Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye'ye Yansımaları: GAP'ta Sürdürülebilir Kalkınma ve Yerel Gündem 21 Uğur Yıldırım * Şerif Öner ** Giriş Ekonomik, sosyal, teknolojik vb. alanlardaki kalkınma çabalan, çevresel de­ kez ihmal ve tahrip edilmesine yol açmış, bu noktada çevre­ kalkınma olgulannın artan ve vazgeçilmez ilişkisi, etkileşimi, sürdürülebilir kalkınma kavramını gündeme getirmiştir. ğerlerin çoğu BM Yeryüzü Zirvesi ile; sürdürülebilir kalkın­ ele alınmış, ayrıca katılımcı süreçlerin BM, tüm hükümet­ ler ve diğer tüm kurumsal yapılarca benimsenmesi hedeflenmiş ve Gündem 21 adı verilen küresel eylem planı belirlenmiştir. Rio' da 1992 yılında yapılan ma/gelişme kavramı Gündem 21, gelecek yüzyılda çevre ve kalkınmayı etkileyen tüm alanlarda hükümetlerin, tüm bağımsız sektörlerin üstlenmesi gereken rolleri tanımlayan ve hükümetler tarafından kabul edilen en geniş kapsamlı eylem planıdır. Bu çerçevede yerel düzeyde ilgi gruplan (NGO) ile yönetsel mekanizmalann ortak­ lık içinde (govemance) kentlerin/yaşam alanlannın sorunlanna ilişkin uygula­ nabilir çözümler geliştirmeleri karara bağlanmıştır (Yerel GÜndem-21). 1996 yılında İstanbul' da toplanan HABITATIl Konferansı 'nda, Yerel Gün­ dem-21 (YG-21) uygulamalanndan elde edilen deneyimlerle, kamu, sivil top­ lum ve özel sektör ortaklığı zenginleştirilmiştir. Sürdürülebilir kalkınmanın ku­ rumsal1aştınlmasına yönelik son olarak 26 Ağustos-4 Eylül 2002' de Johannes­ burg'da Türkiye'nin de katıldığı "Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi Rio+ 1O" gerçekleştirilmiş ve bir anlamda Rio sonrasında gelinen nokta ve • Yrd. Doç. Dr., Kahramanmaraş SOtçO ımam Üniversitesi, iiBF Ögretim Üyesi. •• Yrd. Doç. Dr., Afyon Kocatepe Üniversitesi, tiBF Ögretim Üyesi. Çaldaş Yerel Yönetimler, Ci/t 12 Sayı 4 Ekim 2003, so 6-27. Sürdürülebilir Kalkınma bu konudaki eksiklikler değerlendirilerek Yaklaşımının yeni kararlar Türkiye ye alınmış Yansımaları 7 yeni hedefler öngörülmüştür. Küreselleşme olgusu ekseninde sürdürülebilir kalkınmanın kurumsallaşması­ na yönelik girişimlerde öne çıkartılan ve bu açıdan yeni roller verilen unsurlar; uluslar-üstü kurumsal yapılar, devletler, bölgesel kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşlan ve tüm insanlardır (sanayiciler, kadınlar, yoksullar, gençler). Ancak sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve kurumsallaştınlma­ sında söz konusu bu unsurlann en alttan en üste kadar ortak bir çalışma plat­ formu içinde bulunmalan gerekmektedir. Bunun anlamı; katılımcı demokrasi anlayışının (yönetişim) tüm ilgili unsurlar tarafından benimsenmesi ve kurum­ sallaşmasının sağlanmasıdır. Ülkemizde çevresel değerlerin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağ­ yönelik örnekler olarak GAP ve YG-21 kent meclisleri gösterilebilir. Türkiye'nin kalkınma hamlesinde önemli adımlardan biri olarak görülen GAP; "insan" boyutu ve "sürdürülebilirlik" kavramı ile birlikte anılmaya başlayan bir bölgesel kalkınma projesi olarak örnek duruma ulaşmıştır. Öte yandan ülkemiz­ deki YG-21 kent meclisleri ise yerel sorunlann yerel yönetimler ve ilgili sivil toplum kuruluşlannın ortaklaşa belirledikleri çözüm önerilerini işbirliği teme­ linde gerçekleştirmelerine yönelik başanh kurumsal girişimler olarak öne çık­ lanmasına maktadırlar. çalışmamızda, sürdürülebilir kalkınma kavramına ilişkin yasal ve kurumsal tarihsel süreci ve bu süreç içinde öne çıkan sonuçlar, ayrı­ ca, sürdürülebilir kalkınma ekseninde pek çok kurumsal yapılann bir araya ge­ lerek ortak tavırlar belirledikleri uluslararası toplantılann (Ri0-1992 ve Johannesburg-2002) çıktıları ele alınmıştır. Bu çıktılar ekseninde Türkiye ölçe­ ğinde sürdürülebilir kalkınmanın kurumsallaştınlmasına ilişkin olarak öne çıkan girişimler olan YG-21 kent meclisleri ve GAP incelememize dahil edilmiştir. Ayrıca Rio Konferansı'ndan bu yana kendilerini sürdürülebilir kalkınmaya yö­ nelik en önemli gelişmeleri sağlayan grup olarak tanımlayan yerel yönetimlerin rolü ve önemi ele alınmıştır. altyapının oluşumu, Küreselleşme Sürecinde Çevre BM İnsan Haklan Komisyonu tarafından, ekonomik, sosyal, siyasal, çevresel, kültürel ve hukuksal boyutlan olan bir süreç olarak tanımlanan küreselleşmenin, sosyo-kültürel boyutunu; demokrasi, insan haklan ve çevre ile ilgili değerler o­ luşturmaktadır. Bu sosyo-kültürel değerlerden, insan haklan ve çevre gibi müş­ terek değerlerin, standartlaştınlarak ortak sahiplenilmesi gereklidir. Bu boyut ancak küreselleşme ile olanaklıdır. Bir başka ifade ile, bir ülkedeki piyasalann işleyiş şekilleri ve birbirleriyle ilişkileri, benimsenecek politik sistem, demokra­ si, insan haklan, din, çevre bilinci gibi düşüncelerin evrensel hale gelmesi, kü­ 8 Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 reselleşme ile ifade edilmektedir. Bu itibarla küreselleşme, dünyada siyaset, e­ konomi, kültür, hukuk, insan haklan, eğitim, sağlık çevre vb. gibi alanlarda meydana gelmektedir. çevre, yapısı gereği uluslararasıdır. Çünkü çevre unsurlan herhangi bir ülke­ nin sınırlanna bağlı olmaksızın nitelik değiştirirler (Keleş, 1993: 149). Çevre sorunlannın global bir nitelik kazanması, kirlilik ithaliJihracı kavramlannı da gündeme getirmiştir. Küreselleşme öncesi çevresel zararlar sadece ilgili bölgeyi ilgilendirirken, küreselleşme sonrası tüm dünyanın konusu haline gelmiştir. Di­ ğer yandan, küresel ısınma ve ozon tabakasının tahribi gibi çevresel tehditlerin küresel bir çerçevede ele alınmaya başlanması, küreselleşmenin ortaya çıkış ne­ denlerinden biridir. Çevre ile ilgili sorunlann çözümünde mekan artık ulusal değil, küresel ölçek olduğundan, pek çok alanda artık ulus devletler değil, uluslar üstü kuruluşlar, hatta uluslararası uzmanlık kuruluşlan düzenleyici roloynamaktadır (Erbaş, 2000: 214) ve bu sürecin iyi çalıştınlabilmesi için, ulusal ve uluslararası aktör­ lerin de uzlaştığı bir ortam gereklidir (Karaman, 1995: 43). Çevrenin korunması ve geliştirilmesinde devletler arasındaki işbirliğini geliş­ tiren etkinlikler uluslararası örgütler eliyle yürütülmektedir. Küreselleşmenin bir sonucu olan uluslararası örgütlerin sayısının artması, bu örgütlerin sanattan siyasete, eğitimden kültüre, ekonomiden çevreye kadar bir çok alana yayılması­ na yol açmıştır. Küreselleşmeyi bir yönetim biçiminden çok "yönetişim" olarak ele aldığımızda, küresel yönetişimin ilk kurumsal yapıları olarak, IMF, GATT, BM, AB, OECD, NATO ve Dünya Bankası görülebilir. Bunlardan BM, AB, OECD, NATO ve Dünya Bankası, bünyelerinde oluşturduklan birimlerle çevre sorunlan ile direkt ilgilenmektedir. Diğer yandan, çevre sorunlan ile Kuzey ül­ kelerinin başını çektiği uluslararası örgütlenmelerin yanında, devlet kurumla­ nndan gönüllü kuruluşlara kadar bir çok kesim ilgilenmiştir. Uluslararası çevre sorunlannın çözümünde önemli bir yere sahip olan "sürdü­ rülebilir kalkınma" kavramı ilk kez 1972'de yılında Stockholm Konferansı'nda, ardından 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazır­ lanan "Ortak Geleceğimiz" adlı Brundtland Raporu'nda, 1992 yılında Rio'da ve son olarak Johannesburg'da (Rio+l0) ele alınmıştır. Küreselleşmenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin yanında, küreselleşme­ nin sonucu olarak kurulan uluslararası örgütlerin ortaya koyduğu belgeler ve düzenlemeler, küreselleşmenin çevreye verdiği zaran en aza indirecek bazı ö­ zelliklere sahiptir. Bu bağlamda Rio öncesi ve Rio sonrası belgeler, küreselleş­ me ve sürdürülebilir kalkınma açılanndan önem arz etmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Sürdürülebilir Kalkınma Kavramının Yaklaşımının Türkiye ye Yansımaları 9 Analizi Günümüzde çevre yönetimine ilişkin en çok tartışılan konulardan biri ekono­ mik kalkınma ile çevre koruma arasındaki etkileşimdir. Özellikle gelişmekte o­ lan ülkeler, kalkınmak ve bunu yaparken de doğal kaynaklarını kullanmak zo­ rundadırlar. Doğal kaynakların kullanımı ise, bu kaynakların bir anlamda istis­ marı ve çevresel değerlerin tahrip edilme riskini ortaya çıkarmaktadır. çevre koruma amacıyla yola çıkanlar, ekonomik kalkınmayı reddetmek gibi kaçınıl­ maz ve aynı zamanda kabul edilemez bir sonuca doğru ilerlemektedirler (Yaşa­ mış, 1994: 84). Bu noktada sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ekonomik kal­ kınma ve çevresel değerleri koruma ikilemini aşmak için geliştirilmiştir. Bu açı­ lım, Johannesburg Zirvesi (Rio+ 10) çıktıları arasında yer almış ve "kalkınma, ticaret ve çevre arasındaki ilişkinin daha ayrıntılı incelenmesi ve buna yönelik teknik yardım ve kapasite geliştirme hedeflerinin belirlenmesi" (www.cevre.­ gov.tr, 2002) ilkesi ortaya konulmuştur. Ekonomik kalkınma ve çevresel değerleri koruma ikilemini aşmak için gelişti­ rilen bu kavramın, toplumsal kesimlere ve kurumsal yapılara iyi anlatılması ge­ reği ortaya çıkmaktadır. Bunu sağlamak noktasında Türkiye'de Johannesburg Zirvesine ilişkin hazırlıkların gerçekleştirildiği platformlarda zirveye ilişkin te­ mel beklentiler arasında; "sürdürülebilir kalkınma kavramının kamuoyuna daha iyi benimsetilmesi" (iula-emme.orglindex-tr, 2002) ilkesine yer verilmiştir. Bu amaca katkıda bulunabilmek için öncelikle sürdürülebilir kalkınma kavramına ilişkin tanımları ve yaklaşımları ele almak gerekmektedir. Ortak Geleceğimiz Raporu ile ortaya atılan bir kavram olarak görülen sürdü­ rülebilirIik kavramı; "belirli bir seviyedeki kaynakların (ormanıar, toprak ve su kalitesi gibi) miktarının azalmaması" (Fisunoğlu, 2002: 123); "gelecek nesille­ rin ihtiyaçlarını karşılayabilmesini tehlikeye atmadan bugünün ihtiyaçlarını kar­ şılayabilmek"; "bugünün ihtiyaçları için yarının ihtiyaçlarını yok etmemek, tabii kaynaklarımızı gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde harca­ mak" (tesev.org.tr, 2002); "kısa bir süre için değil, kalıcı olarak, sonradan baş aşağı gitmeyecek bir ekonomik büyüme, bindiği dalı kesmeyen, kalkınmayla doğa arasındaki dengeyi koruyan bir ekonomi, doğayı tüketmeden kullanan uy­ gulamalara dayanan, uzun vadede sürdürülebilir bir ekonomik gelişme" (Kışlalıoğlu-Berkes, 1990: 238); HABITAT bağlamında ise; "insan yerleşimle­ rinin gelişmesinin esası" (Dinçer, 1996: 75-76) olarak açıklanmakta ve HABITAT -II Türkiye Ulusal Eylem Planında; "günün gereksinimlerini, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılaması olanaklarını azaltmadan karşıla­ yan kalkınma" (Ulusal Eylem Raporu, 1996: 76) olarak tanımlanmakta ve gele­ cek kuşakların gereksinmesini karşılayabilmek ilkesi çerçevesinde doğal kay­ nakların tahrip edilmemesi, ekolojik dengelerin sürdürülmesi ve korunması ge­ 10 Çağdaş Yerel Yönetimler, /2 (4) Ekim 2003 reği öne çıkmaktadır. Ayrıca, sürdürülebilir kalkınma anlayışının içeriğinde sa­ dece ekonomik gelişme değil, ekonomik kalkınma ve çevre korunmasını da ön­ gördüğü savunulmaktadır (Aitken, 1989: 127). Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı Dünya çevre ve Kalkınma Komisyonu'nun "Ortak Geleceğimiz" (1987) adlı raporunda dünyanın geleceğine ilişkin varolan kaygı i ara yönelik bir önlem olarak ele alınmıştır. Bu çerçevede Raporda sürdü­ rülebilir kalkınma; doğal kaynakların korunması ve yönetimini içerdiği kadar, bugünkü ve gelecek kuşakların isteklerinin karşılanmasını ve bu alanda devam­ Itlığın sağlanmasını gerçekleştirmek için her türlü teknolojik ve kurumsal dü­ zenlemelerin yapılmasını da kapsayan bir değişim süreci (Kolloge, 1997: 45) olarak ele alınmıştır. Raporun asıl önemi, sürdürülebilir kalkınma görüşlerini ülkelerin ekonomik politika alanlarına taşımış olması ve kalkınma planlarında çevre faktörünü ön plana çıkarmasındadır. Öte yandan, Johannesburg Zirve­ si 'nde (Rio+ 10) sunulacak Türkiye Ulusal Raporu 'nun hazırlanması amacıyla oluşturulan Çalıştay kapsamında ise sürdürülebilir kalkınma; "bugünün ihtiyaç­ larını, ge lecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ö­ dün vermeksizin karşılamak" (mam.gov.tr, 2002) olarak tanımlanmıştır. Söz konusu tanımlar ekseninde sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı; çevre ko­ ekonomik kalkınma kavramlarının uzun dönemli ve birlikte düşü­ nülmesi esasına dayanır ve bu çerçevede kavram ekonomik faaliyetlerin (nüfus kontrolü, teknik değişikliğin teşviki vb.) bir çok yönünü ele alır. Sürdürülebilir kalkınmayla ekonomi ve çevre arasında bir entegrasyon gözetilirken, bu model­ le sağlanacak gelişmede toplumun topyekün gelişmesi ve kalkınması hedeflen­ mektedir. rumasıyla Sürdürülebilir kalkınma modeli uzun dönemde, çevreyi dikkate alan, kaynak­ israf edilmeden optimum kullanımını amaçlayan tek kalkınma modeli ola­ rak görülmektedir. Ekonomik kalkınmanın yeni bir versiyonu olan bu model, hem doğal kaynakların etkinliğini hem de çevresel kalitenin korunmasını göz önünde bulundurarak ekonomik büyümeyle ekolojik dengeyi birlikte ele almak­ tadır (Sandra, 1989: 1080-1100). ların Sürdürülebilir kalkınma modelini uygulayabilmek için ülkeler arasında önem­ li düzeyde, kaynak, güç ve yaptırım dengesizlikleri bulunduğu açıktır. Bu genel çıkarımı dikkate alır tarzda konunun bu boyutu Johannesburg Zirvesi 'nde de ele alınmıştır. Zirve'de; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki farklılıkların; sü­ rekli ve dinamik bir şekilde, uluslararası çevrenin ve uluslararası işbirliğinin ge­ rekliliğini ortaya koymakta olduğu vurgulanmıştır. Bu çerçevede ise özellikle finans, teknoloji transferi, dış borçlar, ticaret vb gibi konularda gelişmiş ve ge­ lişmekte olan ülkelerle işbirliğinin sürdürülebilir kalkınmanın devamlılığı açı­ sından önemi Gohannesburgsummit.orglhtml/documents, 2002) vurgulanmıştır. Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye ye Yansımaları ıı Çevre-kalkınma ilişkisinin sürekli tartışılan bir konu olması, sürdürülebilir ciddi olarak gündeme taşımıştır. Kalkınma, ağırlıklı olarak, sanayi şeklinde algılandığında, çevrenin kirlenmesi neredeyse kaçınılmaz ol­ maktadır. Çevreyi gözetmeden yapılan kalkınma ise bir süre sonra sorun olmaya başlayabilmektedir (Fisunoğlu, 200 i: 34). kalkınma kavramını Bireysel ve toplumsal kalkınmanın sürdürülebilirliğinin çevresel değerlerle eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi noktasında, uluslararası toplum tarafından i 972'de Stockholm'den başlayan, Rio (1992) ile ivme kazanan ve Jonannesburg'a (2002) kadar uzanan ve BM öncülüğünde sağlanan önemli giri­ şimler vardır. BM Çevre ve Kalkınma Konferansı (Rio-1992) Bir anlamda, çevresel değerlere olan duyarlılığın uluslararası nitelik kazan­ maya başladığının göstergesi olan i 972 Stockholm Bildirisi 'ndeki; "İnsanlar, onurlu ve iyi bir yaşama olanak verecek kalitede bir çevrede, elverişli yaşam koşullan, eşitlik ve özgürlük temel haklanna sahiptirler" (madde. i) hükmü ile çevre hakkı, insan merkezli ele alınarak, eşitlik ve özgürlük gibi klasik nitelikli haklara bağlamıştır (Turgut, 1993: 43). Stockholm Bildirgesi, uluslararası alan­ da çevre konusunu ele alan ilk belge olmasının yanında, ulusal ve uluslararası topluluklann dikkatini bu alana çekmesi açısından öncülük etmiş, nitekim daha sonraki yıllarda bir çok uluslararası kuruluş (FAO, NATO, OECD, AT, vb. gi­ bi) çevre sorunlan ve bunlann çözümleri ile ilgilenmeye başlamıştır. Stockholm sonrası çevre sorunlannın uluslararası düzeyde ele alınmasına yö­ nelik iki ayrı kurumsal yapı öne çıkmıştır. Bunlardan birincisi, i 973 'te BM Çevre Programı adı altında (UNEP) Nairobi merkezli ve devamlı statüdeki ko­ misyon; ikinci olarak da i 983 yılında kurulan Dünya Çevre ve Kalkınma Ko­ misyonudur. Bu Komisyonun ilk ve en önemli faaliyeti, i 987 yılında hazırlanıp BM Genel Kuruluna sunulan ve uluslararası kamuoyunda "Ortak Geleceğimiz" adıyla bilinen Brundtland Raporu' dur. Stockholm Konferansı 'nın uzantısı olarak kabul edilen ve i 992 yılında Rio' da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı, diğer adıyla Dünya Zirvesi, amaçlan ve katılım açısından önemli bir yere sahiptir. Rio Konferansı, Stock­ holm Konferansı ile içerik bakımından benzerlik gösterse de konu olarak sadece çevreyi ele almamasıyla bu konferanstan ayrılır. Bu noktada Rio'nun en ayıncı özelliği, Stockholm'ün aksine toplumun geniş düzeyde katılımının sağlanmış olmasıdır. Stockholm Konferansı sadece hükümet ve devlet düzeyinde gerçek­ leşirken, Rio Konferansı 'nda devletin yanı sıra iş dünyası temsilcilerinden sivil toplum kuruluşlanna, bilim dünyasından basın mensuplanna kadar on binlerce katılımcı yer almıştır. ı2 Çağdaş Yerel Yönetimler, /2 (4) Ekim 2003 1989 tarihinde BM Genel Kurulu'nun, çevre ve kalkınma konulannda global bir toplantı yapılmasını öngören karan uyannca, uzmanlarca, daha önce görül­ memiş, uluslararası tartışma sistemleri ve metinleri hazırlanarak, gönüllü kuru­ luşlann, iş çevrelerinin, eğitimcilerin, kadın gruplannın, bölgesel gruplann ve diğer kesimlerden binlerce insanın, Rio hazırlıklanna katılması sağlanmıştır (Keating, 1995: 10-11). çevre sorunlanna ilişkin ele alınan konular, katı­ ve çokluğu açısından önemli bir konferans olmasının ya­ nında, diğer özellikleriyle de görülmeye değer (Ginther, vd. 1995: 27) bir top­ lantı olarak değerlendirilmiş, insanlık için "tarihi bir an" olarak tanımlanmıştır. 1992 Rio Konferansı, başta çevre ve kalkınma ilişkileri olmak üzere, insan hak­ lan, nüfus, sosyal gelişme, kadınlar ve yerleşimlerle ilgili kendinden sonra yapı­ lan tüm BM toplantılannın gündemini de etkilemiştir. 1994 Kahire-Dünya Nü­ fus ve Kalkınma Konferansı, 1995 Pekin IV. Dünya Kadınlar Konferansı, 1996 İstanbul-İkinci BM İnsan Yerleşimleri Konferansı (HABITAT II), 1997'de Gündem 21 'in beş yıllık değerlendirmesini yapmak üzere toplanan Rio+5 Top­ lantısı, 2000'de BM Genel Kurulu'nda Pekin+5 Değerlendirmesi, 2000 New York Milenyum Zirvesi, 2001 Brüksel BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, 2001 New York HABITAT+5, bunlardan belli başlıcalandır. 26 Ağustos-4 Ey­ lül 2002 tarihleri arasında yapılan Johannesburg Zirvesi de Rio Konferansı 'ndan sonraki on yılı sürdürülebilir kalkınma bakış açısıyla değerlendirmelerin yapıl­ dığı ve yeni açılımlann oluşturulduğu bir toplantı olmuştur. Rio Konferansı; uluslararası lımcılann çeşitliliği Rio Konferansı sonucunda beş temel belge ortaya çıkmıştır. Bunlar; Rio Dek­ larasyonu, Gündem 21, Orman Prensipleri, İklim Değişikliği Sözleşmesi ve Bi­ yolojik Çeşitlilik Sözleşmesidir. Rio Deklarasyonu, Gündem 21 ve Orman Prensipleri, ülkelerin devlet başkanlan tarafından onaylanmış, hukuki bağlayıcı­ lığı olan iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik konusundaki iki global sözleş­ me, imzaya açılmıştır. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine bugüne ka­ dar 186 ülke taraf olmuştur. Türkiye, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi dı­ şındaki diğer sözleşmeleri imzalamıştır. Rio Konferansı, sürdürülebilir kalkınma/gelişme kavramını toplumsal ve ku­ rumsal yaşama dahil etmenin yanında, katılımcı mekanizmalann ve süreçlerin önce BM'ce, ardından da tüm hükümetler ve diğer kurum ve kuruluşlarca be­ nimsenmesini de (ya da en azından dikkate alınmasını) katkı sağlanmış ve Rio Deklarasyonunun uygulama metni gibi görülen Gündem 21 ile gerçekleştirilme­ si öngörülmüştür. Gündem 21 Gündem 21 (G 21), uluslar arasında ve uluslann kendi içindeki eşitsizliklere, giderek artan yoksulluğa, aç lığa, hastalıklara, cehalete ve eko-sistemlerdeki ar­ Sürdürülebilir Kalkmma Yaklaşımmm Türkiye ye Yansımaları 13 tarak devam eden olumsuzluklara dikkat çekmektedir. Çıkış yolu olarak ise, te­ mel gereksinimlerin karşılanmasını, yaşam standartlannın iyileştirilmesini, eko­ sistemlerin daha iyi korunmasını ve yönetilmesini, daha güvenli bir geleceğe giden yapının oluşturulmasını sağlayacak "küreselortaklık" kavramı gündeme getirilmektedir. G 21; gelecek yüzyılda çevre ve kalkınmayı etkileyen tüm alanlarda hükümet­ lerin, tüm bağımsız sektörlerin rollerini tanımlayan, hükümetler tarafından ka­ bul edilen aynı zamanda kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedef­ leyen "sürdürülebilir kalkınma/gelişme" kavramının yaşama geçirilmesine yö­ nelik, küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin (Keating, 1995: 17) en üst dü­ zeydeki ifadesi olan küresel bir eylem planıdır. G 21, üç ana ve bir tamamlayıcı kısım ile toplam kırk bölümden oluşmakta ve tüm program alanlannın başanyla uygulanabilmesinin gereği ve ön koşulu ola­ rak; "çok-aktörlülük" ve "toplumsal uzlaşma" aranması öngörülmektedir. Bu bağlamda, Rio Deklarasyonu ve G 21'in belirleyici özelliklerinin başında, "top­ lumsal uzlaşma olmadan sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşılamaz" görüşü gelmektedir. G 21 temelolarak; tüm program alanlanna yönelik finansman politikalannın belirlenmesi, yeni kaynaklann yaratılması, uygulanabilir teknik ve ekonomik araçlann belirlenmesi, merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkilerinin desantralizasyon anlayışı doğrultusunda güçlendirilmesi, hükümet ve hükümet dışı kuruluşlar arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve en önemlisi, halkın etkin katılımının sağlanması gibi öncelikleri içermektedir. Örneğin halk katılımı nok­ tasında, G 21 ile kadınlar, işçi ve ticaret birlikleri, çiftçiler, çocuklar ve gençler, yerli halk, bilim ve teknoloji gruplan, yerel yönetimler, sanayi ve iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları olarak tanımlanan temel gruplann sürdürülebilir kal­ kınmadaki rolünün güçlendirilmesine yönelik tavsiyeler geliştirilmiştir. Dünyayı 21. yüzyıla hazırlamayı amaçlayan G 21, bu amaçla sosyal ve eko­ nomik alandaki yoksullukla mücadele ve tüketim biçimlerinin değiştirilmesi gi­ bi eylemlerin yanı sıra doğal kaynaklann korunup işletilmesi konusunda detaylı öneriler sunmaktadır. Uygulanabildiği takdirde de en etkili eylem programı ola­ rak görülen G 21 günümüzde de sürdürülebilir kalkınmanın anahtan olarak gö­ rülmektedir. Yerel Gündem 21 21. yüzyıl projesi olarak anılan ve adını buradan alan G 21 ve onun yerel bi­ rimlere uygulanmasına yönelik bir proje olan Yerel Gündem 21 (YG-21) yöne­ time katılım için yeni bir proje olarak sunulmaktadır. 14 Çağdaş Yerel Yönetimler. /2 (4) Ekim 2003 Çevrenin korunması ve kollanmasının yanında çeşitli yerel toplumsal ve eko­ nomik sorunlann sürdürülebilir bir yaklaşım çerçevesinde çözümlenmesinde, bunlan belirli bir sistematik içinde ortaya koyacak, analiz edecek, uygun çözüm yollannı belirleyecek olan temel araç olarak G 21 öngörülmektedir. (cev­ re.gov.tr/index_trk.htm, 2002) Küresel bir sürdürülebilir kalkınma eylem planı olan G 21 'i imzalayan devlet­ lerin taahhütleri arasında; kendi ülkelerinde çok katılımlı toplantılarla YG­ 21 'leri oluşturmak, daha sonra da yerel toplantılardan çıkan sonuçlan dikkate alarak Ulusal Gündem 21 'leri şekillendirmek ve hazırlamak yer almaktadır. Bu anlamda, YG-21 ortak bir gelecek vizyonuna yönelik yerel eylem planlaması sürecidir. Bu sürecin katılıma ve yerelortaklıklara dayalı olmasının yanı sıra i­ çeriğinde çağdaş, demokratik ve şeffaf bir yönetim anlayışını ifade eden 'yöne­ tişim' ilkesi esas alınmakta, aynı zamanda YG-21 oluşumlan, çevre ve yaşam kalitesini geliştirmeye yönelik bir demokrasiyi geliştirme projesi olarak öngö­ rülmektedir. G 21 Programı 'nın 28. bölümünde, yerel yönetimlerin öncülüğünde sivil top­ lumun ve yerel aktörlerin birlikte-ortaklaşa sorunlan saptayarak, kentlerin 21. yüzyılın yerel gündemini oluşturmalan karara bağlanmıştır. Bu bölümde ana hedef olarak; "her ülkedeki yerel yönetimlerin, kendi beldelerinde katılımcı bir süreç başlatarak, YG-21 'ler konusunda görüş birliği sağlamalan" gösterilmek­ tedir. YG-21 programlan, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, 1992 yılından itibaren dünyadaki binlerce kentte başlatılmıştır. Avrupa ve dünyadaki YG-21 çalışma­ lan sırasında konunun yalnızca çevre etrafında tartışılmasının yetmediği, "sür­ dürülebilir kalkınma" kavramı içinde kentlerin ve bölgelerin sosyo-ekonomik kalkınma perspektifini de içine alan bir bütünlük kapsamında yürütülmesi ge­ rektiği anlaşılmıştır. Avrupa'daki YG-21 uygulamalanndan elde edilen tecrübe­ ler, 1996 yılında İstanbul'da toplanan BM HABITAT-II Konferansı'nda da ifa­ desini bulmuştur. İstanbul "Kent Zirvesi", Rio'da başlatılan YG-21 hareketini, kamu, sivil toplum ve özel sektör ortaklığını teşvik ederek zenginleştirmiştir. Konferans sırasında YG-21 uygulamalan, United Nations Development Programme (UNDP) BM Kalkınma Programı tarafından uluslararası bir prog­ ram olarak benimsenmiş, bu amaçla UNDP tarafından, Türkiye'nin de içinde bulunduğu 85 ülkede YG-21 Projesi yaygın biçimde uygulamaya geçirilmiştir. Türkiye'de Yerel Gündem 21 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında; 21. yüzyılda Türkiye'nin iktisadi ve sosyal gelişimine katkıda bulunacak faktörlerden biri olarak, uzun dönemli a­ maçlara hizmet etmeye yönelik, kalkınmanın sürdürülmesine zemin hazırlaya­ cak yapısal reformların ve projelerin hazırlanıp uygulanmasından söz edilmekte Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye ye Yansımaları 15 ve YG-2l projesi hazırlanıp uygulanması gereken projelerden biri olarak öngö­ rülmektedir (8.BYKP-yvöİK Raporu, 2001: 118). Türkiye' de YG-2l iki eylem planı ile ortaya çıkmaktadır. Birincisi, 1996 yı­ HABITATIl kapsamında yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik hazırlanan Türkiye Ulusal Rapor ve Eylem Planı, ikincisi, 1998 yılında yayım­ lanan, çevre konulan ve kalkınmanın bütünleştirilmesini sağlamaya yönelik ola­ rak hazırlanan Türkiye Ulusal çevre Stratejisi ve Eylem Planı (UÇEP) dır. Bu­ nun arkasından Türkiye için Ulusal Gündem-2l 'in hazırlanması ve uygulanması sonra üçüncü aşamada ise YG-2l projelerinin uygulanmaya başlanması öngö­ rülmüştür. YG-2l 'ler iki aşamadan oluşmakta olup birincisi, "Türkiye'de YG­ 21 'lerin Teşviki ve Geliştirilmesi", ikinci aşama ise "Türkiye'de YG-2l 'lerin lında Uygulanması"şeklinde adlandın lmaktadır. Gündem 21 sürecinin işleyişinde önemli bir rolü olan ikinci eylem planı UÇEP'in, Rİo Konferansı sonrasında hazırlanması gündeme gelmiş ve Türkiye bu planı Dünya Bankası finansmanı ile DPT'nin eşgüdümünde hazırlamıştır. UNDP ve Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılan işbirliği çerçevesinde Türkiye Ulusal Gündem-2l hazırlık süreci ise, 1995 yılı sonlanna doğru Çevre Bakanh­ ğı'nın koordinasyonunda, Ulusal Rapor ve Eylem Planı ve UÇEP'in ışığında başlatılmıştır. İçişleri Bakanlığı 'nın yayınladığı G 21 konulu ilk genelgede, G 21 'in önce ülkeler tarafından Ulusal Gündem-2l 'lere, daha sonra ise yerel yö­ netimler tarafından YG-21 'lere dönüştürülmesi konusunda bilgi verilmiş ve ye­ rel yönetimler projeye katılmalan için yönlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmalar devam ederken bazı belediyeler kendi YG-21 'lerini hazırlamış, 9 belediye ve 5 belediye birliğinin YG-21 çalışmalan UNDP tarafından kabul edilmiş ve bu belediyelerin tümü, kendi birimleri kapsamında farklı düzeylerde YG-2l sürecinde rol almaya çalışmışlardır. Hükümetin ilgili birimlerinin, sivil toplum kuruluşlannın, yerel yönetimlerin, akademik kurumlann, iş ve sanayi çevrelerinin temsilcilerinin bulunduğu bir çalışma grubu tarafından yönlendi­ rilmesi planlanan Ulusal Gündem 21, her düzeydeki toplumsal, çevresel ve e­ konomik konulann ve politikalann entegrasyonunu sağlayacak eylemleri açık­ layan bir uzlaşma belgesi olarak tanımlanmıştır (Göktürk-Kavili, 2002: 998­ 999). G 21 'in ulusal düzeydeki eylem planı olan Ulusal Gündem 21 doğrultusunda yerel yönetimler tarafından YG-21 'lerin hazırlanması gerekirken, YG-21 'in bi­ rİnci aşamasının Aralık 1999'da bitirildiği ve ikinci aşamanın Ocak 2000'de başladığı görülmektedir. Çalışmalan 2000 yılında tamamlanan Ulusal Gündem 21 projesi; çevre, yönetim ve sosyo-ekonomik kapsamda üç bölüme ayrılabilir. Ulusal Gündem 21' in çevre boyutu, sürdürülebilir kalkınma konulannı kap­ samaktadır. İkinci bölüm olarak ele alınan yönetim boyutunda yönetişim ilkesi 16 Çağdaş Yerel Yönetimler, J2 (4) Ekim 2003 çerçevesinde yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşlann, sendikalann, iş dünyası­ çocuklann, gençlerin, bilim ve teknoloji dünyasının sürece katı­ lımının sağlanmasının zorunluluğuna değinilmektedir. Sürdürülebilir bir kal­ kınma stratejisi için gerekli sosyo-ekonomik yapıyı vurgulayan Ulusal Gündem 21 'in üçüncü bölümü ise, nüfus, sağlık, yerleşme ve kentleşme, yoksullukla mü­ cadele gibi konulan işlemektedir (Göktürk-Kavili, 2002: 999). nın, kadınlann, Eylül 1997'de başlayan YG-21 'lerin birinci aşaması olan "Türkiye'de Yerel Gündem 21 'lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi"nin amacı; Türkiye'deki ye­ rel yönetimler tarafından, YG-21 aracılığıyla, öncelikle; yerel sürdürülebilir kalkınma sorunlannın çözümüne yönelik uzun dönemli, stratejik bir planın ha­ zırlanması ve uygulanması yoluyla yerel düzeyde G 21 'in hedef1erine ulaşılma­ sını amaçlayan katılımcı, çok sektörlü bir sürecin geliştirilmesi olarak belirtil­ miştir. Halk katılımını ve yerel karar alma uygulamalannı ilke olarak dile geti­ ren ve başlangıçta sıcak bakılmadığı vurgulanan projenin hedef yararlanıcılan, yerel yönetimler, muhtarlıklar, sivil toplum kuruluşlan, diğer yerel ilgi gruplan ve genelolarak belde halkıdır. İki temel hedef üzerine kurulan proje çalışmala­ nnın birinci hedefi, ülke ölçeğinde YG-21 kavramının ve bunun "yerel yöneti­ şim" üzerindeki etki ve sonuçlannın tanıtımıdır. İkinci hedef ise, proje ortağı kentlerde yerel ilgi gruplannın katılımına dayalı bir planlama sürecinin gelişme­ sine yönelik mekanizmalar oluşturulması ve bunlara işlerlik kazandınıması ola­ rak belirlenmiştir. Birinci hedef YG-21 'in Türkiye' de tanıtımı ve yaygınlaştı­ nlmasını ele alırken, ikincisi proje ortağı kentlerde yapılacak çalışmalar üzerin­ de yoğunlaşmıştır (Göktürk-Kavili, 2002: 1000). Türkiye'de uygulanan YG-21 programı, 1999'da UNDP Capacity 21 tarafın­ dan 50' den fazla ülkede desteklenen benzer programlar arasında en başanlısı seçilmiştir. Doğu ve Orta Avrupa ülkelerindeki YG-21 uygulamalannda örnek alınan bu program, 2002 Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'nde en iyi uygulama örneklerinden biri olarak sunulmuştur. Ayrıca, Johannesburg Zir­ vesi kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler çerçevesinde "Türkiye'de Yerel Gündem 21 'lerin Uygulanması" projesinin tanıtımı yapılmış ve YG-21 standı açılmıştır (yerelgundem21.org.tr/tur/duyur.htm, 2002). Genelolarak çevre sorunlannın, kalkınma-çevre ilişkisi ve etkileşiminin, sür­ dürülebilir kalkınmanın uluslararası platformda en kapsamlı biçimde ele alındı­ ğı son toplantı Johannesburg'da gerçekleştirilmiştir. Johannesburg Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (Rio+10) BM tarafından düzenlenen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi 26 Ağus­ tos-4 Eylül tarihleri arasında Güney Afrika Cumhuriyetiinin Johannesburg ken­ tinde yapıldı. Zirvede dünyanın dört bir tarafından, sayılan yaklaşık 65 bine u­ laşan devlet ve hükümet başkanlan, teknokratlar, hükümet-dışı örgüt yetkilileri Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye ye Yansımalan ı7 (NGO) sanayiciler, yerel yönetimler ve toplumun tüm kesimlerini temsil eden gruplar bir araya geldiler. Genel hatlarıyla, Johannesburg Zirvesi 'nde sürdürülebilir kalkınmanın ulusla­ gündemin temel konusu olduğu teyit edilmiş, çevre koruma ve yoksulluk­ la mücadele ile savaşırnda yeni veriler ortaya konulmuştur (johannesburg­ summit.org/html/documents/summit-docs/2009, 2002). rarası Zirvedeki genel oturumlar, tüm ortakları içeren hükümetler ve diğer tüm te­ mel grupların en yüksek seviyede temsili ile gerçekleştirilmiştir Aynca, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer temel toplumsal grupların katıldığı çok ortaklı diyalog toplantıları düzenlenmiştir. Buna paralelolarak oluşturulan ana komite­ ler, taslak dokümanlara ilişkin konuları görüşmek için toplanarak, zirvede kara­ ra bağlanmış eylem programının maddelerini müzakere etmişlerdir. Zirve çerçevesinde, birçok paralel etkinlikler ve tüm hükümetlerden ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) geniş katılımı ile sürdürülebilir kalkınmanın en iyi uygulamalarının ve teknolojilerin yer aldığı tanıtımlar ve sergiler düzenlenmiş­ tir. Zirveye ilişkin olarak düzenlenen toplantılar ve etkinlikler arasında en dik­ kat çekenlerinden biri de Küresel Sivil Toplum Forumudur (yerelgundem21. org.tr/tur/duyur.htm, 2002). Bu forumda STK'lan tarafından zirve sonuçlarının uygulanması ve ortak işbirliğinin desteklenmesi konularında kendi rollerinin ta­ nınması gereğini ifade edilmiştir. Zirve öncesi beklendiği şekilde 8000'inin üze­ rinde STK toplantılara katılmış, bu kuruluşlar içinde, kadın grupları, yerliler, gençler, tarım grupları, ticaret birlikleri, bilim-teknik kurulları ve yerel otorite­ ler yer almışlardır (johannesburgsummit.org/html/documents/summit-docs/ 2009,2002). Johannesburg Zirvesi, 1992 yılında Rio'da gerçekleştirilmiş olan BM çevre ve Kalkınma Konferansında (UNCED) kabul edilen ilkelerin daha iyi uygula­ nabilmesine ilişkin mekanizmaların oluşturulabilmesine yönelik olarak düzen­ lenmiştir (www.tesev.org.tr/bltn. 2002). Bu çerçevede, 1992'den bu yana neler başarıldı, gündem 21'in uygulanması için neler yapıldı, hükümetler biyolojik çe­ şitliliğin yok olmasının önlenmesini ve kadın haklarını garanti altına alan 1992'de kabul ettikleri antlaşmaları onayladılar mı, 1992 ve Rio+5'de kabul e­ dildiği üzere ulusal sürdürülebilir gelişme stratejileri oluşturdular mı, karşılaşı­ lan sorunlar nelerdir, deneyimlerden alınan dersler nelerdir, çabalar hangi konu­ larda yoğunlaştırılmalıdır? vb. sorulara cevap aranmıştır (www.yerelgundem 21.org.tr/tur/duyur, 2002). Bu çerçevede devamlı nüfus artışı karşısında yerkürenin kaynaklarını koru­ mak ve aynı zamanda insanların hayat standartlannın iyileştirilmesi olarak özet­ lenebilecek sürdürülebilir kalkınma anlayışını uygularken karşılaşılan zorluklar vurgulanmış, sürdürülebilir kalkınmanın temel öğeleri olan yoksulluğun gide­ 18 Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 rilmesi, sağlık, eğitim, tarım, suya erişim ve çevrenin korunması gibi öncelikli konularda ileriye dönük hedefler ile çalışma takvimi belirlenmiştir (byegm.gov.tr, 2002). Johannesburg Zirvesi'nin (Rio+lO) Sonuçları Johannesburg zirvesi sonunda sürdürülebilir kalkınmanın daha iyi anlaşıla­ bilmesi için daha geniş bir açıdan bakılması gereği ortaya konulmuş ve özellikle yoksulluk, çevre ve doğal kaynakların kullanımı konuları arasında önemli bir bağlantının olduğuna dikkat çekilmiştir. Katılımcılar ve devlet başkanları; sür­ dürülebilir kalkınmanın önceliklerine ulaşabilmek amacıyla, bu kalkınma mode­ line geniş çapta bağlılık, hedeflerin belirlenmesi ve harekete geçirilmesi konu­ sunda görüş birliğine vardıklarını teyit etmişler, mutabık kalınan taahhütleri sı­ ralamış ve ortak adımlar atma yolundaki kararlılıklarını tekrarlamışlardır Gohannesburgsummit.org/html/documents/summit-docs/2009, 2002). Zirvenin sonuçlarına ilişkin yayınlanan dokümanlar arasında "eylem progra­ sürdürülebilir kalkınma konusunda özel bir öneme sahiptir. Zirvenin son günü, (4 Eylül) tüm katılımcı hükümetler, sürdürülebilir kalkınmayı uygulama­ ya koymayı hedefleyen ve 10 ana bölümden oluşan 153 maddelik eylem prog­ ramını imzaladılar. Eylem programı içinde küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı gelişmekte olan ülkelere yardımda bulunulması; yenilenebilir enerji; doğal kaynakların yönetimi ve sürdürülebilir tüketim kalıpları gibi tüm dünyayı ilgi­ lendiren konu başlıklarına ilişkin karar ve hedeflere ön planda yer verilmiştir. Örneğin; "2004 yılına kadar çevreyle uyumlu hizmetlerin oluşturulması ve çev­ re dostu enerji kaynaklarının ortaya çıkarılarak kullanılmasına" Gohannes­ burgsummit.org/htmlldocuments/summit-docs/2009, 2002) karar verilmiştir. mı" Eylem programı içinde yer alan konu başlıklarına şu örnekleri vermek müm­ kündür; fakirliğin önlenmesi (ki bu konuda 2015 yılı hedef olarak belirlenmiş­ tir); doğal kaynakların korunması; sürdürülebilir tüketim kalıpları ile yenilene­ bilir enerji konusunda halkın bilinçlendirilmesi; küreselleşmenin olumsuz etki­ lerine karşı gelişmekte olan ülkelere yardım sağlanması ve bu konuda uluslara­ rası işbirliğinin sağlanması; yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve YG-21 uygu­ lamalarında yerel yönetimlerin desteklenmesi; yerel gençlik konseylerinin ku­ rulmasının desteklenmesi (yerelgundem2 1.org.tr/tur/duyur.htm, 2002). Öte yandan, Johannesburg'un en önemli çıktılarından olan "uygulama planı" on bölümden oluşmakta ve önceden belirlenen beş öncelikli alanda eylemleri öngörmektedir. Söz konusu 5 öncelikli konu Zirve'de kısaca WEHAB (water, energy, health, agriculture, biodiversity= su, enerji, sağlık, tarım, biyolojik çe­ şitlilik) olarak belirlenmiştir (cevre.gov.tr, 2002). Bununla birlikte uygulama planının daha da ileriye taşınarak gerçek ve anlamlı sonuçlar elde edilmesinin, 2003 Şubat ayında UNEP'in Nairobi' de~ genel merkezinde dünyanın pek çok Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye ye Yansımaları 19 ülkesinden gelecek çevre bakanlarının yapacağı görüşmelerin ve alacağı karar­ ların ana ekseninde oluşacağı belirtilmektedir (unep.orgIDocuments/ Default. asp, 2003). WEHAB içeriğine ilişkin kısa açılımlara aşağıda -Su ve halk sağlığı konularında ülkeler, "2015 yer verilmiştir; yılına kadar temiz suya ve iyi düşürülmesi için gerekli sağlık koşullarına sahip olmayan kişi sayısının yarıya önlemleri almayı; 2010 yılına kadar biyolojik çeşitlilik kaybının azaltılmasını; enerji konusunda, halen enerjiye erişimi bulunmayan iki milyar kişinin de bu hizmetlere ulaşabilmesi" hedefini öngörmüşler ve uygulama planında yer ver­ mişlerdir. -Yoksullukla mücadele için mutlaka enerji erişiminin sağlanması gereği ifade edilirken, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, eylemlerin yoğunlaştırılacağı konulardan biri olarak gösterilmiştir. Daha da ileri bir adım olarak Türkiye'nin de imza attığı "Yenilenebilir Enerji Deklarasyonu"nda; "ye­ nilenebilir enerjinin, kirlilik azaltımı, yoksullukla ve iklim değişikliği ile müca­ delenin araçlarından biri olduğu" deklare edilmiştir. -Sağlık alanında; "atıklar ve çevre kirliliği ile bunların sağlıkla ilgili etkileri­ nin azaltılması konusunda programların uygulanmasına;" (johannesburgsummit. org/html/documents/summit-docs12009, 2002) karar verilmiş, HIV/AIDS, başta olmak üzere kirlilikten ve kirli sulardan kaynaklanan hastalıklarla mücadele yanında insan/çevre sağlığına zararlı kimyasalların üretimi ve tüketimİnin en­ gellenmesi konusunda da anlaşma sağlanmıştır. Bu çerçevede bin yıl kalkınma hedefleri kapsamında; yoksul kesimlerin sağlık sorunlarının çözümü için 2015'e kadar ulusal bütçelerde payın % 1 olması öngörülmüştür. -Tarım olan ülkelerde yoksulların %)70'nin tarıma bağ­ içinde; "gelişmiş ülkelerdeki tarıma yönelik sübvansiyonların kaldırılarak gelişmekte olan ülkelerin pazara girişine imkan verilmesi" hükmüne yer verilmiştir. Zirvede yer alan bu hüküm bir anlamda ge­ lişmekte olan Türkiye'nin tarım ürünleri üretimi ve pazarlaması konusunda ya­ kın geçmişte (57. Hükümet döneminde) yapılan yoğun eleştirileri haklı çıkara­ cak bir öngörü olarak durmaktadır. konusunda, gelişmekte lı oldukları belirtilmiştir. Bu başhk WEHAB açılımı içinde yer alan biyolojik çeşitliliğin korunması ve eko-sistem yönetimi için de pek çok taahhüt yer ahrken; "biyolojik çeşitliliğin yok olması­ nın ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilediği ve bu kaynaklara bağlı insanların yoksulluğunun arttığı" tespiti yer almış ve biyoçeşitlilikteki kaybın azaltılması için 2010 yılı hedeflenmiştir. Örnekler verdiğimiz uygulama planında yer alan ve pek çok konuda zaman içeren somut hedeflerin, UNEP gibi toplumun çok değişik ke­ sınırlamalarını 20 Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 simlerinden bir çok grup ve kuruluşun yürüttüğü etkinliklerle örtüşmekte oldu­ ğu vurgulanmaktadır (unep.orgIDocuments/Default.asp, 2003). Sürdürülebilir Kalkınma ve GAP 75.358 kilometrekarelik yüzölçümü ile Türkiye'nin toplam yüzölçümünün %9.7'sini oluşturan ve Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mar­ din, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak illerinden oluşan alan, "GAP Bölgesi" olarak tanım­ lanmaktadır. Temel hedefi, bölge halkının gelir düzeyi ve hayat standardını yükselterek, Anadolu Bölgesi ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını or­ tadan kaldırmak, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklannı artırarak, sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi milli kalkınma hedeflerine katkıda bu­ lunmak olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) çok sektörlü, suya dayalı, en­ tegre ve sürdürülebilir kalkınma anlayışı ile ele alınan bölgesel kalkınma proje­ sidir (gap.gov.trffurkish!Frames/fr2.htm 2002). Proje, gelecek kuşaklar için kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam oluşturulmasını amaçlayan sürdürülebi­ lir insani kalkınma felsefesi üzerine kurulmuş, kalkınmada adalet, katılımcılık, çevre korunması, istihdam, mekansal planlama ve alt yapı geliştirilmesi temel stratejiler olarak öngörülmüştür. Güneydoğu GAP, salt ekonomik büyüme hedefine yönelmiş bir proje olmanın yanında toplumsal dönüşümü öngören bir nitelik kazanmaktadır. GAP çerçevesinde söz konusu değişimi yönlendirmek, ortaya çıkacak boşluklan doldurmak, karşıla­ namayan ihtiyaçlan karşılamak, yeni ekonomik ve sosyal düzene bireylerin u­ yumunu sağlamak, değişimi teşvik etmek ve hızlandırmak için mevcut durumun saptanmasına, değişme potansiyelinin ve eğilimlerin tanımlanmasına, ihtiyaç, talep ve sorunlann değerlendirilmesine gerek vardır. Bu nedenle proje kapsa­ mında sosyal politika hedeflerini gerçekçi olarak belirlemek için bazı sosyal a­ raştırmalar yapılmıştır. Toplumsal alanda yapılan araştırmalann bulgulan ışı­ ğında geliştirilen "GAP Sosyal Eylem Planı" toplumsal kalkınma politikalan, stratejiler ve uygulanacak program ve projeler konusunda, bir ana çerçeve oluş­ turmuştur. GAP'ta sürdürülebilir sosyal ve insanİ gelişme çabalanna çerçeve oluşturmak üzere hazırlanan GAP Sosyal Eylem Planı 'nın temel ilkeleri arasında; "GAP çerçevesinde doğa ve insan kaynaklannın geliştirilmesi amacıyla yürütülen planlama, uygulama, İzleme ve değerlendirmelerin, yöre insanının katılımı ile yapılması" ilkesi de yer almaktadır. Öte yandan sosyal eylem planı ile planlama, uygulama ve değerlendirme aşamalanna halkın etkin katılımını sağlama yolun­ da uygun yöntemleri belirleyip hayata geçirerek sürdürülebilir kalkınmanın ko­ şullannı oluşturmak amaçlanmaktadır. Sosyal eylem planı ile GAP bölgesinde insani gelişmeyi ve çevre korumasını hedef alan bir bölge kalkınma planı kap­ Sürdürülebilir Kalkınma samında lann sürdürülebilir kalkınmanın aşılmasını sağlamak Yaklaşımının Türkiye ye benimsenmesi ile geçmişte (Arat, 2002: 76) hedeflenmektedir. Yansımalan yaşanan 21 sorun­ GAP'ta sürdürülebilir insani gelişme kavramıyla uyumlu olarak ekonomik büyüme hedeflerine, çevresel ve sosyal-insani boyut entegre edilmiştir. Bu, GAP'ın amacının sadece ekonomik büyüme olmayıp, temelolarak insanın ya­ şam kalitesinin artınıması anlamına gelmektedir. Altyapı geliştirme, tanmsal ve endüstriyel kalkınma, çevresel koruma, doğal kaynaklan geliştirme, sosyal hiz­ metler vb. gibi ekonomik büyümeye katkı yapan unsurlar dahilolmak üzere, tüm faaliyetler insanın yaşam kalitesine yaptıklan katkı çerçevesinde değerlen­ dirilmektedir. Bu çerçevede GAP'ın nihai hedefi, GAP'ta sürdürülebilir bir in­ sani gelişmeyi sağlamak olduğundan dolayı kalkınmanın odağına insan alın­ maktadır. GAP, "insan" boyutu ve "sürdürülebilirlik" kavramı ile birlikte anılmaya baş­ layan bir bölgesel kalkınma projesi olarak örnek duruma ulaşmış olması dolayı­ sıyla dış basın ve uluslararası forumlarda geniş bir şekilde yer almaya ve olumlu yankılar bulmaya başlamıştır. ABD, Kanada, İsrail, Fransa ve bazı Avrupa ülke­ leri ile Dünya Bankası olmak üzere, diğer uluslararası kuruluşlar, bazı yabancı fon ve kredi kuruluşlan da GAP'a finansal katkı sağlamışlardır. Özellikle BM Kalkınma Programı ile birlikte yapılan GAP'ta Sürdürülebilir Kalkınma Prog­ ramı, proje paketinin yürürlüğe girdiği 1997 yılı, bu anlamda bir başlangıç yılı olmuştur. Diğer yandan GAP İdaresi ve UNDP'in beraber yürüttüğü, GAP Böl­ gesinde Sürdürülebilir Kalkınma Programının temelini "Sürdürülebilir İnsani Gelişme ve GAP Semineri" oluşturmaktadır ve Mart 1997'de uygulamaya geçi­ rilmiştir. Öte yandan "GAP Bölgesi'nde Entegre Bölgesel Kalkınmanın Güçlen­ dirilmesi ve Sosyo-Ekonomik Farklılıklann Azaltılması" başlıklı UNDP Proje­ si, çevre konusunu da içeren bir dizi öncelikli konuyu ele 'alan pilot-ölçekli pro­ jeler yoluyla, kalkınmada insan boyutuna odaklanmaktadır. İlgili alt projeler a­ rasında "GAP Bölgesel çevre Yönetimi çalışması" ve "Adıyaman'da Eko-Kent Planlaması ve Yerel Gündem 21" bulunmaktadır. BM Kalkınma Programı ile GAP İdaresi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği Sürdü­ rülebilir Kalkınma Programı'nın temel amacı, GAP bölgesinde sosyo-ekonomik eşitsizliklerin azaltılmasıdır. Program, temel sosyal hizmetler, (eğitim, sağlık, konut vb. gibi) cinsiyet gruplan arasında eşitlik, kentsel yönetim, çevresel sür­ dürülebilirlik, kurumsal ve toplumsal düzeyde kapasite oluşturulması ve halk katılımı alanlanndaki pilot projeler aracılığıyla, kalkınmanın insani boyutunu vurgulamaktadır. GAP'a ilişkin toplumsal politikalar, bölgede sürdürülebilir insani gelişme he­ define yönelmiştir. Bu politikalar, temelolarak sürdürülebilir kalkınmanın üç temel ayağı üzerine oturmaktadır. Bunlar katılımcılık, kalkınmada eşitlik-adalet ve insan kaynaklannın geliştirilmesidir. Katılımcılık, sorunlann çözümüne yö­ 22 Çağdaş Yerel Yönetimler, J2 (4) Ekim 2003 mevcut durumun analizi, kalkınma etkinliklerinin planlan­ ve değerlendirilmesinde, hedef gruplann yol gösterici hatta belirleyici olduğu, yerel nüfus ile kalkınma görevlileri/uzmanlan arasındaki ile­ tişim sürecidir. Katılımcılık, halkın kendisiyle ilgili politikalann oluşturulma­ sında karar verme sürecine katılmasına olanak sağlamakta, kalkınma sürecine toplumun, yerel yönetimlerin ve gönüllü kuruluşlann etkin katkı ve katılımını içermektedir. Çevrenin korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması, en geniş katılımı gerektirmektedir. Aynı zamanda, bu yolla hizmetlerin etkinliği ve nite­ liği yükselecek, gerçek gereksinmeler karşılanabilecektir. Katılım kavramı, GAP'la ilgili proje ve eylemler tarafından dolaysız ya da dolaylı etkilenen bütün grup ve bireyleri kapsayacak kadar geniş tutulmuştur. Özel sektör, hükümet dışı örgütler, belediyeler ve özellikle de avantajı olmayan grup i ann, proje hazırlık aşamasından uygulamaya, denetimden değerlendirmeye kadar proje döngüsü­ nün bütün aşamalanna katılmalan konusunda teşvik edilmişlerdir. nelik olarak yapılan ması, uygulanması GAP çerçevesinde kalkınmada eşitlik ve adillik, sosyal, ekonomik ve kültürel olarak dezavantajlı konumda yaşayanlann kalkınma sürecine entegrasyonu an­ lamına gelmektedir. Kalkınmada eşitlik ve hakkaniyet, toplumun yoksun kesim­ lerinin kalkınmaya katılması, eğitim ve sağlık gibi hizmetlere ulaşabilirliğinin artınıması, istihdam olanaklannın ortaya konması ve sosyal güvenlik sistemi kapsamının genişletilmesini gerektiren, toplumsal politikalann temel hedeflerini oluşturmaktadır. Hizmet ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi, (insan kaynaklannı geliştirme) tüm toplum kesimlerinin erişilebileceği, çağdaş bir asgari yaşam standardını sağla­ yacak, dengeli bir dağılımın gerçekleşmesi amacına yönelik, sosyal politikanın temel fonksiyonudur. GAP'a ilişkin toplumsal politikalar, bu üç konunun bir a­ rada gerçekleştirilmesine yönelik projelerin hayata geçirilmesi için oluşturul­ maktadır. G 21 ilkeleri ülkemizde 1990'lı yıllardan sonra uygulanmaya başlarken, GAP İdaresi tarafından, 1989'dan bu yana (adı konulmaksızın) kabul edilmiş ve tüm projelerde dikkate alınmıştır. Bu ilkeler, GAP'ta uygulanmakta olan sürdürüle­ bilir insani gelişme ilkeleri ile uyum göstermekte olup, ilk sonuçlan da alınmak­ tadır. Sürdürülebilir Kalkınmanın Yerel Yönetimlerin Rolü Sağlanmasında ve GAP 'ta Yerel yönetimler, yerel nitelikli pek çok görevlerinin yanında ulusal çevre po­ ve uygulanması konusunda merkezi yönetimlere yar­ litikalarının belirlenmesi dımcı olmaktadırlar. Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye ye Yansımaları 23 Özellikle belediyeler sürdürülebilir kalkınma politikalannın ve sürecinin ö­ nemli ve önde gelen aktörleri arasındadır. Ulusal çevre Stratejisi ve Eylem Pla­ nın'da belediyelerin görev ve sorumluluklan vurgulanmaktadır. UÇ EP tarafın­ dan geliştirilen 21 yatınm projesinin üç tanesinin uygulama sorumluluğunu ye­ rel yönetimlere bırakırken, 8 tanesinde de yerel yönetimler, projenin tarafı ola­ rak belirlenmiştir (cevre.gov.tr/index_trk.htm, 2002). Kalkınma Planlannda ve çevre Bakanlığı tarafından ortaya konulan belgeler­ de çevre sorunlannın yerel düzeyde çözümlenmesinde ve sürdürülebilir kalkın­ maya ilişkin kurumsallaşma sürecinde yerel yönetimlerin birincil basamak ola­ rak kabul edildigi ve öne çıkanldıklan görülmektedir. Bu noktada örneğin; çev­ re sorunlannın büyük bölümünün yerel ölçekli sorunlar olduğu ve yerel ölçekte çözümler üretilebileceğinin belirtildiği 8. BYKP Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu (ÖİK) Raporu'nda, yerel ölçekte belediyelerin çevre yönetimi açı­ sından; "ekosistem bilinci, taşıma kapasitesi, entegrasyon ve geri kazanım" (8. BYKP-YYÖİK Raporu, 2001: 147-148) ilkelerini dikkate almalan gereği vur­ gulanmaktadır. öİK Raporu'nda belediyelerin çevre konusunda düzenleme ve kural koyma yetkilerini kullanmalannın bir çerçeveye oturtulmadığından yakınılmakta, bu noktada çevre konusunda bir çok yetkinin kullanımında fiili olarak merkezi ida­ renin ağırlığından söz edilmektedir. Çözüm olarak: "çevre yönetiminden birincil derecede sorumlu olacak kurumun belediyeler olması gerektiği ...... yerel yöne­ timlerin çevreyle ilgili örgütlü bir kamu gücü haline getirilmesiyle çevresel ve doğal varlıklann korunması ve geliştirilmesinin sağlanabileceği"; "belediyelerin çevre koruma konusunda emir ve yasak çıkarma ve ceza koyma yetkisi ile sınır­ lı kalan sorumluluklannın genişletilmesi gereği" vurgulanmaktadır. Sürdürülebilir kalkınmanın kurumsallaşması ve çevre sorunlannın yönetişim ilkesi çerçevesinde ele alınmasına yönelik olarak 8. Kalkınma Planı'nda önemli bir vurgu yapılarak, çevre alanında belirlenecek öncelikli faaliyetlerin uygulan­ masında "ilgi gruplan" arasında eşgüdüm s~ğlanması ve sorunlann çözümünde toplumsal uzlaşmaya önem verilmesi gereği ifade edilmektedir (8. BYKP, 2000: 230). Kalkınma planındaki bu yaklaşım çok net biçimde; çevresel sorunlann çözümünde ve tabi ki sürdürülebilir kalkınmanın kurumsallaşmasında "yöneti­ şim" ilkesinin mutlaka ön plana çıkanlacağı anlamına gelmektedir i gelmelidir. Kalkınma planının çevre sorunlannın çözümüne ilişkin yerel düzeyde öngör­ düğü yönetişim ilkesi uluslararası metinler il<; aynı paralelde bir düzenlemeyi öngörmektedir. Yönetişim ilkesine yer verilmiş olması kalkınma planının çağ­ daş yönetim değerlerini dikkate aldığı anlamına gelmektedir. Zira, G 21 Prog­ ramı'nın 28. bölümünde, yerel yönetimlerin öncülüğünde sivil toplumun ve kentlerdeki aktörlerin birlikte kendi sorunlannı saptayarak, kentlerin 21 .. yüzyı­ lın yerel gündemini oluşturmalan karara bağlanmış ve ana -hedef olarak, "her. 24 Çağdaş Yerel Yönetimler. 12 (4) Ekim 2003 ülkedeki yerel yönetimlerin, kendi beldelerinde katılımcı bir süreç başlatmalan öngörülmüştür. Kaldı ki, yerel yönetimler, kendilerini Rio Konferansı'ndan iti­ baren sürdürülebilir kalkınmaya yönelik en önemli gelişmeleri sağlayan grup olarak tanımlamaktadır. Bunda hükümetlerin halka en yakın çalışan kolu olma­ lannın etken olduğunu belirtmektedirler. Belediyelerin insan kaynaklannı geliştirmesi (gerek öğrenim gerekse eğitim) ekonomik kalkınmayla yakından ilişkili bir başka öncelikli alandır. Yere] insan kaynaklan kalitesinin, yerel kalkınmayı geliştirebileceği ya da köstekleyebile­ ceği bilinen bir olgudur. Bu gerçeğin farkında olan GAP İdaresi insan kaynakla­ nnın kalitesini geliştirmek için bölgede birçok proje girişiminde bulunmuştur. Bu projelerin pek çoğunda önemli rolü yerel belediyeler oynamaktadır. Örne­ ğin, Adıyaman Belediyesi, yerleşim için eko-kent projesinin uygulamacı temsil­ cilerinden biridir. Şanlıurfa, Halfeti Belediyesi ve yerel STK'lar temel bilgi­ lerIkentsel entegrasyon programlanna katkıda bulunmaktadır. Batman Beledi­ yesi yaşanabilir kentsel yaşam ve sosyal kalkınma programlannda önde gelen bir partnerdir. Bölgede birçok belediye, kendisini bölge kalkınmasındaki rolünü geliştirmeye hazırlayarak, büyük bir İnsan Kaynaklan Geliştirmesi ve Kurumsal Kapasite İnşaat Projesi 'ne katılmaktadır. Kahta (Adıyaman), Harran (Şanlıurfa), Adıyaman, Mardin belediyeleri ile Diyarbakır ve Gaziantep büyükşehir beledi­ yeleri Yerel Gündem 21 proje partnerleridir. Bu proje, aktif yurttaşlann ve gruplann kendi topluluklannın sürekli geliştirilmesine "yurttaş taahhüdü" katkı­ sında bulunmaya yürekten inandıklan bir katılımcı yerel kalkınma sürecini bes­ lemeyi hedeflemektedir. Bütün topluluğun katılımını kolaylaştırmak için aktif yurttaşlann eğitimi, yerel partnerliklerin oluşumu ve yerel karar almanın ademi merkezileştirilmesi, Yerel Gündem 21 'in öncelikli hedefleridir (tesev .org. tr/göymen, 2002). çevre sorunlannın genellikle yöresel düzeyde olduğu ve az sayıda çevre soru­ nunun bölgesel ve gerçek anlamda ulusal/uluslararası bir nitelik taşıdığı göz ö­ nünde bulundurularak, yöresel düzeydeki çevre sorunlannın çözümü esas itiba­ riyle başta belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerin sorumluluğuna bırakıl­ malıdır Merkezi hükümet kuruluşlannın kendi görev ve sorumluluk alanlanna giren sürdürülebilir kalkınmaya ve çevrenin korunması ve geliştirilmesine yöne­ lik, ulusal niteliği açıkça belli alanlar dışındaki konularda yerel yönetimlerle yetki karmaşası içine girmemeleri ve bu konuda varolan kanşıklıklann gideril­ mesi gerekmektedir. Sonuç Yüzyılımızın sonlarına doğru, artık hiç bir devletin, kendi başına alacağı ön­ lemlerle çevre sorununu çözemeyeceği, kendi geleceğini garanti altına alamaya­ cağı olgusunun iyice anlaşılması ve küremizi bir bütün olarak ele alan düzenle­ Sürdürülebilir Kalkmma Yaklaşımmm Türkiye ye Yansımaları 25 melerin bir an önce yapılması gerektiği fikrinin benimsenmeye başlanmasının bir sonucu olarak, sürdürülebilir kalkınma kavramı ortaya çıkmış ve kavram, ilk kez 1972 yılında toplanan Stockholm Konferansı 'nın ardından, 1987 yılında ha­ zırlanan "Ortak Geleceğimiz" adlı Brundtland Raporu'nda, Dünyanın geleceği­ ne ilişkin kaygılara karşı bir önlem olarak ele alınmıştır. Tüm dünyanın ortak sorunu olarak sunulan çevre sorunlan, uluslararası plat­ formun ısrarlı bir gündemi haline gelmiş ve özellikte gelişmekte olan ülkelerin kirletmeden kalkınması için yöntem arayışlan ön plana çıkmıştır. Bu çerçevede bulunan çözüm ise "sürdürülebilir kalkınma" olgusudur. Bu konuda 1992 Rio Konferansı ile başlatılan ve uluslararası düzeyde öngörülen yaklaşımlara 2002­ Johannesburg Zirvesi ile yeni açılımlar kazandınlmış ve devletlerin katılımı ve taahhütleri ile şekillenen yeni tarihler, hedefler ortaya konulmuştur. Sürdürülebilir kalkınma kavramı ile günümüzün çağdaş yönetim ilke­ olan "yönetişim" ilkesini temel alan yaklaşım çerçevesinde katılımcı­ lığa yeni bir boyut kazandırdığı öne sürülen G 21 ve onun yerel ölçekte uygu­ lanma biçimi olan YG-21 projeleri uygulamada öne çıkmış ve Türkiye ölçeğin­ de de bu alanda önemli aşamalar kaydedilmiştir. si/anlayışı Yönetsel sistemin tıkandığı bir dönemde katılımcılık savıyla ortaya çıkan YG­ 21, özünde yönetişimin yerel düzeye indirilmesi ve benimsenmesi için bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Katılımcı sayısı hem dünyada, hem de Türkiye'de hızlı bir artış eğiliminde olan YG-21 ile yerelden küresel düzeye uzanan bir yö­ netim biçiminin geliştirilmesi ve uygulanması hedeflenmektedir. Türkiye için ekonomik, sosyal, kültürel ve stratejik açılardan önemli olan GAP çerçevesindeki çalışmalarda Gündem 21 'de yer alan ilkeler, 1989'dan bu yana temel kabul edilmiş ve bir çok projede dikkate alınmıştır. Halk katılımına dayalı, sürdürülebilir insani kalkınma felsefesi veya suya dayalı sürdürülebilir entegre ve bölgesel bir kalkınma projesi olarak adlandınlan GAP'ta, "Gündem 21" i11.celeri bölgede uygulanmakta olan sürdürülebilir insani gelişme ilkeleri ile uyum göstermekte olup (bazı aksamalar olsa bile), ilk sonuçlan da alınmaktadır. Bu çerçevede küreselleşme olgusunun yönetsel yapı ve anlayış açısından yeni görevler yüklediği yerel yönetimler, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve buna ilişkin kurumsal yapılann oluşturulup işlevsel hale getirilmesinde öne çı­ kanlmaktadırlar. Özellikle YG-21 kapsamında yerel yönetimler çok ortaklı olu­ şumlar (kent meclisleri) tarafından alınan kararlan uygulama aracı olarak öne çıkmaktadırlar. Bu açıdan sivil toplum kuruluşlan ve yerel yönetimler tıkanan yönetsel sistemin işler kılınmasına yönelik yönetsel açılımlarda yeni görevlerle donatılmaktadırlar. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına ilişkin yerel yöne­ tim-sivil toplum kuruluşlan işbirliği söz konusu yönetsel açılımlann bir sonucu olarak uluslararası metinlerde öne çıkan bir yaklaşım ve çözüm önerisi olarak 26 Çağdaş Yerel Yönetimler. 12 (4) Ekim 2003 görülmekte ve yönetsel işleyişte ağırlık kazanmaktadır. 2002- Johannesburg Zirvesi 'nde sivil toplum kuruluşlarının sürdürülebilir kalkınma konusunda yö­ netsel yapılar içinde yer almaya yönelik talep ve yaklaşımları kısa ve orta vade­ de yerel yönetim-sivil toplum kuruluşları işbirliğinin geliştirilmesine yönelik ta­ leplerin uygulamaya aktarılmasına ilişkin somut adımları zorunlu kılacak gö­ rünmektedir. Kaynakça 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001), Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT yayını, Ankara. Aitken, W.R.O. (1989), "Conserving the Environment Sustaining Economic Growth", Canadian Business Rewiew, Summer. Arapkirlioğlu, Kumru - Erbay, Yusuf (1998), "Uluslararası çevre Faaliyetleri", Ada­ Kentliyim Dergisi, Yıl 4, S.l4, Mayıs-Haziran, Ankara. Arat, Zeynep (2002), "Türkiye'nin çevre Politikası ve GAP Bölgesinde çevre Uygula­ maları", GAP Yöresinde Nüfus, Çevre ve Kalkınma Konferansı, 13-14 Kasım 2001, TÇSV Yayını, Ankara. Batie, S. Sandra (1989), "Sustainable Development: Challenges to the Profession of Agricultural Economies", American Journal of Agriculture and Economics, December. BM İnsan YerleşimIeri Konferansı (1996), Türkiye Ulusal Rapor ve Eylem Planı, İstan­ buL. Dinçer, Ömer (1996), "BM Konferansıarı ve HABITAT II Çalışmaları Üzerine Bir Tar­ tışma", Yeni Türkiye, Mart-Nisan, S.8, Ankara. Erbaş, Hayriye (2000), "Küreselleşme ve Ulus-Devletin Aşınımı Sürecinde Toplumsal Eşitlik/Adalet" Doğu-Batı Dergisi", Hukuk ve Adalet Üstüne, Sayı: 13, Ağustos. Ertürk, Hasan (1996), "Sürdürülebilir Kentler", Yeni Türkiye, Mart-Nisan, S. 8, Ankara. Fisunoğlu, Mahir (1990), Sürdürülebilir Kalkınma ve Ekonomi, Çevre ve Kalkınma İliş­ kilerinde Dünya Bankası, TÇSV Yayını, Ankara, EylüL. Fisunoğlu, Mahir (2002), "Tarımsal Üretim, Nüfus ve Çevre", GAP Yöresinde Nüfus, Çevre ve Kalkınma Konferansı, 13-14 Kasım 2001, TÇSV Yayını, Ankara. Ginther, K. - Denter, E. - Whart, P. Jim. (1995), Sustainable Development And Good Governence, Nizhoff, Dorarect, Boston. Göktürk, Atilla - Kavili Sultan (2002), "Bilgi Çağı Kamu Yönetimi İçin Önerilen Bir Model Gündem 21", 1. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 10-11 Mayıs, Ko­ caeli. Karaman, Toprak Zerrin (1995), "Küreselleşmede Yönetimin Etkisi", Türk İdare Dergi­ si, Yıl: 67, Sayı: 409, Ankara. Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye ye Yansımaları 27 Keating, Michail (1995), Yeryüzü Zirvesinde Değişim Gündemi, (TCU Tercüme), Anka­ ra. Keleş, Ruşen (1993), Çevrebilim, İmge Kitabevi, Ankara. Kışlalıoğlu, Mine - Berkes, Fikret (1990), Ekoloji ve Çevre Bilimleri, Remzi Kitabevi, İstanbul. Turgut, Nükhet (1993), Çevre ve Yurttaşlar, Ankara. Yaşamış, Firuz Demir (1994), "çevre Yönetiminin Kurumsal Temelleri", Türk İdare Dergisi, S. 403, Ankara. Y ıldırım, Uğur vd. (2000), "Sürdürülebilir Kalkınmaya İlişkin Uluslararası Düzenleme­ ler ve Bunların Hukuki Niteliği" Türk İdare Dergisi, Yıl: 72, Sayı: 426, Ankara.