Kuşak Çatışmaları Üzerine - Bilkent University

advertisement
Kuşak Çatışmaları Üzerine
Baba-oğul ilişkilerinin çetrefilli olmadığı bir kültüre henüz rastlamadım. Bununla
birlikte itiraf edeyim, Turgenyev’in Babalar ve Oğullar’ındaki uşak-efendi
ilişkileri bile beklediğimin çok ötesinde karmaşıktı. Karakterlerin iç dünyalarını
okuyucuya o kadar iyi yansıtmış ki Turgenyev, bir süre sonra karakterlerle
birlikte nefes almaya başladığınızı hissettiriyor size. Özellikle de Arkadiy’in
nihilist arkadaşı Bazarov karakterinin iç dünyası ve düşünce yapısı o kadar net
bir biçimde anlatılmış ki kendime en yakın hissettiğim karakter oldu; bu yüzden
kitabın sonunda Bazarov’un hayata vedasını okurken içimden bir şeylerin
koptuğunu hissettim ve adeta Bazarov hayali bir roman karakteriymiş gibi değil
de gerçek bir insanmış gibi üzüntü duydum. Bir romanın başarısındaki en
önemli unsur da bu değil midir zaten? Okuyucuyla roman kahramanlarını
tanıştırarak aralarında bir çeşit arkadaşlık ve duygusal bir bağ oluşturmayı
başarabilmek. Bana öyle geliyor ki Turgenyev bunu çok iyi biliyormuş; Bazarov
karakteriyle kendisini özdeşleştirmiş ve 1800’lerin Rusya’sında hüküm süren
eski düzen karşıtı nihilizm akımını halka anlatmayı kendisine görev edinmiş. Bu
görevi o kadar iyi yerine getirmiş ki yazar, salt baba-oğul ilişkilerinden ve kuşak
çatışmalarından yola çıkan; ancak 1800’lerin Rusya’sındaki sosyal
bölünmüşlüğü, düşünce farklılıklarını ve halkla aydın kesim arasındaki derin
uçurumu ortaya koyan, adeta tarih manifestosu niteliğinde ölümsüz bir eser
ortaya çıkmış.
Öte yandan Turgenyev’in yaptığı gibi birçok farklı konu üzerinde yazıp bu
konulardan bir sentez yaratmanın kolay olmadığı da bir gerçek; fakat yazar
aradaki dengeyi ustalıkla kurmayı başarmış. Babalar ve Oğullar’ın beni en çok
etkileyen yanıysa, işte tam da bu özelliği, yani tek bir alanla sınırlı kalmaması ve
farklı roman türlerinden esintiler içermesi oldu. Kitabı okurken bazen psikolojik
bir roman, bazen tarihi bir roman, bazen de çok ilginç bir aşk romanı
okuyormuşum gibi hissettim. Birbirinden bu kadar farklı konulara değinince
romanın vermek istediği asıl mesaj kalabalığın arasında kaybolabilir; ancak
Turgenyev tüm bu farklı konuların içine kitabın okuyucuya vermek istediği
temel mesajı ustalıkla serpmeyi başarmış. Örneğin nihilizm akımı oldukça sade
anlatılmış ve somut örneklerle desteklenmiş; eğer bir felsefe kitabından
nihilizmi okusaydım büyük ihtimalle çok geçmeden birçok bilgi aklımdan uçup
gidecek, yıllar sonra sadece nihilizmin felsefi bir akım olduğunu hatırlayacaktım.
Romanda ise Arkadiy’in aristokrat amcası Pavel Petroviç ve Bazarov arasında
nihilizmin doğası ve Rusya’ya olan faydası üzerine geçen hararetli tartışmalar,
kafamdaki “soyut ve felsefik nihilizm” algısını kırmayı başardı ve nihilizmin
özünü kavramamda çok yardımcı oldu.
Babalar ve Oğullar’da beni çok etkileyen ve Turgenyev’in de üzerinde durduğu
başka bir konu ise nihilizm ve aşkın, diğer bir deyişle nihilizmle insani duyguların
çatışmasıydı. Bu çatışmayı örneklemekte kullanılan karakter ise tabii ki
Bazarov’dan başkası değildi ve o Bazarov, dul ve zengin bir kadın olan Anna
Sergeyevna’ya aşık olduğunu itiraf ettiğinde gerçekten çok şaşırdım; çünkü
nihilizmi hayatının merkezine koyan Bazarov’un her hareketinde,her
konuşmasında bunu içselleştirmiş bir insanın rahatlığı vardı. Üstüne üstlük bu
aşkın karşılıksız çıkması, onun çoktan yıkılmış olan nihilizmiyle birlikte zaten çok
az olan insani yanının da yıkılışı anlamına geliyordu ki bu da Bazarov’un en çok
içimi acıtan roman karakterlerinden birisine dönüşmesi anlamını taşıyordu.
Ayrıca Babalar ve Oğullar, baba-oğul ilişkilerinin 200 yıl önceki halini ve bugün
geldiği noktayı kıyaslamak için de paha biçilemez bir kaynak. Turgenyev, bu
ilişkileri somutlaştırmak içinse daha çok Arkadiy’i ve babası Nikolay Petroviç’i
kullanmayı tercih etmiş. Nikolay Petroviç’in oğlu Arkadiy ile kurmak istediği sıkı
arkadaşlığın aralarındaki derin kuşak farkına takılması ve onun artık oğlunu
anlamasının mümkün olmadığını fark etmesiyle yaşadığı hayal kırıklığı, bana
biraz da günümüz baba-oğul ilişkilerini anımsattı. Çağımızın ışık hızıyla ilerleyen
teknolojisi ve değişen ekonomik yapısı ahlak normlarını hızla değiştiriyor, bu da
günümüz ilişkilerini ciddi anlamda etkiliyor. Kuşaklar arasındaki uçurum daha
hızlı derinleşiyor, Doğu-Batı arasında kalma durumu yüzünden çatışma iyice
körükleniyor. Baba eğer baskıcı ve muhafazakarsa, oğlan ise Arkadiy gibi kısmen
de olsa liberal görüşlere sahipse ortaya sorunlu bir baba-oğul ilişkisi çıkması
kaçınılmaz oluyor. Baba, dediklerinin oğlu üzerinde hiçbir etki uyandırmamasına
şaşırıp oğlunun fikirlerini ihanet olarak algılıyor. İvan Turgenyev, bu çatışmayı
ve babanın yaşadığı arada kalma durumunu çok iyi anlatıyor; ancak romanını
Arkadiy ile babası için mutlu bir son çizerek bitirmeyi tercih ediyor ve biz
gelecek kuşakların kulağına bu çatışmaların üstesinden gelebileceğimizi yüzyıllar
öncesinden fısıldıyor.
ONUR ŞANDA
Download