V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNDE İTHAL GİRDİ BAĞIMLILIĞI: DENİZLİ ÖRNEĞİ Burcu AKYÜREK1 Mustafa TERZİOĞLU2 Üretimde ithal girdi bağımlılığı literatürde dış ticaret açığının ana nedenleri arasında gösterilmektedir. Türkiye’nin ithalatında ara ve yatırım mallarının payının yüksek olması (2015 yılı itibariyle % 86) ithal girdi bağımlılığının bir göstergesi olarak kabul edilmekte ve Türkiye’nin dış ticaret açığının ana nedenleri arasında değerlendirilmektedir. İthal girdi bağımlılığının azaltılması sadece dış ticaret dengesini değil aynı zamanda ülke içinde yaratılan katma değeri, üretimi, istihdamı ve milli geliri de olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle ithal girdi bağımlılığının nedenleri araştırılmalı ve çözüm önerileri üretilmelidir. Ayrıca, bu amaçla yapılan araştırmaların sektör düzeyinde gerçekleştirilmesi, sektörlere özgü sorunların belirlenmesine ve bu sorunlara yönelik sektörlere özel çözüm önerilerinin üretilmesine katkıda bulunacaktır. Bu çalışmada, tekstil ve hazır giyim sektöründe ithal girdi bağımlılığı Denizli özelinde alan araştırması yöntemiyle ortaya konulmaktadır. Anket ve derinlemesine görüşme teknikleriyle yapılan pilot alan araştırmasının bulgularına göre hammadde türünde toplam kullanım içindeki ithalatın ortalama payı pamukta % 63, iplikte % 55 ve elyafta % 30 olarak hesaplanmıştır. Boyar madde, kimyasal ağartıcılar ve diğer girdiler (düğme, fermuar gibi) ara malı kapsamında değerlendirilmiş ve bu alanda ithal girdi kullanımı olmadığı anlaşılmıştır. Makine ve teçhizat grubunda iplik ve hazır giyim üretimi makinelerinin tamamının ve kumaş üretimi makinelerinin ise ortalama % 72,5’inin ithal olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: İthal girdi bağımlılığı, dış ticaret açığı, tekstil ve hazır giyim sektörü, Denizli. Jel Codes: D20, L67. IMPORTED INPUT DEPENDENCY IN TEXTILE AND WEARING SECTOR: DENIZLI CASE Imported input dependency in production is considered as one of the main reasons of foreign trade deficit in the literature. In Turkey the high share of intermediary and investment goods import (86% by 2015) is considered as a sign of imported input dependency and it is evaluated as one of the main reasons for Turkey’s foreign trade deficit. Reducing the imported input dependence affects not only the foreign trade balance but also the added value, production, employment and income within the domestic country positively. Therefore, the reasons of the imported input dependence should be investigated and to provide solution 1 Yüksek Lisans Öğrencisi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, burcu72009@windowslive.com 2 Yrd. Doç. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, mterzioglu@mu.edu.tr 1 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. proposals would be produced. Furthermore, for this purpose the realization of researches at the sector level will contribute to the determination of the problems specific to the sectors. Then it would be possible to provide specific solutions for the sectors facing these problems. In this study, import dependency of Denizli textile and apparel sector is investigated by field survey method. According to the findings of pilot survey conducted by questionnaire and indepth interview techniques, the average share of total imports in raw materials is calculated as 63 % in cotton, 55 % in yarn and 30 % in fiber. Dyestuff, chemical bleaches and other inputs (such as buttons, zippers) have been evaluated as intermediate goods and it has been understood that there is no use of imported input in this group. In the machinery and equipment group, it is determined that the yarn and ready-to-wear machines are all imported and in average 72.5 % of the fabric-making machines are imported. Key Words: Import input dependency, the foreign trade deficit, textile and wearing sector, Denizli. GİRİŞ Dış ticaret açığı Türkiye ekonomisi için kronikleşmiş sorunlar arasında yer almaktadır. Dış ticaretin ana bileşenleri olan ihracat ve ithalatın tarihsel süreç içerisinde seyri incelendiğinde ihracatta genişleme görülmekle birlikte ithalatta da benzer bir genişleme görülmektedir. İhracat performansının iyileşmesi ve ithalat gereksiniminin azaltılması için bu alanlardaki sorunlar tespit edilmeli ve bunları gidermeye yönelik politikalar uygulanmalıdır. İhracattaki büyümeyle birlikte ithalatın da benzer bir büyüme performansı göstermesi ihracatın veya yurtiçi üretimin ithalata bağımlı olduğu şüphesini doğurmaktadır. Bu nedenle ithalatın mal gruplarına, ana ve alt sektörlere göre dağılımı belirlenmeli ve ithalat yapma nedenleri araştırılmalıdır. Mal grupları bazında (tüketim, ara ve yatırım malı) yıllar içindeki gelişimin yanı sıra, ana ve alt sektörler bazında ithalatın yapısının araştırılması, makro ekonomik politikaların yanı sıra mikro ekonomik politikaların üretilmesi için zorunludur. Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde toplam ithalat içerisinde, mal grupları açısından ara malının ve sektörler açısından sanayi sektörünün baskın olduğu görülmektedir. Bu çalışmada önce dış ticaret açığının ardından ithalatın mal gruplarına göre dağılımının yıllar içindeki gelişimine yer verilmektedir. Ardından ithalatın ana nedenleri arasında gösterilen ithal girdi bağımlılığı tartışılmaktadır. Üçüncü bölümde imalat sanayi alt sektörlerinden tekstil ve hazır giyim sektöründe hammadde, ara malı ve yatırım malı ayrımına göre ithal girdi kullanım düzeyi ve ithal girdi kullanım nedenleri Denizli özelinde yapılan alan 2 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. araştırmasının bulguları paylaşılmaktadır. Çalışma genel değerlendirme ve sonuç bölümüyle sonlanmaktadır. 1. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE DIŞ TİCARET AÇIĞI SORUNU Türkiye’de dış ticaret dengesi Cumhuriyetin ilanından itibaren 1930-1946 (1938 yılı hariç) dönemi dışında sürekli açık vermiştir. Bu dönemde dış ticaret fazlası verilmesinin belli nedenleri söz konusudur. Bu dönemin ilk yarısında dış ticaret fazlası oluşmasının ana nedeni gümrük tarifesi uygulamasının 1929 yılında yürürlüğe konulmasıdır. Bu tarifelerin amacı Türkiye’nin dış ticaret açığını ve dışa bağımlılığını azaltmaktır (Eren, 2011). Gümrük tarifelerinin uygulanmaya başladığı 1930-39 döneminde dış ticaret açığı (1938 yılı hariç) ortadan kalkmış ve dış ticaret fazlası oluşmuştur. Dış ticaret fazlasının ana kaynağının ithalatın kısılması olduğu gözlenmektedir (Boratav, 2016). İkinci Dünya Savaşı döneminde (1940-1946) de dış ticarette devamlı fazla vermiştir. Kuskusuz bunun en temel nedeni hükümetin uyguladığı ithalatı kısıtlayıcı politikalar olmuştur. Savaşın yarattığı ticaret daralmasının da etkili olduğu söylenebilir. Dönem boyunca ihracat ve ithalat değerlerinin birlikte düşmesine rağmen, ithalatın ihracata göre daha yüksek oranda düşmesi neticesinde dış ticaret dönem boyunca fazla vermiştir (Eşiyok, 2002). Tablo 1: Türkiye’de Dış Ticaretin Yıllara Göre Gelişimi (Bin $) Yıllar İhracat İthalat 1923 1930 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000 2010 2011 2012 50.790 71.380 80.904 263.424 320.731 588.476 2.910.122 12.959.288 27.774.906 113.883.219 134.906.869 152.461.737 86.872 69.540 50.035 285.664 468.186 947.604 7.909.364 22.302.126 54.502.821 185.544.332 240.841.676 236.545.141 Dış Ticaret Dengesi -36,0 1,8 30,8 -22,2 -147,4 -359,1 -4.999,2 -9.342.838 -26.727.914 -71.661.113 -105.934.807 -84.083.404 İhracatın İthalatı Karşılama Oranı 58,5 102,6 161,7 92,2 68,5 62,1 36,8 58,1 51,0 61,4 56,0 64,5 3 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. 151.802.637 2013 157.610.158 2014 143.838.871 2015 142.606.247 2016 Kaynak: TÜİK (2016). 251.661.250 242.177.117 207.234.359 198.601.934 -99.858.613 -84.566.959 -63.395.487 -55.995.686 60,3 65,1 69,4 71,8 Tablo 1’de Türkiye’de ihracatın, ithalatın, dış ticaret dengesinin ve ihracatın ithalatı karşılama oranının yıllara göre gelişimi verilmektedir. İhracat 1923 yılında 50 milyon $ iken 2012 yılında 152 milyar $ değeri ile zirveye ulaşmış ve 2016 yılında 142 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Türkiye ekonomisinin, 2008 yılında yaşanan küresel krizin ardından hızlı bir toparlanma sürecine girdiği anlaşılmaktadır. Ancak sonraki yıllarda ortaya çıkan siyasi ve askeri krizlerin (Rusya ile yaşanan siyasi kriz ve darbe girişimi) ihracat performansında düşüş ile dış ticarete yansıdığı görülmektedir. İthalat 1923 yılında 86 milyon $ iken 2013 yılında 251 milyar $ değeri ile zirveye ulaşmış ve 2016 yılında 198 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de üretimin ve ihracatın ithalata bağımlılık düzeyinin yüksek olması, bu dönemde yükselen ihracat performansı ile birlikte ithalatın da önemli miktarda artmasının nedenlerinden biridir. 2014 yılı ile birlikte ihracatta yaşanan daralma ile birlikte ithalatta da daralma görülmüştür. Dış ticaret dengesi 1923 yılında 36 milyon $ açık vermiş, bu açık 2011 yılında 105 milyar $ değeri ile zirveye ulaşmış ve 2016 yılında 55 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı dalgalı bir seyir izlemiş ve 2016 yılında % 71,8 olarak gerçekleşmiştir. İhracatın zaman içerisinde yükselme göstermesine rağmen ithalatın da benzer bir gelişme göstermesi dış ticaret açığının giderilmesini mümkün kılmamıştır. Bu aşamada ekonominin ihracat açısından daha iyi bir performans sergilemesi için hangi politikaların üretilmesi gerektiği araştırılmalıdır. Aynı zamanda ekonominin ithalat gereksinimini azaltıcı tedbirler de alınarak, kalıcı çözümler üretilmelidir. 2. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE İTHALATIN YAPISI VE İTHAL GİRDİ KULLANIMI Genellikle düşük gelir, geri teknoloji ve küçük piyasa çerçevesi içinde çalışan gelişmekte olan ekonomiler, sosyo-ekonomik yapılarını değiştirerek sanayileşmeyi amaçlamaktadırlar. Hızlı 4 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. bir ekonomik kalkınmayı hedef alan bu ülkelerin, amaçlarını gerçekleştirebilmek için uyguladıkları stratejilerden birisi ithal ikamesine dayalı sanayileşmedir (Egeli, 2001). İthal ikamesi stratejisi genellikle iki aşamada gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada tüketim mallarının, ikinci aşamada ise ara ve yatırım mallarının yurtiçi üretimine geçilmektedir. Getirilen kısıtlamalar ile genellikle imalat sanayiinde yeni yatırım alanlarının doğacağı, kaynakların bu yeni sanayi dallarına kayarak zamanla ekonomide yapısal bir değişimin gerçekleşebileceği ileri sürülmektedir. Çeşitli politikalar ile kurulan yeni sanayilerin kısa sürede sermaye birikimine gidebileceğine ve bu fonların tekrar yatırıma dönüştürüleceğine, böylece de yatırım hacminin artacağına inanılmaktadır. (Egeli,2001:152). Tablo 2: Türkiye’de İthalatın Mal Gruplarına Göre Dağılımının Yıllar İçindeki Gelişimi (1950-1980 Dönemi-Milyon $) Yatırım Malı Yıllar Değer Pay Ara Malı Değer Pay Tüketim Malı Değer Pay Toplam Değer 1950 131 0,46 96 0,33 59 0,21 286 1960 244 0,52 179 0,38 44 0,09 468 1970 446 0,47 454 0,48 48 0,05 948 1980 1.581 0,20 6.158 0,78 170 0,02 7.909 Kaynak: Kalkınma Bakanlığı (2017). Türkiye’de ithal ikameci sanayileşme stratejisinin uygulandığı yılları da kapsayan (19501980) dönemde ithalatın mal gruplarına göre dağılımı ve yıllar içindeki seyri Tablo 2’de yer almaktadır. Tablodaki verilere göre, tüketim malları ithalatının toplam ithalat içindeki payının istikrarlı bir şekilde yıllar içinde düştüğü gözlenmektedir. Bu durum ithal ikameci stratejinin amaçları ile uyumludur. Öte yandan ara malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı 1950 yılında % 33 iken, 1980 yılında % 78’e yükselmiştir. Değer bazında ise bu dönemde 64 katına yükselmiştir. Bu verilerden hareketle bu dönemde ara malı üretiminin yurt içinde yapılması amacının sağlanamadığı söylenebilir. Sermaye malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı dönem başında % 46 iken dönem sonunda % 20 olarak gerçekleşmiştir. Yatırım malı ithalatı değer bazında ise bu dönemde 12 katına yükselmiştir. Ara malı ithalatının 64 katına yükseldiği bir dönemde sermaye malı ithalatının 12 katına yükselmesi, yurt içi sermaye malı 5 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. üretiminde yurt içi ara malı üretimine göre daha iyi bir performans gösterildiğine işaret olabilir. Bir diğer ana strateji olan ihracata yönelik sanayileşme stratejisinin gelişmekte olan ülkelere dinamizm kazandırarak ekonomik yapılarını değiştirecek bir araç olabileceği ileri sürülmektedir. Bu strateji, ekonomik yapı değişikliği ile birlikte, dış talebe göre üretim yapmayı ve ihraç edilebilecek malları çeşitlendirmeyi de beraberinde getirmektedir. Böylece ülkeler daha gelişmiş üretim tekniklerine doğru yönelmek gereğini hissederler. Bu durum daha çok üretime fırsat vereceğinden ülkelerin daha büyük pazarlar aramalarına yol açacak ve ihracat yeniden uyarılmış olacaktır. İhraç kapasitesinin genişleyerek döviz gelirlerinin artması aynı zamanda yatırım malları ithaline fırsat vererek yeni sanayilerin kurulmasını önleyen önemli bir güçlüğün giderilmesine veya olumsuz etkilerinin azaltılmasına neden olabilecektir (Serin, 1971). Tablo 3: Türkiye’de İthalatın Mal Gruplarına Göre Dağılımının Yıllar İçindeki Gelişimi (1980 Sonrası Dönem-Milyon $) Yatırım Malı Yıllar Değer Pay Ara Malı Değer Pay Tüketim Malı Değer Pay Toplam Değer 1980 1.581 0,20 6.158 0,78 170 0,02 7.909 1990 4.041 0,18 16.154 0,72 2.076 0,09 22.302 2000 11.365 0,21 36.010 0,66 6.928 0,13 54.503 2010 28.818 0,16 131.445 0,71 24.735 0,13 185.544 2011 37.271 0,15 173.140 0,72 29.692 0,12 240.842 2012 33.925 0,14 174.930 0,74 26.699 0,11 236.545 2013 36.771 0,15 183.811 0,73 30.416 0,12 251.661 2014 35.996 0,15 176.722 0,73 29.006 0,12 242.177 2015 34.905 0,17 143.317 0,69 34.905 0,14 207.234 2016* 32.690 0,16 121.566 0,67 25.556 0,14 180.196 Kaynak: Kalkınma Bakanlığı (2017). *11 aylık değerlerdir. 6 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. İhracata dayalı sanayileşme stratejisinin Türkiye’de uygulandığı 1980 yılı sonrası dönemde ithalatın mal gruplarına göre dağılımı ve yıllar içindeki gelişimine Tablo 3’te yer verilmektedir. Bu dönem başında toplam ithalat içindeki payı % 2 olan tüketim mallarının dönem sonundaki payı % 14 olarak gerçekleşmiştir. Tüketim malı ithalatı değeri bu dönemde 150 katına yükselmiştir. Bu dönemde ithal ikameci stratejinin uygulandığı dönemin tersine bir gelişme yaşanmıştır. Ara malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı 1980 yılında % 78 iken, 2016 yılında % 67 seviyesine gerilemiştir. Bu dönemde toplam ithalat içerisinde yatırım malı ithalatının payında da azalma görülmektedir. Bu oran % 20’den % 16’ya düşmüştür. Ayrıca bu dönemde yatırım ve ara malı ithalatı değerinin 20 katına yükseldiği hesaplanmaktadır. Yatırım ve ara malı gruplarının toplam ithalat içindeki paylarındaki düşüşün ana nedeni bu dönemde tüketim malı ithalatında görülen astronomik yükseliştir. Yurtiçi fiyatların yurt dışı fiyatlara göre yüksekliği, yurtiçi üretimin olmaması, yetersizliği ve kalitesinin ithal ürünlere göre düşük olması tüketim malı ithalatında artışa neden olan faktörler arasında değerlendirilebilir. Ara malı ithalatının yıllar içindeki gelişimine bakıldığında yurt içinde ara malı üretiminin yeterli düzeyde sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Türkiye’de ara malı ithalatında sanayi için işlem görmüş hammaddeler ile enerji ön plana çıkmaktadır. 2015 yılı itibariyle, toplam ara malı ithalatının %47,4’lük kısmını sanayi için işlem görmüş hammaddeler oluşturmaktadır. Ara malı ithalatında ham petrol ve doğal gaz %16,6’lık, taşımacılık araçlarının aksam ve parçaları %8,3’lük pay alırken, yatırım mallarının aksam ve parçaları %7,8’lik paya sahiptir (Genç, 2016). Bu verilerden anlaşıldığı gibi üretimin sektörel dağılımı açısından sanayi sektörü, tarım ve hizmetler sektörüne göre ithal girdi kullanım düzeyinin ana belirleyicisi olmaktadır. Özellikle imalat sanayinde ithal girdi kullanım payının yüksek olduğu sektörlerde büyüme oranlarının diğer sektörlere daha yüksek olması, ekonomi genelinde ithal girdi kullanım oranını artıracaktır (Saygılı vd., 2010). Türkiye için yapılan araştırmalarda imalat sanayinde geçmişten günümüze ithal girdi kullanım payının giderek yükseldiği bulgularına ulaşılmıştır. (Temel, vd., 1995; Sönmez, 2005; Şenesen, 2005; Türkan, 2006; Eşiyok, 2008; Yükseler ve Türkan, 2008; Saygılı vd., 2010). Yükseler ve Türkan (2008) 1998 yılına ait girdi-çıktı tablosunu kullanarak 2007 yılına kadar üretim ve arz serilerini oluşturmuşlardır. Çalışmada 2001 yılından sonra ithalatın toplam 7 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. üretim içindeki payının ihracatın toplam üretim içindeki payına göre daha fazla arttığı tespit edilirken, imalat sanayinde üretimin ithalata bağımlılığının arttığı bulgusuna ulaşılmıştır. Türkan (2006) İMKB Şirket Yıllıklarını kullanarak yaptığı çalışmasında imalat sanayi üretiminde ithalat bağımlılığı ile ilgili olarak ithalatın maliyetler içerisindeki payını hesaplamıştır. İthalatın maliyetler içindeki payı, imalat sanayi geneli için % 62,3 ve petrol sektörü hariç imalat sanayi için % 52,2 olarak hesaplamıştır. Ayrıca bu oranın geçmiş döneme kıyasla yükseldiği tespitinde bulunmuştur. Saygılı vd. (2010) imalat sanayi firmalarına (petrol sektörü hariç) yönelik yaptıkları çalışmalarında, hammadde ve malzeme maliyetlerinin üretim maliyetlerinin içindeki payını % 85,2 olarak bulmuşlardır. Ayrıca hammadde ve malzeme grubunda ithal kullanım oranı da % 61,8 olarak bulunmuştur. Aynı çalışmada ithal hammadde ve malzemelerin toplam maliyet içindeki payının % 50,4 olduğu tespit edilmiştir. 3. İTHAL GİRDİ KULLANIM DÜZEYİNİN VE NEDENLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK BİR ALAN ARAŞTIRMASI: DENİZLİ TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ ÖRNEĞİ Bu bölümde ithal girdi kullanım düzeyinin ve nedenlerinin belirlenmesi amacıyla Denizli tekstil ve hazır giyim sektöründe faaliyet göstermekte olan firmalara yönelik pilot alan araştırmasının bulguları paylaşılmaktadır. Araştırmada anket ve derinlemesine görüşme teknikleri kullanılmıştır. Denizli’de faaliyet göstermekte olan farklı ölçeklere sahip ve rassal olarak seçilen 8 firma ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler firma sahipleri (biri hariçyönetici) ile yapılmıştır. Tablo 4: Görüşme Yapılan Firmalara Ait Genel Bilgiler Değişkenler Ortalama Firma Yaşı Ortalama Özsermaye (TL) Yerli Sermaye Oranı (%) Ortalama Satışlar (TL) Değerler 12 13.993.750,00 92,5 70.042.857,00 8 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. Ortalama Çalışan Sayısı 76 Ortalama Ücret (TL) 2.542,85 Ortalama Fason Üretim Oranı (%) 26,9 Ortalama Fason Üretim Yaptırma Oranı (%) 38,1 Ortalama İhracat Oranı (%) 41,4 Kaynak: Alan araştırması. Alan araştırmasında verileri toplanan firmalara ait genel bilgilere Tablo 4’te yer verilmektedir. Ortalama yaşın 12 olduğu firmaların yaşları 2 ile 21 arasında değişmektedir. Bu firmalarda özsermaye yaklaşık ortalama 14 milyon TL olarak hesaplanmıştır. Özsermaye değerleri en az 150 bin TL en fazla 100 milyon TL olarak tespit edilmiştir. Özsermaye içerisinde yabancı sermayenin payı oldukça düşük olmakla birlikte % 7,5’tir. Ortalama satışların 70 milyon olduğu firmların satış değerleri 800 bin TL ile 450 milyon TL arasında değişmektedir. Tablo 4’e göre ortalama çalışan sayısı 76’dır. Ortalama çalışanların 61’i üretimde, 15’i de yönetim kademelerinde çalışmaktadır. Toplam çalışanlar içerisinde sadece 5 Ar-Ge personeli istihdam edilmektedir. Bu sayının düşük olmasının ana nedeni bu firmaların Ar-Ge departmanlarının olmamasıdır. İşgücüne ödenen ücretin ortalama değeri 2.542,85 TL olarak bulunmuş ve yönetimde çalışanlara ödenen ortalama ücretin (2.621,00 TL) üretimde çalışanlara ödenen ortalama ücretten (2.464,00 TL) yüksek olduğu, ancak aradaki farkın oransal olarak (% 6) çok da yüksek olmadığı tespit edilmiştir. Firmaların fason üretimlerinin toplam üretimleri içindeki payının ortalama % 26,9 olduğu ve aynı zamanda firmaların başka firmalara kendileri için yaptırdıkları fason üretimin toplam üretimleri içindeki oranının ortalama % 38,1 olduğu hesaplanmıştır. Üretimlerinden ihracat yapma oranı ise % 41,4 olarak bulunmuştur. Tablo 5: Görüşme Yapılan Firmaların Başlıca Maliyet Türleri ve Toplam Maliyet İçindeki Payları Maliyet Türleri Hammadde Pay (%) 57,5 Maliyet Türleri Vergiler Pay (%) 9,3 9 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. İşçi ödemeleri 20,0 Ara malı 6,3 Tablo 5’te firmaların üretim yapmak için katlanmak zorunda olduğu başlıca maliyet kalemlerinin toplam maliyetleri içindeki ortalama paylarına yer verilmektedir. İlk sırayı % 57,5’lik pay ile hammadde alırken, ardından işçi ödemeleri (% 20), vergiler (% 9,3) ve ara malına (% 6,3) yönelik yapılan ödemeler gelmektedir. Tablo 5: Görüşme Yapılan Firmaların Üretimde Kullandıkları Hammadde ve Makinelerde İthal Kullanım Payı3 Hammadde Türü İthalat Payı (%) Makine Türü İthalat Payı (%) Pamuk 63 İplik 100 İplik 55 Hazır Giyim 100 Elyaf 30 Kumaş 72,5 Kaynak: Alan araştırması. Firmalarla yapılan görüşmeler sırasında firmaların üretimde kullandıkları hammadde, ara malı ve makine-teçhizat gibi girdilerde ithal ürün kullanıp kullanmadıklarına yönelik sorular da yöneltilmiştir. Hammadde kapsamında pamuk, elyaf, iplik ve kumaş yer almaktadır. Kumaş haricindeki girdilerde ithal girdi kullanımı olduğu tespit edilmiştir. İthal girdi kullanımının ilgili hammadde türünde toplam kullanım içindeki ortalama payı pamukta % 63, iplikte % 55 ve elyafta % 30 olarak hesaplanmıştır. Boyar madde, kimyasal ağartıcılar ve diğer girdiler (düğme, fermuar gibi), ara malı kapsamında değerlendirilmiş ve bu alanda ithal girdi kullanımı olmadığı anlaşılmıştır. Makine ve teçhizat grubunda iplik üretimi, kumaş üretimi, ön terbiye, boyama ve hazır giyim üretimi makineleri yer almaktadır. İplik ve hazır giyim üretimi makinelerinin tamamının ve kumaş üretimi makinelerinin ise ortalama % 72,5’inin ithal olduğu tespit edilmiştir. 3 Ortalamalar üretim alanlarına göre ayrı ayrı hesaplanmıştır. Çünkü üretim alanına göre firmalar sadece kendi alanlarını ilgilendiren hammadde, ara malı ve makine kullanmaktadırlar. Örneğin iplik üreticisi bir firma üretimde pamuk, elyaf gibi hammaddeleri kullanırken kumaş kullanmamaktadır. Dolayısıyla kumaş için yapılan ortalama ithal kullanımı oranı hesabında bu firmaya yer verilmemektedir. 10 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. İplikte ithal kullanım tercihlerinde ilk sıralarda Türkmenistan, Hindistan, Pakistan ve Hindistan’ın geldiği anlaşılmıştır. Özellikle son 10 yılda Türkmenistan menşeili ithal kullanımın yaygın olduğu ifade edilmiştir. Diğer hammaddelerde ithal ürün menşeinin çeşitli olduğu, ithalatta herhangi bir ülkenin baskın olmadığı tespit edilmiştir. Adı geçen ülkelere ek olarak Mısır, Endonezya, Vietnam, Malezya, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Kırgızistan ve Tacikistan menşeili ithal girdi kullanıldığı ifade edilmiştir. Genel üretim maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle ve göreceli olarak daha ucuz olan ithal girdi tercihi hammadde alanında ithal girdi kullanım nedenlerinin başında gelmektedir. Yerli üretimin yeterli ve kaliteli olduğu ifade edilmiştir. Ancak hammadde maliyetinin toplam içerisindeki payının yüksek olması ve buna firmaların katlanmak zorunda oldukları diğer giderlerin yüksekliği eklenince, rekabet avantajı elde edebilmek için firmaların daha ucuz olan ithal girdiye yöneldikleri anlaşılmıştır. Ayrıca pamuk üretiminin yetersizliğinden bahsedilmiştir. Üretimde kullanılan makine ve teçhizatlarda ithal girdi menşeinde ilk sırada Almanya yer alırken Almanya’nın ardından İtalya, Rusya, İsviçre ve İsveç gelmektedir. Bu alanda ithal girdi tercih edilmesinin nedenleri arasında sırasıyla, yerli üretiminin olmaması veya yetersiz olması, ithal olanın daha kaliteli olması ve satış sonrası hizmetlerin ithal olanda daha iyi olması gelmektedir. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Üretimde ithal girdi bağımlılığı literatürde dış ticaret açığının ana nedenleri arasında gösterilmektedir. Türkiye’nin ithalatında ara ve yatırım mallarının payının yüksek olması (2015 yılı itibariyle % 86) ithal girdi bağımlılığının bir göstergesi olarak kabul edilmekte ve Türkiye’nin dış ticaret açığının ana nedenleri arasında değerlendirilmektedir. Türkiye için yapılan çalışmalarda sanayi sektöründe ithal girdi kullanımının yüksek olduğu ve son yıllarda artma eğilimi içinde olduğu tespit edilmiştir. İthal girdi kullanımının yüksekliği sadece dış ticaret dengesini değil aynı zamanda ülke içinde yaratılan katma değeri ve milli geliri olmak üzere birçok parametreyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle ithal girdi bağımlılığının nedenleri alt sektörler düzeyinde araştırılmalı ve sektörlere özgü çözüm önerileri üretilmelidir. 11 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. Bu çalışmada Denizli’de faaliyet göstermekte olan tekstil ve hazır giyim firmalarına yönelik yapılan alan araştırmasında, hammadde kapsamında kumaş haricindeki girdilerde ithal girdi kullanımı olduğu tespit edilmiştir. İlgili hammadde türünde ithal girdi kullanımının toplam kullanım içindeki ortalama payı pamukta % 63, iplikte % 55 ve elyafta % 30 olarak hesaplanmıştır. Boyar madde, kimyasal ağartıcılar ve diğer girdiler (düğme, fermuar gibi) ara malı kapsamında değerlendirilmiş ve bu alanda ithal girdi kullanımı olmadığı anlaşılmıştır. Makine ve teçhizat grubunda iplik ve hazır giyim üretimi makinelerinin tamamının ve kumaş üretimi makinelerinin ise ortalama % 72,5’inin ithal olduğu tespit edilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre bu sektörde ara malında ithal girdi kullanımına gerek duyulmadığı anlaşılmaktadır. Ara malı kapsamında değerlendirilen boyar madde, kimyasal ağartıcılar ve diğer girdilerin yurt içi üretiminin yeterli olduğu, fiyat ve kalite açısından ithal olanlara göre daha avantajlı olduğu düşünülebilir. Ancak toplam maliyetler içerisinde ara malı ödemelerinin payının % 6,3 ile göreceli olarak düşük olması, firmaların ucuz ara malı arayışına girmelerini önleyen asıl nedendir. Görüşmelerden elde edilen bilgiler de bunu doğrular niteliktedir. Hammadde ödemelerinin toplam maliyetler içindeki payının yüksek olması (% 57,5) maliyet baskısı yaratmakta ve bu grupta maliyet minimizasyonu amacı ön plana çıkmaktadır. Bu yüzden yurtiçinde kaliteli ve yeterli üretim olsa bile fiyat avantajı nedeniyle ithal girdi tercih edildiği anlaşılmaktadır. İthal girdi kullanım payının yatırım malı grubunda oldukça yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu grupta yurtiçi üretimin olmaması veya yetersizliği, ithal olanın daha kaliteli olması ve satış sonrası hizmetlerin ithal olanda daha iyi olması, firmaları ithal girdi kullanımına yöneltmektedir. Yatırım mallarının yurtiçi üretim miktarının ve kalitesinin artırılabilmesi için kapsamlı ve uzun dönemli bir çalışma gerekmektedir. Buna ilaveten yatırım mallarının kullanım ömrünün uzun olması nedeniyle, ithal girdi kullanımına yönelik önlemlerde daha hızlı ve etkili sonuçlar elde edilebilecek hammadde grubuna öncelik verilmelidir. Hammadde grubunda yurtiçi üretim hacmini artırıcı ve maliyetlerini düşürücü önlemler alınması gerektiği açıktır. Üretimde vergi yükünü ve enerji maliyetlerini düşürücü önlemler yurtiçi hammadde üretiminin genişlemesine ve fiyatlarının düşmesine katkıda bulunacaktır. Üretim imkanlarının halihazırda var olduğu bu grupta kamu otoriteleri tarafından yapılacak olan yasal düzenlemelerle hammadde üretimi desteklenmeli ve firmaların ithal hammadde kullanım paylarının azaltılmasına katkıda bulunulmalıdır. 12 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. KAYNAKÇA Boratav, K. (2016). Türkiye İktisat Tarihi 1908-2009. Ankara: İmge Kitabevi. Egeli, H. (2001). Dış Ticaret Açısından Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye Açısından Değerlendirilmesi. Journals of Manas, 1 (2), ss. 149-161. Eren, A. (2011). Türkiye Ekonomisi. Bursa: Ekin Yayınevi. Eşiyok, B. A. (2006). İktisadi Dönemler İtibariyle Türkiye Ekonomisinde Kalkınma (19232004). Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası A. Ş. Ekonomik Araştırmalar. Eşiyok, B. A. (2008). Türkiye Ekonomisinin Rekabet Gücündeki Gelişmeler ve Faktör Kullanım Yoğunluklarına Göre Dış Ticaretin Yapısı. Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası A. Ş. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Müdürlüğü Raporu,. Kalkınma Bakanlığı (2017). Ekonomik ve Sosyal Göstergeler, Dış Ticaret ve Ödemeler Dengesi, İthalatın Mal gruplarına Göre Dağılımı. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/ Ekonomik%20ve%20Sosyal%20Gstergeler/Attachments/231/3.%20D%C4%B1%C5 %9F%20Ticaret%20ve%20%C3%96demeler%20Dengesi.rar Erişim Tarihi: 02.04.2017 Saygılı, Ş., Cihan, C., Yalçın, C. ve Hamsici, T. (2010). Türkiye İmalat Sanayiinin İthalat Yapısı. Ankara: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Çalışma Tebliği No: 10/02. Serin, N. (1971). Kalkınma ve Dış Ticaret. Ankara: Ankara Üniversite SBF Yayını. Sönmez, M. (2005). Türkiye İhracatının İthalata Bağımlılığı:2000-2004. http://www.bagimsiz sosyalbilimciler.org/Yazilar_Uye/ Sonmez Oct05.pdf. Şenesen, G. (2005). Türkiyenin Üretim Yapısı: Girdi-Çıktı Modeliyle Temel Bulgular. TÜSİAD Büyüme Stratejileri Dizisi No:3. Temel, A., Tanrıkılu, K., Yener, N. ve Yalçın, C. (1995). Türk Ekonomisinin Rekabet Gücündeki Gelişmeler. Ankara: DPT Ekonomik Modeller ve Stratejik Arastırmalar Genel Müdürlüğü Yayını. 13 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. TÜİK. (2016). Yıllara Göre Dış Ticaret. http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id= 621, Erişim Tarihi: 15.03.2017. Türkan, E. (2006). Türkiye’de Üretimin İthalat ve İhracat Bağımlılığı. Ankara: TCMB. Yükseler, Z. ve Türkan, E. (2006). Türkiye’nin Üretim ve Dış Ticaret Yapısında Dönüşüm: Küresel Yönelimler ve Yansımalar. İstanbul: TÜSİAD Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Formu Çalışma Raporları. 14