izole atriyal septal defektli çocukların klinik özelliklerinin

advertisement
T.C.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
İZOLE ATRİYAL SEPTAL DEFEKTLİ ÇOCUKLARIN
KLİNİK ÖZELLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dr. Sedat Bağlı
TIPTA UZMANLIK TEZİ
DİYARBAKIR-2015
T.C.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
İZOLE ATRİYAL SEPTAL DEFEKTLİ ÇOCUKLARIN
KLİNİK ÖZELLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dr. Sedat Bağlı
TIPTA UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Doç. Dr. Fikri Demir
DİYARBAKIR-2015
İÇİNDEKİLER
Sayfa Numarası
ÖNSÖZ..........................................................................................................
I
ÖZET.............................................................................................................
II
İNGİLİZCE ÖZET (ABSTRACT)................................................................
III
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ..................................................
IV
1. GİRİŞ VE AMAÇ.....................................................................................
1
2. GENEL BİLGİLER…………………………………………………..…..
2
2.1 Atriyal Septumun Oluşumu……………….……..……….………
6
2.2 Atriyal Septal Defektlerin Sınıflandırılması…..……..………….
8
2.3 Atriyal Septal Defektle İlişkili Klinik Bulgular..……..…………
10
2.4 Laboratuvar Bulguları………………………….……..………….
11
2.4.1 Telekardiyografi………………………………………..
11
2.4.2 Elektrokardiyografi…………………………………….
12
2.4.3 Ekokardiyografi………………………………………..
12
2.4.4 Kalp kateterizasyonu…………………………………..
12
2.5 Atriyal Septal Defekt Tanısı....................................................
13
2.6 Atriyal Septal Defekt Tedavisi.................................................
13
3. GEREÇ VE YÖNTEM………………………….……………………... …
15
4. BULGULAR………………………………………………………………
17
5. TARTIŞMA …………..………………………………………….……….
24
6. SONUÇLAR………………………………………………………………
29
7. KAYNAKLAR………………………………………………….………...
30
8. EKLER…………………………………………………………………. …
34
8.1 Vaka Bilgi Formu (1. Sayfa)……………………………………...
34
8.2 Vaka Bilgi Formu (2. Sayfa)……………………………………...
35
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım Anabilim Dalı
Başkanımız Prof. Dr. Kenan Haspolat başta olmak üzere değerli hocalarım Prof. Dr. Mehmet
Ali Taş, Prof. Dr. Celal Devecioğlu, Prof. Dr. Mehmet Fuat Gürkan, Prof. Dr. Aydın Ece, Prof.
Dr. Murat Söker, Prof. Dr. Gökhan Baysoy, Prof. Dr. Ahmet Yaramış, Doç. Dr. Ayfer Gözü
Pirinççioğlu, Doç. Dr. İlyas Yolbaş, Doç. Dr. Selvi Kelekçi, Doç. Dr. Mustafa Taşkesen, Doç.
Dr. Müsemma Karabel, Doç. Dr. Velat Şen, Doç. Dr. Alper Akın, Yrd. Doç. Dr. Ünal Uluca,
Yrd. Doç. Dr. İlhan Tan, Yrd. Doç. Dr. Ali Güneş, Yrd. Doç. Dr. Fesih Aktar, Yrd. Doç. Dr.
Sabahattin Ertuğrul, Yrd. Doç. Dr. Servet Yel, Uzm. Dr. Sevgi Yavuz, Uzm. Dr. Ruken
Yıldırım, Uzm.Dr. Veysiye Hülya Üzel, Uzm.Dr. Edip Unal, Uzm.Dr. Hasan Balık ve Uzm.
Dr. Mehmet Türe’ye şükranlarımı sunarım.
Tez çalışmamın planlaması, yönlendirilmesi ve hazırlanmasında katkılarından dolayı
tez hocam Doç. Dr. Fikri Demir ve Doç.Dr.Meki Bilici'ye teşekkür ederim. Birlikte çalıştığım
asistan arkadaşlarıma ve hastane çalışanlarına özverili çalışmalarından ötürü teşekkür ederim.
Eşim ve babama yoğun iş temposunun olduğu dönemlerde bana katlandıkları için ve
desteklerinden dolayı teşekkür ederim.
Dr. Sedat Bağlı
I
ÖZET
Giriş ve Amaç: Atriyal septal defekt (ASD) klinik bulguları sinsi olduğu için diğer doğuştan
kalp hastalıklarına göre tanısı sıklıkla atlanabilen bir hastalıktır. ASD’li hastaların erken tanı ve
doğru tedavi ile sorunsuz ve normal bir yaşam süresine sahip olmaları mümkündür. Dolayısıyla,
izole ASD'li hastaların semptom, fizik muayene ve laboratuvar bulguları irdelenerek bu
anomalinin zamanında tanı almasına katkısı olabilecek verilerin klinisyenlerin dikkatine
sunulması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Polikliniğimizde izole ASD tanısı alan hastaların semptom ve bulguları,
telekardiyografi, elektrokardiyografi ve ekokardiyografik bulguları incelendi. Hastalar yaş,
cinsiyet, kardiyomegali ve sağ kalp boşluklarında genişleme olup olmamasına göre
gruplandırılarak bulguları karşılaştırıldı.
Bulgular: Çalışmaya 50 hasta alındı. Bunların 28'i (%56) kız, 22'si (%44) erkekti. Hastaların
46'sı (%92) sekundum ASD, 2'si (%4) primum ASD ve 2’si (%4) sinüs venozus ASD tanısı
almıştı. Hastaların 19'unun (%38) yakınması yoktu. Belirtilen en sık yakınma çabuk yorulma
(%32); en az yakınmalar ise çarpıntı ve bayılmaydı (%6). Hastaların %88'inde çeşitli
derecelerde sistolik üfürüm ve %24'ünde S2'de sabit çiftleşme saptandı. Hastaların altısının
(%12) fizik muayenesi doğaldı ve bu hastaların üçünün (%6) yakınması da yoktu. Yirmibir
hastada (%42) kardiyomegali saptandı. Elektrokardiyografi bulgularına göre hastaların
%22'sinde inkomplet sağ dal bloğu paterni, %18'inde sağ ventrikül hipertrofisi bulgusu
saptandı.
Sağ
kalp
boşluklarında
genişleme
olan
hastalarda
olmayanlara
göre
elektrokardiyografide inkomplet sağ dal bloğu paterni ve sağ ventrikül hipertrofisi,
telekardiyografide kardiyomegali ve ekokardiyografide mitral kapak prolapsusu saptanma
olasılığı anlamlı olarak fazla idi.
Tartışma ve Sonuç: Çabuk yorulma, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu, öksürük, yetersiz tartı
alımı, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi yakınmalar ASD açısından uyarıcı olmalıdır. Bununla
birlikte, ASD’li çocukların bir kısmının asemptomatik olabileceği de unutulmamalıdır.
Dolayısıyla, klinisyenlere herhangi bir sebeple başvuran her hastada dikkatle yapılacak
kardiyovasküler sistem muayenesi ASD tanısının gecikmesini önleyebilir. Sternum sol üst
alanda sistolik üfürüm ve S2'de sabit çiftleşme duyulması, telekardiyografide kardiyomegali
saptanması ASD tanısı için önemli bulgulardır.
II
ABSTRACT
Introduction and Aim: Atrial septal defect (ASD) is a disease which goes undetected more
commonly than other congenital heart diseases, due to its insidious clinical findings. Patients
with ASD can live a healthy and normal life with early diagnosis and proper treatment.
Therefore, it was aimed in this study to point out valuable information for clinicians
contributing timely diagnosis of this anomaly by explicating symptoms, physical examination
and laboratory findings of the patients with isolated ASD.
Materials and Methods: We reviewed symptoms as well as telecardiography,
electrocardiography and echocardiography findings of patients diagnosed with isolated ASD in
our outpatient clinic. Patients were grouped and compared according to their age, gender, the
presence of cardiomegaly and dilatation of the right-sided heart chambers.
Results: Fifty patients were included in the study, of which 28 (56%) were female and 22 (44%)
were male. Forty-six (92%) had secundum ASD, two (4%) had primum ASD and two (4%)
had sinus venosus ASD. Nineteen (38%) patients were symptom free. The most common
complaint was easy fatigability (32%), whereas palpitation and syncope were the least common
complaints (6%). Eighty eight
percent of the patients had systolic murmurs of various
intensities and 24% had fixed splitting of S2. In six patients (12%), the physical examination
was unremarkable and three (6%) of them were symptom free. Cardiomegaly was detected in
21 patients (42%). According to the electrocardiography findings, 22% of the patients had
incomplete right bundle branch block pattern and 18% had the findings of right ventricular
hypertrophy. The patients with enlargement of right heart chambers had significantly higher
prevalence of incomplete right bundle branch block pattern and right ventricular hypertrophy
findings on electrocardiography, cardiomegaly, and mitral valve prolapsus when compared to
the ones with no enlargement.
Discussion and Conclusion: The symptoms like easy fatigability, recurrent pulmonary
infections, coughing, failure to thrive, shortness of breath, and chest pain may be warning signs
of ASD. However, it should be kept in mind that some patients with ASD can be asymptomatic.
Therefore, a thorough examination of the cardiovascular system in all patients presenting with
any reason may prevent delayed diagnosis of ASD. Detection of a systolic murmur at the left
upper sternal border, fixed splitting of S2, and telecardiographic evidence of cardiomegaly are
important findings for the diagnosis of ASD.
III
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
ACC/AHA............................
Amerikan Kardiyoloji Koleji/Amerikan Kalp Cemiyeti
ASD......................................
Atriyal Septal Defekt
EKG…………………………
Elektrokardiyografi
EKO…………………………
Ekokardiyografi
DKH......................................
Doğumsal Kalp Hastalığı
KTO......................................
Kardiyotorasik Oran
PDA.......................................
Patent Duktus Arteriozus
PFO.......................................
Patent Foramen Ovale
TEE.........................................
Transözofajiyal Ekokardiyografi
TELE………………………….
Telekardiyografi
VSD........................................
Ventriküler Septal Defekt
IV
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Atriyal septal defekt (ASD) interatriyal septumun defektif olması ile karakterize
doğumsal bir kalp hastalığıdır. Bütün doğumsal kalp hastalıkları içindeki sıklığı %7-10 olup
erişkinlerde en sık saptanan doğumsal kalp hastalığı (DKH)'dır (1). Erişkinlerde en sık saptanan
DKH olmasında en önemli faktörlerden biri klinik bulgularının çok belirgin olmaması
nedeniyle çocukluk çağında tanı almamasıdır. Erişkin yaşlarda pulmoner damar hastalığı ve
disritmi gelişiminin önlenmesi açısından, çocukluk çağında tanı alan ve sağ kalp boşluklarında
kayda değer volüm yükü oluşturan ASD'lerin mümkünse okul çağından önce kapatılmaları
önerilmektedir (2). Ancak zamanında tedavi edilebilmeleri için öncelikle ASD'ler zamanında
tanı almalıdırlar. Bazı hastalarda klinik bulgular çok belirgin olmadığı için bu her zaman
mümkün olmamaktadır.
Bu çalışmamızda, hemodinamik önemi olabileceğini düşündüğümüz büyüklükte izole
ASD'si olan hastaların klinik ve laboratuvar özellikleri değerlendirilerek hangi oranda
hastaların asemptomatik olduklarını ve hangi oranda normal kardiyovasküler muayene
bulgularına sahip olduklarını; asemptomatik hastaların tanınmasında değerli muayene
bulgularının neler olduğunu; ASD tanısında telekardiyografi (TELE) ve elektrokardiyografi
(EKG)'nin hangi oranda yardımcı olduğunu saptamayı ve böylece bu anomalinin zamanında
tanısına katkısı olabilecek kayda değer verileri klinisyenlerin dikkatine sunmayı amaçladık.
1
2. GENEL BİLGİLER
Atriyal septal defekt, her iki atriyumu ayıran septumun embriyonel gelişim kusuru
nedeniyle defektif olduğu anomalidir (3). Çocukluk çağı kalp hastalıkları arasında doğumsal
kalp hastalıkları önemli yer tutar. ASD soldan sağa şanta yol açan asiyanotik DKH'ler grubunda
yer alır. Doğumsal kalp hastalığı olan çocukların %30-50'sinde kardiyak anomalinin bir parçası
olarak ASD bulunur. 2011 yılında yapılan bir meta-analize göre ASD prevelansı yirminci
yüzyılın başında 1000 canlı doğumda 0,5’lerde iken ekokardiyografinin kullanımının artması
ile beraber hastalığın tanı alma sıklığı katlanarak artmıştır (4). ASD erişkin yaş grubunda
DKH’lerin %30-40'ını oluşturmakta olup bu yaş grubunda en sık görülen DKH'dir (5). 19552002 yılları arasında yayınlanmış olan 62 çalışmanın verilerinin incelendiği bir çalışmaya göre
ise ASD çocukluk yaş grubunda ventriküler septal defekt (VSD) ve patent duktus arteriozus
(PDA)'dan sonra en sık görülen üçüncü DKH’dir (6). Ülkemizde Van ilinde yapılan bir
çalışmada, ilköğretim çağında yaşları 6-15 yıl arasında değişen ve kardiyak üfürüm duyulduğu
için ekokardiyografi (EKO) yapılan 6035 öğrenciden 27'sinde DKH tespit edilmiş ve tespit
edilen DKH'lerin %7,4'ünü ASD'li çocuklar oluşturmuştur (7).
Doğumsal kalp hastalığı tespit edilen hastalar, ya yakınmaları nedeniyle ya da başka
sebeplerle başvurduğu klinisyenler tarafından saptanan kardiyak üfürüm ve/veya şüpheli fizik
muayene bulguları nedeniyle çocuk kardiyolojisi polikliniklerine yönlendirilmektedirler.
ASD'deki soldan sağa şanta bağlı hemodinamik değişiklikler nedeniyle çocukluk çağında bazı
semptom ve bulgular gelişebilmekle beraber daha çok yaşamın ilerleyen dekatlarında aritmi ve
pulmoner damar hastalığı gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Hastalar erken tanı ve doğru
müdahale ile uzun dönem olumsuz etkilerden korunabilmektedir (8). Dolayısıyla bu anomalinin
çocukluk çağında tanı alması çocuk ve ailesi için oldukça önemlidir.
Doğuştan kalp hastalıklarının %15’inden fazlası bilinen genetik bozukluklara eşlik
etmektedir (9,10). Maternal otoimmun hastalıklar, enfeksiyonlar, teratojenik ilaç kullanımı
veya alkol maruziyeti bilinen diğer DKH sebeplerindendir (Tablo 1) (11). Üst ekstremite iskelet
sistemi anomalilerine doğumsal kalp hastalıklarının eşlik ettiği sendromlara genel itibariyle
"kalp-el sendromu" adı verilmektedir. Bu gruptaki hastalıklara Holt-Oram sendromu,
Tabatzenik sendromu ve brakidaktili tip C örnek olarak verilebilir (12). En sık görülen "kalpel sendromu" otozomal dominant geçişli olduğu düşünülen Holt-Oram sendromudur. HoltOram sendromunda ASD sıklığı %66'yı bulmaktadır (13).
2
Tablo 1. Doğuştan kalp hastalığı sebepleri
Kardiyak Anomaliler
Sıklığı
Rubella enfeksiyonu
Periferik pulmoner stenoz, PDA
%30-35
Sistemik lupus eritematozus
Tam kalp bloğu
%35
Diabetes mellitus
Tüm DKH'lerin insidansında artış
%2
Warfarin tedavisi
Pulmoner kapak darlığı, PDA
%5
Fetal alkol sendromu
ASD, VSD, Fallot tetralojisi
%25
Down sendromu (trizomi 21)
AV kanal defekti, VSD
%30
Edwards sendromu (trizomi 18)
Kompleks DKH'ler
%60-80
Patau sendromu (trizomi 13)
Kompleks DKH'ler
%70
Turner sendromu (45XO)
Aort stenozu, aort koarktasyonu
%15
22q11.2 delesyonu
Aort anomalileri, Fallot tetralojisi,
trunkus arteriozus
Supravalvüler aort stenozu,
periferik pulmoner arter stenozu
Hipertrofik kardiyomyopati, ASD,
pulmoner kapak stenozu
%80
Maternal Hastalıklar
Maternal İlaç Kullanımı
Kromozomal Anomaliler
Williams sendromu
(7q11.23 mikrodelesyonu)
Noonan sendromu
%85
%50
(Kaynak:Tom Lissauer, Graham Clayden, Alan Craft. Cardiac disorders. In: Lissauer T, Clayden G. Illustrated
Textbook of Paediatrics, Fourth Edition 2012;17:301-324, Table 17.1)
Doğumsal veya edinsel kalp hastalıklarına sıklıkla ek ses ve üfürümler eşlik ettiğinden
rutin fizik muayenenin bir parçası olarak kalp oskültasyonu dikkatli bir şekilde yapılmalıdır
(14). Atriyum ile ventriküller arası basınç farkına kıyasla sağ ve sol atriyumlar arasındaki basınç
farkı oldukça azdır. ASD'de sıklıkla sistol sonu ve erken diyastolik evrede soldan sağa şant
olmaktadır (13). İki atrium arası basınç farkı az olduğundan ASD'li hastalarda fizik muayenede
işitilen üfürüm atriyal septal defektten değil artmış pulmoner kan akımı nedeniyle oluşan rölatif
pulmoner kapak darlığından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple üfürüm sternum sol üst alanda ve
sistolde en iyi işitilmektedir. Aynı zamanda şantın miktarına bağlı olarak sağ atriyumda artan
volüm nedeniyle rölatif triküspit kapak darlığına bağlı olarak sternum sol alt kenarda diyastolik
bir üfürüm de işitilebilmektedir (14). Kalbin sistolü sırasında triküspit ve mitral kapakların
kapanması ile birinci kalp sesi (S1) oluşurken; aort ve pulmoner kapakların diyastol başında
kapanması ile ikinci kalp sesi (S2) oluşmaktadır. S2 iki komponentlidir ve önce aort kapağı
3
kapanma sesi ve ardından pulmoner kapak kapanma sesinden oluşmaktadır. Çoğu zaman S2
sesi bu iki komponentin bir birine yakınlığı nedeniyle tek ses olarak işitilir. Solunumun
inspiryum fazında pulmoner kapak kapanma süresinin gecikmesi bu iki komponenti birbirinden
ayırarak S2’nin çift ses olarak işitilmesine sebep olur. Bu duruma ikinci kalp sesinin fizyolojik
çiftleşmesi denir (15). ASD'li hastalarda pulmoner kapakta oluşan relatif darlık ve kapak
kapanma süresinin uzaması ikinci kalp sesinin fizik muayenede solunum döngüsünden
bağımsız olarak çift duyulmasına yol açar (16). Bu duruma S2'nin sabit çiftleşmesi denir.
Soldan sağa şanta bağlı olarak sağ atriyum, sağ ventrikül ve pulmoner arterde
genişleme, ikinci dekattan sonra pulmoner arter sistolik basıncında artış beklenir. Pulmoner
venöz dönüş de artmış olmasına rağmen sol atriyuma dönen kan ASD aracılığı ile direkt sağ
atriyuma geçtiğinden burada herhangi bir volüm artışına yol açmaz (17). Sağ ventrikülün
genişlemesine bağlı olarak EKG'de sağ ventrikül hipertrofisi bulguları ve depolarizasyon için
geçen sürenin uzamasıyla ilişkili inkomplet sağ dal bloğu paterni gözlenebilmektedir. Zamanla
geniş ASD ve sağ kalp boşluklarında genişlemeye bağlı ritim bozuklukları, pulmoner
hipertansiyon veya daha da kötüsü Eisenmenger sendromu gelişebileceği bilinmektedir. Bu
durum sol kalp boyut ve fonksiyonlarının da uzun dönemde olumsuz etkilenmesine yol
açmaktadır.
Embriyonel hayatın üçüncü haftasına kadar beslenme difüzyon ile sağlanmaktadır (19).
Organogenezin erken döneminde kalp düz bir tüp şeklindedir. İleride kalp ve ana damarsal
yapıları oluşturacak olan tüp şeklindeki bu yapı zamanla uzayıp bükülerek normal kalp
morfolojisini oluşturma yolunda ilerler. Kaudal bölgedeki atriyal ve sinüs venozus parçası sol
dorsokranial yönde yer değiştirirken; sefalik parça ventral-kaudal yöne ve sağa doğru bir
bükülmeye uğrar (20). Bu bükülme ve yer değiştirme hareketi sonucu kardiyak "loop" şekillenir
(21)(Şekil 1). Kardiyak "looping" sırasında ortaya çıkan aksaklıklar situs inversus ve
heterotaksi gibi anomalilerin gelişmesine yol açar. Kardiyak "looping" sırasında ilkel kalpte
bazı bölgelerde dışa doğru genişlemeler belirir. Başlangıçta perikardiyum dışında olan atriyal
kısım tek bir atriyum şeklinde sefalik yönde hareket ederek perikardiyal boşluk içine girer (22).
4
Şekil 1. İlkel kalp tüpünün morfogenezi (Kardiyak "looping"). Bulboventriküler kısım, sinüs
venozus ve trunkus kısımları. (Kaynak: Krishnamurthy R. Embryologic basis and segmental approach to
imaging of congenital heart disease. In: Ho VB, Reddy GP. Cardiovascular Imaging, 2011, Chapter 1:3-29)
Dördüncü embriyonik haftanın ortalarında sağ ve sol sinüs boynuzları ile bu iki yapının
birleştiği transvers bir parça halinde olan sinus venozusun kan dolaşımı üç temel ven tarafından
sağlanır. Bunlar umblikal ven, omfalomezenterik ven (vitellin ven) ve ortak kardinal vendir
(23) (Şekil 2). Bilateral olan bu venöz yapılardan sol umblikal ven ve sol vitellin ven sırası ile
oblitere olur ve kapanır. Sol taraftan sinüs venozusa drene olan damarsal yapıların oblitere
olması ile sinüs venozusun sol boynuzu önemini kaybeder. Sol boynuzdan geriye sol atriyumun
oblik veni ve koroner sinüs kalır. Sol boynuzun önemini yitirmesi ve damarsal yapıların oblitere
olması kan akımının sağ boynuza doğru yönelmesine ve sağ boynuz venlerinde genişlemeye
yol açar. Sağ boynuz damarsal yapıların baskın olması ile sinüs venozus-atriyum arasındaki
birleşim yeri sağa doğru yer değiştirir. Sinüs venozusdan geriye kalan sağ sinüs boynuzu
zamanla sağ atriyum ile birleşir ve sağ atriyum duvarının düzgün yüzeyli (trabekülsüz) kısmını
oluşturur (22, 24).
Sinus venozus ve atriyumu birbirinden ayıran geçiş zonuna sinoatriyal halka (ring) denir
(23). Bu bölgede katlantı şeklinde sağ ve sol venöz kapakçıklar oluşur. Sağ venöz kapakçığın
üst kısmı ilerleyen evrelerde kaybolurken alt kısmı inferior vena kava kapakçığı ve koroner
sinüs kapakçığını oluşturacak şekilde biçimlenir. Sağ atriyumun trabeküler kısmı ile sinüs
venozusdan oluşan düzgün yüzeyli bölgenin birleşme yerinde "krista terminalis" olarak
adlandırılan bir çıkıntı şekillenir. Kardiyak "looping" sonrası ileride ventrikül boşluğunu
5
oluşturacak kısımda trabeküler yapı oluşmaya başlar. Bu trabeküle olmuş ventrikül öncülü
yapıya ilkel sol ve sağ ventrikül denir (25).
Şekil 2. Yaklaşık 26. gestasyonel günde kardinal ven, vitellin ven ve umblikal venin
görünümü. (Kaynak: Moore KL, Torchia MG. Cardiovascular system. In: Moore KL. The Developing Human.
Tenth Edition 2015;13: 283-335)
2.1. Atriyal Septumun Oluşumu
Embriyonel hayatın 27 ile 37. günleri arasında kalbin septaları oluşmaktadır. Septal
yapılar birkaç şekilde oluşabilmektedir. Büyüyen iki doku kitlesinin bir duvardan karşı duvara
birbirine doğru yaklaşması ve nihayetinde birleşmesi ile septum oluşabileceği gibi; tek bir doku
kitlesinin kalbin bir duvarından karşı duvara doğru büyümesi ile de oluşabilmektedir (25).
Hücrelerin çoğalması ve hücrelerarası matriks birikiminden oluşan endokardiyal yastık denilen
yapı atriyal ve ventriküler septumun membranöz kısımlarını oluşturur. Aynı zamanda
trunkokonal bölgede bulunan endokardiyal yastıklar aorta ve pulmoner kanalların oluşumunda
önemli rol oynar. Trunkokonal yastıklar nöral krest kökenlidir. Trunkokonal yastık gelişim
bozukluğu neticesinde ortaya çıkan büyük damar transpozisyonu, Fallot tetralojisi gibi
anomalilere yine nöral krest kökenli diğer dokuların anomalileri de (kraniofasiyal anomaliler
gibi) eşlik edebilmektedir (24).
6
Dördüncü haftada ortak atriyumun üst kısmından septum primumun oluşmaya başladığı
izlenir. Orak şekilli olan septum primum öncülü yapının ön ve arka bacakları endokardiyal
yastıklara doğru gelişim gösterir. Septum primum gelişimi sırasında interatriyal septumu
tamamıyla oluşturamaz ve endokardiyal yastık ile arasında bir açıklık kalır. Bu açıklığa ostium
primum denir. Bu aşamadan sonra endokardial yastık uzantıları büyüyerek ostium primumu
kapatır (23). Ostium primumun kapanma süreci ile beraber septum primumun üst kısmında
ostium sekundum denilen daha büyük bir açıklık gelişir (Şekil 3 ve 4). Sağ atriyum ile sağ sinüs
boynuzunun birleşmesi ile atriyumda septum sekundum denilen yeni bir katlantı oluşur. Septum
sekundum büyümesini devam ettirir ancak hiçbir zaman interatriyal açıklığı tümüyle
kapatamaz. Septum sekundum gelişimi sırasında ortaya çıkan sağ ve sol atriyum arasındaki bu
üçüncü açıklığa ise foramen ovale denir. Septum primumun bir kısmı kaybolurken geriye kalan
kısmı foramen ovale' nin kapakçığı adını alır (25)(Şekil 4).
Şekil 3. Atriyal septumun oluşum basamakları. (Kaynak: Rana BS, Thomas MR, Calvert PA, et al.
Echocardiographic evaluation of patent foramen ovale prior to device closure. JACC Cardiovasc Imaging
2010;3(7):749-760)
7

Şekil 4. Atriyal septal morfogenez
basamakları. (Kaynak: Maxwell DS.
Embryology of the vascular system. In: Moore
WS. Vascular and Endovascular Surgery, Chapter
2, Figure 2-3)
Sonuç olarak, fetusta atriyumların normal gelişimi sırasında iki septum ve üç açıklık
yapısı oluşmaktadır. Bu açıklıklardan ikisi fetal hayatta kapanmakta, postnatal yaşamda
foramen ovale'nin kapanmasıyla sonuncu açıklık da kapanmaktadır. Bu açıklıkların yaşamın
ilerleyen yıllarında görülmesi patolojik kabul edilmektedir.
2.2 Atriyal Septal Defektlerin Sınıflandırılması
Sıklık sırasına göre sekundum, primum, sinus venozus ve koroner sinus tipi defekt
olmak üzere dört temel ASD tipi vardır. Nadir görülen vestibüler defekt ve tek atriyum gibi
ASD tipleri de bazı kaynaklarda tanımlanmıştır (13,23,25).
Septum primumda önce elek benzeri pencerelerin oluşması ve bunların sonradan
birleşmesi ile ostium sekundum gelişir. Fetal hayatta ostium sekundumun kapanmaması
sekundum ASD şeklinde tanımlanır. Tüm ASD’lerin %65-70’ini sekundum ASD’ler oluşturur
(13). Septum primum, endokardiyal yastığa doğru büyüyerek interatriyal septum oluşumuna
katılır. Ancak septum primum tüm interatriyal septumu oluşturacak kadar gelişim gösteremez.
Alt ucu ile endokardiyal yastık arasında kapanmamış bir açıklık kalır. Buna ostium primum
denir. Tüm ASD’lerin %30’unu ostium primumun postnatal hayatta kapanmamış hali olan
primum tipi defekt oluşturmaktadır. Primum tip ASD endokardiyal yastık defektinin bir parçası
şeklinde prezente olabileceği gibi izole ostium primum defekt şeklinde de görülebilir (Şekil 5).
Tüm ASD’lerin %30’unu primum ASD oluştururken, tüm primum defektlerin yaklaşık yarısını
8
izole, diğer yarısını ise atriyoventriküler septal defekt gibi endokardiyal yastık defektleri ile
beraber görülen tipi oluşturur.
Şekil 5. ASD tipleri ve atriyal yapıların şematik görünümü.
Ao=aort, CS=koroner sinus, CT=krista terminalis, EV=östaki kapağı, FO=foramen ovale, IVC=inferior vena
kava, RA=sağ atriyum, RLPV=sağ alt pulmoner ven, RMPV=sağ orta pulmoner ven, RUPV=sağ üst pulmoner
ven, SLB=superior limbik band (septum sekundum), SVC=superior vena kava, TBV=Thebesian kapağı.
(Kaynak: Geva T, Martins JD, Wald RM. Atrial septal defects. Lancet 2014; 383:1922)
Sinus venozus tip ASD'de bir veya birden fazla pulmoner ven ile süperior vena kavanın
(veya inferior vena kavanın) kalbe bağlantı yerinde şant oluşur (26). Sinus venozus tip ASD
tüm ASD’lerin %4-11’ini oluşturur. En sık görülen şekli %87 sıklıkla sağ üst pulmoner ven ile
süperior vena kavanın kalbe bağlandığı kısmında atriyal septumun defektif olmasından
kaynaklanan tipidir (Şekil 5). Kalbin atriyoventriküler oluğunda seyreden ve kalbin venöz
kanını sağ atriyum posterior duvarına boşaltan vasküler yapıya koroner sinüs denir (Şekil 5).
Sol atriyum ile koroner sinus arasındaki dokunun kısmen yada tama yakın yokluğu sonucunda
oluşan ASD tipine koroner sinüs tipi defekt denir (13).
Antenatal dönem boyunca plasenta, umblikal ven, duktus venozus, inferior vena kava
yoluyla sağ atriyuma gelen oksijen içeriği yüksek kanın büyük çoğunluğu foramen ovale yolu
ile sağ atriyumdan sol atriyuma geçer. Böylece oksijen ve besin içeriği yüksek kan beyin gibi
kritik önemi olan organlara ulaşır. Ancak doğum sonrası göbek kordonunun klemplenmesi ve
akciğer solunumunun başlaması ile sol atriyal basınç hızlı bir şekilde artar (27). Fetal hayatta
sağ atriyal basınç sol atriyumdan yüksekken doğumla beraber basınç dengesi tersine döner.
9
Böylece septum primumun oluşturduğu foramen ovale kapakçığı, septum sekunduma doğru
itilir (Şekil 4). Foramen ovale doğum ile beraber fonksiyonel olarak kapanırken, zamanla fibröz
yapışıklık gelişir ve ilk iki yaş içinde sağ ve sol atriyumu birbirinden kalıcı olarak ayıracak
şekilde kapanmış olur. Erişkinlerin %70-75’inde foramen ovale tamamiyle kapanmıştır (28).
Buna rağmen bazı bireylerde foramen ovale açıklığı devam eder. Foramen ovale’nin postnatal
dönemde açık kaldığı bu duruma patent foramen ovale (PFO) denir. Genellikle herhangi bir
kardiyak semptom veya inme nedeniyle yapılan ekokardiyografik değerlendirmede tesadüfi
olarak PFO tanısı konmaktadır. Spontan kapanmanın henüz gerçekleşmediği birçok küçük
bebekte normalin bir varyantı olarak görülmesi, ilk iki yaş içerisinde spontan kapanma
ihtimalinin yüksek olması ve sağdan sola şanta sıklıkla yol açabilmesi nedeniyle PFO çoğu
klinisyen tarafından ASD alt tipi olarak kabul edilmemektedir.
Bazı araştırmacılar atriyal septal dokunun ve atriyoventriküler kanalın hiç gelişmemiş
olması sonucu görülen tek atriyal yapıyı ASD tipi olarak kabul etmekte ve buna Common (tek)
atriyum adını vermektedirler.
2.3 Atriyal Septal Defektle İlişkili Klinik Bulgular
Atriyal septal defekt izole defekt şeklinde görülebileceği gibi kompleks doğumsal kalp
hastalıklarının bir komponenti olarak da prezente olabilmektedir. İzole ASD morbiditesi
nispeten az ve selim seyirli bir anomalidir. Klinik bulguları silik olabilir. Bundan dolayı tanısı
gecikebilen bir hastalıktır. Genel kanı ASD’nin çocukluk yaş grubunda asemptomatik bir
hastalık olduğu yönündedir. Bu ifade bir bakıma doğrudur. Ancak süt çocuğu döneminde
yetersiz tartı alımı, takipne, tekrarlayıcı akciğer rahatsızlığı yakınmalarına yol açabilmektedir
(29). Semptomatik pulmoner hipertansiyon, egzersiz intoleransı ve atriyal fibrilasyon ise daha
ziyade erişkin yaştaki ASD’li hastalarda başvuru yakınma ve bulgularıdır. Defektin çapı, şantın
miktarı ve pulmoner vasküler yatağın durumuna göre çocukluk yaşlarında az da olsa
semptomatik olabildiği bildirilmiştir (30).
Atriyal septal defektli hastaların çoğu sporadik vakalardır ve etiyolojileri
bilinmemektedir (13). Ancak otozomal dominant kalıtımlı ailevi geçiş formlarının olduğu ve
hastalığın bazı sendromlara eşlik ettiği bilinmektedir. Maternal gebelik öyküsü, ilaç maruziyeti,
alkol kullanımı, geçirilmiş enfeksiyon gibi durumlar sorgulanmalıdır. Atriyal septal defekte
bağlı artmış sağ atriyal volüm yükü kalp boyutlarında artışa ve ritim bozukluklarına (taşikardi,
10
atriyal fibrilasyon vb.) yol açabilmektedir. Doğumsal geçişli formlarında hastanın kardeşlerinde
ritim bozukluğu ve septal defekt sıklığı arttığından bu açıdan hastanın birinci derece
yakınlarının değerlendirilmesi planlanabilir (31). Dolayısıyla, hastanın aile öyküsü bu anlamda
önemlidir.
Artmış sağ kalp volüm yükü pulmoner kapakta rölatif darlığa ve kapağın geç
kapanmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla fizik muayene sırasında bu durum sıklıkla pulmoner
odakta sistolik vasıfta bir üfürüm duyulmasına ve S2'nin sabit çift işitilmesine yol açar. İzole
sekundum ASD’de iki atriyum arasında basınç farkı az olduğundan enfektif endokardit riski
ihmal edilebilecek kadar düşüktür ve bu nedenle endokardit proflaksisi gerekmemektedir (32).
Hastalarda ASD ile ilişkili akciğer dinleme bulgusu veya diğer sistem muayene bulguları
görülme olasılığı pediatrik yaş grubunda oldukça düşüktür.
2.4 Laboratuvar Bulguları
Siyanotik ve ağır doğumsal kalp hastalıklarında hipoksi ve asidoz gibi kan gazı
bozuklukları, polisitemi, anemi gibi hematolojik problemler, karaciğer, böbrek fonksiyon
bozuklukları görülebilmektedir. Siyanotik ve obstrüktif doğuştan kalp hastalıklarının aksine
ASD'de biyokimyasal ve serolojik bulgu gözlenmemekte ve bu anomali genellikle organ
disfonksiyonuna da yol açmamaktadır. Ancak taşikardi ve üfürüm birlikteliği ile seyreden
enfektif endokardit veya akut romatizmal ateş gibi hastalıkların ayırıcı tanısı için birinci
basamakta bazı laboratuvar tetkikleri kullanılabilmektedir.
2.4.1 Telekardiyografi: Telekardiyografi ile posteroanterior akciğer filmi arasındaki
tek fark X ışını tüpünün film kasetine TELE'de daha yakın olmasıdır. Kardiyak hastalık
şüphesinde veya kalp hastalığı ile akciğer hastalığı ayırıcı tanısı için birinci basamakta yardımcı
olan bir yöntemdir.
Atriyal septal defektte sağ ventrikül boyut ve volüm artışı TELE’de kardiyotorasik oran
(KTO)'da artışa yol açabilmektedir. Artmış pulmoner kan akımı pulmoner hilusta
bronkovasküler
gölgelerde
artış,
pulmoner
konusta
belirginleşme
ile
kendini
gösterebilmektedir. Pulmoner hipertansiyon gelişirse geyik boynuzuna benzetilen artmış
bronkovasküler yapılar seçilebilir. Nadiren, ciddi düzeyde pulmoner hipertansiyonun geliştiği
vakalarda proksimal bronkovasküler dilatasyon, distal vasküler dejenerasyon sonucunda
11
TELE’de budanmış ağaç manzarası ortaya çıkabilmektedir (33). TELE çekimi sırasında çocuk
hastalara çoğu zaman uygun pozisyon verilememesi, yeterli inspiryum yaptırılamaması gibi
uyum problemleri nedeniyle değerlendirmede sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu durum
telekardiyografinin yeni tanı yöntemleri karşısında öneminin nispeten azalmasına yol açmıştır.
Bununla birlikte kolay ulaşılabilir ve ucuz bir yöntem olduğundan ASD ve diğer DKH'lerin
değerlendirilmesinde klinisyenlere yardımcı bir tanı aracı olma özelliğini sürdürmektedir.
2.4.2 Elektrokardiyografi: Elektrokardiyografi ASD tanısından ziyade çocuklarda
hastalığa eşlik edebilecek ritim bozukluklarının saptanması ve erken tedavisi amacıyla
kullanılmaktadır. Hastaların çoğunda EKG’de herhangi bir patoloji yoktur. Defektin boyutu,
tipi ve lokalizasyonuna bağlı olarak sağ kalp boyutlarında artış veya nadiren fonksiyonlarında
bozulmanın neden olduğu inkomplet sağ dal bloğu, atriyoventriküler blok, atriyal fibrilasyon,
sağ kalp hipertrofisi, supraventriküler taşikardi ASD’li hastalarda görülebilmektedir.
Sekundum tip ASD’de tipik olarak p dalgası normaldir. Ancak özellikle sinus venozus tip
ASD’de kalbi uyaran ana odak (pacemaker) etkilenebildiğinden p dalga paterninde bazı
değişiklikler görülebilmektedir (26).
2.4.3 Ekokardiyografi: Transtorasik ekokardiyografi ile her dört kalp boşluğu
değerlendirilebilmekte, ventriküler ve atriyal düzeydeki septal defektler kolaylıkla
tanınabilmektedir.
Kalp
kapakları,
ana
vasküler
yapılar,
miyokard,
perikard
değerlendirilebilmekte ve antenatal dönemde fetal ekokardiyografi ile kalp hastalığı tanısı
konulabilmektedir. Ekokardiyografi atriyal septal defekt tanısını koymada oldukça önemli bir
tanı aracıdır. EKO ile defektin genişliği, kalbin kontraksiyon gücü, pulmoner kapağın durumu
değerlendirilmektedir. Transözofajiyal ekokardiyografi (TEE) ile kalp daha yakın pozisyondan
incelenebilmekte, defektin boyutu ve komşu yapılarla ilişkisi daha net tanımlanabilmektedir.
Dolayısıyla, TEE defektin kapatılmasına gerek olup olmadığını değerlendirmede ve
kapatılması planlananlarda trankateter kapatma veya cerrahi tedaviden daha uygun olanı
seçmede oldukça önemli bir tanı aracıdır.
2.4.4 Kalp kateterizasyonu: Konvansiyonel anjiyografi vasküler yol ile kontrast
madde kullanılarak kalp ve vasküler yapıların floroskopi altında görüntülenmesi işlemidir.
İnvazif olmamaları nedeniyle son yıllarda bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans
anjiyografi tetkiklerinin kullanımı giderek artmaktadır. Pediatrik kalp hastalıklarında sadece
tanı amaçlı anjiyografi işlemi oldukça nadiren yapılmaktadır. Pediatrik kardiyoloji pratiğinde
12
daha çok ASD, VSD veya PDA kapatma, balon anjiyoplasti/valvuloplasti gibi transkateter
tedavi yöntemleri, atriyal septostomi girişimi veya cerrahi karar öncesi operabilite açısından
hastanın değerlendirmesi için anjiyografi yapılmaktadır.
2.5 Atriyal Septal Defekt Tanısı
Tüm hastalıklarda olduğu gibi ASD tanısında da en önemli basamak klinik şüphedir.
Klinik şüphe üzerine öykünün derinleştirilmesi, fizik muayenede ilgili organ sistemine
odaklanılması ve laboratuar tetkiklerine başvurulması önemlidir.
Atriyal septal defekt tanısında EKO çok önemli bir araç olmasına rağmen anjiyografi
altın standart yöntemdir. Bununla birlikte ASD tanısı çoğu zaman sadece EKO ile noninvazif
bir şekilde konulmaktadır. Arada kalınan bazı vakalarda TEE yapılması gerekebilmektedir.
TEE yardımıyla transkateter kapatma kararı alınması ve işlemin yine TEE yardımıyla
gerçekleştirilmesine bağlı olarak gereksiz cerrahi girişimlerin önüne geçilmekte, hastanede
yatış süreleri kısalmakta, hastalığa bağlı morbidite ve maliyet oranları aşağılara çekilmektedir.
2.6 Atriyal Septal Defekt Tedavisi
Boyutu büyük olan ve semptomlara yol açan ASD'lerin kapatılmaları noktasında görüş
birliği vardır. Ancak 7 mm altında açıklığı olan ve sağ kalp boşluklarında genişlemeye yol
açmayan ASD’li hastalara müdahale edilmesi henüz tartışmalıdır. Kalp yetersizliği bulguları
gelişen az sayıda hastada kapatmaya kadar geçen sürede diüretik ve anjiyotensin dönüştürücü
enzim inhibitörü tedavisi denenebilir ve tedaviye cevap verenlerde kapatma işlemi 2 ile 4
yaşları arasına kadar ertelenebilir. Spontan kapanma ihtimali olmayan seçilmiş hastaların
sekundum ASD'leri tercihen transkateter yol ile kapatılmaktadır. Transkateter kapatma
tamamiyle masum bir yöntem olmayıp defektin tam kapatılamaması, hava embolisi, kardiyak
travma ve atriyoventriküler blok gibi bir takım komplikasyonları da beraberinde
getirebilmektedir. Ancak transkateter kapatma cihazlarının ve uygulama tekniğinin gelişmesi
ile günümüzde işleme bağlı komplikasyonlar oldukça düşük seviyelere çekilmiştir.
Hemodinamik yük oluşturan sinüs venozus ve primum ASD'lerde cerrahi tedavi kaçınılmazdır.
Bazı sekundum ASD'lerde de defektin boyutu, komşu yapılarla ilişkisi ve eşlik eden patolojilere
bağlı olarak cerrahi kapatma gerekebilmektedir. Cerrahi tedavide, uygun vakalarda primer
onarım yapılmakta; diğerlerinde perikard veya sentetik yama ile defekt kapatılmaktadır. Sinüs
13
venozus ASD'ye eşlik edebilen parsiyel pulmoner venöz dönüş anomalisi ve primum ASD'ye
eşlik edebilen mitral kleft de ASD ile birlikte onarılmaktadır.
14
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Şubat 2015-Temmuz 2015 tarihleri arasında, Dicle Üniversitesi Çocuk Kardiyoloji
Polikliniği'nde ASD tanısı alan çocuklar çalışmaya dahil edildi. Mitral kapak prolapsusu,
parsiyel pulmoner venöz dönüş anomalisi, mitral kleft ve mitral yetersizliği gibi ASD'lere
sıklıkla eşlik edebilen anomaliler dışında doğumsal veya edinsel kalp hastalığı olanlar ile izole
ASD'si olduğu halde ASD genişliği 5 mm'nin altında olanlar çalışma dışı bırakıldı. Böylece
hemodinamik yük altında olabilecek izole ASD’li hastalar üzerine odaklanılmaya çalışıldı.
Çalışmamızda Dünya Tıp Birliği Helsinki Bildirgesi’nin klinik uygulamaları ve iyi laboratuar
uygulamaları etik kurallarına uyuldu. Çalışmaya alınan bütün çocukların ailelerine çalışma
hakkında bilgi verildi ve çalışmaya başlamadan önce Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik
Kurulu'ndan onay alındı.
Önceden hazırlanmış olan ve hastaların yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, boy, başvuru
yakınmaları, fizik muayene bulguları, TELE, EKG ve EKO bulgularının işlenebileceği vaka
bilgi formları dolduruldu (Bkz. Ek 1 ve 2). Bazı verilerin elde edilmesi amacıyla Dicle
Üniversitesi Hastane Bilgi Sistemi'nden (PROBEL™) yararlanıldı. Hastaların fizik muayeneleri
ve ekokardiyografik incelemeleri pediatrik kardiyoloji uzmanları tarafından yapıldı. Hastaların
vücut ağırlığı ve boy değerleri Olcay Neyzi ve ark.(34) tarafından oluşturulan “Türk
çocuklarında vücut ağırlığı, boy uzunluğu, baş çevresi ve vücut kitle indeksi referans değerleri”
tablolarından yararlanılarak incelendi. ASD genişliği 7 mm'nin üzerinde olan ve/veya sağ kalp
boşluklarında genişleme olan hastalarda, kalp yetersizliği bulguları gelişmediği sürece dört yaş
ve üstünde transözofajiyal ekokardiyografi yapılarak kapatma kararı açısından değerlendirildi.
Bütün hasta populasyonunun öykü, fizik muayene ve laboratuvar bulguları irdelendi. Ayrıca
cinsiyet, yaş aralıkları (4 yaş altı ve ≥4 yaş), TELE'de kardiyomegali varlığı, EKO'da sağ kalp
boşluklarında genişleme durumu ve ASD genişliğine (10 mm'den küçük ve ≥10 mm) göre
hastalar gruplanarak bulguları karşılaştırıldı.
Vaka bilgi formlarından elde edilen verilerin analizi SPSS 16.0 istatistik programı
(SPSS Inc., Chicago, Illinois, USA) kullanılarak yapıldı. Değişkenlerin dağılımının normal
dağılıma uygun olup olmadığı Kolmogorov-Smirnov testi ile belirlendi ve normal dağılıma
uygun oldukları görüldü. Tanımlayıcı istatistikler sürekli değişkenler için ortalama ± standart
sapma şeklinde, nominal değişkenler için ise olgu sayısı ve sıklık biçiminde gösterildi. Sürekli
değişken grupları Student t-testi, nominal değişkenler ki-kare veya Fisher’in kesin sonuçlu
15
testleriyle karşılaştırıldı. Verilerin dağılımı normal olduğundan aralarındaki ilişki Pearson
korelasyon testi ile araştırıldı. P<0,05 olan değerler istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
16
4. BULGULAR
İzole ASD'li toplam hasta sayısı 50 idi. Bunların 28'i (%56) kız, 22'si (%44) erkek idi
(K/E=1,2). Çalışma populasyonunun ortalama yaşı 4,6±4,3 yıl bulundu. En küçük hastamız 4
aylık, en büyüğü ise 16 yaşında idi.
Polikliniğimize başvuru nedenlerine göre hastaları incelediğimizde çoğunun (34 hasta,
%68) duyulan üfürüm nedeniyle pediatristler tarafından kliniğimize yönlendirildiklerini
saptadık. Bu hastaların 18'inde kardiyovasküler sistemle ilişkili olabilecek yakınma mevcut
iken, 16’sında ise fizik muayenede üfürüm duyulmasına rağmen KVS ile ilişkili herhangi bir
yakınma yoktu. Onüç hasta (%26) kardiyovasküler sistemle ilişkili olduğunu düşündükleri
yakınmaları olduğu için, iki hasta (%4) birinci derece yakınlarında DKH öyküsü olduğu için,
bir hasta (%2) ise fetal ekokardiyografide ASD şüphesi olduğu için polikliniğimize
başvurmuştu (Şekil 6).
Şekil 6. Hastalarımızın başvuru nedenlerine göre dağılımı.
KVS: Kardiyovasküler Sistem, FM:Fizik Muayene, DKH: Doğumsal Kalp Hastalığı
Polikliniğimize başvurduklarında alınan öykülerine göre incelendiğinde hastaların
19’unun(%38) herhangi bir yakınması yoktu. Geri kalan 31 (%62) hastanın ise kardiyovasküler
sistemle ilişkili olabilecek en az bir yakınmasının olduğunu gözlemledik. Hastaların 17'sinin
(%34) bir, 10'unun (%20) iki ve 4'ünün (%8) üç yakınması vardı. Belirtilen en sık yakınma
çabuk yorulma (16 kez), en az yakınmalar ise çarpıntı ve bayılma idi (3'er kez). Sıklık sırasına
göre yakınmalar Tablo 2'de gösterilmiştir. İki hastada geçirilmiş supraventriküler taşikardi,
birinde araknoid kist, birinde karaciğer kisti, birinde özofagus atrezisi ve birinde skleroderma
17
ile hipotiroidi birlikteliği öyküsü vardı. Cinsiyet ve yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde
yakınmalar açısından farklılık saptanmadı.
Tablo 2. Hasta yakınmalarının belirtilme sayıları
Yakınma
Sayı
Çabuk yorulma
16
Nefes darlığı
8
Göğüs ağrısı
5
Yetersiz tartı alımı
5
Morarma
5
Sık ASYE geçirme
4
Çarpıntı
3
Bayılma
3
ASYE: alt solunum yolu enfeksiyonu
Hastaların altısının (%12) fizik muayenesi doğaldı ve bu hastaların üçünün (%6)
yakınması da yoktu. Bununla birlikte, fizik muayenesi normal olanlar içinden 4 ve 4,5
yaşlarındaki iki hastanın telekardiyografilerinde kardiyomegali, ekokardiyografilerinde sağ
kalp boşluklarında genişleme saptandı ve ASD genişlikleri sırasıyla 11,3 ve 10 mm ölçüldü.
Diğer dört hastanın ASD genişlikleri 5 ile 7,1 mm arasında değişiyordu. Muayenede en sık
saptanan bulgu sternum sol üst kenarında duyulan sistolik üfürümdü (%88). Üfürüm duyulan
hastaların şiddetlerine göre dağılımı Şekil 7'de gösterilmiştir. Tüm hastaların oksijen
satürasyonu %95’in üzerindeydi. Hiçbir hastada kalp yetersizliğini düşündüren fizik muayene
bulgusu yoktu. Hasta populasyonumuzun fizik muayene bulguları Tablo 3'de özetlenmiştir.
Erkeklerin kalp hızları kızlara göre anlamlı olarak düşüktü (p=0,006). Bununla birlikte, tartı ve
boy ortalamaları kızlardan fazlaydı (Tablo 3). ASD büyüklüğü 10 mm'den fazla olan hastalarda
diğerlerine göre daha sık olarak S2'de sabit çiftleşme duyulmuştu (%35,7 ve %9,1, p=0.029).
Beklendiği gibi yaş ile kalp hızı arasında negatif yönlü bir korelasyon saptandı (p<0,001 ve r=
-0,5).
18
33
35
30
25
20
15
10
9
6
2
5
0
Üfürüm Yok
1/6 Sistolik
2/6 Sistolik
3/6 Sistolik
Şekil 7. Duyulan üfürümlerin şiddetlerine göre dağılımları (y ekseni kişi sayısını belirtmektedir).
Tablo 3. Hastalarımızın fizik muayene bulguları
Fizik Muayene Bulgusu
Değer
Tartı (kg)*
17,1±9,8
Boy (cm)*
104,7±29,4
Düşük tartı persentili
%14
Düşük boy persentili
%18
Kalp hızı (atım/dk)*
103,8±17,6
Üfürüm sıklığı
%88
S2'de sabit çiftleşme
%24
Göğüs deformitesi
%4
*Değerler ortalama±standart sapma şeklinde verilmiştir.
Hastaların ortalama kardiyotorasik oran değerleri 0,52±0,06 idi. Maksimum KTO 0,68
iken, minimum KTO'nun 0,38 olduğu gözlendi. Yirmibir hastada (%42) kardiyomegali
saptandı. EKG bulgularına göre hastaların 11'inde (%22) inkomplet sağ dal bloğu paterni,
9'unda (%18) sağ ventrikül hipertrofisi bulgusu, birinde birinci derece atriyoventriküler blok
saptandı. Hastaların tümü sinüs ritmindeydi. Ortalama düzeltilmiş QT süresi 390,3±24,7
milisaniye bulundu. Bütün hastaların düzeltilmiş QT süreleri normal sınırlar içinde idi. Yaş
grupları ve cinsiyete göre EKG ve telekardiyografi bulguları arasında fark saptanmadı. Yaş ile
KTO arasında negatif yönlü korelasyon tespit edildi (p=0,004 ve r= -0,4). KTO değerine göre
kardiyomegalisi olan ve olmayan hastalar karşılaştırıldığında, kardiyomegalisi olanlarda
19
olmayanlara göre tartı persentilinde gerilik daha sık tespit edildi (%27,8 ve %3,8, p=0,034).
Kardiyomegalisi olanlarda sağ kalp boşluklarında genişleme sıklığı (%66,7 ve %34,5, p=0,025)
ile ortalama ASD genişliği (14,9±6,1 ve 10,4±5,0 mm, p=0,006) de anlamlı olarak fazlaydı.
Tablo 4. Hastaların bulgularının cinsiyete göre karşılaştırılması
Erkek (n=22)
Kız (n=28)
p
%72,7
%57,1
AD
Tartı (kg)*
23,3±15,2
14,2±6,1
0,009
Boy (cm)*
114,7±36,3
96,1±18.7
0,047
Kalp hızı (atım/dk)*
96,1±14,0
109,9±18,0
0,006
S2'de sabit çiftleşme
%31,8
%17,9
AD
TELE'de kardiyomegali
%40,9
%42,9
AD
EKG'de inkomplet SDB
%25,0
%21,4
AD
EKG'de SVH
%15,0
%21,4
AD
ASD genişliği (mm)*
12,9±5,6
11,8±6,1
AD
PA sistolik basıncı (mmHg)*
28,6±8,4
31,7±5,7
AD
EKO'da geniş SKB
%45,8
%54,2
AD
Mitral kapak prolapsusu
%9,1
%10,7
AD
Transözofajiyal EKO kararı
%40,9
%25,0
AD
Parametre
Yakınma varlığı
*Değerler ortalama±standart sapma şeklinde verilmiştir. AD: anlamlı değil, ASD: atriyal septal defekt,
EKG:elektrokardiyografi, EKO: ekokardiyografi, PA: pulmoner arter, SDB: sağ dal bloğu, SKB: sağ kalp
boşlukları, SVH: sağ ventrikül hipertrofisi, TELE: telekardiyografi
Ekokardiyografik değerlendirme sonucunda hastaların 46'sında (%92) sekundum ASD,
iki hastada (%4) primum ASD ve iki hastada (%4) sinüs venosus ASD saptandı. Sinüs venosus
ASD'si olan hastaların ikisinde de ASD'ye parsiyel pulmoner venöz dönüş anomalisi eşlik
ediyordu. Ortalama ASD genişliği 12,3±5,8 mm bulundu. En küçük ASD boyutu 5 mm, en
büyüğü 30 mm idi. Bütün çocukların sol ventrikül sistolik fonksiyonları normal bulundu.
Hastaların
ekokardiyografik
bulguları
Tablo
5'te
gösterilmiştir.
Cinsiyete
göre
ekokardiyografik bulgular açısından anlamlı bir fark saptanmadı (Tablo 4). Ancak yaş
gruplarına göre değerlendirildiğinde, dört yaşından büyük hastalarda küçüklere göre, ASD
genişliklerinin daha fazla olduğu ve daha sık TEE kararı alındığı gözlendi (Tablo 6).
20
Tablo 5. Hastaların ekokardiyografik bulguları
Ekokardiyografik Bulgu
Değer
Sekundum
46 (%92)
ASD tipi
[n (%)]
Primum
2 (%4)
Sinüs venosus
2 (%4)
ASD genişliği (mm)*
12,3±5,8
PA sistolik basıncı (mmHg)*
30,3±7,1
Artmış PA sistolik basıncı [n (%)]
2 (%4)
Geniş sağ kalp boşlukları [n (%)]
24 (%48)
Mitral kapak prolapsusu [n (%)]
5 (%10)
Minimal mitral yetersizlik [n (%)]
5 (%10)
PAPVD anomalisi [n (%)]
2 (%4)
*Değerler ortalama±standart sapma şeklinde verilmiştir. ASD: atriyal septal defekt, PA: pulmoner arter, PAPVD:
parsiyel anormal pulmoner venöz dönüş
Tablo 6. Hastaların bulgularının yaş gruplarına göre karşılaştırılması
4 yaşından küçük
hastalar (n=27)
%63,0
4 yaş ve üstü
hastalar (n=23)
%65,2
AD
Tartı (kg)*
11,5±3,5
26,1±13,2
<0,001
Boy (cm)*
84,6±13,3
128,2±25,2
<0,001
Kalp hızı (atım/dk)*
106,5±15,9
100,9±19,3
AD
S2'de sabit çiftleşme
%11,1
%39,1
0,021
TELE'de kardiyomegali
%37,0
%47,8
AD
EKG'de inkomplet SDB
%15,4
%31,8
AD
EKG'de SVH
%23,1
%13,6
AD
ASD genişliği (mm)*
9,3±3,9
15,9±5,8
<0,001
PA sistolik basıncı (mmHg)*
28,0±8,0
32,5±5,6
AD
EKO'da geniş SKB
%40,7
%56,5
AD
Mitral kapak prolapsusu
%7,4
%13,0
AD
%0
%69,6
<0,001
Parametre
Yakınma varlığı
Transözofajiyal EKO kararı
p
*Değerler ortalama±standart sapma şeklinde verilmiştir. AD: anlamlı değil, ASD: atriyal septal defekt,
EKG:elektrokardiyografi, EKO: ekokardiyografi, PA: pulmoner arter, SDB: sağ dal bloğu, SKB: sağ kalp
boşlukları, SVH: sağ ventrikül hipertrofisi, TELE: telekardiyografi
21
Korelasyon analizinde ASD genişliği ile yakınma sayısı (p=0,005 ve r=0,4) ve sistolik
pulmoner arter basıncı (p=0,007 ve r=0,5) arasında anlamlı ilişki tespit edildi. Hastalar sağ kalp
boşluklarında genişleme olan ve olmayanlar olarak ikiye ayrılıp karşılaştırıldığında, sağ kalp
boşluklarında genişleme olanlarda EKG'de inkomplet sağ dal bloğu paterni ve sağ ventrikül
hipertrofisi, telekardiyografide kardiyomegali ve ekokardiyografide mitral kapak prolapsusu
saptanma olasılığı ile ortalama ASD büyüklükleri anlamlı olarak fazla idi. Ayrıca sağ kalp
boşlukları geniş olanlarda TEE daha sıklıkla uygulanmıştı (Tablo 7).
Tablo 7. Sağ kalp boşlukları geniş olan ve olmayanların bulguları
Geniş SKB (n=24)
Normal SKB (n=26)
p
14,7±5,5
10,1±5,3
0,004
İnkomplet SDB paterni
%37,5
%8,3
0,016
EKG'de SVH
%33,3
%4,2
0,023
TELE'de kardiyomegali
%58,3
%26,9
0,025
Mitral kapak prolapsusu
%20,8
%0
0,02
TEE kararı
%45,8
%19,2
0,044
Parametre
ASD genişliği (mm)*
*Değerler ortalama±standart sapma şeklinde verilmiştir. ASD: Atriyal septal defekt, EKG: Elektrokardiyografi,
SDB: sağ dal bloğu, SKB: sağ kalp boşlukları, SVH: Sağ ventrikül hipertrofisi, TEE: transözofajiyal
ekokardiyografi, TELE: telekardiyografi
Hastaların 16'sına (%32) transözofajiyal ekokardiyografi yapıldı ve 12 hastada (%24)
transkateter kapatma, 4 hastada (%8) cerrahi tedavi kararı alındı (Şekil 8). Çalışma sürecinde
transkateter kapatma kararı alınanlardan ikisi (%17) ile cerrahi kapatma kararı alınanların
üçünün (%75) ASD'leri sorunsuz olarak kapatıldı. Hiçbirinde rezidü defekt saptanmadı.
Transkateter kapatılan iki hastanın anjiyografik pulmoner/sistemik kan akım oranları (Qp/Qs)
sırasıyla 2,0 ve 1,6 bulunmuştu.
Şekil 8. Hastalarla ilgili alınan kararlar.
22
Hastaların 8'i (%16) 10 yaş ve üzerinde tanı almıştı. Bunlardan ASD genişlikleri 12,2
ve 30 mm olan ikisinin herhangi bir yakınması yoktu. Diğerlerinin ASD genişlikleri 13 ile 24
mm arasında değişiyordu. Yapılan TEE sonucunda altısında transkateter, ikisinde cerrahi
kapatma kararı alınmıştı.
23
5. TARTIŞMA
Her iki atriyumu ayıran septumda defekt olması şeklinde tanımlanabilen ASD, sistemik
ve pulmoner dolaşım arasında şanta yol açmaktadır. Doğumsal kalp hastalığı olan çocukların
%30-50'sinde izole olarak veya diğer doğumsal kalp hastalıklarına eşlik eden ASD bulunur.
ASD çocukluk yaş grubunda VSD ve PDA'dan sonra en sık görülen üçüncü doğumsal kalp
hastalığıdır ve insidansı her 100.000 canlı doğumda 56'dır(6). Sekundum ASD %65-70 sıklıkla
en fazla görülen ASD tipidir. Primum ASD veya sinus venosum ASD ise tüm ASD’li hastaların
%30-35'inde görülmektedir(13). Bizim çalışmamızda, izole ASD'li hastaların %92’si
sekundum ASD’li hastalardan oluşmaktaydı. Geri kalan %8’lik kısmı ise izole primum ASD
ve izole sinüs venosum ASD’den oluşmaktaydı. Primum ASD'li hastalara çalışmamız içerisinde
az rastlanmasının olası bir kaç sebebi olabilir. Olası sebeplerden biri primum ASD'nin daha çok
kompleks DKH’lere eşlik etmesi, dolayısı ile izole ASD'lerin değerlendirildiği çalışmamızda
daha az sıklıkla saptanması olabilir. Vaka sayımızın nispeten az olması diğer bir neden olabilir.
Ülkemizin sinüs venosum ve primum ASD insidansının yurtdışı verilerinden daha düşük olması
ihtimali de göz önünde bulundurulabilir.
Atriyal septal defekt, kompleks DKH’nin bir komponenti olabileceği gibi izole şekilde
de görülebilmektedir. ASD tanımında bir görüş ayrılığı olmamasına rağmen, izole ASD
araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlanmakta ve çalışmalara dahil edilme kriterleri
arasında farklılıklar göze çarpmaktadır. Pulmoner venöz dönüş anomalisi, ventrikül ve büyük
arter düzeyinde eşlik eden başka şantın varlığı, trizomi 21 gibi eşlik eden sendromlar,
pulmoner/sistemik akım oranın (Qp/Qs) <1.5 olması, sağ ventrikül volümünün normal olması,
Patent foramen ovale birlikteliği, ağır mitral yetersizlik, ağır triküspit yetersizlik, anjiyografi
ile doğrulanmış olan koroner arter hastalığı varlığı ve multifenestre ASD'ler hasta seçiminde
dikkate alınan kriterlerden bazılarıdır(35,36,37). Biz çalışmamızda, mitral kapak prolapsusu,
parsiyel pulmoner venöz dönüş anomalisi, mitral kleft ve mitral yetersizliği gibi ASD'lere
sıklıkla eşlik edebilen anomaliler dışındaki doğumsal veya edinsel kalp hastalığı olanları
çalışma dışı bıraktık. Spontan kapanma ihtimali nispeten düşük bulunan (yaklaşık %40'lar
seviyesinde) ve semptomatik olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşündüğümüz 5 mm ve
üstünde genişliği olan izole ASD'li hastaları seçtik(35).
Doğumsal kalp hastalığı gelişiminde NKX2-5, GATA4, TBX5, MYH6 gibi genetik
transkripsiyon faktör mutasyonları yanında çeşitli ilaçlar, maternal alkol kullanımı gibi çevresel
24
faktörler suçlanmaktadır. Bununla birlikte, klinik uygulamada ASD saptanan hastaların büyük
çoğunluğunda predispozan faktör tespit edilememektedir(13,38). Sekundum tip ASD'nin
kızlarda daha sık görüldüğü bilinmektedir(39). Biz de çalışmamızda kız-erkek oranını daha
önceki çalışmalarla benzer şekilde kızlar lehine bulduk(39,40).
Atriyal septal defekti olan hastalar sıklıkla fizik muayenede üfürüm duyulması, akciğer
grafisi/telekardiyografi ve/veya EKG'de kalp hastalığı şüphesi uyandıran bulgular saptanması
sonrası çekilen EKO ile tanı almaktadırlar. Özellikle bir yaş altı çocuklarda sadece yetersiz tartı
alımı,
takipne
veya
tekrarlayan
akciğer
enfeksiyonu
gibi
bulgularla
kendini
gösterebilmektedir(29). Bu durumlarda klinisyenlerin mevcut rahatsızlıkların kardiyak
kaynaklı olabileceğini göz önünde bulundurmaları tanıdaki gecikmeleri engelleyebilir. Aksi
halde hastaların ilerleyen dekatlara kadar tanı almamaları pulmoner vasküler hastalık veya
aritmilere neden olabilir. Görülme oranı çok yüksek olmasa da pulmoner vasküler hastalık
gelişmesi müdahale şansının kaybedilmesine yol açabilir. Erişkin hastalarda hemodinamik
önemi olan ASD'nin önemli bir bulgusu olan çabuk yorulma, izole ASD’li çocuklarda
erişkinlere göre daha seyrek görülmektedir(41). Bununla birlikte, çalışmamızda 50 hastanın
16’sında(%32) çabuk yorulma/egzersiz intoleransı yakınması olduğunu tespit ettik ve bu en sık
gözlenen yakınma idi. Nefes darlığı, göğüs ağrısı, yetersiz tartı alımı, morarma, sık alt solunum
yolu enfeksiyonu geçirme, çarpıntı ve bayılma yakınmaları çabuk yorulma yakınmasını
izliyordu. İlginç olarak, hastalarımızın 19'unun (%38) herhangi bir yakınması yoktu. Bu
hastaların 16'sı başka nedenlerle başvurdukları çocuk doktoru tarafından tesadüfen üfürüm
duyulduğu için, ikisi ailede DKH öyküsü olduğu için, biri fetal EKO'da ASD şüphesi olduğu
için polikliniğimize başvurmuştu. Çalışma populasyonumuz irdelendiğinde morarma
yakınmasının genellikle ağlarken olduğunu tespit ettik. Hastalarımızın hiçbirinde muayene
sırasında siyanoz izlenmediği gibi, bütün çocukların transkutanöz oksijen satürasyonları %95'in
üzerinde saptandı.
Atriyal septal defektli hastalarda fizik muayenede sternum sol üst alanda sıklıkla sistolik
vasıfta üfürüm duyulmaktadır (40). Bu üfürümün sebebi artmış pulmoner kan akımıdır. İki
atriyum arasında belirgin basınç farkı olmadığından defektin üfürüme yol açması beklenmez.
Christensen ve ark.'ın çalışmalarında 47 hastanın 36'sında (%76) üfürüm, 6'sında (%12) göğüs
ağrısı, 1'inde (%2) konvulziyon, 1'inde (%2) inme, 1'inde(%2) bayılma yakınması olduğunu
tespit etmişlerdir (40). Benzer şekilde biz de hastalarımızın 44’ünde (%88) çeşitli derecelerde
sistolik vasıfta üfürüm saptadık. Aynı zamanda 11(%22) hastada ikinci kalp sesinde sabit
25
çiftleşme mevcut idi. ASD genişliği 10 mm’den fazla olan hastalarımızda diğerlerine göre
S2’de sabit çiftleşme daha sık duyuldu. Dolayısıyla, fizik muayenede S2’de sabit çiftleşme
duyulması ASD boyutunun nispeten büyük olabileceğinin bir göstergesi olabilir.
Kardiyovasküler sistemle ilişkili yakınması olmayan 19 hastanın 13'ünde üfürüm duyulması ve
kliniğimize yönlendirilme sebebinin bu duyulan üfürümler olması, hangi nedenle kendilerine
başvurulursa vurulsun, klinisyenlerin hastalarına yapacağı dikkatli bir kalp oskültasyonunun
ASD tanısındaki gecikmeyi önemli ölçüde engelleyebileceğini düşündürtmektedir. Bu
başarılamadığında, yakınması olmayan hastaların tanı almaksızın erişkin yaşlara ulaşmaları ve
bazı morbiditelerle karşılaşmaları kaçınılmaz olabilir. Fizik muayene bulgusu olmayan altı
hastamızın ikisinde TELE’de kardiyomegali, EKO’da ise sağ kalp boşuklarında genişleme
olması, yakınma ve fizik muayene bulgusu olmayan hastalarda başka nedenlerle çekilen akciğer
grafisinde kardiyak silüete, özellikle kardiyotorasik orandaki artışa dikkat etmenin de tanıdaki
gecikmeleri önlemede etkili olabileceğine işaret edebilir.
Gastrointestinal sistem malformasyonu prevelansı her 1000 canlı doğumda 1,3 tür (42).
Gastrointestinal malformasyonu olan çocuklarda diğer sistem anomalilerinin sıklığı artmıştır
ve normal populasyona göre bu çocuklarda DKH birlikteliği de daha sık görülmektedir (42).
Özofagus atrezisi/trakeoözofajiyal fistül anomalisi olanlarda DKH %12-34 sıklıkta
görülmektedir (42,43). Biz de bir hastamızda ASD’ye özofagus atrezisininin eşlik ettiğini
gördük. Hastalarımızın anamnezinde ayrıca iki hastada supraventriküler taşikardi, birinde
araknoid kist, birinde karaciğer kisti, bir hastada ise skleroderma ve hipotiroidi birlikteliğinin
ASD'ye eşlik ettiği saptandı.
Kalbin herhangi bir yapısal ve/veya fonksiyonel bozukluğu nedeniyle pompa
fonksiyonu görememesi veya sistemik dolaşımdan gelen kanı alamaması nedeniyle oluşan
kompleks klinik tabloya kalp yetmezliği denir (44). Amerikan Kardiyoloji Koleji/Amerikan
Kalp Cemiyeti (ACC/AHA) kalp yetersizliğini dört evreye ayırmıştır. Birinci evrede, kalp
yetersizliği gelişimi için kişide yüksek risk faktörleri (diyabet, hipertansiyon, ailevi kardiyak
hastalık gibi) varken; henüz ne kardiyak pompa fonksiyonunda bir bozukluk ne de herhangi bir
semptom vardır. İkinci evrede, yapısal kalp bozukluğu gelişmiştir (sol ventrikül sistolik
disfonksiyonu gibi) ancak herhangi bir semptom henüz yoktur. Üçüncü evrede, artık
semptomlar görülmeye başlamıştır. Dördüncü evrede ise tedaviye dirençli kalp yetersizliği ve
ciddi semptomlar görülmektedir (44). İzole ASD’ye bağlı kalp yetersizliği, kardiyovasküler
yeniden yapılanma ve pulmoner hipertansiyon gelişen hastalarda nadir de olsa
26
görülebilmektedir. ACC/AHA evrelemesine göre tedavi edilmeyen ASD’li hastalarda evre I
kalp yetersizliği olabileceği ve bu durumun az sayıda hastada evre IV kalp yetersizliğine
ilerleyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Erken tedavinin geç komplikasyonları
önlemedeki etkinliğine karşın, daha önce müdahale edilmemiş ve pulmoner damar hastalığı
gelişmiş ileri yaştaki ASD’li hastalarda uygulanacak kapatma işleminin klinik durumda
bozulmaya yol açabilmesi olasıdır (45). Bu bağlamda ASD kapatma işleminin pediatrik yaş
grubunda, tercihen okul öncesi dönemde yapılması önemlidir. Hastalarımızın istirahat kalp atım
sayıları normal sınırlardaydı ve hiç bir hastamızda kalp yetersizliğini düşündüren fizik muayene
bulgusu yoktu. Ancak klinik bulgu vermese de, hastaların yaklaşık yarısında sağ kalp
boşluklarının volüm yükü altında olduğu TELE ve EKO'da saptandı. Bu durum hasta
popülasyonumuzun yarısının ileri yaşlarda kalp yetersizliğinin klinik bulgularını göstermeye
aday olduklarının bir göstergesi olabilir.
Telekardiyografi, posteroanterior akciğer filminden röntgen tüpünün film kasedine daha
yakın olması ile ayrılır. TELE’de röntgen tüpünün göğüse uzaklığı 180 cm iken, posteroanterior
akciğer filminde bu uzaklık 213 cm’dir(33, 46). EKO, anjiyografi, bilgisayarlı tomografi ve
manyetik rezonans görüntüleme gibi yeni tanı yöntemlerinin kullanıma girmesi ile TELE’nin
kardiyak hastalık ve intratorasik patolojilerin tanısını koymadaki klinik önemi nispeten
azalmakla beraber devam etmektedir. TELE'nin değerlendirilmesinde erişkin hasta grubuna
göre çocuklarda birtakım zorluklar bulunmaktadır. Çocuklarda toraks anatomisinin yaş ile
değişmesi(örneğin timusun zamanla küçülmesi) ve grafinin çekimi sırasında çocukların
çoğuyla kooperasyon kurulamaması (yeterli inspiryum yaptırılamaması ve uygun pozisyon
verilememesi) değerlendirmede zorluklara yolaçan en önemli etmenlerdir. Telekardiyografide
kalp izdüşümünün toraksın en geniş uzunluğuna oranı şeklinde tanımlayabileceğimiz
kardiyotorasik oranın iki yaşından büyük çocuklarda ve erişkinlerde üst sınırı 0,5’dir. DKH'si
olan erişkin hastalarda KTO’nun 0,55’ten büyük olması artmış mortalite ile ilişkili bulunmuştur
(47). Uygun teknikle ve inspiryum sırasında çekilmiş TELE’de KTO’nun normal değerinin üst
sınırı süt çocuklarında 0,55 iken, yenidoğanlarda 0,60-0,65’e kadar çıkmaktadır (46, 48). Bu
oranların üzerindeki değerler kardiyomegaliye işaret eder. Bu kriterlere göre, çalışmamızda 21
(%42) hastada kardiyomegali tespit ettik. Kardiyomegalisi olan hastalarda olmayanlara göre
tartı persentilinde gerilik, sağ kalp boşluklarında genişleme sıklığı ve ASD genişliği anlamlı
olarak fazlaydı. Bu verilere bakılarak TELE'de saptanan kardiyomegalinin sağ kalp boşluklarını
genişletecek düzeyde şanta yol açan ASD'leri tahmin etmede önemli bir tanı aracı olduğu
söylenebilir. İki hastamızda fizik muayene bulgusu olmadığı halde kardiyomegali tespit edildiği
27
ve EKO'da ASD'lerinin yaklaşık 10 mm çapında ölçüldüğü göz önünde bulundurulduğunda;
başka nedenlerle çekilen akciğer grafilerinin dikkatli değerlendirilmesinin ve şüpheli bulguların
varlığında çocuk kardiyolojisi kliniklerine yönlendirilmesinin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Çalışmamızda ASD boyutundaki artışın hastaların yakınma sayısı ve EKO'da ölçülen
pulmoner arter sistolik basıncındaki artışla ilişki olduğunu tespit ettik. Ayrıca, sağ kalp
boşluklarında genişleme olan hastalarımızda olmayanlara göre EKG'de inkomplet sağ dal bloğu
paterni ve sağ ventrikül hipertrofisi, TELE'de kardiyomegali, EKO'da mitral kapak prolapsusu
ve ortalama ASD büyüklükleri açısından anlamlı fark saptanması, TELE ve EKG'nin
hemodinamik önemi olan ASD'lerin tanısında yararlı yardımcı tanı araçları olduklarını
gösterebilir.
28
6. SONUÇLAR
İzole ASD'li 50 hastayı incelediğimiz çalışmamızda 46 hastada (%92) sekundum ASD,
iki hastada (%4) primum ASD ve iki hastada (%4) sinüs venosus ASD saptandı. Çoğunun
(%68) kliniğimize yönlendirilme nedeni duyulan üfürüm idi. Hastaların %38'inin herhangi bir
yakınması yok iken, geri kalan %62'sinin kardiyovasküler sistemle ilişkili olabilecek en az bir
yakınmasının olduğunu gözlemledik. Hastaların altısının (%12) fizik muayenesi doğaldı ve bu
hastaların üçünün (%6) yakınması da yoktu. Bununla birlikte, fizik muayenesi normal olanlar
içinden iki hastanın ekokardiyografilerinde sağ kalp boşluklarında genişleme saptandı ve ASD
genişlikleri sırasıyla 11,3 ve 10 mm ölçüldü. Muayenede en sık saptanan bulgu sternum sol üst
kenarında duyulan sistolik üfürümdü (%88).
Yirmibir hastada (%42) kardiyomegali saptandı. EKG bulgularına göre hastaların
%22'sinde inkomplet sağ dal bloğu paterni, %18'inde sağ ventrikül hipertrofisi bulgusu
saptandı. Kardiyomegalisi olanlarda sağ kalp boşluklarında genişleme sıklığı ile ortalama ASD
genişliği olmayanlara göre anlamlı olarak fazlaydı. Korelasyon analizinde ASD genişliği ile
yakınma sayısı ve pulmoner arter sistolik basıncı arasında anlamlı ilişki tespit edildi. Sağ kalp
boşluklarında genişleme olan hastalarda olmayanlara göre EKG'de inkomplet sağ dal bloğu
paterni ve sağ ventrikül hipertrofisi, telekardiyografide kardiyomegali ve ekokardiyografide
mitral kapak prolapsusu saptanma olasılığı anlamlı olarak fazla idi.
Çabuk yorulma, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu, öksürük, yetersiz tartı alımı, nefes
darlığı, göğüs ağrısı gibi yakınmalarla başvuran hastalarda ASD tanısı akla gelmelidir. Bununla
birlikte, ASD’li çocukların bir kısmının asemptomatik olabileceği de göz önünde
bulundurulmalıdır. Dolayısıyla, herhangi bir sebeple pediatrist veya aile hekimine başvuran her
hastada sistemik muayenenin bir parçası olarak dikkatle yapılacak kardiyovasküler sistem
muayenesi ASD tanısının gecikmesini önleyebilir. Sternum sol üst alanda sistolik üfürüm ve
S2'de sabit çiftleşme duyulması ASD tanısı için önemli bulgulardır. Fizik muayene bulguları
normal olan az sayıda hastanın tanı almasında telekardiyografide saptanan kardiyomegali
yardımcı olabilir.
29
7. KAYNAKLAR
1. Saygılı A, Yıldırım SV, Tokel K. Çocuklarda atriyuma ait patolojilerin transözofajiyal
ekokardiyografi ile değerlendirilmesi. Anadolu Kardiyol Derg. 2004;4:124-129.
2. Lindsey JB, Hillis LD. Clinical update: atrial septal defect in adults. The Lancet. 2007;396
(9569):1244-1246.
3. Bernstein D. Atrial septal defect. In: Kliegman RM, Stanton BF, St Geme JW, Schor NF,
Behrman RE, eds. Nelson Textbook of Pediatrics, 20th Edition. pp. 2189-2199, Elsevier,
Philadelphia, USA, 2015.
4. Van der Linde D, Konings EE, Slager MA, et al. Birth prevalence of congenital heart disease
worldwide : a systematic review and meta-analysis. J Am Coll Cardiol. 2011;58(21):22412247.
5. Tobis J, Shenoda M. Percutaneous treatment of patent foramen ovale and atrial septal
defects. J Am Coll Cardiol. 2012;60(18):1722-1732.
6. Hoffman JI, Kaplan S. The incidence of congenital heart disease. J Am Coll
Cardiol. 2002;39(12):1890-1900.
7. Çakın C. İlköğretim çağı çocuklarında konjenital kalp hastalığı ve masum üfürüm sıklığı
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlık Tezi, Van;
2004.
8. Murphy JG, Gersh BJ, McGoon MD, et al. Long-term outcome after the surgical repair of
isolated atrial septal defect. Follow-up at 27 to 32 years N Engl J Med. 1990;323:1645–1650.
9. Hartman RJ, Rasmussen SA, Botto LD, et al. The contribution of chromosomal
abnormalities to congenital heart defects: a population-based study. Pediatr Cardiol.
2011;32(8):1147-1157.
10. Oyen N, Poulsen G, Boyd HA, et al. Recurrence of congenital heart defects in families.
Circulation. 2009;120:295-301.
11. Lissauer T, Clayden G, Craft A. Cardiac disorders. In: Lissauer T, Clayden G, eds.
Illustrated Textbook of Paediatrics, 4th Edition. pp. 301-324, Elsevier, Philadelphia, USA,
2012.
12. Etoom Y, Ratnapalan S. Evaluation of Children With Heart Murmurs. Clin Pediatr.
2014;53(2):111-117.
13. Geva T, Martins JD, Wald RM. Atrial septal defects. Lancet. 2014;383:1921–1932.
14. Park MK. Left-to-right shunt lesions. In: Park MK. Park's Pediatric Cardiology for
Practitioners, 6th Edition. pp. 155-183, Saunders, Philadelphia, USA, 2014.
30
15. O’Toole JD, Reddy PS, Curtiss EI, et al. The mechanism of splitting of the second heart
sound in atrial septal defect. Circulation. 1977;56(6):1047–1053.
16. Muta H, Akagi T, Egami K, et al. Incidence and clinical features of asymptomatic atrial
septal defect in school children diagnosed by heart disease screening. Circ J. 2003; 67:112.
17. Beghetti M, Tissot C. Pulmonary hypertension in congenital shunts. Rev Esp Cardiol.
2010;63(10):1179-1193.
18. Bruce MC. Cardiovascular system. In: Bruce MC. Human Embryology and Developmental
Biology, 5th Edition. pp. 408-452, Saunders, Philadelphia, USA, 2014.
19. Manasek FJ. Control of early embryonic heart morphogenesis: a hypothesis. Ciba Found
Symp. 1983;100:4-19.
20. Sedmera D. Function and form in the developing cardiovascular system. Cardiovasc
Res. 2011;91(2):252-259.
21. Männer J. The anatomy of cardiac looping: a step towards the understanding of the
morphogenesis
of
several
forms
of
congenital cardiac malformations.
Clin
Anat.
2009;22(1):21-35.
22. Moorman A, Webb S, Brown NA, et al. Development of the heart: (1) formation of the
cardiac chambers and arterial truncus, Heart. 2003;89(7):806–814.
23. Moore KL, Torchia MG. Cardiovascular system. In: Moore KL. The Developing Human,
10th Edition. pp. 283-335, Elsevier, Philadelphia, USA, 2015.
24. Groot ACG, Jongbloed MRM, DeRuiter MC, et al. Embryology of congenital heart disease.
In: Crawford MH, DiMarco JP, Paulus WJ, eds. Cardiology, 3rd Edition. pp. 1391-1402,
Elsevier, Philadelphia, USA, 2010.
25. Anderson RH, Webb S, Brown NA. Development of the heart: (2) septation of the atriums
and ventricles, Heart. 2003;89:949–958.
26. Davia JE, Cheitlin MD, Bedynek JL. Sinus venosus atrial septal defect: analysis of fifty
cases. Am Heart J. 1973;85(2):177-185.
27. Kutty S, Sengupta PP, Khandheria BK. Patent foramen ovale: the known and the to be
known. J Am Coll Cardiol. 2012;59(19):1665-1671.
28. Schneider B, Zienkiewicz T, Jansen V, et al. Diagnosis of patent foramen ovale by
transesophageal echocardiography and correlation with autopsy findings. Am J Cardiol.
1996;77:1202–1209.
29. Andrews R, Tulloh R, Magee A, et al. Atrial septal defect with failure to thrive in infancy:
hidden pulmonary vascular disease? Pediatr Cardiol. 2002;23:528–530.
30. Campbell M. Natural history of atrial septal defect. Br Heart J. 1970;32: 820–826.
31
31. Caputo S, Capozzi G, Russo MG, et al. Familial recurrence of congenital heart disease in
patients with ostium secundum atrial septal defect. Eur Heart J. 2005;26: 2179–2184.
32. Rushani D, Kaufman JS, Ionescu-Ittu R, et al. Infective endocarditis in children with
congenital heart disease-cumulative incidence and predictors. Circulation. 2013;128:14121419.
33. Çil E. Çocukluk çağında telekardiyografik değerlendirme. Güncel Pediatri 2003;1:42-49.
34. Neyzi O, Günöz H, Furman A ve ark. Türk çocuklarında vücut ağırlığı, boy uzunluğu, baş
çevresi ve vücut kitle indeksi referans değerleri. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi.
2008;51:1-14.
35. Hanslik A, Pospisil U, Salzer-Muhar U, et al. Predictors of spontaneous closure of isolated
secundum atrial septal defect in children: a longitudinal study. Pediatrics. 2006;118(4);15601565.
36. Butera G, Romagnoli E, Carminati M, et al. Treatment of isolated secundum atrial septal
defects: impact of age and defect morphology in 1,013 consecutive patients. Am Heart J.
2008;156(4):706-712.
37. Goetschmann S, DiBernardo S, Steinmann H, et. al. Frequency of severe pulmonary
hypertension complicating “isolated” atrial septal defect in infancy. Am J Cardiol.
2008;102(3):340-342.
38. Maitra M, Schluterman MK, Nichols HA, et al. Interaction of Gata4 and Gata6 with Tbx5
is critical for normal cardiac development. Dev Biol. 2009;326:368–377.
39. Vick GV, Bezold LI. Classification of atrial septal defects (ASDs), and clinical features
and diagnosis of isolated ASDs in children. Oct 08, 2015. Uptodate article. Available from:
http://www.uptodate.com/contents/classification-of-atrial-septal-defects-asds-and-clinicalfeatures-and-diagnosis-of-isolated-asds-inchildren?source=search_result&search=secundum+asd&selectedTitle=1~24
40. Christensen DD, Vincent RN, Campbell RM. Presentation of atrial septal defect in the
pediatric population. Pediatr Cardiol. 2005;26:812–814.
41. Rhodes J, Patel H, Hijazi ZM. Effect of transcatheter closure of atrial septal defect on the
cardiopulmonary response to exercise. Am J Cardiol. 2002;90:803–806.
42. Olgun H, Karacan M, Caner İ, et al. Congenital cardiac malformations in neonates with
apparently isolated gastrointestinal malformations. Pediatr Int. 2009;51:260-262.
43. Örün UA, Bilici M, Demirçeken FG, et al. Gastrointestinal system malformations in
children are associated with congenital heart defects. Anadolu Kardiyol Derg. 2011;1:146-149
32
44. Clyde WY, Jessup M, Bozkurt B, et al. 2013 ACCF/AHA Guideline for the Management
of Heart Failure/A Report of the American College of Cardiology Foundation/American Heart
Association Task Force on Practice Guidelines. Circulation. 2013;128: e240-e327.
45. Akagi T. Current concept of transcatheter closure of atrial septal defect in adults. J Cardiol.
2015;65:17–25.
46. McLoud TC, Aquino SL. Examination techniques and indications. In: McLoud TC, Aquino
SL, eds. Thoracic Radiology, 2nd Edition. pp. 1-58, Mosby, Philadelphia, USA, 2010.
47. Grotenhuis HB, Zhou C, Tomlinson G, et al. Cardiothoracic ratio on chest radiograph in
pediatric heart disease: how does it correlate with heart volumes at magnetic resonance
imaging? Pediatr Radiol. 2015;45:1616–1623.
48. Griffin N, Grant LA. Paediatric chest. In: Griffin N, Grant LA, eds. Grainger & Allison's
Diagnostic Radiology Essentials. pp. 122-133, Elsevier, Philadelphia, USA, 2013.
33
8. EKLER
8.1 Vaka Bilgi Formu (1. Sayfa)
Tarih:
Adı-soyadı:
Doğum tarihi:
Cinsiyet:
Vücut Ağırlığı:
Boyu:
Telefon numarası:
1. HASTANIN YAKINMALARI-ANAMNEZİ
Hastaneye geliş sebebi nedir?(kalbinde üfürüm duyulduğu için? doktor yönlendirmesi? yakınmaları
nedeniyle? ailevi hastalık taraması?, vb sebep ne ise belirtiniz.) .........................................................
.................. ...........................................................................................................................................
Başvuru yakınmaları nelerdir?.............................................................
Çabuk yorulma var mı?.................................................................
Nefes darlığı var mı?...........................................................................
Göğüs ağrısı var mı?...........................................................................
Çarpıntı var mı?.................................................................................
Bayılma öyküsü var mı?.....................................................................
Başka şikayet varsa belirtiniz: ..................................................................................................................
Eşlik eden hastalık veya sendrom varsa belirtiniz: ....................................................................................
Ailede veya yakın akrabalar arasında ASD'si veya başka bir konjenital kalp hastalığı olanları belirtiniz:
...................................................................................................................................................................
2. FİZİK MUAYENE BULGULARI
Hasta sakin iken kalp hızı: .............
S2'de sabit çitleşme var mı? ............. Sertleşme var mı? ...................
Sternum sol üst alanda üfürüm varsa karakteri:......................................................................................
Varsa diğer kardiyak oskültasyon bulguları: .............................................................................................
Kalp yetersizliği bulgusu varsa belirtiniz: ................................................................................................
Ekstremite veya göğüs deformitesi var mı?..............................................................................................
Diğer fizik muayene bulguları: ..................................................................................................................
...................................................................................................................................................................
34
8.2 Vaka Bilgi Formu (2. Sayfa)
3. EKG
Kalp hızı: .......... Aks (derece): ............ İnkomplet RBBB: ............ RVH: ............ QTc: ….
Diğer(Belirtiniz): ...............................................................................................................................
4. TELE: KTO: ............... Diğer (Belirtiniz): ...............................................................................................
..................................................................................................................................................................
5. EKOKARDİYOGRAFİ BULGULARI:
ASD Tipi ...............................................................................
Defektin büyüklüğü(mm):......................................................
Sağ atriyum-Sol atriyum çapları:…………………………………………..
Sağ ventrikül diastol sonu çapı (mm): ...................................
Pulmoner arter sistolik basıncı (mmHg):............................... ortalama basıncı: ......................................
Parsiyel pulmoner venöz dönüş anomalisi var mı? ..................................................................................
Primum defekt ise mitral kleft eşlik ediyor mu?........................................................................................
Mitral kapak prolapsusu eşlik ediyor mu? ................................................................................................
Sağ ventriküler disfonksiyon var mı?........................................................................................................
EKO’daki diğer patolojik bulgular: .........................................................................................................
35
Download