T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ VE SİYASİ FAALİYETLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Nurdan BAŞ Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN Ankara – 2013 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ VE SİYASİ FAALİYETLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Nurdan BAŞ Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN Ankara – 2013 ÖNSÖZ Yakın tarihimiz üzerinde yapılan araştırmalarda ve tarihsel olaylarının ortaya konabilmesi adına kişilerin biyografilerinin araştırılması önem arz etmektedir. Yakın tarihimizdeki yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerde bulunmuş kişilerin Türkiye Cumhuriyeti Tarihine nasıl katkıları olduğunu, öncesinde ve kuruluş aşamasında yaşanan koşullar altında, bu kişilerin nasıl bir yol izlediklerinin bilinmesi, bakış açımızı genişletecektir. Son yıllarda biyografik çalışmaların önemi artmıştır. Böylelikle; şahısların yaşamları, anıları, faaliyetleri göz önüne alınarak, tarihimize iz bırakmış olduklarını da görebilmekteyiz. Yapmış olduğum yüksek lisans tezimde de bunu ortaya koymuş bulunmaktayım. Yüksek lisans ders hocam, Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN ile tez konusunu belirlerken, kendileri biyografi çalışmam konusunda yol gösterici olmuştur. Bundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında, Milli Mücadele’de faaliyet göstermiş olan Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın biyografisini çalışmaya karşılıklı karar verdik. Özellikle bu ismi seçmenin şu yararını gördüm. Orgeneral Cevat ÇOBANLI, hem Osmanlı Devleti’nin son döneminde yetişmiş ve devlet içerisinde önemli görevler almış hem de Milli Mücadele’de Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün yanında olmuş, yeni bir devletin kurulma aşamasında ve milletvekilliği görevinde bulunmuş, emekliliğine dek askeri görevini en iyi şekilde yerine getirmiş, önemli bir askeri kahraman olarak tarihimizde yerini almıştır. Bu aşamalarda bulunmuş birinin yaşamını aktarırken, yaşadığı her dönemin koşullarını karşılaştırmakla beraber dönemin gelişmeleri hakkında genel bilgiler sunarak konuyu daha geniş açıdan ele aldım. Yüksek lisans tez Danışman Hocam, Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN’in önerisiyle Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın Askeri ve Siyasi Faaliyetlerini çalışmaya başladım. Çalışmalara Genel Kurmay ATASE arşivi, Milli Kütüphane, TBMM arşivi Türk Tarih Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi ii ve hayatıyla ilgili kitap, makale, gazete ve belgelerin, resmi kurum ve geçerli tarih internet sayfalarında yer alan haberlerin, hemen hemen tamamını bir araya getirdik. Yaptığımız bu çalışma sonunda Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın tarihimize önemli hizmetleri olduğu sonucuna vardık. Gerçek bir vatanseverin hayat hikayesinde ve anılarında, tarihimize başka bir bakış açısından yaklaşmış olduk. Ekler kısmında da kendisiyle ilgili bilgileri paylaştık. Tüm bu açılardan, hazırlamış olduğum Yüksek lisans tez konumun faydalı olacağına inanıyorum. Çalışmalarım süresince, tez konusu hakkında, özellikle biyografi çalışması için bana yol gösteren ve destek olan Danışman Hocam Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN’e; araştırmalarımda yardımcı olan Genel Kurmay ATASE Arşivi ve TBMM Kütüphanesi çalışanlarına da ayrıca teşekkür ederim. Nurdan BAŞ iii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ............................................................................................................i İÇİNDEKİLER ................................................................................................iii KISALTMALAR .............................................................................................vi GİRİŞ ..............................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ HAYATI 1.1.ASKERİ HAYATI VE FAALİYETLERİ ..................................................... 9 1.1.1. Cevat Paşa’nın Askeri Hayatındaki Yükselme Tarihleri ................. 10 1.1.2. Cevat Paşa’nın Kurmaylık ve Komutanlık nitelikleri ....................... 11 1.1.3. Cevat Paşa’nın katıldığı savaşlar ................................................... 11 1.1.3.1. 1911-1912 Trablusgarp Savaşı ve Cevat Paşa ....................... 12 1.1.3.2. 1912-1913 Balkan Savaşı ve Cevat Paşa ............................... 12 1.1.3.3. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı ve Cevat Paşa ..................... 14 1.1.3.3.1. 18 Mart Kahramanı Cevat Paşa ...................................... 15 1.1.3.3.2. Cevat Paşa ve Amiral Robeck Savaşı ............................. 20 1.1.3.3.3. Cevat Paşa’nın Birinci Dünya Harbindeki Katıldığı Diğer Cepheler ve Görevleri .................................................... 25 1.1.3.4. 1919-1922 İstiklal Savaşı ve Cevat Paşa ................................ 28 1.1.3.4.1. Cevat Paşa ve Elcezire Cephesi (1919-1922) ...................... 38 1.1.3.5. Malta Sürgünleri ve Cevat Paşa .............................................. 40 1.1.3.6. Cevat Paşa’nın Nişan ve Madalyaları ile Yapmış Olduğu Askeri Görevleri ....................................................................... 48 İKİNCİ BÖLÜM ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN SİYASİ HAYATI VE ÇOBANLI’NIN ANILARI 2.1. II. DÖNEM ELAZİZ (ELAZIĞ) MİLLETVEKİLLİĞİ VE TBMM’DE CEVAT PAŞA .................................................................................... 53 2.1.1. TBMM’nin Açılması ve Dönemin Siyasi Durumu ............................ 53 iv 2.1.2. Cevat Paşa’nın Milletvekili Seçildiği Dönemde TBMM’nin Faaliyetleri .................................................................................................... 59 2.1.2.1. II. Dönem TBMM Seçimlerine Kadar Anadolu’da Yaşananlar .............................................................................. 60 2.1.2.2. II. TBMM ve Cevat Paşa’nın Milletvekilliği ............................... 65 2.1.3. Cevat ÇOBANLI’nın Yaşamına Dair Anıları ................................... 69 SONUÇ .........................................................................................................83 KAYNAKLAR ...............................................................................................85 EKLER..........................................................................................................93 Ek 1. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Ferik Cevat Paşa’nın Avrupa’dan Gelen Ajans ve Gazete Haberleriyle, Anadolu’da Halkın ve İstanbul Hükümetinin Durumları hakkında Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine Yazdığı Telgraf Metni .................. 93 Ek 2. İstanbul’un İşgali Sonrasında Cevat Paşa’nın Tevkifi Hususunda Mustafa Kemal Paşa’ya Çekilen Telgraf Metni ........... 94 Ek 3. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın İstanbul Hükümetine, Cevat ve Cemal Paşalar Hakkında Vazifelerinden 48 Saat İçinde Çekilmelerine İlişkin Gönderdikleri Ültimatom Hakkında, Topçu Kumandanlığı Vekâletine Çekilen Telgraf Metni ................. 95 Ek 4. Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın Kendisi ve Cevat Paşa’nın Vazifelerinden Çekildiğini İfade Ettiği Telgraf Metni ...................... 96 Ek 5. Cevat Paşa’nın Milletvekilliği Hususunda Belgeler ........................ 97 Ek 5.1. Cevat Paşa’nın Elazığ (Elaziz) Milletvekilliğinden İstifa Dilekçesi ....................................................................................... 97 Ek 5.2. İstifa Dilekçesinin TBMM’de Okunan Tutanak Metni .................... 98 Ek 5.3. Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Bey’in Cevat Paşa’nın da içinde Bulunduğu, Cephe ve Ordu komutanlarının milletvekilliğinden İstifa etme hususunun Metni ............................ 99 Ek 5.4. Cevat Paşa’nın Askeri Görevine İlişkin TBMM’ye Sunulan Metin .......................................................................................... 100 v Ek 5.5. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin TBMM’ye Sunulan Metinler ........................................................ 101 Ek 5.6. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin TBMM’ye Sunulan Metinler ........................................................ 102 Ek 6. 24 Mart 1915’te Tanin Gazetesinde II. Kaizer Wilhem’ın, Enver Paşa’ya gönderdiği Cevat Paşa Hakkındaki Düşüncelerini İçeren Telgrafın Haber Metni .......................................................... 103 Ek 7. Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırı İken Yazmış Olduğu Türk Askerinin Genel Durum Hakkında ve Kendisiyle Alakalı Suretin Belgesi ................................................................................ 104 Ek 8. 29 Ekim 1915 Tasvir-i Efkâr Gazetesinin Baş Sayfasında Yer Alan Mustafa Kemal Paşa ve Cevat Paşa’nın Fotoğraflarının Bulunduğu Gazete Haberi .............................................................. 105 Ek 9. 3 Mayıs 1975 Milliyet Gazetesinde “ 50 Yıllık Yaşantımız” Adlı Ekte Verilen Cevat Paşa’nın İçinde Bulunduğu Önemli Komutanlarının Fotoğraflarını İçeren Kartpostal ......................... 106 Ek 10. Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın Portresi ....................................... 107 ÖZET .......................................................................................................... 108 ABSTRACT ................................................................................................ 110 vi KISALTMALAR a.g.e. : Adı Geçen Eser a.g.m. : Adı Geçen Makale ATAM : Atatürk Araştırma Merkezi ATASE : Askeri Tarih ve Stratejik Etüt BDH : Birinci Dünya Harbi Bkz. : Bakınız C. : Cilt Çev. : Çeviren D. : Dosya Ed. : Editör Fih. : Fihrist Gn. Kur. : Genel Kurmay İSH : İstiklal Harbi Kls. : Klasör Kol : Koleksiyon MEB : Milli Eğitim Bakanlığı s. : Sayfa S. : Sayı TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TTK. : Türk Tarih Kurumu Yay. Hzr. : Yayına Hazırlayan Yay. Yön. : Yayın Yönetmeni GİRİŞ Orgeneral Cevat Çobanlı, Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecinden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma sürecine ve sonrasındaki gelişmelere vakıf olmuş, önemli askeri, siyasi görevlerdeki vazifesinde başarılara imza atmış, kısa süreli milletvekilliği dışında askeri bir kişilik olarak hayatını devam ettirmiştir. Tarihte bir çok deniz zaferi kazanmış bir milletin ahfadı, en güçsüz olduğu bir dönemde hatta “ Hasta Adam” dedikleri bir zamanda devrin yenilmez donamalarını perişan etmiş ve Düvel-i Muazzama’nın kuvvetlerini çekilmek zorunda bırakmıştır. İşte bu şanlı zaferin ardından birçok kumandan ve devlet adamı doğmuştur. Bu şanlı kumandanlardan Cevat Paşa, tarih sayfalarına Çanakkale Geçilmez sözünü yazdırdı. 18 Mart 1915’e kadar İstanbul’dan taşınmayı düşünen ve sürekli panik içinde olan padişah ve başkomutanlığa rağmen, Boğaz savunmasında dimdik duran Cevat Paşa, sonuna kadar üstün mücadele örneği gösterdi. Bu şanlı zaferin ardından 18 Mart Kahramanı ve İstanbul’u Kurtaran Birinci Kişi unvanı ile anılacaktır.1 Cevat Çobanlı Paşa, Osmanlı Devleti’nin 20. yüzyıl başlarındaki, çöküş döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında meydana gelen siyasi olayların içinde fiili olarak bulunmuştur. Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in ilanına gidilen süreçte yaşanan siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerde; TBMM’nin açılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve laikleşme sürecinde yapılan inkılap hareketleri içerisinde yer almıştır. Cevat Çobanlı Paşa’nın 1870’te başlayıp 1938’e kadar süren yaşamında, eğitim döneminden itibaren bir asker olarak yetişmiş, Osmanlı sarayında yaverlik yapmış, 1911–1912 Trablusgarp Savaşı; 1912–1913 Balkan Savaşı; 1914–1918 Birinci Dünya Savaşı; 1919–1922 İstiklal 1 Ahmet Yuttakal, “18 Mart Kahramanı Cevat Paşa”, 09/04/2009 http://www.geliboluyuanlamak.com, 2 Savaşında bulunmuş, Çanakkale Savaşlarında, üstün zeka ve askeri stratejisiyle önemli kazanımlar ortaya çıkarmıştır. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmasında kendisine şifreli telgraflar göndererek, bu mücadelenin en büyük destekçilerinden biri olmuştur. Siyasi yaşamı kısa süreli olup, TBMM’nin 2. dönem seçimlerinde Elazığ milletvekili olarak Ankara’ya gelmiştir. Meclisteki görevinden Atatürk’ün isteği doğrultusunda istifa ederek, askeri kimliğiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde görevini icra etmiştir. Almış olduğu nişan ve madalyalar ise yapmış olduğu görevlerin takdire şayan olduğunun birer kanıtı olarak kendini göstermektedir. Orgeneral Cevat Çobanlı, kimsesizleri korur, gençlerin daima ellerinden tutar, onların memlekete yararlı birer insan olarak yetişmeleri için maddi, manevi hiçbir fedakârlıktan çekinmezdi. Yaşamı çok sade, yurt sevgisi sonsuzdu. Bu nedenle İstiklal Harbi komutanlarının en yaşlı ve kıdemlisi olduğu halde, İstanbul’dan yaptığı desteklemelerle yetinmemiş, bu yüzden sürgün edildiği Malta’dan dönüşünde Elcezire Cephesi Komutanlığı’nı kabul ederek yararlı hizmetlerini sürdürmüştür. Atatürk’e karşı sevgi ve saygısı sonsuzdu. Atatürk de Cevat Paşa’yı sever, onun davetlileri arasında bulunmasını, konuşmaları kendisini mutlu ederdi.2 Cevat Paşa’nın, sosyal anlamda da yapmış olukları tarihimizde önemli bir yer tutmaktadır. Çanakkale’de eğitimin devam edebilmesi açısından pek çok okul inşa edilmesinde etkili bir isim olmuştur. Cevat ÇOBANLI, 14 Eylül 1870’de İstanbul’da (Sultanahmet’te) doğmuştur. Babası, Harp Akademisi 2/21 nci sınıfından Müşir (Mareşal) Şakir Paşa’dır.3 Annesi Emine hanım, eşi Hadiye Çobanlı, çocukları Hasan Feridun 2 Nusret Baycan, “Orgeneral Cevat Çobanlı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 20, C. VII, Mart 1991, s.367 3 Nusret Baycan, “Orgeneral Cevat Çobanlı” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 20, C. VII,s.367, Mart 1991; Ayrıca ayrıntılı kişisel bilgileri için Safahat Cetveli’ne bkz. Hülya Yarar, Cepheden Meclise, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 126 3 ve Ayşe Faika’dır.4 Cevat Paşa, İstanbul’da 13.03.1938’de vefat etmiştir.5 İstanbul Erenköy Sahra-i Cedit mezarlığındaki naşı 1988’de Devlet Mezarlığına nakledildi. 6 Cevat Paşa, orta öğrenimini İstanbul’da (Galatasaray Lisesi’nde) 7 yaptı, Haziran 1888’de Harp Okuluna gidip, Mart 1894’te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu ve Saraya yaver8 alındı.9 Harp Akademisini birincilikle bitirdi.10 Orgeneral Cevat Çobanlı tarihî kişiliği olan büyük bir asker, Türk ahlâk ve karakterinin seçkin bir siması, otoriter fakat şefkatli ve yardımsever bir komutandı. Görüş, düşünüş ve uygulamalarda vatanseverliği ve milletinin selâmeti daima birinci plânda gelirdi. Her türlü koşullar içinde hiçbir zaman karamsar olmamış, iyimserliğini davranış ve görünüşü ile çevresine de aşılamıştı. Az ve öz konuşur, daha çok tutum ve davranışlarıyla astlarına örnek olur ve onları gerektiğinde ölümü hiçe sayacak şekilde eğitirdi. 11 4 Ahmet Yurttakal, “18 Mart Kahramanı Cevat Paşa“, http://www.geliboluyuanlamak.com/makale, 09/04/2009 5 TBMM Albümü (1920 - 2010), Yay. Ed. Sema Yıldırım, Behçet Kemal Zeynel, Korza Yay., Ankara 2010, s.92 6 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. III, Baskı.5, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara,2006, s. 166 7 Galatasaray Lisesi 1868 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Mekteb-i Sultani adıyla kurulmuştur. O yıllarda modern eğitime büyük önem verilmekte ve ülke kalkınmasının bu şekilde sağlanacağına inanılmaktaydı. Aynı dönemde, ilköğretim ile yüksek öğretim arasında eğitim verecek okullara ihtiyaç duyulması yanında, toplumu oluşturan unsurların Osmanlıcılık politikası çerçevesinde bir arada tutulmaya çalışılması da Müslüman örgencilerle Gayrimüslim öğrencilerin bir arada eğitim gördüğü bir orta öğretim müessesesinin kurulmasını gerekli kılıyordu. Bu gerekçelerle kurulan Galatasaray Lisesi gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet dönemlerinde ülkeye hizmet veren pek çok öğrenci yetiştirdi. Emel Elgin, “ Galatasaray Lisesi” , Yüksek Lisans Tezi., İstanbul, 2007, s.IV; Ayrıca bkz. İhsan Sungu, “Galatasaray Lisesinin Kuruluşu”, BELLETEN, C. VII, S.28, T.T.K. yay., Ankara, 1943, s.315 8 Yaver kelimesi Farsça kökenli bir sözcük olup yardımcı anlamına gelmektedir. Türkçe Sözlük, T.D.K., Yay., Ankara, 2005, s.2148; Lügat manası yardımcı ve asistan anlamında olan yaver, devlet ve hükümet adamlarının yanında bulunup onların emirlerini gerçekleştirmek ve ilgili yerlere ulaştırmakla görevli subaydır., Ferit Develioğlu, Osmanlıca Türkçe Lügat, 1999, s.1157 9 Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi, C.III. TBMM Vakfı yay., Ankara 2001,s.265 10 www.duryolcu.com/cevatcobanlı 11 BAYCAN, a.g.m., s.367 4 Kasım 1894’te Kolağalığına yükseldi. Zelzelede hasara uğrayan kışlasının inşaatındaki başarısı nedeniyle Gümüş Liyakat Madalyası12 aldı. Mayıs 1895’te Binbaşı oldu ve aynı yılın ağustosunda manevralarda bulunmak üzere Fransa’ya gitti. Haziran 1896’da üçüncü Mecidi Nişanı 13 alarak Ocak 1897’de Yarbay oldu ve 1898’de Bulgar Prensinden Liyakat Nişanı aldı.14 1899’da Bulgaristan’a gitti ve aynı yıl Lahey’de toplanan Silâhların Yasaklanması-silâhsızlanma- Konferansı’na gönderildi.15 Mayıs 1902’de İspanya ve Alman hükümetlerinden nişanlar aldı ve Temmuz 1904’te Hicaz demiryolunun Şam’dan Maan’a ulaşması törenine katıldı. Mart 1907’de 2.orduya atandı ve Temmuz 1907’de İstanbul’a döndü.16 Ocak 1899’da Albay, Kasım 1901’de Mirliva (Tümgeneral) oldu. Aralık 1906’da Korgeneral ve tasfiyeden sonra ağustos 1909’da rütbesi kaymakamlığa (yarbay) düşürüldü. Eylül 1919’da Miralay (albay) oldu ve aynı yılın ocağında Birinci Ordu Kurmaylığına getirildi. 17 Temmuz 1912’de Genelkurmay ikinci başkanlığına vekâlet etti; aynı tarihlerde birinci ordu müfettişliği kurmay başkanlığına verildi. Eylül 1912’de Şark Ordusu kurmay başkanlığı ve Çatalca Ordusu Topçu komutanlığı Kurmayına, Ocak 1912’de 9. fırka kumandanlığına atandı ve fırkasıyla Balkan Savaşı’na katıldı. 18 Mayıs 1913’te Bulgaristan’la hudut tayini için kurulan komisyonun başkanlığına getirildi. Kasım 1914’te Mirliva (tümgeneral)lığa yükseldi. Şubat 1913’te Doğu Trakya savaşlarındaki hizmetlerinin ödülü olarak bir yıl kıdem verildi. Şubat 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevki komutanı iken Gümüş Muharebe İmtiyaz Madalyası verildi. 1915’te Altın Muharebe Madalyası ve 12 Gümüş Liyakat madalyası; Liyakat Madalyası Osmanlı Devletinde, amme hizmetinde bağlılık, üstün hizmet ve kahramanlık gösterenlere verilen madalyadır. Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz: Osmanlı Nişan ve Madalyaları Tarihi, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, www.obarsiv.com, (Osmanlı Bankası Arşivi web sitesi) İstanbul, 2004 13 Mecidi Nişanı; Diğer adıyla Mecidiye nişanı ilmiye ve askeriye mensuplarından üstün hizmet ve muvaffakiyet gösterenlere verilirdi. Birinci ve ikinci rütbelerin sahiplerine nişanları, padişahın huzurunda takılırdı. www.obarsiv.com 14 ÖZTÜRK, a.g.e.,s.265 15 BAYCAN, a.g.m. s.369 16 Hülya Yarar, Cepheden Meclise, T.T.K. Yay., Ankara 1999, s. 127 17 ÖZTÜRK, a.g.e., s.265-266 18 YARAR, a.g.e., s. 127 5 Almanların birinci ve ikinci sınıf Demir Salip Nişanları verildi. Eylül 1914’te 14. kolordu komutanlığına, Kasım 1916’da 15. Kolordu komutanlığına geçirildi. Kasım 1916’da Alman imparatoru tarafından Kırmızı Kartal ve Eglruj (Ağl Ruj) nişanları ile ödüllendirildi. Galiçya ve Filistin cephelerinde savaştı. 19 Ağustos1917’de 14. Kolordu Komutanlığına, aynı yılının kasım ayında 8. ordu komutanlığına getirildi. Ekim 1917’de Alman İmparatoru 1. Sınıf Kılıçlı Taç Nişanı ve Temmuz 1918’de Avusturya-Macaristan devletleri de Salibi Ahmer nişanı verdi.20 Temmuz 1918’de Ferikliğe( korgeneral) yükseldi ve kasım ayında Genel Karargâhın başına getirildi. Aralık 1918’de Harbiye Nazırlığına( savaş banklığı) getirildi.(Ocak 1919’da bu görevinden istifa etti) Mayıs 1919’da Genel Kurmay Başkanı oldu. (ekim 1919’da bu görevden istifa etti) Mart 1920’de İngilizler tarafından tutuklanıp Malta’ya gönderildi. Oradan Ocak 1922’de İtalyan vapuruyla Mersin’e geldi ve şubat ayında Elcezire Cephesinde göreve başladı. Ağustos 1923’te İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Ekim 1923’te üçüncü Ordu Müfettişliğine atandı. 21 31 Ekim 1924’te Ordu Komutanlığı’nı bırakarak Milletvekilliğine devam etmiş, 25 Aralık 1924’te Milletvekilliğinden ayrılarak Askerî Şûra üyeliğine atanmıştır. Cevat Paşa çok iyi derecede Fransızca ve Almanca biliyordu. Bu nedenle çeşitli dış görevlere gönderilmiş ve komisyonlara katılmıştır. Nitekim 7 Ocak 1925’de Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) namına Musul’a gidecek heyette görevlendirilmiş, 28 Kasım 1925’de Türk-Irak hudut meselesinin Milletler Cemiyeti’nde görüşülmesinde Askerî Müşavir olarak bulunmuştur.28 Nisan 1926’da İstanbul Geçici Generaller Askeri Mahkemesi Başkanlığı yapmış, 30 Ağustos 1926’da Orgeneral olmuştur.16 Kasım 1928– 12 Ocak 1932 Cenevre Silâhları Sınırlandırma konferanslarına delege olarak 19 ÖZTÜRK, a.g.e., s.266 YARAR , a.g.e, s. 127 21 ÖZTÜRK , a.g.e, s.266 20 6 katılmıştır.2 Eylül 1934’de ek görev olarak son Tetkik Mercii Encümeni Başkanlığı yapmıştır.22 Cevat Çobanlı’nın milletvekilliği TBMM’nin II. Dönem seçimlerinde gerçekleşmiş olup, Elazığ’dan milletvekili seçilmiştir. 23 Yaşadığı döneme bakıldığında; genel hatlarıyla Osmanlı Devleti için şunları söyleyebiliriz: Cevat Çobanlı’nın doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı yılar hiç kuşkusuz Osmanlı Devleti’nin en zor ve sancılı yıllarıydı. Büyük Osmanlı Devleti, kuruluşuna müteakip, üç yüzyıl boyunca, askeri, kültürel, ekonomik ve siyasi büyük bir başarı göstererek büyük bir Cihan Devleti hüviyetini kazanmış ancak bu büyük gelişme 17. yüzyıl sonlarında durmuştur. Devlet 18. ve 19. yüzyıllar boyunca sürekli bir gerileme dönemine girmiş ve Avrupa’nın gelişen bilim ve teknolojisi karşısında geri planda kalmıştır. Osmanlı Devleti’nin uzun ömrü I. Dünya Savaşı bataklığında fiilen sona erdi.24 Atatürk’ün Nutuk’ta25 da belirttiği üzere; tüm gelişmelerin neticesinde vuku bulan I. Dünya Harbinde yenilen Osmanlı’nın toprakları her yerden işgal edilmeye başlamış, millet yorgun ve fakir bir vaziyette kalmış, ordunun silahlarına ve cephanesine el konulmuş, bu savaşa sürükleyenler, kendi haytalarını kurtarma kaygısına düşmüş ve hatta memleketten kaçmıştır. Bilinen şudur ki; yüzyıllardır varlığını sürdüren bir devlet, artık yenilgiler neticesinde zayıflamış ve yeni bir mücadelenin doğmasının da nedenlerini ortaya çıkarmıştır. İşte bu mücadele hiç kuşkusuz, yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuş mücadelesinin temelleri olacaktır. Milli Mücadele’nin başlaması, Osmanlı Devleti içerisinde yetişmiş pek çok önemli şahsiyetin de, bu mücadelede yararlık göstermesine ve buna katılmasına 22 BAYCAN, a.g.m., s.371 ÖZTÜRK, a.g.e, s.266 24 Zeki Çevik, Milli Mücadele’de Müdefaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na Geçiş (1918-1923), Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 2002, s.1 25 Orijinal metin ve Ayrıntılı bilgi için bkz; Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 2007, s. 1 23 7 imkân sağlayacaktır. Bu ortamda yetişmiş, devlet, millet ve bağımsızlığın önemine haiz olmuş vatan savunmasını her şeyin önüne koymuş bir kahraman asker, Cevat Paşa, Milli Mücadele öncesinde, sonrasında ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde onur duyduğumuz kahramanlardan bir tanesi olmuştur. Onun hayatını araştırırken, yaşadığı dönemlerdeki gelişen siyasi, sosyal olaylara da değineceğiz. Böylelikle, hem Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine bakacak, hem de İstiklal Harbiyle ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti’ni Cevat Paşa ile birlikte değerlendirme imkânı bulacağız. Tezimi ana tema olarak iki ayrı bölümde toparladım: Birinci bölümde; Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın askeri hayatını ayrıntılı bir şekilde ifade ettim. Çünkü askeri bir kişilik olarak hem Osmanlı Devleti’nin son döneminde hem de Milli Mücadele yıllarında önemli görevleri üstlenmiş iyi bir komutandı. Bunu destekleyen bilgileri de bu bölümde kullandım. Katıldığı savaşlar bulunduğu cepheler, aldığı nişan ve madalyalar, kronolojik olarak yaptığı askeri görevler, özellikle Çanakkale kahramanı olarak tarihe geçme hadisesi ve nedenleriyle bu bölümde anlatılmıştır. Cevat Paşa’nın nasıl bir vatansever olduğunu da ispatlamak adına, İstiklal Harbine katılma ve Atatürk’le olan diyaloglarına da yer verildi. Böylelikle, Milli Mücadele’nin de kahraman isimleri arasında yer almış olduğunu belirttik. Bu bölümde ayrıca; Malta’ya sürgün edilme sürecine ve sonrasındaki gelişmelere de açıklık getirdim. Konuyu anlatırken Malta sürgünlerine kendisiyle beraber başka hangi isimlerin gittiğini de izah ederek, dönemin olaylarını biraz daha geniş bir açıdan ortaya koymaya çalıştım. İkinci bölümde, Cevat Paşa’nın siyasi kimliğine ve anılarına yer verdim. Milletvekilliği dönemi öncesinde TBMM’nin ve Anadolu’nun siyasi, sosyal yapısına değinerek koşulları daha iyi ortaya koymaya çalıştım. Birinci ve İkinci TBMM dönemlerinde yaşanan askeri, siyasi olaylara genel hatlarıyla yer vererek, Cevat Paşa’nın milletvekili olmasını ve istifa etme sürecini ifade 8 ettim. Cevat ÇOBANLI’nın anıları kısmında, hem kendisinin vermiş olduğu demeçten hem de başkalarının kendisiyle ilgili anılarından faydalanarak bu konu başlığını oluşturdum. Askeri görevi sürecinde Çanakkale’de eğitim adına yapmış olduğu faaliyetleri de genel çerçevede bu bölümde yer verdim. Sonuç bölümünde; tezim de ele aldığım konunun değerlendirmesini yaparak, Orgeneral Cevat ÇOBANLI Paşa’nın gerçek bir vatansever, önemli bir komutan, Milli Mücadele’de bağımsızlık ruhunu taşıyanların yanında yer ve bu uğruda görev alan, Milli Mücadele’ye yararlılıklar sağlamış, onur duyacağımız bir kahraman olduğu sonucuna vardım. Bunun nedenleri sonuçlarıyla analiz ederek konuyu sonlandırdım. Ekler kısmında ise; Cevat Paşa’ya ait ve tezin ana konularıyla alakalı önemli birkaç belgeye yer verdim. BİRİNCİ BÖLÜM ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ HAYATI 1.1.ASKERİ HAYATI VE FAALİYETLERİ Cevat paşa, askeri hayatına eğitimi dönemi itibarıyla çok eski yıllardan beri başlamıştır. İyi bir askeri eğitimin ardından yararlılıklar göstermiş orgeneralliğe kadar uzanan askeri hayatında başarılara imza atmış önemli bir şahsiyettir. 19 Haziran 1888’de girdiği Harp Okulundan 26 1891 yılında teğmen olarak devam ettiği Harp Akademisinden27 20 Mart 1894’te kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu.28 Yaşamı çok sade, yurt sevgisi sonsuzdu. Bu nedenle İstiklâl Harbi komutanlarının en yaşlı ve kıdemlisi olduğu halde, İstanbul’dan yaptığı desteklemelerle yetinmemiş, bu yüzden sürgün edildiği Malta’dan dönüşünde 26 Harp Okulu; 1845 yılında padişah Birinci Abdülmecit’in fermanı ile Harp Okulu Komutanı Emin Paşa, Fuat Paşa ve Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’den oluşan Askerî Öğretim Kurulu, askerî okulların düzenlenmesine ilişkin şu kararları almıştır: “Askerî Liseler kurulacak, Harp Okulu dört sınıf olacak, Avrupa ordularında olduğu gibi kurmay subaylar yetiştirmek için sınıflar oluşturulacaktır.” Alınan karar gereğince Avrupa orduları sisteminde kurmay subay yetiştirmek amacıyla, “Mekteb-i Fünûn-u Harbiye-i Şâhâne Erkân-ı Harbiye Sınıfları” adıyla Harp Okulunun 3’üncü ve 4’üncü sınıfları oluşturulmuş ve 1848 yılında Harbiye’deki binada eğitim ve öğretime başlanmıştır. http://www.harpak.edu.tr (Harp akademileri komutanlığı resmi web sitesi) 27 Cevat ÇOBANLI’nın eğitim aldığı dönemde Harp Akademisinde durum şudur; Osmanlı Ordusunun savaşlarda istenen başarıyı gösterememesi nedeniyle; 1866 yılından itibaren Harp Akademisi ve diğer askerî okullarda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenleme ile Erkân-ı Harbiye öğretimi üç yıla çıkarılmış, programlara bazı askerî dersler ilave edilerek, tatbikat ve uygulamalı eğitimlere ağırlık verilmeye başlanmıştır. Kurmaylık, önceleri ayrı bir askerî sınıf olarak kabul edilirken, 1867 yılından itibaren piyade, süvari, topçu gibi sınıflar için kurmay subay yetiştirmek üzere programlar yeniden düzenlenmiştir. 1899 yılında Erkân-ı Harbiye’de kurmaylık eğitiminin yanı sıra, orduda görev alacak diğer sınıf subaylarını yetiştirmeye yönelik yeni bir eğitim sistemi geliştirilmiştir. Bu uygulamadan sonra Harp Okulundan daha çok sayıda subay Akademi’ye kabul edilmeye başlanmıştır. Bu uygulama 1908’e kadar devam etmiştir. http://www.harpak.edu.tr (Harp akademileri komutanlığı resmi web sitesi) 28 Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, yay. hzr. Hülya Toker, Nurcan Aslan, C. 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009, s. 141 10 Elcezire Cephesi Komutanlığı’nı kabul ederek yararlı hizmetlerini 29 sürdürmüştür. 1.1.1. Cevat Paşa’nın Askeri Hayatındaki Yükselme Tarihleri 29 1891’de teğmen, 1892’de üsteğmen, 20 Mart 1894’te kurmay yüzbaşı, 17 Kasım 1894’te kurmay kıdemli yüzbaşı, 13 Mayıs 1895’te kurmay binbaşı, 27 Ocak 1898’de kurmay yarbay, 17 Ocak 1900’de kurmay albay, 4 Aralık 1901’de tuğgeneral, 25 Aralık 1906’da tümgeneral, 7 Ağustos 1909’da kurmay yarbay(rütbe tasfiyesinden dolayı) 30 29 Eylül 1911’de albay, 29 Kasım 1914’te tümgeneral, 28 Temmuz 1918’de korgeneral, 30 ağustos 1926’da orgeneral.31 BAYCAN, a.g.m. , s.387 Cevat Paşa; Tasfıye-i Rüteb Kanunu’yla rütbesi Korgenerallikten Yarbaylığa indirilmiştir. Tasfıye-i Rüteb Kanunu; I.Abdülhamit döneminde hak etmedikleri makam ve rütbelere getirilmiş olan kişilerin rütbelerinin indirilmesi amacıyla ittihatçılar tarafından 5 Ağustos 1909 tarihinde kabul edilen bir kanun. Bu kanunla alaylı subaylar önemli ölçüde ordudan uzaklaştırılmış ve rütbe terfi ve atamaları belli kurallara bağlanmıştır. http://www.tarihportali.net; Tasfıye-i Rüteb Kanunu’yla ilgili , Ayrıca bkz. Turan Alkan, “Askerler Darbeyi İlk kez 100 Yıl Önce Yaptı”, http://www.belgehaber.com, 24/07/2008; Tasfıye-i Rüteb Kanunu’yla ilgili, Ayrıca bkz. Hayrullah Gök, “Maraşal Fevzi Çakmak’ın Öğrenim Hayatı ve Balkanlar’daki Faaliyetleri”, Yedinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri II, Genelkurmay Yay., Ankara, 2001 , s.327 31 TOKER, ASLAN, a.g.e. , s. 141–142 30 11 1.1.2. Cevat Paşa’nın Kurmaylık ve Komutanlık nitelikleri Cevat Paşa, ciddî, çalışkan, dürüst, bilgili, ileri görüşlü, cesur, kesin karar sahibi, üstün ahlâklı, Fransızca ve Almancayı çok iyi bilen bir kurmay subaydı. Büyük karargâhlardaki kurmay görevlerinde çok başarılı olmuş, onun kişilik ve karakteri emrindekiler üzerinde olumlu bir etki yapmış ve astlarına her konuda yardımcı olmuştur. Öğretim ve eğitime çok önem vermiş, o dönemde pek az kişinin kabul ettiği yeniliklerin orduya girmesi için büyük rütbelerde de bizzat çalışmıştır. Çok iyi lisan bilgisi nedeniyle yurt içinde ve dışında birçok toplantıya katılmış, birçok çapraşık konuyu kısa sürede olumlu bir sonuca ulaştırmıştır. Komuta ettiği birlikleri en ağır muharebe şartlarında başarıya ulaştıran, sorumluluktan yılmayan, kanun ve yönetmeliklerin kendisine verdiği yetkileri hiçbir etki altında kalmadan, gereken yer ve zamanda kullanan bir komutandı. Cevat Paşa, yaşadığı dönemde cereyan eden harplerin ve muharebelerin hemen hepsine katılmış ve büyük birliklere komuta etmiş çok tecrübeli bir komutandı. Hele, Birinci Dünya Harbi’nin Çanakkale ve Galiçya Cephesi’nde kazandığı başarılar her türlü övgüye ve takdire değer.32 1.1.3. Cevat Paşa’nın katıldığı savaşlar 1911-1912 Trablusgarp Savaşı 1912-1913 Balkan Savaşı, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, 1919-1922 İstiklal Savaşı.33 Cevat Paşa; katılmış olduğu savaşlarla üstün başarı ve hizmet adamı olarak adını tarihe yazdırmıştır. 32 33 BAYCAN, a.g.m, s.372 TOKER, ASLAN, a.g.e., s., 143 12 1.1.3.1. 1911-1912 Trablusgarp Savaşı ve Cevat Paşa Cevat Paşa 1911 -1912 Osmanlı-İtalyan Harbi’ne bilfiil katılmamıştır. O sıralarda merkezde görevliydi.34 Trablusgarp35 savaşında; İtalya 1912’de burayı işgal etmeye çalışmış ve Uşi Anlaşması ile Trablusgarb’ı topraklarına katmıştır. 36 1.1.3.2. 1912-1913 Balkan Savaşı ve Cevat Paşa Cevat Paşa’nın, Balkan savaşları tarihinde askeri rütbesi albaydır. Daha öncede bahsettiğimiz üzere, rütbesi Korgenerallikten Yarbaylığa indirilmişti. 37 20. yüzyılın başlarında Balkanlar, Osmanlı Devleti’nin en bunalımlı ve kritik yerlerinden birisi haline gelmiş bulunuyordu. Bunda, Balkan devletlerinin bölge üzerindeki emelleri, Büyük devletlerin çıkar hesapları ve nihayet bunların kışkırtmaları ile bölgedeki toplumların çeşitli girişimleri önemli rol oynamaktaydı.38 Hiç kuşkusuz; Balkan Savaşının çıkmasında Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’ta almış olduğu yenilgi de Balkan ülkeleri için başka hesapların doğmasına zemin oluşturmuştur. Yüzyıllardır Osmanlı Devleti’ne bağlı yaşayan Balkan ülkeleri artık; Osmanlı Devleti’nin aleyhine harekete geçmeye başlayacaktır. Balkan ülkeleri bir arada olarak, Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmaktan çekinmeyecektir. Dönemin siyasi ilişkilerine bakıldığında, 34 BAYCAN, a.g.m, s.372 Trablusgarp (Libya), Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki son toprak parçasıydı. Kuzey Afrika, 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştı. Burada Cezayir, Tunus, Trablusgarp Ocakları’ndan meydana gelen ve adına Garp Ocakları denilen özel bir yönetim kurulmuştur. Ancak; Fransa’nın Cezayir’i işgal etmesiyle Osmanlı Devleti diğer iki Ocak ile daha yakından ilgilenmeye karar vermiştir. 1835’te Trablusgarp’ı doğrudan doğruya merkeze bağlamıştı. Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, Filiz Kitapevi, İstanbul 2000, s.426 36 Yücel Özkaya, “ 1914-1918 Yılları Arasında Birinci Dünya Savaşı”, Milli Mücadele Tarihi, Cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 2005, s. 4 37 1912 yılına Şark Ordusu komutanı korgeneral Abdullah Paşa(Kölemen) ve Şark Ordusu . Kur. Başkanı Cevat Paşa (Çobanlı) dır. İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, T.T. K., Yay., Ankara,1993, s.18 38 UÇAROL, a.g.e., s. 431 35 13 kendi aralarında ayrılıklar olmasına karşın Balkan Ülkeleri39 bir birlik içerisinde olmayı, kendileri için en doğru karar olarak görmüşlerdir. Balkan ülkelerinin en büyük destekçisinin de Rusya olduğunu unutmamak gerekiyor. Osmanlı Devleti, Balkan savaşıyla yaklaşık beş asırdır egemenliği altında bulundurduğu Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ ile çarpışarak Balkan topraklarını kaybetmiştir. 40 Cevat ÇOBANLI’nın bu dönemdeki durumu şudur: Şark Ordusu; 1. ordunun 17 Ekim 1912’den itibaren Şark Ordusu olarak devam etmiş halidir. Cevat Paşa, bu oluşum içerisinde Şark Ordusu Kurmay Başkan’ıydı. Bulunduğu teşkilat ve şeması Çatalca mevzilerine çekilinceye kadar devam etmiştir. 41 Çatalca Ordusu Genel Topçu Komutanı Ali Rıza Paşa, Kurmay Başkanı Albay Cevat (Orgeneral Çobanlı) Bey’di. 42 Çatalca Müstahkem Mevki ve Topçu Komutanlığı; Başkomutan vekilliğinin 8 Kasım 1912( 23 Teşrinievvel 1328) tarihli emri ile birinci ve ikinci Şark orduları, çatalca Hattına çekilmelerini müteakip lağvedilmiş, yerine üç nizamiye ve iki mürettep redif kolordusu ile bir müstakil süvari tugayından ibaret yeni bir Çatalca ordusu teşkil edilmiştir. 43 İkinci Çatalca Muharebesi (3 Şubat-13 Nisan 1913) sırasında Cevat ÇOBANLI’nın ordudaki görevi; 9. Tümen komutanı ve rütbesi albay olarak geçmektedir. Çatalca ve Bolayır’dan Edirne’nin geri alınması için yapılan ileri harekâtta da aynı tümende ve görevde bulunmuştur.44 39 Balkan savaşına katılan ülkeler; Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Karadağ olmuştur. GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 9 41 GÖRGÜLÜ , a.g.e., s. 23 42 BAYCAN , a.g.m., s.374 ; Görgülü, a.g.e., s. 28 43 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 28 44 GÖRGÜLÜ, a.g.e. , s. 29; Savaşlardaki çıkarma hareketleri için ayrıca bkz. İlyas Demirsoy, Çeşitli Savaşlardaki Sahil Çıkarmaları (AMFİBİ Harekât Örnekleri), Yay. Hzr. Ahmet Çalışkan, Genelkurmay Yay., Ankara, 2006 40 14 Bulgarlar, Çatalca mevziine, dört tümen birinci hatta dört tümen ihtiyatta olarak saldırmış, başarısızlığa uğramış, taarruz gücünü kaybetmişlerdi. Balkan Harbi’nin ilk dönüm noktasını teşkil eden Birinci Çatalca başarısı, siyasî ve askerî bakımlardan, Türkler için yararlı sonuçların meydana gelmesine neden oldu.45 Ancak, bilindiği üzere; genel savaş koşulları içerisinde Balkan savaşı, Osmanlı Devleti’nin sonuçlanmış ve 30 Mayıs 1913’te Londra Antlaşmasıyla 46 yenilgisiyle bitmiştir. 1.1.3.3. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı ve Cevat Paşa Genel hatlarıyla baktığımızda Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin devlet yapısındaki gidişatının sonuçlandığı sadece Osmanlı Devleti için değil, Dünya tarihi açısından da önemli gelişmelerin yaşandığı ve ileriye dönük de yaşanacağı siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik çıkarımların olduğu ve olacağı bir tarihin dönüm noktasıdır. Avrupa da büyük devletlerinin oluşturduğu siyasî gruplaşmaların ve bu büyük devletlerin ekonomik çıkarları karşısında Osmanlı Devleti’nin durumu son derece kritik ve karanlıktı. Sadece Anadolu toprakları için değil, özellikle de Boğazlar üzerindeki istekler belli ve çok yönlü olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya savaşı öncesinde de birbirini izleyen harpler ve ayaklanmalar nedeniyle de eski gücünü kaybetmişti. Bu çerçeve içerisinde yıkılmaya başlamış bir Osmanlı Devleti savaş öncesinde tarafını belirlemek durumunda kalmıştır ve Almanya’nın47 yanında bu harbe girmiştir. 45 BAYCAN, a.g.m., s.374 Londra antlaşmasıyla Osmanlı devleti, Midye-Enez sınırının batısında kalan bütün toprakları Balkan devletlerine terk ediyor ve kaybedilen topraklar bu devletler arasında bölüşülüyordu. Fakat bundan sonra Balkan ülkeleri, bölüşmeden doğan sıkıntılarla kendi aralarında büyük bir anlaşmazlığa düşecektir. Bu da ikinci Balkan savaşının ortaya çıkmasına neden olacaktır. 47 Almanlar, Baltık -Bosfor- Basra ekseninde kuracakları jeopolitik bir kuşakla Akdeniz ve Hint Okyanusu’na uzamak istiyorlardı. Bu proje Balkanlar üzerinden ve büyük kısmıyla Osmanlı Devleti’nin sırtından gerçekleştirilecekti. Rusların, açık denizlere ve sıcak iklimlere çıkma politikalarının hedefi de aynı coğrafya idi. Londra otoritelerine göre, Osmanlı Devleti yaşamını tamamlamış, mirasını paylaşmak zamanı gelmişti. Fransızlar da, benzer koşullar dolayısıyla aynı politikayı izliyorlardı. Üçlü anlaşmanın 46 15 Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi yararına idi. Osmanlı Devleti bu savaş sürecinde yalnız kalmak istemiyordu. Hatta 27 Temmuz 1914’te Almanya ile bir ittifak yapılması için görüşmelere48 bile başlanmıştı.49 O günlerde Türk Ordusu, dört ordu müfettişliği emrinde On Üç Kolordu halinde teşkilatlanmış 38Piyade 4 Süvari tümeninden ibaretti. Ateş gücü zayıftı, fenni birliklerle geri teşkiller, özellikle ulaştırma birlikleri yok denecek kadar azdı. Noksanlarının giderilmesi ve Türk ordusunun kısa sürede savaşa hazırlanması için Türk ve Alman subayları el ele vererek büyük bir gayretle çalışmaya başladılar. 50 Cevat ÇOBANLI’nın Birinci Dünya Harbinde adını 18 Mart Kahramanı olarak tarihe geçiren görevi, Çanakkale cephesindeki başarısı olmuştur. 1.1.3.3.1. 18 Mart Kahramanı Cevat Paşa Çanakkale cephesi, deniz harekâtı ve burada yapılan savaş, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Harbindeki en üst düzey başarısını oluşturmaktadır. Böylece, harbin seyri değişmiş, halkın ve askerin umudu artmıştır. Cevat ÇOBANLI’nın, buradaki konumu ve uyguladığı askeri başarı genel anlamda Türk Ordusunun güçlü stratejilere sahip olduğunun en güzel göstergesi olmuştur. Burada görev alan diğer komutanlarla beraber Çanakkale Deniz Harekâtı ve Çanakkale Cephesi, Osmanlı Devleti’nin en son kazandığı askeri başarısı olacaktır. temelinde yatan müşterek hırs buydu. Bu nedenle her iki taraf da Osmanlı Devleti’yle anlaşmaya yanaşmıyordu. Avusturya-Macaristan Devleti, Veliahtları Arşidük Fransuva Ferdinand ve eşinin Saraybosna’da öldürülmesi nedeniyle Sırbistan’a harp ilân edip, Birinci Dünya Harbi’ni başlattı. Bir süre sonra da Almanya, Rusya ve Fransa’ya karşı harbe girdi BAYCAN, a.g.m., ,s.375 48 Bu görüşmeler, 2 Ağustos 1914’te Sadrazam Halim Paşa ile Almanya’nın İstanbul büyükelçisi Baron von Wangenheim arasında, Osmanlı-Almanya Anlaşması imzalandı. UÇAROL, a.g.e., s.466 49 ÖZKAYA , a.g.m. , s. 7 50 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 48 16 10 Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na atanan Cevat Paşa51, birliklerini (özellikle müstahkem mevki topçusunu) ve 9 ncu Tümen’i muharebeye hazırlamış, Başkomutanlığa verdiği bir raporla da yaptığı ve yapacağı işleri bildirmişti. Bu raporda, denizden yapılacak bir taarruzda kesin savunmanın Boğaz’ın iç kısmında yapılması üzerinde duruyor, Boğaz’ın giriş kısmının her zaman kolayca düşürülebileceğini savunuyor ve Erenköy koyunun düşmanın sığınmasına engel olacak şekilde mayınlanmasını öneriyordu.52 13 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Müstahkem Mevki Komutalığı tarafından verilen emirle; Boğaz girişinin ilerisinde İngiliz gemilerinin görüldüğü, her türlü teşebbüse karşı birliklerin daima hazır olması ve sahilde meydana gelebilecek bir teşebbüse ateşle karşılık verilmesi, ağır topçu birliklerinin bölgenin önemi derecesinde hazırlık derecesini arttırması, mayın müfrezesinin istenildiği zamanda göreve başlayacak şekilde bütün önlemleri alarak işaret kulesini daima gözetleyeceği, torpidoların geceleyin Boğazın güvenliğini sağlayacak şekilde Boğaz girişi ilerisinde keşfe devam edeceği belirtilmiştir. Torpidoların gözetleme konusunda dikkatli davranmaları hususuna çok önem verilmesine rağmen bu konuda bazı aksaklıklar görülmüş bu durum müstahkem Mevki komutanı tarafından 13 Ağustosta verilen emirle dikkatsizliği görülen kişilerin en ağır şekilde cezalandırılacağı bildirilmiştir.53 Boğaz girişinin biraz ilerisinde keşifte bulunmak üzere tayyare uçurulmak istenmiş ise de tayyare subayı tayyarenin bir gün açıkta kalması nedeniyle pervane ve motorda arıza bulunduğundan uçmanın mümkün olmayacağını bildirmiştir. Bunun üzerine Müstahkem Mevki komutanı Cevat 51 Başkomutan vekili Enver Paşa, Müstahkem Mevki komutanı Emin Paşa’nın bu konuda yetersiz olduğu düşüncesiyle emin Paşa’yı görevden alarak yerine 9. Tümen Komutanı Kurmay Albay Cevat Paşa’yı atamıştır, Cevat Paşa, 10 ağustos tarihinde göreve başlamıştır; Birinci Dünya Savaşında Çanakkale Cephesi, Yay. Krl. Bşkn. Kamil Başoğlu, C.V. 1.Kitap, Genelkurmay yay. Ankara,2012, s.74 52 BAYCAN ,a.g.m., s.376; Ayrıca Çanakkale Savaşları için bkz. Çanakkale Savaşları Özel Sayı, ATAM Dergisi, C. XXV, S.73, Mart 2009 53 Birinci Dünya Savaşında…, s.75 17 Paşa, durumu Başkomutanlığa şu ifadelerle bildirmiştir: “Daha önce bilgi alınamaması nedeniyle gelen tayyare için sahilde gerekli hangar hazırlanmadığından ve tayyarenin dün geceyi açıkta geçirmesi nedeniyle, tayyareci subay, pervane ve motorun bozukluğundan şikâyet ederek uçmaktan kaçınıyor. Zaten gelen kişilerden biri daha önce burada bir ay kaldığı halde bir defa bile uçamamıştır. Buraya iş görecek bir tayyare ile bir tayyarecinin gönderilmesi şu anda burada bulunan tayyarenin sökülüp vapurla İstanbul’a nakline izin verilmesi arz edilir.”54 Başkomutanlık tarafından 22 Ekim 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevki komutanlığına gönderilen bir direktifte Başkomutanlık Delegesi Amiral Metren başkanlığında, Albay Cevat, Yarbay Wossidlo ve Müstahkem Mevki Kurmay başkanından oluşan bir komisyon kurulduğu bildirilmiştir. Bu komisyona her türlü taarruza karşı mevcut vasıtalarla Boğaz’ın ne şekilde savunula bileceği ve muhtelif bataryalarla diğer savunma vasıtalarının ne şekilde hareket edeceklerine dair bir plan hazırlanması emredilmiştir. Birleşik Filonun 3 Kasım 1914’te Boğaz giriş 55 tahkimatını bombardımanı ve bundan sonra alınan önemler için Cevat Paşa : “Bu 3 Kasım bombardımanı, beni uyandırdı ve artık her yola başvurarak bütün zamanımı, savunma manzumesinin düzenleme ve takviyesine ayırmak gerektiğini anladım.” Demiştir. 56 Cevat Paşa; 18 Mart 1915 Çanakkale zaferinde, rütbesi Tümgeneral57 olmuş ve birliğin başına geçmiştir. Çanakkale Boğazı’na yapılan ilk deniz taarruzu, 3 Şubat 1915 günü saat 06.50’de başlamış, Fransız ve İngiliz harp gemileri, ikinci kez 19 Şubat 54 ATASE, BDH Koleksiyonu, Kls. 4669, Dos. H-1, Fih.1-52; Birinci Dünya Savaşında…, s. 25-26 ATASE, BDH Koleksiyonu, Kls. 4669, D.: H-3. Fih.1-53; Birinci Dünya Savaşında…, s. 33 56 Birinci Dünya Savaşında…, s. 83; Cevat Paşa’nın aldığı önlemlerle ilgili olarak arşiv kayıtlarında şu ifadelere yer verilmektedir: 26 Şubat 1915’ten itibaren birleşik Filonun, boğaz içerisinde hemen her gün, gündüzleri başlayıp geceleri de sürdürdüğü taarruzlar Müstahkem Mevki komutanı Cevat Paşa (Orgeneral Çobanlı)’yı yeni önlemler almaya yöneltmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Birinci Dünya Savaşında…, s. 150-151 57 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 62 55 18 1915 günü saat 07.45’te, Boğaz önüne gelmiş; uzak mesafelerden, girişteki Türk tabyalarını saat 17.30’a kadar topçu ateşi altına almıştı.25 Şubat 1915 günü daha fazla muharebe gemisi bombardımana katılmış, 26-27 Şubat 1915 günleri merkez tabyaları da ateş altına alınmıştı.1, 2, 3, 4 ve 12 Mart 1915 günleri de Boğaz içerisine giren İngiliz ve Fransız harp gemileri, kayda değer bir başarı sağlayamadılar. İngiliz Amirali De Robeck (dö Robek) tüm deniz gücüyle Boğaz’ı zorlayarak İstanbul’a ulaşmaya karar verdi. 18 Mart 1915 sabahı İngiliz ve Fransız filoları, tam yolla ve büyük bir güvence içinde Boğaz’a girdiler, saat 08.30’da, Anadolu ve Rumeli kıyılarındaki Türk tabyalarını bombardımana başladılar. Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında mevzilenmiş bulunan Türk topçularının açtığı yoğun ateşler ve karanlık limana dökülen mayınların etkisiyle mevcudunun % 35’ini yitiren İngiliz ve Fransız harp gemilerinden oluşan bu donanma, saat 17.30’da çekilmek zorunda kaldı. Yalnız bugünkü muharebede Bouvet (Buve), Ocean (Oşın), Irresistible (İrrezistibıl) muharebe gemileriyle iki muhrip, yedi mayın arama gemisi batmış, Gaulois (Golva), İnflexible (İnfıleksibıl) de dahil olmak üzere yedi zırhlı, görev yapamayacak duruma gelmiş, bunlardan bazılarının yedeğe alınarak muharebe alanından uzaklaştırılması gerekmişti.58 18 Mart 1915 tarihi; Çanakkale Boğazı’nı geçmeye teşebbüs eden Amiral J. De Robeck komutasındaki İngiliz ve Fransız donanmalarının, ağır zayiat vererek başarısız kalışı, düşman donanması 7 saat süreyle tüm boğaz tahkimatını ateş altına almışsa da, bu girişim, kıyı topçusunun etkili karşı ateşi sayesinde sonuçsuz kalmıştır. Bu deniz savaşında Nusret mayın gemisinin verdirmiştir. döşediği 59 mayınlar Müstahkem Mevki düşman 60 donanmasına ağır kayıplar Komutanı Cevat Paşa her yönüyle üstün nitelikli bir kişiydi, bu büyük deniz harekâtını plânlarken, o da Nusret mayın 58 BAYCAN , a.g.m., s.376 Utkan Kocatürk, Doğumdan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 2007, s.36 60 Çanakkale Müstahkem Mevki komutanlığının kuruluş, konuş ve düzenleri için bkz. Birinci Dünya Savaşında…, s.158-162 59 19 gemisine karanlık liman bölgesini mayınlatıyordu. Saat 03.20’de tespit edilen yerler tamamen mayınlanmıştı.61 Cevat Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’yla Çanakkale deniz savaşlarındaki konuşmaları da ve Mustafa Kemal Paşa’nın bu konudaki görüşü de önemli bir ayrıntıdır. 1918 yılında Ruşen Eşref tarafından Yeni Mecmua’da neşredilmiş beyanatında şu bilgiye yer verilmiştir: “Mustafa Kemal Paşa, kendisinin Maydos (Eceabat) mıntıkası kumandanlığı esnasında cereyan eden mühim vakaları şu suretle hülasa etti: düşman bir defa Seddülbahir’e ve Kumkale’ye asker çıkarmak teşebbüsünde bulunuyor… Sahil müdefası Cevat Paşa Hazretlerinin tahtı emrinde bulunuyordu. Benim bu hareketle alakam dolayısıyladır. Yalnız 5 Mart günü sabahı Cevat Paşa Hazretleri Maydos’ta bulunan karargahıma gelmişti. Kendisine Seddülbahir sahil mıntıkasındaki tertibatı göstermek üzere beraber Kirte’ye gittik. Oraya vardığımız zaman, düşman donanmasının Kitre ve Alçıtepe istikametlerine açtığı ateşin altında kaldık.”62 Mustafa Kemal Paşa; kendi notlarında olayın devamı için şunları söylüyor: “ …bunun üzerine ben mezkur mıntıkanın muhafazasına memur olan 26’ncı alay kumandanına müteyakkız (uyanık, gözü açık, tetikte) bulunması için bazı talimat-ı şifahiye verdikten sonra Cevat Paşa vazifesi başında bulunabilmek üzere Maydos’a avdet ettik.”63 Düşman işgali üzerine Mustafa Kemal’in öngörüsünü de kendi notlarında şu şekilde aktarmaktadır: “Bu kuvvet mühim düşman teşebbüsüyle mütenasip hadden ve kendisinin donanma ateşinin muharip tesiratına karşı tahaffuz edecek ve ancak düşman piyadesinin 61 sahile takarrüp(yaklaşma, BAYCAN ,a.g.m.,s. 376 Uluğ İğdemir, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1990, s.X-XI; İğdemir, “Atatürk’ün Anafartalar Hatıraları”, BELLETEN, C.VII, TTK. Yay. Ankara,1943, s.28; Hüsamettin Öztürk, “ Çanakkale’nin Mustafa Kemal’in Askeri Kariyerindeki Yeri”, 85. yılında Çanakkale Savaşları Sempozyumu, (23-24 Mart 2000 Çanakkale) Sempozyum Bildirileri, 18 Mart Üniversitesi Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi, Çanakkale, 2000, s.79; Senem Güven, “Hatırat Türü Eserlerde Çanakkale Muharebeleri”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s.47 63 Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Yay. Hzr. Uluğ İğdemir, TTK. Yay., Ankara 1990, s.3 62 20 yanaşma) ve huruca başlaması anında faaliyete geçebilecek tedabir ve tertibattan mahrum bulunduğu takdirde, tehlikenin bertaraf edilmesini müşkül görüyordum. Bu mülahazatımı 5-1-31 günü birlikte Kirte’ye hareket ettiğimiz sırada dahi mevki-i müstahkem kumandanı Cevat Paşa’ya izah etmiştim. Kendileri Seddülbahir mıntıkasının pek dar olmasından düşmanın kuvay-ı mühimmesine cevelangah (dolaşma yeri, savaş yeri) olamayacağı kanaatinde bulunduğunu beyan etmişti.”64 1.1.3.3.2. Cevat Paşa ve Amiral Robeck Savaşı Düşmanın Çanakkale’ye yapmış olduğu büyük taarruz içerisinde, önemli bir ayrıntıya dikkat çekmemiz gerekmektedir. Bu ayrıntı; Nusret Mayın gemisiyle ciddi bir askeri strateji uygulayan Cevat Paşa’nın, Amiral Robeck’e karşı kazandığı ve düşman gemilerinin mezarı haline gelen Çanakkale suları tarihin ve savaşın dönüm noktası olmasıdır. Amiral Robeck kumandasındaki düşman filosu, Cevat Paşa kumandasındaki Çanakkale istihkâmlarına karşı, hücuma geçti. Bu ilk hücumun maksadı hem mayın tarlalarını koruyan bataryaları tahrip etmek, hem de boğazın orta kısmındaki tabyaları susturmaktı. Bundan sonra donanmanın asıl kısmı rahatça boğazı geçerek Marmara’ya açılacak ve oradan İstanbul’a gelecekti. Fakat Cevat Paşa, düşmanın hareketlerini gözden kaçırmıyordu. Nitekim boğazın aşağı kısımlarını düşman mayın tarayıcıları tarafından tamamen mayından temizlenmiş olduğunu öğrendiği için, bir saldırının çok yakın olduğunu kestirmişti. Her ne pahasına olursa olsun, düşman gemilerini boğazdan geçirmemek lazımdı. Çünkü muazzam müttefik filosunun Çanakkale’yi geçerek Marmara’ya açılması, doğrudan 64 Mustafa Kemal, a.g.e., s. 9 21 doğruya imparatorluğunun başkenti İstanbul’un düşmesi demekti. Bu da daha harbin başında yenilmekten başka manaya gelmezdi.65 İngilizler, 1915 yılı başında, Avrupa’daki harp mevzi harbine dönüşünce, bütün kuvvetlerini Avrupa cephesine yığmaktansa Çanakkale veya Balkanlar’da ikinci bir cephe açarak harbi hareket harbine çevirmeyi, bu suretle, Rusya’ya ihtiyacı olan yardımın yapılabileceğini, İstanbul’un ele geçirilmesiyle Osmanlı Devleti’nin Almanya’dan kopartılabileceğini, ayrıca; harbe girmekte kararsız görünen Bulgaristan’ın da Almanya tarafında harbe girmesinin önleneceğini düşünerek, Çanakkale Boğazı’nın donanmayla geçilmesine ve İstanbul’un işgaline karar verdiler.66 İngiliz tarafındaki düşünce açık ve nettir. Osmanlı Devleti deniz gücünün, kıyılarını ve boğazı koruyamayacağını planlayan ve kilit nokta olarak Çanakkale boğazını gören düşman kuvvetleri, uğrayacakları yenilgiyi bu planlarına dahil etmedikleri ortadadır. Çanakkale Savaşı’nın kazanmamızda sahil tabyalarının olduğu kadar Nusrat mayın67 gemisinin de büyük rolü olduğunu söylemiştik. Bu küçük gemi, düşman taarruzundan önceki günlerde, gemilerin manevra yaptığı Karanlık Liman’ın yukarı kesimlerine gizlice mayın döşerdi. 18 Mart sabahı başlayan taarruzda yarım gün içinde altı zırhlının birden yok olması, düşman filosu için çok ağır bir darbeydi. Bu ağır kayıplar üzerine filo, boğazdan çekildi ve Cevat Paşa komutasındaki Çanakkale istihkâmları, düşmana karşı beklide bütün savaşın gidişine tesir edecek galibiyeti kazandı. Bunun üzerine İngilizler, bahriye nazırı Churchill’in emriyle dünyanın en büyük harp gemisi 65 Orhan Ş. Yüksel, “50 Yıl Önce Çanakkale Savaşını Kazandık”, Tarih Mecmuası, C.1, S.2, İstanbul,1965, s.7 66 GÖRGÜLÜ, a.g.e.,s. 62 67 Nusrat Mayın Gemisi, 1912 yılında Almanya'nın Kiel şehrinde Germenia tezgahlarında inşa ettirilmiştir. Eni: 7,4 m. Boyu: 40m. Çektiği su: 2 m. Sürati: 15 mildir. Bu tekne dar alanlarda kolayca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu. Gemi 3 Eylül 1914'te Çanakkale'ye getirildi. Ayşegül İnanç “Nusrat Mayın Gemisi” http://canakkalektp.kulturturizm.gov.tr ; Ayrıca bkz. Murat Duman, Cumhuriyetimizin Önsözü Çanakkale Savaşlar Hatıralar ve Kahramanlar, Ares Yay. , İstanbul 2006, s. 55–56 22 olan, Queen Elizabeth dretnotunu, herhangi bir kazadan korumak için, Çanakkale’den çektiler.68 İngiliz General Oglander'in "Çanakkale-Gelibolu Askeri Harekatı" adlı eserinin 1. cildinde: "Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağan üstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez." Bahriye Nazırı Winston Chuchill 1930'da "Revue de Paris" dergisinde olayı şöyle yorumlamıştır: "Birinci Dünya Harbi'nde bu kadar insanın ölmesine harbin ağır masraflara maal olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, Türkler tarafından bir gece önce atılan o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı adet mayındır. Nusret'in gizlice döktüğü bu 26 demir kap, savaşın devamı ve dünyanın geleceği bakımından, diğer tüm çabalardan daha tam ve daha kesin sonuçtu. Hedeflere varmak içindi. Bu engel, İngilizler tarafından başarıyla başlatılmış olan Çanakkale Operasyonunu durduran birçok psikolojik karışıklıklar doğurdu. Yalnız başına bu mayın engelidir ki Türkiye'yi bir yenilgiden kurtardı ve savaşı uzattı." 69 Düşman tarafından 18 Mart 1915 olayı bu çerçevede değerlendirilmesi, Nusret mayın gemisinin döşediği mayınların savaş planlarını alt üst etmesini kabul ettiklerini göstermektedir. 18 Mart 1915 Amiral Robeck, plan dahilinde Boğaz’ın sadece 1 mil genişliğindeki en dar noktasından komutasındaki 16 savaş gemilik dev donanma ile Çanakkale’yi geçmeye kalkmıştır. Ancak, her gemi Türklerin Nusret mayın gemisiyle boğazın Asya tarafına yerleştirdiği deniz mayınları tarafından hasar almıştır.70 Cevat Paşa’nın bu konuyla ilgili olarak Nusret mayın gemisinin askeri stratejisine ilişkin aldığı o önemli karar anı Erdal Şafak’ın 2006/12/10 tarihli 68 YÜKSEL, a.g.m., s. 7-8 İNANÇ, a.g.m. 70 Ali Sarıkoyuncu, Esra Sarıkoyuncu Değerli, “Avusturya Basınında Çanakkale Muharebeleri”, ATAM Dergisi, C. XXV, S.73, Mart 2009, Ankara , s. 48, 69 23 Sabah gazetesindeki “Atını Dinyester'de Sulayan Komutan” adlı makalesinde şöyle anlatılmaktadır: 17 Mart gecesi, Çanakkale Müstahkem Mevki Mayın Grubu Komutanlığı'nın külüstür telefonu çalar ve Komutan Binbaşı Nazmi telefonu açar. Cevat komutan: "Burası Müstahkem Mevki Karargâhı, ben Cevat. Buraya gelebilir misiniz Nazmi Bey?" der. Binbaşı Nazmi "Emredersiniz!" der ve karargâha koşar. Cevat komutan onu bekliyordu: "Karanlık Liman'da bu akşam da aynı oyun tekrarlandı. Gemilerini sürdüler, ama hatları yaramadılar. Galiba yarın var güçleriyle zorlayacaklar." Sonra sordu: “Kaç mayınımız var binbaşım?” Binbaşı Nazmi “26 adet komutanım.”der. Cevat komutan: “ Onların hepsini bu gece Karanlık Liman'a bir hat boyunca dökebilir misiniz Nazmi Bey?”der ve Binbaşı Nazmi : “Derhal komutanım.” Cevat komutan: “ Güzel. Ben zaten mayın döşeme gemimiz Nusret'ı hazırlattım bile. Ne zaman hareket edebilirsiniz?” Binbaşı Nazmi Bey: “Gece yarısı demir alırız efendim.” Saat gece yarısına birkaç dakika kala 280 tonluk Nusret mayın gemisi altı subay ve 54 erle denize açıldı. Saat 03.20'de 26 mayın da döşenmişti. Nusret, sahile doğru süzülürken sancaktan belirli aralarla yanıp sönen üç yeşil ve bir kırmızı ışıkla "Operasyon tamam!" mesajını verdi. Cevat Albay da müjdeyi ulaştıran gözcüye, bir mecidiye bahşiş verdi. Ertesi gün. Bilmeyen mi var? Müttefik savaş gemilerinin o mayınlara çarpıp havaya uçmaları, mayınlardan ve bataryaların top ateşinden kurtulabilenlerin Ege'nin ufkunda kaybolmaları, karadakilerin Mustafa Kemal komutasındaki kuvvetler tarafından denize sürülmeleri... 71 3 ncü Kolordu Komutanı Esat Paşa (Korgeneral Bülkat), “Düşman donanmasına Çanakkale Boğazı’na yaklaşmak ve Boğaz’ı zorlayıp İstanbul’a gelmek fırsatını vermeyenlerin birincisi Cevat Paşa ikincisi ben, kesin sonucu sağlayanı da Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal Paşa’dır” diyor.72 71 72 Erdal Şafak, “Atını Dinyester'de Sulayan Komutan” http://www.sabah.com.tr, 2006/12/10 BAYCAN, a.g.m., s.380 24 Cevat Paşa, Müstahkem mevkii komutanı olarak atandığı Çanakkale’de göstermiş olduğu üstün başarısı tarihe yazılmıştır. Bu göreve atanmasının ardından Boğaz’ın savunmasını ele alır. Zira, Boğaz savunma planları yoktur ve Müstahkem Mevkii kumandanlığı stratejik açıdan perişandır. Yarbay Selahaddin Adil Bey, Müstahkem Mevkiinin durumunu apaçık belirtiyor: “ İtalya ve Balkan seferinde yapılmış olan hazırlıklar, mevkiinin evvelki kumandanları tarafından hazırlanmış bir müdafaa planı yoktu. Her şeyi yeniden hazırlamak lazımdı.” 73 Yeni baştan savunma planları oluşturulmaya başlandı. Cevat Paşa’nın göreve gelmesiyle kadro dışına çıkarılan bataryalar yeniden tanzim edildi ve tabyalardaki toplar tekrar kuruluşa alındı.74 Bu bataryalara asker ve subay yerleştirildi. Mevcut batarya ve tabya kadroları değiştirildi. Tüm bu çalışmalar yapılırken; Selahaddin Adil Bey, Cevat Paşa’nın bu durumunu şöyle özetleyecektir: “…Cevat Paşa, hiçbir zaman kararsız ve ümitsiz olmadı.” 75 Cevat Paşa, eldeki mevcut imkânları kullanarak yeni bir askeri stratejiyle Boğaz’ın savunmasını gerçekleştirecektir. İşte; Çanakkale Deniz savaşlarında ki başarı da Cevat Paşa’nın dirayeti, inancı ve kararlılığıyla aynı doğrultu da sonuçlanmıştı. 20 Mart 1915’te Müstahkem Mevki komutanı Cevat Paşa, İngiliz ve Fransızların Boğaz muharebelerinde uğradıkları yenilgi karşısında, karadan büyük bir çıkarma harekâtına girişebileceklerine işaretle, Başkomutanlığa mevcut savunma düzenini tamamlayıcı bir değişikliğe gidilmesini önermiştir. 76 73 Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Yay. Hzr. Muzaffer Albayrak, Yeditepe yay., 1.baskı, İstanbul, 2007, s.25; YURTTAKAL “18 Mart…”, http://www.geliboluyuanlamak.com 74 YURTTAKAL, “18 Mart…”, http://www.geliboluyuanlamak.com 75 ALBAYRAK, a.g.e., s.24 76 Öneri metni için ve ayrıntılı bilgi için bkz. Birinci Dünya Savaşında…, s. 189-193 25 1.1.3.3.3. Cevat Paşa’nın Birinci Dünya Harbindeki Katıldığı Diğer Cepheler ve Görevleri Cevat Paşa, Birinci Dünya Harbi yıllarında önemli askeri görevleri üstlenmiş, bununla birlikte Sadrazam Ferit Paşa’nın yurt dışı görevlendirmelerinde de Cevat Paşa yer almıştır. Önemli görevler için Avrupa’ya gidecek heyette Erkan-ı Harbiye Reisi olan Cevat Paşa’da bulunurdu. Eylül 1915- 9 Ocak 1916 tarihleri arasında mevzi muharebeleri yapılmış ve Cevat Paşa burada görev almıştır.77 Başkomutan Vekili Enver Paşa, Harekât Şubesi Müdürü Yarbay İsmet Bey’le 24 Eylül 1915’te Gelibolu’ya geldi ve Çanakkale bölgesinin sükûnete kavuştuğu bugünlerde, karışık bir durumda olan kıtaların bir düzene sokulmasını emretti. Ekim 1915 ayı içinde, bütün bölgelerde değişiklikler yapıldı. Bu meyanda Güney Grubu’nda da değişiklikler ve intikaller oldu. 2 nci Ordu Karargâhı’nın Güney Grubu’ndan ayrılması üzerine Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, 14 ncü Kolordu Komutanlığı’na atanmış aynı zamanda, Güney Grubu Komutanlığı da kendisine verilmişti.78 Birinci Dünya Savaşından Osmanlı ordularının İngiliz-Fransız kuvvetlerini Çanakkale'den püskürttükleri ama Anadolu, Filistin, Irak, Kafkasya, Balkan cephelerinde savaştıkları, savaş alanlarında, siperlerde her gün yüzlerce, binlerce gencin devrildiği yıllardan. Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, kimsenin önermeye cesaret edemeyeceği bir karar aldı: Galiçya cephesine asker gönderilmesini emretti.79 Enver Paşa, esasen Çanakkale’de serbest kalan Türk kuvvetlerini çölden beslenme zorlukları nedeniyle Suriye Cephesi yerine Avrupa Cephesi’ne göndermeyi ve burada kesin sonuç alınmasını düşünüyordu. 77 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s.82 BAYCAN , a.g.m. ,s.378 79 ŞAFAK, a.g.m. ; BAYCAN, a.g.m.,s.380 78 26 Diğer Türk cephelerinin isteklerini dikkate almadan, Almanların önerisini kabul etti ve Gelibolu yarımadasında bıraktığı 19 ve 20 nci tümenlerle üçüncü defa kurulan, Albay Yakup Şevki (Orgeneral Subaşı) komutasındaki 32.000 mevcutlu 15 nci Kolordu’yu 13-22 Ağustos 1916’da Galiçya’ya gönderdi6.10 Kasım 1916’da da bu kolordunun komutanlığına Mirliva Cevat (Orgeneral Çobanlı) atadı. Cevat Paşa 18 Kasım 1916’da80 göreve başlamış, Albay Yakup Şevki 1 Aralık 1916’da ayrılmıştır. Bir yıldan fazla, Galiçya harekât alanında görev almış ve muharebe etmiş bulunan 15 nci Kolordu’nun gönderilmesindeki siyasî, stratejik düşünce ve gerekçeleri ne olursa olsun, verilen muharebe görevlerini kahramanca yapmış, bağlı bulunduğu Alman Güney Ordusu’na üstün hizmetler vermiştir.15 nci Kolordu, kademeli bir şekilde Galiçya’ya gönderilmişti. 19 ncu Tümeni 12/13 Ağustos 1916 gecesi Pukow istasyonuna varmış ve 14 Ağustos 1916’da Zlotalipa doğu sırtlarında Ruslarla muharebeye başlamıştır.81 20 nci Tümeni, 22 Ağustos 1916’da Pototory ile Bozykw arasındaki 54 ncü Avusturya Tümeni’ni değiştirerek muharebeye girmiştir. 15 nci Kolordu Karargâhı da aynı gün muharebeye katılmıştır. 15 nci Kolordu birlikleri, Doluruca bölgesinde ve Tuna kuzeyinde cereyan eden muharebelere Bağlaşık Devletler ordularıyla katılmışlar ve büyük başarılar sağlamışlardır. Doğu Ordusu Başkomutanı Mareşal Leopolt’un, Cevat Paşa’ya verdiği üstün başarı belgesinde de belirttikleri gibi Nazajowka, Zlota Lipa, Brezany meydan muharebelerinde; Mieczyszcow ve Diziki-Lany muharebelerinde olağanüstü cesaretle direnmiş ve karşı taarruzlarla Rusları, bozguna ve yenilgiye uğratmıştır. Bu meyanda 26’ncı Türk Tümeni’nin 3 Aralık 1916 günü Bükreş’in alınmasında gösterdiği yararlıklar birinci kademede şehre girişleri takdirle anılmağa değer. Alman İmparatoru 15 nci Kolordu mensuplarını silâh arkadaştan olarak kutlamış ve “Garde Fusilier” alayını erkânı arasına aldığını bildirmiştir. Padişah da bu birliği övmüştür.15 nci Kolordu Komutanı Cevat 80 İsmet Görgülü, a.g.e. s. 178 de göreve başlama tarihini 10 Kasım 1916 olarak belirtiyor. BAYCAN, a.g.m. , s.380-381, 15 nci Kolordu Galiçya cephesinde 23 Temmuz 1916- 15 Temmuz 1917 tarihleri arasında görev yaptı. Yaklaşık 33.000 mevcutlu olan 15 nci kolordu, Galiçya’daki muharebelerde 15.000 şehit ve yaralı verdi. 100 subay şehit oldu, 120 subay da yaralandı. GÖRGÜLÜ, a.g.e. s.178 81 27 Paşa, 4 Şubat 1917 günü Alman İmparatoru tarafından kabul edilmiş, Türk birliğinin kahramanlığını ve zaferlerini övmüş, komutanlara yararlık gösteren erlere çeşitli derecelerden Demir Salip nişanları vermiştir. Padişah’ın gönderdiği madalya ve şeritler Kolordu Komutanı tarafından törenle tüm alay sancaklarına takılmıştır. Avusturya-Macaristan İmparatoru Kari da, 5 Temmuz 1917’de Cevat Paşa’ya Birinci Rütbeden Front da Faire Nişanı vermiştir.82 Cevat Paşa, Suriye-Filistin cephesinde de yer almıştı. 8 nci ordu komutanı olarak atandığı görevi, 1 Aralık 1917’de 8 nci ordu komutanlığını devralmıştır.83 Bu cephenin oluşmasında, İtilaf Devletleri’nin, özellikle İngilizlerin amacı sömürgelerinin bel kemiğini teşkil eden Mısır’ı dolayısıyla Hindistan yolunu emniyette bulundurabilmek için Süveyş Kanalı’nı savunmaktı. Türk Genel Karargâhı da Süveyş Kanalı’ndan İngiliz kuvvetlerinin Avrupa Batı Cephesi’ne veya Çanakkale’ye götürülmesini önlemek için Süveyş Kanalı’na taarruzu plânlamıştı. Buna göre, 8 nci Kolordu (3 tümenli) Kanal harekâtına, 12 nci Kolordu ile seyyar jandarma birlikleri de Suriye’nin savunmasına memur edilmişti. Birinci Kanal harekâtında İngilizler, Kanal’ı iki tümenle tutarak kuvvetli tahkim etmiş, üç tümen kadar da ihtiyat ayırmışlardı. 8 nci Kolordu’nun 1915 taarruzu, yiyecek sıkıntısı ve ikmal zorluğu nedeniyle başarıya ulaşamadı.84 Cevat Paşa; Ocak 1918-Eylül 1918’deki Şeria Muharebelerinde de 8 nci ordu komutanı olarak Tuğgeneral görevinde bulunmuştur. O tarihlerde Yıldırım Ordular grubu da bulunmaktaydı ve bu grup, Almanlarca bilinen Irak Petrollerini ele geçirmek maksadıyla ve Almanların teşviki ile kuruldu. Cevat Paşa, bu grubun içinde görev almamıştır. 85 82 BAYCAN , a.g.m. ,s.381; Ayrıntılı Bilgi için bkz. Birinci Dünya Harbi; İdari Faaliyetler ve Lojistik, C. X, Gn.kur. ATASE Başkanlığı, Gn.kur. Basımevi, , Ankara, 1985, s. 317–319 83 GÖRGÜLÜ, a.g.e. s.146 84 BAYCAN, a.g.m. ,s.383 85 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 150-151 28 Nablus Meydan muharebesi (19-21 Eylül 1918 ) ve Halep bölgesine kadar yapılan çekilme harekatı (22 Eylül- 25 Ekim 1918)’nda Cevat paşa Tuğgeneral rütbesiyle gene 8 nci ordu komutanı olarak görev almıştır. 86 1.1.3.4. 1919-1922 İstiklal Savaşı ve Cevat Paşa İstiklal harbinin genel hatlarına baktığımızda da karşımıza şunlar çıkmaktadır: Birinci Dünya Harbi İtilaf devletleri ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Anlaşması’yla bizim tarafımızdan bitince, Türk’ün öz yurdu olan Anadolu toprakları da paylaşılma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş, Mustafa Kemal Paşa Türk İstiklâl Harbi’ni başlatan isim olmuştur. 1914’ten bu yana çeşitli cephelerde yapılan savaşlarda Osmanlı orduları ilk başlarda mücadele vermiş, Çanakkale’de, Kutü’l –Amara’da başarılar kazanmış ise de, daha sonra yenilgilere uğramış, halkın morali kalmamış, insan kaynaklarının kaybı yanında, iktisadi kaynakları da yok olmuş ve Osmanlı Devleti galiplerin kendileri hakkında vereceği karara razı olarak durumu bekler hale gelmiştir.87 Mütarekenin imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri, mütareke hükümlerine uymaya gerek görmeden çeşitli bahanelerle yurdun çeşitli bölgelerini işgale başladılar. Bu işgaller sırasında; 9–12 Kasım 1918 tarihleri arasında 73 parça harp gemisinden ibaret İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan harp gemileri Çanakkale boğazını geçerek 13 Kasım 1918 günü İstanbul limanına demirledi.88 Ne acıdır ki, Büyük bir askeri başarıyla sonuçlanan Çanakkale savaşları ve bu savaşın neticesinde Çanakkale’den geçirilmesine izin verilmeyen düşman kuvvetleri, şimdi, Mondros Ateşkes antlaşmasına 86 GÖRGÜLÜ,a.g.e., s.152 Yücel Özkaya, “ 1919’un Siyasi Olayları” , Milli Mücadele Tarihi, C.1, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2005, s. 29 88 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s.197 87 29 istinaden, zamanında geçit verilmeyen sulardan geçerek, Anadolu sınırlarına ve başkent İstanbul’a gelebilmişlerdir. İtilaf devletlerinin gemileri bu tarihte Marmara’ya girmiş, Dolmabahçe önünde demirlemişlerdi. Daha önce 6-12 Kasım 1918 arasında İtilaf devletlerinin Çanakkale boğazı istihkamlarına el koymalarına o kadar üzülmeyen Hükümet, çoğunluğu İngilizlere ait olan birliklerin Beyoğlu’ndaki kışlalara, yabancı okul ve hastanelere, bazı özel binalara yerleşmelerine, Beyoğlu’ndaki İngiliz Kız Okulunda karargah kurmaların, Haydarpaşa’dan Anadolu’ya uzanan demiryoluna el konulmasına, düşman gemileri arasında yunan gemilerinin olmasına epey üzülmüştü. 19 Kasım 1918’de bu yerlerin işgalinin Mondros’a aykırı olduğu yolunda protestoda bulunulmuş, ancak; Fransızlar bunun mütareke hükümlerine aykırı olmadığını, İngilizler de İstanbul’u işgal için gelmediklerini bildirmişlerdi.89 Fransızlar 7 Aralık 1918’de Adana ve Mersin’i; İngilizler 17 Aralık 1918’de Gaziantep’i, 22 Ocak 1919’da Kahramanmaraş’ı, 24 Mart 1919’da Urfa’yı; İtalyanlar 14 Mayıs 1919’da Antalya, Fethiye, Bodrum ve Konya’yı işgal etti; İngiliz askerleri Samsun ve Merzifon’u kontrolleri altına aldı, doğuda İngilizlerin teşvik ve yardımı gören Ermeniler başkaldırdı. Gaziantep, Kahramanmaraş ve Urfa’yı İngilizler sonradan Fransızlara devretti. Türk İstiklal Harbi, Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da İzmir’e 90 çıkmaları ile başladı.91 Tüm bu gelişmeler karşısında Mustafa Kemal, Anadolu planlarını başlatacaktır. Yeni bir tarihin başlaması ve bu tarihte görev alacak olanlar içinde önemli askeri komutanların bulunması, halkın bu oluşuma destek vermesi yeni, fakat zorlu bir mücadelenin doğmasına ışık olacaktır. 15 Ocak 1919’da Atatürk’ün Şişli’deki evinde davet ettiği Albay İsmet (İnönü) beyle görüşmesi ve söyledikleri: “Hiçbir sıfat ve salahiyet sahibi 89 ÖZKAYA, a.g.m. s. 31 Tımes Gazetesine İzmir işgaliyle ilgili olarak; İzmir’deki Britanya Ticaret Odasından ulaşan bir telgrafta İzmir’in Yunanistan’a ilhakının memleket için felaket olacağı bildirilmektedir. ATASE, ATAZB Kol., K.no: 5, G.no: 24, Belge no: 24-1 91 GÖRGÜLÜ, a.g.e.,s.197 90 30 olmaksızın Anadolu’ya geçmek ve orada milleti uyandırarak kurtuluş çarelerini aramak için en uygun mıntıka ve beni o mıntıkaya götürecek en kolay yol hangisi olabilir?” (kaynaklarda bu görüşmenin tarihi belirtilmemiştir. 15 Ocak 1919 tarihini olayın akışına uygun bulunmaktadır)92 Atatürk, İstanbul’dan ayrılmadan önce, o tarihte Genelkurmay Başkanı olan Cevat Paşa ile Sadrazam (Başbakan) Damat Ferit Paşa’yı ziyaret etmişler ve 9 ncu Ordu Müfettişliği’nin93 yetki alanını küçümser şekilde konuşarak Damat Ferit’in endişelerini gidermeye çalışmışlardı. Atatürk, Nutuk’ta ayrılışı günü Cevat Paşa ile gizli görüşebilmeleri için bir şifre kararlaştırdıklarından, bu şifre ile haberleşerek her türlü ihtiyacın sağlandığından ve Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırlığı (Milli Savunma Bakanlığı) zamanında Askerî Nigahban Cemiyeti94 hakkında takibata başlandığından, üst makamlardaki görev değişikliği nedeniyle arkasının kesildiğinden söz eder.95 Atatürk, Nutukta ayrılışı günü Cevat Paşa ile bir şifre kararlaştırdıklarından, bu şifreyle haberleştiklerinden ve Cevat Paşa’nın yararlı hizmetlerinden söz etmektedir. Atatürk’ün kendi aktarımıyla Nutukta bu şifreli telgraflar için söylediklerini aynen aktarıyorum: 92 KOCATÜRK, a.g.e. , s.122 Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişliğine tayininde başta Sultan Vahideddin olmak üzere, zamanın sadrazamı Damad Ferid Paşa, Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey, Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi Cevad (Çobanlı) Paşa ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye İkinci Reisi Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşa gibi büyük devlet erkanından bazıları ‘şahsi kaygılarını’, bazıları da ‘millî menfaatleri’ gözeterek, bu tayin üzerinde, şüphesiz, hepsi de müsbet rol oynamışlardır. Her ne sebeple olursa olsun, Mustafa Kemal Paşa’nın tayini meselesi, başlangıçla normal bir idari-askeri karar gibi gözükmüş, fakat sonuçları itibariyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan bir milletin istiklal mücadelesinde hareket noktasını oluşturmuştur. Salim Koca, Semih Yalçın, “Mustafa Kemal Paşa’nın Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine Tayininde Osmanlı Genel Kurmayının Rolü”, ATAM Dergisi, C. X, S.29, Ankara,1994, s.403 94 Zararlı cemiyetlerden olan Askerî Nigahban Cemiyeti (Askerlerin Bekçileri) kuruluş tarihi kesin olmamakla birlikte, 1–2 Ocak 1919’da Alemdar Gazetesinde, Harbiye Nezaretine sunulan bir beyanname yayınlanmıştır. Kurmay subaylara çatan bu beyanname, subaylar tarafından da beğenilmemiştir. Bu cemiyet, ordudan kovulan ve emekliye ayrılanların yeniden orduya alınmalarını istemektedir. Devlet onların bu görüşüne iltifat etmiş ve bu tip kişilerle ilgilenmeye başlamıştı. Yücel Özkaya, “Yararlı ve Zararlı Dernekler”, Milli Mücadele Tarihi, s.132; Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele (1918–1919), C.I, İş Bankası Kültür Yay. İstanbul,2004, s. 223– 224 95 BAYCAN, a.g.m. s.386 93 31 Atatürk: “…Trakya’da bulunan kuvvet ve komuta durumunu bilmiyordum. O bölge ile de temas kurmak gerekiyordu. Bu maksatla İstanbul’da Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’dan 16 Haziran 1919’da özel şifre ile- Cevat Paşa ile İstanbul’dan ayrıldığım gün gizli ve özel bir şifre kararlaştırmıştık -, Edirne’de kolordu komutanının kim olduğunu ve Cafer Taya Bey’in nerede bulunduğunu sordum. Cevat Paşa 17 Haziranda cevap verdi. Cafer Tayyar Bey’in 1. Kolordu komutanı olarak Edirne’de bulunduğunu öğrendim.”96 Bu şifreli telgraflarla Anadolu’nun nabzı öğrenilmiş olunuyordu. Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya bu anlamda da oldukça yararlılıklar sağlamıştır. Atatürk: “ 23 Mayıs 1919’da Ankara’da bulunan 20. Kolordu Komutanına Samsun’a geldiğimi, kendisi ile daha sıkı ilişkiler kurmak istediğimi İzmir dolaylarına dair daha kolaylıkla alabileceği bilgilerden haberdar olmak istediğimi bildirdim. Bu kolordunun durumu ile daha İstanbul’da iken ilgilenmiştim. Güneyden Ankara bölgesine trenle nakli söz konusu idi. Bu nakliyatın engellenmekte olduğunu anlamış bulunduğumdan, İstanbul’dan hareketim günlerinde Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’dan kolordunun trenle nakli gecikirse, karadan yürüyerek Ankara’ya sevkini rica etmiştim. Bundan dolayı sözünü ettiğim şifreli telgrafımda, 20. kolordu birliklerinin bütün mevcudu ile Ankara’ya gelmeyi başarıp başaramayacağını sordum.” 97 Cevat Paşa, 3 Kasım 1918’de Genel Karargâh Genelkurmay Başkanlığı’na atanarak İstanbul’a gelmiş 19 Aralık 1918’de Harbiye Nazırı olmuştur. 14 Mayıs 1919’da İkinci defa Genelkurmay Başkanlığı’na atanmış98, bu görevde iken, Mustafa Kemal Paşa’nın 9 ncu Ordu Komutanlığı’na atanmasını desteklemiş ve birlikte Sadrazam Damat Ferit 96 Nutuk, s. 14; Zeki Çevik, Milli Mücadele’de “Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na” Geçiş (1918-1923), Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 2002, s.192-193 97 Nutuk, s.12-13 98 İstiklal Savaşı Gazetesi haberinde, 15 Mayıs 1919’da 3.sayfada verdiği haberde bu konuyla ilgili olarak: Genelkurmay’da Değişiklik Yapıldı; Mustafa Fevzi Paşa görevinden ayrıldı ve yerine Cevat Paşa Tayin Edildi. Genelkurmay başkanlığında dün ani bir değişiklik olmuş, M. Fevzi Paşa bu vazifesinden alınarak 1. ordu müfettişliğine tayin edilmiş, Tevfik Paşa kabinesinde Harbiye Nazırlığı yapmış olan Cevat Paşa Genelkurmay başkanı olmuştur. Milliyet Gazetesi, 02.01.1981 32 Paşa’yı ziyaret ederek, kendisine 9 ncu (sonradan 3 ncü Ordu) Ordu bölgesi hakkında güvence vermişlerdir.99 Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderilmesiyle ilgili yapılan işlemlerin tamamlanmasında rol oynayanlar; başta Harbiye Nazırı Şakir Paşa olmak üzere Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey, Bahriye Nazırı Avni Paşa, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) Cevat (Çobanlı) Paşa ve Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye İkinci Reisi Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşa gibi büyük devlet erkânı, Mustafa Kemal Paşa’nın müfettişlik görevi ile ilgili işlemlerini görülmemiş bir sürat ve çabuklukla tamamlamışlar ve Paşa’yı 15 gün içinde Samsun’a uğurlamışlardır. Eğer adlarını zikrettiğimiz büyük devlet erkânından biri veya birkaçı Paşa’ya karşı menfi bir tavır alsaydı veya en azından bu işe ilgisiz kalsaydı, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesi tehlikeye düşebilirdi. Çünkü zaman aleyhimize işliyordu. 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e çıkmışlardı. İşgal sınırlarını nerelere kadar genişletecekleri insaflarına kalmıştı. Ayrıca, işgal komutanları Osmanlı idaresini her gün daha fazla kontrolleri altına alıyorlardı.100 İstiklal harbinin başlamasından önce; Kemal Paşa ile Cevat Paşa arasında 14 Mayıs 1919 günü Mustafa geçen tarihi bir konuşma gerçekleşmiştir. Bu tarihte Atatürk’ün Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evinde akşam yemeğine davet edilmesi ve yemekten sonra, Cevat Paşa’da olduğu halde, Sadrazam’la yeni vazifesi hakkında görüşmesi ve Sadrazam’ın yanından ayrıldıktan sonra Atatürk’le Cevat Paşa arasındaki konuşması gerçekleşmiştir. O konuşmada: - Bir şey mi yapacaksınız, Kemal? - Evet paşam, bir şey yapacağım! - Allah muvaffak etsin! 99 BAYCAN, a.g.m. ,s.370 KOCA, YALÇIN, a.g.m., s.403-404 100 33 - Mutlak muvaffak olacağız! 101 Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan ayrılmadan önce, ilerisi için, daha sonra Harbiye Nazırlığı’na getirilecek olan Fevzi (Çakmak) ve o zaman Erkân-ı Harbiye-i Umumiye-Reisliği’ne (Genel Kurmay Başkanlığı) tayin edilen Cevat (Çobanlı) Paşaların destek ve yardımlarını temin etmişti. Gerçekten, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da başarıya ulaşmasında bu iki milliyetçi şahsın destek ve yardımlarının büyük payı vardır. Özellikle Fevzi (Çakmak) Paşa Harbiye Nazırı iken Mustafa Kemal Paşa’ya sağladığı büyük destek ve yardımla âdeta Türk İstiklâl Savaşı’nın başlangıcında İstanbul’da başı olmuştu.102 Anadolu’ya geçmek ve burada milli mücadeleyi başlatmak için yapılan faaliyetlerin, bazılarının dikkatini çekmesi üzerine, Mustafa Kemal’in daha ciddi faaliyetlere geçmesini engellemek için geri çağrılması hususunda,8 Haziran 1919’da Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa’nın Atatürk’e çektiği telgrafta: “ Beraberinizdeki istimbotlardan biriyle İstanbul’a gelmeniz rica olunur.” Mesajı üzerine, Atatürk, kimler tarafından ne için istendiğini gizli olarak Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’dan sormuştur. Cevat Paşa’nın cevabı 11 Haziran 1919 tarihinde –gizli olarak- neden İstanbul’a çağrıldığını soran Atatürk’e cevabı: “Kıymetli bir generalin Anadolu seyahati kamuoyuna iyi bir tesir yapmayacağı cihetle İngilizlerin kendisini istediği…” bildirilmiştir.103 Erkan-ı Harbiye Reisi olarak İstanbul’da kalan Cevat Paşa; Yunan işgali üzerine, İstanbul hükümetinin tavrının ve İzmir bölgesindeki halkın durumu hakkında çekmiş olduğu telgrafta şunlardan bahsetmekteydi: “ Avrupa’dan gelen; ajans ve gazete havadislerinde Osmanlı hükümetinin iki ila üç vilayete münhasır kalacağından, İzmir civarının işgalini takip eyleyen 101 KOCATÜRK, a.g.e., s.127; III. Bölümde bu konuşmanın öncesindeki gelişmelerin ayrıntısına yer verilmiştir. 102 KOCA, YALÇIN, a.g.m., s.414 103 KOCATÜRK, a.g.e. s.135–136 (15 Haziran 1919 tarihinde Atatürk’ün Amasya’dan Kazım Karabekir’e telgrafında, kendisinin İstanbul’a çağrılmasına rağmen gitmemesi üzerine 13. kolordunun kaldırılma emri verilirse bile bunun uygulanması ve yerine getirilmesinin geciktirilmesi lüzumunun Cevat Paşa’ya bildirildiğini, hükümetin bu gelişmelere direnme göstermemesi karşısında da üzüntü duyduğunu bildirmiştir. KOCATÜRK, a.g.e. ,s.138) 34 bu fena haberler hükümete dahil olduğu halde herkesin nazarında hakiki bir felaket gibi telakki olundu. İşte bu zamanda resmi ve gayrı resmi bütün insanlar akıl ve ağızlarına gelen birçok şeyleri söylemeye ve etrafa yaymaya başladılar.” 104 Durumun ciddiyetini Cevat Paşa’nın da görmüştür. Konu hakkında çekilen karşılıklı telgraflarla Cevat Paşa’nın ülkenin selameti için görev alacağını görmekteyiz. Mustafa Kemal’in Samsuna çıkmasıyla ilgili olarak; 1963 yılında Milliyet Gazetesinde yer alan Ömer Sami Coşar’ın, “ 19 Mayıs’la İlgili Hatıralar” yazısında Cevat Paşa’ya ilgili olarak; Mustafa Kemal’in Samsun’a gitmesine mani olma ihtimalini anladığı ve Cevat Paşa’nın bunu çok iyi tahmin ettiği anlatılıyor. Haberin devamında : “ 15 Mayıs akşamıydı. Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı telefonla arıyor, diyor ki: Çabuk çıkmanın yoluna bakınız. Vapura giderken de hiçbir merasim yapılmaması iyi olur, hatta dostlarınız bile orada toplanmasınlar.” 105 Milli Mücadele’nin başlamış olduğu Samsun’da artık geri adımların atılmayacağı belliydi. Hedef Anadolu topraklarını düşman işgalinden kurtarmak ve ileriye dönük artık görevini yerine getiremeyecek olan Osmanlı devleti ve pasif duruma düşen İstanbul Hükümeti’nin akıbetini belirlemekti. Bu bir yeni liderlik savaşı değil, topyekûn bir milletin bağımsızlık savaşıydı. Bunun gerçekleşmesi için yapılan gizli görüşmeler, bir tarihin son bulmaması için el ele verilmesi gerektiğinin en güzel ispatıydı. Ülkede sadece düşman tehdidi yoktu, zararlı cemiyet hareketleri de Milli Mücadele’nin içerisinde uğraşılacak sorunlardan başka bir konuyu ortaya çıkarıyordu. 104 106 ATASE, ATAZB Arşivi, K. 5, G. 21, Belge no: 21–1 ( Ek.1) Ömer Sami Coşar, “ 19 Mayıs’la İlgili Hatıralar”, Milliyet Gazetesi, s.5, 19.05.1963 106 İstiklal Harbi sırasında Anadolu’da yararlı ve zararlı cemiyetlerin faaliyetlerini de görmekteyiz. Mustafa Kemal, pek çok zararlı cemiyetin endişelerini dile getirirken, yanlış yollarla gidilmemesi hususunda kararlar alıyordu. Cemiyetler kendi içinde de bölünmeler yaşıyordu. Mesela; Kürt kulüpleri arasında anlaşmazlıklar olduğu gibi, çoğu kişiler tarafından da tutulmuyordu. 17 Ekim 1919’da, milli aşireti başkanı Mahmut, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine çektiği telde, Ulusal Bağımsızlık Savaşının yanında olduklarını savunmaktaydı. Harbiye Nazırı Erkan-ı Umumiye Reisi Cevat Paşa’da aynı hususları tekrarlamaktaydı. 6-7 Ocak 1920’de Kazım Karabekir Paşa’da Cevat Paşa’ya konuyu etraflıca açıklamakta, Kürtlerin, Ulusal Bağımsızlık savaşının yanında olduğunu izah etmekte idi. ATASE, İSH. Arşivi, K. 35, D. 137, Belge no: 21; ATASE, İSH. Arşivi, K.5, D.23, Belge 105 35 Mustafa Kemal’in Fevzi (Çakmak) ve Cevat (Çobanlı) Paşalar ile karşılaşması ve ilerisi için aralarında plân yapmaları şöyle vuku bulmuştur: 15 Mayıs 1919 tarihinde, Fevzi Paşa üzerindeki Genelkurmay Başkanlığı görevini devretmek üzere Cevat Paşa ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi’nde buluşmuşlar ve uzun müzakerelerden sonra aralarında şunlara karar vermişlerdir: 1. Zaten kararlaşmış olan üç ordu müfettişliğinin bir an evvel teşkili ile ordunun emir ve kumandasının tanzimi. 2. Mümkün olduğu kadar çok miktarda silâh ve mühimmatın Anadolu’da toplanması ve İtilâf Devletlerine teslim edilmemesi. 3. İstanbul Hükümeti tamamen işgal Kuvvetlerinin elinde esir olduğundan burada verilecek emirlerin icra edilmemesi için Anadolu’da bir millî irade vücuda getirilmesi. 4. Millî galeyandan istifade olunarak (Kuvay-ı Milliye) teşkili ve millî iradenin buna istinat ettirilmesi. 5. Artık mutlak müdafaa da kalınmayarak tecavüzkâr düşmanlarımız üzerine mukabil taarruza geçilme.107 no:13/1-2 aktaran, Yücel Özkaya, İstiklal Harbinde Yararlı ve Zararlı Cemiyetler, Atatürk araştırma merkezi yay., Ankara, 2011, s.127. Ayrıca, Cevat Paşa’nın, Amerikan mandasının yanında yer alma düşüncesine savunanlar arasında olduğu belirtilmiştir. Lorence Evans, Türkiye’nin Paylaşılması (1914-1924), çev. Alev Alanay, İstanbul, 1972, s. 172 aktaran, ÖZKAYA, a.g.e., s. 96, Cevat Paşa’nın bu husustaki yerinin, dönemin koşulları içerisinde bunun bir öneri ve değerlendirme mahiyetinde olduğunu ifade etmemiz gerekir. Mustafa Kemal’in bu konu da ki hassasiyetini bilen ev anlayanlardan biri de Cevat Paşa’dır. Öyle ki; İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin faaliyetleri için 28 Mayıs 1919’da Genel Kurmay başkanı olan Cevat Paşa’ya çektiği telgrafta milletçe bütün devletlere karşı bağımsızlık için mücadele verildiği sırada büyük devletlerden birine sarılmanın doğru olamayacağını vurguluyordu. ÖZKAYA, a.g.e., s.88 107 Fevzi ve Cevat Paşalar da Mustafa Kemal Paşa’yı kendilerine yakın görmüş olmalılar ki, biraz önce aralarında tespit ettikleri beş maddelik kararlarını ona da açıklamışlardır. Mustafa Kemal Paşa da bu beş maddelik kararı tamamen uygun ve yerinde bulmuştur. Aralarında, Anadolu’da milli iradenin nasıl yaratılabileceği konuşulurken Mustafa Kemal Paşa büyük bir metanetle: “Ben bunu tahakkuk ettirmek üzere Anadolu ‘ya gidiyorum. Kahraman milletimin sinesinde hayatımı feda edinceye kadar çalışacağım” deyince, bu sözlerden duydukları heyecanla ayağa kalkmışlar; vatanın kurtarılması için beraber çalışacaklarına ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmeyeceklerine yemin etmişlerdir”, KOCA, YALÇIN, a.g.m., s.414-415; Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1953, s. 37 36 Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıkmadan önce, silahlanma konusunda da bazı planlar yaptığı ve bu planların içinde Cevat Paşa’nın yardımlarının da bulunduğu, 04/12/1978 Milliyet Gazetesinde, Falih Rıfkı ATAY ve Mahmut SOYDAN’ın kaleme aldıkları “ Atatürk’ün Anılarında” şu şekilde anlatılmaktadır: “ …Çanakkale’deki toplarımız da tahrip olunacaktı. Gerek Fevzi Paşa, gerek onun yerine geçen Cevat Paşa’nın tertipleri ile bu toplar da gizlice sonradan bizim işimize yarabilecek yerlere gönderilmiştir. İstanbul’daki depolarda bulunan silah ve cephane, hiç kimse farkında olmaksızın, daha sonra istediğimiz yerlere gönderilecek tertiplere konmuştur.” Hatırata; Cevat Paşa, Fevzi Paşa için de görevinden çekilmesine ilişkin ifadesiyle devam ediliyor: “ Cevat Paşa bir gün Harbiye Nezaretinden çekilme mecburiyetinde kalınca Fevzi Paşa’ya der ki; Paşam, göreceksiniz ki sık sık Harbiye Nazırları değişecektir. Fakat siz yerinizde kalınız ki başlatılan işleri yürütebilesiniz!” 108 İstanbul'da ise, 9. Ordu Kıtası Müfettişi M. Kemal Paşa'nın geniş bir subay kadrosu ile Samsun'a gitmesinden ve orada millî galeyana neden olmasından dolayı İngilizlerin kuşkusu giderek arttı. İngiliz İşgal Kuvvetleri Karadeniz Ordusu Komutanı General Münc, 19 Mayıs 1919 günü Harbiye Nazırına gönderdiği şifrede duydukları kuşkulan anlattı. Milne, 9. Ordu dağıldığı halde ona bağlı birlikler için bir müfettişin geniş bir kurmay heyetiyle gönderilmesinin asıl amacının ne olduğunu öğrenmek istedi. General, ayrıca bu heyetin, niçin Sivas'a doğru hareket etmekte olduğunu merak ettiğini belirterek bu konunun açıklanmasını istedi. Nitekim yukarıdaki bu İngiliz tepkisine karşı Osmanlı hükümeti iki ayrı cevap verdi. İlk cevap Harbiye Nezareti tarafından verildi. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa'nın imzası olan bu belgede 9. Ordu Müfettişliğinin Konya'da kurulan Yıldırım Kıtaatı (II.Ordu) Müfettişliğinin benzeri olduğu ve belirli bir merkezi olmadığı açıklandı. Müfettişlikten beklenen görevlerin ise şunlar olduğu belirtiliyordu: 108 Milliyet Gazetesi, “Atatürk’ün Anıları”, s.5, 04.12.1978 37 Geniş bir bölgeye dağılmış olan birliklerin genel durumlarım yerinde incelemek, bölgedeki tüfek, sürgü kolu ve top kamalarının toplanıp belirlenen yerlere gönderilmesini sağlamak, bölgede her hangi bir asayişsizlik olayına yer vermemek, Cevat Paşa'nın İngilizlerce verdiği bu cevaba bakılırsa M. Kemal Paşa’nın Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi tarafından korunduğu anlaşılmakta idi. Öte yandan, Sadrazam Damat Ferit ise ayın zamanda Hariciye Nazın sıfatı ile 25 Mayıs'la Milnc'e verdiği cevapta; M. Kemal'in Anadolu'da görevlendirilmesinin ilk nedeninin Galthorpe'ıın 21 Nisan 1919 tarihli notası olduğunu vurguladıktan sonra, ülkedeki asayişsizlik, sükûn ve asayişin her hangi bir şekilde bozulmasını önlemek amacıyla bu ordu müfettişliğinin kurulduğunu ve doğu vilayetlerinde görev yapacağını belirtmekte idi.109 Gerçekten Mustafa Kemal Paşa’nın Cevat Paşa’dan temin ettiği özel şifre, Samsun’a varışından kısa bir süre sonra çok işine yaramıştır: Damat Ferit Paşa hükümetinin aldatıcı vaatlerle Mustafa Kemal’i Anadolu’dan İstanbul’a çağırdığı zaman, O, gerçek sebebi bu şifre vasıtasıyla Cevat Paşa’dan sormuş ve İşgal Kuvvetleri Komutanlığı tarafından bunda ısrar edilmekte olduğunu öğrenmiştir. Öte yandan, Cevat Paşa’nın Ulukışla’dan Ankara’ya hareketini emrettiği 20. Kolordu, Mustafa Kemal Paşa’nın İstiklâl Mücadelesi’nde en büyük güç kaynaklarından biri olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Erkân-ı Harbiyesi’nin başında bulunan Cevat ile Fevzi, Kâzım (Karabekir), Ali Fuad ve Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşaların, ilerisi için yardım ve desteklerini daha İstanbul’dan ayrılmadan temin etmiştir. Ayrıca Şakir, Cevat ve Diyarbekirli Kâzım Paşalardan böyle bir anlayış ve yardım görmemiş olsaydı müfettişlik yetkilerini ihtiva eden talimatın yazılıp, İşgal Komutanlığı’nın haberi olmadan, Osmanlı Vükelâ Meclisi’nin tasdikinden geçirilmesinin mümkün olmayacağı şüphesizdi. Böylece, arkasını bu iki 109 Zekeriya Türkmen, “Mustafa Kemal Paşa’nın Müfettişlik Görev Bölgesinden Geri Çağrılmasına Neden Olan Gelişmeler” ,Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, S.IV, İzmir 2000, s. 202 38 milliyetçi şahsa dayayan Mustafa Kemal, Samsun’a gönül rahatlığı içinde hareket etmiştir.110 1.1.3.4.1. Cevat Paşa ve Elcezire Cephesi (1919-1922) Elcezire Cephesi Komutanlığı 2 ve 5 nci piyade tümenleri, bir süvari alayı ve bağlı birliklerden oluşuyordu. Yani bir kolorduya eşitti. Hâlbuki Cevat Paşa diğer cephe komutanlarından çok yaşlı, rütbe, kıdem ve bulunduğu makamlar bakımından çok ilerideydi. Buna rağmen yüreği vatan sevgisi ve onu düşmandan arındırmak azmiyle dolu Paşa, bu görevi seve seve kabul etti. 111 Elcezire Cephesindeki görevine Cevat Paşa, 2 Şubat 1922’de tümgeneral rütbesiyle cephe komutanı olarak başlamıştır. 112 Ateşkesin imzasından hemen sonra Adana’yı işgale başlayan Fransızlar, meydanı boş bulunca silâhlandırdıkları Ermeniler ile birlikte bu işgallerini genişleterek, Adana’dan başka Kozan, Osmaniye, Tarsus, Mersin ve Pozantı’yı da kontrolleri altına almışlardı. Bu arada boş durmayan İngilizler de, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal etmişlerdi, fakat bir süre sonra aralarında vardıkları bir anlaşmayla bu üç ili Fransızlara bırakmışlardı. Böylece Fransızlar, Adana kuzeybatısındaki Toros geçitlerinden Fırat nehri doğusuna dek uzanan geniş bir alanı kontrolleri altına almış bulunuyorlardı. Ne var ki, bu işgaller ve ardından gelen saldırı ve zulümlere tahammülleri kalmayan bölge halkı, silâha sarılarak buralardaki zayıf ordu birliklerinin de yardımıyla örgütlenip büyük bir cesaret ve özveri örneği vererek direnişe geçmişlerdir. Kuva-yı Milliye (Ulusal Güçler)113 adını taşıyan bu gönüllü müfrezeler, Güney 110 KOCA, YALÇIN, a.g.m. s. 415-416 BAYCAN, a.g.m. s.387 112 GÖRGÜLÜ, a.g.e. s.241 113 Kuva-yı Milliye adıyla bir direniş başlatma düşüncesi ilk defa Hüdavendigar (Bursa) Valisi Gümülcineli İsmail Bey’den çıktığı ileri sürülmektedir. I. Dünya savaşı sona ererken VII. Ordu komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın Cenani Bey’e ve Ali Fuat Paşa’ya halkın örgütlenmesi hakkındaki sözleri ile Adana’da iken şehrin ileri gelenlerine ateşkesin imzasından hemen sonra bu konuda 111 39 Cephesi’nin daha ziyade Fırat nehri batısına rastlayan Adana cephe kesiminde Fransızlara ve onlarla işbirliği halindeki Ermenilere karşı çarpışmışlar, Fırat nehri doğusuna rastlayan Elcezire Cephesi kesimindeki İngilizlerle ise, silâhlı bir çatışma olmamıştı.114 Fevzi Paşa’nın belirttiğine göre, Elcezire cephesinde faaliyette bulunacak olan Özdemir Bey115 teşkilatını kurarken daha çok mahalli kuvvetlerden ve bilhassa aşiretlerden yararlanacaktı. Son derece önemli olan bu hususu Fevzi Paşa, Elcezire cephe komutanı Cevat Paşa’ya hemen hemen her gün soruyor ve gelişmeler hakkında bilgi ediniyordu. 116 Özdemir Bey, 22 Nisan’da Diyarbakır’a gelerek burada Elcezire cephe komutanı Cevat Paşa ile görüştü ve Cevat Paşa, Özdemir Beyle yaptığı görüşmeye dair 30 Nisan 1922 tarihinde Genelkurmay Karargâhına yazdığı şifrede, Özdemir Bey’i iyi kalpli, saf ve mert biri olarak gördüğünü, fakat maiyeti hakkında endişeleri olduğunu bildirmekte idi.117 söyledikleri bilinmektedir. Yine ateşkesi izleyen günlerde Beyşehir’e Süvari alayına atanan Kurmay Binbaşı Nazım Bey’in Toros aşiretlerinin yanına gidip savunma yapmaları ile ilgili sözleri ve Çeçenlere silah dağıtması, Kuva-yı Milliye hakkında ilk düşünce ve çalışmalarıdır. Fakat bunlar sözden, etkili bir eyleme dönüşmemiştir. Karargahı Aydın’da bulunan 57. Tümenin komutanı Albay Mehmet Şefik (Aker) Bey’in 23 Haziran 1919 da Harbiye nezaretine yolladığı bir yazıda “ Kuva-yı Milliye” terimini kullanması da bu cümleden sayılabilinir. Şefik Bey’in bu yazıda : “durumun düzeltilmesi için, Kuva-yı Milliye Teşkilatı vücuda getirmenin en iyi tedbir olabileceğini…” bildirmiş, Erkan-ı Harbiye Umumiye Reisi Cevat (Çobanlı) Paşa’nın da bu yazının altına : “son fıkra çok önemlidir, acele edilmesi lazımdır.” Diye bir not düşmesini, Kuva-yı Milliye’nin başlangıcı olarak sayılır. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.I, MEB Yay., İstanbul 1991, s.270; ÇEVİK, a.g.e., s. 81 114 BAYCAN, a.g.m. ,s.387 115 Mustafa Kemal Paşa, 1 Şubat 1922 tarihinde Milli Müdafaa Vekaletine çektiği telgrafta, belirtilen bölgeye bir milis birliği gönderilmesini istemişti ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti (Genel Kurmay), mahalli durumu, bölgedeki aşiretleri ve aşiret geleneklerini, çeteciliği bilen bir komutan üzerinde durmuş; ve nihayet Antep’te Kuva-yı Milli’ye komutanlığı yapmış olan Milis Yarbayı, Özdemir Bey’in bu göreve atanması kararlaştırılmış. Şefik Özdemir Bey, Suriye ve Hatay’da Fransızlara karşı yapılan Milli Mücadele hareketinde büyük yararlılıklar göstermiş; Antep’in Fransızlara karşı yürüttüğü mücadeleyi idare etmiş bir milis subaydır. 18 Mayıs 1951 yılında vefat etmiş olup, Antep şehitliğine defnedilmiştir. TÜRKMEN, a.g.m., s. 57 116 ATASE Arşivi, Kls. 1687, Ds. 452, F:8; Zekeriya Türkmen, “Özdemir Bey’in Musul Harekatı ve İngilizlerin Karşı Tedbirleri(1921–1923)”, ATAM Dergisi, C. XVII, S.49, Mart 2001, s.59 117 Cevat Paşa bu telgrafında, Özdemir Bey’in Antep müdafaasında gösterdiği başarılarından dolayı takdirleri kazandığı, fakat daha sonra Suriye içlerine doğru yaptığı harekâtta maiyetinin çapulculuk yapmasından dolayı tenkide maruz kaldığını belirtiyordu. Aktaran; TÜRKMEN, a.g.m. s. 58, ; ATASE Arşivi, Kls. 1687, D. 452, F:3/7 40 1.1.3.5. Malta Sürgünleri ve Cevat Paşa Atatürk’ün İstiklal Harbini başlatmak için Samsun’a çıktığı günün öncesinde Cevat Paşa’nın da desteğini aldığını daha önceki bölümlerde izah etmiştik. Bu anlamda İstanbul’da Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırlığı (Milli Savunma Bakanlığı) zamanında, Atatürk’le şifreli haberleşme yapacaklarına ilişkin kararlar alınmıştı. Bu iki önemli komutan, Milli Mücadele tarihinde bir arada, ülkenin istikbali için hareket etmeye çalışmışlardı. Cevat Paşa’nın bu girişimleri İngilizler tarafından sezilmiş ve 16 Mart 1920’de118 İstanbul’un fiilen işgali sırasında tutuklanarak Malta’ya 119 sürülmüştür. İstanbul’un işgaliyle ilgili olarak Üsküdar ve civarı Kuva-yı Milliye kumandanı adına, 17 Mart 1920’de, Yüzbaşı Ethem Şevki, Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği telgrafta, İngilizlerin, İstanbul’u işgal etmesiyle beraber posta idaresi, harbiye ve maliye nezaretleri gibi pek çok önemli yerleri de ele geçirdiklerini, şifrelerin de kısmen ellerine geçtiğini, bundan dolayı, şifre gönderecek olan muhaberata (haberleşme dairesi) haber verilmesinin lüzumuna değinerek, bir çok paşayla beraber Cevat Paşa’nın da tevkif edildiği anlatılmaktadır.120 17 Ocakta, İngiliz, Fransız ve İtalya Yüksek komiserleri, Savaş Bakanı Cemal Paşa ile Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’nın Türk Ulusçularına yardımda bulundukları bahanesiyle görevden uzaklaştırmalarını talep etmek kararı almışlardı. 121 İstanbul’un işgaliyle başlayan ve Anadolu topraklarına yayılan işgaller elbette ki karşı tepkileri doğuracaktır. İşte bu tepkiler neticesinde, İngilizlerin 118 Mondros Ateşkes hükümleri gereği, 16 Mart 1920 günü sabaha karşı, İngiliz askerleri İstanbul’u işgale başladılar. Mustafa Kemal, İstanbul’un işgal edileceğini önceden öğrenmişti. Yücel Özkaya, “ İstanbul’un İşgali ve İstanbul’dan Kaçış”, Milli Mücadele Tarihi, s. 256 119 BAYCAN, a.g.m. , s.387 120 ATASE, ATAZB Arşivi, K.29, D. No.13, Belge no: 13-1/13-2 ( Ek.2) 121 Salahi R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara,2010, s.84 41 sürgün karaları ortaya çıkacak, ve kendilerine tepki oluşturanlar bir bir listelenip, sürgün edilmesi istenecek ve bu uygulanacaktır.122 Osmanlı Hariciyesi, işgali önlemekten acizdi. İtilâf makamları, “mütareke barış demek değildir, harb hali fiilî muhasamat olmaksızın devam etmektedir” diyorlar ve Hariciyenin teşebbüslerini dikkate almıyorlardı. Siyaset yoluyla yapılacak bir şey kalmamıştı123 İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği Hükümete verdiği 2 Ocak 1919 tarihli bir notada, Nihat Paşa’nın124 görevine son verilmesi istedi. Harbiye Nazırı Cevat Paşa (Çobanlı) kabul etmedi. İngilizlerin, 16 Ocak’ta bu isteği tekrar etmeleri üzerine Cevat Paşa, görevinden istifa etti.125 İngilizlerin Cemal ve Cevat Paşalar hakkında verdikleri nota milletimizin selameti için cihana karşı gösterilen bir imtihandır. 126 Mustafa Kemal, Cevat ve Cemal Paşaların görevlerinden çekildiğini Heyet-i Temsiliye adına 28 Ocak 1920’de Nazilli Mevki Kumandanı Servet beye gönderdiği şifrede, durumun ehemmiyetinden bahsetmektedir. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın İstanbul Hükümetine çektiği bir ültimatomla bu iki paşanın, herhangi 122 Malta Adası Sürgünleri, Milli Mücadele Tarihimizde önemli ve ilginç olaylardan biri olarak yer almaktadır. Bu olayın tarihi süreci, Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra mütareke hükümlerini uygulamak üzere İstanbul’a gelen İtilaf Devletleri temsilcilerinin Anadolu’yu işgal planlarını vakit geçirmeden yürürlüğe koymak istemeleriyle başladı. İşgalcilerin bunu kolayca yapabilmeleri, ülkede kendilerine engel teşkil edebilecek üst düzey asker ve sivil önemli şahsiyetlerin ortadan kaldırılmasına bağlıydı. Bu planın baş mimarı olan İngilizler ilk önce, Türk savaş suçluları olarak mimlediği komutanlardan başladı ve ilk kara listeyi de savaşta cephe komutanlığı yapmış kişilerden oluşturdu. Fakat, daha sonra savaş suçluları kavramını açarak, savaş içinde İngiliz tutsaklarına kötü davrananlar ve Ermeni katliamlarından sanık olarak şeklinde genişletti. Serpil Sürmeli, “Bekirağa Bölüğü’nden Ubeydullah Efendi’nin Anıları”, ATAM Dergisi, C. XVII, S. 49, Mart 2001, s. 107 123 Türk İstiklal Harbi, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı C.I, Gn. Kur. Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yay., Ankara, 1962, s: 71 124 Nihat Paşa, o tarihlerde, İkinci Ordu Kumandanı görevinde bulunuyordu. Nihat Paşa, İtilâf Devletleri ile birlikte Ermenilerin de bu bölgeye geldiğini görünce, 7 Aralık 1918’de Harbiye Nezareti’ne gönderdiği bir telgrafla, Mütareke antlaşması gereğince asayişi korumak için lüzumlu ordu birlikleri bırakılmadan Adana Vilayetinin İngilizlere bırakılmasının yanlış olduğunu belirtti. Bu vilayetin işgal altına alınma ihtimali vardı ve İngiliz kıtalarının işgal altına alacakları yerlerde, diğer unsurların taşkınlıklarına karşı asayişi sağlama bakımından memur sayısı azdı. Devlet, böyle bir halin gerçekleşmemesi için teşebbüste bulunmalıydı, diyordu., Türk İstiklal Harbi…, a.g.e., s:69-70 125 Türk İstiklal Harbi…, s:74; Binnur Kurt, “Malta Sürgünleri”, Yüksek Lisans Tezi Ankara 2008, s.19 126 ATAZB Arşivi, K.17, G.no:60, Belge no:60-1/1a 42 bir olaya sebebiyet vermemek adına görevlerinden istifa etmiş olduklarını bildirmektedir.127 Cevat ve Cemal Paşaların istifa etmeleri, önemli bir gelişme olmuş ve Anadolu’da yankıları büyük olmuştur. Nihat Paşa, İngilizlerin hışmından kurtuldu. Onu korumaya çalışan Cevat Paşa, İngilizlerin kara listesine girdi. 1920 yılında Cevat Paşa Genelkurmay Başkanı, Cemal Paşa da Harbiye Nazırı iken İngilizlerce yakalanıp Malta’ya sürüleceklerdir. Malta’da onlara birer sürgün numarası verilecek ve bu şekilde anılacaklardır: 2772 Cemal Paşa, 2773 Cevat Paşa.128 14 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın Halil Paşazade Reşat Bey’e çekmiş olduğu telgrafta: “Cevat Paşa Hazretleri, İstanbul’un işgali esnasında İngilizler tarafından tevkif edilmiştir. Mevkufiyetini hamil (tutuklanıp götürülen) olan vapurun hadiseden birkaç gün sonra Çanakkale’den harice çıktığı haber alınmıştır.” 129 İngilizler 1919 yılı Ocak ayından itibaren sürekli suçlu listeleri hazırladılar. “Kara Liste” deyimi ise ilk kez 17 Ocak 1919 tarihinde İngilizler tarafından kullanıldı. Bundan önce hazırlanan “Suçlu Türkler” listelerine resmen bu ad verilmemişti. Paris Barış Konferansı’nda Mr. Balfour’un yardımcılığını yapan Louis Mallet, 17 Ocak’ta İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği bir yazıda Ermeni kırımından, Ermenilere, Rumlara, Hıristiyan Nestorilere zorbalıktan, savaş tutsaklarına kötü davranmaktan sanık Türklerin cezalandırılacaklarını bildirmiş, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın kara listeler 127 ATAZB Arşivi, K.27, G.no:85, Belge no:85-2; ayrıca bkz. 28 Ocak 1920 de Cevat ve Cemal Paşaların bu istifa durumlarıyla ilgili olarak Topçu Kumandanlığı Vekaletine çekilen 28/01/36 tarihli telgrafta, itilaf devletlerinden İngiltere, Fransa, İtalya’nın İstanbul hükümetine verdiği yedi maddelik bir ültimatomdan bahsetmekte ve bu maddelerde Cevat ve Cemal Paşaların 48 saat içerisinde vazifelerinden çekilmeleri talep edilmektedir. ATASE Arşivi, İSH Klasörü, K.487, G. No: 43, Belge no:43-1, Ek.3 128 Bilal Şimşir; Malta Sürgünleri, Bilgi Yay. Ankara, 1985, s:22 129 ATAZB Arşivi, K.28, G.no:114, Belge no:114–2 43 hazırlanmasını önermişti. İstenen listelerin bir bölümü Yüksek Komiserlikçe, bir bölümü de İngiliz Askerî makamlarınca hazırlanmıştır.130 Cevat Paşa; Temmuz 1918’de korgenerallik rütbesini almıştı ve kasım ayında Genel Karargâhın başına getirilmişti. Aralık 1918’de Harbiye Nazırlığına (Savaş Bakanlığı) getirildi. Mayıs 1919’da Genelkurmay Başkanı oldu. Ekim 1919’da bu görevden istifa etti.1920’de İngilizler tarafından tutuklanıp, Malta’ya sürgüne gönderildi. Oradan Ocak 1922’de İtalyan vapuruyla Mersin’e geldi ve Elcezire cephesinde göreve başladı. 131 İngilizler, sorunsuz bir şekilde işgalleri sürdürebilmek için kilit noktadaki kişileri yakalayıp susturma yolunu seçmişlerdi.132 Bir “sömürge valisi” gibi davranan, suçlu kişileri yakalatmak, bunları Müttefik askerî makamlarına teslim ettirmek ve yargılatmak isteyen Amiral Calthorpe, İngilizlere her türlü iyi niyeti gösteriyorsa da emirlerine uymayan Türk Hükümetini, protesto edip durmanın yararsız olduğunu, Ermenilere karşı saldırgan davranışların devam ettiğini, Kafkasya’da, Kilikya’da mütarekeye uyulmadığını 2 Ocak’ta Londra’ya yazdı. Aleyhinde delil bulunduğu sanılan kimselerin hemen yakalanıp, İtilâf askerî makamlarına teslimini talep etme yetkisinin kendisine verilmesini istedi. 133 İtilâf Devletleri’nin isteklerini uygulamaya yanaşmayan Harbiye Nazırı Cemal Paşa ve Erkânı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa’nın 20 Ocak 1920 günü ortak bir nota ile görevlerinden çekilmeleri istendi. 21 Ocak günü Paşalar istifa ettiler. Kısa süre sona da Malta’ya sürgüne gönderildiler. 134 130 ŞİMŞİR, a.g.e., s.50; KURT, a.g.m., s.26 YARAR, a.g.e., s.127 132 Mustafa Kemal Paşa, Yaveri Cevat Bey (Gürer), Yarbay Kel Ali (Çetinkaya),Halil Paşa (Killi), Kazım Karabekir Paşa, İsmet Bey (İnönü) gibi Milli Mücadele’nin önemli isimleri 28 Şubat 1919 tarihli kara listede yer aldı. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bulunan ve azledilip sürülecek kişilerin başındadır. İngilizlerin yazışmalar sırasında fazla zaman kaybetmesi nedeniyle, Anadolu’ya geçmesi engellenememiş, Anadolu’ya geçtikten sonra ise yakalanması mümkün olmamıştır. KURT, a.g.m. , s.29 133 ŞİMŞİR, a.g.e. s.127, KURT, a.g.m., s.27 134 Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, C.II, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 2004, s.358 131 44 İşgalden sonra on bir kişiden oluşan ilk sürgün kafilesi 18 Mart günü yola çıktı. 22 Mart’ta Malta’ya ulaşan bu kafilede şu isimler bulunmaktadır: “2771 Çürüksulu Mahmut Paşa: General Milne’nin isteğiyle, askerî tedbir olarak tutuklanıp sürüldü. İstanbul’daki İtalyan Yüksek Komiseri’nin serbest bırakılması çabalarına rağmen Malta’ya sürüldü. Kısa bir süre sonra Malta’da serbest bırakıldı. 2772 Mehmet Cemal Paşa (Mersinli): Eski Harbiye Nazırı ve Isparta Mebusu. “Milliyetçi ve Harbiye Nazırlığı sırasında Mütareke hükümlerinin çiğnenmesinde önayak olmuş ve göz yummuş olduğu” gerekçesiyle General Milne tarafından tutuklattırılıp sürdürülmüştür. Mustafa Kemal Paşa ile yakın ilişkiler kurduğu için Ocak ayında İngilizlerin isteğiyle nazırlıktan istifa etmişti. 2773 İsmail Cevat Paşa (Çobanlı): Eski Erkân-ı Harbiye-i Umumîye Reisi. “Milliyetçileri desteklemek ve Müttefik temsilcilerinin otoritesini hiçe saymak politikasında Cemal Paşa’ya başlıca akıl veren kişi” olduğu iddiasıyla General Milne tarafından yakalattırılıp, sürdürülmüştür. Cevat Paşa, Cemal Paşa ile birlikte 21 Ocak’ta görevinden istifa etmişti. 2774 Hasan Tahsin Bey: Eski Erzurum ve Şam Valisi. İzmir Mebusu. “Talat Paşa ile yakın ilişkileri bulunduğu, Ermeni kırımının hazırlanmasında parmağı olduğu” iddiasıyla sürülmüştür. 2775 Dr. Mehmet Esat Paşa (Işık): Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti Reisi. “Milliyetçi, İngiliz aleyhtarı tehlikeli bir entrikacı ve propagandacı” olarak nitelendirilip sürülmüştür. 2776 Hüseyin Rauf Bey (Orbay): “Eski Bahriye Nazırı, Sivas Mebusu ve Millî hareketin başlıca teşkilatçılarından biri.” Kara Vasıf Bey’le birlikte Mustafa Kemal Paşa’nın sağ kolu olarak nitelendiriliyor. “Siyasi ve Hıristiyan kırımı” nedeniyle General Milne’nin emriyle sürülmüştür. 2777 Albay Ahmet Şevket Bey, Galatalı: İstanbul Müstahkem Mevki Kumandanı. “Siyasi ve Hıristiyan kırımı” nedeniyle sürülmüştür. 45 2778 Mustafa Vasıf Bey (Kara Vasıf): “Milliyetçi, Sivas Mebusu. Tanınmış milliyetçi ve Mustafa Kemal’in sağ kolu olanlardan biri”. 2779 Mehmet Şeref Bey (Aykut): “Milliyetçi, Edirne Mebusu.” TrakyaPaşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularındandır. 2780 Ahmet Faik Bey (Kaltakkıran): “Milliyetçi, Edirne Mebusu.” Başka bir sürülme nedeni gösterilmemektedir. Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularındandır. 2781 Numan Usta: İstanbul Sosyalist Mebusu. Zeytinburnu Fabrikası’nda ustabaşı iken seçime giren ve Mebus olan Numan Usta’nın neden sürüldüğü belli değildir. İngiliz Harbiye Nazırlığı raporunda “siyasal nedenlerle ve Hıristiyan kırımından” dolayı sürüldüğü belirtilmiştir.”135 Sevr Antlaşması imzalandıktan sonra, İngiltere Dışişleri Bakanlığı ve Yüksek Komiserliği Müttefikler arası mahkemenin hemen kurulması için harekete geçti. İngiliz Yüksek Komiserliği ve Başkomutanlığı ellerindeki tutuklu Türklerin listelerini gözden geçirerek mahkemede ivedilikle yargılanıp cezalandırılmaları gereken kişilerin isimlerini Londra’ya ilettiler. İngiliz Başkomutanlığının listesinde ise: “2680 Albay Ahmet Tevfik Bey, 2772 Cemal Paşa (Mersinli), 2694 Yüzbaşı Cemal Bey, 2773 Cevat Paşa (Çobanlı), 2700 Albay Ahmet Cevat Bey, 2774 Tahsin Bey, 2707 Binbaşı Mazlum Bey, 2777 Albay Şevket Bey, 2741 Yakup Gallus, 2803 Yakup Şevki Paşa (Subaşı),2745 Yüzbaşı Tahir Bey” bulunuyordu. 136 İngiliz Başkomutanlığı 10 Mart 1921 günü yargılanmak üzere Malta’da bulunan beş komutan aleyhindeki delilleri Londra’ya gönderdi: “2772 Cemal Paşa (Mersinli): Harbiye Nazırı bulunduğu sırada,“Milliyetçi ordu için asker toplanmasına yardım etmiş olmakla” 135 136 ŞİMŞİR, a.g.e., s:170-175; KURT, a.g.m. , s.102 ŞİMŞİR, a.g.e., s:229; KURT, a.g.m. , s.117 46 suçludur. Yani Paşa, Mondros Mütarekesinin 5. ve 20. maddelerini çiğnemiştir. 2773 Cevat Paşa (Çobanlı): “Sınır Boyundaki göçebe kabileleri Müttefiklere karşı silahlı direniş için örgütlemeye kalkışmaktan” sanıktır. 2777 Şevket Bey: Suçu, “Akbaş cephaneliği baskını sırasında Çanakkale Komutanı bulunmuş olmasıydı. 2803 Yakup Şevki Paşa (Subaşı): Kars telsiz istasyonunun yıkılmasıyla ilgili görülüyor ve ayrıca “Kars Şûrası önünde müttefikler aleyhinde ateşli söylevler vermiş olmakla” suçlanıyordu. 2774 Hasan Tahsin Bey ile İngiliz Başkomutanlığı’nın sürdürdüğü öteki kumandanlar aleyhinde gizli ajanlar aracılığıyla bile hiçbir delil bulunamamıştır.”137 Malta sürgünleri ile Anadolu’da tutulan İngiliz subaylarının değiş tokuşuna yönelik ilk girişim, 20 Mayıs 1920 günü İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na başvuran İngiliz Savunma Bakanı Winston Churchill’den geldi. Malta’da bulunan bazı İngiliz yanlısı sürgünleri serbest bırakarak, Anadolu’daki İngiliz subaylarının kurtarmayı önerdi. Dışişleri yetkilileri sürgünlerin bir kısmının bırakılmasını bile güçsüzlük belirtisi olarak görüyor, hiçbirini bırakmayı düşünmüyorlardı. Churchill, 17 Haziran günü tekrar Dışişleri Bakanlığı’na başvurarak, Mustafa Kemal Paşa’nın elindeki kozun değerinin gün geçtikçe artacağını savundu. 17 Temmuz’da Hükümete sürgünlerin bir listesini vererek, yargılanması düşünülen isimlerin ayrılmasını, diğerlerinin İngiliz tutsaklarına karşılık salıverilmesini istedi. Ne kadar tutulacakları bilinmeyen sürgünlerin İngilizler için yük ve masraf olduğunu düşünüyordu. İki gün sonra Dışişleri Bakanlığı, Hükümete bir rapor sundu. Burada tutsakların İstanbul Hükümetinin isteğiyle sürüldükleri, onların izni olmadan serbest bırakılmalarının“Kemalistler için bir zafer, Padişah Hükümeti 137 ŞİMŞİR, a.g.e., s:233; KURT, a.g.m., s.118 47 için manevi bir darbe olacağı” belirtiliyor, Sevr’i Türklere kabul ettirebilmek için sürgünleri asla serbest bırakmaması isteniyordu.138 Türkiye’ye dönmeleri askerî açıdan sakıncalı olan Malta’da kalmaya devam edecek 28 kişi arasında Cevat Paşa’da bulunuyordu. Ankara Hükümeti, Bekir Sami Bey’e sürgünlerin bir kısmı yerine tamamının kurtarılabilmesi için barış antlaşmasına kadar beklenmesi talimatını verdi. Ancak Ankara heyetinde ikilik vardı. Bazı delegeler “ya hep ya hiç” anlayışına katılmıyor, hiç değilse bir kısmının kurtarılmasını istiyorlardı. Bekir Sami Bey kendisine verilen talimatın dışına çıkarak, Malta’da bazılarının kalmasına razı olmakla birlikte bu sayıyı mümkün olduğunca azaltmak için 11 Mart günü İngilizlerle yeniden masaya oturdu. İngilizlerin suçlu saydıkları 27 kişinin bırakılmasını istedi. Yüksek Komiserlik, bunlardan 17’sinin bırakılmasında sakınca görmüyordu. Beşi suçluydu ama gerekirse bırakılabilirdi.Ahmet Muammer, Tahsin ve Mustafa Abdülhalik Beyler suçluydu ve serbest bırakılmaları kabul edilemezdi. Mustafa Kemal Paşa’nın ordusunda görev almalarından korkulduğu için Albay Şevket Bey, Cemal, Cevat ve Yakup Şevki Paşalar Türkiye’ye dönmemek üzere serbest bırakılabilirlerdi. 139 Anlaşma 16 Mart 1921 günü imzalandı. 454’ü Anadolu’da bulunan tüm İngiliz savaş tutsakları ve diğer tutsaklarla, Malta’da bulunan yargılanmayacak tutsaklar değiş tokuş edilecek, ama İngilizler isterse herhangi bir tutsağın barış kurulana dek Türkiye’ye dönmesine engel olabilecekti. Anlaşmanın 2. maddesine göre İngiltere Hükümeti’nin iki tarafça önceden anlaşmaya varılmaksızın İstanbul’a dönmemeleri koşuluyla serbest bırakmaya hazır olduğu kişilerin listesi. 2772 Cemal Paşa, 2777 Şevket Bey, 2773 Cevat Paşa, 2803 Şevki Paşa.140 Olarak kabul edecektir. 138 ŞİMŞİR, a.g.e., s:327-328; KURT, a.g.m., s.134 ŞİMŞİR, a.g.e., s:348-351. Ayrıca bkz. Ömer Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri (19191926),Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1978, s:169-175; KURT, a.g.m., s.138 140 Anlaşmanın 2. maddesinde; şu sırada Britanya makamlarının elinde bulunan Türk savaş tutsaklarıyla sivil sürgünlerin yurtlarına geri gönderilmesine hemen başlanacak, elden geldiği kadar hızla devam olunacaktır. Ancak bu madde, savaş halinin devamınca, 1 Ağustos 1914’te Türk imparatorluğunun parçaları olan topraklarda işlenmiş, savaş yasalarıyla törelerini çiğnemek ya da 139 48 1.1.3.6. Cevat Paşa’nın Nişan ve Madalyaları ile Yapmış Olduğu Askeri Görevleri Askerlik hayatı boyunca göstermiş olduğu üstün başarı ve hizmetlerinden dolayı, gerek yurt içinde gerekse gerek yurt dışından önemli nişan ve madalyalara layık görülmüştür. Osmanlı Devleti içerisinde başlayan askeri görevinde, devletin önemli nişan ve madalyalarına sahip olurken, Müttefikimiz olan devletlerden de özellikle Birinci Dünya Harbinde kendisine nişan ve madalya verilmiştir. İstiklal Harbinde de sağladığı yararlılıklar onun bu dönemde de madalya almasına neden olmuştur. Gösteriyor ki; yaşadığı dönemlerde, yapmış olduğu hizmetler başarılı ve takdir toplayan önemli hizmetlerdir. Her görevinde askerlik eğitiminin ve vatan sevgisinin önemine sahip her şeyden önce bir asker ve komutan olması, onun başarılı bir görevi icra etmesini sağlamıştır. Almış olduğu nişan ve madalyalarda bunun en güzel kanıtıdır. Bu nişan ve madalyalar, tarihsel sırasına göre şunlardır; 1 Mayıs 1895’te Gümüş Liyakat Madalyası, 5 Temmuz 1896’da Üçüncü Dereceden Mecidi Nişanı, Ocak 1898’de Bulgar Liyakat Nişanı, 24 Mayıs 1902’de İspanya İzabella Katolik Nişanı, 1912’de Bulgar ikinci Dereceden Alexander Nişanı, 29 Kasım 1914’te Gümüş Muharebe İmtiyaz Madalyası, 1914’te Altın Muharebe Madalyası, 1915’te Alman İkinci ve Birinci Sınıf Demir Salip Nişanları, 1915’te Muharebe Altın İmtiyaz Madalyası, Alman İkinci Dereceden Aigle Rouge ( Kızıl Kartal) Nişanı, adam öldürmek suçlarından dolayı yargılanmaları kararlaştırılmış kişilere uygulanmayacaktır. Britanya Hükümeti, herhangi bir kişinin salıverilmesini, barış halinin yeniden kuruluşuna kadar onun İstanbul’a gelmemesi koşuluna bağlayabilir ve buna uymayanları tutuklayıp hapsetmek hakkını elinde tutar. ŞİMŞİR, a.g.e. s:351-354; KURT, a.g.m., s.169-171 49 Alman İkinci Dereceden Kırmızı Kronlu Nişan, Avusturya-Macaristan İkinci Dereceden Harp alametli Demir Taç Nişanı, Avusturya-Macaristan Birinci Dereceden Croix de Fer Nişanı, Bavyera İkinci Dereceden Kılınçlı Askeri Liyakat Nişanı, 1916’da Alman İkinci Dereceden Kırmızı Kartal Nişanı, 19 Ağustos 1917’de Avusturya-Macaristan İkinci Dereceden Harp Alametli Demir Taç Nişanı, 23 Eylül 1917’de Birinci Dereceden Mecidi Nişanı, 15 Ekim 1917’de Alman Birinci Sınıf Kılınçlı Taç Nişanı, 1918’de Avusturya-Macaristan Salib-i Ahmer Nişanı, 29 ağustos 1923’te Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.141 Cevat Paşa’ya verilen Alman nişanı hakkında belgelerde şunlar ifade edilmektedir: “ Huzür-ı Sami-i Cenab-ı Sadaret-penahi’ye, Ma’rüz-ı çaker-i kemineleridir. Boğazın emr-i müdafaasında istihsal olunan muvaffakiyet-i askeriyeden dolayı Bahr-ı Sefid Boğazı Kumandanı Cevat Paşa hazretlerine Almanya Devleti tarafından i’ta kılınan ikinci rütbeden Croix de Fer nişanının müşarunileyh tarafından kabul ve ta’liki istizan buyurulmak üzere tanzim olunan irade-i seniyye layihası leften pişgahı sami-i Sadaret-penahilerine takdim kılınmışdır. Ol babda emr –u ferman hazret-i veliyyü’l-emridir. (Fi 28 Cumadelüla sene 1333 ve fi 31 Mart sene 1331/ 13 Nisan 1915, Hariciye Nazırı Mehmed Said)” buna cevaben: “ Almanya Devleti tarafından Bahr-ı Sefid Boğazı Kumandanı Cevad Paşa’ya i’ta kılınan ikinci rütbeden Croix de Fer nişanının kabul 141 TOKER; ASLAN, a.g.e. s.143–144 50 ve ta’likine ruhsat verilmişdir. Bu irade-i seniyyenin icrasına Hariciye nazırı memurdur. (Fi 29 Cumadelüla sene 1333- fi 1 nisan sene 1331/ 14 Nisan 1915), Başkumandan Vekili Harbiye Nazırı Enver; Sadrazam Mehmed Said; Mehmed Reşat” 142 Cevat ÇOBANLI PAŞA’nın askeri görevlerini diğer bölümlerde yeri geldikçe değinerek anlatmaya çalıştık. Bunları tek bir başlık altında toplayınca, görülüyor ki askeri başarısı almış olduğu görevler çerçevesinde onu tarihin önemli isimleri arasına girmesine neden olmuştur. Bu önemli bir ayrıntıdır. Çünkü; yaşamında çok erken yaşlarından itibaren askeri eğitim almaya başlamış genç bir askerin, Osmanlı Devleti son dönemlerinde en zor sınavını verirken bulunduğu görevleri başarıyla yerine getirebilmiş bir komutandır. İstikbal Harbinde- Milli Mücadelede- bu askeri yeteneğini ve meziyetlerini, vatanın bağımsızlığı için yola çıkan Mustafa Kemal ve diğer arkadaşlarına da faydalı olmuş, gerçek bir vatanperverdir. Cevat Paşa’nın tarihsel sırasına göre almış olduğu askeri görevleri şöyle sıralayabiliriz: 22 Şubat 1894’te Padişah Yaveri sıfatıyla Saray Kurmaylığına, 17 Kasım 1894’te depremden zarar gören askeri binaların onarımı görevine atandı, 142 13 Mayıs 1895’te manevralarda bulunmak üzere Fransa’ya gitti, 6 Şubat 1899’da Şakir Paşa ile Bulgaristan’a gitti, 4 Nisan 1907’de 2. Ordu emrine, 3 Ağustos 1907’de İstanbul’a dönmüştür. 28 Ağustos 1909’da Harp Akademisi komutanı, 15 Ocak 1911’de 1. Ordu Müfettişliği kurmay Başkanı, 27 Temmuz 1912’de Genelkurmay II. Başkan Vekili, Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, Proje Yöneticisi, Yusuf Sarınay, C.I, Belge no:54, Başbakanlık Devlet Arşivleri Yay., Ankara, 2005, s. 63 51 20 Eylül 1912’de Doğu Ordusu Kurmay Başkanı, Daha sonra Çatalca ordusu Topçu Komutanlığı Kurmay Başkanı, 4 Şubat 1913’te 9. Tümen Komutanı, 5 Haziran 1913’te Bulgaristan hududunun belirlenmesi ile ilgili Komisyon Başkanı, 6 Ocak 1914’te 9. Tümen Komutanı, 10 Ağustos 1914’te Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Komutanı, 9 Ekim 1915’te 14. Kolordu Komutanı, 18 Kasım 1916’da 15. Kolordu Komutanı, 19 Ağustos 1917’de tekrar 14. Kolordu Komutanı, 8 Kasım 1917’de 8. Ordu komutanı, 24 Kasım 1917’de 2. Ordu komutanı, 2 Aralık 1917’de 8. Ordu komutanı, 3 Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanı, 19 Aralık 1919’da Harbiye Nazırı, 14 Mayıs 1919’da Genelkurmay Başkanı olarak tayin edildi. 9 Ekim 1919’da Genelkurmay Başkanlığından istifa etmişse de tekrar bu göreve atandı. 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalinde İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürüldü, 15 Ocak 1922’de Mersin’e geldi. 9 Şubat 1922’de Elcezire Cephesi komutanı, 21 Ekim 1923’te 3. Ordu müfettişi olarak atandı. (aynı zamanda 2. dönem Elazığ Milletvekilliği yaptı) 31 Ekim 1924’te Ordu komutanlığı görevine son verildi ve milletvekilliğine devam etti, 25 Aralık 1924’te Elazığ milletvekilliğinden istifa etti ve askeri Şura Üyesi olarak atandı. 52 7 Ocak 1925’te Musul sorunu ve 28 Kasım 1925’te Irak sınırı için Milletler Cemiyetine giden heyette Askeri Müşavir olarak bulundu. 28 Nisan 1927’de İstanbul Erkan Divan-ı Harp Başkanı olarak atandı. 12 Mart 1928’de Cenevre’de toplanan Silahların Azaltılması konusundaki Kongreye temsilci olarak gönderildi. 14 Eylül 1935’te Askeri Şura üyesi iken yaş haddinden emekli oldu.143 143 TOKER; ASLAN, a.g.e., s.142-143 ; Mirliva Cevat Paşa’nın 1915’te On dördüncü kolordu Kumandanı olarak tayin kılındığına dair belge için bkz. Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, C.II, Belge no:38, Başbakanlık Devlet Arşivleri Yay., Ankara, 2005 , s. 146 İKİNCİ BÖLÜM ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN SİYASİ HAYATI VE ÇOBANLI’NIN ANILARI 2.1. II. DÖNEM ELAZİZ (ELAZIĞ) MİLLETVEKİLLİĞİ VE TBMM’DE CEVAT PAŞA 2.1.1. TBMM’nin Açılması ve Dönemin Siyasi Durumu 1920 senesine gelindiğinde karşımıza çıkan tablo şudur: İstanbul’un işgali ve meclisin basılması144 hadisesi Anadolu’da özellikle Ankara’da büyük tepkiyle karşılandı. Mustafa Kemal Paşa devletin bekası için bir dizi tedbir alıp bunları yürürlüğe koydu. Bu tedbirlerden biri meclisin Ankara’da toplanması kararıydı.145 Görülen o idi ki 1919 Ekiminden bu yana Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye’nin146 ısrarla savunduğu milli meclisin Anadolu’da toplanması düşüncesindeki isabet ortaya çıkmıştı. 147 Meclisin Ankara’da yeniden çalışmalara başlaması için Atatürk’ün daha ilk günden harekete geçtiğini gördük. Yeni meclise, Mebusa Meclisinin 144 İstanbul, 16 Mart 1920’de İngilizler tarafından işgal edildikten sonra, meclise de müdahale edilecektir. Bu durum yeni meclisin nerede açılacağına dair önemli bir neden olacaktır. İngilizler, meclise müdahale etmekle kalmayıp, bir çok mebusu da tutuklayacaktır. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.II, Ankara 1994, s. 430 ve s.432; Dursun Ali Akbulut, “ Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması”, Milli Mücadele Tarihi, s. 294 145 Nutuk’ta bu kararla ilgili olarak Mustafa Kemal’in Sözleri şudur: “ Efendiler, bir yandan milletvekillerinin seçilmesine çalışırken, bir yandan da Meclis-i Mebusan’ın nerede toplanabileceği düşüncesi kafamızı kurcalıyordu. Hatırlayacaksınız ki, Erzurum’dan Rafet Paşa’nın bu konu ile ilgili bir telgrafına cevap verirken, Meclis toplanmalı, fakat İstanbul’da değil, Anadolu’da demiştim. Çünkü ben, Meclis’in İstanbul’da toplanması kadar mantıksız ve maksatsız bir davranış tasavvur edemiyordum. Ancak, bu hususta yetkili olanları ve kamuoyunu bu gerçeğe inandırmadıkça, düşüncemizin gerçekleşmesi mümkün değildi. İstanbul’da toplanmasının sakıncalarını olduğu gibi gözler önüne sermek gerekiyordu.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Nutuk, s. 166 146 Heyet-i Temsiliye, 23 Temmuz 1919’dan 23 Nisan 1920’ye kadar Anadolu’da geçerli olan hükümettir. Erzurum Kongresinde alınan kararların üçüncü maddesinde; İstanbul hükümetinin vatanı koruma ve istiklali elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri milli kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır. Denilmektedir. Nutuk, s.46; 147 AKBULUT, a.g.m., s. 294 54 kaçabilen ya da kaçmak gereği olmadan gelebilen mebusları katılacaktı. Ama gelemeyen ya da gelmek istemeyen mebuslar da olacaktı. O bakımdan yeniden bazı mebusların seçilmesi gerekecekti. Bir de meclisin niteliği sorunu vardı. Ayan Meclisi gelmeyeceğine, Padişah ve hükümetiyle çalışmak söz konusu olmadığına göre, buna Mebusan Meclisi denemezdi. Atatürk Müessisan (Kurucu) Meclisi denmesini önerdi. 148 Yeni meclisin Ankara’da toplanması kararı, uygulamaya konulduğunda iki önemli problemle karşılaşıldı. Böyle bir meclis nasıl ve ne şekilde toplanacaktı. İkinci olarak toplanacak meclisin mahiyeti ne olacaktı? Osmanlı Anayasasına göre, meclisi toplantıya çağırmak, yani açmak hakkı ve yetkisi sadece padişaha aitti. Meclisin aldığı kararlar, yaptığı kanunlar ancak padişah onayıyla yürürlülüğe giriyordu. Meclisin Ankara’da toplanmasına padişah izin vermeyeceği gibi, izin vermediği meclisin karar ve kanunlarını da onaylaması beklenemedi. Padişahın onay vermediği, vermeyeceği bir meclise halkın teveccühü be ölçüde olacaktı? İşin başka bir yönü de anayasaya rağmen böyle bir girişimde bulunma, mevcut yasalar çerçevesinde büyük bir sorumluluğu beraberinde getirmesiydi. Mustafa Kemal Paşa, bütün bunları bilerek, bu şartlar altında meclisi Ankara’da toplamak kararı almıştı.149 31 Ekim 1919’da Genelkurmay Başkanı olan Cevat Paşa’nın Atatürk’e çekmiş olduğu telgrafta; “ Meclis-i Mebusan’ımızın başkentimizden başka yerde toplanmasını, genel siyasetimiz bakımından sakıncalı görüyorum.” Demiştir. Tüm gelişmeler ilerde Mustafa Kemal’in 150 söylemlerini kanıtlayacaktır. 21 Nisan 1920’de Atatürk, vilayetlere Meclisin, 23 Nisan 1920’de Cuma günü açılacağını bildiren genelgesinde:“Nisanın 23’üncü Cuma günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır” ifadesine yer vermiş ve 22 Nisan 1920’de Atatürk, bütün vilayetlere yolladığı genelgede: “ 23 Nisan’dan 148 Sina Akşin, Türkiye Tarihi, C.4,Cem Yay., İstanbul, 2000, s.90-91 AKBULUT, a.g.m. , s.294-295 150 KOCATÜRK, a.g.e., s.174 149 55 itibaren bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin başvuru yerinin, adı geçen meclis olacağı arz olunur.”demecini söylemiştir. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır.151 Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı andan itibaren düşüncelerini, ülkenin kurtuluşu için tasarladıklarını çok yönlü olarak uygulama alanına koydu. Bu hareket, dış düşmana karşı bir kurtuluş mücadelesi olduğu kadar, içerde millet egemenliğinin önündeki engelleri kaldırma kendi ifadesiyle milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız olan yeni bir Türk devleti kurma girişimiydi. Aşama aşama bu noktaya kadar gelindi. Bu aşamalardan en önemlisi, belki başta geleni Ankara’da T.B.M.M.’nin açılmasıdır. 152 Meclisin açılması, yeni bir siyasi iktidarın da ortaya çıkması demekti. İstanbul’dan bağımsız kendi kararlarını alabilecek bir siyasal yapı ve yeni bir iktidar güç, Milli Mücadele tarihinin de önemli dönemeçlerinden olacaktır. Birinci Dünya Harbinden yenik çıkmış olan Osmanlı Devleti için zor günlerin başladığı tarih 1918 yılında Mondros Antlaşması olmuştur. Bilen odur ki bu antlaşmayla, Osmanlı Devleti’nin bir fiil işgali başlayacaktır. İtilaf devletleriyle mütareke konumunda bulunduğumuz halde, kanlı baskınlar, haksız işgaller, acımasız kıtaller hiç eksik olmuyordu. Doğu’da Ermeniler Üç Sancak’ta, kuzeyde Pontus-Rum çeteleri Orta ve doğu Karadeniz bölgesinde, güneyde ve güneydoğuda Fransızlar Ermenileri de yanlarına alarak, Batıda İngiliz destekli Yunalılar, Türklere karşı her türlü baskı, zulüm ve katliamda bulunuyorlardı. Sadrazam Damat Ferit Paşa, meclisin açılmasını engellemek için her türlü yola başvurdu. Milli Mücadelecilere, onların denetiminde olan idari ve askeri birimlere karşı isyanlar çıkarttı. Meclisin açılacağı sırada Ankara, adeta bir isyan çemberiyle kuşatılmış gibiydi. 153 İstanbul’un İşgal edilmiş olması da ayrı bir vaziyet oluşturmaktaydı. Cevat Paşa, Harbiye Nazırı olarak görev aldığı dönemde 151 KOCATÜRK, a.g.e., s.214-215; TBMM ZC., Devre:1, C.1, s.1 AKBULUT, a.g.m. s.301 153 AKBULUT, a.g.m. , s.301–302 152 56 ise, İstanbul’un işgaliyle İstanbul hükümetinin tavrı neticesinde görevinden istifa etmişti. 21 Ocak 1920’de Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın Mustafa Kemal’e Çektiği telgrafta, kendisinin ve Cevat Paşa’nın istifasına ilişkin bilgiyi aktardığını görmekteyiz: “ Ankara 20’nci kolordu komutanlığına, Harbiye, 21.1.1920 Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: İngilizler, hükümete verdikleri bir notada, benimle Cevat Paşa Hazretleri’nin görevden çekilmemizi istediler. Kabinece şiddetli bir ret cevabı verildiyse de, durum kabinenin yerinde kalmasını ve yalnız benimle Cevat Paşa’nın çekilmemizi gerektirdi. Harbiye Nezareti’ne Salih Paşa vekalet edecektir. Kabineyi güç duruma sokacak bir davranışta bulunulmamasını rica ederim. Aksi halde, durum, tasavvur buyurduğumuzdan daha tehlikeli olur. Harbiye Nazırı; Cemal” 154 Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin verdiği nota üzerine görevlerinden istifa etmelerine ilişkin olarak Cemal Paşa’ya çekmiş olduğu telgrafta: “ Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine, 22.1.1920 Görevinizden çekilmek suretiyle İngilizlerin isteğine uymanız, öyle tehlikeli bir durum yaratır ki, sizin görevden çekilmemekle ortaya çıkacağını düşündüğünüz tehlikeden daha ağırdır. Bundan başka, Heyet-i Temsiliye’nin bir temsilcisi durumunda olan zatı devletlerinin, haberi olmaksızın ve onun görüşüne uymayarak çekilmeniz kabul edilemez. İngilizlerin, sizi zorla görevden ayırmaları ihtimali bile bizce hesaba katılmış ve hemen tedbirleri alınmıştır. Bu duruma göre önce notayı olduğu gibi bildiriniz sonra durum hakkında bilgi vererek kararımızı beklemeniz ve sarsılmaz bir dayanıklılıkla göreviniz başında 154 Nutuk, s. 249; ATAZB Arşivi, Kls., K.27, G. No: 81, belge no: 81-1, Ek.4 57 kalmanız kesin isteğimizdir. Heyet-i Temsiliye Adına; Mustafa Kemal” 155 Mustafa Kemal Paşa bu gelişmeler karşısında Sadrazam Ali Rıza Paşa’ya İngilizlerin, Harbiye Nazırının ve Genelkurmay Başkanı’nın değiştirilmesini istemelerinin devletin siyasi bağımsızlığına karşı yapılmış kesin bir saldırı olduğunu, Harbiye Nazırının ve Genelkurmay Başkanı’nın mutlaka görevlerinde bırakılmasını istediklerini bildiren 22 Ocak 1920 tarihli telgrafında,156 İstanbul hükümetinin ve Osmanlı Devleti’nin nasıl bir durumda kaldığının açık bir göstergesi olmuştur. Harbiye Nazırı ve Genelkurmay Başkanı’nın görevlerinden çekilmesine ilişkin Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Merkez Heyetine itafen çektiği telgrafta: “ Erzurum Merkez Heyetine, Ankara 25/1/1920 Meclis-i Mebusan’ın daha görüşmelere başlamadığı şu sırada İngiltere ve Fransa, İtalya politik temsilcileri tarafından merkezi hükümete verilen yedi maddelik bir nota ile aslı olmayan bir takım sebepler belirterek, Harbiye Nazırı Cemal ve Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa Hazretlerinin 48 saat içinde görevlerinden çekilmeleri istenerek, istenilene uygun olmayan bazı olaylara imkân tanımamak için, bakanlar kurulunca görevi bırakmaktan vazgeçildiği ve yalnız adı geçen paşaların görevden ayrıldıkları anlaşılmıştır. Meclis-i Mebusunca bu meselenin vatan çıkarlarına uygun çözümü göz önüne alındığı bildirilmiştir. Temsil Heyeti Adına Mustafa Kemal.”157 Kurucu Meclisin açılmasından önce yaşanan önemli gelişmelerden biri de siyasi temsil meselesi ve Amasya Görüşmeleri olmuştur. 155 Nutuk, s.251 Telgrafın tam metni için bkz. Nutuk, s. 251-252 157 Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Hzr. Ali Sevim, İzzet Öztoprak, Mehmet Akif Tural, , Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2006, s.189-190 156 58 Sivas kongresinin sona erdiği gün yayınlanan beyannamede, memleket ve milletin durumundan söz edildikten sonra, İstanbul Hükümeti suçlanmış ve hükümetlerin milli iradeye tabi olmasının gerektiği bunun ayrıca makam-ı saltanat ve hilafetin masuniyeti için lüzumundan bahsedilerek, Milli Meclisin hiç vakit kaybetmeden toplanmasının gerekliliği tekrar edilmişti. 158 Milli bir meclisin kurulması yönünde Anadolu’da bazı çabalar sarf edilirken, İstanbul hükümeti ise bu hareketi bastırmayı düşünüyordu. Mustafa Kemal’in bulunduğu yerde yakalanıp gönderilmesi emrini veren İstanbul hükümeti, Heyet-i Temsiliye’nin Mustafa Kemal Paşa idaresinde bir çete olduğunu ilan ediyordu. 159 Ferid Paşa Kabinesinin Heyet-i Temsiliye’nin aldığı ve uyguladığı karar sonucunda düşmesi, Anadolu hareketinin halk ve idareciler nezdinde ki durumunu kuvvetlendirmiştir. Ekim ayı başlarında Damat Ferit Paşa’nın istifayla yeni hükümeti kuran Ali Rıza Paşa, temsil heyeti ile işbirliği yapmak için teşebbüse geçerek Mustafa Kemal Paşa ile irtibat kurdu. Heyet-i Temsili’ye de yeni kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti ile irtibata geçmeyi Gerekli bulmuştur.160 Bu görüşmeler neticesinde alınan karalar yeni kurulacak Anadolu Hareketinin de şeklini ortaya çıkaran nedenlerden bazıları olacaktır. Karşılıklı yazışmalarda Mustafa Kemal, bazı isteklerde bulunmuştur. Bu isteklerde Cevat Paşa’nın da için de bulunduğu bir madde yer almaktaydı: Erkanı-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne Cevat Paşa veya Fevzi Paşa getirilmeli161 maddesi Nutukta da162 Mustafa Kemal tarafından bildirilmiştir. Cevat Paşa gibi pek çok vatansever askerin, Milli Mücadele hareketinde faydalı olacakları hiç kuşkusuz biliniyordu. Harbiye Nezareti çatısı altında vatansever elemanlarda vardı. Bunlar, imkanlarının kıt, başlarının hükümete bağlı olmasına rağmen, el altından ve 158 Naim Sönmez, “Siyasi Açıdan Cumhuriyet Hükümetleri (Tek Parti Dönemi 1923–1946“, Basılmamış Doktora Tezi, s.29, Ankara 1992;Aktaran, Mustafa Turan, Milli Mücadele’de Siyasi Çözüm Arayışları, Siyasal Kitapevi, Ankara, 2005, s.73 159 TURAN, a.g.e., s.73 160 TURAN, a.g.e., s.74 161 TURAN, a.g.e. , s.74 162 Nutuk, s. 137 59 ellerinden geldiği kadar, başlayan direnişleri teşvik ediyorlardı. Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa, bunlardan biriydi. 163 23 Nisan 1920 Türkiye Milli Kurtuluş Hareketi’nin kendi devletini kurduğu tarihtir. Bu tarihte Milli Mücadele, artık bir halk hareketi olmaktan çıkmış, bir halk devletinin ekseni etrafında gelişmeye başlamıştır. Bu eksen Türkiye büyük Millet Meclisi hükümetidir ve yarınki müstakil Türkiye Cumhuriyeti, bu halk devletinin tekâmülü olarak tabii temeline oturacaktır. 164 Genel hatlarıyla değindiğimiz Meclisin açılması ve öncesi durumda da görüldüğü üzere; yeni meclis artık yeni hedeflerin de gerçekleşeceği bir sistem oluşturacaktır. Amasya Genelgesi ve Erzurum-Sivas kongreleriyle tasarlanan ve Misak-ı Milli165 kararlarıyla sınırları belirlenen bağımsız ve yeni kurulacak bir devletin kumanda kısmını işte, olağan üstü koşullarda alınan kararlarla bu meclis yapacaktır. 2.1.2. Cevat Paşa’nın Milletvekili Seçildiği Dönemde TBMM’nin Faaliyetleri Kurucu Meclis sıfatıyla 1920’de zor şartlar altında açıldıktan sonra ivedilikle hedeflerini gerçekleştirmeye başlayan bir sistemi görmekteyiz. Cevat Paşa’nın 1923’te milletvekili olmasına değin, bu tarihsel süre içerisinde siyasi ve sosyal çerçevede neler yaşandığını, dönemin koşullarının neler olduğunu belirtmemiz gerekiyor. 163 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C.II, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2007, s.80 AYDEMİR, a.g.e., s. 249 165 Misak-ı Milli; Mili Mücadele’nin hukuken savunulmasında ve işgallerle birlikte Anadolu’nun Müttefik devletlerce paylaşılmasında hemen hemen hiçbir varlık göstermeyen İstanbul yönetimi dışında Anadolu’da başlayan Milli Mücadele esasının belirlendiği, Misakı- Milli adıyla bilinen bildirgenin Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasında önemli bir yeri vardır. TURAN, a.g.e., s. 85; Ayrıca şunu da eklememiz mümkündür; 28 Ocak 1920’de kabul edilen Misak-ı Milli demokratikulusçu hareketin dünyaya duyurulan programı olmuştur. AKŞİN, a.g.e., s. 87 164 60 2.1.2.1. II. Dönem TBMM Seçimlerine Kadar Anadolu’da Yaşananlar TBMM’nin 1920’de açılmasıyla birlikte öncesinde belirlenen sorunların çözüme kavuşturulmaya başladığını görmekteyiz. Zor şartlar altında yeni bir hâkimiyet anlayışı içerisinde, yeni bir hareketin doğmasıyla Kurtuluş Mücadelesinin başladığını ve sonuçlandığını göreceğiz. 1920–1923 yılları arasında yaşanan siyasi, askeri gelişmeler, bir devletin sonunu, yeni bir devletin kuruluşunu tescilleyecektir. Yeni meclisin ilk işi hükümet kurmaktı. Hükümetin yapısı, yetkileri ve sorumluluğu üzerinde görüşler çeşitliydi. Gerçek şuydu ki, Ankara’da kurulan büyük Millet Meclisi Hükümeti, Mustafa Kemal dahi sözünü etmemekle beraber, yeni bir devletti. İstanbul hükümeti ve Osmanlı devleti artık bitmişti. Gerek Padişahlık gerek, halifelik makamları artık yoktu. 1299’da kurulan Osmanlı saltanatı artık tarihe karışmıştı. Ama bu gerçek, 1920 Anakarasında ve Büyük Millet Meclisi kurulurken ebetteki açığa vurulmamıştı. 166 Mustafa Kemal başkan seçildi, TBMM başkanı, meclisin seçeceği hükümete de başkanlık edecekti. Türk toplumun demokrasi mücadelesi böylece ivme kazanıyordu.167 Mondros mütarekesin imzalandıktan sonra yer yer işgallerin başladığı bir döneme geçilmiş, bu durum Anadolu da Milli mücadele’nin doğmasına vesile olmuştur. Sadece işgaller değil, Anadolu tam bir ateş çemberinin içersinde bulunuyordu. Anadolu’da isyanlarda başlamıştı. Hem Anadolu topraklarını paylaşmak için işgale başlayan devletlerle, hem de Anadolu’da isyan çıkaranlarla mücadele veriliyordu.168 Serv Antlaşması da yaşananların 166 AYDEMİR, a.g.e., s.253 AKŞİN, e.g.e. , s. 91 168 Bu isyanlarda; Aznavur, Düzce- Bolu- Adapazarı ve Çapanoğlu ayaklanmaları olmuş, isyanların bastırılmasında ise Kuvay-ı, Milliye çok etkili olmuştur. Kuvay-ı Milliye kavramını iki ayrı yönden ele almak gerekir. Bu yönlerden biri; bir teşkilat fikridir. Bu teşkilat fikri, çeşitli gelişmeler sonunda TBMM hükümeti şekline ulaşır. İkinci yön, bir halk hareketidir. Bu harekat, çeşitli saldırlar, can ve yurt tehlikeleri karşısında halkın, kendi içinden beliren bir savuna çabasıdır. Bu çaba, yersel ya da bölgesel davranışlar, silahlanmalar, gruplaşmalar ve direnişler şeklinde, 1919 Haziran ile 1920 sonları arasında, milli mücadele’nin anılarına karışır. Bir teşkilat fikri olarak Kuva-yı Milliye, ilk formülünü Erzurum kongresi beyannamesinin ikinci maddesinde bulur: “ Kuva-yı Milliye’yi amil ve irade-i 167 61 İtilaf cephesi tarafından bir son nokta olması düşünülüyordu. Çünkü; Mondrosla beraber karşılarında bu denli güçlü bir Türk direnişi görmeleri, Osmanlı Devleti’ni paylaşma hususunda sıkıntıları doğurmuştur. Gerçi Serv, ölü doğmuş bir anlaşmadır. 10 Ağustos 1920’de imzalanmıştır. Hiçbir zaman uygulanamamıştır. 169 TBMM hükümeti bir beyanname yayınlayarak, Osmanlı Hükümeti ile akdedilecek bir barışın TBMM’nde kabul edilmeyeceğini, Türklerce kabul edilecek olan barışın, onun tek mümessili olan TBMM hükümeti ile yapılmasının zaruri ve lazım olduğunu, ilan etmişti.170 Ankara Hükümeti de TBMM’nde 19 Ağustos 1920 tarihli toplantıda bu Sevr Barış Altlaşmasını imzalayanların ve saltanat şurasında olumlu oy kullananların TBMM’nce vatan haini ilan edilmeleri kararı alıyordu.171 Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 20 Ocak 1921 tarihinde yaptığı Teşkilat-ı Esasiye ile kurucu meclis niteliğine sahiptir. Bu anayasa, Kanun-i Esasi’den farklılıklar taşımaktadır. Özellikle birinci maddesinde “Hâkimiyeti milletten başka hiçbir makama vermeyen ve hatta buna hiçbir gücü ortak olarak tanımayan” durumu göz önüne alındığı zaman, daha önce PadişahHalife’ye bağlı kalınacağına dair olan yeminlerin bir siyasi düzenden ibaret olduğu kolaylıkla anlaşılabilinir. Dolayısıyla, birinci meclis hem kurucu meclis hem de ihtilalcı meclis niteliği taşımaktaydı. 172 II. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına giderken, birinci mecliste tasarlananların aslında daha büyük hedefleri yerine getirmek olduğunu göreceğiz. Sevr antlaşmasıyla birlikte, yerini belirleyen TBMM, artık kurduğu düzenli ordusuyla 173 da hem milliyeyi hakim kılmak esastır.” Bu formül, doğrudan doğruya Mustafa Kemal’indir. AYDEMİR, a.g.e. s. 141, IV 169 AYDEMİR, a.g.e., s.386 170 Tahsin Ünal, 1700’den 1958’e Kadar Türk Siyasi Tarihi, Kutluğ Yay., Ankara,1974, s. 507; TURAN, a.g.e., s. 98 171 ÜNAL, a.g.e. s.529; TURAN, a.g.e., s. 98 172 Mustafa Albayrak, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Tarihsel Gelişimi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999, s.67 173 1920 Ağustosu sonlarından itibaren Düzenli Ordunun kurulmasına geçilecektir. Yücel Özkaya, “İzmir’in İşgali”, Milli Mücadele Tarihi, s.86 62 askeri hem siyasi başarılara imza atacak, Kurtuluş Mücadelesinde başarılı sonuçları elde edip, bağımsız bir devlet olmanın haklı gurunu yaşayacaktır. TBMM hükümetinin ve Düzenli Ordunun ilk başarısı Doğu Cephesinde oldu.174 TBMM Hükümeti kuvvetlerinin doğu cephesinde askeri alanda Ermenilere karşı elde etmiş olduğu zafer üzerine, Türk ve Ermeni delegeleri arasında 2/3 Aralık 1920’de Gümrü Anlaşması175 imzalandı. Bu anlaşma, Ankara hükümetinin ilk siyasi zaferi ve anlaşması olmuştur.176 Güney cephesinde ise; bilindiği üzere Fransızlar, 1919 sonlarından beri bu cephede sürüp gelmiş olan çeşitli muharebelerde, yer yer uğradıkları başarısızlıklar yüzünden, Türklerle savaşı sürdürmekte bir yarar görmemeye başladılar. Buna bazı iç ve dış siyasi sorunlarında eklenmiş olması onları, özellikle II. İnönü zaferinden sonra Ankara Hükümeti ile bağlantı kurmak zorunda bıraktı.20 Ekim 1921’de TBMM Hükümeti ile resmen Ankara Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşma ile güney cephesinde Fransa ile savaş hali sona erdi. Türkiye-Suriye sınırı tespit edildi. Misak-ı Milli ilk kez batılı büyük bir devlet olan Fransa tarafından benimsenmiş ve dolaylı olarak da TBMM hükümetini tanımış oldu.177 Kurtuluş savaşının en önemli cephesi ve savaşın son askeri cephesi olan Batı cephesi savaşları ve sonrasında yapılan anlaşmalar TBMM hükümetinin de siyasi üstünlüğünü ortaya çıkaracaktır. Batı cephesi savaşlarının ilki Yunanlılarla yapılan I. İnönü Savaşı olmuştur. 6–10 Ocak 1921 tarihleri arasında gerçekleşen bu savaş, Çerkez 174 AKŞİN, a.g.e., s.95 Gümrü Antlaşması; Doğu Anadolu’da gerek Rusya, gerekse İtilaf Devletleri tarafından Türkler aleyhine kullanılması muhtemel olan Ermenilere karşı elde edilen askeri başarının siyasi olarak teyidi anlamını taşıyordu. Batı cephesinde Yunanlılara karşı yürütülen savaşın belki de en sıkıntılı günlerinde böyle bir antlaşmanın yapılması, bu bölgedeki askeri kuvvetleri batıya kaydırılmasını sağlayacaktır. Ayrıca askeri mücadele Ankara tarafından yürütülmüş, anlaşmada yine Ankara tarafından yapılmıştır. Bu itibarla Gümrü antlaşması, her şeyden önce bir prestij anlaşmasıdır. TURAN, a.g.e.,s. 125-126 176 GÖRGÜLÜ, a.g.e. , s. 216 177 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 225-226 175 63 Ethem’e178 karşı yürütülmüş harekâtın hemen ardından geldi ve Yunan kuvvetleri sayı ve donanım bakımından üstün durumda olmalarına rağmen, başarı elde edemediler, çekilmek zorunda kaldılar.179 I. İnönü savaşı galibiyeti sonrasında yaşanan gelişmelere bakıldığında; İtilaf devletleri, Londra’da Türkiye’nin de katılacağı bir konferans toplamaya karar verdiler; bu da TBMM hükümetinin artık itilaf devletlerince tanınış olduğunun en somut örneği olacaktır.180 II. İnönü de bir Türk zaferi oldu.181 Düşman 1 Nisan 1921 de mağlup olarak tekrar geri çekilmek zorunda kaldı.182 Türk ordusu Kütahya- Eskişehir savaşlarında yenilerek 10 Temmuzda başlayan hareket sonrasında geri çekilmek durumda kalacaktır. 183 25 Temmuz 1921 de sona eren Kütahya-Eskişehir muharebeleri Batı cephesi birliklerinin Sakarya gerisine çekilmesi ile sona erecektir.184 23 Ağustos–13 Eylül 1921 tarihleri arasında gerçekleşen Sakarya Meydan muharebesi185 Büyük bir başarıyla sonuçlanmıştır. Türk ordusunun Batı cephesinde yunan kuvvetlere karşı bir zafer olmuştur. Böylece, Ankara 178 1920 yılı sonunda Anadolu’da Çerkez Ethem ve kardeşleri Milli Hükümete karşı ayaklanmışlardı. Kütahya ve Gediz bölgesinde, Batı ve Güney cephe komutanlarının asıl kuvvetleriyle, bu isyanı bastırmakla uğraşmaları yunanlılar lehine bir üstünlük meydana getirmişti. TURAN , a.g.e., s.113; Çerkez Ethem; TBMM açılmasında Anadolu’da yaşanan iç isyanlarda bu isyanları bastırmak için kendi komutasındaki Kuva-yı Seyyare adındaki birlikle başarılı olmuştur. AKŞİN , a.g.e., s.92; Nutukta Çerkez Ethem müfrezesi başarılarına yer verilmiş olup, zaman içerisinde ve daha sonrasında yaşananlar ve Çerkez Ethem ile kardeşlerinin Ankara’daki hükümet üzerinde bile otorite kurmaya başladıklarını ve bunun zararlarını Atatürk anlatmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Nutuk, s. 320,321;AYDEMİR, Tek Adam C.II, s.422-429 179 AKŞİN , a.g.e., , s.97 180 Londra konferansına, 25 Şubat 1921’de İstanbul’dan olduğu gibi Anadolu’dan da delegeler davet edildi. Bu davet, İstanbul’un durumu ve İstanbul hükümetinin memleketi temsil yetkisi hakkında İstanbul hükümetiyle Ankara arasında çetin bir tartışma kapısı açılmasına meydan verdi. AYDEMİR, Tek Adam, C.II., s. 436; I.İnönü savaşı sonrasında Rusya ile ilişkilerde önemli gelişmeler oldu. 16 Mart 1921 de Moskova, 13 Ekim 1921’de Kars anlaşmaları yapılarak, Misakı Milli’nin Rusya tarafından tanınmasını sağladı. AKŞİN, a.g.e., s.98 181 AKŞİN, a.g.e. , s.99 182 GÖRGÜLÜ, a.g.e., s.263 183 AKŞİN, a.g.e.,, s.99 184 GÖRGÜLÜ , a.g.e., , s.270 185 Sakarya Meydan muharebesinden önce 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal, Başkumandan olmuştur. AYDEMİR, a.g.e., s. 449; Mustafa Kemal TBMM’nin yetkilerini kullanmak istiyordu. Başkomutanlık yetkisini üç ay süreyle aldı( Büyük Taarruza dek bu yetkiyi birkaç kez yenileyecektir), 7–8 Ağustos tarihlerinde olağanüstü bir seferberlik niteliğinde olan Tekâlif-i Milliye (ulusal yükümlülükler) emirlerini yayınladı. AKŞİN, a.g.e. , s.99 64 Hükümeti, halen ülkeyi işgal altında tutan galip İtilaf devletleriyle siyasi anlaşmalar yaparak Sevr antlaşmasını fiilen yırtmış oldu.186 26–30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan muharebesi ile Anadolu toprakları Yunan istilasından temizlenmiştir. Bu savaşın zaferinin önemi; bir kilit noktasında ve seri bir kararla bir darbe hareketinin, bütün yunan cephesinde son ve kesin neticeyi sağlayan bir muzafferiyet oluşundandır.187 II. TBMM’nin açılmasına gidilen yolda Türkiye’nin yeni çehresi de oluşmaya başlamıştı. Artık, cephelerdeki savaşlar bitmiş, yerini devletlerarası siyasi ve diplomatik savaşlar almaya başlamıştı. Öncelik Lozan’da188 yapılması düşünülen antlaşmaydı. Bundan dolayı, elde edilen kazanımların sekteye uğramaması adına ve hedeflenen amaçlar doğrultusunda, temsil yetkisinin tek elde TBMM’de olması gerekiyordu. Bundan dolayı 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı.189 Lozan’ın hikâyesi, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu ve onu takip eden günlerde Yunan istila kuvvetlerinin Anadolu topraklarından temizlenmesi ile başlar. Harp bitmişti. Büyük Millet Meclisi hükümeti kendisini savunmasını bilmişti. 1920–1922 arasında büyük başarılar elde edildi. Kuzeyde Karadeniz kıyılarından bir müdahale ve kıyılarda Rum Pontus devleti kurulması yolundaki proje ve girişimler suya düşürüldü. Doğuda Ermeni saldırıları ve bir Ermenistan teşkili karar ve teşebbüsleri de fiilen tasfiye edildi. Güneyde 186 GÖRGÜLÜ , a.g.e., s.277 AYDEMİR, a.g.e., s.485; Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonrasında 11 Ekim 1922 de Mudanya Mütarekesi imzalanmıştır. Bununla büyük millet Meclisi, İtilaf devletlerince resmen tanınmış oluyor. TURAN, a.g.e., s. 238 188 Lozan Barış Anlaşması, 24 Temmuz 1923’te imzalanmıştır. Çetin şatlar içinde akıp giden konferans, 21Kasım 1922’den 25 Temmuz 1923 tarihine kadar tam sekiz ay sürdü. Bu anlaşma TBMM’nde 23 Ağustos 1923’te yani Büyük Taarruzdan tam bir sene sonra tasdik olunarak kanunlaştı. AYDEMİR, Tek Adam, C. III. s. 98 189 Saltanatın kaldırılmasıyla ilgili olarak, Atatürk’ün TBMM’nde ki konuşmasında: “…Millet, mukadderatını doğrudan doğruya eline aldı ve milli saltanat ve egemenliğini bir şahısta değil, bütün fertleri tarafından seçilmiş vekillerden oluşan bir Meclis-i Ali’de temsil etti. İşte o meclis, Meclis-i Alinizdir.; Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Milletin saltanat ve egemenlik makamı, yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.” TBMM ZC. ,Devre:I, C. 24, s.305-311; KOCATÜRK , a.g.e., s. 311-312 187 65 Çukurova’nın işgali, Urfa, Maraş, Antep’teki İngiliz, Fransız ve Ermeni istila ve yerleşme hareketleri, kanlı savaşlar sonunda, Anadolu’nun başarısı ile sona erdi. Bütün bu bölgeler, müdahaleci kuvvetlerden temizlenmişti. Bir kısmı İstanbul sarayının ve dolayısıyla işgal kuvvetlerinin yardımıyla düzenlenen iç isyanlar tamamen bastırılmıştı. 190 2.1.2.2. II. TBMM ve Cevat Paşa’nın Milletvekilliği Cevat Paşa, TBMM’nin II. Dönem seçimlerine katıldı ve Elazığ’dan milletvekili seçildi. Seçim mazbatası 12.08.1923’te onaylandı.191 Ordu komutanı olduğu sürece izinli sayılması genel kurul toplantısında kabul edildi. 25 Aralık 1924’te Askeri Şura üyeliğine atandı. Ekim 1924’te yasama görevini tercih ettiğinden ordudaki görevi sona erdi. 22.12.1924’te Atatürk’ün isteğine uyarak Milletvekilliğinden istifa etti. 192 Askeri görevlerini emekli olana dek sürdürdü. Atatürk; 30 Ekim 1924 tarihinde Milletvekili olan komutanlara çektiği telgrafta şunları beyan ediyor: “Bana olan itimat ve sevginize dayanarak gördüğüm ciddi lüzum üzerine derhal milletvekilliğinden istifa ettiğinizi telgrafla Meclis Başkanlığı’na bildirmenizi teklif ederim. Önemli olan askeri görevinize kayıtsız şartsız kendinizi vermek, sebep olarak kayda değer. Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa hazretleri, aynı lüzuma dayanarak teklifim üzerine istifasını vermiştir.” Bu telgraf 3. Ordu müfettişi Cevat ( Çobanlı), 1. Kolordu komutanı İzzettin ( Çalışlar), 2. Kolordu Komutanı Ali Hikmet (Ayerdem), 3. Kolordu Komutanı Şükrü Naili (Gökberk), 5. Kolordu komutanı Fahrettin (Altay) ve 7. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşalara çekilmiştir.193 190 AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 97 ÖZTÜRK, , a.g.e., , s. 266 192 YARAR , a.g.e.,, s.127 193 KOCATÜRK , a.g.e., s. 365-366 191 66 Cevat Paşa’nın istifa dilekçesinde 194 şöyle demektedir: “ Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine Mebusluktan istifa eylediğimi arz eder ve Heyeti Celileye muvaffakiyetler temenni ederek en samimi hürmetlerimi takdim eylerim efendim. 22 Kânunuevvel 1340; Elaziz Mebusu Ferik Cevat” 195 Milletvekilliği kısa süren Cevat Paşa, askeri yetenek ve dehasının daha iyi hizmetler vereceği tartışılmaz bir gerçekti. Atatürk de bunu biliyordu ve Cevat Paşa’nın da diğer bazı komutanlar gibi milletvekilliğinden istifa edip askeri kanalda daha iyi hizmetler vermesini uygun görüyordu. Başarıları zaten tartışılmazdı. Bu da Cevat Paşa’nın Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası 196 almasına vesile oldu. Cevat Paşa’nın istifa etmesiyle ilgili olarak Milliyet Gazetesi 1960 yılında bu konunun haberi yapılmıştı. Haberde aktarılana göre: “ Üçüncü Kolordu kumandanı Cevat Paşa Hazretlerine ve K.7. Kumandanı Cafer Tayyar Paşa Hazretlerine; Kumandanların mebus bulunmaları orduda, emir ve kumanda da istenilen disiplinle bağdaşılamadığına inanılmıştır. Birinci ve ikinci ordu müfettişlerinin görevden ayrılarak Meclise dönmeleriyle orduları uygun görünmeyen bir zamanda başsız bırakılmış olmaları, bu inancı perçinler. Seçim bölgeniz halkı ordunun disiplin ve selameti için vereceğiniz karardan elbette memnun olur. İlk şifreme göre kararınızı bildirmenizi rica ederim. Reisicumhur, Gazi Mustafa Kemal.” Buna Cevat Paşa, şu 194 Cevat Paşanın istifa dilekçesi ve kabulüne ilişkin belgeler için bkz.: Ek:5 TBMM Z.C., Devre:II, C.XI., s.207 196 1920 yılında çıkan kanunla İstiklal Madalyası yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin tek geçerli madalyası olarak kabul edilmiştir. http://www.tsk.tr/madalyalar (Türk Silahlı Kuvvetleri Resmi web sayfası) 195 67 cevabı verdi: “Emir ve kumandada istenilen disiplinle bağdaşamadığından kumandanların mebus bulunmamaları hakkındaki yüksek başkanımızın inancına bütün kalbimle katılır ve seçim zamanında da beni mebus seçtirmemenizi bu inançtan ötürü istirham etmiş olduğumu da arz ederim. Ancak bugün yüksek makamınızdan verilen emirle mebusluktan istifanın tahmin edeceğiniz gibi millet ve seçim dairemce iyi görünmeyeceğine inanıyor ve bu inançla hiçte uygun görmediğim şu önemli zamanda ordudan ayrılmak zorunda kalacağımı düşünerek elem duyduğumu arz ederim. Üçüncü Ordu Müfettişi Cevat, 31.10.1340” 197 Atatürk’le ilgili anılarını anlatırken sözlerini şöyle bağlardı: “Atatürk’ün yaptıklarını hiç kimse yapamazdı. Bu millet ona çok şey borçludur.” 198 Diyordu. Elcezire Cephesi Kumandanı Cevat Pasa Hazretlerinin İstiklâl Madalyası almaya hak kazanması ile taltifi hakkında İcra Vekilleri Heyeti Riyaseti tezkeresinde : “ T. B. M. Meclisi Riyaseti Celilesine Elcezire Cephesi Kumandanı Ferik Cevad Paşa Hazretlerinin kırmızı şeritli istiklâl Madalyasıyla taltifi hakkındaki Müdafaai Milliye Vekâletinin işarı, İcra Vekilleri Heyetinin 5. 8. 1339 tarihli içtimaında ledelkırae müşarünileyhin olveç/ hile icrayı taltifinin Meclisi Âliye arzı takarrür etmekle iktizasının ifası ve neticesinin işarına müsaade buyurulmast mâruzdur efendim. İcra Vekilleri Heyeti Reisi Vekili; Fevzi”199 TBMM’nin II. Dönem Yeni yasama yılının açılması 11 Ağustos 1923 cumartesi günü olmuş; 02.09.1927 Tarihine kadar bu yasama yılı devam etmiştir.200 Bu dönem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu ve yeni kurulan devletin rejim niteliklerinin de belirlendiği bir süreç olmuştur. Bu süreçte Cumhuriyetin ilan edilmiş olması, yeni kurulan devletin de artık kimliğini eline 197 Milliyet Gazetesi, 28/04/1960 BAYCAN, a.g.m., s. 367 199 TBMM Z.C., Devre:II, C.I, s. 310-311 200 http://www.tbmm.gov.tr 198 68 aldığını gösteriyordu. 29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyetin temelleri zaten 1 Kasım 1922’de Saltanatım kaldırılmasıyla atılmıştır da diyebiliriz. 1925 yılında Zafer Hatırası olarak hazırlanan bir kartpostalda Mustafa Kemal, Cumhuriyetin ilanıyla beraber vatana bu süreçte yararlılık göstermiş komutanlarla beraber bir fotoğraf hazırlanmıştı. Bu fotoğrafta Cevat Paşa’da yer almaktaydı. 201 Atatürk’ün siyasi rejimde meşrutiyeti ideal olarak gördüğü söylenemez. Bu düşüncesini belirtirken, “Halkın mütelaasına müsteniden bahşedilen hukuk haricinde imtiyazat ile Cumhuriyet idaresinin tatbiki kabil değildir.” Diyordu.202 Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yeni meclis yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti için çalışmalara başladı. Cumhuriyetin ilanı bir siyasi bunalımı çözmüştü, ama Cumhuriyet ilanının bizzat kendisi yeni siyasi bunalımlar yaratmaya adaydı. 203 Bunlardan en önemlisi de hilafet meselesi idi. Türkiye’de Hilafetin devam edemeyeceği his olunuyordu. Çünkü bu müesseseyi, Yeni Türkiye’yi kuran ve idare eden önder kadro benimsemiyordu.204 Hilafet sorunu aslında bir rejim sorunuydu. Mustafa Kemal Paşa hilafet sorununu tamamen ortadan kaldırabilmek için 1924 yılı başlarında bir dizi girişimlerde bulundu.205 Mesele Halk Fırkası grubuna206 2 Martta getirildi. Zaten, 1 Martta meclis açılış nutkunda, dinin siyasetten ayrılması, terbiye ve tedrisatın birleştirilmesi konusunda işaretler vardı. 201 207 3 Mart 1924 tarihinde TBMM, Hilafet’in kaldırılmasına karar verdi. 208 Bu kartpostal, Milliyet Gazetesi’nin “50 Yıllık Yaşantımız“ adlı ekinde 03.05.1975 tarihinde gösterilmiştir. Aynı ekte; İkdam Gazetesinin Cumhuriyetin ilanından sonraki ilk baskısına da yer verilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla ilgili haberler yer almıştır. 202 Atatürk, Söylev ve Demeçler, C.V, s.105, Ankara 1972; Mustafa Albayrak, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyetinin Tarihsel Gelişimi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,1999, s. 80 203 Cemil Koçak, “Siyasal Tarih(1923–1950)”, Türkiye Tarihi C.4, s. 134 204 AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 159 205 KOÇAK, a.g.m., s. 136 206 Mustafa Kemal Paşa, 6 Aralık 1922 tarihinde Halk Fırkası adı altında yeni bir siyasi parti kuracağını açıklamıştır. Yeni parti halkçılık esası üzerinde vücut bulacaktı. Yeni kurulacak parti tüm ulusu temsil etmeliydi. KOÇAK, “Siyasal Tarih(1923–1950)”, s. 130 207 AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 161 208 KOÇAK, “Siyasal Tarih(1923–1950)”, s.136 69 Böylelikle dinin bir siyasi güç olarak varlığını sürdürmesi ortadan kaldırılmıştır. Dini siyasetten ayıran, devlet idaresinde dini ilke ve müesseseleri devlet dışı kılan Laik bir devlete doğru yöneldi. Bu harekette de, tıpkı Saltanatın kaldırılması, daha sonra Cumhuriyetin ilanı hareketlerinde olduğu gibi, Gazi Mustafa Kemal’in, yön tayin edici önderlik karar ve tesirini görmemek kabil değildir. Onun içindir ki laiklik hareketi, tıpkı Hakimiyeti Milliye ve Cumhuriyet gibi, Mustafa Kemal’in asli ilkelerinden biridir. Bu arada Erkanı Harbiye-i Umumiye Vekilliği kaldırılmak, Erkanı Harbiye Reisi kabineden çıkarılmak suretiyle de ordu siyasetten ayrılmış oldu. 209 Böyllikle; ordu- devlet ve din-devlet bağlamları laikleşme sürecinde ciddi kararlar alınarak şekillenmiştir. Cevat Paşa’da askeri kimliği içerisinde siyaset yapmamayı Atatürk’ünde isteği doğrultusunda kabul edecektir ve siyasetten yani Elazığ milletvekilliğinden istifa ederek ayrılacaktır. 2.1.3. Cevat ÇOBANLI’nın Yaşamına Dair Anıları Cevat Paşa için güzel bir tasvir yapılmıştır. 1936 yılında Yedigün dergisinde kendisiyle yapılan röportajda, Paşa hakkında ilk izlenim olarak şunlara yer verilmişti: “ Dünyanın en keskin aleti ile bile yerinden oynatılamayacak vehmini veren üst dudağından fırlamış sert ve sivri bıyıkları olmasa en tatlı bir gülümseme ile ışıldayan bu mavi gözler, bu yüze bir çocuk tazeliği ve saflığı verecek.”210 Deniliyordu. Özellikle Çanakkale Savaşlarıyla ilgili Çanakkale’de Mehmetçik yok muydu? Sorusunda en önemli noktalardan birini, Paşa şöyle izah edecek ve cevap verecektir: 209 210 AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 163 Yedigün Dergisi, “ Cevat Çobanlı Hatıralarını Anlatıyor”, yıl 1936, no. 180, s.14 Cevat 70 “ Mehmetçik olmasaydı Çanakkale olur muydu? Çanakkale harbi diğer sahalarda yapılan harplerle kabili mukayese değildir. Tasavvur buyurun… Denizde bir harp oluyor… Fakat ötede karada üç dört kilometrelik bir sahada da insanlar birbirlerine giriyorlar. Ve Mehmetçik orada da gıdasından bile mahrum olduğu halde memleketin kapısını beklemekten büyük bir zevk duyuyor.” 211 Çanakkale Savaşı'nda müstahkem mevkiin savunmasını yöneten ünlü Cevat Paşa’nın Dönemin Avusturya basınından bir anekdotu aktaralım. "Viyana sarayında, imparatorun basın dairesi genel müdürü Oskar Montiong, devletin özellikle Slav tebaası tarafından çok sevilen 18. yüzyılda yaşamış Ukraynalı kâhin Mosij Wernyhora'nın kehanetini sık sık hatırlatıyordu. O tuhaf kehanette, 'Türk atını Dinyester'den suladığında ayağa kalkacaktır Polonya,' deniyordu." Galiçya cephesinde nice yiğit toprağa düştü, ama Cevat Paşa atını Dinyester'de suladı. Ve savaşın sonunda Hitler orduları yeniden haritadan silinceye, daha doğrusu Stalin ile paylaşacağı 1939 sonbaharına kadar yaşayacak Polonya devleti doğdu. Cevap Paşa, Galiçya dönüşü Filistin cephesine gönderildi. Enver Paşa'nın bir başka fantezisinin, Mısır'ı geri almak sevdasının kurbanı olarak. Orada 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa'yla silah arkadaşlığı yaptı. Çanakkale'den sonra bir kez daha omuz omuza dövüşüyorlardı. Ve bir kez daha İngilizlere karşı. Sonra İstanbul'a, Genelkurmay karargâhına çağrıldı. Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı sırada Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütüyordu. Fevzi Paşa'ya vekâleten. Fevzi (Çakmak) Paşa, İngiliz ordusu İstanbul kapısına dayanınca, onları karşılamamak için 20 gün hastalık izni almıştı. Yunanlıların İzmir'e çıkmaları sonrası bu izin istifaya dönüşecekti. Mustafa Kemal'in Anadolu isyanını ateşlemek için Samsun'a hareket etmesinden hemen önce, Sadrazam Damat Ferit Paşa ve Cevat Paşa'yla akşam yemeğinde buluştu. Yemeğin amacı, Damat Ferit'in kuşkularını dağıtmaktı. Mustafa Kemal ertesi 211 Yedigün Dergisi, s.14–15 71 gün Padişah Vahdettin'i ziyaret edecek ve ardından Bandırma vapuruyla Karadeniz'e açılacaktı.212 Cevat Paşa, Çanakkale Savaşlarındaki anılarına ilişkin Atatürk hakkında da şunları söylüyor: “ İlk gün Atatürk’le beraberdik. O kara cihetine, ben deniz cihetine merbuttuk. Seddürbahir’e gittik, orada kıtaatı teftiş edecektik. Yolda kıtaatın teftiş için hazır olmadığını anladık. Uzakta düşman donamasının şimdiye kadar olduğu gibi değil, fakat, ciddi bir harp gayesiyle ilerlemekte olduğunu gördük, geriye döndük. Alçıtepe yolunu tuttuk. O sırada ilk düşman mermisi başımızın üzerinden gerçek Alçıtepe’ye düştü. İşte 5 Mart sabahı böyle başlamıştı. Muhakkak ki Çanakkale’de en parlak günümüz budur. Bu sabah, müttefikin donanması olanca kuvvetiyle, şiddetiyle Kaleye taarruza başladılar. Elimizde mermi miktarı mahdut olmakla beraber bunlarda ve kara ordusu topçularından, bilhassa obüslerden azami istifadeyi düşünmüş ve bu sebeple mestur mevziler hazırlamıştık. Her tabya ve her batarya kendilerine evvelce verilmiş olan talimat mucibince faaliyet sahası dahiline giren düşman gemilerine hemen ateş açıyorlardı. 213 Çanakkale Savaşlarında Alman Güney Ordu komutanı tarafından Cevat Paşa ve yapılan üstün başarılar için şunlar söylenmiştir: Alman Güney Ordusu Komutanı da 13 Haziran 1917 gün 12321 sayılı günlük emirlerinde: “15 nci Türk Kolordusu, Alman Güney Ordusu içinde 10 aylık bir harekâttan sonra, bu ordunun kuruluşundan ayrılırken arkasında doldurulamayacak ve hep his solunacak bir boşluk ve daima şükranla anılacak, hiçbir zaman solmayacak bir hatıra bırakıyor. 15 nci Kolordu, dört kanlı boğuşma, üç muharebede ateşle, ölümle uğraşarak sayıca üstün düşmanın bütün hücumlarını püskürttü. Harekâtın gerektirdiği yerde bırakmak zorunda kaldığı araziyi yılmaz karşı taarruzlarıyla geri 212 213 ŞAFAK, a.g.m., www.sabah.com.tr 10 .12.2006 Yedigün Dergisi, s.15 72 aldı ve düşmana en ağır zayiatı verdirdi... Böylece Türkler eski ve şerefli sancaklarına yeni taçlar ekleyerek ülkelerine dönüyorlar... 12.000 Türk kahramanının kanı Galiçya toprakları üzerinde boş yere akmamıştır. Nihayet, Ulu Tanrı’dan dilerim ki cesur, kahraman ve sadık 15 nci Kolordu’nun bütün mensupları bundan böyle de hep başarılar ve şanlar içinde yaşasın” diyordu.214 Cevat Paşa, Galiçya Cephesindeki başarılara istinaden yaşadığı olayı şöyle izah ediyor: “ Kader bizi Çanakkale mücadelesinden sonra kısa bir zamanda Galiçya’da bulunan 15. kolordu kumandanlığında bulundurdu. Orada Türk ordusundan başka bir Alman fırkası ve bir çok Avusturya, Macar teşkilatı kumandama raptedilmişti. Mehmetçik burada da yine o kabma varılmaz kahramandı. Ve biz on ay mücadeleden sonra ayrılırken alma ordu kumandanı birinci ferik Butner, yazdığı uzun bir emriyevmide Türk ordusunun saymakla bitmez meziyetlerini sıraladıktan sonra; bu şanlı asker buradan doldurulması asla mümkün olmayan büyük bir boşluk bırakarak gidiyor, diyordu.” 215 Nusret Baycan’ın “ Orgeneral Cevat Çobanlı” makalesinde sunulan Belgeler kısmındaki Belge. 1 ve Belge.2 deki Cevat Paşa için gönderilmiş olan üstün başarı belgesinde ve övgü mesajında da şunlar ifade edilmiştir: 216 214 BALCAN, a.g.m., s.382 Yedigün Dergisi, s.16 216 BALCAN, a.g.m., s.388-389 215 73 Belge:1 Doğu Ordusu Başkomutanlığı Genel Karargâh 12.6.1917 15 nci Osmanlı Kolorduyu Hümâyunu Kumandanı Mirliva Cevat Paşa Hazretlerine Gösterdiği cesaret ve göreve bağlılığından dolayı 15 nci Türk Kolordusuna, emir ve komutasını üzerime aldığım harekât alanından ayrıldığı şu sırada, sonsuz teşekkür ve takdirlerimi bildiririm. Rusların sayıca çok üstün kuvvetlerle Narajowka, Zlota Lipa, Brzezany dolaylarında yaptıkları meydan muharebesinde, yiğit kolordu olağanüstü cesaretle direnmiş ve karşı taarruzlarla bozguna uğrayan düşmanı takip etmişti. Bundan sonra Mieczyszcow ve Dziki-Lany Çevrelerinde giriştikleri muharebelerde Ruslar aynı yenilgiye uğradı. Kolordunun daima uyanık bulunan tecrübeli askerleri kuvvetli mukabeleleriyle bu taarruzları da tam olarak püskürttüler . Doğu Cephesi’nde, bu derece benzersiz olarak yaptığı muharebelerle savaş yeteneğini göstermiş ve ispat etmiş bulunan bu kolordudan ayrılışıma üzgünüm. Cesur kolordunun bütün subay ve erlerine, bundan sonra da, yeni bulunacakları muharebe alanlarında başarılara ulaşmalarını dilerim. Bavyera Prensi Leopolt Mareşal Doğu Ordusu Başkomutan 74 Belge:2 Avusturya-Macaristan Böhm Ermolli Ordular Grubu Komutanlığı Sayı: 3589/ 27 Haziran 1917 15 nci Osmanlı Kolordusu Kumandanı Cevat Paşa Hazretlerine 15 nci Türk Kolordusu savaş bölgemden ayrılıyor. Kolorduyu çok üstün sevk ve idare eden komutanına şu vesile ile özel teşekkürlerimi bildiririm. Parlak, benzersiz icratıyla, özellikle silâh arkadaşlığına bağlılığı ile yüzyıllardan beri denenmiş bulunan Türk askeri, Ordular Grubu tarihine yazdığı pek şerefli sahifelerle unutulmaz bir yer tutacaktır. Kazandıkları sonsuz ve derin güven ve övgülerin bütün subaylara ve erlere duyurulmasını yüksek şahsınızdan rica ederim.İyi dileklerim kolorduyu yeni yolu üzerinde de izleyecektir. Bundan sonra da daima yolu açık olsun ve şanlı sancağı yeni zaferler, seçkin basanlarla dalgalansın. Böhm Ermolli Ordular Grubu Komutanı Çanakkale Zaferi ardından, Cevat Paşa pek çok övgü ve takdir alan komutanlardan bir tanesi olmuştur. 24 Mart 1915’te Tanin Gazetesinde yer alan haberde, II. Kaizer Wilhem 20 Mart 1915 tarihinde, Başkomutan vekili Enver Paşa’ya gönderdiği telgrafa yer verilmişti. Tanin gazetesinde bu telgrafta Cevat Paşa için: “Dün ve Evvelki gün Çanakkale müdafaası esnasında ihraz olunan parlak muvaffakiyetlerinden dolayı samimi hassı tebrikatımı beyan eder, iş bu tebrikatımızın cesur kumandanı Cevat Paşa’ya kendi namına tebriğini rica ederim. Cenab-ı Hak bundan böyle dahi silahlarımızı tevfikat-ı rabbaniyesine mazhar buyursun.” 217 Denilmektedir. 217 Tanin Gazetesi, 24 Mart 1915 Ek.6 75 Cevat Paşa, hatıralarını anlatırken, yıllar sonra, 18 Mart 1915 gününün en kıymetli anı sorulduğu zaman: “…o gün güneşin son ışıklarıyla Boğaz’dan perişan halde çıkmakta olan düşman filosunun görünüşü idi.”218 Diyecektir. Cevat Paşa, yaşamış olduğu askeri alandaki üstün başarılarında her daim Mehmetçik kuvvetinden bahsediyordu. Almış olduğu övgüler ve madalyalardaki maneviyatın Cevat Paşa için ayrı bir yeri olacaktır. Anılarını anlatırken, kendisini tarihe 18 Mart Kahramanı olarak geçiren önemli olayı şöyle anlatıyor: “ …bu taarruz esnasında bize çok yardımı olan küçük bir mayın hattından bahsetmek isterim. 5 Martta kadar elimizde bulunan mayınları denize atmış ve hatları muntazaman tesisi etmiştik. Her iki tarafta bu hatların muhafazası için bataryalar yerleştirmiştik. 4 Martta elimizde kala kala 8 mayın kalmıştı. Bunların Karanlık limana götürülmesi emrini verdim. Düşman donanması ise böyle bir mayın hattının sahile muvazi tarza Karanlık limanda vücuduna imkan vermeyerek, manevralarını, ekseriyetle ateşten nispeten masun olan o sahada yapardı. Yinede öyle oldu ve böylece 8 mayının 5 Mart günü pek büyük yardımını gördük. Düşman donanmasının kaybettiği Buve, İrrezistbıl ve Oşin gemileri, mermi tesiriyle mi yoksa torpil temasıyla mı battılar, bunu tayin edebilmek vakıa müşkül ise de, herhalde bu 8 mayının o gün büyükçe bir rol oynadıklarını zannediyorum. Ogün Buve battıktan sonra düşman donanması ufak bir manevra yapmış ve buna müteakip ateşini tazelemişti. Akşama doğru Dardanos tan takriben 3 mil mesafede İrrezistbıl zırhlısı yana yatmış vaziyette Boğaz haricine doğru dönmek istiyordu. Dardanos’taki bataryamız ise ateş etmiyordu. Bu hal bizi şüphelendirdi. Telefon muharebatı sabahtan beri kesik olduğundan hemen Erkan-ı Harp zabitimi Dardanos’a gönderdim ve bu yan yatan geminin ateş altına alınmasını bildirdim. Meğer kahraman bataryanın kumandanı Hasanla topçu zabiti Mevsuf, şehit 218 Gıyasettin Yetkin, Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, Türkiye Eski Muharipler Cemiyeti yay., Ankara, 1966, s.155 76 olmuşlar…civardaki topçu zabitlerinden birinin emir ve kumandasına verilen ve İrrezistbıl’ı derhal ateş altına alan bu batarya o günden itibaren şehit kumandanların namına hürmetle Hasan Mevsuf adını almıştır. ” 219 Cevat Paşa, Dardanos Bataryası kahramanlarının son yolculuğa uğurlanırken; evlatlarım dediği Üst Teğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf’un Değirmenlik mezarlığındaki kabirleri başında orada bulunanlara şöyle hitap ediyor: “ Askerler, burada Hasan adında bir arkadaşımız yatıyor. Fani mevcudiyetinden daha çok işler beklenirken, şehit mertebesine erişip ebediyete intikal etti. Elbette bu zaferler bizi şerefli bir sulha kavuşturacak, hepiniz birer gazi olarak evlerinize döneceksiniz. Kumandanınız ve silah arkadaşım olarak sizlerden talep ediyorum: ilk doğacak oğlunuzun adını Hasan koyun ki O’nun içimizde yaşayan kahraman ruhuyla beraber ismini de ebediyen yaşatalım.”220 Cevat Paşa savaş anılarını anlatırken kendisine bu işin bir sırrının olup olmadığı sorulmuş, soruya cevaben Cevat Paşa, her zamanki gibi asıl sırrın Mehmetçiğin ruhu ve kalbi olduğunu sözlerine ilave etmiştir.221 Cevat Paşa; Askerliğinin oldukça uzun demlerini kumandanlıklarla geçirmiş olduğunu, hayatında ihtiraslara yer vermediğini, çok kısa zamanlarda büyük savaşlar geçirmiş bir ordunun kahramanlıklarından ve askerlerin daima bu vasıflarda kalacağından, Harbiye Nazırı olduğu dönemde de dile getirmiştir. 222 219 Yedigün Dergisi, s.15-16; Cevat Paşa; Başkumandanlık Vekaletine 7 Nisan 1915 tarihinde göndermiş olduğu 707 numaralı yazıda Çanakkale Boğaz savunmasında fevkalade gayret gösteren ve 18 Mart 1915 Deniz Savaşında vazifesi başında şehitlik mertebesine ulaşan Dardanos Bataryası Kumandanı Kilitbahirli Üst Teğmen Hasan Hulisi Efendi ve Tarassut subayı Trablusgarplı Teğmen Mevsuf Efendinin isimlerinin adı geçen bataryaya verilmesini ve Dardanos’un adının Hasan- Mevsuf Bataryası olarak değiştirilmesini talep etmiştir. 16 Mayıs 1915’te Başkumandanlık vekâleti, Cevat Paşa’nın bu talebini münasip görerek Dardanos Bataryasının adını Hasan-Mevsuf Bataryası olarak değiştirilmesine karar vermiştir. Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, C.V. 1. kitap, belge no:3, Gn. Kur. Yay., Ankara, 1993; İslam Özdemir, “ 18 Mart Özel Yazısı: Dardanos’a Şan Verenler” , http://www.geliboluyuanlamak.com, 17/03/2011 220 Mukbile Tarhan, “18 Mart Zaferi”, s.2, sadeleştiren, Nesrin Tarkan, Milliyet Gazetesi 18 Mart 1970 221 Yedigün Dergisi, s.16 222 ATASE, İSH Arşivi, K. No: 310, G. No: 4, Belge no: 4–1 77 Sonuç itibariyle 18 Mart Savaşı, Türklerin zaferiyle sona ermişti. Bu, sadece donanma ile Çanakkale Boğazından geçmenin mümkün olmayacağını göstermektedir. Nitekim Amerikan Büyükelçisi Morgenthau raporunun bir yerinde: “ Bu savaşta hasar gören 10 ila 12 geminin yerine yenilerini sevk etmiş olsalar bile, aynı esaslarla girişilecek yeni bir hücumun akıbeti 18 Mart’takinden pek farklı olmayacaktır.” 223 Cevat Paşa’nın da anılarını anlatırken işte bu noktaya devamlı dikkat çekmişti. Mehmetçik ve Türk askerinin sonsuz inancı, savaşın yönünü değiştiren büyük bir güç olmuştur. Cevat Paşa; Çanakkale zaferi sonrasında; asla kendini ön plana atmamış, sürekli askerlerin kahramanlıklarından bahsetmiştir: “…hatta o gece tabyalardaki bütün efrad gündüz ki müthiş yorgunluğa rağmen gece sabaha kadar çalışarak tabyaların harap olan yerlerini tamir etmişler, topları gömüldükleri toprak yığınlarından çıkarmış, temizlemiş ve ertesi gün ateşe hazır vaziyete getirmişlerdi. Her ihtimali nazarı dikkate alarak ertesi güne hazırlanmıştık. Ben de bu çalışmaların birkaçına gittim. Herkes o karda büyük bir gayretle çalışıyordu ki, yorulduklarını hissettiklerimi adeta cebren oturtup dinlenmelerini temin edebiliyordum… Bunun için bazı yerlere gidemedim. Yanlarında bulunmam onların daha fazla yorgun olmalarına sebep oluyordu.” 224 Cevat Paşa, Türk kadınının fedakârlığını gösteren bir anısını kendi sözleriyle şöyle anlatıyor: “Malta’dan dönmüştüm. Ankara’ya gidiyordum. İnebolu’dan bir arabaya bindik yola revan olduk. Yolun bilmem neresinde bir köylü kadına rast geldik; kucağındaki çocuğunu yorganına sarmış, önünde bir kağnı, kağnının içinde de dört mermi, cepheye gidiyordu. İlerledik. Bir yerde biraz tevakkuf ettik. Kadın kağnısıyla yine önümüzden geçti. Biraz sonra yağmur başladı ve biz de arabamıza bindik. Yola koyulduk 223 Kemal Turan, “95. Yıldönümünde Çanakkale Zaferi”, ATAM Dergisi, C. XXV, Mart 2009, sayı:73, Ankara, 2009, s. 70 224 YETKİN, a.g.e., s.155; YURTTAKAL, a.g.m., 09/04/2009 78 ve kadına tekrar rast geldik. Bu sefer, kadıncağız, çocuğun üstünden yorganı almış, mermilerin üstünü örtmüş, sicim gibi yağan yağmurun altında yoluna devam ediyordu…akşam üstü hana geldik, neden sonra kapkara bir gece ortasında hanın kapalı kapısını zayıf bir el yumrukluyor ve bu kapının ardında ince, yorgun bir ses titriyordu: “açın kapıyı”; han sahibi içerden bağırıyordu “yer yok!” Titreyen ses yalvarıyordu : “ben çocuğumla kapıda yağmurun altında da yatarım, tek siz mermerleri içeri alın!” bu olayı anlattıktan sonra Cevat Paşa yorgun gibi bir lahza durdu ve ancak işitilebilen bir sesle sözünü bitirdi: “İşte Mehmetçiği doğuran ana budur!” 225 Cevat Paşa, Elcezire Cephesindeki bir anısını şöyle anlatıyor: “Elcezire cephesi kumandanı olarak Diyarbakır’a gitmiştim. Bir gün Ankara’dan bir telgraf aldım. İzmir harekâtı başlamıştı ve bu harekât devam ettiği müddetçe cephe tahsisatının verilmesi müşkül olacağından bu hususun nazarı dikkate alınarak oranın ona göre tanzim edilmesi bildiriliyordu. Bu emri bütün arkadaşlara tebliğ ettim. Ve cepheye tahsis olunmuş cenup hududu gümrük hasılatından üç ay kadar bir zaman para almadık ve bittabi kimseye bir şey veremedik. Bu müddet zarfında hiç bir zabit arkadaşım parasızlıktan şikâyet ederek benden bir şey istemedi. Mecbur kalan belki şiltesini sattı, ama gelip de hakkı olan parayı istemeyi düşünmedi… İşte Mehmetçiğin başındaki Türk zabiti de budur.” 226 Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine, bölge savunması için, Kazım Özalp, Cevat Paşa’yla ilgili şöyle bir anısını anlatıyor: “…bu mücadelede selahiyetli bir vazife almam gerekiyordu. 61. fıkra kumandanlığını deruhte ederek, bu havalideki bütün subay ve 225 Yedigün Dergisi, s.16; İstiklal Harbinde Türk Kadının faaliyetleri ve savaşta göstermiş oldukları yararlılıklarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Fevziye Abdullah Tanse, İstiklal Harbin’de Mücahit Kadınlarımız, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 1991; Bekir Sıtkı Baykal, Milli Mücadele’de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 1996 226 Yedigün Dergisi, s.16 79 askerlere selahiyetle emir vermek imkânı düşündüm. Ve bu maksadı temin etmek için acele bir iki gün içinde sivil kıyafet ile İstanbul’a gitti. Erkan-ı Harbiye Reisi Cevat Paşa’yı görerek ona son vazifeyi anlattım. O zaman, merkezi Bandırma’da bulunan 61. Fırka kumandanlığına beni tayin etmesini istedim. Bu fırkanın yedek subay ve erleri terhis edilmiş, zayıf kadrolar halinde subaylar ile memleketleri pek uzakta olduğu için gidemeyen Beyazıt, Van, Bitlis, Musul, Kerkük, Halep halkından çok az miktarda er bulunuyordu. Cevat Paşa, bunlarla ne yapabileceğimi sordu. Kıt’alar teşkil edeceğimi, milislerle birleştireceğimi, Yunanlılarla harp edeceğimi bütün mesuliyetin benim şahsıma ait olmasını istedim. Cevat Paşa’nın gözleri yaşardı. Allah muvaffak etsin, diyordu. Ayrıldım, hemen Bandırma’ya geldim. ...” 227 13.02.1983 Milliyet Gazetesinde Haldun Taner’in köşesinde Yaşlı Dostlar başlıklı yazısında Şefik Bakay’ın ağzından, Cevat Paşa’yla ilgili anlatılan bir anıya yer veriyor: “ …Abdülhamid, Cevat Bey’e genç yaşta paşalık vermiş, II. Wilhelm’in İstanbul’u ilk ziyaretinde bu genç paşanın güzel Almancasından ve mihmandarlığından hoşnut kalmış, gel zaman git zaman devir değişmiş, ittihat ve Terakki şefleri orduda ıslahata girişmiş. Bu arada çok kişinin rütbesini tenzil etmiş. Gocunup, ordusundan ayrılan çok olmuş, ama, albaylığa indirilmesine rağmen Cevat, orduda kalmayı yeğlemiş. Almanya’ya silah almaya giden bir heyete yine tercüman olarak atanmış. Heyetin şerefine verilen bir ziyafette, II. Wilhelm, masasının sonunda oturan genci tanır gibi olmuş ama rütbesi albay olduğu için şüpheye düşmüş. Yaverine usulca sordurmuş, meseleyi öğrenmiş. Yemekten sonra kahveler içilip purolar tüttürülürken, ortaya şöyle bir soru atılmış: İçinizde en mutlu subay hanginizdir? Herkes eş mana diye afallamış, Kaiser sorusunu yinelemiş. Yine cevap yok, bu defa cevabı kendisi vermiş: Cevat dır, 227 Milliyet Gazetesi, 13.11.1969, s.7 80 demiş.her asker ömründe bir kere General olur. O, bu şerefe iki kere nail olacak. Kehaneti de çıkmış. Söz konusu Cevat Paşa, Çanakkale kahramanı Cevat Paşa’dan başkası değildir.” 228 Cevat Paşa, askeri bir kahraman olarak tarihe adını yazdırmakla kalmayacak sosyal açıdan yapmış olduğu bazı faaliyetlerde de ne kadar vatansever bir insan olduğunu da ispat edecektir. Askeri hayatından kalma otoriter bir kişilik olarak görünse de, yardımsever bir insan olduğu herkesçe bilinmektedir. 18 Mart 1915 günü düşman donanmasını adeta bozguna uğrattı. Gemileri boğazdan geçirmeyerek tarihe Çanakkale Geçilmez mührünü vuracak olan Cevat Paşa, bu zaferden dolayı 18 Mart Kahramanı unvanını ile anılacaktır. Savaş bittiğinde Çanakkale Grubu komutanı oldu ve 10 Kasım 1916 günün kadar görev yaptı. Çanakkale’de görev yaptığı 27 ay boyunca Çanakkale’nin yaralarını sarması konusun da büyük gayretleri olmuştur. Eğitim ve öğretime ise büyük önem vermiştir. Çanakkale merkeze bağlı Çınarlı, Saraycık, Sarıcaeli, Kurşunlu, Ulupınar ve Eceabat’a bağlı Yalova köyündeki229 okulları yaptırdı. Çanakkale merkezde 18 Mart İlköğretim Okulunun açılmasını sağladı. Çanakkale’de toplam yedi adet okul yaptırmıştır. Görevde bulunduğu süreye bakılırsa savaşın cereyan ettiği dönemde yaptırdığı bu okullar eğitime ne kadar önem verdiğini apaçık göstermektedir. Cevat Paşa’nın yaptırdığı okullar bugün bazıları okul hayatına devam etmekte, bazıları ise çeşitli kurumlarca restore edildi, birkaçı ise restore edilmeyi beklemektedir.230 228 Milliyet Gazetesi, 13.02.1983 Yalova sakinlerinden köyün en yaşlısı Hüseyin Oral, okulun yapımını şöyle anlatmıştır: “1915 yılının baharıydı. Öğretmenimiz Süleyman Bey hepimizi topladı. Cevat Paşa’yı ziyaret edeceğiz dedi. Yola çıktık. Yol kenarından topladığımız çiçeklerden bir demet yaptık. Paşa bizi görünce sevindi, hatırımızı sordu. İsteğiniz nedir çocuklar? Diye sorunca hep beraber okul istiyoruz diye cevap verdik. Okul yapımı için Cevat Paşa, İstihkâm Binbaşı Zeynel Abidin’i (Çarpanlı) görevlendirmiştir. Köy halkı ise taş ve kum çekerek okul yapımına katkıda bulunmuştur. İki katlı okulun yapımı Aydın Amele Taburu tarafından kısa sürede tamamlanmıştır.” Ahmet Yurttakal, “Cevat Paşa’nın Çanakkale’de Yaptırdığı Okullar”, http://www.geliboluyuanlamak.com, 22.11.2008 230 Yuttakal, “Cevat Paşa’nın…” , http://www.geliboluyuanlamak.com, 22.11.2008 229 81 Cevat Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa ile olan tarihe yön verecek bir olayı da Falih Rıfkı Atay ve Mahmut Soydan’ın “ Atatürk’ün Anıları” olarak Milliyet Gazetesinde yer alan haberi aktarmak istiyorum: “ Yunanlılar İzmir’e asker çıkartmazdan biraz önce, galiba Mayısın 14. günü Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evine akşam yemeğine davetli idim… biraz sonra Cevat Paşa salona girdi. Hemen üçümüz beraber yemek salonuna geçtik. Sofrada çatal ve tabak tıkırtılarından başka bir ses yok. Üçümüzde susuyoruz. İçimden gelen suallere, kendi kendime içimden cevap vermeye çalışıyordum… Sadrazam Paşa, kısa bir süre sonra beni vehimlerden kurtardı. Cevat Paşa’ya ve bana bakarak -yemekten sonra biraz görüşelim, dedi….” Sadrazam Paşa, Mustafa Kemal’e Samsuna çıkınca ne yapacağını sorması üzerine, kendisi İngiliz raporlarına göre Samsunda çıkan karışıklıkları yerinde yapacakları tetkikat ile halledeceklerini ifade etmiş, Sadrazam Paşa, Cevat Paşa’ya bu konuyla ilgili ne düşündüğünü sorunca; Cevat Paşa, pek tabii bir tavırla: öyledir efendim, bu işler yerinde hal olur, diyecektir. 231 Mustafa Kemal Paşa, o geceki yemekte Cevat Paşa’nın kendisine nasıl destek vermiş olduğunu daha sonraki yıllarda her zaman övgüyle anlatacaktır. O gecenin devamını Mustafa Kemal Paşa, şöyle anlatmaktadır: Sadrazam, kanaat getirmemiş bir halde biraz heyecanlı bir sesle Mustafa Kemal’in Samsuna çıktıktan sonra, harita üzerinde, kendilerinin nerelere kadar kumanda edeceğini sormuş, Mustafa Kemal’de haritada bazı vilayetleri göstererek ufak bir alanın olduğunu sadrazama göstermiş, Cevat Paşa’ya bakmış ve Cevat Paşa’da hemen söze atılarak: “Efendim, Paşa tabii o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek, zaten nerede kuvvet kaldı ki ?” diyecektir. Mustafa Kemal Paşa o anı şöyle ifade ediyor: “ içimden Cevat Paşa’ya teşekkür ediyordum. Her birimiz birer koltuğa çekildik…Damat paşa ferahlamış gibi,: ne vakit hareket edeceksiniz, dedi…Sadrazamın konağından çıktıktan sonra, Cevat Paşa ile kol kola Nişantaşı caddesinden Teşvikiye’ye 231 Falih Rıfkı Atay, Mahmut Soydan, “ Atatürk’ün Anıları”, sadeleştiren, İsmet Bozdağ, Milliyet Gazetesi, 06.12.1978 82 doğru sık adımlarla ilerliyorduk. Cevat Paşa samimi bir lisanla: bir şey mi yapacaksınız Kemal? Diye Sordu, evet Paşam, bir şey yapacağım, Cevat Paşa; Allah muvaffak etsin! Dedi. Mutlak muvaffak olacağız diyerek birbirimizden ayrıldık.” 232 Cevat Paşa’nın ileri için belirlediği yol çok açık görünmekteydi. O da Mustafa Kemal’in başlatacağı bağımsızlık mücadelesi yoluydu. Mehmetçiğin eşsiz büyüklüğüne inanmak için bir şahide gerek kalmayacağını her defasında söylemiş olan Cevat Paşa, İstiklal Harbi öncesinde ve sonrasında yaşananların, bir milletin hem ruhen hem bedenen ve hem de madden, bu yola topyekûn çıktığını çok iyi biliyordu. Mücadelenin asıl temelinde yatan başarısı, işte Anadolu insanıyla Türk askerinin komutan ve Mehmetçiğine kadar birbirine bağlanan zincirlerin sağlam halkalardan oluşmasıydı. Bu teşekkülün içerisinde, inanç ve bağımsızlık kavramları bir meşale gibi bu mücadelenin kahramanlarının elinde olmuştur. 232 Milliyet Gazetesi, 06.12.1978; İstiklal Savaşı Gazetesi, 15 Mayıs 1919,s.3, Mustafa Kemal Paşa Damat Ferit ile Konuştu Başlıklı Yazıdan, aktaran; Milliyet Gazetesi, 02.01.1981 SONUÇ Osmanlı Devleti’nin yıkılma süreci yaşanırken, vatanın bağımsızlığı ve itilaf devletlerinin emellerini boşa çıkarmak için bu tarih, pek çok değerli ismi öne çıkaracaktır. İşte bu isimlerden bir tanesi de Orgeneral Cevat Çobanlı Paşa’dır. Birinci dünya savaşı sonrasında, Mondros’la beraber fiilen sona eren Osmanlı Devleti için zor günler çok daha öncesine dayanmaktaydı. Ancak; Devletin çöküşünü işte bu anlaşma metni ortaya çıkarmıştı. Anadolu topraklarının yer yer işgal edilmeye başlamasıyla, Anadolu’da Milli Mücadele yıllarının hayata geçmesi de kaçınılmaz olmuştur. Cevat ÇOBANLI PAŞA, almış olduğu askeri eğitimle beraber, yetişmiş olduğu Anadolu kültürüne ve Anadolu’nun tarihsel kimliğine sahip birisiydi. Sarayda yaver olarak başladığı göreve, cephelerde komutan olarak devam etmiştir. Emekli olana dek askeri görevini sürdürmüştür. Şu bir gerçek ki; Osmanlı Devleti’nde başladığı askeri hayatına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde emekliye ayrılarak son verecektir. Bu şunu göstermektedir: dönemin koşulları içerisinde taraf olunması gereken tek şey vardır; o da bağımsızlığa giden yol da olmak! Mustafa Kemal Paşa’ya ve onunla Milli Mücadele yoluna çıkan silah arkadaşlarının davasına katılacaktır. Yıkılmış bir devletin enkazı altında kalarak yenilgiyi red etmiş, bağımsızlık uğruna çıkılan yolda savaşmayı kabul etmiştir. Cevat ÇOBALI PAŞA; Birinci Dünya Harbinde, Çanakkale Deniz Savaşlarında; Düşman Çanakkale Geçilmez! sözünü tarihe yazdırmıştır. İngiliz gemilerinin, Türk askeri tarafından döşenen mayınlardan geçemeyerek geri çekilmesini sağlayacak ve 18 Mart Karamanı olarak tarihe geçecek kişidir. Kendisi, İngiliz donanmasının ağır kayıplar vermesini sağlayarak bir askeri strateji uygulamıştır. Cevat ÇOBANLI PAŞA’nın yaşamı boyunca aldığı nişan ve madalyalarla ve bizzat adına yazılan takdire şayan belgelerden görünen odur ki; başarısı her aşamada kabul görülmüştür. Anlatımlarından da anlaşılacağı 84 gibi Atatürk, Cevat Paşa için övgüyle bahsetmiştir. Kendisi askeri kimliği ve başarıları yanında sosyal hayatta da sevilen ve sayılan bir insan olmuştur. Eğitime verdiği önem de bunu göstermektedir. Osmanlı Devleti’nin en buhranlı yıllarının yaşanmasına ve savaş zamanında olunmasına rağmen Çanakkale’de bulunduğu süre içerisinde burada pek çok okul yapılmasında etkili isim olmuş, bizzat kendi ilgilenmiştir. Her defasında yaptığı askeri başarılarla ilgili, bu başarılarda önemli yeri olan Mehmetçik ve fedakâr Anadolu insanı üzerinde duruyordu. Bu başarının sadece tek kişiye ait olamayacağını söylüyordu. TBMM’nin 2. dönem seçimlerine katılarak Elazığ milletvekili olarak başladığı siyasi yaşamı hiçbir zaman askeri yaşamın önüne geçemeyecekti. Kısa süreli olan milletvekilliği, Atatürk’ün de isteği doğrultusunda sona erecek bizzat istifa ederek, askeri görevin de hayatını sürdürecektir. Başarılı, zeki, deneyim sahibi ve cesaretli bir komutanın, askeri görevde kalması daha uygun görülmüştü. Cevat Paşa’da böyle olmasını tercih etmişti. Bu açıdan bakıldığında zaten Cevat Paşa’nın yaşamı boyunca en çok faaliyet alanının savaşlar, katıldığı cepheler, askeri görevler olduğunu görmekteyiz. Cevat Paşa, Milli Mücadele yılları içerisinde şifreli telgraflarla Mustafa Kemal Paşa’yla yazışmalarda bulunmuş; yapmış olduğu bu yardımlar onun da hedefinin hangi yönde olduğunu ortaya koymuştur. İngilizlerin İstanbul’u resmen işgal etmeleriyle de yaşanan en önemli gelişmelerden biri olan Malta sürgünlerine, Cevat Paşa’da gönderilmişti. Sürgüne gitmesi demek, onun haklı bir davada yer aldığını göstermektedir. Bu dava, İngilizlerin hoşuna gitmediğinden, Cevat Paşa, Malta’ya sürgüne gönderilen komutanlardan bir tanesi olacaktır. Osmanlı Devleti’nde başlayarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde son bulan yaşamı, hatırlanacaktır. pek çok kahramanlıklarla, vatanperver bir kimlikle 85 KAYNAKLAR I.TELİF-TEDKİK ESERLER Akbulut, Dursun Ali; “ Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması”, Milli Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005 Akşin, Sina ; Türkiye Tarihi, c.4,Cem Yayı., İstanbul, 2000 Akşin, Sina; İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele (1918-1919), c.I, İş Bankası Kültür Yay. İstanbul,2004 Akşin, Sina; İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, c.II, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 2004 Albayrak, Mustafa; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyetinin Tarihsel Gelişimi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,1999 Albayrak, Mustafa; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Tarihsel Gelişimi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999 Alkan, Turan; “Askerler Darbeyi İlk kez 100 Yıl Önce Yaptı”, http://www.belgehaber.com, 24/07/2008; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt III, baskı.5, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara,2006 Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Hzr. Ali Sevim, İzzet Öztoprak, Mehmet Akif Tural, , Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2006 Atay, Falih Rıfkı; Soydan, Mahmut;“ Atatürk’ün Anıları”, sadeleştiren, İsmet Bozdağ, Milliyet Gazetesi, 06/12/1978 86 Aydemir, Şevket Süreyya; Tek Adam, cilt I-II-II, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2007 Baycan, Nusret; “Orgeneral Cevat Çobanlı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi , Sayı 20, Cilt: VII, Mart 1991 Baykal, Bekir Sıtkı; Milli Mücadele’de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara, 1996 Birinci Dünya Harbi; İdari Faaliyetler ve Lojistik, C.X, Gn.kur. ATASE Başkanlığı, Gn. kur. Basımevi, , Ankara, 1985 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, c.V. 1. kitap, Genelkurmay Yay., Ankara, 1993 Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, yay. hzr. Hülya Toker, Nurcan Aslan, Cilt 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2009 Birinci Dünya Savaşında Çanakkale Cephesi, Yay. Krl. Bşkn. Kamil Başoğlu, V.c. 1.Kitap, Genelkurmay yayınları, Ankara,2012 Cebesoy, Ali Fuat; Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1953 Coşar, Ömer Sami; “ 19 Mayıs’la İlgili Hatıralar”, Milliyet Gazetesi, 19/05/1963 Çanakkale Savaşları Özel Sayı, ATAM Dergisi, cilt: XXV, sayı:73, Mart 2009 Çevik, Zeki ; Milli Mücadele’de “Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na” Geçiş (1918-1923), Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara, 2002 Çevik, Zeki; Milli Mücadele’de Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na Geçiş (1918-1923), Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara, 2002 87 Demirsoy, İlyas, Çeşitli Savaşlardaki Sahil Çıkarmaları (AMFİBİ Harekât Örnekleri), Yay. Hzr. Ahmet Çalışkan, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 2006 Develioğlu, Ferit; Osmanlıca Türkçe Lügat, 1999 Duman, Murat; Cumhuriyetimizin Önsözü Çanakkale Savaşlar Hatıralar ve Kahramanlar, Ares Yayınları, İstanbul, 2006 Eldem, Edhem; İftihar ve İmtiyaz: Osmanlı Nişan ve Madalyaları Tarihi, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, www.obarsiv.com, Elgin, Emel ; “ Galatasaray Lisesi” , Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2007 Gök, Hayrullah; “Maraşal Fevzi Çakmak’ın Öğrenim Hayatı ve Balkanlar’daki Faaliyetleri”, Yedinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri II, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 2001 Görgülü, İsmet ; On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1993 Güven, Senem; “Hatırat Türü Eserlerde Çanakkale Muharebeleri”, Yüksek Lisan Tezi, Ankara, 2007 İğdemir, Uluğ; “Atatürk’ün Anafartalar Hatıraları”, BELLETEN, c.VII, TTK. Yay. Ankara,1943 İğdemir, Uluğ; Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1990 İnanç,Ayşegül;“Nusrat Mayın Gemisi” http://canakkalektp.kulturturizm.gov.tr Koca, Salim; Yalçın, Semih; “Mustafa Kemal Paşa’nın Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine Tayininde Osmanlı Genel Kurmayının Rolü”, ATAM Dergisi, c.X, S.29, Ankara,1994 88 Kocatürk, Utkan; Doğumdan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara, 2007 Koçak, Cemil; “Siyasal Tarih(1923-1950)”, Türkiye Tarihi c.4 Cem Yayı., İstanbul, 2000 Kurt, Binnur ;“ Malta Sürgünleri”, Yüksek Lisans Tezi Ankara,2008 Kürkçüoğlu, Ömer; Türk-İngiliz İlişkileri (1919-1926), Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1978 Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Yay. Hzr. Uluğ İğdemir, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1990 Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara 2007 Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, Proje Yöneticisi, Yusuf Sarınay, c.I, Belge no:54, Başbakanlık Devlet Arşivleri Yayınları, Ankara, 2005 Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, c.II, Başbakanlık Devlet Arşivleri Yay., Ankara, 2005 Özdemir, İslam; “ 18 Mart Özel Yazısı: Dardanos’a Şan Verenler”, http://www.geliboluyuanlamak.com, 17/03/2011 Özkaya, Yücel ; “ İstanbul’un İşgali ve İstanbul’dan Kaçış”, Milli Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005 Özkaya, Yücel ; “Yararlı ve Zararlı Dernekler”, Milli Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005 Özkaya, Yücel ; İstiklal Harbinde Yararlı ve Zararlı Cemiyetler, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2011 Özkaya, Yücel ;“ 1919’un Siyasi Olayları” , Milli Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005 89 Özkaya, Yücel; “ 1914-1918 Yılları Arasında Birinci Dünya Savaşı”, Milli Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2005 Özkaya, Yücel; “İzmir’in İşgali”, Milli Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005 Öztürk, Hüsamettin; “ Çanakkale’nin Mustafa Kemal’in Askeri Kariyerindeki Yeri”, 85. yılında Çanakkale Savaşları Sempozyumu, (23-24 Mart 2000 Çanakkale) Sempozyum Bildirileri, 18 Mart Üniversitesi Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi, Çanakkale, 2000 Öztürk, Kazım; Türk Parlamento Tarihi, III. Cilt, TBMM Vakfı yayınları, Ankara, 2001 Sarıhan, Zeki; Kurtuluş Savaşı Günlüğü, c.II, Ankara, 1994 Sarıkoyuncu, Ali; Sarıkoyuncu Değerli, Esra; “Avusturya Basınında Çanakkale Muharebeleri”, ATAM Dergisicilt. XXV, Sayı.73, Mart 2009, Ankara Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Yay. Hzr. Muzaffer Albayrak, Yeditepe yay., 1.baskı, İstanbul,2007 Sonyel, Salahi R.; Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara,2010 Sönmez, Naim; Siyasi Açıdan Cumhuriyet Hükümetleri (Tek Parti Dönemi 1923-1946), Basılmamış doktora tezi, Ankara,1992 Sungu, İhsan; “Galatasaray Lisesinin Kuruluşu”, BELLETEN,c. VII, S.28, yayınları, Ankara, 1943 Sürmeli, Serpil; “Bekirağa Bölüğü’nden Ubeydullah Efendi’nin Anıları”, ATAM Dergisi, c. XVII, S. 49, Mart 2001 90 Şafak, Erdal;“Atını Dinyester'de Sulayan Komutan” http://www.sabah.com.tr, 2006/12/10 Şimşir, Bilal; Malta Sürgünleri, Bilgi Yay. Ankara, 1985 Tanse, Fevziye Abdullah; İstiklal Harbi’nde Mücahit Kadınlarımız, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1991 Tansel, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c.I, MEB Yayınları, İstanbul, 1991 Tarhan, Mukbile; “18 Mart Zaferi”, sadeleştiren, Nesrin Tarkan, Milliyet Gazetesi, 18 Mart 1970 TBMM Albümü (1920 – 2010), Ankara, 2010 Turan, Kemal; “95. Yıldönümünde Çanakkale Zaferi”, ATAM Dergisi, cilt: XXV, Mart 2009, sayı:73, Ankara, 2009 Turan, Mustafa; Milli Mücadele’de Siyasi Çözüm Arayışları, Siyasal Kitapevi, Ankara, 2005 Türk İstiklal Harbi, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı c.I, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yay., Ankara, 1962 Türkçe Sözlük; TDK Yayını, Ankara, 2005 Türkmen, Zekeriya; “Mustafa Kemal Paşa’nın Müfettişlik Görev Bölgesinden Geri Çağrılmasına Neden Olan Gelişmeler” ,Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Sayı IV, İzmir, 2000 Uçarol, Rıfat; Siyasi Tarih, Filiz Kitapevi, İstanbul 2000 Ünal, Tahsin; 1700’den 1958’e Kadar Türk Siyasi Tarihi, Kutluğ Yay., Ankara,1974 91 Yarar, Hülya; Cepheden Meclise, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999 Yetkin, Gıyas; Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, Türkiye Eski Muharipler Cemiyeti yay., Ankara, 1966 Yuttakal, Ahmet; “Cevat Paşa’nın Çanakkale’de Yaptırdığı Okullar”, http://www.geliboluyuanlamak.com, 22/11/2008 Yuttakal, Ahmet;“18 Mart Kahramanı Cevat Paşa”, http://www.geliboluyuanlamak.com, 09/04/2009 Yüksel, Ş. Orhan;“50 Yıl Önce Çanakkale Savaşını Kazandık”, Tarih Mecmuası, cilt.1 sayı2, İstanbul,1965 II. GAZETE VE DERGİLER Milliyet Gazetesi Sabah Gazetesi Tanin Gazetesi İstiklal Gazetesi Yedigün Dergisi III. ARŞİV KAYNAKLARI TBMM Zabıt Tutanakları ATASE, ATZB Klasörü ATASE, İSH Klasörü 92 IV. İNTERNET SİTELERİ http://www.geliboluyuanlamak.com http://www.duryolcu.com/cevatcobanlı http://www.obarsiv.com http://www.harpak.edu.tr http://www.belgehaber.com http://canakkalektp.kulturturizm.gov.tr http://www.sabah.com.tr http://www.tsk.tr/madalyalar 93 EKLER Ek 1. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Ferik Cevat Paşa’nın Avrupa’dan Gelen Ajans ve Gazete Haberleriyle, Anadolu’da Halkın ve İstanbul Hükümetinin Durumları hakkında Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine Yazdığı Telgraf Metni 94 Ek 2. İstanbul’un İşgali Sonrasında Cevat Paşa’nın Tevkifi Hususunda Mustafa Kemal Paşa’ya Çekilen Telgraf Metni 95 Ek 3. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın İstanbul Hükümetine, Cevat ve Cemal Paşalar Hakkında Vazifelerinden 48 Saat İçinde Çekilmelerine İlişkin Gönderdikleri Ültimatom Hakkında, Topçu Kumandanlığı Vekâletine Çekilen Telgraf Metni 96 Ek 4. Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın Kendisi ve Cevat Paşa’nın Vazifelerinden Çekildiğini İfade Ettiği Telgraf Metni 97 Ek 5. Cevat Paşa’nın Milletvekilliği Hususunda Belgeler Ek 5.1. Cevat Paşa’nın Elazığ (Elaziz) Milletvekilliğinden İstifa Dilekçesi Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine Mebuslukdan istifa eylediğimi arz eder ve heyet-i celileye muvaffakiyyetler temenni ederek en samimi hürmetlerimi takdim eylerim efendim. Evrak varideye 22/12/1340 Okundu 98 Ek 5.2. İstifa Dilekçesinin TBMM’de Okunan Tutanak Metni Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti Ankara 20-8-339 Elaziz Mebusu Cevad Paşa Hazretlerine Müdafaa-i Milliye Vekalet-i Celilesinin 1841 numro ve 15/8/39 tarihli tezkiresi sureti leffen takdim kılındı efendim 99 Ek 5.3. Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Bey’in Cevat Paşa’nın da içinde Bulunduğu, Cephe ve Ordu komutanlarının milletvekilliğinden İstifa etme hususunun Metni Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Müdafaa-i Milliye Vekaleti Muamelat-ı Zatiye Dairesi Şube:Erkan ve Erkan-ı Harbiye 1841 Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine Bu defaki intihabatda mebusluğa intihab edilmiş olan erkan, ümera ve zabitan-ı askeriyeden cephe,ordu ve kolordu kumandanlarından maadasının istifa etmeleri lazım geleceği evvelce tebliğ edilmiş idi. Müma-ileyhimin mebusluk mazbatalarının meclis-i millide esna-yı tedkikinde istifa etmiş olup olmadıklarının da nazar-ı mütalaaya alınması hususunun teminine irade buyurulması maruzdur efendim. Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım 100 Ek 5.4. Cevat Paşa’nın Askeri Görevine İlişkin TBMM’ye Sunulan Metin Türkiye Cumhuriyeti Ankara Baş Vekalet 23/11/340 Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Aded 6/4040 Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine Üçüncü Ordu Müfettişi Ferik Kazım Paşa hazretlerinin Diyarbekir’e muvasalat ve 15/10/340 tarihinde vazifeyi Cevad Paşa hazretlerinden tesellüm ve deruhde eylediği Müdafaa-i Milliye vekalet-i celilesinin 19 Teşrin-i Sani 340 tarih ve 2343 numrolu tezkiresinde bildirilmekle arz olunur efendim Baş Vekil 101 Ek 5.5. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin TBMM’ye Sunulan Metinler Baş Vekalet-i Celileye Mebusanlıktan istifa eylediğinden Elaziz mebusu Ferik Cevad paşanın istifanamesi 22/12/340 tarihli heyet-i umumiye ictimaında kıraet edilmiş olmağla müşaru’n-ileyhin yerine mahallinde intihabat icra ettirilmesi rica olunur efendim. 102 Ek 5.6. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin TBMM’ye Sunulan Metinler İdare Heyet-i Meşrusuna Mebuslukdan istifa eylediğinden Elaziz mebusu Ferik Cevad Paşanın istifanamesi 22/12/340 tarihli heyet-i umumiye ictimaında kıraet edilmiş olduğu bera-yı malumat işar olunur efendim. 103 Ek 6. 24 Mart 1915’te Tanin Gazetesinde II. Kaizer Wilhem’ın, Enver Paşa’ya gönderdiği Cevat Paşa Hakkındaki Düşüncelerini İçeren Telgrafın Haber Metni 104 Ek 7. Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırı İken Yazmış Olduğu Türk Askerinin Genel Durum Hakkında ve Kendisiyle Alakalı Suretin Belgesi 105 Ek 8. 29 Ekim 1915 Tasvir-i Efkâr Gazetesinin Baş Sayfasında Yer Alan Mustafa Kemal Paşa ve Cevat Paşa’nın Fotoğraflarının Bulunduğu Gazete Haberi 106 Ek 9. 3 Mayıs 1975 Milliyet Gazetesinde “ 50 Yıllık Yaşantımız” Adlı Ekte Verilen Cevat Paşa’nın İçinde Bulunduğu Önemli Komutanlarının Fotoğraflarını İçeren Kartpostal ZAFER HATIRASI – 1925’te satılan bu kartpostalda İstiklal Marşının iki mısraı (yukardaki madalyonlar içinde); başlıca zaferlerin tarihleri (ayın içindeki küçük madalyonlarda); başta Gazi olmak üzere başlıca komutanların fotoğrafları var. (Ayın içinde soldan sağa doğru): Eyüplü (deli) Halit Paşa, Mersinli Cemal Paşa, Nurettin Paşa, Kazım (Özalp) Paşa, Ali İhsan (Sabis) Paşa, Kazım Karabekir Paşa, İsmet (İnönü) Paşa, Fevzi (Çakmak) Paşa, Muhittin Paşa, Refet (Bele) Paşa, İzzettin Çalışlar Paşa, Cevat (Çobanlı) Paşa, Selahattin Adil Paşa, Gazinin resminin altında: “Kurtardın Vatanı, Oh, Mustafa Kemal!” ibaresi, aşağıdaki iki madalyonun arasında da Mithat Cemal’in ünlü mısraları “Ölmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta / Çekmez kürenin sırtı bu tabutu cesimi” yazılıdır. 107 Ek 10. Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın Portresi 108 ÖZET BAŞ, Nurdan. Orgeneral Cevat Çobanlı’nın Askeri ve Siyasi Faaliyetleri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013. Tezin amacı; Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yetişmiş, iyi bir askeri eğitimle önemli görevlerde bulunarak tarihe 18 Mart Kahramanı olarak geçmiş, askeri başarıları nişan ve madalyalarla ödüllendirilmiş; Milli Mücadele yıllarında vatan kurtuluşu içerisinde yer alarak bu amaca hizmet etmesinden dolayı sürgün görmüş, kurulan Türkiye Cumhuriyetinde kısa süreli milletvekilliği sonrasında askeri görevine geri dönmüş, Orgeneral Cevat Çobanlı’nın hayatının hem Osmanlı Devleti içerisinde hem de Milli Mücadele ile başlayan süreçte ve sonrasında incelenmesidir. Tezin kapsamı, iki bölümden oluşmaktadır. I. Bölümde; askeri hayatı, aldığı nişan ve madalyalar anlatılmış olup, askeri nitelikleri belirtilmiştir. Trablusgarp ve Balkan savaşı, 1.Dünya Harbi ve Çanakkale Deniz Savaşları, İstiklal Harbi ve Elcezire Cephesi komutanlığıyla Malta sürgününe gönderilmesine yer verilmiştir. II. Bölümde; dönemin TBMM yapısına ve gelişmeler içerisinde siyasi hayatı ve anılarına değinilmiş olup, Elazığ Milletvekilliği ve istifa etme süreci ve sonrasındaki gelişmeler anlatılarak; anılarına ve onun hakkındaki diğer hatıralara yer verilmiştir. Kullanılan yöntemde; Cevat Paşa’nın hem Osmanlı Dönemi sürecindeki yaşamı ve faaliyetleri hem de Milli Mücadele yılları içerisinde ve sonrasındaki yaşamı ve faaliyetleri anlatılarak, her üç dönemi de aydınlatabilecek birincil ve ikincil kaynaklarla birlikte telif-tetkik ve araştırma eserlerinin değerlendirilmesi benimsenmiştir. Varılan sonuç; vatanperver bir askerin bir devletin yıkılışından yeni bir devletin kuruluşuna değin, bulunduğu görevlerde başarılı bir yol izlemiş olduğunu; bunun için tüm fedakârlıklarla, görevini yerine getirdiğini görmekteyiz. Her açıdan, bir yıkılışa ve yeniden bir devletin doğuşuna tanıklık 109 etmiş, bağımsız bir devlet olma bilincine haiz, 18 Mart Kahramanı olarak hem Osmanlı Devleti’nin; hem de Milli Mücadele’de yararlılık gösteren önemli bir asker ve takdire şayan görevleriyle de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir komutan olmuştur. Anahtar Sözcükler: 1. Cevat Paşa 2. Çanakkale Deniz Savaşları 3. Elazığ Milletvekilliği 4. Malta Sürgünleri 5. Milli Mücadele 110 ABSTRACT BAŞ, Nurdan. Military and Political Deeds of General Cevat Çobanlı, Master Thesıs, Ankara, 2013. Purpose of this thesis is to examine General Cevat Çobanlı’s life, who was raised in the late periods of Ottoman Empire awarded with medals and aimings for making a history as the hero of 18 March by fulfilling important duties with a good military education and who participated in the struggle for independence during years of National Struggle to be banished from the country for devoting himself to this mission and after serving as a representative for a short period of time in newly founded Turkish Republic returned to his military mission both within Ottoman Empire and during the course started with National Struggle and its post period. Scope of the thesis covers two sections. Section I deals with his military life, granted medals and aimings and his military qualifications. It also covers Tripoli and Balkanic Wars, First World War, Çanakkale Naval Warfares, War of Independence, commandership in Al-Jaziraa front and his banishment to Maltha. Section II deals with Parliament structure of that period, his political life with the developments as well as his memories, his service as representative of Elazığ and his resignation period and post developments in addition to his memories and other trophies concerning him. Employed method adopted the principle of evaluating primary and secondary sources as well as works of copyright, revision and research by depicting the life and deeds of Cevat Pasha both in Ottoman Empire and during the years of National Struggle in addition to his later life. The conclusion showed that a patriotic soldier took a successfull path from the collapse of an empire to the foundation of a new state and fulfilled all his missions with great sacrifice to this end. He witnessed a collapse and the birth of a new state from all aspects. He was an important soldier for both 111 Ottoman Empire and National Struggle as the hero of 18 March with the awareness of being an independent state. He was also a successful commander for Turkish Republic thanks to his praiseworthy missions. Key Words: 1. Cevat Pasha 2. Çanakkale Naval Warfare 3. Represenative of Elazığ 4. Malta Banishment 5. National Struggle