4320 SAYILI A LEN N KORUNMASINA DA R KANUNUN VE UYGULAMALARININ DE ERLEND R LMES ÜZER NE B R ARA TIRMA T.C. BA BAKANLIK A LE VE SOSYAL ARA TIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜ Ü 2008 ANKARA T.C. BAŞBAKANLIK AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Genel Yayın No: 136 Seri: Bilim Serisi ISBN: 978-975-19-4337-8 Yayına Hazırlayan: Emre Tevfik ÇAMPINARI Dizgi Baskı: Font Ltd. Şti. 0.312 230 30 30 ARA TIRMA GRUBU Yürütücü Dr. Orhan F L Z Ara$t%rmac%lar Prof. Dr. Vahit BIÇAK Doç. Dr. H. Hüseyin ÇEV K Doç. Dr. Turgut GÖKSU Dr. Ahmet HASKÖSE Dr. brahim DALMI) Mülkiye Ba,müfetti,i Adil KIR Dan%$manlar Prof. Dr. H. brahim BAHAR Av. Ay,e BIÇAK PROJE ZLEME VE DE ERLEND RME GRUBU Dr. Aysel Günindi ERSÖZ- Uzman Ahu DALO2LU - Uzman Yrd. K TAP YAYINI Orhan F L Z Vahit BIÇAK H. Hüseyin ÇEV K Turgut GÖKSU Ahmet HASKÖSE 2008 ANKARA ÖNSÖZ Aile insan toplumlarının çekirdeğini oluşturan birimdir. Sosyal bir varlık olan insan için toplumsal hayat ne kadar önemli ve gerekli ise, bir toplum için de o toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumu o kadar önemlidir. Aile bu niteliğiyle toplumlarda kültürel kimliğin, insani ve demokratik değerlerin koruyucusu ve aktarıcısı, aynı zamanda toplumsal sürekliliğin kolaylaştırıcısı olan evrensel bir kurumdur. Toplumsal kurumların en önemlilerinden olan aile kurumu günümüzde çeşitli sorunlarla boğuşmaktadır. Bu sorunların başında aile içinde kadın ve çocuklara yönelik yaşanan “aile içi şiddet” gelmektedir. Gerek bakanlığıma bağlı kuruluşlarca, gerekse diğer ilgili kurum ve kuruluşlarca yapılan ve 1990’li yıllarda artış gösteren şiddet araştırmalarının sonuçlarında aile içinde yaşanan şiddetin varlığı ile aile içinde yaşanan şiddetin ailenin rol, yapı ve sürekliliğini etkilediği ortaya konulmuştur. 1998 yılında çıkarılan “4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun” ile aile içinde yaşanan şiddetin önlenmesi amaçlanmıştır. Uygulamadan kaynaklanan çeşitli sorunların üstesinden gelmek için Bakanlığım döneminde ilgili kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, Barolar, sivil toplum örgütleri temsilcileri tarafından hazırlanan değişikler TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek, 4 Mayıs 2007 tarih ve 26512 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yasalaşmıştır. Bu değişikliklerle; şiddet kavramı geniş yorumlanarak evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan, mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan aile bireyleri ve çocuklar da koruma altına alınmaktadır. Yine; şiddet uygulayan "kusurlu eş" ibaresi, "Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin" şeklinde değiştirilerek; aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri hakkında da (kayınpederin, kayınvalidenin geline ve çocuklara uyguladığı şiddet vb.) tedbir kararına hükmedilmesine olanak sağlanmıştır. Bu kanunla getirilen en önemli yenilik ise; şiddet uygulayan bireyin "Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması." tedbirine hükmedebileceği hususudur. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü tarafından 2007 yılı içerisinde, “4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun” uygulanmasının Türk toplumuna ve toplumun çekirdeği sayılan aile kurumuna yapmış olduğu olumlu ve olumsuz etkilerin değerlendirilmesini yapmak ve buna göre çözüm önerileri geliştirmek amacıyla bu araştırma yaptırılmıştır. “4320 Sayılı Ailenin Korunması Yasası ve Yasanın Uygulanmasının Aileler ve Toplumsal Yapı Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi” konulu Araştırmanın sonuçlarının bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutması ve aile içinde yaşanan şiddetin ortadan kaldırılmasına önemli katkılar sağlaması dileğiyle tüm emeği geçenleri kutluyorum. Nimet ÇUBUKÇU Devlet Bakanı ÖNSÖZ Toplumların temelini oluşturan aile kurumu günümüzde birçok sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu sorunların başında yoksulluk, uyuşturucu kullanımı, sokak çocukları, çocuk suçluluğu, fuhuş, cinsel istismarlar ve cinsel sapma, aşırı tüketim eğilimi, işsizlik, boşanmaların artışı, parçalanmış aileler, tek ebeveynli aileler, şiddet ve intihar eğiliminde artış gelmektedir. Sıralanan sorunlar aile ve toplum hayatını olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Genel Müdürlüğümüzce1994 ve 1998 yıllarında gerçekleştirilen araştırmalarda şiddetin; kültürel, sosyal, ekonomik ve psikolojik neden ve sonuçları olduğu ortaya konulmuştur. Aile içinde yaşanan şiddet; kadınları en temel insan haklarından ve temel özgürlüklerinden mahrum etmek te; kadınlarda ciddi psikolojik problemler ortaya çıkarmakta, kadınların sosyal ve ekonomik yaşama etkin katılmasını engellemektedir. Şiddetin en acı faturası ise çocukların geleceğine kesilmektedir. Şiddete tanık olan çocuklarda ciddi sağlık problemlerinin yanı sıra, davranış bozukluğu, duygusal travma ve okul başarısızlığı gibi sorunların sıkça yaşandığı belirlenmiştir. Şiddet hem birey olarak kadını hem de ailesini dolayısıyla toplumu güçsüzleştirmektedir. Aile içinde yaşanan şiddetin önlenmesi amacıyla 1998 yılında “4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun” çıkarılmıştır. “4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun” uygulanması sırasında karşılaşılan sorunların tespiti amacıyla Genel Müdürlüğümüzce; İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Erzurum, Samsun illeri merkez ve taşrasında yaşayan, Ailenin Korunmasına Dair Kanunun uygulanmasında sorumluluğu olan Aile mahkemesi hâkimi, Cumhuriyet savcısı ve genel kolluk kuvvetleri ile bu niteliksel araştırma yapılmıştır. Ayrıca, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanuna konu olan şiddet gören (kadın) ve şiddet uygulayanlarla (erkek) da görüşmeler yapılarak tedbir kararlarının olası sonuçlarının aile birliğine etkileri tartışılmıştır. Bu çalışmada ortaya çıkan en önemli sonuç “4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun” bilinirliğinin, bu kanunu uygulamakla görevli kişiler arasında çok düşük olmasıdır. Bu nedenle, bu çalışmanın ilgili tüm çevrelere ulaştırılarak başta bilinirliliğini artırmak olmak üzere, alana önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Bu çerçevede, bu değerli çalışmayı gerçekleştiren ekibi ve diğer tüm emeği geçenleri literatüre yaptıkları önemli katkı için kutluyorum. Doç. Dr. Ayşen GÜRCAN Genel Müdür SUNU Bu çal /ma, “4320 Say l Ailenin Korunmas Yasas ve Yasan n Uygulanmas n n Aileler ve Toplumsal Yap Üzerindeki Etkilerinin De1erlendirilmesi” ara/t rmas d r. lk defa 14.01.1998 y l nda yürürlü1e giren 4320 say l Kanunla ilgili olarak yap lan bu ara/t rmada, uygulama safhalar nda kanunun muhataplar olan yarg ve kolluk kuvvetleri ile aileler ele al nm /t r. Bu kanunun uygulamas nda görev alan aktörlerden yarg ve kolluk kuvvetleri ile bu kanunun uygulamas na konu olan ailelerin ne gibi zorluklarla kar/ la/t klar ve 4320 say l Kanunun aile bireyleri ile ayn çat alt nda ya/ayan di1er bireyleri ilgilendiren aile içi /iddet sorunlar n çözmedeki yeterlili1inin de1erlendirilmesi amac yla yap lm / niteliksel bir alan ara/t rmas d r. Bu çal /man n niteliksel bir alan ara/t rmas olmas ndan dolay , elde edilen bulgular n, bütün evreni temsil etme niteli1inin olmad 1 ve genellenemeyece1i hat rda tutulmal d r. Bulgular, görü/me yap lan ki/iler ve kurumlarla ilgili farkl görü/leri, e1ilimleri ve edinilen izlenimleri yans tmaktad r. Kullan lan niteliksel ara/t rma tekni1inin avantaj , ki/ilerden do1al ortamlar nda, esnek ve kar/ l kl etkile/ime aç k bir biçimde derinlemesine bilgi edinilmesine imkan sa1lamas d r. Bu ara/t rmada da elde edilen bulgular, varl 1 tespit edilen görü/ler ve e1ilimlerin, toplumda güçlü ya da zay f bir biçimde var oldu1unu ve varolu/ /ekillerini göstermesi aç s ndan kayda de1er bulunmaktad r. Bu çal /mada eme1i geçen herkese; ara/t rman n her safhas nda yap c ele/tiri ve katk lar ndan dolay Proje zleme ve De1erlendirme Grubundan Dr. Aysel Günindi ERSÖZ ile Ahu DALOHLU’na; bu ara/t rman n sahada veri toplama çal /malar n gerçekle/tiren ekipte yer alan Mehmet Sait GÜNEY, Nurullah ALTUN, Ercan BALCIOHLU, Ahmet GÜNEY, Alper AKGÜL ve Dr. Suphi ASLANOHLU’na ve niteliksel alan ara/t rmas e1itimini veren Yrd. Doç. Dr. Bülent BAYAT’a en içten dileklerimizle te/ekkür ederiz. Ayr ca “4320 Say l Ailenin Korunmas Yasas ve Yasan n Uygulanmas n n Aileler ve Toplumsal Yap Üzerindeki Etkilerinin De1erlendirilmesi Ara/t rmas ”n n gerçekle/tirilmesini sa1layan Aile ve Sosyal Ara/t rmalar Genel Müdürü Doç. Dr. Ay/en GÜRCAN’a ve bu çal /man n ortaya konmas nda eme1i geçen kurumun di1er de1erli yönetici ve çal /anlar na say s z te/ekkürleri bir borç biliriz. ARA TIRMA GRUBU Ç NDEK LER 1 10 GR 1. 4320 SAYILI A LEN N KORUNMASINA DA R KANUN BA LAMINDA KAVRAMLAR, KURUMLAR, DÜZENLEMELER VE AKTÖRLER 1.1. Aile 1.2. iddet 1.2.1.Aile çi iddet ekilleri 1.2.2.Aile çi iddetin Nedenleri 1.3. 4320 Say l Kanunda Aile çi iddeti Önlemeye Yönelik Tedbirler 1. 4. 4320 Say l Ailenin Korunmas na Dair Kanunun Uygulanma Ortam 1.4.1. Uluslararas Normatif Düzenlemeler 1.4.2. Ulusal Normatif Düzenlemeler 1.5. 4320 Say l Ailenin Korunmas na Dair Kanunun Uygulanmas nda Rol Alan Aktörler 1.5.1. Tedbir steyen Ki/iler 1.5.2. Aleyhine Tedbir stenen Ki/iler 1.5.3. Kolluk 1.5.4. Sa1l k Te/kilatlar 1.5.5. Savc l k 1.5.6. Mahkemeler 1.5.7. Barolar ve Avukatlar 1.5.8 Aile ve Sosyal Ara/t rmalar Genel Müdürlü1ü 1.5.9 Kad n n Statüsü Genel Müdürlü1ü 1.5.10 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu 1.5.11 Kad n Konukevleri 1.5.12 Aile Dan /ma Merkezleri 1.5.13 Sivil Toplum Kurulu/lar 2. ARA TIRMADA ELDE ED LEN VER LER N I I INDA ORTAYA ÇIKAN 4320 SAYILI KANUNLA LG L SORUNLAR 2.1. Mevzuattaki Belirsizlik ve Yetersizlikler 2.2. Koordinasyon, /birli1i ve leti/im Sorunlar 2.3. 4320 Say l Kanununun Bilinilirli1i ve nsanlar n Kanunla lgili Bilinçlenmesi 2.4. Uygulamadaki Aksakl klar 2.5. 4320 Say l Kanunun Uygulamas nda Veri Taban Eksikli1i ve Uygulamay Zorla/t ran lave Yükler 2.6 4320 Say l Kanunun Aile ve Toplumsal Yap Üzerindeki Etkisi 142 146 2.7. Genel Bulgular ve Öneriler 159 SONUÇ VE DE ERLEND RME KAYNAKÇA EKLER KISALTMALAR 170 177 184 200 10 13 16 17 18 24 25 31 40 41 41 42 46 48 53 59 59 60 61 64 75 75 109 121 126 GøRøù Aile bir toplumun temel taúÕ olarak kabul edilmektedir. Aile kurumunun toplum içinde hukuki, sosyal, ekonomik, kültürel, e÷itsel, psikolojik ve daha adÕ sayÕlmayan birçok iúlevi vardÕr. Sa÷lÕklÕ bir toplumsal yapÕnÕn sürdürülebilirli÷i konusunda temel görev aileye düúmektedir. Birçok ülkede aile kurumunun korunmasÕ ve devam ettirilmesi için devlet ve sivil toplum gerekli önlem ve çareleri uygulamaya çalÕúmaktadÕr. øúte bu yönüyle aile içi úiddetin önlenmesi ve ailenin korunmasÕyla ilgili Türkiye’de çÕkarÕlan 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun baúlÕca amacÕ aile içi úiddetin önlenmesine yönelik gerekli tedbirleri almak ve uygulamak böylece ailenin korunmasÕnda önemli rol oynamaktÕr. Bu çalÕúma 4320 sayÕlÕ Kanunun ne kadar amaçlarÕna ulaútÕ÷ÕnÕ araútÕrmak ve de÷erlendirmek üzere gerçekleútirilen araútÕrmanÕn kitaplaútÕrÕlmasÕdÕr. Toplumun en küçük ölçekli birimi olmasÕ, aileye iúlevsel bakÕmdan üstünlük ve ayrÕcalÕk sa÷lamaktadÕr. Aile sahip oldu÷u bu ayrÕcalÕklÕ yapÕsÕ ile bir e÷itim ve sa÷lÕk kurumu olarak, tutum ve davranÕúlarÕ biçimlendiren bir güç olarak, insani ve kültürel de÷erlerin taúÕyÕcÕ bir birim olarak, sosyal güvenli÷in, sosyal hizmetlerin ve sosyal yardÕmlarÕn tamamlayÕcÕ bir ünitesi olarak da görülebilmektedir. Ailelerin fonksiyon ve rolleriyle ilgili toplumsal de÷erler bir toplumdan di÷erine de÷iúiklikler göstermektedir. Bunun yanÕ sÕra aile üyelerinin bireysel haklarÕyla ilgili bazÕ hukuki normlar uluslararasÕ belgelerle deklare edilmiú ve birçok ülke bunlarÕ kabul etmiútir. Birleúmiú Milletler belgelerinde aile toplumun temel birimi olarak ele alÕnmÕú ve buna ailenin gerçekleútirdi÷i önemli sosyoekonomik iúlevler neden olmuútur. Aile rolünü ve iúlevlerini toplumdaki birçok de÷iúiklik karúÕsÕnda bunlara uyarlamakla birlikte, üyelerinin, özellikle bebek ve çocuklarÕn büyümesi ve geliúmesi için ve di÷er ba÷ÕmlÕlarÕn, yaúlÕlar ve güçsüzlerin bakÕmÕ için esas olan maddi, manevi ve mali deste÷i sa÷lamak için kendi do÷al çerçevesini hep korumuútur. Aileler olumlu anlamda önemli bir rolü yerine getirirken, de÷iúen de÷erler yüzünden toplumun olumsuz yönlerini de sÕklÕkla sergilemektedirler. Bu anlamda aile, bir sorun çözme ünitesi 1 oldu÷u kadar, sorunlarÕn kayna÷Õ veya sebebi olabilmektedir. Aile yapÕsÕ ve ailelerin iúlevlerini yerine getirme yetenekleri üzerindeki ekonomik de÷iúimin etkilerinin daha iyi anlaúÕlmasÕ, belki bazÕ sorunlarÕn çözümünde etkili olacaktÕr. Çünkü hem olumlu hem de olumsuz ekonomik de÷iúiklikler aile üzerinde güçlü bir etki yaratmaktadÕr. Genelde aile üzerindeki de÷iúen etkiler göç, tarÕmsal de÷iúim, kentleúme ve nüfus artÕúÕ gibi de÷iúik etkenlere atfedilmiútir. Ekonomik alanda yaúanan güçlükler beraberinde pek çok sosyal ve kültürel sorun getirmiú, toplumun ve ailelerin genelde sorun çözme kabiliyetlerini köreltmiútir. Ailenin refahÕ, aile üyelerinin genel olarak paylaútÕklarÕ yük, güçlük, imkân ve kolaylÕklarla do÷rudan ilgilidir. Ailede çalÕúan sayÕsÕ, ba÷ÕmlÕ nüfus sayÕsÕ, özürlü, yaúlÕ genel olarak refah düzeyini etkileyen faktörlerdir. Risk grubu içinde görülen aileler, sosyo-ekonomik düzeyi düúük, özürlü ve yaúlÕ bireyi olan, çalÕúan iúgücü az olan ailelerdir. ølk defa 14 Ocak 1998 tarihinde kabul edilen 4320 sayÕlÕ kanun aile içi úiddete karúÕ Türkiye’deki aile içi úiddet ma÷durlarÕ için hazÕrlanmÕú ve yürürlü÷e konmuútur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez münhasÕran aile içi úiddeti önlemeye yönelik tedbirleri içeren bir kanun çÕkarÕlmÕútÕr. UluslararasÕ iliúkilerin getirdi÷i bir takÕm zorunluluklar ve 1980 sonrasÕ Türkiye’de yaúanan kadÕn hareketleri dolayÕsÕyla oluúan ortak taleplerin bir sonucu olarak ortaya konan 4320 sayÕlÕ Kanun, Medeni Hukuk dÕúÕnda Türk aile yapÕsÕnÕ koruma ve aile içinde yaúanan úiddet olaylarÕnÕ önleme amacÕ do÷rultusunda hazÕrlandÕ÷Õ ve isim olarak da “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun” úeklinde adlandÕrÕldÕ÷Õ görülmektedir. Avrupa Birli÷i ile uyum süreci içerisinde, geliúen ve de÷iúen Türk toplumunun ve dolayÕsÕyla aile yapÕsÕnÕn ortaya çÕkardÕ÷Õ bir takÕm sorunlarÕn araútÕrÕlmasÕ ve bu do÷rultuda eylem planlarÕnÕn geliútirilmesi bir zorunluluk olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. Bu konuda 1995 yÕlÕnda baúlayan çalÕúmalar, 4320 sayÕlÕ kanunun yasalaúmasÕ ile sonuçlanmÕútÕr. Aile ile ilgili çok görüú bulunmakla birlikte ailenin özellikle hukuki, sosyal, kültürel ve ekonomik bir kurum oldu÷unu söylemek mümkündür. Aileyi kapsamlÕ úekilde tanÕmlayan KÕzÕlçelik ve Erdem (1996:8) úunlarÕ söylemektedirler: “Aile, içinde insan türünün belli bir úekilde üretildi÷i, cinsel iliúkilerin belli bir úekilde düzenlendi÷i, sosyalleúme sürecinin ilk ortaya 2 çÕktÕ÷Õ, karúÕlÕklÕ iliúkilerin belirli kurallara ba÷landÕ÷Õ, toplumdaki kültürel zenginliklerin kuúaktan kuúa÷a aktarÕldÕ÷Õ, biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal vb. yönleri bulunan, en temel bir sosyal birimdir”. Di÷er bir tanÕm ise konuya bireyler arasÕ ba÷lantÕlar ÕúÕ÷Õnda yaklaúmaktadÕr. Bu tanÕma göre “evlilik, kan ya da evlat edinme ba÷larÕyla birbirine ba÷lÕ, tek bir hane halkÕ oluúturan, karÕ-koca, ana-baba, kÕz ve o÷ul, kÕz ve erkek kardeú olarak her biri kendi toplumsal konumu içinde birbirlerini karúÕlÕklÕ etkileyen, ortak bir kültür yaratan, paylaúan ve sürdüren bireyler grubuna “aile” denmektedir”.1 AyrÕca aile toplulu÷u, tek bir hane halkÕnÕ oluúturdu÷u için ço÷unlukla hane halkÕ terimiyle de kullanÕlÕr. Türk Hukuku’na göre ise “aile” kan veya mukabele ile birbirine ba÷lanmÕú, aralarÕndaki hukuki iliúkileri Medeni Kanun ile düzenlenmiú toplumun en küçük ölçekteki birimi olarak kabul edilebilir. Bir toplumda genel olarak benimsenmiú de÷erlerle kimlik kazanmasÕ ve öte yandan bu de÷erleri besleyen bir ana mecra olarak baúat rol oynamasÕ, aileye iliúkin sosyolojik bakÕúÕ beslemektedir. Türk toplumunda aile kurumuna iliúkin yaklaúÕm ve tespitler, bu gerçekten hareket etmektedir. Tarih boyunca aile kavramÕna verdi÷i büyük önem Türk toplumunun temel karakteristiklerinden biri olarak kabul görmüútür. Gerek aile bireylerinin rol ve statüleri, gerek komúuluk ve akrabalÕk yoluyla gerçekleúen sosyal iliúkiler ve gerekse kamusal veya kurumsal iliúkilerde aile, belirleyici bir rol kazanmÕú ve bunu sürdürmüútür. Türk toplumunda aile, tarih boyunca üstlendi÷i rol ve iúlevler ile toplumsal yapÕnÕn temel taúÕ olarak önem kazanmÕútÕr. Türk ailesinin bu rolünü bugün de büyük ölçüde sürdürdü÷ü görülmektedir. Modernleúme sürecinde ailenin rol ve iúlevlerinde görülen de÷iúim, yapÕsal sorunlarÕ beraberinde getirmiú, özellikle geliúmiú toplumlarda zayÕflamakta olan aile yapÕsÕ, bu toplumlar için önemli bir tehdit olarak görülmüútür. Di÷er bir yandan da toplumsal de÷iúime ba÷lÕ olarak geliúen toplumsal ve bireysel sorunlarÕn (uyuúturucu kullanÕmÕ, boúanmalardaki artÕú, sokak çocuklarÕ olgusu, suç ve suçluluk, evsiz ve korunmasÕz birey sayÕsÕndaki artÕú vb.) aile ekseninde çözümlenmesi fikri, bütün dünyada kabul 1 http://www.felsefe.gen.tr/ailee.asp e.t. 23.10.2007 3 görmüú ve aileyi güçlendirmeye dönük tedbirleri kaçÕnÕlmaz kÕlmÕútÕr. Genel olarak dünyada benimsenen aile politikalarÕ, büyük ölçüde ailenin sorun çözme yetene÷ine dayalÕ olarak biçimlenmiútir. Aile kökenli oldu÷u veya aile ekseninde çözüm bulmasÕ mümkün olan ana sorun alanlarÕ úunlardÕr: x x x x x x x x x x x x x x x Gelir da÷ÕlÕmÕnÕn iyileútirilmesi; Görece yoksullu÷un giderilmesi; Toplumsal de÷erlerin benimsetilmesi; Demokratik de÷erlerin benimsetilmesi; Ortak yaúama kültürünün oluúmasÕ; E÷itim güçlüklerinin aúÕlmasÕ; Sa÷lÕk hizmetlerinin planlanmasÕ; Cinsiyete ba÷lÕ ayrÕmcÕlÕ÷Õn ve eúitsizli÷in giderilmesi; ÇocuklarÕn ve gençlerin hayata hazÕrlanmasÕ; YaúlÕ nüfusun yaúam düzeyinin yükseltilmesi; Özürlü ve ba÷ÕmlÕ nüfusun bakÕmÕ ve rehabilitasyonu; Toplumda dayanÕúma ve yardÕmlaúma mekanizmalarÕnÕn iúlemesi; Bireyler arasÕnda fÕrsat eúitli÷inin sa÷lanmasÕ; ønsani birikimin paylaúÕlmasÕ; Suç ve kötü alÕúkanlÕklarla mücadele edilmesi, aileden kaynaklÕ ve aile içinde yaúanan suçlarÕn ile aile içi úiddetin önlenmesi. Aileyi merkeze alan bu bakÕú açÕsÕnÕn temel aldÕ÷Õ bir baúka gerekçe ise aileyi iúlevsel olarak önemli kÕlan yapÕsal özelliklerdir. Dünyada kabul gören bu hakim bakÕú ülkemizde de baúta anayasa olmak üzere temel metinlerde dile getirilmiútir. Ailenin toplum hayatÕnÕn çekirde÷i oldu÷u biçimindeki bu bakÕú açÕsÕna göre, toplum yaúamÕnÕ ilgilendiren bir çok konu ya do÷rudan veya dolaylÕ olarak aile odaklÕdÕr. Ço÷unlukla her birey bir aile ortamÕna ba÷lÕ olarak yaúamÕnÕ sürdürmektedir. Aile birincil yaúam ünitesidir. Bireyin bedensel, zihinsel ve ruhsal geliúimi ile ihtiyaçlarÕ aile ortamÕnda karúÕlanÕr. Aileden ba÷ÕmsÕz bir birey geliúiminden söz etmek mümkün de÷ildir. Baúta geliúmiú toplumlar olmak üzere geliúme sürecinde hÕzla yol alan pek çok ülkede, aile odaklÕ araútÕrma ve çözüm programlarÕ her geçen gün büyük önem kazanmaktadÕr. 4 Türk toplumu tarih boyunca, güçlü aile de÷erleri ile birlikte var olmuú ve geliúmenin en önemli dinami÷i olarak aile içi iúbölümü ile aileler arasÕ dayanÕúmaya önem vermiútir. Yaúanan a÷Õr ekonomik buhranÕn bu güçlü aile de÷erleri ile hafifletildi÷i ve belli ölçülerde aúÕldÕ÷Õ konusunda toplumda ortak bir anlayÕú mevcuttur. Modernleúme süreçlerindeki hÕzlÕ ilerlemeye ra÷men Türkiye’de aile de÷erlerine olan ba÷lÕlÕk devam etmektedir. Aile ba÷larÕ Türk toplumunda huzur ve barÕúÕn korunmasÕnda, sevgi ve kardeúlik duygularÕnÕn geliúmesinde, bireyde arzu edilen ‘biz’ bilincinin olgunlaúmasÕnda hayli belirleyici olmaktadÕr. Yaúanan aile içi úiddet sorunlarÕnÕn oda÷Õndaki birim yine ailedir. A÷Õr ekonomik koúullar, bireyle birlikte aileyi derinden etkilemekte ve aile içi iliúkiler üzerinde olumsuz izler bÕrakmaktadÕr. Aile içinde her bireyin e÷itim ve istihdam durumu ailenin toplam yaúam kalitesi üzerinde do÷rudan etkili olmaktadÕr. A÷Õr ekonomik sorunlar ailenin fonksiyonlarÕ üzerinde do÷rudan etkili olmakta ve aile içi iliúkileri bozmaktadÕr. Belki yalnÕzca ekonomik sorunlarÕ temel neden olarak görmek yanlÕú olacaktÕr. Bu nedenle cinayete kadar varan olaylarÕn arkasÕnda yatan gerçeklerin bilimsel temellere dayalÕ bir araútÕrmaya konu olmasÕ ihtiyacÕ ortaya çÕkmÕútÕr. Bireyin refahÕ ve mutlulu÷unu aileden ba÷ÕmsÕz olarak ele almak mümkün de÷ildir. Bireyin fizyolojik ihtiyaçlarÕ kadar, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarÕnÕn karúÕlanmasÕ da ailenin ortak deste÷ine ba÷lÕdÕr. Ailenin zayÕflamasÕ ile gözlenen a÷Õr sorunlar, baúta modern toplumlar olmak üzere bütün dünyada önleyici ve koruyucu politikalarÕn desteklenmesini zorunlu kÕlmÕútÕr. Sözgelimi Avrupa ülkelerinde gözlenen baúlÕca sorunlardan biri do÷um oranÕndaki düúüú ile nüfus dengelerinin bozulmasÕdÕr. Boúanma oranlarÕndaki artÕú ve evlilik dÕúÕ do÷umlar, bunu izleyen sorunlar olarak gözlenmektedir. Sosyal politikalara esas oluúturan sa÷lÕk, e÷itim, beslenme, barÕnma gibi temel ihtiyaçlarÕn ancak aile ortamÕnda sa÷lanabilece÷i gerçe÷i, bu yönde teúvik edici uygulamalara hÕz kazandÕrmÕútÕr. DezavantajlÕ ve ba÷ÕmlÕ bireylerin yaúam kalitesini yükseltemeye dönük çabalarÕn da büyük ölçüde aile kurumunu güçlendirmeye yöneldi÷i görülmüútür. Bu kitap, 1998 yÕlÕndan beri yürürlükte bulunan 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun ve bu kanunun uygulanmasÕnÕn Türk toplumuna ve toplumun çekirde÷i sayÕlan 5 aile kurumuna yapmÕú oldu÷u olumlu ve olumsuz etkilerinin de÷erlendirilmesini konu almÕútÕr. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun 14 Ocak 1998 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiú, 17 Ocak 1998 tarih ve 23233 SayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕnlanarak, yayÕmÕ tarihinde yürürlü÷e girmiútir. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun 26 Nisan 2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafÕndan kabul edilen 5636 sayÕlÕ kanunla de÷iútirilmiútir. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanununu de÷iútiren 5636 sayÕlÕ Kanun, 4 MayÕs 2007 tarih ve 26512 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕnlanarak yürürlü÷e girmiútir. Bu kitap temelde úunlarÕ amaçlamÕútÕr: 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulanmasÕ ve aile kurumuna yapmÕú oldu÷u olumlu ya da olumsuz etkiler hakkÕnda ne kamu kurumlarÕ ne de di÷er sivil toplum kuruluúlarÕ tarafÕndan yapÕlmÕú veya yaptÕrÕlmÕú ciddi ve kapsamlÕ bir çalÕúma yoktur. Bu araútÕrma ile kanunun çÕkartÕlÕrken hedeflenen amaçlara uygun iúleyip iúlemedi÷i, kanunda veya uygulamasÕnda herhangi bir aksaklÕk olup olmadÕ÷Õ, bu kanunun aileye olumlu ve olumsuz etkilerinin araútÕrÕlarak ortaya konmasÕ amaçlanmaktadÕr. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulanmasÕ sÕrasÕnda karúÕlaúÕlan sorunlar, adli ve idari tasarruf sahibi kurumlarÕn, ilk baúvuru kapÕsÕ olarak karúÕmÕza çÕkan polis ve jandarma gibi kolluk güçlerinin ve bu kanunun uygulamasÕna konu olmuú ailelerin, konuya yaklaúÕmlarÕ, ortaya konulan uygulama yol ve yöntemlerinde karúÕlaúÕlan aksaklÕk ve eksikliklerin nedenleri ile sonuçlarÕnÕn belirlenmesi gibi konularda önemli verilerin elde edilmesi amaçlanmaktadÕr. Günümüzde yaúanan hÕzlÕ de÷iúimin sonucunda ortaya çÕkan hukuki, sosyolojik ve psikolojik sorunlara bir çözüm niteli÷inde ortaya konulan söz konusu 4320 sayÕlÕ kanunun öngördü÷ü yasal ve yapÕsal (polis ve jandarma kollu÷u ile adli ve idari teúkilatÕn yetki ve sorumluluklarÕnÕn uygulamada karúÕlaúÕlan sorunlarÕ açÕsÕndan) düzenlemelerin etkilerinin ölçülmesi ve çÕkacak sonuçlara göre yeni yasal ve yapÕsal düzenlemelere bilimsel çerçevede hazÕrlanmÕú bir araútÕrma raporu hazÕrlanmasÕ gere÷inden yola çÕkÕlarak var olan durumun saptanmasÕ ve ortaya çÕkacak sorunlara önerilerde bulunmasÕ bu araútÕrmanÕn temel amacÕnÕ oluúturmaktadÕr. 6 Özetle kitaplaútÕrÕlan bu araútÕrmanÕn baúlÕca amaç ve hedefleri aúa÷Õdaki gibi sÕralanabilir. 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun; x Uygulamada iúlerli÷inin olup olmadÕ÷ÕnÕ belirlemek; x Aile kurumuna ve topluma olumlu ve olumsuz etkilerini belirlemek; x Adli ve idari tasarruf yetkisine sahip ilgili devlet kurumlarÕnÕn kanunun uygulanmasÕ sÕrasÕnda karúÕlaútÕklarÕ sorunlarÕ belirlemek; x 4 MayÕs 2007 tarihinde yürürlü÷e giren de÷iúiklikleri de göz önünde tutarak uygulamadaki eksiklik ve aksaklÕklarÕ ortaya koymak; x UygulanmasÕnda elde edilen verileri analiz ederek yapÕlacak de÷erlendirme sonucu hazÕrlanan rapor ile bu alanda çalÕúanlara ve politika belirleyicilere yol gösterici nitelikte rehber olmaktÕr. AraútÕrma gerçekleútirilirken veri toplama tekni÷i olarak niteliksel yöntemler tercih edilmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanun önemli bir kamu politikasÕnÕn programÕnÕ belirlemektedir. Özellikle aile içi úiddete maruz kalan bireylerin úiddetten korunmasÕ ve faillere karúÕ tedbirlerin alÕnmasÕ bu politikanÕn önemli özelliklerindendir. Kanun 4 MayÕs 2007 ’deki de÷iúikli÷e kadar yaklaúÕk 8 yÕl uygulanmÕútÕr. De÷iúiklikten sonra da yaklaúÕk altÕ aydÕr uygulanmaktadÕr. Bir kamu politikasÕnÕn uygulamasÕnÕn de÷erlendirilmesi için bu iyi ve geçerli bir süredir. øúte 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕyla ilgili sürecin ve karúÕlaúÕlan uygulama sorunlarÕnÕn saptanmasÕ ve çözüm önerilerinin ortaya konabilmesi için verilerin iyi toplanmasÕ gerekmektedir. Bu çalÕúmada sosyal bilimlerde veri toplama tekni÷i olarak kullanÕlan anket, mülakat ve gözlem içerisinde en uygununun mülakat tekni÷i oldu÷una karar verilmiútir. Bu çalÕúmanÕn öngördü÷ü amaçlarÕ gerçekleútirmek için elde edilmesi gereken verilerin bulunabilece÷i üç çeúit kaynak mevcuttur. Birincisi, uluslar arasÕ sözleúmeler ve ulusal düzeyde anayasa, kanunlar, yönetmelikler ve benzeri yasal düzenlemelerdir. økincisi ilgili alanda hazÕrlanmÕú rapor, yayÕnlanmÕú kitap, makale ve benzeri literatürdür. Üçüncü kaynak ise çalÕúmayla en ilintili ve en özgün olan yaptÕ÷ÕmÕz açÕk uçlu sorulu, yarÕ yapÕlandÕrÕlmÕú 7 soru formlarÕ çerçevesinde ikili görüúme yöntemi ile elde edilen verilerdir. AraútÕrÕlmasÕ yapÕlan konu, kaynaklarÕn toplanmasÕ ve analizinde niteliksel yöntemi gerektirmiútir. Çünkü niteliksel yöntem, araútÕrmanÕn içeri÷ine ba÷lÕ olarak özellikle uygulama aúamasÕnÕn, en az çÕktÕ ve etkiler kadar önemli oldu÷u durumlarda kendi avantajlarÕna sahiptir. Bu yöntem istatistiksel yöntem araçlarÕ veya di÷er sayÕsal yöntem araçlarÕnÕn sa÷layamadÕ÷Õ bulgulara yönelik veri toplama türüdür. Bu araútÕrma çeúidi, kiúilerin, örgütlerin, kuruluúlarÕn davranÕúlarÕ, tarihleri ve hikâyeleri ile kurum ve kuruluúlarÕn sosyal hareketleri, faaliyetleri ve karúÕlÕklÕ iliúkileri konusunda yapÕlan derinlemesine araútÕrmayÕ da ifade eder. Niteliksel araútÕrma araútÕrmacÕyla hem uygulamacÕ aktörlerden hem de ilgili kanun uygulamasÕndan etkilenen kiúi ve kuruluúlardan alÕnan cevap ve yorumlara vurgu yapmayÕ sa÷lar. Bu açÕdan çalÕúmamÕz için mülakatlar gerçekleútirilmiútir. Bunlar daha önceden hazÕrlanmÕú yarÕ yapÕlandÕrÕlmÕú sorularÕn sorularak, görüúülen kiúilerin verecekleri cevaplara sÕnÕr koymadan yapÕlmÕú görüúmelerdir. Böylece mülakat yapÕlan kiúiler serbestçe görüúlerini dile getirmiúler ve bunlar ses kayÕt cihazlarÕna kaydedilmiútir, ses kaydÕna izin vermeyenlerin verdikleri cevaplar görüúmeci tarafÕndan not tutularak kayÕt altÕna alÕnmÕútÕr. Görüúülecek kiúiler seçilirken 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕnda rol alan veya etkisi olan ya da bu kanunun uygulanmasÕna konu olan aktörler veya kiúiler olmasÕna dikkat edilmiútir. Bu amaçla Türkiye’de 6 bölge örneklem olarak seçilmiútir. Marmara, øç Anadolu, Ege, Do÷u ve Güneydo÷u Anadolu Bölgelerinde birer savcÕ, birer aile mahkemesi hâkimi, birer jandarma ve polis temsilcisi ile 5 kadÕn ve 5 erkek toplam 10 tane bu kanunun uygulamasÕnda rol almÕú veya konu olmuú kiúilerle olmak üzere her bölgede toplam 14 mülakat ve toplamda 84 mülakat gerçekleútirilmesi planlanmÕútÕr. Ege Bölgesinin Akdeniz Bölgesini de temsil edece÷i farz edilmiútir. Ancak alan çalÕúmasÕ sÕrasÕnda planlanan sayÕdan daha fazla görüúme gerçekleútirilmiútir. Bu bölgelerin seçilmesiyle Türkiye’nin geneli hakkÕnda fikir sahibi olunabilece÷i kanaati oluúmuútur. Çünkü yukarÕda detaylÕ anlatÕldÕ÷Õ gibi niteliksel araútÕrmalarda alanla ilgili derinlemesine bilgiler elde edildi÷i için, 8 sayÕsal çoklu÷un temsil açÕsÕndan anlamÕ yoktur. Sonuç olarak altÕ bölgede elde edilen veriler 4320 sayÕlÕ kanunun belirledi÷i politikanÕn uygulamadaki etkilerini (çÕktÕ ve sonuçlarÕnÕ) de÷erlendirmede yeterli olaca÷Õ kanaatine varÕlmÕútÕr. KitaplaútÕrÕlan araútÕrma kapsam olarak kendi sÕnÕrlarÕnÕ belirlemiútir. YukarÕda belirtildi÷i gibi AraútÕrmanÕn temel konusu, Türk Medeni Kanunun öngördü÷ü tedbirlerden ayrÕ olarak 1998 yÕlÕnda yürürlü÷e giren 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulanmasÕnÕn Türk toplumuna ve toplumun çekirde÷i sayÕlan aile kurumuna yapmÕú oldu÷u olumlu ve olumsuz etkilerinin de÷erlendirilmesidir. Bu araútÕrma 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕnÕn ve uygulamada görülen etkilerin araútÕrÕlÕp de÷erlendirilmesiyle sÕnÕrlÕ tutulmuútur. Bu kanunla hedeflenen tedbirlerin uygulanabilirli÷i de bu araútÕrmanÕn kapsamÕ içindedir. 4320 sayÕlÕ kanun dÕúÕnda kalan ve aileyi ve aile içi iliúkileri düzenleyen kurallarÕ içeren Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve di÷er özel kanun uygulamalarÕ araútÕrmanÕn temel konusu dÕúÕnda olup, söz konusu bu kanunlar yalnÕzca ilgili oldu÷u alanlarla sÕnÕrlÕ ölçüde ele alÕnÕp incelenmiútir. Bu araútÕrmanÕn kapsamÕ 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulamasÕna konu olmuú aileler ve bu ailelerde ortaya çÕkan sorunlara çözüm üretmekle görevli adli ve inzibati kurumlar ile sÕnÕrlÕ olmakla birlikte, araútÕrmanÕn hedefledi÷i sonuçlara ulaúÕlmasÕ bakÕmÕndan yararlÕ olacak benzer kiúi ve kurumlarÕn da ilgileri oranÕnda ele alÕnmasÕ gerekti÷i açÕktÕr. Bu nedenle bu kiúi ve kurumlar gerekti÷i ölçüde araútÕrmaya dâhil edilmiútir. Bunun dÕúÕnda araútÕrmada kullanÕlan literatür ve di÷er kaynaklarÕn do÷ru bilgilerden oluútu÷u, görüúülen kiúilerin beyanlarÕnÕn do÷ruyu ve gerçe÷i yansÕttÕ÷Õ, kamu kurumlarÕ ve sivil toplum kuruluúlarÕndan alÕnan sayÕsal veriler ile di÷er bilgi ve belgelerin do÷ru ve gerçek veriler oldu÷u kabul edilmiútir. 9 1. 4320 SAYILI AøLENøN KORUNMASINA DAøR KANUNU BAöLAMINDA KAVRAMLAR, DÜZENLEMELER, RESMø VE SøVøL AKTÖRLER 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun korudu÷u hukuki de÷er, aile içi úiddetin önlenmesidir. Kanun aile içinde úiddeti önlemek, úiddete maruz kalan aile bireylerini korumak amacÕyla birtakÕm tedbirlere baúvurulmasÕnÕ öngörmüú, hükmedilen tedbirlere uyulmamasÕ halinde uygulanacak müeyyideleri düzenlemiútir. 4320 sayÕlÕ Kanun metninde aileyi, bireyi, resmi nikâhlÕ olarak birlikte ve ayrÕ yaúayan kiúileri, aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan di÷er bireyleri, Aile Mahkemelerini, savcÕlÕk kurumu ile genel kolluk birimlerini ve devletin di÷er ilgili birimleri ile úiddet, tedbir ve benzeri kavramlarÕ içermekle bu çalÕúmanÕn kavramsal çerçevesinin konularÕnÕn neler olmasÕ gerekti÷ini belirlemektedir. Böylece 4320 sayÕlÕ kanun metni içeri÷inde kullanÕlan kavram ve kurumlar bir bakÕma kavramsal çerçevenin planÕnÕ oluúturmaktadÕr. DolayÕsÕyla öncelikle bu kavramlar üzerinde durulmasÕ gerekmekte olup çalÕúmanÕn bu bölümünde kavramsal ve kuramsal çerçeve sunulmaktadÕr. 1.1. Aile Aile toplumun en küçük birimi olarak görülür. Toplum hayatÕnÕn temel yapÕ taúÕdÕr. Ailenin bu konumunu kabul eden 1982 AnayasasÕ 41. maddede durumu úu úekilde ifade etmektedir: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eúler arasÕnda eúitli÷e dayanÕr. Devlet, ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ ve aile planlamasÕnÕn ö÷retimi ile uygulanmasÕnÕ sa÷lamak için gerekli tedbirleri alÕr”. Türk AnayasasÕ görüldü÷ü gibi aileyi Türk toplumunun temelli olarak görmektedir. 3 Ekim 2001 de÷iúikli÷i ile eúler arsÕndaki eúitlik metne ilave edilerek Anayasa ça÷daú bir hüviyete bürünmüútür. Burada belirtilmesi gereken araútÕrma konusuyla ba÷lantÕlÕ bir di÷er husus “ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ” görevini devlete vermesidir. Aileyle ilgili pek çok düzenlemenin kayna÷ÕnÕ bu madde teúkil etmektedir. Ailenin toplumdaki birinci fonksiyonu sa÷lÕklÕ bir neslin oluúturulup devam ettirilmesidir. Toplum en baúta nüfusunu artÕrarak varlÕ÷ÕnÕ devam ettirir. Toplumun devamÕnÕn sa÷lanmasÕnda ailenin büyük görevleri vardÕr. Bu sebeple her toplumda aile müessesesinin kurulup devam 10 ettirilmesi ve sona ermesiyle ilgili düzenlenmiú detaylÕ kanuni metinler mevcuttur. ønsano÷lu do÷umundan itibaren temel ihtiyaçlarÕnÕ giderebilmek için di÷er canlÕlardan farklÕ olarak baúkalarÕnÕn yardÕmÕna muhtaçtÕr ki bunu da içinde do÷up büyüdü÷ü aile sa÷lamaktadÕr. Bu úekilde baúkasÕnÕn yardÕmÕna muhtaç olma durumu sadece çocuklar için de÷il eúler ve di÷er büyükler için de söz konusudur. Ailenin kurucu taraflarÕndan birisi olan anne yeni do÷an çocu÷un nazarÕnda en de÷erli varlÕktÕr. Çünkü çocu÷un en önemli ihtiyacÕ biyolojiktir ve bu ihtiyacÕ karúÕlayan da annedir. Çocu÷un babasÕ ve kardeúleri annenin yardÕmcÕlarÕdÕr. Ailedeki anne, baba ve kardeúlerin bu yardÕmlaúmalarÕ ve genel olarak iliúkileri normal bir çerçevede seyrederse çocuk da büyüdü÷ünde sosyal çevreye uyumda zorluk çekmeyecektir. Di÷er taraftan çocuklar aile içinde anne ve babayÕ rol modeli olarak benimseyip onlarÕ taklit edecek ve davranÕúlarÕnÕ kiúiliklerinin bir parçasÕ haline getireceklerdir. AyrÕca huzurlu bir aile ortamÕnda yetiúen çocuklar kendi kuracaklarÕ yuvada da mutlu ve huzurlu olacaklardÕr (Gökçe, 1991:17).Tersine huzursuz bir aile ortamÕnÕ paylaúan bireyler de bu durumdan olumsuz etkilenmektedirler. Örne÷in, øçli aile içi úiddete maruz kalan ya da buna úahit olan kadÕnlarÕn bile çocuklarÕna úiddet uyguladÕklarÕnÕ belirtmektedir (Bahar, 2002:17). Ankara’da bir özel okuldaki parçalanmÕú aile ve parçalanmamÕú aile çocuklarÕ üzerinde yapÕlan bir araútÕrmada bazÕ özelliklerde farklÕlÕklar görülmese de parçalanmÕú aile çocuklarÕnÕn di÷erlerine kÕyasla “oyunda tek baúÕna kalan veya ezilen, kavgacÕ”; “okulu eve, ö÷retmeni de anneye” tercih eden; “daha tutuk ve çekingen bir kiúilik yapÕsÕ” gösterdikleri görülmüútür (Bulut, 1991). Aile kurumunun ikinci önemli fonksiyonu nesiller arasÕ kültür aktarÕmÕ olan sosyalleúmeyi sa÷lamasÕdÕr. Bireyin sosyalleúmesi hayat boyu süren bir olgudur ve bunda aile önemli bir yer iúgal etmektedir. Özellikle ebeveynler ideal anlamda “çocuklarÕn toplumla bütünleúmesini sa÷lamada en büyük yardÕmcÕdÕrlar” (Bahar, 2005:166). Aile çocuklarÕ hayata hazÕrlayan bir okuldur. Örne÷in kültürün aktarÕlmasÕ ve iletiúim araçlarÕndan birisi olan dil en iyi úeklide aile içerisinde ö÷renilmektedir. “Yaúa ve cinsiyete göre ve farklÕ sosyal grup mensuplarÕna karúÕ gösterilecek uygun 11 davranÕú kaidelerini çocu÷a ö÷reten en önemli sosyal grup… ailedir (Saran, 1991:137). ToplumlarÕn devamÕnÕ, birlik ve beraberli÷ini sa÷layan önemli duygulardan olan dayanÕúma da aile içerindeki sosyalleúme sürecinde bireylere kazandÕrÕlmaktadÕr. Aile fertlerinin dayanÕúmasÕ aileleri, o da toplum içindeki dayanÕúmayÕ kuvvetlendirmektedir. Di÷er bir deyiúle toplum içindeki karúÕlÕklÕ dayanÕúma ve koordinasyonun sa÷lanmasÕnda ailenin yeri büyüktür (Saran, 1991:135). Ailenin bir di÷er önemli fonksiyonu aile fertlerine duygusal ve maddi güvenlik sa÷lamasÕdÕr. “Aileler fiziksel, duygusal destek ve mali yardÕmÕn sa÷lanmasÕnda rol oynar” (Bahar, 2005:167). Aile üzerine yapÕlan pek çok araútÕrmanÕn ortak noktasÕ huzurlu aile ortamÕnda yaúayan insanlarÕn maddi-manevi, sosyal ve psikolojik yönden sa÷lÕklÕ olduklarÕ yönündedir. ÇocuklarÕn suç istatistiklerinde de aile hayatÕnÕn düzensiz olmasÕnÕn (ebeveyn kavgalarÕ, tek eúlilik, ayrÕlmÕú-boúanmÕú anne baba…) çocuklarÕ olumsuz yönde etkiledi÷i görülmektedir. Huzurlu bir aile, di÷er taraftan, toplumun rehabilitasyon merkezidir. Hem çekirdek ailedeki fertler arasÕndaki hem de geniú aile ve aynÕ sülalede meydana gelen sosyo-psikolojik, ekonomik huzursuzluklarda aileler arabulucu, rehabilite edici fonksiyon üstlenmektedirler (Göksu, 1998). Eúler arasÕndaki iliúkinin úekli ve niteli÷i toplumun yeni nesli olan çocuklarÕn geliúimini olumlu veya olumsuz olarak etkilemektedir. “Ebeveyn arasÕndaki ahenkli iliúkilerin çocu÷un istikrarlÕ iyi bütünlenmiú bir kiúilik geliútirmesinde önemli” oldu÷unu vurgulamak gerekir. Saran, “ebeveyn arasÕndaki devamlÕ çekiúme ve tartÕúmalar çocu÷un geliúimi sÕrasÕnda onu en fazla yaralayan tecrübelerdir” demektedir (Saran, 1991:137). Ça÷ÕmÕzda aile çocu÷un yetiúmesinde rollerinin bir kÕsmÕnÕ di÷er sosyal kurumlara aktarmaktadÕr. Örne÷in e÷itici rolünü özel ve kamusal e÷itim kurumlarÕ ve bir ölçüde de medya üstlenmiútir. Aile, di÷er yandan toplumda “en küçük demokrasi ünitesi” olarak görülmektedir (Bahar, 2005:179). Herkesin bir di÷erinin fikrine saygÕ göstererek düúüncelerini özgürce, beyan etti÷i bir ortamdÕr aile. ønsanlarÕn her yönüyle birbirine çok benzeúti÷i aile içinde bile çok farklÕ görüúler olabilece÷ini idrak etmesi demokrasi adÕna önemli bir kazanÕmdÕr. 12 Aile her ne kadar günümüzde daha ziyade çekirdek aileyle anÕlmaktaysa da büyük aile olarak yaúlÕlarÕn da bakÕm ve görümü, onlara maddi ve manevi destek olunmasÕ açÕsÕndan da önemli bir yer iúgal etmektedir. Bulut (1991:226), Türkiye’deki ailenin BatÕ ülkelerine kÕyasen insanlarÕn yetiúkin hayatÕnda bile kolay kolay terk edilmeyen bir yapÕya sahip oldu÷unu belirtmektedir. Böyle olunca “kiúi aileden getirdi÷i özellikleri bazen hayat boyu sürdürmektedir”. DolayÕsÕyla da “toplumu biçimlendiren, gelece÷ini bir dereceye kadar tayin eden kurum ailedir, denebilir” . Toplum hayatÕnÕn devamÕnda bu kadar öneme sahip olan ailenin dejenerasyona u÷ramasÕnÕn, nihayetinde toplumun da dejenerasyona u÷ramasÕ kaçÕnÕlmazdÕr. Bu sebeple huzurlu bir aile ortamÕnÕn sa÷lanmasÕ için toplumun her birimine özellikle de devlete büyük görevler düúmektedir. Anayasa’nÕn 41inci maddesinde belirtildi÷i gibi toplumun temelini aile oluúturmaktadÕr. ùiddetin aile yaúamÕ içerisinde, aileyi oluúturan bireyler arasÕnda gerçekleúen ve "aile içi úiddet" adÕ altÕnda "aile içinde bir bireyin di÷er bir bireye yönelik fiziki, sözel ve duygusal kötü davranÕúÕ" úeklinde tanÕmlanan görüntüsü toplum için daha tehlikeli olmakta, toplumun en küçük birimi olan aile içerisinde gerçekleúen úiddetin yol açtÕ÷Õ ve açaca÷Õ zararlar toplum bünyesinde daha derin ve kalÕcÕ izler bÕrakmaktadÕr. Aile içi úiddetin zararlarÕ sadece toplum açÕsÕndan de÷il birey açÕsÕndan da tehlikeli sonuçlar yaratmaktadÕr. Aile içi úiddet, sevgi, úefkat ve merhamet göstermesi gereken bir kiúi tarafÕndan uygulandÕ÷Õndan, úiddete maruz kalan aile bireyinin ruhi yapÕsÕnda hayatÕ boyunca silinmesi zor izler bÕrakmaktadÕr. Aile içi úiddet olaylarÕna daha çok anne ve çocuklarÕn maruz kaldÕ÷Õ yapÕlan araútÕrmalar sonucunda ortaya çÕkmaktadÕr. Bu itibarla Anayasa'nÕn 41 inci maddesinde yer alan "Devlet ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ için gerekli tedbirleri alÕr, teúkilatÕ kurar" hükmü de göz önüne alÕndÕ÷Õnda aile içi úiddetten ma÷dur olan kadÕnÕ ve çocuklarÕ koruyucu yasal tedbirlerin alÕnmasÕ zorunlulu÷u ortadÕr. 1.2. ùiddet ùiddet olgusu, insanlÕk tarihiyle birlikte ortaya çÕkmÕú, birçok bireysel ve toplumsal ö÷e ile birlikte karmaúÕk bir yapÕ oluúturmuútur. Bu nedenle úiddet olgusunu tanÕmlamak ve ortaya çÕkarmak kolay de÷ildir. ùiddet olgusu, kendini çok farklÕ 13 biçimlerde gösterebilmekte, günümüzde gerek bireysel ve gerekse toplumsal boyutta sÕk sÕk karúÕlaúabilen bir olay olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. BaskÕ, eziyet, korkutma, sindirme, öldürme, cezalandÕrma, baúkaldÕrÕ, her toplumda derece derece fakat sürekli bir biçimde günlük yaúamda rastlanan úiddet türleri olarak görülmektedir (KocacÕk, 2001:1-2). “ùiddet kavramÕ sertlik, sert ve katÕ davranÕú, kaba kuvvet kullanma” olarak tanÕmlanmakta ve úiddet olaylarÕ ise; “insanlarÕ sindirmek, korkutmak için yaratÕlan olay ya da giriúimler” olarak ifade edilmektedir (Ünsal, 1996:29). “BaúkasÕnÕ öldürme, sakat bÕrakma, ya da yaralama yoluyla zarar verilmesini içerdi÷i için úiddet genel anlamda gücü aúmaktadÕr. Bu tür eylemleri, baúkasÕna karúÕ tehdit oluúturmayÕ ve kÕsaca insana fiziksel ve ruhsal zarar veren her davranÕúÕ úiddet olarak de÷erlendirebiliriz. Buna mallara verilen zarar da katÕlabilir” (KocacÕk, 2001:1-2). Hukuksal açÕdan úiddet ele alÕndÕ÷Õnda, “úiddet ile ilgili davranÕúlar, kanuna uymamak, kiúiye zarar vermek, hakaret etmek, onuru kÕrmak, huzura son vermek, birinin haklarÕnÕ çi÷nemek, hÕrpalamak, incitmek, zor kullanmak” úeklinde tanÕmlanmaktadÕr (Erten ve ArdalÕ 1996:143). Ergil’in (2001:40) tanÕmÕnda “úiddet, çatÕúan çÕkarlarÕ olan taraflarÕn arasÕndaki sosyal iliúkilerden kaynaklanmaktadÕr”. Ünsal’a (1996:32) göre “fiziksel úiddetin insanlarÕn bedensel bütünlü÷üne karúÕ dÕúarÕdan yöneltilen, sert ve acÕ verici bir edimdir. Mala, cana, sa÷lÕ÷a, bedensel bütünlü÷e, birey özgürlü÷üne karúÕ bir tehdit oluúturmasÕ söz konusudur. Burada da yaralama, Õrza tecavüz, ya÷ma, adam kaçÕrma gibi baúkasÕna yönelmeler olabildi÷i gibi, intihar giriúimleri biçiminde bireyin kendine yönelik eylemleri de söz konusu” olabilmektedir. ùiddet yapÕsal (sürekli) veya konjonktürel (geçici), do÷rudan veya dolaylÕ, dar veya geniú anlamlÕ olarak ortaya çÕkmakta, konjonktürel úiddet geçici fakat elveriúli ortamlarda ortaya çÕkan evrensel bir olgu olarak belirmektedir. YapÕsal úiddet ise eúitli÷in henüz yasa önünde bile sa÷lanamadÕ÷Õ veya azgeliúmiú toplumlarda, demokratik olmayan toplumlarda sÕk rastlanan bir durumdur. Örne÷in iktidarÕ elinde tutanlar, denetim ve gözetimi altÕndakilere yönelik olarak úiddeti bir egemenlik aracÕ olarak kullanabilmektedirler (Ünsal, 1996:32). 14 Birleúmiú Milletler KadÕnlara Yönelik ùiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nin 1. maddesi kadÕnlara yönelik úiddeti; ''ister kamusal isterse özel yaúamda meydana gelsin, kadÕnlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acÕ veya ÕstÕrap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bÕrakma'' úeklinde tanÕmlamaktadÕr. Bu tanÕma daha sonra ''kurbanÕ ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bÕrakmak''da dahil edilmiútir2. Dünya Sa÷lÕk Örgütü ise úiddeti, sahip olunan fiziksel, güç ya da kudretin, tehdit yoluyla ya da do÷rudan kendine, bir baúka insana, bir gruba ya da topluma karúÕ yaralanma, fizyolojik hasar, geliúme bozuklu÷u ya da gerilikle sonuçlanacak ya da sonuçlanma olasÕlÕ÷Õ yüksek bir biçimde uygulanmasÕ olarak tanÕmlamaktadÕr3. 1995 yÕlÕnda yapÕlan 4. Dünya KadÕn KonferansÕ’nda kabul edilen Pekin Deklarasyonu Eylem PlanÕnda, “KadÕna yönelik úiddet” kadÕnÕn fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar görmesiyle veya acÕ çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanmasÕ muhtemel olan, bu tip hareketlerin tehdidini, baskÕyÕ ya da özgürlü÷ün keyfi engellenmesini de içeren, ister toplum önünde ister özel hayatta meydana gelmiú olsun, cinsiyete dayalÕ her türden úiddet anlamÕna gelmektedir4. Yine 2000 yÕlÕnda yapÕlan Pekin+5 Siyasi Deklarasyonu ve Sonuç Belgesinde, Pekin Eylem Platformunda yer alan úiddet tanÕmÕ geniúletilerek erken ve zorla evlendirme, namus cinayetleri, baúlÕk parasÕnÕ ödeyememekten kaynaklanan úiddet ve evlilik içi tecavüz gibi úiddet türleri KadÕnÕn ønsan HaklarÕ ihlalleri olarak sÕralanmÕútÕr5 Çocu÷a yönelik úiddet için yaygÕn olarak kullanÕlan terim, çocuk istismarÕdÕr. østismar, çocu÷un ailesi ya da ondan sorumlu di÷er kiúiler tarafÕndan çocu÷a karúÕ uygulanan fiziksel, cinsel veya psikolojik nitelikli kötü davranÕúlarÕn tümünü kapsamaktadÕr. Dünya Sa÷lÕk Örgütü Çocuk istismarÕnÕ “çocu÷un sa÷lÕ÷ÕnÕ, fiziksel geliúimini olumsuz yönde etkileyen bir yetiúkin, toplum veya ülkesi tarafÕndan bilerek veya bilmeyerek yapÕlan davranÕúlar, çocuk istismarÕ olarak kabul edilir” úeklinde tanÕmlamÕútÕr 2 http://www.un.org/documents/ga/res/48/a48r104.htm 21.11.2007 http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs239/en/ 21.11.2007 4 http://www.un.org/womenwatch/daw/beijing/index.html 21.11.2007 5 http://www.un.org/womenwatch/daw/followup/ beijing+5.htm, 21.11.2007 3 15 1.2.1. Aile øçi ùiddet ùekilleri Türkiye’de aile mensuplarÕnÕn kadÕnlara uyguladÕ÷Õ úiddet, sözlü ve psikolojik úiddet yoluyla kadÕnlarÕ ekonomik ihtiyaçlarÕndan yoksun bÕrakmaktan daya÷a, cinsel úiddete ve cinayetlere kadar geniú bir yelpaze içinde yer almaktadÕr. Birleúmiú Milletler KadÕnlara Yönelik ùiddetin Önlenmesi Bildirgesi 1. maddede kadÕnlara yönelik úiddeti, “ister kamusal isterse özel yaúamda meydana gelsin, kadÕnlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acÕ veya ÕstÕrap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bÕrakmadÕr” úeklinde tanÕmlanmaktadÕr. Bu tanÕmÕn son yorumlamalarÕna “kurbanÕ ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bÕrakmak” da dâhil edilmiútir6. Dünya Sa÷lÕk Örgütü ailede eúlerin uyguladÕ÷Õ úiddeti, yakÕn bir iliúkide fiziksel, psikolojik ya da cinsel hasara yol açan her tür davranÕú olarak tanÕmlamÕútÕr. Bu kapsama dahil olan hususlar aúa÷Õda sÕralanmÕútÕr: x Tokat atma, vurma, tekmeleme ve dövme gibi fiziksel saldÕrÕ fiilleri x Sindirme, sürekli küçük düúürme ve aúa÷Õlama gibi psikolojik taciz x Cinsel iliúkiye zorlama ve öteki cinsel zor kullanma biçimleri x Bir kimseyi ailesinden ve arkadaúlarÕndan uzaklaútÕrma, hareketlerini gözleme ve bilgi ya da yardÕma ulaúmasÕnÕ kÕsÕtlama gibi çeúitli kontrol edici davranÕúlar7. Fiziksel úiddet; itelemek, tokat atmak, tekmelemek, yumruklamak, kol kÕvÕrmak, kol-bacak kÕrmak, saçÕndan sürüklemek gibi direk fiziksel temas içeren eylemler ve ayrÕca temel ihtiyaçlarÕnÕ esirgeme, gerekli tÕbbi tedavi almasÕnÕ engelleme gibi direk olmayan fiziksel temas içeren eylemler olabilir8. 6 http://www.harb-is.org.tr/dergi/wordler/subat07/diger.doc e.t. 02.12.2007 http://www.harb-is.org.tr/dergi/wordler/subat07/diger.doc e.t. 02.12.2007 8 http://dosyalar. hurriyet.com.tr/aileici/aileicisiddet1.asp e.t. 02.12.2007 7 16 Sözlü úiddet; eleútirmek, aúa÷Õlamak, küfür etmek, tehdit etmek, kararlara katÕlÕmÕnÕ engellemek, sorguya çekmek, ba÷Õrmak, aúa÷ÕlayÕcÕ isim takmak, alay etmek, dini veya etnik kimli÷ine yönelik hakaret etmek, görüúlerini ve çalÕúmalarÕnÕ küçümsemek gibi eylemler úeklinde ortaya çÕkabilir9. Ekonomik úiddet; parasÕnÕ almak ve geri vermemek, zorla istemedi÷i bir iúte çalÕútÕrmak, istedi÷i halde çalÕútÕrmamak veya zorla çalÕútÕrmak gibi eylemler olarak görülebilir10. østemedi÷i cinsel iliúkiye zorlamak, tecavüz, baúka kiúilerle cinsel iliúkiye zorlamak, cinsel olarak kiúiyi korkutan ve kÕran davranÕúlarda bulunmak, cinsel organlara zarar vermek cinsel úiddet olarak ortaya çÕkabilir11. Ailesi, arkadaúlarÕ veya komúularÕ ile görüúmesini yasaklamak, evden dÕúarÕ çÕkmasÕnÕ yasaklamak, gitti÷i her yeri takip etmek, baúkalarÕnÕn önünde aúa÷Õlamak ve alay etmek, baúkalarÕnÕn önünde sözünü kesmek gibi eylemler ise toplumsal iliúkileri sÕnÕrlayÕcÕ úiddet olarak görülebilir12. 1.2.2. Aile øçi ùiddetin Nedenleri Aile içi úiddet sebepleri, biyolojik, psikolojik ve sosyal nedenler olmak üzere baúlÕca üç baúlÕk altÕnda incelenir13. Biyolojik nedenler arasÕnda, bazÕ akÕl hastalÕklarÕ ve ruhsal bozukluklar gibi nedenlerden dolayÕ kiúilerin úiddet uygulamaya e÷imli olmalarÕ yer almaktadÕr. AyrÕca, uyuúturucu ve alkol kullanÕmÕ ile kendini kaybetm5e de önemli nedenler arasÕnda bulunmaktadÕr. ùöyle ki, uluslararasÕ araútÕrmalar do÷rultusunda; alkolik ve uyuúturucu ba÷ÕmlÕsÕ olan bireylerin %25'e yakÕnÕ aile içinde úiddet uygulamaktadÕr14. BazÕ kurumlar kumar gibi kötü alÕúkanlÕklarÕ bu kategori içerisine eklemektedir. Psikolojik nedenlerin baúÕnda güç ve kontrol sa÷lama gelmektedir. ùiddet, baúka kiúi üzerinde denetim sa÷lama amacÕyla 9 http://dosyalar.hurriyet.com.tr/aileici/aileicisiddet1.asp e.t. 02.12.2007 http://dosyalar.hurriyet.com.tr/aileici/aileicisiddet1.asp e.t. 02.12.2007 11 http://dosyalar.hurriyet.com.tr/aileici/aileicisiddet1.asp e.t. 02.12.2007 12 http://dosyalar.hurriyet.com.tr /aileici/aileicisiddet1.asp e.t. 02.12.2007 13 http://www.bsm.gov.tr/bugep/docs/siddet.pdf e.t. 02.12.2007 14 http://www.abs.gov.au/AUSSTATS/abs@.nsf/DetailsPage /4906.0 2005?Open Documente. 02.12.2007) 10 17 ortaya çÕkmakta ve úiddet güçlüden güçsüze do÷ru uygulanmaktadÕr. Erkek, sahip oldu÷u fiziksel güçten dolayÕ üstünlük sa÷layabilece÷ine inanmakta; kadÕn ise gerek fiziksel gerekse ekonomik yönden zayÕf oldu÷u için karúÕ koyamamaktadÕr. Sosyal nedenler olarak sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapÕ öne çÕkmaktadÕr. ùiddeti uygulamayÕ ö÷renmenin en temel kayna÷ÕnÕ, kiúinin kendi ailesi oluúturmaktadÕr. Çocukluk ve gençlik dönemlerini, evinde úiddet uygulanarak geçiren kiúi úiddeti normal bir olgu olarak algÕlayacak ve bu durum yaúamÕnÕn ilerideki dönemlerinde kiúinin kendisinin de uygulayÕcÕ olma ihtimalini artÕracaktÕr. øúsizlik ve fakirlik gibi ekonomik problemler ve bu problemlerden kaynaklanacak duygu, stres ve zor yaúam úartlarÕ; kiúilerin úiddet uygulama riskini artÕrabilecektir. 1.3. 4320 SayÕlÕ Kanunda Aile øçi ùiddeti Önlemeye Yönelik Tedbirler Türkiye’de aile içi úiddetin sebeplerini tespit etmeye yönelik çeúitli araútÕrmalar yapÕlmÕútÕr. 1995 yÕlÕnda baúlayan çalÕúmalar, 1998 yÕlÕnda 4320 sayÕlÕ kanunun yasalaúmasÕ ile sonuçlanmÕútÕr. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28/6/2006 tarihli ve 853 sayÕlÕ KararÕyla Töre ve Namus Cinayetleri ile KadÕnlara ve Çocuklara Yönelik ùiddetin Sebeplerinin AraútÕrÕlarak AlÕnmasÕ Gereken Önlemlerin Belirlenmesi AmacÕyla oluúturulan Meclis AraútÕrma Komisyonu Raporu ile 4/7/2006 tarihli ve 26218 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕmlanan 2006/17 sayÕlÕ BaúbakanlÕk Genelgesinde 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunda de÷iúiklik yapÕlmasÕ gerekti÷i belirtilmektedir. Bu nedenle de÷iúiklik tasarÕsÕ hazÕrlanmÕú ve belirlenen eksiklikleri gidermek üzere düzenlenmiútir. Bilindi÷i gibi 4320 sayÕlÕ Kanunun temel amacÕ aile içinde úiddet uygulayan bireyi, ortak yaúam alanÕndan uzaklaútÕrarak ve di÷er birtakÕm tedbirleri uygulamaya koyarak aile içi úiddeti önlemektir. 5636 sayÕlÕ kanunun gerekçesinde de belirtildi÷i gibi, bugüne kadar yapÕlan çalÕúmalara ra÷men ülkemizde aile içinde, eúler arasÕnda veya aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan di÷er aile bireyleri arasÕnda da úiddetin varlÕ÷Õ bilinen bir gerçektir. Bunun sonucu olarak úiddet olgusunu geniú yorumlayarak aile içi úiddeti sadece eúler arasÕ úiddet olarak algÕlamamak gere÷i ortaya çÕkmÕú, aynÕ çatÕ altÕnda yaúamayan; boúanma veya ayrÕlÕk nedeniyle ayrÕ konutlarda bulunan bireyler ve evli olmalarÕna ra÷men fiilen ayrÕ yaúayan aile bireyleri ve çocuklar da aile içi úiddete maruz kalabildiklerinden, aile içi 18 úiddet ma÷duru kapsamÕnÕn sosyal hayatÕn gerçeklerine uygun olarak düzeltilmesi gerekti÷i düúünülmüútür. 2007 yÕlÕndaki yasa de÷iúikli÷ine kadar geçen süreç içinde 4320 SayÕlÕ Kanunun 1 inci maddesinin birinci fÕkrasÕndan farklÕ olmak üzere ikinci fÕkrasÕnda “eú” ifadesinin kullanÕlmasÕnÕn, uygulamada, olayÕn taraflarÕ konusunda kavram karÕúÕklÕ÷Õ yarattÕ÷Õ görülmüútür. Söz konusu karÕúÕklÕ÷Õ ortadan kaldÕrmak amacÕyla “kusurlu eú” ifadesi yerine “Kusurlu eúin veya di÷er aile bireyinin” ifadesinin kullanÕlmasÕ daha uygun bulunmuú ve yeni düzenleme ile kavram karÕúÕklÕ÷Õ giderilmeye çalÕúÕlmÕútÕr. 4 MayÕs 2007 tarihinde yürürlü÷e giren Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunda De÷iúiklik YapÕlmasÕ HakkÕnda Kanun’da, Aile Mahkemesi Hâkiminin uygun görmesi halinde úiddet uygulayan birey için “Bir sa÷lÕk kuruluúuna muayene veya tedavi için baúvurmasÕ” tedbirine hükmedebilece÷i öngörülmüútür. AnayasanÕn “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” baúlÕklÕ Üçüncü Bölümünün “Ailenin korunmasÕ” baúlÕklÕ 41. maddesinde “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eúler arasÕnda eúitli÷e dayanÕr. Devlet, ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ ve aile planlamasÕnÕn ö÷retimi ile uygulanmasÕnÕ sa÷lamak için gerekli tedbirleri alÕr.” hükmü bulunmakla; Devlet özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕnÕ sa÷lamakla yükümlü tutulmaktadÕr. Bu nedenle úiddet uygulayan bireyin herhangi bir rahatsÕzlÕ÷ÕnÕn bulunup bulunmadÕ÷Õ hususunun tespiti ve tedavisi ile uyguladÕ÷Õ veya uygulayaca÷Õ úiddetin ortadan kaldÕrÕlmasÕ amaçlanmaktadÕr. 4320 sayÕlÕ Kanunda, úiddet ma÷duru kiúilerin tedbir kararÕ sonrasÕnda ekonomik sÕkÕntÕ çekmelerini önlemek için tedbir nafakasÕ hükme ba÷lanmÕútÕr. Özellikle úiddet uygulayan bireyin ailenin geçimini birinci derecede sa÷layan kiúi olmasÕ halinde, bu kiúinin eve ve aile bireylerine yaklaútÕrÕlmamasÕ halinde ailenin geçim sÕkÕntÕsÕ içine düúece÷i bir gerçektir. AnayasanÕn 5 inci maddesinde Devlete, vatandaúÕn refah, huzur ve mutlulu÷unu sa÷lamak, kiúinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile ba÷daúmayacak surette sÕnÕrlayan ekonomik engelleri kaldÕrmak görevi verilmiútir. AnayasanÕn bu hükmü gere÷ince, Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunda De÷iúiklik YapÕlmasÕ HakkÕnda Kanun ile aile içi úiddet ma÷duru insanlarÕn ekonomik güvence altÕna alÕnmalarÕ tedbir nafakasÕ alarak sa÷lanmakta olup, e÷er úiddet ma÷durlarÕ nafaka almakta iseler, 19 mükerrer nafaka ödenmesine engel olunacak úekilde yeni bir düzenleme yapÕlmÕútÕr. 4320 sayÕlÕ Kanunun 1. maddesinde yer alan, bu maddenin birinci fÕkra hükmüne göre yapÕlan baúvurularÕn harca tabi olmayaca÷Õ hükmü, bu Kanun kapsamÕndaki baúvurular ve verilen kararlarÕn infazÕ için yapÕlan icrai iúlemlerin harca tabi olmayaca÷Õ úeklinde düzenlenmiútir. Kanun özellikle kadÕn ve çocuklarÕ koruma altÕna alma ve bu sebeple úiddete maruz kalmÕú kiúilere yargÕ iúlemlerinde mali külfet getirmeme amacÕnÕ taúÕmaktadÕr. Söz konusu amaç do÷rultusunda Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunda De÷iúiklik YapÕlmasÕ HakkÕnda Kanun ile baúvurunun harca tabi olmamasÕ uygulamasÕna uyacak úekilde, hükmedilen tedbirlerin icraya konulmasÕ aúamasÕnda da harç alÕnmamasÕ hususunun Kanunda ayrÕca belirtilmesine ihtiyaç duyulmuútur. Bütün bunlara ek olarak bu Kanunun uygulanmasÕna yönelik hususlarÕn yönetmelikle düzenlenece÷i hüküm altÕna alÕnarak uygulamada karúÕlaúÕlabilecek aksaklÕklarÕn giderilmesi amaçlanmÕútÕr. Bütün bu olaylar göstermektedir ki var olan hukuk sistemi içinde hem aile içi úiddetin önlenmesi hem de aile içi iliúkilerin düzenli ve ça÷daú normlarda yaúanmasÕ konusunda bir çok çalÕúmaya gerek duyulmaktadÕr. Bu çalÕúmalarÕn sa÷lÕklÕ bir veri tabanÕna dayandÕrÕlmasÕ için öncelikle Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun ve 4 MayÕs 2007 tarihinde yürürlü÷e giren Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunda De÷iúiklik YapÕlmasÕ HakkÕnda Kanun’un uygulamasÕnÕn etkilerinin ölçülmesi bir gereklilik olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. 4320 sayÕlÕ Kanunda eúlerden birinin veya çocuklarÕn veya aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan di÷er aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrÕlÕk kararÕ verilen veya yasal olarak ayrÕ yaúama hakkÕ olan veya evli olmalarÕna ra÷men fiilen ayrÕ yaúayan aile bireylerinden birinin aile içi úiddete maruz kaldÕ÷Õnda, Aile Mahkemesi Hâkiminin meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re’sen kanunda sayÕlan tedbirlerden bir ya da birkaçÕna birlikte veya uygun görece÷i benzeri baúka tedbirlere de hükmedebilece÷i kuralÕ getirilmiútir. Bu tedbirler, kusurlu eúin veya di÷er aile bireyinin; a) Aile bireylerine karúÕ úiddete veya korkuya yönelik söz ve davranÕúlarda bulunmamasÕ, 20 b) Müúterek evden uzaklaútÕrÕlarak bu evin di÷er aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrÕ oturmakta oldu÷u eve veya iúyerlerine yaklaúmamasÕ, c) Aile bireylerinin eúyalarÕna zarar vermemesi, ç) Aile bireylerini iletiúim araçlarÕ ile rahatsÕz etmemesi, d) Varsa silah veya benzeri araçlarÕnÕ genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi, e) Alkollü veya uyuúturucu herhangi bir madde kullanÕlmÕú olarak úiddet ma÷durunun yaúamakta oldu÷u konuta veya iúyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmamasÕ, f) Bir sa÷lÕk kuruluúuna muayene veya tedavi için baúvurmasÕ, úeklinde düzenlenmiú ve öngörülen süre altÕ ayÕ geçemeyece÷i ve kararda hükmolunan tedbirlere aykÕrÕ davranÕlmasÕ halinde kusurlu eúin veya di÷er aile bireyinin tutuklanaca÷Õ ve hakkÕnda hapis cezasÕna hükmedilece÷i hususunun úiddet uygulayan eú veya di÷er aile bireyine ihtar olunmasÕ, e÷er úiddeti uygulayan eú veya di÷er aile bireyi aynÕ zamanda ailenin geçimini sa÷layan yahut katkÕda bulunan kiúi ise hakim bu konuda ma÷durlarÕn yaúam düzeylerini göz önünde bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiú olmasÕ kaydÕyla talep edilmese dahi tedbir nafakasÕna hükmedebilece÷i, bu Kanun kapsamÕndaki yapÕlan baúvurular ve verilen kararÕn infazÕ için yapÕlan icrai iúlemlerin harca tabi olmadÕ÷Õ hususlarÕnÕ içermektedir. Aile bireylerine karúÕ úiddete veya korkuya yönelik söz ve davranÕúlarda bulunmanÕn yasaklanmasÕ tedbiri Burada aile bireylerine karúÕ her türlü úiddet veya korku içeren söz ve davranÕúlar yasak kapsamÕna alÕnmakta, buradan da anlaúÕlabilece÷i üzere bu tür söz ve davranÕúlarÕn aile içi úiddet kapsamÕna alÕndÕ÷Õ ortaya çÕkmaktadÕr. Kanunun Genel Gerekçesine baktÕ÷ÕmÕzda, úiddet bir olgu olarak kabul edilmiú ve aile yaúamÕ içerisinde aileyi oluúturan bireyler arasÕnda gerçekleúen ve "aile içi úiddet" adÕ altÕnda aile içinde her hangi bir bireyin di÷er bir bireye yönelik her türlü fiziki, sözel ve duygusal kötü davranÕúÕ olarak tanÕmlanmÕútÕr. 21 Burada kabul edilen kötü davranÕúlara, “ma÷dura maddi ve manevi bakÕmdan eziyet veren, bedeni ve ruhsal yapÕsÕnda zarar veya tehlike meydana getiren her türlü hareketi dahil etmek gereklidir. Kötü davranÕú teúkil eden hareketler, icrai nitelikte olabilece÷i gibi ihmali suretle de gerçekleútirilebilir” (Balo, 2003:29). ùiddetin yöneltildi÷i kiúilerin yeniden açÕklanmasÕnÕn sonucu olarak kanun metninden di÷er "eúe ve çocuklara" sözcü÷ü yerine aile bireyi denmesi yoluna gidilmiú ve tedbir kararlarÕnÕn bu biçimde alÕnmasÕ yolu seçilmiútir. Müğterek evden uzaklağtñrñlarak bu evin dißer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrñ oturmakta oldußu eve veya iğyerlerine yaklağmanñn yasaklanmasñ tedbiri Kusurlu eúin veya di÷er aile bireyi hakkÕnda verilen kararla uzaklaútÕrÕldÕ÷Õ ve di÷er eú ve çocuklarÕn oturmakta oldu÷u eve veya iú yerlerine girer veya yaklaúÕrsa suç oluúacaktÕr. Ancak burada ailenin ma÷dur olan (tedbir uygulatan) di÷er eú veya çocuklarÕn kusurlu eúini veya kusurlu di÷er aile bireyini müúterek eve veya iúyerine ça÷ÕrmasÕ veya kabul etmesi halinde durumun nasÕl olaca÷Õ açÕk de÷ildir. Balo’ya göre bu durumda "açÕk veya zÕmni rÕza" halinde, cürüm olarak öngörülen bu suçun unsurlarÕ oluúmayaca÷Õ düúünülmektedir (Balo, 2003:29). Aile bireylerinin eğyalarñna zarar vermenin yasaklanmasñ tedbiri 4320 sayÕlÕ Kanun kusurlu eúin veya di÷er aile bireyinin ma÷dur di÷er eú, çocuklar ve aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan aile bireylerinin malvarlÕ÷Õna zarar vermeme sorumlulu÷unu yüklemekte ve buna aykÕrÕ hareketi yasaklamaktadÕr. Burada eúya tabiri maddi veya manevi de÷eri olan taúÕnÕr ve taúÕnmaz mal olarak anlamak gerekmektedir. Aile bireylerini iletiğim yasaklanmasñ tedbiri araçlarñ ile rahatsñz edilmesinin Kusurlu eú veya di÷er aile bireyi tarafÕndan iletiúim vasÕtalarÕyla ma÷durlarÕn rahatlarÕnÕ ihlal edici hareketlerin yapÕlmasÕ halinde bu suç oluúacaktÕr. “RahatlÕ÷Õ ihlal edici 22 hareketlerden maksat aile bireylerinin huzur ve sükununu bozucu kiúide üzüntü, sÕkÕntÕ ve tedirginli÷e sebebiyet verecek hareketlerdir” (Balo, 2003:29). Varsa silah veya benzeri araçlarñnñ genel kolluk kuvvetlerine teslim edilmesi tedbiri Kanun, kusurlu eúin veya di÷er aile bireyinin di÷er aile bireylerine zarar verme ihtimalini göz önünde bulundurarak kendisine ait silah ve benzeri araçlarÕ genel kollu÷a teslim edilmesi tedbirini öngörmüútür. Kusurlu eúin varsa silahlarÕnÕ genel kollu÷a teslim etmesi gerekir, teslim etmemesi halinde taúÕmaya ve bulundurmaya devam etmesi durumunda bu tedbire aykÕrÕ hareket edilmiú olacaktÕr. Alkollü veya uyuğturucu herhangi bir madde kullanñlmñğ olarak ğiddet maßdurunun yağamakta oldußu konuta veya iğyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmasñnñ yasaklanmasñ tedbiri Türk Ceza Kanununda uyuúturucu madde kullanmak, sarhoúluk ve mütecaviz sarhoúluk halleri ayrÕ bir suç olarak düzenlenmiútir. Ancak bu suçlardan ayrÕ olarak Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun, alkollü veya uyuúturucu herhangi bir madde kullanarak ortak konuta gelmeyi veya ortak konutta bu maddeleri kullanmayÕ ayrÕ bir suç tipi olarak kabul etti÷inden hakkÕnda bu tedbir kararÕ verilen kusurlu eúin karada uymamasÕ halinde suç oluúacaktÕr. 4320 sayÕlÕ Kanunun 2007’deki yapÕlan de÷iúiklikten önceki halinde alkol yasa÷Õ ortak konut ile sÕnÕrlanmÕú ve ma÷durun/potansiyel ma÷durun yaúadÕ÷Õ / sÕ÷ÕndÕ÷Õ konut ve iúyeri koruma dÕúÕnda bulunmaktaydÕ. Bir saßlñk kuruluğuna muayene veya tedavi için bağvurma zorunlulußu getirilmesi tedbiri Bu tedbir; madde ba÷ÕmlÕlÕ÷Õ veya ruhsal sorunlar ile ilgili olabilece÷i gibi bir danÕúma merkezine baúvurma zorunlulu÷u olarak da düúünülebilece÷i gibi úiddet uygulayanÕn rehabilitasyonu gibi bir seçenek de düúünülebilir. 2007 de÷iúikli÷i öncesinden kanunda bulunmayan bu tedbir, konunun yalnÕzca adli yönüyle de÷il aynÕ zamanda madde ba÷ÕmlÕlÕ÷Õ veya ruh sa÷lÕ÷Õ yönünden 23 de ele alÕnmasÕnÕ sa÷layacak yolu açmÕútÕr. Böylece alkol ve uyuúturucu madde kullanÕmÕnÕn önüne geçilmesi için gerekli tedaviye devam zorunlulu÷u getirilmesinin önünü açmÕútÕr. 5636 sayÕlÕ kanunun genel gerekçesinde úöyle denilmektedir; “Aile Mahkemesi Hâkiminin uygun görmesi halinde úiddet uygulayan birey için “Bir sa÷lÕk kuruluúuna muayene veya tedavi için baúvurmasÕ” tedbirine hükmedebilece÷i öngörülmüútür. AnayasanÕn “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” baúlÕklÕ Üçüncü Bölümünün “Ailenin korunmasÕ” baúlÕklÕ 41 inci maddesinde “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eúler arasÕnda eúitli÷e dayanÕr. Devlet, ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ ve aile planlamasÕnÕn ö÷retimi ile uygulanmasÕnÕ sa÷lamak için gerekli tedbirleri alÕr.” hükmü bulunmakla; Devlet özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕnÕ sa÷lamakla yükümlü tutulmaktadÕr. Bu nedenle úiddet uygulayan bireyin herhangi bir rahatsÕzlÕ÷ÕnÕn bulunup bulunmadÕ÷Õ hususunun tespiti ve tedavisi ile uyguladÕ÷Õ veya uygulayaca÷Õ úiddetin ortadan kaldÕrÕlmasÕ amaçlanmaktadÕr.” 1.4. 4320 SayÕlÕ Ailenin Uygulanma OrtamÕ KorunmasÕna Dair Kanunun 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun, aile içi úiddeti önleme konusunda önemli bir yasal bir düzenlemedir. 4320 sayÕlÕ Kanunun temel amacÕ, aile içinde úiddet uygulayan bireyi, ortak yaúam alanÕndan uzaklaútÕrarak ve di÷er bir takÕm tedbirleri uygulamaya koyarak aile içi úiddeti önlemektir. Kanun gerekçesinde úu hususlar özellikle belirtilmiútir. Ülkemizde aile içinde, eúler arasÕnda veya aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan di÷er aile bireyleri arasÕnda da úiddetin varlÕ÷Õ bilinen bir gerçektir. Bu durumda úiddet olgusunu geniú yorumlayarak aile içi úiddeti sadece eúler arasÕ úiddet olarak algÕlamamak gere÷i ortaya çÕkmÕútÕr. AyrÕca, aynÕ çatÕ altÕnda yaúamayan; boúanma veya ayrÕlÕk nedeniyle ayrÕ konutlarda bulunan bireyler ve evli olmalarÕna ra÷men fiilen ayrÕ yaúayan aile bireyleri ve çocuklar da aile içi úiddete maruz kalabildiklerinden, aile içi úiddet ma÷duru kapsamÕnÕn gerçeklere uygun olarak düzeltilmesi gerekmiútir. Kanunun genel gerekçesindeki açÕklanan nedenler ve zorunluluklarla 26/04/2007 tarihinde 4320 sayÕlÕ Kanunda de÷iúiklikler yapÕlmÕútÕr. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕ Kanunu, 24 uluslar arasÕ ve ulusal hukukun bir parçasÕ olarak uygulanmaktadÕr. Bu Kanun, aile içi úiddet olgusunu önlemeye yönelik normatif düzenlemeler mekanizmasÕnÕn bir parçasÕdÕr. MekanizmanÕn di÷er parçalarÕnÕ uluslararasÕ ve ulusal normatif düzenlemeler oluúturmaktadÕr. ùimdi sÕrasÕyla önce uluslararasÕ normatif düzenlemeler ve daha sonra ulusal normatif düzenlemeler tartÕúÕlacaktÕr. 1.4.1. UluslararasÕ Normatif Düzenlemeler Anayasa'nÕn 90. maddesi: “Türkiye Cumhuriyeti adÕna yabancÕ devletlerle ve milletlerarasÕ kuruluúlarla yapÕlacak andlaúmalarÕn onaylanmasÕ, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayÕ bir kanunla uygun bulmasÕna ba÷lÕdÕr… Usulüne göre yürürlü÷e konulmuú milletlerarasÕ andlaúmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkÕnda Anayasaya aykÕrÕlÕk iddiasÕ ile Anayasa Mahkemesine baúvurulamaz (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.). Usulüne göre yürürlü÷e konulmuú temel hak ve özgürlüklere iliúkin milletlerarasÕ andlaúmalarla kanunlarÕn aynÕ konuda farklÕ hükümler içermesi nedeniyle çÕkabilecek uyuúmazlÕklarda milletlerarasÕ andlaúma hükümleri esas alÕnÕr” hükmünü içermektedir. 4320 sayÕlÕ Kanundaki düzenlemelerle do÷rudan ya da dolaylÕ úekilde ilgisi olan uluslar arasÕ normatif düzenlemelerden bazÕlarÕ úu úekildedir. 1.4.1.1. ønsan HaklarÕ Evrensel Beyannamesi Birleúmiú Milletler Genel Kurulunun 10 AralÕk 1948 tarih ve 217 A(III) sayÕlÕ KararÕyla ilan edilmiútir. 6 Nisan 1949 tarih ve 9119 SayÕlÕ Bakanlar Kurulu ile “ønsan HaklarÕ Evrensel Beyannamesi'nin Resmi Gazete ile yayÕnlanmasÕ yayÕmdan sonra okullarda ve di÷er e÷itim müesseselerinde okutulmasÕ ve yorumlanmasÕ ve bu Beyanname hakkÕnda radyo ve gazetelerde münasip neúriyatta bulunulmasÕ” kararlaútÕrÕlmÕútÕr. Bakanlar Kurulu KararÕ 27 MayÕs 1949 tarih ve 7217 SayÕlÕ Resmi Gazete'de yayÕnlanmÕútÕr. ønsan HaklarÕ Evrensel Beyannamesinin 16. maddesi; “1. Yetiúkin her erke÷in ve kadÕnÕn, Õrk, yurttaúlÕk veya din bakÕmlarÕndan herhangi bir kÕsÕtlamaya u÷ramaksÕzÕn evlenme ve aile kurmaya hakkÕ vardÕr. 2. Evlenme sözleúmesi, ancak 25 evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapÕlÕr. 3. Aile, toplumun, do÷al ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafÕndan korunur” hükmünü içermektedir. 1.4.1.2. KadÕnlara KarúÕ Her Türlü AyrÕmcÕlÕ÷Õn Önlenmesi Sözleúmesi (CEDAW)15 11/6/1985 tarihli ve 3232 sayÕlÕ kanunla katÕlmamÕz uygun bulunan, 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açÕlan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlü÷e giren “KadÕnlara KarúÕ Her Türlü AyÕrÕmcÕlÕ÷Õn Önlenmesi Sözleúmesi”ne katÕlmamÕzÕn onaylanmasÕ; DÕúiúleri BakanlÕ÷Õ’nÕn 28/6/1985 tarihli ve ÇTøG/ÇTUK-721-701-30-26723525 sayÕlÕ yazÕsÕ üzerine, 31.05.1963 tarihli ve 244 sayÕlÕ Kanunun 3. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 24.07.1985 tarihinde kararlaútÕrÕlmÕútÕr. KadÕnlara KarúÕ Her Türlü AyÕrÕmcÕlÕ÷Õn Önlenmesi Sözleúmesinin 5. maddesi; “Taraf Devletler aúa÷Õdaki bütün uygun önlemleri alacaklardÕr: x Her iki cinsten birinin aúa÷ÕlÕ÷Õ veya üstünlü÷ü fikrini veya kadÕn ile erke÷in kalÕplaúmÕú rollerine dayalÕ ön yargÕlarÕn, geleneksel ve di÷er bütün uygulamalarÕn ortadan kaldÕrÕlmasÕnÕ sa÷lamak amacÕyla kadÕn ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranÕú kalÕplarÕnÕ de÷iútirmek, x Anneli÷in sosyal bir görev olarak anlaúÕlmasÕnÕ ve çocuklarÕn yetiútirilmesi ve geliúiminde kadÕn ve erke÷in ortak sorumlulu÷unun tanÕnmasÕnÕ öngören ve her durumda çocuklarÕn çÕkarlarÕnÕ her úeyden önce gözeten anlayÕúa dayanan bir aile e÷itimini sa÷lamak” hükmünü içermektedir. AynÕ Sözleúmenin 16. maddesi ise; Birinci olarak “Taraf Devletler kadÕnlara karúÕ evlilik ve aile iliúkileri konusunda ayrÕmÕ önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadÕn-erkek eúitli÷i ilkesine dayanarak kadÕnlara aúa÷Õdaki haklarÕ sa÷layacaklardÕr: a- Evlenmede erkeklerle eúit hak, 15 RG. 14.10.1985, S.18898. Karar SayÕsÕ: 85/9722. 26 b- Özgür olarak eú seçme ve serbest ve tam rÕza ile evlenme hakkÕ, c- Evlilik süresince ve evlili÷in son bulmasÕnda aynÕ hak ve sorumluluklar, d- Medeni durumlarÕna bakÕlmaksÕzÕn, çocuklarla ilgili konularda ana ve babanÕn eúit hak ve sorumluluklarÕ tanÕnacak, ancak her durumda çocuklarÕn çÕkarlarÕ en ön planda gözetilecektir. e- Çocuk sayÕsÕna ve çocuklarÕn ne zaman dünyaya geleceklerine serbestçe ve sorumlulukla karar vermede ve bu haklarÕ kullanabilmeleri için bilgi, e÷itim ve di÷er vasÕtalardan yararlanmada eúit haklar, f- Her durumda çocuklarÕn çÕkarÕ en üst düzeyde tutularak ulusal yasalarda mevcut veli, vasi, kayyum olma ve evlat edinme veya benzeri müesseselerde eúit hak ve sorumluluklar, g- Aile adÕ, meslek ve iú seçimi dahil her iki eú (kadÕn-erkek) için, eúit kiúisel haklar, h- Ücret karúÕlÕ÷Õ olmaksÕzÕn veya bir bedel mukabilinde malÕn mülkiyeti, kazanÕmÕ, iúletmesi, idaresi, yararlanÕlmasÕ ve elden çÕkarÕlmasÕnda her iki eúe de eúit haklar. økinci olarak çocu÷un erken yaúta niúanlanmasÕ veya evlenmesi hiçbir úekilde yasal sayÕlmayacak ve evlenme asgari yaúÕnÕn belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile kaydÕnÕn mecburi olmasÕ için, yasama dâhil gerekli tüm önlemler alÕnacaktÕr” hükmünü ihtiva etmektedir. 1.4.1.3. Avrupa ønsan HaklarÕ Sözleúmesi 20 Mart 1950'de Roma'da imzalanan Sözleúme, 3 Eylül 1952'de yürürlü÷e girmiú olup Türkiye, Sözleúmeyi 18 MayÕs 1954 tarihinde onaylamÕútÕr (R.G. 19 Mart 1954-8662). Avrupa ønsan HaklarÕ Sözleúmesi’nin “insan haklarÕna saygÕ yükümlülü÷ü” baúlÕ÷ÕnÕ taúÕyan 1. maddesi, “Yüksek Sözleúmeci Taraflar kendi yetki alanlarÕ içinde bulunan herkese bu Sözleúme’nin birinci bölümünde açÕklanan hak ve özgürlükleri tanÕrlar”; “iúkence yasa÷Õ” baúlÕ÷ÕnÕ taúÕyan 3. maddesi, “Hiç kimse iúkenceye, 27 insanlÕk dÕúÕ ya da onur kÕrÕcÕ ceza veya iúlemlere tabi tutulamaz”; “özel hayatÕn ve aile hayatÕnÕn korunmasÕ” baúlÕklÕ 8. maddesi ise, “Herkes özel hayatÕna, aile hayatÕna, konutuna ve haberleúmesine saygÕ gösterilmesi hakkÕna sahiptir ve bu hakkÕn kullanÕlmasÕna bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahÕ, dirlik ve düzenin korunmasÕ, suç iúlenmesinin önlenmesi, sa÷lÕ÷Õn veya ahlakÕn veya baúkalarÕnÕn hak ve özgürlüklerinin korunmasÕ için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüú olmak koúuluyla söz konusu olabilir” hükümlerini içermektedir. 1.4.1.4. Çocuk HaklarÕ Sözleúmesi 14.09.1990 tarihinde imzalanan ve 09.12.1994 tarihli ve 4058 sayÕlÕ Kanun’la onaylanmasÕ uygun bulunan “Çocuk HaklarÕna Dair Sözleúme”nin ekli ihtirazÕ kayÕtla onaylanmasÕ; DÕúiúleri BakanlÕ÷Õ’nÕn 15.12.1994 tarihli ve UKBM-II/11304 sayÕlÕ yazÕsÕ üzerine 31.05.1963 tarihli ve 244 sayÕlÕ Kanun’un 3. maddesine göre, 23.12.1994 tarihli ve 94/6423 sayÕlÕ Bakanlar Kurulu kararÕyla (RG. 27.01.1995, S. 22184) kabul edilmiútir. Çocuk HaklarÕ Sözleúmesinin 6. maddesi, “1. Taraf Devletler her çocu÷un temel yaúama hakkÕna sahip oldu÷unu kabul ederler. 2. Taraf Devletler çocu÷un hayatta kalmasÕ ve geliúmesi için mümkün olan azami çabaya gösterirler”; 9. maddesi, “Yetkili makamlar uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu açÕk olarak, ayrÕlÕ÷Õn çocu÷un yüksek yararÕna oldu÷u yolunda karar vermedikçe, Taraf Devletler, çocu÷un, anababasÕndan, onlarÕn rÕzasÕ dÕúÕnda ayrÕlmamasÕnÕ güvence altÕna alÕrlar. Ancak, ana-babasÕ tarafÕndan çocu÷un kötü muameleye maruz bÕrakÕlmasÕ ya da ihmal edilmesi durumlarÕnda da anababanÕn birbirinden ayrÕ yaúamasÕ nedeniyle çocu÷un ikametgâhÕnÕn belirlenmesi amacÕyla karara varÕlmasÕ gerekti÷inde bu tür bir ayrÕlÕk kararÕ verilebilir …”; 16. maddesi, “1. Hiçbir çocu÷un özel yaúantÕsÕna aile, konut ve iletiúimine keyfi ya da haksiz bir biçimde müdahale yapÕlamayaca÷Õ gibi, onur ve itibarÕna da haksiz olarak saldÕrÕlamaz. 2. Çocu÷un bu tür müdahale ve saldÕrÕlara karúÕ yasa tarafÕndan korunmaya hakkÕ vardÕr”; 28 19. maddesi, “1. Bu Sözleúmeye Taraf Devletler, çocu÷un anababasÕnÕn ya da onlardan yalnÕzca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakÕmÕnÕ üstlene iken bedensel veya zihinsel saldÕrÕ, úiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, Õrza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karúÕ korunmasÕ için; yasal, idari, toplumsal, e÷itsel bütün önlemleri alÕrlar. 2. Bu tür koruyucu önlemler; çocuklara kötü muamele olaylarÕnÕn önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruúturulmasÕ, tedavisi ve izlenmesi için gerekli oldu÷u takdirde adliyenin iúe el koymasÕ oldu÷u kadar durumun gereklerine göre çocu÷a ve onun gereken deste÷i sa÷lamak amacÕ ile sosyal programlarÕn düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir.” ; 20. maddesi, “1. Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan veya kendi yararÕna olarak bu ortamda bÕrakÕlmasÕ kabul edilmeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardÕm görme hakkÕna sahip olacaktÕr. 2. Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için kendi ulusal yasalarÕna göre, uygun olan bakÕmÕ sa÷layacaklardÕr. 3. Bu tür bakÕm, baúkaca benzerleri yanÕnda, bakÕcÕ aile yanÕna verme, øslam Hukukunda kefalet evlat edinme ya da gerekiyorsa çocuk bakÕm amacÕ güden uygun kuruluúlara yerleútirmeyi de içerir. Çözümler düúünülürken, çocu÷un yetiútirilmesinde süreklili÷in korunmasÕna ve çocu÷un etnik, dinsel, kültürel ve dil kimli÷ine gereken saygÕ gösterilecektir” hükümlerini içermektedir. 1.4.1.5. Kölelik, Köle Ticareti ve Köleli÷e Benzer Kurum ve UygulamalarÕn La÷vÕna Dair Ek Sözleúme Bu Sözleúme Ekonomik ve Sosyal Konseyin 608 (XXI) sayÕlÕ 30 Nisan 1956 tarihli kararÕ ile 7 Eylül 1956 tarihinde Cenevre’de imzalanmÕú 30 Nisan 1957 tarihinde yürürlü÷e girmiútir. Türkiye tarafÕndan 28 Haziran 1957 tarihinde imzalanmÕú ve 17 Temmuz 1964 tarihinde onaylanmÕútÕr. Kölelik, Köle Ticareti ve Köleli÷e Benzer Kurum ve UygulamalarÕn La÷vÕna Dair Ek Sözleúmenin 1. maddesi, “øúbu sözleúmeye taraf devletlerden her biri 25 Eylül 1926’da Cenevre’de imzalanan Esaretin Men’i hakkÕndaki mukavelenamenin birinci maddesinde yer alan esaret tarifinin úümulüne giren veya girmeyen, aúa÷Õdaki müessese ve geleneklerin, henüz mevcut oldu÷u yerlerde, tedrici surette ve 29 mümkün mertebe çabuk tamamen ortadan kaldÕrÕlmasÕnÕ veya silinmesini temin için tahakkuku kabil ve gerekli olan hukuki ve di÷er bütün tedbirleri alacaktÕr. d- Bir çocu÷un veya 18 yaúÕndan aúa÷Õ temyiz kudretini haiz bir kimsenin gerek anne ve babasÕ, yahut bunlardan biri, gerekse varisi tarafÕndan, úahsÕna veya iúini istismar maksadÕyla bedel mukabilinde veya bedelsiz di÷er bir úahsa devrine müsait olan herhangi bir uygulama ve gelenek” hükmünü içermektedir. 1.4.1.6. Çocuk HaklarÕna Dair Sözleúme’ye Ek Çocuk SatÕúÕ, Çocuk Fahiúeli÷i ve Çocuk Pornografisi ile ølgili øhtiyari Protokol16 08 Eylül 2000 tarihinde New York’ta imzalanan ve 09.05.2002 tarihli ve 4755 sayÕlÕ Kanunla onaylanmasÕ uygun bulunan iliúik Çocuk HaklarÕna Dair Sözleúme’ye Ek Çocuk SatÕúÕ, Çocuk Fahiúeli÷i ve Çocuk Pornografisi” ile ilgili ihtiyari Protokol’ün ekli beyan yapÕlmak suretiyle onaylanmasÕ; DÕúiúleri BakanlÕ÷ÕnÕn 14.05.2002 tarihli ve UKGY/178450 sayÕlÕ yazÕsÕ üzerine, 31.05.1963 tarihli ve 244 sayÕlÕ Kanunun 3’üncü maddesine göre; Bakanlar Kurulu’nun 28.05.2002 tarih ve 2002/4241 sayÕlÕ kararÕ ile kabul edilmiútir. Bu Protokolün 1. maddesi, “Taraf Devletler çocuk satÕúÕnÕ, çocuk fahiúeli÷ini ve çocuk pornografisini bu Protokol uyarÕnca yasaklayacaklardÕr” hükmünü ihtiva etmektedir. 1.4.1.7. Çocuk HaklarÕnÕn KullanÕlmasÕna øliúkin Avrupa Sözleúmesi Çocuk HaklarÕnÕn KullanÕlmasÕna iliúkin Avrupa Sözleúmesi, 18.01.2001 tarih ve 4620 sayÕlÕ Çocuk HaklarÕnÕn KullanÕlmasÕna øliúkin Avrupa Sözleúmesinin OnaylanmasÕnÕn Uygun Bulundu÷una Dair Kanun’la (RG. 01.02.2001, S. 24305) kabul edilmiútir. Çocuk HaklarÕnÕn KullanÕlmasÕna øliúkin Avrupa Sözleúmesi’nin “Davalarda bilgilendirilme ve dava sÕrasÕnda görüúünü ifade etme hakkÕ” baúlÕklÕ 3. maddesi, “Yeterli idrake sahip oldu÷u iç hukuk tarafÕndan kabul edilen bir çocu÷a, bir adli 16 Resmi Gazete 28.06.2003, SayÕ 24799. 30 merci önündeki, kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayÕ bizzat da talep edebilece÷i aúa÷Õda sayÕlan haklar verilir: a) ølgili tüm bilgileri almak; b) Kendisine danÕúÕlmak ve kendi görüúünü ifade etmek; c) Görüúlerinin uygulanmasÕnÕn olasÕ sonuçlarÕndan ve her tür kararÕn olasÕ sonuçlarÕndan bilgilendirilmek. “Özel Bir Temsilci AtanmasÕnÕ østeme HakkÕ” baúlÕklÕ 4. maddesi, “1) 9. madde saklÕ kalmak kaydÕyla, iç hukuk bir menfaat çatÕúmasÕ nedeniyle çocu÷u ebeveynlerini çocu÷u temsil etme olana÷Õndan mahrum ederse, çocu÷un úahsen veya di÷er úahÕs ve kurumlar aracÕlÕ÷Õyla, adli bir merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda kendisini temsil edecek özel bir temsilci atanmasÕnÕ isteme hakkÕ vardÕr 2) Devletler 1. paragraftaki hakkÕn, yalnÕz iç hukuk tarafÕndan yeterli idrak gücüne sahip oldu÷u kabul edilen çocuklara uygulanmasÕnÕ öngörmekte serbesttirler”; “Acil hareket etme mecburiyeti” baúlÕklÕ 7. maddesi, “Bir çocu÷u ilgilendiren davalarda, adli merci gereksiz gecikmeyi engellemek için çabuk hareket etmeli, kararlarÕnÕn süratle uygulanmasÕnÕ garanti edecek düzenlemeler sa÷lanmÕú olmalÕdÕr. Adli merci acil durumlarda gerekti÷inde derhal uygulanabilir kararlar alma yetkisine sahiptir”; “Kendi inisiyatifiyle harekete geçme” baúlÕklÕ 8. maddesi, “Bir çocu÷u ilgilendiren davalarda, çocu÷un esenli÷inin a÷Õr bir tehlike altÕnda oldu÷unun iç hukuk tarafÕndan belirlendi÷i durumlarda, adli merciin resen harekete geçme yetkisi vardÕr”; “Bir temsilci atanmasÕ” baúlÕklÕ 9. maddesi, “1) Bir çocu÷u ilgilendiren davalarda, iç hukuk gere÷ince, çocukla olan çÕkar çatÕúmasÕ sonucunda velayet sorumlulu÷una sahip kiúiler çocu÷u temsil etme yetkisinden men edildiklerinde, mahkemenin bu davalarda çocuk için bir özel temsilci atama yetkisi vardÕr. 2) Taraflar, bir çocu÷u ilgilendiren davalarda, adlî merciin çocu÷u temsil etmek için baúka bir temsilci, gerekli oldu÷u takdirde bir avukat tayin etmek yetkisine sahip oldu÷unu sa÷lama olana÷ÕnÕ göz önünde bulundururlar” hükümlerini ihtiva etmektedir. 1.4.2. Ulusal Normatif Düzenlemeler Bilindi÷i gibi 4320 sayÕlÕ Kanunla birlikte veya aynÕ do÷rultuda koruma tedbiri hükümleri içeren di÷er ulusal normatif düzenlemelerimiz mevcut bulunmaktadÕr. 4320 sayÕlÕ Kanun ile 31 do÷rudan ya da dolaylÕ olarak ilgili ulusal normatif düzenlemeler aúa÷Õda ele alÕnmÕútÕr. 1.4.2.1 Anayasa 1982 AnayasasÕ’nda de÷iúik maddelerde insanÕ koruyan hükümlerden baúlamak üzere kiúilik haklarÕnÕ koruma altÕna alan önemli düzenlemelere kadar ba÷layÕcÕ emirler vardÕr. Anayasayla amaçlanan insanlarÕn insanca yaúamalarÕnÕ sa÷layacak ortamlarÕn ve koúullarÕn oluúturulmasÕ ve bunlarÕ engelleyecek durumlarÕn devlet tarafÕndan izale edilmesidir. Bu noktada aúa÷Õda kÕsaca özetlenen maddelerde hem aile içinde hem de normal yaúamda kiúilerin korunmasÕyla ilgili temel hükümler anlatÕlacaktÕr. Anayasa’nÕn “Cumhuriyetin nitelikleri” baúlÕklÕ 2. maddesinde cumhuriyetin nitelikleri belirlenirken Türkiye Cumhuriyeti’nin, toplumun huzuru, milli dayanÕúma ve adalet anlayÕúÕ içinde,) insan haklarÕna saygÕlÕ, Atatürk milliyetçili÷ine ba÷lÕ, baúlangÕçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti oldu÷u belirtilmiútir. Yine “Devletin temel amaç ve görevleri” baúlÕklÕ 5. maddesi ile Devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin ba÷ÕmsÕzlÕ÷ÕnÕ ve bütünlü÷ünü, ülkenin bölünmezli÷ini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kiúilerin ve toplumun refah, huzur ve mutlulu÷unu sa÷lamak; kiúinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle ba÷daúmayacak surette sÕnÕrlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldÕrmaya, insanÕn maddi ve manevi varlÕ÷ÕnÕn geliúmesi için gerekli úartlarÕ hazÕrlamaya çalÕúmak devletin temel amaç ve görevlerinden sayÕlmÕútÕr. Türk hukuk sisteminde eúitlik ilkesine iliúkin temel kural Anayasa’nÕn 10. maddesinde yer almaktadÕr. “Kanun önünde eúitlik” baúlÕklÕ 10. maddesinde “Herkes dil, Õrk, renk, cinsiyet, siyasi düúünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayÕrÕm gözetilmeksizin kanun önünde eúittir” hükmü yer almaktadÕr. AyrÕca, cinsiyete dayalÕ ayrÕmcÕlÕ÷Õn önlenmesi ve kadÕn-erkek eúitli÷inin sa÷lanmasÕnÕ teminen, söz konusu maddeye, 21.05.2004 tarihinde yürürlü÷e giren de÷iúiklikle “KadÕnlar ve erkekler eúit haklara sahiptir. Devlet bu eúitli÷in yaúama geçmesini sa÷lamakla yükümlüdür” hükmü eklenmiútir. 32 Anayasa’nÕn “Temel hak ve hürriyetlerin niteli÷i” baúlÕklÕ 12. maddesine göre “Herkes, kiúili÷ine ba÷lÕ, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kiúinin topluma, ailesine ve di÷er kiúilere karúÕ ödev ve sorumluluklarÕnÕ da ihtiva eder.” Anayasa’nÕn “Kiúinin dokunulmazlÕ÷Õ, maddi ve manevi varlÕ÷Õ” baúlÕklÕ 17. maddesine göre; “ Herkes, yaúama, maddi ve manevi varlÕ÷ÕnÕ koruma ve geliútirme hakkÕna sahiptir.” “Kimseye iúkence ve eziyet yapÕlamaz; kimse insan haysiyetiyle ba÷daúmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” “Kiúi hürriyeti ve güvenli÷i” baúlÕklÕ 19. maddesine göre; “Herkes, kiúi hürriyeti ve güvenli÷ine sahiptir…”. Anayasa’nÕn “Ailenin korunmasÕ” baúlÕklÕ 41. maddesinde 2001 yÕlÕnda yapÕlan de÷iúiklikle ailenin Türk toplumunun temeli oldu÷u ve eúler arasÕnda eúitli÷e dayandÕ÷Õ vurgulanmÕútÕr (Ek: 3.10.20014709/16.md.). (Bilindi÷i üzere; Anayasa’nÕn 90. maddesinin son fÕkrasÕ, “Usulüne göre yürürlü÷e konulmuú milletlerarasÕ antlaúmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkÕnda Anayasa’ya aykÕrÕlÕk iddiasÕ ile Anayasa Mahkemesine baúvurulamaz. “Usulüne göre yürürlü÷e konulmuú temel hak ve özgürlüklere iliúkin milletlerarasÕ antlaúmalarla kanunlarÕn aynÕ konuda farklÕ hükümler içermesi nedeniyle çÕkabilecek uyuúmazlÕklarda milletlerarasÕ antlaúma hükümleri esas alÕnÕr.” hükmünü içermektedir.) 1.4.2.2. Türk Ceza Kanunu 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlü÷e giren (26.09.2004 tarih ve 5237 sayÕlÕ) yeni Türk Ceza Kanunu’nda konumuzla ilgili yapÕlan yasal düzenlemeler úöyledir: Kasten öldürme baúlÕklÕ 81. maddesinde kasten öldürme suçunun yalÕn úekli tanÕmlanmÕútÕr. 82. maddede, kasten öldürme suçunun, a÷ÕrlaútÕrÕlmÕú müebbet hapis cezasÕnÕ gerektiren nitelikli halleri belirlenmiú olup, konumuzla ilgili olan birinci fÕkradaki düzenlemelerden úunlar sayÕlabilir: x x x -üstsoy veya altsoydan birine ya da eú veya kardeúe karúÕ çocu÷a ya da beden veya ruh bakÕmÕndan kendisini savunamayacak durumda bulunan kiúiye karúÕ; gebe oldu÷u bilinen kadÕna karúÕ; 33 x töre saiki. TCK’nin 86. maddesinin birinci fÕkrasÕnda kasten yaralama suçu düzenlendikten sonra, üçüncü fÕkrasÕnda bu suçun a÷ÕrlaúmÕú halleri öngörülmüútür. Üçüncü fÕkranÕn (a) bendinde sayÕlan bu suçun “üstsoya, altsoya, eúe veya kardeúe karúÕ” iúlenmesi hali de bunlar arasÕnda yer almaktadÕr. Bilindi÷i üzere 86. maddenin üçüncü fÕkrasÕnÕn de÷iútirilerek “eúe karúÕ iúlenen kasten yaralama suçunun úikayete tabi tutulmasÕ ve uzlaúma kapsamÕna alÕnmasÕna iliúkin tasarÕ TBMM Adalet Komisyonu görüúmelerinde kabul edilmeyerek yürürlükteki haliyle kalmÕútÕr. Neticesi sebebiyle a÷ÕrlaúmÕú yaralama suçunu düzenleyen 87. madde ile taksirle yaralama suçunu düzenleyen 89. madde de bu fiillerin “gebe bir kadÕnÕn çocu÷unun vaktinden önce do÷masÕna neden olmasÕ” (TCK 87/1-e, 89/1-f) hali ile “gebe bir kadÕnÕn çocu÷unun düúmesine neden olmasÕ” hali suçun a÷ÕrlaútÕrÕlmÕú halleri olarak düzenlenmiútir. Ancak, ilk halde ceza bir kat arttÕrÕlÕrken, sonucu daha a÷Õr olan ikinci halde ceza iki kat arttÕrÕlmaktadÕr. TCK’nin 96. maddesinde eziyet suçu düzenlenmiútir. “Eziyet”, bir kiúiye karúÕ insan onuruyla ba÷daúmayan ve bedensel ve ruhsal yönden acÕ çekmesine aúa÷ÕlanmasÕna yol açacak davranÕúlarda bulunulmasÕdÕr. AslÕnda bu fiiller de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteli÷i taúÕyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak de÷il, sistematik bir úekilde ve belli bir süreç içinde iúlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir tarzda iúlenen eziyetin özelli÷i, iúkence gibi, kiúinin psikolojisi ve ruh sa÷lÕ÷Õ üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasÕdÕr. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu kapsamda iúlenen fiillere nazaran daha a÷Õr ceza yaptÕrÕmÕ altÕna alÕnmasÕnÕ gerektirmiútir. Maddenin ikinci fÕkrasÕnda eziyet suçunun nitelikli unsurlarÕ belirlenerek, suçun, çocu÷a, beden veya ruh bakÕmÕndan kendisini savunamayacak durumda bulunan kiúiye ya da gebe kadÕna, üstsoy veya altsoya, babalÕk veya analÕ÷a ya da eúe karúÕ iúlenmesi halinde ceza a÷ÕrlaútÕrÕlmaktadÕr. TCK’nin 99. maddesi, “Çocuk Düúürtme” suçunu düzenlemiútir. Çocuk düúürme ve düúürtme suçlarÕ açÕsÕndan 2827 sayÕlÕ Nüfus PlanlamasÕ HakkÕnda Kanun’da yer alan hükümler göz önünde bulundurulmak suretiyle bir düzenleme yapÕlmÕútÕr. TCK’nin 99. maddesinin birinci fÕkrasÕnda, rÕzasÕ olmaksÕzÕn bir 34 kadÕnÕn çocu÷unu düúürtme suçu düzenlenirken, ikinci fÕkrasÕnda, tÕbbî zorunluluk bulunmadÕ÷Õ halde kadÕnÕn rÕzasÕyla, çocuk düúürtme halinde gebeli÷in on haftayÕ aúmamÕú bulunmasÕ koúulu ile fiil suç oluúturmayacaktÕr. Üçüncü ve dördüncü fÕkralarÕnda bu fiilin kadÕnÕn beden veya ruh sa÷lÕ÷Õ bakÕmÕndan bir zarara u÷ramasÕ veya kadÕnÕn ölümüne neden olmasÕ halleri suçun a÷ÕrlaúmÕú halleri olarak öngörülmektedir. Beúinci fÕkrada, rÕzaya dayalÕ olsa bile, gebelik süresi on haftayÕ doldurmamÕú olan kadÕnÕn çocu÷unun yetkili olmayan bir kiúi tarafÕndan düúürtülmesi suç olarak tanÕmlanmÕútÕr. AyrÕca, 1. ve 2. fÕkralarda tanÕmlanan suçlarÕn mesleki olarak yetkisiz kiúiler tarafÕndan iúlenmesi, cezanÕn artÕrÕlma nedenini oluúturmaktadÕr. AltÕncÕ fÕkraya göre, kadÕnÕn ma÷duru oldu÷u bir suç sonucu gebe kalmasÕ halinde, süre yirmi haftadan fazla olmamak ve kadÕnÕn rÕzasÕ olmak koúuluyla, gebeli÷i sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için, gebeli÷in uzman hekimler tarafÕndan hastane ortamÕnda sona erdirilmesi gerekir. 100. madde çocuk düúürme 101. madde kÕsÕrlaútÕrmayÕ düzenlemiútir. 100. maddede gebelik süresi on haftadan fazla olan kadÕnÕn çocu÷unu isteyerek düúürmesi halinde, bir yÕla kadar hapis veya adli para cezasÕna hükmolunur. 101. maddesinin birinci fÕkrasÕnda bir erkek veya kadÕnÕn rÕzasÕ olmaksÕzÕn kÕsÕrlaútÕrÕlmasÕ suç olarak düzenlenmektedir. økinci fÕkrada ise rÕzaya dayalÕ bile olsa kÕsÕrlaútÕrmanÕn yetkili olmayan kimse tarafÕndan icrasÕ, ayrÕ bir suç olarak tanÕmlanmÕútÕr. TCK’nin 102. maddesinde “cinsel saldÕrÕ” suçu düzenlenmiútir. 102. maddenin ikinci fÕkrasÕnda bu suçun a÷ÕrlaúmÕú hali düzenlenmiú olup önceki TCK’de yer almayan bu fÕkradaki fiilin eúe karúÕ da iúlenebilece÷i hükme ba÷lanmÕútÕr. Ancak bu fiilin eúe karúÕ iúlenmesi halinde, soruúturma ve kovuúturma yapÕlabilmesi ma÷dur eúin úikayetine tâbi tutulmuútur. 102. maddenin 3. fÕkrasÕnda, bu suçun daha a÷Õr cezayÕ gerektiren nitelikli unsurlarÕ tanÕmlanmÕú olup, bu suçun, üçüncü derece dahil kan veya kayÕn hÕsÕmlÕ÷Õ iliúkisi içinde bulunan bir kiúiye karúÕ iúlenmesi nitelikli unsurlardandÕr. ÇocuklarÕn cinsel istismarÕ baúlÕklÕ 103. madde metninde çocuklarÕn cinsel istismarÕ fiilleri suç olarak tanÕmlanmÕú; eriúkin kiúilere karúÕ iúlenen fiiller açÕsÕndan cinsel saldÕrÕ ifadesi kullanÕlmasÕna ra÷men, çocuklar açÕsÕndan cinsel istismar ifadesi kullanÕlmÕútÕr. 103. maddenin üçüncü fÕkrasÕna göre; cinsel istismarÕn üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hÕsÕmÕ, üvey 35 baba, evlat edinen tarafÕndan, çocu÷un vasisi, e÷iticisi, ö÷reticisi, bakÕcÕsÕ, çocu÷a sa÷lÕk hizmeti veren, çocu÷a karúÕ koruma ve gözetim yükümlülü÷ü altÕnda bulunan di÷er bir kiúi tarafÕndan veya hizmet iliúkisinin sa÷ladÕ÷Õ nüfuz kötüye kullanÕlmak suretiyle gerçekleútirilmesi, daha a÷Õr ceza ile cezalandÕrÕlmayÕ gerektirmektedir. 4. fÕkrada cezanÕn artÕrÕlmasÕnÕ gerektiren nitelikli hal belirlenmiútir. 6. ve 7. fÕkralarda ise söz konusu suçun neticesi itibariyle a÷ÕrlaúmÕú halleri düzenlenmiútir. Cinsel taciz suçunu düzenleyen TCK’nin 105. maddesinin ikinci fÕkrasÕnda, aile içi iliúkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanÕlmak suretiyle …iúlenmesi hali suçun a÷ÕrlaúmÕú hali olarak öngörülmüútür. TCK’nin 109. maddesinin üçüncü fÕkrasÕnda, bir kimseyi hukuka aykÕrÕ olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bÕrakma suçunun, üst-soy, alt-soy veya eúe ya da çocu÷a karúÕ iúlenmesi bu suçun daha a÷Õr cezayÕ gerektiren nitelikli hali olarak düzenlenmiútir. Bu suçun cinsel amaçla iúlenmesi, söz konusu suç açÕsÕndan failin güttü÷ü amaç itibariyle ayrÕ bir nitelikli unsur oluúturmaktadÕr. Bu nitelikli unsurun gerçekleúmesi halinde verilecek cezanÕn ayrÕca artÕrÕma tabi tutulmasÕ gerekmektedir. TCK’nin 434. maddesinde kaçÕrma olaylarÕnda, kaçÕrÕlan kadÕnla nikâh kÕyÕlmasÕ halinde verilen cezanÕn ertelenmesi öngörülüyordu. Yeni TCK ile böyle bir hükme yer verilmemiútir. 125. maddede hakaret suçu tanÕmlanmÕútÕr. Hakaret fiilinin cezalandÕrÕlmasÕyla korunan hukuki de÷er, kiúilerin úeref, haysiyet ve namusu, toplum itibarÕ, di÷er fertler nezdindeki saygÕnlÕ÷ÕdÕr. TCK’nin “fuhuú” baúlÕ÷ÕnÕ taúÕyan genel ahlaka karúÕ iúlenen suçlar arasÕnda yer alan 227. maddesinde, kiúilerin ve özellikle çocuklarÕn fuhúa teúviki, fuhúa sürüklenmesi fiillerinin hangi koúullarda suç oluúturdu÷u hususlarÕnda düzenlemeler yapÕlmÕútÕr. Bu düzenlemeler yapÕlÕrken, Türkiye’nin fuhuúla mücadele ile ilgili olarak uluslararasÕ sözleúmelerden do÷an yükümlülükleri göz önünde bulundurulmuútur. Aile düzenine karúÕ suçlar arasÕnda yer alan TCK’nin 232. maddesinde, aynÕ konutta birlikte yaúayan kiúilerden birine karúÕ kötü muamele fiilini iúleyen kiúi cezalandÕrÕlmak suretiyle, aile içi úiddet suç olarak yeniden düzenlenmektedir. Maddenin ikinci fÕkrasÕnda faille ma÷dur arasÕnda belirli iliúkiden kaynaklanan 36 disiplin yetkisinin kötüye kullanÕlmasÕ ayrÕ bir suç olarak tanÕmlanmÕútÕr. Aile düzenine karúÕ suçlar arasÕnda yer alan TCK’nin 233. maddesinin birinci fÕkrasÕnda, aile hukukundan do÷an bakÕm, e÷itim veya destek olma yükümlülü÷ünün yerine getirilmemesi, suç olarak tanÕmlanmÕútÕr. Bu suçun oluúmasÕ için terk olgusunun oluúmamasÕ gerekir. Aksi takdirde terk suçu oluúur. økinci fÕkrasÕnda ise, evli olsun veya olmasÕn gebe olan eúini veya sürekli birlikte yaúadÕ÷Õ ve kendinden gebe kalmÕú evli olmayan bir kadÕnÕ çaresiz durumda terk eden yani ona her türlü yardÕmÕ yapmaksÕzÕn ortada bÕrakan kiúi cezalandÕrÕlmaktadÕr. Üçüncü fÕkra ile doktrinde manevi terk olarak tanÕmlanan ailenin terki suçu düzenlenmiútir. Suç, itiyadi sarhoúluk, uyuúturucu veya uyarÕcÕ madde kullanma ya da onur kÕrÕcÕ yaúayÕú tarzÕ nedeni ile özen noksanÕ veya kusurundan dolayÕ çocuklarÕn ahlak, güvenlik ve sa÷lÕklarÕnÕn a÷Õr úekilde tehlikeyle karúÕ karúÕya kalmasÕna neden olmaktadÕr. Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülü÷ün ihlali suçuna iliúkin düzenleme yeni TCK ile ceza mevzuatÕmÕza girmiútir. 1.4.2.3. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “kadÕnÕn muayenesi” baúlÕklÕ 77. maddesinde; “KadÕnÕn muayenesinin, istemi elverdi÷inde bir kadÕn hekim öngörülmüútür. halinde ve olanaklar tarafÕndan” yapÕlaca÷Õ ùüpheli, sanÕk, ma÷dur ve di÷er kiúilerin beden muayenesi, vücudundan örnek alÕnmasÕ, moleküler genetik incelemeler konularÕ ise Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 75 ila 81. maddelerinde düzenlenmiútir. CMK’nin 109. maddesinin birinci fÕkrasÕnda, 100. maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlÕ÷Õ halinde, üst sÕnÕrÕ üç yÕl veya daha az hapis cezasÕnÕ gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruúturmada, úüphelinin tutuklanmasÕ yerine adlî kontrol altÕna alÕnmasÕna karar verilebilece÷i hükme ba÷lanmÕú olup, 109. maddenin üçüncü fÕkrasÕnÕn (i) bendinde “aile yükümlülüklerinin yerine getirilece÷ine ve adlî kararlar gere÷ince ödemeye mahkûm edildi÷i nafakayÕ düzenli olarak ödeyece÷ine dair güvence vermeye karar verilebilece÷i” hükme ba÷lanmaktadÕr. ùüpheli veya sanÕ÷Õn, aynÕ zamanda aile yükümlülükleri bulunmaktaysa, bu 37 yükümlülüklerin yerine getirilmesinin de güvence altÕna alÕnmasÕ gerekecektir. Bunun sa÷lanmasÕ amacÕyla da parasal güvence tesis edilebilir. CMK’nin “Tedbirlere Uymama” baúlÕklÕ 112. maddesine göre, adli kontrol kapsamÕnda hükmedilmiú yükümlülüklere uymayan úüpheli veya sanÕk hakkÕnda derhal tutukluluk müzekkeresi kesebilecek tutuklamanÕn yasak oldu÷u hallerde dahi adli kontrol yükümlülü÷ünü ihlal edenler tutuklanabileceklerdir. “Ma÷dur ve úikayetçinin haklarÕ” baúlÕklÕ 234. maddede, úikayetçi ve ma÷dura tanÕnan haklar açÕkça belirtilmiútir. Örne÷in, ma÷dur ile úikayetçi, vekili yoksa, baro tarafÕndan kendisine bir avukat görevlendirilmesini isteyebilecektir. økinci fÕkraya göre, ma÷dur, on sekiz yaúÕnÕ doldurmamÕú, sa÷Õr veya dilsiz ya da meramÕnÕ ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksÕzÕn bir vekil görevlendirilir. Ma÷dur ile úikâyetçinin dinlenmesi baúlÕklÕ 236. madde ile iúlenmiú suç nedeniyle psikolojisi bozulmuú olan çocuk ve ma÷durlar için özel hükümler sevk edilmiú bulunmaktadÕr. Buna göre; a. Bu suça iliúkin soruúturma ve kovuúturmada, tanÕk olarak bir defa dinlenebilirler ancak maddi gerçe÷in ortaya çÕkarÕlmasÕ amacÕndan hareketle bu kurala istisna getirilmiútir. b. Ma÷dur çocuklarÕn veya iúlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuú di÷er ma÷durlarÕn tanÕk olarak dinlenmesi sÕrasÕnda maddede sayÕlan nitelikte uzman bir kiúi bulundurulur. Kamu davasÕna katÕlma baúlÕklÕ 237. maddeye göre; Ma÷dur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kiúiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuúturma evresinin her aúamasÕnda hüküm verilinceye kadar úikâyetçi olduklarÕnÕ bildirerek kamu davasÕna katÕlabilirler. KatÕlanÕn haklarÕ baúlÕklÕ 239. maddeye göre; (1) Ma÷dur veya suçtan zarar gören, davaya katÕldÕ÷Õnda, mahkemeden istemesi halinde baro tarafÕndan bir avukat görevlendirilir. (2) Ma÷dur veya suçtan zarar görenin çocuk, sa÷Õr ve dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede akÕl hastasÕ olmasÕ halinde avukat görevlendirilmesi için istem aranmaz. 38 Kanunun dayandÕ÷Õ temel ilkelerden birisi de ma÷durun korunmasÕdÕr. Bu madde; anÕlan ilkenin hayata geçirilmesini ifade eden önemli bir hüküm getirmekte; ma÷dura tanÕnan haklar çerçevesinde, maddi ve hukuki durumu elveriúli olmayan katÕlanlara, istemleri halinde baro tarafÕndan avukat görevlendirilmesini öngörmektedir. E÷er katÕlan on sekiz yaúÕnÕ henüz doldurmamÕú ya da sa÷Õr veya dilsiz veya kendini savunamayacak derecede malul ve avukatÕ da yoksa, avukat görevlendirilmesi için istem aranmaz, bu husus re’sen yerine getirilir. Türk hukukunda insan haklarÕ alanÕnda önemli bir anlayÕú de÷iúikli÷ini ortaya koyan bu modern hüküm, suç ile ma÷dur duruma düúürülen kimselerin bir de yargÕlamada ma÷dur olmalarÕnÕn önüne geçecek bir tedbir oluúturmasÕ bakÕmÕndan önem taúÕmaktadÕr. 1.4.2.4. Türk Medeni Kanunu Ülkemizde kadÕnÕn toplum içindeki statüsünün belirlenmesi, kadÕnlarÕn eúit haklara sahip ça÷daú bireyler olarak toplumsal yaúamda yer almasÕnÕ sa÷lamak üzere “eúlerin eúit haklarda yararlanma ilkesi” do÷rultusunda, Anayasa’da yer alan “eúitlik” ve “cinsler arasÕndaki ayrÕmcÕlÕ÷Õ” yasaklayan maddelere ve Türkiye’nin taraf oldu÷u ve uygulama konusunda yükümlülük altÕna girdi÷i uluslararasÕ belgelere dayanÕlarak hazÕrlanan ve 1 Ocak 2002’den itibaren yürürlü÷e giren Türk Medenî Kanunu’nda eúler arasÕnda eúitli÷i sa÷layan ça÷daú düzenlemeler yapÕlmÕútÕr. Birlikte yaúamaya ara verilmesi baúlÕ÷Õ altÕnda 197. maddede “eúlerden biri, ortak hayat sebebiyle kiúili÷i, ekonomik güvenli÷i veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düútü÷ü sürece ayrÕ yaúama hakkÕna sahiptir” hükmü getirilmiútir. Birlikte yaúamaya ara verilmesi haklÕ bir sebebe dayanÕyorsa hâkim, eúlerden birinin istemi üzerine birinin di÷erine yapaca÷Õ parasal katkÕya, konut ve ev eúyasÕndan yararlanmaya ve eúlerin mallarÕnÕn yönetimine iliúkin önlemleri alÕr. Eúlerden biri, haklÕ bir sebep olmaksÕzÕn di÷erinin birlikte yaúamaktan kaçÕnmasÕ veya ortak hayatÕn baúka bir sebeple olanaksÕz hâle gelmesi üzerine de yukarÕdaki istemlerde bulunabilir. Eúlerin ergin olmayan çocuklarÕ varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasÕndaki iliúkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alÕr. 39 Çocu÷un korunmasÕ baúlÕ÷Õ altÕnda koruma önlemleri 346. maddede ve çocuklarÕn yetiútirilmeleri 347. maddede düzenlemiútir. 346. madde “çocu÷un menfaati ve geliúmesi tehlikeye düútü÷ü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocu÷un korunmasÕ için uygun önlemleri alÕr” hükmünü getirmiútir. ÇocuklarÕn yerleútirilmesi ile ilgili olarak 347. madde “çocu÷un bedensel ve zihinsel geliúmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiú hâlde kalÕrsa hâkim, çocu÷u ana ve babadan alarak bir aile yanÕna veya bir kuruma yerleútirebilir” hükmüyle konuya çözüm bulmayÕ amaçlamÕútÕr. Çocu÷un aile içinde kalmasÕ ailenin huzurunu onlardan katlanmalarÕ beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine göre baúka çare de kalmamÕúsa, ana ve baba veya çocu÷un istemi üzerine hâkim aynÕ önlemleri alabilir. Ana ve baba ile çocu÷un ödeme gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdi÷i giderler devletçe karúÕlanÕr. Nafakaya iliúkin hükümler saklÕdÕr. 1.4.2.5. Aile Mahkemelerinin Kuruluú, Görev ve YargÕlama Usullerine Dair Kanun 18/1/2003 tarih ve 24997 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕmlanÕp yürürlü÷e giren 4787 sayÕlÕ Kanunun amacÕ aile mahkemelerinin kuruluú, görev ve yargÕlama usullerini düzenlemek olup, aile hukukundan do÷an dava ve iúleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine dair hükümleri kapsar (madde 1). Aile mahkemeleri 2. maddede ayrÕntÕlarÕ belirtildi÷i üzere, her ilde ve merkez nüfusu yüz binin üzerindeki her ilçede, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere kurulur. Kanunun 3. maddesi do÷rultusunda, Aile Mahkemelerine, tercihen evli ve çocuk sahibi, otuz yaúÕnÕ doldurmuú ve aile hukuku alanÕnda lisansüstü e÷itim yapmÕú olan hâkimler arasÕndan atama yapÕlÕr. Bir sonraki bölümde Aile Mahkemesi daha detaylÕ anlatÕlmÕútÕr. 1.5. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna UygulanmasÕnda Rol Alan Aktörler Dair Kanunun 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un uygulanmasÕnda rol alan aktörler úunlardÕr ve aúa÷Õda sÕrasÕyla anlatÕlmÕútÕr: Tedbir østeyen Kiúiler, Aleyhine Tedbir østenen Kiúiler, Kolluk (Polis, Jandarma ve Sahil Güvenlik), Özel Kolluk, 40 Sa÷lÕk TeúkilatlarÕ (Adli TÕp, hastane ve Sa÷lÕk OcaklarÕ), SavcÕlÕk, Mahkemeler (Aile Mahkemesi, Sulh Ceza Mahkemesi, Asliye Ceza Mahkemesi, A÷Õr Ceza Mahkemesi, Çocuk Mahkemeleri, YargÕtay, Avrupa ønsan HaklarÕ Mahkemesi), Barolar ve Avukatlar, Aile ve Sosyal AraútÕrmalar Genel Müdürlü÷ü, KadÕnÕn Statüsü Genel Müdürlü÷ü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (KadÕn Konukevleri ve Aile DanÕúma Merkezleri) ve Sivil toplum kuruluúlarÕ. 1.5.1. Tedbir østeyen Kiúiler 4320 sayÕlÕ kanunun 5636 sayÕlÕ Kanunla yapÕlan de÷iúiklik öncesinde ma÷durlar: eúlerden biri, çocuklar veya aynÕ çatÕ altÕndaki di÷er aile bireyleri olarak belirlenmiúti. De÷iúiklik sonrasÕnda ma÷durlar daha geniú açÕklanmÕú ve hukuken veya fiilen ayrÕ yaúayan eúler bakÕmÕndan da koruma kararÕ verilebilece÷i öngörülmüútür. 2007 yÕlÕnda yapÕlan de÷iúiklikten sonra Kanunda “Mahkemece ayrÕlÕk kararÕ verilen; yasal olarak ayrÕ yaúama hakkÕ olan; evli olmalarÕna ra÷men fiilen ayrÕ yaúayan aile bireylerinden birinin” úeklinde düzenleme yapÕlarak yasada korunmasÕ gereken kiúileri daha kapsamlÕ ve net bir úekilde açÕklamÕútÕr. 2007 de÷iúikli÷i öncesi 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamasÕnda kanun metninden aksi anlaúÕlmadÕ÷Õ halde kimi zaman aynÕ çatÕ sözcü÷ü tedbirin bir engeli gibi de÷erlendirilmekteydi. Özellikle boúanma davasÕ açÕldÕ÷Õnda eúlerin ayrÕ yaúama hakkÕ nedeni ile “aynÕ çatÕ” nÕn artÕk olmadÕ÷Õ ve bu nedenle genel yasalarla koruma ile yetinilmesi gerekti÷i, 4320 sayÕlÕ Kanunda öngörülen tedbirlerin uygulanamayaca÷Õ úeklinde kararlara tanÕk olunmaktaydÕ. AynÕ sorun, úiddet nedeniyle müúterek haneyi terk eden ve baúka bir konuta yerleúen/sÕ÷Õnan bireylerin korunmasÕnda da aynÕ yöndeki dar yorum nedeniyle yaúanmaktaydÕ. 2007 yÕlÕ düzenlemesiyle bu türden konular sorun olmaktan büyük ölçüde çÕkarÕlmÕútÕr. 1.5.2. Aleyhine Tedbir østenen Kiúiler ùiddet uygulayan kiúi olarak, sadece kusurlu eú sayÕlmakla kalmamÕú di÷er aile bireylerinin de úiddet uygulayan olabilece÷i belirtilmiútir. Her ne kadar uygulamada “kusurlu eú” sözü úiddet uygulayan aile bireyi olarak anlaúÕlmÕúsa da 2007 yÕlÕnda yapÕlan de÷iúiklik ile kanundaki bu eksik anlatÕm tamamlanmÕú ve her aile 41 bireyinin úiddet belirtilmiútir. uygulayan kiúi olabilece÷i daha açÕklÕkla 1.5.3. Kolluk Kollama, suçlarÕ önleme, suça el koyma, suçluyu ve suç alet ve edevatÕnÕ ele geçirme, delilleri toplama, suçlarla mücadele etme, toplumda kanun hâkimiyetini, huzur ve güveni sa÷lamakla görevli birimlerin tamamÕna kolluk ismi verilmektedir. Kamuya ait kolluk mevcut oldu÷u gibi kamuya ait olmayan kolluk kuvvetleri de vardÕr ve her geçen gün daha da yangÕnlaúmaktadÕr. Kolluk birimleri bünyesinde soruúturmaya iliúkin iú ve iúlemleri yürütmek üzere adlî kolluk birimleri oluúturulmuútur. Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayÕlÕ Emniyet TeúkilatÕ Kanunu’nun 8, 9 ve 12. maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayÕlÕ Jandarma Teúkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nun 7. maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayÕlÕ Gümrük MüsteúarlÕ÷ÕnÕn Teúkilat ve Görevleri HakkÕnda Kanun Hükmünde Kararname’nin 8. maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayÕlÕ Sahil Güvenlik KomutanlÕ÷Õ Kanununun 3. maddesinde belirtilen soruúturma iúlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade etmektedir (CMK md. 164). Soruúturma iúlemleri, Cumhuriyet savcÕsÕnÕn emir ve talimatlarÕ do÷rultusunda öncelikle adlî kollu÷a yaptÕrÕlÕr. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcÕsÕnÕn adlî görevlere iliúkin emirlerini yerine getirir. Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir. Gerekti÷inde veya Cumhuriyet savcÕsÕnÕn talebi halinde, di÷er kolluk birimleri de adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Cumhuriyet baúsavcÕlarÕ her yÕlÕn sonunda, o yerdeki adlî kollu÷un sorumlularÕ hakkÕnda de÷erlendirme raporlarÕ düzenleyerek, mülkî idare âmirlerine gönderir. Kolluk birimleri çeúitli açÕlardan sÕnÕflandÕrmaya tabi tutulabilir. Genel Kolluk, özel kolluk ve kolluk yetkisine haiz birimler olarak üçlü bir ayÕrÕm çerçevesinde kolluk birimleri hakkÕnda bilgi verilecektir. 1.5.3.1. Genel Kolluk Genel kolluk; polis, jandarma ve sahil güvenlik birimlerinden oluúmaktadÕr. Belirtilen sistematik do÷rultusunda ceza muhakemesi hukuku açÕsÕndan her bir birim hakkÕnda fazla kapsamlÕ olmayan bir inceleme yapÕlmasÕnÕn yerinde olaca÷Õ düúünülmüútür. 42 A.Polis TeúkilatÕ 3201 SayÕlÕ Emniyet TeúkilatÕ Kanunu’na (ETK) göre polis idarî yönden; idarî, adlî ve siyasî polis olmak üzere üçe ayrÕlmÕútÕr. Bunlardan; idarî polis, toplumdaki düzeni korur; siyasî polis, devlet güvenli÷i ile ilgili faaliyetler yürütür; adlî polis ise, polis karakolu bulunan yerlerde suç iúlenildi÷i úüphesinin ortaya çÕkmasÕndan sonra yapÕlmasÕ gereken iúlerle u÷raúÕr (md. 8). ETK’nin 9. ve 10. maddelerine göre, genel kollu÷un önemli bir kÕsmÕnÕ oluúturan polis, kendisine verilen görevleri daha etkili bir úekilde yerine getirebilmek için iúbölümüne eksenli birimler oluúturmuútur. Adlî polis, emniyet teúkilatÕ içinde soruúturma iúlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder. Tam teúekküllü bir polis karakolu bulunan yerlerde adlî iúleri görmek üzere bazÕ polisler, adlî polis adÕnÕ alÕr ve soruúturmaya iliúkin iú ve iúlemleri yaparlar. Tam teúekküllü olmayan karakollarda ise, o teúkilatÕn tamamÕ veya bir kÕsmÕ adlî polis (suç polisi) olarak tefrik edilebilir. Adlî konularla ilgili araútÕrma ve soruúturma iúlerini polis yürütürken adlî makamlarÕn idare ve gözetimi altÕnda bu faaliyetleri yürütür. ETK md. 12/1 hükmüne göre, adlî makamlar, adliye ile ilgili soruúturmalarÕ yalnÕzca adlî polise yaptÕracaktÕr. Fakat bu iúler bazen gerekti÷inde idarî polis tarafÕndan da yürütülebilir. Buna bir engel yoktur. Yine bu fÕkraya göre idarî polis gerekti÷inde resen veya savcÕnÕn iste÷i üzerine adlî polise yardÕmla yükümlü tutulmuútur. ødarî polis, kendili÷inden adlî polisin iúini yaparken bir taraftan da adlî polisi durumdan haberdar etmelidir. Adlî polis gelince de yaptÕ÷Õ iúleri idarî polis, adlî polise bÕrakÕr. Nitekim PVSK ek md. 4’de; “polis, görevli bulundu÷u mülki sÕnÕrlar içinde hizmet branúÕ, yeri ve zamanÕna bakÕlmaksÕzÕn, bir suçla karúÕlaútÕ÷Õnda suça el koymak, önlemek, sanÕk ve suç delillerini tespit, muhafaza ve yetkili zabÕtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir” denilmek suretiyle, belirtilen hususa açÕk bir úekilde yer verilmiú olmaktadÕr. Kolluk teúkilatÕ hiyerarúik olarak örgütlenmiútir. Kollu÷unun da âmirleri ve memurlarÕ vardÕr. Emniyet TeúkilatÕnÕn en üst sorumlusu øçiúleri BakanÕdÕr. Emniyet Genel Müdürü ise, ETK md. 1’e göre, bu teúkilatÕ yönetir. ETK 3518 sayÕlÕ kanunla mülga md. 7’deki hükme göre; emniyet makamlarÕ, bir di÷er ifadeyle polisin âmirleri; øl Emniyet Müdürleri, ølçe Emniyet Âmirleri veya Emniyet Komiserleri, polis teúkilatÕ bulunan iskele ve istasyonlarda ise Emniyet Komiserleri úeklindeydi. ùu anda polisin tezkiye âmiri durumundaki her rütbeli kiúi âmir haline gelmiútir. 43 Kanun tarafÕndan kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya iúlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcÕlarÕnÕn sözlü veya yazÕlÕ istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurlarÕ hakkÕnda Cumhuriyet savcÕlarÕnca do÷rudan do÷ruya soruúturma yapÕlaca÷Õ yeni Ceza Muhakemesi Kanunu tarafÕndan hükme ba÷lanmÕútÕr (md. 161/5). Bu düzenlemeyle daha önceden kolluk âmirleri için tanÕnmÕú olan güvenceye son verilmiútir. Baúka bir ifadeyle, bundan böyle, kolluk âmirleri 2802 sayÕlÕ Hakimler ve SavcÕlar Kanunu md. 82 ve 92’de yer alan hükümlerden yararlanamayacak, hakimler ve savcÕlarÕn sahip oldu÷u ayrÕcalÕklarÕ kullanamayacaktÕr. B.Jandarma TeúkilatÕ Genel kollu÷un ikinci grubunu Jandarma oluúturur. Suçla ve suçlarla mücadele, araútÕrma ve soruúturma faaliyetleri kÕrsal kesimde jandarma teúkilatÕ tarafÕndan yürütülür. 10 Mart 1983 tarih ve 2803 SayÕlÕ Jandarma Teúkilat Görev ve Yetkileri Kanununun 3. maddesine göre jandarma, “emniyet ve asayiú ile kamu düzeninin korunmasÕnÕ sa÷layan ve di÷er kanun ve nizamlarÕn verdi÷i görevleri yerine getiren silahlÕ, askerî bir güvenlik ve kolluk kuvvetidir.” ETK md. 1’de de ülkenin genel asayiú ve güvenli÷inin sa÷lanÕlmasÕnda øçiúleri BakanlÕ÷ÕnÕn Jandarma TeúkilatÕndan yararlanabilece÷i belirtilmektedir. PVSK md. 25’de ise, “Polis teúkilatÕ bulunmayan yerlerde, il, ilçe ve bucak Jandarma komutanlarÕ ile jandarma karakol komutanlarÕ bu kanunda yazÕlÕ vazifeleri yapar ve yetkileri kullanÕrlar” denilmektedir. Jandarma teúkilatÕ ve mensuplarÕnÕn ba÷lÕ oldu÷u makamlara gelince; kanunda belirtilen iç güvenlik hizmetleri söz konusu ise, øçiúleri BakanlÕ÷Õna; askerlik hizmetleriyle ilgili iúlerde Genel Kurmay BaúkanlÕ÷Õna; adlî görevleri yerine getirilmesi yönünden ise savcÕlar ve hâkimlere ba÷lÕdÕrlar. C.Sahil Güvenlik KomutanlÕ÷Õ 1982 tarih ve 2692 sayÕlÕ kanunla kurulmuútur. TÕpkÕ Jandarma gibi, bu komutanlÕk da barÕúta görev ve hizmet yönünden øçiúleri BakanlÕ÷Õna ba÷lÕdÕr. KomutanlÕ÷Õn görevleri kanunun 4. 44 maddesinde uzunca sÕralanmÕútÕr. Kanuna aykÕrÕ eylemleri önlemek, sanÕklarÕ yakalamak, yakalananlarÕ suç alet ve delilleriyle birlikte yetkili makama teslim etmek, deniz yoluyla yapÕlan kaçakçÕlÕk fiillerini ve eski eser kaçakçÕlarÕnÕ takip edip yakalamak, denizde iúlenilen suç karada da sürüyorsa bunu da di÷er kolluk teúkilatÕyla ortaklaúa takip edip yakalanmasÕnÕ sa÷lamak Sahil Güvenlik KomutanlÕ÷ÕnÕn görevleri arasÕnda yer almaktadÕr. D.ÇarúÕ ve Mahalle Bekçileri ÇarúÕ ve mahalle bekçileri genel kollu÷un yardÕmcÕlarÕdÕr. Görev sÕrasÕnda silahlÕ olup yönetim açÕsÕndan en büyük mülkî âmirin emri altÕndadÕrlar. 1966 tarih ve 772 SayÕlÕ “ÇarúÕ ve Mahalle Bekçileri Kanunu” md. 2/2. fÕkra hükmüne göre; polis teúkilatÕ olan yerde bekçilerin meslekî âmiri, kollu÷un âmirleridir. Jandarma görev alanlarÕnda ise, kollu÷un mesleki âmiri, jandarma birlik komutanÕdÕr. Bekçilerin, adlî görevi ifa sÕrasÕnda iúledikleri suçlardan dolayÕ haklarÕnda genel hükümler uygulanÕr. Ama idarî vazifeleri sebebiyle veya bu vazifeleri ifa sÕrasÕnda iúledikleri suçlardan dolayÕ haklarÕnda memur dokunulmazlÕ÷Õna iliúkin hükümler uygulanÕr. 772 SayÕlÕ ÇMBK, md. 3’de çarúÕ ve mahalle bekçilerinin görevleri uzun bir úekilde sÕralanmÕútÕr. BunlarÕn bir kÕsmÕ genel kolluk kuvvetlerinin derhal müdahalesine imkan bulunmayan acele hallerdeki görevleri, bir kÕsmÕ ise genel kolluk kuvvetlerine yardÕm yönünden görevleri ve nihayet bir kÕsmÕ da mahalle sakinlerinin istirahat, sa÷lÕk ve selametini sa÷lamak bakÕmÕndan görevleri úeklinde tasnif edilmiútir. SuçlularÕ yakalamak, saldÕrganlarÕ önlemek, düzeni bozanlarÕ, kanunsuz yürüyüú yapanlarÕ engellemek, adlî kolluk iúleriyle ilgili olaylarda delilleri korumak ve gerekli önlemleri almak görevlerinin en önemlilerindendir. 1.5.3.2. Özel Kolluk Emniyet TeúkilatÕ Kanunu 3. maddede yer alan tanÕma göre genel kolluk dÕúÕnda kalan, belirli vazifeler yapmak amacÕyla özel kanunla kurulan kolluk kuvvetleri özel kolluktur. Özel kollu÷un miktarÕ ve çeúitleri konusunda bir sÕnÕrlama getirmek pek mümkün görünmemektedir. Toplumsal geliúmelerin ortaya çÕkardÕ÷Õ ihtiyaçlara göre çeúitlenmektedir. Özel kolluk, görevini yerine 45 getirirken karúÕlaútÕ÷Õ suçlara el koymak, bunlarÕ genel kollu÷a aktarmak ve genel kollu÷a yardÕm etmekle yükümlü tutulmuútur. Bir konunun hem genel kollu÷un hem de özel kollu÷un görevine girmesi durumunda, konuyla özel kollu÷un ilgilenmesi, genel kollu÷un müdahalesine engel de÷ildir. Aksine, özel kolluk, olay yerine gelen genel kollu÷un emrine girmektedir. Özel kollu÷un varlÕ÷Õ, aksine bir hüküm bulunmadÕkça, genel kollu÷un yetkilerini daraltamaz. Belli baúlÕ özel kolluk türleri hakkÕnda bir inceleme konusu yapÕlmamakla birlikte Köy KorucularÕ ve Köy Bekçileri, KÕr Bekçileri ve Çiftçi MallarÕnÕ Koruma Kollu÷u, Orman Muhafaza MemurlarÕ, Özel Güvenlik TeúkilatlarÕ, øNTERPOL gibi uluslararasÕ güvenlik kuruluúlarÕ ile TCDD personeli, Gemi KaptanÕ gibi Kolluk Yetkisiyle DonatÕlan kiúi ve kurumlarÕn da özel kolluk olarak var oldu÷unun bilinmesinde ve bu birimlerin de 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulanmasÕnda rol oynayabileceklerinin dikkate alÕnmasÕnda yarar oldu÷u düúünülmektedir. 1.5.4. Sa÷lÕk TeúkilatlarÕ 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamasÕnda önemli bir iúlevi olan ve úiddet olayÕnÕn boyutlarÕnÕn belirlenmesinde ve sonrasÕnda tedavi konusunda kanunun do÷rudan görev verdi÷i Adli TÕp Kurumu, hastaneler ve Sa÷lÕk OcaklarÕna de÷inmekte yarar bulunmaktadÕr. 1.5.4.1. Adli TÕp Kurumu Adli TÕp Kurumu adalet iúlerinde bilirkiúilik görevi yapmak üzere Adalet BakanlÕ÷Õna Ba÷lÕ olarak görev yapan bir kurumdur. Kurum 2659 sayÕlÕ Adli TÕp Kurumu Kanunu’yla 14/4/1982 tarihinde kurulmuútur. Di÷er pek çok devlet kurumunun aksine merkezi østanbul’dadÕr. Adli TÕp Kurumu, mahkemeler ile hâkimlikler ve savcÕlÕklar tarafÕndan gönderilen adli tÕp ile ilgili konularda muayene ve incelemeler yapmak ve sonucunu bir raporla tespit etmek ve bilimsel ve teknik görüúlerini bildirmekle yükümlüdür. Kanun, adli iúlerde resmi bilirkiúilik görevini kuruma vermiútir. Kurum, kendisinden istenen konularda bilirkiúilik yapmakla mükelleftir. Adli TÕp Kurumu ihtisas kurullarÕ ve ihtisas daireleri olarak çalÕúmaktadÕr. AyrÕca merkezde Adli TÕp Genel Kurulu bulunmaktadÕr. øllerde ise grup baúkanlÕ÷Õ ve úube müdürlükleri úeklinde örgütlenmiútir. Adli TÕp Kurumu, Genel 46 Kurulu ve øhtisas KurullarÕ lüzum görüldü÷ü hallerde kararÕnÕ vermeden önce inceledi÷i konu ile ilgili bulunan evrakÕn onanmÕú örneklerini mahallinden isteyebilece÷i gibi aslÕ üzerinde de inceleme yapmasÕ zorunlu oldu÷unda bunlarÕ da isteyebilir. Adli TÕp Kurumu Genel Kurulu ve øhtisas KurullarÕ ilgili kiúileri gerekti÷inde muayene edebilir ve bunlarÕ usulüne göre dinleyebilir. Her türlü tetkikatÕ yapar ve yaptÕrabilir. Adli TÕp Genel Kurulu kararlarÕ nihai olmakla beraber mahkemelerin delilleri serbestçe takdir hususundaki yetkilerini kÕsÕtlamaz. 1.5.4.2. Hastaneler ve Sa÷lÕk OcaklarÕ Ülkemizde adli hekimlik hizmetlerinin yerine getirilmesinde Sa÷lÕk BakanlÕ÷Õ, Adalet BakanlÕ÷Õ ve üniversiteler görev üstlenmiú durumdadÕrlar. Aile içinde úiddetin yaúanmasÕ durumunda taraflarÕn muayene olmak ve úiddeti tespit ettirebilece÷i ilk makam ya da kuruluúlar olarak her türlü sa÷lÕk kuruluúlarÕ gözükmektedir. Uygulamada, Adli Tabipliklerin bulunmadÕ÷Õ yerlerde, resmi bilirkiúilik görevi, devlet hastaneleri hekimleri, bunlarÕn da bulunmadÕ÷Õ yerlerde sa÷lÕk oca÷Õ hekimleri tarafÕndan yerine getirilmektedir. Kanunla üniversitelerin adli tÕp ana bilim dallarÕna da resmi bilirkiúilik sÕfatÕ verilmiú olmasÕna ra÷men, pratikte, adli tÕp birimleri resmi bilirkiúi olarak kullanÕlmaktadÕr. Bu durum, “adli tÕp kurumunun resmi bilirkiúi tekelini elinde bulundurdu÷u izlenimi yaratmakta” oldu÷u ve mahkemelerin, “tek baúÕna üniversitelerin ilgili birimlerince düzenlenen raporlara itibar etmeme” eleútirilerine maruz kalmaktadÕr17. Bunun yanÕnda, kolluk örgütlenmesi açÕsÕndan, JandarmanÕn sorumluluk alanÕ Türkiye yüzölçümünün % 92’sini kapsamakta oldu÷u18 ve jandarmanÕn sorumluluk alanÕna giren yerlerin neredeyse tamamÕnÕn adli tÕp örgütlenmesi dÕúÕnda kaldÕ÷Õ düúünüldü÷ünde, özellikle bu bölgelerde gerçekleúen aile içi úiddet olaylarÕnÕn belgelenmesi sorununun sanÕldÕ÷Õndan daha vahim boyutlarda yaúanabilece÷i tahmin edilebilir. Bu sorunun, “resmi bilirkiúi kurumlarÕ dÕúÕndaki uzman kiúi ve kuruluúlar tarafÕndan verilen 17 http://www.ihd.org.tr/iskence/adlitip.htm, et:23.11.2007 http://www.jandarma.tsk.mil.tr/redirect.htm?url=/genel/goreviic.htm et: 23.11 .2007 18 47 raporlara itibar edilmesi ile ortadan kaldÕrÕlmasÕ mümkün” görülmektedir19. 224 sayÕlÕ Sa÷lÕk Hizmetleri’nin Sosyalleútirilmesi HakkÕnda Kanun’un 10. maddesi “Ocak hekimleri yalnÕz kendi ocaklarÕ içinde adli tabiplik vazifesi görürler” ifadesiyle sa÷lÕk oca÷Õ hekimlerine ocak bölgesindeki adli tabiplik hizmetlerini yerine getirme sorumlulu÷u getirmiútir. Her hastanede bir adli tÕp poliklini÷i oluúturularak konsültasyon, radyoloji ve laboratuar incelemeleri buralarda yapÕlabilir. Buralarda, ayrÕca etik açÕdan doktor hasta iliúkisine zarar vermeyen ortamlar oluúturulabilir ve bu ortamlarda uygun tÕbbi de÷erlendirmeler yapÕlabilir. Kök, adli hekimlerin sayÕca yetersizli÷inden bahsederek “YalnÕzca 350 civarÕnda adli tÕp uzmanÕ olan bir ülkede verilen adli hekimlik hizmetleri, baúta adli tÕp uzmanlarÕ olmak üzere ne sa÷lÕk oca÷Õ hekimlerini ne Yüce YargÕyÕ ne de vatandaúÕmÕzÕ memnun etmemektedir” demektedir20. Pratisyen hekimler yeterli adli tÕp bilgisine ve deneyimine sahip olmadÕklarÕnÕ ve bu nedenle adli görev üstlenmekten korktuklarÕnÕ yapÕlan çalÕúmalarda belirtmiúlerdir21. DolayÕsÕyla da sa÷lÕk oca÷Õ hekimlerine adli tÕp konularÕnda hizmet içi e÷itim verilmelidir. Kök, Sa÷lÕk BakanlÕ÷Õ’nÕn nihai hedef olarak kendisine ba÷lÕ e÷itim hastanelerinde adli tÕp klinikleri kurarak adli tÕp uzmanÕ yetiútirmeye baúlamasÕ gerekti÷ini vurgulamaktadÕr22. 1.5.5. SavcÕlÕk Terim olarak savcÕ, savunmak kavramÕndan türetilmiútir. SavcÕlÕk kurumunu eski dilde ifade etmek için kullanÕlan müddei umumi kavramÕna hâlâ bazÕ kanunlarda rastlanÕlabilmektedir. Müddei umumi, umumun ve toplumun savunucusu demektir. øddia makamÕnÕ iúgal eden resmi görevli kiúilere tam kanuni ifadesiyle cumhuriyet savcÕsÕ denilmektedir. Bir suçun iúlenip iúlenmedi÷ine iliúkin uyuúmazlÕ÷Õ hakim önüne getiren ve soruúturmayÕ yapan kurum savcÕlÕktÕr. SavcÕlÕ÷Õn 19 http://www.ihd.org.tr/iskence/adlitip.htm, et:23.11.2007 Kök, Ahmet Nezih (2006), “Sa÷lÕk BakanlÕ÷Õ ve Adli Hekimlik Hizmetleri”, Medimagazin, SayÕ: 307 (04-12-2006), http://www.medimagazin.com.tr/mmsaglik-bakanligi-ve-adli-hekimlik-hizmetleri-ky-50959.html 20.11.2007 21 Kök, age. 22 Kök, age. 20 48 temel görevi adaletin gerçekleúmesini sa÷lamaktÕr. Toplumda bozulan sosyal düzenin yeniden kurulmasÕnda, suçlularÕn cezalandÕrÕlmasÕnda savcÕlÕ÷Õn faaliyetlerinin payÕ büyüktür. SavcÕlÕk teúkilatÕnÕn tarihsel geliúim sürecine baktÕ÷ÕmÕzda ülkemizde ilk defa 1879 tarihinde yürürlü÷e giren Usul-ü Muhakemat-Õ Cezaiyye Kanunu Muvakkati ile savcÕlÕk teúkilatÕ kuruldu÷u görülmektedir. ølk kuruluúundan sonra bu teúkilat her geçen gün daha da geliúerek günümüze kadar gelmiútir. SavcÕlÕk kurumu merkezi olarak de÷il, yerel olarak teúkilatlanmÕútÕr. Türkiye genelinde birbiriyle hiyerarúik ba÷Õ olmayan yüzlerce savcÕlÕk teúkilatÕ vardÕr. Her bir savcÕlÕk teúkilatÕnÕn baúÕnda bir baúsavcÕ bulunur. TeúkilatÕn içinde görev yapan di÷er savcÕlar ise savcÕ olarak adlandÕrÕlÕr. 1990 yÕlÕna kadar savcÕlÕk teúkilatÕnÕn âmirine savcÕ, di÷er savcÕlara ise savcÕ yardÕmcÕsÕ denilmekteydi. 1990 yÕlÕnda Hakimler ve SavcÕlar Kanununda, 3611 sayÕlÕ kanunla yapÕlan de÷iúiklikle “savcÕ yardÕmcÕlÕ÷Õ” kavramÕ tarihe karÕúmÕútÕr (bk. 2802 sayÕlÕ Kanun md. 3/16). SavcÕlÕk teúkilatÕ, mahkemelerin bünyesinde kurulur. Bir yerde mahkeme varsa orada savcÕlÕk teúkilatÕ da vardÕr. ùöyle ki, her asliye ceza mahkemesi yanÕnda bir savcÕlÕk teúkilatÕ vardÕr. Bir yerde asliye ceza mahkemesi sayÕsÕ birden fazla olsa bile yine bir tek savcÕlÕk teúkilatÕ bulunur. Her a÷Õr ceza mahkemesi yanÕnda bir savcÕlÕk teúkilatÕ vardÕr. A÷Õr ceza mahkemesinin birden fazla olmasÕ veya a÷Õr ceza mahkemesinin yanÕnda asliye ceza mahkemelerinin de bulunmasÕ ayrÕ ayrÕ savcÕlÕk teúkilatÕnÕn bulunmasÕnÕ gerektirmez. Bir tek savcÕlÕk makamÕ hem a÷Õr ceza mahkemesinde hem de asliye ceza mahkemesinde savcÕlÕk görevinin yerine getirilmesi için yeterlidir. Asliye ceza ve a÷Õr ceza mahkemeleri yanÕnda yer alan savcÕlÕk teúkilatÕ o yerdeki sulh mahkemeleri nezdinde de görev yapar. Sulh ceza mahkemeleri için ayrÕ bir savcÕlÕk teúkilatÕ yoktur. A÷Õr ceza mahkemesi yanÕndaki savcÕlÕk o yerdeki bütün a÷Õr ceza, asliye ceza ve sulh ceza mahkemelerinde de savcÕlÕ÷a ait görevleri yürütür. Yani her bir mahkeme için ayrÕ bir savcÕlÕk teúkilatÕ yoktur. Her bir savcÕlÕk teúkilatÕ baúÕnda bir baúsavcÕ ve yeteri kadar savcÕ bulunur. Gerek baúsavcÕ gerekse savcÕlar, savcÕlÕk teúkilatÕ adÕna görev yapar, savcÕlÕk makamÕnÕ temsil eder. SavcÕlar, mahkemelerden ba÷ÕmsÕz olarak çalÕúÕrlar. Mahkemeler, savcÕlara 49 emir veremezler; savcÕlar da pek tabii mahkemelere emir veremezler. Bir kimse aynÕ anda hem hakim hem de savcÕ olamaz. SavcÕlar idarî görevleri yönünden Adalet BakanlÕ÷Õna ba÷lÕdÕr (Anayasa. md. 140). A÷Õr ceza mahkemesi Cumhuriyet BaúsavcÕsÕ, a÷Õr ceza mahkemesinin yargÕ çevresinde görevli Cumhuriyet baúsavcÕlarÕ, baúsavcÕ vekilleri ve Cumhuriyet savcÕlarÕyla ba÷lÕ birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardÕr (md. 18/3). SavcÕlarÕn yönetimle ilgili görevlerini yerine getirmeleri sÕrasÕnda, hizmetin hukuka uygun, düzenli ve uyumlu iúbirli÷i içinde yürütülmesini sa÷lamak görevi a÷Õr ceza Cumhuriyet baúsavcÕlarÕna aittir. Bundan dolayÕ, savcÕlarÕn Adalet BakanlÕ÷Õ ile yapaca÷Õ yazÕúmalarda ba÷lÕ bulunduklarÕ a÷Õr ceza Cumhuriyet baúsavcÕlÕklarÕnÕ aracÕ kÕlmalarÕ gerekmektedir. CumhurbaúkanlÕ÷Õ, Türkiye Büyük Millet Meclisi, BaúbakanlÕk, BakanlÕklar ve uluslararasÕ kurum ve kuruluúlarla yapÕlacak olan yazÕúmalarÕn ise Adalet BakanlÕ÷Õ aracÕ kÕlÕnarak yapÕlmasÕ gerekmektedir. Cumhuriyet savcÕsÕ, ihbar veya baúka bir suretle bir suçun iúlendi÷i izlenimini veren bir hâli ö÷renir ö÷renmez kamu davasÕnÕ açmaya yer olup olmadÕ÷Õna karar vermek üzere hemen iúin gerçe÷ini araútÕrmaya baúlar. Cumhuriyet savcÕsÕ, maddî gerçe÷in araútÕrÕlmasÕ ve adil bir yargÕlamanÕn yapÕlabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, úüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altÕna almakla ve úüphelinin haklarÕnÕ korumakla yükümlüdür (md. 160). Cumhuriyet savcÕsÕ, do÷rudan do÷ruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracÕlÕ÷Õ ile her türlü araútÕrmayÕ yapabilir; olayÕn aydÕnlatÕlmasÕ için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Adlî kolluk görevlileri, el koyduklarÕ olaylarÕ, yakalanan kiúiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalÕútÕklarÕ Cumhuriyet savcÕsÕna derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcÕsÕnÕn adliyeye iliúkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdürler. Cumhuriyet savcÕsÕ, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazÕlÕ; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Cumhuriyet savcÕsÕ, adlî görevi gere÷ince nezdinde görev yaptÕ÷Õ mahkemenin yargÕ çevresi dÕúÕnda bir iúlem yapmak ihtiyacÕ ortaya çÕkÕnca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcÕsÕndan söz konusu iúlemi yapmasÕnÕ ister. Bütün kamu görevlileri, yürütülmekte olan soruúturma kapsamÕnda ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcÕsÕna vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür. Kanun tarafÕndan kendilerine verilen 50 veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya iúlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcÕlarÕnÕn sözlü veya yazÕlÕ istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurlarÕ hakkÕnda Cumhuriyet savcÕlarÕnca do÷rudan do÷ruya soruúturma yapÕlÕr. Vali ve kaymakamlar hakkÕnda 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayÕlÕ Memurlar ve Di÷er Kamu Görevlilerinin YargÕlanmasÕ HakkÕnda Kanun hükümleri uygulanÕr. A÷Õr cezayÕ gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri uygulanmak koúuluyla, vali ve kaymakamlarÕn kiúisel suçlarÕndan dolayÕ haklarÕnda genel hükümlere göre soruúturma yapÕlmasÕ kaymakamlarÕn mensup olduklarÕ il ve valilerin bulunduklarÕ ile en yakÕn il Cumhuriyet baúsavcÕsÕna aittir. Bu suçlarda kovuúturma yapmaya, soruúturmanÕn yapÕldÕ÷Õ yerin görevli mahkemesi yetkilidir (md. 161). Cumhuriyet savcÕsÕ, soruúturma evresi sonunda, kamu davasÕnÕn açÕlmasÕ için yeterli úüphe oluúturacak delil elde edilememesi veya kovuúturma olana÷ÕnÕn bulunmamasÕ hâllerinde kovuúturmaya yer olmadÕ÷Õna karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alÕnmÕú veya sorguya çekilmiú úüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkÕ, süresi ve mercii gösterilir. Kovuúturmaya yer olmadÕ÷Õna dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çÕkmadÕkça, aynÕ fiilden dolayÕ kamu davasÕ açÕlamaz (md.172). Cumhuriyet savcÕsÕ, yapÕlan soruúturmanÕn durumuna göre, kanunun uzlaúma yapÕlabilmesi olana÷ÕnÕ verdi÷i hâllerde, faili davet ederek suçtan dolayÕ sorumlulu÷unu kabul edip etmedi÷ini sorar. Fail, suçu ve fiilinden do÷muú olan maddî ve manevî zararÕn tümünü veya bunun büyük bir kÕsmÕnÕ ödemeyi veya zararlarÕ gidermeyi kabullendi÷inde durum, ma÷dura veya varsa vekiline veya kanunî temsilcisine bildirilir. Ma÷dur, verilmiú olan zararÕn tümüyle veya büyük bir kÕsmÕ itibarÕyla giderildi÷inde özgür iradesi ile uzlaúaca÷ÕnÕ bildirirse, soruúturma sürdürülmez. Uzlaúma yoluyla uyuúmazlÕk çözümlenmiú olur (md. 253). Soruúturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun iúlendi÷i hususunda yeterli úüphe oluúturuyorsa; Cumhuriyet savcÕsÕ, bir iddianame düzenler. Kamu davasÕ iddianame ile açÕlÕr. Kamu davasÕ açma görevi, Cumhuriyet savcÕsÕ tarafÕndan yerine getirilir. Kamu davasÕ açÕp açmama konusunda Cumhuriyet savcÕsÕnÕn sÕnÕrlÕ 51 da olsa bir takdir hakkÕ bulunmaktadÕr. ùöyle ki, cezanÕn ortadan kaldÕrÕlmasÕnÕ gerektiren úahsî sebep olarak etkin piúmanlÕk hükümlerinin uygulanmasÕnÕ gerektiren koúullarÕn ya da úahsî cezasÕzlÕk sebebinin varlÕ÷Õ halinde Cumhuriyet savcÕsÕ kamu davasÕnÕ açmayabilir (md. 171). Cumhuriyet savcÕsÕnÕn düzenledi÷i iddianame mahkemece savcÕlÕ÷a iade edilebilir. Mahkeme, iddianamenin ve soruúturma evrakÕnÕn verildi÷i tarihten itibaren yedi gün içinde soruúturma evresine iliúkin bütün belgeler incelendikten sonra; iddianamenin taúÕmasÕ gereken unsurlarÕ içermedi÷ini tespit etti÷inde, eksik ve hatalÕ noktalarÕ belirterek iddianamenin Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna iadesine karar verir. Ön ödemeye tâbi iúlerde, ön ödeme usulü uygulanmaksÕzÕn kamu davasÕ açÕlamayaca÷Õndan ön ödeme usulü uygulanmaksÕzÕn iddianame düzenlenmiúse iddianame iade edilir (md. 174). Cumhuriyet savcÕsÕ, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladÕktan ve hatalÕ noktalarÕ düzelttikten sonra yeniden iddianame düzenleyerek dosyayÕ mahkemeye gönderir. øade kararÕna karúÕ Cumhuriyet savcÕsÕ itiraz da edebilir (md. 174). Kamu davasÕnÕ açmak savcÕnÕn görevi oldu÷u gibi açÕlan kamu davasÕnÕ yürütmek de savcÕlÕ÷Õn görevidir. SavcÕ, mahkemeye verdi÷i iddianamesini daha sonra geri alamaz ve açmÕú oldu÷u kamu davasÕndan vazgeçemez. Suç úüphesinin mahkemece bir sonuca ba÷lanmasÕ gerekir. Duruúmada Cumhuriyet savcÕsÕnÕn bulunmasÕ úarttÕr. Mahkeme baúkanÕ veya hâkim, duruúmanÕn baúladÕ÷ÕnÕ, iddianamenin kabulü kararÕnÕ okuyarak açÕklar. Cumhuriyet savcÕsÕ kovuúturmanÕn disiplinine uyarak sanÕ÷a, katÕlana, bilirkiúilere ve duruúmaya ça÷rÕlmÕú di÷er kiúilere do÷rudan soru yöneltebilir. Ortaya konulan delillerle ilgili tartÕúmada, Cumhuriyet savcÕsÕna da söz verilir. Cumhuriyet savcÕsÕ, katÕlan veya vekilinin, sanÕ÷Õn, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açÕklamalarÕna cevap verebilir (md.216). Muhakeme tedbirlerine baúvurmak kural olarak hakimin görevidir. Ancak istisnai bazÕ durumlarda savcÕ kural olarak hakime ait olan yetkileri kullanabilmektedir. Mesela gecikmesinde sakÕnca bulunan durumlarda yeminle tanÕk dinleme, bilirkiúi görevlendirme, arama ve el koyma kararÕ verme, keúifte bulunma gibi iúlemeleri savcÕlar da yapabilir. SavcÕlar, hakim ve mahkeme kararlarÕ hakkÕnda kanun yoluna baúvurabilir. Asliye ceza mahkemesinde 52 bulunan Cumhuriyet savcÕlarÕ, mahkemenin yargÕ çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; a÷Õr ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcÕlarÕ, a÷Õr ceza mahkemesinin yargÕ çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcÕlarÕ, bölge adliye mahkemelerinin kararlarÕna karúÕ kanun yollarÕna baúvurabilir. Cumhuriyet savcÕsÕ, sanÕk lehine olarak da kanun yollarÕna baúvurabilir (md. 260). SavcÕ, mahkemelerce verilen mahkumiyet kararlarÕnÕ infaz eder, tebligat, talimat, davet iúleri gibi iúlemler de savcÕlÕklarca yerine getirilir. SavcÕlar bazÕ hukuk davalarÕnÕ açmak ve yürütmekle de görevlidirler. Kural olarak hukuk davalarÕnÕ davanÕn taraflarÕ yürütür. Ancak, Medeni Kanundan do÷an bazÕ davalar, mesela vakÕf veya derne÷in feshi, evlenmeye itiraz, isim ve yaú düzeltme gibi davalar açmak yetkisi savcÕya da tanÕnmÕútÕr. 1.5.6. Mahkemeler Ceza yargÕlamasÕnda görevleri yürüten; hâkimlik makamÕ ve mahkeme olmak üzere iki çeúit makam vardÕr. Hâkimlik makamÕ, mahkemenin görevi dÕúÕnda kalan yargÕlama faaliyetlerini yapmakla görevlendirilen makamdÕr. Hâkimlikler; sulh hakimli÷i, asliye hakimli÷i, asliye veya a÷Õr ceza mahkemesi baúkanlÕ÷Õ, naib hakimlik gibi kÕsÕmlara ayrÕlÕr. Mahkeme makamÕ ise kovuúturma safhasÕnda, özellikle duruúma ve sonuç çÕkarma devrelerinde yargÕlama görevini yapan makamdÕr. Mahkemeler çeúitli açÕlardan sÕnÕflandÕrmaya tabi tutulabilir. ølk olarak, ceza yargÕlamasÕ yapan mahkemeler genel mahkemeler ve ihtisas mahkemeleri olmak üzere sÕnÕflandÕrÕlabilir. Genel mahkemeler sulh ceza, asliye ceza, a÷Õr ceza, bölge adliye mahkemesi ve YargÕtay’dÕr. øhtisas mahkemeleri ise, çocuk mahkemeleri, trafik mahkemeleri gibi mahkemelerdir. Bir baúka açÕdan mahkemeler ilk derece mahkemeleri (bidayet mahkemeleri), istinaf mahkemesi konumundaki bölge adliye mahkemeleri ve üst mahkemeler (temyiz mahkemesi) olarak da tasnif edilebilir. Sulh ceza, asliye ceza ve a÷Õr ceza mahkemeleri bidayet mahkemeleridir. Bölge adliye mahkemeleri, ikinci derece mahkemesi iken YargÕtay üst mahkemedir. AyrÕca, mahkemeler ulusal ve uluslararasÕ olmak üzere ikili bir tasnife tabi tutulabilir. Aile Mahkemesi, Sulh ceza, asliye ceza, a÷Õr ceza gibi mahkemeler ulusal mahkeme iken Avrupa ønsan HaklarÕ Mahkemesi, Uluslar 53 arasÕ Ceza mahkemesi gibi mahkemeler birer uluslararasÕ mahkemedir. AnÕlan mahkemelerin ana hatlarÕyla ele alÕnmasÕ yararlÕ olacaktÕr. 1.5.6.1. Aile Mahkemesi Aile Mahkemelerinin görevlerini 4. madde kapsamÕnda úöyle sÕralamak mümkündür: x 4721 sayÕlÕ Türk Medenî Kanununun Üçüncü KÕsÕm hariç olmak üzere økinci KitabÕ ile Türk Medenî Kanununun Yürürlü÷ü ve Uygulama ùekli HakkÕnda Kanuna göre aile hukukundan do÷an dava ve iúler. x 2675 sayÕlÕ MilletlerarasÕ Özel Hukuk ve Usul Hukuku HakkÕnda Kanuna göre aile hukukuna iliúkin yabancÕ mahkeme kararlarÕnÕn tanÕma ve tenfizi, x Kanunlarla verilen di÷er görevler. x 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunda öngörülmüú önlemlerden bir ya da birkaçÕnÕ içeren koruma kararÕnÕ almak. BunlarÕn yanÕnda Kanunun “Koruyucu, e÷itici ve sosyal önlemler” baúlÕklÕ 6. maddesinde belirtilen yetiúkinler ve küçükler hakkÕndaki e÷itici ve sosyal amaçlÕ koruma önlemlerini alma görevi de sayÕlabilir. Gerçekten de 6. madde hükmüne göre Aile Mahkemesi “di÷er kanunlardaki hükümler saklÕ kalmak üzere görev alanÕna giren konularda úu noktalarda karar verebilir: x Evlilik birli÷inden do÷an yükümlülükleri konusunda eúleri uyararak, gerekti÷inde uzlaútÕrmaya, x Ailenin ekonomik varlÕ÷ÕnÕn korunmasÕ veya evlilik birli÷inden do÷an malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine iliúkin gerekli önlemleri almaya, x Resmî veya özel sa÷lÕk veya sosyal hizmet kurumlarÕna, huzur evlerine veya benzeri yerlere yerleútirmeye, x Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir e÷itim kurumuna vermeye, x 2. Küçükler hakkÕnda; 54 x BakÕm ve gözetime yönelik nafaka yükümlülü÷ü konusunda gerekli önlemleri almaya, x Bedensel ve zihinsel geliúmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiú halde kalan küçü÷ü, ana ve babadan alarak bir aile yanÕna veya resmî ya da özel sa÷lÕk kurumuna veya e÷itimi güç çocuklara mahsus kuruma yerleútirmeye, x Çocuk mallarÕnÕn yönetimi ve korunmasÕna iliúkin önlemleri almaya, x Genel ve katma bütçeli daireler, mahallî idareler, kamu iktisadî teúebbüsleri ve bankalar tarafÕndan kurulmuú teúekkül, müessese veya iúletmelere veya benzeri iúyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanÕna yerleútirmeye. Aile Mahkemesince verilen bu kararlarÕn takip ve yerine getirilmesinde 5. maddeye göre atanan uzmanlardan biri veya birkaçÕ görevlendirilebilir. Bu kararlara uyulmamasÕ halinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 113/A maddesi uygulanÕr.” (HUMK Madde 113/A - (Ek: 30/4/1973 - 1711/2 md.). øhtiyati tedbir kararÕnÕn uygulanmasÕ dolayÕsÕyla verilen emre uymayan veya o yolda alÕnmÕú tedbire aykÕrÕ davranÕúta bulunan kimse eylemi TCK’ya göre daha a÷Õr bir cezayÕ gerektirmedi÷i takdirde, ait oldu÷u ceza mahkemesince bir aydan altÕ aya kadar hapisle cezalandÕrÕlÕr.) Kanunun “Aile Mahkemeleri bünyesinde bulunan uzmanlar” baúlÕklÕ 5. maddesine göre her aile mahkemesine, 1. DavanÕn esasÕna girilmeden önce veya davanÕn görülmesi sÕrasÕnda, mahkemece istenen konular hakkÕnda taraflar arasÕndaki uyuúmazlÕk nedenlerine iliúkin araútÕrma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek, 2. Mahkemenin gerekli gördü÷ü hallerde duruúmada hazÕr bulunmak, istenilen konularla ilgili çalÕúmalar yapmak ve görüú bildirmek, 3. Mahkemece verilecek di÷er görevleri yapmak, üzere Adalet BakanlÕ÷Õnca, tercihen; evli ve çocuk sahibi, otuz yaúÕnÕ doldurmuú ve aile sorunlarÕ alanÕnda lisansüstü e÷itim yapmÕú olanlar arasÕndan, birer psikolog, pedagog ve sosyal çalÕúmacÕ atanÕr. Bu görevlilerin bulunmamasÕ, iú durumlarÕnÕn müsait olmamasÕ veya görevin bunlar tarafÕndan yapÕlmasÕnda hukukî veya fiilî herhangi bir engel bulunmasÕ ya da baúka bir uzmanlÕk dalÕna ihtiyaç duyulmasÕ hallerinde, di÷er kamu kurum ve kuruluúlarÕnda çalÕúanlar 55 veya serbest meslek icra edenlerden yararlanÕlÕr…” Kanunun 7. maddesine göre; “Aile mahkemeleri, önlerine gelen dava ve iúlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karúÕlÕklÕ sevgi, saygÕ ve hoúgörünün korunmasÕ bakÕmÕndan eúlerin ve çocuklarÕn karúÕ karúÕya olduklarÕ sorunlarÕ tespit ederek bunlarÕn sulh yoluyla çözümünü, gerekti÷inde uzmanlardan da yararlanarak teúvik eder. Sulh sa÷lanamadÕ÷Õ takdirde yargÕlamaya devam olunarak esas hakkÕnda karar verilir…” AnÕlan 7. madde ile Medeni Usul Hukukumuza ilk kez sulh müessesesi girmiútir. Birinci fÕkra ile hakime, önüne gelen dava ve iúlerde, esasa girmeden önce, uyuúmazlÕklarÕ, taraflarÕ sulha teúvik etmek suretiyle çözmek görevi verilmiútir. 1.5.6.2. Sulh Ceza Mahkemesi Tek hâkimli mahkeme olup her il merkezi ile bölgelerin co÷rafi durumlarÕ ve iú yo÷unlu÷u göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde kurulmuútur. Herhangi bir yerde iúin çoklu÷u nedeniyle birden çok sulh ceza mahkemesi olabilir. Bir hâkim aynÕ anda hem sulh ceza hem de asliye ceza hâkimli÷i görevini yürütüyor olabilir. AynÕ úekilde, bir hâkim hem hukuk hem de ceza davalarÕna bakabilmektedir. 1.5.6.3. Asliye Ceza Mahkemesi Tek hakimli olup her il merkezi ile bölgelerin co÷rafi durumlarÕ ve iú yo÷unlu÷u göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde kurulmuútur. Asliye ceza mahkemesi de iúin yo÷unlu÷u sebebiyle birden çok dairelere bölünebilirse de o yerde yine asliye ceza mahkemesi tekdir. 1.5.6.4. A÷Õr Ceza Mahkemesi Bir baúkan ve yeteri kadar üye bulunur. Mahkeme bir baúkan ve iki üye ile toplanÕr. Madde bakÕmÕndan yetkisi; sulh ceza ve asliye ceza mahkemelerinden daha yüksek sayÕlÕr ve onlarÕn görevleri dÕúÕnda kalan suçlarÕn yargÕlanmasÕ görevini yerine getirir. Kuruldu÷u bölgedeki iú hacmine göre birden çok daireleri kurulabilir. A÷Õr ceza mahkemesi her il merkezi ile bölgelerin 56 co÷rafi durumlarÕ ve iú yo÷unlu÷u göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde kurulmuútur. 1.5.6.5. Çocuk Mahkemeleri Her ilde ve merkez nüfusu yüz binin üzerindeki her ilçede bir Çocuk Mahkemesi KurulmasÕ öngörülmüútür. Çocuk Mahkemeleri, bir baúkan ve iki üyeden teúekkül etmektedir. Çocuk mahkemelerinin üyeleri, adlî yargÕ hâkimleri arasÕndan seçilmekte ve çeúitli niteliklere sahip olmalarÕ aranmaktadÕr. 30 yaúÕnÕ bitirmiú bulunmalarÕ, çocuk sahibi ve kadro imkânlarÕnÕn elverdi÷i oranda ayrÕ cinsiyette olmalarÕ gere÷i bulunmaktadÕr. On sekiz yaúÕnÕ bitirmeyen küçükler tarafÕndan iúlenen ve genel mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davalara çocuk mahkemelerinde bakÕlÕr. Çocuk mahkemelerinin görevi alanÕndaki suçlarÕn soruúturmasÕ bizzat savcÕ tarafÕndan yürütülür. Çocuk mahkemelerinin kurulu olmadÕ÷Õ yerlerde, bu yaútaki sanÕklar da genel ceza mahkemelerinde yargÕlanÕrlar. 1.5.6.6. YargÕtay Bidayet mahkemelerince verilen hükümleri, hukukî bakÕmdan inceleyen bir üst mahkemedir. Sadece bir tane olup o da Ankara’dadÕr. Eski adÕ Temyiz Mahkemesidir. YargÕtay’Õn temel görevi, bir denetim mahkemesi olarak ilk mahkeme kararlarÕndan bazÕlarÕnÕn ikince dereceden incelemek ise de bunun yanÕnda bazÕ ek görevleri daha vardÕr; mesela bazÕ kararlarÕn itiraz mercii yine YargÕtay’dÕr (CMK md. 268, 296). BazÕ davalara bakmakta ilk mahkeme gibi görev yapar ve yargÕlamada bulunur (YargÕtay K. Md. 13/2). 2797 SayÕlÕ YargÕtay Kanununa (YK) göre, YargÕtay’da bugün 22 Hukuk ve 11 Ceza Dairesi vardÕr. Her daire; 1 baúkan ile yeteri kadar üyeden oluúur. Daire kurullarÕ 1 baúkan ile en az 4 üyenin katÕlmalarÕyla toplanÕr. Dairelerin hepsinin üstünde bir YargÕtay Birinci BaúkanÕ vardÕr. YargÕtay’da, dairelerden baúka yargÕlama görevi yapan bir kÕsÕm kurullar da bulunur. BunlarÕn oluúma biçimi ve görevleri YK’da ayrÕntÕlÕ olarak açÕklanmÕútÕr (Bak YK md. 7, 9, 15, 16, 41). 57 1.5.6.7. Avrupa ønsan HaklarÕ Mahkemesi UluslararasÕ bir yargÕlama iúi gören bu Mahkemenin yetkisini Türkiye, 1989 da kabul etmiútir. Türkiye’nin de kurucularÕndan oldu÷u Avrupa Konsey’ince hazÕrlanÕp 03.09.1953 den itibaren yürürlü÷e konulan “ønsan HaklarÕnÕn ve Temel Özgürlüklerin KorunmasÕna øliúkin Sözleúme (øHAS) eski md. 25 e göre kurulan Avrupa ønsan HaklarÕ Komisyonu ve DivanÕ yeni md.19 ile AøHM ne dönüútürülmüútür. 01.11.1998 den itibaren bu adla faaliyet göstermektedir. Mahkemeye, her üye Devlet üç aday bildirir ve Parlamenterler Meclisi bu adaylardan birini seçer, süresi 6 yÕldÕr ve yeniden seçilmesi mümkündür. Üye devletlerin mahkemelerince verilen ve iç hukuka göre artÕk gidilecek hiçbir makam veya merci kalmamÕú kararlarÕn Avrupa ønsan HaklarÕ Sözleúmesine aykÕrÕlÕ÷Õ ileri sürülmesi durumunda, bu Devletler üstü mahkemede konu incelenir ve aykÕrÕlÕk tespit edilirse, kararÕ veren devletin bu kararÕ ortadan kaldÕrmasÕ, aksi durumda ma÷dur kiúiye tazminat ödemesi kararlaútÕrÕlÕr. Mahkemenin yazÕ iúlerini yürüten bir sekreterlik vardÕr. 1998 öncesi Komisyon ve Divan olmak üzere iki aúamalÕ olan yapÕ bu tarihte, giderek artan dava sayÕsÕ ve Sözleúmeye taraf olan Devlet sayÕsÕnÕn kÕrkÕ bulmasÕ nedeniyle, tam zamanlÕ çalÕúan üç aúamalÕ bir tek Avrupa ønsan HaklarÕ Mahkemesine dönüúmüútür. Mahkeme, 3 er hâkimli Komiteler, 7 úer hâkimli Daireler ve 17 úer hâkimli Büyük Dairelerden oluúmaktadÕr. Komite, Mahkemeye yapÕlan kiúisel baúvurularÕn yerinde olup olmadÕ÷ÕnÕ inceler. Komitenin kabul edilmezlik kararÕ kesindir ve bu karar üzerine baúvuru kayÕttan düúürülür. Daire, yerinde bulunan bireysel baúvurularÕ esas yönünden inceler ve karara ba÷lar. Bu konudaki kararlarÕ kesindir. Üye bir devletin bir baúka üye devlet hakkÕndaki úikâyetleri de usul yönünden Daire inceler ve karara ba÷lar. Büyük Daire, bir üye devletin, bir baúka üye devlet hakkÕndaki úikâyetlerin esas yönünden çözümü iúlerine, dairelerin veya daireler arasÕ çeliúkili kararlarÕn uzlaútÕrÕlmasÕ iúlerine, Bakanlar Komitesince istenilen sözleúme metinlerinin yorumlanmasÕ iúlerine bakar. Bu konularda verdi÷i kararlar kesindir. Daire ve Büyük Daire kararlarÕ gerekçeli yazÕlÕr. Mahkemenin kararlarÕna üye ülkeler uymayÕ taahhüt eder. Bakanlar Komitesi de bunlarÕ icra eder, icrasÕnÕ denetler (md. 46,47). 58 1.5.7. Barolar ve Avukatlar AvukatlarÕn meslek örgütü olan ve her ilde il barosu úeklinde ve ülke genelinde Türkiye Barolar Birli÷i çatÕsÕ altÕnda örgütlenmiú yapÕlarda da 4320 sayÕlÕ Kanunun korumaya çalÕútÕ÷Õ kiúilere destek sa÷lamak üzere oluúturulmuú komisyonlar bulunmaktadÕr. Birçok Baronun bu komisyonlarÕ, tedbir talebinde bulunanlara aktif destek sa÷lamaktadÕr. Tedbirlerden yararlananlar, bireysel olarak polise, jandarmaya, savcÕlÕ÷a, mahkemelere baúvurabilecekleri gibi avukatlarÕ aracÕlÕ÷Õyla da tedbirlerin uygulanmasÕnÕ isteyebilirler. 1.5.8. Aile ve Sosyal AraútÕrmalar Genel Müdürlü÷ü Aile toplumun temeli veya toplumsal hayatta en küçük ölçekli yaúama ünitesi olarak kabul görmüú ve sosyal politikalarÕn merkezine oturmuútur. Nitekim Birleúmiú Milletler ailenin yoksullukla mücadelede ve toplumsal kalkÕnmada dinamik bir kavram olarak bütün toplumlar için büyük önem taúÕdÕ÷Õ gerçe÷ini 1994 yÕlÕnda baúlatÕlan UluslararasÕ Aile YÕlÕ seferberli÷i ile gündeme taúÕmÕútÕr. Ailenin sosyal politikalar açÕsÕndan görülen önemi 1989 yÕlÕnda Aile AraútÕrma Kurumunun (AAK) kurulmasÕ ile sonuçlanmÕútÕr (396 sayÕlÕ KHK). AAK ailenin her türlü sorunlarÕ hakkÕnda çeúitli çalÕúmalarda bulunmuútur. Kurum, 13 KasÕm 2004 tarihinde 5256 sayÕlÕ yasa ile BaúbakanlÕk Aile ve Sosyal AraútÕrmalar Genel Müdürlü÷ü olarak yeniden yapÕlandÕrÕlmÕútÕr. Kurum de÷iúik sosyo-ekonomik ve psikolojik sorunlar karúÕsÕnda toplumun en önemli direnç noktasÕ olarak kabul edilen ve gittikçe yÕpranan ve iúlevlerini yerine getiremez hale gelen aileyi eski fonksiyonuna tekrar kavuúturma amacÕndadÕr. Kurumun temel hedefleri arasÕnda aile odaklÕ çözüm politikalarÕ oluúturmak bulunmaktadÕr. Modern toplumlarda benimsenen aile politikalarÕ ile pek çok toplumsal sorunun çözümünde ailenin önemli roller aldÕ÷Õ görülmektedir. 1982 AnayasasÕnÕn 41. maddesi “Ailenin KorunmasÕ” baúlÕ÷Õ altÕnda “Aile Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ ve aile planlamasÕnÕn ö÷retimi ile uygulamasÕnÕ sa÷lamak için gerekli tedbirleri alÕr, teúkilatÕ kurar” hükmüyle kurumun anayasal 59 altyapÕsÕnÕ oluúturmuútur. BaúbakanlÕk Aile ve Sosyal AraútÕrmalar Genel Müdürlü÷ünün amacÕ, ülkemizdeki sosyal sorunlarÕn tespiti ve çözümü ile Türk ailesinin bütünlü÷ünün korunmasÕ, güçlendirilmesi ve sosyal refahÕnÕn artÕrÕlmasÕna yönelik ulusal ve uluslararasÕ bilimsel araútÕrmalar yapmak veya yaptÕrmak, projeler geliútirmek, desteklemek, bunlarÕn uygulamaya konulmasÕnÕ sa÷lamak ve aileye yönelik millî bir politikanÕn oluúmasÕna yardÕmcÕ olmaktÕr. Genel Müdürlü÷ün aileyle ilgili pek çok görevinden birisi “mevcut aile yapÕsÕnÕ; ana, baba, eú, çocuklar ve akraba iliúkilerinden kaynaklanan problemler ile ekonomik, sosyal ve kültürel faktörlerin aile üzerindeki etkilerini araútÕrmak, aile bireylerinin e÷itim fÕrsatlarÕndan eúit olarak yararlanmalarÕnÕ sa÷lamak, bu konularda e÷itim programlarÕ hazÕrlamak veya hazÕrlatmak” (m.3c) iken bir di÷eri de “aileyi ve aile bireylerini tehdit eden, aileden veya aile dÕúÕndan kaynaklanan sorunlarÕ, aile içi úiddet ve istismarÕ, töre cinayetlerini, kötü alÕúkanlÕklarÕ ve ba÷ÕmlÕlÕklarÕ, tüm bunlarÕ do÷uran sebepleri, çevresel-sosyal etkilerini incelemek, araútÕrmak, bunlarÕn önlenmesine, çözümlenmesine yönelik ve aileyi destekleyici e÷itici programlar hazÕrlamak veya hazÕrlatmaktÕr (m.3d). 1.5.9. KadÕnÕn Statüsü Genel Müdürlü÷ü 1987 yÕlÕnda DPT bünyesinde Sosyal Planlama Genel Müdürlü÷ü bünyesinde KadÕna Yönelik Politikalar DanÕúma Kurulu kurulmuútur. KadÕnlara KarúÕ Her Türlü AyrÕmcÕlÕ÷Õn Önlenmesi Sözleúmesi, 6. Beú YÕllÕk KalkÕnma PlanÕ ve Nairobi øleriye Yönelik Stratejileri gere÷i olarak kadÕnla ilgili koordinatör veya icracÕ bir birim kurulmasÕ gerekli görülmüútür. KadÕnlara eúitlik içinde, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi alanlarda hak ettikleri statüyü kazandÕrmak üzere úimdiki adÕyla KadÕnÕn Statüsü Genel Müdürlü÷ü; 20 Nisan 1990 günlü Resmi Gazete'de yayÕmlanan 422 sayÕlÕ KHK ile "KadÕnÕn Statüsü ve SorunlarÕ BaúkanlÕ÷Õ" adÕyla ve Baúbakana ba÷lÕ olarak kurulmuútur. Geçen zaman içerisinde hukuki bazÕ de÷iúiklikler olsa ve de÷iúik bakanlÕklara ba÷lansa da Genel Müdürlük 29 Mart 2003 tarih ve 25063 sayÕlÕ Resmi Gazetede yayÕmlanan CumhurbaúkanlÕ÷Õ onayÕ ile yeniden BaúbakanlÕ÷a ba÷lanmÕútÕr. 5251 sayÕlÕ Genel Müdürlü÷ün Teúkilat YasasÕ 6 KasÕm 2004 tarihli Resmi Gazetede yayÕmlanarak yürürlü÷e girmiútir. 60 KadÕnÕn Statüsü Genel Müdürlü÷ünün amacÕ kanunda kadÕnÕn insan haklarÕnÕn korunmasÕ ve geliútirilmesine yönelik çalÕúmalar yapmak, kadÕnlarÕn sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaúamdaki konumlarÕnÕ güçlendirmek, hak, fÕrsat ve imkânlardan eúit biçimde yararlanmalarÕnÕ sa÷lamak olarak belirlenmiútir. Genel Müdürlü÷ün görevlerinin baúlÕcalarÕ 5251 sayÕlÕ kanunun 3. maddesinde úu úekilde sÕralanmaktadÕr: a) KadÕna karúÕ her türlü ayrÕmcÕlÕ÷Õ önlemek, kadÕnÕn insan haklarÕnÕ geliútirmek, kadÕnÕ ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda etkin hale getirmek ve e÷itim düzeyini yükseltmek amacÕyla yapÕlacak her türlü çalÕúmaya destek vermek, bu konularda stratejiler geliútirmek, plan ve programlarÕ oluúturmak ve temel politikalarÕn belirlenmesine katkÕda bulunmak. b) KanunlarÕ ve idari düzenlemeleri görev alanÕ çerçevesinde izleyerek kadÕnlarÕn eúit hak ve fÕrsatlara ulaúmasÕnÕ sa÷layacak çalÕúmalar yapmak. c) KadÕna yönelik her türlü úiddet, taciz ve istismarÕn önlenmesi için çalÕúmalarda bulunmak; kadÕnÕn aile ve sosyal yaúamdan kaynaklanan sorunlarÕnÕn çözümüne destek oluúturmak. d) KadÕnlara kanunlarla verilen haklarÕn tam ve eúit kullanÕlabilmesi ve kadÕn-erkek eúitli÷inin toplumsal kalkÕnma sorunu olarak algÕlanmasÕ amacÕyla kamuoyunu bilgilendirmek. e) Sa÷lÕk, e÷itim, kültür, çalÕúma ve sosyal güvenlik baúta olmak üzere bütün alanlarda kadÕnlarÕn ilerlemesini sa÷layÕcÕ ve karar mekanizmalarÕna katÕlÕmÕnÕ artÕrÕcÕ çalÕúmalarda bulunmak. 1.5.10. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Aile, kadÕn ve çocuk alanÕnda birçok çalÕúma baúlatan Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), 30 Haziran 1921 tarihinde Ankara'da kurulmuútur. Çocuk Esirgeme Kurumu 1961 yÕlÕnda kÕsa bir süre Sa÷lÕk ve Sosyal YardÕm BakanlÕ÷Õnca atanan idare heyetince yönetilmiútir. 1980 yÕlÕna gelindi÷inde Kurum ekonomik sÕkÕntÕlar yaúamaya baúlamÕú ve bazÕ olumsuzluklar bahane edilerek 1981 yÕlÕnda askeri yönetimce kapatÕlmÕútÕr. Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu, 24. 05. l983 tarihinde kabul edilen, 27.05.l983 tarih ve 18059 sayÕlÕ Resmi Gazete de yayÕnlanan 2828 SayÕlÕ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile tarihe karÕúarak, kamu tüzel kiúili÷i olan katma bütçeli bir kuruluú haline getirilmiútir. Kanunun geçici 1. Maddesi “Sa÷lÕk ve Sosyal YardÕm BakanlÕ÷Õ Sosyal Hizmetler Genel Müdürlü÷ünce iúletilen 61 veya yatÕrÕm programlarÕnda yer alÕp halen inúaatlarÕ sürdürülen kreú ve gündüz bakÕmevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri; Devlet YatÕrÕm programlarÕ çerçevesinde yaptÕrÕlmÕú bulunan ya da Kanun yürürlü÷e girdi÷i tarihte inúa edilmekte olan çocuk bakÕm ve yetiútirme yurtlarÕ; øl Korunmaya Muhtaç Çocuklar Koruma Birlikleri ve bunlara ba÷lÕ çocuk bakÕm ve yetiútirme yurtlarÕ ile her türlü kuruluúlarÕ; varlÕ÷Õ sona erdirilen Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Genel Merkezi, øl Merkezi, ba÷ÕmsÕz úube, úube, ba÷ÕmsÕz kol ve kollarÕna ait tüm büro, kuruluú ve iúletmeleri; bunlarÕn döner sermayeleri; tüm taúÕnÕr ve taúÕnmaz mallarÕ, alacak ve borçlarÕ ile Kuruma devrolunur” demektedir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 1991 YÕlÕnda çÕkarÕlan Kanun Hükmünde bir kararname ile BaúbakanlÕ÷a ba÷lÕ olarak hizmetlerini sürdürme÷e baúlamÕútÕr. KHK’nin 5. Maddesine göre “genel esaslar içinde bu Kanunla verilen görevleri yapmak üzere Sosyal Hizmetler DanÕúma Kurulu ile BaúbakanlÕ÷a ba÷lÕ kamu tüzelkiúili÷ine sahip katma bütçeli Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlü÷ü kurulmuútur”. AyrÕca Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlü÷ünün merkez teúkilatÕnÕn Ankara´da oldu÷u belirtilmiútir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlü÷ü halen 81 ilde taúra teúkilatÕnÕ kurmuú ve korunmaya muhtaç; aile, çocuk, genç, özürlü, yaúlÕ ve topluma hizmetlerini sürdürmektedir. 1.5.11. KadÕn Konukevleri SHÇEK, ulusal kalkÕnma plan hedefleri, Türkiye’nin taraf oldu÷u uluslararasÕ sözleúmeler, belgeler ve kararlarÕn öngördü÷ü yükümlülükler ve görevler arasÕnda da yer aldÕ÷Õ üzere, kadÕn istismarÕnÕ önleme politikalarÕnÕn geliútirilmesi, yasal önlemlerin alÕnmasÕ, istismara u÷rayan yada bu riski taúÕyan kadÕnlar için koruyucu ve destek hizmetlerinin sa÷lanmasÕ gerekti÷i bilinci ile istismara u÷rayan veya bu riski taúÕyan kadÕnlara yönelik hizmetlerini a÷ÕrlÕklÕ olarak kadÕn konukevleri ile vermektedir. KadÕn konukevlerinden yararlananlara bakÕldÕ÷Õnda geniú bir yelpaze görülebilir. Eúler arasÕ anlaúmazlÕklar nedeniyle evini terk eden ya da eúleri tarafÕndan terk edilen ve bu sebeple yardÕma ihtiyaç duyan kadÕnlar, fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik istismara u÷rayan kadÕnlar, boúanma ya da eúin ölümü nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düúmüú kadÕnlar, istenmeyen evliliklere zorlanan kadÕnlar, evlilik dÕúÕ hamile ya da çocuk sahibi olan ve bu nedenle ailesi tarafÕndan kabul edilmeyen kadÕnlar, daha önce 62 uyuúturucu, alkol ba÷ÕmlÕlÕ÷Õ olup, bu konuda tedavi görmüú ve alÕúkanlÕklarÕnÕ terk etmiú kadÕnlar, cezaevinden yeni çÕkmÕú olup, yardÕm ve deste÷e ihtiyacÕ olan kadÕnlar ile kontrolleri dÕúÕnda oluúan çevre koúullarÕ nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düúmüú kadÕnlar yararlanmaktadÕr. Türkiye’de úiddete u÷rayan kadÕnlara hizmet veren sÕ÷Õnma evi sayÕsÕnÕn yeterli oldu÷unu söylemek mümkün de÷ildir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ba÷lÕ olarak hizmetlerini sürdüren ve 2003 yÕlÕna kadar 8 olan kadÕn konukevi sayÕsÕ bu tarihten sonra hizmete açÕlan 11 kadÕn konukevi ile 19'a, kapasite toplamÕ ise 170'den 385'e ulaúmÕútÕr. 2006 yÕlÕ sonuna kadar kadÕn konukevlerinden yararlanan kadÕn sayÕsÕ 6044'e, çocuk sayÕsÕ ise 4596'a ulaúmÕútÕr. Belediyeler bünyesinde de 3 adet konuk evi mevcuttur. Ancak bu sayÕlar her geçen gün artÕú yönünde de÷iúmektedir. 12 Temmuz 1998 tarih ve 23400 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕmlanarak yürürlü÷e girmiú bulunan “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na Ba÷lÕ KadÕn Konukevleri Yönetmeli÷i”, fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik istismara u÷rayan kadÕnlarÕn psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarÕnÕn çözümlenmesi sÕrasÕnda varsa çocuklarÕyla birlikte ihtiyaçlarÕnÕ karúÕlamak amacÕyla geçici bir süre kalabilecekleri yatÕlÕ sosyal hizmet kuruluúlarÕ olan kadÕn konukevlerinin hizmet esaslarÕnÕ ve yasal dayana÷ÕnÕ oluúturmaktadÕr. KadÕn konukevlerinde kadÕnlara meslek edinmelerine yönelik yaygÕn e÷itim, iúgücü e÷itimi ve benzeri e÷itim olanaklarÕ sa÷lanmaktadÕr. Bu çerçevede 2006 yÕlÕ sonuna kadar bu hizmetlerden yararlanan kadÕnlarÕn 1124'ü bir iúe yerleúmiútir. KadÕn konukevlerinde; ayrÕca psiko-sosyal destek de sa÷lanmaktadÕr. Aile veya eúle bir araya gelmeyi tercih etmeleri durumunda ailenin úiddet içermeyen bir ortam haline gelmesi ve çocuklarÕn úiddetten uzak, sa÷lÕklÕ bir ortamda yetiúmesi için aile iliúkilerinin sa÷lÕklÕ sürdürülmesinin sa÷lanmasÕna yönelik e÷itim ve destek de verilmektedir. KadÕn konukevleri ayrÕca, aile içi úiddetten ma÷dur olan kadÕnÕ koruyucu yasal önlemlerin alÕnmasÕnÕ sa÷layan 4320 sayÕlÕ “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun”un uygulanmasÕ amacÕyla kadÕn konukevine kabulü için il müdürlüklerine baúvuran kadÕnlardan aile içi úiddete maruz kalmÕú olanlara, Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ’na yazÕlÕ ihbarda bulunmalarÕ konusunda rehberlik yapÕlmaktadÕr. 63 2001 tarihinde yürürlü÷e giren “Özel Hukuk Tüzel Kiúileri ile Kamu Kurum ve KuruluúlarÕnca AçÕlan KadÕn Konukevleri Yönetmeli÷i” gere÷i SHÇEK dÕúÕnda açÕlan özel hukuk tüzel kiúileri ile kamu kurum ve kuruluúlarÕna kadÕn konukevleri/sÕ÷ÕnaklarÕnÕn açÕlÕú ve iúletilmelerine rehberlik de yapÕlmaktadÕr. BuralarÕn açÕlÕú izni de SHÇEK tarafÕndan verilmektedir. ùiddete u÷rayan kadÕnlara hizmet vermek üzere Belediyeler de Belediye Kanunu ile yetkili kÕlÕnmÕútÕr. Bu Kanunla Büyükúehir Belediyeleri ile nüfusu 50.000’ni geçen belediyelere kadÕnlar ve çocuklar için koruma evleri açmak yükümlülü÷ü getirilmiútir. Böylece úiddete u÷rayan kadÕnlara verilen koruyucu ve önleyici hizmetlerin geliútirilmesi mümkün olacaktÕr. 1.5.12. Aile DanÕúma Merkezleri Aile DanÕúma Merkezleri, 6 Haziran 1997 tarih ve 23011 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕmlanarak yürürlü÷e giren 572 sayÕlÕ Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 SayÕlÕ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nun 3.Maddesinin “e” bendine eklenen 8. fÕkra’ya dayanÕlarak açÕlmÕútÕr. Buralar ailelerin ekonomik, toplumsal, kültürel ve psikolojik sorunlarla baú edebilmeleri için korunup desteklenerek e÷itilip güçlendirilmesi; tedavi ve rehabilite edilmesi amacÕyla açÕlan merkezlerdir. Söz konusu merkezler, ücretsiz olarak hizmet vermekte olup bireyler buralara telefonla veya bizzat giderek baúvuruda bulunulabilmektedirler. Bu merkezlere yapÕlan baúvurular ve verilen hizmetler ile ilgili bilgiler gizlilik esaslarÕ çerçevesinde korunmaktadÕr. Aile DanÕúma Merkezleri, 11.09.2001 tarih ve 102 sayÕlÕ bakan onayÕ ile yürürlü÷e giren “Aile DanÕúma Merkezi ÇalÕúma EsaslarÕ HakkÕnda Yönerge” do÷rultusunda hizmetlerini yürütmektedir. Merkezler, ailelerin kolay ulaúabilece÷i, nüfusun yo÷un oldu÷u yerleúim birimlerinde Valili÷in teklifi Genel Müdürlü÷ün OnayÕ ile hizmete açÕlÕr. Söz konusu merkezlerde, aile hayatÕnÕn geliútirilmesi ve güçlendirilmesi yoluyla ailenin refahÕ, mutlulu÷u ve bütünlü÷ünün sa÷lanmasÕ, uyumlu aile iliúkilerine katkÕda bulunulmasÕ, aileyi bir arada tutan ba÷larÕn kuvvetlendirilmesi, aile üyelerinin kiúiliklerinin sa÷lÕklÕ biçimde geliúmesi, birey olma potansiyellerinin güçlendirilmesi ve toplumsal yaúama uyumlarÕnÕn sa÷lanmasÕ, sa÷lÕklÕ çocuk yetiútirme bilgi ve becerilerinin geliútirilmesi ile aile sisteminde özgürlük, sorumluluk ve toplumsal de÷erler arasÕnda bir denge sa÷lanmasÕ amaçlanmaktadÕr. 64 Bunlarla birlikte; aile içi úiddetin önlenmesi, kadÕnÕn toplum ve aile içerisindeki statüsünün yükseltilmesine yönelik programlarÕn geliútirilmesi ve 4320 SayÕlÕ “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun”un gerekli hallerde yaúama geçirilmesi konusunda aile e÷itilerek desteklenmekte, rehberlik ve danÕúmanlÕk hizmeti verilerek ailenin toplumsal ve ekonomik de÷iúimi için uyumuna yardÕmcÕ olunmaktadÕr. ølgili yönerge ayrÕca üniversiteler ya da tam teúekküllü devlet hastaneleri, konuyla ilgili sivil toplum kuruluúlarÕ, bu konuda hizmet veren kamu ve özel sektör kuruluúlarÕ ile eúgüdüm ve iúbirli÷i yapÕlarak, panel, seminer, konferans, söyleúi gruplarÕ gibi e÷itsel destek programlarÕ düzenlenmesini öngörmektedir. Aile DanÕúma Merkezlerinin verdi÷i hizmetler “Aile DanÕúma Merkezi ÇalÕúma EsaslarÕ HakkÕnda Yönerge”nin 8.maddesine göre sosyal çalÕúmacÕ, psikolog, çocuk geliúimci, hekim (tercihen aile veya toplum hekimi) ve avukat aracÕlÕ÷Õ ile verilmektedir. Bu aktörler sorunlarÕn saptanarak, bunlara dayalÕ tedavi planlarÕnÕn hazÕrlanmasÕ ve uygulanmasÕ sürecinde aktif olarak görev almaktadÕrlar. KadÕna yönelik úiddet; tüm dünyada oldu÷u gibi ülkemizde de ciddi bir sorun olarak karúÕmÕza çÕkmakta, kadÕnÕn bireysel ve toplumsal iúlevlerini hakkÕyla yerine getirmesine engel teúkil etmekte, özel yaúamÕnÕ, iúini ve di÷er sorumluluklarÕnÕ yerine getirebilmesinde güçlüklerle karúÕlaúmasÕna neden olmaktadÕr. “ùiddete u÷rayan kadÕnÕn de÷erleri, nitelikleri, kararlarÕ yok olmakta, “ben” duygusu yitirilmekte, kimlik kaybÕ görülmekte, sa÷lÕk sorunlarÕ artmakta, giriúimcili÷i geliúmedi÷i gibi tam tersine kaybolmaya baúlamaktadÕr. ùiddete u÷rayan kadÕnlar kimlik ve düúünce geliútirmekte zorlanmakta ve toplumsal tavÕr alÕúlarda yer alamamaktadÕrlar.” (DPT KadÕn Alt Komisyon Raporu, 1993) 1.5.13. Sivil Toplum KuruluúlarÕ Sivil toplum kuruluúlarÕnÕn (STK’lerin) önemi Türkiye’de giderek artmaktadÕr. SayÕlarÕnÕn ve kamuoyundaki etkilerinin de oldukça artmasÕ bunu açÕkça ortaya koymaktadÕr. 4320 sayÕlÕ kanunun hazÕrlÕ÷Õ, yasalaúmasÕ, yürürlü÷e konmasÕ, tanÕtÕlmasÕ, uygulamada yer bulmasÕ, uygulamada karúÕlaúÕlan aksaklÕklar hakkÕnda ilgililerin bilgilendirilmesi gibi konularda Sivil Toplum KuruluúlarÕnÕn olumlu etkisi oldukça büyüktür. Özellikle kadÕn ve aile üzerine çalÕúan Sivil Toplum KuruluúlarÕ, vatandaúlara daha yakÕn olmalarÕ dolayÕsÕ ile gerçekleútirdikleri faaliyetlerle 65 ulaúabildikleri kadÕnlara yönelik de÷iúen ve geliúen yasal düzenlemeleri anlatan çalÕúmalar yapmaktadÕrlar. Bu türden yeni yapÕlan düzenlemelerin basÕn tarafÕndan duyurulmasÕnÕn yanÕnda Sivil Toplum KuruluúlarÕnca yapÕlan çalÕúmalarÕn konunun daha fazla görünür ve uygulanÕr olmasÕnÕ sa÷ladÕ÷Õ görülmektedir. Bu nedenle de 2006/17 SayÕlÕ BaúbakanlÕk Genelgesi UyarÕnca 8 Eylül 2006 tarihinde Ankara'da Gerçekleútirilen "KadÕna Yönelik ùiddet, Töre/Namus Cinayetleri Çözüm Önerilerinin Hayata Geçirilmesi" Konulu ToplantÕnÕn Sonuç Raporu’nda “Devlet BakanlÕ÷Õ sivil hareketi koordine eden bir kurul gibi çalÕúmalÕdÕr. AyrÕca, BakanlÕ÷Õn sivil tepkileri dikkate alarak izleyecek bir birim oluúturmasÕ gerekmektedir” denmiútir. KadÕna yönelik ve aile içi úiddetin önlenmesi amacÕyla atÕlan bütün adÕmlarÕn arkasÕnda, itici güç olarak Sivil Toplum KuruluúlarÕ bulunmaktadÕr. KadÕna yönelik úiddet söz konusu oldu÷unda, refah düzeyinin, ö÷renim düzeyinin herhangi bir fark yaratmadÕ÷ÕnÕ kadÕnlarÕn fark etmeleri Türkiye’de sivil toplum tarafÕndan ortaya konulan kadÕn hareketlerinin hÕzlandÕran etkisini oluúturmuútur denebilir. Üniversite bitirmiú pek çok kadÕnÕn, yine üniversite bitirmiú pek çok erkek tarafÕndan, çeúitli úiddet biçimlerine maruz bÕrakÕldÕ÷ÕnÕn görülmesi, Türkiye’nin geliúen ve de÷iúen toplumsal yapÕsÕ içinde, çok de÷iúik görev ve sorumluluklara talip olan kadÕnÕn, hâlâ evde úiddete maruz kalmaktan kurtulamamasÕ, Sivil Toplum KuruluúlarÕnÕn, bu konudaki mücadelelerine temel dayanak noktasÕ oluúturmuútur.23 KadÕna yönelik ve aile içi úiddete duyarlÕlÕk yaygÕnlaúma÷a baúlamasÕ, konunun yazÕlÕ ve görsel basÕnda daha çok yer bulmasÕ, namus cinayetleri, kadÕna yönelik ve aile içi úiddet gibi kavramlarÕn daha çok duyulur olmasÕ, yasal ve yönetsel düzenlemelerin yapÕlmasÕ gereklili÷ini ortaya koymuútur. Bunun sonucunda 1998’de 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun yürürlü÷e girmiú, Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu’nda yapÕlan köklü de÷iúiklikler yapÕlmÕútÕr. Bu konularda yapÕlan düzenlemelerin takibi, uygulamadaki aksaklÕklar yine Sivil Toplum KuruluúlarÕnÕn baúlÕca görevleri arasÕnda yer almÕútÕr. 23 ArÕn, M. Canan. “Türkiye’de KadÕn Sivil Toplum KuruluúlarÕnÕn KadÕnlarÕn Yasal KonumlarÕna Etkileri”, SøVøL TOPLUM DERGøSø YIL : 2 SAYI : 8 / EKøM - ARALIK 2004 http://www.siviltoplum.com.tr/? ynt=icerikdetay& icerik=92&id=316 e.t. 16.11.2007 66 ArÕn’Õn da ifade etti÷i gibi “Geçen yÕllarla kadÕn örgütlerinin sayÕsÕ iyice artmÕú hemen her ilde bir veya birden çok kadÕn örgütü kurulmuútur. Bu örgütler devletin yapmadÕ÷Õ veri toplama iúinden bölgelerinde sÕk görülen kadÕn haklarÕ ihlalleri ile ilgili durumlarÕn düzeltilmesi amacÕ ile ulusal ve uluslararasÕ alanda ciddi çalÕúmalar yapmÕútÕr.”24 SayÕlarÕnÕn yanÕnda niteliklerinin de arttÕ÷Õ gözlenen Sivil Toplum KuruluúlarÕ, artÕk kadÕn konusunun hem sahibi hem takipçisi olmuúlardÕr. Ancak baúlangÕçta devlet kurumlarÕnÕn yapmadÕ÷ÕnÕ yapmaya çalÕúan Sivil Toplum KuruluúlarÕ hem kendilerince hem de devletin kimi kurumlarÕ tarafÕndan, devlet kurumlarÕna karúÕ rakip gibi algÕlanmÕú, acÕmasÕzca yapÕlan eleútirilerin, devlet kurumlarÕndan ba÷ÕmsÕz hareketlerin kadÕna ve aileye yönelik úiddetin azaltÕlmasÕnda sonuçsuz kaldÕ÷ÕnÕn görülmesi üzerine, güven ve iúbirli÷ine dayalÕ adÕmlar karúÕlÕklÕ atÕlmaya baúlanmÕútÕr. AyrÕca zamanla olgunlaúan ve kurumsallaúan bir yapÕya kavuúan Sivil Toplum KuruluúlarÕ ile devletin ilgili kurumlarÕ arasÕnda diyalog ve iúbirli÷i ortamÕ, hem kamuoyunun deste÷i hem de yeni yasal ve yönetsel düzenlemelerin getirdi÷i uygun atmosfer sayesinde yapÕcÕ ve birbirini destekleyen bir ortam oluúturmuútur. Bu durum her iki taraf içinde kazanÕm oldu÷unun görülmesi ile di÷er düzenlemelerde de oldu÷u gibi 4320 sayÕlÕ kanunun duyurulmasÕ, uygulanmasÕ, takibi ve aksaklÕklarÕnÕn ortaya çÕkarÕlmasÕnda karúÕlÕklÕ bir yardÕmlaúma içine girildi÷i gözlemlenmektedir. 4320 sayÕlÕ kanunda yapÕlan de÷iúiklerde devlet kurumlarÕ ile birlikte Sivil Toplum KuruluúlarÕnÕn do÷rudan etkisi oldu÷u açÕkça görülmektedir. Bütün bunlarÕn yanÕnda Sivil Toplum KuruluúlarÕ arasÕnda görüú ayrÕlÕklarÕ vardÕr. Bir kÕsmÕ kadÕn konusunu aileden ba÷ÕmsÕz olarak, sadece kadÕn olarak ele almakta ve görüúlerini bu salt kadÕn özelli÷i temeline dayandÕrmaktadÕr. Di÷er bir kÕsÕm Sivil Toplum KuruluúlarÕ ise kadÕnÕ, kadÕn olma özellikleri ile birlikte ailenin ayrÕlmaz parçasÕ olarak da görmekte ve kadÕn konusunu aile kurumu ile birlikte ele almaktadÕr. Bu yaklaúÕm farkÕ, ailenin korunmasÕ ve aile kurumunun yaúatÕlmasÕ konusundaki taleplerde farklÕlÕklar ortaya çÕkarmaktadÕr. Devlet kurumlarÕnÕn bakÕú açÕsÕ düúünüldü÷ünde, yapÕlan düzenlemelerin kadÕnÕ, temelde kanun önünde eúit bir birey olarak 24 ArÕn, M. Canan. “Türkiye’de KadÕn Sivil Toplum KuruluúlarÕnÕn KadÕnlarÕn Yasal KonumlarÕna Etkileri”, Sivil Toplum Dergisi YÕl : 2 SayÕ : 8 / Ekim AralÕk 2004 http://www.siviltoplum.com.tr/?ynt=icerikdetay& icerik= 92& id=316 e.t. 16.11.2007 67 ele almakla birlikte Medeni Kanun’da, Türk Ceza Kanunu’nda, Devlet MemurlarÕ Kanunu’nda, øú Kanunu’nda ve benzeri birçok kanunda pozitif ayÕrÕmcÕlÕ÷a tabi tuttu÷u gözlenmekle birlikte 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’da en son de÷iúiklikle kadÕn, ailedeki ve aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan bireylerden biri olarak görülmektedir. 1998 tarihinde yapÕlan ilk düzenlemede, úiddet gören, úiddete maruz kalan eúlerden biri olarak sadece kadÕn görülmekteydi. Bu günkü haliyle 4320 sayÕlÕ kanun, kadÕn ve erkek eúitli÷i üzerinde durmaktadÕr. Ancak son úekli ile 4320 sayÕlÕ kanun kadÕna ve çocuklara yönelik olarak pozitif ayÕrÕmcÕlÕk yapmaya devam etmektedir.25 Ailenin korunmasÕ ve aile kurumunun yaúatÕlmasÕ konusunda ortak payda da buluúan devlet kurumlarÕ ile Sivil Toplum KuruluúlarÕ için 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun her iki tarafa oldukça geniú bir alanda iúbirli÷i olanaklarÕ için güzel bir zemin hazÕrlamÕútÕr. 4320 sayÕlÕ kanunda Sivil Toplum KuruluúlarÕ, yazÕlÕ bir úekilde tanÕmlanmamÕú olsa da, kanunun uygulanmasÕ, takip edilmesi ve aksaklÕklarÕn ortaya çÕkarÕlmasÕ gibi konularda önemli aktörlerinden biri durumuna gelmiútir. KadÕna yönelik ve aile içi úiddetin ortadan kaldÕrÕlmasÕ bugünden yarÕna gerçekleútirilebilecek bir nitelik taúÕmamaktadÕr. Bu nedenle, úiddet ma÷durlarÕna destek verme ihtiyacÕ sürmekte ve kadÕn konukevleri/sÕ÷ÕnaklarÕ bu destekler arasÕnda önemli bir yer tutmaktadÕr. Bu kuruluúlarÕn yaygÕnlaútÕrÕlmasÕ, daha çok kadÕn ve çocu÷a destek sa÷lanmasÕ için çaba harcanmasÕ gerekti÷i açÕk olup, bu alanda di÷er kamu ve sivil toplum kuruluúlarÕ ile yapÕlacak iúbirli÷inin sa÷lanmasÕ önemli görülmektedir. 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un getirdi÷i sistemde úiddet gören bireylerin evden uzaklaútÕrÕlmasÕ de÷il, tam 25 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’daki de÷iúiklik tasarÕsÕnÕn genel gerekçesinde;“AnayasanÕn “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” baúlÕklÕ Üçüncü Bölümünün “Ailenin korunmasÕ” baúlÕklÕ 41 inci maddesinde “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eúler arasÕnda eúitli÷e dayanÕr. Devlet, ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ ve aile planlamasÕnÕn ö÷retimi ile uygulanmasÕnÕ sa÷lamak için gerekli tedbirleri alÕr.” hükmü bulunmakla; Devlet özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕnÕ sa÷lamakla yükümlü tutulmaktadÕr. Bu nedenle úiddet uygulayan bireyin herhangi bir rahatsÕzlÕ÷ÕnÕn bulunup bulunmadÕ÷Õ hususunun tespiti ve tedavisi ile uyguladÕ÷Õ veya uygulayaca÷Õ úiddetin ortadan kaldÕrÕlmasÕ amaçlanmaktadÕr” denmektedir. 68 tersine úiddet uygulayan bireylerin evden uzaklaútÕrÕlmasÕ yöntemini benimsemekte, bu tedbire aykÕrÕ hareket eden úiddet uygulayan kiúiye de hürriyeti ba÷layÕcÕ (hapis) cezasÕ öngörmekte ve evden uzaklaútÕrma tedbirine aykÕrÕ davranan kiúiyi caydÕrmayÕ amaçlamaktadÕr. KadÕn sÕ÷Õnma evleri yöntem olarak úiddet görenleri bulunduklarÕ ortamdan kurtarmak amacÕyla ortaya çÕkan bir sistemdir. KadÕn sÕ÷Õnma evleri kadÕna yönelik ve aile içi úiddeti önleyici nitelikten daha çok, bu türden olaylara maruz kalmÕú kiúilere bir sÕ÷Õnak, bir kurtuluú yeri olmayÕ amaçlamasÕ bakÕmÕndan 4320 sayÕlÕ kanunun ve di÷er kanunlarÕn engel olamadÕ÷Õ, hatta ölümcül sonuçlara ulaúabilecek úiddetten kaçÕnmak için zorunluluk taúÕyan, vazgeçilmez kurumlar arasÕna girmiútir. Bu nedenle øçiúleri BakanlÕ÷Õ 10.01.2007 tarihinde Valiliklere gönderdi÷i genelgede, ‘töre ve namus cinayetleri ile kadÕn ve çocu÷a yönelik úiddetin önlenmesine iliúkin tedbirler’ kapsamÕnda ‘sÕ÷Õnma evleri bulunmayan belediyeler acilen kadÕn ve çocuk sÕ÷Õnma evleri açsÕn’ talimatÕnÕ vermiútir.26 Türkiye’de KadÕn SÕ÷Õnma Evleri 1990’lardan bu yana çok çeúitli tartÕúmalara konu olmuútur. Öncelikle sivil toplum kuruluúlarÕnÕn çabasÕyla “kadÕn sÕ÷Õnma evleri” kavramÕ oluúturuldu. ølk olarak Avrupa’da 1960’larda bu yerler, fiziksel, duyusal, cinsel ve ekonomik úiddete u÷rayan kadÕnlarÕn, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarÕnÕn çözümlenmesi ve bu süreçte varsa çocuklarÕyla birlikte yatÕlÕ olarak kalabilmeleri için “sÕ÷Õnma evleri” olarak ortaya çÕkmÕútÕr.27 Türkiye’de 1995’te Mor ÇatÕ tarafÕndan ilk “kadÕn sÕ÷Õnma evi” açÕlmÕútÕr. Türkiye’de ilk sÕ÷Õnma evinin kurulmasÕnÕn ardÕndan 1995 ile 2004 yÕllarÕ arasÕnda sadece 3 büyük ilde toplam 9 adet sÕ÷Õnma evi açÕlmÕútÕr.28 Avrupa Birli÷i’ne uyum sürecinde 2005 yÕlÕnda uyum yasalarÕna göre ise nüfusu 50.000’i geçen tüm belediyelerde en az bir kadÕn sÕ÷Õnma evi bulunmasÕ zorunlulu÷u getirilmiútir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK’e) Ba÷lÕ KadÕn Konukevlerinde bulunmaktadÕr. 26 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/2007/Ocak2007.htm e.t. 16.11.2007 27 http://www.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=14984 e.t. 16.11.2007 28 http://www.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=14984 e.t. 16.11.2007 69 Fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik istismara u÷rayan kadÕnlarÕn psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarÕnÕn çözümlenmesi sÕrasÕnda varsa çocuklarÕyla birlikte ihtiyaçlarÕnÕ karúÕlamak amacÕyla geçici bir süre kalabilecekleri yatÕlÕ sosyal hizmet kuruluúlarÕ olan kadÕn konukevlerinde; 12 Temmuz 1998 tarih ve 23400 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕmlanarak yürürlü÷e girmiú bulunan “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na Ba÷lÕ KadÕn Konukevleri Yönetmeli÷i” uyarÕnca hizmet verilmektedir. Fiziksel, duyusal, cinsel ve ekonomik istismara u÷rayan kadÕnlar, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarÕnÕn çözümlenmesi ve bu süreçte varsa çocuklarÕyla birlikte yatÕlÕ olarak kalabilmeleri yatÕlÕ bir sosyal hizmet kuruluúu için baúvuruda bulunmaktadÕr. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), ulusal kalkÕnma plan hedefleri, Türkiye’nin de taraf oldu÷u uluslararasÕ sözleúmeler, belgeler ve kararlarÕn öngördü÷ü yükümlülükler ve görevler arasÕnda da yer aldÕ÷Õ üzere, kadÕn istismarÕnÕ önleme politikalarÕnÕn geliútirilmesi, yasal önlemlerin alÕnmasÕ, istismara u÷rayan ya da bu riski taúÕyan kadÕnlar için koruyucu ve destek hizmetlerinin sa÷lanmasÕ için istismara u÷rayan veya bu riski taúÕyan kadÕnlara yönelik hizmetlerini a÷ÕrlÕklÕ olarak kadÕn konukevleri ile vermektedir. KadÕn konukevlerinde; kadÕnlarÕn durumlarÕnÕn, aileleri ya da eúleri ile olan anlaúmazlÕklarÕnÕn incelenmesi ve sorunlarÕnÕn giderilmesine yönelik mesleki çalÕúmalar yapÕlmaktadÕr. SHÇEK’e ba÷lÕ kadÕn konukevlerinden yaralananlar; x eúler arasÕ anlaúmazlÕklar nedeniyle evini terk eden ya da eúleri tarafÕndan terk edilen ve bu sebeple yardÕma ihtiyaç duyan kadÕnlar, x fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik istismara u÷rayan kadÕnlar, x boúanma ya da eúin ölümü nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düúmüú kadÕnlar, x istenmeyen evliliklere zorlanan kadÕnlar, x evlilik dÕúÕ hamile ya da çocuk sahibi olan ve bu nedenle ailesi tarafÕndan kabul edilmeyen kadÕnlar, x daha önce uyuúturucu, alkol ba÷ÕmlÕlÕ÷Õ olup, bu konuda tedavi görmüú ve alÕúkanlÕklarÕnÕ terk etmiú kadÕnlar, 70 x cezaevinden yeni çÕkmÕú olup, yardÕm ve deste÷e ihtiyacÕ olan kadÕnlar x kontrolleri dÕúÕnda oluúan çevre koúullarÕ nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düúmüú kadÕnlar’dan oluúmaktadÕr.29 KadÕn Konukevine kabulünü isteyen kadÕnlar øl Sosyal Hizmetler Müdürlü÷üne bir dilekçe ile baúvuruda bulunabilir ve baúvurularÕ ilgili meslek elamanÕ tarafÕndan de÷erlendirildikten sonra KadÕn Konukevine yerleútirilirler. KadÕn Konukevinde kalma süresi 3 ay olarak belirlenmiútir. KadÕn sÕ÷Õnma evlerine kabul edilirken kadÕnlardan genel olarak30; 1. Dilekçe, 2. Nüfus CüzdanÕ, VukuatlÕ Nüfus KayÕt Örne÷i, 3. KadÕnÕn bulaúÕcÕ ve sürekli tÕbbi bakÕm isteyen bir hastalÕ÷Õ bulunmadÕ÷Õ, ruh sa÷lÕ÷ÕnÕn yerinde oldu÷u, alkolik ve uyuúturucu madde ba÷ÕmlÕsÕ olmadÕ÷Õna dair sa÷lÕk raporu, 4. KadÕn, çocuklarÕyla müracaatta bulunduysa çocuklarÕn nüfus cüzdanÕ, 5. KadÕn evliyse evlenme cüzdanÕ, boúandÕysa boúanma belgeleri, 6. KadÕn herhangi bir úiddete maruz kaldÕysa polis tutana÷Õ, gibi belgeler istenmektedir. Belirtilen kötü koúullara maruz kalmÕú kadÕnlar, varsa çocuklarÕyla birlikte, øl Sosyal Hizmetler Müdürlü÷ü'ne úahsen müracaat edebilmektedirler. KadÕn Konukevlerine girmek üzere yapÕlan baúvurular øl Sosyal Hizmet Müdürlüklerince de÷erlendirilmektedir. KadÕn konukevlerinin; úiddete u÷radÕ÷Õ kiúilerden kaçan ve izinin bulunmasÕnÕ istemeyen kadÕnlarÕn can güvenli÷inin sa÷lanabilmesi ve úiddet uygulayan kiúilerin iz sürmesi nedeniyle olabilecek olumsuz olaylarÕn önlenebilmesi açÕsÕndan gizlili÷i büyük önem taúÕmakta ve bu baúvurularÕn de÷erlendirilmesinde bu durum göz önünde tutulmaktadÕr. 29 ttp://www.shcek.gov.tr/hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Kadin_Konukevleri.asp e.t. 16.11.2007 30 ttp://www.shcek.gov.tr/hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Kadin_Konukevleri.asp e.t. 16.11.2007 71 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na ba÷lÕ KadÕn Konukevlerinde ana hatlarÕyla aúa÷Õda belirtilen hizmetler verilmektedir31: x ùiddete u÷rayan kadÕnlarda úiddet sonucu ortaya çÕkan umutsuzluk, de÷ersizlik, suçluluk, utanç ve korku gibi duygularÕn aúÕlmasÕ, x Özgüven ve özsaygÕnÕn yeniden yapÕlanmasÕ, x Yeni yaúam seçeneklerini sa÷lÕklÕ belirleyebilmeleri yönünde psikolojik danÕúmanlÕk, hukuksal rehberlik sunulmasÕ, x Kendilerine yeterli olabilecekleri bir iú ve meslek edindirmelerinde gerekli önlemlerin alÕnmasÕ, x Aile veya eúle bir araya gelmeyi tercih etmeleri durumunda ailenin úiddet içermeyen bir ortam haline gelmesi ve çocuklarÕn úiddetten uzak, sa÷lÕklÕ bir ortamda yetiúmesi için aile iliúkilerinin sa÷lÕklÕ sürdürülmesinin sa÷lanmasÕ, x øzleme faaliyetlerinin sürdürülmesi. x Aile içi úiddetten ma÷dur olan kadÕnÕ koruyucu yasal önlemlerin alÕnmasÕnÕ sa÷layan 4320 sayÕlÕ “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun”un uygulanmasÕ amacÕyla kadÕn konukevine kabulü için il müdürlüklerine baúvuran kadÕnlardan aile içi úiddete maruz kalmÕú olanlara, Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ’na yazÕlÕ ihbarda bulunmalarÕ konusunda rehberlik yapÕlmaktadÕr. 32 biçimde destek, YukarÕda belirtilen çalÕúmalarÕn yanÕ sÕra ortaya çÕkabilecek de÷iúik sorunlar karúÕsÕnda úiddet kurbanlarÕna gereken di÷er hizmetlerin sunulmasÕ hedeflenmiútir. KadÕn konukevlerinin açÕlÕúlarÕndan 2006 yÕlÕ sonuna kadar bu hizmetlerden yararlanan kadÕnlarÕn 1124'ü bir iúe yerleúerek buralardan ayrÕlmÕútÕr.33 KadÕn konukevlerinde kadÕn personel istihdam edilmektedir. ødeal bir yapÕ düúünüldü÷ünde bu türden kurumlarda, sosyal hizmetler veya psikoloji alanÕnda yüksek ö÷renim yapmÕú bir müdür, sosyal çalÕúmacÕ, psikolog, çocuk geliúimcisi, hemúire ve genel idare, 31 http://www.shcek.gov.tr/duyuru/apk/2006_Faaliyet_Raporu/2006Faaliyet Raporu.pdf e.t. 16.11.2007 32 http://www.shcek.gov.tr/hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Kadin_ Konuk evleri.asp e.t. 16.11.2007 33 http://www.shcek.gov.tr/hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Kadin_ Konuk evleri.asp e.t. 16.11.2007 72 yardÕmcÕ ve teknik hizmetler sÕnÕfÕndan personel görevlendirilmesi uygun görülmektedir. Ancak uygulamanÕn ayrÕca incelenmesi gerekmektedir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ba÷lÕ olarak hizmetlerini sürdüren ve 2003 yÕlÕna kadar 8 olan kadÕn konukevi sayÕsÕ, sonradan hizmete açÕlan 11 kadÕn konukevi ile 19'a, kapasite toplamÕ ise 170'den 385'e ulaúmÕútÕr. KadÕn konukevlerinin açÕlÕúlarÕnda belirlenen kapasiteleri, úiddet ma÷duru kadÕnlarÕn kadÕn konukevlerine kabul taleplerinin karúÕlanmasÕnda engel olarak görülmemekte, birçok kadÕn konukevi gerekirse yatak ilavesi yaparak kapasitelerinin üstünde hizmet verebilmektedirler. AyrÕca, kadÕn konukevlerine kabul edilen kadÕnlarÕn kalma sürelerinin de÷iúkenli÷i nedeniyle do÷an sirkülâsyonla yÕl içinde barÕnan kadÕn sayÕsÕ toplam kapasitenin üzerinde olmakta ve kadÕnlar bekletilmeksizin kuruluúlara kabul edilebilmektedirler. Buna göre, kadÕn konukevlerinin açÕlÕúlarÕndan 2006 yÕlÕ sonuna kadar yararlanan kadÕn sayÕsÕ 6044'e, çocuk sayÕsÕ ise 4596'a ulaúmÕú bulunmaktadÕr.34 Ancak kadÕn sÕ÷Õnma evlerine olan taleplerin karúÕlanmasÕ için bu kapasiteler yetersiz kalmaktadÕr. Türkiye’deki ma÷durlarÕn dÕúÕnda yabancÕlardan da ma÷dur olanlarÕn bulunmasÕ karúÕsÕnda 10.01.2007 tarihli øçiúleri BakanlÕ÷Õ Genelgesinin acil “kadÕn ve çocuk sÕ÷Õnma evi” açÕlmasÕ için ça÷rÕda bulunmasÕ anlamlÕ gelmektedir. Türkiye’de mevcut sÕ÷Õnma evleri bugünkü talebi karúÕlayamamaktadÕr.35 Yetiúmiú insan kayna÷Õ açÕsÕndan øl Sosyal Hizmet Müdürlüklerinde, il müdürleri dahil görevli meslek elemanlarÕ ile kadÕn konukevleri, aile danÕúma merkezleri ve toplum merkezlerinde görevli meslek elemanlarÕnÕn; istismar ma÷duru kadÕna yönelik 34 http://www.shcek.gov.tr/hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Kadin_ Konukevleri.asp e.t. 16.11.2007 35 Bu konuda 29.01.2007 tarihli Radikal Gazetesi’ndeki Özelm DOöAN’Õn haberine bakmak talebin ne kadar çok oldu÷unu göstermesi bakÕmÕndan önemlidir. Söz konusu haberde “Konya KadÕn SÕ÷Õnmaevi Baúkan YardÕmcÕsÕ Ayfer Erel, gelen taleplere yanÕt veremediklerini, iki bin kiúinin sÕ÷Õnma evine girmek için sÕrada bekledi÷ini söyledi. Türkiye'de úefkatevlerinin sayÕsÕ ve kapasitesinin çok az oldu÷unu söyleyen Erel, "En büyü÷ünün Konya'da oldu÷unu tahmin ediyoruz. Özellikle televizyon ve gazetelerde sÕ÷Õnmaevine iliúkin haberlerin yayÕnlammasÕ talebi de artÕrdÕ. Ülkemizin dört yanÕndan arayÕp, gelip burada kalmak istediklerini söylüyorlar. Ancak, maddi imkanlarÕn kÕsÕtlÕ olmasÕ ve boú yer bulunmamasÕ nedeniyle taleplere cevap veremiyoruz" dedi. Binadaki 250 kiúi, 30 odayÕ paylaúÕyor. BazÕ odalarda 10 kiúi birlikte kalÕyor. Nüfus çok mekan dar gibi görünse de kimse halinden yakÕnmÕyor.” satÕrlarÕ yer almaktadÕr. 73 hizmetler konusunda bilgi ve deneyim paylaúÕmÕ ortamÕ bulmalarÕ, konunun uzmanlarÕ tarafÕndan kadÕnÕn toplumdaki yeri, yaúanan sorunlar, kadÕn ve çocuklarÕn yasal haklarÕ ve bu haklarÕnÕn nasÕl kullanÕlaca÷Õ, kadÕn bakÕú açÕsÕ ve istismara u÷rayan kadÕna yönelik hizmetler konusunda bilgilenmelerine yönelik hizmet içi e÷itim, toplumsal cinsiyet e÷itimi, kadÕnÕn insan haklarÕ e÷itici e÷itimi, vatandaúlÕk ve çocuk haklarÕ e÷itici e÷itimine katÕlmalarÕ gerçekleútirilerek, bu e÷itimlerin, hizmetin niteli÷ine olumlu biçimde yansÕmasÕnÕn sa÷lanmasÕ çalÕúmalarÕ ile di÷er kurum ve kuruluúlara göre göreceli olarak daha avantajlÕ durumda olan SHÇEK’e ba÷lÕ birimler 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un uygulamasÕnda daha aktif bir görev alabilecek konuma gelmeye aday kuruluúlardandÕr. Ancak kanunun uygulanmasÕndan sadece genel kolluk görevli imiú gibi bir izlenim çÕkmaktadÕr. Bu nedenle SHÇEK’e ba÷lÕ kadÕn konukevlerinde ancak “Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ’na yazÕlÕ ihbarda bulunmalarÕ konusunda rehberlik yapÕlmasÕ” konusunu görev olarak almaktadÕr.36 Özel hukuk tüzel kiúileri ile kamu kuruluúlarÕ da kadÕn sÕ÷Õnma evleri açabilmektedir. 8 MayÕs 2001 tarih ve 24396 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕmlanarak yürürlü÷e girmiú bulunan “Özel Hukuk Tüzel Kiúileri ile Kamu Kurum ve KuruluúlarÕnca AçÕlan KadÕn Konukevleri Yönetmeli÷i” SHÇEK’e ba÷lÕ kurumlar dÕúÕnda açÕlan kadÕn konukevleri / sÕ÷ÕnaklarÕnÕn açÕlÕú ve iúletilmelerine rehber olmasÕ, hizmetten yararlanan kadÕn ve çocuklarÕnÕn istismarÕnÕn önlenmesi, insan onuruna yakÕúan ça÷daú anlayÕú ve koúullara uygun düzeyde hizmet sunumunun sa÷lanmasÕ amacÕnÕ taúÕmakta olup, bu alandaki çalÕúmalarÕn desteklenmesi, iúbirli÷i ve dayanÕúmanÕn öne çÕkarÕlarak uygulanmasÕ öngörülmektedir. KadÕn Konukevi açmak isteyen özel hukuk tüzel kiúileri ile kamu kurum ve kuruluúlarÕna rehberlik yapÕlmaktadÕr. Bu Yönetmelik uyarÕnca biri 25 kapasiteli özel, di÷eri 18 kapasiteli kamuya ait olmak iki kadÕn konukevi SHÇEK’ten açÕlÕú izni alarak hizmete girmiútir.37 36 http://www.shcek.gov.tr/hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Kadin_Konukevleri. asp e.t. 16.11.2007 37 http://www.shcek.gov.tr/hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Kadin_Konukevleri. asp e.t. 16.11.2007 74 2. ARAùTIRMADA ELDE EDøLEN VERøLERøN IùIöINDA ORTAYA ÇIKAN 4320 SAYILI KANUNLA øLGøLø SORUNLAR YapÕlan araútÕrma ile Türkiye’nin altÕ bölgesinde niteliksel veri toplama tekni÷i yöntemi derinlemesine mülakat ile elde edilen veriler analiz edilip de÷erlendirilmiútir. Sonuçta 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulanmasÕnda aksayan yönler, yaúanÕlan sorunlar ve bunlarla ilgili çözüm tartÕúmalarÕ bu bölümde ele alÕnmÕútÕr. Veri ve bulgularÕn analizi ile uygulamadaki sorunlu alanlar ve aksayan yönler bulunmuú ve sÕrasÕyla ele alÕnmÕútÕr. Bu baúlÕklar úunlardÕr: x Mevzuattaki Belirsizlik ve Yetersizlikler, x Koordinasyon, øúbirli÷i ve øletiúim SorunlarÕ, x 4320 SayÕlÕ Kanunun Aile ve Toplumsal YapÕ Üzerindeki Etkisi, x 4320 SayÕlÕ Kanununun Bilinilirli÷i ve ønsanlarÕn Kanunla ølgili Bilinçlenmesi, x Uygulamadaki AksaklÕklar 2.1. Mevzuattaki Belirsizlik ve Yetersizlikler Gerçekleútirilen araútÕrmada elde edilen veriler ve bulgular aile içi úiddetin önlenmesine iliúkin mevzuatta belirsizlikler ve yetersizlikler oldu÷unu göstermiútir. Bu bölümde bu belirsizlik ve yetersizlikler baúlÕklar halinde araútÕrmada elde edilen veri ve bulgularla desteklenerek sÕrasÕyla tartÕúÕlmÕútÕr. 2.1.1. Ailenin korunmasÕna iliúkin anayasal normun somutlaútÕrÕlmasÕnda geç kalÕnmÕútÕr Ailenin korunmasÕ konusu anayasal düzeyde normatif düzenlemeye tabi tutulmuútur. 1982 AnayasasÕnÕn “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” baúlÕklÕ Üçüncü Bölümünde yer alan ve 3.10.2001 tarihinde 4709 sayÕlÕ kanunla de÷iútirilmiú bulunan “Ailenin KorunmasÕ” baúlÕklÕ 41. maddesi, “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eúler arasÕnda eúitli÷e dayanÕr. Devlet, ailenin huzur ve refahÕ ile özellikle ananÕn ve çocuklarÕn korunmasÕ ve aile planlamasÕnÕn ö÷retimi ile uygulanmasÕnÕ sa÷lamak için gerekli tedbirleri alÕr, teúkilâtÕ kurar” hükmünü içermektedir. 75 AnayasanÕn bu açÕk hükmüne ra÷men 1998 yÕlÕna kadar aile içi úiddeti önlemeye yönelik olarak, genel normatif düzenlemeler dÕúÕnda, özel bir normatif düzenlemeye Türk hukukunda yer verilmemiútir. 14 Ocak 1998 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek 17 Ocak 1998 tarih ve 23233 SayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕnlanarak yürürlü÷e girmiú bulunan 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun, aile içi úiddeti önleme konusunda ülkemizde yapÕlan ilk spesifik normatif düzenlemedir. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun 26 Nisan 2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafÕndan kabul edilen 5636 sayÕlÕ kanunla de÷iútirilmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanunu de÷iútiren 5636 sayÕlÕ Kanun da 4 maddeden oluúmaktadÕr. 5636 sayÕlÕ Kanunun da 3. maddesi de÷iúikli÷in Resmi Gazetede yayÕnlanmayla yürürlü÷e girece÷i, 4. maddesi ise de÷iúikliklerin uygulanmasÕnÕn Bakanlar Kurulu tarafÕndan yürütülece÷ini ifade eden úekilsel maddelerdir. DolayÕsÕyla, 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun, öz itibariyle iki maddeden oluúma özelli÷ini 2007 de÷iúikli÷i sonrasÕnda da korumuútur. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanununu de÷iútiren 5636 sayÕlÕ Kanun, 4 MayÕs 2007 tarih ve 26512 sayÕlÕ Resmi Gazete’de yayÕnlanarak yürürlü÷e girmiútir. 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanununu de÷iútiren 5636 sayÕlÕ Kanunun 2. maddesin son fÕkrasÕnda “Kanunun uygulanmasÕna iliúkin hususlar yönetmelikle düzenlenir” hükmüne yer verilmesine ra÷men 2007 yÕlÕ sonu itibariyle kanunun uygulanmasÕnda yol gösterici olmak üzere çÕkarÕlmasÕ gereken bir Yönetmeli÷in uzun bir süre geçtikten sonra yürürlü÷e konulmuú olmasÕ önemli bir eksiklik olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr.38 2.1.2. 4320 SayÕlÕ Kanunun Uygulama AlanÕ SÕnÕrlÕ KalmÕútÕr AraútÕrma yapÕlan bölgelerde, di÷er dava konularÕyla karúÕlaútÕrÕldÕ÷Õnda, hem adliyedeki hakim ve savcÕlar hem de kolluk kuvvetleri temsilcileri genel olarak 4320 sayÕlÕ Kanunun kapsamÕna giren dava sayÕsÕnÕn çok fazla olmadÕ÷ÕnÕ belirtmiúlerdir. 39 AraútÕrmada elde edilen verilere göre bunun 38 Bu araútÕrma yapÕldÕktan sonra yaklaúÕk 2 ay sonra 1 Mart 2008 Tarihli ve 26803 SayÕlÕ Resmî Gazete, 19 maddeden oluúan “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun UygulanmasÕ HakkÕnda Yönetmelik” yayÕnlanmÕútÕr. 39 Kanunun uygulama alanÕnÕn sÕnÕrlÕ kalmasÕ (baúvuru sayÕsÕndaki azlÕ÷Õn) nedenleri baúka bir bölümde irdelenmiútir (BakÕnÕz sayfa 121, 148. ) 76 baúlÕca nedenleri arasÕnda aile içi úiddet olmasÕ durumunda úikayetçinin birkaç gün sonra vazgeçme e÷ilimi, sonuç alamamaktan dolayÕ úikayet etmeme e÷ilimi, toplumda karÕ-koca arasÕna girilmemesi gerekti÷i ile ilgili inanç, e÷itim ve bilinç yetersizli÷i, kadÕnÕn ekonomik ba÷ÕmlÕlÕ÷Õ gibi sosyal ve ekonomik nedenler sayÕlabilir. AyrÕca hem dava azlÕ÷Õ hem de aile içi úiddetin daha çok koca tarafÕndan kadÕna (hanÕmÕna veya beraber yaúadÕ÷Õ kadÕna) yapÕldÕ÷Õ ortaya çÕkmÕútÕr. Burada birkaç örnek vererek bu tartÕúmanÕn önemine dikkat çekmek yararlÕ olabilir. “Özellikle úiddete maruz kalan kiúiler kolay kolay úikayet etmiyorlar. Çünkü etseler daha fazla úiddete maruz kalma ihtimalleri söz konusu. Bu nedenle úikayetler olaylarÕn çok küçük bir kÕsmÕnÕ teúkil ediyor. Vatandaú kolluk kuvvetine haber vermiyor...” (SavcÕ, 2007, Marmara). “Zaten genelde úikayetten vazgeçmeyle sonuçlanÕyor. Uzlaúma vesaire tercih ediliyor. Sosyal yapÕ karÕ koca arasÕna úeytan bile girmez anlayÕúÕna sahip, ertesi gün barÕúÕyorlar sonra müdahale eden kötü oluyor. DolayÕsÕyla müdahale edecek kiúide tedirgin oluyor ve edemiyor. Sosyo-ekonomik özgürlü÷e sahip, haklarÕnÕn bilincinde olan kadÕnlar hemen resmi merciye müracaat ediyorlar. Ama geleneksel yapÕda çaresizlik nedeniyle katlanma var sÕkÕntÕlara” (SavcÕ, 2007, Marmara). “AynÕ yastÕ÷a baú koymuúlar, aile hayatÕ yaúÕyorlar. KadÕn çalÕúmÕyor ve e÷itim düzeyi düúük. KocasÕ dövse de, sövse de bir úey diyemiyor. Korkuyor, úikayetçi olamÕyor. Veya o sinirle úikayetçi oluyor. Karakolda ya da mahkemede birde bakÕyor ki iú kötü, gelip daha sonra burada davanÕn düúmesi için yalvarÕyor” (Hakim, 2007, Ege). “KadÕnlar da hemen bir úey de müracaat etmiyorlar çünkü müracaat olunca iú resmiye dönünce kamuya intikal edince iú daha da sertleúiyor, sineye çekme söz konusu. O yüzden de kadÕnlar ilk baúlarda baúvuru etmiyor, bilen bile gelmiyor” (Hakim, 2007, Do÷u Anadolu). Bu bulgulara ra÷men baúvuru sayÕsÕ fazla olmamakla birlikte, yÕllar arasÕnda bir önceki yÕla göre dava sayÕsÕnda az da olsa 77 göreceli bir artÕú oldu÷u ifade edilmiútir. Ancak bu göreceli artÕúÕn baúlÕca nedenleri arasÕnda kadÕnlarÕn bilinçlenmesi, ekonomik özgürlü÷ün artmasÕ ve kentlerde yaúayan nüfusun artmasÕ sayÕlabilir. Çünkü kÕrsal kesimde kentlere göre intikal eden olay daha azdÕr. Tüm bölgelerde yapÕlan görüúmelerde aile içi úiddetten úikayetçi olanlarÕn 4320 sayÕlÕ kanundan çok fazla haberdar olmadÕklarÕ görülmüútür. AyrÕca, 4320 sayÕlÕ kanun polis, jandarma ve savcÕlÕklar tarafÕndan da çok iyi bilinmedi÷i gözlemlenmiútir. 4320 sayÕlÕ kanunun tam bilinmemesinin, aile içi úiddet vakÕalarÕnÕn Türk Ceza Kanununa dayandÕrÕlmasÕna sebep oldu÷u gözlemlenmiútir. Görüúülen aktörler, normatif düzenlemelerin yargÕ camiasÕnda bile tam ve do÷ru olarak algÕlanamadÕ÷ÕnÕ, herkesin kafasÕnÕn karÕúÕk oldu÷unu ifade etmiúlerdir. AyrÕca, bir bölgede kanun uygulayÕcÕsÕnÕn elinde var olan kanun metninin (yargÕlamalarda esas alÕnan metin) güncel olmadÕ÷ÕnÕn görüúme esnasÕnda ortaya çÕkmasÕ ve bu durumun gizlenilmeye çalÕúÕlmadan, açÕk yüreklilikle kabullenilmiú olmasÕ sorunlarÕn boyutunun tespiti açÕsÕndan önemlidir. “Kanunun uygulanmasÕnÕn önündeki en önemli engel kimsenin özellikle vatandaúÕn kanunu bilmemesidir. Daha ileri gidersek poliste kanunu yeterince bilmiyor. ùimdi kötü olan tarafa geliyoruz, úu ana kadar tam anlamÕyla uygulanmadÕ÷Õ söylenebilir, yani açÕk söyleyeyim kanunun baúarÕlÕ bir úekilde uygulandÕ÷ÕnÕ söylemek zor çünkü devamÕnda gelecek sorularda onun cevabÕ çÕkÕyor, kanunun yine bilinmemesi, ço÷u zaman büyük yerlerde özellikle iú yo÷unlu÷u nedeni ile savcÕlarÕmÕz 4320 nedeni ile bir talepte bulunulmamaktadÕr” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “Bu konuda Cumhuriyet SavcÕlarÕnÕn ve Hakimlerin kanunun uygulanmasÕ yönünde uyarÕlmasÕna ve titizlikle uygulanmasÕna yönelik artÕk genelge mi yayÕnlanÕr bir çalÕúma yapÕlmasÕ gerekir......... burada ben gelene kadar burada bir tedbir kararÕ istendi÷ini görmedim. Ben isteyince arkadaúlar da baúladÕlar ve tedbir kararÕ istenmeye baúlandÕ” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) 78 2.1.3. 4320 SayÕlÕ Kanunun Uygulama Birli÷i Sa÷lanamamÕútÕr Türkiye’nin büyük bir ülke olmasÕ ve sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yapÕsÕnÕn her bölgede hatta her ilde ayrÕ özellikler taúÕmasÕ bütün bunlara ek olarak kanunun bu bölgelerde uygulama birli÷inin olmamasÕ kanunun uygulamada baúarÕsÕzlÕ÷ÕnÕ artÕrmaktadÕr. Kanunun uygulanmasÕnda rol alan kolluk ve adliye yetkililerinin bulunduklarÕ bölgelerdeki veya illerdeki sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yapÕ hakkÕnda çok iyi bilgi sahibi olmalarÕ ve kanunun getirdi÷i hükümleri bu bilgiler ÕúÕ÷Õnda uygulanabilir ve anlamlÕ sonuçlara götürecek úekilde yorumlamalarÕ yararlÕ olabilir. AyrÕca 4320 sayÕlÕ Kanuna göre verilen tedbir kararlarÕnÕn temyiz edilemeyece÷i úeklinde YargÕtay 2. Hukuk Dairesinin vermiú oldu÷u 09.07.1998 tarih, E:1998/7229 ve K:1998/865540 sayÕlÕ karar, kanunun ülke genelinde uygulama birli÷i içerisinde uygulanmasÕnÕ sa÷layacak içtihat hukukunun oluúmasÕnÕn ve geliúmesinin önünü kapatmÕútÕr. Sonuç olarak kanunun oluúturdu÷u politikanÕn uygulanmasÕnda yorumlarÕn farklÕlaúmasÕ ve yerel özelliklerin de÷iúmesi uygulamada birli÷i engellemekte ve beklenilen sonuçlarÕn elde edilmesini zorlaútÕrmaktadÕr. 2.1.4. Kanunun UygulanmasÕnda Yetkili Mahkeme ve Yetkili Makamlar AçÕkça øfade Edilmemiútir AnayasanÕn 142. maddesi, mahkemelerin yetkilerinin kanunla düzenlenece÷i amir hükmünü içermektedir. Mahkemelerin, savcÕlÕklarÕn ve savcÕ yardÕmcÕsÕ olarak görev yapan adli kollu÷un adli (yargÕsal) yetkileri, yargÕ çevresi denilen belli bir co÷rafi alanla sÕnÕrlÕdÕr. 4320 sayÕlÕ Kanun, tedbir kararÕ vermeye yetkili aile mahkemesini, tedbir kararÕnÕ infaz etmeye yetkili savcÕlÕk makamÕnÕ ve tedbir kararÕna aykÕrÕ davranma suçunu takibe yetkili savcÕlÕk makamÕnÕ düzenlemeye kavuúturmamÕútÕr. Bu durum karúÕsÕnda genel hükümler çerçevesinde yetkili mahkeme ve yetkili savcÕlÕk belirlenmelidir. Tedbir talebinde bulunanÕn baúvuraca÷Õ yetkili mahkeme konusunda görüúmelerimizde açÕklanan, bizimde katÕldÕ÷ÕmÕz, görüú úu úekilde ifade edilmiútir. 40 KararÕ aktaran; Ateú, M (2007), “4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun ve Bu Kanundaki De÷iúiklikler Üzerine Düúünceler”, Ankara Barosu Dergisi, YÕl: 65, SayÕ:3, Sayfa: 161. 79 “Di÷er bir eksiklik talep sahibinin bulundu÷u yerle alakalÕ. Bir insan kaçÕp geldi østanbul’a ve ailesine sÕ÷ÕndÕ. Bu durumda Mersin’e müracaat edemez. DolayÕsÕyla bulundu÷u yerde müracaat edebilmeli. Son altÕ ay içinde oturdu÷u yer, tayini çÕkmÕúsa orada da dava açabilmeli (Hakim, 2007, Marmara). Kanunun amacÕ, aile içi úiddete maruz kalan ma÷dur eú veya aile bireyini korumak oldu÷una göre, tedbir talebinde bulunan açÕsÕndan tedbir talebi en seri úekilde ve en az masrafla nerede karara ba÷lanabilecek ise, o yer aile mahkemesine tedbir talebinde bulunabilmek mümkün olmalÕdÕr. Yetkili mahkemenin tedbir talebinde bulunanÕn ikametgahÕ (yerleúim yeri) mahkemesi olarak uygulanmasÕ kanunun amacÕna uygun bir yorum olmayacaktÕr. Tedbir kararÕnÕ infaz etmeye yetkili savcÕlÕk makamÕ ve tedbir kararÕna aykÕrÕ davranma suçunu takibe yetkili savcÕlÕk makamÕ uygulanan tedbirin niteli÷ine göre farklÕlÕk gösterecektir. BazÕ tedbir kararlarÕnda tedbir talebinde bulunan kiúinin fiilen bulundu÷u yer esas alÕnmalÕ, bazÕ tedbir kararlarÕnda ise aleyhine tedbir talebinde bulunulan kiúinin fiilen bulundu÷u yer esas alÕnarak yetkili savcÕlÕk belirlenmelidir. 2.1.5. Süreçte Rol Alan MakamlarÕn Görevleri AçÕk Olarak Düzenlenmemiútir Co÷rafi olarak hangi yer makamlarÕnÕn aile içi úiddet olaylarÕyla ilgilenece÷inin tespitinden sonra, o yerdeki hangi mahkeme veya hangi makamlarÕn aile içi úiddet olaylarÕyla ilgilenece÷i de açÕk bir úekilde düzenlenmelidir. Tedbir talebini karara ba÷layacak makamÕn, “Aile Mahkemesi Hakimi” oldu÷u, 4320 sayÕlÕ Kanunda ifade edilmiútir. Aile Mahkemesi Hakimi bulunmayan yerlerde, Aile Mahkemeleri Kuruluú, Görev ve YargÕlama Usullerine Dair Kanunun 2. maddesi gere÷ince “Hakimler ve SavcÕlar Yüksek Kurulu tarafÕndan belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesi” Hakimi, tedbir talebini karara ba÷layacaktÕr. Tedbir kararÕnÕ sadece “Aile Mahkemesi Hakimi” tarafÕndan verilebilmesi 4320 sayÕlÕ Kanunun amacÕyla uyumlu de÷ildir. Aile içi úiddetle karúÕlaúan Cumhuriyet SavcÕlarÕ da, dosyayÕ aile mahkemesi hakimine göndererek zaman kaybetmek yerine, kendileri de tedbir kararÕ verebilmelidir. Bu kanunun uygulanmasÕnda adliye ile kolluk arasÕndaki görev iliúkisinin çok 80 sa÷lÕklÕ iúlemedi÷i gözlemlenmiútir. Di÷er bir ifadeyle, 4320 sayÕlÕ kanun ba÷lamÕnda adliye (savcÕlÕk ve aile hakimi) ile kolluk birimleri arasÕndaki iliúkinin sa÷lÕklÕ bir zemine oturdu÷unu söylemek güçtür. 2.1.6. Tedbir Talebinde Bulunabilecekler SÕnÕrlÕ Olarak øfade Edilmiútir Tedbir talebinde bulunabileceklere iliúkin 2007 yÕlÕnda yapÕlan yasa de÷iúikliklerin getirdi÷i yenilikler konusunda uygulamacÕlar olumlu düúünmekle birlikte, de÷iúikliklerin biçimsel oldu÷u ve öze iliúkin olmadÕ÷Õ açÕklÕkla ifade edilmiútir. YapÕlan de÷iúiklikle tedbir talebinde bulunabilecek kiúi olarak ilave edilen “mahkemece ayrÕlÕk kararÕ verilen”, “yasal olarak ayrÕ yaúama hakkÕ olan” ve “evli olmalarÕna ra÷men fiilen ayrÕ yaúayan” aile bireyleri, de÷iúiklik öncesi tedbir baúvurusunda bulunma hakkÕna sahip olan “eú ve çocuklar” kavramÕnÕn kapsamÕnda olan kiúilerdi. DolayÕsÕyla, bu úekilde bir sayma iúlemi, tedbir talebinde bulunabilecekleri geniúleten bir düzenleme olmamÕútÕr. Aile içi úiddeti Aile Mahkemesine bildirebilecek kiúiler 4320 sayÕlÕ Kanun tarafÕndan “úiddetin bizzat ma÷duru” ve “Cumhuriyet SavcÕsÕ” olarak sÕnÕrlandÕrÕlmÕútÕr. Tüm bölgelerde yapÕlan görüúmelerde, aile içindeki úiddete maruz kalan bireylerin ma÷duriyetleri konusunda karakol veya savcÕlÕ÷a úikâyetlerinin aúa÷Õda verilen birkaç örnekte oldu÷u gibi daha çok ma÷dur olan kiúinin bizzat kendisi tarafÕndan yapÕldÕ÷Õ belirtilmiútir. “ølk önce vatandaú ya da evrak müracaat savcÕlÕ÷Õna geliyor. Genelde úikayeti ma÷dur kendisi yapÕyor” (SavcÕ, 2007, Marmara). “Baúvurular genelde ma÷durun kendisi veya evladÕ ile birlikte yapÕlÕyor (Hakim, 2007, Marmara). “Karakola eúim beni dövdü÷ünde gittim” (KadÕn, 2007, Ege). “Eúimden úiddet görünce polise baúvurdum” (KadÕn, 2007, Ege). “Kendi aile tarafÕma kÕzardÕ ve bana úiddet uygulardÕ. Baúvuruyu ben yaptÕm. Adli tÕp kurumuna gittim ve kanÕt olmasÕ için rapor aldÕm” (KadÕn, 2007, Karadeniz). 81 “Benim tarafÕmdan yapÕlmÕútÕ. Eúimin çalÕúmadÕ÷Õ bir dönemde evde otururken bir münakaúamÕz oldu ve bana vurdu. Bunun üzerine ben de úikayette bulundum” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “øúten çÕktÕm kiradaydÕm, maddi anlamda sorunlar yaúadÕk ve huzursuzluk yaúadÕk. Bunun üzerine ben baúvuruda bulundum” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “øúte kavgamÕz oluyor, ben de bunun üzerine polise gidiyorum” (KadÕn, 2007, Karadeniz). Tedbir talebinde bulunulmasÕnÕ ma÷durun bizzat kendisi tarafÕndan yapÕlaca÷Õ hükmünün katÕ olarak uygulanmasÕ, ma÷durun vekilinin tedbir talebinde bulunamamasÕ gibi 4320 sayÕlÕ Kanunun amacÕyla uyumlu olmayan bir durumun ortaya çÕkmasÕna neden olma riski taúÕmaktadÕr. Ancak, görüúmelerimizde avukat aracÕlÕ÷Õyla yapÕlan baúvurularÕn kabulünde herhangi bir sorunla karúÕlaúÕldÕ÷Õ ifade edilmemiútir. ùiddete maruz kalan, dolayÕsÕyla tedbir talebinde bulunan, aile bireyleri arasÕnda birinci sÕrada kadÕn eú gelmektedir. BazÕ örnekler kÕsaca úöyledir: “Karakola eúim beni dövdü÷ünde gittim” (KadÕn, 2007, Ege). “Eúimden úiddet görünce polise baúvurdum” (KadÕn, 2007, Ege). “Kendi aile tarafÕma kÕzardÕ ve bana úiddet uygulardÕ. Baúvuruyu ben yaptÕm. Adli tÕp kurumuna gittim ve kanÕt olmasÕ için rapor aldÕm” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “Benim tarafÕmdan yapÕlmÕútÕ. Eúimin çalÕúmadÕ÷Õ bir dönemde evde otururken bir münakaúamÕz oldu ve bana vurdu. Bunun üzerine ben de úikayette bulundum”. (KadÕn, 2007, Karadeniz). Aile içi úiddet dendi÷inde kadÕna karúÕ úiddet akla gelmektedir. Ancak aile içinde karúÕlÕklÕ úiddet uygulanmasÕ durumunda, her iki tarafa da tedbir uygulamasÕ için savcÕlÕk talepte bulunabilmektedir. Örne÷in, “Bir kadÕn tarafÕndan bana gelen bir úikayette kocasÕ tarafÕndan kendine úiddet uygulandÕ÷Õ iddia edilmiútir. Konu önüme gelince dosyanÕn incelenmesi ve karÕ kocanÕn dinlenmesi sonucu kadÕnÕn da kocasÕ tÕraú olurken eline vurdu÷u ve adamÕn boyun bölgesinde kesilme oldu÷u ve bir hastaneden 82 kesilmenin ciddi oldu÷uyla ilgili bir rapor aldÕ÷Õ görülmüútür. Bu durum karúÕsÕnda kocasÕnÕ úikayet için gelen kadÕn hakkÕnda kocasÕndan daha a÷Õr bir ceza isteyerek her ikisi için de dava açtÕm. Çünkü kadÕn kocasÕnÕn eline tÕraú olurken bilerek vurdu÷undan kasden yaralamaya giren bir konu olmuútu. Aile içi úiddet olarak gelen dava büyüdü ve kadÕn belki de yaptÕ÷Õ úikayetten bin piúman oldu. Ama kamu davasÕ oldu÷u için dava devam etmektedir” (SavcÕ, 2007, øç Anadolu). Aile içi úiddet konusunda úikayetler sadece eúler arasÕndaki olaylardan kaynaklanmamakta, aynÕ zamanda anne ve babalar evlatlarÕndan da úikayetçi olarak tedbir talebinde bulunmaktadÕr. “ùikayet sadece eúler arasÕnda sÕnÕrlÕ de÷il. Baba ölmüú, anne yaúlÕ, evlat ona úiddet uyguluyor ya da yaúlÕ baba dövülüyor para için” (SavcÕ, 2007, Marmara). Resmi bir evlilik olmaksÕzÕn fiilen birlikte yaúayan kadÕn ve erkek arasÕnda úiddet olmasÕ durumunda 4320 sayÕlÕ Kanunda düzenlenen tedbirlerin korumasÕndan faydalanmak mümkün görülmemektedir. “Resmi nikah yok, yasal olarak baúvuru yapma hakkÕmÕn olmadÕ÷ÕnÕ düúünerek baúvuruda bulunmadÕm...” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu). “AyrÕca gayr-Õ resmi birlikteliklerde de bu kapsam geniúletilmeli. Gayr-Õ meúru eú veya çocuk için nafaka, tazminat, aile içi tedbir, miras ve benzeri hak talep edemiyoruz. Ama mademki böylesi bir fiili durum varsa, o zaman bunlar içinde koruma yasasÕnÕn uygulanmasÕ gerekmektedir. Nüfus kaydÕ aranmayacak. Bu durum fiili bir olgu, bunu da dÕúlamamak gerekir” (Hakim, 2007, Marmara). Görüúmelerden edinilen izlenimlerimize göre, 4320 sayÕlÕ Kanun uygulamalarÕnÕn, genellikle, ya polis ya da savcÕlÕk tarafÕndan baúlatÕldÕ÷Õ, úikayete gelenlerin Kanundan haberdar olmaksÕzÕn, sadece evde yaúanan úiddeti önlemeye yönelik devletten yardÕm talebinde bulunduklarÕ görülmüútür. Ancak bununla beraber avukatÕ olan kiúilerin avukatlarÕ tarafÕndan yönlendirildikleri ve 4320 sayÕlÕ kanunu uygulatmak amacÕyla baúvuruda bulunduklarÕ tespit edilmiútir. 83 2.1.7. Aleyhine Tedbir KararÕ Verilebilecekler SÕnÕrlÕ Olarak øfade Edilmiútir 4320 sayÕlÕ Kanunda 2007 yÕlÕnda yapÕlan de÷iúiklikle aleyhine tedbir kararÕ verilebilecekler “kusurlu eú” olmaktan çÕkarÕlmÕú, kusurlu eúin yanÕnda “di÷er aile bireyleri” de kapsam içerisine alÕnmÕútÕr. Görüútü÷ümüz aktörler içerisinde bu geniúletmenin do÷ru olmadÕ÷ÕnÕ ifade edenler de úöyle söylemektedirler. “Kanun de÷iúmeden önce sadece eúler mevcuttu. ùimdi aile bireyi ifadesi var. Çekirdek aile ile büyük aile yapÕsÕnÕ birlikte düúünmek zorundayÕz. Bu kadar geniúletmek bütün aile ba÷larÕnÕ yargÕya aksettirdi÷i için derin ailevi yaralar açmaktadÕr. SorunlarÕ genel olarak kendi içinde çözen bir toplumuz. Marmara farklÕ, burada koúullar farklÕ. Eúlerden biri ile bir evlat baúvuruyor. Anne-baba veya baba ile olan ba÷larÕn biraz daha hassas de÷erlendirilmesi gerekti÷ini düúünüyorum. Zaten úiddet, yaralama vesaire varsa kanunlarda bunun karúÕlÕ÷Õ var. Bu kÕsÕm yani kanunun kapsamÕnÕn eúler arasÕnda kalmasÕ di÷er aile bireylerini kapsamamasÕ daha isabetli olur diye düúünüyorum.” (Hakim, 2007, Marmara) 2007 de÷iúikli÷i ile getirilen “di÷er aile bireyleri” kavramÕ, aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan ve úiddet uygulayan di÷er aile bireylerini ifade etmektedir. AynÕ çatÕ altÕnda yaúamadÕ÷Õ halde úiddet uygulayan di÷er aile bireylerine veya aynÕ çatÕ altÕnda yaúamayan úiddet uygulamamÕú olan di÷er aile bireylerine yönelik olarak tedbir kararÕ verilebilmesi mümkün görünmemektedir. Aleyhine tedbir kararÕ verilebilecek kiúilerin daha geniú olmasÕ gerekti÷i görüúmelerimizde ifade edilmiútir. “Tedbir sadece úiddeti uygulayana de÷il de onun ailesi de uygulansa daha iyi olur” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). “KarúÕ taraf bugün Türkiye’nin en zengin adamlarÕndan bir tanesi. Gece 10:00 da yok úunu alaca÷Õm yok bunu alaca÷Õm diye dört beú adamÕnÕ eve göndermeye baúladÕ….. AynÕ süre içinde mahkemeden çocu÷un babayla görüúmesi için karar aldÕlar. Baba evden uzaklaútÕ ama çocu÷un ailesi avukatlarla geldiler. Tabi burada kanun çeliúiyor. Ben tehlikedeyim, beni korumak için çocu÷umu alÕyorlar. E÷er bu adam benim için tehlikeli ise çocu÷um içinde tehlikelidir. Zaten benden alamadÕ÷Õ hÕncÕnÕ çocuktan 84 alÕyor. Benim çocu÷um dayak bile yedi orada. Anneye yapÕlamayan çocu÷a yapÕlÕyor. DolayÕsÕyla anneye çocuk üzerinden acÕ çektiriliyor…. Annenin ma÷duriyeti çocukla beraber. Çocuk bunlarÕ, yaúadÕ÷Õ sorunlarÕ mahkeme psikologuna da anlattÕ÷Õ halde mahkeme ‘baba ile münasebet’ baúlÕ÷Õ altÕnda baba bütün nefretini çocu÷a yansÕtÕyor. Sadece baba de÷il babaanne, hala hepsi baskÕ yapÕyor. Bunu çocu÷u sevmedikleri için de÷il anneye acÕ çektirmek için yapÕyor. Çocuk gitmek istemese de polis ile alma haklarÕ var… Polisle eve geliyor. Elinde tebligat yok. Çocu÷u vermeyece÷imi söyleyince ‘ben zaten çocuk almaya gelmedim senin nasÕl bir insan oldu÷unu insanlara göstermeye geldim’ diyor. Bu nasÕl bir mantÕktÕr. Polisleri de buna alet ediyor” (KadÕn, 2007, Marmara). “Evet. Zaten 3 apartman ilerimizde oturuyordu. Çocuk almaya geldikleri zaman görümceler, avukatlar, zaten avukattan bol bir úey yok, hepsi kapÕdalar. Bu hepimizi etkiliyor. KocayÕ uzaklaútÕrÕyorsunuz. Ama aileyi uzaklaútÕrmÕyorsunuz. KocamÕn gelip gelmemesi fazla bir úey de÷iútirmedi. Benim hayatÕmdaki stres oldu÷u gibi devam etti hatta daha da katlandÕ….Bir kiúi gitti yerine on kiúi geldi. Ben bu uzaklaútÕrmanÕn yaptÕrÕm gücü oldu÷una da inanmÕyorum. Sonunda ben oradan taúÕndÕm. BaúardÕlar bunu. UzaklaútÕrmanÕn bitti÷i hafta bunlar taúÕndÕ÷Õm siteye gece 02:30 da geldiler. KapÕda güvenlik var. Ona ra÷men bunlar 3 araba geliyorlar. Güvenlikte engelleyemiyor. Güvenli÷i tehdit ediyor. Sitenin içinde koúturuyorlar. Eú yoksa aile bireyleri geliyor. Herkes huzursuz oluyor” (KadÕn, 2007, Marmara) 2.1.8. ùiddet, 4320 TanÕmlanmamÕútÕr SayÕlÕ Kanun TarafÕndan DetaylÕ 4320 sayÕlÕ kanun “aile içi úiddet” kavramÕnÕ tanÕmlamamÕútÕr. TanÕm eksikli÷i, sadece aile içi fiziksel úiddetin kanun kapsamÕnda oldu÷u úeklinde yorum yapÕlmasÕna imkân sa÷layabilece÷i gibi fiziksel úiddetin yanÕnda tehdit, hakaret gibi davranÕúlarÕ da kapsayan psikolojik úiddetin de kanun kapsamÕnda oldu÷u úeklinde yorum yapÕlmasÕna kapÕ aralamaktadÕr. Kanaatimizce “úiddet” kavramÕ hem fiziksel hem de psikolojik úiddeti kapsar úekilde anlaúÕlmalÕdÕr. Ancak, 4320 sayÕlÕ Kanunun 1. maddesinin 1. 85 fÕkrasÕnda “úiddet” kavramÕ tek baúÕna kullanÕldÕ÷Õ halde, aynÕ maddenin 2. fÕkrasÕnÕn (a) bendinde “úiddet veya korkuya yönelik davranÕúlar” kavramÕ kullanÕlmÕútÕr. Bu düzenleme karúÕsÕnda kanun koyucunun “úiddet” kavramÕyla “fiziksel úiddeti” murat etti÷i sonucu çÕkarÕlmasÕ gerekti÷i iddia edilmiútir (Ateú, 2007:165): “(Kanun koyucu) korkuya yönelik davranÕúlarÕ (tehdit, hakaret gibi..) fiziki úiddetten ayrÕ tutmuútur. E÷er Kanun koyucu birinci fÕkradaki úiddet kelimesinin hem fiziki hem de psikolojik úiddeti kapsadÕ÷ÕnÕ düúünseydi ikinci fÕkrada “úiddet” veya “korkuya yönelik davranÕúlarÕ” bir arada kullanmazdÕ… Kanun koyucu birinci fÕkrada úiddeti fiziksel úiddet olarak kullanmÕú veya Kanunda kavram birli÷i sa÷lanmamÕú ve yanlÕúlÕkla ikinci fÕkrada úiddet kelimesinin yanÕna korkuya yönelik davranÕúlarÕ bir tekrar olarak kullanmÕú olabilir. Ancak, Kanun koyucunun yanlÕú yapmayaca÷Õ düúünülürse birinci fÕkradaki úiddet sözcü÷ü fiziki úiddet anlamÕnda kullanÕldÕ÷ÕnÕ ve dolayÕsÕyla psikolojik úiddeti kapsamadÕ÷ÕnÕ kabul etmek gerekir”. Her fiziksel úiddetin kanun kapsamÕnda de÷erlendirilemeyece÷i, kanunun uygulanabilmesi için fiziksel úiddetin, devamlÕlÕk ve morarma gibi baúka unsurlarla desteklenmesi gerekti÷i ifade edilmiútir. “ùiddetin úiddet olarak algÕlanmasÕ için süreklilik arz etmeli. Bir anlÕk öfke sonucu atÕlan tokat úiddet olarak algÕlanmamalÕ” (SavcÕ, 2007, Marmara). “Vurmak, yaralamak, morartÕncaya kadar dövmek” (Polis, 2007, Ege). “Sözel ve duygusal davranÕúlar pek fazla úiddet olarak görülmüyor daha ziyade fiziki, fiziki úiddetin de bir boyutu var, iúte úöyle bir ittirdim yani o çok önemli de÷il dayak olmasÕ için daha ciddi olmasÕ gerekiyor, ço÷u bunu o kadarcÕk olur her evde olabilir úeklinde görüyor. Özellikle aileler yani anne babalar kÕz tarafÕnda bu konuda müthiú bir baskÕ var, hepimiz geçirdik, yani kÕz anneleri kesinlikle çok bilgisiz, bende yaúadÕm bütün bunlarÕ diyor, ben çektim de sen niye çekmiyorsun diyor, git yuvanÕn baúÕnda dur, yani bu meseleyi anne babalar sahiplenmiyor. Babalarda, iúin karakol ve savcÕlÕ÷a intikal etmesini, bu sürecin baúlamasÕnÕ, çok büyük bir ayÕp olarak de÷erlendiriyor, 86 yani asÕl ayÕbÕ yapan úiddeti uygulayan ama bu süreci baúlatan kiúi kötü duruma düúüyor. Onun için de göze alamÕyor zaten, yani aklÕndan geçirse bile göze alamÕyor.” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu) Görüúülen aktörler tarafÕndan úiddet kavramÕ genellikle fiziksel úiddeti ça÷rÕútÕrÕr úekilde algÕlanmaktadÕrlar. “Eúim bana karúÕ geldi. Bende kÕzgÕnlÕkla dövdüm. Eúim úikayetçi oldu. Rapor almÕú” (Erkek, 2007, Ege). “Aile içi úiddet, vurma, dayak” (KadÕn, 2007, Ege). “Tekme, tokat, dayak atma, vurma gibi úeyler” (Erkek, 2007, Ege). “Kavga, dövüú, kaçma, göçme, dayak” (KadÕn, 2007, Ege). “Aile içi úiddet denilince kanunda sayÕlmÕú zaten, biz kanunda sayÕlanlara bakÕyoruz, hazÕrlanan dosyaya bakÕyoruz” (Hakim, 2007, Ege) Görüúme yapÕlan aktörlerden bazÕlarÕ ise úiddet kavramÕnÕn hem fiziksel hem de psikolojik úiddeti ça÷rÕútÕrÕr úekilde algÕlandÕ÷ÕnÕ ortaya koymuúlardÕr. ùiddet denince aklÕma hem fiziksel hem de sözel úiddet geliyor (KadÕn, 2007, Marmara). “Aile içi úiddet, eúini dövme, ba÷ÕrmadÕr” (Erkek, 2007, Ege). “A÷Õr sözler, dayak aile içi úiddet olabilir” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “øllaki dövmesi de÷il, bir sözle de taciz edebilir” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “Dövdü, bir de eve kuma getirdi; buna da tahammül edemedim. Elimden paramÕ da aldÕ” (KadÕn, 2007, Karadeniz). 4320 sayÕlÕ Kanunda yer alan “úiddet” kavramÕnÕn ne anlama geldi÷inin açÕk bir úekilde ifade edilmemiú olmasÕ ve úiddet kavramÕyla birlikte “korkuya yönelik davranÕúlar” kavramÕnÕn birlikte kullanÕlmÕú olmasÕ yargÕ organlarÕnca úiddetin ne anlama 87 geldi÷i konusunda tereddütlere yol açmÕú olsa da, kanaatimizce, úiddet kavramÕ hem fiziksel hem de psikolojik úiddeti kapsayacak úekilde anlaúÕlmalÕdÕr. Baúka úekilde anlaúÕlmaya meydan vermemek açÕsÕndan aile içi úiddet kavramÕ mutlaka bir tanÕma kavuúturulmalÕdÕr. 2.1.9. 4320 SayÕlÕ Kanunun UygulanamsÕnda Delillendirme (Delil Gösterme) Güçlü÷ü Mevcuttur Aile içi úiddet çok özel bir alanda gerçekleúmektedir. ùiddet olayÕnÕn maðduru dÜíÜnda bir tanÜðÜn olmasÜ çok sÜk karíÜlaíÜlan bir durum deðildir. Kuvvet kullanÜlmamÜí ise yara bere gibi maddi delillerin varlÜðÜ da söz konusu olmayacaktÜr. ìikâyet hakkÜnÜ kullanan aile bireyleri, aile içi olaylarda kendi rollerini küçültmek veya di÷er tarafÕn oynadÕ÷Õ rolü abartmak úeklinde davranÕú modeli geliútirebilmekte, intikam almak, kiúiyi zor duruma düúürmek veya kiúiyi toplum önünde küçük düúürmek gibi saiklerle aile içi úiddet iddialarÕ ortaya atabilmektedir. Bu durum ÕúÕ÷Õnda, aile içi úiddet olgusunun do÷asÕ gere÷i delillendirme güçlü÷ünün yaúandÕ÷Õ bir olgu oldu÷unda kuúku bulunmamaktadÕr. Ortaya konulan delillendirme güçlü÷ü karúÕsÕnda, aile içi úiddetin önlenmesi sürecinde rol alan aktörler, delil standartlarÕ konusunda esnek davranÕú modelleri geliútirmelidir. Aksi halde, delillendirilemeyen aile içi úiddet vakalarÕnda ma÷durun korunabilmesi mümkün olamayacaktÕr. Nitekim YargÕtay 2. Hukuk Dairesi 09.07.1998 tarih, E:1998/7229 ve K:1998/865541 sayÕlÕ kararÕyla “úiddete u÷rayan ma÷durlarÕn tekrar úiddete u÷rama ihtimalini göz önüne alarak baúvuru üzerine tanÕk ya da karúÕ tarafÕn dinlenmesine gerek olmadan karar verilece÷ini, úiddete u÷rayanlarÕn mahkemede yeniden úiddete u÷rama ihtimallerini kanÕtlama yükümlülüklerinin bulunmadÕ÷ÕnÕ” hükme ba÷lamÕútÕr. Aile içi úiddet ma÷durlarÕnÕn úiddetin sorumlusu olarak kendilerini gördükleri, sorunlarÕnÕ baúka kimseler ile paylaúmaya istekli olmadÕklarÕ; ancak belirli bir aúamadan sonra komúularÕ ile paylaútÕklarÕ gözlemlenmiútir. “Önce kesinlikle paylaúmÕyorlar, belki bizim úehrimizle ilgili bir úeydir ama, zaten bu durumdaki 41 KararÕ aktaran; Ateú, M (2007), “4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun ve Bu Kanundaki De÷iúiklikler Üzerine Düúünceler”, Ankara Barosu Dergisi, YÕl: 65, SayÕ:3, Sayfa: 165. 88 kadÕn öncelikle kendini suçluyor, benim mi bir hatam var acaba yani bunun eúinden kaynaklanan bir úey oldu÷unu düúünmüyor, bu aslÕnda önemli bir konu….Belki o aúamada direkt uzmana ulaúabilse daha rahat çözebilecek ama önce kendi yaúÕyor, baktÕ ki çözümsüz kaldÕ÷Õnda komúusuyla paylaúÕyor ama yine kendi ailesi ile de÷il çünkü zaten ailelerin %80’ni bu konuda kapalÕ, yani evindir, kocandÕr, hepimiz yaúadÕk, sonra de÷iúir bakÕú acÕsÕ devam ediyor; o yüzden genellikle komúularla paylaúÕlÕyor. SonrasÕnda o komúular arasÕnda belki bilinçli biri varsa resmi mekanizmaya yönlendiriyor, yoksa da biraz daha sürüyor/tÕrmanÕyor ve bunlar yÕllarÕ alÕyor bunlar günlük veya aylÕk de÷il. ùiddet gören bir kadÕnÕn resmi yola ulaúmasÕ bir anda geliúmiyor, yÕllar sonunda geliúebiliyor, yÕllar sonra geliúti÷inde de ne oldu÷unu hepimiz görüyoruz.” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu) Aile içi úiddet konusunda bilgi sahibi olan akrabalarÕn da aile içi úiddet olgusuna duyarsÕz kalma e÷iliminde olmalarÕ ve olayÕn resmi mercilere intikal etmesini onaylamamalarÕ, olayÕn delillendirilmesinde bir güçlük olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. “Sosyal güvencesi ve e÷itimi olmayan bir kadÕn ne yapacak, zaten aile kapÕsÕ kapalÕ, genel olarak kapalÕ, bu durumda kÕzÕna sahip çÕkan aile sayÕsÕ o kadar az ki, çok az, zannediyorum en fazla %20 dir, yani %80’ni kesin olarak sahip çÕkmÕyor, bu senin meselen, git evine, herkes çekti, git çekmeye devam et, düzelir, geçer, yaúlanÕnca geçer, çocuk olunca geçer, yani çeúitli önüne bir takÕm úeyler sunarak geçer ve gerekirse de kapÕlarÕ tamamen kapatarak, böyle bir durumda bir daha bizim evimize gelme diyerek kapanÕyor” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu). Aile içi úiddet konusunda kolluk birimlerinde sorunu aile içi sorun olarak görme ve kendili÷inden çözümlenece÷ine dair hakim olan alt kültür de olayÕn delillendirilmesini olumsuz etkileyen bir faktör olabilece÷i ifade edilmiútir. “Öncelikle karÕ koca arasÕnda olabilir, iúte git evine bacÕm deniliyor, olur mu böyle her kavgada gibi yaklaúÕmlar var, bu daha çok karakollarda oluyor. Karakola giden bir durumun savcÕlÕ÷a intikal etmemesi %80 diyebilirim, %80 karakollarda geri gönderiliyor, ancak %20 si savcÕlÕ÷a intikal ettiriliyor. Olabilir bacÕm, iúte bir daha olursa bize gel falan, geçer, 89 böyledir úöyledir diye kadÕn oyalanÕyor ve kadÕn geri gidiyor evine. Tekrar tekrar karakola gitti÷inde muamele yine mi sen gibi, iúte nedir, bu kadar da olmaz gibi; yani kadÕn affedersiniz edepsizlikle sende iúte öyle bir úey olur mu diye, kadÕn bu seferde zan altÕnda kalÕyor, artÕk karakola gitmek istemiyor çözüm yolu baúlangÕç noktasÕ olarak görmüyor. Giden artÕk çok çaresiz olan, daha yapacak hiçbir úeyi olmuyor o úekilde gidiyor. Ama savcÕlÕkta durum biraz daha iyi durumda, karakolda daha çok sÕkÕntÕ var.” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu, Yakutiye Belediyesi ùükrü Azak ùefkat Evi Müdiresi) Tedbir kararÕ verirken aile mahkemesi hâkimlerinin tedbir talebinde bulunan aile içi úiddet ma÷durlarÕnÕn beyanlarÕna tek baúÕna itibar etmedikleri, beyanlarÕ destekleyici nitelikte baúka delillerinde dilekçeye eklenip eklenmedi÷ini gözettikleri ifade edilmiútir. “Di÷er bir problemde müracaat esnasÕnda samimiyeti çözümlemek için dilekçeye birkaç úey ekleme önemli. Dilekçenin kabul edilebilirlik úartÕ olmalÕ. Böyle olursa insanlar daha özenli olurdu. Nedir kabul edilebilirlik úartÕ: a. Nüfus bilgilerini dilekçeye dahil etmek b. Yaúanan úiddet olayÕnÕn hiç olmazsa emniyet kayÕtlarÕnda olmasÕ ve hemen hakimin ulaúabilmesi sa÷lanmalÕ, savcÕlÕktan gelenlerde bunlar var. øtirazlar da genelde ‘ben o tarihlerde úehir dÕúÕndaydÕm veya yurt dÕúÕndaydÕm’ úeklinde oluyor. Duruúmada deliller hazÕrsa hemen karar verilir. AsÕl ama ma÷dur olanÕ bir an önce ma÷duriyetten kurtarma olmalÕdÕr” (Hakim, 2007, Marmara). “Mahkemelerde durumu güzel izah ederseniz, raporlarÕnÕz uygunsa hemen tedbir kararÕ alabilirsiniz. Bazen hakim kÕsa süre de verebiliyor. AslÕnda tedbir çok az insanÕ tedip edebiliyor. Biraz aklÕ baúÕnda olanlar uslanÕyor. Sistem içinde çok ciddi sorunlar var” (KadÕn, 2007, Marmara, Avukat). Zorunlu olmamakla birlikte, gerek karakollarda gerekse Cumhuriyet SavcÕlÕklarÕnda Tedbir kararÕ almak için sa÷lÕk raporu alÕnmasÕ zorunlu tutulmakta ve sa÷lÕk raporu almadan sürecin devam etmesine izin verilmemektedir. Sa÷lÕk raporunun 90 aranmasÕna neden olarak da olayÕn adli bir olay olmasÕndan dolayÕ sa÷lÕk raporun gereklili÷i dile getirilmektedir. “KadÕnÕn dayak yedi÷ine dair sa÷lÕk raporu isteniyor, baúvurular sÕrasÕnda rapor istenmiyor ama prosedürün devam edebilmesi rapor gerekli. Aile içi bir olay oldu÷u için hiç kimseye sa÷lÕk raporu aldÕramam, almak istemiyorsa almÕyor. KadÕnlar rapor almak istemiyor, rapor almak prosedürün devam etmesi için zorunlu” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu). “...adli olay oldu÷undan dolayÕ rapor gerekli, adli dosyayÕ tedbir istemi ile gönderiyorsunuz, rapor olacak ki hakim görecek, niye böyle bir úey isteniyor, nasÕl bir úiddet görmüú vesaire” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “Rapor istenmesi tedbir kararÕ alÕnmasÕ için de÷il, adli olay olmasÕndan dolayÕ rapor isteniyor. Çünkü eúe karúÕ kasten yaralanma oluyor, hakkÕnda soruúturma yapÕyoruz” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “Aile içi úiddet konusunda genelde evdeki úiddetli kavgalarÕn sonucunda yapÕlan úikayetleri de÷erlendiriyoruz, herhangi bir úikayet olmazsa zaten haberimiz bile olmuyor, úikayetleri ve ifadeleri alÕp, gerekliyse rapor aldÕrÕp dosyayÕ mahkemeye sevk ediyoruz” (SavcÕ, 2007,Ege). Zorunlu rapor uygulamasÕ ve rapor alma sürecindeki sevk müzekkeresi gibi bürokratik iúlemler bazÕ aile içi úiddet olaylarÕnda ma÷dura koruma sa÷lanmasÕnÕn önünde önemli bir engel olabilmektedir. “Herkes rapor alamÕyor. Adli tÕpa gitmesi gerekti÷ini çok bilmiyor” (KadÕn Avukat, 2007, Marmara). “BazÕ semt karakollarÕnda yeterli ilgi gösterilmiyor ma÷dura. Bir müvekkilim eúi tarafÕndan tecavüze u÷ramasÕna ve kendisine eúi zührevi hastalÕklar bulaútÕrmasÕna ra÷men semt amirli÷ine gidiyor. Sevk müzekkeresi vermeden hastaneye gönderiyorlar. Hastanede sevk müzekkeresi istiyor. AvukatÕ olan ben de bunu ispat edemedi÷im için müvekkilim ma÷dur oluyor. Bazen bir polis memuru ya da doktor, eúin vermedi÷i zararÕ, iúini savsaklamak suretiyle ma÷dura verebiliyor” (KadÕn, 2007, Marmara, Avukat). 91 SavcÕlÕktan gelen tedbir taleplerinde dosyada mevcut delillerin karar verilmesi için yeterli düzeyde olmadÕ÷Õ ifade edilmektedir. “SavcÕlÕk soruúturmasÕ kanun bilinmedi÷inden iyi yapÕlmÕyor. Evraklar eksik geliyor. Kolluk bu konuda hassas de÷il” (Hakim, 2007, Ege). “ùikayetleri alÕyoruz, ifadeleri alÕyoruz, evraklarÕ savcÕlÕ÷a gönderiyoruz” (Polis, 2007, Ege). Tedbir kararÕ verilmiú olmasÕ durumunda aile içi úiddete maruz kalan eúe verilmek üzere hükmedilecek nafakanÕn miktarÕ konusunda da delillendirme güçlü÷ü yaúandÕ÷Õ ifade edilmiútir. “Kanunlar çok güzel ancak onu uygulayacak yeterli altyapÕ yok. Adam dolar milyarderi veya aylÕk kazancÕ 100-200 milyar. AdamÕn gelirini tespit edemiyoruz. Adam çok zengin, ama kirada oturuyorum diyor. BorçlarÕnÕ gösteriyor. Burada mahkemenin gelir beyannamesinin, kredi kartlarÕnÕn ekstresinin talep etmesi zorunlu olmalÕ, yani giderden gelir beyannamesi yapÕlmalÕ. NafakanÕn takdirinde de hakim kendi ekonomik úartlarÕnÕ göz önüne almamalÕ. Hakim ayda 3 milyar zor kazanÕyor diye ma÷dura az nafaka takdir etmemeli. Adam dolar milyarderi. Bu çocu÷un masraflarÕ di÷er aile bireyleri emsal alÕnarak tespit edilmeli. AdamÕn di÷er ye÷enlerinin úoförlerinin masrafÕ altÕ milyar dolayÕsÕyla nafaka ona göre tespit edilmeli. Her olay kendi úartlarÕ içinde de÷erlendirilmeli.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) Aile içi úiddet konusunda tanÕklÕk yapacak kiúilerin cebir, tehdit, hakaret veya yakÕnlar arasÕ dayanÕúma duygusundan yararlanma gibi yollarla tanÕklÕk yapmalarÕnÕn engellenmesine karúÕ yeterli güvenceler olmadÕ÷Õndan yakÕnÕlmaktadÕr. “Nafaka davasÕ süresince aile dostum 3 kiúiyi úahit yazdÕm. OnlarÕ arayÕp senin torunun, çocu÷un var diye tehdit ediyor. Benim mal varlÕ÷ÕmÕ kimse açÕklayamaz, ben onu (eúini) 500 liraya muhtaç edece÷im, asker edece÷im diyor. Tehditlerden korkan dostlarÕm úahitlik etmediler” (KadÕn, 2007, Marmara). “Tedbir kararÕ bittikten sonrada eúim mesajla tehdide devam etti. ùu an telefonla arayamÕyor ama arkadaúlarÕ vasÕtasÕyla tehdidini ulaútÕrÕyor. Ama o arkadaúlar úahitlik yapmÕyor” (KadÕn, 2007, Marmara). 92 2.1.10. Uygulanabilecek Tedbirler Kanunda SayÕlanlarla SÕnÕrlÕ Addedilmektedir 4320 sayÕlÕ Kanunda sayÕlan yedi adet tedbirden herhangi birinin uygulanmasÕna veya birkaç tedbirin aynÕ anda birlikte uygulanmasÕna karar verilebilece÷i gibi, Kanunda yer almayan ancak hâkimin uygun görece÷i baúka tedbirlerin uygulanmasÕna karar verilebilmesi de mümkündür. Somut olayÕn özelliklerini dikkate alarak adaletin bireyselleútirilmesine hâkime takdir hakkÕ vererek imkân sa÷layan bu düzenleme son derece olumludur. Ancak, uygulamada aile mahkemesi hâkimleri Kanunda sayÕlan tedbirler dÕúÕnda herhangi benzer bir tedbir uygulamadÕ÷Õ, hatta böyle bir uygulamadan özellikle kaçÕndÕklarÕ görülmektedir. “Dilekçedeki talebe ba÷lÕ kalarak aile ve çocuklar için konut tahsisi, eve yaklaúmama, iletiúim kurulmamasÕ, 600 metre çapÕndaki alana yaklaúmama, eve girmeme gibi bütün tedbirler talep ediliyorsa tüm tedbirlere birden hükmediyoruz. Di÷er tedbirleri hiç uygulamadÕm. BaúÕma iú açmayÕm (Hakim, 2007, Marmara). Tedbir kararlarÕnÕn olaylarÕn karakterine göre úekillenmesi ve olayÕn özelliklerine göre aile içi úiddeti önlemede yararlÕ olabilecek baúka tedbirlere karar verilmesi konusunda hakimlerin daha fazla inisiyatif kullanmalarÕ teúvik edilmelidir. Tedbirin ne olaca÷Õ konusunda karar verilirken tedbir talebinde bulunan ile aleyhine tedbir talebinde bulunulanÕn menfaatleri arasÕnda denge gözetildi÷i ifade edilmiútir. “Evden uzaklaútÕrmada di÷er eúi ne yapaca÷Õz. Soka÷a mÕ ataca÷Õz. Adam memur ya da kadÕn iúsiz, nerede kalacak. Bir tarafÕ ihya ederken di÷er tarafÕ atalÕm mÕ? Bu yüzden toplumumuza uymayan, giydirilen kanunlarla bu iú olmuyor” (Hakim, 2007, Marmara). “Ma÷dur kÕsmÕn haklarÕnÕ korumaya çalÕúÕrken karúÕ tarafÕnda kesinlikle rencide edilmemesi, evden uzaklaútÕrma rencide edici úekilde olmamalÕ” (Hakim, 2007, Marmara). Kanunda sayÕlanlar dÕúÕnda alÕnabilecek di÷er benzeri tedbirlere iliúkin çeúitli öneriler görüúmelerde ortaya atÕlmÕútÕr. 93 “Bir fon oluúturularak alÕnan tedbirlerin mali zaaflarÕ çözülmelidir. Düzenli gelire sahip vaka sayÕsÕ çok az. Düzenli geliri olmayanlara da nafaka ba÷latÕlamamaktadÕr. Ma÷dur bu durumda çifte ma÷duriyet yaúamaktadÕr” (Hakim, 2007, Karadeniz). “Kanun çalÕúÕyor ancak, kanun ma÷dur tarafÕn sosyal ihtiyaçlarÕnÕ ve gereksinimlerini maalesef düúünmemiú. Ma÷dur olan eúin ifadesini aldÕktan sonra tekrar evine gönderilmesi maalesef daha vahim sonuçlarÕn do÷masÕna neden olabiliyor. Bu úahÕslarÕn bu süreçte de olsa sÕ÷Õnabilecekleri bir merkezin oluúturulmasÕ gerekir. Veya bunu kanunun ma÷durlara bir hak olarak vermesi gerekir. Veya úüpheli tarafÕn evden uzaklaútÕrÕlmasÕ için gerekli yetkinin düzenlenmesi gerekir. Biz olayÕ sÕca÷Õ sÕca÷Õna tahlil etti÷imiz için bu yetkinin bize verilmesini istiyoruz. Çünkü biz olaylar arasÕndaki ciddiyet derecesini ölçebiliyoruz” (Polis, 2007, Karadeniz,) Kanunun etkin bir úekilde iúlemedi÷ine ve sorunlara gerçek anlamda çözüm getirmedi÷ine olan yaygÕn inanç, hâkimin uygulayaca÷Õ tedbiri belirlerken karar sürecini etkilemektedir. ùöyle ki, mahkemeler alÕnacak evden uzaklaútÕrma kararÕnÕn etkin bir úekilde uygulanmayaca÷Õna inandÕklarÕ veya uygulansa bile fakirlik ve iúsizlik gibi sosyal gerçekler ile aile yapÕsÕndan dolayÕ bu tür kararlarÕn aileyi daha zor durumlara düúürece÷ini düúünmekteler; dolayÕsÕyla bu durum alacaklarÕ kararlarÕ etkilemektedir ve evden uzaklaútÕrma yerine uyarÕ tedbiri kararÕ vermekle yetinilmektedir. “Türkiye’de ekonomik çÕkmaz oldu÷u sürece hiçbir úey düzgün çalÕúmaz, çok yo÷un bir nüfus artÕúÕ var, nüfus hareketlili÷i var, bugün burada yarÕn baúka bir yerde” (Hakim, 2007, Do÷u Anadolu). “Bu toplumsal bir sorun aslÕnda, yasayÕ çÕkarmÕú olmak her úeyi çözümlemiyor. Yasada úudur budur demekle olmuyor, uygulama úartlarÕ oluúmadÕ÷Õ için” (Hakim, 2007, Do÷u Anadolu). “AslÕnda iú yo÷unlu÷u falan çok önemli de÷il hakim ve savcÕlar yine de uygularda, hakim ve savcÕlarda bu kanunun uygulanmasÕna inanmÕyorlar açÕkçasÕ, niye inanmÕyorlar dedi÷im gibi úimdi ayaklarÕmÕzÕ yere basalÕm bunun temellerini bilmek lazÕm aslÕnda yoksa kanunu uygulamak kolayda, o kanun uygulanmadÕ÷Õ sürece hiç bir esprisi kalmÕyor, 94 yani bu adliyelerin sorunu de÷il. Bu sorun öncelikle devletimizin kolluktan baúlayarak insanlarÕn/kadÕnlarÕn topluma kazandÕrÕlmasÕna yönelik yatÕrÕmlar yapmasÕ ile do÷ru orantÕlÕ” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “Ailenin korunmasÕ için bir tedbir alÕnÕyor yani tabir yerinde ise gazÕ alÕnsÕn taraflar daha sonra bir araya gelsinler diye aslÕnda kanun gerçekten güzel. Ancak, ülkemizde uygulama gerçekten zor, kiúi iúsiz güçsüz, hadi onu uzaklaútÕrmÕúsÕn, neyi halledecek, ne iúe yarayacak. En azÕndan birlikte bir ev kirasÕ veriyorlar, kümes gibi bir yerde de olsa bir yerde bir evi paylaúÕyorlar, zaten asgari ücrette çalÕúÕyorlar. økisi de aynÕ yerde dururlarsa (yaúarsa) ÕsÕnma sorun olmayacak, yemek masrafÕ sorun olmayacak, aksi takdirde di÷er türlü ikiye bölüyorsun. AyrÕca birinden alÕp di÷erine ufak da olsa nafaka veriyorsun, uygulama zor” (Hakim, 2007, Do÷u Anadolu). 2.1.11. 4320 SayÕlÕ Kanun Gere÷ince AlÕnan Tedbir KararÕnÕn Tebli÷i Konusunda Belirsizlik Mevcuttur 4320 sayÕlÕ Kanun tedbir kararlarÕnÕn tebli÷ine iliúkin herhangi bir hüküm içermemektedir. Kanunun 1. maddesinin 3. fÕkrasÕnda yer alan “…kararda hükmolunan tedbirlere aykÕrÕ davranÕlmasÕ halinde tutuklanaca÷Õ ve hakkÕnda hapis cezasÕna hükmedilece÷i hususu úiddet uygulayan eú veya di÷er aile bireyine ihtar olunur” úeklinde bir hüküm yer almaktadÕr. “øhtar olunur” ifadesinden tedbir kararlarÕnÕn aile içi úiddet uygulayan kiúiye tebli÷ edilmesi gerekti÷i sonucu çÕkarÕlabilir. Tedbir kararÕna aykÕrÕ davranÕlmasÕ suçunun oluúabilmesi ve bu suç için öngörülen cezai yaptÕrÕmÕn uygulanabilmesi için tedbir kararÕnÕn aile içi úiddet uygulayan kiúiye tebli÷ edilmesi gerekir. Tedbir kararlarÕnÕn tebli÷i konusunda özel bir düzenleme olmamasÕna ra÷men, uygulamada tebligat iúlemi kolluk tarafÕndan yapÕlmaktadÕr. “ønfaz büroya gelen mahkeme kararlarÕna bakÕyoruz, 4320 sayÕlÕ Kanunla ilgili bir karar geldiyse, sadece tebli÷ etmek gerekiyorsa evine gidiyoruz, adamÕ bulamazsak eve haber bÕrakÕyoruz karakola u÷rasÕn tebli÷atÕ var diye, adam geliyor tebli÷atÕ imzalatÕp gönderiyoruz” (Polis, 2007, Ege). 95 “Eve polis geldi mahkemeden tebli÷at var diye, eúime haber verdim, neymiú diye sordu,ne bilmem ben dedim. Polis seni ça÷ÕrÕyor dedim. Polis eúime ka÷ÕdÕ imzalatÕp gitti. BaktÕk mahkeme kararÕymÕú” (KadÕn, 2007, Ege). Tebligat konusunda uygulamada yaúanan sorunlar 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda verilen tedbir kararlarÕnÕn etkinli÷inin önünde ciddi bir engel olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. “Tebligatta sorunlar var. Mesela benim eúim østanbul da yaúÕyor. øúi, evi burada ama adresini KuúadasÕ’ndaki otelini gösteriyor. Otele gidip tebligat yapamÕyorsunuz adam ortada yok. østanbul da bile iki hafta sürerse tebligat orada ne kadar sürer kim bilir. KuúadasÕ’ndaki otele nafaka için haciz de konamÕyor. øki yÕldÕr bana mal varlÕ÷Õm sorulacak ne gelen var ne giden” (KadÕn, 2007, Marmara). “…tedbir kararÕnÕn aleyhine tedbir konulana iletilmesi aúamasÕnda bir ay savcÕlÕkta bir ayda polis veya jandarmada oyalanÕyor. Tedbir kararÕnÕn tebli÷i ulaúÕncaya kadar kiúiye zaman bitmiú oluyor” (Hakim, 2007, Marmara). “Koruma kararÕ tek adrese çÕkÕyor. Adres de÷iútirildi÷inde tekrar baútan süreci baúlatmak gerekiyor. Adres de÷iúikli÷inde koruma kararÕnÕn devam etmesi gerekir” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). “AslÕnda de÷iúik kararlar var. tabi bu kararlar bizde tutulmadÕ÷Õ için, ben burada kaydÕnÕ yapÕyorum asayiúe gönderiyorum. ønfazen yazmÕúÕz bu úekilde de mahkeme kayÕtlarÕna geçirmiúiz. Bu da vakit alÕyor. ArtÕk kolluk ne kadar zamanda tebli÷ ederse.” (SavcÕ, 2007, Güney Do÷u Anadolu) 2.1.12.. Mahkeme KararÕyla AlÕnan Tedbirin Süresi ve Tedbir KararÕnÕn BaúlangÕç AnÕ Belirsizdir 4320 sayÕlÕ Kanunun 1. maddesinin 3. fÕkrasÕnda tedbirlerin “uygulanmasÕ amacÕyla öngörülen süre altÕ ayÕ geçemez” hükmüne yer verilmiútir. Ancak tedbir uygulamasÕnÕn alt sÕnÕrÕ konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiútir. Bu durum karúÕsÕnda hakim takdir hakkÕnÕ kullanarak daha az bir süreyle tedbirin uygulanmasÕna karar verebilecektir. Tedbirin uygulanmasÕ için 96 öngörülen altÕ aylÕk üst sürenin sona ermesinden sonra ikinci bir altÕ aylÕk süre için tekrar tedbir kararÕ verilip verilemeyece÷i konusunda bir düzenleme de yapÕlmamÕútÕr. Kanunda ifade edilen altÕ aylÕk sürenin tedbirin uygulanabilece÷i toplam maksimum süre mi yoksa tedbirin bir defada uygulanabilece÷i maksimum süre mi oldu÷unun açÕklÕ÷a kavuúturulmasÕ gerekmektedir. “bu kanun da tedbir kararlarÕ 6 ayla sÕnÕrlÕ. Benim müvekkilim 6 aydan sonrada rahatsÕz edildi. Buna nasÕl bir çözüm bulunacak. Tedbirden sonra yeni bir dava açmak zorundayÕz. AltÕ aylÕk sürede adam zaten eve yaklaúmadÕ÷Õ için úiddeti tekrar edip etmeyece÷ini bilmiyoruz. Ya tekrar ederse baútan yeni bir süreç. Sözle úiddet uygularsa nasÕl ispat edece÷iz” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). “Kanunun yazÕmÕnda bir hata var. Boúanma davasÕ kesinleúinceye kadar tedbir devam eder gibi bir ifade eklenmeli. Baúka bir talep olmadan devam etmeli tedbir kararÕ. Boúanma davasÕ açmÕyorsa 6 ay uygundur (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). “… Aile içi úiddeti sürekli hale getiren úahÕslar ne olacak.üst üste birkaç kez uzaklaútÕrma alan bireylere ne yapÕlacak net de÷il” (Polis, 2007, Ege). Tedbirin uygulanmasÕ süresinin ne zaman iúlemeye baúlayaca÷Õ da düzenlenmemiútir. Bundan dolayÕ, tedbirin süresinin tedbir kararÕnÕn verilmesi anÕndan itibaren iúlemeye baúlayaca÷Õ iddia edilebilece÷i gibi, tedbir isteyene tedbir kararÕnÕn tebli÷i anÕndan itibaren, aleyhine tedbir kararÕ verilene tedbir kararÕnÕn tebli÷ anÕndan itibaren veya tedbir kararÕnÕn infaz anÕndan itibaren iúlemeye baúlayaca÷Õ úeklinde görüúler ileri sürülebilmesine zemin oluúturulmuútur. 2.1.13. Tedbir KararÕnÕn ønfazÕ Konusundaki Düzenlemeler Yetersizdir: 4320 sayÕlÕ Kanunun 2. maddesinin 1. fÕkrasÕ; “(tedbir) kararÕnÕn bir örne÷i mahkemece Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna tevdi olunur. Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ kararÕn uygulanmasÕnÕ genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.” hükmüne yere vermiútir. Ancak, “genel kolluk marifetiyle izler” ifadesi, belirsiz bir ifadedir. Burada “izler” kelimesi yerine, amaca daha uygun olan “infaz 97 eder”, “icra eder” veya “yerine getirir” gibi kavramlarÕn kullanÕlmasÕ gerekirdi. “Fiili uygulama açÕsÕndan az önce dedi÷im gibi uzaklaútÕrma cezasÕnÕn uygulanmasÕnda kanunun bize yetki vermemesinden dolayÕ sÕkÕntÕlarÕmÕz var, biraz” (Polis, 2007, Ege). “Kanun da birtakÕm boúluklar var… UzaklaútÕrma cezasÕnÕn uygulanmasÕnda 4320 sayÕlÕ kanun, kolluk kuvvetlerine yetki vermemesinden dolayÕ cezanÕn infazÕnda boúluk oluúuyor” (Polis, 2007, Ege). “Verilen kararlarÕn uygulanmadÕ÷ÕnÕ görünce, úimdi kadÕn buraya geliyor a÷lÕyor sÕzlÕyor yine geliyor diyor, biz karar verdikten sonra 24 saat izleyecek halimiz yok, kollu÷un bu iúi yapmasÕ lazÕm” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). AyrÕca, “Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna tevdi olunur” ifadesi de Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ tarafÕndan infaz olunur anlamÕna gelmedi÷i ifade edilmektedir (Ateú, 2007:170). “Cumhuriyet BaúsavcÕlÕklarÕ infaz için kendilerine verilen di÷er kararlarÕ ilamat ya da infaz adÕndaki defterlere iúleyerek kararlarÕn infazlarÕnÕ özel bürolarÕ tarafÕndan takip etmektedirler. Oysa Kanunun 2. maddesi gere÷i gönderilen koruma (tedbir) kararlarÕnÕ muhabere defterleri üzerinden genel kolluk kuvvetlerine göndermekle yetinmekte, infaz defterine kaydetmemekte ve infazÕnÕ takip etmemektedirler”. Verilen kararÕn infazÕn daha seri olarak gerçekleútirilebilmesi için savcÕlÕ÷Õn infaza aracÕ kÕlÕnmasÕ uygulamasÕndan vazgeçilmesi, infazÕn kararÕ veren mahkemece gerçekleútirilmesi önerisi dile getirilmiútir. “Aile mahkemelerinde verilen kararÕn savcÕlÕ÷a bildirilmemesini, bu kararÕn infazÕnÕn gecikmesine meydan vermemek adÕna infazÕnda mahkemece gerçekleútirilmesi gerekti÷ini düúünüyorum. Birkaç aylÕk gecikme halledilmiú olur. Ancak personelin bu noktada e÷itilmesi ile iú halledilir. Mahkemede falan tarihli karar ile falan úahÕs hakkÕnda úu karar verilmiútir. Derhal infazÕ diye emniyet veya jandarmaya direk yazÕ yazÕlÕr. Tedbire uyulmadÕ÷Õ takdirde bu sefer savcÕya müracaat edilip, ceza davasÕ baúlatÕlabilir” (Hakim, 2007, Marmara). 98 “Tedbir kararÕ verildikten sonra mahkemeden gönderilen evraklarÕn takibinde birtakÕm sÕkÕntÕlar var” (SavcÕ, 2007, Ege). Tedbir talep eden savcÕnÕn talebi mahkeme tarafÕndan olumlu karúÕlanarak tedbir kararÕ verildi÷inde, tedbir kararÕnÕn takibini yapacak olan savcÕyla tedbir talebinde bulunan savcÕ aynÕ kiúi olmamaktadÕr. Bu durum tedbir kararlarÕnÕn takibinde savcÕlarÕn oynayabilece÷i rolü sÕnÕrlamaktadÕr. SavcÕlar kendilerinin önlerine kolluk tarafÕndan hazÕrlanan bir evrak gelmedi÷i zaman kolaylÕkla sürecin dÕúÕnda kalabilmektedir. “Uygulamada bize tedbir kararÕna muhalefet úeklinde geliyor. øúlem yapÕyorsunuz. Ama çok fazla denetim imkânÕ oldu÷unu düúünmüyorum, yani uygulama prati÷i açÕsÕndan çok baúarÕlÕ de÷il. Rehberlik konusunda sÕkÕntÕ oldu÷unu düúünüyorum” (SavcÕ, 2007, Ege). “SavcÕlÕk ile ilgili kayda de÷er bir sorun yaúanmamaktadÕr” (Polis, 2007, Ege). “SavcÕ ile iletiúim açÕsÕndan bir sorun yok” (Polis, 2007, Ege). Hâkim tarafÕndan hükmedilen tedbirlerin uygulamasÕ tedbir talebinde bulunan kiúilerin inisiyatifinde kalmaktadÕr. Tedbir talebinde bulunanÕn tedbir kararÕnÕn ihlal edildi÷i yönünde her hangi bir úikayeti bulunmadÕ÷Õ sürece kolluk, savcÕ veya hakimin kararÕn uygulanÕp uygulanmadÕ÷ÕnÕ re’sen takip etmesine imkan sa÷layan bir sistem bulunmamaktadÕr. Tedbir talebinde bulunan tedbir talebine uyulmamasÕ durumunda cezai müeyyide uygulanaca÷Õna dair hükmün sadece caydÕrÕcÕ etkisinden yararlanmak amacÕyla hareket etti÷i için tedbire uyulmamasÕ durumlarÕnÕ kamu makamlarÕna bildirme konusunda her zaman çok istekli olmadÕklarÕ görülmektedir. “Son de÷iúiklikleri de dikkate alarak 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un hala tek çözüm olarak adliyeyi evin içine sokan bir yapÕsÕnÕ koruyor, bu da iyi bir úey de÷il tabi” (Hakim, 2007, Ege). “Kanun úeklen uygulanÕyor. Fakat çözmeyi hedefledi÷i sorunu tam çözebildi÷i tartÕúÕlÕr. Kanun da birtakÕm boúluklar var… UzaklaútÕrma cezasÕnÕn uygulanmasÕnda 4320 sayÕlÕ kanun, kolluk kuvvetlerine yetki vermemesinden dolayÕ cezanÕn infazÕnda boúluk oluúuyor. UzaklaútÕrma cezasÕ alan úahÕs ceza süresi 99 dolmadan evinde ikamet edebiliyor. Hatta mahkemeden eúi ile birlikte evine dönenler var” (Polis, 2007, Ege). “Bana iki kez evden uzaklaútÕrma cezasÕ verildi. Toplam 6 ay. Birinci uzaklaútÕrmadan bir ay sonra eúim gece korktu÷unu söyledi. øki ay daha uzaklaútÕrmam oldu÷u halde yanÕna ça÷ÕrdÕ. Gittim. Bana mesafeli davranmaya devam etti. Beni tekrar úikayet etmekle tehdit etmeye baúladÕ. Sorun devam etti÷i bir sÕrada tekrar úikayet etti. Tekrar 3 ay uzaklaútÕrma aldÕm” (Erkek, 2007, Ege). “SavcÕlÕk aile mahkemesinden bir tedbir istedi÷i zaman mahkeme tedbir kararÕ çÕkartÕyor; ancak bu tedbirin uygulanÕp uygulanmadÕ÷ÕnÕ bilinmiyor. Yani takip önemli bir sorun olarak ortaya çÕkmaktadÕr Sadece eú tekrar tekrar savcÕlÕ÷a dönerse savcÕlÕk haberdar olabilmektedir.” (SavcÕ, 2007, Karadeniz) Evden uzaklaútÕrma tedbiri verilmeyen durumlarda 4320 sayÕlÕ kanun ile birlikte TCK hükümlerine göre de iúlem yapÕlmasÕ, aile içinde huzurlu÷un boyutunun artmasÕna neden olabilmektedir. “Bir kredi kartÕ ekstresi üzerine tartÕútÕk. Eúimden úiddet görünce polise baúvurdum. Biz zaten parasal bir konu üzerine tartÕúmÕútÕk. Mahkeme bize 310 TL para cezasÕ verdi. TartÕúma 60 lira üzerinden çÕkmÕútÕ. Ben úikâyetimden dolayÕ çok piúman oldum. ùikâyetimden vazgeçti÷imi belirtmeme ra÷men davayÕ durduramadÕm. Eúimle çok büyük bir geçimsizli÷imiz yoktu. Bir anlÕk anlaúmazlÕk sonucu eúim kendini tutamamÕútÕ. Bende çok kÕzdÕm bu duruma. Öfke ile polise gittim. Daha çok ekonomik problem yaúandÕ. Eúim bir daha úiddet uygulamadÕ. Zaten âdeti de de÷ildir” (KadÕn, 2007, Ege). Evden uzaklaútÕrma tedbirine karar verilmesi ve bu tedbirin uygulanmasÕ, tebbir talebinde bulunanÕ gelecekteki olasÕ úiddet olaylarÕna karúÕ korumasÕ gibi olumlu bir fonksiyon ifa etmekle birlikte, aile ba÷larÕnÕ zayÕflatÕcÕ bir etki de do÷urabilmektedir. Müúterek evden uzaklaútÕrÕlan ve bu tedbir kararÕna uymadÕ÷Õ takdirde hapis cezasÕ ile cezalandÕrÕlaca÷Õ ihtar olunan erkek eúler bu durumun aile ba÷larÕnÕ zayÕfladÕ÷ÕnÕ ifade etmiúlerdir. “YargÕlamadan sonra normal bir evlilik iliúkimiz yok. Eúim beni sürekli kÕskanÕyor. Eúim sürekli üste çÕkmaya çalÕúÕyor. Normal olamÕyoruz. Her sÕkÕntÕda 100 karakola gitmeyi bir koz olarak kullanÕyor. SÕkÕntÕmÕz evlili÷imizin ilk aylarÕnda eúimin ablasÕnÕn iliúkimize karÕúmasÕ ile baúladÕ. AblasÕnÕn sorunlu bir evlili÷i var. Ben eúimin ablasÕnÕn etkisinde kalmamasÕnÕ istedim. Beni dinlemedi. KarúÕ geldi. Sinirlendi÷im bir sÕrada olay meydana geldi. ùimdi iki yÕl oldu. Ben sürekli susuyorum. Evlili÷imin devam etmesini istiyorum. Ancak istedi÷im gibi olmuyor” (Erkek, 2007,Ege). “Çevrede çok konuúulduk. Eúim alay konusu oldu. Akrabalar unutana kadar zorlandÕk” (KadÕn, 2007, Ege). Verilen tedbir kararlarÕnÕn takibinde, özellikle uzaklaútÕrma kararlarÕnÕn gerçek anlamda uygulanÕp uygulanmadÕ÷ÕnÕn kontrolünde ciddi eksiklikler söz konusudur. Kanunun iúlememesine yönelik öne sürülen ve bir ölçüde masum gibi görünen nedenlerin baúÕnda, gerek adli mercilerdeki gerekse karakollardaki iú yo÷unlu÷u yaygÕn úekilde dile getirilmektedir. “Kolluk kuvvetinin fazla iú yo÷unluklarÕ var belki ama bu aile içi bir sorundur biz buna karÕúmayalÕm düúüncesi de var. Biz e÷ilirsek baúarÕlÕ sonuçlar alÕyoruz” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “Yeni çÕkan kanunlarla, uygulamada hayati tehlike olmadÕ÷Õ müddetçe hiç bir savcÕ eúe kötü muamele ile ilgili kocaya gözaltÕ vermedi bugüne kadar, yani kocalar için hiçbir caydÕrÕcÕlÕk yok, kesinlikle yok. Birde úu var, özellikle adliyelerde (adli mercilerde) ve emniyette iú yo÷unlu÷u çok fazla” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu). “Halen savcÕlÕ÷a gönderemedi÷im baúvurular var, iú yo÷unlu÷undan dolayÕ savcÕ istemiyor” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu). “...verdi÷imiz talimatlar aynen yerine getirilir, öyle bir sorun yaúanmÕyor, ancak iú yo÷unlu÷undan dolayÕ sÕkÕntÕlar var, çok olay var úimdi bunlarÕ yapmaya çalÕúÕrken onlarÕ da yapmaya çalÕúÕyor, ne oluyor hepsi aksÕyor yani kasÕtlÕ bir davranÕú yok ortada” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “Do÷u Anadolu’da çok yetersiz sayÕda savcÕ var, hakim sayÕsÕ yeterli ama savcÕ sayÕsÕ yetersiz. Mesela 25 savcÕ olmasÕ gerekirken onun yarÕsÕ kadar daha önce üçte biri savcÕ sayÕsÕ ile iúler yürütülmeye çalÕúÕlÕyordu. Özellikle bu konu ile ilgili bir savcÕnÕn 101 görevlendirilmesi lazÕm ve Do÷u Anadolu’daki savcÕ sayÕsÕnÕn mutlak ve mutlak suretle artÕrÕlmasÕ lazÕm” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). Verilen tedbir kararlarÕnÕn uygulamasÕnÕ takip etmek amacÕyla Jandarma ve Polis bünyesinde, çocuk úubeleri gibi, özel birimler kurulmasÕnÕn, bu birimlerin aile içi úiddet konusunda uzmanlaútÕrÕlmasÕnÕn tedbir kararlarÕnÕn infazÕnÕn gerçekleúmesine olumlu katkÕ sa÷layaca÷Õ ifade edilmiútir. “Aile mahkemeleri karar verdikten sonra kolluk aúamasÕ geliyor, kolluk aúamasÕnda da bu tam anlamÕyla uygulanamÕyor. Eve yaklaútÕrÕlmamasÕ kararÕ veriliyor ve aralÕklarla tutanaklar geliyor ancak bu tutanaklarÕn sa÷lÕklÕ bir úekilde tutuldu÷una inanmÕyorum. Kollu÷unda bu konuda uyarÕlmasÕ, genelgeler yayÕnlanmasÕ, aksine davranÕúlarÕn cezai müeyyidesi olmasÕ konusunda ciddi bir úekilde uyarÕlmasÕ gerekiyor, üzerine e÷ilinmesi gerekir. Tedbir kararÕ verilen kiúiler tekrar evlere gidiyor, yine kiúileri rahatsÕz ediyorlar. Verilen tedbir kararÕnÕn mutlaka uygulanmasÕ gerekir” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “SÕ÷Õnma evlerine yerleútirebilirsek, takibi sosyal hizmetler yapÕyor, yerleútiremezsek evde kalÕrsa, takibi zabÕta (polis/jandarma) yapÕyor. Hangi karakol her gün gidecek rahatsÕz edildin mi veya eúin eve geldi mi diye soracak, böyle bir úey zor; bunun için bir birim lazÕm aile birimi lazÕm 4320 sayÕlÕ yasa ile kurulan özel birim lazÕm” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). Verilen tedbir kararÕnÕn gere÷i gibi infaz edilmemesi, úiddet uygulayan eúi cesaretlendirebilmekte, tedbir talebinde bulunana hayal kÕrÕklÕ÷Õ yaúatabilmekte dolayÕsÕyla úiddetin artarak devam etmesine neden olabilmektedir. “Resmi süreç onlara hayatlarÕ ile ilgili bir garanti sa÷layamadÕ÷Õ için, sonuçta yasal olarak yapaca÷ÕmÕ yaptÕm belirsizlik var ben ne yapaca÷Õm, çocuklarÕma nasÕl bakaca÷Õm, babasÕz nasÕl bu çocuklar, ben ne ile geçinece÷im, insanlar bana nasÕl muamele edecek kaygÕlarÕyla ayni úeyi yaúamaya devam ediyor, aksine bu sürecin baúlamasÕ erke÷i daha da etkiliyor, úiddet de artarak devam ediyor çünkü onun önüne sunulan baúka seçenekler yok, yani onu o durumundan kurtaracak baúka bir seçenek sunmuyorsunuz. Yasal olarak bu süreç baúladÕ ve bitti o kadar. Ondan sonra, bu süreci 102 tekrar baúlatmaya bile artÕk gücü yok kadÕnÕn” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu). “Zaten 3 apartman ilerimizde oturuyordu. Çocuk almaya geldikleri zaman görümceler, avukatlar, zaten avukattan bol bir úey yok, hepsi kapÕdalar. Bu hepimizi etkiliyor. KocayÕ uzaklaútÕrÕyorsunuz. Ama aileyi uzaklaútÕrmÕyorsunuz. KocamÕn gelip gelmemesi fazla bir úey de÷iútirmedi. Benim hayatÕmdaki stres oldu÷u gibi devam etti hatta daha da katlandÕ. UzaklaútÕrmayÕ kendine yediremedi. Her yerde uzaklaútÕrmayÕ ben almÕúÕm gibi yaygara yaptÕlar. Avukatlar, kalabalÕk sürekli kavga çÕkarÕyorlar. Hakaretler diz boyu. Bir kiúi gitti yerine on kiúi geldi. Ben bu uzaklaútÕrmanÕn yaptÕrÕm gücü oldu÷una da inanmÕyorum. Sonunda ben oradan taúÕndÕm. BaúardÕlar bunu. UzaklaútÕrmanÕn bitti÷i hafta bunlar taúÕndÕ÷Õm siteye gece 02:30 da geldiler. KapÕda güvenlik var. Ona ra÷men bunlar 3 araba geliyorlar. Güvenlikte engelleyemiyor. Güvenli÷i tehdit ediyor. Sitenin içinde koúturuyorlar. Eú yoksa aile bireyleri geliyor. Herkes huzursuz oluyor” (KadÕn, 2007, Marmara). Verilen tedbir kararÕn uygulanmasÕnda yaúanan aksaklÕklarÕn özel ricalar ve kiúisel ba÷lantÕlar yoluyla çözümlenmesinin mümkün olabildi÷i ifade edilmiútir. “....araya girme olmadan önce polis veya savcÕlÕktan hiçbir ilgi yoktu, eúim etrafta dolanÕyordu, kapÕya geliyordu, kapÕyÕ zorluyordu falan yani polis dolaúmÕyordu. Bir tanÕdÕk kanalÕ ile tedbir kararÕmÕz var uygulayÕn úeklinde rica olduktan sonra de÷iúti......Ama keúke hep uygulansa böyle bir ayÕrÕm olmadan veya birilerini araya sokmadan uygulansa.” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu). “ølgilenildi÷i için, eúim her geldi÷inde polis ekipleri geldi, bu çok caydÕrÕcÕ bir úey oldu, yuvamÕz kurtuldu bu sayede, çünkü eúim ve ço÷u erkekte de bu vardÕr eúim bensiz bir hayat kuramaz, ben nerde olsa onu bulurum, ona kendi baúÕma da hayata devam edebilece÷imi gösterdim, ölüm tehditleri almama ra÷men, özellikle ailemin yanÕna gitmedim çünkü biliyordum ki herhangi birine (anne baba veya kardeúlerden biri) gitseydim geri dönmek zorunda kalacaktÕm ama úimdi devleti arkaya alarak güçlü bir úekilde karúÕsÕnda durup ta, birkaç kez yanÕna yaklaúamayaca÷ÕnÕ ve karúÕsÕnda polisleri görünce, ben 103 eúimi kaybedebilirim duygusuna kapÕldÕ, bunun verilmesi çok önemli oldu. Tabii burada kiúilik ve sevgi önemli......Benim için en önemli nokta caydÕrÕcÕ olmasÕ etkili oldu” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu). Aleyhine tedbir kararÕ verilenin özel ba÷lantÕlarÕ ve kiúisel iliúkileri tedbir kararlarÕnÕn uygulanmasÕnÕn önünde bir engel oluúturabilmektedir. “Benim evimden zorla çocu÷umu aldÕlar,….Polis görgü tanÕ÷Õ, ama ben görmedim dedi. ZabÕt tutmadÕlar. Dayak yedi÷imde bile adli tÕpa göndermeleri için güçlü olmanÕz lazÕm. Polis zabÕt tutmuyorsa, kadÕnÕ doktora göndermiyorsa bu kanun nasÕl çalÕúacak” (KadÕn, 2007, Marmara). “Bir gün sabah eúim aradÕ. ÇocuklarÕ alaca÷Õm dedi. Ben de bir sistem koyalÕm. Çocuklar ona göre hareket etsin dedim. Ya her gün gel ya da hiç gelme ona göre okul servisi ayarlayalÕm dedim. AúÕrÕ tepki gösterdi. Aradan kÕsa bir süre geçtikten sonra 5 tane silahlÕ adamÕyla eve geldi. Ben de annemi ça÷ÕrdÕm. Dövmesinden korktum. Hem annemi hem beni darp etti. O sÕrada içeride polis vardÕ ve hiç müdahale etmedi. Çünkü çok tanÕnmÕú bir insan. Çok zengin ve bunun verdi÷i gücü kullanÕyor. Sonra karakola gidiyoruz. Rütbeli bir polis vardÕ ona çocuklarÕmÕ kaçÕrÕr dedim. O da bana evde polis bekleyece÷ine dair söz verdi. KaçÕrsa bir daha alamazdÕm çocuklarÕ. Her tarafta adamlarÕ var evde parkta. Karakolda ben ifade veriyorum. Ara sÕra gözyaúÕmÕ silerken yazÕlanÕ da kontrol ediyorum. Verdi÷im ifade aynen yazÕlmÕyor. Ben tepki gösterince geçiútirdiler. O arada telefon çaldÕ. ‘burada S. Bey’in karÕsÕnÕn, ifadesini alÕyoruz’ deyince ben koptum. ‘ben devlete sÕ÷Õnmak istiyorum, sizi nasÕl özel telefonunuzdan biri arayÕp benim hakkÕmda bilgi veriyorsunuz’ diye tepki gösterdim” (KadÕn, 2007, Marmara). “Kanun, hiç olmamasÕndan iyi. Kendini bilen insan biraz dikkat etmeye baúlÕyor. Ama kendini her úeyden üstün gören, kanundan da polisten de devletten de üstün gören çok. Zaten mahalle karakolunu kendilerine oyuncak ettiler” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). 104 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulanmasÕnda tedbir nafakasÕ hükmedilmesi halinde nafakanÕn hükmedilen nafakanÕn tahsil edilmesi de baúlÕ baúÕna bir sorun olarak ortaya çÕkmaktadÕr. “Nafaka ba÷lanÕrken en az asgari ücret tahsis edilmeli, sonradan araútÕrma yapÕlÕp uygun bir ücret tahsis edilmeli. Nafaka ödenmedi÷i takdirde de yaptÕrÕm lazÕm. Emredici düzenlemeye aykÕrÕ bir durum varsa mutlaka ceza olmalÕ. Nafaka ödenmedi÷i takdirde derhal dava açmadan aile mahkemesi 3-5 gün hapis cezasÕ verebilmeli, nafakasÕnÕ ödeyen makbuzunu hemen mahkemeye beyan etmeli” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). “Nafaka davasÕ süresince aile dostum 3 kiúiyi úahit yazdÕm. OnlarÕ arayÕp senin torunun çocu÷un var diye tehdit ediyor. Benim mal varlÕ÷ÕmÕ kimse açÕklayamaz, ben onu (eúini) 500 liraya muhtaç edece÷im, asker edece÷im diyor. Tehditlerden korkan dostlarÕm úahitlik etmediler” (KadÕn, 2007, Marmara). “Ailem bana maddi anlamda da destek oldu÷u için çok problem olmuyor. 24 ay oldu nafaka karara ba÷lanalÕ ayda 6,500 ytl hala tahsil edemedik. ÇocuklarÕn okul paralarÕnÕ kendi babam ödüyor. Kendisi lincoln jeeplerle geziyor. Gayri menkuller her úey úirketin üzerineymiú. AdamÕn beú kuruúu yok. Ama sevgilisinin birinin kirasÕ 4000 dolar, lincolnün deposu 400 milyona doluyor ama parasÕ yok. Ferrari bakÕyor” (KadÕn, 2007, Marmara). Tedbir kararÕ velayet hakkÕ gibi aile hukukundan kaynaklanan nedenlerle dolaylÕ úekilde uygulanabilmektedir. “Biz önce tedbir için mahkemeye müracaat ettik. Hemen akabinde karúÕ taraf da boúanma davasÕ açtÕ. Önce mahkeme tedbir iste÷imizi reddetti. KarúÕ taraf bugün Türkiye’nin en zengin adamlarÕndan bir tanesi. Gece 10:00 da yok úunu alaca÷Õm yok bunu alaca÷Õm diye dört beú adamÕyla eve gelmeye baúladÕ. O kapÕya dayanmalar olunca o zaman koruma tedbiri için tekrar mahkemeye müracaat ettik. O zaman koruma tedbirini verdi. 6 ay süreyle evden uzaklaútÕrma verdi. KarúÕ taraf itiraz etti. Evinin krokisini koydu. ùunu bunu koydu. Fakat mahkeme itirazÕ reddetti. AynÕ süre içinde mahkemeden çocu÷un babayla görüúmesi için karar aldÕlar. Baba evden uzaklaútÕ ama çocu÷un ailesi avukatlarla geldiler. Tabi burada kanun çeliúiyor. Ben 105 tehlikedeyim, beni korumak için çocu÷umu alÕyorlar. E÷er bu adam benim için tehlikeli ise çocu÷um içinde tehlikelidir. Zaten benden alamadÕ÷Õ hÕncÕnÕ çocuktan alÕyor. Benim çocu÷um dayak bile yedi orada. Anneye yapÕlamayan çocu÷a yapÕlÕyor. DolayÕsÕyla anneye çocuk üzerinden acÕ çektiriliyor. Benim çocu÷um polisten korkar. BabasÕ bunu bildi÷i halde polisle kapÕma geliyor. Annenin ma÷duriyeti çocukla beraber. Çocuk bunlarÕ, yaúadÕ÷Õ sorunlarÕ mahkeme psikologuna da anlattÕ÷Õ halde mahkeme ‘baba ile münasebet’ baúlÕ÷Õ altÕnda baba bütün nefretini çocu÷a yansÕtÕyor. Sadece baba de÷il babaanne, hala hepsi baskÕ yapÕyor. Bunu çocu÷u sevmedikleri için de÷il anneye acÕ çektirmek için yapÕyor. Çocuk gitmek istemese de polis ile alma haklarÕ var. Zaten çocuk polisten korkuyor. Polis korkusuyla tehdit ediliyor. Polisle eve geliyor. Elinde tebligat yok. Çocu÷u vermeyece÷imi söyleyince ‘ben zaten çocuk almaya gelmedim senin nasÕl bir insan oldu÷unu insanlara göstermeye geldim’ diyor. Bu nasÕl bir mantÕktÕr. Polisleri de buna alet ediyor” (KadÕn, 2007, Marmara). 2.1.14. Kanun YollarÕ ve Tedbir KararÕnÕn Kesinleúme AnÕ Belirsizdir 4320 sayÕlÕ Kanun Aile Mahkemesi Hakimi tarafÕndan verilen tedbir kararlarÕ aleyhine ne gibi kanun yollarÕna baúvurulabilece÷i, temyiz veya itiraz kanun yoluna baúvurmanÕn mümkün olup olmadÕ÷Õ, kanun yoluna baúvurulabilmesi mümkün ise kanun yoluna baúvurmanÕn kararÕn infazÕna nasÕl bir etkisinin olaca÷Õ, tedbir kararlarÕnÕn kesin olup olmadÕ÷Õ gibi konularda düzenleme içermemektedir. YargÕtay 2. Hukuk Dairesi 09.07.1998 tarih, E:1998/7229 ve K:1998/865542 sayÕyla verdi÷i kararda 4320 sayÕlÕ Kanuna göre verilen tedbir kararlarÕnÕn temyiz edilemeyece÷ini, fakat genel hükümlere göre itiraza tabi oldu÷u úeklinde karar vermiútir. 42 KararÕ aktaran; Ateú, M (2007), “4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun ve Bu Kanundaki De÷iúiklikler Üzerine Düúünceler”, Ankara Barosu Dergisi, YÕl: 65, SayÕ:3, Sayfa: 161. 106 2.1.15. Tedbir KararÕna AykÕrÕ DavranÕlmasÕ Uygulama Örne÷iyle KarúÕlaúÕlmamÕútÕr Suçunun Aile içi úiddeti önlemeye yönelik olarak hükmedilen tedbir kararÕna uyulmamasÕ 4320 sayÕlÕ Kanunun 2. maddesinin 4. fÕkrasÕnda “fiili baúka bir suç oluútursa bile, koruma (tedbir) kararÕna aykÕrÕ davranan eú veya di÷er aile bireyleri hakkÕnda ayrÕca üç aydan altÕ aya kadar hapis cezasÕna hükmolunur” denilerek cezai yaptÕrÕma tabi tutulmuútur. Üstelik, bu suç takibi úikayete ba÷lÕ bir suç olarak de÷il, re’sen takip edilen bir suç olarak düzenlenmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanunun 2. maddesinin2. fÕkrasÕ “Koruma kararÕna uyulmamasÕ halinde genel kolluk kuvvetleri, ma÷durlarÕn úikâyet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruúturma yaparak evrakÕ en kÕsa zamanda Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna intikal ettirir.” hükmüne yer vermiútir. AynÕ Kanunun 2. maddesinin 3. fÕkrasÕnda ise, tedbir kararÕna aykÕrÕ davranma suçundan dolayÕ yapÕlacak olan yargÕlamada yetkili mahkeme sulh ceza mahkemesi olarak düzenlenmiútir. Tedbir kararÕna aykÕrÕ davranÕlmasÕ suçundan dolayÕ herhangi bir takibat yapÕldÕ÷Õna iliúkin örnek bir olay görüúmelerimizde ortaya çÕkmamÕútÕr. Tedbir kararÕna aykÕrÕ davranÕlmasÕ suçunun oluúabilmesi için hükmedilen tedbir kararÕna aykÕrÕ davranÕldÕ÷ÕnÕn tespit edilmesi gerekir. Tespitin yapÕlmasÕnda yaúanan problemler bu suçun pratikte uygulanmasÕna engel olmaktadÕr. “AyrÕca polis acaba tedbir alÕndÕktan sonra takip edebiliyor mu? Pek sanmÕyorum” (SavcÕ, 2007, Marmara). “Süreç esnasÕnda kolluk kuvvetleri ile sorun yaúÕyorum. Eúim telefon edip evi gözetliyor. Ben polis arÕyorum ama gelen giden olmuyor. IsrarlÕ aramalardan sonra yunus ekipleri geliyor. Karakol polisi hiç yardÕmcÕ olmuyor. Eúim karakol polisleri ile çok iyi bir iliúki kurmuú. Polisten destek göremiyorum maalesef” (KadÕn, 2007, Marmara). “Kolluk nasÕl takip edecek. Adam telefonla rahatsÕz edebilir. Bu nasÕl takip edilecek. Kanunlarla açÕklanmadÕ÷Õ için polis bunu bilemez. Burada önleyici kolluk devreye girmeli. Kanundaki yazÕm eksikli÷i yüzünden kolluk önleyici kolluk iúlevini görmüyor. Ma÷durun talebi ile birlikte bir dinleme mi olabilir ancak bu hem pahalÕ hem de kanunlarda yazÕlÕ olmasÕ zorunlu bir iú” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). 107 “Koruma kararÕ çÕktÕ ama hala silahlarÕ belinde geziyor. ÇocuklarÕmla beraberken bile silah belinde” (KadÕn, 2007, Marmara). “Benim müvekkilimin evinin önünden arabayla ikide bir geçip gözda÷Õ veriyordu, eúi. Polisi arasan onlar gelinceye kadar adam gidiyor. Yani artÕk polis ma÷dur kiúinin evinin önünden 15 dakikada bir devriye arabasÕ mÕ geçirmeli, bir úekilde bir çözüm bulunmalÕ” (KadÕn Ma÷dur Müvekkili, 2007, Marmara). “Benim evimden zorla çocu÷umu aldÕlar, icra parasÕnÕ yatÕrmayÕ unuttuklarÕ için. Polis görgü tanÕ÷Õ, ama ben görmedim dedi. ZabÕt tutmadÕlar. Dayak yedi÷imde bile adli tÕpa göndermeleri için güçlü olmanÕz lazÕm. Polis zabÕt tutmuyorsa, kadÕnÕ doktora göndermiyorsa bu kanun nasÕl çalÕúacak” (KadÕn, 2007, Marmara). Tedbir kararÕna aykÕrÕ davranÕúÕn tespit edilebilmesi için mekanizmalar geliútirilmesine ihtiyaç oldu÷u ifade edilmiútir. “Suçüstü kanunu bu tür ivedilik arz eden suçlarda kullanÕlmalÕ. Maddi, manevi, fiziki koruma sa÷lanmalÕ. Aktif olarak sa÷lanmalÕ. Aile kanununu infaz edecek bir uzmanlaúmÕú bir savcÕ olmalÕ. Hakim veya savcÕ olayÕ duydu÷unda da re’sen dava açabilmeli illaki úikayet olmasÕ gerekmiyor. Toplumda bu tür ufak görülen suçlarÕn etkin olarak cezalandÕrÕlmasÕ gerekir” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) Tedbir kararÕna aykÕrÕ davranÕlmasÕ suçu için öngörülen cezanÕn algÕlanmasÕ ve de÷erlendirilmesi aktörlere göre farklÕlÕk arz etmektedir. Genellikle úiddet gören aile bireyleri cezayÕ yeterli bulmazken, úiddet uygulayanlarsa cezayÕ a÷Õr bulmaktadÕr. CezanÕn caydÕrÕcÕ etkiye sahip oldu÷u konusu da ifade edilmektedir. “Cezalar caydÕrÕcÕ” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “Gayet iyiydi bence” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “Cezalar çok az, caydÕrÕcÕ de÷il. Yine de bir korku veriyor. ùu an bir úey yapamÕyor ama konuúuyor yine” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “CezalarÕ bilmiyorum. ùimdilik iyi gibi geliyor” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “Bence çok iyi, caydÕrÕcÕ da. Ben bir erkek olarak söylüyorum” (Erkek, 2007, Karadeniz). 108 “Dedi÷im Karadeniz). gibi çok fazla” (Erkek, 2007, Sonuç olarak 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕnda eksiklikler, belirsizlikler, sorunlar ve görüú farklÕlÕklarÕ araútÕrmada elde edilen veri ve bulgularla desteklenerek ortaya konmuútur. Bu yönüyle yapÕlan öneriler ÕúÕ÷Õnda uygulamanÕn daha açÕk bir süreç haline getirilmesi için gerekli düzeltmelerin yapÕlmasÕ gerekir. 2.2. Koordinasyon, øúbirli÷i ve øletiúim SorunlarÕ 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulanmasÕnda do÷rudan rol alan baúlÕca resmi aktörler kolluk birimleri (polis ve jandarma), savcÕlÕk, Aile Mahkemesi ve infaz savcÕlÕ÷Õ, sa÷lÕk kuruluúlarÕ sosyal hizmetler vb. kuruluúlar olup di÷er yandan sivil aktörler arasÕnda kadÕn dernekleri, kadÕn sÕ÷Õnma evleri, ma÷durlar, sanÕklar sayÕlabilir. Aile içi úiddetin ortaya çÕkmasÕ durumunda konu ya kolluk birimlerine oradan savcÕya ya da do÷rudan savcÕya intikal etmektedir. SavcÕnÕn kollu÷un yardÕmÕyla hazÕrladÕ÷Õ dava dosyasÕna göre gerekli gördü÷ü durumda Aile Mahkemesine dava açar. Mahkeme hâkimi davayÕ dosya üzerinden inceler ve kanunun öngördü÷ü tedbirler ÕúÕ÷Õnda kararÕnÕ verir ve konuyu gere÷inin yapÕlmasÕ için infaz savcÕsÕna gönderir. ønfaz savcÕsÕ ilgili kolluk birimine kararÕ göndererek uygulanmasÕ talimatÕnÕ verir. Bu dönemden sonra kolluk birimleri kararÕ ilgili kiúilere tebli÷ eder ve takibini yapar. Kanunun getirdi÷i uygulamanÕn bu úekilde iúledi÷ini düúünmek mümkündür. Kanunun öngördü÷ü bu aktörler dÕúÕnda di÷er resmi veya gayri resmi aktör de kanunun uygulanmasÕna katkÕ yapabilmektedir. KÕsaca özetlenen süreçte koordinasyon, iúbirli÷i ve iletiúim sorunlarÕ yaúanabilmektedir. Nitekim araútÕrma sonucunda ortaya çÕkan durumda da aktörler arasÕndaki iliúkilerde sorunlarÕn oldu÷u ortaya çÕkmÕútÕr. AraútÕrmada elde edilen bulgulara göre bunlarÕn tartÕúÕlmasÕ kanunun aksayan yönlerini ortaya koyarak düzeltme ve uygulamada daha baúarÕlÕ olmasÕ için yararlÕ olacaktÕr. øç Anadolu Bölgesinde 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕnda rol oynayan aktörlerden olan savcÕ, hakim, polis, jandarma ve aile bireyleri ile yapÕlan mülakatlarda bunlarÕn aralarÕndaki iliúki ve koordinasyonla ilgili ilginç bilgiler elde edilmiútir. 4320 sayÕlÕ kanun kapsamÕnda savcÕlÕ÷a gelen davalarda kolluk birimleri konuyla ilgili savcÕya yardÕmcÕ olmak üzere soruúturma yapmaktadÕrlar. SavcÕnÕn kanaati kolluk birimlerinin ve çalÕúanlarÕnÕn dava hazÕrlÕk 109 çalÕúmalarÕnÕ yerine getirmede genel anlamda yetersiz olduklarÕ úeklindedir. Di÷er yandan iúin do÷rusu adli makamlarda genel olarak kollu÷un dava dosyasÕ hazÕrlamada özellikle yeterli personel olmamasÕ, bilgi ve deneyim eksikli÷i oldu÷u kanaatinin yaygÕn oldu÷u gözlemlenmiútir. Verilen bir örnek dikkat çekicidir. Bir olayda tanÕklarÕn varlÕ÷Õ bilindi÷i halde kolluk görevlileri o anda ifade almayÕp, savcÕlÕkta veya mahkeme aúamasÕnda tanÕklarÕn varlÕ÷Õndan söz ettiklerinde, tekrar bu tanÕklarÕn ifadelerinin alÕnmasÕ gerekti÷i mahkeme tarafÕndan emredilmiú ve sonuçta dava sadece bu nedenle birkaç ay gecikmiútir. Di÷er yandan savcÕlÕk tarafÕ kollukla iletiúim sorununun fiziksel anlamda olmadÕ÷ÕnÕ, ancak kollu÷un iletiúim ortamÕnda anlama ve anlatabilme sorunlarÕ olduklarÕnÕ ifade etmiúlerdir. Adliyedeki aktörlere göre 2005 yÕlÕnda Avrupa Birli÷i uyum sürecinde çÕkarÕlan CMK ve di÷er kanunlarÕn genel olarak içerik ve ruhunda de÷iúiklik olmamasÕna ra÷men, kolluk bir olayla karúÕlaútÕ÷Õnda “bizden çÕksÕn gitsin, bir an önce kurtulalÕm” düúüncesine sahip olduklarÕ ifade edilmiútir. Buna karúÕlÕk hem polis hem de jandarma tarafÕndan adliye ile ilgili herhangi bir iletiúim ve iliúki sorunu olmadÕ÷Õ ifade edilmiútir. Ancak ortaya çÕkan önemli nokta adliye ile kolluk arasÕndaki iliúkinin çok sa÷lÕklÕ olmadÕ÷ÕdÕr. Di÷er bir ifadeyle, 4320 sayÕlÕ kanun ba÷lamÕnda adliye (savcÕlÕk ve aile hakimi) ile kolluk birimleri arasÕndaki iliúkinin sa÷lÕklÕ bir zemine henüz oturtulamadÕ÷Õ anlamÕna gelmektedir. Bunda belki de uygulama yönetmeli÷inin çÕkarÕlmamasÕndan dolayÕ, kimin neyi nasÕl yapaca÷Õ detaylandÕrÕlmadÕ÷Õndan sorunlar yaúanmaktadÕr. Bu aktörlerin arasÕndaki iliúkileri koordineli ve iúbirli÷i içinde yürütebilmek için gerekli uygulama talimatlarÕn eksikli÷i konunun hem kolluk boyutunda hem adliye boyutunda hem de infaz boyutunda sahibinin olmamasÕ anlamÕna gelmektedir. DolayÕsÕyla sürecin tamamÕnÕ gören ve kontrol eden bir birim olmadÕ÷Õ söylenebilir. Bu duruma en iyi örnek, verilen tedbir kararÕnÕn nasÕl uygulatÕlaca÷Õ konusudur. 4320 sayÕlÕ kanun, hakkÕnda tedbir uygulanan kiúinin kolluk tarafÕndan nasÕl takip edilece÷i konusunda úöyle bir hüküm içermektedir: “Koruma kararÕnÕn bir örne÷i mahkemece Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna tevdi olunur. Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ kararÕn uygulanmasÕnÕ genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler” (md.2). Hâlbuki görüúme yapÕlan hem hâkim, savcÕ hem de kolluk birimleri tedbirin uygulanmasÕnda zorluklar, hatta imkânsÕzlÕklar oldu÷unu ifade etmiúlerdir. Örne÷in hakkÕnda tedbir uygulanan kiúinin tedbir kararÕnÕ ihlal etti÷inde kollu÷un ihlalden 110 nasÕl haberdar olaca÷Õ belli de÷ildir. Tek bir çare vardÕr. O da ma÷dur haber ederse kolluk müdahale edebilecektir. Haber etse bile kolluk gelene kadar tedbir uygulanan kiúi olay mahallini terk ederse ne yapÕlaca÷Õ belirsizdir. AyrÕca yine adli aktörlerin söyledi÷i gibi sosyal yapÕdan dolayÕ komúular veya akrabalar tedbirin ihlali durumunda ihbar etmede gönülsüz davranmaktadÕrlar. Yine savcÕ tarafÕndan verilen bir örnekte görüldü÷ü gibi, iletiúim araçlarÕ yoluyla taciz durumunda verilen iletiúim araçlarÕyla rahatsÕz edici davranÕúlarda bulunmama tedbiri ihlal edildi÷inde bunun tespiti ve müeyyideye tabi tutulmasÕ bazÕ durumlarda imkânsÕz gibidir. Dijital olmayan bir telefondan veya umumi bir telefon kulübesinden aranmasÕ durumunda tespitin de mümkün olmadÕ÷Õ bilinmektedir. Bunlar uygulamada çok önemli sorunlardÕr. “4320 sayÕlÕ kanuna göre verilmiú bir tedbir kararÕnÕn iúlemesine dair úöyle bir örnek ele alÕnabilir: bir iúlem yapÕlmÕú bir aileye ve yazÕ bize gelir 3 aylÕk bir tedbir kararÕnÕn ilgiliye bildirilerek takibi istenir. Takip sÕrasÕnda bir ihlal saptanÕrsa resen konuya polisin müdahale ederek savcÕya intikal ettirilmesi istenir. øú bu boyuta gelince evler ayrÕlÕyor ve örne÷in ma÷dur veya tedbir uygulanan kiúi di÷er bir karakolun görev alanÕnda yaúamaya baúlÕyor. Bir tebligatÕ ben yapÕyorum bir tebligatÕ di÷er karakol yapar. Ancak bu karar evrakÕ 3 aylÕk tedbir süresi doluncaya kadar benim karakolumda duruyor. Bu süre zarfÕnda benim karakolumun bölgesinde yaúayan fail gidip di÷er karakol bölgesinde yaúayan ma÷dura bir úey yaptÕ÷Õnda o karakolun olayla ilgili tedbir kararÕyla ilgili elinde dosya olmadÕ÷Õndan olayÕn ma÷duru bildirmedi÷i sürece haberi olmadÕ÷Õ için mahkeme (sonradan yaúanan geliúmelerin) sürecini bilemeyecektir. DolayÕsÕyla kiúiye gerekli iúlem yapÕlamayacaktÕr. Burada iletiúim sorunu var ve merkezi bir bilgilendirme a÷Õ olmalÕ” (Polis, 2007, øç Anadolu). Yine aynÕ takip meselesiyle ilgili olarak Marmara bölgesinden benzer bir görüú úu úekilde konuya açÕklÕk getirmiútir: “Kolluk nasÕl takip edecek. Adam telefonla rahatsÕz edebilir. Bu nasÕl takip edilecek. Kanunlarla açÕklanmadÕ÷Õ için polis bunu bilemez. Burada önleyici kolluk devreye girmeli. Kanundaki yazÕm eksikli÷i yüzünden kolluk önleyici kolluk iúlevini görmüyor. Ma÷durun talebi ile birlikte bir dinleme mi olabilir 111 ancak bu hem pahalÕ hem de kanunlarda yazÕlÕ olmasÕ zorunlu bir iú” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). Ege Bölgesinden tedbir kararÕnÕn takibi konusunda benzer görüúler gelmiútir. Genel olarak Ege’de de 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕ için hazÕrlanan evrakÕn ulaútÕ÷Õ savcÕ, mahkemeden tedbir talebinde bulunmakta, mahkemenin verdi÷i tedbir kararÕnÕn uygulanmasÕ talimatÕ ise bir baúka savcÕya (infaz savcÕsÕna) gönderilmektedir. øúlemi baúlatan savcÕ ile mahkeme kararÕnÕn takibini yapacak olan savcÕ aynÕ kiúi olmamaktadÕr. Bu nedenle savcÕlar kendilerinin önlerine kolluk tarafÕndan hazÕrlanan bir evrak gelmedi÷i zaman, olayÕn dÕúÕnda kalmaktadÕrlar. 4320 sayÕlÕ kararÕn uygulanmasÕ ile ilgili sorunlar genelde tedbir kararÕna muhalefetten dolayÕ kolluk tarafÕndan hazÕrlanan dosyalarÕ gören savcÕlar, konuyu rutin bir iúlem olarak algÕlayÕp dosyayÕ ilgili mahkemeye sevk etmekte olduklarÕ görülmüútür. Aúa÷Õdaki ifadeler bu örneklerden bazÕlarÕnÕ yansÕtmaktadÕr. “Uygulamada bize tedbir kararÕna muhalefet úeklinde geliyor. øúlem yapÕyorsunuz. Ama çok fazla denetim imkânÕ oldu÷unu düúünmüyorum, yani uygulama prati÷i açÕsÕndan çok baúarÕlÕ de÷il. Rehberlik konusunda sÕkÕntÕ oldu÷unu düúünüyorum” (SavcÕ, 2007, Ege). “SavcÕ ile iletiúim açÕsÕndan bir sorun yok. Fiili uygulama açÕsÕndan az önce dedi÷im gibi uzaklaútÕrma cezasÕnÕn uygulanmasÕnda kanunun bize yetki vermemesinden dolayÕ sÕkÕntÕlarÕmÕz var, biraz” (Polis, 2007, Ege). Yine Marmara Bölgesinde görüúülen bir savcÕnÕn, Hâkim tarafÕndan verilen tedbir kararÕnÕn uygulanmasÕ konusunda kollu÷un yeteri kadar takip edemeyece÷ine inanmadÕ÷Õ görülmüútür. “AyrÕca polis acaba tedbir alÕndÕktan sonra takip edebiliyor mu? Pek sanmÕyorum.” (SavcÕ, 2007, Marmara). Bunu söyleyen savcÕ aslÕnda kollu÷un adli amiridir ve takip konusunda kollu÷un sorumlulu÷una sahip kiúidir. E÷er savcÕ böyle düúünüyorsa süreçten ne kadar uzak oldu÷u anlaúÕlmaktadÕr. AslÕnda yukarÕda belirtildi÷i gibi bu polis ve jandarma birimleri tarafÕndan teyit edilmektedir. DolayÕsÕyla 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕnda süreci baútan sona görebilen bir koordinatör kuruma ihtiyaç kendini hissettirmektedir. Bu koordinatör olabilecek aktör süreçte rol alan bütün di÷er aktörleri bilgilendirdi÷i takdirde yaptÕklarÕ iú daha anlamlÕ olacak ve 112 kanunun uygulanmasÕnda hedeflenilen amaçlara daha fazla ulaúÕlabilecektir. Do÷u Anadolu Bölgesinde görüúülen savcÕlarÕn da hâkim tarafÕndan verilen tedbir kararÕnÕn uygulanmasÕnÕn takibi konusunda hem kendilerinin hem de kolluk birimlerinin yetersiz kalabilecekleriyle ilgili benzer görüúler vardÕr. “Verilen kararlarÕn uygulanmadÕ÷ÕnÕ görünce, úimdi kadÕn buraya geliyor a÷lÕyor sÕzlÕyor yine geliyor diyor, biz karar verdikten sonra 24 saat izleyecek halimiz yok, kollu÷un bu iúi yapmasÕ lazÕm. Kolluk kuvvetinin fazla iú yo÷unluklarÕ var belki ama bu aile içi bir sorundur biz buna karÕúmayalÕm düúüncesi de var. Biz e÷ilirsek baúarÕlÕ sonuçlar alÕyoruz. Aile mahkemeleri karar verdikten sonra kolluk aúamasÕ geliyor, kolluk aúamasÕnda da bu tam anlamÕyla uygulanamÕyor. Eve yaklaútÕrÕlmamasÕ kararÕ veriliyor ve aralÕklarla tutanaklar geliyor ancak bu tutanaklarÕn sa÷lÕklÕ bir úekilde tutuldu÷una inanmÕyorum. Kollu÷unda bu konuda uyarÕlmasÕ, genelgeler yayÕnlanmasÕ, aksine davranÕúlarÕn cezai müeyyidesi olmasÕ konusunda ciddi bir úekilde uyarÕlmasÕ gerekiyor, üzerine e÷ilinmesi gerekir. Tedbir kararÕ verilen kiúiler tekrar evlere gidiyor, yine kiúileri rahatsÕz ediyorlar. Verilen tedbir kararÕnÕn mutlaka uygulanmasÕ gerekir. SÕ÷Õnma evlerine yerleútirebilirsek, takibi sosyal hizmetler yapÕyor, yerleútiremezsek evde kalÕrsa, takibi zabÕta (polis/jandarma) yapÕyor. Hangi karakol her gün gidecek rahatsÕz edildin mi veya eúin eve geldi mi diye soracak, böyle bir úey zor; bunun için bir birim lazÕm aile birimi lazÕm 4320 sayÕlÕ yasa ile kurulan özel birim lazÕm. Adli kolluk olmadÕ÷Õ sürece bunun yürümesi zor, adli kolluk olsa biz bunlarÕ takip ederiz” (SavcÕlar, 2007, Do÷u Anadolu). 4320 sayÕlÕ kanunda sayÕlan tedbirlerin úekil bakÕmÕndan uygulandÕ÷ÕnÕn kabul edildi÷i, ancak takibinin tedbir uygulatan tarafÕn úikâyetine ba÷lÕ olarak yapÕlabildi÷i görülmektedir. Evden uzaklaútÕrma tedbirinin uygulanmasÕ konusu kararda yer alsa bile, karara uyulup uyulmadÕ÷ÕnÕn takibi sadece tedbir talebinde bulunan kiúinin haber vermesiyle ortaya çÕkmaktadÕr. Kanunda sayÕlan di÷er tedbirlerin uygulamasÕ da kiúilerin inisiyatifinde olup, aile içindeki bireylerin her hangi bir úikâyeti bulunmadÕ÷Õ sürece polis, jandarma, hâkim ve savcÕ için verilen kararÕn kendili÷inden 113 uygulamasÕna yönelik herhangi bir sistem bulunmamakta ve úiddet gören birey çok zor durumda kalmadÕkça kararÕn uygulanmasÕndan daha çok karara muhalefetin sonucundaki hapis ihtarÕnÕn úiddet uygulayan birey üzerindeki caydÕrÕcÕ etkisinden yararlanÕlmak istenilmektedir. Polis, jandarma, hâkim ve savcÕnÕn, verilen mahkeme kararlarÕnÕn akÕbetinden habersiz bir durum içine düútü÷ü, kararÕn etkisinin sonuçlarÕndan haberdar olamadÕklarÕ, kararÕn uygulamasÕnÕn takibinin yapÕlabilece÷i etkili bir sistemin kurulamadÕ÷Õ görülmektedir. Aúa÷Õda görüúülen kiúilerce verilen ifadeler bu konuyu yansÕtmaktadÕr. “Kanun úeklen uygulanÕyor. Fakat çözmeyi hedefledi÷i sorunu tam çözebildi÷i tartÕúÕlÕr. Kanun da birtakÕm boúluklar var. Aile içi úiddeti sürekli hale getiren úahÕslar ne olacak.üst üste birkaç kez uzaklaútÕrma alan bireylere ne yapÕlacak net de÷il. UzaklaútÕrma cezasÕnÕn uygulanmasÕnda 4320 sayÕlÕ kanun, kolluk kuvvetlerine yetki vermemesinden dolayÕ cezanÕn infazÕnda boúluk oluúuyor. UzaklaútÕrma cezasÕ alan úahÕs ceza süresi dolmadan evinde ikamet edebiliyor. Hatta mahkemeden eúi ile birlikte evine dönenler var. Verilen cezanÕn uygulanamamasÕ veya uygulamanÕn denetlenememesi cezanÕn caydÕrÕcÕlÕ÷ÕnÕ olumsuz yönde etkiliyor. …Çünkü sorun her iki kanunun kapsamÕna da girer bir boyut taúÕmaktadÕr. Böylelikle sorun a÷ÕrlaúmÕú bir hukuki probleme dönüúmektedir. Demek istedi÷im 4320 sayÕlÕ kanunun, hem kendi içeri÷inden hem de uygulanmasÕnda var olan sorunlar dolayÕsÕyla aile içi úiddeti önleyemiyor” (Polis, 2007, Ege). Di÷er yandan hem sanÕk hem ma÷dur ve di÷er resmi aktörler arasÕndaki iletiúim çok önemlidir. E÷er iddianame iyi hazÕrlanÕrsa ma÷dur kendini savcÕya iyi anlatabilirse ve savcÕ kollu÷un yardÕmÕyla iúini ciddi yaparsa ve Hakimin önüne iyi bir dosya sunarsa 4320 sayÕlÕ kanunun amacÕna ulaúmasÕnda baúarÕ oranÕ artacaktÕr. Marmara Bölgesinde görüúülen bir ma÷dur kadÕn ve avukatÕn sözleri bunu teyit etmektedir. “Mahkemelerde durumu güzel izah ederseniz, raporlarÕnÕz uygunsa hemen tedbir kararÕ alabilirsiniz. Bazen hakim kÕsa süre de verebiliyor. AslÕnda tedbir çok az insanÕ tedip edebiliyor. Biraz aklÕ baúÕnda olanlar uslanÕyor. Sistem içinde çok ciddi sorunlar var” (KadÕn, 2007, Marmara, Avukat). 114 øletiúim konularÕndan bir tanesi olan tebligat alanÕnda ciddi úikâyetler vardÕr. TebligatÕn yapÕlaca÷Õ kiúinin adresi baúka yerde göstermesi ya da birkaç adrese sahip olmasÕ durumunda (örne÷in iúyeri yaz aylarÕnda bir sahil bölgesinde olan ve KÕú aylarÕnda østanbul veya baúka bir ilde olan kiúilerde oldu÷u gibi) tebligat sorun olmakta ve süreç gecikmektedir. Görüúülen kadÕn ma÷durun dedikleri buna örnektir. “Tebligatta sorunlar var. Mesela benim eúim østanbul da yaúÕyor. øúi, evi burada ama adresini KuúadasÕ’ndaki otelini gösteriyor. Otele gidip tebligat yapamÕyorsunuz adam ortada yok. østanbul da bile iki hafta sürerse tebligat orada ne kadar sürer kim bilir. KuúadasÕ’ndaki otele nafaka için haciz de konamÕyor. øki yÕldÕr bana mal varlÕ÷Õm sorulacak ne gelen var ne giden.” (KadÕn, 2007, Marmara). “Koruma kararÕ tek adrese çÕkÕyor. Adres de÷iútirildi÷inde tekrar baútan süreci baúlatmak gerekiyor. Adres de÷iúikli÷inde koruma kararÕnÕn devam etmesi gerekir” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). Gerçekleútirilen araútÕrmada 4320 sayÕlÕ kanunun uygulanmasÕnda rol alan savcÕlar, aile mahkemesi hâkimleri, infaz savcÕlarÕ ve kolluk arasÕnda koordinasyonun olmadÕ÷Õ ortaya çÕktÕ÷Õ yukarÕda ifade edilmiúti. Kolluk marifetiyle veya do÷rudan kendisine gelen 4320 sayÕlÕ kanun kapsamÕnda tedbir gerektiren bir olayda kendisini bir postacÕ olarak gördü÷ünü ifade eden savcÕ bulunmaktadÕr. DavayÕ açmak üzere hazÕrladÕ÷Õ iddianameyle savcÕ konuyu aile mahkemesine iletmektedir. Aile Mahkemesi hâkimi dosya üzerinden tedbir talebini incelemekte ve bir hükme varmaktadÕr. Hâkim tedbir kararÕ verirse, bunun uygulanmasÕ için kararÕ do÷rudan kollu÷a de÷il, Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna göndermekte, BaúsavcÕ da infaz savcÕsÕna göndermekte ve sonuçta tedbirin uygulanmasÕ ve izlenmesi için karar sonunda infaz savcÕlÕ÷Õ marifetiyle karar kollu÷a intikal etmektedir. Kolluk, bu kararÕ tedbir uygulanan kiúiye tebli÷ etmek durumundadÕr. Kolluk tedbirin ihlalini kendili÷inden ö÷renmesi durumunda do÷rudan müdahale etme hakkÕna sahip olup, konuyu savcÕlÕ÷a intikal ettirmektedir. Bu süreç çok normal gözükmektedir. Fakat görüúülen bütün aktörler konunun sadece bir aúamasÕnda rol aldÕklarÕnÕ ve daha sonra sürece hiç dâhil olmadÕklarÕnÕ ve sürecin tamamÕnda ne olup ne bitti÷ini 115 bilemediklerini ifade etmiúlerdir. Di÷er bir ifadeyle kanunun getirdi÷i tedbirlerin ne kadar uygulanabildi÷i ve ne türden bir getirisi oldu÷u anlaúÕlamamaktadÕr. SavcÕ kendini postacÕ gibi görüp konuyu sadece mahkemeye intikal ettirdi÷ini ifade etmektedir. Hâkim dosya üzerinde bir kere karar verip daha fazla ne olup bitti÷inden haberdar olmadÕ÷ÕnÕ belirtmektedir. ArdÕndan infaz savcÕsÕ kendisine mahkemeden gelen evrakÕ kollu÷a intikal ettirmektedir. Kolluk ise yukarÕda belirtildi÷i gibi sadece tebli÷i yapmakta ve bir ihlal durumunda ma÷dur haber etmedi÷i sürece kollu÷un bundan haberi olamayaca÷ÕnÕ ve tedbirin uygulanmasÕnÕ takip edemeyece÷ini belirtmektedir. Görüldü÷ü gibi süreçte rol alan aktör sayÕsÕ çok olmasÕna ra÷men sürecin genel anlamda geri beslemesini ve sonuçlarÕ alarak de÷erlendirme yapabilecek bir mekanizmasÕ yoktur. Bu nedenle süreçte rol almasÕ gereken di÷er sosyal kurumlar ancak kiúisel iliúkilerle devreye girmekte ve genelde olumlu sonuç alÕnamamaktadÕr. Ancak adli makamlarÕn umudu, son zamanlarda kurulan denetimli serbestlik kurumu, Aile ve Sosyal AraútÕrmalar Genel Müdürlü÷ü veya SHÇEK’in daha fazla sürece dâhil edilmesi ve takip etmelerinin sa÷lanmasÕdÕr. Ancak denetimli serbestlik kurumu ise úu anda sadece çocuk suçlulu÷u konusunda kurumlar arasÕ iliúkileri düzenlemeye çalÕúmaktadÕr. Burada Aile ve Sosyal AraútÕrmalar Genel Müdürlü÷ü gibi kurumlarÕn koordinatör görev yapmasÕ sa÷lanabilir. Sonuç olarak koordinasyon olmamasÕnÕn baúarÕyÕ azalttÕ÷Õ düúüncesi bütün aktörler tarafÕndan kabul edilmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamasÕ sÕrasÕnda da koordinasyon sorunlarÕ yaúandÕ÷Õ konusu Marmara Bölgesinde yapÕlan görüúmelerde de teyit edilmiútir. Her birimde çalÕúanlar kendi aralarÕnda sorun yaúamasalar bile kolluk, savcÕ ve hâkimler arasÕnda evraklarÕn sadece sevk edilmesiyle iúlerin geçiútirildi÷i görülmektedir. Etkililik açÕsÕndan sürecin yavaú iúlemesi de ayrÕ bir problem olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. ùiddete karúÕ tedbirin bir an önce alÕnmasÕ gerekirken, bir takÕm bürokratik iúlemlerin süreci yavaúlattÕ÷Õ görülmektedir. “Bu kanun kapsamÕnda hâkim, savcÕ ve di÷er ilgililerle çok problem yaúamÕyoruz. Yasa uygulanÕyor. Burada 70 savcÕ oldu÷unu, ilçelerde de 2 savcÕ oldu÷unu varsayalÕm. Burada iúbölümü gere÷i soruúturma kÕsmi olarak takip ediliyor. Yani soruúturma, soruúturmayÕ baúlatan savcÕnÕn dÕúÕnda 116 seyredebiliyor. Aile mahkemesi ile savcÕlarÕn irtibatÕ daha iyi organize edilmeli, aile avukatlarÕ uzmanlaúmalÕ. Devletin di÷er kurumlarÕna bu yasadan dolayÕ bir görev verilmiúse bunun e÷itimi onlara da verilmeli ki iúler hÕzlÕ ve do÷ru iúlesin. Mesela adli tÕp ta doktor bu konuda rapor düzenlemesi gerekti÷ini bilmeli, illa savcÕlÕk tarafÕndan uyarÕlmamalÕ. Bununla ilgili gerekli olan bilgiler yönetmelikçe tanzim edilebilir. Hâkimler kendilerine do÷rudan müracaat olmuúsa savcÕlÕ÷Õ bilgilendirmiyorlar. Bu noktada bilgi verilmeli. Mülki makamlar, suç soruúturmasÕnda do÷rudan polisle muhatap oluyor. En son savcÕya geliyor olay. SavcÕ en baúa alÕnmalÕ” (SavcÕ, 2007, Marmara). Polis uygulamalarÕnÕ normal rutin iúlemler gibi algÕlamaktadÕr. Olay olduktan sonra normal bir vakada neler yapÕyorsa aynÕ rutin iúlemlerin benzerini 4320 sayÕlÕ kanunun kapsamÕna giren aile içi úiddet konusunda da yapmaktadÕr. Bu nedenle polis merkezlerinde herhangi bir tecrübesi bulunmayan kiúiler için neler olup bitti÷inin anlaúÕlmasÕ zor olmakta ve insanlar karakolluk bir olaya dahil olmak istememektedirler. Polisin aúa÷Õda anlattÕ÷Õ durum olayÕ sÕradanlaútÕrdÕ÷Õna güzel bir örnektir. “ølçemizde nüfus fazla olmadÕ÷Õ için kurumlarla irtibat sorunumuz olmuyor. Mesafeler yakÕn. Hastaneler çok yo÷un de÷il. DolayÕsÕyla çok problem olmuyor. ølçemizde iki savcÕ 15 er gün nöbet sistemi ile görev yapÕyor. Bütün olaylarda 24 saat telefonlarÕ açÕk oldu÷u için ulaúabiliyoruz. SavcÕlÕk aúamasÕndan sonra oldu÷u için Hakimlerle çok muhatap olma durumumuz zaten yok. SavcÕnÕn talebi do÷rultusunda hareket ediliyor. SavcÕ úahÕslarÕn ifadeleri alÕnÕp bÕrakÕlmasÕ gerekiyorsa onlar bÕrakÕlÕr evraklar sonra ikbalen savcÕlÕ÷a gönderiliyor. ùiddet hasar vermiúse, daha önceden uzaklaútÕrma da verilmiúse, emre itaatsizlik olmuúsa bu tür durumlarla úahÕs evrakla birlikte mevcutlu bir úekilde savcÕlÕ÷a intikal ediyor. Bulundu÷umuz yerde savcÕlÕkla ilgili bir sÕkÕntÕmÕz yok, savcÕlarÕmÕz bizlere bu noktada kolaylÕk sa÷lÕyorlar” (Polis, 2007, Marmara). 4320 sayÕlÕ kanunun uygulamasÕnda de÷iúik aúamalarda rol alan kiúi ve kurumlar arasÕndaki iúbirli÷i kanun gere÷i hâkim tarafÕndan verilen tedbir kararÕnÕn uygulanmasÕnda süreci hÕzlandÕracaktÕr. Ma÷dur veya vekilleri avukatlarÕn úikâyetçi oldu÷u bu durum 117 gerçekten uygulamada amaçlanan hedefe ulaúÕlmasÕnda büyük bir engel olarak kabul edilebilir. Çünkü bir tarafta acilen tedbir kararÕ yoluyla ma÷durun kurtarÕlmasÕ ve sanÕ÷Õn tedbir alÕnmasÕ di÷er yandan ailenin da÷Õlmadan tedbir yoluyla kurtarÕlmasÕ temel amaç oldu÷una göre bunu gerçekleútirecek hÕzlÕ ve iúbirli÷i içinde iúleyen bir süreç olmalÕdÕr. Marmara Bölgesinde yapÕlan görüúmelerde söylenenler bu noktada önemlidir: “Her yerin uygulamasÕ birbirinden farklÕ. Önceden úiddeti uygulayan tarafÕn haberi olmamalÕ. Aile mahkemesinden savcÕlÕ÷a, savcÕlÕktan kolluk kuvvetlerine gelmesi tebli÷ sürecini uzatÕyor. Adam bana tebli÷ yapÕlmadÕ diyerek úiddete devam edebiliyor. Tebli÷ úekline farklÕ bir úekilde çözüm bulunmasÕnda yarar görüyorum. AyrÕ yaúamaya karar verilmiúse ya da boúanma davasÕ açÕlmÕúsa bununla birlikte hemen tedbir için ben müracaat ediyorum. Zira bizim toplumumuzda erkek tarafÕ bunu hazmedemiyor. “NasÕl bana bunu yaparlar, ne yapÕyormuú bunlar” diye tepki gösteriyor. Ben de bir erkek annesiyim ama bu durum böyle maalesef. Bunu önlemek için aynÕ anda müracaat ediyoruz. Mühim olan olabilecek bir úeyi önceden önlemek lazÕm.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). “Dilekçe verildi÷i andan itibaren, nüfus kaydÕnÕ getirtip karÕ koca olup olmadÕ÷ÕnÕ tespit ediliyor. YapÕlan úikâyete göre çözüm üretiliyor. Hiçbir irdeleme yapmadan karara ba÷lamak durumunda kalÕnÕyor. Karar aleyhine tedbir konulan kiúiye karar ulaúÕnca hemen itiraz ediyor bu sefer. Avukat kararÕn hemen kaldÕrÕlmasÕnÕ talep ediyor. Sonra olay araútÕrÕlÕyor. OlayÕ delillerle do÷rulu÷unu tespit edilmiúse tedbir kararÕ uygulanÕr. Aksi takdirde tedbir kararÕ iptal edilir. Mahkeme savcÕlÕ÷a kararÕ gönderir. Orada bir süre gecikir. Oradan da kolluk kuvvetlerine gönderilir. Bir süre de orada gecikir. Tebli÷ kararÕ ulaúÕncaya kadar çok zaman geçmiú olur” (Hâkim, 2007, Marmara). Ancak Do÷u Anadolu Bölgesinde sürecin hÕzlÕ iúledi÷ini söyleyen bir savcÕ sözlerinin içinde aslÕnda bir gecikmeden söz etti÷ini fark etmemektedir. Gerekçe ne olursa olsun iyi niyete ra÷men bile gecikme olursa sonuçta kanunun uygulanmasÕnda süreç yavaú iúliyor ve amaçlanan acil tedbirler alÕnamÕyor demektir. 118 “Karakola baúvuru olduktan sonra hemen getiriliyor, biz burada hÕzlandÕrdÕk, ama yine de ifade alÕnmasÕ ve kesin (kati) raporun alÕnmasÕ derken yine 2-3 günü buluyor, bazen bir haftayÕ buluyor kati rapor alÕnmasÕndan dolayÕ, o süreçte tedbir kararÕ alÕnÕyor. Ancak, adliyeye geldikten sonra adliyenin iç iliúkisi ve bilgisayara kayÕttan dolayÕ ilgili savcÕya gelmesi 1 ay sürebilir. øúte bu arada hiçbir tedbir kararÕ verilemez, ben kendi katibime kesin talimatÕm var böyle bir talep geldi÷inde matbu evrakÕ hazÕrladÕm ve hemen sevk ediyor. Birde neden kaynaklanÕyor bu çok açÕk bir itiraftÕr, biraz da savcÕ arkadaúlarÕn iú yo÷unlu÷undan kaynaklanÕyor. Ben o kadar yo÷unum ki o evrak bana gelene kadar 1 hafta, 10 gün, 1 ay geçiyor, bu arada ikinci úikayet gelebiliyor” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). 4320 sayÕlÕ Kanunda öngörülen tedbirler için belki karar aldÕrmak tek baúÕna yeterli de÷il, aynÕ zamanda ilgili úahsa tebligat gerekiyor. Bu nedenle tebligat konusunun genel sorunlarÕ, 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulanmasÕnda da aynÕ sorunlarÕn yaúanmasÕna neden oldu÷u görülmektedir. YukarÕda verilen örneklere ek olarak aúa÷Õda verilen örnekler tebligat konusunun di÷er bir ifadeyle iletiúim konusunun ne kadar önemli oldu÷unu ortaya koymaktadÕr. “Sa÷lÕk kuruluúlarÕ ile çok sorun olmuyor. Ancak savcÕlÕklar olayÕ mahkemeye intikal ettirdikten sonra karar veriliyor. Ancak tedbir kararÕnÕn aleyhine tedbir konulana iletilmesi aúamasÕnda bir ay savcÕlÕkta bir ayda polis veya jandarmada oyalanÕyor. Tedbir kararÕnÕn tebli÷i ulaúÕncaya kadar kiúiye zaman bitmiú oluyor. Aile mahkemelerinde verilen kararÕn savcÕlÕ÷a bildirilmemesini, bu kararÕn infazÕnÕn gecikmesine meydan vermemek adÕna infazÕnda mahkemece gerçekleútirilmesi gerekti÷ini düúünüyorum. Birkaç aylÕk gecikme halledilmiú olur. Ancak personelin bu noktada e÷itilmesi ile iú halledilir. Mahkemede falan tarihli karar ile falan úahÕs hakkÕnda úu karar verilmiútir. Derhal infazÕ diye emniyet veya jandarmaya direk yazÕ yazÕlÕr. Tedbire uyulmadÕ÷Õ takdirde bu sefer savcÕya müracaat edilip, ceza davasÕ baúlatÕlabilir” (Hâkim, 2007, Marmara). “SavcÕlÕk karar verse ve hemen infaz etse süreç daha hÕzlÕ olur. Yani yasalar aile mahkemelerine daha fazla yetki veriyor. Daha sivil olduklarÕ için galiba. 119 Ama savcÕ da hakimler kadar özgürlükçüdür bu konularda” (SavcÕ, 2007, Marmara). Karadeniz Bölgesinde görüúülen hâkim, savcÕ ve kolluk yetkilileri kanunun uygulanmasÕnda genel olarak bir sorun olmadÕ÷ÕnÕ belirtmekle beraber kanunun amaçladÕ÷ÕnÕn baúarÕlÕp baúarÕlmadÕ÷Õ konusunda bazÕ tereddütler mevcuttur. Yani taraflarÕn haklarÕnÕ bilmeleri ve müracaat etmeleriyle baúlayan süreç kurallara göre iúlemektedir. Kolluk savcÕya, savcÕlÕk mahkemeye sevk etmekte ve hâkim de karar vermektedir. Ancak bu zincirdeki halkalar birbirinden ba÷ÕmsÕz çalÕúmakta ve biri di÷erinin ne yaptÕ÷Õndan haberdar olmamaktadÕr. Hâkimlerin sadece dosya üzerinden inceleme yapmalarÕ ve karar vermeleri kararÕn sa÷lÕklÕ olup olmadÕ÷ÕnÕn sorgulanmasÕnÕ gündeme getirmektedir. Görevli adli ve inzibati aktörlerin kanunun amaçladÕ÷Õ asÕl nokta olan ailenin korunmasÕnÕ yani kararÕn uygulanmasÕnÕn sonuçlarÕnÕ de÷erlendirebilecek herhangi bir mekanizmaya sahip bulunmamalarÕ önemli bir eksik olarak görülmektedir. “Hâkimlerin sadece dosya üzerinden inceleme yapmalarÕ ve karar vermeleri tam sa÷lÕklÕ olmamaktadÕr. Önemli olan bize gelinceye kadar olan ve bizden gittikten sonraki süreçtir. Zaten o yönünü de biz bilemiyoruz. Hâkimler tedbir kararÕnÕ vermekte; ancak uygulamada, kararÕn uygulanmasÕnÕn sonuçlarÕnÕ de÷erlendirebilecek herhangi bir mekanizmaya sahip bulunmamaktadÕrlar. Bu ancak ma÷durlarÕn tekerrür halinde geri dönüúleriyle mümkün olabilmektedir ki bu tür geri dönüúlerle de pek karúÕlaúÕlmamaktadÕr. Kanunun ne kadar sa÷lÕklÕ uygulandÕ÷Õna dair fikir yürütecek bir geri dönüú mekanizmasÕ bulunmamaktadÕr.” (Hâkim, 2007, Karadeniz). Verilen kararlarÕn takibinde, özellikle uzaklaútÕrma kararlarÕnÕn gerçek anlamda uygulanÕp uygulanmadÕ÷ÕnÕn kontrolünde ciddi eksiklikler söz konusudur. Jandarma ve özellikle polis güçlerinin öncelikli olarak asayiúi sa÷lama görevlerinin oldu÷u ve bu yo÷un iú yükleri arasÕnda bu tür iúlere yönelik zamanlarÕn fazla olmadÕ÷Õ ileri sürülmektedir. DolayÕsÕyla, çocuk úubeleri gibi özel birimlerin kurulmasÕ ve öncelikli iúlerinin aile iúi úiddete yönelik olarak belirlenmesi, bu konuda yardÕmcÕ olabilecektir. Kanunun iúlememesine yönelik öne sürülen ve bir ölçüde masum gibi görünen nedenlerin baúÕnda, gerek adli mercilerdeki 120 gerekse karakollardaki iú yo÷unlu÷u dile getirilmektedir. Hatta adli mercilerdeki iç sistem iúleyiúi de karar alma sürecinde gecikmelere neden olmaktadÕr. Sonuç olarak 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un uygulanmasÕnda do÷rudan rol alan baúlÕca resmi aktörler kolluk birimleri (polis ve jandarma), savcÕlÕk, Aile Mahkemesi ve baúsavcÕlÕk, infaz savcÕlÕ÷Õ, sa÷lÕk kuruluúlarÕ sosyal hizmetler vb. kuruluúlar olup di÷er yandan sivil aktörler arasÕnda kadÕn dernekleri, kadÕn sÕ÷Õnma evleri, ma÷durlar vb. kiúi ve kuruluúlar arasÕnda koordinasyon, iúbirli÷i ve iletiúim sorunlarÕ vardÕr. BunlarÕn önlenebilmesi kolay olmamakla beraber sürecin tamamÕnÕ görebilen bir kurum yoktur. Bu noktada Aile ve Sosyal AraútÕrmalar Genel Müdürlü÷ü en azÕndan koordinasyon görevi üstlenerek süreçte rol alan resmi ve sivil aktörlere her aúamada bilgi vererek 4320 sayÕlÕ kanunun uygulamasÕndaki etkilili÷i artÕrabilir. 2.3. 4320 SayÕlÕ Kanununun Bilinilirli÷i ve ønsanlarÕn Kanunla ølgili Bilinçlenmesi Amerika Birleúik Devletleri, Kanada ve bazÕ Avrupa ülkeleri gibi geliúmiú ülkeler dahil olmak üzere bütün toplumlarÕn çözümlenmesi gerekli sosyal bir gerçe÷i oldu÷u gibi, aile içi úiddet bizim ülkemizde de toplumun bir gerçe÷i olarak ortaya çÕkmaktadÕr. Ancak, di÷er ülkelerden ve özellikle geliúmiú ülkelerden farklÕ olarak, úiddet ma÷duru kiúilerin, özellikle kÕrsal bölgelerde yaúayan kiúilerin, aile içi úiddetten korunmaya yönelik baúvuru oranlarÕnÕn düúük olmasÕdÕr. Bu durumun nedenleri arasÕnda birçok sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik faktörler bulunmasÕna ra÷men, kiúilerin yasal haklarÕna yönelik bilgi, bilinç ve farkÕndalÕk eksikli÷i önemli bir yer tutmaktadÕr. AraútÕrmada görüúülen aile bireylerinin (kadÕn ve erkekler) ve Kanunun uygulanmasÕnda görevli aktörlerin ço÷unlu÷unun ifade etti÷i gibi, 4320 sayÕlÕ veya son de÷iúikliklerden sonra 5636 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un kÕsa olmasÕna ve sadece dört maddeden oluúmasÕna ra÷men, yeterince ve kapsamlÕ bir úekilde bilinmemektedir. 4320 sayÕlÕ Kanuna yönelik bilinirlik ve farkÕndalÕk düzeyine bakÕldÕ÷Õnda, gerek aile içi úiddete maruz kalan gerekse úiddet uygulayan kiúilerin, Kanunu yeterince bilmedikleri ve hatta böyle bir kanun oldu÷u konusunda farkÕndalÕ÷Õn olmadÕ÷Õ söylenebilir. ùöyle ki, kiúilerin büyük bir 121 ço÷unlu÷unun, Kanun hakkÕnda hiçbir bilgiye sahip olmadÕklarÕ ve hatta böyle bir kanunun varlÕ÷Õndan haberdar olmadÕklarÕ tespit edilmiútir. Kanuna yönelik bilinirlik ve farkÕndalÕk o kadar düúük ki, aile bireyleri úiddete maruz kaldÕklarÕnda sadece karakola baúvurabileceklerini bilmektedirler. Görüúülen kiúilerin verdi÷i ifadelerden de anlaúÕlabilece÷i gibi, aile içi úiddete yönelik úikâyete gelen kiúilerin Kanundan haberdar olmadan, sadece evde yaúanan úiddeti önlemeye yönelik devletten yardÕm talebinde bulunduklarÕ gözlenmiútir. Aúa÷Õda araútÕrma kapsamÕndaki kiúilerin verdi÷i ifadeler durumu çok iyi bir úekilde ortaya koymaktadÕr. “Kanun hakkÕnda çok bilgim yok” (KadÕn, 2007, Marmara). “Bu yasa vatandaú tarafÕndan çok bilinmiyor. Hatta bir çok avukat bile yeterince bilmiyordur. Bilinse çok fazla talep olur zannedersem” (KadÕn Ma÷dur Müvekkili, 2007, Marmara). “Pek bilgim yok” (Erkek, 2007, Ege). “Olay esnasÕnda polisten duydum” (Erkek, 2007, Ege). “Ben sadece kocamÕ karakola úikayet ettim, kanundan falan haberim yok” (KadÕn, 2007, Ege). “Karakola eúim beni dövdü÷ünde gittim, orada duydum” (KadÕn, 2007, Ege). “Fazla bir úey bilmiyorum” (KadÕn, 2007, Ege). “Çok detaylÕ bir bilgim yok ama kadÕnlarÕn korundu÷unu biliyorum” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “Pek bir bilgim de yok. Ama úiddete karúÕ bir önlem aldÕ÷ÕnÕ biliyorum” (KadÕn, 2007, Karadeniz). “Pek bir bilgimiz yok tabi. Sadece kadÕna daha fazla bir yardÕmÕ oldu÷unu biliyorum” (Erkek, 2007, Karadeniz). “Aile Mahkemeleri ile vatandaúlar yeni yeni bu tür úikayetleri nereye yapacaklarÕnÕ ö÷reniyorlar” (Hakim, 2007, Güney Do÷u Anadolu). “Tedbir kararÕ dosyanÕn bir parçasÕ, hiç kimse bize tedbir kararÕ için baúvurmaz, adli olay için 122 baúvurur. Eúim tarafÕndan dövülüyorum, çocuklarÕm dövülüyor gibi” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “4320’yi vatandaú bilmiyor, vatandaú cahil, baúka yerlerde özellikle büyük úehirlerde belki kiúinin kendisi 4320 talep edebilir ama burada çok çok nadir” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). Bununla birlikte, Kanun kapsamÕnda tedbir kararÕna yönelik baúvurularÕn daha ziyade hukuki yardÕm alan kiúiler tarafÕndan ve avukatlarÕ tarafÕndan yönlendirilerek 4320 sayÕlÕ Kanunu uygulatmak amacÕyla baúvuruda bulunduklarÕ söylenebilir. AyrÕca kiúilerin, konu ile ilgili STK’larÕn yapmÕú oldu÷u bilgilendirme toplantÕlarÕ ve faaliyetleri veya televizyonda yayÕnlanan bazÕ kadÕn programlarÕ kanalÕ ile Kanun hakkÕnda bilgi sahibi olduklarÕ ve Kanun kapsamÕnda tedbir talebinde bulunduklarÕ anlaúÕlmÕútÕr. “Kanunu annemden ö÷rendim. KadÕn haklarÕnda çalÕútÕ÷Õ için ondan ö÷rendim. Dayak hadisesinden sonra avukat tutma ihtiyacÕ hissettim (KadÕn, 2007, Marmara). “Alo 183 HattÕnÕ duymadÕm. ùimdi ö÷rendim. avukat aracÕlÕ÷Õ ile kanundan haberdar oldum (KadÕn, 2007, Marmara). “BarolarÕn KadÕn DanÕúma Merkezleri bu konularÕ tanÕtmaya baúladÕlar” (SavcÕ, 2007, Güney Do÷u Anadolu). “Televizyondaki kadÕn programÕndan ö÷rendim, kanuni hakkÕmÕ kullandÕm” (KadÕn, 2007, Güney Do÷u Anadolu). Özellikle aile bireylerinin büyük bir ço÷unlu÷unun Kanuna yönelik bilinirlik ve farkÕndalÕk düzeylerinin düúük olmasÕnÕn yanÕnda, Kanunun uygulanmasÕnda görevli aktörlerin bir kÕsmÕnÕn da Kanunu gere÷ince ve yeterince bilmedikleri görülmüútür. ùöyle ki, adli ve kolluk görevlilerinin iú yo÷unluklarÕnÕn fazla olmasÕ nedeni ile, görevli aktörler sadece dört maddeden oluúan kanun metnine tam anlamÕyla hâkim olmadÕklarÕ gibi, aktörlerin görev ve sorumluluklarÕnÕ da çok iyi bilmedikleri söylenebilir. Bu konuda, özellikle yeterli personel olmamasÕ, bilgi ve deneyim eksikli÷i oldu÷u kanaatinin yaygÕn oldu÷u gözlenmiútir. Aúa÷Õdaki görüúülen kiúilere ait ifadeler bu durumu fazlasÕyla yansÕtmaktadÕr. Bu durum, uygulamalarÕn ne kadar sa÷lÕklÕ oldu÷u açÕsÕndan anlamlÕdÕr. 123 “Bu kanunla ilgili bir e÷itim seferberli÷i baúlatÕlmalÕ. Gerek ma÷dur gerekse hukukçular; seminerler ve tv marifetiyle bilgilendirilmeli” (Avukat, 2007, Marmara). “Polis adli iúlerle ilgili çok bilgiye sahip de÷il. Bilgili olmamasÕ da normal. Adli polis sistemi iyi iúletilmeli. Burada iúlerin nasÕl yürüdü÷ünün e÷itimi verilmeli. 6 ayda polis e÷itimi ile bunlar zor verilir. ùimdi karakola müracaat yapÕlÕyor gece. Sabah olunca nöbetçi polis evine gidiyor. Yeni gelenin hadiseden çok haberi olmuyor. øú takibi bir kiúiye verilmeli, bir birim oluúturulmalÕ veya uzmanlaúma olmalÕ. Adli polisin sicil amirinin de savcÕlÕk olmasÕ gereklidir. Onun ödülünü cezasÕnÕ da savcÕlÕk vermeli ki buranÕn iúlerinin daha ciddiye alsÕn. Burada bir polise tam alÕúÕyoruz iúleri tam ö÷reniyor bakÕyoruz ki tayini çÕkmÕú. Sonra yenisine iú ö÷ret, alÕú, ciddi zaman kaybÕna ve iúlerin yavaúlamasÕna neden oluyor” (SavcÕ, 2007, Marmara). “Kollukla ilgili problemler, kolluk amirlerinin konuya çok vakÕf olmamasÕ ve tedbir süresince takipteki yetersizlikler olarak sÕralanabilir” (SavcÕ, 2007, Marmara). “Kanun bilinmiyor, dolayÕsÕyla uygulanmÕyor, en azÕndan bizim burada” (Jandarma, 2007, Ege). “SavcÕlÕk soruúturmasÕ kanun bilinmedi÷inden iyi yapÕlmÕyor. Evraklar eksik geliyor. Kolluk bu konuda hassas de÷il” (Hakim, 2007, Ege). “Valilikten bize kadÕn konulu seminer verilmiúti, Polis Okulunda böyle bir ders görmedik” (Polis, 2007, Güney Do÷u Anadolu). “Kanunun uygulanmasÕnÕn önündeki en önemli engel kimsenin özellikle vatandaúÕn kanunu bilmemesidir. Daha ileri gidersek poliste kanunu yeterince bilmiyor. ùimdi kötü olan tarafa geliyoruz, úu ana kadar tam anlamÕyla uygulanmadÕ÷Õ söylenebilir, yani açÕk söyleyeyim kanunun baúarÕlÕ bir úekilde uygulandÕ÷ÕnÕ söylemek zor çünkü devamÕnda gelecek sorularda onun cevabÕ çÕkÕyor, kanunun yine bilinmemesi, ço÷u zaman büyük yerlerde özellikle iú yo÷unlu÷u nedeni ile savcÕlarÕmÕz 4320 nedeni ile bir talepte bulunulmamaktadÕr” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). 124 “Bu konuda Cumhuriyet SavcÕlarÕnÕn ve Hakimlerin kanunun uygulanmasÕ yönünde uyarÕlmasÕna ve titizlikle uygulanmasÕna yönelik artÕk genelge mi yayÕnlanÕr bir çalÕúma yapÕlmasÕ gerekir......... ben gelene kadar burada bir tedbir kararÕ istendi÷ini görmedim. Ben isteyince arkadaúlar da baúladÕlar ve tedbir kararÕ istenmeye baúlandÕ” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). AyrÕca, 4320 veya yeni hali ile 5636 sayÕlÕ Kanun, görevli aktörler tarafÕndan yeterince bilinmedi÷inden bazÕ aile içi úiddet vakÕalarÕnÕn Türk Ceza Kanununa dayandÕrÕldÕklarÕ belirtilmiútir. Ege bölgesinde görüúülen bir hakim, Kanunun de÷iúiminin sa÷lÕklÕ bir úekilde yargÕ camiasÕnda bile algÕlanamadÕ÷ÕnÕ ve herkesin kafasÕnÕn karÕúÕk oldu÷unu ifade etmiútir. Buna ilave olarak, Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun kapsamÕnda tedbir kararÕ alÕnmasÕ için sa÷lÕk raporu zorunlu olmamakla birlikte, bu tür vakÕalar adli bir olay olarak ele alÕnarak prosedürün devamÕ için sa÷lÕk raporu alÕnmasÕ zorunlu tutulmaktadÕr. Öyle ki, Marmara bölgesinde görüúülen bir avukat bile sa÷lÕk raporunun alÕnmasÕ gerekti÷ini düúünebilmektedir. “Biz daha çok (Jandarma, 2007, Ege). TCK’ya dayandÕrÕyoruz” “Bizim karakolda, sadece TCK’ya göre de÷il aynÕ zamanda 4320 sayÕlÕ kanun kapsamÕnda da muamele yapÕyoruz. Hem sulh ceza hem de aile mahkemelerinde dava açÕyoruz” (Polis, 2007, Ege). “Herkes rapor alamÕyor. Adli tÕpa gitmesi gerekti÷ini çok bilmiyor” (KadÕn-Avukat, 2007, Marmara). “KadÕnÕn dayak yedi÷ine dair sa÷lÕk raporu isteniyor, baúvurular sÕrasÕnda rapor istenmiyor ama prosedürün devam edebilmesi rapor gerekli” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu). “...adli olay oldu÷undan dolayÕ rapor gerekli, adli dosyayÕ tedbir istemi ile gönderiyorsunuz, rapor olacak ki hakim görecek, niye böyle bir úey isteniyor, nasÕl bir úiddet görmüú vesaire” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). Kanuna yönelik bilinirlik ve farkÕndalÕ÷Õn düúük olmasÕna ilaveten, 2007 yÕlÕ içerisinde gerçekleútirilen de÷iúikliklerin, yeni hali ile 5636 sayÕlÕ Kanunun getirdikleri yeniliklerin çok iyi 125 anlaúÕlmadÕ÷Õ söylenebilir. ùöyle ki, de÷iúiklik sonrasÕnda ma÷durlar daha geniú açÕklanmÕú ve özellikle tedaviye yönelik açÕlÕm úiddetin önlenmesine katkÕda bulunabilece÷inden önemli bir aúama olarak kabul edilebilir. Ancak, bir çok görüúmesi tarafÕndan, yeni de÷iúikliklerin baúka bir deyiúle 5636 sayÕlÕ Kanunun pek bir úey getirmedi÷inin belirtilmesi, Kanunun gere÷ince ve yeterince bilinmedi÷i görüúünü destekler olarak görünmektedir. “Son de÷iúiklikler hakkÕnda úu an bilgim yok” (Polis, 2007, Marmara). “MayÕs ayÕndaki de÷iúikli÷in çok fazla bir de÷iúiklik olarak görmüyorum” (Hakim, 2007, Do÷u Anadolu). “Son de÷iúikliklerin de maddi temellerinin oturmadÕ÷Õ sürece etkili bir úekilde çalÕúaca÷ÕnÕ sanmÕyorum açÕkçasÕ” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “Tam anlamÕyla evlilik yaúantÕsÕ yok, devamlÕ bali çekiyor, evden haberi yok, sokaklarda köúe kenarlarÕnda bally çekip çekip geliyor, hiç evlilikle iliúkisi yok” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu). “Sinirlenince gözü hiç bir úeyi görmüyor, öfke ile dövüyor ama daha sonra piúman oluyor ve bu durumdan kendisi de hoúnut de÷il ama bunun tedavi gerektirecek bir durum oldu÷unun farkÕnda de÷il...” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu). Genel olarak, Kanuna yönelik bilinirlik ve farkÕndalÕk düzeylerinin özellikle aile bireylerinde çok düúük oldu÷u ve uygulamada görev alan aktörlerinde Kanunu yeterince bilmedikleri anlaúÕlmÕútÕr. Bununla birlikte, ekte sunulan adli sicil kayÕtlarÕnda da görülebilece÷i gibi, Kanunun uygulanmasÕna yönelik baúvurularda yÕllar itibari ile artÕú söz konusudur, dolayÕsÕyla Kanuna yönelik bilinirlik ve farkÕndalÕ÷Õn gün geçtikçe artÕ÷Õ söylenebilir. Ancak, yine de yeterli düzeyde artÕú olmadÕ÷Õ; bilinirlik ve farkÕndalÕk attÕrmaya yönelik plan, program ve faaliyetlerin gerekti÷i düúünülmektedir. ùöyle ki, Kanunun beklenen amaçlara ulaúabilmesi için bazÕ úartlarÕn gerçekleúmesi gerekmektedir; bunun birinci úartÕ aile bireylerinin özellikle de kadÕnlarÕn bilinçlendirilmesidir. Kanun uygulayÕcÕlarÕnÕn müdahale edebilmesi için, bu yönde taleplerin olmasÕ gerekmekte ve bunun da aile bireylerinin yasal haklarÕ hakkÕnda bilgi sahibi olmasÕ ile gerçekleútirilmesi mümkündür. 126 2.4. Uygulamadaki AksaklÕklar 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda baúvuru sürecinden ilgili kiúiye Hakim kararÕ tebli÷ edilinceye kadar uzun bir süreçten geçilmekte ve bu süreç zaman aldÕ÷Õ için úiddet uygulayan kiúi eylemlerine devam edebilmekte ve ma÷dur/larÕ bu durumdan zarar görmekten koruyamamakta oldu÷u görülmüútür. 4320 sayÕlÕ kanun kapsamÕnda savcÕlÕ÷a gelen davalarda, konuyla ilgili hazÕrlÕk yapan kolluk birimleri hakkÕnda, savcÕnÕn kanaati genelde kolluk birimlerinin yetersiz oldu÷u úeklindeydi. AslÕnda genel olarak kollu÷un dava dosyasÕ hazÕrlamada özellikle yeterli personel olmamasÕ, bilgi ve deneyim eksikli÷i oldu÷unu kanaatinin yaygÕn oldu÷u gözlemlenmiútir. Verilen bir örnek dikkat çekicidir. Bir olayda tanÕklarÕn varlÕ÷Õ bilindi÷i halde kolluk görevlileri o anda ifade almayÕp, savcÕlÕkta veya mahkeme aúamasÕnda tanÕklarÕn varlÕ÷Õndan söz ettiklerinde, tekrar bu tanÕklarÕn ifadelerinin alÕnmasÕ gerekti÷i mahkeme tarafÕndan emredilmiú ve sonuçta dava sadece bu nedenle birkaç ay gecikmiútir. Di÷er yandan savcÕlÕk tarafÕ kollukla iletiúim sorununun fiziksel anlamda olmadÕ÷ÕnÕ, ancak kollu÷un iletiúim ortamÕnda anlama ve anlatabilme sorunlarÕ olduklarÕnÕ ifade etmiúlerdir. Adliyedeki aktörlere göre 2005 yÕlÕnda Avrupa Birli÷i uyum sürecine istinaden çÕkarÕlan yeni CMK ve di÷er kanunlarÕn genel olarak içerik ve ruhunda de÷iúiklik olmamasÕna ra÷men, kolluk bir olayla karúÕlaútÕ÷Õnda “bizden çÕksÕn gitsin, bir an önce kurtulalÕm” düúüncesine sahip olduklarÕ ifade edilmiútir. 4320 sayÕlÕ kanun, hakkÕnda tedbir uygulanan kiúinin kolluk tarafÕndan nasÕl takip edilece÷i konusunda úöyle bir hüküm içermektedir: “Koruma kararÕnÕn bir örne÷i mahkemece Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna tevdi olunur. Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ kararÕn uygulanmasÕnÕ genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler” (md.2). Halbuki görüúme yapÕlan hem hakim, savcÕ hem de kolluk birimleri tedbirin uygulanmasÕnda zorluklar oldu÷unu, hatta imkansÕzlÕklar oldu÷unu ifade etmiúlerdir. Örne÷in hakkÕnda tedbir uygulanan kiúinin tedbir kararÕnÕ ihlal etti÷inde kollu÷un ihlalden nasÕl haberdar olaca÷Õ belli de÷ildir. Tek bir çare vardÕr. O da ma÷dur haber ederse kolluk müdahale edebilecektir. Haber etse bile kolluk gelene kadar tedbir uygulanan kiúi olay mahallini terk ederse ne yapÕlaca÷Õ belirsizdir. AyrÕca yine adli aktörlerin söyledi÷i gibi sosyal yapÕdan dolayÕ komúular veya akrabalar 127 tedbirin ihlali durumunda ihbar etmede gönülsüz davranmaktadÕrlar. Yine savcÕ tarafÕndan verilen bir örnekte görüldü÷ü gibi, iletiúim araçlarÕ yoluyla taciz durumunda verilen iletiúim araçlarÕyla rahatsÕz edici davranÕúlarda bulunmama tedbiri ihlal edildi÷inde bunun tespiti ve müeyyidelendirilmesi bazÕ durumlarda imkânsÕz gibidir. Dijital olmayan bir telefondan veya umumi bir telefon kulübesinden aranmasÕ durumunda tespitin de mümkün olmadÕ÷Õ bilinmektedir. Uygulamada bunlar çok önemli sorunlardÕr. Müracaat yerinin de kanunun uygulamalarÕnda bir sorun kayna÷Õ olarak karúÕmÕza çÕktÕ÷ÕnÕ görmekteyiz. Bu konudaki hakimin belirtti÷i durum aúa÷Õda kendi ifadelerinden alÕnmÕútÕr. “Di÷er bir eksiklik talep sahibinin bulundu÷u yerle alakalÕ. Bir insan kaçÕp geldi østanbul’a ve ailesine sÕ÷ÕndÕ. Bu durumda Mersin’e müracaat edemez. DolayÕsÕyla bulundu÷u yerde müracaat edebilmeli. Son altÕ ay içinde oturdu÷u yer, tayini çÕkmÕúsa orada da dava açabilmeli. (Hakim, 2007, Marmara). “Di÷er bir problemde müracaat esnasÕnda samimiyeti çözümlemek için dilekçeye birkaç úey ekleme önemli. Dilekçenin kabul edilebilirlik úartÕ olmalÕ. Böyle olursa insanlar daha özenli olurdu. Nedir kabul edilebilirlik úartÕ: a. Nüfus bilgilerini dilekçeye dahil etmek b. Yaúanan úiddet olayÕnÕn hiç olmazsa emniyet kayÕtlarÕnda olmasÕ ve hemen hakimin ulaúabilmesi sa÷lanmalÕ, savcÕlÕktan gelenlerde bunlar var. øtirazlar da genelde ‘ben o tarihlerde úehir dÕúÕndaydÕm veya yurt dÕúÕndaydÕm’ úeklinde oluyor. Duruúmada deliller hazÕrsa hemen karar verilir. AsÕl ama ma÷dur olanÕ bir an önce ma÷duriyetten kurtarma olmalÕdÕr” (Hakim, 2007, Marmara) 4320 sayÕlÕ kanun kapsamÕnda uygulanan baúvuru sürecinin de úikayetlerin ertelenmesinde etkili oldu÷u, úiddetin boyutu baúvuru sürecindeki zorluklardan daha fazla olmadan bu sürecin pek göze alÕnamadÕ÷Õ görülmektedir. “BazÕ semt karakollarÕnda yeterli ilgi gösterilmiyor ma÷dura. Bir müvekkilim eúi tarafÕndan tecavüze u÷ramasÕna ve kendisine eúi zührevi hastalÕklar bulaútÕrmasÕna ra÷men semt 128 amirli÷ine gidiyor. Sevk müzekkeresi vermeden hastaneye gönderiyorlar. Hastanede sevk müzekkeresi istiyor. AvukatÕ olan ben de bunu ispat edemedi÷im için müvekkilim ma÷dur oluyor. Bazen bir polis memuru ya da doktor, eúin vermedi÷i zararÕ, iúini savsaklamak suretiyle ma÷dura verebiliyor.” (KadÕn Avukat, 2007, Marmara). “Eúimden úiddet gördükten sonra avukat ile görüútüm. Bu iú profesyonel bir çalÕúma gerektiriyor. Bu nedenle avukat çok büyük önem arz ediyor. YalnÕz bu yargÕ süreci insanlarÕn ihtiyaçlarÕna çözüm üretecek kadar hÕzlÕ çalÕúmÕyor. Karar hÕzlÕ çÕkÕyor ama sonraki süreç yavaú iúliyor.” (KadÕn, 2007, Marmara). “Problem kanunun uygulanmasÕndan de÷il, uygulamaya baúlamasÕndan sonra. Baúvuru ile davanÕn mahkemede sonuçlanmasÕ arasÕnda geçen süre, asÕl problem; mahkemede hüküm verilene kadar kadÕn o adama mahkum, sorun orda.” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu). “Karakola baúvuru olduktan sonra hemen getiriliyor, biz burada hÕzlandÕrdÕk, ama yine de ifade alÕnmasÕ ve kesin (kati) raporun alÕnmasÕ derken yine 2-3 günü buluyor, bazen bir haftayÕ buluyor kati rapor alÕnmasÕndan dolayÕ, o süreçte tedbir kararÕ alÕnÕyor. Ancak, adliyeye geldikten sonra adliyenin iç iliúkisi ve bilgisayara kayÕttan dolayÕ ilgili savcÕya gelmesi 1 ay sürebilir. øúte bu arada hiçbir tedbir kararÕ verilemez, ben kendi katibime kesin talimatÕm var böyle bir talep geldi÷inde matbu evrakÕ hazÕrladÕm ve hemen sevk ediyor. Birde neden kaynaklanÕyor bu çok açÕk bir itiraftÕr, biraz da savcÕ arkadaúlarÕn iú yo÷unlu÷undan kaynaklanÕyor. Ben o kadar yo÷unum ki o evrak bana gelene kadar 1 hafta, 10 gün, 1 ay geçiyor, bu arada ikinci úikayet gelebiliyor.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) Polis uygulamalarÕnÕ normal rutin iúlemler gibi algÕlamaktadÕr. Olay olduktan sonra normal bir vakada neler yapÕyorsa aynÕ rutin iúlemlerin benzerini aile içi úiddet konusunda da yapmaktadÕr. Bu nedenle karakollarda herhangi bir tecrübesi bulunmayan kiúiler için neler olup bitti÷inin anlaúÕlmasÕ zor olmakta ve insanlar karakolluk bir olaya dahil olmak istememektedirler. Polisin aúa÷Õda anlattÕ÷Õ durum olayÕ sÕradanlaútÕrdÕ÷Õna güzel bir örnektir. 129 “ølçemizde nüfus fazla olmadÕ÷Õ için kurumlarla irtibat sorunumuz olmuyor. Mesafeler yakÕn. Hastaneler çok yo÷un de÷il. DolayÕsÕyla çok problem olmuyor. ølçemizde iki savcÕ 15 er gün nöbet sistemi ile görev yapÕyor. Bütün olaylarda 24 saat telefonlarÕ açÕk oldu÷u için ulaúabiliyoruz. SavcÕlÕk aúamasÕndan sonra oldu÷u için Hakimlerle çok muhatap olma durumumuz zaten yok. SavcÕnÕn talebi do÷rultusunda hareket ediliyor. SavcÕ úahÕslarÕn ifadeleri alÕnÕp bÕrakÕlmasÕ gerekiyorsa onlar bÕrakÕlÕr evraklar sonra ikbalen savcÕlÕ÷a gönderiliyor. ùiddet hasar vermiúse, daha önceden uzaklaútÕrma da verilmiúse, emre itaatsizlik olmuúsa bu tür durumlarla úahÕs evrakla birlikte mevcutlu bir úekilde savcÕlÕ÷a intikal ediyor. Bulundu÷umuz yerde savcÕlÕkla ilgili bir sÕkÕntÕmÕz yok, savcÕlarÕmÕz bizlere bu noktada kolaylÕk sa÷lÕyorlar.” (Polis, 2007, Marmara) “Zaten adam eve yaklaúmÕúsa polis aranÕp da gelinceye kadar ne yapacaksa yapÕyor.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda iúlem yapÕlmaya baúladÕ÷Õ andan itibaren devam eden süreçte bir çok sÕkÕntÕ yaúandÕ÷Õ görülmektedir. Aúa÷Õda örnekleri verilmiútir. “Her yerin uygulamasÕ birbirinden farklÕ. Önceden úiddeti uygulayan tarafÕn haberi olmamalÕ. Aile mahkemesinden savcÕlÕ÷a, savcÕlÕktan kolluk kuvvetlerine gelmesi tebli÷ sürecini uzatÕyor. Adam bana tebli÷ yapÕlmadÕ diyerek úiddete devam edebiliyor. Tebli÷ úekline farklÕ bir úekilde çözüm bulunmasÕnda yarar görüyorum. AyrÕ yaúamaya karar verilmiúse ya da boúanma davasÕ açÕlmÕúsa bununla birlikte hemen tedbir için ben müracaat ediyorum. Zira bizim toplumumuzda erkek tarafÕ bunu hazmedemiyor. “NasÕl bana bunu yaparlar, ne yapÕyormuú bunlar” diye teki gösteriyor. Ben de bir erkek annesiyim ama bu durum böyle maalesef. Bunu önlemek için aynÕ anda müracaat ediyoruz. Mühim olan bir úeyi önceden önlemek lazÕm.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Dilekçe verildi÷i andan itibaren, nüfus kaydÕnÕ getirtip karÕ koca olup olmadÕ÷ÕnÕ tespit ediliyor. YapÕlan úikayete göre çözüm üretiliyor. Hiçbir irdeleme yapmadan karara ba÷lamak durumunda kalÕnÕyor. Karar aleyhine tedbir konulana ulaúÕnca 130 hemen itiraz ediyor bu sefer. Avukat kararÕn hemen kaldÕrÕlmasÕnÕ talep ediyor. Sonra olay araútÕrÕlÕyor. OlayÕ delillerle do÷rulu÷unu tespit edilmiúse tedbir kararÕ uygulanÕr. Aksi takdirde tedbir kararÕ iptal edilir. Mahkeme savcÕlÕ÷a kararÕ gönderir. Orada bir süre gecikir. Oradan da kolluk kuvvetlerine gönderilir. Bir süre de orada gecikir. Tebli÷ kararÕ ulaúÕncaya kadar çok zaman geçmiú olur.” (Hakim, 2007, Marmara) “Süreç esnasÕnda kolluk kuvvetleri ile sorun yaúÕyorum. Eúim telefon edip evi gözetliyor. Ben polis arÕyorum ama gelen giden olmuyor. IsrarlÕ aramalardan sonra yunus ekipleri geliyor. Karakol polisi hiç yardÕmcÕ olmuyor. Eúim karakol polisleri ile çok iyi bir iliúki kurmuú. Polisten destek göremiyorum maalesef.” (KadÕn, 2007, Marmara) “Biz önce tedbir için mahkemeye müracaat ettik. Hemen akabinde karúÕ taraf da boúanma davasÕ açtÕ. Önce mahkeme tedbir iste÷imizi reddetti. KarúÕ taraf bugün Türkiye’nin en zengin adamlarÕndan bir tanesi. Gece 10:00 da yok úunu alaca÷Õm yok bunu alaca÷Õm diye dört beú adamÕyla eve gelmeye baúladÕ. O kapÕya dayanmalar olunca o zaman koruma tedbiri için tekrar mahkemeye müracaat ettik. O zaman koruma tedbirini verdi. 6 ay süreyle evden uzaklaútÕrma verdi. KarúÕ taraf itiraz etti. Evinin krokisini koydu. ùunu bunu koydu. Fakat mahkeme itirazÕ reddetti. AynÕ süre içinde mahkemeden çocu÷un babayla görüúmesi için karar aldÕlar. Baba evden uzaklaútÕ ama çocu÷un ailesi avukatlarla geldiler. Tabi burada kanun çeliúiyor. Ben tehlikedeyim, beni korumak için çocu÷umu alÕyorlar. E÷er bu adam benim için tehlikeli ise çocu÷um içinde tehlikelidir. Zaten benden alamadÕ÷Õ hÕncÕnÕ çocuktan alÕyor. Benim çocu÷um dayak bile yedi orada. Anneye yapÕlamayan çocu÷a yapÕlÕyor. DolayÕsÕyla anneye çocuk üzerinden acÕ çektiriliyor. Benim çocu÷um polisten korkar. BabasÕ bunu bildi÷i halde polisle kapÕma geliyor. Annenin ma÷duriyeti çocukla beraber. Çocuk bunlarÕ, yaúadÕ÷Õ sorunlarÕ mahkeme psikologuna da anlattÕ÷Õ halde mahkeme ‘baba ile münasebet’ baúlÕ÷Õ altÕnda baba bütün nefretini çocu÷a yansÕtÕyor. Sadece baba de÷il babaanne, hala hepsi baskÕ yapÕyor. Bunu çocu÷u sevmedikleri için de÷il anneye acÕ çektirmek için yapÕyor. Çocuk gitmek istemese de 131 polis ile alma haklarÕ var. Zaten çocuk polisten korkuyor. Polis korkusuyla tehdit ediliyor. Polisle eve geliyor. Elinde tebligat yok. Çocu÷u vermeyece÷imi söyleyince ‘ben zaten çocuk almaya gelmedim senin nasÕl bir insan oldu÷unu insanlara göstermeye geldim’ diyor. Bu nasÕl bir mantÕktÕr. Polisleri de buna alet ediyor.” (KadÕn, 2007, Marmara) Kanunun iúlememesine yönelik öne sürülen ve bir ölçüde masum gibi görünen nedenlerin baúÕnda, gerek adli mercilerdeki gerekse karakollardaki iú yo÷unlu÷u dile getirilmektedir. Hatta, adli mercilerdeki iç sistem iúleyiúi de karar alma sürecinde gecikmelere neden olmaktadÕr. “Yeni çÕkan kanunlarla, uygulamada hayati tehlike olmadÕ÷Õ müddetçe hiç bir savcÕ eúe kötü muamele ile ilgili kocaya gözaltÕna vermedi bugüne kadar, yani kocalar için hiçbir caydÕrÕcÕlÕk yok, kesinlikle yok. Birde úu var, özellikle adliyelerde (adli mercilerde) ve emniyette iú yo÷unlu÷u çok fazla.” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu) “Halen savcÕlÕ÷a gönderemedi÷im baúvurular var, iú yo÷unlu÷undan dolayÕ savcÕ istemiyor.” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu) “Verdi÷imiz talimatlar aynen yerine getirilir, öyle bir sorun yaúanmÕyor, ancak iú yo÷unlu÷undan dolayÕ sÕkÕntÕlar var, çok olay var úimdi bunlarÕ yapmaya çalÕúÕrken onlarÕ da yapmaya çalÕúÕyor, ne oluyor hepsi aksÕyor yani kasÕtlÕ bir davranÕú yok ortada.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) “Do÷u Anadolu’da çok yetersiz sayÕda savcÕ var, hakim sayÕsÕ yeterli ama savcÕ sayÕsÕ yetersiz. Mesela 25 savcÕ olmasÕ gerekirken onun yarÕsÕ kadar daha önce üçte biri savcÕ sayÕsÕ ile iúler yürütülmeye çalÕúÕlÕyordu. Özellikle bu konu ile ilgili bir savcÕnÕn görevlendirilmesi lazÕm ve Do÷u Anadolu’daki savcÕ sayÕsÕnÕn mutlak ve mutlak suretle artÕrÕlmasÕ lazÕm.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) “Karakola baúvuru olduktan sonra hemen getiriliyor, biz burada hÕzlandÕrdÕk, ama yine de ifade alÕnmasÕ ve kesin (kati) raporun alÕnmasÕ derken yine 2-3 günü buluyor, bazen bir haftayÕ buluyor kati rapor alÕnmasÕndan dolayÕ, o süreçte tedbir kararÕ alÕnÕyor. Ancak, adliyeye geldikten sonra adliyenin iç 132 iliúkisi ve bilgisayara kayÕttan dolayÕ ilgili savcÕya gelmesi 1 ay sürebilir. øúte bu arada hiçbir tedbir kararÕ verilemez, ben kendi katibime kesin talimatÕm var böyle bir talep geldi÷inde matbu evrakÕ hazÕrladÕm ve hemen sevk ediyor. Birde neden kaynaklanÕyor bu çok açÕk bir itiraftÕr, biraz da savcÕ arkadaúlarÕn iú yo÷unlu÷undan kaynaklanÕyor. Ben o kadar yo÷unum ki o evrak bana gelene kadar 1 hafta, 10 gün, 1 ay geçiyor, bu arada ikinci úikayet gelebiliyor.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) Tedbir kararÕ almak için sa÷lÕk raporu zorunlu olmamakla birlikte gerek karakollarda gerekse Cumhuriyet SavcÕlÕklarÕnda sa÷lÕk raporu alÕnmasÕ zorunlu tutulmakta ve sa÷lÕk raporu almadan sürecin devam etmesine izin verilmemektedir. Sa÷lÕk raporunun aranmasÕna neden olarak da olayÕn adli bir olay olmasÕndan dolayÕ sa÷lÕk raporun gereklili÷i dile getirilmektedir. “KadÕnÕn dayak yedi÷ine dair sa÷lÕk raporu isteniyor, baúvurular sÕrasÕnda rapor istenmiyor ama prosedürün devam edebilmesi için rapor gerekli. Aile içi bir olay oldu÷u için hiç kimseye sa÷lÕk raporu aldÕramam, almak istemiyorsa almÕyor. KadÕnlar rapor almak istemiyor, rapor almak prosedürün devam etmesi için zorunlu.” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu) “...adli olay oldu÷undan dolayÕ rapor gerekli, adli dosyayÕ tedbir istemi ile gönderiyorsunuz, rapor olacak ki hakim görecek, niye böyle bir úey isteniyor, nasÕl bir úiddet görmüú vesaire.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) “Rapor istenmesi tedbir kararÕ alÕnmasÕ için de÷il, adli olay olmasÕndan dolayÕ rapor isteniyor. Çünkü eúe karúÕ kasten yaralanma oluyor, hakkÕnda soruúturma yapÕyoruz.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) Bu durumda, aile içi úiddetin varlÕ÷ÕnÕn ö÷renilmesi ve acil tedbir alÕnmasÕ gerekti÷i hallerde tedbir kararÕ vermekte Cumhuriyet savcÕlarÕ da yetkili kÕlÕnabilir. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕndaki bir uygulamada Aile Mahkemesinin kararÕ, Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna, oradan infaz savcÕlÕ÷Õna, oradan kolluk birimlerine, kolluk birimleri de ilgili kiúiye tebli÷ etmektedir. Örne÷in 3 aylÕk bir tedbir kararÕ verildi÷inde bu tebli÷in gerçekleúmesine kadar geçen süre bir ya da bir aydan fazla sürmesi halinde tedbir kararÕnÕn caydÕrÕcÕlÕ÷ÕnÕn 133 baúlamasÕ ertelenmekte ve karar amacÕna ulaúmakta yetersiz kalmaktadÕr. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda iúlem yapÕlmaya baúladÕ÷Õ andan itibaren devam eden süreçte bir çok sÕkÕntÕ yaúandÕ÷Õ görülmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanunda öngörülen tedbirler için belki karar aldÕrmak tek baúÕna yeterli de÷il, aynÕ zamanda ilgili úahsa tebligat gerekiyor. Bu nedenle tebligat konusunun genel sorunlarÕ, 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulanmasÕnda da aynÕ sorunlarÕn yaúanmasÕna neden oldu÷u görülmektedir. Aúa÷Õda bu sorunlarla ilgili örnekler verilmiútir. “Her yerin uygulamasÕ birbirinden farklÕ. Önceden úiddeti uygulayan tarafÕn haberi olmamalÕ. Aile mahkemesinden savcÕlÕ÷a, savcÕlÕktan kolluk kuvvetlerine gelmesi tebli÷ sürecini uzatÕyor. Adam bana tebli÷ yapÕlmadÕ diyerek úiddete devam edebiliyor. Tebli÷ úekline farklÕ bir úekilde çözüm bulunmasÕnda yarar görüyorum. AyrÕ yaúamaya karar verilmiúse ya da boúanma davasÕ açÕlmÕúsa bununla birlikte hemen tedbir için ben müracaat ediyorum. Zira bizim toplumumuzda erkek tarafÕ bunu hazmedemiyor. “NasÕl bana bunu yaparlar, ne yapÕyormuú bunlar” diye teki gösteriyor. Ben de bir erkek annesiyim ama bu durum böyle maalesef. Bunu önlemek için aynÕ anda müracaat ediyoruz. Mühim olan bir úeyi önceden önlemek lazÕm.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Dilekçe verildi÷i andan itibaren, nüfus kaydÕnÕ getirtip karÕ koca olup olmadÕ÷ÕnÕ tespit ediliyor. YapÕlan úikayete göre çözüm üretiliyor. Hiçbir irdeleme yapmadan karara ba÷lamak durumunda kalÕnÕyor. Karar aleyhine tedbir konulana ulaúÕnca hemen itiraz ediyor bu sefer. Avukat kararÕn hemen kaldÕrÕlmasÕnÕ talep ediyor. Sonra olay araútÕrÕlÕyor. OlayÕ delillerle do÷rulu÷unu tespit edilmiúse tedbir kararÕ uygulanÕr. Aksi takdirde tedbir kararÕ iptal edilir. Mahkeme savcÕlÕ÷a kararÕ gönderir. Orada bir süre gecikir. Oradan da kolluk kuvvetlerine gönderilir. Bir süre de orada gecikir. Tebli÷ kararÕ ulaúÕncaya kadar çok zaman geçmiú olur.” (Hakim, 2007, Marmara) “Süreç esnasÕnda kolluk kuvvetleri ile sorun yaúÕyorum. Eúim telefon edip evi gözetliyor. Ben polis arÕyorum ama gelen giden olmuyor. IsrarlÕ 134 aramalardan sonra yunus ekipleri geliyor. Karakol polisi hiç yardÕmcÕ olmuyor. Eúim karakol polisleri ile çok iyi bir iliúki kurmuú. Polisten destek göremiyorum maalesef.” (KadÕn, 2007, Marmara) “Tebligatta sorunlar var. Mesela benim eúim østanbul da yaúÕyor. øúi, evi burada ama adresini KuúadasÕ’ndaki otelini gösteriyor. Otele gidip tebligat yapamÕyorsunuz adam ortada yok. østanbul da bile iki hafta sürerse tebligat orada ne kadar sürer kim bilir. KuúadasÕ’ndaki otele nafaka için haciz de konamÕyor. øki yÕldÕr bana mal varlÕ÷Õm sorulacak ne gelen var ne giden.” (KadÕn, 2007, Marmara) “Sa÷lÕk kuruluúlarÕ ile çok sorun olmuyor. Ancak savcÕlÕklar olayÕ mahkemeye intikal ettirdikten sonra karar veriliyor. Ancak tedbir kararÕnÕn aleyhine tedbir konulana iletilmesi aúamasÕnda bir ay savcÕlÕkta bir ayda polis veya jandarmada oyalanÕyor. Tedbir kararÕnÕn tebli÷i ulaúÕncaya kadar kiúiye zaman bitmiú oluyor.” (Hakim, 2007, Marmara) “Koruma kararÕ tek adrese çÕkÕyor. Adres de÷iútirildi÷inde tekrar baútan süreci baúlatmak gerekiyor. Adres de÷iúikli÷inde koruma kararÕnÕn devam etmesi gerekir.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Bu kanun úu anda hiç yoktan iyidir. øki tarafÕn dinlenmemesi uygulamada yapÕldÕ÷Õ gibi, kocaya haber verilmemesi gibi öneriler olabilir. ArkasÕndan itiraz yolu var nasÕlsa. Gelsin mahkeme de söyleyece÷ini söylesin hakim kaldÕrÕrsa kaldÕrÕr zaten. Boúanma veya ayrÕlÕk kararÕnÕn iletilmesi ile birlikte bunun da iletilmesi. AyrÕ bir karar bile olsa aynÕ kararla bildirilmesi. Tebligat yolunda postanÕn dÕúÕnda alternatiflerin de÷erlendirilmesi.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Aile mahkemelerinde verilen kararÕn savcÕlÕ÷a bildirilmemesini, bu kararÕn infazÕnÕn gecikmesine meydan vermemek adÕna infazÕnda mahkemece gerçekleútirilmesi gerekti÷ini düúünüyorum. Birkaç aylÕk gecikme halledilmiú olur. Ancak personelin bu noktada e÷itilmesi ile iú halledilir. Mahkemede falan tarihli karar ile falan úahÕs hakkÕnda úu karar verilmiútir. Derhal infazÕ diye emniyet veya jandarmaya direk yazÕ yazÕlÕr. Tedbire uyulmadÕ÷Õ 135 takdirde bu sefer savcÕya müracaat edilip, ceza davasÕ baúlatÕlabilir.” (Hakim, 2007, Marmara) “ønfaz büroya gelen mahkeme kararlarÕna bakÕyoruz, 4320 sayÕlÕ Kanunla ilgili bir karar geldiyse, sadece tebli÷ etmek gerekiyorsa evine gidiyoruz, adamÕ bulamazsak eve haber bÕrakÕyoruz karakola u÷rasÕn tebli÷atÕ var diye, adam geliyor tebli÷atÕ imzalatÕp gönderiyoruz.” (Polis, 2007, Ege) “Eve polis geldi mahkemeden tebli÷at var diye, eúime haber verdim, neymiú diye sordu,ne bilem ben dedim. Polis seni ça÷ÕrÕyor dedim. Polis eúime ka÷ÕdÕ imzalatÕp gitti. BaktÕk mahkeme kararÕymÕú.” (KadÕn, 2007, Ege) “AslÕnda de÷iúik kararlar var. tabi bu kararlar bizde tutulmadÕ÷Õ için, ben burada kaydÕnÕ yapÕyorum asayiúe gönderiyorum. ønfazen yazmÕúÕz bu úekilde de mahkeme kayÕtlarÕna geçirmiúiz. Bu da vakit alÕyor. ArtÕk kolluk ne kadar zamanda tebli÷ ederse.” (SavcÕ, 2007, Güney Do÷u Anadolu) Bu duruma çözüm önerisi olarak, Aile Mahkemesinin kararÕnÕn Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ yerine, do÷rudan kolluk birimlerine yazÕlmasÕ ve kolluk birimlerinin de ilgili kiúiye kararÕ tebli÷ etmesiyle sürecin hÕzlandÕrÕlabilece÷i düúünülmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanun öngördü÷ü tedbirleri tek tek saymakta ancak “..Aile Mahkemesi Hakimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re’sen aúa÷Õda sayÕlan tedbirlerden bir ya da birkaçÕna birlikte veya uygun görece÷i benzeri tedbirleri de hükmedebilir” demektedir. Aile Mahkemesi Hakimleri kanunda öngörülen tedbirler dÕúÕnda “benzer” tedbirleri uygulamaktan kaçÕnmakta olduklarÕ görülmüútür. Hakimin kanunda sayÕlan tedbirler dÕúÕnda herhangi benzer bir tedbir öngörmedi÷i hatta bundan kaçÕndÕ÷Õ görülmektedir. “Dilekçedeki talebe ba÷lÕ kalarak aile ve çocuklar için konut tahsisi, eve yaklaúmama, iletiúim kurulmamasÕ, 600 metre çapÕndaki alana yaklaúmama, eve girmeme gibi bütün tedbirler talep ediliyorsa tüm tedbirlere birden hükmediyoruz. Di÷er tedbirleri hiç uygulamadÕm. BaúÕma iú açmayÕm. (Hakim, 2007, Marmara) “Di÷er bir sorunda çocuklarÕn baba ile irtibatÕ nasÕl olacak.” (KadÕn, 2007, Marmara) 136 “UzaklaútÕrma kapsamÕ dahilinde çocukla babanÕn görüúmesinin kurallarÕ. Kanun da aile bireylerinin korunmasÕ amaçlanÕrken yeni bir çeliúki ortaya çÕkÕyor. Yeni ma÷durlar yaratÕlÕyor.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Tedbir uygulanan kiúinin kalacak yeri olmazsa ma÷dur oluyor ve mahkeme olarak bir úey yapamÕyoruz. Tedbir uygulanan kiúinin ekonomik durumu iyi de÷ilse sÕ÷Õnma evlerinde misafir etmek yararlÕ olur. AslÕnda bu tür insanlarÕ bir araya getirecek yerler planlanmalÕ ve birbirleriyle görüúmeleri sa÷lanmalÕ ve birbirlerinden etkilenerek nedamet gösterebilecekleri ortam oluúturulmalÕ.” (Hakim, 2007, øç Anadolu) “Polis savcÕlÕk arasÕnda herhangi bir iletiúim kopuklu÷u bulunmamaktadÕr. Ancak aile içi úiddete maruz kalan kiúilerin (özellikle kadÕnlarÕn) korunmasÕ için savcÕlar yeterli önlemleri almÕyorlar. Örne÷in di÷er eúin gözaltÕna alÕnabilmesi gerekiyor ancak savcÕlar bunu çok önemsemiyor. Boú ver diyebiliyor. Bu yetkinin kollu÷a devredilmesi veya savcÕlarÕn bu konuda biraz daha özverili olmasÕ gerekiyor.” (Karadeniz, Polis) Aile Mahkemesi Hakimlerinin kanunda öngörülen tedbirler dÕúÕnda “benzer” tedbirleri uygulamaktan kaçÕnmakta olduklarÕ görülmüú ve buna çözüm önerisi olarak di÷er kanunlarda öngörülen tedbirlere atÕfta bulunularak ya da tedbirlerin sayÕsÕ ve çeúidi artÕrÕlarak bu durumu bir çözüme kavuúturulmasÕnÕn mümkün oldu÷u görünmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda nafaka tedbiri genellikle reddedilmekte, kabul edilse bile nafakanÕn alÕnabilmesi pek mümkün olmamakta oldu÷u görülmüútür. Nafaka tedbiri uygulamasÕ oldukça güç bir karar olarak karúÕmÕza çÕkmakta ve ayrÕ bir hukuki sürecin baúlamasÕna neden olmaktadÕr. Ekonomik zorluk yaúayan kiúiler için 4320 sayÕlÕ Kanunun öngördü÷ü süreci yaúamak oldukça zor bir durum olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulanmasÕnda tedbir nafakasÕ öngörülmesi halinde bile bu nafakanÕn tahsil edilmesi sorunuyla karúÕ karúÕya kalÕnmaktadÕr. “Kanunlar çok güzel ancak onu uygulayacak yeterli altyapÕ yok. Adam dolar milyarderi veya aylÕk kazancÕ 100-200 milyar. AdamÕn gelirini tespit 137 edemiyoruz. Adam çok zengin, ama kirada oturuyorum diyor. BorçlarÕnÕ gösteriyor. Burada mahkemenin gelir beyannamesinin, kredi kartlarÕnÕn ekstresinin talep etmesi zorunlu olmalÕ, yani giderden gelir beyannamesi yapÕlmalÕ. NafakanÕn takdirinde de hakim kendi ekonomik úartlarÕnÕ göz önüne almamalÕ. Hakim ayda 3 milyar zor kazanÕyor diye ma÷dura az nafaka takdir etmemeli. Adam dolar milyarderi. Bu çocu÷un masraflarÕ di÷er aile bireyleri emsal alÕnarak tespit edilmeli. AdamÕn di÷er ye÷enlerinin úoförlerinin masrafÕ altÕ milyar dolayÕsÕyla nafaka ona göre tespit edilmeli. Her olay kendi úartlarÕ içinde de÷erlendirilmeli.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Nafaka ba÷lanÕrken en az asgari ücret tahsis edilmeli, sonradan araútÕrma yapÕlÕp uygun bir ücret tahsis edilmeli. Nafaka ödenmedi÷i takdirde de yaptÕrÕm lazÕm. Emredici düzenlemeye aykÕrÕ bir durum varsa mutlaka ceza olmalÕ. Nafaka ödenmedi÷i takdirde derhal dava açmadan aile mahkemesi 3-5 gün hapis cezasÕ verebilmeli, nafakasÕnÕ ödeyen makbuzunu hemen mahkemeye beyan etmeli.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Nafaka davasÕ süresince aile dostum 3 kiúiyi úahit yazdÕm. OnlarÕ arayÕp senin torunun çocu÷un var diye tehdit ediyor. Benim mal varlÕ÷ÕmÕ kimse açÕklayamaz, ben onu (eúini) 500 liraya muhtaç edece÷im, asker edece÷im diyor. Tehditlerden korkan dostlarÕm úahitlik etmediler.” (KadÕn, 2007, Marmara) “Ailem bana maddi anlamda da destek oldu÷u için çok problem olmuyor. 24 ay oldu nafaka karara ba÷lanalÕ ayda 6,500 ytl hala tahsil edemedik. ÇocuklarÕn okul paralarÕnÕ kendi babam ödüyor. Kendisi lincoln jeeplerle geziyor. Gayri menkullar her úey úirketin üzerineymiú. AdamÕn beú kuruúu yok. Ama sevgilisinin birinin kirasÕ 4000 dolar, lincolnün deposu 400 milyona doluyor ama parasÕ yok. Ferrari bakÕyor.” (KadÕn, 2007, Marmara) Kimi zaman nafaka tedbiri aldÕrmanÕn úiddeti körüklemekte ve daha fazla hasmane davranÕúlara yol 138 açmakta oldu÷u görülmüútür. Aúa÷Õda anlatÕlanlar bu durumu açÕkça göstermektedir. “Benim evimden zorla çocu÷umu aldÕlar, icra parasÕnÕ yatÕrmayÕ unuttuklarÕ için. Polis görgü tanÕ÷Õ, ama ben görmedim dedi. ZabÕt tutmadÕlar. Dayak yedi÷imde bile adli tÕpa göndermeleri için güçlü olmanÕz lazÕm. Polis zabÕt tutmuyorsa, kadÕnÕ doktora göndermiyorsa bu kanun nasÕl çalÕúacak.” (KadÕn, 2007, Marmara) Düzenli gelire sahip kiúilerden nafaka alÕnmasÕnÕn kolay olmasÕna ra÷men, geliri maaú ya da düzenli ödemelere ba÷lÕ kimselerden nafaka tahsil edilmesi oldukça güç oldu÷undan nafaka ödeme tedbirine uyulmamasÕ karúÕsÕnda ilgilinin hapis cezasÕ ile ihtar edilebilece÷i hükmü getirilmesi önerilmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda alÕnan kararlarÕn her iki tarafÕn dinlenmeden alÕnmasÕ, kimi durumlarda sorunlara yol açtÕ÷Õ görülmüútür. Kötü niyetli taraflardan birinin di÷erini evden uzaklaútÕrmasÕyla sonuçlanabilecek bir kararÕ Aile Mahkemesinden almasÕ sonucu evlilik birli÷inin da÷ÕlmasÕna yol açabilecek bir durumla karúÕ karúÕya kalÕnabilece÷i görülmüútür. Evden uzaklaútÕrma tedbirinin aileyi úiddetten uzak tutma gibi bir faydasÕ olmasÕyla birlikte aile ba÷larÕnÕ zayÕflattÕ÷Õ görülmektedir. Evden uzaklaútÕrÕlan ve bu karara uymadÕ÷Õ takdirde hapis cezasÕ ile cezalandÕrÕlaca÷Õ ihtar edilen birey (erkek) için aile ba÷larÕnÕn zayÕfladÕ÷Õ söylenebilir. Bu konu ile ilgili görüúülenlerin beyanÕ úöyledir. “YargÕlamadan sonra normal bir evlilik iliúkimiz yok. Eúim beni sürekli kÕskanÕyor. Eúim sürekli üste çÕkmaya çalÕúÕyor. Normal olamÕyoruz. Her sÕkÕntÕda karakola gitmeyi bir koz olarak kullanÕyor. SÕkÕntÕmÕz evlili÷imizin ilk aylarÕnda eúimin ablasÕnÕn iliúkimize karÕúmasÕ ile baúladÕ. AblasÕnÕn sorunlu bir evlili÷i var. Ben eúimin ablasÕnÕn etkisinde kalmamasÕnÕ istedim. Beni dinlemedi. KarúÕ geldi. Sinirlendi÷im bir sÕrada olay meydana geldi. ùimdi iki yÕl oldu. Ben sürekli susuyorum. Evlili÷imin devam etmesini istiyorum. Ancak istedi÷im gibi olmuyor.” (Erkek, 2007, Ege) “Çevrede çok konuúulduk. Eúim alay konusu oldu. Akrabalar unutana kadar zorlandÕk.” (KadÕn, 2007, Ege) 139 “Ma÷dur kÕsmÕn haklarÕnÕ korumaya çalÕúÕrken karúÕ tarafÕnda kesinlikle rencide edilmemesi, evden uzaklaútÕrma rencide edici úekilde olmamalÕ” (Hakim, 2007, Marmara) “Aileyi sadece kolluk gücü ile de÷il ailenin de÷erlerini koruyarak korumalÕyÕz. Daha kalÕcÕ ve ucuz bir çözüm olur”(KadÕn, 2007, Marmara, Avukat) “Kanun genelde ka÷Õt üzerinde kalÕyor. Bunun ilk nedeni, taraflarÕn barÕúmasÕ sonucu kararÕn kaldÕrÕlmasÕ talep ediliyor. Boúanma davalarÕnda bu süreç olmamalÕ, hukuk mantÕ÷Õ çerçevesinde gereksiz kalÕyor”. (Hakim, 2007, Marmara) “Bana iki kez evden uzaklaútÕrma cezasÕ verildi. Toplam 6 ay. Birinci uzaklaútÕrmadan bir ay sonra eúim gece korktu÷unu söyledi. øki ay daha uzaklaútÕrmam oldu÷u halde yanÕna ça÷ÕrdÕ. Gittim. Bana mesafeli davranmaya devam etti. Beni tekrar úikayet etmekle tehdit etmeye baúladÕ. Sorun devam etti÷i bir sÕrada tekrar úikayet etti. Tekrar 3 ay uzaklaútÕrma aldÕm.” (Erkek, 2007, Ege) Aile içi úiddetin temel nedeninin, yasalardaki boúluklardan olmadÕ÷ÕnÕn unutulmamasÕ gerekti÷i, yasal düzenlemeler yoluyla alÕnacak tedbirlerin yapÕlmasÕ gerekenlerin sadece bir kÕsmÕ oldu÷u vurgulanmÕútÕr. AyrÕca bireylerin ekonomik özgürlüklerine ulaúabilmeleri; e÷itim ve bilinç düzeylerinin yükseltilmesine çalÕúÕlmasÕ; psikolojik, ekonomik, sosyal içerikli tedbirler alÕnmasÕ gibi konular da alÕnmasÕ gereken asÕl önlemler olarak tavsiye edilmektedir. Aúa÷Õdaki ifadeler bu konudaki görüúlerden bazÕlarÕnÕ yansÕtmaktadÕr. “Bu kanun do÷uda ölü do÷muútur. Ülkenin batÕsÕnda uygulansa bile, do÷usunda ve güney do÷usunda uygulanma ihtimali yok. Kanun Türk toplum yapÕsÕna uymuyor. Adam babasÕnÕ dövmüú 6 ay ceza almÕú. ÇÕkÕnca intikamÕmÕ alaca÷Õm diyor. Düúünebiliyor musunuz? Eúini dövmüú uzaklaútÕrma almÕú. Eúine sen beni sevmiyorsun, senin yüzünden sabÕkalÕ oldum, millete rezil oldum diyor. Düúünebiliyor musunuz? Bu olaydan sonra bu aile hayatÕ devam edecek ve bu Türk toplum yapÕsÕnÕn var oldu÷u ailede olacak, imkanÕ var mÕ? Aile yapÕsÕ 140 mutlaka zedelenir. Kanun, kentli üst sÕnÕflarda uygulansa bile alt sÕnÕflarda sÕkÕntÕ yaratÕyor. Ailenin da÷ÕlmasÕna yol açÕyor.”(Hakim, 2007, Ege) Bu kanun kapsamÕnda baúvurularÕ engelleyici nedenler arasÕnda görülen durumlardan biri de, insanlarÕn bazÕlarÕnÕn boúanmak istememesi ve baúvurularÕnÕn boúanma davasÕna dönüúece÷i kanaatidir. Çünkü yuvanÕn da÷ÕlmasÕ tüm aile fertleri açÕsÕndan daha kötü sonuçlarÕ do÷abilecek bir durumdur. YargÕ süreci sonunda eúin úiddete baúvurmasÕnÕn daha da artaca÷Õ korkusu baúvurularÕ engelleyici bir nedendir. “YargÕ süreci sonunda eúin tutumunun kötüleúece÷i korkusundan söz edilebilir.” (Hakim, 2007, Karadeniz) “Tekrar ederse evlili÷i bitiririm. Ailelerden çok da dahil olmuyorlar olaya. Böyle Bir úey tekrar ederse serbest bÕrakmamalarÕnÕ isterdim”. (Bayan, 2007, Karadeniz) “Tabi úimdi vatandaú bize baúvuruyor, kocam beni dövdü diye. SavcÕnÕn bu durumda yapabilece÷i biúey yok. Bizim en fazla yapabilece÷imiz 4320. zaten sadece savcÕnÕn baúvurmasÕna gerek yok. Kiúi kendisi de baúvurabiliyor. Hakim takdir etmeden önce zabÕta araútÕrmasÕ yaptÕrmalÕ, taraflarÕ dinlemeli ondan sonar karar vermeli. Ama özellikle dÕúarÕda kalma durumlarÕnda mahkeme acilen karar vermek durumunda yani.” (SavcÕ, 2007, Güney Do÷u Anadolu) “KarÕmla kavga ediyorduk. Bir gün yine kavga ettik. ÇocuklarÕ alÕp evden çÕkÕp gitmiú. Çok kÕzdÕm. Ben o gün karÕmÕ arÕyordum, akrabalarÕna gitmiú. Oradan ona kadÕn merkeziyle(Kamer VakfÕ) görüútürmüúler. KadÕn merkezinden onlarÕ almÕúlar, sonra bana dava açmÕú. Polis geldi beni evden uzaklaútÕrdÕlar, ben de boúanma davasÕ açtÕm, bir ara sÕ÷Õnma evinde kalmÕúlar.” (Erkek, 2007, Güney Do÷u Anadolu) “Karakola gelenler kocamdan úikayetçiyim diye gelmiyor, artÕk boúanaca÷Õm diye geliyor. Karakola gelenler artÕk dayanma noktasÕnÕn son noktasÕna gelenler geliyor veya sÕ÷Õnma amaçlÕ geliyorlar. 141 AyrÕca, kadÕnlarÕn baúvurularÕnÕn bir kÕsmÕnÕn nedeni de, eúlerine karúÕ göz da÷Õ vermek ve gözlerini korkutmak, gelenler iúlem yapmayÕn ama eúimi korkutun úeklinde talepleri oluyor.” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu) “Aile iliúkilerinde bazen çok keskin karar vermek yapÕcÕlÕktan ziyade daha çok yÕkÕcÕlÕ÷a neden olabiliyor. Müracaat oldu÷unda genellikle eúe úiddet uygulamamasÕ yönünde uyarÕ veriliyor, bazen de özellikle kocaya evden uzaklaútÕrma kararÕ veriyoruz ve bu süre içerisinde de cüzi de olsa nafakaya hükmediyoruz. A÷ÕrlÕklÕ olarak korkutuyoruz. UzaklaútÕrma verirseniz, karúÕ taraf bu iú bitti diye hemen boúanma davasÕ açÕyor. AsÕl olan boúanmaya hükmetmek de÷il taraflarÕ uzlaútÕrmaktÕr. Aile mahkemesinin kuruluú yasasÕnda da o var, genellikle hakim baúlangÕçta taraflarÕ uyarÕr, mahkemenin uzmanlarÕndan yararlanÕr diyor.” (Hakim, 2007, Do÷u Anadolu) “Bu kanunun uygulanmamasÕnÕn nedeni aslÕnda o, çünkü bu kanun ile bir úeyler yapÕlabilece÷ine kimse inanmÕyor, daha do÷rusu maddi aya÷Õ ile ilgili, simdi diyor ki yine beni onlara mÕ göndereceksiniz diyor, akúam gelince ne yapaca÷Õm diyor korkuyor yani.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) Bu nedenle 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda karar veren Aile Mahkemesi Hakiminin her iki tarafÕ da dinleyerek karar vermesi, taraflardan úiddet uygulayan kiúinin mahkemeye gelmekten kaçÕnmasÕ durumunda gÕyabÕnda karar vermesini sa÷layacak düzenlemenin kanun metnine girmesi gerekti÷i düúünülmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda verilen Mahkeme kararlarÕnÕn ço÷unda gerekçe yazÕlmadÕ÷Õ görülmüútür. “Bu konuda Cumhuriyet SavcÕlarÕnÕn ve Hakimlerin kanunun uygulanmasÕ yönünde uyarÕlmasÕna ve titizlikle uygulanmasÕna yönelik artÕk genelge mi yayÕnlanÕr bir çalÕúma yapÕlmasÕ gerekir... burada ben gelene kadar burada bir tedbir kararÕ istendi÷ini görmedim. Ben isteyince arkadaúlar da baúladÕlar ve tedbir kararÕ istenmeye baúlandÕ.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) 142 2.5. 4320 SayÕlÕ Kanunun UygulamasÕnda Veri TabanÕ Eksikli÷i ve UygulamayÕ ZorlaútÕran ølave Yükler Adli sicil istatistiklerinin “4320 sayÕlÕ Kanun” ile “Boúanma” kapsamÕnda açÕlan davalarÕn iliúkilendirilmedi÷i için boúanan çiftlerin daha önceden 4320 sayÕlÕ Kanundan yararlanÕp yararlanmadÕklarÕ bilinememektedir. Bu durum kanunun aile üzerindeki etkisini ölçmek için kullanÕlabilecek bilgi eksikli÷ine neden olmaktadÕr. Bu nedenle boúanan eúlerin boúanma aúamasÕna gelmeden önce bu ailelerde 4320 sayÕlÕ Kanun ile ilgili tedbir uygulanÕp uygulanmadÕ÷ÕnÕn takibinin yapÕlmasÕ bu kanunun aileler ve toplum üzerindeki etkinsi daha fazla ortaya koyabilecektir. Bu nedenle adli sicil istatistiklerinin bu durumu göz önünde tutularak hazÕrlanmasÕ daha yararlÕ olacaktÕr. 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulanabilmesi için hakkÕnda tedbir istenen kiúinin kanunda öngörülen úiddeti en azÕndan bir kez uygulamasÕ gerekmekte, aksi takdirde kanunun uygulanma imkânÕ bulunmamaktadÕr. Kanun úiddetin gerçekleúmesinden sonra devreye girmekte ve ilk kez uygulanacak olan muhtemel bir úiddeti önlemekte aciz kalmaktadÕr. Görüúme yapÕlan hâkim, savcÕ ve kolluk yetkilileri kanunun úiddetin gerçekleúmesinden sonra devreye girdi÷ini ve ilk kez uygulanacak olan muhtemel bir úiddeti önlemekte aciz kaldÕ÷ÕnÕ belirtmektedirler. Bir müracaat olmadan yasal sürecin baúlamasÕ imkânsÕzdÕr. Böylece ilk kez uygulanacak olan muhtemel bir úiddeti önlemekte kanun aciz kalmaktadÕr. Kanuna göre úiddet uygulanmadan müdahale etmek imkânsÕzdÕr. Kanunda sayÕlan di÷er tedbirlerin uygulamasÕ da kiúilerin takdirinde olup, aile içindeki bireylerin her hangi bir úikâyeti bulunmadÕ÷Õ sürece polis, jandarma, hâkim ve savcÕ için verilen kararÕn re’sen uygulamasÕna yönelik herhangi bir sistem bulunmamakta ve úiddet gören birey çok zor durumda kalmadÕkça kararÕn uygulanmasÕndan daha çok karara muhalefetin sonucundaki hapis ihtarÕnÕn úiddet uygulayan birey üzerindeki caydÕrÕcÕ etkisinden yararlanÕlmak istenilmektedir. Kanunun beklenen amaçlara ulaúabilmesi için bazÕ úartlarÕn yerine gelmesi ya da getirilmesi gerekmektedir. Bunlardan birisi de ailelerin özellikle de kadÕnlarÕn bilinçlendirilmesidir. Çünkü kanun uygulayÕcÕlarÕnÕn müdahale edebilmesi için bir úikâyetin gelmesi gerekmektedir. Bu da haklarÕ bilmekle mümkündür. 143 “Bu kanunun hedeflenen sonuçlara ulaúabilmesi için ailelerin özellikle de kadÕnlarÕn bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bizim olaya müdahale edebilmemiz için olayÕn bize intikal etmesi gerekiyor; bu da insanlarÕn haklarÕnÕ bilmesinden geçiyor” (SavcÕ, 2007, Karadeniz,). 4320 sayÕlÕ Kanunda aile içi úiddet seviyeleri düzenlenmedi÷i, müessir fiil ile ölümcül olaylara varabilecek úiddet türleri arasÕnda fark görülmedi÷i, bütün durumlarda sayÕlan aynÕ tedbirlerin uygulanmasÕ yoluna gidildi÷i görülmüútür. ùiddet sonucu rapor alÕnan bir olayla sadece tanÕk ifadesi üzerine verilen tedbir kararlarÕnÕn birbirine benzer olmasÕ durumlarÕ ile karúÕlaúÕlmÕútÕr. 4320 sayÕlÕ Kanunda “bildirim” üzerine hâkimin re’sen tedbir kararÕ verebilece÷i öngörüldü÷ü halde aile içi úiddet gören kiúilerin bunu bir raporla ispat etmeleri istenmektedir. Rapor almak için yeterli maddi ve manevi gücü kendinde bulamayan kiúilerin bu aúamada úikâyetlerinden vazgeçme e÷ilimi taúÕdÕklarÕ gözlemlenmiútir. 4320 sayÕlÕ kanun kapsamÕnda uygulanan baúvuru sürecinin de úikâyetlerin ertelenmesinde etkili oldu÷u, úiddetin boyutu baúvuru sürecindeki zorluklardan daha fazla olmadan bu sürecin pek göze alÕnamadÕ÷Õ görülmektedir. “BazÕ semt karakollarÕnda yeterli ilgi gösterilmiyor ma÷dura. Bir müvekkilim eúi tarafÕndan tecavüze u÷ramasÕna ve kendisine eúi zührevi hastalÕklar bulaútÕrmasÕna ra÷men semt amirli÷ine gidiyor. Sevk müzekkeresi vermeden hastaneye gönderiyorlar. Hastanede sevk müzekkeresi istiyor. AvukatÕ olan ben de bunu ispat edemedi÷im için müvekkilim ma÷dur oluyor. Bazen bir polis memuru ya da doktor, eúin vermedi÷i zararÕ, iúini savsaklamak suretiyle ma÷dura verebiliyor” (KadÕn Avukat, 2007, Marmara). Tedbir kararÕ almak için gerek karakollarda gerekse Cumhuriyet SavcÕlÕklarÕnda sa÷lÕk raporu alÕnmasÕ zorunlu tutulmakta ve sa÷lÕk raporu almadan sürecin devam etmesine izin verilmemektedir. Buna neden olarak da olayÕn adli bir olay olmasÕndan dolayÕ sa÷lÕk raporunun gereklili÷i dile getirilmektedir. Aúa÷Õda bu durumu yansÕtan ifadeler verilmiútir. “Adli olay oldu÷undan dolayÕ rapor gerekli, adli dosyayÕ tedbir istemi ile gönderiyorsunuz, rapor olacak ki hakim görecek, niye böyle bir úey isteniyor, 144 nasÕl bir úiddet görmüú vesaire” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). “KadÕnÕn dayak yedi÷ine dair sa÷lÕk raporu isteniyor, baúvurular sÕrasÕnda rapor istenmiyor ama prosedürün devam edebilmesi için rapor gerekli. Aile içi bir olay oldu÷u için hiç kimseye sa÷lÕk raporu aldÕramam, almak istemiyorsa almÕyor. KadÕnlar rapor almak istemiyor, rapor almak prosedürün devam etmesi için zorunlu” (Polis, 2007, Do÷u Anadolu). “Rapor istenmesi tedbir kararÕ alÕnmasÕ için de÷il, adli olay olmasÕndan dolayÕ rapor isteniyor. Çünkü eúe karúÕ kasten yaralanma oluyor, hakkÕnda soruúturma yapÕyoruz” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu). Bu Kanun kapsamÕnda baúvuru sürecinden ilgili kiúiye Hâkim KararÕ tebli÷ edilinceye kadar uzun bir süreç yaúanmakta ve bu süreç oldukça fazla vakit aldÕ÷Õ için úiddet uygulayan kiúi eylemlerine devam edebilmektedir. Ma÷dur/lar bu durumdan zarar görmekten korunamamakta olduklarÕ anlaúÕlmÕútÕr. HakkÕnda tedbir uygulanan kiúinin tedbir kararÕnÕ ihlal etti÷inde ise kollu÷un ihlalden nasÕl haberdar olaca÷Õ açÕk ve belli de÷ildir. Tek bir imkan vardÕr. O da ma÷dur haber ederse kolluk veya adli makamlar müdahale edebilecektir. Haber edilse bile görevliler gelene kadar tedbir uygulanan kiúi olay mahallini terk etti÷inde ne yapÕlaca÷Õ belirsizdir. AyrÕca yine aúa÷Õda söylendi÷i gibi sosyal yapÕdan dolayÕ komúular veya akrabalar tedbirin ihlali durumunda ihbar etmede gönülsüz davranmaktadÕrlar. “Dilekçe verildi÷i andan itibaren, nüfus kaydÕnÕ getirtip karÕ koca olup olmadÕ÷Õ tespit ediliyor. YapÕlan úikâyete göre çözüm üretiliyor. Hiçbir irdeleme yapmadan karara ba÷lamak durumunda kalÕnÕyor. Karar aleyhine tedbir konulana ulaúÕnca hemen itiraz ediyor bu sefer. Avukat kararÕn hemen kaldÕrÕlmasÕnÕ talep ediyor. Sonra olay araútÕrÕlÕyor. OlayÕ delillerle do÷rulu÷unu tespit edilmiúse tedbir kararÕ uygulanÕr. Aksi takdirde tedbir kararÕ iptal edilir. Mahkeme savcÕlÕ÷a kararÕ gönderir. Orada bir süre gecikir. Oradan da kolluk kuvvetlerine gönderilir. Bir süre de orada gecikir. Tebli÷ kararÕ 145 ulaúÕncaya kadar çok zaman geçmiú olur” (Hâkim, 2007, Marmara). “Zaten adam eve yaklaúmÕúsa polis aranÕp da gelinceye kadar ne yapacaksa yapÕyor” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). “Aile mahkemesinden savcÕlÕ÷a, savcÕlÕktan kolluk kuvvetlerine gelmesi tebli÷ sürecini uzatÕyor. Adam bana tebli÷ yapÕlmadÕ diyerek úiddete devam edebiliyor. Tebli÷ úekline farklÕ bir úekilde çözüm bulunmasÕnda yarar görüyorum” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara). AyrÕca tedbir eúe uygulanÕrken eúin yakÕnlarÕnÕn baskÕ kurmasÕ durumunda durumun ne olaca÷Õ da açÕk de÷ildir. Kanunun bu çeúit baskÕlarÕ da önleyici tedbirler öngörmesi gerekir. “KocayÕ uzaklaútÕrÕyorsunuz. Ama aileyi uzaklaútÕrmÕyorsunuz. KocamÕn gelip gelmemesi fazla bir úey de÷iútirmedi. Benim hayatÕmdaki stres oldu÷u gibi devam etti hatta daha da katlandÕ. … Avukatlar, kalabalÕk sürekli kavga çÕkarÕyorlar. Hakaretler diz boyu. Bir kiúi gitti yerine on kiúi geldi. Ben bu uzaklaútÕrmanÕn yaptÕrÕm gücü oldu÷una da inanmÕyorum” (KadÕn, 2007, Marmara). 2.6. 4320 SayÕlÕ Kanunun Aile ve Toplumsal YapÕ Üzerindeki Etkisi Türkiye’de yaúanan toplumsal de÷iúim 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un hazÕrlanmasÕ ve yürürlü÷e konmasÕnda önemli bir etken oldu÷u görülmektedir. Türkiye’deki büyükanne, büyükbaba, anne, baba ve torunlarÕn birlikte yaúadÕ÷Õ geleneksel geniú aile sisteminden hÕzlÕ sanayileúme ve buna paralel olarak úehirleúmeyle birlikte çekirdek aile tipi dedi÷imiz anne, baba ve çocu÷un oluúturdu÷u dar aile tipine do÷ru yo÷un bir gidiúin yaúanmasÕ, ayrÕca içinde bulunulan zor ekonomik koúullar, sosyal ve kavramsal kargaúalar, yorucu úehir hayatÕ aile bireyleri üzerinde psikolojik ve sosyolojik rahatsÕzlÕklara neden oluúu, aile içi úiddetin zararlarÕnÕn sadece toplum açÕsÕndan de÷il, birey açÕsÕndan da tehlikeli sonuçlar yaratmasÕ, sevgi, úefkat ve merhamet göstermesi gereken bir kiúi tarafÕndan uygulandÕ÷Õndan, úiddete maruz kalan aile bireyinin ruhi yapÕsÕnda hayatÕ boyunca 146 silinmesi zor izler bÕrakmasÕ, son yÕllarda aile içi úiddet olaylarÕ toplumumuzu sarsan boyutlara ulaúmasÕ, ailede yaúanan dayak, iúkence ve cinayet gibi úiddet olaylarÕnÕn her geçen gün görsel ve yazÕlÕ basÕnda izlenmesinin, “4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun”un hazÕrlanÕp yürürlü÷e konmasÕnda baúlÕca etkenler oldu÷u görülmüútür. AyrÕca geliúmiú ülkelerdeki yasal düzenlemelerden de etkilenildi÷i, bu Kanunun, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, øngiltere, ørlanda ve Norveç gibi ülkelerde uygulanan, úiddete u÷rama ihtimali bulunan kadÕnlarÕn mahkemelere baúvurarak koruma emri alabilmelerini sa÷layacak hükümler içerecek úekilde, aile içinde toplumsal cinsiyet dengesini sa÷lamak üzere tedbirler geliútirme, bu konuda mahkeme ve di÷er kurumlardan destek alma, kadÕnlarÕn kurumsal olarak güçlenmesini sa÷lama gibi amaçlarla düzenlemeye gitti÷i görülmektedir. Toplumun temelini oluúturan aile, bireysellikten toplumsallÕ÷a geçiúin en küçük birimi olarak kabul edilmiú ve karúÕlÕklÕ rÕza ile oluúan ailenin sa÷lÕklÕ yapÕlanmasÕ ve yürütülmesinin toplumun varoluúunu do÷rudan etkiledi÷i düúüncesi genel kabul görmüú bir anlayÕú olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. Bu nedenle kanun koyucunun bu anlayÕú do÷rultusunda konuyu ele alÕp düzenleme yaptÕ÷Õ görülmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanun, “Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrÕ olarak” ifadesiyle, ailenin korunmasÕnÕn ve aile içi úiddetin önlenmesinin önemini göz önünde tutarak, konuyu genel hükümler çerçevesi dÕúÕnda ayrÕca ele alÕp, aile içi huzurun toplum hayatÕnda sadece aileyi oluúturan bireylere bÕrakÕlacak bir olgu olmadÕ÷ÕnÕ, aile içi sorunlarÕn çözümünde kamu otoritesinin de konuya do÷rudan müdahale etmesi gerekti÷ini belirten anlayÕúÕ yansÕtan bir biçimde düzenlenmiútir. Böylece aile içi yaúanan olumsuzluklarÕn, aynÕ zamanda toplumsal bir sorun oldu÷u, úiddetin, özellikle aile içi úiddetin yaúanmasÕna toplumsal rÕza gösterilmedi÷inin ve aynÕ zamanda aile yapÕsÕnÕn korunmasÕna önem verildi÷inin bir göstergesi olarak, kanunda öngörülen tedbirlerin úiddet uygulayan bireylere uygulanabilece÷ini belirtmiútir. 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un 1998 yÕlÕnda ilk kez hazÕrlanÕrken genel gerekçesinde; “ùiddetin aile yaúamÕ içerisinde, aileyi oluúturan bireyler arasÕnda gerçekleúen ve "aile içi úiddet" adÕ altÕnda "aile içinde bir bireyin di÷er bir bireye 147 yönelik fiziki, sözel ve duygusal kötü davranÕú" úeklinde tanÕmlanan görüntüsü toplum için tehlike olmakta, toplumun en küçük birimi olan aile içerisinde gerçekleúen úiddetin yol açtÕ÷Õ ve açaca÷Õ zararlar toplum bünyesinde derin ve kalÕcÕ izler bÕrakmakta” oldu÷u belirtilmiútir. Böylece aile içi yaúanan “fiziki, sözel ve duygusal kötü davranÕú” úeklinde gerçekleúen úiddet olgusunun, hem bireysel hem toplumsal yönden tehlike oldu÷u ve bu türden zararlarÕn toplumsal yapÕda derin ve kalÕcÕ izler bÕraktÕ÷Õ konusunda, toplumsal bir mutabakatÕ sa÷lamaya yönelik yasal dayanak ve hukuki bir zemin oluúturmuútur. Toplumsal cinsiyet dengesinin sa÷lanmasÕ, kadÕnlara yönelik baskÕ unsurlarÕnÕn kaldÕrÕlmasÕ, geleneksel “kol kÕrÕlÕr yen içinde” anlayÕúÕnÕn de÷iútirilmesi, aile içi yaúanan veya yaúanabilecek olan her türlü úiddetin toplumu da ilgilendirdi÷inin açÕkça belli edilmesi, aile içindeki huzursuzluk ve olumsuzluklara toplumsal rÕza gösterilmedi÷inin ifade edilmesi ba÷lamÕnda, 4320 sayÕlÕ Kanun, bu konudaki olumsuz geleneksel anlayÕúlarÕn kamu tarafÕndan de÷iútirilmeye çalÕúÕldÕ÷ÕnÕn bir göstergesidir. Geleneksel anlayÕúlarÕn artÕk de÷iúmeye baúladÕ÷Õ ve gün geçtikçe 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda öngörülen tedbirlerin úiddet uygulayan bireylere uygulanmasÕ yönünde taleplerin arttÕ÷Õ görülmektedir. AraútÕrmaya konu olan birçok kiúinin ifade etti÷i gibi 4320 sayÕlÕ Kanunun bilinmesiyle do÷ru orantÕlÕ olarak bu kanun kapsamÕnda yapÕlan baúvuru sayÕsÕnÕn arttÕ÷Õ gözlenmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanunla ilgili Hukuk Mahkemelerinden (Aile Mahkemeleri) karara ba÷lanan davalarÕn yÕllara göre sayÕsÕna bakÕldÕ÷Õnda 1998 yÕlÕnda 692, 1999 yÕlÕnda 1856, 2000 yÕlÕnda 2473, 2001 yÕlÕnda 3166, 2002 yÕlÕnda 4248, 2003 yÕlÕnda 6375, 2004 yÕlÕnda 8221 ve 2005 yÕlÕnda da 9132 oldu÷u görülmektedir (Eklerde istatistikî bilgiler verilmiútir).43 4320 sayÕlÕ Kanunla ilgili Ceza Mahkemelerinde tedbirlere muhalefetten karara ba÷lanan davalarda yÕllara göre sanÕklar hakkÕnda verilen kararlarÕn sayÕsÕna bakÕldÕ÷Õnda, 1999 yÕlÕnda 80, 2000 yÕlÕnda 106, 2001 yÕlÕnda 173, 2002 yÕlÕnda 173, 2003 yÕlÕnda 213, 2004 yÕlÕnda 348 ve 2005 yÕlÕnda 389 oldu÷u görülmektedir (Eklerde istatistikî bilgiler verilmiútir).44 43 44 http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/hukukpdf.htm e.t. 12.10.2007 http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 148 AraútÕrmaya konu olan kiúilerden tedbir talebinde bulunan kiúilerin tamamÕna yakÕnÕnÕn kadÕn oldu÷u görülmektedir. AyrÕca bu kadÕnlarÕn resmi nikâhlÕ oldu÷u, kimi zaman çocuklarÕ ile birlikte tedbir talebinde bulunduklarÕ gözlenmiútir. Resmi nikâhlÕ olmayÕp birlikte yaúayan kiúilerin tedbir taleplerinin kabul edilmedi÷i, kanunun resmi nikah dÕúÕnda kalan iliúkileri düzenlemedi÷i için ancak çocuklarÕ ile birlikte tedbir talebinde bulunduklarÕnda Aile Mahkemelerinin 4320 sayÕlÕ Kanunda öngörülen tedbirlere karar verdi÷i görülmüútür. AyrÕca yaúlÕ annebabalarÕn úiddet uygulayan ya da alkol ve uyuúturucu kullanan erkek çocuklarÕ hakkÕnda tedbir talebinde bulunduklarÕ gözlenmiútir. AraútÕrmaya konu olan kiúilerden haklarÕnda tedbir istenenlerin ço÷unlu÷u “erkek eú” bir kÕsmÕ “erkek çocuk” olmak üzere tamamÕnÕn erkeklerden oluútu÷u gözlenmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda mahkeme kararlarÕnÕn sayÕsÕnÕn artmasÕ, aile içi úiddetin sayÕsÕndaki artÕú ile ilgili de olmakla birlikte daha çok aile içi úiddetle ilgili konularda bireysel veya toplumsal duyarlÕlÕ÷Õn artarak konunun kolluk ve adli makamlara götürülmesindeki sayÕsal artÕúÕ göstermesi bakÕmÕndan anlamlÕdÕr. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕndaki dava dosyalarÕnÕn sayÕsÕndaki artÕúÕ, geleneksel anlayÕúa göre toplumda yaygÕn olarak görülen “aile içi iúlere kamuyu dâhil etmeme” davranÕúÕnda de÷iúikli÷in yaúandÕ÷ÕnÕn göstergesi olarak ele almak gerekti÷i düúünülmektedir. 4320 sayÕlÕ veya son de÷iúikliklerden sonra 5636 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanuna yönelik baúvurulularda önceki yÕllara göre ve her yÕl bir önceki yÕla göre nispeten bir artÕú oldu÷u görüúülen kiúilerin birço÷u tarafÕndan dile getirilmiútir. Ancak, genel olarak bütün aktörlerin kanunun uygulanmasÕna yönelik ortak görüúü, kanunun teorik olarak uygulanmasÕnda sorun gözükmemesine ra÷men, pratikte uygulanmasÕnda zorluklar oldu÷udur. YapÕlan görüúmelerde ortaya çÕkan baúlÕca zorluklar úu úekilde sÕralanabilir: (i) ùiddete maruz kalan kiúiler tarafÕndan kanunun bilinirli÷inin çok düúük seviyede olmasÕ (ço÷u ma÷durun kanunu hiç bilmemesi gibi); “Ben sadece kocamÕ karakola úikâyet ettim, kanundan falan haberim yok” (KadÕn, 2007, Ege) 149 “Bu yasa vatandaú tarafÕndan çok bilinmiyor. Hatta birçok avukat bile yeterince bilmiyordur. Bilinse çok fazla talep olur zannedersem.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “4320’yi vatandaú bilmiyor, vatandaú cahil, baúka yerlerde özellikle büyük úehirlerde belki kiúinin kendisi 4320 talep edebilir ama burada çok çok nadir.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) (ii) adli ve inzibati görevlilerin iú yo÷unlu÷unun yüksek olmasÕ ve kanunu tam anlamÕyla bilmemeleri; “kanunun uygulanmasÕnÕn önündeki en önemli engel kimsenin özellikle vatandaúÕn kanunu bilmemesidir. Daha ileri gidersek poliste kanunu yeterince bilmiyor. ùimdi kötü olan tarafa geliyoruz, úu ana kadar tam anlamÕyla uygulanmadÕ÷Õ söylenebilir, yani açÕk söyleyeyim kanunun baúarÕlÕ bir úekilde uygulandÕ÷ÕnÕ söylemek zor çünkü devamÕnda gelecek sorularda onun cevabÕ çÕkÕyor, kanunun yine bilinmemesi, ço÷u zaman büyük yerlerde özellikle iú yo÷unlu÷u nedeni ile savcÕlarÕmÕz 4320 nedeni ile bir talepte bulunulmamaktadÕr” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) “SavcÕlÕk soruúturmasÕ kanun bilinmedi÷inden iyi yapÕlmÕyor. Evraklar eksik geliyor. Kolluk bu konuda hassas de÷il.” (Hâkim, 2007,Ege) (iii) Kolluk kuvvetlerinin tedbir kararlarÕnÕ yeterli bir biçimde ve gere÷ince takip etmemeleri; “UzaklaútÕrma cezasÕ alan úahÕs ceza süresi dolamadan evinde ikamet edebiliyor. Hatta mahkemeden eúi ile birlikte evine dönenler var. Verilen cezanÕn uygulanamamasÕ veya uygulamanÕn denetlenememesi cezanÕn caydÕrÕcÕlÕ÷ÕnÕ olumsuz yönde etkiliyor.” (Polis, 2007, Ege) “Aile mahkemeleri karar verdikten sonra kolluk aúamasÕ geliyor, kolluk aúamasÕnda da bu tam anlamÕyla uygulanamÕyor. Eve yaklaútÕrÕlmamasÕ kararÕ veriliyor ve aralÕklarla tutanaklar geliyor ancak bu tutanaklarÕn sa÷lÕklÕ bir úekilde tutuldu÷una inanmÕyorum. Kollu÷unda bu konuda uyarÕlmasÕ, genelgeler yayÕnlanmasÕ, aksine davranÕúlarÕn cezai müeyyidesi olmasÕ konusunda ciddi bir úekilde uyarÕlmasÕ gerekiyor, üzerine e÷ilinmesi gerekir. 150 Tedbir kararÕ verilen kiúiler tekrar evlere gidiyor, yine kiúileri rahatsÕz ediyorlar. Verilen tedbir kararÕnÕn mutlaka uygulanmasÕ gerekir.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) (iv) sÕ÷Õnma evlerinin sayÕlarÕnÕn yetersiz olmasÕ; “Tedbir uygulanan kiúinin kalacak yeri olmazsa ma÷dur oluyor ve mahkeme olarak bir úey yapamÕyoruz. Tedbir uygulanan kiúinin ekonomik durumu iyi de÷ilse sÕ÷Õnma evlerinde misafir etmek yararlÕ olur” (Hakim, 2007, øç Anadolu) “Polis eskiden aileyi barÕútÕrmaya çalÕúÕyordu. SavcÕlÕ÷a da geldi÷i zaman savcÕlÕkta da barÕútÕrÕlmaya çalÕúÕlÕyordu. ømkanlar yoktu aslÕnda. ùu anda kadÕn sÕ÷Õnma evleri var. ømkân var. DiyarbakÕr’da KAMER var mesela. Onlar falan yerleútirilebiliyor iúte. Eskiden imkan bulamÕyorduk yani.” (SavcÕ, 2007, Güney Do÷u Anadolu) “Do÷u Anadolu gibi bir yerde devletimizin kadÕn koruma evi yok. Do÷u Anadolu bu bölgenin büyük bir úehrinde, mutlaka hiç olmazsa bölgeye yönelik burada kadÕnlarÕn çocuklarÕ ile birlikte kalabilecekleri korunma evlerinin mutlak ve mutlak açÕlmasÕ gerekir. Buralarda çocuklarÕnÕn e÷itimlerini sa÷layabilecekleri ve gerçekten korkusuzca yaúamasÕnÕ ve kendine bir iú sa÷lamasÕnÕ bir iú ö÷renip kendisini hayata ba÷lanmasÕnÕ sa÷layacak úekilde bir e÷itim verilmesi gerekir. Yani sadece barÕnma anlamÕnda de÷il, onunda sa÷lanmasÕ gerekir ama di÷er unsurlar ile de desteklenmesi gerekir.” (SavcÕ, 2007, Do÷u Anadolu) (v) Kiúilerin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel seviyelerinin düúük olmasÕ; “maddi yetersizlikler de bu tür úikâyetlerin az olmasÕnÕn bir nedenidir.” (KadÕn Ma÷dur Vekili, 2007, Marmara) “Bu konuda ailelerin özellikle de úiddete maruz kalan kadÕnlarÕn ekonomik özgürlüklerinin sa÷lanmasÕ halinde bu durumun daha iyiye gidece÷ini ve mücadelenin daha etkili olaca÷ÕnÕ düúünüyorum. Çünkü ekonomik özgürlü÷ü olmayan kadÕn bunu 151 kaderiymiú gibi görüyor ve yargÕya baúvurmuyor.” (SavcÕ, 2007, Karadeniz) pek (vi) ùiddet ma÷durlarÕna yönelik yeterli psikolojik ve hukuki destek olmamasÕ; “KocanÕn evindeyken akúam eve geç saatlerde gelsen bile baba evinde dul bir kadÕn olarak dÕúarÕya tek baúÕna dolaúmaya çÕkman bile laf ediliyor, dedi kodu konusu oluyor. Daha kalabalÕk bir ortama dönmüú oluyorsun. KocanÕn evindeyken bu benim eúyam, bu benim taba÷Õm, bu benim kaúÕ÷Õm diyebiliyorsun. øúte o yüzden katlanÕyorsun. O yüzden kadÕnlar çok kolay úikâyet etmiyor. ùikâyet etti÷in zaman devam etmeli, devam edemiyorsun. Ama orada yine eksik olan kadÕn kendini güvende hissedebilmeli. Bu kararÕmÕ etkileyecek olan annem babam çevrem bana müdahale etmemeli, ancak önce aileniz böyle úeylere karúÕ çÕkÕyor. øúte böyle bir güven verilebilse belki daha çok kadÕn úikayet etmekten çekinmez.. ùikâyet ettikten sonra zaten huzurun kaçÕyor.” (KadÕn, 2007, øç Anadolu) “...mahkeme sürecini avukat takip etti, mahkeme süreci hÕzlÕ bir úekilde ilerledi. Avukat olmasaydÕ veya ilgilenmeseydi, yok normal sürece bÕrakÕrsanÕz bir úey çÕkmÕyor.” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu) AyrÕca, kanunun uygulanmasÕnda rol alan adli ve inzibati görevliler (savcÕ, aile mahkemesi hâkimi, infaz savcÕsÕ ve kolluk kuvvetleri gibi) arasÕnda koordinasyon olmadÕ÷Õ ve bu durumun baúarÕyÕ azalttÕ÷Õ ifade edilmiútir. ùöyle ki, savcÕ kendini postacÕ gibi görüp konuyu sadece mahkemeye intikal ettirdi÷ini ifade etmekte; hâkim dosya üzerinde bir kere karar verip daha fazla ne olup bitti÷inden haberdar olmadÕ÷ÕnÕ belirtmektedir. Süreçte rol alan aktör sayÕsÕ çok olmasÕna ra÷men sürecin genel anlamda geri beslemesini ve sonuçlarÕ alarak de÷erlendirme yapabilecek bir mekanizma yoktur. Bu nedenle süreçte rol almasÕ gereken di÷er kurumlar ancak kiúisel iliúkilerle devreye girmekte ve genelde sonuç alÕnamamaktadÕr. Yine, belki de iú yo÷unlu÷undan veya yetersiz hizmet içi e÷itimden dolayÕ, 2007 yÕlÕ içerisinde yapÕlan de÷iúiklikler adli ve inzibati görevliler tarafÕndan çok iyi bilinmemektedir. ùöyle ki, son de÷iúikliklerle kanun, úiddet uygulayanlara yönelik tedaviyi 152 öngörmesine ra÷men, küçük sayÕda da olsa kimi görevliler tarafÕndan de÷iúikliklerin tam olarak bilinmedi÷i gözlenmiútir. “Mevcut kanun çalÕúÕyor, ancak eksik oldu÷u bazÕ noktalar var. Kanunda mükerrer olaylarla ilgili durumlar net belirtilmemiú ve tedavi edici tedbirler hiç belirtilmemiú. Bunlarla sÕklÕkla karúÕlaúÕlmaktadÕr Özellikle tedaviye muhtaç eúler konusu eksik.” (Hâkim, 2007, Karadeniz) Kanuna yönelik baúvuru yapabilmek için yasal olarak evlilik ba÷Õ olmasÕ zorunluluk olarak görülmekte, bu durum resmi nikah olmayan ailelerde yaúanabilecek aile içi úiddete yönelik baúvurularÕ engellemektedir. “...resmi nikâh yok, yasal olarak baúvuru yapma hakkÕmÕn olmadÕ÷ÕnÕ düúünerek baúvuruda bulunmadÕm...” (KadÕn, 2007, Do÷u Anadolu) 4320 sayÕlÕ Kanun kadÕna karúÕ olumsuz davranÕúlarÕn önlenmesine yönelik toplumsal duyarlÕlÕ÷Õn geliútirilmesinde hukuki bir zemin oluúturmasÕyla bu konuda çalÕúan STK’lara kamu deste÷i sa÷lanmasÕnda önemli bir rol üstlendi÷i görülmüútür. KadÕn konusunda çalÕúan STK’larÕn 4320 sayÕlÕ Kanunun hem tanÕtÕlmasÕnda hem de uygulamaya geçirilmesinde aktif rol üstlendikleri görülmektedir. KadÕn konusundaki duyarlÕlÕ÷Õn artmasÕnda, kamu kurum ve kuruluúlarÕ nezdinde kadÕn sorunlarÕnÕn dile getirilmesinde, kadÕnlara yönelik uygulamalarÕn takibinde bireysel taleplerin a÷ÕrlÕ÷ÕnÕn hissedilmesi konularÕnda etkililiklerini zamanla artÕrdÕklarÕ görülmektedir. Avrupa Birli÷i’ne uyum sürecinde yeniden düzenlenen Dernekler Kanunu’nun Türkiye’de STK’lara hem siyasal alanda hem de bürokraside kolaylÕklar getirmesi, STK’larÕn faaliyetlerine Devlet açÕsÕndan olumlu bir bakÕú açÕsÕ getirdi÷i söylenebilir. Kamu kurumlarÕnÕn sunduklarÕ hizmetlerin takip edilmesi gibi bir iúlevi de yerine getiren STK’lar 4320 sayÕlÕ Kanun ile ilgili olaylarÕn Devlet organlarÕna intikal ettirilmesi, uygulamada baúvuruda bulunan kadÕnlara psikolojik ve hukuki açÕdan destek sa÷lanmasÕ, kadÕnlarÕn kadÕn haklarÕ konusunda bilinçlendirilmesi konularÕnda di÷er birçok kuruluútan daha fazla katkÕ sa÷ladÕklarÕ görülmektedir. “KadÕna KarúÕ ùiddete HayÕr”, “Haydi KÕzlar Okula” kampanyalarÕnda oldu÷u gibi Devlet organlarÕ ile iúbirli÷ine gidildi÷i ve kadÕn haklarÕna karúÕ duyarlÕlÕ÷Õn artÕrÕlmasÕ, farklÕ 153 STK’larÕn birleúerek platformlar kurdu÷u ve bu platformlarda Anayasa, TCK, Medeni Kanun gibi temel kanun hükümlerinde, bugüne kadar getirilmeyen kadÕna yönelik pozitif ayrÕmcÕlÕk yapan hükümlerin getirilmesi, uluslar arasÕ STK’lar ile bu konularda iúbirli÷ine gidilmesi gibi çok farklÕ alanlarda Türkiye’deki STK’larÕn etkinli÷ini artÕrdÕklarÕ gözlenmiútir. Bu nedenle de 8 Eylül 2006 tarihinde Ankara'da Gerçekleútirilen "KadÕna Yönelik ùiddet, Töre/Namus Cinayetleri Çözüm Önerilerinin Hayata Geçirilmesi" Konulu ToplantÕnÕn Sonuç Raporu’unda “Devlet BakanlÕ÷Õ sivil hareketi koordine eden bir kurul gibi çalÕúmalÕdÕr, ayrÕca, BakanlÕ÷Õn sivil tepkileri dikkate alarak izleyecek bir birim oluúturmasÕ gerekmektedir” denmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanunda bir aktör olarak sayÕlmamasÕna ra÷men kadÕn haklarÕ konusunda çalÕúan STK’lar kendilerini bu konuda gönüllü görevli saymÕúlardÕr. Uygulamada farklÕ STK’larÕn aile içi úiddet ma÷durlarÕna, pratik anlamda psikolojik danÕúmanlÕk, hukuki danÕúmanlÕk, sa÷lÕk ve sÕ÷Õnma konularÕnda hizmet sunabildikleri görülmüútür. KadÕn SÕ÷Õnma Evleri’nin hem kavram olarak hem de hayata geçirilmesi açÕsÕndan da Türkiye’deki STK’larÕn çok büyük olumlu katkÕda bulunduklarÕ söylenebilir. KadÕn SÕ÷Õnma Evleri’nin kavram olarak Türkiye’ye gelmesi yeni olmakla birlikte, duyulan ihtiyaç nedeniyle bu kavramÕn kamuoyunda belli baúlÕ tartÕúmalara ra÷men genelde hem siyasal iktidarlar hem de bürokrasi tarafÕndan kabul gördü÷ü gözlenmektedir. 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun metni içerisinde KadÕn SÕ÷Õnma Evlerinin yer almamasÕna ra÷men, kadÕna yönelik úiddetin önlenmesinde ve buna yönelik çözüm arayÕúlarÕnÕn geliútirilmesinde duyarlÕlÕ÷Õ artÕrdÕ÷Õ görülmektedir. BaúlangÕçtaki kadÕn sÕ÷Õnma evleriyle ilgili toplumda gösterilen olumsuz tutumlarÕn de÷iúmesinde 4320 sayÕlÕ Kanunla getirilen aile içi iliúkilere kamusal müdahale anlayÕúÕnÕn etkili oldu÷u, aile ortamÕnda sa÷lanamayan can güvenli÷i problemine karúÕ alÕnacak önlemler arasÕnda artÕk kadÕn sÕ÷Õnma evlerinin bir seçenek olarak yer aldÕ÷Õ gözlenmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanunun metninde KadÕn SÕ÷Õnma Evleri/ Konukevleri yer almamÕúken, kimi ceza davalarÕnda ma÷durlarÕn can güvenliklerinin sa÷lanmasÕ açÕsÕndan hâkimlerin úiddet gören ya da úiddet görme ihtimali olan kiúileri buralara yerleútirdikleri görülmüútür. 154 Aile Mahkemelerinin 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamasÕnda kanunda yer almamasÕ nedeniyle böyle bir tedbire baúvurmadÕklarÕ yalnÕzca kanun metninde yer alan tedbir kararlarÕnÕ verdikleri görülmektedir. Bu nedenle aile içinde yaúanan úiddetin boyutlarÕna göre úiddet gören veya úiddet görme ihtimali olanlarÕn KadÕn SÕ÷Õnma Evi/Konukevi imkânlarÕndan yararlandÕrÕlmasÕ seçene÷inin de 4320 sayÕlÕ Kanunun kapsamÕna alÕnmasÕnÕn önemli bir husus oldu÷u düúünülmektedir. Özellikle aile içi úiddet olaylarÕnda úiddet uygulayan bireyin evin geçimini sa÷layan kiúi olmasÕ halinde, 4320 sayÕlÕ Kanunun öngördü÷ü tedbirlerin uygulanmasÕ sÕrasÕnda ma÷durlarÕn tedbir nafakasÕ hükmedilmesine ra÷men bu nafakayÕ alabilmelerinin fiilen imkânsÕz oldu÷u ya da gecikme yaúandÕ÷Õ durumlarda acil bir çözüm yolu olarak KadÕn SÕ÷Õnma Evi / Konukevi imkânlarÕnÕn kullanÕlabilmesinin úiddet gören bireylerin daha fazla güven içinde hareket etmelerini sa÷layaca÷Õ, her hangi bir úiddet karúÕsÕnda 4320 sayÕlÕ Kanun tarafÕndan kendilerine sa÷lanan tedbir ve güvenceleri kullanmalarÕ konusunda tereddüde düúmelerinin önlenece÷i düúünülmektedir. ùiddet uygulayan bireyin evin geçimini sa÷layan kiúi olmasÕ halinde, üstelik 4320 sayÕlÕ kanuna muhalefetten hapse girmesi durumunda ailenin her türlü maddi destekten yoksun bÕrakÕlmasÕ sonucuyla karúÕ karúÕya kalÕnmaktadÕr. Bu durumda úiddet gören birey ve aile fertleri ekonomik yönden de olumsuz durum ve felaketlere sürüklenmemek için 4320 sayÕlÕ kanunun uygulamasÕ sÕrasÕnda úiddet uygulayan bireyi tedbir kararlarÕna muhalefet etmekten dolayÕ úikâyet etmeme yoluna gitmektedirler. Bu durumda kanun úeklen uygulanmÕú gözükmekte ancak pratikte pek fazla etkili olamamaktadÕr. Aile içi úiddetin dayanÕlmaz oldu÷u durumlarda zaten taraflar boúanma yoluna gitmekte ve ailenin da÷ÕlmasÕ sonucuna ulaúÕlmaktadÕr. Bu nedenle 4320 sayÕlÕ Kanunun öngördü÷ü tedbirler arasÕna KadÕn SÕ÷Õnma Evleri / Konukevleri seçene÷inin de eklenmesi yerinde olacaktÕr. Türkiye’de 1995’te Mor ÇatÕ tarafÕndan ilk defa açÕlan “kadÕn sÕ÷Õnma evi”nden bu yana gelinen süreçte Avrupa Birli÷i’ne uyum nedeniyle 2005 yÕlÕnda çÕkarÕlan uyum yasalarÕna göre nüfusu 50.000’i geçen tüm belediyelerde en az bir kadÕn sÕ÷Õnma evi bulunmasÕ zorunlulu÷u getirilmiútir. 155 KadÕn sÕ÷Õnma evleri kadÕna yönelik ve aile içi úiddeti önleyici nitelikten daha çok, bu türden olaylara maruz kalmÕú kiúilere bir sÕ÷Õnak, bir kurtuluú yeri olmayÕ amaçlamasÕ bakÕmÕndan 4320 sayÕlÕ kanunun ve di÷er kanunlarÕn engel olamadÕ÷Õ, hatta ölümcül sonuçlara ulaúabilecek úiddetten kaçÕnmak için zorunluluk taúÕyan, vazgeçilmez kurumlar arasÕna girdi÷i görüúülen kiúiler tarafÕndan ifade edilmiútir. Bu nedenle øçiúleri BakanlÕ÷Õ 10.01.2007 tarihinde Valiliklere gönderdi÷i genelgede, ‘töre ve namus cinayetleri ile kadÕn ve çocu÷a yönelik úiddetin önlenmesine iliúkin tedbirler’ kapsamÕnda ‘sÕ÷Õnma evleri bulunmayan belediyeler acilen kadÕn ve çocuk sÕ÷Õnma evleri açsÕn’ talimatÕnÕ vermiútir.45 STK’lara ba÷lÕ KadÕn SÕ÷Õnma Evleri’nin yanÕnda SHÇEK’e ba÷lÕ KadÕn Konuk Evleri’nin açÕlmasÕ, bu türden kurumlarÕn açÕlmasÕnÕn Belediyelere görev olarak verilmesi, úiddet ma÷durlarÕna destek verme ihtiyacÕnÕn sürmekte oldu÷unun ve kadÕn konukevleri/sÕ÷ÕnaklarÕnÕn bu destekler arasÕnda önemli bir yer tuttu÷unun göstergesidir. 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un getirdi÷i sistemde úiddet gören bireylerin evden uzaklaútÕrÕlmasÕ de÷il, tam tersine úiddet uygulayan bireylerin evden uzaklaútÕrÕlmasÕ yöntemini benimsemekte, bu tedbire aykÕrÕ hareket eden úiddet uygulayan kiúiye de hürriyeti ba÷layÕcÕ (hapis) cezasÕ öngörmekte ve evden uzaklaútÕrma tedbirine aykÕrÕ davranan kiúiyi caydÕrmayÕ amaçlamaktadÕr. KadÕn sÕ÷Õnma evleri yöntem olarak úiddet görenleri bulunduklarÕ ortamdan kurtarmak amacÕyla ortaya çÕkan bir sistemdir. Ancak KadÕn SÕ÷Õnma Evleri’nde verilen hizmetlerden biri olarak kadÕn SÕ÷Õnma/Konukevine baúvuran kadÕnlardan aile içi úiddete maruz kalmÕú olanlara, 4320 sayÕlÕ “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun”un uygulanmasÕ amacÕyla Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ’na baúvuruda bulunmalarÕ konusunda rehberlik yapÕldÕ÷Õ görülmektedir. KadÕn sÕ÷Õnma/konukevlerinin; úiddete u÷radÕ÷Õ kiúilerden kaçan ve izinin bulunmasÕnÕ istemeyen kadÕnlarÕn can güvenli÷inin sa÷lanabilmesi açÕsÕndan önemli bir iúlevinin bulunmasÕ, úiddet uygulayan kiúiler tarafÕndan sebep olunabilecek olumsuz olaylarÕn önlenebilmesi konusunda bir çözüm sunmasÕ dolayÕsÕyla bu 45 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/2007/Ocak2007.htm e.t. 12.10.2007 156 kurumlar büyük önem taúÕmaktadÕr. Ancak kadÕn sÕ÷Õnma evlerine olan taleplerin karúÕlanmasÕ için bugünkü kapasiteler yetersiz kalmaktadÕr. 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamasÕnda görevli aktörlerin anlayÕúlarÕnda da de÷iúiklikler oldu÷u anlaúÕlmÕútÕr. AraútÕrmaya dahil edilen kiúilerden elde edilen bilgilere göre daha önceleri var olan aile içi kavgalarÕn “ailenin iç meselesi, baúka kimseyi ilgilendirmez” görüúü zamanla de÷iúmeye baúlamÕú, en azÕndan kanunda kendilerine verilen görevi yerine getirmek adÕna “ilgililerin úikayetlerini ve ifadelerini alarak evraklarÕ savcÕlÕ÷a gönderme” yoluna gittikleri gözlemlenmiútir. Kamu kurumlarÕ açÕsÕndan olumlu bir geliúme de konuyla ilgili BakanlÕklarÕn (Devlet BakanlÕ÷Õ, Adalet BakanlÕ÷Õ, øçiúleri BakanlÕ÷Õ gibi) aile içi úiddet, kadÕna yönelik olumsuzluklar ve kadÕna yönelik pozitif ayÕrÕmcÕlÕk konularÕnda kendi personelinin duyarlÕklarÕnÕ artÕrÕcÕ, genelgeler yayÕmladÕ÷Õ, e÷itim seminerleri düzenledi÷i görülmüútür. Bu türden çalÕúmalarÕn daha da hÕz kazandÕ÷Õ, kamu kurumlarÕnÕn aile içi úiddete karúÕ duyarlÕlÕklarÕnÕn ve bilinçlendirme faaliyetlerinin gün geçtikçe arttÕ÷Õ gözlemlenmektedir. Ancak 4320 sayÕlÕ Kanunla getirilen düzenlemede farklÕ bir görüú olarak adliyenin ve kolluk birimlerinin aile kurumu içine sokulmasÕnÕn faydadan çok zarar getirece÷i araútÕrmada görüúülen kimi görevlilerce ifade edilmiútir. Bu kanun kapsamÕndaki öngörülen tedbirlerin uygulanmasÕnÕn takibinin genel kolluk marifetiyle savcÕlÕk kurumu tarafÕndan de÷il, kamudaki di÷er sosyal hizmet kurumlarÕnÕn uzmanlarÕ eliyle yerine getirilmesinin daha uygun olaca÷Õ görüúü dile getirilmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamayÕ genel kolluk birimlerinin takibine bÕrakmasÕnÕn genel kollu÷a ayrÕ bir yük getirdi÷i de ortadadÕr. SuçlarÕn önlenmesi ve suçlularÕn yargÕya teslimi gibi asÕl görevlerinin dÕúÕnda birçok konuda da görevli sayÕlan genel kolluk 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕndaki görevini gere÷i gibi yerine getiremeyece÷i kaygÕlarÕ görüúülen kiúilerin ifadelerinde yer almÕútÕr. AyrÕca 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕndaki uygulama sÕrasÕnda görevli aktörler arasÕnda pratikte yaúanan iletiúim kopuklu÷u, uygulama sonuçlarÕnda elde edilen bilgide geri besleme eksikli÷i, uygulamadaki aksaklÕ÷Õn bildirilmesi yükümlülü÷ünün tamamen tedbir talep edenlere bÕrakÕlmasÕ gibi konular göz önüne 157 alÕndÕ÷Õnda yaúanan aksaklÕklarÕn bu kanunun etkinli÷ini azalttÕ÷ÕnÕ gösterdi÷i söylenebilecektir. 4320 sayÕlÕ Kanunun hem kendisinin toplumsal geliúmelerden etkilenerek uygulamada karúÕlaúÕlan sorunlara yönelik çözüm arayÕúÕ içinde görevli aktörlerin kurumlarÕnda geliúmeyi teúvik etti÷i, hem de kanunun bilinirli÷inin arttÕ÷Õ ölçüde toplumda yaúayan aile bireylerinin de kanunda öngörülen tedbirlerden bir veya bir kaçÕnÕ úiddet gösteren aile bireyine uygulatmak için taleplerin artmakta oldu÷unun gözlendi÷i söylenebilecektir. 2.7. Genel Bulgular ve Öneriler Bu kÕsÕmda araútÕrma sonucunda toplanan verilerden elde edilen bulgular (B) ile bu bulgulara yönelik çözüm önerileri (Ö) tek tek sÕralanmÕútÕr. B1 4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun’un úiddete maruz kalan kiúiler tarafÕndan bilinirli÷i çok düúük, hatta ço÷u ma÷durun kanunu hiç bilmedi÷i görülmüútür. Ö1 ølkö÷retim ve lise ders programlarÕna aile içi úiddet, úiddetin aile üzerindeki olumsuz etkileri ve kanuna yönelik müfredatlar eklenebilir; Ulusal yazÕlÕ ve özellikle görsel medya kanalÕyla tüm ülke çapÕnda bilinç artÕrÕcÕ kampanyalar düzenlenebilir; Sa÷lÕk ocaklarÕ gibi kamu alanlarÕnda kullanÕlacak bilinç artÕrÕcÕ afiú ve posterler düzenlenip da÷ÕtÕlabilir; Sa÷lÕk BakanlÕ÷Õ ve Milli E÷itim BakanlÕ÷Õ ile iúbirli÷i yapÕlarak doktor/hemúire ve ö÷retmenler kanalÕyla, bilinç artÕrÕcÕ faaliyetler ve toplantÕlar düzenlenebilir; (buna ilaveten, sa÷lÕk sektörü úiddetin tespitinde de rol üstlenebilir) Milli Savunma BakanlÕ÷Õ ile iúbirli÷i yapÕlarak, askerlere aile içi úiddetin ve aile üzerindeki 158 etkilerine yönelik e÷itimler düzenlenebilir; SHÇEK uzmanlarÕ danÕúmanlÕ÷Õnda, özellikle küçük yerleúim bölgelerinde kanaat önderleri (toplum liderleri/muhtarlar/imamlar gibi aktörler) kanalÕyla bilgilendirme ve bilinç artÕrÕcÕ faaliyetler ve toplantÕlar düzenlenebilir; KadÕn ve KadÕn haklarÕna yönelik çalÕúan STK’lar ile iúbirli÷i yapÕlarak, bilinç artÕrÕcÕ kampanyalar düzenlenebilir; Türkiye Muhtarlar Derne÷i gibi kurumlar ile iúbirli÷i yapÕlarak, bilinç artÕrÕcÕ kampanyalar düzenlenebilir; Aile DanÕúma Merkezleri ve Toplum Merkezleri, gerek rehberlik veya danÕúmanlÕk hizmetlerinde gerekse bilinç artÕcÕ faaliyetlerde aktif rol alabilir. B2 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun ile kendilerine görev verilen kamu görevlileri tarafÕndan da bu kanunun gere÷ince ve yeterince bilinmedi÷i görülmüútür. Ö2 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun hizmetiçi e÷itimler, seminer ve konferanslar, tanÕtÕm broúürleri, el ve rehber kitapçÕklarÕ, genel ve yerel basÕn kuruluúlarÕna yaptÕrÕlacak tanÕtÕm programlarÕ ve benzeri araçlar ile hem uygulayÕcÕlara hem de kamuoyuna gere÷ince ve yeterince duyurulmalÕ, kanunun bilinmesi sa÷lanmasÕ için bilinç artÕrma faaliyetleri yaygÕn olarak yapÕlmalÕdÕr. B3 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun aktörlerinin görev ve sorumluluklarÕ ile yetkilerinin açÕkça kanun metninde yer almadÕ÷Õ, bu nedenle kanunun uygulanmasÕnda aktif rol üstlenen kurumlarÕn kendilerini pek sorumlu hissetmedikleri görülmüútür. 159 Ö3 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun aktörlerinin görev ve sorumluluklarÕ ile yetkilerinin açÕkça kanun metninde yer almasÕ ve böylece kanunun uygulanmasÕnda aktif rol üstlenen kurumlarÕn kendilerini sorumlu hissetmelerini sa÷layacak tedbirlerin alÕnmasÕ gerekmektedir. B4 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulanabilmesi için hakkÕnda tedbir istenen kiúinin kanunda öngörülen úiddeti en azÕndan bir kez uygulamasÕ gerekmekte, aksi takdirde kanunun uygulanma imkanÕ bulunmamaktadÕr. Kanun úiddetin gerçekleúmesinden sonra devreye girmekte ve ilk kez uygulanacak olan muhtemel bir úiddeti önlemekte aciz kalmaktadÕr. Ö4 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun ilk kez uygulanacak olan muhtemel bir úiddeti önlemesine olanak tanÕyacak úekilde tedbirler içermeli, bu konuda hakime takdir yetkisi tanÕnmalÕdÕr. B5 4320 sayÕlÕ Kanunda aile içi úiddet seviyeleri düzenlenmedi÷i, müessir fiil ile ölümcül olaylara varabilecek úiddet türleri arasÕnda fark görülmedi÷i, bütün durumlarda sayÕlan aynÕ tedbirlerin uygulanmasÕ yoluna gidildi÷i görülmüútür. ùiddet sonucu rapor alÕnan bir olayla sadece tanÕk ifadesi üzerine verilen tedbir kararlarÕnÕn birbirine benzer olmasÕ durumlarÕ ile karúÕlaúÕlmÕútÕr. Ö5 4320 sayÕlÕ Kanunda aile içi úiddet seviyeleri düzenlenmesi, müessir fiil ile ölümcül olaylara varabilecek úiddet türleri arasÕndaki farkÕn gözetilerek tedbirlerin de bu seviyelere uygun bir úekilde öngörülmesi gerekti÷i düúünülmektedir. 160 B6 4320 sayÕlÕ Kanunda “bildirim” üzerine hakimin re’sen tedbir kararÕ verebilece÷i öngörüldü÷ü halde aile içi úiddet gören kiúilerin bunu bir raporla ispat etmeleri istenmektedir. Rapor almak için yeterli maddi ve manevi gücü kendinde bulamayan kiúilerin bu aúamada úikâyetlerinden vazgeçme e÷ilimi taúÕdÕklarÕ gözlemlenmiútir. Ö6 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda yapÕlan baúvuruda doktor raporu alÕnmasÕ gerekli ise bu raporun aldÕrÕlmasÕnda kolluk ya da savcÕlÕ÷Õn do÷rudan görevli ve sorumlu tutulmasÕ, úikayet eden bireylerin kendi baúlarÕna bÕrakÕlarak, doktor raporu getirmelerinin bir zorluk ve zorunluluk olarak bir engelleme yoluna gidilmemesini sa÷layÕcÕ tedbirlere kanunda yer verilmesi gerekti÷i düúünülmektedir. B7 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda baúvuru sürecinden ilgili kiúiye Hâkim KararÕ tebli÷ edilinceye kadar uzun bir süreçten geçilmekte ve bu süreç zaman aldÕ÷Õ için úiddet uygulayan kiúi eylemlerine devam edebilmekte ve ma÷dur/larÕ bu durumdan zarar görmekten koruyamamakta oldu÷u görülmüútür. Ö7 Aile içi úiddetin varlÕ÷ÕnÕn ö÷renilmesi ve acil tedbir alÕnmasÕ gerekti÷i hallerde tedbir kararÕ vermekte Cumhuriyet savcÕlarÕ da yetkili kÕlÕnabilir. B8 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕndaki bir uygulamada Aile Mahkemesi’nin kararÕ, Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna, oradan infaz savcÕlÕ÷Õna, oradan kolluk birimlerine, kolluk birimleri de ilgili kiúiye tebli÷ etmektedir. Örne÷in 3 aylÕk bir tedbir kararÕ verildi÷inde bu tebli÷in gerçekleúmesine kadar geçen süre bir ya da bir aydan fazla sürmesi halinde tedbir kararÕnÕn caydÕrÕcÕlÕ÷ÕnÕn baúlamasÕ ertelenmekte ve karar amacÕna ulaúmakta aciz kalmaktadÕr. 161 Ö8 Aile Mahkemesi’nin kararÕnÕn Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õ yerine, do÷rudan kolluk birimlerine yazÕlmasÕ ve kolluk birimlerinin de ilgili kiúiye kararÕ tebli÷ etmesiyle sürecin hÕzlandÕrÕlabilece÷i düúünülmektedir. B9 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda kendisine tedbir uygulanan kiúi için yasaklanan davranÕúlar, kimi zaman tedbir uygulanan kiúi yakÕnlarÕ ve çevresi tarafÕndan da ma÷durlara uygulanabildi÷i görülmüú, bu tür davranÕúlarda bulunan kiúilerce tedbirlere aykÕrÕ davranÕúlarÕn gerçekleúmesi halinde herhangi bir önlem öngörülmedi÷i bulgusuna varÕlmÕútÕr. øletiúim araçlarÕ veya yüz yüze fiziki ya da sözel úiddetin yasaklanmasÕna ra÷men üçüncü kiúilerin bu tür davranÕúlarda aracÕlÕk etmesini engelleyecek tedbirler öngörülmemiú olmasÕ ciddi bir eksiklik olarak de÷erlendirilmektedir. Ö9 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda kendisine tedbir uygulanan kiúi için yasaklanan davranÕúlar, bu kiúiye yardÕm eden yakÕnlarÕ ve çevresi tarafÕndan ma÷durlara uygulanmasÕ halinde de tedbir kararÕna muhalefet suçu iúleyece÷i ihtarÕnda bulunulmasÕ tedbir olarak yer almasÕ gerekti÷i düúünülmektedir. B10 Kanunda öngörülen tedbirlerden 1. maddenin (d) bendinde "Varsa" ibaresi kullanÕldÕ÷Õndan tedbir kararÕnÕn verilmesi sÕrasÕnda olmayan ve daha sonra temin edilen ve taúÕnmasÕ ve bulundurulmasÕ suç teúkil eden silahlarÕn bulundurulmasÕ veya taúÕnmasÕ halinde Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunda öngörülen bu suç tipi ihlal edilmiú olunmayaca÷Õ gibi bir izlenim vermektedir. Ö10 Kanunda öngörülen tedbirlerden 1. maddenin (d) bendinin “varsa silah ve benzeri araçlarÕnÕ genel 162 kolluk kuvvetlerine teslim etmesi, [tedbir süresinde de silah ve benzeri araçlar taúÕmaktan men edildi÷inin bildirilmesi,]” úeklinde bir düzenlemenin daha yerinde olaca÷Õ önerilmektedir. B11 AyrÕca polis, asker, ve di÷er benzeri kiúilerden görevleri gere÷i silah taúÕyanlar hakkÕnda kanunda boúluk bulunmaktadÕr. Bu kiúiler hakkÕnda alÕnan tedbir kararÕ nasÕl uygulanaca÷Õ belli de÷ildir. Ö11 Polis, asker, ve di÷er benzeri kiúilerden görevleri gere÷i silah taúÕyanlar hakkÕnda 4320 sayÕlÕ Kanunda gerekli düzenleme getirilmeli ve bu hüküm ilgililerin kendi kanunlarÕyla iliúkilendirilmelidir. B12 4320 sayÕlÕ Kanun öngördü÷ü tedbirleri tektek saymakta ancak “..Aile Mahkemesi Hakimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re’sen aúa÷Õda sayÕlan tedbirlerden bir ya da birkaçÕna birlikte veya uygun görece÷i benzeri tedbirleri de hükmedebilir” demektedir. Bu durumda 4320 sayÕlÕ Kanun “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine aykÕrÕ tedbirler öngörmekte ve bu nedenle Aile Mahkemesi Hakimleri kanunda öngörülen tedbirler dÕúÕnda “benzer” tedbirleri uygulamaktan kaçÕnmakta olduklarÕ görülmüútür. Ö12 Aile Mahkemesi Hakimleri kanunda öngörülen tedbirler dÕúÕnda “benzer” tedbirleri uygulamaktan kaçÕnmakta olduklarÕ “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine aykÕrÕ tedbir yerine di÷er kanunlarda öngörülen tedbirlere atÕfta bulunularak ya da tedbirlerin sayÕsÕ ve çeúidi artÕrÕlarak bu durumu bir çözüme kavuúturmak mümkün görünmektedir. B13 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda evrakÕ hazÕrlanan bir dosyada úikayetten vazgeçilmesi durumunda talep 163 edilen tedbirler Aile Mahkemesi Hakimi tarafÕndan reddedilmektedir. Bu durumda Kanunun öngördü÷ü ma÷dur veya ma÷durlarÕn aile içi úiddetten korunmalarÕnÕ sa÷layacak sistemin tÕkanmasÕna neden olmaktadÕr. Ö13 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda yapÕlan úikâyeti otomatik kamu davasÕna dönüútürmenin de çeúitli sakÕncalarÕ olaca÷Õ göz önünde tutularak, SavcÕlÕk makamÕnÕn bu konudaki görüúünün de alÕnacak úekilde bir düzenlemenin getirilmesi gerekti÷i düúünülmektedir. B14 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda öngörülen tedbirler boúanmÕú çiftleri kapsamadÕ÷Õ ve boúanmanÕn ardÕndan gerçekleúen úiddet türlerini önlemede ma÷durlarÕ çaresiz durumda bÕraktÕ÷Õ görülmüútür. Ö14 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda öngörülen tedbirler boúanmÕú çiftleri de kapsayacak ve boúanmanÕn ardÕndan gerçekleúen úiddet türlerini önleyecek hükümlerin kanunda yer almasÕnda yarar görülmektedir. B15 Adli sicil istatistiklerinin “4320 sayÕlÕ Kanun” ile “Boúanma” kapsamÕnda açÕlan davalarÕn iliúkilendirilmedi÷i için boúanan çiftlerin daha önceden 4320 sayÕlÕ Kanundan yararlanÕp yararlanmadÕklarÕ bilinememektedir. Bu durum kanunun aile üzerindeki etkisini ölçmek için kullanÕlabilecek bilgi eksikli÷ine neden olmaktadÕr. Ö15 Boúanan eúlerin boúanma aúamasÕna gelmeden önce bu ailelerde 4320 sayÕlÕ kanun ile ilgili tedbir uygulanÕp uygulanmadÕ÷ÕnÕn takibinin yapÕlmasÕ bu kanunun aileler ve toplum üzerindeki etkinsi daha 164 fazla ortaya koyabilecektir. Bu nedenle adli sicil istatistiklerinin bu durumu göz önünde tutularak hazÕrlanmasÕ daha yararlÕ olacaktÕr. B16 Kanun resmi nikâhsÕz birlikte yaúayanlarÕn durumu konusunda herhangi bir düzenleme getirmedi÷i için bu durumda birlikte yaúayanlarÕn 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕndaki tedbir talepleri mahkemelerce reddedilmekte oldu÷u görülmüútür. Ö16 Resmi nikahsÕz birlikte yaúama durumu toplumsal yaúamda var olan gerçek bir olgu olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. Bu türden birlikteliklerde de kadÕn ve çocuklar úiddete maruz kalabilmektedirler. Bu nedenle resmi nikahsÕz birlikte yaúayan bireylerin Türk Hukuk sistemi içinde 4320 sayÕlÕ Kanunla getirilen sistemde öngörülen “haklar”dan yararlanamasalar bile “zararlar”dan korunmasÕnÕ sa÷layacak düzenlemelere kanunda yer verilmelidir. B17 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda Aile Mahkemesi Hakimi tarafÕndan verilen kararlarÕn takip edilmedi÷i, hatta bunun mümkün olmadÕ÷Õ görülmüútür. Ö17 Etkili ve oto kontrole açÕk raporlama/tutanak sistemi geliútirilebilir. Mahkeme kararÕnÕn takibinde eúlerin güvendi÷i veya hakimin atadÕ÷Õ aileye yakÕn kimselere görev verilebilir. AlÕnan tedbir kararÕnÕn GBT ye iúlenmesi bu kararlarÕn takibini kolaylaútÕrabilecektir. B18 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda nafaka tedbiri genellikle reddedilmekte, kabul edilse bile nafakanÕn alÕnabilmesi pek mümkün olmamakta oldu÷u 165 görülmüútür. Nafaka tedbiri uygulamasÕ oldukça güç bir karar olarak karúÕmÕza çÕkmakta ve ayrÕ bir hukuki sürecin baúlamasÕna neden olmaktadÕr. Ö18 MaaúlÕ ya da düzenli gelire sahip kiúilerden nafaka alÕnmasÕnÕn kolay olmasÕna ra÷men, geliri maaú ya da düzenli ödemelere ba÷lÕ kimselerden nafaka tahsil edilmesi oldukça güç oldu÷undan nafaka ödeme tedbirine uyulmamasÕ karúÕsÕnda ilgilinin hapis cezasÕ ile ihtar edilebilece÷i hükmü getirilmelidir. B19 4320 sayÕlÕ Kanun bir bakÕma “çalÕúan” erkek ve “ev hanÕmÕ” kadÕndan ya da çalÕúan erkek ve çalÕúan kadÕndan oluúan bir aile için düúünülmüú gibi görünmekte, erke÷in iúsiz ve maddi sÕkÕntÕ çekti÷i durumlar, kadÕnÕn geliri olup erke÷in iúsiz oldu÷u durumlar öngörülmedi÷i anlaúÕlmaktadÕr. Ö19 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda, çalÕúan erkek ve ev hanÕmÕ kadÕn durumlarÕ dÕúÕnda kalan, çalÕúan kadÕn ve iúsiz erkek, ev hanÕmÕ kadÕn ve iúsiz erkek, çalÕúan kadÕn ve iúsiz erke÷in oluúturdu÷u ailede meydana gelebilecek aile içi úiddet hallerinde tedbirlerin nasÕl uygulanabilece÷i ve ekonomik sÕkÕntÕ ve yoksulluk çeken ailelere ne türden yardÕmlar yapÕlabilece÷i ve bu yardÕmlarÕn sÕnÕrlarÕnÕn neler olaca÷ÕnÕn belirtilmesinde yarar görülmektedir. B20 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda uygulanan tedbirlerden, erke÷in evden uzaklaútÕrÕlmasÕ veya di÷er bireylerden birinin evden uzaklaútÕrÕlmasÕ durumunun yeni sorunlara neden olaca÷Õ durumlarda alÕnabilecek önlemlerin öngörülmedi÷i görülmüútür. 166 Ö20 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda uygulanan tedbirlerden, erke÷in evden uzaklaútÕrÕlmasÕ veya di÷er bireylerden birinin evden uzaklaútÕrÕlmasÕ durumunda yeni sorunlara yol açmamasÕ için uzaklaútÕrÕlan kiúinin nerede nasÕl kalaca÷Õ, çocuk varsa nasÕl görüúece÷i, aile birli÷inin sarsÕlmamasÕ için ne türden önlemler alÕnabilece÷i ile ilgili hükümlerin kanunda öngörülmesi gerekti÷i düúünülmektedir. B21 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda alÕnan kararlarÕn her iki tarafÕn dinlenmeden alÕnmasÕ, kimi durumlarda sorunlara yol açtÕ÷Õ görülmüútür. Kötü niyetli taraflardan birinin di÷erini evden uzaklaútÕrmasÕyla sonuçlanabilecek bir kararÕ Aile Mahkemesinden almasÕ sonucu evlilik birli÷inin da÷ÕlmasÕna yol açabilecek bir durumla karúÕ karúÕya kalÕnabilece÷i görülmüútür. Ö21 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda karar veren Aile Mahkemesi Hakiminin her iki tarafÕ da dinleyerek karar vermesi, taraflardan úiddet uygulayan kiúinin mahkemeye gelmekten kaçÕnmasÕ durumunda gÕyabÕnda karar vermesini sa÷layacak düzenlemenin kanun metnine girmesi gerekti÷i düúünülmektedir. B22 4320 sayÕl Kanun kapsamÕnda verilen Mahkeme kararlarÕnÕn ço÷unda gerekçe yazÕlmadÕ÷Õ, kararlarÕn gerekçesiz yazÕldÕ÷Õ görülmüútür. Ö22 4320 sayÕl Kanun kapsamÕnda verilen Mahkeme kararlarÕnÕn gerekçeli yazÕlmasÕ gerekti÷i düúünülmektedir. B23 Aile içi úiddet ma÷durlarÕnÕn genelde ekonomik nedenlerden dolayÕ hukuki yardÕm almadÕklarÕ görülmüútür. 167 Ö23 Ekonomik gücü olmayan davacÕya ücretsiz hukuki yardÕm sa÷lanabilir. B24 4320 sayÕlÕ Kanunda bu konudaki önemli aktörlerden KadÕn SÕ÷Õnma Evlerine yer verilmedi÷i görülmektedir. SÕ÷Õnma evlerinin sayÕlarÕnÕn yetersiz oldu÷u belirtilmektedir. Ö24 4320 sayÕlÕ Kanunda bu konudaki önemli aktörlerden biri KadÕn SÕ÷Õnma Evlerine yer verilmesi gerekti÷i düúünülmektedir. SHÇEK ve özellikle yerel yönetimlerin daha fazla sÕ÷Õnma evleri açmalarÕ konusunda kulis faaliyetlerinde bulunulabilir. B25 4320 sayÕlÕ Kanunda bu konudaki önemli aktörlerden biri olan Sivil Toplum KuruluúlarÕna yer verilmedi÷i görülmektedir. Ö25 4320 sayÕlÕ Kanunda bu konudaki önemli aktörlerden biri olan Sivil Toplum KuruluúlarÕna yer vermesi, STK’lar ile gerçekleútirilebilecek bir takÕm uygulamalarda kamu makamlarÕ ile STK’larÕn iúbirli÷inin yasal zemine oturtulmasÕ gerekti÷i düúünülmektedir. B26 4320 sayÕlÕ Kanun ile kamu kurumlarÕna úiddetin nedenleri ve úiddetin etkenleri konularÕnda önleyici görevler yüklemedi÷i, genelde olay yaúandÕktan sonra tedbir öngördü÷ü görülmüútür. Ö26 4320 sayÕlÕ Kanun ile kamu kurumlarÕna úiddetin nedenleri ve úiddetin etkenleri konularÕnda önleyici görevler yüklenmesi ve bu konuda koordinasyon görevinin BaúbakanlÕk Aile ve Sosyal AraútÕrmalar 168 Genel Müdürlü÷üne düúünülmektedir. verilmesi gerekti÷i B27 4320 sayÕlÕ Kanunda do÷rudan aile kurumunu teúvik eden, sa÷lÕklÕ bir aile kurumunun özendiren, aile birli÷inin korunmasÕnÕ sa÷layan hükümlerden daha çok aile içi úiddet sonrasÕnda bir kÕsÕm tedbirler ve bu tedbirlere aykÕrÕ hareket ederse tutuklanÕp hapse atÕlaca÷ÕnÕ belirten hükümler yer aldÕ÷Õ görülmüútür. Ö27 4320 sayÕlÕ Kanunda aile içi úiddet sonrasÕnda bir kÕsÕm tedbirler ve bu tedbirlere aykÕrÕ hareket ederse tutuklanÕp hapse atÕlaca÷ÕnÕ belirten hükümler ile do÷rudan aile kurumunu teúvik eden, sa÷lÕklÕ bir aile kurumunun özendiren, aile birli÷inin korunmasÕnÕ sa÷layan hükümlere de yer verilmesi gerekti÷i düúünülmektedir. - 169 SONUÇ VE DEöERLENDøRME Bilindi÷i gibi 4320 sayÕlÕ Kanunun temel amacÕ, aile içinde úiddet uygulayan bireyi, kanunda öngörülen birtakÕm tedbirlerin uygulamaya koyulmasÕyla ve bu tedbirlere aykÕrÕ hareket edilmesi halinde ilgilinin hapis cezasÕ ile ihtar ederek bu hükmün caydÕrÕcÕlÕk etkisi ile hakkÕnda tedbir kararÕ alÕnan kiúiyi úiddet uygulamasÕndan men etmektir. 4320 sayÕlÕ Kanunda de÷iúiklik yapan 5636 sayÕlÕ kanunun gerekçesinde de belirtildi÷i gibi, bugüne kadar yapÕlan çalÕúmalara ra÷men ülkemizde aile içinde, eúler arasÕnda veya aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan di÷er aile bireyleri arasÕnda da úiddetin varlÕ÷Õ bilinen bir gerçek olarak varlÕ÷ÕnÕ devam ettirmektedir. Türkiye’de aile içi úiddetin sebeplerini araútÕran birçok çalÕúma yapÕlmÕútÕr. Bu çalÕúmalar, ailenin korunmasÕna ve aile içi úiddetin önlenmesine dönük çözüm arayÕúlarÕ ile ça÷daú ülkelerde var olan düzenlemeler do÷rultusunda 1998 yÕlÕnda 4320 sayÕlÕ kanun yasalaúmÕú ve Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun, ilk kez Türk Hukuk Sistemine kazandÕrÕlmÕútÕr. Daha sonra yapÕlan çalÕúmalar sonucunda belirlenen eksiklikleri gidermek üzere yeniden düzenlenmiú ve de÷iúiklik 4 MayÕs 2007 tarihinde yürürlü÷e girmiútir. Bu araútÕrmanÕn konusunu “4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun Ve Kanunun UygulanmasÕnÕn Aileler Ve Toplumsal YapÕ Üzerindeki Etkilerinin De÷erlendirilmesi” oluúturdu÷undan, genel anlamda 4320 sayÕlÕ Kanunun, amaçlanan hedeflere ulaúma do÷rultusunda ne ölçüde baúarÕlÕ oldu÷u, uygulamada hangi türden sorunlarÕn yaúandÕ÷Õ, Kanunun do÷rudan veya dolaylÕ olarak hem aileye hem de toplumsal yapÕ üzerindeki etkisi üzerinde durulmuútur. Bu aúamada dikkat çekilmesi gereken önemli bir konu ise, bu çalÕúmanÕn niteliksel bir araútÕrma oldu÷unun gözden kaçÕrÕlmamasÕ gerekti÷idir. Bundan dolayÕ, elde edilen bulgularÕn bütün evreni temsil etme niteli÷inin olmadÕ÷Õ ve genelleneme yapÕlamayaca÷ÕnÕn belirtilmesi gereken en önemli hususlardan biridir. Bulgular yalnÕzca, görüúme yapÕlan kiúiler ve kurumlarla ilgili farklÕ görüúler, e÷ilimler ve edinilen izlenimler olarak algÕlanmalÕdÕr. Bu araútÕrmada elde edilen bulgular, varlÕ÷Õ tespit edilen görüúler ve e÷ilimlerin toplumda güçlü veya zayÕf biçimde var oldu÷unu ve varoluú úekillerini göstermesi açÕsÕndan kayda 170 de÷er sonuçlarÕ içermektedir. Bu nedenle bu araútÕrmada, istatistiksel analiz yapmaya ve genellemeye uygun veri elde edilebilen, sistematik olarak seçilmiú rastlantÕsal bir örneklem ve tam yapÕlandÕrÕlmÕú bir soru ka÷ÕdÕ kullanÕlmamÕútÕr. Ancak kullanÕlan niteliksel araútÕrma yöntemiyle seçilen altÕ bölgede (øç Anadolu, Marmara, Ege, Güney Do÷u Anadolu, Do÷u Anadolu ve Karadeniz’de) yapÕlan görüúmelerde elde edilen verilerin zenginli÷i, uygulamada rastlanan olumlu ve olumsuz örnekleri içermesi, sürecin aksak ve eksik yanlarÕnÕn ifade edilmesi, görevli aktörler ile uygulamaya konu olan kiúilerin karúÕlaútÕklarÕ durumlarÕn belirlenmesi gibi derinlemesine bir inceleme ve araútÕrma yapmaya olanak tanÕdÕ÷Õ unutulmamalÕdÕr. AraútÕrmada görüúülen kiúiler ve Kanunun uygulamasÕnda görevli aktörlerin ço÷unlu÷unun ifade etti÷i gibi 4320 sayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair dört maddeden oluúmasÕna ra÷men yeterince ve kapsamlÕ bir úekilde bilinmemektedir. AraútÕrmada görüúülenlerce verilen bilgiler ÕúÕ÷Õnda baúvuru sürecinde, aile içi úiddet ma÷durlarÕnÕn úikayetleri de÷erlendirilirken genel kolluk birimleri (Polis ve Jandarma) konuyu TCK ve CMK hükümleri çerçevesinde ele almakta olduklarÕ, savcÕlÕk talimatÕ, ma÷dur ya da ma÷dur vekili talebi veya 4320 sayÕlÕ Kanun hakkÕnda bilgisi olan kolluk görevlisi varsa aynÕ zamanda ya da sadece 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda da iúlem baúlatÕldÕ÷Õ belirtilmiútir. Her ne kadar aile içi úiddet konusunda karakolda barÕútÕrÕp gönderme giriúim ve çabalarÕ kÕsmen yaúansa da genel kolluk birimlerinin konuya duyarlÕlÕktan ziyade sadece görevleri gere÷i gelen úikayet sonucu iúlem baúlattÕklarÕ, evrak düzenleyip savcÕlÕ÷a sevk ettikleri yapÕlan görüúmeler sonucunda ö÷renilmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanundaki düzenlemeye göre aile içi úiddet olayÕnÕn kendisine bildirilmesi üzerine Aile Mahkemesi Hakimi tarafÕndan kanunda sayÕlan tedbirlerden bir veya birkaçÕna birden re’sen karar verilebilece÷i belirtilirken, kimi mahkemelerin úiddet olayÕnÕn delillendirilmesini istedi÷i, rapor, úahit ve benzeri delil bulunmadÕ÷Õnda tedbir kararÕ vermekten kaçÕndÕ÷Õ, bu durumda sa÷lÕk raporu alÕnmasÕ ile ilgili problemlerin do÷masÕna yol açÕldÕ÷Õ görüúülen ma÷dur ve ma÷dur vekili tarafÕndan belirtilmiú, bu durumla karúÕlaúÕldÕ÷Õnda bir çok doktorun rapor vermede isteksiz oldu÷u, savcÕlÕktan sevk istedi÷i ve raporun sorumlulu÷unu taúÕmaktan çekindikleri ifade edilmiútir. 171 YapÕlan görüúmelerde elde edilen ortak de÷erlendirmelerden biri de sürecin bir bütün olarak zaman aldÕ÷Õ, ma÷dur úikayetini 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda yapsa bile, genel kolluk tarafÕndan evraklarÕn tanzim edilip, savcÕlÕ÷a iletilmesi, savcÕlÕ÷a iletilen dosyanÕn Aile Mahkemesine gönderilip tedbir kararÕ çÕkarÕlmasÕ, çÕkarÕlan tedbir kararÕnÕn Cumhuriyet BaúsavcÕlÕ÷Õna gönderilerek oradan da infaz savcÕlÕ÷Õna iletilmesi, infaz savcÕlÕ÷ÕnÕn hakkÕnda tedbir kararÕ alÕnan úahsÕn tebli÷at adresinin bulundu÷u semt karakoluna kararÕ göndermesi, genel kollu÷un infaz savcÕlÕ÷Õndan gelen bu kararÕ ilgili úahsa tebli÷ ederek, tedbir kararÕnÕn uygulamaya geçirilmesi süreci do÷al olarak uzun bir sürenin geçmesine neden olmaktadÕr. Daha da fazlasÕ hakkÕnda tedbir kararÕ verilen kiúinin tebli÷at adresinde bulunmamasÕ durumuyla karúÕlaúÕldÕ÷Õnda sürecin úahsÕn tebli÷at adresinin ya da kendisinin bulunup, kararÕn tebli÷ edilmesine kadar geçen sürenin kimi zaman düúünüldü÷ünden de daha fazla sürmesi sonucunda alÕnan tedbir kararÕnÕn uygulanabilirli÷ini yitirmesi gibi bir durumla karúÕ karúÕya kalÕndÕ÷Õ ifade edilmektedir. Tebli÷at ile ilgili sorunlar do÷rudan 4320 sayÕlÕ Kanunun yapÕsÕndan kaynaklanmamakla birlikte kanunun uygulanabilirli÷ini zedeledi÷i ve sürecin tamamÕnÕ etkiledi÷i için tebli÷at problemi önemli bir sorun kayna÷Õ olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. AlÕnan kararÕn ilgiliye tebli÷inde sorun çÕkmadÕ÷Õ ve sürecin normal iúledi÷i durumlarda 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda öngörülen tedbirlerden hangilerinin uygulanmasÕna karar verildi÷i ve kanunda sayÕlan tedbirlerden hangilerinin dahil edildi÷i ve bu tedbirlerin uygulanabilirli÷i konusunun sorun kayna÷Õ olabildi÷i araútÕrmada görüúülen taraflarca belirtilmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanunun 1. maddesinde sayÕlan tedbir örnekleri aúa÷Õda verilmiútir. a) Aile bireylerine karúÕ úiddete veya korkuya yönelik söz ve davranÕúlarda bulunmamasÕ, b) Müúterek evden uzaklaútÕrÕlarak bu evin di÷er aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrÕ oturmakta oldu÷u eve veya iúyerlerine yaklaúmamasÕ, c) Aile bireylerinin eúyalarÕna zarar vermemesi, d) Aile bireylerini iletiúim araçlarÕ ile rahatsÕz etmemesi, e) Varsa silah veya benzeri araçlarÕnÕ genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi, 172 f) Alkollü veya uyuúturucu herhangi bir madde kullanÕlmÕú olarak úiddet ma÷durunun yaúamakta oldu÷u konuta veya iúyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmamasÕ, g) Bir sa÷lÕk kuruluúuna muayene veya tedavi için baúvurmasÕ. Aile içi úiddet gören bireyler, 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda 1. maddenin b bendi dÕúÕnda alÕnan tedbir kararÕnÕn uygulanmasÕ sÕrasÕnda hakkÕnda tedbir kararÕ alÕnan birey ile birlikte yaúamaya devam etmektedir. Bu durumda yalnÕzca bu tedbirlere muhalefet edildi÷inde ilgili kiúinin tutuklanÕp hapis cezasÕ ile cezalandÕrÕlaca÷Õ ihtar edilmektedir. Bu durumda tedbir talebinde bulunan kiúinin kararlÕlÕ÷Õ ya da úiddet uygulayan kiúiye karúÕ koyabilecek kadar hem ekonomik hem de psikolojik yönden kendine güveni ve ba÷ÕmsÕzlÕ÷Õ kararÕn uygulatÕlmasÕ ve kanunun öngördü÷ü caydÕrÕcÕ niteli÷inin etkisiz hale düúürüldü÷ü, tedbir kararÕnÕn alÕnmasÕna ra÷men uygulamada kararÕn etkisiz kaldÕ÷Õ araútÕrmaya katÕlanlarÕn bir kÕsmÕ tarafÕndan dikkat çekilmiútir. Ancak 4320 sayÕlÕ Kanunun 1. maddesinin b bendi uyarÕnca da tedbir öngörülmüú ise yani hakkÕnda tedbir kararÕ alÕnan bireyin ev ve iúyerinden uzaklaúmasÕ veya buralara yaklaúmamasÕ kararÕ verilmiú ve tedbir kararÕnÕn uygulanmasÕ sÕrasÕnda taciz ve di÷er sözlü ve davranÕúlarla úiddete devam ettirilmiú ise bu durumda tedbir kararÕnÕn ihlal edilmesinin delillendirilmesi sorunuyla karúÕ karúÕya kalÕndÕ÷ÕnÕ belirten kanunun uygulamasÕna konu olan bireyler, bu aúamada genel kolluk birimleri ile sorun yaúadÕklarÕnÕ ifade etmiúlerdir. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda verilen tedbir kararlarÕ ile birlikte tedbir nafakasÕna hükmetme konusundaki uygulamalarÕn azlÕ÷Õ ve verilen tedbir nafakasÕnÕn tahsilinin güçlü÷ü durumu ile karúÕlaúÕlmaktadÕr. Her ne kadar kanun verilen kararÕn infazÕ için harç alÕnmasÕnÕ önlemiú ise de tedbir nafakasÕnÕn tahsili ayrÕ bir hak arama konusunu ortaya çÕkarmaktadÕr. Kararda hükmedilen nafakanÕn genel hükümler çerçevesinde tahsil edilmeye çalÕúÕldÕ÷Õ, nafakanÕn maaúlÕ bireylerden tahsilinde sorun çok yaúanmamasÕna ra÷men gelirleri ve mal varlÕ÷Õ belirlenemeyen bireylerin nafakanÕn tahsil edilmemesi için gereken her türlü yola baúvurduklarÕnÕ, bu durumun ayrÕ bir hak arama çabasÕnÕ göze almak gerektirdi÷i ve ekonomik özgürlü÷e sahip olmanÕn önemli oldu÷u, parasÕ olmayan 173 ma÷dur veya ma÷durlarÕn avukat deste÷i alamadÕklarÕ, il barolarÕnca sa÷lanan hizmetin danÕúmanlÕktan öteye geçmedi÷i araútÕrmaya katÕlanlarÕn bir kÕsmÕ tarafÕndan ifade edilmiútir. 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamasÕnda görevli aktörlerin birbirleri ile sorun yaúamadÕklarÕnÕ ifade etmelerine ra÷men sürecin iúlemesinde kopukluk yaúanmasÕna neden olduklarÕ, sürecin tamamÕndan haberdar olamadÕklarÕ, olayÕn kendilerini ilgilendirdi÷i kadarÕyla iúlem yapÕp ellerine ulaúan dosyayÕ bir sonraki basama÷a ileterek görevlerini gere÷i gibi yerine getirdikleri inancÕnda olduklarÕ görülmüútür. Ancak burada her bir birimin eline gelen dosyada gerekli iúlemi yaptÕktan sonra sürecin bir sonraki basama÷Õnda yapÕlan iúlemin sonucundan haberdar olmama gibi bir sorunla karúÕlaúÕldÕ÷Õ gözlemlenmiútir. Ailenin KorunmasÕna Dair Kanunun uygulamasÕ sürecinde iúletilmesi gereken sistemin genellikle genel kollu÷un gözetim ve denetimine bÕrakÕlmÕú olmasÕnÕn getirdi÷i sorunlar kanunun iúleyiúindeki aksaklÕklarÕn nedenlerinden biri olarak görülmekte, bunu ifade eden uygulamada görevli aktörlerden bir kÕsmÕ bu durumun nedeninin genel kollu÷un adli konulardaki yetersizli÷i olarak görürken di÷er bir kÕsmÕ da genel kollu÷un bir çok iúin yanÕnda bu kanundan kaynaklanan görevleri yerine getirirken, bu konuyu asÕl iúlerinden biri olarak görmemesi ve di÷er iúlerle daha yo÷un u÷raúmasÕ nedeniyle söz konusu süreçte aksaklÕklar yaúandÕ÷Õ belirtmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulamasÕnda görevli aktörlerin görev ve sorumluluklarÕ açÕkça düzenlenmedi÷i için, kimi kurumlar kendilerini bu kanunun uygulanmasÕndan sorumlu hissetmedikleri ve bu nedenle de gere÷i ve önemini yeteri kadar algÕlayamadÕklarÕ gözlemlenmiútir. 2007 de÷iúikli÷i ile 4320 sayÕlÕ Kanuna eklenen kanunun uygulamasÕna iliúkin hususlarÕn yönetmelikle düzenlenece÷i belirtilmektedir. Uygulamaya iliúkin hususlarÕn düzenlenmesi, görevli aktörlerin görev, yetki ve sorumluluklarÕnÕn açÕkça dile getirilmesi açÕsÕndan çÕkarÕlacak yönetmeli÷in önemli oldu÷u düúünülmektedir. Kanunun uygulanmasÕ sÕrasÕnda Kanun koyucunun hedefledi÷i do÷rultuda kanun metninde sayÕlarak görev verilen aktörlerden daha çok aile içi úiddetin önlenmesine yönelik çalÕúmalarÕ Sivil Toplum KuruluúlarÕnÕn gerçekleútirmekte oldu÷una tanÕk olunmuútur. AraútÕrma sÕrasÕnda irtibata geçilen STK’lardan elde edilen bilgilere göre, 4320 sayÕlÕ Kanun her ne kadar STK’lara 174 görev vermese de bu kurumlarÕn en azÕndan ma÷durlara psikolojik ve hukuki danÕúmanlÕk hizmeti sunduklarÕ, ayrÕca kanunun tanÕtÕlmasÕnda küçümsenmeyecek çalÕúmalar yapÕldÕ÷Õna tanÕk olunmuútur. 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda ele alÕnan aile içi úiddetin gerçekleúti÷i aile yapÕsÕnÕn kanun metninde çok net bir úekilde ortaya konamadÕ÷Õ, “eúlerden birinin veya çocuklarÕn veya aynÕ çatÕ altÕnda yaúayan di÷er aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrÕlÕk kararÕ verilen veya yasal olarak ayrÕ yaúama hakkÕ olan veya evli olmalarÕna ra÷men fiilen ayrÕ yaúayan aile bireylerinden birinin” ifadesiyle daha çok çekirdek aile ça÷rÕúÕmÕ yaptÕ÷Õ, ancak Türkiye’deki aile yapÕlarÕnÕn çok farklÕlÕklar gösterdi÷i, aynÕ zamanda ailelerin yanÕnda, uzaktan veya yakÕndan akraba ba÷larÕ olanlarla birlikte yardÕma ve bakÕma muhtaç bireylerinde barÕnabildi÷i düúünüldü÷ünde 4320 sayÕlÕ Kanunun uygulanmasÕnda sorunlar yaúandÕ÷Õ düúünülmektedir. Bütün bunlarÕn dÕúÕnda resmi bir nikah olmadan birlikte yaúayan bireylerin de kanun kapsamÕ dÕúÕnda tutuldu÷u, kanunun sa÷ladÕ÷Õ güvencelerden yararlandÕrÕlmadÕ÷Õ görülmüútür. MevzuatÕmÕzda birlikte sahip olduklarÕ çocuklarÕ tanÕnmÕú iken, resmi nikahsÕz birlikteli÷in tanÕnmamasÕndan dolayÕ 4320 sayÕlÕ Kanunda öngörülen tedbir taleplerinin Aile Mahkemelerince reddedildi÷i, ancak birkaç örnek kararda kadÕn yönünden talebin reddine karar verirken çocuk yönünden talebin kabulüne karar verilmiú oldu÷u gözlenmiútir. Bu tür birliktelik yaúayan bireylerin 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda öngörülen bireysel faydalardan yararlanmalarÕ öngörülmese dahi en azÕndan uygulanan úiddetin zararlarÕndan korunmasÕnÕ sa÷layacak düzenlemelere gidilmesi gerekti÷i de÷erlendirilmektedir. 4320 sayÕlÕ Kanun metninde KadÕn SÕ÷Õnma Evlerinin de yer almamasÕna ra÷men uygulamada ma÷dur veya ma÷durlarÕn can güvenli÷inden endiúe duyuldu÷unda kimi hakimlerin kadÕn sÕ÷Õnma evlerini bir çözüm aracÕ olarak kullandÕklarÕna tanÕk olunmuútur. Özellikle ekonomik anlamda zor durumda olan bireylerin, kendi ailesi tarafÕndan da tehdit edilen ma÷durlarÕn, sahipsiz ve çaresiz bireylerin acil çözüm ihtiyaçlarÕ karúÕsÕnda bir seçenek olarak sÕ÷Õnma evlerinin de göz önünde bulundurulmasÕ gerekti÷i görülmüútür. Adli sicil istatistiklerinden anlaúÕldÕ÷Õ üzere 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda açÕlan davalarÕn gün geçtikçe artmasÕ, aile içi úiddetin devam etti÷inin göstergesi olmasÕ yanÕnda aynÕ zamanda 4320 175 sayÕlÕ Kanun hakkÕnda daha fazla bilgi sahibi olan bireylerin arttÕ÷ÕnÕn göstergesi ve bunun sonucunda kanundan yararlanmak isteyenlerin sayÕsÕnda artÕú oldu÷unun belirtisi oldu÷u söylenebilir. 4320 sayÕlÕ Kanunun “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun” olarak isimlendirilmesiyle birlikte temel amacÕnÕn aile içi úiddeti önlemek olmasÕ, kanun metninde aile kurumunu teúvik edecek, sosyal politikalara esas oluúturan bir çok sorunun çözümünde, sa÷lÕk, e÷itim, beslenme, barÕnma gibi temel ihtiyaçlarÕn karúÕlanmasÕnda aile ortamÕnÕ temel alacak, bu yönde teúvik edici uygulamalara hÕz kazandÕracak, dezavantajlÕ ve ba÷ÕmlÕ bireylerin yaúam kalitesini yükseltemeye dönük çabalarÕ destekleyecek hükümlerden yoksun olmasÕna yol açtÕ÷Õ görülmektedir. AnayasanÕn 5. maddesinde Devlete, vatandaúÕn refah, huzur ve mutlulu÷unu sa÷lamak, kiúinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile ba÷daúmayacak surette sÕnÕrlayan ekonomik engelleri kaldÕrmak görevi verilmiútir. AnayasanÕn bu hükmü gere÷ince, güçlü aile yapÕsÕ kurulmasÕna olanak sa÷layacak, ailenin bütün fertlerini aynÕ ölçüde kuúatacak ve sahip olunan refahÕ adil bir úekilde paylaúacak de÷erleri barÕndÕran düzenlemelerin de 4320 sayÕlÕ Kanun kapsamÕnda yer almasÕnÕn sa÷lanmasÕ gerekti÷i düúünülmektedir. Güçlü aile de÷erlerinin önemi ortadadÕr. Modernleúme süreçlerindeki hÕzlÕ ilerlemeye ra÷men Türkiye’de aile de÷erlerine olan ba÷lÕlÕk devam etti÷i görülmektedir. Çocuk ailelerde ba÷lÕlÕ÷Õ artÕrmakta, çocuk/lar için bir çok sÕkÕntÕya gö÷üs gerilmektedir. Çocuk sahibi olmak dolayÕsÕyla olan ba÷lÕlÕk belki de aile içi yaúanan úiddete katlanmaya varacak derecede bir ba÷lÕlÕk olarak görülebildi÷i, aile içi iliúkilere kamuyu dahil etmenin, aileyi kamunun karÕúmasÕna neden olmanÕn kötü bir olay oldu÷u kanaatiyle aile bireylerinin aile içi úiddet olgusunun üzerinde gere÷i kadar çok durmadÕ÷Õ söylenebilir. 176 KAYNAKÇA Abik, YÕldÕz., (2005), KadÕnÕn SoyadÕ Ve Buna Ba÷lÕ Olarak Çocu÷un SoyadÕ, Ankara Acabey, M.Beúir .(1998), Evlilik Birli÷inde Yasal Mal Rejimi, øzmir, Acar, Feride., (2000) “KadÕnlarÕn ønsan HaklarÕnÕn Gerçekleútirilmesi Ve AyrÕmcÕlÕ÷Õn Önlenmesindeuluslar ArasÕ Standartlar”. Hukukta KadÕn Sempozyumu, Ankara, S. 45-60. Adli Sicil Ve østatistik Genel Müdürlü÷ü (2004) Adalet østatistikleri YÕllÕ÷Õ 2003, 2004 KitapçÕ÷Õ.Ankara Aile AraútÕrma Kurumu (1997), Aile øçinde Ve Toplumsal Alanda ùiddet, Ankara. Akço, Seda (2005), Çocu÷a KarúÕ ùiddet Ve Önlenmesi HakkÕnda De÷erlendirme, østanbul, østanbul Barosu,. Akço, Seda, (2005).Çocuk østismarÕ øle ølgili Hukuki YapÕ, østanbul, østanbul Barosu, Akgün, Zerrin (1949) Boúanma Hukuku, østanbul AkÕntürk, Turgut (2002), Aile Hukuku, Ankara Akipek, Jale G., AkÕntürk, Turgut (2004), Yeni Medeni Kanuna UyarlanmÕú BaúlangÕç Hükümleri Kiúiler Hukuku, østanbul Akyüz, Emine, (2000).Çocu÷un HaklarÕnÕn Ve Güvenli÷inin KorunmasÕ, Ankara, MEB Akyüz, Emine.(1983) Medeni Kanuna Göre Müúterek HayatÕn Tatili, AyrÕlÕk Ve Boúanmada Çocu÷un KorunmasÕ, Ankara Amargi, (2005).DanÕúma Merkezleri Ve KadÕn SÕ÷ÕnaklarÕ, østanbul., Atav, Nephan, (1991), ‘ùahsiyetin Geliúmesinde Aile Çevresinin Ve Ailedeki Gerginliklerin Etkileri’, Beylü Dikeçligil Ve Ahmet Çi÷dem (Ed), Aile YazÕlarÕ 3 Birey, Kiúilik Ve Toplum, Ankara, BaúbakanlÕk Aile AraútÕrma Kurumu Bilim Serisi, Ss.1-14. Ateú, M (2007), “4320 SayÕlÕ Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun ve Bu Kanundaki De÷iúiklikler Üzerine Düúünceler”, Ankara Barosu Dergisi, YÕl: 65, SayÕ:3, Sayfa: 165. 177 Aziz, Aysel (1994),”KadÕn ùiddet Ve øletiúim”, Dünya’da Ve Türkiye ‘De Güncel Aziz, Aysel- Köker, Eser,- (1994) Medya, ùiddet Ve KadÕn, 1993 YÕlÕnda Türk BasÕnÕnda KadÕnlara Yönelik ùiddetin Yer AlÕú Biçimi, Ankara, KSGM, Bahar, Halil øbrahim, (2002), Okul ve Ailede ùiddet, Ankara: Polis Akademisi Yay. Bahar, Halil øbrahim, (2005), Sosyoloji, Ankara:USAK BakÕcÕ, Sedat (1994) Genel Adap Ve Aile Düzenine KarúÕ Cürümler, Ankara BaktÕr , Selma (2003), Aile Mahkemeleri, AnkaraBaktÕr Çetiner, Selma (2000), Velâyet Hukuku, AnkaraBalo, Yusuf Solmaz (2003) “Ailenin KorunmasÕna Dair Kanun Ve UygulanmasÕ” Aile Ve Toplum Dergisi, Sayi:6, Cilt:2, Yil:5, Ekim-Aralik 2003 S.23-32 BaúbakanlÕk Aile AraútÕrma Kurumu (2000) Aile øçi ùiddetin Sebep Ve SonuçlarÕ, Ankara BaúpÕnar, Veysel (1999) “Yeni Türk Medenî Kanunu HakkÕnda BazÕ Düúünceler”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran-AralÕk 1999, Cilt:IÕÕ, SayÕ: 1-2, Sayfa: 4659. Birleúmiú Milletler (1993) KadÕnlara KarúÕ Her Türlü ùiddetin Önlenmesine Dair Bildirgesi, New York, Birsen, Kemaleddin.(1966), Medeni Hukuk Dersleri, østanbul BozovalÕ, Haluk., (1990), Türk Medeni Hukukunda BakÕm NafakalarÕ, østanbulBulut, IúÕl, (1991), ‘ParçalanmÕú Aileden Gelen ÇocuklarÕn DavranÕú Özellikleri HakkÕnda Bir AraútÕrma’, Beylü Dikeçligil Ve Ahmet Çi÷dem (Ed), Aile YazÕlarÕ 3 Birey, Kiúilik Ve Toplum, Ankara, BaúbakanlÕk Aile AraútÕrma Kurumu Bilim Serisi, Ss.197-228 Ceylan, Ebru (2006) Türk Ve øsviçre Hukukunda BoúanmanÕn Hukuki SonuçlarÕ, Galatasaray Üniversitesi YayÕnlarÕ, Doktora Tezi, østanbul-. CÕlga, øbrahim (2002) “Aile Mahkemeleri TasarÕsÕ Üzerine Bir De÷erlendirme”, Aile Ve Toplum Dergisi, Nisan-Haziran, C.2, S.5, Ankara- 178 Çelikel, Aysel (1995) MilletlerarasÕ Özel Hukuk, østanbul Do÷anay, øsmail (1961) Nazari Ve Tatbiki Muhtelif Nafaka DavalarÕ, Ankara DPT, (1994) VII Beú YÕllÕk KalkÕnma PlanÕ ÖøK Raporu “KadÕn” Ankara, Dural, Mustafa ve Ö÷üz, Tufan (2004) Türk Özel Hukuku, Cilt II, Kiúiler Hukuku, østanbul Dural, Mustafa, Ö÷üz, Tufan,Gümüú, Alper (2005) Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, østanbul- Türk Özel Eken, Ahmet (1996), “Bir Olgu Olarak Türkiye’de ùiddet”, Cogito. SayÕ 6-7. KÕú-Bahar. Ergil, Do÷u (2001),”ùiddetin Kültürel Kökenleri”, Bilim Ve Teknik. SayÕ 399. ùubat Erten, Yavuz Ve ArdalÕ, Cahit (1996),”SaldÕrganlÕk ùiddet Ve Terörün Psikososyal Feyzio÷lu, Feyzi N. (1986) Aile Hukuku, østanbul. Gemalmaz, M. Semih (2002) Çocuk Ve Genç HaklarÕna øliúkin Ulusalüstü Belgeler, østanbul, Gökçe, Birsen (1996) Türkiye’nin Toplumsal YapÕsÕ Ve Toplumsal Kurumlar. Ankara: Savaú, Gökçe, Birsen, (1991), ‘Çocuk Kiúili÷inin Geliúiminde Aile, Okul Ve DÕú Çevrenin Rolü’ Beylü Dikeçligil Ve Ahmet Çi÷dem (Ed) Aile YazÕlarÕ 3 Birey, Kiúilik Ve Toplum, Ankara, BaúbakanlÕk Aile AraútÕrma Kurumu Bilim Serisi, Ss.15-21. Göksu, Turkut, (1998), YayÕnlanmamÕú Sosyoloji Ders NotlarÕ, Ankara: Polis Akademisi Gözübüyük, ùeref., 2004, Hukuka Giriú Ve Hukukun Temel KavramlarÕ, Ankara-2004 Güvenç, Bozkurt. (1994) Türk Kimli÷i - Kültür Tarihinin KaynaklarÕ. Ankara: T.C. Kültür BakanlÕ÷Õ, Hablemito÷lu, ùengül (2004) Toplumsal Cinsiyet YazÕlarÕ. østanbul; Toplumsal De÷iúim YayÕnlarÕ HafÕzo÷ullarÕ, Zeki., (1983), Zina Cürümleri, østanbul Hatemi, Hüseyin-Serozan, Rona., (1993) Aile Hukuku, østanbul 179 HelvacÕ, Serap (2002): “øsviçre Ve Türk HukuklarÕnda Boúanma Sebepleri”, Prof. Dr. Ömer Teoman’a 55. Yaú Günü Arma÷anÕ, C. II østanbul-S. 1151. http://tr.wikipedia.org/wiki/aile_i%c3%a7i_%c5%9fiddet 20.05.2007 http://www.abs.gov.au/ausstats/ abs@.nsf/detailspage/4906.02005?opendocument 12.11.2006 http://www.harb-is.org.tr/dergi/wordler/subat07/diger.doc 02.06.2007 e.t. e.t. e.t. http://www.kssgm.gov.tr/hukuk.html e.t. 10.01.2007 http://www.kssgm.gov.tr/proje2.html e.t. 15.04.2006 http://www.ncdsv.org/images/ power_and_control_wheel_ncdsv.pdf e.t. 15.10.2006 http://www.sodev.org.tr/dosyalar/ ais/aile_ici_siddet.htm, e.t. 25.02.2007 kadinsorunlari/ http://www.sodev.org.tr/dosyalar/kadinsorunlari/ais/yanlis_inanis2. htm, e.t. 15.12.2006 http://www.turkhukuksitesi.com/ 20.02.2007 showthread.php?t=4436 e.t. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=2545 e.t.20.02.2007 HÜKSAM (2005) Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Ve Sa÷lÕk, Ankara, øbrahim Okur (2003)‘Aile Mahkemeleri Ve Uygulamada Yaúanan Sorunlar’, Hukuk Demokrasi, ùubat øçli, Tülin, (1995) Ailede KadÕna KarúÕ ùiddet Ve KadÕn Suçlulu÷u, Ankara, KSGM KadÕn DayanÕúma VakfÕ, (1995) ùiddete KarúÕ Somut Bir AdÕm: Ankara GecekondularÕnda KadÕnlarla Ortak Bir ÇalÕúma, Ankara, KadÕn DayanÕúma VakfÕ, (2005), Aile øçinde KadÕna Yönelik ùiddet El KitabÕ, Ankara, KadÕna Yönelik ùiddet, østanbul, Amargi, 2005. KalaycÕ, Ahmet Rasim , Aile Ve KadÕn OdaklÕ Program Örneklerinin Çözümlenmesi. 180 Karaman, Hayreddin., (1996) Mukayeseli øslam Hukuku, østanbul Kasatura, ølkay (1995), Alkol Ve ArkadaúlarÕ, østanbulKavacÕklÕ, Filiz-Evkuran, Mahmut-V.D., Aile øçi ùiddetin Sebep Ve SonuçlarÕ, Ankara, AAK, 1995. Keleú Ruúen-Ünsal Artun, (1996), “Kent Ve Siyasal ùiddet”, Cogito, SayÕ 6-7, KÕúKAMER, 2004.Keúke Dememek øçin, Namus AdÕna øúlenen Cinayetler 2004 Raporu, DiyarbakÕr, KÕlÕço÷lu, Ahmet.,(2003) Medenî Kanun’umuzun Aile-Miras-Eúya Hukukuna Getirdi÷i Yenilikler, AnkaraKocacÕk Faruk, (2000), “Toplumbilim”. 2. BaskÕ. Cum.Üni. YayÕnÕ No:84. Sivas. Kongar, Emre (2002) 21. YüzyÕl’da Türkiye. 2000’li YÕllarda Türkiye’nin Toplumsal YapÕsÕ. østanbul: Remzi (31. BaskÕ). KSGM, (1994) Türkiye’de KadÕnÕn Durumu, Ankara, Lorenz, Konrad (1996), “SaldÕrganlÕ÷Õn SpontanlÕ÷Õ”, Cogito. SayÕ 6-7. KÕú-Bahar. S.165RTÜK (2004) Medyada ùiddete DuyarlÕlÕk Paneli, østanbul, RTÜK Yay.11. Moro÷lu, Nazan (2005) UluslararasÕ Belgelerde KadÕn Erkek Eúitli÷i, østanbul. O÷uzman, Kemal-Dural, Mustafa (1994) Aile Hukuku, østanbul Onursal, Betül -SayÕta, (2002) Sevgi Birleúmiú Milletler Belgelerinde BarÕú Kültürü Ve ùiddet KarúÕtÕ Olma ve Avrupa Konseyi KararlarÕnda Çocu÷un ùiddet Ve Kötü Muameleden KorunmasÕ, østanbul, Bilgi, Özbey, Esin. (yÕl) ,Türk Hukuk Sisteminde Aile øçi ùiddetle ølgili Mevzuat Ankara, Ksk Özdemir, Nevzat., (2003), Türk-øsviçre Hukukunda AnlaúmalÕ Boúanma, østanbul-. Özden, Bülent., (1991) Türkiye’nin Taraf Oldu÷u MilletlerarasÕ Özel Hukuk Sözleúmeleri, østanbul Öztan, Bilge (2005) Aile Hukuku, Ankara Palamut,Mehmet E. (2004) Medeni Hukuk, østanbul 181 KSGM, (2001) Pekin+5 Siyasi Deklarasyonu Ve Sonuç Belgesi, Pekin Deklarasyonu Ve Eylem Platformu, Ankara, RTÜK (2005) Televizyon ProgramlarÕndaki ùiddet øçeri÷inin, Müstehcenli÷in Ve Mahremiyetin øhlallerinin øzleyicilerin Ruh Sa÷lÕ÷Õ Üzerindeki Olumsuz Etkileri, Ankara Ruhi, Ahmet Cemal (2004) Türk BoúanmanÕn SonuçlarÕ, Ankara. Hukukunda Boúanma, Saran, Nephan, (1991) ‘Aile HayatÕ Ve Toplum’ Beylü Dikeçligil Ve Ahmet Çi÷dem (Ed) Aile YazÕlarÕ 3 Birey, Kiúilik Ve Toplum, Ankara: Tc BaúbakanlÕk Aile AraútÕrma Kurumu Bilim Serisi 5/3, Ss.135-142 Serozan, Rona., (2005), Çocuk Hukuku, østanbulSTK øzleme Grubu, (2005) Bin YÕl Hedefleri Ve E÷itimde Toplumsal Cinsiyet Eúitli÷i I. Ulusal KonferansÕ, Ankara, ùener, Esat., (1981), Eski Ve Yeni Miras Hukuku, Ankara ùükran DanÕk, (2000) “Aile øçinde KadÕna Yönelen ùiddet”, Toplum Ve Sosyal Hizmet 1/Ankara, Hacettepe Üniversitesi. Sosyal Hizmetler Yüksekokulu YayÕnÕ. T.C. Adalet BakanlÕ÷Õ (2002) Tutanaklarla Türk Medenî Kanunu, Türk Medenî Kanununun Yürürlü÷ü Ve Uygulama ùekli HakkÕnda Kanun AnkaraTBMM ( 2005).Töre Ve Namus Cinayetleri øle KadÕnlara Ve Çocuklara Yönelik ùiddetin Sebeplerinin AraútÕrÕlarak AlÕnmasÕ Gereken Önlemlerin Belirlenmesi AmacÕyla Kurulan Meclis AraútÕrmasÕ Komisyonu (10/148,182,187,284,285) TutanaklarÕ, TBMM (2003) KadÕnÕn Statüsünün AraútÕrÕlarak KadÕnlara KarúÕ Her Türlü AyrÕmcÕlÕ÷Õn Önlenmesi Sözleúmesinin Yaúama Geçirilmesi øçin AlÕnmasÕ Gereken Tedbirleri Tespit Etmek AmacÕyla Kurulan TBMM KadÕnÕn Statüsünü AraútÕrma Komisyonu Raporu, Ankara, KSGM, 2003. Tekinay, Selahattin Sulhi., (1984) Türk Aile Hukuku, østanbul Tezcan, Mahmut (1996),”Bir ùiddet OrtamÕ Olarak Okul”, Cogito. SayÕ 6-7. KÕú-Bahar. Tiryakio÷lu, Bilgin., (1991) ÇocuklarÕn KorunmasÕna øliúkin MilletlerarasÕ Sözleúmeler Ve Türk Hukuku, Ankara TÜBAKKOM (2005), Türkiye Barolar Birli÷i KadÕn Hukuku Komisyonu VI. Kitap, 22 MayÕs 2004 -14 MayÕs 182 UN (2003) Integration Of The Human Rights Of Women And The Gender Perspective: Violence Against Women :Towards An Effective Implementation Of International Norms To End Violence Against Women, Report Of The Special Rapporteur On Violence Against Women, Its Causes And Consequences, Yakin Ertürk, Geneva, UNICEF (2000) KadÕnlara Ve KÕzlara Yönelik Aile øçi ùiddet. Ankara:, UNICEF (2001) Çocuk HaklarÕnÕn Koruyan Ba÷ÕmsÕz Kurumlar, Ankara, , UNICEF (2005) Çocuklar øçin ølerleme, Toplumsal Cinsiyet Eúitli÷i Ve ølkö÷retime øliúkin Rapor, Ankara, Üçok, Coúkun, (1964), SavcÕlÕklarÕn Avrupa Hukukunda Geliúmesi ve Türkiye’de Kuruluúu, Ankara. Ünsal, Artun (1996), “Geniúletilmiú Bir ùiddet Tipolojisi”, Cogito. SayÕ 6-7. KÕú-Bahar. V. KadÕn SÕ÷ÕnaklarÕ KurultayÕ Sonuç Bildirgesi, (2002) 23 - 24 KasÕm øzmit. WHO (2002) World Report On Violence And Health, Geneva, YalçÕnkaya, NamÕk-Kaleli, ùakir. (1987) Ankara Boúanma Hukuku, Youssef Rm, Attia Ms, Kamel M. (1998). Children Experiencing Violence: Parental Use Of Corporal Punishment. Child Abuse & Neglect Zevkliler, AydÕn, Havutçu, Ayúe., (2004), Medeni Hukuk (Temel Bilgiler), Ankara 183 4320 SAYILI AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUN İLE İLGİLİ HUKUK MAHKEMELERİNDEN ÇIKAN DAVALAR ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı 692 718 724 Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı 1856 1877 1933 Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 1996 1 1998 1997 32 1998 659 184 ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 1997 1 1999 1998 253 1999 1602 ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 2000 1996 ve öncesi 1997 1 1 1998 38 1999 231 2000 2202 2473 2583 2994 Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı 3166 3212 3403 Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 1997 ve öncesi 2 2001 185 1998 1 1999 10 2000 316 2001 2837 ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 2002 1998 ve öncesi 1 1999 3 2000 31 2001 388 2002 3825 4248 4461 4595 Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı 6375 6709 6807 Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 186 2003 1999 ve öncesi 2 2000 3 2001 54 2002 597 2003 5719 ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 2004 2000 ve öncesi 1 2001 1 2004 8 2003 623 2004 7588 8221 8738 8643 Toplam Çıkan Davacı Sayısı Davalı Sayısı ÇIKAN DAVALARIN Yıllar Açılış Yılları Dava Sayıları 187 2005 9132 2001 ve öncesi 0 2002 5 2003 35 2004 882 2005 8210 9648 9617 Kaynak: http://www.ad lisicil.gov.tr/ist atistikler/1996 /hukukpdf.htm 12.10.2007 188 CEZA MAHKEMELERİNDE 4320 SAYILI KANUNLA İLGİLİ KARARA BAĞLANAN DAVALAR 1999 Yılı Ceza Mahkemelerinde 4320 Sayılı Kanunla İlgili Karara Bağlanan Davaların Sanıklarına Verilen Karar Türlerine Göre Dağılımı YIL MAĞDUR 12-15 YAŞ 16-18 YAŞ 19+ YAŞ TOPLAM SANIK 1999 DAVA E K TOPLAM E K E K E K E K TOPLAM MAHKUM 52 BERAAT 15 DÜŞME 1 DİĞER K 12 TOPLAM 80 Kaynak: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 2000 Yılı Ceza Mahkemelerinde 4320 Sayılı Kanunla İlgili Karara Bağlanan Davaların Sanıklarına Verilen Karar Türlerine Göre Dağılımı YIL MAĞDUR 12-15 YAŞ 16-18 YAŞ 19+ YAŞ TOPLAM SANIK 2000 DAVA E K TOPLAM E K E K E K E K TOPLAM MAHKUM 52 BERAAT 31 DÜŞME 4 DİĞER K 19 TOPLAM 106 Kaynak: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 189 2001 Yılı Ceza Mahkemelerinde 4320 Sayılı Kanunla İlgili Karara Bağlanan Davaların Sanıklarına Verilen Karar Türlerine Göre Dağılımı YIL MAĞDUR 12-15 YAŞ 16-18 YAŞ 19+ YAŞ TOPLAM SANIK 2001 DAVA E K TOPLAM E K E K E K E K TOPLAM MAHKUM 71 BERAAT 25 DÜŞME 4 DİĞER K 28 TOPLAM 106 Kaynak: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 2002 Yılı Ceza Mahkemelerinde 4320 Sayılı Kanunla İlgili Karara Bağlanan Davaların Sanıklarına Verilen Karar Türlerine Göre Dağılımı YIL MAĞDUR 12-15 YAŞ 16-18 YAŞ 19+ YAŞ TOPLAM SANIK 2002 DAVA E K TOPLAM E K E K E K E K TOPLAM 151 28 66 94 MAHKUM 2 0 0 0 95 1 BERAAT 0 0 0 0 37 0 DÜŞME 0 0 0 0 2 0 DİĞER K 0 0 2 0 33 1 TOPLAM 2 0 2 0 167 2 Kaynak: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 97 37 2 35 171 1 0 0 1 2 98 37 2 36 173 190 2003 Yılı Ceza Mahkemelerinde 4320 Sayılı Kanunla İlgili Karara Bağlanan Davaların Sanıklarına Verilen Karar Türlerine Göre Dağılımı YIL MAĞDUR 12-15 YAŞ 16-18 YAŞ 19+ YAŞ TOPLAM SANIK 2003 DAVA E K TOPLAM E K E K E K E K TOPLAM 182 32 45 77 MAHKUM 129 2 131 BERAAT 52 0 52 DÜŞME 4 0 4 DİĞER K 26 0 26 TOPLAM 211 2 213 Kaynak: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 2004 Yılı Ceza Mahkemelerinde 4320 Sayılı Kanunla İlgili Karara Bağlanan Davaların Sanıklarına Verilen Karar Türlerine Göre Dağılımı YIL MAĞDUR 12-15 YAŞ 16-18 YAŞ 19+ YAŞ TOPLAM SANIK 2004 DAVA E K TOPLAM E K E K E K E K TOPLAM 280 43 176 219 MAHKUM 0 0 2 0 196 6 198 6 204 BERAAT 0 0 0 0 97 3 97 3 100 DÜŞME 0 0 0 0 6 1 6 1 7 DİĞER K 0 0 1 0 29 2 30 2 32 TOPLAM 0 0 3 0 328 12 331 12 343 Kaynak: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 2005 Yılı Ceza Mahkemelerinde 4320 Sayılı Kanunla İlgili Karara Bağlanan Davaların Sanıklarına Verilen Karar Türlerine Göre Dağılımı YIL MAĞDUR 12-15 YAŞ 16-18 YAŞ 19+ YAŞ TOPLAM SANIK 2005 DAVA E K TOPLAM E K E K E K E K TOPLAM 323 46 141 187 MAHKUM 0 0 0 0 198 4 198 4 202 BERAAT 0 0 0 0 92 3 92 3 95 DÜŞME 0 0 0 0 7 0 7 0 7 DİĞER K 0 0 0 0 84 1 84 1 85 TOPLAM 0 0 0 0 381 8 381 8 389 Kaynak: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/1996/ac_cik.htm e.t. 12.10.2007 191 KISALTMALAR AAK : Aile Ara/t rma Kurumu AKDK : Ailenin Korunmas na Dair Kanun CMK : Ceza Muhakemeleri Kanunu CMUK : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu DPT : Devlet Planlama Te/kilat GBT : Genel Bilgi Toplama KHK : Kanun Hükmünde Kararname M.K. : Medeni Kanun R.G. : Resmi Gazete SHÇEK : Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu STK : Sivil Toplum Örgütü TCK : Türk Ceza Kanunu