Ü. C. TEMEL EKONOMİK BÜYÜME VE DIŞ TİCARET İLİŞKİSİ Ümit Can TEMEL Yalova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖZET Ekonomik büyüme ve dış ticaret ilişkisi iktisat biliminin doğuşuna kadar götürülebilir. En basit tanımıyla; bir ülkede üretilen mal ve hizmet sayısındaki artışa ekonomik büyüme, ülkeler arası mal-hizmet alım satımına dış ticaret denilmektedir. Artan üretim kapasitesiyle oluşabilecek arz fazlası için yeni pazar ihtiyacının gündeme gelmesi ekonomik büyümeyle dış ticaret ilişkisinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu çalışmanın amacı Türkiye’nin ekonomik büyüme ve dış ticareti arasındaki ilişkisinin varlığını sorgulamak, anlamlı bir ilişki tespit edilirse ilişkinin yönü saptamaktır. Analizde Türkiye’nin 1998Q1-2015Q4 yılları arasında Gayri Safi Yurt içi Hasıla, ihracat, ithalat verileri kullanılmıştır. Ampirik analiz uygulamasında Dickey Fuller birim kök testinden faydalanılmış ve Granger Nedensellik Testi ile nedenselliğin yönü incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Dış Ticaret, Ekonomik Büyüme, Uluslararası Ticaret Teorileri, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla. THE RELATIONSHIP BETWEEN ECONOMIC GROWTH AND INTERNATIONAL TRADE ABSTRACT The relationship international trade and economics growth can be bring up to emergence of international economics. Economic growth in a country is the increase in the number of goods and services produced, international trade is saling & purchasing to international goods and service. The aim of this study, the relationship between economic growth and Turkey's foreign trade is to question the existence of, if it is determined a significant relationship between is to determine the direction of the relationship. İn this study had used the figures Turkey’s 1998Q1-2015Q4 Gross Domestic Product(GDP)-Exportİmport. Had done unıt root test of Augmented Dickey Fuller and had examined causality direction by Granger Causality Test. Keywords: International Trade, Economic Growth, International Trade Theories, Gross Domestic Product. 1. GİRİŞ 19. Yüzyılda yaşanan sanayi devrimi, dış ticaret hacmiyle ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin daha rahat görülmesini sağlamıştır. Sanayileşme hamlesini yapan gelişmiş ülkeler artan hammadde taleplerini az gelişmiş olan veya gelişmekte olan ülkelerden karşılamışlardır. Bu durum az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihracatının artmasına ve dolayısıyla hasılatının artmasına sebep olmuş, bu sayede ekonomileri büyümüştür. Sağladıkları hammadde sayesinde ise gelişmiş ülkelerin üretimleri artmış buda ekonomik büyümeye katkı sağlamıştır. Ulaşılan bu sonuç ithalatla ihracattaki artışın ekonomik büyümeye katkı sağladığını göstermektedir. Dış ticaretin ekonomik büyümeye katkısının yanında diğer faydaları ise uluslararası rekabetten dolayı monopollerin kırılarak tüketicilerin daha ucuza tüketim yapma imkanına kavuşmaları ve sayede ekonomik refah düzeylerinin 1 PARADİGMA, Cilt:1 Sayı:1 artmasıdır. Etkin kaynak kullanımına imkan vermesi, gelişmiş teknolojileri kullanabilme olanağı ve sanayileşme hızına katkı sağlaması ise dış ticaretin ülkeler arasındaki önemini göstermektedir (Gökgöz ve Şeker, 2014). Ülkeler üretemedikleri veya nisbi olarak pahalıya ürettikleri malları ithalat yoluyla karşılarlar. Benzer şekilde nisbi olarak ucuza ürettikleri malları da ihraç edebilirler. Her iki durumda ülkelerin hasılatlarını ve faydalarını arttırmaktadır. Bu bağlamda dış ticarette ekonomik büyüme ilişkisi incelenirken ihracata ve ithalata dayalı olmak üzere modeller oluşturulmuştur. Ekonomik büyümeyi ölçmek için kullanılan en önemli gösterge Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH)’dır. GSYH, bir ülkede belirli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarıyla toplamıdır. Bir ülkenin toplam talebi ise tüketim harcamaları (C) yatırım harcamaları (I), kamu harcamaları (G) ve net ihracat (X-U) unsurlarından oluşmaktadır. Net ihracatın olduğu dışa açık bir ekonominin dengesi dış ticaretin yapılmadığı kapalı ekonomi halindeki dengesi ile karşılaştırıldığında, dış ticaretin ekonomik büyüme üzerinde yaratacağı fark ortaya çıkmış olur (Ertek, 2015). Çalışmanın ilk bölümünde dış ticaret ve ekonomik büyüme teorileri tanıtılacaktır. Dış ticaret ve ekonomik büyümeye etki eden unsurların belirtilmesinin ardından konu ile ilgili literatüre yer verilecektir. Son bölümde ise ampirik çalışmaya ait bulgular açıklanacak ve elde edilen sonuç ile mevcut literatüre katkı sağlamaya çalışılacaktır. 2. TEORİK ÇERÇEVE 2.1. DIŞ TİCARET TEORİLERİNİN DAYANDIĞI TEMEL GÖRÜŞLER Dış ticaret teorilerinin temelleri merkantalizm ve klasik liberalizme dayanmaktadır. Merkantalizm 16.-18. yy. Arasında hakim olan, devletin dış ticarete ihracatını arttırmak ve ithalatı yasaklamak yada olabildiğine kısmak amacıyla müdahale etmesi gerektiğini savunan iktisadi düşünce sistemidir (Rabia, 2006; 4). Servetin kaynağını altın ve gümüş gibi değerli madenler olarak gören merkantalistlere göre dünya serveti sabittir. Bu görüşten hareketle dış ticareti sıfır toplamlı bir oyun olarak niteleyen merkantalistlere göre bir ülkenin kazancı diğer ülkelenin kaybı demektir (Seyidoğlu, 2003). Adam Smith (1776)’in ulusların zenginliği eserinin yayımlanmasıyla Klasik Ekolün doğuşu ve dış ticaretteki görüşlerin değişimi yaşanmıştır. Smith dünya servetinin sabit olmadığını, servetin bir ülkenin üretebildiği mal ve hizmete bağlı olduğunu ifade etmiştir. Ekonomik hayatı düzenleyen görünmez bir el olduğunu söyleyen Smith, bu kuramla fiyat mekanizmasını anlatmak istemiştir. Bu mekanizma sayesinde devlet müdahalesine gerek kalmadan ekonomik düzen kendiliğinden sağlanacaktır. Smith’e göre dış ticaret sıfır toplamlı bir oyun değildir buradan her iki ülke de kazançlı çıkabilir. 2.2. DIŞ TİCARET TEORİLERİ Smith, dünya üretiminin ve refahının yükselmesini serbest dış ticaret ile açıklamaktadır. İki ülke arasındaki ticareti mutlak üstünlükler teorisi ile detaylandıran Smith’e göre bir ülke bir malı diğer ülkeye göre mutlak olarak daha düşük maliyetle üretebiliyorsa, o malın üretiminde uzmanlaşmalı ve bu malları ihraç etme karşılığında mutlak üstünlüğe sahip olmadığı malları dış ülkelerden ithal etmelidir (Aktaş, 2016: 12). Eğer ülkelerden biri her iki malın üretiminde de mutlak üstünlüğe sahipse, Smith’in teorisine göre dış ticaret gerçekleşmez. Çünkü mutlak olarak üstün olan ülke her iki malı da diğer ülkeye göre daha avantajlı üretiyordur. Ricardo (1817)’nun ortaya koyduğu mukayeseli üstünlükler teorisine göre böyle bir durumda bile hala karlı dış ticaret yapma imkanı mevcuttur. 2 Ü. C. TEMEL Uluslararası ticaretin başlayabilmesi için ön koşul ülkeler arasındaki nisbi fiyat farklılıkları olduğuna göre önemli olan üstünlüğün derecesidir. Ülke hangi malın üretiminde mukayeseli olarak üstün ise o malları üreterek ihraç etmeli, verimsiz olduğu alanlarda kaynak harcamamalı ve bu alanlardaki ürünleri ithal etmelidir. Ricardo’nun modeli arz temelli bir modeldir ve talep koşullarını içermemektedir. Bu eksikliği gidermek üzere Mill (1865) Karşılıklı Talep Kanunu’nu geliştirmiştir. Mill’e göre talep, bir birim teklif edilen ulusal mal karşılığında ithal edilmek istenen miktardır. Smith, Ricardo ve Mill, yurtiçi üretim maliyetleri farklılıklarının emek verimliliğindeki farklardan kaynaklandığını belirtirken, uluslararası emek verimliliğindeki farklılık doğuran etkenler üzerinde durmamışlardır. Bu eksikliği gideren teori Heckscher (1919) ve Ohlin (1930) tarafından ortaya konan Faktör Donatımı Teorisi’dir. Teoriye göre bir ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak sahipse üretimi o faktörü yoğun biçimde gerektiren mallarla uzmanlaşmalıdır. Heckscher- Ohlin Teoreminden dört önemli teorem türetilmiştir. Faktör Fiyatları Eşitliği Teoremine göre serbest ticaret ülkeler arasındaki faktör fiyatlarını eşitler ve bu bakımdan uluslararası serbest faktör hareketliliği ile aynı sonucu doğurur. Stolper Samulson Teoremine göre serbest dış ticaret ülkedeki kıt faktörün gelirini düşüreceğini buna karşılık bol olan faktörün gelirini yükselteceğini açıklamaktadır. Rybczynski Teoremi ise tam istihdam koşulları altında sadece bir faktörün arzı arttırıldığında bu faktörü yoğun olarak kullanan malın üretiminin genişleyeceğini arzı sabit kalan faktörü yoğun olarak kullanan malın üretiminin ise mutlak daralacağını savunmaktadır (Seyidoğlu, 2003: 63-69). Faktör Donatımı Teorisi Leontief (1953) tarafından test edilmiş, ulaşılan bulgulara göre sermaye yoğun ülke olan Amerika’nın emek-yoğun mallar ihraç edip karşılığında sermaye yoğun mallar ithal ettiği ortaya konmuştur. Bu paradoks dış ticareti açıklamak üzere yeni görüşlerin doğmasına sebep olmuştur. Bu yeni görüşlerden nitelikli işgücü teoremine göre bir türün üretiminde beceri sahibi ülke o alanda uzmanlaşmalı, teknoloji açığı teoremine göre bir malı icat eden ülke tek ihracatçıdır fakat ithal eden ülkelerde teknolojiye sahip oldukça ithalata başlayacağı düşünülmüştür. Ürün dönemleri hipotezinde malın icat eden ülke ihracı ve zamanla maliyet düşüşüyle piyasada yer alan az gelişmiş ülkelerin ihracı üzerinde durur. Ölçek ekonomisi hipotezi ise sanayi mallarının üretimindeki artışla birlikte maliyeti düşürerek ihraç edilmesinden bahseder. Monopolcü rekabet hipotezi de tüketici tercihi farklılığından firmalar ürünleri farklılaştırıp ölçek ekonomisinden yararlanır. İthalat hacminde yaşanacak herhangi bir değişimin nedeni sadece mal ithali yüzünden değil aynı zamanda ülkeye giren ve çıkan sermaye akımlarındaki değişmelerden de kaynaklanabilir. Bu nedenlerden dolayı ödemeler bilançosu kalemlerinde yer alan cari işlemler hesabı yanında sermaye hesabının da dikkate alınması gerekmektedir. 2.2. EKONOMİK BÜYÜME TEORİLERİ Ekonomik büyüme teorilerinin çıkışı klasik iktisatçılar dönemine dayanmaktadır. Smith bu çıkışın öncüsüdür ve Ricardo ile Robert Malthus (1789) tarafından geliştirilmiştir. Her ne kadar Smith tam olarak bu görüşü savunmasa da klasik düşüncenin geneli bir ülkede üretimin artması ve GSYH artmasıyla ülkenin sürekli büyüyemeyeceğini savunmaktadır. GSYH artmasıyla nüfusun artacağını ve reel ücretlerin düşeceğini büyümenin sürdürülebilir olmadığını ileri sürmektedirler. İlerleyen yıllarda büyüyen ülkelerde nüfus artış hızı yavaşlaması ve tam tersi gelişmeyen ülkelerde nüfusun artması klasik teoriye vurguyu azaltmıştır (Parasız, 2008: 77-79). 3 PARADİGMA, Cilt:1 Sayı:1 Tablo 1: İhracat Miktarları Birim Kök Testi Sınaması (ADF Testi, Fark Alınmadan Önceki Değerler) Kaynak: Güran, N. (2002) Akt. Kader, Ö.(2013) Klasiklerden sonra Keynes de büyüme üzerine incelemelerini statik yapılı bir modelle ortaya koymuştur. Keynes talepten yana bir görüşe sahip olduğu için talep yetersizliğinin işsizlik oluşturacağı ve talep artırıcı yaptırımlarla işsizliğin önlenip büyümenin gerçekleşeceğini savunmuştur. Çünkü Keynes de talep artarsa tüketim artacak, gelir artacak, hasılat artacak, yatırım artacak, istihdam artacak ve büyüme hızlanarak devam edecektir düşüncesi hakimdir. Keynes’in bu görüşünü geliştirmeye yönelik ilk çalışma Roy Harrod (1939) ve Evsey Domar (1946) tarafından yapılmıştır. Keynes “uzun dönemde herkes ölmüş olacaktır’’ diyerek kısa dönemde büyümeyi incelerken, Harrod ve Domar uzun dönemde dengeli büyümeyi incelemişlerdir. Harrod ve Domar aynı konu üzerine yazmış oldukları tezler ile aynı görüşü savunmuşlardır. Çalışmaları ile emek ve sermayenin kısmi ikamesini içeren üretim ve tasarruf-yatırım ilişkisini ortaya koymuşladır. Bu nedenle bu model literatürde Harrod-Domar Modeli olarak anılmaktadır. Harrod-Domar Büyüme Modeline göre önemli olan yatırım ve buna bağlı olarak devamında üretim yapılmasıdır. Bu sayede yatırım yapılması esnasında bir talep oluşacak ve yatırım sonucu üretilen ürünler için de ayrı bir talep oluşacaktır. Buna bağlı olarak da toplam talep artacaktır. Örneğin bir tekstil fabrikası kurulurken ihtiyaç duyulan sermaye malları için yatırım talebi oluşacak, sermaye malları ile üretilen ürünlere de ayrı bir talep oluşacak ve ekonomide üretim kapasitesi artacaktır. Bu süreçte tasarrufların yatırıma eşit olması halinde büyümenin gerçekleşeceği değerlendirilmiştir. Bu modele göre dengeye üretim kapasitesindeki artışın talepteki artışa eşit olmasıyla ulaşılacaktır. Fakat üretilenden fazla talep veya eksik talebin olması durumunda istikrarsız büyüme yaşanacağı değerlendirilmiştir (Çevik, 2014: 51-53). 4 Ü. C. TEMEL Harrod-Domardan sonra büyüme teorilerine en önemli katkıyı 1956 yılında Robert M. SOLOW yapmıştır. Solow’un modeli emek-değer teorisi yerine yeni değerler oluşturmasıyla neo-klasik bir büyüme modelidir. Solow makroekonomik verileri statik olarak incelemek yerine dinamik olarak incelemeyi tercih etmiştir. Harrod-Domardan ayırt edici farkı ise emek ve sermayenin ikame edilebilmesidir. Bununla birlikte faktör fiyatlarındaki esneklik, azalan marjinal verimlilikle diğer modellerden ayrılmaktadır. Üretim faktörü olarak ise emek, sermaye ve teknolojiyi kabul etmektedir. Üretim faktörleri aile ve üretici arasındaki döngü ile açıklanmıştır. Aile aynı zamanda üretici olabilmektedir. Ailelerin sahip olduğu gelir emek ve sermayeden oluşmaktadır. Modele göre ücret ve faizlerden gelir elde edilmekte ve bunun sabit bir kısmı tasarruf edilmektedir. Tasarruf miktarından ise sermayenin yıpranma payının çıkarılması ile net yatırım miktarı tespit edilmektedir. Böylelikle tasarruf ekonomideki gelecekte üretimde kullanılacak yatırımı belirlemektedir. Emeğe teknolojinin eklenmesiyle emek artırıcı etki oluşarak çıktı artacaktır (Kader, 2013: 23-24). Solow’un öne sürdüğü modelle biriktirilen sermayenin ve verimliliğin uzun dönemde büyüme için yetersiz olduğu düşünülmüş ve içsel büyüme modelleri geliştirilmiştir. İçsel büyüme modeli 1980’lerde Romer, Lucas ve Borro tarafından geliştirilmiş olsa da kökeni Smith, Marx (1857), Shumpeter (1939) ve Arrow (1962) a dayanmaktadır. Smıth büyümede temel unsuru verimlilik ve uzmanlaşma olarak ele almaktadır. Marx ise kapitalist sistemde teknoloji ve yenilikle üretim yapılarak rekabetin canlandırılacağını savunmaktadır. Shumpeter teknoloji ve yeniliğe vurgu yapsa da bunların yaratıcı yıkım ve geçici tekel oluşturacağını değerlendirmektedir. Arrow’a göre de yaparak öğrenme sayesinde zamanla üretim maliyetleri azalacaktır. Bu kuramların temelinde içsel büyüme Romer (1986) le başlamaktadır. Romer uzun dönemde azalan verimlerin, sermayeye bilgi ve beceriyi eklenirse ortadan kalkacağını savunmaktadır. Şirketlerin ar-ge ile elde ettiği buluşları modele dahil ederek içselleştirmektedir. Lucas (1988) da beşeri sermayenin eğitimle birleştirilmesiyle nitelik kazananacağını savunmaktadır. Böylece birim emek başına çıktının artacağını düşünmektedir. Eğitim ve ar-ge dışında dış ticaret serbestisiyle de teknolojik yeniliğe sahip olarak içselleştirmeyle üretimi artıracağı savunulmaktadır. Bütün bu içsel büyüme modellerinin itici gücünün ise devlet politikası, yatırımları ve teşvikiyle olduğuna inanılmaktadır (Kaya ve Han, 2009: 91-93). 3. DIŞ TİCARET VE EKONOMİK BÜYÜMENİN DİNAMİKLERİ Ülkelerin ekonomik olarak büyümesine katkıda bulunan unsurlardan biriside dış ticaret olarak kabul edilmektedir. Ülkeler ekonomik büyüklüklerine, sanayileşme yapılarına ve kalkınma kriterlerine bakılarak gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler olarak ayrılmaktadır. Gelişmiş ülkelerin sanayi yapılarının diğer ülke gruplarına oranla daha gelişmiş olduğu görülmektedir. Sanayileşmenin üretim üzerindeki etkisinden dolayı büyümenin itici gücü olduğu kabul edilmektedir. Bu düşünce ile ülkeler II. Dünya savaşından sonra kalkınma ve büyüme için sanayileşme ve dış ticaret politikalarına başvurmuşlardır. Öncelikle bazı ülkeler savaş nedeniyle ithal edemedikleri ürünleri içeride üretmeye çalışmışlardır. Buradan hareketle iç dönük sanayileşme politikasıyla kalkınmayı hedeflemişlerdir. 1960’lı yıllara gelindiğinde ise devlet müdahalesiyle ithal ikame politikasına doğru bir kayış başlamıştır. Hedef, ithal malları yurt içinde üreterek yerli mala talep oluşturmak ve sanayileşmeyi artırmak olmuştur. Bu hedefle ülkeler sanayileşme sonrasında üretilen mallarla ihracatı artıracaklarını düşünmüşlerdir. Fakat birçok ülke ithal ikamesini uluslararası ticarette rekabet sağlayacağı alanda uygulamamıştır. Devletler bütün alanlarda ithal ikamesi uygulaması ile korumacı davranmaya çalışmışlardır. Korumacı davranmak için müdahale aracı olarak tarife, kota, yasaklama, faiz ve döviz kullanılmıştır. Üretimin artırılması amacıyla faizlerin düşürülmesi 5 PARADİGMA, Cilt:1 Sayı:1 tasarrufların azalmasına neden olmuştur. Kurlara devlet müdahalesi kurların dengenin altında kalarak ulusal paranın değerlenmesine yol açmıştır. Bu politikalar neticesinde ülkeler bekledikleri ihracatı yakalayamamışlardır. Günümüzde ise gelişmiş devletler ithal ikamesi politikasından vazgeçmiş ihracata yönelik sanayileşme politikası hedeflemişlerdir. Fakat gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler geçmiş yıllardaki ithal ikamesinden çıkarılan dersle ithal ikamesini planlı ve aşamalı olarak uygulamaya çalışmaktadırlar. Bunun için ülkeler iç talebi olan, üretildiğinde ülke sanayisine katkıda bulunacak, ihracatla uluslararası rekabeti yakalayabilecek ithal ikamesi uygulamaktadırlar. Öncelikle tüketim mallarından başlayarak içeride üretim başlatılmaktadır. Aynı zamanda dış ticaret araçlarıyla üretilen malların ithalatı azaltılmaktadır. Üretilen mallarla iç talebin karşılanmasıyla ihracata başlanmaktadır. Döviz girişiyle dış ticaret açığı kapanmaya başlamakta ve ihracatçı ülke konumuna doğru ilerlenmektedir. Bir sonraki aşamada tüketim mallarından sonra aramalı ve sermaye mallarında ithal ikame politikası uygulanabilmektedir. Fakat ithal ikamesi politikasının ilk aşamada daha uygulanabilir olduğu düşünülmektedir. Bunların yanında ithal ikamesinin olumsuz tarafları bulunmaktadır. Bunlar: a. Korumacılıkla birlikte monopolleşmeyi çıkararak düşük kalitede yüksek fiyatlı ürün üretilmesi, b. Ulusal paranın değerlenip ihracatın azalması, c. Sanayileşme ile sektörler arası emek farklılığından dolayı işsizliğin artması, d. Sanayileşme ve kırsaldan kentlere göç sonrası dışsallıkların artmasıdır. Sanayileşme stratejisin yanında dış ticarette rekabet edebilmenin başında teknoloji gelmektedir. Teknolojiye sahip olan ülkeler genellikle ar-ge faaliyetlerine yatırım yapan, sermaye bol olan ülkeler olarak görülmektedir. Teknoloji kullanımı ile emek faktörüne göre daha fazla üretim yapılmaktadır. Üretim maliyetlerini azaltan teknoloji ile sermayenin verimliliği artırılmaktadır. Bu durum açığa çıkan emeğin sermayeden daha fazla pay almasını sağlamaktadır. Sermayeden aldığı payı artıran emek ise verimliliğini artırmaktadır. Emeğin verimli olması ise üretimin artmasına ayrı bir katkı sunmaktadır. Böylelikle verimli emekte üretimi artırıcı bir etki olarak kabul edilmektedir. Sahip olunan teknolojinin hangi alanlarda kullanıldığı ülkenin üretim imkanları eğrisinin paralel büyümesi için önemli görülmektedir. Bir ülkede teknoloji ithalat ve ihracata konu olan sektörlerin hepsinde aynı seviyede kullanılırsa ülke tüm sektörlerde maksimum üretme kapasitesinin üstüne çıkabilmektedir. Bu durum ticaret artırıcı bir etki oluşturmaktadır. Fakat teknoloji bir ülkede belli alanlarda yoğun olarak kullanıldığında diğer alanlarda üretim azalacağından ticaret azaltıcı bir etki oluşturmaktadır. Teknolojinin bu etkisine benzer bir etkiyi üretim faktörleri için İngiliz iktisatçı Rybczynski (1955) ortaya koymuştur. Rybczynski teoremine göre üretim faktörlerinden hangisi malların üretiminde yoğun olarak kullanılırsa o malın üretimi artar diğer malların üretiminde daralma olur. Bu noktada dış ticaret ve büyüme açısından ihracata konu olan mallarda bir faktörün yoğunlaşması ticaret artırıcı bir etki yapmaktadır. Fakat bu faktör yoğunluğu ithal edilen malın üretimine kayarsa ihraç malın üretimi azalacağından ticaret azaltıcı etki oluşmaktadır. Diğer taraftan ticaret azaltıcı etki kısa vadede GSYH’yı azaltsa da uzun vadede ithal edilenin ihraç edilmesiyle GSYH’yı artıracağı düşünülmektedir (Seyidoğlu, 2009: 124-126). Dış ticaret ve büyümenin dinamiklerinden birisi de döviz kuru olduğu kabul edilmektedir. Döviz, ulusal paranın yabancı para cinsinden değeri olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde ülkeler esnek kur politikasını uygulamaya çalışmaktadırlar. Ülkelerde kur politikasının ana aktör sorumluluğunu ise merkez bankaları üstlenmektedir. Merkez bankaları bazen kur savaşlarına girmekte ve ulusal paranın değerini değiştirerek ülkesinin dış ticarette rekabet etmesini sağlamaya çalışmaktadır. Merkez bankasının dışında döviz kurundaki 6 Ü. C. TEMEL oynaklık ithal mallara karşı iç talep ve ihraç mallara karşı dış talebe göre de değişmektedir. Gelir artışı, teknolojik yenilik, tercihler ve malların göreceli fiyatları iç ve dış talebi belirleyen etkenlerin başında gelmektedir. İhracatın ithalattan fazla olması ulusal paraya değer kazandırmakta, ithalatın fazla olması durumunda ise ulusal para değer kaybetmektedir. Ulusal paranın değer kaybetmesi ihracatı artırırken, değer kazanması ise ihracatı azaltmaktadır. Ülkeler dış ticarette rekabet edebilmek için ulusal paranın sürekli değerlenmesinden kaçınmaktadırlar. Örnek olarak Çin ve Japonya’nın ihracattaki rekabet durumu değerlendirilmiştir. Grafik 1: Çin ve Japonya’nın 2001 ve 2005 Yılları İhracat Karşılaştırması Kaynak: World Bank Development Indicator. 2001-2014 Yılları arasındaki ihracat rakamlarına bakıldığında Çin’in Japonya’dan daha fazla ihracat yaptığı görülmektedir. Aynı zamanda Çin’in ihracatı artan bir grafik izlemektedir. Grafikteki ihracatın azaldığı nokta ise 2008 yılındaki küresel krizden kaynaklı olduğu değerlendirilmektedir. Japonya’nın ise yıllar içerisinde ihracatında artan bir trend yakalayamadığı görülmektedir. Bu sebeple Japonya merkez bankası ihracatın artmamasının nedenini döviz kuruna bağlamaktadır. Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere Japonya ihracatını artırmak için 2015 yılı ilk aylarında parasal gevşemeye giderek para birimi(JPY)ne değer kaybettirmeye çalışmıştır. Buna karşılık Çin de 2015 yılının ortalarına doğru faiz oranını düşürerek parasına(GNY) değer kaybettirmeye çalışmıştır. 2016 yılına gelindiğinde kur savaşları devam etmektedir. Japonya Merkez Bankasının 29 Ocak 2016 yılında negatif faiz açıklaması para birimine değer kaybettirerek ihracatı artırmayı amaçlamaktadır. Grafikte görüldüğü üzere Şubat ayında JPY değer kaybetmiş GNY değerinin altına düşmüştür. Grafik 2: JNY/CNY Paritesi Kaynak: www.alhambrainvestment.com 7 PARADİGMA, Cilt:1 Sayı:1 4. LİTERATÜR TARAMASI Konuyla ilgili yapılan çalışmalar ve bulguları aşağıda gösterilmiştir. Çalışmaların ortak noktası dış ticaret, ithalat veya ihracatın ekonomik büyümeyle nedensellik ilişkisi içerisinde olmasıdır. Tablo 2: Ekonomik Büyüme ve Dış Ticaretle İlgili Ampirik Çalışmalar Yazar Makale Adı ALYOUSİF, Y. K. (1997) Export and Economic Growth EKANAYA KE, E.M. (1999). Export and Economic Growth in Asian Developing Countries Jayme, F. G. (2001) Notes on Trade and Growth AY, A., ERDOĞAN, S. ve MUCUK, M., (2004). Türkiye’de İhracata Dayalı Büyüme Modeli Üzerine Nedensellik Sınaması ŞAHİN, Afşin; (2004) Dış Ticaretin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkileri DEMİRHAN , E. (2005). Büyüme ve İhracat Arasındaki Nedensellik İlişkisi Demir, O, Kutlar, A. ve Üzümcü, A. (2005), GÜNGÖR, B. ve KURT, M. (2007) Bulgular Bu çalışmada AL-YOUSİF , Suudi Arabistan , Kuveyt , Birleşik Arap Emirlikleri , Umman ve dönemi 1973-1993 Arap Körfez ülkelerinde ihracat ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi araştırmış. Sunulan tahminlerle iki değişken arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada EKANAYAKE eşbütünleşme ve hata düzeltme modelleri kullanıp Asyada gelişmekte olan ülkelerde ihracat artışı ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi araştırmış, ihracat ve ekonomik büyüme arasında nedensellik ilişkisinin var olduğunu gözlemiştir. Çalışmasında JAYME ekonomik büyüme ve ticaret arasındaki teorik ve ampirik bağlantılar kurmuş, ticaret ve büyüme arasındaki nedensellik ilişkisini ortaya koymuştur. Bu çalışmada ÇAĞLAYAN dış ticaret ile ekonomik büyüme ilişkisini Türkiye açısından T.C. Merkez Bankası verilerine göre 1990-2011 yılları döneminde üçer aylık veriler kullanılarak ithalat, ihracat ve büyüme arasındaki ilişkiyi incelemek için ekonometrik testler yapmış, büyüme ve dış ticaret verileri arasında uzun dönemli bir ilişki bulmuştur. Bu tez savunmasında ŞAHİN dış ticaretin ekonomik büyümeye etkisini örnekle ülkeler üzerinde göstermiş. GSYİH, enflasyon ve reel döviz kurundan oluşan üç değişkenli VAR modeliyle değişkenler arasında pozitif bir ilişki gözlemiş olup dış ticaretin ekonomik büyümeyi artırdığı sonucuna ulaşmıştır. Bu çalışmada DEMİRHAN Türkiye’de 1990 yılının ilk çeyreğinden 2004 yılının ilk çeyreği arasındaki dönemde ihracat ve büyüme arasındaki nedensellik ilişkisini araştırmıştır. Eşbütünleşme testi sonuçları ihracat, ithalat ve büyüme arasında uzun dönem denge ilişkisinin mevcut olduğunu göstermiştir. Dış Ticaret ve Beşeri Sermayenin Büyümedeki Rolü Bu çalışmada DEMİR’in amacı büyüme, dış ticaret ve beşeri sermaye arasındaki ilişkiyi Türkiye örneğinde test etmektir. Uzun dönemli ilişkinin testinde eşbütünleşme analizi, kısa dönemli ilişkinin testinde ise FIML metodu ve Granger nedensellik testi kullanılmıştır. Yapılan analizde büyüme ile dış ticaret hacmindeki değişmenin iki gecikmeli değeri arasında pozitif ilişkisi bulunmuştur. Dışa Açıklık ve Kalkınma İlişkisi Bu çalışmayla 1968-2003 dönemini kapsayan yıllık verilerle, Türkiye ekonomisinde dışa açıklık ve kalkınma değişkenleri arasındaki ilişkiler Johansen eşbütünleşme testi ve hata düzeltme modeli kullanılarak incelenmiştir. Sonuçta dışa açıklık ve kalkınma arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olduğunu, bununla birlikte dışa açıklık ve kalkınma değişkenleri arasında karşılıklı kısa dönemli Grager anlamda nedensellik ilişkileri olduğunu göstermektedir. 8 Ü. C. TEMEL AKTAŞ, C. (2009) Türkiye’nin İhracat, İthalat ve Ekonomik Büyüme Arasındaki Nedensellik Analizi Bu çalışmada AKTAŞ Türkiye’nin 1996-2006 dönemindeki verilerle ihracat, ithalat ve ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisi araştırmıştır. Johansen Eşbütünleşme testi sonuçları ihracat, ithalat ve ekonomik büyüme arasında uzun dönem denge ilişkisinin olduğunu göstermiştir. TÜRKER, Oğuzhan; (2009) Serbest Ticaretin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkileri TÜRKER 93 adet gelişmekte olan üzerinde panel veri analizi yöntemiyle serbest ticaret ve ihracatın ekonomik büyümeye etkisi incelenmiş, OLS ve Hausman etki modelinde serbest ticaretin etkisi anlamsız çıkmış fakat ihracatın etkisi pozitif çıkmıştır. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları AĞAYEV, S. ve Ekonomik (2010) Büyüme İlişkisi Bu çalışmada AĞAVEY doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki, panel eştümleşme ve panel nedensellik yöntemleri kullanılarak 25 geçiş ekonomisi için incelemiştir. Sonuçta eştümleşme analizine göre doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve ekonomik büyüme değişkenleri uzun dönemde birlikte hareket etmekte ve ortak bir yönelime sahip olduğu anlaşılmıştır. Dış Ticaret Serbestleşmesinin Ekonomik Büyüme Üzerinde Etkisinin İncelenmesi GÜVEN çalışmasında 19 OECD ülkesi üzerinde 1980-2008 arası yılları kapsayan panel eşbütünleşme analizi kullanarak incelemiştir. Büyüme ve açıklık arasındaki olası eşbütünleşme varlığı DOLS denklemiyle ele alındığında ticaret-büyüme ilişkisinin dış ticarete açıklığın ölçümüne duyarlı olduğu ortaya konmuştur. YAVUZ, Betül; (2011) İthalatın Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi: Feder Ram Modeli YAVUZ çalışmasında 1998-2009 dönemine ait ithalatın alt kalemleri, GSYİH, toplam ithalat, işgücü değişken verilerinin ekonomik büyüme üzerine etkisini Feder Ram Modeli ile, nedensellik ilişkisini VAR ve Granger analiziyle incelemiştir. Toplam ithalat, makine ve ulaştırma araçları ithalatı, işlenmiş madde ithalatı dolaylı olarak pozitif bulunmuştur. Makine, ulaştırma araçları ve yatırım malları ithalatı ile milli gelir arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. KADER, Özlem; (2013) Dışa Açıklık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi Çalışmayla KADER 1999-2010 dönemine ait dışa açıklığın ekonomik büyüme üzerine etkilerini OECD den alınan verilerle koentegrasyon analiziyle incelemiştir. Dışa açıklıkla ekonomik büyüme arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisi bulunmuştur. ÇEVİK, Ebru; (2014) Dış Ticaretin Ekonomik Büyümeye Etkisi ÇEVİK Bu çalışmasında ihracat ve ithalatı bağımsız değişken, GSYİH bağımlı değişken olarak alınmış ve Augmented Dickey-Fuller birim kök testi uygulanıp durağan serilere Granger nedensellik testi yapılmıştır. Nihai olarak ihracattan GSYİH ya tek yönlü, ithalattan GSYİH ya çift yönlü bir nedensellik ilişkisi bulunmuştur. GÜVEN, Ayda; (2011) 5. AMPİRİK ÇALIŞMA İnceleme için örnek olarak Türkiye’nin GSYH, ihracat ve ithalat verileri kullanılmıştır. Veriler Türkiye İstatistik Kurumundan elde edilmiş. Zaman serisi ise 19982015 yılları arasındaki yılları kapsamakta ve veriler 1998 yılındaki fiyatlara göre 9 PARADİGMA, Cilt:1 Sayı:1 sabitlenmiştir. Öncelikle seriler üzerinde durağanlık testi için ADF testi kullanılmıştır. ADF testi ile seriler durağan hale getirildikten sonra Granger nedensellik testine tabi tutulmuştur. Tablo 2: Türkiye’nin 1998Q1-2015Q4 GSYH, İhracat, İthalat Rakamları SIRA DÖNEM GSYH İHRACAT İTHALAT SIRA DÖNEM GSYH İHRACAT İTHALAT 1 1998Q1 15265678 6735,188 11344,314 37 2007Q1 22844200 23179,361 35209,254 2 1998Q2 16484808 6596,928 11975,915 38 2007Q2 24581028 26441,179 42120,382 3 1998Q3 20346608 6654,781 11581,683 39 2007Q3 27772167 26713,173 44354,784 4 1998Q4 18106054 6987,054 11019,479 40 2007Q4 26057230 30938,031 48378,288 5 1999Q1 14436129 6480,033 8059,761 41 2008Q1 24445513 33138,693 49177,196 6 1999Q2 16217899 6300,922 10329,91 42 2008Q2 25226375 35612,565 56672,17 7 1999Q3 19361768 6468,571 10440,141 43 2008Q3 28009692 36435,404 57693,324 8 1999Q4 17824774 7337,699 11841,46 44 2008Q4 24240150 26840,528 38420,879 9 2000Q1 15217908 6703,433 11324,615 45 2009Q1 20842791,96 24475,093 28877,838 10 2000Q2 17269135 7102,589 14154,037 46 2009Q2 23267231,28 23237,795 33488,607 11 2000Q3 21019481 6735,709 14200,056 47 2009Q3 27233059,8 25376,349 38152,454 12 2000Q4 18929875 7233,174 14824,113 48 2009Q4 25660031,36 29053,369 40409,516 13 2001Q1 15419915 7298,276 10775,031 49 2010Q1 23467330 25978,473 38495,082 14 2001Q2 16173158 8062,371 9895,74 50 2010Q2 25692252 28738,871 44902,621 15 2001Q3 19650704 7658,989 10363,688 51 2010Q3 28669613 26997,363 47156,272 16 2001Q4 17065575 8314,58 10364,625 52 2010Q4 28056450 32168,506 54990,352 17 2002Q1 15469977 7910,037 10409,055 53 2011Q1 26382817 31421,295 56069,049 18 2002Q2 17214452 8513,877 12453,789 54 2011Q2 28082510 34166,586 63665,788 19 2002Q3 20876687 9297,948 13528,633 55 2011Q3 31176687 33855,754 61944,416 20 2002Q4 18958715 10337,228 15162,322 56 2011Q4 29532710 35463,229 59162,417 21 2003Q1 16716746 10365,422 14367,128 57 2012Q1 27196829 35304,759 55933,762 22 2003Q2 17898517 11318,768 16470,201 58 2012Q2 28854662 38992,954 61461,199 23 2003Q3 21774718 12179,518 18447,728 59 2012Q3 31643556 38614,72 59587,984 24 2003Q4 19948211 13389,127 20054,635 60 2012Q4 29929974 39549,297 59562,188 25 2004Q1 18380247 13502,206 20921,287 61 2013Q1 28047894 36989,269 58757,034 26 2004Q2 20035372 15526,908 24390,352 62 2013Q2 30204750 38145,384 67083,275 27 2004Q3 23528095 15995,914 25098,38 63 2013Q3 33005549 37238,19 61785,049 28 2004Q4 21541877 18142,125 27129,748 64 2013Q4 31298268 39429,788 64035,885 29 2005Q1 19947283 17240,88 25739,77 65 2014Q1 29499684 40133,163 57457,887 30 2005Q2 21577563 18143,892 29354,619 66 2014Q2 30925289 39934,015 62326,665 31 2005Q3 25323570 18130,602 30234,243 67 2014Q3 33596412 38314,724 60035,11 32 2005Q4 23651315 19961,034 31445,519 68 2014Q4 32236426 39228,249 62357,451 33 2006Q1 21133291 18602,402 29546,78 69 2015Q1 30224168 37054,859 52312,811 34 2006Q2 23678188 21313,067 36747,026 70 2015Q2 32076646 36380,336 54442,253 35 2006Q3 26916390 21485,164 36138,449 71 2015Q3 34910917 33734,749 49582,644 36 2006Q4 25010451 24134,041 37143,912 72 2015Q4 34077276 36680,427 50868,796 Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası. 10 Ü. C. TEMEL Grafik 3: GSYH, İhracat, İthalat Serilerinin Görünümü Kaynak : Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Veri seti ve serilerin grafiksel görünümü incelendiğinde üç serinin aynı dönemlerde arttığı ve azaldığı görülmektedir. GSYH’nın çeyrek dönemlerine bakıldığında her yıl birinci çeyrekten artarak başladığı üçüncü çeyrek dönemde en yüksek seviyeye gelip dördüncü çeyrekte ise tekrar azaldığı görülmektedir. Her üç seri dönemler içerisinde artarak devam ederken kırk beşinci dönemde en fazla azalma yaşandığı anlaşılmaktadır. 2008 yılında yaşanan küresel kriz Türkiye’nin de bu dönemdeki üretim ihracat ve ithalatını etkilediği düşünülmektedir. 5.1. BİRİM KÖK ANALİZİ Zaman serilerinde kurulan regresyon modelinde modelin uyumluluğuna baktığımızda R² değerini yüksek görme ihtimalimiz olabilmektedir. Edindiğimiz R² değeri model anlamlı olmasa da yüksek çıkabilmekte ve bu durum sahte regresyonu meydana getirmektedir. Bu durum serilerin durağanlığına bakılarak incelenmektedir. Seri birim köklü ise durağan değildir ve durağan hale getirmemiz gerekmektedir. Durağan hale getirmek için ise serilerin bir veya ikinci farklarını almamız gerekmektedir. Seriler durağan hale geldikten sonra nedensellik testine devam edilmektedir (Gujarati, 2004: 815). Birim kök testi yaparken serinin p değerine bakılarak anlam seviyesine (%1, %5, %10) göre durağanlık kontrol edilmektedir. H0 Hipotezi serinin durağan olmamasıdır. H1 Hipotezi ise serinin durağan olmasıdır. Tablo 3: GSYH Durağanlık Düzeyleri Null Hypothesis: GDP has a unit root Exogenous: Constant Lag Length: 3 (Automatic - based on t-statistic, lagpval=0.1, maxlag=3) Augmented Dickey-Fuller test statistic Test critical values: 1% level 5% level 10% level Null Hypothesis: D(GDP) has a unit root Exogenous: Constant Lag Length: 3 (Automatic - based on t-statistic, lagpval=0.1, maxlag=3) t-Statistic Prob.* t-Statistic Prob.* 1.016564 -3.530030 -2.904848 -2.589907 0.9964 Augmented Dickey-Fuller test statistic Test critical values: 1% level 5% level 10% level -2.961290 -3.531592 -2.905519 -2.590262 0.0438 Tablo 3’deki p değerine göre 0.99 ile durağan olmadığı tespit edilen GSYH bir fark alınarak % 5 anlam seviyesinde (0,043) seri durağan hale getirilmiştir. Birinci fark sonucunda H0 hipotezi reddedilmiş H1 hipotezi reddedilmemiştir. 11 PARADİGMA, Cilt:1 Sayı:1 Tablo 4: İthalatın Durağanlık Düzeyleri Null Hypothesis: IHR has a unit root Exogenous: Constant Lag Length: 3 (Automatic - based on t-statistic, lagpval=0.1, maxlag=3) Augmented Dickey-Fuller test statistic Test critical values: 1% level 5% level 10% level Null Hypothesis: D(IHR) has a unit root Exogenous: Constant Lag Length: 2 (Automatic - based on t-statistic, lagpval=0.1, maxlag=3) t-Statistic Prob.* t-Statistic Prob.* -0.720530 -3.530030 -2.904848 -2.589907 0.8341 Augmented Dickey-Fuller test statistic Test critical values: 1% level 5% level 10% level -5.832613 -3.530030 -2.904848 -2.589907 0.0000 Tablo 4’teki p değerine göre 0.83 ile durağan olmadığı tespit edilen GSYH serisi bir fark alınarak % 1 anlam seviyesinde (0,00) durağan hale getirilmiştir. Birinci fark sonucunda H0 hipotezi reddedilmiş H1 hipotezi reddedilmemiştir. Tablo 5: İhracatın Durağanlık Düzeyleri Null Hypothesis: ITH has a unit root Exogenous: Constant Lag Length: 3 (Automatic - based on t-statistic, lagpval=0.1, maxlag=3) Augmented Dickey-Fuller test statistic Test critical values: 1% level 5% level 10% level Null Hypothesis: D(ITH) has a unit root Exogenous: Constant Lag Length: 3 (Automatic - based on t-statistic, lagpval=0.1, maxlag=3) t-Statistic Prob.* -1.048689 -3.530030 -2.904848 -2.589907 0.7311 Augmented Dickey-Fuller test statistic Test critical values: 1% level 5% level 10% level t-Statistic Prob.* -3.124955 -3.531592 -2.905519 -2.590262 0.0294 Tablo 5’teki p değerine göre 0.73 ile durağan olmadığı tespit edilen GSYH serisi bir fark alınarak % 5 anlam seviyesinde (0,02) durağan hale getirilmiştir. Birinci fark sonucunda H0 hipotezi reddedilmiş, H1 hipotezi reddedilmemiştir. 5.2. GRANGER NEDENSELLİK TESTİ Değişkenler arasında nedensellik ilişkisinin yönünün tespit edilmesi amacıyla Granger testi uygulanmaktadır. Test daha çok zaman serilerinde kullanılmaktadır. Nedenselliği incelemek için önce serilerin birim kökten arındırılmış ve durağan olması gerekmektedir. Tablo 6: Granger Nedensellik Testi Sonuçları Sam ple: 1998Q1 2015Q4 Included obs ervations : 68 Dependent variable: D(GDP) Excluded Chi-s q df Prob. D(IHR) D(ITH) 2.600823 14.21495 3 3 0.4573 0.0026 All 26.69609 6 0.0002 Dependent variable: D(IHR) Excluded Chi-s q df Prob. D(GDP) D(ITH) 2.146223 1.178967 3 3 0.5426 0.7581 All 3.873884 6 0.6937 Dependent variable: D(ITH) Excluded Chi-s q df Prob. D(GDP) D(IHR) 15.48134 1.007765 3 3 0.0014 0.7994 All 21.55178 6 0.0015 İthalat GSYH 12 Ü. C. TEMEL Tablo 6’daki sonuçlara göre ihracat GSYH’nın Granger nedeni değildir. İhracat ithalatın Granger nedeni değildir. İthalat ihracatın Granger nedeni değïldir. İthalat GSYH’nın Granger nedenidir. GSYH ithalatın Granger nedenidir. GSYH ihracatın Granger nedeni değildir. Bulgulara göre %1 anlamlılık düzeyinde ithalat GSYH’nın Granger nedeni değildir hipotezi reddedilmiştir ve GSYH ithalatın Granger nedeni değildir hipotezi reddedilmiştir. GSYH ve ithalatın karşılıklı nedensellik içerisinde olduğu görülmüştür. 6. SONUÇ Dış ticaretin ortaya çıkışı ve tarihsel süreçteki dış ticaret teorilerinin varlığı konunun bir ülke ekonomisindeki yerinin önemini göstermektedir. Ekonomik büyümede bir ülkede üretilen nihai malların artışının değerini vurgulamaktadır. Dış ticaret görüş ve teorilerine merkantalizmden itibaren ekonomik büyümeye ise klasik büyüme teorilerinden itibaren değinilmiştir. Teorilere göre ekonomik büyümeyi gerçekleştirmenin yollarından biride dış ticaret yaparak net ihracatın artırılması olduğu görülmektedir. Literatür taramasında ise ihracattan ekonomik büyümeye doğru bir ilişkini yönünün ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Bu çalışmada da literatüre katkı sağlamak ve teorilerin günümüzdeki durumunu tespit etmek amacıyla Türkiyenin 1998 ve 2015 yılları arasında çeyrek dönemleriyle bir ampirik çalışma yapılmıştır. Yapılan çalışma da veriler ADF testi ile durağan hale getirilerek Granger nedensellik testine tabi tutulmuştur. Nedensellik testi sonucunda Türkiyede GSYH ile ithalat arasında karşılıklı bir ilişki yönü ve nedenselliği sonucuna ulaşılmıştır. Teorilerin ve literatürün aksine Türkiye dış ticaretle üretimde ihtiyaç duyduğu malları ithal etmiştir. İthalatın artmasıyla ithal edilen mallar üretimde kullanılmış ve GSYH artmıştır. GSYH’nın artmasının temel kıstası olan üretimin ithal edilen mallarla sağlandığı tespit edilmiştir. KAYNAKÇA Aktaş, C. (2009). Türkiye’nin İhracat, İthalat ve Ekonomik Büyüme Arasındaki Nedensellik Analizi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Kocaeli. Aktaş, R. (2016). Uluslararası Ticaret Teorileri ve Analizleri. Cemal Elitaş(Ed.), Uluslararası Ticaret ve Finansman. (3-20), Ankara, Gazi Kitabevi. Al Hambra Investment. (2016).‘’Still-Yen-No-China www.alhambrainvestment.com/2016/04/07/still-yen-no-china-now-banks. 25.04.2016. Çevik, E. (2014). Dış Ticaretin Ekonomik Büyümeye Etkisi 1998-2013, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Demir, O., Kutlar, A. ve Üzümcü, A. (2005). Dış Ticaret ve Beşeri Sermayenin Büyümedeki Rolü: Türkiye Örneği. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Demirhan, E. (2005). Büyüme ve İhracat Arasındaki Nedensellik İlişkisi: Türkiye Örneği. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. Ekanayeke, E.M. (1999). Export and Economic Growth in Asian Developing Countries: Cointegration and Error-Correction Models. Journal of Economic Development. Ertek, T. (2015). Temel Ekonomi. Beta Yayınları, İstanbul. 13 PARADİGMA, Cilt:1 Sayı:1 Export data; (2016). Country Export. www.datatopics.worldbank.org./deb/ids/topic/ 25.04.2016. Gökgöz, A. ve ŞEKER A. (2014). Dış Ticaret İşlemleri ve Muhasebesi, Dora Yayınları, Bursa. Gujerati, D. N. (2004). Basic Econometrics. The McGrev Company. Güngör, B. ve Kurt, M. (2007). Dışa Açıklık ve Kalkınma İlişkisi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. Güran, N. (2002). Makro Ekonomik Analiz. İzmir: Anadolu Matbaacılık.(Aktaran Özlem Kader, 2013). Güven, A.(2011). Dış Ticaret Serbestleşmesinin Ekonomik Büyüme Üzerinde Etkisinin İncelenmesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Han, E. ve Kaya A. A. (2009). İktisadi Kalkınma ve Büyüme. Anadolu Üniversitesi Yayınları. Jayme, F. G. (2001), “Notes on Trade and Growth”, http://www.cedeplar.ufmg.br/pesquisas/td/TD%20166.pdf, 14.02.2016. Kader, Ö. (2013). Dışa Açıklık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Parasız, İ. (2008). Büyüme Teorileri. Ezgi Kitabevi. İstanbul. Saral, Ö. (2013). Dış Ticaretin Ekonomik Büyümeye Etkisi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Seyidoğlu, H. (2003). Uluslararası Ticaret, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı, Eskişehir. Seyidoğlu, Halil (2009). Uluslararası İktisat, Gizem Yayınları. Şahin, A. (2004). Dış Ticaretin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi’’, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. TCMB. (2016). Genel İstatistikler. http://evds.tcmb.gov.tr/ . 29.05.2016. Türker, O. (2009). Serbest Ticaretin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkileri. Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yavuz, B. (2011). İthalatın Ekonomik Büyüme Üzerine Etkileri, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 14