İçindekiler Giriş: Kürt Milliyetçiliğinin Son Yüzyılı 5 Sözlü ve Yazılı Kürt Edebiyatı ve Kürt Kimliği 47 19. Yüzyıl Öncesi Kürt Kimliği 61 19. Yüzyılda Kürt Kimliği 69 Şeyh Ubeydullah isyanı ve Kürt Kimliği 99 İttihat-Terakki ve Kürt Kimliği 107 Kürt-Ermeni İlişkileri ve Kürt Kimliği 121 Birinci Dünya Savaşı'nda Kürt Kimliği 149 Mütareke Dönemi ve Kürt Kimliği 159 Türkiye'nin Kuruluş Yıllarında Kürt Kimliği 189 Koçgiri Başkaldırısı ve Kürt Kimliği 209 Lozan Antlaşması ve Musul Sorunu Günlerinde Kürt Kimliği 213 Şeyh Sait İsyanı ve Kürt Kimliği 225 Hoybun Örgütü, Ağrı İsyanı ve Kürt Kimliği 259 2. Dünya Savaşı ve Kürt Kimliği 265 Kimlik Oluşumu ve Kürt Kimliği 269 Müslümanlık ve Kürt Kimliği 313 Cumhuriyet Dönemi ve Kürt Kimliği 335 Kürt Kimliğinin Özgün Yanları 355 Kaynakça 415 GİRİŞ: KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN SON YÜZYILI Bilimsel bir araştırmada konuyu parçalara ayırmak benimsene­ cek bir yöntem değil. Çoğu kez zorunluluktan ötürü buna başvu­ rulur. Kürt milliyetçiliğinin doğuş ve gelişimi incelenirken çok eskilere, tarihsel köklere dek uzanmalı. Gerçi Kürt milliyetçiliği son iki yüzyılda yoğunluk kazandı ve 19. yüzyılın sonlarından itibaren de dünyanın gündemine girdi. Ama yine de bir evveliya­ tı var. Ben de yöntem olarak, işi kolaylaşürmak üzere, son yüzyılı ve de özellikle son dönemleri ele almak istiyorum. Milliyetçi karakter taşıyan, tarihteki ilk Kürt hareketi yaygın kanıya göre 1880 yılında ortaya çıkmıştır. Bununla,1880 yılındaki Hakkârili (Nehri) Şeyh Ubeydullah'ın isyanı kastedilmektedir. Bu olaydan sonra araştırmacı ve yazarlar Kürt milliyetçiliğinin babası olarak Şeyh Ubeydullah'ın adını verdiler. Bu savı İran Kürdistan Demokrat Partisi lideri merhum Dr. Abdurrahman Kasımlu öne sürdü. İran Kürtlerinden sosyal bilimci Abbas Veli ise karşı çıktı. Burada önemli olan, Kürtlük duygusu değil, sosyo­ lojik analize uygun olan milliyetçiliktir. Son yıllarda Kürt kökenli olan ve olmayan pek çok düşünür ve araştırmacı Kürt milliyetçi­ liğinin gelişim sürecini ve geçirdiği evreleri nitelikleriyle birlikte ele aldılar. Şeyh Ubeydullah'ın, Başkale'deki İngiltere Konsolos Yardım­ cısı Clayton'a yazdığı mektuptaki ifadeler, ona Kürt milliyetçisi 6 | Kürt Kimliğinin Oluşum Süreci sıfatını verdiriyor. Oysa birçok yazar bu belirlemeyi Botan Beyi Bedirhan Paşa için kullanır. 2002 yılında Peri Yayınevi tarafından yayımlanan ll.Yüzyıla Girerken Kürtler adlı kapsamlı eserde bu hususlara değindim. Kanaatimce Bedirhan Bey'den sonra gelen, onun çocukları ve torunları, yoğun ve nitelikli bir şekilde milli­ yetçi mücadeleyi olumlu noktalara taşıdılar diyebiliriz. Ama Be­ dirhan Bey'in kendisi için aynı şeyleri söyleyemeyiz. 1843-1847 yıllarındaki yerel başkaldırısında milliyetçi öğeler yok denecek kadar azdır. Oysa Bedirhan Paşa'ran oğlu Mithat Mikdat Bey'in 21 Nisan 1898 tarihinde Kahire'de yayımlamaya başladığı Kürdistan gazetesi, Kürt tarihinde modern dönemin ve burjuva milliyet­ çiliğinin ilk yazılı mirasıdır. Önce genel bir belirleme yapalım: Kimlik sorunu mücadele­ sinde ya da başka bir ifade ile milliyetçilik damgalı süreçte, hep 'kültürel kimlik' ve 'kültürel milliyetçilik öncelik taşıdı. Bir süre sonra sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal sürecin ardından 'si­ yasal kimlik' ve 'siyasal milliyetçilikten söz edilir. Bu süreci göz önüne alınca görürüz ki; Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın son çeyreğinde kültürel Kürt milliyetçiliği söz konusudur. Bu, düzeyi yüksek olmayan bir kültürel milliyetçiliktir. Yazılı mirası var, ama bu mirası yayacak araçları yok. Gazete ve kitaplara taşına­ mıyor. Dünya ve Osmanlı Devleti'nin son yüzyılı hızlı seyreden olayları yaşıyordu. Emperyalizm dönemine giren kapitalizm, Kürdistan'm pazarlarım büyük ölçüde etkiledi. Osmanlı Devleti yan-sömürge bir feodal devletti. Buna, büyük feodale bağlı ikin­ cil feodaller yönetimi diyen tarihçiler de var. Osmanlı Devleti'nin Kürtlerle ilk ciddi ortaklığı Fatih Sultan Mehmed'in son yıllanyla Yavuz Selim dönemine rastlar. Doğuda Sasani Devleti'nin başındaki Şah İsmail kati bir Şii idi. Anado­ lu'yu Şiileştirme çabasmdaydı. Kürdistan denen coğrafyada Kürt emirlikleri vardı. Sünni-Şafii mirler bölgesinde Şiilik giderek ya­ yılıyordu. Özellikle kırsal ve yoksul kesimlerde. Batıda ise Sünni- Giriş: Kürt Milliyetçiliğinin Son Yüzyılı \ 7 Hanefi Osmanlı Devleti vardı. Kürt mirlikleri bu iki devlet ara­ sında sıkışık durumdaydı. 1514 Çaldıran Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yanında yer alan Kürtler, Şah İsmail'in yenilgisi üze­ rine İdris-i Bidlisi'nin aracılığı ile Yavuz Selimle yapılan anlaşma gereğince edindikleri yan özerklik konumlarım 19. yüzyılın ilk yarışma kadar sürdürdüler. Sultan 2. Mahmut merkezi otoriteyi güçlendirmek üzere Kürt emirliklerini tasfiye hareketine girişti. Sonuç almanın güçlükleri vardı. Devlet ve Kürt beylerinin silahlı çatışmaları sürüp gidiyordu. Ancak Kürt mirlikleri de ortadan kaldırıldı. Mirlerin yerine Başkent İstanbul'dan gönderilen valiler atandı. Tanzimat Dönemi'nde merkezi otorite güçlendirildi ve mirlerin ayncalıkları da bitti. Kürt kültürü ve yaşam biçimi üzerinde belirgin baskılar gö­ rülmez. Kürt medreselerinde Arapça, Farsça, Kürtçe ve yerine göre Osmanlıca geçerli idi. Mirler ortadan kaldırıldıysa da mer­ kezi otoriteyi sağlamakta basan sağlanamadı. Köklü mirlerin ye­ rine ikinci-üçüncü derecede etkinliğe sahip ağalar ve beyler türe­ di ve en önemlisi de daha önce mirlerin denetiminde olan dini önderler siyasal, sosyal ve ekonomik alanda güçlendiler. Bunun sonucu ise şöyle oldu: Eskiden sayılan daha az olan güçlü mirle­ rin Osmanlı karşıtlığında birleşmeleri bir ölçüde mümkündü. Yan yana gelmeleri zordu ama yine de iki üç tanesi birleşebiliyor ve devleti sıkıntıya sokabiliyorlardı. Ulusal söylemleri olmasa da, sonuçta bir Kürt başkaldırısıydı bunlar ve ilkel, gelişmemiş duy­ gular söz konusuydu. Oysa şimdi gelinen noktada güçleri az, sa­ yıları çok, birlikteliklerinin koşulları daha da bozulmuş yeni ya­ pılar vardı. Kürt Hareketi gibi görünebilecek eylemlerin şansı daha da azaldı. Osmanlı Devlefnin, hızla yıkılmaya doğru gittiği yıllarda, özellikle aydınlar arasmda ortaya çıkan devleti kurtarma çabala­ rına dönük düşünsel gelişmeler, 1889'da eyleme dönüştü. İttihat ve Terakki Cemiyeti bu amaçla kuruldu. Örgüt, Osmanlı yurttaşı 8 | Kürt Kimliğinin Oluşum Süreci olan farklı halklardan üp öğrencilerinin gizlice bir araya gelme­ siyle oluştu. Örgüte, Osmanlıcılık anlayışı hâkimdi. Türkçülük, başlarda belki düşünülmüyordu bile. Beş kurucu üyeden ikisi Kürttü. Arapkirli Abdullah Cevdet ve Diyarbakırlı İshak Sükuti idi bunlar. Bir döneme damgasını vuran ve hatta günümüzdeki rejime de yansıyan İttihat Terakki Cemiyeti ve Partisi çok ince­ lendi. Ben de İttihat-Terakki ve Kürtler'de, bu örgütün Kürtlere ilişkin yanını ele almaya çalıştım. Ancak şimdi Kürt milliyetçili­ ğini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren birkaç yanına değinmek­ le yetineceğim. İttihat-Terakki döneminde (1908-1918) ve özellikle ilk yıllarda, Müslüman zenginlerin, azlığı ve ticari yaşamda etkin olmadıkları düşünülerek devlet eliyle burjuva yetiştirilmeye çalışıldı. Özellik­ le İstanbul, Selanik ve izmir gibi kentlerde bu çabalar çok belir­ gindi. Bu gayretler orta sınıftan vatandaşlann iştahını arttırdığı gibi asker-sivil bürokratlan da yayılmacı bir anlayışa götürdü. Buradan şu tespite gelmek istiyorum: Osmanlı Devleti'nin, o ge­ niş imparatorluğun yok oluşunu Cumhuriyet dönemi orta sınıfı içine sindiremedi. İçlerinden, eskiden yönetimlerinde olan ülke­ lere sahip olmayı geçirdiler. Bu duyguların günümüze de yansı­ yan yanlan var. Elindekini kaybettikçe Kürtlerden acısını çıkar­ mak isteyen bir orta düzeyli esnaf ve küçük burjuva sınıfı oluştu. Ne var ki, yaşam ve kapitalizmin bünyesel yapısı bu düşünceye set çekti ve bunların varlığı giderek azalıyor. Kürt demokratik kültürel çabalarına aşırı karşıtlıkta, bu konum etken olmayı sür­ dürüyor. Bazı asker bürokratlarca ve de hükümet üyelerince (ör­ neğin, Abdullah Gül) "Anadolu'ya hapsedilen Türk çıkarları" zaman zaman dile getirilebiliyor. Son Irak krizinde daha da açığa çıktı bunlar. Kürt sorununu bu özlemlerin önünde bir engel gibi gören anlayış, "devlet politikası" şeklinde sunulmak isteniyor. İttihat-Terakki Cemiyeti, kısa sürede anlayış ve yapı değişik­ liğine uğradı. Türk milliyetçiliğini önceleri gizlice, daha sonralan Giriş: Kürt Milliyetçiliğinin Son Yüzyılı | 9 ise açıkça egemen kılmak isteyen asker nitelikli bir örgüte dönüş­ tü. Saflarında önceleri pek çok Ermeni, Rum, Arap ve Kürt var­ ken, Türk milliyetçiliği ideolojisinin hâkim kılınmak istenmesi, Türk olmayanlan Cemiyet'i terk etmeye götürdü. Nehrili Seyit Abdülkadir bu yüzden sürgün edilmişti. Bediüzzaman Said-i Kürdi 1908'de Selanik'te Hürriyet Meydanı'nda Meşrutiyet le­ hinde konuştuğu halde, kısa sürede karşıt bir konum aldı. Bunun gibi daha birçok kişiyi örnek verebiliriz. Jön Türkler, yani İttihatçılar, devleti merkezileştirme gayretle­ rini sürdürürlerkenken, doğası gereği Türkleştirmeyi de birlikte uyguladılar. Başkent İstanbul'da uzun yıllar farklı etnik gruplardan insan­ lar bir arada yaşadıkları için, eğitim düzeyleri taşradan daha ileri ve Avrupa'dan siyasi, ekonomik ve kültürel olarak etkilenmeye daha müsaittiler. Kürt kökenlilerde bunu oldukça net görebiliyo­ ruz. Nitekim bu Kürtler en dar günlerinde bile ana-baba yurtlanna dönmediler. İstanbul'da Kürtlük güttüler. Osmanlı dönemin­ de, yalnızca eğitim gören Kürtler Osmanlıca konuşurken, taşra Kürtleri hep Kürtçe konuştular. İttihat-Terakki, güçsüz bir devlette, koşullar uygun olmadığı için Türkleştirmeyi ileri götüremedi. Oysa en büyük özlemi buy­ du. 31 Ağustos 1909 tarihli Tanin'de Cemiyet'in önde gelenlerin­ den Hüseyin Cahit Yalçın, niyetlerini, saklamadan şöyle dile geti­ riyordu: Eğer ellerinden gelseydi, kendilerinin ihtiyarına bırakılmış ol­ saydı bugün Osmanlı İmparatorluğu dahilindeki bütün akvamı bir dakika bile kaybetmeden Türk yapıyorlardı. Bundan hiç şüphe edilmemeli. Dikkat edersek, bazı halkları değil, Osmanlıdaki bütün ka­ vimleri Türk yapmak istiyor İttihatçılar. Cılız da olsa, Osmanlı Devleti'ndeki Batılılaşma hareketleri ve özellikle Hıristiyan topluluklardaki milliyetçi çabalar, Kürtleri de 10 | Kürt Kimliğinin Oluşum Süreci etkiledi. Kürt milliyetçiliğinin tohumlan bu yıllara uzanır. Ruşeym halindeki bir milliyetçilik idi. Bir kez daha anımsatayım, Kürtlük duygusu ile Kürt milliyetçiliğinin farklılığı unutulmama­ lıdır, iki faktör rol oynadı. Milliyetçi eylemler Ermeniler, RumYunanlar ve Osmanlı Devleti'nin Avrupa bölümündeki Hıristi­ yanlar arasında gelişti. Çoğu, ayn devlet kurdular ya da özerk oldular. Bu, Müslüman Kürtlere ve Araplara yer yer özendirici ve "özüne" dönmeci bir etki yaparken, bazı kesimlerde ise devlete daha çok sahip çıkma şeklinde bir tepki olarak ortaya çıkü. Er­ menilere, Yunanlılara ve Sırplara kızarak Kürtlüklerini öne çı­ kardılar. Örneğin Şeyh Ubeydullah bu duygularla Kürt coğrafya­ sını Ermenilere karşı korumak istediğini ifade etti. Başka bir dö­ nemde de Osmanlıların Ermenileri temizledikten sonra sıranın Kürtlere geleceğini söyledi. Bunu W. Jwadieh'in, doktora tezi olup daha sonra Türkiye'de İletişim Yayınlan tarafından basılan Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi ve Gelişimi adlı eserinden okuyoruz. Çoluk çocuğu ve kadınlan silahlandınp buna engel olacağını be­ lirtir Şeyh. Ermeni milliyetçiliği bir yerde Kürt milliyetçiliğine neden olmuştur. Sultan Abdülhamid'in, Kürtleri Hamidiye Alaylan şeklinde organize etmesindeki nedenlerden biri Ermeni mil­ liyetçiliğinin yükselişine önlem almak iken, Ermeni milliyrtçiliğine karşıtlık, Kürt milliyetçiliğinin karmaşık olan oluşumunda da bir etken oluyor. Yüzyılın ilk yarısındaki ve onun da öncesindeki Kürt başkal­ dırılarında aşireti ve feodal erki güçlendirme amacı vardır. Milli­ yetçi istemler henüz yoktur. Ancak bunlar yukanda söylediğim gibi, özü ve şekli itibariyle yine de birer Kürt isyanıdırlar. Olası­ dır ki, bu isyanlar bir devlet şeklinde de son bulabilirlerdi. Ama bu devlet Kürt milliyetinin şekil verdiği modern anlamda bir devlet değil, o ailenin, hanedanın ya da o günün deyimiyle mirin devleti olacaktı. Tarihteki benzeri devletler türünden bir devlet. Fanmi, Eyyubi, Şeddadi ve benzerlerinden biri gibi. Ortadoğu Giriş: Kürt Milliyetçiliğinin Son Yüzyılı | 11 coğrafyasında ve geleneğinde böyle olmuştu. Bunun son örneği de Hamit Bozarslan'ın belirttiği gibi Mısır'daki Mehmet Ali Paşa'dır 1 Mirlikler ortadan kaldınlınca artık mirlerin damgasını taşıyan isyanlar ve Osmanlı Devleti'ni karşıya alan muhalefetin silahlı girişimleri de son buldu. Mîre Kor Mıhemmed, Baban ve Bedirhan Bey başkaldmlanndan sonra (19. yüzyılın birinci yarısmda), siyasal ve sosyal bir boşluk oluştu ve bu boşluğu giderek güçle­ nen ve Abdülhamid'in panislamist anlayışına uygun gelen dini önderler doldurdu. Bu dönemde kültürel Kürt milliyetçiliğini bu dini önderler temsil etti. Bunların hepsinin, kendi isimleriyle anı­ lan medreseleri vardı. Bu medrese geleneği ve etkinlikleri günü­ müze kadar sürdü. İslamiyet'in Kürt diliyle anlatılmasının etki­ siyle Kürt şiiri ve klasik Kürt şairlerinin el yazması eserleri bu dönemde de gelişti. Bu dönemde Osmanlı Devleti'nin Avrupa bölümündeki Hı­ ristiyan halkların bağımsızlıkçı ve milliyetçi hareketleri Sultan Abdülhamid'i, imparatorluğa sahip çıkacak ve onu koruyacak bir anlayışı eyleme koymaya itti. Bu anlayış İslamcılığın öne çıkanlması, Türk olmayan Müslüman halkların, örgütlenmesi ve bazı ayncalıklarla donanmasıydı. Artik mirlikler yoktu ama Müslüman-Sünni, Kürt ve Arap aşiretleri, aşiret aynlıklarını koruyarak entegre edilebilirlerdi. Hamidiye Alayları çok incelendi, ben de bir ölçüde yazdım. Ama kısaca şöyle belirlenebilir: Bunlar eliyle sınırlar korunacak, düzensiz aşiretler devletçe nizama sokulacak ve Ermeni milliyetçiliği denetim alfana alınacaktı. Kürtlerin silahlı aşiretler konumunda kalmalan da, onların bir 'birlik' oluşturma­ larına engel olacaktı. 1 Hamit Bozarslan, 'Kürt Milliyetçiliği ve Kürt Hareketi 1898-2000', Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, C. 4 içinde, s. 844. 12 | Kürt Kimliğinin Oluşum Süreci Nitekim 1894-1896 yıllarında bölgede Ermeni katliamları ya­ şandı. Bu katliamı Kürtlerle Osmanlı Devlet güçleri birlikte ger­ çekleştirdiler. Burjuva toplum düzeyindeki Ermeniler ile tanm ve hayvancılıkla geçinen Kürtlerin karşıtlıkları giderek arttı. Gençliğimin ilk yıllarında Hamidiye Alaylan'na bizzat katil­ miş olanlardan ve onların çocuklarından dinledim. Alaylıların silahlı, resmi kıyafetli ve atlı birliklerden oluşmaları, yetersiz de olsa askeri eğitim almış olmalan, onlan hesaba alınma ve değerli olma duygusuna götürdü. Bu karmaşık bir duyguydu. Bir 'Kürt' olarak kabul edilmeleri ve sıradan devlet yöneticilerinin artık on­ lan aşağılayamayacaklan duygusu... Hatta bunlardan biri, "biz Kürtler de artık deftere girdik" demişti o günleri anlatırken. Sıradan bir Kürt olmaktan kurtuldukları duygusu... İttihatçı anlayıştan ziyade kah İslama ideoloji gelişti böylece. Kürdistan coğrafyasında bunlar olurken, Bati ile ilişki kurulan ve ondan etkilenilen diğer coğrafyalardaki Kürtlerde burjuva milliyetçi istemler boy verdi. Kahire'de çıkan Kürdistan gazetesi bunun bir örneğidir. Gazete geniş kitlelere ulaşamıyordu, ancak, büyük kentlerdeki Kürt aydın ve elitlerini etkilediğini anlıyoruz. Zaten milliyetçi duyguların önce okumuşlarda, öğretmen, avu­ kat, subay, doktor ve din eğitimli uyanık hocalarda gelişmesi bir tarihsel kuraldı ve bu kural Kürtlerde de kendini gösterdi. Gaze­ tede, Kürtlerin birliği, eğitime önem vermeleri, sanayi ve bilime yönelmeleri, köklerine uzanmalan, geçmişlerinden onur duyma­ ları önemle vurgulandı. Ehmede Xani'nin ünlü Mera û Zin adlı eseri dizi halinde yayımlandı. Kürtlüğü ve milli değerleri koru­ maya dair öğütler hep yazıldı ve işlendi. Bunlar tipik burjuva milliyetçi söylemlerdi. Kültürel milliyetçilikten siyasal milliyetçiliğe geçiş evresi her toplumda farklı zamanlarda olmuştur. Konjonktüre, iç dinamik­ lere, birlikte yaşanılan halkların ilişki ve düzeylerine bağlıdır. Giriş: Kürt Milliyetçiliğinin Son Yüzyılı | 13 Kürtler, Birinci Paylaşım Savaşı ve sonrasında siyasi istemler­ de bulundular. Bu da yine dönemin sosyal, siyasal ve kültürel gereksinimlerinden kaynaklandı. Osmanlı Devleti ortadan kalk­ mak üzereydi. Bu sırada milliyetçilik ve Osmanlı Devleti'nden aynlmayı amaçlayan toplumlar örgütlendi. Dünyanın büyük devletleri de bu anlayışa olanak tanıdı. Böylece siyasal Kürt mil­ liyetçiliği evresine gelindi. Bu evreye geçişi ve kültürel milliyetçilik bahsini biraz daha sürdürmek istiyorum. Çünkü toplumun milliyetçi duygu sahibi elitlerinin, bu duygulan daha geniş kitlelere taşımak üzere örgüt­ lenmeleri bunu takip edecektir. Kürdistan gazetesini Mithat Mıkdat Bey'in kardeşi Abdur­ rahman Bedirhan Avrupa'da sürdürdü. Avrupa'da mülteci ya­ şamındaki Ittihat-Terakkicilerle birlikte olan Abdurrahman, bazı kesintiler olmasına karşm, aynı çizgiyi korudu. Gazetede, mo­ dern okulların ve iş yerlerinin gerekliliğinden bahsedildi. Köylü­ lerin baskı ve ağır vergilerden kurtulmalan dile getirildi. Ermeni­ lerle iyi geçinme gereği sık sık yinelendi. Bu çabalar 2. Meşrutiy e f in hemen ardından meyvelerini verdi. Kürt Terakki ve Teavvün Cemiyeti ile cemiyetin yayın organı olarak aynı adı taşıyan gazete çıkarıldı. Cemiyet bir de İstanbul'da Meşrutiyet adlı bir okul açtı. Bu çalışmalar ve Meşrutiyet'in Kürtlerdeki yansıması ayrı bir çalışmanın konusu yapılmaya değer. Kürt feodalleri ve din adandan genellikle Sultan karşıtı olan harekete soğuk bakti. An­ cak kentlerdeki esnaf ve okumuşlar bu hareketi benimsediler, il­ ginç bir tartışma, 1914 Bitlis-Hizan Başkaldınsı'nda önderlik ya­ pan Mele Selim ile Said-i Kürdi Mele Sait arasında geçti. O günle­ ri anılarına aktaran Kürt şairi Cigerxwin'un uzunca olan anlatı­ mından şu birkaç cümleyi aktartayım: Mela Seîd Efendi dibejî: Huriyetun etîyeturehmani