsuzluk cerrahi olarak düzeltildiğinde oklüzyon genellikle sınıf I ilişkide bitirilmektedir (51). Bunun yanısıra cerrahi tedavinin uygulanmadığı hastalarda son molar ilişki sınıf I veya sınıf III olarak bitmektedir (51). Alt premolar çekiminin yapıldığı durumlarda oklüzyon sınıf III ilişkide bitirilmektedir. Statik ve dinamik olarak sınıf III maloklüzyona özel zorlukların düşünülmesi gerekmektedir (51). Sınıf III maloklüzyon, üst 2. premolar dişin tüberkül tepesinin alt 1. moların meziyobukkal ve median tüberkülleri arasındaki oluğa oturduğu bütün alt dişlerin normalden daha meziyalde konumlandığı anormal ilişki olarak tanımlanmaktadır (53). Sınıf I molar ilişkide, mandibular 1. molar diş maksiller 2. premolar ve 1. molar dişle temastadır. Sınıf III molar ilişkide ise mandibular 1. molar diş maksiller 1. premolar ve 2. premolar dişler ile temastadır (52). Bu dişlerin okluzal anatomisi iyi diş kontağı ve interdijitasyona engel olmaktadır (52). Tedavi süresince veya sonrasında okluzal uyumlama okluzyonu iyileştirmektedir. En belirgin okluzal çatışma mandibular molarların bukkal yüzüyle üst 2. premoların bukkal tüberkülünün lingual yüzeyi arasında olmaktadır (52). Bu problemi çözmek için dişlerin pozisyonunun değiştirilmesi ve mine şekillendirmesi birlikte uygulanmaktadır. Mandibular molar dişler sınıf I ilişkide olduğundan daha lingualde, maksiller posterior dişler daha bukkalde konumlandırılmalıdır. Mine şekillendirmesi maksiller 17 2. premolar ve 1. premolar dişin bukkal tüberkülünün lingual sırtı ve mandibular molarların bukkal yüzeyini içermelidir. Mine şekillendirmesi her hastanın diş anatomisine bağlı olarak değişmektedir. Bazıları bu durumun ideal kapanış olmadığını düşünsede sınıf III ilişkide de dengeli diş kontağı sağlanabilmektedir (51). Sınıf I kanin ilişki ve iyi overbite/overjet sağlandığı için fonksiyonel kaymalar genellikle problem olmamaktadır. Keser ve kanin diş rehberliği sağlanabilmektedir. Lateral hareketlerde grup fonksiyonu sağlanabilmektedir fakat molar/premolar kapanışından dolayı zor olmaktadır (52). Şekil 2. Sınıf III hastalarda diş çekimi ve oluşan okluzal ilişki. 4.1.3.Mandibular 1. Molar Dişlerin Çekimi Eğer mandibular üçüncü molarlar mevcuttsa mandibular birinci molar dişin çekimi anteroposterior ve vertikal ilişkiyi düzeltip sınıf I molar ilişkiyi sağlamada iyi bir tedavi alternatifidir. Bu tedavi yaklaşımı her hasta için endike değildir. Çünkü birinci molar çekim boşluğunu kapatılması oldukça zordur ve çok zaman almaktadır. Aynı zamanda mandibular 2. molar dişler meziyale ve linguale devrilmeye eğilimlidir. Bu problemin çözümü ilave ortodontik mekanikler gerektirmektedir (54). Birinci molarların çekiminin endike olduğu durumlar; mandibular arkın distal kısmında çapraşıklık, yüksek mandibular düzlem açısı ve anterior openbite bulunan durumlardır (55). Premolar dişlerin çekimi yerine birinci molarların çekimi derin çürük, hipoplastik lezyon, apikal lezyon yada büyük restorasyonların bulunduğu durumlarda da tercih edilebilmektedir (55). Tabi ki ikinci ve üçüncü molarların değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu dişler fonksiyonel dentisyonun bir parçası olacaklardır. Tedavinin başarısı minimal devrilme hareketiyle çekim boşluğunun kapatılmasına izin verecek kadar 18 yeterli kalınlıkta köşeli tel kullanılmasına bağlıdır. Tedavi zamanı dört premolar diş çekimiyle tedaviye göre 6-8 ay daha uzun sürebilmektedir (54). Çekim boşluğunun ortodontik olarak kapatılmasından sonra interdental gingival katlantılar oluşması yaygındır (56). Bunlar; en az 1 mm derinlikte, interdental dokunun meziyal ve distal tepesi olan katlantısı olarak tanımlanmıştır (57). Bu yarıkların cerrahi olarak uzaklaştırılması yalnız ortodontik nüksün önlenmesi için değil aynı zamanda dişeti sağlığının sürdürülmesi açısından da önemlidir (56). Mandibular ikinci molarlar birinci molarlara göre boyut olarak daha küçüktür. İdeal kök paralelliği sağlansa bile, oklüzyon daha iyi bir interküspasyon için ikinci molarları distale harekete zorlamaktadır. Böyle bir durumda açılan boşluk kendiliğinden kapanmazsa, kompozit restorasyonla kolaylıkla kapatılabilmektedir (58). Çekim bölgesinde tekrar boşluk açılması ihtimalinden dolayı bu hastaların debonding seansından en az 3 ay sonrasına kadar her ay görülmesi gerekmektedir. Yeterli kök paralelliği, proflaktik gingivektomi ve yeterli pekiştirme tedavi sonuçlarının sürdürülebilmesine yardımcı olmaktadır (54). 4.1.4.Mandibular 2. Molar Dişlerin Çekimi Birinci molar dişlerin meziyalinden diş çekimi yapılması anterior çapraz kapanışın düzeltilmesine yardımcı olmakta, fakat molar ilişkinin düzeltilmesi için faydalı olmamaktadır (49). Üstelik, sekiz premolar dişin okluzal kilitlenmesi ortodontik tedavi sonrasında stabilitenin artmasına neden olmaktadır (49). Alt ikinci molar dişin çekimi anterior çapraz kapanışın düzeltilmesi için çekimsiz veya üçüncü molar dişin çekimiyle tedavi edilen vakalara göre daha fazla boşluk sağlamaktadır. Bu boşluk premolar çekimli vakalardaki gibi boşluğun kapatılmasına gerek olmaksızın molar ilişkinin düzeltilmesi için gereklidir (49). Bazı klinisyenler ikinci moların çekimi konusunda hassastırlar; çünkü üçüncü molar dişler her zaman ikinci molar bölgesinde uygun yer alamamaktadır (59). Üst ikinci moların aşırı sürmesi ve alt üçüncü moların meziyalde sürmesi birçok vakada görülmesine rağmen bu gibi durumlar küçük uyumlamalarla düzeltilmiş ve birinci molar dişle iyi bir okluzal kontak sağlanabilmiştir. Üstelik, birçok klinik değerlendirme ve kantitatif çalışma, vakaların çoğunda normal boyutta üçüncü molar dişlerin doğru pozisyonunda sürdüğünü kanıtlamıştır. Bu nedenle gömük üçüncü molarların cerrahi olarak uzaklaştırılmasıyla oluşabilecek komplikasyonların elimine edilmesi ikinci molar çekimi lehine bir avantajdır (59). Alt ikinci molar diş çekiminin endikasyonları; (1) şiddetli iskeletsel sınıf III maloklüzyon, (2) yarım veya tam ünite sınıf III molar ilişki, ve (3) iyi seviyelenmiş üst ve alt ark veya alt arkta az çapraşıklığın bulunduğu durumlardır (49). Dört premolar dişin çekimi bu 19 gibi hastalarda tercih edilmemektedir; çünkü üst premolarların çekimi maksillanın gelişimi açısından dezavantaj oluşturmaktadır (49). Ayrıca, alt premolarların çekimi molar ilişkiyi kötüleştirmektedir. Bunun yanında, alt üçüncü molarların çekimi bu gibi durumlarda alternatif bir tedavi olabilmektedir. Açıkçası, üçüncü molar çekimiyle sağlanan boşluk ikinci molar çekimiyle kıyaslandığında oldukça sınırlıdır; bu durum anterior çapraz kapanışın ve molar ilişkinin düzeltilmesinde kritik olabilmektedir (49). Alt ikinci molar çekimi şiddetli sınıf III maloklüzyonun başarıyla tedavi edilmesinde faydalı bir tedavi seçeneği olabilmektedir. Bunun yanısra, böyle bir tedavi alt üçüncü molarların detaylı değerlendirilmesi sonrasında uygulanmalıdır. İkinci molar çekiminin alt üçünü molar çekimine göre alt arkın geriye hareketi için yeterli boşluğu oluşturmasına rağmen alt anterior segmentteki çapraşıklığın rahatlatılmasında çok az fayda sağlamaktadır. Klinik deneyimler alt üçüncü molarların gömük kalma sıklığının düşük olduğunu göstermektedir (49). Ayrıca üçüncü molar dişler tedavi veya takip süresi boyunca meziyale sürmektedir ve birinci molar dişle iyi bir okluzal kontak sağlanabilmek için küçük uyumlamalar gerektirmektedir. Üst üçüncü molar dişler sürmeleri sırasında üst arkı meziyale doğru itmektedir ve bu durum sınıf III maloklüzyonun düzeltilmesi için faydalı olmaktadır. Ayrıca, alt üçüncü molarlar alt ikinci molarların yerinde sürdüklerinde üst üçüncü moların karşısında diş bulunmadığı için aşırı sürebilmektedir. Alt üçüncü molar diş üst ikinci molar dişle sıkı kontakta sürdüğü zaman üst üçüncü molar dişin çekiminin yapılması gerekmektedir (49). 4.1.5.Mandibuler 3. Molar Dişlerin Çekimi ve Mandibular Dentisyonun Distalizasyonu Mandibuler molarların distalizasyonu, ön çapraz kapanışın, alt keserlerdeki çapraşıklığın ve mandibuler dişsel asimetrilerin premolar diş çekimi yapılmaksızın düzeltilmesine olanak sağlamaktadır (60). Özellikle iyi dizilmiş üst diş arkına, alt çapraşık dişlere ve gömük kalmış alt üçüncü molarlara sahip hastalarda alt üçüncü molar dişin çekimini takiben alt birinci ve ikinci molarların distalizasyonu iyi bir tedavi alternatifi olabilmektedir (61). Mandibuler molarların distal yönde hareketi klinik ortodontide ki en zor başarılan diş hareketlerinden biri olarak tanımlanmaktadır ve üst molarların distalizasyonundan çok daha zor elde edilmektedir (60). Genel olarak mandibuler molarları distalize etmek için sabit apareylerle intermaksiller elastik kullanılmaktadır ve sıklıkla resiprokal yan etki olarak üst keserlerin proklinasyonu ve üst molarların ekstrüzyonu görülmektedir (62). Bu durum özellikle uzun yüze sahip yetişkinlerde estetik ve stabilizasyon problem neden olmaktadır. 20 Aynı zamanda intermaksiller elastik kullanımı hasta uyumu gerektirdiği için kooperasyonu zayıf hastalarda tedavi sonuçlarını tahmin etmek oldukça zordur. Bu yüzden yazarlar bu tip maloklüzyonları sadece distal diş hareketiyle tedavi etmek için çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır (63). Şimdiye kadar mandibuler molarların distal hareketi için mandibuler headgear, lip bumper, distal extensiyon lingual arkı, jones jig, franzulum apereyi ve Kim mekaniği gibi çeşitli biyomekanik yöntemler geliştirilmiştir (60). Buna rağmen bu mekaniklerin çoğu özellikle yetişkinlerde yaygın kullanım alanı bulamamışlardır. Çünkü molar distalizasyon miktarı hasta kooperasyonuna bağlıdır. Distal uzantılı lingual arkında hasta kooperasyonuna gerek duyulmamasına rağmen diş hareketi daha çok devrilme şeklinde olmaktadır. Jones jig veya franzulum apereyinde distalizasyon için uygulanan kuvvetin resiprokal kolu ankraj kaybına ve anterior dişlerin protrüzyonuna neden olmaktadır. Kim mekaniği de molarların distalizasyonunda kullanılan bir yöntemdir. Fakat bu da dişte paralel hareketten çok tiping hareketine neden olmaktadır. İlaveten bu yöntemde hasta kısa sınıf III elastikler kullanmaktadır ve bu yüzden mandibular keser dişlerde protrüzyon gözlenmemektedir (60). Maksiler molarların distalizasyonuyla ilgili çok sayıda çalışma olmasına rağmen mandibuler molarlar ile ilgili çok az sayıda çalışma bulunmaktadır (64). Önceden rapor edilen mekaniklerin hasta kooperasyonuna bağlı olması, tiping hareketine neden olması, ankraj kaybı yaratarak alt keserleri protrüze etmesi gibi dezavantajları bulunmaktadır. İlaveten alt molarların distalizasyonu üst molarlara göre oldukça zordur (65). Bu yüzden mandibuler molarların distalizasyonunda rijit introoral ankraj uniti sağlamak için endoosseöz implantların kullanımı üzerine yoğunlaşılmıştır (60). Fakat implantın ne dizaynı ne de implantasyon bölgesi molar distalizasyonu için pratik değildir; çünkü implant diş hareketine zarar vermekte yada alveoler kemikte molar distalizasyonu için ağır kuvvetler uygulanması gerektiği için implant kaybedilmektedir (60). Rijit ankraj ünitinin kullanıldığı durumlarda maksiller anterior dişlere ileri doğru bir kuvvet uygulanmadığı için herhangi bir yan etki görülmemektedir. Bu yüzden intermaksiller elastiğin endike olmadığı veya hastanın koopere olmadığı durumlarda rijit bir ortodontik implant destekli distalizasyon iyi bir tedavi alternatifidir (63). Bunun yanı sıra, bazı hastalar yüksek maliyeti ve komşu dokuların yaralanması, enflamasyon, implant sahası etrafında enfeksiyon, başarısızlık ve kırık gibi çeşitli komplikasyon riskleri olduğu için bu invaziv yaklaşımı kabul etmemektedir.(66 ) Bu hastalarda, palatal bar veya headgear gibi çeşitli ankraj alternatifleri içeren kordine maksiller arklar transvers ve vertikal ilişkileri sürdürmek ve Sınıf III elastiğin yan etkilerinden korunmak için kullanılabilmektedir. Hangi ankraj 21 yönteminin kullanıldığının bir önemi olmaksızın; kuvvetin büyüklüğü, yönü ve uygulanma noktası dikkatlice ayarlanmalıdır (67). 4.2.İSKELETSEL SINIF III MALOKLÜZYONUN ELASTİKLERLE ALTERNATİF TEDAVİSİ 4.2.1.İntermaksiller (Sınıf III) Elastik Uygulamaları ve İlave 3. Düzen Bükümleri Sınıf III elastikler oklüzyonun anteroposterior ilişkisini düzeltmek için kullanılmaktadır (68). Bunun yanında sınıf III elastikler dişleri sadece anteroposterior yönde değil uzayda 3 boyutta da hareket ettirebilmektedirler. Vertikal ekstrüzyon öne çıkan diş hareketlerinden biridir. Alt keserleri retrakte etmek ve üst keserleri prokline etmek için sınıf III elastikler alt keser ve üst molarları uzatmaktadırlar. Bu vertikal değişimler posterior kısımda aşağıya, anterior kısımda yukarıya doğru okluzal düzlemin rotasyonuna neden olmaktadır. Üst keserlerin proklinasyonu ve üst molarların ekstrüzyonu hastanın yüz boyutlarının artmasına neden olmaktadır. Yetişkinlerde molarların ekstrüzyonuyla ön yüz yüksekliğinin artması her zaman stabil bir durum değildir. Ön yüz yüksekliğinin atmış olduğu ve overbite’ın azaldığı hastalarda sınıf III elastiğin üst molarların ekstrüzyonu ve üst keserlerin proklinasyonu gibi etkilerinden kaçınılmalıdır (69). Bu elastikler üst molar dişlerin genişlemesi ve kronlarının linguale devrilmesi gibi transversal değişimlere neden olmaktadır (69). Cozzani (70), prognati vakalarının birçoğunda alt yüz yüksekliğinde artış olduğunu ve openbite eğilimi olduğunu bildirmiştir. Bu tip vakalarda sınıf III elastiklerin kullanımının problemleri daha da arttıracağından endike olmadığını belirtmiştir. Keser diş hareketlerinin braket sistemi ve mekaniğiyle kısmen kontrol edilebildiğine inanılmaktadır (71). Bilindiği gibi sınıf III elastiklerin maksiller keser dişleri prokline, mandibuler keser dişleri retrokline etme eğilimleri vardır. Sınıf III elastiğin istenmeyen kuvvetlerine karşı gelebilmek için dirençli tork bükümleri gerekmektedir. Bu nedenle aşırı elastik kuvvetlerine karşı, üst keserlere lingual kron torku, alt keserlere labial kron torku verilmektedir (67). Memnun edici okluzal ve estetik sonuçlar ciddi dentoalveoaler kompansasyon ve hastaların elastik takmadaki uyumu sayesinde elde edilebilmektedir. Beklendiği gibi bu değişimler okluzal düzlemin saat yönünün tersinde rotasyonuna neden olmaktadır (72). Mandibular ön dişlerin retraksiyonuna ilaveten maksiller keserlerin proklinasyonu iyi overjet ilişkisinin sağlanabilmesi için gerekmektedir. Bu proklinasyon aynı zamanda üst dudakların öne hareket ettirmekte, üst ve alt dudak arasında daha iyi estetik ilişki sağlamaktadır. Yeterli overbite’ın sağlanmış olması da düzelmiş çapraz kapanışın devam 22 ettirilmesini sağlamaktadır. Yetersiz overbite’ı olan hastalarda keser dişler eski pozisyonuna dönme eğilimindedir (26). İskeletsel sınıf III maloklüzyonlarda, üst keser dişlerin proklinasyonuyla overjet sağlandığı zaman genellikle lateral ve kanin dişler arasında diastema oluşmaktadır. Anterior diş boyut uyuşmazlığı bulunan durumlarda alt anterior dişlerden striping işlemi yapılmakta ve sonrasında alt ve üst keserler sırasıyla retrakte edilmektedir. Anterior dişlerde diş boyut uyuşmazlığı bulunmayan durumlarda üst lateral ve kanin dişlere kompozit build-up yapılmaktadır. Tedavi planını geliştirirken periodontal dokuların sağlığı düşünülmelidir. Üst keserlerin proklinasyonu bu bölgedeki dişeti sağlığı ve konturuna bağlı olmalı ve tedaviye karar verilmeden önce düşünülmelidir (26). Yetişkinlerde cerrahi olmayan sınıf III tedavileriyle ilgili çok sayıda vaka raporu bulunmasına rağmen Janson ve ark (73)’nın vaka raporundaki gibi şiddetli dişsel ve iskeletsel uyumsuzluğa rağmen dişsel kompanzasyonla tedavi edilen vakaların sayısı oldukça azdır. Maksilla ve mandibulanın dentoalveoler kısımlarının keser hareketine bu derece remodelasyonla cevap vermesi beklenmemektedir (şekil 3 ve şekil 4)(74). Şekil 3. Tedavi öncesi fasiyal ve intraoral fotograflar Şekil 4.Tedavi sonrası fasiyal ve intraoral fotograflar 23 Keser dişlerin hareketinden sonra oluşan remodelasyon seçilen braket sistemine ve mekaniğe bağlı oluşmaktadır. Maksiller ve mandibular keser braketleri anteroposterior bazal kemik uyumsuzluğunu kompanze etmek için sırasıyla bukkal ve lingual kron torku içermektedir. Buna rağmen biyoprogresif teknikte bu dişlerin braketleri ters çevrilir ve böylece maksiller keserlerde lingual kron torku mandibular keserlerde ise bukkal kron torku sağlanmaktadır (75). Sınıf III elastikler kullanılmaya başlandığında maksiller keserler labiale, mandibular keserler linguale devrilmeye zorlanmakta ve brakette mevcut olan tork bu etkiye karşı gelmektedir. Belki de gövdesel hareket alveoler remodeling cevabını oluşturmaktadır. Ayrıca, Sınıf III elastiklerin etkisine karşı olarak bu torklar başlangıçtaki keser inklinasyonlarında, özellikle mandibular arkta, düzelme sağlamaktadır (76). Janson ve ark.’nın (73) vaka raporunda keser braketlerindeki torkun, mandibular keserlerin inklinasyonunu sürdürmesini sağladığını bunun yanında maksiller braketteki lingual torkun kompanzasyonuna rağmen, sınıf III elastiklerin maksiller keserlerde proklinasyona neden olduğu gösterilmiştir. Bu derece dentoalveoler değişiklik meydana geldiği zaman dikkatle incelenmesi gereken en önemli konu periodontal destektir (77). Üst keserlerin proklinasyonu ile oluşabilecek sekonder etkiler dehisens, fenetrasyon veya labial korteksteki rezorpsiyonu takiben oluşan dişeti çekilmesidir. Mandibular keserlerin klinik kron boyu ekstrüzyon etkisiyle uzayabilir veya lingual kortekste rezorpsiyon görülebilir (78). Böylesine şiddetli sınıf III durumlarında dentoalveoler kompanzasyona karar verirken klinisyen tedavinin faydalarını ve bedellerini dikkatlice değerlendirmelidir (79). Hastanın cerrahi olmakta ki isteksizliği göz önüne alındığında faydalar bedellere ağır basarsa kompanzasyonla tedavi yaklaşımı seçilebilir. Sınıf III elastikler ve dekompanzasyon torku içeren keser braketleri bu hastada stabil bir dentoalveoler cevap oluşturmuştur (73). 4.3.İSKELETSEL SINIF III MALOKLÜZYONUN SABİT MEKANİKLERLE ALTERNATİF TEDAVİSİ 4.3.1.Kim Mekaniğiyle Sınıf III Tedavisi Sınıf III maloklüzyonlar, mandibulanın saat yönünde rotasyonu, okluzal düzlemin saat yönünün tersine rotasyonu ve alt dentisyonunun en masse distal hareketiyle oluşan dentoalveoler kompanzasyon etkisiyle düzeltilebilmektedir. Jacobson (80) sınıf III elastik etkisiyle okluzal düzlemin yukarı ve ileri rotasyonu sonucu sınıf III ilişkinin sınıf I ilişkiye döneceğini ileri sürmüştür. Anterior çapraz kapanışın düzeltilmesi için ise mandibular dentisyonun en masse distal hareketi gerekmektedir. Kim mekaniği yan etkilerinin az olması nedeniyle pratik bir yöntem olarak düşünülmektedir (3.9-12). Kim mekaniği uygulanmış Sınıf III hastalarda elde edilen 24 sonuçların ölçüsü hasta kooperasyonuna bağlıdır ve bireyden bireye farklılık göstermektedir (3). Ortodontik tedavinin son (finishing) evresinde brakete bağlanan kalın köşeli paslanmaz çelik telin sertliği bireysel diş hareketlerine izin vermemektedir. İntermaksiller elastiklerle birlikte çoklu L-loop ve tip-back bükümleri okluzal düzlemin inklinasyonunu değiştirmekte, okluzal sagital ilişkiyi düzeltmek ve doğru interküspasyonu kısa sürede sağlamak için bireysel diş hareketlerine izin vermekte ve posterior dişlerin upright olmasını sağlamaktadır. Jin ve ark. (80) Kim mekaniğiyle tedavisi sonrasındaki ana değişimin dentoalveoler kompanzasyon olduğunu rapor etmişlerdir. Sınıf III maloklüzyonda bu teknik, posterior dişlerin ikinci düzen kontrolünü sağlayan, bireysel diş hareketlerine izin veren ve tüm ark boyunca intermaksiller elastikle uygulanan kuvvetin iletilmesini sağlayan çok sayıda loop bükümü içermektedir (81). Bu hastalarda multiloop edgewise ark teli (0.019x0.025 çelik) tip back bükümleriyle maksiller ve mandibuler arka yerleştirilmiş ve böylece mandibuler molarların etkili upright olması ve intrüzyonu, orta hat kaymasının düzeltilmesi ve anterior çapraşıklığın çözülmesi sağlanabilmiştir (82). Maksiller ve mandibuler arkların koordine edilmesiyle mandibulanın önemli derecede aşağı ve geriye rotasyonu yerine okluzal düzlemin saat yönünün tersine rotasyonu gerçekleşmiştir. Sonuçta, beklendiği gibi mandibuler düzlem açısının az miktarda değişmiş ve bu durum vertikal büyüyen hastalar için uygun bir alternatif oluşturmuştur (82). Şekil 7. Sınıf III maloklüzyonun tedavisinde sabit ortodontik apareylerin biyomekaniği Kim mekaniğinde L-loopların horizontal kısmının uzun olmasından kaynaklı nispeten düşük yük-defleksiyon oranı sayesinde tüm mandibular dentisyon daha kolay distalize olmaktadır. İdeal ark teli (IA) alt molarları etkili şekilde upright ve distalize edemezse mandibular okluzal düzlemin saat yönünün tersine rotasyonu için alt keserler ekstrüze olmak ve aşırı linguale devrilmek zorunda kalmaktadır (80). Bu durum tedavi sonuçlarını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca Kim mekaniği alt molarları etkili bir şekilde distale upright etmekte ve 25 böylece alt keser ekstrüzyonunu miktarın en aza indirmektedir. Kim mekaniğinde bireysel diş hareketleri ideal ark teli uygulamasına göre daha dengelidir ve Kim mekaniği daha az vertikal extrüziv hareket ve bireysel diş rotasyonuna neden olmaktadır. Bu yüzden Sınıf III maloklüzyonun Kim mekaniğiyle tedavisi daha kolay olmaktadır (80). Kim mekaniği kısa sınıf III elastiklerle posterior dişlerin upright ve intrüzyonunu ve mandibular keser dişlerin ekstrüzyonunu sağlamaktadır. (83) Aynı etkiler mini vidayla da sağlanmaktadır. Mandibuler ark distal en-masse hareketi boyunca saat yönünün tersi yönde rotasyona uğramaktadır. Çünkü retraksiyon kuvvetinin yönü mandibular direnç merkezinin üzerinden uygulanmaktadır ve bu durum okluzal düzlemin düzleşmesine neden olmaktadır. Öte yandan molar distalizasyonu mandibulanın saat yönünde rotasyonuna neden olmakta ve bu durum derin kapanışın azaltılmasında faydalı olmaktadır. Mandibuler keser dişlerin retraksiyonuyla anterior çapraz kapanış çözülmekte, ideal overjet ve overbite sağlanmaktadır. Kim mekaniğiyle kıyaslandığında mini vidaların uygulanması kuvvet sistemini büyük oranda kolaylaştırmakta, tel bükümündeki zorluk ortadan kalkmakta ve maksiller keser dişlerin uygun labial inklinasyonun sürdürülmesini sağlamaktadır. Şekil 8. Mini vidadan uygulanan retraksiyon kuvvetinin yönü mandibuler arkın direnç merkezinin üzerinden uygulandığı için, mandibuler ark distalize olurken saat yönünün tersine rotasyon yapar ve okluzal düzlem düzleşir. Öte yandan, molar distalizasyonu negatif overbite’ın azaltılması için faydalıdır. Bu iki faktörün etkisiyle, anterior çapraz kapanış düzeltilebilir ve ideal overbite ve overjet sağlanabilir. Noktalı çizgi retraksiyon kuvvetini; krmızı nokta ise mandibuler arkın direnç merkezini göstermektedir. 4.3.2.Tip-Edge Straight-Wire ve Begg Light-Wire Tekniği ile Sınıf III Tedavisi Tip-edge straight-wire ve Begg tekniğinin karakteristik özelliği düşük şiddetli ve devamlı kuvvet uygulanarak dişlere devrilme hareketi yaptırılmasıdır (72). Sınıf III elastiklerle başlangıç kuvveti 50-60 gr civarında düşük şiddettedir. İntraoral ankraj yeterlidir ve ankrajı arttırmak için extraoral ankraj kullanılmasına gerek yoktur (72). Devrilme hareketi paralel harekete kıyasla daha kolay elde edildiği için kuvvet aralığı geniştir (84). Dişlerin istenen pozisyona devrilmesinden sonra, uygun bir pozisyona rotasyon veya upright hareketiyle dolaylı yoldan paralel hareketi sağlanmaktadır. Alt arktan diş çekimiyle yer kazanılması veya yeterli yerin mevcut olması durumunda alt arkın daha fazla geriye hareketi 26 mümkün olabilmektedir. Üst dişlerin ileriye hareketinin de olması anterior çapraz kapanışın düzeltilmesine ve sınıf I molar ilişki sağlanmasına katkı sağlamaktadır (85). Düşük şiddetli ve devamlı kuvvet ile, sınıf III elastiğin üst molarlar üzerinde vertikal komponenti az oluğu için mandibuler düzlem açısını tedavi sonrasında neredeyse değişmemeden kalabilmektedir. Üstelik, sınıf III elastik kullanımında maksiller molara göre mandibuler keser dişlerin retraksiyonu ve ekstrüzyonunun daha fazla olması okluzal düzlemin saat yönünün tersine rotasyon yapmasına katkı sağlamaktadır (72). Bütün bunlar yüksek mandibuler düzlem açısı bulunan iskeletsel sınıf III maloklüzyonun tedavisinde fayda sağlamaktadır (72). Tip-Edge ve Begg teknikleri dişlerin büyük oranda devrilme hareketine ve önemli oranda fakat limitli iskeletsel değişikliğe neden olmaktadırlar (72). Bu tekniklerle uygulanan tedavi sonrasında belirgin yumuşak doku değişikliği oluşmakta, konkav profil düz profile dönüşmektedir (72). 4.3.3.J-Hook Headgear ile Sınıf III Tedavisi Headgear; kontrollü tedavi sonuçları elde etmenin bir yoludur; çünkü eksternal ankraj az miktarda istenmeyen sonuçlara neden olmaktadır. J-hook headgear direk kanin braketine veya ark teline lehimlenmiş hooka bağlanabilmektedir. Yönlendirilmiş çekme kuvveti değişik şekillerde olabilmektedir ve büyüme ve tedavinin aşamasına uyumlu olarak kullanılabilmektedir. J-hook headgear ark teli üzerinden yönlü kuvvet uygulamak ve tek veya grup diş hareketi sağlamak için mükemmel bir araçtır. Merrifield (86) yönlendirilmiş kuvvetin, dişin doğru pozisyonunun kontrolü için kullanıldığını bu yüzden hastanın fasiyal ve iskeletsel paterniyle uyum içinde olduğunu ifade etmiştir. Klontz’a göre (87), yönlü kuvvet dişlerin çevresiyle en uyum içinde olduğu konumda bulunmasını sağlayan kontrollü kuvvet sistemi olarak tanımlanmaktadır. Klontz tüm kuvvetlerin bileşkesinin uygun iskeletsel değişiklik sağlamak için saat yönünün tersinde olması gerektiğini ifade etmiştir (87). Bazı yazarlar Sınıf III maloklüzyona eşlik eden anterior açık kapanışın kapatılması için premolar (88) veya molar (89) diş çekimini önermektedir. Ngan ve Fields (90) açık kapanış tedavisinin sadece gözlem yapmak ve alışkanlık kontrolünden kompleks cerrahiye kadar değişiklik gösterdiğini belirtmişlerdir. Sınıf III maloklüzyona eşlik eden açık kapanış durumlarında amaç; molarları intrüze etmek, keser dişleri ekstrüze etmek ve vertikal büyümeyi intraoral ve ekstraoral kuvvetlerle etkilemektir (90). Lima ve Lima’nın (91) vaka raporunda Sınıf III anterior açık kapanış maloklüzyona sahip bir hastada mandibular üçüncü molarları çekilmiş ve J-hook headgearla ters yönlü uygulanan distalizasyon kuvvetiyle tedavi uygulanmıştır. 27 Mandibular keser dişlerin retraksiyonu, mandibulanın saat yönünün tersine rotasyonu ve anterior openbite’ın düzletilmesi uygun mekanik, mükemmel kuvvet kontrolü ve iyi bir hasta kooperasyonuyla sağlanabilmektedir. Uygun ark teli ve elastiklerin kombinasyonu ve J-hook headgear’ın yönlü olarak uygulanması dentisyonun aşağıya ve geriye rotasyonunu önlemektedir. Posterior dişlerin ekstrüzyonu anterior yüz yüksekliğini arttırmakta ve kötü fasiyal denge ve gülümsemede dişeti görünümüne neden olmaktadır (91). Şekil 3. Mandibuler ikinci moların meziyalinde konumlanan loop ve ön bölgede lehimlenmiş J-hook headgearın çıkıntısı ile mandibuler ikinci moların distalizasyonu Şekil 4. Mandibuler ikinci moların distal pozisyonu ve mandibuler birinci moların J-hook headgear ile distalizasyonu için klavuz(jigs) Şekil 5. Mandibuler ikinci premolarların elastik chain ile dislalizasyonu ve J-hook ile kanin dişler ve mandibuler keser dişlerin retraksiyonu Aktive edilmiş loopla molar distalizasyonunda loopun anterior dişler üzerindeki istenmeyen etkisini ortadan kaldırabilmek için J-hook headgear kullanılabilmektedir. J-hook headgear tarafından uygulanan kuvvetin yönü ve miktarı her kullanıma özeldir ve değişebilmektedir. Yönlü kuvvetin dikkatli kullanımı intrüzyon ve ekstrüzyon, tork kontrolü 28 ve bir grup dişin planlanan yönde devrilme veya gövdesel hareketine izin verebilmektedir (91). 4.3.4.Geçici İskeletsel Ankraj Ünitelerinin Kullanımıyla Sınıf III Tedavisi C-Tipi Geçici Ankraj Üniteleri (C-type Temporary Skeletal Anchorage Devices – TSAD-): C-tipi Geçici Ankraj Üniteleri (TSAD) çok sayıda dişi aynı anda hareket ettirebilmek için gerekli yüksek stabiliteyle çok yönlü ağır kuvvetlere dayanabilmek amacıyla tasarlanmıştır ve tedavi süresini kısaltmaktadır. Üç tane seçeneği vardır; C-Implant, C-Tube Mini-Plak ve C-palatal Mini Plak Şekil 9. C-tipi TSAD’ın şematik gösterimi: (A) C-Implant, sürtünme mekanizmalı 2 kısımdan oluşmaktadır(baş ve gövde kısmı); (B) C-Tube Mini-Plak, tüp şeklindeki baş kısmı 2 adet Mini-Plak ankor vidayla desteklenmektedir; (C) C-Palatal Mini-Plak 4.3.4.1.Mandibular 1. Premolarların Çekimi Sonrası C-İmplant Kullanılarak Mandibular Anterior Dişlerin Retraksiyonu Her iskeletsel ankraj ünitesinin kendine özgü bir tasarımı bulunmaktadır (92). Mini implantın üst kısmının şekli klinisyenin çeşitli ortodontik hareketleri uygulayabilmesi açısından özellikle önemlidir. Bunun yanısıra, konvansiyonel ortodontik mini implantlar ortodontik tüplerle kıyaslandığında Sınıf III elastiğin uygulanması için yeterli değildir. Konvansiyonel iskeletsel ankraj sistemlerinin limitasyonlarının üstesinden gelebilmek için Cortodontik mini implant denilen yeni bir ankraj sistemi geliştirilmiştir (93). C-impant konvansiyonel ortodontik mekaniklere yardımcı olmasına ilaveten kendi içinde bağımsız bir ortodontik tedavi sistemidir. İki komponentten oluşan C-implant implantasyon ve uzaklaştırılma esnasında boyun kısmında oluşan kırılmaları önlemektedir. Vidanın eni 1.8 mm boyu ise 8.5, 9.5 veya 10.5 mm olabilmektedir. Üst 2 mm.lik kısmı hariç kumlanmış ve asitle pürüzlendirilmiştir. Bu durum implantla kemik arasındaki osteointegrasyonu arttırmaktadır ve rotasyonel ve tork kuvvetine karşı yüksek stabilite 29 oluşturmaktadır (95). C-implant çengeli sayesinde üst molar pozisyonunda yer değişimi ve mandibular düzlem açısında artma olmaz. Her ne kadar konvansiyonel implantların ortodontik ankraj olarak kullanımı artsa da, ortodontide biyomekanik ve klinik etki alanı, büyük boyutu, lokalizasyonu, cerrahi komplikasyonları, uzun osteointegrasyon süresi ve yüksek maliyeti kullanım alanını sınırlandırmaktadır (98). Tam tersine küçük boyutu, 2 parçalı tasarımı, etkinliği, immediat yada erken yükleme olanağı, pahalı olmaması C-implantın çeşitli ortodontik vakalarda kullanımını faydalı kılmaktadır (98). Mini implantların çeşitli avantajları bulunmaktadır. Mandibular arkta hem birinci molar ve ikinci molar arasına hem de ikinci premolar ve birinci molar arasına yerleştirilebilmektedir (94). İntraark elastiklerle maksiller dentisyonun hareketi olmaksızın bütün mandibular dentisyon distalize edebilmektedir. Çapraşıklık alt dentisyonun anterior bölgesinde lokalize olduğunda alt 1.premolarlar sıklıkla çekilmektedir. Maksilla yada mandibulada 2. premolar ve 1. molar diş kökleri arasına bilateral yerleştirilen C-implanlarda asılan elastiklerle ön dişler retrakte edilmektedir (ref). Maksiller posterior C-implanta karşı retraksiyonda elastik kullanımı hasta kooperasyonu gerektirse de, uygun overjet ve overbite sağlamak için retraksiyon kuvvetinin vektörü daha uygun olarak ayarlanabilir. Mandibular posterior C-implanta karşı retraksiyonda kontrol, hastadan bağımsız olarak ortodontistin elindedir (96). Retraksiyon kuvvet vektörünün intrüziv komponenti tedavi öncesinde overbite’ın az olduğu durumlarda uygun overbite ve overjetin sağlanmasını zorlaştırmaktadır. Mandibular anterior dişlerin istenmeyen intrüzyonunu önlemek için retraksiyon kuvveti uzun kollu retraksiyon çengeli üzerinden uygulanabilmektedir. İlaveten C-implant daha oblik yerleştirilerek iskeletsel ankrajın stabilitesini riske atmadan 2 parçalı C-implantın baş kısmının okluzal düzleme daha yakın olması sağlanabilmektedir (97). 4.3.4.2.Maksiller Posterior C-İmplanta Karşı Sınıf III Elastiklerle Alt Dentisyonun Bir Bütün Olarak Distalizasyonu C-implantın intermaksiller elastik çengeli olarak kullanılmasının birçok avantajı bulunmaktadır. Konvansiyonel ortodontik mini vidalarla kıyaslandığında C-implanta çeşitli elastiklerin asılma olanağı vardır. C-implantın 0.8 mm’lik delik kısmı bulunan yuvarlak baş kısmı sayesinde hastalar elastikleri dişeti irritasyonu olmaksızın uygulayabilmektedir (98). Sınıf III maloklüzyona sahip hastalarda maksiller keser dişlerin tedavi öncesinde şiddetli prokline olması Sınıf III elastik kullanımını kısıtlamaktadır. Bu istenmeyen diş hareketi (maksiller anterior dişlerin daha da prokline olması) iskeletsel ankraj kullanımıyla 30 önlenebilmektedir. TSAD kullanımı ortodontik tedavinin son zamanlarına kadar maksiller dişlerin braketlerinin yapıştırılma ihtiyacını ortadan kaldırmaktadır. Tip-back mekaniğine ilaveten C-terapi de sıklıkla sınıf III intermaksiller elastiklerle birlikte ve posterior maksiller C-implantlara bağlı sliding jigler kullanılmaktadır. 0.018X0.025-inch paslanmaz çelik telden yapılan sliding jigler mandibular posterior dişleri segmental olarak distalize etmek ve sonrasında mandibular anterior dişleri retrakte etmek için etkili bir aygıttır. Üst 2. premolar ve 1. molar dişler arasındaki bukkal yapışık dişetine yerleştirilen miniimplant uygulanması mandibular posterior bölgeye göre nispeten daha kolaydır ve daha yüksek başarı oranı vardır (99). Alt dişlerin en-masse distalizasyonu için üst posterior bölgedeki mini implantlardan uygulanan Sınıf III elastikler; üst molarların ekstrüzyonu, üst keserlerin proklinasyonu ve üst okluzal düzlemin saat yönünün tersine rotasyonu gibi istenmeyen etkileri azaltmaktadır. İlaveten mini implanttan uygulanan arkiçi Sınıf I elastikler aşırı labiale eğimli maksiller keserlerin dekompansasyonunu sağlamakta üst dudak protrüzyonu ve nazolabial açıyı azaltabilmektedir (100). 4.3.4.3.Tüm Mandibular Dentisyonun Mandibular Posterior C-İmplanta Karşı Açık Yay Kullanılarak Distalize Edilmesi (Şekil 10) Bu yöntemde de hasta kooperasyonuna ihtiyaç duyulmamaktadır (101). C-implant 2. premolar ve 1. molar kökleri arasına yerleştirilmektedir. Üçüncü molarların çekiminden sonra C-implanttan 2. molar dişe açık yayla direk kuvvet uygulanmaktadır. İkinci molar dişe itme kuvveti uygulayan açık yayın 2. premolar dişe uygulayacağı kuvvete karşı 2. premolar diş Cimplanta bağlanmıştır (97). Şekil 10. 28 yaşında erkek hasta: Mandibuler posterior bölgedeki C-implanta karşı uygulanan açık yay ile tüm mandibuler dentisyonun distalizasyonu. (A,B) tedavi öncesi; (C,D) açık yay uygulamasından 4 ay sonra; (E,F) tedavi sonrası 31 4.3.4.4.Sınıf III Maloklüzyonun Kompanzayon Tedavisinde C-Tüp Mini Plak Kullanımı C-implantın interradiküler sahanın yetersizliğinden dolayı yerleştirilemeyeceği durumlarda tüm mandibular densiyonu distalize etmek için retromolar bölgeye C-tüp mini plak yerleştirilebilmektedir.(Şekil 11) Mini plağın yerleştirilmesi ve uzaklaştırılması esnasında flap cerrahisi gerekmekte, tüp şeklindeki baş kısmı oral kaviteye açılmaktadır. Şekil 11. (A) Sağ retromolar bölgede I-şekilli C-Tube Mini-Plak (B) C-Tube Mini-Plağın mandibuler sağ premolar ve molarları distalize ederken ağız içi uygulaması Tüp şeklindeki baş kısım kalın retromolar dokuya gömülebildiği için, pirinç telden uzatma kolu mini plak cerrahi olarak fikse edilmeden önce tüpe yerleştirilmelidir. Doğal olarak mini plağın yerleştirildiği bölge çoklu diş hareketi sırasında oluşabilecek kök zararının önüne geçmektedir. Üstelik mini plağın tüp şeklindeki baş kısmı okluzal düzleme yakın olduğu için C-implanta göre daha horizontal distalizasyon kuvvet vektörü oluşmaktadır. Mandibular posterior dişlerin segmental olarak sliding jigle distalizasyonu sırasında ark formunu istenmeyen bir şekilde genişlemesininden kaçınmak için lingual ark kullanımı önerilmektedir . Mini plaklar çok yönlü ağır kuvvetlere karşı iyi stabilite sağlamaktadırlar. Şekil 12. (A) C-Tüp Mini-Plağa bağlı pirinç telden uzatma kolu. Bu uzatma kolu Mini-Plağın kalın dişeti dokusuna gömüldüğü vakalarda Mini-Plağın başarısını sürdürmesini sağlamaktadır. (B) Radyografik görüntü (C) Ağıziçi uygulaması Sonuç olarak C-tipi mini plak konvansiyonel ortodontik biyomekaniklerin istenmeyen yan etkilerinden kurtulmak için geliştirilmiş bir felsefedir. Tedavi protokolü sadece hareket 32 ettirilecek dişlere braket yerleştirilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, sabit yada hareketli tüm ortodontik aygıtların kullanıldığı süre azalmakta bu durum hasta açısından daha konforlu bir tedavi sürecini getirmektedir. Uygulanan basit ortodontik mekanikler ve yan etkilerin azalması nedeniyle tedavi süresi oldukça azalmaktadır. Alt molarların ekstrüzyonu yada intrüzyonu mini implantların alt arkta stratejik konumlandırılmasıyla kontrol edilebilmektedir (97). Şekil 13. Mini implant ve elastik kullanılarak uygulanan sınıf III kamuflaj tedavisinin şematik çizimi. (A)Üst arkta Mini implant ankrajı ve elastikler önemli boyutta yan etkisi olmayan konvansiyonel sınıf III mekaniklerle benzer sonuçlar oluşturmaktadır. (B)Alt ikinci premolar ve birinci molar arasındaki Mini-implant ankrajı ve elastikler alt molarların intrüzyonu ve okluzal düzlemin saat yönünün tersine rotasyonuna neden olmaktadır. (C) Retromolar bölgede uygulanan Mini-implant ankrajı ve elastikler alt molarların extrüzyonu ve okluzal düzlemin saat yönünde rotasyonuna neden olmaktadır. 4.3.4.5.TAD’ın direk kullanımı Sınıf III maloklüzyon tedavisinde mandibulanın posterior bölgesine yerleştirilen mini vidalar ile mandibular arkın direk distalizasyonu mini vida uygulamasının en basit yoludur (102). Seviyeleme sonrası mandibular ark teline bağlı çengel ve mini vida arasında açık yay uygulanarak 200’er gr distalizasyon kuvveti uygulanmaktadır. Sınıf III vakalarda mandibuler dentisyon retrakte edildiği zaman mandibuler molarların dikleşirken intrüze olmaması önemlidir. Mandibuler molar intrüzyonu mandibulanun saat yününün tersine rotasyonuna ve çene ucu protrüzyonuyla profilin kötüleşmesine neden olmaktadır. Minivida ve kuvvetin uygulanacağı çengel yada braket arasındaki vertikal ilişki lateral sefalometrik film kullanılarak dikkatlice incelenmelidir. Retromolar bölge; yeterli kemik kalınlığının bulunması, vidanın yerleştirilmesinin komşu diş, büyük damar yada sinirlere zarar verme ihtimalinin az olmasından dolayı ilk tercih edilecek anatomik bölgedir (103). Fakat ankraj aracı olarak mini vidaların kullanılacağı 33 durumlarda bu bölgede yeterli yapışık dişeti bulunmazsa uygulama kontraendike olmaktadır. Vidanın hareketli mukozaya uygulandığı durumlarda başarı oranı düşmekte ve cerrahiden sonra vidanın üstü mukozayla örtülmektedir (104). Mini plak yerleştirilmesi ve uzaklaştırılması sırasında flap cerrahisi gereklidir ve bu durum uzun bir iyileşme periyodu ve mini vidara göre hastada daha fazla ağrı ve rahatsızlığına neden olmaktadır (26.16). Bu yüzden mini-plak uygulamadan önce interradiküler mini vida uygulaması denenmelidir. Vidanın interradiküler alana yerleştirildiği durumlarda ilk önce interradiküler mesafe düşünülmelidir. Minividanın diş köküne yakınlığı vidanın başarısızlığının en önemli nedenidir.(106) Mandibulada vidanın yerleştirilmesi için en uygun sahayı belirlemek için üç boyutlu tomografiyi kullanan son çalışmalar, ikinci premolar ve birinci molar arası ve birinci ve ikinci molar dişler arası uzaklığın en yüksek değerde olduğunu rapor etmişlerdir (106). Mini vida boşluğun en etkili biçimde kullanılabilmesi için komşu dişin uzun aksına 10-20º açıyla yerleştirilmelidir. Bu oblik açıda implantasyon vidanın yerleştirilmesi ve dental arkın distalizasyonu için daha fazla interradiküler alan sağlamaktadır (107). 4.3.4.6.TAD’ ın indirek kullanımı: Çeşitli çalışmalar mandibulada mini vida yerleştirmenin başarı oranının üst çeneye oranla daha düşük olduğunu rapor etmişlerdir (108). Mandibulada vida yerleştirmesinin başarısızlıkla sonuçlandığı durumlarda mini vida maksiller posterior bölgeye uygulanıp hastaya sınıf III elastik kullandırılabilmektedir (109). Özellikle mandibular düzlem açısı yüksek ve/veya uzun yüze sahip hastalarda faydalı olmaktadır. Bunun yanısıra tedavi sonuçlarının hasta kooperasyonuna bağlı olması riskli bir durumdur. Şekil 14. Geçici ankraj üniteleriyle(TAD) Sınıf III tedavisinin şematik gösterimi. (A) Retromolar bölgeye yerleştirilen TAD’ın direk kullanımı. (B) İnterradiküler bölgeye yerleştirilen TAD’ın direk kullanımı (C) TAD’ın Sınıf III elastiklerle indirek kullanımı 34 5.SONUÇLAR Büyümesi tamamlanmış bireylerde sınıf III maloklüzyonun tedavisi ortognatik cerrahiyle birlikte ortodontik tedavi ve cerrahi olmayan kamuflaj tedavileri olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir. İskeletsel sınıf III maloklüzyona sahip yetişkin hastalarda ideal fasiyel harmoni ve stabil bir oklüzyonun sağlanması için çoğu zaman ortognatik cerrahi gerekmektedir. Bazı sınır durumlarda hastanın yumuşak doku profili hakkındaki düşüncesi tedavi kararını belirlemektedir. Birçok hasta ideal tedavisinin ortognatik cerrahi olduğu konusunda bilgilendirilse bile; gerek cerrahi uygulamaların zorlukları gerek fasiyel görünümden memnun olunması gibi nedenlerden dolayı cerrahi tedaviyi reddetmektedir. Kamuflaj tedavi yaklaşımı az-orta şiddetli iskeletsel Sınıf III anomalisi ve hipodiverjan iskeletsel paterni olan hastalarda tercih edilmelidir. Ayrıca şiddetli iskeletsel uyumsuzluğu bulunan ve mandibular büyümenin devam etme potansiyeli olan hastalar kamuflaj tedavisi için uygun değillerdir. Kamuflaj tedavisi, seçilmiş bazı dişlerin çekimi (alt keserler, premolar yada ikinci molar dişler), mandibular posterior segmentin distal tipingini sağlamak için Kim mekaniği yada Begg tekniğinin kullanılması yada tüm mandibular dentisyonun distalizasyonu için mini vida kullanımı gibi uygulamaları içermektedir. Bu tekniklerle kabul edilebilir keserler arası ilişki ve stabil bir oklüzyon sağlanabilmektedir; fakat; hastaya kamuflaj tedavisiyle ideal fonksiyonel ve estetik ilişkinin sağlanamayacağı yumuşak doku ve iskelet ilişkisinde belirgin bir değişim olmayacağı anlatılmalıdır. Sınıf III maloklüzyonlarda görülen en büyük problemlerden biri aktif tedavi periyodundan sonra oluşan nükstür (110). Değişik tedavi protokollerinden sonra oluşan değişikliklerinin kısa dönemde incelendiği çok sayıda literatür olmasına rağmen (111) sınıf III hastalardaki tedavi sonrası değişiklikler üzerine çalışan sadece birkaç yazar vardır (112). Bu çalışmaların çok azı, gelişimin postpübertal evresindeki tedavi sonrası stabiliteyi incelemiştir (113). Yetişkin sınıf III hastalarda kamuflaj tedavisiyle elde edilen sonuçların stabilitesinin uzun dönemde incelenmesi, ortognatik cerrahi yada kamuflaj tedavisi konusunda karar verilmesi konusunda faydalı olacaktır. 35 6.REFERANSLAR 1) Angle E.H: Classification of Malocclusion. Dental Cosmos 1899; 41:248-264. 2) Graber TM., Rakosi T., Petrovic AG.: Dentofacial Ortopedics with Functional Aplliances. St Luis, CV Mosby, 1997 3) Jacobson A,Evans WG,Preston CB and Sadowsky PL.Mandibıler prognatizm.Am J Orthod 1974,66,S:140-171 4) Iwagaki H. Hereditary influence of malocclusion. Am J Orthod Oral Surg 1938;24:328-38 5) Björk A. The face in profile: A anthropological X-ray investigation of Swedish children and concripts. Berligska Boktrycherit. 1947;Lund 40:58 6) Ülgen M, Yolalan C. Angle Klass III anomalilerin Coben Sefalometrik Analizi ile incelenmesi. Türk Ortodonti Dergisi 1998;1:1-6 7) Irie M, Nakamura S. Orthopedic approach to severe skeletal Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1975;67:377-392 8) Ellis E, McNamara JA. Components of adult Class III malocclusion. J. Oral and Max Surg 1984;42:295-305 9) Profitt W.R., Fields H.W.: Contemporary Orthodontics. ed 3, Mosby Inc. Missouri, 2000. 10) Battagel J.: The Aetiological factors in Class III Malocclusion . European Journal of Orthodontics 1993; 15:347-370. 11) Alioğlu C.,karışık dişlenme döneminde sınıf ııı maloklüzyonlu bireylerde jasper jumper ve yüz maskesinin dentofasiyal yapılar üzerindeki etkinliğinin karşılaştırılması.İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 2008. 12) Baloş Tuncer B. Sınıf III maloklüzyonlarında uygulanan tedavi sistemleri. Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi Cilt: 11 Sayı: 1 2008. 13) Aslan S, Baran S., Kama JD.: Correction of a Severe Class III Malocclusion. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 112, 304-312. 2002 14) Williams S, Andreasen CE. The Morphology of Potential Class III Skeletal Pattern in Growing Child. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1986; 89: 302-11. 15) Campbell,P.M.:The Dilemma of Class III Treatment.Early or Late?. Angle Orthod., 1983,53(3), S:175-191. 16) Garattini G, Levrini L, Crozzoli P, Levrini A. Skeletal and Dental Modifications Produced by the Bianator III Appliance. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1998; 114: 40-4. 36 17) Sakamoto T, Iwase I, Uka A, Nakamura S. A Roentgenocephalometric Study of Skeletal Changes During and After Chin cup Treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1984; 85: 341-50. 18) Altug Z, Arslan AD. Skeletal and dental effects of a mini maxillary protraction appliance. Angle Orthod 2006; 76: 360-8. 19) Delaire J. Maxillary Development Revisited: Relevance to the Orthopedic Treatment of Class III Malocclusions. Eur J Orthod 1997; 19: 289-311. 20) Spolyar JL. The Design, Fabrication and Use of Full-Coverage Bonded Rapid Maxillary Expansion Appliance. Am J OrthoDentofacial Orthop 1984; 86: 136-45. 21) Aslan S, Baran S., Kama JD.: Correction of a Severe Class III Malocclusion. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 112, 304-312. 2002. 22) . Ngan P, Hagg U, Yiu C, Merwin D, Wei SH. Treatment response to maxillary expansion and protraction. Eur J Orthod 1996; 18: 151-68. 23) Frankel R. Maxillary Retrusion in Class III and Treatment with the Function Corrector III. Rep Congr Eur Orthod Soc 1970; 249-59. 24) Stellzig-Eisenhauer A, Lux CJ, Schuster G. Treatment decision in adult patients with Class III malocclusion: orthodontic therapy or orthognathic surgery? Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002;122:27-38. 25) Mackay F, Jones JA, Thompson R, Simpson W. Craniofacial form in Class III cases. Br J Orthod 1992;19:15-20. 26) Ellis E, McNamara JA. Components of adult Class III malocclusion. J Oral Maxillofac Surg 1984;42:295-305. 27) Sanborn RT. Differences between the facial skeletal patterns of Class III malocclusions and normal occlusion. Angle Orthod 1955;25:208-22. 28) Kochel J, Emmerich S, Meyer-Marcotty P, Stellzig-Eisenhauerb A. New model for surgical and nonsurgical therapy in adults with Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2011;139:e165-e174. 29) Ngan P, Hagg U, Yiu C, Merwin D, Wei SHY. Soft tissue and dentoskeletal profile changes associated with maxillary expansion and protraction headgear treatment. Am J Orthod Dentofac Orthop 1996; 109: 38–49. 30) John E. Bilodeau J.E. Nonsurgical treatment with rapid mandibular canine retraction J Orthod Dentofacial Orthop 2005;128:388-96. 31) Guyer EC, Ellis EE, McNamara JA, Behrents RG. Components of Class III malocclusion in juveniles and adolescents. Angle Orthod. 1986;56:7–30. 37 32) Lin J, Gu Y. Preliminary Investigation of Nonsurgical Treatment of Severe Skeletal Class III Malocclusion in the Permanent Dentition. Angle Orthod 2003;73:401–410. 33) Proffit WR. Contemporary orthodontics. 3rd ed. Saint Louis: Mosby; 1999. 34) Janson G, Souza J, Alves F, Nakamura P, Freitas M, Henriques J. Extreme dentoalveolar compensation in the treatment of Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005;128:787-94. 35) Seon Baik H. Limitations in Orthopedic and Camouflage Treatment for Class III Malocclusion. Semin Orthod 2007; 13:158-174. 36) Sugawara Y, Kuroda S, Tamamura N, Yamamoto T. Adult patient with mandibular protrusion and unstable occlusion treated with titanium screw anchorage. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008;133:102-11. 37) Kondo E, Arai S. Nonsurgical and nonextraction treatment of a skeletal class III adult patient with severe prognathic mandible. World J Orthod 2005;6:233-247. 38) Graber TM. Orthodontics. Principles and Practice. Philadelphia:Saunders, 1966:249-325. 39) Kondo E. Nonsurgical nonextraction treatment of a skeletal class III openbite: Its longterm stability. World J Orthop 2000; 117:267-287. 40) Woodside D. Do functional appliances have an orthopedic effect? Am J Orthod Dentofacial Orthop 1998;113:11-4. 41) Baik HS, Han HK, Kim DJ, Proffit WR: Cephalometric characteristics of Korean Class III surgical patients and their relationship to plans for surgical treatment. In Adult Orthod Orthognath Surg 15:119-128, 2000. 42) Daher W., Caron J., and Wechsler MH.. Nonsurgical treatment of an adult with a Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2007; 132:243-51. 43) Owen AH III. Single lower incisor extractions. J Clin Orthod 1993;27:153-60. 44) Baik HS. Limitations in Orthopedic and Camouflage Treatment for Class III Malocclusion. Semin Orthod 2007; 13:158-174. 45) Hisano M., Chung CJ. and Soma K. Nonsurgical correction of skeletal Class III malocclusion with lateral shift in an adult. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2007;131:797-804. 46) Battagel JM, Orton HS. Class III malocclusion: a comparison of extraction and nonextraction techniques. Eur J Orthod 1991;13: 212-22. 47) McFadden WM, Engstrom C, Engstrom H, Anholm JM. A study of the relationship between incisor intrusion and root shortening. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1989;96:390-6. 38 48) Kaley J, Phillips C. Factors related to root resorption in edgewise practice. Angle Orthod 1991;61:125-32. 49) Lin J.; Gu Y.. Lower Second Molar Extraction in Correction of Severe Skeletal Class III Malocclusion. Angle Orthod 2006;76:217–225. 50) Proffit WR. Contemporary orthodontics. Saint Louis: C.V. Mosby; 1986. 51) Popp TW, Gooris CGM, Schur AJ. Nonsurgical treatment for a Class III dental relationship: a case report Am J Orthod Dentofac Orthop 1993; 103:203-11. 52) Gelgör IE., Karaman AI. Non-surgical treatment of Class III malocclusioninadults:twocasereports. Journal of Orthodontics, Vol. 32, 2005, 89–97. 53) Bishara SE. Orthodontic diagnosis and treatment planning. In: Bishara SE, ed. Textbook of Orthodontics. Philadelphia, Pa: WB Saunders Co; 2001:98–112. 54) Oliveira Ruellas AC., Baratieri C., Roma MB., Moraes Izquierdo A., Boaventura L., Rodrigues CS., and Telles V. Angle Class III malocclusion treated with mandibular first molar extractions. (Am J Orthod Dentofacial Orthop 2012;142:384-92. 55) Sandler PJ, Atkinson R, Murray AM. For four sixes. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2000;117:418-34. 56) Circuns A, Tulloch JFC. Gingival invagination in extraction sites of orthodontic patients: their incidence, effects on periodontal health, and orthodontic treatment. Am J Orthod 1983;83: 469-76. 57) Robertson P, Schultz L, Levy B. Occurrence and distribution of interdental gingival clefts following orthodontic movement into bicuspid extraction sites. J Periodontol 1977;48:232-5. 58) Seddon JL. Extraction of four first molars: a case for a general practitioner? J Orthod 2004;31:80-5. 59) Richardson ME, Richardson A. Lower third molar development subsequent to second molar extraction. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1993;104:566–574. 60) Sugawara et al. Distal movement of mandibular molars in adult patients with the skeletal anchorage system. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2 0 0 4 ; 1 2 5 : 1 30-8. 61) Uysal T., Gelgör IE., Sarı Z., Dolanmaz D. Distalization of Mandibular Molars Using Mini-Plate Anchorage Fixed on Ramus.Turkish Journal of Orthodontics 2006;19:171-180. 62) Proffit WR. Interarch elastics: their place in modern orthodontics. In: Ho¨sl E, Baldauf A, editors. Mechanical and biological basics in orthodontic therapy. Huthig Buchverlag GmbH, Heidelberg, Germany: 1991. p. 173-8. 39 63) Chung K-R., Kim S-H., Choo H., Kook Y-A., and Cope JB. Distalization of the mandibular dentition with mini-implants to correct a Class III malocclusion with a midline deviation. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2010;137:135-46. 64) Arun T, Erverdi N. A cephalometric comparison of mandibular headgear and chin-cap appliances in orthodontic and orthopaedic view points. J Marmara Univ Dent Fac 1994;2:392-8. 65) Furstman L, Bernick S, Alderich D. Differential response incident to tooth movement. Am J Orthod 1971;59:600-8. 66) Odman J, Lekholm U, Jemt T. Osseointegrated implants as orthodontic anchorage in the treatment of partially edentulous adult patients. Eur J Orthod 1994;16:187-201, 67) Hu H., Chen J., Guo J., Li F., Zeping Liu Z., He S., and Zou S. Distalization of the mandibular dentition of an adult with a skeletal Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2012;142:854-62. 68) Proffit WR. Interarch elastics: their place in modern orthodontics. In: Ho¨sl E, Baldauf A, eds. Mechanical and Biological Basics in Orthodontic Therapy. Germany: Hu¨thig; 1991:173–178. 69) Chung K., Kim S-H., Kook Y. C-Orthodontic Microimplant for Distalization of Mandibular Dentition in Class III Correction. Angle Orthod 2004;75:119–128. 70) Cozzani G.: Extraoral Traction and Class III Treatment. American Journal of Orthodontics 1981; 80:638-650. 71) Goldin B. Labial root torque: effect on the maxilla and incisor root apex. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1989;95:208-19. 72) Lin J, Gu Y. Preliminary investigation of nonsurgical treatment of severe skeletal Class III malocclusion in the permanent dentition. Angle Orthod 2003;73:401-10. 73) Guilherme Janson G., Souza J., Andrade Alves F., Andrade Jr P., Nakamura A., Freitas MR., and Henriques JFC. Extreme dentoalveolar compensation in the treatment of Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005;128:787-94. 74) Wehrbein H, Bauer W, Diedrich P. Mandibular incisors, alveolar bone, and symphysis after orthodontic treatment: a retrospective study. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1996;110:239-46. 75) Alves F. Orthodontics: biofunctional therapy. São Paulo: Editora Santos; 2003. 76) Wainwright W. Faciolingual tooth movement: its influence on the root and cortical plate. Am J Orthod 1973;64:278-302. 40 77) Sarikaya S, Haydar B, Ciger S, Ariyürek M. Changes in alveolar bone thickness due to retraction of anterior teeth. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002;122:15-26. 78) Woodside D. Do functional appliances have an orthopedic effect? Am J Orthod Dentofacial Orthop 1998;113:11-4. 79) Turley P. The surgical-orthodontic management of a Class I malocclusion with excessive overbite and periodontal bone loss. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1993;104:402-10. 80) Baek SH. , Shin SJ., Ahn SJ. and Chang Y. Initial effect of multiloop edgewise archwire on the mandibular dentition in Class III malocclusion subjects. A three-dimensional finite element study. European Journal of Orthodontics 30 (2008) 10–15. 81) Kim YH, Han UK, Lim DD, Serraon ML. Stability of anterior openbite correction with multiloop edgewise archwire therapy: a cephalometric follow-up study. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2000; 118:43-54. 82) Hu H., Chen J., Guo J., Li F., Liu Z., He S., and Zouc S. Distalization of the mandibular dentition of an adult with a skeletal Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2012;142:854-62. 83) Sato S. Case report: developmental characterization of skeletal Class III malocclusion. Angle Orthod 1994;64:105-11. 84) Kesling CK. The Tip-Edge concept: eliminating unnecessary anchorage strain. J Clin Orthod. 1992;26:165–178. 85) Rodesano AJ. Treatment of Class III malocclusion with the Begg light wire technique. Am J Orthod. 1974;65:237–245. 86) Merrifield LL. Differential diagnosis. Semin Orthod 1996;2:241-53. 87) Klontz HA. Tweed-Merrifield sequential directional force treatment. Semin Orthod 1996;2:254-67. 88) Ruff RM. Orthodontic treatment and tongue surgery in a Class III open-bite. J Clin Orthod 1985;115:155-66. 89) Katsaros C, Berg R. Anterior open bite malocclusion: a followup study of orthodontic treatment effects. Eur J Orthod 1993;4: 273-80. 90) Ngan P, Fields HW. Open bite: a review of etiology and management. Pediatr Dent 1997;19:91-8. 91) Lima CE. and Lima M.T.O. Directional force treatment for an adult with Class III malocclusion and open bite. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2006;129:817-24. 92) Umemori M, Sugawara J, Mitani H, Nagasaka H, Kawamura H. Skeletal anchorage system for open-bite correction. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1999;115:166–174. 41 93) Chung KR, Kim YS, Linton JL, Lee YJ. The miniplate with tube for skeletal anchorage. J Clin Orthod. 2002;36:407–412. . 94) Costa A, Raffaini M, Melsen B. Miniscrews as orthodontic anchorage: a preliminary report. Int J Adult Orthod Orthog Surg 1998;13: 201-9. 95) Chung KR, Kim SH, Kook YA, et al: Anterior torque control using partial-osseointegrated mini-implants: Biocreative therapy type I technique. World J Orthod 9:95-104, 2008. 96) Chung KR, Nelson G, Kim SH, et al: Severe bidentoalveolar protrusion treated with orthodontic microimplant- dependent en masse retraction. Am J Orthod Dentofac Orthop 132:105-115, 2007. 97) Chung KR., Kim SH., and Choo HR. Class III Correction Using Biocreative Therapy (CTherapy). Semin Orthod 2011;17: 108-123. 98) Chung K., Kim SH., Kook Y. C-Orthodontic Microimplant for Distalization of Mandibular Dentition in Class III Correction. Angle Orthod 2004;75: 119–128. 99) Moon CH, Lee DG, Lee HS, et al: Factors associated with the success rate of orthodontic miniscrews placed in the upper and lower posterior buccal region. Angle Orthod 78:101106, 2008. 100) Baek SH., Yang H., Kim KW., and Ahn HW. Treatment of Class III Malocclusions Using Miniplate and Mini-Implant Anchorage. Semin Orthod 2011;17:98-107. 101) Chung KR, Kim SH, Chaffee M, et al: Distalization to correct unilateral class II malocclusion using partially integrated mini implants. Korean. Am J Orthod Dentofac Orthop 138:810-819, 2010. 102) Sugawara Y, Kuroda S, Tamamura N, et al: Adult patient with mandibular protrusion and unstable occlusion treated with titanium screw anchorage. Am J Orthod Dentofac Orthop 133:102-111, 2008. 103) Kuroda S, Sugawara Y, Yamashita K, et al: Skeletal Class III oligodontia patient treated with titanium screw anchorage and orthognathic surgery. Am J Orthod Dentofac Orthop 127:730-738, 2005. 104) Cheng SJ, Tseng IY, Lee JJ, et al: A prospective study of the risk factors associated with failure of mini-implants used for orthodontic anchorage. Int J Oral Maxillofac Implants 19:100-106, 2004. 105) Kuroda S., Yamada K., Deguchi T., et al: Root proximity is a major factor for screw failure in orthodontic anchorage. Am J Orthod Dentofac Orthop 131:S68-S73,2007. 42 106) Deguchi T, Nasu M, Murakami K, et al: Quantitative evaluation of cortical bone thickness with computed tomographic scanning for orthodontic implants. Am J Orthod Dentofac Orthop 129:e7-12, 2006. 107) Monnerat C, Restle L, Mucha JN: Tomographic mapping of mandibular interradicular spaces for placement of orthodontic mini-implants. Am J Orthod Dentofac Orthop 135:e1e9, 2009. 108) Kuroda S, Sugawara Y, Deguchi T, et al: Clinical use of miniscrew implant as orthodontic anchorage: Success rate and postoperative discomfort. Am J Orthod Dentofac Orthop 131:9-15, 2007. 109) Chung K, Kim SH, Kook Y: C-orthodontic microimplant for distalization of mandibular dentition in Class III correction. Angle Orthod 75:119-128, 2004 110) Proffit WR, Fields HW, Sarver DM. Contemporary Orthodontics. 4th ed. St Louis, Mo: Mosby; 2007. 111) Ulgen M, Fıratlı S. The effects of the Fra¨ nkel’s function regülatör on Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1994;105:561–567. 112) De Toffol L, Pavoni C, Franchi L, Baccetti T, Cozza P. Orthopedic treatment outcomes in Class III malocclusion: a systematic review of the literature. Angle Orthod. 2008;78:561–573. 113) Chong YH, Ive JC, A° rtun J. Changes following the use of protraction headgear for early correction of Class III malocclusion. Angle Orthod. 1996;66:351–362. 114) Gottlieb EL, Nelson AH, Vogels DS. 1996 JCO study of orthodontic diagnosis and treatment procedures. Part I: Results and trends. J Clin Orthod. 1996;30:615–629. 115) Dacre JT. The long term effects of one lower incisor extraction. Eur J Orthod. 1985;53:706–713. 116) Valinoti JR. Mandibular incisor extraction therapy. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1994;105:107–116. 117) Riedel RA, Little RM, Bui TD. Mandibular incisor extraction: postretention evaluation of stability and relapse. Angle Orthod.1992;62:103–116. 118) Kokich VG, Shapiro PA. Lower incisor extraction in orthodontic treatment: four clinical reports. Angle Orthod. 1984;54:139–153. 119) Tuverson DL. Anterior interocclusal relations. Am J Orthod. 1980;78:361–393. 120) Richardson ME. Extraction of lower incisors in orthodontic treatment planning. Dent Pract. 1963;14:151–156. 43 121) Canut JA. Mandibular incisor extraction: indications and long-term evaluation. Eur J Orthod. 1996;18:485–489. 122) Færøvig E., Zachrisson BU. Effects of mandibular incisor extraction on anterior occlusion in adults with Class III malocclusion and reduced overbite. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1999;115:113-24. 123) Zachrisson BU. Orthodontics and Periodontics. In: Lindhe J, Karring T, Lang NP, editors. Clinical periodontology and implant dentistry, 3rd ed. Copenhagen: Munksgaard; p. 741-93. 124) Wissam Daher,a Julie Caron,b and Morris H. Wechslerc. Nonsurgical treatment of an adult with a Class III malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2007; 132:243-51. 125) Dacre JT. The long term effects of one lower incisor extraction. Eur J Orthod 1985;53:706-13.