11 Mart`ta Ankaraday›z - diyarbakır diş hekimleri odası

advertisement
SAYI: 98 fiUBAT/ MART 2007
SAYI: 98
Haklar›m›z› korumak için
fiUBAT / MART 2007
11 Mart’ta Ankaraday›z
TDBD 98 içindekiler
13
14
BAfiYAZI
TDB GÜNDEM‹
14-SA⁄LI⁄IN BAfiINA ‘TORBA’ GEÇ‹R‹LD‹ Sa¤l›k alan›nda birçok
olumsuz etki yaratacak Torba Yasa TBMM’de kabul edildi. TDB’nin
de içlerinde bulundu¤u sa¤l›k meslek örgütleri ve sendikalar
‘beyaz eylem’ süreci bafllat›yor.
20-TDB’DEN SEND‹KALARA: HAKLARINIZI KULLANIN! TDB Merkez
Yönetim Kurulu üyeleri sendikalar ve meslek örgütlerine bir dizi
ziyarette bulunarak üyelerinin yasa ve yönetmeliklerde yer alan
a¤›z difl sa¤l›¤› haklar›n› da savunmalar›n› istediler.
fiUBAT - MART 2007 SAYI: 98
22-D‹fiHEK‹MLER‹ YARDIMCI SA⁄LIK PERSONEL‹ DE⁄‹LD‹R! TDB’nin
uyar›s›na cevaben Sa¤l›k Bakanl›¤›’ndan gelen yaz›da, diflhekimlerini yard›mc› sa¤l›k personeli olarak gösteren duyuru ve dökümanlarda gerekli düzeltmelerin yap›laca¤› belirtildi.
30
28-SAVAfiA DUR D‹YORUZ TDB’nin de aralar›nda oldu¤u sivil
toplum örgütleri Irak’a ilk bomban›n at›l›fl›n›n y›ldönümü olan 20
Mart günü 20:00’a kadar sürecek bir dizi eylemlilikle iflgali protesto
edecek.
ODALARDAN HABERLER
31-ELAZI⁄ D‹fiHEK‹MLER‹ ODASI ÇALIfiMALARINA BAfiLADI
Geçti¤imiz TDB Genel Kurulu’nda kurulmas›na karar verilen Elaz›¤
Diflhekimleri Odas› Türkiye’deki 33. diflhekimleri odas› olarak
çal›flmalar›na bafllad›.
32-H‹ZMET ALIMIYLA ‹LG‹L‹ TOPLANTILAR SÜRÜYOR Sakarya
Diflhekimleri Odas› muayenehanelerin devre d›fl› b›rak›lmas› durumunda al›nacak tavr› de¤erlendirmek üzere çeflitli illerdeki
üyeleriyle toplant›lar yapt›.
34-YOLSUZLUK Z‹NC‹R‹ ODAYA ÇARPTI Malatya’da kamu da
çal›flan iki diflhekiminin oluflturduklar› yolsuzluk organizasyonu
Malatya Diflhekimleri Odas›’n›n çabas›yla ortaya ç›kar›ld›.
38
36-Ö⁄RENC‹LER KONGRELER‹NE YÜRÜYOR Geçti¤imiz y›l yeniden
faaliyete geçen TDB Ö¤renci Kolu, tüm Türkiye’deki diflhekimli¤i
ö¤rencilerinin biraraya gelece¤i Ulusal Ö¤renci Kongresini toplamak üzere kollar› s›vad›. Kongre 21-22 Nisan’da ‹stanbul’da.
FORUM: GENEL SA⁄LIK S‹GORTASI
38-‘YASAYA AYKIRI YÖNETMEL‹K ÇIKARTILAMAZ’ SSGSS
Yasas›’n›n Anayasa Mahkemesi taraf›ndan iptalinin ard›ndan SSK
eski Genel Müdürlerinden ve Yasay› haz›rlayanlardan AKP
Ankara Milletvekili Mehmet Zekai Özcan sorular›m›z› yan›tlad›.
• Sahibi TDB Yönetim Kurulu Ad›na Genel Baflkan Celal Korkut Y›ld›r›m • Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Genel Sekreter Murat Ersoy • TDB
Yay›n Kurulu Sorumlusu Tatyos Bebek • TDBD Yay›n Kurulu: Tatyos Bebek, Esim Yergin Bozda¤, Nefle ‹nceo¤lu Dursun, ‹smet Nalbant •
TDBD Bilimsel Dan›flma Kurulu TDB E¤itim Komisyonu’dur • Yay›n Türü: Yayg›n süreli yay›n • Editör Hakan Sürmen • Tasar›m Kayhan
Erkan • Görsel Yönetmen fieref Kartal • Reklam için baflvuru Tel: (212) 327 84 41 (pbx) / Fax: (212) 327 84 43 • Ofset Haz›rl›k Repronet •
Bas›m yeri Tor Ofset ‹mam Çeflme Cad. 26/2 Ayaza¤a fiiflli, ‹stanbul • Bas›m tarihi 22 fiubat 2007 • Editoryal üretim ve yap›m Nisan
‹letiflim nisaniletisim@superonline.com Tel: 0212. 327 84 41 Cihannüma Mah. Salih Efendi Sok. Mistafl ‹flhan› 4/9 Befliktafl ‹stanbul •
Yönetim Yeri ve Yaz›flma Adresi Ziya Gökalp Cad. No: 37/11 Yeniflehir-ANKARA Tel: (312) 435 93 94 Fax: (312) 430 29 59 www.tdb.org.tr
e-mail: tdb@tdb.org.tr • ISSN: 1303-9784
42- ‘DIfiARIDAN H‹ZMET ALINMASI ÖZELLEfiT‹RME DE⁄‹LD‹R’ Hem
Anayasa Mahkemesi’nin karar› hem de SSGSS’nin getirdiklerine
iliflkin olarak SSK eski Genel Müdürü ve CHP ‹stanbul Milletvekili
Kemal K›l›çdaro¤lu’nun görüfllerine baflvurduk.
48- GSS VE ANAYASA MAHKEMES‹ KARARI Anayasa
Mahkemesi’nin karar› ve bunun do¤uraca¤› sonuçlar› Çal›flma ve
Sosyal Güvenlik Bakanl›¤› eski Dan›flman›, Sosyal Sa¤l›k Sigortas›
Uzman› Hüseyin Çelik kaleme ald›.
D‹fiHEK‹ML‹⁄‹N‹N GÜNDEM‹
54- A⁄IZ VE D‹fi SA⁄LI⁄I H‹ZMETLER‹N‹N ÜCRETLEND‹R‹LMES‹
Asgari Ücret Tarifesi’nin bilimsel bir çal›flmayla belirlenmesi
çal›flmas›n› bafl›ndan beri çal›flman›n içinde olan Muharrem
Armutlu dergimiz için yazd›.
60- KONGRE YAKLAfiIYOR 14-16 Haziran 2007 tarihleri aras›nda
gerçeklefltirilecek TDB 14. Uluslararas› Diflhekimli¤i Kongresi hak›nda
organizasyonda görev alanlardan bilgi ald›k.
GÜNCEL
68- ‘DIfiARIDAN YAPILAN MÜDAHALELER SORUNU KATILAfiTIRIYOR’
Geçti¤imiz ay Türkiye’yi sarsan Hrant Dink cinayetinin ard›ndan
Radikal Gazetesi yazar› Nuray Mert’e Türkiye toplumunun bu
aflamaya neden ve nas›l geldi¤ini sorduk.
74- ÇEK‹N K‹RL‹ ELLER‹N‹Z‹ TRABZONUMUZDAN Hrant Dink
cinayetinin ard›ndan gözler Trabzon’a çevrildi. Yöreyi iki ciltlik bir
ansiklopedik sözlük yazacak kadar bilen ve seven Trabzonlu
meslektafl›m›z Özhan Öztürk’ün de¤erlendirmesini sunuyoruz.
DOSYA: ENDODONT‹Y‹ KOLAYLAfiTIRAN ALETLER
83- Prof.Dr. Sedat Küçükay ve arkadafllar›n›n haz›rlad›¤› dosyada
Endodontiyi kolaylaflt›ran aletler ‘Elektronik Apeks Belirleyiciler’ ve
‘Nikel – Titanyum döner alet sistemleri ve flekillendirme yöntemleri’
bafll›klar›nda inceleniyor.
ÇEfi‹TL‹
110- AYDINLATILMIfi ONAM Ayd›nlat›lm›fl onam; ça¤dafl hastasa¤l›k görevlisi iliflkisi içinde kiflinin özgür ve sorumlu karar vermesini sa¤layan en önemli araç olarak görülür. Necla Aktan’›n yaz›s›
konuyu çeflitli boyutlar›yla ele al›yor.
120- MEKE GÖLÜ: DÜNYANIN NAZAR BONCU⁄U Dünyan›n "nazar
boncu¤u" olarak bilinen Meke Gölü, son y›llarda kurakl›k yüzünden
batakl›¤a döndü.
REKLAM ‹NDEKS‹ (Alfabetik)
AC DENTAL ....................................................... 45
AKADEMİK DENTAL ....................................... 33
ATAMAN İLAÇ .................................................. 08
BASMACI DİŞ DEPOSU ................................... 57
BENLİOĞLU ...................................................... 87
BUTLER GUM .................................................. 105
CAN MEDİKAL ............................................ 73-77
COLGATE .......................................... Ön kapak içi
DENTANET ........................................................ 89
DENTLAZER ...................................................... 41
DENTORAL ........................................................ 71
DENTOSAN ....................................................... 29
ESTİ ..................................................................... 67
GÜLOĞUZ DİŞ DEPOSU ............................ 16-17
GÜLSA ................................................................ 25
GÜNEY DENTAL .............................................. 82
GÜNEY DİŞ ........................................................ 59
İPANA ................................................................. 07
KAVO .................................................................. 93
LİDER DİŞ ............................................. 09-53-109
METEK TEKNİK ................................................ 21
MUTLU DENTAL .............................................. 99
ONUR DİŞ DEPOSU ......................................... 95
ORAL B .............................................................. 06
ÖNCÜ DENTAL ............................................... 107
PARADONTAX .................................................. 27
RF SYSTEM ................................... Arka Kapak İçi
SENSODYNE ...................................................... 12
SIGNAL ................................................ Arka kapak
SÖNMEZ MEDİKAL D. .......................... 03-04-05
TEKMİL .............................................................. 63
TIP-TEK .............................................................. 65
TOROS DENTAL ............................................... 47
TURAN UYSAL ve ORT .................................... 37
VOCO .................................................................. 51
W&H .................................................................. 113
TDBD fiubat-Mart 2007. 97. say› 18.500 adet bas›lm›flt›r. TDB üyelerine ücretsizdir. 2 ayda bir, y›lda 6 say› yay›mlan›r.
TDBD merhaba
Sesimizi
duyacaklar!
TDB Genel Baflkan› Celal K. Y›ld›r›m
2007 y›l›n›n sanc›l› hem de çok sanc›l› geçece¤ini söylenip, yaz›l›yordu. Y›l›n ilk ay›nda bu sürecin bafllad›¤›n› bafllat›ld›¤›n›- yaflayarak gördük. Uzun y›llard›r ekilen
“ayr›flt›ran, kutuplaflt›ran, teklefltiren, farkl›l›klar› yok sayan” zihniyetin tohumlar› boy vermeye bafllad› ve “hasad›n›” 19 Ocak 2007 günü Hrant Dink’i öldürerek
toplad›.
Son y›llarda giderek artan ve ›rkç›l›¤a varan söylemlere
siyasi partilerimizin duyars›z kalmalar› ve baz› siyasi partilerce onanmas› yaflan›lan olay›n ve gelinen durumun
sebebidir. Ad›m ad›m oluflturulan bu iklimde rüzgar
ekenler f›rt›na biçilmesine sebeb oldular. Olay sonras› verilen beyanatlar›n hiçbir k›ymeti harbiyesi yoktur. Gelinen bu noktaya kadar yanl›fl yapt›k denseydi belki verilen beyanatlar›n bir anlam› olabilirdi.
Kutsal de¤erler ve semboller üzerinden yap›lan politikalar›n her zaman derin yaralar ve k›r›lmalar b›rakt›¤› biliniyor. Ne yaz›k ki birkaç siyasi parti d›fl›ndaki partilerin
bu süreçte izledi¤i politikalar kardeflli¤i gelifltirmeye yönelik olmam›fl aksine sorunun nedenlerini sahiplenir bir
politik söylemde bulunmufllard›r. Baz› siyasi partiler ise
ateflin üzerine körükle gitmifllerdir
Düflünce, etnik kimlik, inanç, cinsiyet vb. farkl›l›klardan
rahats›zl›k duyup tek tip insan yaratma peflinde olanlar
insanl›k tarihinden bihaberler.
Bu anlay›flla nereye var›labilir? Ülkemiz üzerinde birilerinin komplolar›, art niyetleri varsa bunu kendi birlikteli¤imizi yok ederek mi bofla ç›karaca¤›z? Yoksa önce kendi
iç birlikteli¤imizi sa¤layarak m› bu oyunu bozabiliriz?
Tarih tekerrürden ibarettir derler. E¤er böyleyse tarihten
ders ç›karmak gerekir. Ülkemiz üzerinde oyun varsa bu
oyunun nas›l bozuldu¤unu yeniden ö¤renmeye çal›flal›m.
‘Haf›za-i befler nisyan ile malüldür’ atasözümüz hakikaten bizim topra¤›m›zda yaflananlara çok uyuyor. Yeniden yeniden ayn› yanl›fllar› yaparak daha derin sorunlar yaratma konusunda üstümüze yok.
Sevgili meslektafllar, bir meslek kuruluflunun dergisinde
böyle bir yaz› da nereden ç›kt› diye söylenenler olacak.
Bu düflünce de olanlara sadece flunu söylemek isterim:
Biz de sadece meslek sorunlar›ndan ve mesle¤imiz ile
ba¤lant›l› olan genel sorunlardan yazmak ve konuflmak
arzusunday›z. Ancak ülkemizde yaflan›lan sorunlar o ka-
dar büyük boyutlara ulaflm›fl durumda ki, bu sorunlar›n
çözümsüzlü¤ü b›rak›n mesle¤i uygulamam›z› yaflamlar›m›z› tehlikeye atar hale geldi.
Kutsal de¤erler ve kavramlar üzerinde politika yapmak;
politikay› konunun di¤er taraflar›n› yok sayarak yapmak... Bu siyaset yapma anlay›fl› iliklerimize ifllemifl. Ülkemiz üzerinde dolaflan karabulutlar›n bir nedeni de bu
anlay›fl›n hakim olmas›.
Bu cendereden nas›l ç›kaca¤›z? Kim öncülük edecek? Sorunun çözümü parlamenter sistemde ise -ki öyledir- o zaman anahtar TBMM olmal›. TBMM’deki siyasi partilerde
umut var m›? Bu anlay›fl› sürdürdükleri sürece hay›r. Nereden mi ç›kar›yoruz? Sa¤l›k Bakanl›¤›’n›n yapt›klar›na,
yapmak istediklerine bak›n, neden bu de¤erlendirmeyi
yapt›¤›m›z anlafl›lacakt›r. Meslek kurulufllar›n› benden
olan ve olmayan fleklinde ay›ran bir anlay›fl› bir türlü
üzerinden atamayan bir siyasi yap›n›n politik önermelerinin zikzaklar çizece¤i, gelgitler yaflayaca¤› ortadad›r.
Bir önceki say›da diflhekimli¤i hizmetleriyle ilgili hükümetin hiçbir demokratik de¤erle ba¤daflmayan yaklafl›mlar›n› anlatmaya çal›flm›flt›m. Bu konuda de¤iflen bir durum yok. Muayenehaneleri sistem d›fl›na b›rakarak ya
da k›smen muayenehanelerden yararlanarak diflhekimli¤i hizmetlerini özel hastane ve polikliniklerdeki diflhekimlerinden almak istiyorlar
Politik çözümleri ‘tüccar’ anlay›fl›yla kurgulaman›n ac›
bir örne¤ini mesle¤imizle ilgili olarak görüyoruz. Dünyan›n hiçbir ülkesinde olmayan bir sistemin ülkemizde uygulanmas› düflüncesinin mant›¤›n› anlayam›yoruz. Ama
bildi¤imiz bir fley var. Muayenehaneleri sistem d›fl›na b›rakmak isteyen bir düzenlemeyi asla kabul etmeyece¤iz.
Tepkimizi sadece yaz›lar›m›zda dile getirmekle yetinmeyece¤iz. fiimdi “soka¤a” ç›kma zaman› flimdi bizi yok sayanlara karfl›, var oldu¤umuzu gösterme zaman›. HALKIN SA⁄DUYUSU ZAMANI GELD‹⁄‹NDE GEREKL‹ YANITI
HEP VERM‹fiT‹R. Sa¤duyu ve hakl› olan kazanacakt›r.
Biz kazanaca¤›z!
Çünkü do¤ru olan›, adil olan›, hakkaniyetli olan›, herkesin yarar›na olan› istiyoruz.
Ankara bizi ça¤›r›yor. Ankara sesimizi 11 Mart’ta daha
gür duymal›. Tüm meslektafllar›m›z› 11 Mart’ta sesimize
ses, gücümüze güç katmaya ça¤›r›yoruz.
54
haberler
Sa¤l›¤›n bafl›na
‘torba’ geçirildi
Sa¤l›k alan›nda birçok olumsuz etki yaratacak Torba Yasa TBMM’de kabul edildi. Çok
say›da kanunda de¤ifliklik yapt›¤› için 'torba' diye tan›mlanan Yasa’ya karfl› TDB’nin de
içlerinde bulundu¤u sa¤l›k meslek örgütleri ve sendikalar ‘beyaz eylem’ süreci bafllat›yor.
Torba yasayla ilgili olarak
Cumhurbaflkan› Sezer’e yap›lan ziyarete TDB ad›na Baflkan Vekili Prof.Dr. Murat Akkaya ve MYK üyesi Süha Alpay kat›ld›.
ürk Dişhekimleri Birliği Başkan Vekili Prof.Dr. Murat Akkaya ve Genel Sayman Süha Alpay, Türk Tabipleri Birliği(TTB) Merkez Konseyi Üyeleri ve Radyoloji Derneği Başkanı ile birlikte kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen
"Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık
Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"na ilişkin itirazlarını dile getirmek üzere
12 Şubat 2007 tarihinde Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’e bir ziyarette bulundular.
“Torba Yasa" tasarısının ülkemizi niteliği denetlenemeyen yabancı hekimlerle
dolduracağı, bunun yanı sıra eğitim hastanelerinde Türkiye tarihinin en büyük ve en
tehlikeli kadrolaşmasına yol açacağının ifade edildiği görüşmelerde, sağlık örgütünce
eleştirilen bu yasa tasarısının sağlık siste-
T
minde yaşanacak yeni açmazlara zemin hazırlayacağı belirtildi.
Görüşmede Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer’den, şu an TBMM gündeminde bulunan ve bu hafta yasalaşması
beklenen, yabancı hekim çalıştırma, şef ve
şef yardımcılarının sınavsız atanmasına
olanak sağlayan yasayı veto etmesi istendi.
Daha önce, şef ve şef yardımcılıkları konusundaki bir yasayı kendisinin Anayasa
Mahkemesi'ne taşıdığını anımsatan Cumhurbaşkanı Sezer’in, tasarının maddeleri
hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olduğu dikkat çekti. Sezer, Yasa’nın TBMM'de görüşülerek kendisine iletilmesinden sonra ayrıntılı biçimde inceleyeceğini ifade etti.
Ziyaretten dört gün sonra "Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 16 Şubat
2007 tarihinde TBMM’de kabul edilerek
yasalaştı.
Yasa neler getiriyor
Kanuna göre, halen yürürlükteki kanunda
yer alan “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde
tababet icra ve herhangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye
Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma
sahibi olmak ve Türk bulunmak şarttır”
ifadesindeki, “Türk bulunmak” ibaresi ile
“izinli Türk hekimlerinin” ibaresi “mezun
hekimlerin” olarak değiştirildi. Böylece yabancı hekimlerin Türkiye'de çalışmasına
olanak sağlandı.
Aile Hekimli¤i ‹çin Yeni Hüküm
Kanunla, aile hekimliğiyle yeni bir düzenleme getirildi. Buna göre, zorunlu hizmete
tabi hekimlerin bulundukları illerde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışabilecek veya
ihtiyaç halinde aile hekimliği uygulamaları
için görevlendirilebilecek. Aile hekimliğinde alınan görevler de zorunlu hizmetten sayılacak. Aile hekimliğinde görev alan ve birinci basamak sağlık kurumlarında görev
alan hekimlerin il içinde yerleri değiştirilebilecek.
T›pta Uzmanl›k Kurulu Oluflturuldu
Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi ve bu yetkinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemek, uzmanlık
sınavı jürilerini belirlemek, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirmesini yapacak fakülteleri ve eğitim
hastanelerini tespit etmek, tıpta uzmanlık
eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili görüşler vermek, uzmanların gelişmeleri izlemesini sağlayıcı inceleme ve araştırmalar yapmak için Sağlık Bakanlığı’nın sürekli kurulu niteliğinde “Tıpta Uzmanlık Kurulu”
oluşturulacak.
Kurul; Bakanlık Müsteşarı, ilgili Genel
Müdür ve 1. Hukuk Müşaviri, biri dişhekimi olmak üzere eğitim hastanelerinden Bakanlığın seçeceği 5, bir dişhekimliği fakültesi ve dört tıp fakültesinden YÖK'ün seçeceği birer, Gülhane Askeri Tıp Akademisi
ve fakültesi, Türk Tabipler Birliği ve Türk
Dişhekimleri Birliği’nin seçeceği birer üyeden oluşacak.
Kurula seçilecek asil ve yedek üyelerde;
uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık klinik
veya laboratuvar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şartı aranacak.
Bakanlığın davetiyle yılda iki kez toplanacak olan Kurul, meslek alanlarıyla ilgili
konularda oy çokluğu ile karar alabilecek.
Ancak kurumların eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin toplantılarda katılanların
en az üçte iki çoğunluk aranacak. Kurulun
çalışma usul ve esasları Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenecek
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortas›
Kanunla, tıbbi hizmetlerden kaynaklanan
her türlü tazminat taleplerinin karşılanması için “zorunlu mali sorumluluk sigortası”
oluşturulacak. Bu sigorta primini serbest
çalışan hekimler kendileri ödeyecek.
Personelin katkısıyla elde edilen döner
sermaye gelirlerinden personele ödeme yapılan kamuya ait döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşları ile özel hukuk kişilerine
ait sağlık kurum ve kuruluşları; çalıştırdıkları hekimler için zorunlu mali sorumluluk
sigortası yaptıracak.
Kamu kurum ve kuruluşlarında görev
yapan hekimler için çalıştıkları kurum ve
kuruluşça yaptırılan sigorta, ilgili hekimin
mesleğini serbest olarak yapması halini
kapsamayacak. Sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimlerin zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmasından,
hekimin çalıştığı sağlık kurum ve kuruluşunun amiri birinci derecede sorumlu olacak.
Sigorta yapan, zorunlu sigorta kapsamındaki bir fiil veya hal nedeniyle sigorta yaptıranın tazminata mahkum edilmesi halinde; zorunlu mali sorumluluk sigortasında
öngörülen sınırlar içinde tazminatı doğrudan zarar görene ödeyecek.
Yapmak zorunda oldukları halde sigorta
yaptırmayanlara, yaptırmadığı süre içinde
ödemesi gereken primin 5 katı idari para
cezası verilecek. Kamu kurum ve kuruluşlarında, sigorta yaptırılmamasından dolayı
verilen idari para cezasından, o kurum ve
kuruluşun amiri şahsen sorumlu olacak.
Sa¤l›k Hakk›, Özlük Haklar›m›z, ‹fl
Güvencemiz, Mesleki Onurumuz
‹çin 11 Mart 2007 Tarihinde Beyaz
Eylemler Bafll›yor
Yasa’nın TBMM’de kabul edilmesi üzerine
başta sağlık meslek birlikleri ve odaları olmak üzere tüm sağlık emekçileri, sendikalar ve sağlık hakkına sahip çıkan tüm kişi ve
kuruluşlarla birlikte Beyaz Eylemler yapılacak.
Bu eylemlerle aşağıda belirtilen şu konulara karşı çıkılacak.
• İthal ucuz hekim yoluyla hekim emeğinin ucuzlatılması, sağlık hizmetlerinin niteliğinin düşürülmesi.
• 4 yıldır ifade edilmesine karşın sevk
sisteminin kurulmaması
• Sorgulamadan yapılan düzenlemelerle
yaz boz tahtasına dönüşen uygulamalar,
• Sosyal güvenlik kurumlarından alacakları ödenmeyen, kaynakları kısılan üniversite ve devlet hastanelerinin zor duruma
düşmesi.
• Liyakate göre değil sadakate göre atama yapılarak sağlık alanında siyasi kadrolaşmanın sürdürülmesi.
• Tüm hekimler için zorunlu mesleki
mali sorumluluk sigortasıyla çalışma ortamlarından kaynaklanan sorunların faturasının hekimlere çıkarılması.
• Uzmanlık eğitiminde yetki ve sorumlulukların sadece Sağlık Bakanlığının uhdesinde olmasının TDB ve dişhekimliği fakültelerinin yetki ve sorumluluklarının en
alt düzeyde olması.
M E S L E K T A fi L A R I M I Z A
ÇA⁄RI
Bilindi¤i gibi, sa¤l›ktaki eflitsizliklerin gittikçe derinleflti¤i, bu
eflitsizlikleri ortadan kald›rmak
bir yana, ç›kar›lmaya çal›fl›lan
yasalarla durumu içinden ç›k›lmaz hale dönüfltüren, konunun
taraflar›n›n, meslek örgütlerinin
görüfllerinin dikkate al›nmad›¤›
bir dönemden geçiliyor. Yeterli
haz›rl›klar ve sorgulamalar yap›lmadan konunun muhataplar› olan meslek kurulufllar› ile
paylafl›lmadan at›lan ad›mlar
ve dört y›ld›r ifade edilen sevk
zincirinin hala kurulamamas›
yaflanan sorunlar› daha da büyütmektedir.
‹thal hekim, market eczaneler,
hastane zincirleri (difl, göz vb) gibi giriflimlerle sa¤l›k ortam›n›n
niteli¤ine uygun kriterler yerine
sermayenin talepleri do¤rultusunda düzenlemeler yapmakta
›srarl› olunmas›, sadece t›p hekimleri ve diflhekimleri için de¤il
sa¤l›k hizmetini do¤as› gere¤i
bir ekip olarak yürütmesi beklenen tüm sa¤l›k çal›flanlar›n›
olumsuz etkilemektedir. Hekimi,
Diflhekimini, Eczac›y›, Hemflireyi
ve tüm sa¤l›k personelini ucuz iflgücü olarak gören, verilen hizmetin niteli¤ini önemsemeyen
ve piyasada bir maliyet unsuru
haline getirmeye çal›flan anlay›fla karfl› bir dizi etkinlik yap›lmas› e¤ilimi ortaya ç›km›flt›r. Bu
ba¤lamda 11 Mart 2007 tarihinde Ankara’da baflta sa¤l›k meslek odalar› olmak üzere tüm sa¤l›k emekçileri, sendikalar ve sa¤l›k hakk›na sahip ç›kan tüm kifli
ve kurulufllarla birlikte “Beyaz
Miting” gerçeklefltirilecektir.
Sa¤l›k Meslek Birlikleri ve
Odalar› Yöneticilerinin kat›laca¤› bu mitinge tüm meslektafllar›m›z›n destek vermesini istiyor 11
Mart’ta Ankara’da yan›m›zda olmaya ça¤›r›yoruz.
18
TDBD haberler
Mustafa Güler*
Hukukçu gözüyle
Torba Yasa
lk bakışta içeriği kavranamayan yasalar
çıkıyor son zamanlarda. Kimi zaman,
özel bir yasa olan Bütçe Yasası içine, bütçe ile hiç ilgisi olmayan yasalar konuluyor (ve
Anayasa Mahkemesi istikrarlı olarak iptal ediyor); kimi zaman da, kamuoyunda “Torba
Yasa” diye isimlendirilen, tek bir yasa ile onlarca farklı yasa da biribirleriyle ilgisi olmayan
değişiklikler yapılıyor.
5581 sayılı “Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” da hem başlığından içeriği
anlaşılamaması, hem de birbiriyle ilgisiz konularda yaptığı düzenlemelerle tam bir torba
yasa. Tabiplerin, zorunlu mali sigorta yaptırmaları gereğinden eğitim hastanelerine şef
atamalarına, Yüksek Sağlık Şurasının ihtisas
kurul ve komisyonları oluşturmasından ülkemizde çalışacak tabiplerin tâbiyetine, sağlık ve
yardımcı sağlık hizmetleri sınıfındaki ünvanlarda, merkezi yönetim bütçesinden sözleşmeli personel çalıştırılmasından Tıpta Uzmanlık Kuruluna kadar birçok alanda; beş ayrı yasada değişiklikler yapan düzenlemeler
mevcut bu Yasa’da. Yasanın bazı hükümlerini birlikte inceleyelim.
da ilgili tabibe döner sermayeden yapılacak
ödemeden karşılanacaktır. Kişisel kusuruyla
emsali tabipten daha fazla prim ödenmesine
sebep olan tabip, aradaki farkı da ayrıca ödeyecektir.
Özel kurum ve kuruluşlarda, zorunlu mali sorumluluk sigortasının işveren tarafından
ödenmesi gerekliliği belirtilmiş ve primlerin
herhangi bir biçimde, tabiplerin ücretlerine
yansıtılamayacağı emredici biçimde belirtilmiştir.
Sağlık çalışanlarından şimdilik sadece tabipler için getirilen zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası ile sağlık alanında yaşanan
sorunlardan herhangi birinin çözümlenebileceği düşünülmemekte; zarar gören hastaların
alacaklarına daha kolay kavuşmaları amaçlanmaktadır. Oysa sorun, hastaların zararlarının giderilmesinde değil, hastaların zarar görmesine sebep olan sistemdedir ve sigortanın
sistemin düzeltilmesine bir katkı sağlamadığı
uygulama örnekleri ile bilinmektedir. Bu yasal düzenlemenin doğrudan sonucu olarak,
sigorta şirketlerine ödenecek primler sebebiyle yurtdışına ciddi sermaye transferinin gerçekleşeceği ise sanırım tartışmasızdır.
ZORUNLU S‹GORTA
5581 sayılı Yasa’nın Resmi Gazetede yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek
olan düzenlemelere göre “Serbest olarak mesleğini icra eden tabipler” ile “Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden, personele ödeme yapılan kamuya ait döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşları ile
özel hukuk kişilerine ait sağlık kurum ve kuruluşları çalıştırdıkları tabipler için” tıbbi hizmetlerden kaynaklanan tazminat taleplerinin
karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunluluğu getirilmektedir.
Zorunlu sigortanın yaptırılmasına ilişkin yükümlülük muayenehanelerde tabibin kendisine; maaş veya ücret karşılığında çalışılan yerlerde ise ilgili kurum ve kuruluş amirine yüklenmiştir. Anılan zorunluluğun yerine getirilmemesinin yaptırımı olarak da, yükümlülüğün yerine getirilmediği dönemde ödenmesi
gereken, sigorta primlerinin beş katı tutarında
idari para cezası öngörülmüştür.
Resmi kurum ve kuruluşlarda, sigorta priminin yarısı döner sermayeden, kalan yarısı
E⁄‹T‹M HASTANELER‹NE E⁄‹T‹M
KADROLARI
Bilindiği üzere Sağlık Bakanlığı Eğitim Hastaneleri, önemli sayıda uzman tabip ve diş tabibinin yetiştirildiği sağlık kurumlarıdır. Bu kurumların kilit kadroları ise, klinik şefi ve klinik şef yardımcılarıdır. Sağlık Bakanlığı,
uzunca bir süredir anılan kadrolara yapılacak
atamaların her aşamasını elinde tutmak/kendisi yapmak, profesör ve doçent unvanına sahip olanların da diğer uzman tabiplerin tâbi
oldukları zorunluluklardan bağışık tutularak
şef ve şef yardımcılığı kadrolarına doğrudan
atanabilmelerini sağlamaya çalışmaktadır. Bu
hususta birkaç kez yönetmelik değişikliği yapılmış ise de bu değişiklikler, her seferinde,
Danıştay tarafından eşit, adil, objektif sınav
koşulu olmaksızın, bu kadrolara yapılacak
atamaların hukuka uygun olmayacağı gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Bu yönde yapılan bir yasal düzenleme ise
Cumhurbaşkanı’nın geri göndermesine karşın yapılmakta ısrar edilmiş; Anayasa Mahkemesi tarafından yürütmesi durdurulmuştur.
İ
* AVUKAT, TDB HUKUK DANIfiMANI
Tabii ki bu arada çok sayıda atama hızla yapılmış ve Anayasa Mahkemesi kararının geriye
yürümezliğinden yararlanılmaya çalışılmıştır.
Bu atamaların iptali için idari yargıda açılan
davalar sürmektedir.
Şimdi aynı konu yine yasal düzenlemeye
bağlanmaktadır. Bu düzenlemenin de Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderileceği, ısrar edilmesi durumunda da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceği neredeyse bilinmektedir. Ancak bu arada, tam da seçime
beş kala, hızlı bir atama trafiği yaşanacağını
söylemek için kahin olmaya gerek yok sanırım.
BAfiTAB‹PLER
Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinde yapılan, eğitim hastanelerine atanacak
baştabiplerin klinik şef yardımcısı, profesör
veya doçent olabileceğine ilişkin düzenleme,
Danıştay tarafından hukuka aykırı bulunarak
iptal edilmiş iken, bu sefer aynı cümle yasal
düzenleme ile karşımıza gelmektedir. Bu düzenleme de hukuka, hizmet gereklerine ve
yargı kararlarına aykırıdır.
…VE TÜRK BULUNMAK…
Yasal düzenleme ile 1219 sayılı Yasa’da mevcut olan ülkemizde tabiplik yapabilmek için
Türk vatandaşı olma koşulu kaldırılmaktadır.
Ülkemizde çalışacak hekimlerin milliyetinden
veya tâbiyetinden öte, bu düzenlemenin ruhuna bakmak gerekir.
Düzenleme takdim edilirken, ülkemizdeki
hekim açığından bahsedilmekte ise de resmi
sağlık kurum ve kuruluşlarında, yabancı hekim çalışmasına ilişkin yasak mevcut iken bu
sav anlamını yitirmektedir. Kaldı ki herhangi
bir düzenleme ile ülkemizin (varsa) hekim
açığının hızla giderilmesi de mümkün değildir. Zira YÖK tarafından yapılacak diploma
denklik incelemeleri sonucunda, her gelen
hekimin diplomasının denkliğine karar verilmeyeceği muhakkaktır.
Ayrıca yurtdışından gelecek hekimlerin,
ülkemizde hizmet sunabilmelerinin fiilen
mümkün olup olmadığı da tartışmalıdır. Zira
öncelikli sorun, dil ve kültür sorunudur. Hasta ile hekim arasında kurulacak iletişim, yaşamsal olduğuna göre tercüman vasıtasıyla
muayene ne kadar sağlıklı olacaktır?
Sağlık çalışanlarının eyleme gittiği, mecburi hizmetin yeniden getirilmeye çalışıldığı
ve Arap sermayesinin ülkemizde sağlık tesisleri açmak istediğinin söylendiği sırada Başbakan “gerekirse ithal hekim getiririz” demiş
ve şaka gibi algılanan söz şimdi gerçek olmak
üzere…
Görünen odur ki, ithal hekimin mevcut
hekimlerin gitmedikleri yerde görevlendirilmeleri mümkün değildir, zira memur olamıyorlar. Öyleyse bu hekimler özel sağlık sektöründe çalışacaklar, yani büyük kentlerde. Dil
sorunu yaşamayacakları, hastalarının en azından İngilizce bildiği büyük hastanelerde özel
bir kesime hizmet verecekler ya da hasta ile
iletişim kurmadan doğrudan ameliyathanede
çalışacak bu ithal hekimler.
En akla yakın teori, özel hastanelerde yüksek ücretle çalışan Türk hekimlerin, alternatifi olarak elde tutulup ücret pazarlığında koz
olarak ortaya sürülerek, emeği değersizleştirmenin bir aracı olacaklarıdır.
ANESTEZ‹ TEKN‹SYENLER‹
Anestezi teknisyenleri, anestezi uzmanı veya
bunun bulunmadığı hallerde ameliyathane
sorumlu uzmanının sorumluluğu altında,
bunların ve ameliyatı yapan uzmanın direktiflerine göre ameliyatın ve narkozun salimen
ve rahat bir şekilde sonuçlanması için gerekenleri yapacağı 1983 tarihli Yataklı Tedavi
Kurumları İşletme Yönetmeliğinde var olan
bir düzenlemedir. Anestezi uzmanının yetersiz olduğu döneme ilişkin olarak getirilmiş bir
yönetmelik hükmünün yasal düzlemde belirtilmesi ameliyatı yapan cerrahın sorumluluğunu ciddi biçimde artırdığı gibi anestezi uzmanlığının bilimsel birikimine de haksızlıktır.
TIPTA UZMANLIK KURULU
Sağlık Bakanlığının, bütün yetkileri elinde
tutma isteğinin bir başka görüntüsü de, Tıpta
Uzmanlık Kuruluna ilişkin düzenlemede
kendini göstermektedir. 15 kişilik Kurulun 8’i
Bakanlık üst bürokrasisi ile Bakanlığın seçtiği
üyelerdir.
Bu Kurul, “Eğitim kurumlarına eğitim
yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit etmek,
yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilme-sini yapacak fakülteleri ve
eğitim hastanelerini belirlemek, tıpta uzman-
lık eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili görüşler vermek, uzmanların tıbbî gelişmeleri
izlemesini sağlayıcı inceleme ve araştırmalar
yapmakla görevli”dir.
Türk Dişhekimleri Birliğinin de dişhekimliği ile ilgili konuların görüşülmesinde görev
yapacak bir üye görevlendireceği Kurul’a üye
olabilmek için uzman olmak, ayrıca en az üç
yıllık klinik veya laboratuvar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şarttır.
SONUÇ
Neredeyse hiçbir hükmü sağlık sistemindeki
sorunların çözümüne katkı sağlamayan, Sağlık Bakanlığı’nı kadro oluşturma alanında tek
yetkili kılan ve yargı kararlarına açıkça aykırı
düzenlemelerle, hukuk tarihinde önemli bir
yeri olacak olan 5581 sayılı Yasa’nın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek
üzere Meclise iade edileceğini ümit ediyorum.
Umarım ki Meclis, yeniden görüşmede Sağlık
Bakanı’ndan başkasına da kulak verir ve yanlış hesap Meclis’ten döner.
TDB’den Çal›flma
Bakan›’na ziyaret
Türk Diflhekimleri Birli¤i Merkez Yönetim Kurulu üyeleri 27 Aral›k 2006 günü Çal›flma ve Sosyal
Güvenlik Bakan› Murat Baflesgio¤lu’nu makam›nda ziyaret etti. Görüflmede ülkemizdeki a¤›z
ve difl sa¤l›¤› hizmetlerinin sunumu hakk›nda haz›rlanan bir rapor, Baflesgio¤lu’na sunuldu.
DB heyeti görüşmede
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda tanımlanmış olmasına
rağmen, hazırlanacak olan yönetmeliklerle polikliniklerin,
merkezlerin ve özel hastanelerin
kapsam içinde olup, muayenehanelerin kapsam dışında bırakılması durumunda, bu durumun Yasaya aykırı olacağını
belirtti. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir düzenleme olmadığı ifade edilirken, bunun Anayasa’daki
eşitlik ilkesine de ters olduğu, böyle bir durumda yasal yollara başvurulacağı dile getirildi.
Görüşmede, TDB Genel Başkanı Celal
Korkut Yıldırım, “Dişhekimliği hizmetlerinin
%85’i, muayenehanelerde üretilmektedir.
Muayenehaneleri sistem içine almadan kamuda, poliklinik ve özel hastanelerde çalışan
T
900 dişhekimiyle ülkenin ağız-diş sağlığını
çözmek mümkün değildir. Eğer niyet, hizmeti veriyor gibi yapmaksa, buna diyecek bir
şey yoktur. Özel hastanedeki diş birimi ve
poliklinikle muayenehane arasında hiçbir
fark yoktur” diyerek TDB’nin yaklaşımını
özetledi.
Türk Dişhekimleri Birliği tarafından daha
önce hizmetin özelden satın alınmasıyla ilgi-
li bir pilot çalışma önerildiğini,
hatta Aile Hekimliği ile ilgili yasada ağız diş sağlığı hizmetlerinin de
bir maddeyle ilave edildiğini ifade
eden Yıldırım, “Fakat bu uygulanmadı. Şimdi hazır yasa altı ay ertelenmişken, böyle bir fırsatı değerlendirip bu pilot çalışmayı
yapabiliriz. Böylece sistemin aksaklıklarını birlikte görebiliriz.” dedi.
Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurum
mensuplarına kamu ve özel sağlık
kuruluşlarında verilen dişhekimliği hizmetlerinin, tıbbi ve mali olarak denetlenmesinin
gerekli olduğu belirtildi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu ise, konuyu Sosyal Güvenlik
Kurumu üyeleri ile görüşüp, onların da görüşlerini aldıktan sonra kendisinin başkanlık edeceği bir toplantıda, konunun değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
20
TDBD haberler
kan› Salih K›l›ç’la
TDB yöneticileri Türk-‹fl Genel Baflflk
TDB’den sendikalara:
Haklar›n›z› kullan›n!
TDB Merkez Yönetim Kurulu üyeleri A¤›z difl sa¤l›¤› hizmetlerinin hangi koflullarda al›nabilece¤i konusunda sendikalar ve meslek örgütlerine bir dizi ziyarette bulunarak üyelerinin
yasa ve yönetmeliklerde yer alan a¤›z difl sa¤l›¤› haklar›n› da savunmalar›n› istediler.
ürk Dişhekimleri Birliği
Genel Başkanı Celal Korkut Yıldırım ve TDB
Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri
Kadir Tümay İmre ve Tatyos Bebek, 06.02.2007 Salı günü, sosyal
güvenlik kapsamında bulunan vatandaşlarımızın ağız diş sağlığı
hizmetlerini hangi koşullarda alabilecekleri konusunda bilgilendirmek amacıyla; memur ve işçi sendikaları ile bazı
meslek
kuruluşlarının genel başkanlarını
ziyaret ettiler.
Toplantıda; Emekli Sandığı,
Bağ-Kur ve SSK mensuplarının
ağız ve diş sağlığı hizmeti alırken
hangi koşullarda sevk sisteminden
yararlanabileceği hakkında memur ve işçi sendikaları ile meslek
kuruluşlarının genel başkanlarına
bilgi verildi ve konu hakkında bir
rapor sunuldu. Memur ve işçi
sendikaları ile meslek kuruluşlarının tabanlarını sahip oldukları
bu haklar konusunda bilgilendirmeleri gerektiği konusunda görüş
birliğine varıldı.
Ziyarette ayrıca; ağız ve diş sağlığının ülkemizdeki genel profili,
dişhekimliği hizmetlerinin durumu, dişhekimliğinde insan gücü
planlaması ve ağız diş sağlığı hizmetlerinin muayenehanelerden
alınması konularına yer verildi.
T
TMMOB ziyaretinden
Hak-‹fl Baflkan› Salim Uslu’yla görüflüldü
KESK Baflkan› ‹smail Hakk› Tombul’la görüflüldü
22
TDBD haberler
Diflhekimleri yard›mc›
sa¤l›k personeli de¤ildir!
TDB’nin uyar›s›na cevaben Sa¤l›k Bakanl›¤›’ndan gelen yaz›da, diflhekimlerini yard›mc› sa¤l›k
personeli olarak gösteren duyuru ve dökümanlarda gerekli düzeltmelerin yap›laca¤› belirtildi
ağlık Bakanlığı’nın web sitesinde dişhekimlerini yardımcı sağlık personeli
başlığı altında gösteren bilgi, duyuru
ve dokümanların düzeltilmesi gerektiği konusunda TDB tarafından Sağlık Bakanlığı
nezdinde daha önce defalarca girişimde bulunulmuştu. Bu konuda Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’ne 11 Mayıs 2006, 6
Temmuz 2006 ve 31 Ağustos 2006 tarihlerinde uyarı yazıları gönderilmişti.
Bu konuda TDB’nin son yazısına cevaben
Sağlık Bakanlığı’ndan gelen yazıda, dişhekimlerini yardımcı sağlık personeli olarak gösteren bilgi, duyuru ve dökümanlarda gerekli
düzeltmelerin yapılacağı belirtildi. Bakanlık
görevlilerinin bu yazıya uygun davranıp dav-
S
ranmayacaklarını uygulamayı takip ederek
göreceğiz.
Sa¤l›k Bakanl›¤›'na yaz›lan uyar›
Web sitenizde dişhekimlerini yardımcı sağlık
personeli olarak niteleyen, bilgi, duyuru ve
dokümanların sağlık alanında hizmet veren
bağımsız meslek grubu olmamız nedeniyle
düzeltilmesi ilgide kayıtlı yazılarımız ile talep
edilmiştir.
Ancak dişhekimleri arasında yoğun eleştiriye neden olan niteleme düzeltilmediği gibi
günümüze kadar bu konuda Birliğimize herhangi bir cevap da verilmemiştir.
Yazılı başvurularımızın 09.10.2003 tarih
ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu çerçeve-
sinde cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla,
Murat Ersoy
TDB Genel Sekreteri
Sa¤l›k Bakanl›¤›'ndan gelen yan›t
Web sitemizde dişhekimlerini yardımcı sağlık personeli olarak niteleyen bilgi, duyuru ve
dokümanların düzeltilmesi hususunda ilgili
yazınız incelenmiştir.
Söz konusu talebiniz Bakanlığımızca dikkate alınmış olup, gerekli düzeltmeler yapılacaktır.
Bilgilerinizi rica ederim.
Ali Yerlikaya
Bakan a. Genel Müdür
Toplum A¤›z Difl Sa¤l›¤›
Komisyonu topland›
eni dönem Toplum Ağız Diş Sağlığı
Komisyonu ilk toplantısını 24 Ocak
2007 günü İstanbul'da yaptı. Toplantıdan önce komisyon üyeleri internet
üzerinden yapılan yazışmalarla toplantının
gündemi hakkında bilgilendirildi.
Toplantıya Ali Gürlek, Ayten Yıldırım,
Dr.Gülser Kılınç, Zerrin Küpçü, Sultan Yavuzer, Ahmet Özdikmenli, Dr. Murat Mutlu, Ersin Atinel ve Mehmet Aydın katıldı.
Komisyon Başkanlığına Ali Gürlek, Raportörlüğe Ayten Yıldırım oybirliğiyle seçildi.
Toplantıda; TDB’nin Ağız-Diş Sağlığını
Geliştiren Okullar Projesi ile ilgili şimdiye
Y
kadar yapılanlar hakkında bilgi alındı, bundan sonra uygulamalarının nasıl olabileceği konusunda görüşler bildirildi ve uygulama alanlarının nereler olabileceğinin araştırılmasına karar verildi. Kısa ve orta vadede yapılabilecekler tespit edilerek buna göre bir çalışma programı yapılması benimsendi ve görev bölümü yapılarak çalışmalara başlandı.
Kısa vadede;
• Ana okulu ve ilkokullara yönelik görsel eğitim materyallerinin toparlanıp varolanların güncellenip TDB’nin internet sitesinde odaların kullanımına sunulmasına,
• Tespit edilen konularda tüm odalara
dağıtımı yapılabilecek şekilde TDB logolu
(Elektronik ortamda hekimlerin ulaşabileceği, çıktı alarak hastalarına verebileceği) broşürler hazırlanmasına,
• “Dişhekimleri odalarının Toplum
Ağız Diş Sağlığı Komisyonu Fonu’ndan yararlanma başvurusunda uyulacak kriterler”
hazırlanarak TDB MYK’sına sunulmasına
karar verildi.
Komisyonla ilgili çalışmaların internet
üzerinden yürütülmesinin çalışmaların hızını ve verimliliğini artıracağını düşünen
komisyon üyeleri bu yolu en etkin biçimde
kullanmaya, gerekli gördüğünde de yüzyüze toplantılar yapmaya karar verdiler.
Kat mülkiyetinde
hekimlere
dönük çözüm
12. Balkan
Diflhekimleri
Kongresi
‹stanbul’da
2. Balkan Dişhekimleri Kongresi (BASS), bu y›l 12 - 14
Nisan 2007 tarihleri aras›nda
İstanbul Grand Cevahir Hotel ve
Kongre Merkezi'nde düzenlenecek.
Kongre Başkan› Prof.Dr. Hamit
Bostanc› Türkiyeli dişhekimlerine
çağrı yaparak ‘Bugüne kadar
yar›madam›z›n en cazip dental organizasyonu olan BaSS Kongreleri,
art›k dünya çap›nda bir organizasyon
olmaya adayd›r. Balkan ülkelerinden
gelecek meslektaşlar›m›z ve tüm
dünyadan kat›lacak dostlar›m›z
sayesinde 12. Kongre daha yüksek seviyelere taş›nacakt›r’ dedi.
1
2007’de 1500
diflhekimi,
750 eczac›
atanacak
ağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Orhan Gümrükçüoğlu, personel atamaları ile
ilgili bir çok konuya açıklık getirdi.
Gümrükçüoğlu, Bakanlığın 2007 yılı
içerisinde yaklaşık 23 bin personel
ataması yapmayı planladığını söyledi.
Gümrükçüoğlu, yapılacak 23 bin
165 atamanın içerisinde hemşire, ebe
ve sağlık memurlarının diğerlerine
nazaran daha ağırlıklı olduğunu belirtti. 2007 yılı içinde yaklaşık 1500
dişhekimi atamasının planlandığını
söyleyen Gümrükçüoğlu, yaklaşık
750 ile 1000 kadar eczacının da atamasının planlandığını söyledi.
S
TDB taraf›ndan haz›rlanan Kat Mülkiyeti Kanunu de¤ifliklik
teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’na sunuldu
at Mülkiyeti Kanunu, ana gayrimenkulün mesken, iş veya ticaret yeri
olarak gösterilen bağımsız bölümlerinde muayenehanelerin açılmasına imkan
verirken; poliklinik ve merkezlerin açılmasına kat malikleri onay verse dahi izin vermiyordu. Bu sıkıntının giderilmesi amacıyla
TDB tarafından bir değişiklik teklifi hazırlandı.
TDB Merkez Yönetim Kurulu üyeleri
Murat Akkaya, Süha Alpay, ve Saba Eryılmaz ile Zonguldak Dişhekimleri Odası Başkanı Metin Öğüt ve Genel Sekreter Murat
Altunok, 6 Şubat 2007 tarihinde Kat Mülkiyeti Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile ilgili olarak Zonguldak
Milletvekili ve TDB Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan ile görüştüler.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 24. maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılması
hakkında Türk Dişhekimleri Birliği tarafından hazırlanan kanun teklifi, Zonguldak
Milletvekili ve Adalet Komisyonu Başkanı
Köksal Toptan’a, AKP Zonguldak Milletvekilleri Fazlı Erdoğan, Polat Türkmen ile
CHP Milletvekilleri Nadir Saraç, Harun
Akın ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Üyesi CHP Grup Yönetim Kurulu Üyesi Dr.Ali Arslan’a sunuldu. Olumlu
geçen görüşmelerde önerinin dikkate alınacağı ifade edildi. Değişiklik teklifinin kabul
K
edildiği takdirde, mesken nitelikli bağımsız
bölümlerde muayene- hane dışındaki sağlık
tesislerinin de açılabilmesi mümkün olacak.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 24. Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi/Tasarısı
MADDE 1- 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 24 üncü
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Ana gayrimenkulün, kütükte mesken
olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde
tıp merkezi, poliklinik, tıbbi tahlil ve ecza
lâboratuvarı gibi sağlık kuruluşlarının kurulabilmesi kat maliklerinin oybirliği ile
verecekleri kararla mümkündür; muayene- haneler ve müşterek muayenehaneler
ile en çok iki hekim veya dişhekiminin çalıştığı poliklinikler bu hükmün dışındadır.
Ana gayrimenkulün kütükte iş veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bölümleri yönetim planında yasaklananlar dışındaki işler için kullanılabilir; kütükte
mesken olarak gösterilmesine karşın bütün bağımsız bölümleri fiilen işyeri olarak
kullanılan taşınmazlar için de bu kural uygulanır.”
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Firmalara Türkçe
kullan›m k›lavuzu uyar›s›
DB Genel Sekreteri Murat Ersoy DİSSİAD’a bir yazı göndererek cihaz ve
malzemelerin Türkçe kullanım kılavuzu ile satılması konusunda gerekenin yapılmasını istedi.
Murat Ersoy, 5 Şubat 2007 tarihli yazısında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 14. maddesinin açık hükmüne rağmen, meslektaşlarımızın satın
T
aldıkları cihaz ve malzemelerin bir bölümünde Türkçe tanıtım ve kullanım kılavuzlarının
bulunmadığı yolunda yoğun şikayetler geldiğini belirterek daha önce de Eylül 2006’da konunun DİŞSİAD’a iletildiğini hatırlattı. Ersoy, cihaz ve malzemelerin Türkçe tanıtım ve
kullanım kılavuzu ile satılması konusunda yasal yollar da dahil olmak üzere gereken girişimlerde bulunulacağını ifade etti.
24 TDBD haberler
AÜT kullan›m›nda
dikkate al›nacak hususlar
Aralık 2001 tarihinde başlanan Maliyet Analizi çalışmaları temel alınarak
belirlenen Asgari Ücret Tarifesi kullanımında tedavi işlemlerindeki iş adımlarına göre dikkate alınması gereken hususlar şunlardır:
1. Muayene: Hastanın muayenesinde, teşhis konularak tedavi planlanır. Hastadan, yapılacak işlem ve bedeli ile ilgili
onay alınır. Yapılan tedavi işlem ya da iş-
1
lemleri ile bir muayene ücreti faturada/makbuzda belirtilir. Her tedavi işlemi
için ayrı muayene ücreti yazılmaz.
2. Kanal Tedavisi: İşlem adımlarında radyolojik tetkikler yer almadığı için,
alınan radyografi sayısına göre röntgen bedeli faturada/ makbuzda belirtilecektir.
3. Difl A¤artma (Beyazlatma):
Ağartma (beyazlatma) ürünü olarak kullanılan materyalin bedeli, diş ağartma işle-
mine giydirilerek faturada/makbuzda belirtilecektir.
4. Aç›k Apeksli Diflte Kanal Tedavisi: İşlem adımlarında anestezi yer almadığı için, açık apeksli dişte kanal tedavisi işleminde anestezi ücreti, faturada/makbuzda belirtilecektir.
5. Kron Köprü: İşlem adımlarında geçici kron yer almadığı için, ücretleri faturada/ makbuzda belirtilecektir.
TDB / Dentsply Stajyer
Ö¤renci Program› / 2007
Türk Diflhekimleri Birli¤i taraf›ndan yürütülen ve Dentsply taraf›ndan desteklenen
Diflhekimli¤i Ö¤renci Program›, bir ö¤renciye Amerikan Diflhekimleri Birli¤i’nin 2007 y›l›nda
San Fransisco/ABD’de düzenlenecek olan y›ll›k toplant›s›na kat›lma f›rsat› sunuyor.
rograma katılacak Dişhekimliği Fakültelerinin her biri öncelikle, 2007
Programı için kendi öğrencileri arasında seçim yapacak. Her fakülteden seçilen
bir öğrenci, daha sonra Türk Dişhekimleri
Birliği’nin İstanbul’da 11–16 Haziran 2007
tarihleri arasında yapılacak olan 14. Uluslararası Dişhekimliği Kongresi’nde, program dahilinde belirlenen kategorilerde demonstras-
P
yonlarını sunacak. Burada öğrenciler, fakültelerini ve çalışmalarını seçkin bir jüri karşısında temsil etme fırsatı bulacak.
Yapılan değerlendirme sonucu kazanan
öğrenci, 27-29 Eylül 2007 tarihlerinde San
Fransisco/ABD’de yapılacak olan Amerikan
Dişhekimleri Birliği’nin 148. Yıllık Toplantısı’na katılmaya hak kazanacak. Tüm katılımcılara bilimsel oturuma katkılarından dolayı
teşekkür sertifikası verilecek. İkinci olan öğrenci 300 Avro, üçüncü öğrenci de 200 Avro
para ödülü kazanacak. Birinci olan öğrencinin fakülte danışmanı 250 Avro para ödülü
kazanırken, üniversitesi de öğrenci kliniklerinde kullanılmak üzere bir Cavitron Plus cihazı kazanacak.
Yarışma koşullarını ve katılım formunu
www.tdb.org.tr’den edinebilirsiniz.
Geçti¤imiz
y›lki ödül
töreninden
26
TDBD haberler
TDB heyeti Avukat Behiç
Aflç›’y› ziyaret etti
F Tipi cezaevlerindeki izolasyon uygulamalar›n›n kald›r›lmas› için 291 gün boyunca ölüm
orucunu sürdüren Avukat Behiç Aflç› 10 Ocak 2007 günü ‹stanbul fiiflli’deki evinde TDB heyeti
taraf›ndan ziyaret edildi.
Tipi cezaevlerindeki izolasyon uygulamalarının kaldırılması için 281 gündür ölüm orucunu sürdüren Avukat
Behiç Aşçı 10 Ocak 2007 günü İstanbul Şişli’deki evinde TDB heyeti tarafından ziyaret
edildi. Heyette Genel Başkan Celal Yıldırım,
Genel Sekreter Murat Ersoy, MYK üyeleri
Tatyos Bebek ve Ali Gürlek’le birlikte İstanbul
Dişhekimleri Odası (İDO) Başkanı Mustafa
Düğencioğlu ve İDO eski Başkanı Rifat Yüzbaşıoğlu da yer aldı.
Ölüm orucunun tehlikeli aşamalarına gelen Aşçı’yı fazla yormamak için kısa tutulan
ziyarette TDB’nin F Tipi cezaevlerine ve izolasyon uygulamasına ilişkin görüşleri aktarıldı ve yetkililere bir kez daha sorunun çözümü için gereken adımı atmaları çağrısında
bulunuldu. Görüşmede Aşçı, kendisinin herhangi bir şart ileri sürmediğini, daha fazla tutuklu/hükümlünün biraraya gelebilmesine
olanak sağlayacak bir adımın atılması durumunda ölüm orucunu bitireceğini ifade etti.
F
Bakanl›k F Tipi ‹çin nihayet ad›m
att›
Adalet Bakanlığı 20 Ocak 2007 günü yayımladığı genelgeyle terör suçları mahkûmlarının
da cezaevindeki ortak alanlardan koşulsuz yararlanabileceğini bildirdi. Genelgede "terör
suçlarından tutuklu ve hükümlü mahkûmların da cezaevlerindeki ortak yaşam alanlarından koşulsuz yararlanabileceğini" bildirdi. F
tipi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin,
10 kişiyi aşmayacak gruplar halinde, idarenin
gözetiminde, haftada 10 saati geçmemek koşuluyla sohbet amaçlı bir araya gelebileceği de
belirtildi. Daha önce mahkûmların haftada 5
saat bir araya gelmesine izin veriyordu.
Aflç› eyleme ara verdi
Şişli'deki evinde 291 gün boyunca ölüm orucu eylemini sürdüren Behiç Aşçı, Adalet Bakanlığı'nın genelgesinin ardından eyleme ara
verdiğini açıkladı. Sağlık kontrolü için hastaneye kaldırılan Aşçı hayati tehlikeyi atlattı.
F Tipi süreci nas›l geliflti?
Yüksek güvenlikli cezaevleri olarak tanımlanan F Tipi cezaevlerinin 2000 yılı sonlarına
doğru hayata geçirileceği açıklamaları üzerine
siyasi tutuklu ve hükümlülerin önemli bir bölümü bu cezaevlerinin “Hücre tipi” cezaevi
olduğu ve hükümlüleri birbirlerinden ve topllumdan tecrit etme amacı taşıdığını ileri sürerek ölüm orucuna başladı. Eylem sürerken 19
Aralık 2006 günü güvenlik güçleri tarafından
eylemin sürdüğü cezaevlerine operasyon düzenlendi. “Hayata Dönüş” adı verilen bu ope-
rasyon sırasında 28 hükümlü ve 2 er hayatını
kaybetti. Yaklaşık üç gün süren direnişin ardından hükümlüler yeni açılan F tipi cezaevlerine nakledildiler.
Altı yıl içinde hem cezaevlerinde hem de
dışarıda aileler ve yakınlar tarafından yapılan
ölüm orucu eylemlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı 122’ye yükseldi. Ölüm orucu yapan ve bu süreçte yaşamlarını kaybeden hükümlülerin bazılarının avukatlığını da yapan
Behiç Aşçı’nın 5 Nisan 2006 günü Dünya
Avukatlar Günü’nde başladığı ölüm orucuyla konu tekrar kamuoyu gündemine taşındı.
Meslektafl›m›z
muayenehanesinde öldürüldü
işhekimi İsmail Hakk› Dilsizoğlu, 10 Şubat 2007 Cumartesi günü Gaziantep’teki muayenehanesinde ölü bulundu.
Yap›lan incelemede,
Dilsizoğlu'nun göğsünden ald›ğ› dört b›çak
darbesiyle öldürüldüğü
belirlendi. Cinayetle ilgili soruşturma devam
D
ediyor.
16 Ekim 1953 tarihinde Gaziantep’te
doğan İsmail Hakk› Dilsizoğlu, İstanbul
Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nden
1979 y›l›nda mezun oldu. 21 y›ld›r Gaziantep Dişhekimleri Odas› üyesi olan Dilsizoğlu, evli ve üç çocuk babas›yd›.
Cinayetin sorumlular›n›n bir an önce
bulunmas›n› umuyoruz. Yak›nlar›na ve
camiam›za başsağl›ğ› diliyoruz.
28
TDBD haberler
‹lk bomban›n y›ldönümünde
Savafla dur diyoruz
ürk Dişhekimleri Birliği’nin de aralarında olduğu dokuz meslek örgütü ve
sendika konfederasyonu 15 Şubat
2007 günü İstanbul Hill Otel’de bir basın toplantısı düzenleyerek ABD ve müttefiklerinin
Irak’ı işgallerinin yıldönümünde yapılacak
protesto etkinliklerine katılım çağrısı yaptılar.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi,
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Genel Başkanı Mehmet
Soğancı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel
Başkanı Gençay Gürsoy, Türk Dişhekimleri
Birliği (TDB) Genel Başkanı Celal Korkut Yıldırım, İstanbul Eczacılar Odası (İEO) Başkanı Zafer Kaplan, İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası (İSMMMO)
Başkanı Yahya Arıkan, İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu ve İstanbul Veteriner Hekimleri Odası (İVHO) Genel Sekreteri Seyhan Özavcı’nın katıldıkları toplantıda
kuruluşların hazırladıkları ortak basın açıklaması TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı tarafından okundu. Açıklamada Irak’a ilk bombanın 20 Mart 2003 günü saat 20:00’de atıldığı
belirtilerek yürütülecek çalışmanın çeşitli illerde bölgesel mitingler düzenlenerek 20 Mart
saat 20:00’de son bulacağı ifade edildi. Ayrıca
T
oluşturulan www.savasadur.de adresinde 20
Mart’a kadar sürecek bir sanal miting başlatıldı. Bu adresteki butonu tıklayan kullanıcılar
işgale tepkilerini gösterirken Türkiye’deki ilk
sanal mitingin katılımcıları olacak.
Toplantıya katılan başkanlar işgalle ilgili
değerlendirmelerini ve yapılması gerekenleri
sıralarken bugüne dek 650 bin kişinin yaşamını yitirdiği Irak’ta savaşın çok boyutlu etkilerinin sürdüğünü, toprağın radyoaktif kirlenmeye maruz kaldığını, buna bağlı olarak
kanser vakalarında dramatik artışlar yaşandığını belirttiler. Irak’ın kültürel ve bilimsel birikiminin de tehlikeye girdiğini belirten TTB
Genel Başkanı Gençay Gürsoy Iraklı biliminsanları ve entelektüellerin giderek aratan oranda hedef olduğunu bunun da ülkenin geleceğini daha da karanlık hale getireceğini belirtti.
TDB Genel Başkanı Celal Korkut Yıldırım
da konuşmasında Kerkük Dişhekimleri Odası ve Irak Dişhekimleri Birliği’yle her yıl TDB
Kongreleri vesilesiyle ilişkileri geliştirdiklerini aktararak Iraklı meslektaşlarımızın işgale
ek olarak bireysel terör eylemlerinin artmasından da büyük rahatsızlık duyduklarını ifade ettiklerini söyledi.
Katılımcılar emperyalist saldırganlığa karşı direnç göstermenin hedefte olan diğer ülkelerin halklarıyla dayanışma gösterme açısından da önemli olduğunu ifade ettiler.
Baflkanlar
Konseyi
Ankara’da
toplan›yor
DB Başkanlar Konseyi Toplantısı 9-10 Mart 2007 tarihlerinde Ankara’da yapılacak.
TDB Merkez Yönetim Kurulu ve Türkiye çapındaki 33 dişhekimi odasının
başkan ve genel sekreterlerinin katıldığı Başkanlar Konseyi toplantıları
mesleğin gündemindeki konuları tartışmak ve yönelim belirlemek üzere
belirli aralıklarla organize ediliyor.
Ankara’da yapılacak toplantının
gündemi şöyle:
• Dişhekimliğinde unvan kullanımının görüşülmesi,
• Tabela Standartları hakkında görüşme,
• Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda mevcut durum ve
geleceğe yönelik hukuksal sürecin görüşülmesi,
• Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalıları (Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı) ve
bakmakla yükümlü oldukları kişilerin
dişhekimliği hizmetleri ile ilgili hakları ve bu haklarını kullanabilmeleri için
yapılabileceklerin görüşülmesi.
T
Ald›¤›n›z
ürünlerde
Türkçe kullanma
k›lavuzu oldu¤unu
kulavuzu
kontrol
ediyor
musunuz?
ediyormusunuz?
30 TDBD oda haber
Alt›nda¤l› kad›nlar a¤›z
difl sa¤l›¤› seminerinde bulufltu...
Ankara Diflhekimleri Odas› bir yandan topluma yönelik a¤›z difl sa¤l›¤› çal›flmalar›n›
sürdürürken Sürekli Diflhekimli¤i E¤itimi toplant›lar›na da devam ediyor
nkara Dişhekimleri Odası Toplum
Ağız ve Diş Komisyonu ile Altındağ
Belediyesi Kadın Hizmetleri Birimi
işbirliğiyle Altındağ Belediyesi Hüseyin Gazi
Kültür Merkezinde ‘Kadınlarda Ağız ve Diş
Sağlığı’ konulu bir eğitim semineri düzenlendi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Füsun Yaşar’ın konuşmacı olduğu seminere
bölgede yaşayan kadınlar büyük ilgi gösterdi.
Barkovizyon gösterimiyle desteklenen seminerde Dr. Yaşar, Altındağ’lı hanımlara ağız
ve diş bakımı ile ilgili bilgilerin yanı sıra çocuklarda diş sağlığı ve öz bakıma dair faydalı bilgiler de sundu.
Açık oturum: “Bosna Gerçeği”
Türkiye Bosna-Hersek Dostluk Derneği
tarafından 23 Aralık 2006 tarihinde düzenlenen “Bosna Gerçeği” konulu açık oturum
Ankara Dişhekimleri Odası Toplantı Salonu’nda yapıldı. Açık Oturum, Sanat Kurumu Başkanı İlker Çetin’in yönetiminde, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel
Kamu Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
Prof.Dr. Anıl Geçen ile Cumhuriyet Gazete-
A
Panele gazeteci Mustafa Balbay, ‹lker Çetin ve Prof.Dr. An›l Geçen kat›ld›.
si yazarı Mustafa Balbay’ın katılımıyla gerçekleşti.
Bilimsel Etkinlikler
Ankara Dişhekimleri Odası Sürekli Dişhekimliği Eğitimi toplantılarına devam ediyor.
11 Ocak 2007’de Doç.Dr.Figen Kaptan’ın
sunduğu ‘Endodontide Yaşanan Komplikasyonlar ve Çözümleri’, 18 Ocak 2007’de
Doç.Dr.Tuğrul Altay’ın sunduğu ‘Hassas Tutuculu Protezler’, 25 Ocak 2007’de Dr.Haşmet Gökdeniz’in sunduğu ‘Oral İmplantolojinin Dünü Bugünü Yarını’, 15 Şubat
2007’de Prof.Dr.T.Ufuk Toygar Memikoğlu’nun sunduğu ‘Ortodontide Multidisipliner Çalışmalar’ konulu toplantılar gerçekleştirildi. Toplantılar 22 Şubat 2007’de ‘Kuron
Harabiyeti Olan Dişlerin Fiber Postlar İle
Restorasyonu’ etkinlikle devam edecek.
Kayseri’de meslektafllar›m›z
vergi konusunda bilgilendirildi
ürk Dişhekimleri Birliği’nin Bilimsel
Bölge Toplantılarının bir yenisi 9 Aralık 2006 günü Kayseri Dişhekimleri
Odası’nın organizasyonuyla Kayseri Hilton
Oteli’nde, gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi Konservatif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Baş-
T
kanı Prof.Dr. Taner Yücel ile yine aynı fakültenin Endodontik Tedavi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Sedat Küçükay’ın sunumları ile etkinliğe katkı sağladılar. Program
sunumundan önce Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç tarafından Ağız
Diş Sağlığı taramasına katılan meslektaşlarımıza plaket ve teşekkür belgesi verildi.
Kayseri Vergi Dairesi Başkanı İlhan Yıldız
ve diğer sorumlu müdürler 1 Şubat 2007 tarihinde Kayseri Dişhekimleri Odası’nı ziyaret
etti. Bu ziyarette Oda Yönetim Kurulu’na
“Dişhekimlerinin Vergilendirilmesi” konusunda gerekli bilgilendirmeler yapıldı. Yönetim Kurulu ise meslektaşlara yönelik olarak
“Dişhekimlerinin Vergilendirilmesi” konulu
bir seminerin yapılması için karar aldı. Söz
konusu seminer 5 Şubat 2007 tarihinde Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı ve Kayseri Dişhekimleri Odası tarafından birlikte organize
edildi. “Dişhekimlerinin Vergilendirilmesi”
konulu seminerde meslektaşlarımız bu konuda sorunlarını dile getirdi.
Elaz›¤ Diflhekimleri Odas›
çal›flmalar›na bafllad›
Geçti¤imiz TDB Genel Kurulu’nda kurulmas›na karar verilen Elaz›¤ Diflhekimleri Odas›
Türkiye’deki 33. diflhekimleri odas› olarak çal›flmalar›na bafllad›
ürk Dişhekimleri Birliği’nin geçtiğimiz Kasım ayında yapılan 11.
Olağan Genel Kurulu’nda kurulması yönünde karar alınan Elazığ Dişhekimleri Odası çalışmalarına başladı. TDB
tarafından atanan beş kurucu üyenin oluşturduğu Yönetim Kurulu hızla çalışmaya
başladı ve Genel Kurul tarihi olarak 25 Şubat 2007’yi belirledi.
Elazığ Dişhekimleri Odası kurulmadan
önce Malatya Dişhekimleri Odası’na bağlı olan üç ilden Elazığ’da yaklaşık 80, Bingöl’de
20 ve Tunceli’de 10 dişhekimi bulunuyor. Fiziki uzaklık nedeniyle yeterince hızlı diyalog
kurulamaması, sahte dişhekimleriyle mücadele vb. konularda yetersiz kalınması gibi sonuçlara yol açabiliyordu. Bölgedeki hekim sayısı yeterli düzeye ulaşınca Elazığ’daki
meslektaşlarımız Oda kurulması talebini Malatya Dişhekimleri Odası’na ilettiler. Daha
sonra konu TDB Genel Kurulu’nda gündeme geldi ve Elazığ merkez olmak üzere Bingöl
T
ve Tunceli illerini de kapsayan Elazığ Dişhekimleri Odası kuruldu. Başkan Samet Ata,
Başkanvekili M. Emin Akdoğan, Genel Sekreter Selçuk Ateş, Sayman Nuran Okur ve üye
Cimşit Demir olmak üzere beş kurucu üye
Yönetim Kurulu’nu oluşturdu.
Oda Başkanı Samet Ata kuruluş sürecini
değerlendirirken “Bölgemizdeki en büyük sorunlardan biri hekimler arasındaki diyaloğ eksikliği; bunu Oda vasıtasıyla aşmaya çalışacağız. Bölgemizde çok sayıda sahte dişhekimi
çalışıyor, diplomasını kullandıran dişhekimleriyle ilgili olarak da yasal işlemlerini yapacağız. Asgari Ücret Tarifesi’ne
uyulması ve hekimler arasında fiyat rekabeti sorununun giderilmesi için çalışacağız. Mesleki gelişim açısından da bölgemizde kurs, sempozyum tarzı
etkinlikler düzenlemek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Mesleğin genel sorunlarını da değerlendiren Ata, “Diğer tıp dallarında devlet tarafından ödenen ücretlerle sürüme dayalı sağlık hizmeti verilmeye başlandı.
Dişhekimliğinin de bu yöne gitmesi muayenehanelerin sonu demektir” dedi. Dişhekimliği fakültelerinin, dolayısıyla dişhekimi sayısının artmasıyla birlikte hekim başına düşen
talebin azaldığını belirten Ata, “bu süreçte hekimin hasta karşısında dik duruşunu koruması ve mesleğimizin deontolojik kurallarına
uyması hepimizin faydasına olacaktır” diyerek
sözlerini tamamladı.
Saadet Zinciri
bu kez Konya’da
Yerel yönetimler üzerinden haks›z kazanç sa¤lamak isteyenler ifl bafl›nda. Bu kez
Konya’da ortaya ç›kan bir kurulufl Konya Diflhekimleri Odas›’n›n müdahalesi sonucu
ve Sa¤l›k Müdürlü¤ü taraf›ndan mühürlendi.
005 yılı sonlarına doğru yoğun bir
şekilde dişhekimliğinin gündemine
giren yerel yönetimler üzerinden
haksız kazanç sağlama olgusu TDB’nin ilgili bakanlıklar nezdindeki girişimleri sonucu durdurulmuştu.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14/a
maddesince belediyelerin her türlü sağlık
tesisini açıp işletebilecekleri ayrıca 67.
madde uyarınca belediyelerin sağlıkla ilgili işleri üçüncü şahıslara yaptırabilecekleri
gibi düzenlemelerden faydalanmak isteyen
şahıslar belediyelerle birleşerek belediyelerin adına ağız ve diş sağlığı merkezi açıyordu. Böylece kuruluşa resmi statü veriyor
ve kurumlardan hasta sevki alabiliyorlardı. İlgili Bakanlıkların genelgeleriyle dur-
2
durulan bu girişimlerin yeni bir örneği
Konya’da Kadınhanı Ağız Ve Diş Sağlığı
Merkezi adı altında ortaya çıktı. Kadınhanı Konya’nın merkez ilçelerinden biri olmayan, Konya İl merkezine 20 km. uzaklıkta bir belde.
Konya Dişhekimleri Odası bu girişimle ilgili olarak hukuk danışmanı aracılığıyla yargıya başvurdu ve yasal süreci başlattı. 67. maddeye göre belediyelerin üçüncü
şahıslardan sağlıkla ilgili destekleyici hizmetleri alabilecekleri, ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin asli sağlık hizmetleri olduğu, bu
nedenle belediyelerin bu girişiminin hukuka aykırı olduğu tespit edildi.
Ayrıca belediyenin üçüncü şahıslardan
ağız ve diş sağlığı hizmetini satın alarak
gördürmesi hukuka aykırı olup, Belediye
Kanunu kapsamında dişhekimlerini sözleşmeli işçi statüsünde çalıştıramayacağı,
söz konusu sağlık merkezinin resmi bir kuruluş gibi faaliyet göstermesinin ve faturaların belediyece düzenlenmesinin yasal dayanağı bulunmadığı, belediyenin yüklenici
kişi ve firmanın verdiği özel sağlık hizmeti karşılığı oluşan hasılattan kar payı almasının Belediye Gelirleri Kanunu’na aykırı
olduğu, yapılan işlemlerle belde halkının
ve resmi kurumların da yanıltılmasına yol
açabileceği belirtildi. Konya Dişhekimleri
Odası’nın Sağlık Müdürlüğü’ne başvurusu sonuç verdi ve Konya İl Sağlık Müdürlüğü adı geçen merkezin mühürlenmesine
karar verdi.
32
TDBD oda haber
Hizmet al›m›yla
ilgili toplant›lar sürüyor
Sakarya Diflhekimleri Odas› a¤›z difl sa¤l›¤› hizmetlerinin d›flar›dan al›nmas›nda muayenehanelerin devre d›fl› b›rak›lmas› durumunda al›nacak tavr› de¤erlendirmek
üzere çeflitli illerdeki üyeleriyle toplant›lar yapt›.
SS’nin uygulanmasında
hükümetin muayenehaneleri kapsam dışı bırakacağına ilişkin duyumlar alınması üzerine Sakarya Dişhekimleri Odası da
konuyu meslektaşlarımızla tartışmak
ve meslektaşlarımızı aktif hale getirmek amacıyla çeşitli toplantılar düzenledi. Beyin fırtınası şeklinde organize edilen bilgilendirme
toplantıları oldukça verimli geçti. Sakarya’da 41, Düzce’de 23, Bolu’da 17 meslektaşımızın katılımıyla yapılan toplantılarda
meslektaşlarımızın alınması gereken tutum
konusunda ortaklaştıkları görüldü. ‘Kanun ya
herkese çıkar ya da hiç kimseye çıkmasın’, ve
‘Muayenehaneler kapsam dışı bırakılırsa Ankara’ya gideriz’ ifadeleri meslektaşlarımızın
sıkça kullandığı ifadelerdi.
Sakarya Tabip Odası, Sakarya Eczacı Odası ve Sakarya Veteriner Hekimler Odası da her
türlü eylemde dişhekimlerine tam destek ve-
G
receklerini ifade ettiler.
Toplantılarda gündeme gelen bazı konular ve farklı fikirler de şöyle sıralandı:
• Kanun herkese çıksa bile ADSM’ler başımıza dert olabilir. Çünkü zaman içinde özelleştirilecekleri konusunda kaygılarımız var.
• 18 - 45 yaş arası proteze hiçbir katkı verilmemesi yine sahte dişhekimi probleminin
artmasına sebep olur mu?
• Ankara’ya gitmek zorunda kalırsak gelemeyenler de o gün evlerinde istirahat edip
muayenehanelerini açmasınlar.
• Muayenehanelerden hizmetin alınmaması eşitlik ilkesine aykırı, hastanın hekim seçme hakkını elinden alıyor. Mahkeme
yolunu da aklımızda tutalım.
• Sağlık Bakanlığı’nın sitesindeki yardımcı personel sınıflandırmasına tepki olarak çıkarılabilir yazılarla bir müddet
tabelalarımızdaki dişhekimi yazılarını yardımcı personel yazısıyla kapatıp halkın ve basının dikkatini çekelim.
• Ankara’ya gitmek için harcayacağımız
paraları toplayıp TDB’ye verelim. Bununla
gazetelerde seri ilanlar çıksın.
• Hem yürüyelim hem ilan verelim.
Sakarya Dişhekimleri Odası Başkanı Yeşim Saraç toplantılarla ilgili olarak “Kanun
her ne kadar ertelenmiş olsa da biz Sakarya
Dişhekimleri Odası olarak gündemi sıcak tutmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Mersin Diflhekimleri Odas›
Ola¤anüstü Genel Kurulu yap›ld›
ersin Dişhekimleri Odası, Başkan
Dr. Ekrem Duran'ın isteği ve üyelerinin imzalarıyla Olağanüstü Genel
Kurula gitme kararı almıştı. 13-14 Ocak 2007
tarihlerinde yapılan Genel Kurul sonucu ye-
M
ni Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Disiplin Kurulu seçildi.
Başkanlığa Bülent Özdemir, Başkanvekilliğine Abdurrahman Doğulu, Genel Sekreterliğe Fatih Sakar, Saymanlığa Ödül Erdem’in
seçildiği Yönetim Kurulu’nun tam listesi aşağıdadır. Mesleğimizi her alanda zorlu günlerin beklediği önümüzdeki dönemde güç bir
görevi sürdürecek olan meslektaşlarımıza başarılar diliyoruz.
Yönetim Kurulu
Baflkan . . . . . .Bülent Özdemir
Baflkanvekili . .Abdurrahman Do¤ulu
G. Sekreter . . .Fatih Sakar
Sayman . . . . .Dr. Z. Ödül Erdem
Üye . . . . . . . . .Turan Sezer
Üye . . . . . . . . .Dr. Yeflim Öztürk
Üye . . . . . . . . .Mustafa Kunt
Üye . . . . . . . . .Dr. Oytun Manav
Üye . . . . . . . . .Dr. Süha K›ralp
NOT: Oytun Manav’ın görevinden istifa etmesi üzerine yedek üye Zehra Uzun Yönetim Kurulu üyeliğine getirildi.
34
TDBD oda haber
Yolsuzluk zinciri Odaya çarpt›
Malatya’da kamu da çal›flan iki diflhekiminin oluflturduklar› yolsuzluk
organizasyonu Malatya Diflhekimleri Odas›’n›n çabas›yla ortaya ç›kar›ld›.
alatya Devlet Hastanesi’nde görevli dişhekimleri İ.P. ve B.Ş.’nin karıştığı olay, sağlık alanında sıkça
örneklerini gördüğümüz ‘saadet zinciri’ne yeni bir halka daha ekledi. Hasta sevklerinde
usulsüz uygulama gerçekleştirdikleri ve yapılmamış tedavileri yapılmış gibi gösterdikleri
tespit edilen iki dişhekimi hakkında Malatya
Dişhekimleri Odası’nca soruşturma açıldı.
Ayrıca İdare Mahkemesi kararıyla haklarında ceza soruşturması da başlatıldı.
Kurulan yolsuzluk ziniciri şöyle işliyordu:
Kamu sağlık kuruluşlarında 90 gün içerisinde tedavisi mümkün olmayan hastaların
özel sağlık kuruluşlarına sevk edilebilmesi kuralına istinaden aynı zamanda muayenehaneleri de olan iki dişhekimi gelen bütün hastaları kendi muayenehanelerine yönlendiriyor.
Muayenehanelerinde hastanın tedavisini yapan dişhekimleri, faturayı Asgari Ücret Tarifesi üzerinden kesiyorlar. Hastaneye dönen
hastanın faturasını, aynı dişhekimi kendisinin yapamayacağını bildiği için, diğer dişhekiminin kaşesini kullanarak “görülmüştür” diyerek onaylıyor. Diğer dişhekimi de aynı yolu
izliyor. Yani ne yapacağına kendisi karar veriyor ve diğerinin kaşesini kullanarak hastayı
usulsüz bir şekilde muayenehanesine sevk ediyor. Yine işlemleri kendisi yapıp faturayı kendisi yazıyor ve kendisi onaylıyor. Yolsuzluğun
boyutunu büyüten olay ise faturayı onaylayanın da kendileri olmasının verdiği rahatlıkla,
sözkonusu dişhekimlerinin yapılmayan tedavileri de faturalara yazmaları. Söz konusu dişhekimleri, Asgari Ücret Tarifesi üzerinden
yazdıkları faturalardan, Bütçe Uygulama Talimatı’na göre aldıkları daha düşük ücrete de
bir çözüm yolu bulmuşlar: Bir avukat hastaların vekâletlerini alıyor ve yaptıklarının karşılığı BUT’a göre değil Asgari Ücret Tarifesi’ne göre alabilmeleri için dava açıyor. Emsal
kararlar gösterilerek davalar kazanılıyor.
Faturaların Malatya Dişhekimleri Odası’nda tasdiki sırasında sevk edenin, yapanın
ve onaylayanın yazı karakterlerinin aynı olduğu fark ediliyor ve yapılan soruşturmada
durum ortaya çıkıyor. Her iki dişhekimine
de, Disiplin Yönetmeliği’nin 8/m maddesi
(Resmi hasta sevklerinde usulsüz uygulamalar yapmak; sevk edilen hastaları zorunlu haller dışında kendisine, yakınına veya ortağına
ait sağlık kuruluşlarına yönlendirici tavır ve
davranışlarda bulunmak) uyarınca asgari mu-
M
ayene ücretinin 50 katı tutarında para cezası
veriliyor.
Malatya Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu, resmi hasta sevklerinde usulsüz uygulamalar yaparak, yetkilerini kötüye kullandıkları gerekçesiyle adı geçen dişhekimleri
hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na ve İl Sağlık Müdürlüğü’ne de suç duyurusunda bulunuyor. Savcılık, Valilik’ten soruşturma izni
verilmesini istiyor, fakat Valilik soruşturmaya izin vermiyor. Bunun üzerine Malatya
Dişhekimleri Odası ve Cumhuriyet Savcılığı,
İdare Mahkemesine itiraz ediyor. İdare Mahkemesi’nin “Dosyada bulunan belge ve bilgilerin değerlendirilmesi sonunda, hastaların rutin bir şekilde ‘90 günde tedavisinin
mümkün olmadığı’ kaşesi vurularak özel hekime sevk edildiği, anılan uygulamanın Malatya’ya özgü anormal bir yaygınlık arzettiği,
ayrıca binlerce diş tedavi gideri talepli idari
davanın açıldığının bilindiği, serbest hekime
sevklerdeki usulün önem arzettiği dolayısıyla, sevkte usulsüzlük yapılarak hastaların
yönlendirilmesi yönündeki isnatların soruşturulmasında kamu yararı olduğu sonucuna varılmıştır.” yönünde kararı sonucu, anılan dişhekimleri hakkında soruşturma
başlatılıyor. Diğer yandan TDB dişhekimlerinin devlet memuru olmaları nedeniyle durumlarının memuriyet disiplin hukuku çerçevesinde değerlendirilmesi için Sağlık
Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Personel Genel Müdürlüğü’ne hazırlanan dosyayı
gönderiyor.
Yaşanan tam anlamıyla bir “saadet zinciri” ve “devlet malı deniz …” örneği. Bu şekilde bir yılda kazanılan para yaklaşık 2 milyon YTL olarak hesaplanıyor.
Malatya Diflhekimleri Odas› Baflkan› Agah Altunsuyu:
‘Bu iflin banka
hortumlamas›ndan
ne fark› var?’
Yaflanan olay› özetleyebilir misiniz?
Biliyorsunuz yapılan sevklerden sonra hasta mahkemeye başvurduğunda yapılan
hizmetin ödemesini Bütçe Uygulama Talimatı fiyatı üzerinden değil TDB Asgari
Ücret Tarifesi üzerinden alabiliyor. İşin
bu kısmı hukuksuz bir iş değil. Buraya kadar normal. Ama bundan sonra işler karışıyor. Devlet hastanesinde çalışan iki meslektaşımız hasta sevklerini bizzat kendileri
toplamaya başladılar ve aldıkları bu sevki,
hastaneye götürüp veya bazen de kendi
muayenehanede hastanın ağzında var olan
problemli dişler veya problem olmayan
sağlam dişler de dahil olmak üzere hepsini sevklere yazmaya başladılar.
Siz bunu nas›l ortaya ç›kard›n›z?
Sevkin Odadan onaylanması gerekiyor.
Baktık sevki yapan hekim aynı. Kendi imzasını, kendi parafını atıyor sadece kaşe değiştiriyor. Sevki yapan kendisi, tedaviyi yapan kendisi, daha sonra hastaneye gidip
görüldü yapan yine kendisi. Böyle olunca
da anlaşıldı tabii, ve çok ciddi problemler
ortaya çıktı. Oda olarak TDB’nin yasasına
dayanarak savcılığa suç duyurusunda bulunduk.
Bu konuda daha önce Malatya Defterdarlığı bizi uyarmıştı. Bu sevk zincirine bir
bakın bakalım, anormal faturalar geliyor,
siz Oda olarak bu konuya ne diyorsunuz
diye görüş de sormuşlardı bize.
Bunlar artık işi o kadar ilerletmişler ki,
kendileri takip edemiyorlar. Bu iş için avukat tutuyorlar. Avukatın orada bir kusuru
yok. Kusur, etik olmayan bu davranışı bir
hekimin yapması, hasta adına avukat tutması; kapı kapı dolaşıp kurumlardan sevk
toplaması; bedava diş yapıyoruz diye kampanya düzenlemeleri.
Bu yapılan işin 2001 yılında bankaların içini boşaltan hırsızlıktan ne farkı var?
Bu da bir bankanın içini boşaltmak gibi
bir hırsızlık. Hiçbir etik tarafı yok. Devletten alınan o para Ahmet amcanın, Mehmet amcanın verdiği vergiler.
Isparta diflhekimli¤i
ö¤rencilerini a¤›rlad›
TDB Ö¤renci Kolu ulusal toplant›s› 3-4 fiubat 2007 tarihinde
Isparta Diflhekimleri Odas› ve Süleyman Demirel Üniversitesi
Diflhekimli¤i Fakültesi'nin ev sahipli¤inde Isparta’da yap›ld›.
ürk Dişhekimliği Fakülteleri Öğrencilerinin oluşturduğu, ulusal faaliyetlerde Türk Dişhekimleri Birliği Öğrenci
Kolu adıyla, uluslararasI bağlantılarda TurkDentSIC (Turkish Dentistry Students International Comitee) adğyla faaliyetlerini yürüten birliğin 2007’deki ilk toplantısı 3-4 Şubat
2007 tarihinde Isparta Dişhekimleri Odası ve
Süleyman Demirel Üniversitesi Dişhekimliği
Fakültesi'nin ev sahipliğinde Isparta’da yapıldı. Toplantıya Süleyman Demirel, İstanbul,
Marmara, Yeditepe, Ankara, Gazi, Hacettepe, Ege, Ondokuz Mayıs, Selçuk, Dicle, Çukurova ve Cumhuriyet üniversitelerinin dişhekimliği fakültelerinden temsilci öğrenciler
katıldı.
Toplantıda dişhekimliği fakültelerindeki
gelişmelerden, uluslararası ve ulusal dişhe-
T
Uflak’ta
Beyazlatma
Kursu
şak Dişhekimleri Odası 13
Ocak 2007 tarihinde Oda
merkezinde Beyazlatma
Kursu düzenledi. Prof.Dr. Murat
Türkün’ün sunduğu kursa 30 meslektaşımız katıldı.
Murat Türkün, öncelikle katılımcı dişhekimlerine beyazlatma uygulamasında dikkat edilecek hususlar,
hangi hastalara, ne şekilde uygulama
yapılabileği hakkında geniş teorik bilgiler sundu.
Daha sonra iki grup halinde alçı
modeller ve çekilmiş dişler üzerinde
uygulamalı olarak plak hazırlanması
ve dental beyazlatma uygulamasını
gösterdi.
Kursa katılan meslektaşlarımız öğrendiklerini modeller üzerinde bizzat
Murat Türkün’ün gözetiminde tatbik etti.
U
kimliği öğrenci değişim programları, diğer fakültelerle yapılabilecek ortak faaliyetler ve dişhekimliği öğrencilerini ilgilendiren diğer konular hakkında temsilcilerin görüşleri alındı.
Ayrıca 21- 22 Nisan'da İstanbul'da yapılacak
olan 1.Ulusal Dişhekimliği Öğrenci Kongresi'nin hazırlıkları görüşüldü.
Büyük Isparta Oteli toplantı salonundaki
bu toplantı Isparta Dişhekimleri Odası Başkanı Hüdayi Kartöz’ün açılış konuşması ile
başladı. Öğrenciler akşam yemeğinde de Isparta Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu ile
birlikte oldular.
Süleyman Demirel Üniversitesi Çiftçi Eğitim Merkezi’nde bir gece konaklamanın ardından katılımcılar Isparta şehir merkezini,
Eğirdir Gölü ve Davraz Kayak Merkezini de
görme şansını yakaladılar.
Zonguldak’ta e¤itim çal›flmalar›
onguldak Dişhekimleri Odası, 13 Ocak 2007 tarihinde
Sürekli Dişhekimliği Eğitimi
çalışmaları kapsamında ’’Dişhekimliğinde Güncel Ağartma Yöntemleri’’
konulu bilimsel toplantı düzenledi.
SDE Yüksek Kurulu tarafından da
kredilendirilen bilimsel toplantının
konuşmacıları Gazi Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları
ve Tedavisi AD öğretim üyeleri Prof.
Dr. Hülya Erten Can; Yrd.Doç.Dr.
Özgür Topuz ve Dr. Özgür Uzun idi.
Z
Toplantı Korkmaz Diş Deposu sponsorluğunda gerçekleştirildi. Katılımcıların ilgiyle izledikleri seminerde
ağartmanın avantajları ve dezavantajları tartışıldı.
Toplantı sonrasında akşam yemeğinde ’Güncel Ağartma Yöntemleri’
konusunda konferansa katılan konuşmacılara ve sponsor olan Korkmaz Diş Deposu firmasına katkılarından dolayı Zonguldak Dişhekimleri Odası tarafından birer plaket sunuldu.
36 TDBD ö¤renci kolu
Ö¤renciler Kongrelerine
yürüyor
Geçti¤imiz y›l yeniden faaliyete geçen TDB Ö¤renci Kolu, örgütlenmesini tamamlad›ktan
sonra tüm Türkiye’deki diflhekimli¤i ö¤rencilerinin biraraya gelece¤i Ulusal Ö¤renci Kongresini toplamak üzere kollar› s›vad›. Kongre 21-22 Nisan’da ‹stanbul’da.
DB Öğrenci Kolu, Türk
Dişhekimleri Birliği’ne
bağlı olan ve dişhekimliği fakültelerinde öğrenim gören öğrencilerin oluşturduğu
ulusal ve uluslararası birimdir.
Uluslararası yazışmalarda TurkDentsic (Turkish Dental Students International Committee)
adını kullanmaktadır.
TDB Öğrenci Kolu’nun
amacı; Türkiye’deki tüm dişhekimliği öğrencilerinin biraraya
gelmelerini, tanışıp kaynaşmalarını, öğrencilerin mesleki bilgi
ve görgülerini artırmalarını sağlamak, dişhekimliği eğitim sisTDB Ö¤renci Kolu 1. Ulusal Ö¤renci Kongresi Organizasyon Komitesi: (Soldan sa¤a) Mehmet
temiyle ilgili sorunların tartışılZahit Temizkan, Zeynep Aktafl, Ferit Bayram, Tu¤ba Bekci, Hamza Day›soylu.
ması amacı ile faaliyetlerde
bulunmak, ulusal ve uluslararası düzeyde öğrenci değişimlerini
organize etmek olarak tanımlanıyor.
öncesinde Anıtkabir’i ziyaret
Dişhekimliği öğrencileri bu ilkeler ışığında etti. Bu arada diğer illerde de
İstanbul Dişhekimleri Odası Yerel Öğrenci yapılanmaya gidilerek Adana,
Kolu’nun önderliğinde, Ankara, İzmir, Ispar- Diyarbakır ve Konya öğrenci
ta, Samsun, Erzurum Dişhekimleri Odaları kollarının da eklenmesiyle çaöğrenci kollarının katılımıyla 8 Nisan 2006 ta- lışmalara başlandı. Ayrıca bu
rihinde toplandılar ve TDB Öğrenci Ko- toplantıda illerden gelen üye
lu’nun tekrar aktif hale geçebilmesi için ge- sayıları belirlendi ve 2500 öğrekli çalışmalar başlatıldı. Ayrıca TDB öğrenci renci üyenin olduğu görüldü.
tüzüğü taslağı çalışmalarına başlanarak TDB Yine aynı toplantıda Türkiye’deki dişhekim- Sekreteri Zeynep Aktaş, Kongre Saymanı EzMerkez Yönetim Kurulu’na sunuldu. Bu ça- liği öğrencilerinin ortak bir platformda so- her Dayısoylu ve Sosyal Komite Başkanı Tuğlışmalar sonucunda 10 Mayıs 2006 tarihinde runlarını ve dişhekimliği eğitiminden beklen- ba Bekçi olarak belirlendi.
TDB Öğrenci Kolu tekrar kuruldu.
tilerini tartışmaları amacıyla bir öğrenci
TDB Öğrenci Kolu Başkanı Mehmet Zahit
Yapılan ilk toplantı sonucunda 13 kişiden kongresi düzenlenmesi düşünüldü. Daha son- Temizkan organizasyon hakkında şunları söyoluşan bir Yönetim Kurulu, beş üye ve bir ra TDB Merkez Yönetim Kurulu’ndan alınan ledi: ‘Dişhekimliği Öğrencileri Kıtaların BuNEO’dan (National Exchange Officer-Ulusal olumlu cevap sonucunda İDO Öğrenci Kolu luştuğu Yerde’ sloganıyla yola çıktığımız bu
Değişim Yöneticisi) oluşan bir Merkez Yü- 1. Ulusal Öğrenci Kongresi çalışmalarına baş- kongrede amacımız tüm Türkiye’deki dişherütme Kurulu seçildi. Merkez Yürütme Kuru- landı.
kimliği öğrencilerini bir araya getirerek ortak
lu, Başkan Mehmet Zahit Temizkan, Başkan
21-22 Nisan 2007 tarihinde İstanbul’da bir platformda sorunlarımızı ve geleceğe bakış
Yardımcısı Emre Şavkar, Genel Sekreter Tuğ- düzenlenmesi kararlaştırılan Kongre Türki- açılarımızı tartışmak. Kongrede ülke genelinba Bekçi, Sayman Eda Ezgi Demir, Üye Şua- ye’nin dört bir köşesinden gelecek dişhekim- den topladığımız öğrenci beklentilerinden, liliği öğrencilerini ağırlayacak. Sürmeli Ho- sans eğitimi sonrası, öğrencileri bekleyen alyip Akın ve NEO Ferit Bayram’dan oluştu.
Ö¤renciler ortak sorunlar›n› tart›flacak tel’de gerçekleştirilecek olan kongrenin ternatiflere ve dişhekimliği fakültelerinin
İkinci Merkez Yönetim ve Yürütme Kurulu Organizasyon Komitesi; Kongre Başkanı Avrupa Birliği’ne girişte akreditasyonuna katoplantısını 29 Temmuz 2007’de Ankara’da Mehmet Zahid Temizkan, Organizasyon Ko- dar bir çok konu tartışılma zemini bulacak.
gerçekleştiren TDB Öğrenci Kolu, toplantı mitesi Başkanı Ferit Bayram, Kongre Genel
T
38
TDBD röportaj
‘Yasaya ayk›r› yönetmelik
ç›kart›lamaz’
SSGSS Yasas›’n›n Anayasa Mahkemesi taraf›ndan iptalinin ard›ndan yasayla ilgili yeni
düzenleme çal›flmalar› devam ederken kafalardaki sorular› netlefltirmek amac›yla
söyleflilerimize devam ediyoruz. SSK eski Genel Müdürlerinden ve Yasay› haz›rlayanlardan AKP Ankara Milletvekili Mehmet Zekai Özcan sorular›m›z› yan›tlad›.
Sosyal Güvenlik Kurumlar›n›n tek
çat› alt›nda birlefltirilmesi karar›n›
de¤erlendirebilir misiniz? Uygulamayla amaçlanan neydi?
Üç Büyük Sosyal Güvenlik Kuruluşu olan ;
SSK 1946’dan, Emekli Sandığı 1949’dan,
Bağ-Kur ise 1971’den beri hizmet sunmaktaydılar. Ne var ki, çalışma statülerine dayalı olarak kurulan ve eşitsizliklere yol açan
bu kurumlarımızdan, vatandaşlarımızın
genelde memnun olmadığı, şikayetçi olduğu söz konusu kuruluşlarımız, yeni bir statüye kavuşturularak, tek bir yapıya dönüştürülmüştür. Bununla;
• Tek Bir Emeklilik
• Tek Bir Sağlık
• Tek Bir Sosyal Yardım Rejimi oluşturulmaktadır.
Eşitsizliklere yol açan, mevzuatı ön plana alan, çalışma statülerine dayalı kurumlar
yerine vatandaş odaklı, adil tek bir Kurum
oluşturulmuştur. Emekli olabilmek için,
bürokratik yapı gereği SSK’da ortalama 57
gün, Bağ-Kur’da 30 gün, Emekli Sandığı’nda 5 iş günü; Malullük sigortasında ise
SSK’da ortalama olarak 172 gün; Hizmet
birleştirilmesinde 1 ayla -12 aylık bir süreyi gerektirmektedir. Getirilen tek yapı ile
geçiş dönemi sonunda bu süreler 5 günün
altına inme imkanına kavuşacaktır. Yıllardır konuşulan, ancak hiçbir iktidarın kararlılık göstererek, birleştiremediği bu kurumlarımız, AK Parti İktidarının Parti programında ve seçim beyannamesinde Halkımıza verdiği söz gereği, Tek Bir Sosyal Güvenlik Kurumuna dönüştürülmüştür. Mayıs
2006 tarihi itibariyle yürürlüğe giren ve 3
yıl içinde tamamen birleşecek olan Kurumlarımız, vatandaşlarımıza en yakın mesafede kurulacak olan Sosyal Güvenlik Merkezlerinde hizmet vermeye başlayacaklardır.
1700 civarında kurulacak olan Sosyal Güvenlik Merkezleri neredeyse her büyük mahallede, nüfusun yoğunluğuna göre, kuru-
larak vatandaşın kurumlar arası dolaşması
eziyetini ortadan kaldıracak, bilginin dolaşması imkanını getirecektir. Kurumsal dağınıklığa son verilerek, idari ve mali açıdan
özerk, güçlü bir Sosyal Güvenlik Kurumu
oluşturulmuştur.
Sa¤l›k hizmetlerinin prim toplanarak finanse edilmesi ile genel bütçeden finanse edilmesi aras›nda ne
gibi farklar var?
Sağlık hizmetlerinin prim toplanarak finanse edilmesi veya vergilerden finanse
edilmesi arasındaki fark, ülkenin vergi yapısıyla oldukça ilgilidir. Dolaylı / dolaysız
vergiler arasındaki oran, dar gelirlileri
önemli ölçüde etkilediği için, kayıt dışının
yüksek olduğu ülkelerde, primli sistemin
uygulanması, dar gelirli vatandaşlarımız
için daha olumlu, hatta gerekli finansman
modelidir.
Ülkemizde, SSK ve Bağ-Kur’lular primli
sistem, Emekli Sandığı, memurlar ve yeşil
kartlılar ise vergilerden finanse edildiği düşünülürse, Türkiye’nin şimdiki yapısında
her iki finans sistemi de uygulanmaktadır.
Getirilen yeni sistemde, Sosyal Güvenlik
Kurumu mensupları ile sosyal güvenlik
kapsamı dışındaki zenginler primli sisteme
dahil edilirken, yoksulların (bugünkü yeşil
kartlılar) primleri ise kamu tarafından karşılanması suretiyle sağlık sistemimiz tamamen primli sisteme dönüşmektedir.
Dünyada ve ülkemizde sosyal güvenlik sistemine devletin katk›s›n›
karfl›laflt›r›r m›s›n›z?
Sosyal Güvenlik Sistemine, primli sistem
olarak düşünürsek, AB ülkelerinde, devletin katkıda bulunmadığını görüyoruz. AB
ülkelerinde Sosyal Güvenlik (emeklilik sistemi olarak) herhangi yasal bir katkısı yok.
Ancak sistemin açıklarını kapatıyor. AB ülkelerinin katkıda bulunduğu sosyal yardımlardır. Oldukça yüksek oranda aile yardımı, işkazası meslek hastalığı, işsizlik, ba-
kım sigortası gibi hususlarda katkıda bulunmaktadır.
Bizim hazırladığımız Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda ilk
defa emeklilik sigortasına % 5, sağlık sigortasına % 3 oranında devletin katkıda bulunacağı hükmü getirilmiştir.
SSGSS kifli bafl›na sa¤l›k harcamalar›n› (özellikle tedavi) artt›racak deniyor. Yasan›n sa¤l›k harcamalar›na etkisiyle toplumun sa¤l›¤›na
olan etkisini birlikte de¤erlendirir
misiniz?
Genel Sağlık Sigortası, sağlık harcamalarını
şüphesiz artıracaktır. Bu olması gereken bir
durumdur. Çünkü Genel Sağlık Sigortası
Türkiye’de yaşayan sadece Türk Vatandaşlarını kapsamıyor, Türkiye’de ikamet eden
göçmen, iltica eden, yabancı ülke vatandaşı
olup, bir yıldan fazla Türkiye’de ikamet
edenleri de kapsamaktadır. Herkese adil,
eşit sağlık hizmetinden yararlanma hakkı
veriyor. 18 yaş altı gençlerimiz (Türkiye’de
her 3 kişiden biri 18 yaşın altındadır) GSS
kapsamında tescilli olup olmadığına bakılmaksızın sağlık hizmeti alabileceklerdir. İlk
defa koruyucu sağlık hizmetleri GSS kapsamına alınmış olması, toplumun sağlığı açı-
sından çok önemli olduğunu vurgulamam
gerekiyor.
Anayasa Mahkemesi karar›ndan
sonra sa¤l›k hizmetlerinin sunumunda tüm çal›flanlar aç›s›ndan ortak bir uygulama art›k pek mümkün görünmüyor. Mahkeme karar›n› çal›flanlar aras›nda eflitsizlik yarat›p yaratmayaca¤› aç›s›ndan yorumlar m›s›n›z? (18-45 yafl aras› protez sadece kamu çal›flanlar›na, kamu çal›flanlar›ndan kat›l›m pay›
al›nmayacak vb.)
Anayasa Mahkememiz, Anayasanın
128.Maddesine getirdiği yorum nedeniyle,
verdiği kararı adil bulmam mümkün değildir. Ancak Anayasa Mahkememizin kararına uymak zorundayız. Memurlar ve diğer
kamu görevlilerin statü ve emeklilik hususlarını kanunla düzenleyip, yine bütün çalışanlarımızı Genel Sağlık Sigortası kapsamına alacak düzenlemeyi yapacağız.
18-45 yaş arasındaki protezlerle ilgili çok
farklı görüşler ileri sürülüyor. Popülist yaklaşımlar yapılıyor. AB ülkelerine baktığımızda diş protezlerle ilgili çok farklı uygulamalar var. Size bu konuda bir tablo verebilirim(Tablo 1).
Yasada sa¤l›k hizmetleri ve kimler
taraf›ndan sunulaca¤› aç›k bir flekilde belirtilmifl ve diflhekimi muayenehaneleri de bu kapsamda say›lm›fl. Yasan›n amir hükmüne ra¤men yönetmelik veya genelgelerle
baz› sa¤l›k hizmetleri ve /veya baz› sa¤l›k hizmet sunucular› kapsam
d›fl› b›rak›labilir mi?
Yasaya aykırı yönetmelik veya genelge çıkartılması mümkün olmadığına göre, kuşku duymaya gerek olmadığı açık bir husustur.
Yasada kimlerden ne kadar sa¤l›k
primi toplanaca¤› belirtilmifl. Yasadan belirlenen miktarlarda prim
toplanmas› durumunda oluflacak
olan havuz ülkemizdeki sa¤l›k hizmetlerinin finansman›n› karfl›layabilir mi? Ülkemizde sigortas›z çal›flma ve kay›t d›fl› ekonomi yayg›n
durumda. Toplanan primler sistemin ifllemesini sa¤lamaya yetmezse sa¤l›k hizmetlerinin süreklili¤i
tehlikeye girmez mi? Siz hangi düzeyde prim toplanabilece¤ini düflünüyorsunuz?
Genel Sağlık Sigortasını, sağlık reformu ile
Tablo 1: Avrupa ülkelerinde durum
Ülkeler
Difl Protezi
Belçika
50 yafl üstündekilere protez sa¤lanmas› ve yafl s›n›r› aranmayan baz› t›bbi gereklilik
durumlar› d›fl›nda difl protezini kapsanamamaktad›r.
Danimarka
Kamu taraf›ndan karfl›lanmamaktad›r.
Almanya
Difl protezi için, gerekli t›bbi tedavi giderlerinin % 50’si hasta taraf›ndan karfl›lan›r.
Yunanistan
Difl protezinin % 25’i oran›nda kat›l›m pay› al›n›r.
Fransa
Giderler için geri ödeme yap›l›r. Hasta giderlerin % 30’unu karfl›lar.
‹rlanda
Hasta katk› pay› öderler (Ço¤unlukla % 50 oran›nda)
‹talya
Protez giderleri sa¤l›k yard›m›n› alan kifli taraf›ndan ödenir.
Hollanda
Difl protezinden % 25 oran›nda kat›l›m pay› al›n›r.
Norveç
Genel olarak kapsamda de¤ildir. Geliflim ça¤›nda diflleri geliflmeyen kifliler ve belirli baz›
Avusturya
Sigortal›n›n veya bakmakla yükümlü oldu¤u ailesinin protez için ödeyece¤i kat›l›m pay›
Slovenya
Çocuklar ve ö¤renciler ve di¤er kiflilerde difl tedavisi için % 15 oran›nda kat›l›m pay› al›n›r.
hastal›ktan sonra travmatik nedenlerle diflini kaybeden kiflilere sa¤lan›r.
% 25-50 aras›nda de¤iflmektedir.
Yetiflkin kiflilerin protezle ilgili tedavileri için % 75 ek kat›l›m pay› al›n›r.
Finlandiya
Sadece savafl gazilerine sa¤lanmaktad›r.
‹sveç
Kapsam d›fl›.
‹ngiltere
•
Tedavi esnas›nda hamile olan veya tedavi öncesindeki bir y›l içinde bebek sahibi olan
•
18 yafl alt›ndakiler
•
tam zamanl› e¤itim gören 19 yafl alt› kifliler
•
Gelir deste¤i, iflsizlik ödene¤i vb yararlanan kiflilere sa¤lan›r.
% 80 oran›nda kat›l›m pay› vard›r.
40
TDBD röportaj
birlikte uygulanacaktır. Biz Genel Sağlık Sigortasının açık vermemesini düşünmüyoruz. Sağlık her yurttaşımız için önemli bir
haktır. Bunda herhangi bir kısıntı yapmamız düşünülemez. Bugün AB-25 ülkesinde
kamu sağlık harcaması GSYİH içindeki payı % 6,4 iken, 2025 yılında % 7,1 civarında
olacağı tahmin ediliyor. Genel Sağlık Sigortası uygulamasıyla AB-25 ülkesinin oranı
olan % 7,1’e ulaşacağız. Başka bir ifade ile,
Türkiye AB ortalamasına 18 yıl sonra ulaşacak. AK Parti Hükümetinin, 2002 ile
2006 yılları arasında makro ekonomik göstergelerdeki yaptığı iyileştirmeler sonucunda, Cumhuriyet tarihimizin süreklilik açısından en yüksek büyümesini gerçekleştirdi. Her yıl yaklaşık % 7,4 oranında büyüyen
Ülkemizde, istihdamda da ciddi artışlar olmuştur. İstihdam sağlıklı yapıya kavuşmaya başlamıştır : Ücretsiz aile işçisi sayısı ciddi oranda azalmış, ücretlilerin sayısı ise artmıştır. Sadece SSK kapsamındaki işçi sayısı
bu 4 yıl içinde % 42 oranında artmış olması, kayıt dışının düşmeye başlaması sosyal
güvenlik açısından son derece sevindirici
gelişmelerdir.
Sisteme bugüne kadar dahil olmayan
varlıklı ancak sosyal güvenlik kapsamında
olmayan vatandaşlarımızın katılacak olması, devletin sağlık sigortasına % 3 oranında
katkıda bulunacak olması, bunun dışında
açıklarını kapayacak olması sistemin sürdürülmesi açısından çok önemli garantidir.
Sosyal Güvenlik Kurumunun bilefliminde atanm›fllarla seçilmifllerin
oran›n› uluslar aras› uygulamalarla
karfl›laflt›rarak de¤erlendirir misiniz?
Bu hususta elimizde yeterli bilgi yok. Ancak
ülkemizde bugüne kadar sosyal güvenlik
kurumlarının yönetim kurulu yapısına
baktığımızda;
Emekli Sandığı’nın toplam altı üyesi de
Kamunun, SSK’nın toplam sekiz üyesinin
beşi Kamunun,
Bağ-Kur’daki toplam altı üyenin dördü
Kamu tarafından atanırken, Yeni yapıda on
üyenin sadece beşi Kamu ağırlıklıdır. Başka
bir deyimle sosyal taraflarla kamu ilk defa
yönetimde eşitlenmek suretiyle, Teşkilat
Kanununda yer almayan hükümler açısından özel hukuk hükümlerine tabi, gerçekten özerk bir Kurum oluşturulmuştur.
Kamunun sa¤l›k hizmetlerini özel
sa¤l›k kurum ve kurulufllar›ndan al-
mas› sa¤l›k hizmetlerinde özellefltirme olarak yorumlan›yor. Bu de¤erlendirme hakk›nda düflünceleriniz
nelerdir?
Bu iddianın gerçekle ilgisi olamaz. Bugün
Türkiye’de AK Parti iktidarıyla cepten ödemeler ilk defa OECD ülkelerinin altına düşmüştür. Kamu sağlık harcamalarının
GSMH içindeki payı % 5,2’ye ulaşmıştır.
Sağlığın finansmanına bu gözle bakan bir
iktidarın sağlığı özelleştireceğini düşünmesinin mantıklı bir açıklaması olamaz.
Avrupa Ülkelerinde oldu¤u gibi Türkiye’de de diflhekimli¤i hizmetlerinin yaklafl›k % 85’i özel sa¤l›k kurulufllar› taraf›ndan veriliyor. Vatandafllar›m›z›n diflhekimli¤i hizmetle-
‘Kay›t d›fl›n›n yüksek
oldu¤u ülkelerde,
primli sistemin
uygulanmas›, dar
gelirli vatandafllar›m›z
için daha olumlu,
hatta gerekli
finansman modelidir.
rini kullanabilmeleri için tüm diflhekimleri kamu kurumlar›nda m› istihdam edilmeli yoksa kamu kurumlar›yla birlikte muayenehanelerinden de diflhekimli¤i hizmeti al›nmas›na yönelik bir düzenleme mi
yap›lmal›?
Biz, GSS ile Türkiye’de yaşayan herkesin
eşit ve ulaşılabilir sağlık hizmeti alması imkanını getiriyoruz. Şüphesiz diş sağlığı, sağlık hizmetleri içinde önemli yer tutmaktadır. GSS’nin düzenlemesinde, çok açık hükümler getirdik. Özetlersek ;
• Ağız diş muayenesi
• Diş hekiminin göreceği lüzum üzerine
ağız ve diş hastalıklarının teşhisi için gereken klinik muayeneler
• Laboratuar tetkik ve tahliller
• Diş çekimi
• Konservatif diş ve kanal tedavisi
• Hasta takibi
• Travmaya ve onkolojik tedaviye bağlı
protez uygulamaları
• Konulan teşhise dayalı olarak yapılacak
tıbbi müdahale ve tedaviler
• Ağız ve diş hastalıkları ile ilgili acil sağlık
hizmetleri
• 18 yaşını doldurmamış ve 45 yaşından
gün almış kişilerin diş protezlerinin
GSS’nin belirlediği fiyatlarının % 50’si
• 18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin % 50’sini karşılamaktadır.
GSS ile getirdiğimiz en önemli hususlar, hastaların hastane ve doktor seçme
hakkı verilmiş olmasıdır. Diş hekimliği
1.Basamak sağlık hizmeti sayıldığından
GSS kapsamındaki herkes dişhekimini
seçme hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla
GSS, Diş hekimlerimizin istihdam edildiği ister kamu kliniklerinde isterse özel diş
muayenelerinde sözleşme yapmaları halinde diş sağlığı hizmetleri verebilecektir.
Diş hekimlerinin hepsinin Kamuda istihdam edilmeleri, Kamunun hantal, rekabet
etmeyen bir yapıya dönüşmesine sebep
olacağından, hem kamuda, hem de özelde
istihdam edilmelerinde, sistemin rekabet
edebilmesi ve sürdürülebilir bir yapıya
kavuşması bakımından önemlidir.
Cumhuriyet Tarihimizde, sağlık en
önemli reformu olan Genel Sağlık Sigortasının, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne
başvuruda bulunması sonucu, GSS’yi ertelemek zorunda kalmamız, vatandaşlarımız için talihsiz bir durum olmuştur.
Özellikle 18 yaş altı gençlerimize getirilen
ayrıcalıkların yanı sıra, sosyal güvenlik
kapsamında olmasına rağmen prim borcu
olup olmamasına bakılmaksızın analık
hali, acil vaka durumlarında yasal sağlık
hizmeti almaları mümkün olacakken, bu
haklarını biraz daha gecikmeli alacaklardır.
SSK çalışanlarının kendileri için 90
gün, aileleri için 120 gün prim ödeme,
Bağ-Kur’luların 240 gün prim ödeme zorunluluğu 30 güne indirilmek suretiyle,
primli sistem daha da kolaylaştırılmıştır.
Yeni yapıyla emeklilik sigortası ile sağlık
sigortası fonları arasında aktarma yapılması önlenmiştir.
Sağlık sistemimizin tamamen değiştirecek, herkese eşit ve kolay ulaşılabilir,
sağlık hizmeti alabilme imkanı getirecek
olan Cumhuriyet tarihimizin en büyük
reformu olan Genel Sağlık Sigortasını İnşallah (büyük aksilik olmazsa) 1 Temmuz
2007 tarihinde yürürlüğe koyacak şekilde
yeniden düzenleyeceğiz.
46 TDBD röportaj
SSK eski Genel Müdürü Kemal K›l›çdaro¤lu:
‘D›flar›dan hizmet al›nmas›
özellefltirme de¤ildir’
Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k Sigortas› Yasas›’n›n uygulanmas› Anayasa Mahkemesi’nin verdi¤i iptal karar›n›n ard›ndan belirsizli¤e gömüldü. Hem Anayasa Mahkemesi’nin karar› hem de SSGSS’nin getirdiklerine iliflkin olarak SSK eski Genel Müdürü ve CHP
‹stanbul Milletvekili Kemal K›l›çdaro¤lu’nun görüfllerine baflvurduk.
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k
Sigortas› Yasas›” gerçekten de bir
reform yasas› m›d›r? Bu Yasay› ç›karmak için, Hükümet niçin bu kadar kararl› davrand›?
Sosyal güvenlik sistemimizde bir reform
yapılması gerektiği konusunda toplumumuzda ortak bir mutabakat var. Aslında bu
düşünce bile Hükümet için çok büyük bir
avantajdı. Yani toplum bir reforma hazırdı.
Ama bu reformun bir dayatmayla değil,
sosyal bir uzlaşmayla gerçekleşmesi gerekiyordu. Hükümet IMF penceresinden olaya
yaklaşınca bugünkü acı tablo ortaya çıktı.
Bu Yasa bir reform yasası olmaktan
uzaktır. Yasa ile geniş kitlelerin kazanılmış
haklarına dahi el atılmıştır. Ayrıca hiçbir
reform yasası Anayasa’ya aykırı hükümler
içermez. Bu Yasa, Anayasa Mahkemesi kararıyla da ortaya çıktı ki, Anayasa’ya aykırı
hükümler içermektedir.
Yasa üç ana hedef üzerine inşa edilmiştir.
1. Sigortalılar eskiye oranla daha fazla
prim ödeyecek.
2. Sigortalılar sistemde daha uzun süre kalacak.
3. Sigortalılar daha fazla prim ödemelerine karşın, daha az emekli aylığı alacak ve
sağlık sisteminde cepten daha fazla ödemede bulunacak.
Bu üç ana hedef sistemin özünü oluşturmuş, yasa bu çerçevede şekillenmiştir.
Hükümetin kararlılığına gelince... Aslında burada Hükümetin değil, IMF’nin
kararlılığından söz etmek daha gerçekçi
olur. IMF bu Yasayı Türkiye’ye dayatmış
ve yasalaşmasını sağlamıştır.
CHP bu Yasan›n görüflmeleri s›ras›nda TBMM Genel Kurulu’nu terk
etti. Bunun amac› neydi? Genel Kurul’da kal›p, mücadele etmek daha
çekten de takiyyeci bir parti olduğunu açıkça göstermektedir.
Anayasa Mahkemesi Yasay› a¤›rl›kl› olarak kamu görevlileri aç›s›ndan iptal etti. Siz Anayasa Mahkemesine giderken sadece kamu görevlileri için mi gittiniz?
CHP olarak biz Anayasa Mahkemesi’ne
belli maddelerin iptali için gittik. O maddelerin hiçbirinde de kamu, SSK veya BağKur’lu gibi bir ayırım söz konusu değildi.
Ama Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın
128. maddesinden yola çıkarak önemli bazı
maddeleri sadece kamu görevlileri açısından iptal etti.
do¤ru olmaz m›yd›?
AKP bu Yasayı Parlamentodan adeta kaçırdı. Yasanın madde madde görüşülmesini
engellemek için Yasayı, “temel yasa” olarak
parlamentodan geçirdi. Temel yasa dendiğinde ise, 30 madde 10 dakikada görüşülecek demektir. Siz 30 maddenin topluma getirdiği yükü nasıl 10 dakikada anlatacaksınız? Açıkçası AKP, Parlamentodaki çoğunluğuna güvenerek, halkın sosyal sigorta yasasının neler getirdiğinin öğrenmesini engelledi. CHP bu engellemenin tarafı olamazdı. Onun için Parlamentoyu terk ettik.
AKP, Yasanın görüşülme sürecinin çok
uzayacağı gerekçesine dayanarak bunu
yaptığını söylemişti. Oysa bu da doğru ve
haklı bir gerekçe değildi. Çünkü Sayın
Cumhurbaşkanı yasayı veto ettikten sonra,
normalde sadece veto edilen maddelerin
görüşülmesi gerekirdi. Yani sadece 17 madde görüşülecekti. Ama AKP bunu yapmadı,
tüm yasayı yeniden temel yasa kabul ederek
ikinci kez yasalaştırdı. Bu da AKP’nin ger-
Genel Sa¤l›k Sigortas›’na ilkesel olarak karfl› m›s›n›z, yoksa hükümetin
yapt›¤› düzenlemeyi mi do¤ru bulmuyorsunuz?
Genel Sağlık Sigortasına ilke olarak karşı
değilim. Çünkü bir ülkede yaşayan tüm
yurttaşların sağlık şemsiyesi altına alınması
güzel bir olay... Ancak, sorun sistemin
adında değil, sistemin nasıl kurgulandığında... AKP ile anlaşamadığımız nokta da
bu... Örneğin, 18 yaşına kadar tüm çocukların ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanacağı söyleniyor. Oysa böyle bir durum söz
konusu değil. Hatta öyle ki, IMF’ye verilen
27 Kasım 2006 tarihli niyet mektubunda
açıkça şu yazıyor. “Sağlık harcamalarının
kontrol altında tutulmasına ilişkin esnekliğimizi artırmak amacıyla, Sosyal Güvenlik
Kurumu’na tıbbi tedavi ve ilaçlardaki katkı
paylarını değiştirme yetkisi veren yasa tasarısı Kasım ayı sonuna kadar TBMM’ye sunulacaktır. Söz konusu tasarının Aralık ayı
sonuna kadar yasalaşması beklenmektedir
(Yapısal performans kriteri).”
AKP,
IMF’ye verdiği sözü tutarak Aralık ayı içinde çıkan 2007 Yılı Bütçe Yasasına bir mad-
de koyarak, katılım paylarının 5 katına kadar artırılması konusunda Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkanlığına yetki vermiştir. Genel Sağlık Sigortası Yasası ile sağlık harcamalarına, yurttaşların tedavi olurken daha
fazla cepten para ödemelerinin yolu açılmıştır.
Sosyal güvenlik kurumlar›n›n tek
çat› alt›nda birlefltirilmesi karar›n›
de¤erlendirebilir misiniz? Toplumsal kesimlerin tamam›n›n ayn› sosyal güvenlik ve genel sa¤l›k sigortas›ndan yararlanmas› eflitlikçi bir
anlay›fl de¤il mi? Bunun bir sak›ncas› var m›?
CHP olarak bizim seçim bildirgemizde de
sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması ilkesi vardı. Ancak AKP sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında
toplandığını söylüyorsa da bu doğru değil.
Sistemin birinci eksik yönü bu... Örneğin
İşsizlik Sigortası bu kapsama alınmış değil.
Oysa İşsizlik Sigortası da tıpkı Genel Sağlık
Sigortasında olduğu gibi, bir sosyal sigorta
dalıdır. Ama AKP, İşsizlik Sigortasının tek
çatı altına alınmasını istemedi... İkinci
önemli nokta ise, oluşturulacak tek çatı
modelinde, Sosyal Güvenlik Kurumu Baş-
Sa¤l›k hizmetlerinin prim toplanarak finanse edilmesi ile genel bütçeden finanse edilmesi aras›nda ne
gibi farklar var? Finansman›n primlerden sa¤lanmas› ülkemiz için yeni
bir durum mu?
Sigortalılar, gelirleri üzerinden iki ayrı vergi öderler. Bunlardan ilki bildiğimiz gelir
vergisidir. Bu vergi, vergi yasalarına uygun
olarak ödenir. İkinci vergi ise sosyal sigorta
primleridir. Buna literatürde “sosyal vergiler” de deniyor. Sağlık hizmetlerinin tümünün bütçeden karşılanması için, sosyal güvenlik sistemimizin yapılanmasını değiştirmemiz gerekiyor. Örneğin, sosyal sigorta
primlerinin Merkezi Yönetim Bütçesi içinde yer alması gerekir. Ama o zaman da sistemin tümüyle Bütçe bağlamında denetlenmesi ve geleceğe yönelik aktüerya hesaplarının yapılması pek çok güçlük gösterebilir. 1950’lerden bu yana sağlık sigortası
primleri ilgili sosyal sigorta kuruluşlarının
(SSK ve daha sonra Bağ-Kur) bütçelerinde
yer alıyordu. Şimdi bu primler, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının Bütçesinde
yer alacak. Dolayısıyla sağlığın finansmanının tümüyle vergilerle ve Merkezi Yönetim
Bütçesinden karşılanması modeli yeni bir
minde ciddi açıklar var. Bu açıkları azaltmak için de reform yapmak gerekiyor.” Reformun amacı bu olunca, devlet katkısının
da zaman içinde azalacağı ve Bütçe üzerindeki yükün hafifleyeceği açıktır. Bunun yolu da sistemdeki yurttaşlardan sisteme daha
fazla katkı yapmalarının yolunu yasayla açmaktır. Bu aynı zamanda IMF’nin de talebidir...
Toplumsal muhalefete düşen sorumluluğa gelince. Bu aslında çok önemli bir
konu. Olayı iki açıdan değerlendirmek gerekiyor. Birinci yönü, var olan bir sorunu
toplumsal uzlaşmayla aşma kültürümüzü
geliştirmeliyiz. Bunun yolu, Ekonomik ve
Sosyal Konsey’den geçer. İkinci yönü ise,
toplumsal uzlaşmayı reddeden bir siyasal
iktidara karşı, demokratik kitle örgütlerinin
toplumsal muhalefetidir. SSGSS yasası toplumsal muhalefetini yeterince bulamamıştır. Örneğin iki büyük işçi sendikası (Türkİş ve Hak İş) sessizliğini bilinçli olarak korumuştur.
Anayasa Mahkemesi karar›ndan
sonra sa¤l›k hizmetlerinin sunumunda tüm çal›flanlar aç›s›ndan ortak bir uygulama art›k pek mümkün görünmüyor. Mahkeme karar›-
‘Baz› hizmetlerin özel sa¤l›k kurulufllar›ndan al›nmas› asl›nda bir
özellefltirme de¤ildir. Ama burada flu ayr›nt›, çok ama çok önemlidir.
Devletin görevi kamu hastanelerine yeterli kayna¤› ay›rmakt›r. Bu
yap›lm›yorsa özellefltirmenin yolu aç›l›yor demektir.’
kanlığının idari ve mali özerkliğidir. Şayet
bu Kurumun idari ve mali özerkliği sağlanmazsa, geçmişten hiç ders alınmamış demektir. Çünkü geçmişte bu Kurumların birikimlerine el atılmış, yöneticileri sık sık
değiştirilmiştir. Örneğin, SSK’da bir genel
müdürün ortalama görevde kalma süresi 1
yıl 2 ay olmuştur. Sadece Sayın Yaşar Okuyan döneminde üç yılda SSK Genel Müdürü 10 kez değişmiştir. Böylesine politize
olan bir Kurumun sağlıklı yönetimi olamaz. CHP olarak bu konu üzerinde çok ısrarcı olduk ama maalesef AKP, Kurum
Başkanının belli bir süreyle atanmasına
karşı çıktı... Bir diğer önemli nokta da, Başbakanlığa bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğüdür. Bu Genel
Müdürlüğün de Başbakanlıktan alınarak,
Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altına alınması gerekirdi. Örneğin Tek çatı modeli
içinde “Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü” var. Ama bu Genel Müdürlüğün işlevini Başbakanlığa bağlı başka bir genel müdürlük yapacak... Bunlar doğru değil...
model değildir. Eskiden beri uygulanan bir
sistemdir. Burada ayrıksı olan Devlet memurlarının durumudur. Devlet memurlarının aylıklarından sağlık sigortası primi
kesilmemektedir. Dolayısıyla Devlet memurları hasta olduklarında, sağlık giderleri
ilgili kurum ya da bakanlık tarafından karşılanmaktadır.
n›, çal›flanlar aras›nda eflitsizlik yarat›p yaratmayaca¤› aç›s›ndan yorumlar m›s›n›z? (18-45 yafl aras› protez sadece kamu çal›flanlar›na, kamu çal›flanlar›ndan kat›l›m pay›
al›nmayacak vb.)
Anayasa Mahkemesi kararına baktığımızda
eleştirilecek pek çok alan görüyoruz. Kararda, sosyal devlet sanki sadece “memurlar”
için korumuş, işçiler ve bağımsız çalışanlar
bu ülkenin ikinci sınıf yurttaşları konumuna düşürülmüşlerdir. Bugüne değin değişik
gerekçelerle çıkan Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımızda, “sosyal devlete”
vurgu yapan, insanı koruyan, yurttaşlar
arasında özellikle de sağlık konusunda ayı-
Dünyada ve ülkemizde sosyal güvenlik sistemine devletin katk›s›n›
karfl›laflt›r›r m›s›n›z? Bu konuda toplumsal muhalefete düflen sorumluluk ne olmal›?
Sosyal devlet, aslında sosyal güvenlik demektir. Bir devlet, sosyal güvenliği ne kadar
iyi çalıştırır, insanları ne kadar mutlu kılarsa, sosyal devlet de işlevini o AB Ülkelerinde Sosyal Güvenli¤in Finansman› (%)
ölçüde yerine getirmiş sayılır. AKP
1992 2002
Hükümetinin yaptığını söylediği
Devlet Katk›s› . . . . . . . .31,4 . .36,8
sosyal güvenlik reformunun temel
‹flveren pay› . . . . . . . . .41,1 . .38,9
amacı, “devlet katkısını” olabildiKorunanlar›n pay› . . . .23,4 . .21,4
ğince indirmektir. Çünkü söylenen
Di¤er . . . . . . . . . . . . . . .4,1 . . .3,0
çok açıktır. “Sosyal Güvenlik SisteKaynak: Eurostat
44 TDBD röportaj
yani IMF’ye odaklanmış durumda...
rım yapmayan yorumları – gerekçeleri görürdük. Bu kararında ise, sosyal devlet adeta unutulmuş, insanlar sağlık konusunda
sınıflandırılmıştır. O kadar ki, borcu olan
bağımsız çalışana, eşine, bakıma muhtaç
yaşlı anne ve babasına bile sağlık hizmeti
verilmemesi Anayasal güvenceye (!) kavuşturulmuştur. Karar, Türk Sosyal Güvenlik
Sisteminin geldiği bu aşamada önemli bir
geriye dönüş olmuştur. Sosyal devlete karşı
yıllardır yapılan saldırıların, bir yargı kararında bu denli somutlaşması gerçekten de
düşündürücüdür...
Yasada sa¤l›k hizmetleri ve kimler
taraf›ndan sunulaca¤› aç›k bir flekilde belirtilmifl ve diflhekimi muayenehaneleri de bu kapsamda say›lm›fl. Yasan›n amir hükmüne ra¤men yönetmelik veya genelgelerle
baz› sa¤l›k hizmetleri ve/veya baz›
sa¤l›k hizmet sunucular› kapsam
d›fl› b›rak›labilir mi? Ya da iktidar
böyle bir uygulamaya kalk›fl›rsa
hukuken ve siyaseten sonuçlar› sizce ne olur?
SSGSS Yasasında çok önemli bir düzenleme var... Yasanın 63. maddesine göre,
“Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile
(...) sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir.
Kurum, bu amaçla bilimsel komisyonlar
kurar, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle
işbirliği yapabilir.” Böyle bir yetkinin temel
amacı, artan sağlık harcamalarını kontrol
altında tutmaktır. Dolayısıyla bu yetki olduğu sürece, İarenin kısıtlamalara gitme
hakkı ve yetkisi bulunmaktadır. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından uygun görülmüştür...
Yasada kimlerden ne kadar sa¤l›k
primi toplanaca¤› belirtilmifl. Yasa-
da belirlenen miktarlarda prim toplanmas› durumunda oluflacak olan
havuz ülkemizdeki sa¤l›k hizmetlerinin finansman›n› karfl›layabilir
mi? Ülkemizde sigortas›z çal›flma ve
kay›td›fl› ekonomi yayg›n durumda.
Toplanan primler sistemin ifllemesini sa¤lamaya yetmezse sa¤l›k hizmetlerinin süreklili¤i tehlikeye girmez mi? Siz hangi düzeyde prim
toplanabilece¤ini düflünüyorsunuz?
Kayıtdışı çalışma Türkiye’nin temel sorunlarından birisidir. Bugün en az 5 milyon insanın kayıtdışı çalıştığı bilinmektedir. Bu
insanlar vergi ödemedikleri gibi, sosyal sigorta primleri de ödememektedirler. Kayıtdışı çalışanları aileleriyle birlikte düşündüğümüzde, tablonun acımasızlığı daha da
net ortaya çıkar. SSGSS Yasasında kayıtdışı
çalışmayı önleyecek yeni hiçbir önlem getirilmemiştir. Oysa buna AKP reform (!) yasası diyor. Kayıtdışı çalışmanın önlenemediği bir yasa reform yasası olarak algılanabilir mi? Kayıtdışı çalışma, kısa ve uzun dönemli toplumsal sorunlar çıkaracaktır. Kısa
dönemde bu insanlar, iş güvenceleri olmadığı için suskunluklarını koruyacak, ancak
hastalıkları acil boyutuna gelince bir sağlık
kurumuna başvurabileceklerdir. Çünkü
acil hizmetlerden para alınmaması öngörülmüştür. Uzun dönemde ise bunlar,
emekli olamayacakları için Türkiye’nin
yoksulları sınıfına gireceklerdir... Sağlık
primlerinin yetersizliği gündeme geldiğinde, kuşkusuz İare bazı önlemler alacaktır...
Örneğin, tedavide katkı payı artırılabilir,
bazı sağlık harcamaları karşılanmayabilir
veya bazı ilaçlar sigorta kapsamından çıkarılabilir... Aslında primlerin toplanmasında
sosyal güvenlik kurumlarını uğraştırmamak gerekiyor. Bu işi Gelir İdaresi Başkanlığı, vergi daireleri aracılığıyla yapabilir.
Böylece önemli ölçüde tasarruf da yapılmış
sayılır... Ama AKP’nin bunları hiç düşünmeye zamanı yok... Çünkü AKP dışarıya,
Sosyal Güvenlik Kurumunun bilefliminde atanm›fllarla seçilmifllerin
oran›n›n bugüne kadar yap›lan uygulamalara nazaran daha kat›l›mc› ve demokratik oldu¤u iddia ediliyor. Bu yaklafl›m› uluslararas› uygulamalarla karfl›laflt›rarak de¤erlendirir misiniz?
1950’lerde Sosyal Sigortalar Kurumu kurulduğunda, Kurum İdari ve mali açıdan
gerçekten de özerkti. Kurumun yönetim
kurulunda seçilmişlerin ağırlığı vardı. Ayrıca Bakanlar SSK’ya Genel Müdür atarken,
işçi ve işveren sendikalarının başkanlarından da görüş alırlardı... 1980 sonrası bozulma bu kurumlarda da yaşanmaya başlanmış, Kurumun Yasası değiştirilerek, atananların ağırlığı yönetime taşınmıştır. Halen var olan Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulunda atanmışlarla seçilmişlerin ağırlığı eşittir. Oyların eşitliği halinde,
Başkanın oyu iki kabul edilmektedir. Ama
Başkan belli bir süreyle atanmadığı için,
idari özerklik sadece kağıt üzerinde kalmaktadır. Nitekim, Sosyal Güvenlik Kurumunun daha yasası yürürlüğe girmeden
başkanı iki kez değişmiştir... Olması gereken, seçimle gelenlerin ağırlığını yönetime
taşımak ve başkanı belli bir süre ile (örneğin 3 veya 5 yıl) atamaktır...
Kamunun sa¤l›k hizmetlerini özel
sa¤l›k kurum ve kurulufllar›ndan almas› sa¤l›k hizmetlerinde özellefltirme olarak yorumlan›yor. Bu de¤erlendirme hakk›nda düflünceleriniz.
Kamu sağlık hizmetlerini, aslında ağırlıklı
olarak kamu kuruluşlarından alıyor. Sosyal
Sigorta Kuruluşları ise sağlık hizmetlerini,
hem kamu, hem de özel kuruluşlardan alırlar. Bunun temel nedeni ise, kim daha az
maliyetli sağlık hizmeti verirse, sosyal sigorta kuruluşları o sağlık birimine yönelirler. Örneğin son yıllarda bazı özel hastanelerimiz, yurt dışındaki sosyal sigorta kuruluşları ile anlaşma yaparak, dışarıdan gelen
hastalara kapılarını açıyorlar. Bu durum
yurt dışındaki sosyal sigorta kuruluşlarının
tercihidir ve doğrudur. Kaldı ki ülkemizde
öteden beri özel sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti alınıyor... Bazı hizmetlerin özel
sağlık kuruluşlarından alınması aslında bir
özelleştirme değildir. Ama burada şu ayrıntı, çok ama çok önemlidir. Devletin görevi
kamu hastanelerine yeterli kaynağı ayırmaktır. Çünkü kaynak ayrılırsa, hem donanım, hem de fiziki koşullar olarak kamu
46
TDBD röportaj
hastaneleri varlığını sürdürecektir. Ama kamu hastanelerine kaynak ayrılmazsa, bu
hastanelerin alacakları bir bütçe yasasıyla
silinirse (2006 yılı bütçesinde devlet hastanelerinin 3,5 katrilyonluk alacağı silindi...),
özelleştirmenin yolu açılıyor demektir.
Hizmet üretemeyen hastanelerden bir süre
sonra feryatlar yükselecek, yurttaşlar da şikayetçi olacaktır. Eh.. medyamız da, “kamu
hastaneleri pislik içinde, hizmet üretmiyor,
vatandaşa bakmıyor, bir tomografi cihazı
dahi yok...” diye yayınlarını sürdürünce
toplum özelleştirmeye hazır hale getirilecektir. SSK hastanelerinin başına bunlar
gelmiştir. Umarım kamu hastanelerinin
başına bunlar gelmez...
Sosyal güvenlikte var›lmak istenen
temel hedef, tüm yurttafllara sosyal
güvence sa¤lamakt›r. SSGSS Yasas›n›, tüm yurttafllar› kapsayan bir
sosyal güvenlik modeli olarak alg›layabilir miyiz?
Bugüne değin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Parlamentoya gelen her sosyal güvenlik yasasında, temel hedef sosyal alanı
büyütmek olmuştur. Örneğin bağımsız çalışanların, tarımda çalışanların, çiftçilerin
sosyal güvenliğinin sağlanması hep aşama
aşama gerçekleşmiştir. İlk kez bu Yasa ile
sosyal güvenlik alanı daraltılmıştır. Örneğin küçük esnafın, gündelik işlerde çalışanların, tarımda çalışan işçilerin emekli olma
şansları maalesef ortadan kalkmıştır. Gerekçe ise çok çarpıcıdır. “Biz onlardan prim
alırken zorlandığımız için, o kesimleri sosyal sigortanın dışında bıraktık” diyorlar...
Oysa sosyal sigorta varlıklıları hedefleyen
bir model değildir. Sosyal sigortanın temel
hedefi, toplumun yoksul, alt ve orta kesimlerine ekonomik güvence sağlamaktır. Tarihsel sürece baktığımızda, sosyal sigortanın çıkışı; yoksulluğun, işsizliğin dünyada
temel bir sorun olarak ortaya çıkması üzerine bulunan ve geliştirilen bir modeldir...
Almanya’da 1889’da uygulamaya konulan
ve “Bismarck Modeli” olarak adlandırılan
uygulamanın çıkışı böyle olmuştur. Aynı
şekilde 1942’de İngiltere’de uygulanan “Beveridge Modeli” de aynı temel üzerine inşa
edilmiştir. Dolayısıyla AKP Hükümetinin
dayattığı model, çağdaş dünyanın kabul ettiği bir model değildir. AKP bu Yasayla sosyal devleti değil, lütuf devletini yaratmayı
amaçlamıştır.
“Sosyal Devlet”le sizin söyledi¤iniz
“Lütuf Devleti” kavramlar›n› biraz
açar m›s›n›z?
1961 Anayasasının gerekçesinde sosyal dev- dımları Sigortası”dır. Türkiye, “Aile Yarlet şöyle tanımlanır. “Fertlere yalnız klasik dımları Sigortası”nı uygulayacağını, 1971
hürriyetleri sağlamakla yetinmeyip aynı za- yılında Parlamentodan geçirdiği “Sosyal
manda onların insan gibi yaşamaları için Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi” ile
zaruri olan maddi ihtiyaçlarının karşılan- kabul etmiştir. Ama maalesef aradan çok
masını kendisine vazife edinen devlettir.” uzun bir süre geçmesine karşın bu konuda
Görüleceği üzere, bireyin insan onuruyla hiçbir adım atmamıştır. Sosyal Yardımlaşbağdaşır bir yaşam sürmesi Devlete görev ma ve Dayanışma Fonlarının kullanımı insan onurunu zedeolarak verilmiştir.
Devlete görev olarak ‘Kararda, sosyal devlet lemektedir. Yardımlar tümüyle poverilen bir uygulasanki sadece
litik kaygılarla yama, doğal olarak
pılmaktadır. İnsayurttaş için bir hak“memurlar” için
nın yoksulluğu afitır. Nitekim Anayaşe edilerek, onun
samızın 60. maddekorunmufl, iflçiler ve
iradesi ipotek altına
sinde sosyal güvenalınarak yardım yalik yurttaşlar açısınba¤›ms›z çal›flanlar
pılmaktadır. Oysa
dan bir hak olarak
bu ülkenin ikinci s›n›f bu tür yardımların
tanımlanmıştır.
belli bir kurumsal
“Lütuf Devleti”nde
yurttafllar› konumuna bütünlük içinde yaise, yurttaşlar açısınpılması gerekmekdan sosyal güvenlik
düflürülmüfllerdir.’
tedir. “Aile Yarbir hak olarak görüldımları Sigortası”
mez. Ancak Devlet
bu açıdan büyük
lütfettiği
kadar,
yurttaş sosyal haklardan yararlanır. AKP bu önem taşımaktadır. CHP 2002 seçim bilanlayışı topluma dayatmaya kalkmaktadır. dirgesinde “Aile Yardımları Sigortası”nı
Bu anlayış aynı zamanda toplumda yoksul- kuracağını taahhüt eden tek Partidir... Bu
laşma sürecini başlatan anlayıştır. Bu anla- sigorta dalını kurmaya da kararlıdır...
yış aynı zamanda, yoksulluğun iktidarda Avrupa ülkelerinde oldu¤u gibi Türkalma aracı olarak kullanılması demektir. 5 kiye’de de diflhekimli¤i hizmetlerikilo yağ vererek yoksulun 5 yılını satın al- nin yaklafl›k %85’i özel sa¤l›k kurumak ancak “Lütuf Devleti”nde söz konusu lufllar› taraf›ndan veriliyor. Vatanolabilir. AKP de bilinçli olarak bunu yap- dafllar›m›z›n diflhekimli¤i hizmetlerini kullanabilmeleri için tüm diflhemaktadır...
Yoksullukla mücadele için nas›l bir kimleri kamu kurumlar›nda m› isyöntem uygulanmal›? Sosyal Yar- tihdam edilmeli yoksa kamu kud›mlaflma ve Dayan›flma Fonlar› rumlar›yla birlikte muayenehanebunun için kurulmad› m›? Bu fonlar lerden de diflhekimli¤i hizmeti al›nyeterli de¤il mi?
mas›na yönelik bir düzenleme mi
Öncelikle bir gerçeğin altını çizelim. Yoksul yap›lmal›?
her toplumda vardır. Yoksulun yoksullu- Sosyal sigorta kuruluşları sağlık hizmeti
ğunu gidermek de devletin görevidir. Ör- alırken, doğal olarak önce maliyete bakar.
neğin işsizliği gidermek sadece özel sektö- Bu çerçevede dişhekimliği hizmetlerini özel
rün görevi değildir. İşsizlik bir toplumsal muayenehanelerden de alabilir. Şu anda
sorundur ve bu sorunu giderecek politika- buna yasal olarak bir engel yok. Görünen
lar üretmek de sosyal devletin görevidir. en büyük engel maliyet...
Aynı durum eğitim için de geçerlidir. Zorunlu eğitimin tüm altyapısını hazırlamak SSK Genel Müdürlü¤ü gibi zor bir
devletin en temel görevidir. Şimdi gelelim görevde bulundunuz. Görevde buasıl konuya... Yoksulun yoksulluğunu nasıl lundu¤unuz dönemde diflhekimli¤i
gidereceksiniz? Bu konuda en gerçekçi çö- hizmetlerinin muayenehanelerden
züm yoksula geçinebileceği iş olanakları ya- de al›nmas›na yönelik düflünceleriratmaktır. Ama takdir edersiniz ki bu ol- niz oldu mu? Olduysa neden gerdukça zor ve zamana bağlı bir olaydır. Her çekleflemedi?
zaman ve her koşulda gerçekleşmeyebilir. Bu konuda bir düşüncem olmadı. Çünkü
O halde kısa sürede yoksulluğu yenmenin sistem çok sorunluydu ve sistemdeki açıkaracı bir başka yöntem olmak zorundadır. lar özel dişhekimlerinden hizmet almamızı
Bunun için bulunan yöntem de “Aile Yar- engelliyordu.
48 TDBD makale
Hüseyin Çelik*
GSS ve Anayasa
Mahkemesi karar›
Anayasa Mahkemesi’nin GSS’ye iliflkin gerekçeli karar› ve bunun do¤uraca¤› sonuçlar›
Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤› eski Dan›flman›, Sosyal Sa¤l›k Sigortas› Uzman›
Hüseyin Çelik kaleme ald›.
nayasamız gereği 25 yıl önce, Emekli Sandığı Kanunu gereği 35 yıl önce,
Yeşil Kart Kanunu gereği 15 yıl önce
kurulması öngörülen Genel Sağlık Sigortasının (GSS), uygulamaya geçmesine günler kala yürürlük tarihi 1 Temmuz 2007’ye ertelenmiştir. Bu durum kamuoyunda Kanunun
uygulanmak istenmediği şeklinde yorumlara
da neden olmuştur. Ertelemeye neden olan
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı 30
Aralık 2007 tarihinde Resmi Gazetede yayımlandı. GSS’nin 1 Temmuz tarihine ertelenmesine neden olan Anayasa Mahkemesi kararının içeriği incelendiğinde hangi gerekçeler
gündeme gelmektedir? Anayasa Mahkemesi
kararı ışığında, GSS’nin bundan sonraki süreçte yaşama geçmesini engelleyecek ölçüde
hukuksal engeller ve gerekçeler var mıdır? Bu
yazımızda Anayasa Mahkemesi’nin GSS’ye
ilişkin gerekçeli kararı ve bunun doğuracağı
sonuçlar üzerinde durulacaktır.
Aslında bu sürece gelinmeden önce yaklaşık 4 yıldır süren yasalaşma sürecinde konu
oldukça geniş ölçekte tartışılmış ve sağlanabilen uzlaşma çerçevesinde TBMM’de yasalaşmıştır. İlk olarak 19.4.2006 tarihinde TBMM’de kabul edilen 5489 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kimi maddelerinin tekrar görüşülmesi istemiyle veto
edilerek, TBMM’ye iade edilmiştir. TBMM
tarafından yapılan görüşmelerde 31.5.2006 tarihinde Kanun aynen kabul edilerek, 1.1.2007
tarihinde yürürlüğe girmek üzere 16.6.2007
tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında sosyal
güvenlik kurumlarının (SSK, Bağ-Kur ve T.C.
Emekli Sandığı) tek çatı altında birleştirilmesini öngören 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu yasası ise 20.5.2006 tarihinde yasalaşarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.
5510 sayılı Kanun, çoğunluğu emeklilik
hükümleri olmak üzere, GSS’ye ilişkin kimi
hükümleri Sayın Cumhurbaşkanı ve 118 Milletvekili tarafından Anayasa’ya aykırılık savıyla Anayasa Mahkemesine iptal ve yürütmeyi
durdurma davası açılmıştır. Gelinen süreçte,
A
* SOSYAL SA⁄LIK SIGORTASI UZMANI
sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında birleşmekle birlikte, bu kurumların kapsamında yer alan kişilerin emeklilik ve sağlık güvencesi bakımından norm birliğine kavuşturulması 1 Temmuz 2007 tarihine bırakılmıştır. Bir başka deyişle sosyal güvenlikte tek
çatı yaşama geçmiş, ancak norm birliği henüz
sağlanamamıştır.
Konumuz itibariyle GSS’nin Anayasa
Mahkemesine götürülen hükümlerinin verilen gerekçeli karar dikkate alarak incelemek,
sorunun ve buna ilişkin çözüm yollarının belirlenmesi açısından önem taşımaktadır.
Difl Protezin Yönelik K›s›tlaman›n Anayasaya Ayk›r›l›¤› Konusu
Kanunun 63 ncü maddesinin (d) bendinde
yer alan “…18 yaşını doldurmamış veya 45
yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin
72 inci maddeye göre belirlenen tutarının %
50’si.” ibaresi gerek Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, gerekse 118 Milletvekili tarafından
Anayasa aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi tarafından söz konusu hükmün halen SSK ve Bağ-Kur kapsamında çalışanlar bakımından Anayasa’ya uygun olduğu,
ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri bakımından Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır. Söz konusu karar 6 ya 5 oyla ve
oy çokluğu ile verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi SSK ve Bağ-Kur kapsamındakiler için Anayasaya uygunluk görüşünü; Devletin mali kaynakların yeterliliği, alınan primler ile sağlık hizmetleri finanse edilen
kişi sayısı, sağlık hizmetinin kapsamı ve süresi, sosyal sigortacılık sisteminin özünü zedelemeyen sınırlamalar ile finansal açıdan sürdürülebilir olması, ağız ve diş sağlığı açısından
koruyucu hekimliğin kapsama alınması, travma ve onkolojiye bağlı diş protezlerin kapsamda olması gerekçeleri göz önünde bulundurularak getirilen sınırlamanın yasa
koyucunun taktirinde olduğunu gerekçelerine dayandırmıştır. Memurlar ve diğer kamu
görevlileri yönünden ise Anayasaya aykırılık
gerekçesi, gerek emeklilik gerekse sağlık hakkı bakımından getirilecek kuralların aynı ka-
nunda ayrı bir bölümde ya da ayrı kanunda
düzenlenmesi gerektiği gerekçesine dayandırmıştır.
Geri Ödeme Kurallar›n›n Belirlenmesinin Anayasaya Ayk›r›l›¤› Konusu
118 Milletvekili tarafında Anayasa Mahkemesine götürülen bir diğer madde de, yine 63
ncü maddenin ikinci fıkrasıdır. 63 ncü maddenin ikinci fıkrası “Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi
yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık
hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini Sağlık Bakanlığının görüşünü
alarak belirlemeye yetkilidir. Kurum, bu
amaçla bilimsel komisyonlar kurar, ulusal ve
uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir.”
hükmünü içermektedir. Söz konusu hüküm,
Kanunla kapsama alınan tüm sağlık hizmetlerinden gerek teşhis ve tedaviye ilişkin, gerekse bu teşhis ve tedavilerde kullanılacak sağlık ürünlerine ilişkin birden fazla yöntem veya
ürün bulunması halinde, bunların bilimsel
komisyonların da görüşleri doğrultusunda
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından
belirlenmesini içermektedir. Söz konusu kural, Kuruma verilen yetkinin bir sağlık hizmetinin kapsama alınması ya da alınmamasını
saptamak olmadığı, sağlık hizmetlerinin çeşitliliği, teşhis ve tedavi yöntemlerindeki bilimsel gelişmeler karşısında bu yöntemlerin
yasada belirlenmesinin işin niteliğine uygun
olmadığı, ayrıca Kurumun bu belirlemeyi bilimsel komisyonlar kurarak ulusal ve uluslar
arası tüzel kişilerle iş birliği içinde gerçekleştirebileceği gerekçesi ile Anayasa’ya uygun bulunmuş ve karar oybirliği ile verilmiştir.
Prim Borcu Olanlar›n Sa¤l›k Hizmetlerinden Yararlanmas›na ‹liflkin Yap›lan K›s›tlaman›n Anayasaya Ayk›r›l›¤› Konusu
118 Milletvekili tarafından Anayasaya aykırılığı savı ileri sürülen bir diğer Kanun hükmü
de 67 nci maddenin (b) bendindeki prim borcu olanların, kimi istisnalar dışında sağlık hizmetlerinden yararlandırılmamasıdır. Söz konusu hüküm de Anayasaya uygun
bulunmuştur. Karar 8’e 3 oyla oy çokluğu ile
verilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararını; kısa ve uzun vadeli sigorta dalları ve genel sağlık sigortası prim borcu bulunmaması koşulunun arandığı kişilerin ortak özelliği prim
sorumluluk ve yükümlülüğünün kendilerinde olması olduğu, ayrıca Yasa’nın geçici 12.
maddesinin son fıkrası gereğince prim borcu
olmama koşulunun, 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra tahakkuk edecek
prim borçları için uygulanacağı, Sosyal Güvenlik Kurumunun amacına uygun olarak
hizmet verebilmesi sahip olduğu parasal kaynaklara bağlı olduğu, temel kaynağı prim olan
bu Kurumda sigortalıların kuralda belirtilen
süre kadar prim ödemek suretiyle Kurum ile
ilişkilerini devam ettirmelerini ve Kurumun
sağlayacağı haklardan bu suretle yararlanmalarını öngören böyle bir düzenleme sistemin
doğal bir sonucu olduğu gerekçelerine dayandırmıştır.
%10 ila %20 Aras›ndaki Kat›l›m Paylar›n›n Kurum Taraf›ndan Belirlenme
Yetkisinin Kuruma Verilmesinin Anayasaya Ayk›r›l›¤› Konusu
Katılım paylarının %10 ila %20 oranı arasında, “gereksiz kullanımı azaltma, sağlık hizmetlerinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kişilerin prime esas
kazançlarının, gelir ve aylıklarının tutarı ve
benzeri ölçütler dikkate alınarak” Kurumca
belirlenmesinin, katılım paylarının Anayasa-
Hükümetin sa¤l›kta dönüflüm ad› alt›nda sürdürdü¤ü program çeflitli aç›lardan
sa¤l›kla ilgili meslek örgütleri ve sendikalar›n tepkilerini ald›.
kı payı gibi adları ne olursa olsun parasal yükümlülük ya da ödemelerin Anayasa’nın 73.
maddesi kapsamında mali yükümlülük sayılabilmesi için ödemenin kamu gideri niteliğinde ve kamu hizmeti karşılığı olması, tek
taraflı irade ile alınması, kamu gücüne dayanması, zorunlu olması, ödenmemesi halinde
hukuki yolla tahsili, devlet tüzel kişiliği, kamu
tüzel kişiliği ya da kamu kurumu niteliğinde
meslek kuruluşları tarafından tahsil edilmesi
ve yasa ile konulması gerekir. Kuraldaki tuta-
k› Aç›s›ndan Anayasaya Ayk›r›l›k Sorunu
118 Milletvekili tarafından Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen bir diğer konu da sözleşmeli sağlık kurumlarından alınan sağlık hizmetlerinde kişilerin tercihine bağlı olmak ve bir
üst sınır getirilmek kaydıyla öğretim üyesi tarafından yapılan tıbbi işlemlerde ve otelcilik
hizmetlerinde Kurumun belirlediği fiyat tarifesinin iki katını geçmemek kaydıyla fark
ödenmesine ilişkindir. Söz konusu hüküm,
‘Prim borcu bulunmamas› koflulunun arand›¤› kiflilerin ortak özelli¤i
prim sorumluluk ve yükümlülü¤ünün kendilerinde olmas›d›r. Ayr›ca
prim borcu olmama koflulu, Yasa’n›n yürürlü¤e girmesinden sonra
tahakkuk edecek prim borçlar› için uygulanacak’
nın 73 maddesi gereği mali yükümlülük benzeri olduğu ve bu yetkinin Bakanlar Kurulunda olması gerektiği, bu nedenle Kuruma yetki
verilmesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile 118 Milletvekili tarafından iptal davası açılmıştır. Düzenleme memurlar ve diğer
kamu görevlileri yönünden 6’ya 5 oyla Anayasaya aykırı bulunmuştur. Ancak SSK ve BağKur kapsamındaki kişiler bakımından oybirliği ile Anayasa’ya uygun bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi memurlar ve diğer
kamu görevlileri yönünden Anayasaya aykırılık gerekçesi, gerek emeklilik gerekse sağlık
hakkı bakımından getirilecek kuralların aynı
kanunda ayrı bir bölümde ya da ayrı kanunda düzenlenmesi gerektiği gerekçesine dayandırmıştır.
SSK ve Bağ-Kur kapsamındaki kişiler için
Anayasaya uygunluk gerekçesi ise; ücret, aidat, kesenek, harç, katılma payı, fon payı, kat-
rın normalde kişilerin kendilerinin karşılaması gereken sağlık giderlerinin Devletçe karşılanması nedeniyle kendilerinden istenilen
katkı payı olduğu ve bu yönüyle Anayasa’nın
73. maddesindeki vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülük niteliğinde olmadığı, keza sağlık yardımları için sigortalıdan katkı payı alınabileceği uluslararası sözleşmelerde de
öngörüldüğü, gerek “Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin” Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün 102 sayılı Sözleşmesi’nin 10.
maddesinde, gerekse Avrupa Konseyi çerçevesinde oluşturulan Avrupa Sosyal Güvenlik
Sözleşmesine göre de, korunan kimselerin
doğrudan katkıda bulunmaları olanaklı olduğu, Türkiye’nin de belirtilen iki sözleşmeye de
katılarak onayladığı gerekçelerine dayandırılmıştır.
Ö¤retim Üyesi ve Otelcilik Hizmeti Far-
oy birliği ile Anayasaya uygun bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi gerekçesinde; Yasa’yla Genel Sağlık Sigortası kapsamındaki kişilerin ödedikleri primler karşılığında, Kurumun belirlediği fiyat ve sözleşme koşullarına
uymayı kabul eden sağlık hizmeti sunucuları ile genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerden herhangi bir fark almaya izin vermeksizin hizmet satın almasının esas olduğu,
ancak, öğretim üyelerinin sağlık hizmetinden
ve özel odalardan yararlanılmak istenilmesi
halinde hastaların fark ücreti ödemeyi kabul
etmesi kuralı getirildiği, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının isteyebileceği fark ücreti
açısından getirilen üst sınır ile bu sınırlamaya
uyulmaması halinde sözleşmenin feshedileceğine ilişkin yaptırım hükmü de dikkate alındığında getirilen düzenlemenin yaşam hakkını ortadan kaldırmadığı gibi, sağlık
hizmetinden faydalanmayı engellemediği ve
50 TDBD makale
sosyal devlet ilkesinin gereklerine de aykırı olmadığı hususları belirtilmiştir.
‹ptal Davas› Aç›lmayan, Ancak Anayasa Mahkemesi Taraf›ndan ‹ptal Edilen Hükümler
Anayasa Mahkemesinin özellikle emeklilik
hükümleri bakımından iptal ettiği maddeler
ve GSS bakımından iptal edilen maddeler dikkate alınarak, 60 ıncı maddenin (a) bendinin
(1) numaralı alt bendine memurlar ve diğer
kamu görevlilerine ilişkin hüküm iptal edilerek, bu kişiler GSS kapsamından tümüyle çıkarılmıştır. Keza çıkarılan bu hükümle bağlantılı olarak memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin sağlık yardımlarına ilişkin 105
inci ve 106 ncı maddelerde yer alan kimi hükümler de uygulama imkanı kalmadığı gerekçesi ile iptal edilmiştir. Söz konusu hükümler
GSS açısından, memurlar ve kamu görevlilerinin sağlık hakları düzenleyen yasa hükümlerinin yürürlükten kaldırılmasını içermektedir. Anayasa Mahkemesi, memurlar ve diğer
kamu görevlileri yönünden GSS düzenlemelerinin aynı yasada ayrı bir bölümde ya da ayrı yasada düzenlenmesi gerekçesi doğrultusunda, mevcut yasalarda sağlık hakkını
düzenleyen hükümlerin yürürlükten kaldırılmaları halinde, sağlık hakkına ulaşımda yaşanacak hukuksal boşlukları da dikkate alarak
ilgili yasa hükümlerinin yürürlüklerin sürdürülmesi gerektiği sonucuna ulaşarak, Anayasa
Mahkemesi Kuruluş Kanunu gereği iptallerine karar verilmiştir.
SONUÇ
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Yasasının, Cumhurbaşkanı ve 118
Milletvekili tarafından bir, 118 Milletvekili tarafından ise 3 maddesi olmak üzere toplam 4
maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine götürülmesi sonucu
verilen gerekçeli kararda, ilgili Yasa hükümleri SSK ve Bağ-Kur sigortalıları yönünden tümüyle Anayasaya uygun bulunmuştur. Memurlar ve diğer kamu görevlileri yönünden
ise diş protezlerine ilişkin kısıtlama ve katılım
payının Kurum tarafından belirlenmesine ilişkin hükümler ise Anayasaya aykırı bulunmuş,
iptali istenen diğer hususlarda Anayasaya uygun bulunmuştur.
Dolayısı ile SSK ve Bağ-Kur kapsamındaki kişiler bakımından GSS hükümlerinin uygulanmasında Anayasaya uygunluk bakımından hiçbir sorun olmadığında herhangi bir
kuşkuya yer yoktur. Memurlar ve diğer kamu
görevlileri bakımından da Anayasaya uygun
bulunan hükümlerin aynı yasada ayrı bir bölümde ya da ayrı bir yasada aynen yer verilmesi halinde yine Anayasa uygunluk bakımından hiçbir sorun olmayacağında da kuşku
yoktur. Ancak diş protezlerine ilişkin kısıtlama
ile katılım paylarının %10 ila %20 oranı arasında Kurumca belirlenmesi konusunda ya-
pılacak düzenlemelerin aynı yasanın ayrı bölümüne ya da ayrı bir yasada düzenlenmesi
halinde Anayasaya aykırılık konusunun ne şekilde değerlendirileceğinin netleştirilmesi gerekmektedir.
Esasen Anayasa Mahkemesine açılan davanın konusunun katılım payının alınmaması yönünde olmadığı, mevcut yasal düzenlemelerde katılım paylarının aynen alınmaya
devam ettiği, 4447 sayılı Yasa ile 5434 sayılı
Yasa kapsamındakilerden alınacak katılım payına ilişkin açılan davada da Anayasa Mahkemesinin 27.2.2001 tarihli ve 2001/46 kararında da katılım payını onayladığı dikkate
alındığında, yapılacak yasal düzenlemenin
memurlar ve diğer kamu görevlileri bakımından katılım payına ilişkin düzenlemenin aynı
yasanın ayrı bir bölümünde ya da ayrı bir yasada düzenlenmesinin yeterli olacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Diş protezlerine ilişkin 1845 yaş arasında getirilen kısıtlamanın da aynı
çerçevede değerlendirilmesi doğru olacaktır.
Anayasanın 56 ncı maddesinde öngörülen
GSS’nin memurlar ve diğer kamu görevlileri
için uygulanmayacağını ileri sürmek, bizzat
Anayasa ile çelişen bir durum olacaktır.
Şimdi yapılması gereken, Anayasa Mahkemesi kararı ışığında GSS hükümlerinin memurlar ve diğer kamu görevlilerine ilişkin olarak aynı yasada ayrı bir bölüme yer verilerek,
sağlıkta norm birliğinin sağlanmasıdır.
52 TDBD Genel Kurul
Genel Kurul kararlar›ndan...
TDB’nin 11. Ola¤an Genel Kurulu’nda al›nan baz› genel kurul kararlar›n› gerekçeleri ile birlikte meslektafllar›m›z› bilgilendirmek amac› ile yay›nl›yoruz. Genel Kurul kararlar›n›n
tamam›na www.tdb.org.tr adresinden ulaflabilirsiniz.
Üye aidatlar›
a) Özel sağlık kurum ve
kuruluşlarında çalışan dişhekimleri ile bu kurum ve
kuruluşların sahibi veya ortağı dişhekimlerinden;
2007 yılı için 200 YTL
b) Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan veya
mesleğini serbest olarak icra etmeyen dişhekimlerinden, özel sağlık kurum ve
kuruluşlarının sahibi veya ortağı olmaları durumunda aidatlarının birinci maddede belirtilen miktarda tahsil edilmesine,
c) Sadece kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan veya mesleğini serbest olarak icra etmeyen dişhekimlerinden; 2007 yılı için 100
YTL
Yasamız gereği sadece kamuda çalışan
meslektaşlarımızın odaya üyeliği zorunlu olmayıp isteğe bağlıdır. Üyelik zorunluluğu
olmayan dişhekimlerinin ödeyecekleri aidat
miktarı düşük tutularak odalara üyeliklerinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır.
d) Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında ilk
kez çalışmaya başlayan dişhekimleri ile bu kurum ve kuruluşun ilk defa sahibi veya ortağı
olan dişhekimlerinden; 2007 yılı için 100 YTL
aidat alınmasına,
Bu uygulama gittikçe artan zor koşullarda yeni başlangıçlar yapmaya çalışan meslektaşlarımızı desteklemek içindir.
e) 65 yaşını doldurmuş, mesleğini icra etmeyen dişhekimlerinden aidat alınmamasına,
Yaş nedeniyle mesleğini icra etmeyen dişhekimlerinden üye aidatı alınmayarak meslekleri ve meslek örgütleriyle ilişkilerinin kesilmemesinin sağlanması ve bir anlamda
dişhekimliğine yaptıkları hizmetlere teşekkür edebilmek amaçlanmıştır.
f) Üye aidatlarını ve Odaya her türlü borcunu zamanında ödemeyen dişhekimlerinden Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un öngördüğü gecikme faizi
de eklenerek tahsil edilmesine,
Serbest meslek makbuzlar›n›n onaylanmas›
Resmi kurum ve kuruluşlarından serbest
dişhekimlerine yapılan sevkler sonucu düzenlenen fatura ve serbest meslek makbuzlarında
belirtilen tedavilerin Türk Dişhekimleri Birliği Asgari Ücret Tarifesine uygunluğunun ilin
ya da ilçenin bağlı olduğu Dişhekimleri Odası ya da il temsilcisi tarafından onaylanmasına, bu onay işlemini yaptırmayan dişhekimleri hakkında gerekli disiplin soruşturmasının
yürütülmesine,
TDB hastaların hekim seçme özgürlüğüne ve hastanın hekime ulaşmasının engellenmemesini her zaman savunmuş ayrıca
bu konuda meslektaşlarımızın haklarını korumak için de yasal girişimlerde bulunmuştur. Ancak yapılan sevkler sonucu işlemlerin Bütçe Uygulama Talimatı üzerinden
faturalandırıldığı görülmektedir.
TDB, Asgari Ücret Tarifesi üzerinden faturalandırılması gereken işlemlerin kontrolünde yaşanan zorluklar ve ortaya çıkan haksız rekabetin önlenebilmesi için resmi
kurum ve kuruluşlardan serbest çalışan dişhekimlerine yapılan sevkler sonucu düzenlenen faturaların Asgari Ücret Tarifesine uygun olduğunun kontrolü de amaçlanmıştır.
Sa¤l›k e¤itimi çal›flmalar›
a) Toplumun ağız ve diş sağlığı mevcut
durumunun tesbiti ile toplu gruplara yönelik
sağlık eğitimi çalışmalarında,
b) Sağlık kurum ve kuruluşları dışında gerekli hijyen koşulları sağlanmadan ve mesleğin
saygınlığını zedeler biçimde yapılan çalışmalarda,
c) İletişim araçlarında kullanılan tanıtım
ve reklamlarda;
Etik ve tıbbi kurallara uymayan;
• Özel kurum ve kuruluşlara karşı gerekli
girişimlerde bulunulmasını,
• Adı geçen etkinliklerde yer alan dişhekimleri hakkında disiplin yönetmeliği gereğince işlem yapılmasına,
Toplum ağız ve diş sağlığı eğitimi çalış-
malarında oda yönetim
kurulunun bilgi ve
kontrolü dışında etik ve
tıbbi kurallara uyulmadan muayenehaneler
dışında büyük alışveriş
merkezlerinde, marketlerde muayene ve sağlık
eğitimi çalışmaları yapıldığı sıklıkla görülmektedir.
Ticari amaçla yapılan haksız rekabet yaratan, yeterli hijyen koşulları sağlanamadığından yarardan çok zarar veren ve mesleğimizin saygınlığını
zedeleyen girişimleri önlemek amaçlanmıştır.
Diflhekimlerinin meslek icras›yla ilgili
her türlü evrakta (reçete, fatura vb)
kafle kullanmalar›
Mesleğini özel sağlık kurum ve kuruluşlarında uygulayan dişhekimlerinin mesleğin icrasıyla ilgili her türlü evrakta (reçete, fatura
vb.) ad, soyadı ve diploma numarasının bulunduğu kaşe kullanmalarının zorunlu olmasına,
Hekim ve dişhekimlerinin ya da birden
fazla dişhekimlerinin birlikte çalıştıkları sağlık kurum ve kuruluşlarında işlemi yapan
dişhekimlerinin tespitinde sorunlar yaşanmaktadır. Kararla özellikle hatalı hekimlik
uygulaması ve AÜT altında kesilen fatura ve
serbest meslek makbuzlarında görülen bu
durumu önlemek amaçlanmıştır.
Meslek uygulama yetisini kaybeden
diflhekimlerinin meslek uygulamas›ndan al›konmalar›
Mesleğini uygulama yetisini geçici ya da
sürekli olarak kaybeden dişhekimlerinin meslek uygulamasından alıkonabilmesi için TDB
Merkez Yönetim Kurulu’nun çalışma yaparak yasal düzenleme konusunda Sağlık Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunmasına,
Fiziksel, ruhsal ya da mental nedenlerle
bazı meslektaşlarımız uygulama yetisini geçici ya da sürekli olarak kaybedebilmektedir. İnsan sağlığına verilebilecek zararlar göz
önüne alınarak bu durumdaki meslektaşlarımızın meslek uygulamasından alıkonması için kriterlerin belirlenmesi ve yasal boşluğun doldurulması amaçlanmıştır.
54
TDBD asgari ücret
Muharrem Armutlu (TDB Asgari Ücret Belirleme Komisyonu)
A¤›z ve difl sa¤l›¤›
hizmetlerinin ücretlendirilmesi
Asgari Ücret Tarifesi’nin bilimsel bir çal›flmayla belirlenmesi süreci befl y›l› aflan bir
çal›flman›n ard›ndan tamamland›. Bafl›ndan beri çal›flman›n içinde olan Muharrem Armutlu 2007 Asgari Ücret Tarifesi’nin belirlenmesinde ilk kez kullan›lan çal›flman›n detaylar›n› dergimiz için yazd›
esleğimize uygun standartlar içinde nitelikli hizmet verebilmek, bilimsel ve teknolojik gelişimleri takip edebilmek ve günlük sosyal yaşam içinde
bir dişhekimi gibi yaşayabilmek için,
Ürettiğimiz hizmet birimlerinde kalitenin korunabilmesi ve emeğimizin ucuza satılması
olasılığına karşı olmazsa olmaz sınırlarımızın
belirlenmesi için,
Kamunun muayenehanelerden hizmet satın
alması durumunda, toplum sağlığı için uzun
ve sürdürülebilir olan: hizmeti üretenin, kullananın ve kurumun çıkarlarını ortak paydada
birleştiren ücret birlikteliği amacıyla;
TDB bilimsel araştırmaya dayalı bir fiyatlandırma modeli ortaya koymuştur.
Bilimsellik, ağız ve diş sağlığı hizmetini satın
alacak kişiler, gruplar, sektörler ve kamunun
karşısında bizim ayaklarımızın yere sağlam
bastığının ve güvenilir olduğumuzun göstergesi olacaktır. Bu amaçla asgari ücretimizi maliyet esaslı olarak belirlemeye yönelik proje
Yrd.Doç.Dr. Çetin Akar tarafından hazırlanmıştır.
Projenin genel mantığı; endüstriyel üretimin
kullandığı “maliyet artı” yönetimini sağlık sektöründe hayata geçirmektir. Proje çeşitli parametrelerden oluşmaktadır. Bu parametrelerde
belirli oranlarda birleşerek fiyatın bütününü
teşkil etmektedir.
A-F‹YATLANDIRMAYI BEL‹RLEYEN
PARAMETRELER
M
İlk madde Malzeme+ Laboratuar hizmeti alımı +Hekim İşçilik Ücreti +Yardımcı Personel
Ücreti +Değişken Genel Üretim Giderleri
+İşyeri Sabit Giderleri+ İşyeri İşletme Giderleri + Hayat Standardı + % 10 Risk= Fiyat
bardak, dışarıdan hizmet satın alma bedelleri
(labratuvar hizmetleri) vb.dir.
3.grupta: Yardımcı personel ücret giderleri
Bu ön bilgiden sonra genel parametrelerimizin açılışını yaparsak:
B-YARDIMCI ANAL‹ZLER :
Hizmet birimleri iş analizleri + Hizmet Yoğunlukları + Sabit Gider ve Hayat Standardı
yükleme oran hesaplamaları.
DE⁄‹fiKEN G‹DERLER PARAMETRELER‹
1-Direk İlk Madde ve Malzeme Giderleri
Her hizmet biriminde ortak kullanılan ya da
o hizmet birimine has girdilerin ücretlendirilmesidir.
Ortak giderler (hasta önlüğü, galoş, peçete,
maske, eldiven vs.)
Özel giderler (dolguda: enjektör, anestezik solüsyon, dolgu maddesi, frezler, cila lastiği vs)
-Bu girdilerin sayısı ve gramajı tek tek ölçülmüştür.
-Burada kullanılan malzeme ücretleri çeşitli
depolardan alınan ücretlerin ortalaması hesaplanarak bulunmuştur.
Laboratuar ücretleri de yine değişik laboratuar ücretleri ortalanarak alınmıştır.
2-Zaman Parametresi
Her hizmet biriminin analizinde oluşan her iş
adımı süreleri toplanarak bir hekimin bir işi
üretirken harcadığı toplam süre hesaplanmıştır. Bu süreler her hizmet birimi için kronometre tutularak hesaplanmıştır. Bu parametre
hekimin işçilik girdisinin dakika üzerinden fiyatlara yansıması açısından en önemli parametredir.
Hekim işçilik ücretinin hesaplanmasında, per-
ÖN B‹LG‹:
Bir hizmet üretim merkezinin değişken ve sabit olmak üzere iki türlü gideri mevcuttur.
Sabit Giderler:: Siz işyerinizi yasal olarak hizmete açtıktan sonra hizmet üretseniz de üretmeseniz de var olan giderlerinizdir.
“İşyeri kirası, Bağ-Kur ya da sosyal güvenlik
primleri, dişhekimi oda aidatları, işyeri ortak
giderleri, temizlik giderleri vb.”
“Ayrıca sosyal yaşantımızda da ailevi sabit harcamalarımız söz konusudur. Bunlarda ev kirası, mutfak, giyim kuşam, eğitim ve kültür
vb.” Sosyal yaşam harcamalarımız parametreler içinde hayat standardı olarak yer almaktadır.”
Değişken Genel Üretim Giderleri: Bu parametrede var olan giderler, hizmet ürettikçe ortaya
çıkan giderlerimizdir. Bunlarda alt gruplara ayrılmaktadır.
1.grupta: Elektrik tüketimi, su tüketimi
2.grupta: Sarf malzemelerimiz, galoş, eldiven,
TABLO 3 - F‹YATLAMA Ç‹ZELGES‹
D‹REKT ‹LK
‹fi‹N ADI
YARDIMCI
D‹REKT
DE⁄‹fiKEN
DE⁄‹fiKEN
MADDE
HEK‹M
PERSONEL
‹fiÇ‹L‹K
GENEL
G‹DERLER
VE MALZEME
‹fiÇ‹L‹⁄‹
‹fiÇ‹L‹⁄‹
G‹DERLER‹
ÜRET‹M
TOPLAMI
G‹DERLER‹
G‹DERLER‹
G‹DERLER‹
TOPLAMI
G‹DERLER‹
KDV
%
%
%
%
TL
%
Amalgam
Dolgu
(‹ki Yüzlü)
Difl Çekimi
6,26
19,00
44 38
2,60
6
21,60
50
0,16
0
28,02
65
7,02
11,00
37 22
1,45
5
12,45
42
0,07
0
19,54
65
39,60
51,00
34 102
6,50
4
57,50
38
0,49
0
97,59
65
Veneer
Kuron *
(Seramik)
TABLO 1 - DE⁄‹fiKEN MAL‹YET BEL‹RLEME ‹fi ANAL‹Z FORMU
KOD
2-2
BÖLÜM : TEDAV‹ VE ENDODONT‹
‹fi‹N ADI : Amalgam Dolgu (‹ki Yüzlü)
D‹REKT ‹LK MADDE VE MALZEME G‹DERLER‹
S›ra
No
1
2
3
4
5
6
7
8
‹fi ADIMININ TANIMI
Cinsi
Hastan›n kabulü (2 kez)
D‹REKT ‹fiÇ‹L‹K G‹DERLER‹
Kullan›m
Gider
Miktar› Cinsi
Tutar› (TL)
Diflhekimi
Hasta Önlü¤ü
2
Ad.
480.000
Disposable Tabla Örtüsü
2
Ad.
100.000
Peçete
6
Ad.
60.000
Tettier Bafll›¤›
2
Ad.
126.000
Maske
2
Ad.
140.000
Hekimin
Disposable Eldiven
4
Ad.
160.000
haz›rlanmas› (2 kez)
Ka¤›t Havlu
4
Parça
75.992
Anestezi uygulanmas› (1)
S›v› Sabun
10
cc.
9.500
Topikal Anestezik Jel
0,4
gr.
177.333
Enjektör (2 cc)
1
Ad.
100.000
Anestezik Madde
2
cc.
550.000
Suction Ucu
1
Ad.
30.000
Frezlerle
Elmas Frez
0,1
Ad.
300.000
kavitenin aç›lmas› (1)
Çelik Frez
0,1
Ad.
65.000
Siman
0,6
gr.
375.000
Koruyucu
Dycal
0,6
gr.
550.000
maddelerin konulmas› (1)
Pamuk Pelet
1
Ad.
6.560
Matriks band ve difleti
Kama
1
Ad.
36.816
kamas› uygulanmas› (1)
Amalgam Matriksi ve Band›
1
Ad.
150.000
Dolgunun uygulanmas›
Amalgam Dolgu
2
gr.
1.616.600
ve flekil verilmesi, (1)
Rulo Pamuk
5
Ad.
37.200
Polisaj iflleminin
Polisaj Lasti¤i
0,5
Ad.
750.000
Süre
6
5
8
5
3
8
3
yap›lmas› (2)
9
Antiseptik Solusyon
40
cc.
112.000
Klini¤in yeni hasta
Disposable Bardak
2
ad.
20.320
için haz›rlanmas› (2 kez)
Disposable Eldiven
4
ad.
160.000
‹flçilik Giderleri Toplam› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .38
D‹REKT ‹LK MADDE VE MALZEME G‹DERLER‹ TOPLAMI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.259.121 . . . . . . . . .D‹R. ‹fiÇ. G‹D. TOPLAMI
ÖNER‹LEN DURUM
1. BÖLGE
H‹ZMET
TOPLAM
SAB‹T G‹DER
F‹YATLALRA
F‹YATLALRA
PROJE 2006 YILI
DE⁄‹fiKEN
YO⁄UN-
DE⁄‹fiKEN
VE HAYAT
YÜKLENEN SAB‹T
YÜKLENEN
OCAK AYI
MAL‹YET
LU⁄U
MAL‹YET
STANDARDI
G‹DER TUTARI
HAYAT
F‹YAT
YÜKLEME
STANDARDI
TAR‹FES‹
ORANI
TUTARI
KATSAYISI
TL
%
TL
%
KDV hariç TL
%
15,57
5,86
164,26
0,022953
10,99
26
17,69
31
57,44
100
10,86
12,43
242,87
0,033937
7,67
26
15,80
31
45,98
100
54,22
12,45
1.214,57
0,169714
38,29
26
54,00
31
183,92
100
56 TDBD asgari ücret
formansa dayalı kamu ücretlendirmesinde bir
dişhekiminin aylık 3.300 YTL aldığı ön görülerek dakika ücreti hesaplanmıştır. (Türkiye
genelinde anketlerden elde edilen aylık gelir
ortalaması da bu düzeye yakındır) Yine zaman
parametresi içinde yardımcı personel süreleri
aynı mantıkla hesaplanmıştır.
3-Değişken Genel Giderler Toplamı
Değişken giderler parametrelerindeki değerlerin toplamı ile elde edilen rakam bize bir hizmet birimin “çıplak mal oluş” fiyatını vermektedir.
Ancak bizim diğer parametrelerimiz de mevcuttur.
B-SAB‹T G‹DERLER‹M‹Z
(MAL‹YET ARTI PARAMETRELER‹)
1-Sabit Gider
İşyerimize ait kira, özel işyeri sigortaları, işletme giderlerimiz, personel, yatırım bedellerinin (cihazların) amortismanları, bakım onarım, mesleki gelişim, Bağ-Kur gibi
giderlerimizden oluşan parametreleridir. Anketlerden elde edilen ortalama sabit gider aylık
: 2.808 YTL’dir.
2-Hayat Standardı
Sosyal yaşantımızda 4 kişilik bir ailenin sabit
giderleri, mutfak harcamaları, giyim, eğitim,
sağlık vs. giderlerinden oluşan parametredir.
Anketlerde elde edilen ortalama hayat standardı giderimiz aylık : 3.250 YTL’dir.
3-Risk
Genel maliyeti içerisine % 10’luk iş riski ve kayıp kaçak riski ilave edilmiştir. Tüm bu parametrelerden elde edilen toplam tutar bize her
hizmet birimimizin asgari ücretini yansıtmalıdır. Değişken giderler toplamı, bir başka söylemle “çıplak maliyet”, toplam maliyetin % 3540’ını oluşturmaktadır. Geri kalan bölüm ise
hayat standardı ve hekimlik ücretinin toplamı
% 60-65’lik bölümüdür. Sağlık sektöründe insan emeğine dayalı üretimlerde % 60-65’lik bir
emek bedelinin az olduğu minimum % 7580’lerde olması gerektiği bu açıdan da mevcut
durumun sosyal dengeleri korumak adına
olumlu olduğu görüşü dile getirilmektedir.
4-Amortismanlar
Değişken genel üretim giderleri içinde her alet
ve araç kullanıldığında dakika maliyeti olarak
fiyatlara katılmıştır.
YARDIMCI ANAL‹ZLER
a-İş analizleri
Ağız ve Diş sağlığı hizmeti olarak bilinen her
işin, başlangıcından bitimine kadar olan her
safhasını adım adım belirlemek ve tabloya dönüştürmektir.
b-Hizmet Yoğunluğu
Bir hekimin aylık ürettiği hizmetlerin dağılımını gösteren parametredir. Örnek (Ayda 50
dolgu, 20 çekim, vs) (Türkiye genelinde 3 defa yapılan anketler sonucu ortalamalar alınmıştır) Hizmet yoğunluğu, bize sabit gider ve
hayat standardı dediğimiz sosyal harcamalarımızın her hizmet birimini katılımındaki orantıyı belirlemesi açısından önemlidir
c-Sabit Gider ve Hayat Standardı yükleme orantı
hesaplamaları
Bu parametreleri oluşturduktan sonra bir hizmet biriminde nasıl uygulandığını görelim.
1.Hizmet Biriminde:
İki yüzlü amalgam dolguyu ele alalım. Öncelikle iş analiz formunun dökümüne bakalım.
(Tablo 1)
2.Hizmet Biriminde:
Diş çekimini ele alalım.
Yine iş analiz formunun dökümüne bakalım.(Tablo 2)
İş analiz formlarını gördükten sonra fiyatlama çizelgemizi 2 hizmet birimi için grafik
olarak oluşturalım. (Tablo 3)
Anlatmaya çalıştığımız maliyet esasla asgari ücret tarifemizin uygulanmasının zorunluluk arzettiğini meslektaşlarımla paylaşmak istiyorum:
Asgari Ücret Tarifesinin hayat gerçekleri ile örtüşmediği ve bu ücretlerin çok yükseklerde kal-
TABLO 2 - DE⁄‹fiKEN MAL‹YET BEL‹RLEME ‹fi ANAL‹Z FORMU
KOD
5-1
BÖLÜM
‹fi‹N ADI
:
:
A⁄IZ - D‹fi VE ÇENE CERRAH‹S‹
D‹fi ÇEK‹M‹
D‹REKT ‹LK MADDE VE MALZEME G‹DERLER‹
S›ra
No
‹fi ADIMININ TANIMI
1
Hastan›n kabulü
2
3
4
5
6
Cinsi
Steril Hasta Önlü¤ü
Galofl
Disposable Tabla Örtüsü
Peçete
Tettier Bafll›¤›
Hekimin haz›rlanmas› Maske
Steril Eldiven
Ka¤›t Havlu
S›v› Sabun
Premedikasyon
Enjektör (2 cc)
Diazem Ampul
uygulanmas›
Anestezi uygulanmas› Topikal Anestezik Jel
Enjektör (2 cc)
Anestezik Madde
Diflin çekilmesi
Spanç
Klini¤in yeni hasta
Antiseptik Solusyon
için haz›rlanmas›
Disposable Bardak
Disposable Eldiven
D‹REKT ‹fiÇ‹L‹K G‹DERLER‹
Kullan›m
Gider
Miktar› Cinsi
Tutar› (TL)
1
2
1
3
1
1
2
2
5
1
1
0,4
1
2
3
20
1
2
Ad.
4.500.000
Ad.
35.400
50.000
Ad.
Ad.
30.000
Ad.
63.000
Ad.
70.000
Ad.
600.000
Parça
37.996
cc.
4.750
Ad.
100.000
Ad.
483.050
gr.
177.333
Ad.
100.000
550.000
cc.
Ad.
72.000
cc.
56.000
ad.
10.160
ad.
80.000
Diflhekimi
Süre
5
5
5
7
‹flçilik Giderleri Toplam› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22
D‹REKT ‹LK MADDE VE MALZEME G‹DERLER‹ TOPLAMI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7.019.689 . . . . . . . . .D‹R. ‹fiÇ. G‹D. TOPLAMI
TDBD asgari ücret
TABLO 4 - ASGAR‹ ÜCRET TAR‹FES‹NDEN MEMNUN‹YET DÜZEY‹ (‹lk anket)
Asgari ücret tarifesinden memnuniyet düzeyi
E
Memnun de¤ilim
1. Bölge
Toplam
37
20
57
Bölge içindeki %
64,90%
35,10%
100,00%
Say›
49
33
82
Bölge içindeki %
59,80%
40,20%
100,00%
3. Bölge
Say›
104
70
174
Bölge içindeki %
59,80%
40,20%
100,00%
4. Bölge
Say›
6
13
19
Bölge içindeki %
31,60%
68,40%
100,00%
5. Bölge
Say›
49
29
78
Bölge içindeki %
62,80%
37,20%
100,00%
Toplam
Say›
245
165
410
Toplam içindeki %
59,80%
40,20%
100,00%
G
L
Ö
B
Memnunum
Say›
2. Bölge
TABLO 4 - ASGAR‹ ÜCRET TAR‹FES‹NDEN MEMNUN‹YET DÜZEY‹ (‹kinci anket)
Kullan›lan asgari ücret tarifesinden memnuniyet düzeyi
E
Memnun de¤ilim
1. Bölge
Memnunum
Toplam
Say›
138
153
291
Bölge içindeki %
47,4%
52,6%
100,00%
Say›
63
41
104
Bölge içindeki %
60,6%
39,4%
100,00%
3. Bölge
Say›
101
59
160
Bölge içindeki %
63,1%
36,9%
100,00%
4. Bölge
Say›
34
27
61
Bölge içindeki %
55,7%
44,43%
100,00%
5. Bölge
Say›
46
25
71
Bölge içindeki %
64,8%
35,2%
100,00%
Toplam
Say›
382
305
687
Toplam içindeki %
55,6%
44,4%
100,00%
Ö
L
G
2. Bölge
B
58
dığı iddiaları yıllarca süregelmiştir.
TDB Asgari Ücretin uygulanırlığı ve memnuniyet hakkında yaptığı 2 yıl içerisinde 3 ayrı anket
sonuçlarına göre oranlar; tablo 4 ve 5’te gösterilmiştir(Anket sonuçları gösteriyor ki 1 yıl ile sabitlenen ücretler ikinci yılda memnunluk yaratmıştır).
Yine ‘asgari ücrete hekimlerimizce ne kadar
uyulmaktadır’ konusunda veriler %20-25 oranında uyulduğudur.
Ancak fiyatlara uymayan geri kalan meslektaşlarımızın ise o yıl içersinde il ve ilçedeki serbest
piyasa kurallarına göre fiyatları belirlediği doğrultusundadır.
O zaman yapılacak olan tek şey; asgari ücretin
uygulanabilir olmasını sağlamak ve ücret sistemi
ile oluşacak olan haksız rekabetin ortadan kalkmasına çalışmaktadır.
Asgari ücretin anlamı da “alınacak en küçük değer”dir. Siz isterseniz bu rakamın üstünde ücret
talep edebilirsiniz. Bunu engelleyen hiçbir yönetmelik ya da genelge yoktur.
TDB asgari ücretinin 2 - 3 yıldır yükselmeme
nedenleri;
• Önceki dönemde ücretlerin yüksek olmasında etken faktörler;
• %50’lerin üzerinde seyreden enflasyon,
• Malzeme girdilerimizin Dolar ve Euro endeksli olması nedeniyle ücretlere yansıtılan artışların
gereğinden fazla olmasıdır. (kur oranlarının sürekli artarak değişmesi ve bizim bu artışları net
öngöremememiz)
• Ekonomik göstergelerin düzene girmesi Dolar
ve Euro’daki kur oranlarının sabit kalması ve
bunlara bağlı olarak maliyetimize etki eden girdi fiyatlarının değişmemiş olması bizim ücret
arttırmamamızda en önemli etken olmuştur.
• 2001 ve sonraki yıllarda ağırlaşan ekonomik
baskılar, halkın alım gücünü zayıflatmış, zaten
harcama sıralamasında en sonlarda gelen ağız
ve diş sağlığı harcamaları iyice kısıtlanmıştır.
Muayenehanelere hasta gidişi azalmıştır. Bu sirkülasyonun artması ve bunca emek ve yatırımla oluşan muayenehanelerin de atıl kalmaması
amacıyla ücretler halkın alım gücü de düşünülerek sabitlenmiştir.
• Ayrıca kamunun ve bazı sağlık hizmeti sunan sigorta kuruluşlarının toplu hizmet satın almalarında oluşması muhtemel ücret indirimlerinin önlenmesi amacıyla olmazsa olmaz bir
asgari ücretin tespitine gidilmiştir.
• Ücret belirleme yöntemiyle oluşturulan asgari ücretlerimiz bugün piyasa koşullarıyla örtüşür duruma gelmiştir.
60 TDBD kongre
Bilimsel Komite Baflkan› Prof.Dr. Gamze Aren:
‘Program meslektafllar›m›z›n
önerileriyle olufltu’
TDB 14. Uluslararas› Diflhekimli¤i Kongresi 14-16 Haziran 2007 tarihleri aras›nda ‹stanbul
Diflhekimleri Odas›’n›n organizasyonuyla Lütfi K›rdar Kongre Merkezi’nde gerçeklefltirilecek.
Bugünlerde h›zlanan çal›flmalarla ilgili olarak Bilimsel Komite Baflkan› Prof.Dr. Gamze Aren ve
Sergi Komitesi Baflkan› Neslihan Yamal›o¤lu’ndan son bilgileri ald›k.
Bilimsel Komite > Prof.Dr. Gamze Aren, Prof.Dr. Tülin Arun, Prof.Dr. Yasemin Özkan, Prof.Dr. Elif Sepet
Prof.Dr. Erhan F›ratl›, Prof.Dr. Gülsüm Ak, Prof.Dr. Hakan Özyuvac›, Dr. Arzu P›nar, Dr. Banu ‹lhan,
Dr. Elif Kumbasar, Dr. Mete Fanusçu, Dr. Murat Tekir, Didem Öner
Bu y›lki bilimsel program hakk›nda
biraz bilgi verebilir misiniz?
Geniş bir perspektifte ama özellikle dişhekimlerinin en çok ihtiyaç duydukları konular üzerinde yoğunlaşmaya çalıştık. 11 yabancı konuşmacımız var. Hepsi kendi alanlarında çok yetkin insanlar. Sunum açısından dinleyiciye bir şeyler verebilecek, kafasındaki soruları giderebilecek bilim insanlarını seçmeye özellikle önem verdik. John
Sorensen var, porselen uygulamaları konusunda çok önemli bir isim. Michael Norton, implant konusunda çok başarılı bir
isim. Almanya’dan Rudolf Hickel var. Hickel, özellikle kompozit uygulamalarında
pratik püf noktalarını anlatacak. Yine lazer
konusunda dünyada isim yapmış Francesco Martelli var. Endodonti alanında Cemil
Yeşilsoy var. Yine Manfred Lang var. Beyazlatmada Bruce Matis bize açıklamalarda
bulunacak.
Bu y›l Kongre difl teknisyenleriyle
birlikte yap›l›yor. Bilimsel programda bu ba¤lamda ne tür de¤ifliklikler
yap›ld›?
Özellikle teknisyenlere yönelik eğitim alanında çok yardımcı olacak değerli isimler
konuşma yapacak. Yine teknisyenlere yönelik kurslarımız olacak.
Muayenehanelerin bir kısmında kendi laboratuvar işlerini yapan hekimler var. Onlar da bu kurslara katılabilir. Aslında dişhekimlerinin çalıştıkları teknisyenleri bu
Kongreye katılım konusunda yönlendirmesini bekliyoruz. Çünkü gerçekten yararlı ve oldukça geniş açıklamalı bir eğitim
programı hazırladık.
Diğer taraftan hem teknisyenlerin hem de
dişhekimlerinin ortak katıldıkları, örneğin
bir infeksiyon sunumu olacak. Konuşmacısı, Michael Zimmermann çok yetkin bir
isim. Oldukça ilgi çekeceğini düşünüyorum.
aşağı yukarı bir tam gün sürecek ve bir tam
gün içerisinde katılımcılar endodonti konusunda akıllarına takılan hemen her noktaya yanıt bulacaklar. Ertesi gün de bu anlatılan bütün uygulamalara yönelik üç ayrı
endodontik kursumuz olacak.
Çocuklara yönelik sık karşılaşılan ve yanıt
bulmakta zorlandığımız travma konusunda konuşmacılarımız var. Günümüzde malum, implant uygulamaları ön plana çıkıyor. Bu konuda da kendi alanının önemli
isimleri sunum yapacak.
Görüntüleme, yine dişhekimlerinin oldukça takıldığı konulardan bir tanesi. Temporomandibular eklem rahatsızlıkları bir diğer önemli konu. Cerrahi uygulamalara yönelik bir takım sunumlarımız var. Periodontoloji alanında ABD’den gelen
Doç.Dr. Binnaz Leblebici bize ilginç bir sunum yapacak.
Programda öne ç›kan bir konu var
m›?
Meslektaşlarımız web sitesi üzerinden en
çok bilgi edinmek istedikleri konuya yönelik taleplerde bulundular. Biz bunları da
göz önüne alarak bir bilimsel program
oluşturmaya çalıştık. Örneğin bu programın çok ciddi bir endodontik ayağı var. Bu,
Kurslar hangi bafll›klarda düzenlenecek?
Lazer, döner aletler, Nötral Zone ve ölçü
teknikleri, Oklüzyonda T-Scan uygulamaları ve implant kurslarımız var. Yine her yıl
olduğu gibi bu yıl da acil tıbbi yardım kursumuz olacak.
Kurslarda bir takım uygulamalar düşünüyoruz. Örneğin implant kursu, katılımcıların doğrudan uygulama olanağı bulacağı
kurslar olduğu için biraz daha önem verdiğimizi belirtmek isterim.
Günümüzde malpraktis yasaları daha ciddi
gündeme geldiği için dişhekimlerinin vakalarını görüntülemesi giderek bir zorunluluk olacak. Dr. Uğur Ergin’in fotoğraf çekimi konusunda bir sunumu olacak, buradan
da meslektaşlarımızın çok yararlanacağını
düşünüyorum.
Muayenehane pratiğine yönelik son derece
gelişkin bir program hazırladık. Ben katılımcıların bilimsel programdan oldukça
<
memnun ayrılacaklarını umuyorum.
Sergi Komitesi Baflkan› Neslihan Yamal›o¤lu:
‘Daha ifllevsel bir sergi alan›
oluflturuyoruz’
Sergi Komitesi > Neslihan Yamal›o¤lu, Hikmet Bilge, Can Tatar, Ferit Bayram, Kemal Esti, Zeki Akbafl,
Yavuz Erp›nar, Kaz›m Kement
EXPODENTAL 2007-IDEX’07 bu y›l
daha da büyüyerek ikinci bir binaya yay›l›yor. Bu durum sizin de ifl
yükünüzü art›rd› m›?
Aslında evet, birazcık sorun yaratıyor. Firmalarımız bu yıl fuar alanına eklediğimiz
Askeri Müze’ye henüz alışabilmiş değiller.
Bu nedenle Askeri Müze’de daha değişik
alternatifler düşünüyoruz. Firmaların kendi standlarında bazı ürünlerini tanıttıkları
küçük gösteriler olurdu ve bunlar hep bir
karışıklık içerisinde olurdu. Bu tip gösterilerini yapmaları için Askeri Müze’de yaklaşık 45-50 kişilik bir salon ayırmayı düşündük. 15-20 dakikalık sunumlar yapılmasını
planlıyoruz. Orası bir şov alanı olacak.
katılımcı firmalarımızın ve DİŞSİAD’ın arzu ettiği şeylerden biri de ürünleri ithal
edilen üretici firmaları burada görmekti.
İstanbul Avrupa ile Ortadoğu’nun arasında bir merkezdir ve geniş bir uluslararası
katılımcı potansiyeli vardır diyerek bu
doğrultuda çaba gösteriyorlar. Bizim de
Organizasyon Komitesi olarak onlara en
iyi kongre alanını sunmamız ve kongre düzenlemesini hazırlamamız gerekiyor. Önümüzdeki dört yıl çok işimiz olacak.
Toplam sergi alan› büyüklü¤ü ne
oldu?
3000 m2‘nin biraz üzerinde Lütfi Kırdar’ın
alanı var. Askeri Müze’de kullanabileceğimiz alanla birlikte toplamda yaklaşık 4500
m2 civarında bir alana ulaşacağımızı tahmin ediyoruz.
‹ki ayr› bina olmas› kat›l›mc›lar›n
ulafl›m› aç›s›ndan bir sorun oluflturacak m›?
Hayır. Askeri Müze’nin Ahmet Fethi Paşa
salonunun alt kapısı tam Lütfi Kırdar’a
karşıdır. Lütfi Kırdar’dan çıktıkları zaman
sola dönerlerse Rumeli salonuna, sağ dönerse Ahmet Fethi Paşa’ya geçecekler. Hemen hemen aynı mesafeyi gezecekler, yeterli bir yönlendirme sağlayarak bu sorun
çözülecektir.
Sergiyi birkaç y›ld›r TDB ve D‹fiS‹AD iflbirli¤iyle düzenliyordunuz. Bu
y›l difl teknisyenleri de organizasyona kat›ld›. Bu ne tür de¤ifliklikler
getirdi?
Bu meslek, diş teknisyenleri, dişhekimleri
ve diş depoları olarak sac ayağı oluşturduğumuz bir iş kolu. Bunu orada göstermeye çalışacağız. Bu yıl için en önemli yenilik; Askeri Müze’nin açılması. Çünkü
önümüzdeki yıl dişhekimliğinin 100. yılı.
2010’da da İstanbul Avrupa Kültür Baş-
kenti olacak. Yani önümüzdeki dört yıla
yayılan çok yoğun bir çalışma tempomuz
olacağını düşünüyorum.
Sergiyle ilgili ileriye yönelik hedefleriniz neler?
Bu yıl KölnMesse 250-260 m2 büyüklüğünde bir alanla bize eşlik ediyor. Aslında
Fuar alan›ndaki flovlar nas›l duyurulacak?
Kongre katılımcıları kendilerine sunulan
basılı materyallerden ya da kongre alanındaki ekranlardan haberdar olabilir. Ama
bizim günlük, yani sadece fuarı gezmeye
gelen katılımcılarımız var. Bu katılımcılarımızı en azından kongre alanında olan biten yeniliklerden kısacık da olsa bilgelendirilebilecek bir alan yaratmaktı bizim istediğimiz. Yani fuar katılımcısı gelip de sadece
malzemelere, ürünlere bakıp da gitmesin.
Orada, içeride bir yenilik varsa bunu orada
kısacık da olsa, 15 dakika, yarım saat bile
olsa görebilsin istedik. Kongreyi sadece
kongre katılımcıları için değil fuar katılımcıları için de cazip hale getirmek istedik.
Firmaların getirdikleri ürünleri, yenilikleri
katılımcılara tanıtabilecekleri bir yer oluşturmak bu açıdan uygun bir çözüm diye
<
düşündük.
62 TDBD kongre
Sergi Komitesi üyesi ve D‹fiS‹AD
Ankara fiubesi Baflkan› Kemal Esti:
‘Sergi alan›m›z yüzde 35 büyüdü’
Fuar çal›flmalar›yla ilgili bilgi alabilir miyiz?
EXPODENTAL2007-IDEX07 fuarının çalışmaları bir önceki fuardan itibaren başlamıştı. Ocak ayının sonunda da yerleştirme
konusunda bir sonuca vardık. 14-16 Haziran 2007 tarihlerinde Lütfi Kırdar Kongre
Salonu ve Sergi Sarayı ile Askeri Müze ve
Kültür Sitesi yapılacak olan fuarın yerleşimi altı kişilik bir komisyon tarafından gerçekleştirildi. Bu komisyonda TDB adına
Neslihan Yamalıoğlu ve Tarık İşmen, DİŞSİAD olarak Zeki Akbaş ve ben görev aldık. Bu yıl aramıza katılan İstanbul Diş
Protez Teknisyenleri Odası da Yavuz Erpınar ve Kazım Kement olarak iki kişiyle yer
aldı. Komite çalışmalarını yürütürken bir
takım kriterler belirledi. İlk önce DİŞSİAD
üyeliği ve oda üyeliği, daha sonra evvelki
fuarlarda katılımı, hem metrekare hem de
özel stand tercihi ve bu standlara ait ödemelerin zamanında yapılıp yapılmadığı
göz önüne alınarak ve talep tarihlerine de
dikkat ederek sırayla bütün talepleri karşılamaya çalıştık. Bu yıl da geçmiş yıllarda
olduğu gibi Köln Messe bir firma grubuyla
yine aramızda yer alıyor.
Fuara kat›lacak firmalar›n ve ürünlerin çeflitlili¤i hakk›nda ne tür bilgiler verebilirsiniz?
EXPODENTAL2007-IDEX07 Türkiye’de
yapılan en geniş kapsamlı organizasyondur. Dişhekimleri yeni teknoloji ürünleri
ve bütün dental cihaz ve malzemeleri rahatlıkla görebilir, tetkik edebilir durumda
olacaktır. Çünkü bu organizasyonda hem
Türkiye’deki üreticiler hem ithalatçılar
hem yabancı üreticilerin temsilcileri yer almaktadır. Bizim en büyük arzumuz dişhekimlerinin katılımının yüksek olmasıdır.
Bu seneki fuar bu alanda dünyanın en büyük organizasyonu olan Köln IDS fuarından sonra yapılmış olması ve orada ortaya
çıkacak yeni ürünlerin de bu fuarda yer
alacak olmasa bu fuarı daha da cazip kılmaktadır.
Difl teknisyenlerinin de organizasyona dahil olmalar›yla birlikte sergi alan›nda laboratuvarlara yönelik de¤ifliklikler olacak m›?
Türkiye’de dental alanda çalışan birçok firmanın laboratuvar konusunda da ithalat
veya üretimi bulunmaktadır. Teknisyenler
hizmet üretimi yapan bir meslek grubu.
Yani cihaz satan ya da ithalat yapan firmalar değiller. Dünyada da dental fuarlarda
firmaların kendi standları içerisinde laboratuvarlara yönelik ürünler ayrı bir bölüm
olarak yer almaktadır. Tümüyle ayrı standlar olarak yer almazlar yani.
Türkiye’nin diflhekimli¤i alan›nda
yak›n bölgenin çekim merkezi haline getirilmesi yönündeki düflünceleriniz nedir?
Avrupa’ya şöyle bir baktığınızda Milano,
Paris gibi birçok fuarın oldukça küçülmüş
olduğunu görüyorsunuz. Bugün ayakta
kalabilen FDI ve IDS fuarlarıdır. Dubai,
bütün cazibesini hediyeler, piyangolar gibi
promosyonlarla sağlamaya çalışmaktadır.
Biz ne yapabiliriz? Eğer Türkiye’de üreticilerle birlikte temsilcisi olduğumuz ana firmaları buraya getirebilirsek Orta Doğu,
Türk cumhuriyetleri ve Doğu Avrupa’daki
dişhekimleri ve oralardaki satıcılar gelirler.
Türkiye önemli bir noktada. Bunun en büyük engeli yer konusu. Bu büyük firmala-
rın dışarıdaki standlarına bakarsanız sadece ikisi, üçü bizim fuar alanını kaplar. Şehir içerisinde büyük ve mal yükleme, indirme, bindirme çalışmalarının pratik bir
şekilde halledilebildiği bir mekan oluşturulduğunda işimiz daha kolay olur. Ama
sadece yerli firmaların, ithalatçı ve üreticilerin katılmasıyla dilediğimiz konuma gelemeyiz.
Diflhekimlerine bir ça¤r›n›z olacak
m›?
Bu yıl daha öncekileri de aşan bir katılımcı
sayısıyla karşılaşacağımızı düşünüyorum.
Burada tek bir dezavantajımız var, üniversiteye giriş sınavlarından sonra bir tarih olsaydı katılım daha rahat olacaktı ama Lütfi Kırdar için rezervasyon çok önceden yapılmak zorunda olduğu için bu imkansız.
Yalnız bu organizasyon sadece Kongre ya
da sadece fuar olmakla kalmıyor Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış dişhekimlerinin bir sosyal buluşma noktası da oluyor.
Bütün DİŞSİAD üyelerinin en zengin, en
estetik standlarıyla ortamı güzelleştireceklerini düşünüyorum ve tüm dişhekimlerinin de misafirimiz olmasını diliyorum. <
64
TDBD kongre
Difl Protez Teknisyeni fiahin Kösegil:
‘Geç ama do¤ru bir karar’
işhekimliği kongresinde bu yıl diş
teknisyenlerinin de bulunması
elbette geç ama bence doğru bir
karar. Dişhekimi ve diş teknisyenleri elbette birbirinin hak ve menfaatlerine saygı göstererek, bu sektörün yaşadığı
problemlere birlikte sahip çıkarsa zannediyorum çok daha hızlı yol
alınabilir, birlikte yapılan
bu kongre bunun için bir
başlangıç olabilir. Diş
teknisyenleri bu kongre-
D
de meslek sorunlarını ifade etmek için uygun bir zemin bulabilirlerse inanıyorum
gelecekte bu birlikteliğin çok daha sağlam
temelleri atılır.
Dişhekimliği sektörünün bu düşüncesi uzun
vadede olabilirliği yüksek bir proje ama öncelikli olarak bu bileşenlerin içinde yer alan diş
teknisyenlerinin mesleki
örgütlenmesinin tanımlanması gerekir. Yani diş
teknisyenlerinin birlik
yasasının meclisten çıkarak teknisyenlerin
bir çatı altında olması lazım. Sağlık turizminde dişhekimliği hizmetleri çok önemli.
Turizm Bakanlığı ile müşterek çalışmalar
yapılarak, kongrenin yurtdışı kısmını sağlam temellere dayanması gerekir. Diş teknisyenliği alanında Avrupa, Ortadoğu ve
Kafkaslar’da kongre ve fuar düzenlemesi
konusunda çok ciddi eksiklik var. Bu kongrelerin İstanbul’da yapılıyor olması yurtdışındaki birçok teknisyeni ülkemize çekecektir. Bunun sinyallerini Labodent’te gördük. İyi bir tanıtım ve organizasyonla çok
başarılı olunabilir.
Malatya Difl Teknisyenleri Derne¤i Baflkan›
Hüseyin Berktafl
‘Camian›n bütün
bileflenleri birarada’
DB 14. Uluslararası Dişhekimliği
Kongresi’nin bu yıl diş teknisyenleriyle birlikte organize edilmesi,
dişhekimliği ve diş teknisyenliği açısından, bana göre gecikmiş bir karardır. Yanı sıra bu karar beni çok mutlu etmiştir.
1986’dan sonra kamuoyunda sahte dişhekimliği nezdinde ortaya atılan yanlış söylemlerin, biz laboratuvar işletmecileri ve
çalışanlarının aynı kategoride gösterilmesi çok rahatsız edici bir durumdu. Ancak
belli bir süreçten sonra ülkemizde, kongrelerin, sempozyumların, bilimsel çalışmaların çoğalması ve ülkemize gelen yabancı konukların anlatımları, bir elmanın
yarısının dişhekimleri, diğer yarısının diş
teknisyenleri olduğunu dile getirmeleri,
daha sonraki süreçlerde, hekim-teknisyen-hasta üçgeninin var olduğunu ve kamuoyu olarak bunun ne kadar önemli olduğu bilincine ulaştıktan sonra, özellikle
Labodent06 diş teknisyenliği kongresinden sonra da, diş teknisyenliği camiasının
her şeye olumlu bakmalarını sağlayan dü-
T
şüncenin hakim olduğunu, dişhekimleri
olmadan bizlerin olamayacağını, bizler de
olmadan dişhekimlerinin olamayacağını
düşünerek bu kongrenin camiamıza büyük katkılar sağlayacağı umudunu taşımaktayım.
Bu girişimde bulunan değerli TDB Genel Başkanı sayın Celal Korkut Yıldırım
ve ekibine, ayrıca İstanbul Diş Teknisyenleri Odası’na ve
destek olan değerli oda ve dernek başkanlarımıza
teşekkür
ederim.
Bu Kongre ile
dişhekimlerinin
diş teknisyenlerine, diş teknisyenlerinin de dişhekimlerine yaklaşımlarının daha
olu- mlu olacağını, bilimsel açı-
dan da diş teknisyenlerine çok yararlı olacağını, bu sayede Avrupa’daki ve dünyadaki, meslek adına gelişmiş teknolojinin
bizlere sunduğu güzelliklerden de faydalanılacağını düşünüyorum.
Türkiye coğrafi konumu ve tarihsel
zenginliği ile yeryüzündeki güzide ülkelerden biridir. Türkiye’yi dişhekimliği
sektöründe de bir çekim merkezi haline
getirmek için öncelikle kapsamlı
bir tanıtım yapılması, dişhekimleri odaları veya
birlikleriyle temasa geçip İstanbul’un dişhekimliği sektöründe ne
kadar önemli bir
merkez olacağını
uluslararası bir
kongreyle diğer
ülkelere anlatımı
sağlanabilir.
<
66
TDBD kongre
Adapazar› Difl Teknisyenleri Odas› Baflkan›
fiemsettin U¤ur:
‘Birbirini tamamlayan
bir meslek grubuyuz’
DB 14. Uluslararası Dişhekimliği
Kongresi’nde İstanbul Diş Teknisyenleri Odası’nın katılımı ve diş teknisyenleri camiası olarak da yapılacak olan
kongreye katılımlarla destek verilmesi kararımız vardır.
TDB 14. Uluslararası Dişhekimliği Kongresi’nin dişhekimleri ve diş teknisyenleri
ile birlikte yapılmasının temel amacı, birbirlerini tamamlayan meslek gruplarının
aynı çatı altında böyle bir kongreyi el ele,
kol kola beraber yapılabilirliğini kanıtlamak, yıllardır süren hekim-teknisyen ilişki-
T
lerindeki eksikliği gidermek, hekim-teknisyen arasındaki bilgi alışverişini güçlendirmek, hekim ve teknisyen birbirlerini tamamladıklarında başarısının geleceğini daha verimli olunacağını bilinmektedir. Bundan dolayı da ben bu kongrenin çok verimli ve faydalı olacağını düşünmekteyim. Burada amaç kongrenin olacağından daha ziyade, hekim ve teknisyenin aynı çatı altında
olması, dialogların olması, ayrı meslek grubu olmaları fakat aynı mesleğin birer parçaları gibi birbirini tamamlayan meslek grubu
olduklarını kamuoyuna deklare edilmesi
açısından daha faydalı olacağı inancındayım. En azından kamuoyu dişhekimi ile diş
teknisyenini ayırt edebilmeli. Mesleğin
hangi bölümüyle ilgilendiklerini bilmeli.
Zira diş teknisyenleri yıllardır zan altında
bırakılmış, eziklik hissetmektedirler. Gerçek kimliklerini ortaya koymak, kamuoyuna hangi bölümde çalıştıklarını anlatmak
zorundadır. Bu açıdan dişhekimleriyle yapılan kongrenin daha aydınlatıcı olacağına
inanıyorum. Bizlerin diş teknisyenleri olarak tabii ki ideallerimiz var. Fakat bizler
böyle bir organizasyonları ilk 2006 Haziran
ayında yaptık, tabii ki bunun devamı olacak. Bizler bu organizasyonda teknisyenlerimizin eksikliklerini gördük. Öncelikle
teknisyenlerimizi bilimsel toplantılar, kurslar ve teknolojik çalışmalarla bir yere taşımamız, donanımlı bir hale getirmek zorundayız. Bugün Türkiye’de diş teknisyenliği
eğitimi eksik. Okuldan mezun olan öğrencilerimiz bile donanımlı hale gelebilmeleri
için deneyimli diş teknisyenlerimizin yanında çalışarak donanımlı bir hale gelebilir.
Fakat sektör bununla yetinmiyor. Diş teknisyenliği ben her şeyi biliyorum düşüncesinde değil. Çünkü yarın ne çıkacağını bilmiyoruz. O halde yeterliyim diyemiyorsunuz. Önemli olan bu çalışmaları uygulayabilecek kapasiteye gelmemiz. Yani diş teknisyenliği bu konuda eğitim ve öğrenimiyle
biraz geride. Bizler bu açığı kapatmamız lazım. Onun için de var gücümüzle çalışıyoruz. Bildiklerimizi öğretecek, ürettiklerimizi Avrupa, Ortadoğu, Kafkaslara satacak
konuma gelmemiz lazım ki bunu da en kısa zamanda başaracağız. O zaman böyle bir
organizasyonda boy göstermek daha gurur
verici olacaktır. Tabii bu başarı, dişhekimi,
diş teknisyeni, DİŞSİAD üçgeninin kenetlenerek yapabileceği bir şey.
Ben kendi meslek grubumdan bahsediyorum. Eksiklerimizi de biliyor, bunu aşmak için çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Tabii TDB’nin de, DİŞSİAD’ın da eksikleri varsa onlar da tamamlayacak ki böyle bir organizasyondan yüz akıyla çıkalım.
Yeter ki olaya sadece ticari bakılmasın.
Mesleğimizi tanıtmak, ürünümüzü pazarlamak, hangi konuma geldiğimizi Avrupa
ve Ortadoğu’ya anlatmak ve göstermek
amaç olmalı. Çünkü ticari düşünülerek yapılan birçok organizasyon olacaktır. Sektörden bir şey kapabilme düşüncesiyle sektörü rant kapısı görenler çıkacaktır. Bunları muteber görmüyoruz.
<
68 TDBD röportaj
Söylefli: Hakan Sürmen Foto¤raflar: Sinan Kesgin
Nuray Mert:
‘D›flar›dan yap›lan müdahaleler
sorunu kat›laflt›r›yor’
Geçti¤imiz ay Türkiye’yi sarsan Hrant Dink cinayetinin ard›ndan genifl bir kesim cenazeyi
sahiplenerek ›rkç›l›¤a ve fliddete karfl› oldu¤unu ifade ederken ‘bir avuç meczup’ denemeyecek
say›da insan›n ›rkç› söylemlerine devam etti¤i de gözlendi. Cinayetin ard›ndan kendisi gibi
Trabzonlu bir grup ayd›nla birlikte Trabzon’a giderek bir toplant› düzenleyen Radikal Gazetesi
yazar› Nuray Mert’e Türkiye toplumunun bu aflamaya neden ve nas›l geldi¤ini sorduk.
Hrant Dink cinayetinin ard›ndan
iflin içine Cumhurbaflkanl›¤› seçimini de katan yorumlar yap›ld›. Bu cinayetin görünenin d›fl›nda baflka
bir nedeni olabilir mi sizce?
Valla hiç bilemiyorum ve ilgilenmiyorum.
Şu bakımdan ilgilenmiyorum; çok çok derin ve karanlık bir işse zaten biz, fani, sıradan vatandaş olarak bilemeyiz. O noktadan
itibaren de spekülasyon yapmak zorunda
kalırız. Siyasetle ilgili yorumlarda bir mik-
tar spekülasyon yapıyoruz tabii, ama bu
çok bilinmeyenli denklemlerde, hiçbir şeyini göremediğimiz denklemlerde spekülasyon yürütmek istemem. Ha olabilir mi,
olabilir ama biz görünen kısmıyla ilgilenmek zorundayız ister istemez. Ben bilinen
ve görünen sahne içerisinde konuşulması
gereken çok şey olduğunu düşünüyorum.
Bilinenleri konuşmak da bayağı önemli bir
iş haline geldi. Derin komplolardan konuşmak yerine bunu konuşalım yeter bence.
Toplumun bir kesimi cinayete tepkisini cenazeyi sahiplenerek gösterirken di¤er taraftan cinayeti meflru
göstermeye kadar varan yorumlar
yap›ld›. Stadlarda falan son derece
utanç verici fleyler yafland›. Türkiye
toplumu böyle bir aflamaya nas›l
geldi?
Bir kere Türkiye toplumunda tek bir ses,
tek düzenli ses çıkmadı. Bu çok iyi. Kötü
şeyler yaşandı ama cenaze merasimi de başka bir tablo sunuyor. Bu da başka bir toplum değil, Türkiye toplumu. Çok insani bakan, hiç Hrant’ı tanımadığı, fikirlerini bile
bilmediği halde cenazesine gelen, gözyaşı
döken insanların yer aldığı bir sürü televizyon röportajı gördük. Daha önce yazısını
okumamış, ismini duymamış insanlar bu
cinayeti çok kepaze bir durum olarak gördüler ve bir duygudaşlık oluştu. Bu da
önemli bir şey.
Fakat burada bir sorun var. Niye sorun?
Çünkü bir cinayet işleniyor ve hiçbirimizin,
aklı başında insanın hoşuna gitmeyecek
şeylere tanık oluyoruz Bunları abartmayalım, yeniden üretmeyelim ama hali de görelim. Bu, iyi bir durum değil. Hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir şey oluşmuş
Türkiye’de. Kimse de bunu niye sorun ediyorsunuz, ne var bu durumda diyemez. Ortada bir cinayet var ve cinayetin meşru görülmesine dair alametler, işaretler var. Bu
yüzden sorun ediyoruz, konuşuyoruz. Bir
kere bunu açıklığa kavuşturalım. İkincisi,
Türkiye’de milliyetçiliğin yükselmesi gibi
bir sorunla karşı karşıyayız deniliyor. Bazen, sıradan cinayeti meşru görmeyen ortalama vatandaş da ‘milliyetçiliğin yükselmesini neden sorun olarak görüyorsunuz?’
diye sorabiliyor. O yüzden bunu da açıklığa
kavuşturmamız lazım. Cinayetten sonra
Trabzonlu aydınlar, sanatçılar biraraya gelerek Trabzon’da bir toplantı yaptık. Daha
sonra yerel bir kanalda televizyon programına çıktık; orada da bize bu soruyu yöneltti seyirciler. Bir toplumda insanların
olaylara milliyetçi perspektiften bakması ya
da evrensel perspektiften bakması fikir ayrılığı olarak yorumlanabilir. Ama bir toplumda milliyetçilik başlığı altında artık bu
tür savruluşlar oluşmaya başlamışsa, bir takım cinayetler milliyetçilik adına işleniyorsa aslında buna herkesten önce, bunlarla
alakası olmayan, kafası böyle çalışmayan,
milliyetçiliği böyle algılamayan insanların
tepki göstermesi gerekir. Ama bu tür şeyleri sahiplenmeyecek insanlar da milliyetçilik
lafı var ortada diye hemen oradan konuya
dalıp ‘bir dakika, milliyetçilikten ne istiyorsunuz’ diyebiliyor. Oysa birinin öldürülmesi veya hedef gösterilmesi milliyetçilik
adına yapılmaya başlandıysa, öncelikle bu
ideolojiye inanan insanların sorun yapması
lazım. Bir ülkede milliyetçilik artık birilerini hedef göstermek, birilerini vatan haini
de de kökenlerini bulabilirsiniz ama bana
sorarsanız, on yıllık filan bir geçmişi var.
Ben on yıldır Türkiye’de hoyrat bir milliyetçiliğe doğru bir savrulma olacağı kaygısı
taşıyanlardan biriyim. Bunu uzun süredir
de yazıyorum. 90’ların ortasında hatırlarsınız, bütün dikkatler İslamcılık üzerindeydi.
Ben 2000li yıllarda bir merkez sağ araştırması yaptım. Orada işaret etmeye çalıştım.
Türkiye’de bütün bir sağ ideoloji, merkezden en uçlara kadar milliyetçilik unsurunun ağır bastığı bir ideolojidir. 90ların ortasında genellikle yabancı gazeteciler geliyor ve İslamcı tehdit var mı diye soruyorlardı. Diyordum ki, “siyasal İslam’ın çok
ciddi dar boğazları var, Türkiye’de İslamcılık milliyetçiliği ağır basan bir akımdır. Dolayısıyla bölgedeki İslamcılıklardan bu
noktada ayrılır. Ama diğer açıdan baktığımızda milliyetçiliğin dindarlıkla buluştuğu yerlerde dindarlık milliyetçiliği yumuşatır. Dindarlık üzerine fazla yoğunlaşır ve
asıl tehdit olarak bunu görürseniz bir şeyi
gözden kaçırırsınız: Dindarlık unsurunun
anlamsız bir tehdit algısı olduğunu söyleyebiliriz ama siyasette algılar önemlidir. Doğru ya da yanlış, bir şekilde algı oluşmaktaysa onu dikkate almak ve üzerine gitmek zorundasınız. Bu yapılmadı. Sevr sendromu
denildi geçildi. Ve bir sürü insan bu boşluğu doldurdu. İşte ‘bütün dünya Türklerin
aleyhine çalışıyor’ lafları, Sevr haritaları bilmem neler ortaya çıktı ve orada oluşan
boşluk bir sürü yerde değerlendirildi.
Bu tehdit alg›s›n›n sebebi ne?
Küreselleşmenin bütün toplumlarda yarattığı bir takım savruluşlar var. Batı ülkelerinde bile bunun yarattığı gerilimler,
buna karşı olan itirazlar ortaya çıktı. Bir
tür tepki potansiyeli oluşuyor dünya çapında ve size de aksediyor. Bunu bir şekilde bireye kanalize edecek siyasi bakışlardan sol, hiç ortada yok. Ama bunu sadece Türkiye’deki sol için söylemiyorum,
bütün dünyada böyle bir geri çekilme oldu ve yerini sağ, aşırı sağ akımlara bıraktı. Mantık yok böyle bir şey var.
‹ttihat Terakki döneminde ‹mparatorluk elimizden gidiyor
pani¤iyle yap›lan türden ifllere giriflmek isteyenlerin dönüp bunun
sonuçlar›n›n ne oldu¤una bakmas› gerekir.
ilan etmek, bunun bir adım ötesine geçip
katlini vacip bulmak haline gelirse bu, sorun edilir ve kimsenin de bundan gocunmaması gerekir.
Bu noktaya nas›l geldik? Trabzon
özelinde taflrada milliyetçili¤in bu
flekilde ilerlemesini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?
Bu noktada Trabzon ne kadar özeldir diye düşünmek lazım. Trabzon’un üzerinde bir yoğunlaşma olduğu belli. Bunun
sosyolojik nedenlerinden filan da bahsedilebilinir. Bir seçilme durumundan da
bahsedilebilinir. Ama Türkiye’de genel
bir gidişat da var. Ben geçen seçimlerde
Genç Parti’nin yükselişini çok sorun etmiş birisiyim. Baraj yüzünden meclise girememiş olabilir ama temelde çok savruk
bir milliyetçi söylemle son derece tartışmalı bir işadamının %7 oy alması da aslında büyük bir işaretti. Ve bakın en çok
oy aldığı yerlerden biri de İzmir’di. Biz
Türkiye’de olayları çok çabuk unutuyoruz ta ki vahim bir olay olana kadar.
Bu genel tablonun oluşumuna bakmak
için çok gerilere gitmek lazım. Çok geriler-
giderek zayıfladığı milliyetçilik daha hoyrat ve daha savruk bir milliyetçilik olacaktır.” Ben Türkiye’de bundan korkuyorum
diyordum.
Bu süreçte İslamcılığı merkeze çekmek
bir çare olarak gözüktü. İslamcılık da kısmen esnemeye müsait potansiyeller barındıran bir akımdı. Ama bir akımın üzerine
çok fazla baskı yaptığınız zaman orada yoğunlaşan bütün tepkiler başka bir yere doğru kaçıyor. Merkeze doğru gelmesini daha
liberal daha demokrat bir akım haline gelmesi bağlamında hayırlı gördüm. Ama liberallikle demokratlık koyu bir laiklik baskısıyla karşılaştığında orada yoğunlaşan
tepkileri başka uçlara doğru savuruyorsunuz. AKP üzerinde o kadar fazla laiklik baskısı ve neoliberal baskı oldu ki orada toplanan tepkiler o partide temsil edilemez hale
geldi. Parti tamamıyla dümdüz bir neoliberal çizgide ve de çok ağır bir laiklik baskısı
altında tutuldu. Buradan kaçakların olma
ihtimali vardı. Bunlar hep birer neden. Daha birçok nedeni yan yana dizebilirsiniz.
İkincisi, Türkiye halkı giderek kendini
tehdit altında hissediyor. Kendi aramızda
yaptığımız entelektüel tartışmalarda bunun
Diğer taraftan AB süreci ve sürecin çok
gelgitli bir halde olması, o yetmedi Irak işgali... Bütün bunlar bu algıları çok fazlasıyla körükledi. Ben AB politikalarının Türkiye’de çok ciddi bir milliyetçi geri tepme
oluşturduğunu düşünüyorum. AB taraftarlığı üzerine olan politikaların üslubunun ve söylemlerinin risk barındırdığını
hep söyledim. Bir kere öncelikle basın çok
yüksek beklenti yarattı. Büyük manşetler
girdik, giriyoruz; yüksek bir beklenti. Ondan sonra en ufak bir aksilik olduğunda da
son derece şoven tepkiler ve savrulmalar
gördük hep. Bakın, ben AB üyeliğine karşıyım; ama AB sürecindeki gelişmelerin bazısından son derece memnunum. Mesela
ben idam cezasına karşıyım ve bu süreçte
idam cezası kaldırıldı. Bu çok iyi bir şey.
Fakat bir ülkede idam cezası kaldırılırken
kıyamet kadar yazı çizi ortaya çıkması lazım, bunun hakkınca tartışılarak o toplum
tarafından sindirilmesi lazım. Bu tartışılmadı. Apo asılacaktır, asılmayacaktır, Avrupa bunu istiyor, aman yetiştirelim, rapor
mapor şeklinde tartışıldı. Böyle tartıştığınız zaman genel algı şu oluyor: Avrupa bize bir takım şeyleri dayatıyor.
70
TDBD röportaj
AB süreci bir yandan böyle tepkiler do¤ururken di¤er yandan
bu süreçte at›lan demokratikleflme ad›mlar›n›n uzun vadede totaliter toplum özlemlerinin
çözülmesini sa¤layaca¤›n› da
düflünemez miyiz?
Hukuki adımların önemli olduğuna
ben de inanıyorum. ‘Toplum bunu
iyice bir hazmetsin yirmi otuz senede
çözeriz bu sorunu’ yaklaşımında değilim. Ama sadece hukuki değişimlerle
her şey hallolur gibi de düşünmüyorum. Bu iki ayaklı bir şey. Ve bu ikinci ayağın çok ihmal edildiğini düşünüyorum. Hatta kamuoyunun bu
hukuki gelişmeleri dayatma olarak,
kötü şeyler olarak algılamasına boş
alan bırakıldığını söylüyorum. Başından beri -bu kadar kötü bir şey beklemesem de- bu tür bir lümpen milliyetçiliğe bir savrulma olabileceği kaygısını ifade ettim.
Birilerini suçlamak, o oradan çomak
soktu ondan böyle oldu demek de sorunu
çözmüyor. Neyse ne, böyle bir toplumla
başbaşasınız. Ne yapmak istiyor olursanız
olun bu toplumla yapacaksınız. Biri toplumu sizin istemediğiniz yönde kışkırtıyorsa sizin de istediğiniz yönde kışkırtmanız lazım. Demokratik siyasetin başka bir
yolu yok. Bunların tartışılması lazım ama
benim söylediklerim hep AB sürecine karşı
olmama yorulmuştur. Ben zaten karşı olduğumu ayrıca temellendiriyorum. Bu konuda söylediğim başka bir şey.
Bu, iç dinamiklerle bu sorunlar›n
afl›labilece¤ine olan güvensizlikten
de kaynaklanm›yor mu?
Demokrasi mücadelesi dediğiniz şey sizin
seçtiğiniz ya da arzu ettiğiniz ortamlarda
olmaz. Zaten o arzu ettiğiniz ortamlarda
size yapacak çok şey de düşmez. ‘Şöyle biraz daha aklı başında insanlar olsa ne güzel demokrasi mücadelesi verirdik’ yaklaşımıyla olmaz. Zaten demokrasi tam da
bu yüzden gerekli. Böyle olmayan bir
toplum için en çok lazım. İnsanların demokrasi mücadelesi vermek gibi bir mecburiyetleri yok. Ama yok ben bir şeyler
yapmak istiyorum diyorsanız bir ucundan tutacaksınız. Benim başından beri en
rahatsız olduğum şeylerden bir tanesi bu
‘iç dinamik yok, dış dinamiklerle çözelim
sorunlarımızı’ yaklaşımı. Bu çok rahatsız
edici bir şey. Bunun kabul edilebilir tara-
‘Kötü fleyler yafland›
ama cenaze merasimi
de baflka bir tablo
sunuyor. Bu da baflka
bir toplum de¤il,
Türkiye toplumu.’
fı yok ve bu söylem sokaktaki vatandaştan da tepki görüyor. Ne anlama geldiğini belki anlamıyor ama buradaki üst perdeden konuşmanın da farkında. İnsanların demokrasi, demokrasi diyenleri kendilerini küçümseyen birileri olarak algılamaları bu toplum için çok tehlikeli bir
şey. Bu ülkede ya AB ya barbarlık diyen
de çıktı. Bu şu demektir: Ey Avrupalılar,
bizi bu barbarlardan kurtarın. Bir topluma bu muameleyi yaparsanız orası barbaristana dönüşür, eğer o zamana kadar
dönüşmediyse bile.
1915’te olanlar›n son y›llara kadar
hemen hemen hiç tart›fl›lmam›fl olmas› da bu konudaki çok uçlarda
tepkiler verilmesine yol açm›yor
mu?
Ermeni meselesi konusunda bu toplumunun rehabilite edilmesi gerektiğini düşünen ve bu yönde elinden gelen çabayı sarf
edenlerden birisiyim. Bir takım bilinmezlerle, kör dövüşleriyle ve zihni blokajlarla
nereye gidebiliriz? Bir imparatorluk çökmüş, çökerken bir sürü feci olay olmuş.
Bunların en önemlilerinden biri Ermeni katliamıdır. İmparatorluğun yerine kurulan cumhuriyette bu, birçok
şekilde yok sayılmış. Yeni bir cumhuriyet kurulurken o resmi ideolojinin
içerisinde bir yüzleşme beklemeniz
çok zor. Ama zaman içerisinde durumun normalleşmesi ve tabu sayılan
konuların yavaş yavaş artık yüzleşmeye açılması beklenir. Fakat Türkiye’de
bu olmadı. Tam tersine bu tabular aynen oldukları gibi kaldılar. Yetmiyormuş gibi Kürt meselesi de bunun ucuna takıldı. Uzun süre Kürt meselesinde işte bunlar Ermeni asıllı falan diye
katmerlendirildi. İnsanların zihninde
sorun iyice katı bir hal aldı.
Bu aşamada bir toplumdan şunu
bekleyemezsiniz: Herkes harıl harıl
tarihiyle yüzleşsin, veya bir devlet
kalksın kendi kendine yenilesin. Bunun mücadelesini bunu dert edinen
insanlar verir. Bunların bugünden yarına
olmayacağı da bir vakıa. Her düzeyde dirençle karşılaşacaksınız. Ben AB sürecinin bir parçası olarak bizim bu sorunu
katiyen çözemeyeceğimizi düşünüyorum.
Nasıl bir zemin bulabiliriz bilmiyorum.
Ama dediğim gibi Fransa’daki soykırım
yasaları, Amerika’daki lobiler falan, bu
politik çerçeve içerisinde Türkiye’nin bunu çözmesi imkansız. Çünkü bu çerçevede gündeme geldiği takdirde insanlar bunu ‘vay, zaten yeterince bizi hor görüyorlardı, bir de dedelerimize hakaret ediyorlar’ diye reddedip inanılmaz savunmacı
bir noktaya savruluyor.
Bu noktada kullan›lan terminoloji
mi insanlar› rahats›z ediyor?
Resmi ideolojiyi de aşan tepkilerle karşılaşabiliyorsunuz. Hatta ben Hrant ile gittiğim bir toplantında tehcirden bahsettim,
katliam falan da değil yani. Tehcir lafını
kullanamazsın diyen çıktı bana. Yahu, tehcir zaten resmi ideolojinin söylemi. Bunu
anlatmanızın zor olduğu bir ortamdasınız.
Bundan vaz mı geçeceksiniz; hayır, tabii ki tarihinizle yüzleşeceksiniz, ama bu yüzleşmenin önünde Avrupa Birliği’nin ya da
ABD Kongresi’nin dayatması engeldir,
yardımcı olmaz. Dışarıdaki temaslarımızda
Ermeni çevreleriyle de tartışıyoruz. Bunu
en çok Hrant yapıyordu. ‘Bakın Ermeni
soykırım yasası çıkarmak, Türkiye’ye yardım edecek, yüzleşmeyi sağlayacak birşey
değil’ diyordu.
72
TDBD röportaj
unsurun, her kesimin, her politik görüşün
kendi tarihiyle ve her boyutuyla yüzleşmesi
lazım.
Sürekli olarak Sevr, İmparatorluğun çöküşü, aynı şeyler oluyor söylemi var ya tehdit algısını güçlendiren... İyi, güzel, yüzyılın
başına gidip onları hatırlıyorsanız bunu da
hatırlayın. Benzer bir yere doğru kayışı daha önce yaşadı bu toplum. Onun da gerekçeleri vardı. O zaman da bir panik ve tehdit
algısı vardı ama bu algıyla böyle bir şey yaptığınız zaman sonucu bu oluyor.
İkincisi, bunu tartışmak zor olsa da soykırım mıdır değil midir tartışmasını bir yolunu bulup yapmalıyız. Ben soykırım olduğuna inananlardan birisi değilim. Laf yasak
olduğunu için değil. Yurtdışındaki soykırım tartışmalarının katiyen Türkiye’nin tarihiyle yüzleşmesi amacına yönelik olduğunu düşünmüyorum. Sadece dediğim gibi
politik dayatmalar olduğunu düşünüyorum. ‘Büyük bir katliam, mutlaka bu katliamla yüzleşmemiz, bunun ötesinde neler
olmuş bitmiş bunları bilmemiz lazım, hiçbir şey olmamış gibi davranmayalım’ demek başka bir şey; buna bir hukuki çerçeve
getiren soykırımı kabul ettirelim demek
başka bir şey. Bunu konuşmamız lazım. Bu
sadece tarihi bir mesele değil.
Bundan sonras› için ifllerin daha da
盤›r›ndan ç›kmas›n› engellemek
için yap›lacak fleylerde birinci
planda tarihsel meselelerle yüzleflmek midir?
Bu işin bir boyutu. Bir de biraz afaki bir
şekilde tartışılan ve adeta mistikleştirilen
derin devlet meselesine değinmek lazım.
Dışarıdan bakan biri olarak şunu görebiliyoruz ki devletler zaman zaman hukuki
çerçevesinin dışında bir takım paramiliter
uzantılarla kendini koruma veya toplumu
manipüle etme yollarına başvurabiliyor.
Yine dışarıdan bakan biri olarak görebiliyorsunuz ki Türkiye’de tekrar böyle bir
savrulma oluyor. Bunları tartışıyoruz hala.
Susurluklar, Şemdinliler... Ne zaman bir
kriz olsa savunma refleksiyle bu tür hukuk
dışına sarkmalardan hepimizin şikayet etmesi gerek. İşin anti demokratikliğini bir
kenara bırakın, Fehmi Koru’nun dediği gibi ‘bir devlet otorite açısından kıskanç olmalıdır. Kendi otoritesini kolayca delege
etmemelidir’. Türkiye’de bakıyoruz devlet
çok kolay dağıtıyor yetkilerini. Bu doğrudan yetki dağıtmak biçiminde de olmayabilir, göz yummak da bunun bir parçası. Bazı
olaylar belki gerçekten de zannettiğimiz kadar çok tepeden falan değil, alt düzeylerde
göz yummalardır ama bunlar da otorite
açısından bir sorundur. Böyle bir hastalık
Türkiye’de var mıdır? Belli ki var.
Bakın tarih bu açıdan da önemli. Ben
hep şunu hatırlatıyorum bu tür şeylerde.
Eğer insanların aklı yakın tarihte yaşananlara kayıyorsa, evet, yakın tarihi gözden geçirsinler. İttihat Terakki dönemini özellikle. İttihat Terakki döneminde de bu savrulma ne adına meşrulaştırılıyor veya savunu-
‘Demokrasi mücadelesi
dedi¤iniz fley sizin
seçti¤iniz ya da
arzu etti¤iniz
ortamlarda olmaz.
Zaten o arzu etti¤iniz
ortamlarda size yapacak
çok fley de düflmez.’
luyordu? İmparatorluk elimizden gidiyor
paniğiyle. Ne oldu? Bu panik içerisinde bu
yönde politika yapanların yaptığı şey bir
imparatorluğu feci bir enkazla çökertmek
oldu ve o enkazın altında çok insan kaldı.
Ortadoğu hala enkazın sonuçlarını yaşıyor.
Ha, imparatorluk çökmekteydi. Ama bu
panik hali ve aklın kısa devre yapmasının
sonuçları budur işte. Ne zaman kimin aklı
buna yatarsa bunun nereye doğru savrulabileceğini tekrar gözden geçirmesi lazım ve
unutmayalım ki bu ülke bu enkazın içinden bu politik savrulmayı reddederek çıktı.
Kurucu ideoloji bu savrulmayı reddederek
ancak bu işin içinden çıktı. Bu ülkenin kurucu ideolojisinin zaten o savrulmayla bir
hesaplaşması vardı. Bunları hatırlamak lazım. Bakıyorsunuz bu kurucu ideolojiyi en
çok savunuyor gözüken çevre rahatlıkla o
dönemi unutup bu kurucu ideolojinin hesaplaşmak zorunda kaldığı bir yere doğru
savrulabiliyor ve bunda hiçbir çelişki görmüyor. O nedenle tarihle yüzleşeceksek her
Biraz konunun d›fl›na ç›kaca¤›z
ama Kuzey Irak’ta tehlikeli bir gidiflat var ve siz bölge üzerine de yo¤unlaflan bir yazars›n›z. Sizce bu süreç nas›l afl›lmal›?
En genel manasıyla baktığınızda Türkiye’deki kriz ortamının nedenlerinden bir
tanesinin Ortadoğu olduğunu söyleyebiliriz. Yanı başınızda bir ülke işgal edilmiş
parçalanıyor, büyük bir yeniden yapılanma, büyük bir kriz yaşıyorsa bundan etkilenmemeniz mümkün değil. Kürt meselemiz olmasaydı da ilgilenmek zorunda
kalacaktık. Uluslararası dengelerde değil
Irak kadar büyük bir değişiklik, en ufak
bir değişiklik olduğunda yanı başında
olan herkesi etkiler.
Kerkük’le ilgili gelişmelerde ‘Bizim
orada Türkmen soydaşlarımız var’ ifadesi
zaman zaman dile getiriliyor. Irak işgalinin başında da bu laf telaffuz edildi. Televizyon tartışmalarında da çok söyledim;
bundan absürt bir şey olamaz. Türkiye’nin
Irak ile ilgisi sadece komşu bir ülke olduğu
içindir. Onun dışında Türkmen soydaşımız var lafı kadar Türk politik çizgisinin
dışında ve de tartışılır bir şey olamaz. Sizin
kurucu ideolojiniz ne diyor? Vatandaşlığın
tarifini yapmış, soydaşlık şeklinde bir ifade
var mı? Türk dış politikasında soydaşınız
olmak dolayısıyla yetkileriniz var mı?
Uluslararası anlaşmalarla garantilenmiş
müdahale haklarınız varsa vardır, yoksa
yoktur. Bunları yeniden icat edemezsiniz.
Edersiniz de, emperyalist bir güç iseniz
edersiniz. Ama bunun hukuki bir arka planı olmaz.
Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahale
olasılığı çok riskli bir şey. Irak’a herhangi
bir ülkenin girmesi hemen hemen ihtimal
dışı. Irak halihazırda büyük bir kriz merkezi. Ve görülen o ki bu krizle uzunca bir
dönem yaşamayı, bu kriz durumunu yönetmeyi becermemiz gerekiyor.
74 TDBD gündem
Özhan Öztürk, Trabzonlu yazar
Hrant Dink’in ard›ndan:
Çekin kirli ellerinizi
Trabzonumuzdan
Hrant Dink cinayetinin ard›ndan gözler Trabzon’a çevrildi. Birkaç y›ld›r kentten gelen
iflaretler yolunda gitmeyen birfleyler oldu¤unu hissettiriyordu. Bu noktada meseleyi Karadenizlilerin h›rç›nl›¤›yla aç›klayan basmakal›p yorumlar›n d›fl›nda yaklafl›mlara ihtiyaç
var. Yöreyi iki ciltlik devasa bir ansiklopedik sözlük yazacak kadar bilen ve seven
meslektafl›m›z Özhan Öztürk’ün de¤erlendirmesini sunuyoruz.
Ocak Cuma günü katledilen
AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katilinin
yakalanması ve kimliğinin açıklanması ile birlikte ulusal medya son derece haklı gerekçelerle sanığın Trabzon’lu olduğunu üzerine basa
basa vurgulanırken, tıpkı 6 Nisan 2005 tarihinde yaşanan TAYAD üyelerine linç girişiminde, 5 Şubat 2006’da Santa Maria Kilisesi
rahibinin cinayetinde hatta ulusal basına yansımamış Doğulu inşaat işçilerinin molotof
kokteylli tacizi ve aralarında öğretim üyelerinin de bulunduğu pek çok cinayet vakasında
olduğu gibi bu durumun gerçek nedenleri
sorgulanmadan pek çok yayın organında doğrudan Trabzon özellikle Trabzonluluk hedef
tahtasına yerleştirilmiştir. Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu’nun “Son iki yılda meydana gelen
olaylar ve kişiler arasındaki benzerlikler rastlantı olamaz. Trabzon’a çöreklenen, hem bu
kentin hem de ülkemizin onur ve çıkarını zedeleyen hücreler, şebekeler bir an önce ortaya çıkarılmalıdır” açıklaması çoğulcu, demokrat ve özgürlükçü bir Türkiye hayaliyle
yaşayan tüm aydınların ortak çığlığı olması
gerekirken, bürokrasi, hükümet ve gemi azıya almış milliyetçi çevrelerin oluşturduğu koronun “komplo”, “provokasyon”, “karanlık
güçler”, “vatan hainleri”, “dış güçlerin oyunları” açıklamalarının sekiz sütun manşetlerde
yeralması dahası hayatını bir çocuk masumiyetiyle yaşamış pırıl pırıl bir insanın namertçe katlinin “Diaspora’nın eline koz verdik”,
“ülkemizin imajı zedelendi” gibi makyevelist
ve gayrı insani bir mantık silsilesi halinde yorumlanarak, tıpkımızın aynısı bir Anadolu çocuğunun gazete sayfalarından taşan delik
ayakkabılı fotoğrafının altında haber konusu
yapılması, ve okuyucuların işlenen cinayet ve
vicdanlarıyla yüzleşmesine engel olmuştur.
19
Fail karanlık güçlerse o karanlığın yaratılmasında, provokasyonsa insanların kışkırtılmasında, yirmi yaşındaki evlatlarımızın Kurtlar
Vadisi jenerasyonuna, hazır kıta linççilere dönüştürülmesinde medyanın ve bürokrasinin
hiç mi kabahati yoktur? Size rağmen bu toprakların sevdalısı bir yazarı namlunun ucuna
itip Trabzon’da kendi ellerinizle yarattığınız
bir başka kurbana katlettirmenizin kabahatini nasıl kentimize yükler aradan sıyrılırsınız?
Trabzonlular çok hırçınmış! Kimdir hangi
olaylar dizisidir, bu uzak deniz kentinin umut
yüzlü emekçilerini bir kuşak içinde maça döner bıçağıyla giden lümpen tetikçilere dönüştüren? Sorgulanmalıdır...
Amacım medyanın tutumunu eleştirmek,
köşe yazarlarının patronlarının çıkarları ile
araştırma içgüdüsü arasındaki dengeyi ya da
medyanın vatandaşa haber verme ile vatan-
daşı yönlendirme görevleri arasındaki gününe göre değişebilen tercihini sorgulamak değil, benim işim de değil. Ama adını bile hatırlamadığım dedelerimi baba ocağındaki
mısır tarlasının dibine gömmüş, Trabzonlu
olmanın genetik ve kültürel mirasını onurla
taşıyan birisi olarak yaşananlara, dahası yakın
gelecekte yaşanması muhtemel olaylara isyan
ediyorum.
Kimse kentimizin huzur ve mutluluğun
doya doya yaşandığı efsanevi Şangri-La ülkesi olduğu iddiasında da değil zaten. Fakat yaşananların göz göre göre, göstere göstere gerçekleşmesi kentimize, kimliğimize ne derece
pervasızca tecavüz edildiğinin delili değilmidir?
TAYAD’lı Aileler, F tipi cezaevlerinde süren tecridi protesto etmek için pek çok ilde
yaptıkları gösteriyi Trabzon’da düzenleyince
6 Nisan 2005 tarihinde dört TAYAD’l› genç sivil giyimli baz› kiflilerce k›flk›rt›lan
yüzlerce kiflinin sald›r›s›na u¤ram›fl, bir hafta sonra bu olay› protesto edenler yine linç
edilmeye çal›fl›lm›flt›.
hiçbir yerde karşılaşmadıkları bir tepkiye maruz kalmışlar, birkaç genç üzerlerine saldıran
binlerce kişi tarafından tartaklanmış ve linç
edilmek istenmiştir. İnsan Hakları Derneği
(İHD) Trabzon Şubesi yaşanan saldırıyı ve
olayları başlatanın bir "sivil emniyet görevlisi"
olduğunu açıklamışsa da, olay sonrasında linç
girişiminde bulunanlar yerine bizzat saldırıya uğrayanlar tutuklanmış, Trabzon Valisi istifa edeceği yerde “Hiç kimsenin adaletin yerine geçmeye hakkı olmadığı gibi sağduyu
sahibi yüce Türk milletinin huzurunu bozmaya da hakkı yoktur” demeciyle adaletin ye-
Kendisi de bir kurban olan Hrant Dink’in katili yakalandığı gün ilk ifadesinde “Dink aleyhine yayın yapan internet sitelerinden etkilendiğini, eylem için Trabzon’dan temin ettiği
tabancayla İstanbul’a geldiğini” sözleriyle sözde bireysel olayın hiçbir zaman aydınlanmayacağını gerçek arka planının aydınlanmayacağını da kamuoyuna duyurmuştur.
Bu olay da öncekilerde olduğu gibi, bürokrasi ve siyasi erkânın insan zekasını hiçe
sayan, bilgi vermekten ziyade kitleleri kontrol
etme amacı güden, “görev başındayız imajını”
gözümüze sokmaktan başka işe yaramayan
toplumun ideolojik şartlanmışlığını ortaya
koymaktadır. Etienne Copaeaux’un “Türk tarih Tezinden Türk –İslam sentezine” adlı kitabında belirttiği “(sınıfta öğretilen dersler),
tüm bir kuşağın ortak tabanını oluştururlar,
pek sorgulanmayan bir uzlaşma yaratırlar ve
özellikle gerilim ya da bunalım anlarında duyumsanan refleks düşüncelere kaynaklık ederler” sözünü doğru çıkarırcasına 1980 darbesi
sonrasında yetişmiş gençlerin önceki kuşaklardan farkları ortaya böylece ortaya çıkmaktadır. Önce okulda, ardından ticari TV programlarıyla beyinlerini yıkadığımız, hayal etme
ve emeğiyle bir şeyler başarma keyfinden
mahrum bıraktığımız, şiddete özendirdiğimiz, sadece askere alırken adam yerine koyduğumuz, işsiz, aşsız, eğitimsiz bırakmamıza
rağmen taşıyamayacağı misyonlar yükleyerek,
el birliğiyle varettiğimiz bu Kurtlar Vadisi jenerasyonunun geri dönüşümünü nasıl sağlayacağız? Kendini ayakta tutmak için sürekli
düşman yaratmak zorunda olan, toplum vicdanının sorgusundan kaçabilmek için gençlerimizi kimi zaman cellat kimi zaman kurban
olarak seçen ve kışkırtan insan/ideoloji tacirlerinin elinden bu çocukları nasıl kurtaracağız? Ne yapacağız da 70’lerin kabusunu tekrar
görmek zorunda kalmayacak, karanlığın mimarlarının gönderdiği sahte peygamberleri
kurtarıcı olarak bağrımıza basmayacağımız
bir Türkiye yaratacağız? Ülkemizin geleceği-
Trabzonlular çok h›rç›nm›fl! Kimdir, hangi olaylar dizisidir, bu uzak
deniz kentinin umut yüzlü emekçilerini bir kuflak içinde maça döner
b›ça¤›yla giden lümpen tetikçilere dönüfltüren? Sorgulanmal›d›r...
rine gelmesini engellemenin yanısıra, saldırganların sırtını sıvazlayan bu demeç ilerde
yaşanması gebe olayların da başlangıç noktası olmuştur. Çağdaş ve demokrat bir devlete
yakışmayan bu resmi tavır yazık ki geleceğe
yönelik etkileri doğru analiz edilmeden yerel
basında da sahiplenilmiş, ulusal basında ise
yeteri dozda eleştirilmemiş, adalet duygusunu
yaralayan ve vatandaşlar arasında ayrımcılık
yapan bu garip tavrın nedenleri sorgulanmamıştır.
5 Şubat 2006 tarihinde Santa Maria kilisesinde görevli rahip Andrea Santaro'nun katlini yine sekiz sütuna manşet veren basınımız
maktül yakalanmasına karşın bir yıldır aydınlanmayan olayın muhtemel nedenlerini ısrarla araştırmadan soğumaya bırakmış, hatta
adeta ilahi bir tesadüfle gerçekleşen ertesi gün
İtalya’da oniki Türk turistin ölümüne yol açan
kaza için her olayın ardından “komplo, karanlık güçler” diyen ağızlar suskun kalmıştır.
tekdüze açıklamalarından ibaret kalıp halkın
vicdanını tatmin etmezse -ki öyle görünüyorfailleri karanlıkta kalacak ve devamı katlanarak gelecek demektir. Gerçekten de bizzat ailesi tarafından polise ihbar edilen katilin yaklanması hatta sözde çetesi ve azmettiricisine
ilişkin bilgilerin akıl almaz süratle ortaya çıkışı, dezenformasyonun vehameti olayın gerçek arka planının karartıldığı, saklanmak istendiği şüphesini zihnimizden eksik
etmemektedir. Dahası Hrant’ın cenazesine
katılanların yüreklerindeki acı ve vicdanlarındaki anlık empatiyi döktükleri “Hepimiz
Hrant’ız” sloganına karşı toplumun önemli
bir kesimince destek gören sağ entelijansiyanın utanmasalar “Hepimiz Ogün Samast’ız”
olarak özetlenebilecek karşı tepkisi yapılanın
bireysel hatta örgütsel bir terör eylemi olmasının ötesinde güçlü olmayı zayıfı ezmek, egemen olmayı farklı olana hayat hakkı tanımamak olarak algılamaya şartlanmış bir
ni emanet edeceğimiz gençlerin üzerine dökülen ağuyu nasıl temizleyeceğiz? Türk aydınları olarak geç olmadan önce kendimize
sormamız gereken öncelikli sorular bunlardır. Kendi adıma ağlayıp, dövünmenin, sadece umut etmenin gerçekçi bir mücadele yöntemi olduğunu sanmıyorum.
Özhan Öztürk
1968 yılında Karadeniz göçmeni bir ailenin ilk çocuğu olarak İstanbul’da doğan,
ilk, orta ve yüksek eğitimini İstanbul’da
tamamlayan, İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nden 1991 yılında
mezun olan Öztürk’ün çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmış özellikle folklor
konulu yazı ve makaleleri, 2005 yılında
yayımlanmış 2 ciltlik “Karadeniz Ansiklopedik Sözlük” adlı folklor ve dilbilim
<
konulu bir kitabı bulunmaktadır.
76 TDBD fakültelerden
‘Akademik piramit tersine
dönmüfl durumda’
Baflkent Üniversitesi Diflhekimli¤i Fakültesi lisans düzeyinde e¤itim vermeye bu y›l bafllayan
bir fakültemiz. 2000 y›l›ndan bu yana lisansüstü e¤itimi veren Fakültenin Dekan› Prof.Dr. Nur
Alt›nörs Türkiye’de diflhekimli¤i fakültelerinin en önemli sorunu olarak uzmanl›k düzenlemesinin yap›lmam›fl olmas›n› gösteriyor
Fakültenizin kuruluflundan bugüne
kadarki tarihsel geliflimini özetleyebilir misiniz?
Başkent Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi 1999 yılında kurulmuştur. Başkent Üniversitesi dişhekimliği hizmetleri 1995 yılında tıp fakültesi bünyesinde açılan tek ünitelik bir diş polikliniği ile başlamış, daha
sonra Ağız Diş Sağlığı Polikliniği olarak
hizmet vermeye devam ederek 1999 yılında dişhekimliği fakültemiz kurulmuştur.
2000-2001 eğitim ve öğretim yılında lisansüstü eğitimine başlayan fakültemiz, 20062007 eğitim ve öğretim döneminde lisans
eğitimine başlamıştır. Bahçelievler’deki
dişhekimliği fakültesine ek olarak, Bağlıca
kampüsü, Adana Uygulama ve Araştırma
Hastanesi, Konya Uygulama ve Araştırma
Hastanesi ve Alanya Uygulama ve Araştırma Hastanesinde ağız diş sağlığı ve dişhekimliğinde mezuniyet sonrası eğitim alanlarında hizmet vermektedir.
Fakülteniz hakk›nda say›sal bilgiler
verebilir misiniz?
Fakültemizde 5 dalda toplam 33 doktora
öğrencisi ve 3’ü burslu olmak üzere toplam
30 lisans öğrencisi eğitim görmektedir. Bu
öğrencilerden hazırlık sınavını geçmiş olan
19 öğrenci 1. sınıfta diğer 11 kişi hazırlık
sınıfında eğitimlerini sürdürmektedir. Fakültemizden 2006 yılında 4 doktora öğrencisi mezun olmuştur, henüz lisans düzeyinde mezun vermemiştir.
Bu yılki kontenjan(lisans) yine 30 kişi
olacaktır.
Ö¤rencilerinizin çal›flaca¤› hasta
bulma konusunda problem yafl›yor
musunuz? Hasta profilini kimler
oluflturuyor? (Resmi evrakl›, özel
vb.)
Henüz klinik sınıfta öğrencimiz yok ancak
fakültemizin hasta profilini resmi evraklı
olup bazı işlemlerde fark ödeyen hastalar,
anlaşmalı kurumların hastaları ve tamamen özel hastalar oluşturmaktadır.
Diflhekimli¤i fakültelerinin say›s›
hemen her y›l art›yor. Buna ba¤l›
olarak mezun olan diflhekimi say›s›
da art›yor. ‹nsan gücü planlamas›
aç›s›ndan de¤erlendirdi¤inizde bu
olguyu do¤ru buluyor musunuz? Bu
durum e¤itimin kalitesini de etkiliyor mu?
Nüfusa göre dişhekimi sayısının Avrupa
Birliği ülkelerine göre az olması ülkede
önemli bir dişhekimi açığı var görüntüsü
vermektedir. Ancak ülkemizdeki dişhekimine gitme oranının yine bu ülkelerdeki
oranın çok altında olması nedeni ile bu ihtiyaç kağıt üzerinde kalmaktadır. Bunun
yanında dişhekimlerinin ülkemizdeki dağılımlarının çok düzensiz ve özellikle büyük şehirlerde yoğunlaşmış olması da diş-
hekimi ihtiyacının sağlıklı değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır.
Mevcut fakültelerin öğrenci sayısının
arttırılması eğitim kalitesini olumsuz etkileyecektir. Yeni fakültelerin özellikte perifer illerde açılması ise öğretim üyesi kadrosu oluşumunda sıkıntılar oluşturmaktadır
ve eğitimin kalitesini olumsuz etkilemektedir. Bunun yanında Antalya ve Bursa gibi
büyük ve gelir düzeyi yüksek illerde bugüne kadar neden fakülte kurulmadığı da pek
anlaşılır değildir.
Avrupa Birli¤i sürecinde fakültenizi
e¤itim ve fiziki altyap› aç›s›ndan
nas›l de¤erlendiriyorsunuz?
Fakültemiz, sekiz anabilim dalında hizmet
vermektedir. Temel bilimler eğitimi, Bağlı-
ca kampüsünde, protez ve tedavi laboratuarları ve derslikleri ile
donanımlı bir tesis olan dişhekimliği fakültesi binasında gerçekleştirilmektedir. 5 yıllık bir eğitim ve öğretim programını içeren
dişhekimliği eğitimi ilk 3 yıl temel bilimler, 4. ve 5. sınıflarda ise
klinik eğitim ve staj programlarını içermektedir. 3. sınıfın ikinci
yarıyılında öğrenciler klinik gözlemci olarak klinik eğitimi almaya başayacaklardır. Oral Diagnoz ve Radyoloji, Periodontoloji, Ağız Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi, Protetik Diş Tedavisi, Konservatif Diş Tedavisi, Endodonti, Ortodonti ve Pedodonti Anabilim Dalları’ndan oluşan 8 anabilim dalında klinik
bilimlere ait dersler ve staj eğitimi Bahçelievlerdeki dişhekimliği
fakültesi’nde gerçekleştirilecektir. Tıp fakültesinin bütün eğitim,
araştırma olanakları ve ameliyathaneleri dişhekimliğine de hizmet vermektedir. Dişhekimliği öğrencileri, Bağlıca kampüsündeki hayvan laboratuvarı, kütüphane ve diğer fakültelerdeki
tüm araştırma olanaklarından da yararlanabilmektedir. Öğrenciler arzu ettikleri takdirde 5. sınıf klinik eğitimini Adana ve
Konya’daki Uygulama ve Araştırma Hastanelerinde de gerçekleştirebileceklerdir. Fakültemizde uygulanan eğitim sistemi yatay ve dikey bütünleşmeye yöneliktir böylelikle diğer sistemlerde yaşanan klinik bilimlerle temel bilimler arasındaki kopukluğun giderilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca eğitim süresi Avrupa Birliği önerileri ile uyumludur. Ders programı ECTS ye uygundur
ve buna göre kredilendirilmesi yapılmıştır.
Bugün için yaflad›¤›n›z en önemli sorunlar nelerdir?
Elinizde yeterli imkan olsa fakülteniz için ne yapmay› düflünürsünüz?
Bugün dişhekimlerinin en önemli sorunu iş alanlarının kısıtlı
olması ve rekabetin çok düşük fiyatlarla çalışmayı zorunlu hale
getirmesidir. Üniversitelerde en önemli sorun ise uzmanlık düzenlemesinin yapılmamış olmasıdır. Özellikle Ağız Diş Çene
Hastalıkları ve Cerrahisi alanında meslekdaşlarımızın haklarının korunması konusunda gecikmeden adımlar atılmalıdır.
Üniversitelerdeki piramit yapısının tersine olması yine üniversitelerdeki önemli bir problemdir.
Fakültemi dünyada ilk on fakülte içine alabilmek en önemli
amacımdır.
TDB ile iliflkilerinizi de¤erlendirebilir misiniz?
TDB ile fakülte ilişkileri gittikçe daha olumlu bir noktaya gel<
mektedir.
Say›larla
Baflkent Üniversitesi
Diflhekimli¤i Fakültesi
Ö¤renci say›s› (2006-2007)
Lisans 30 (Üçü burslu)
Doktora
33
2005-2006’da mezun olan ö¤renci say›s›: 4
(Doktora ö¤rencileri)
Akademik kadro
Profesör
3
3
Doçent
Yard. Doçent 9
Ö¤retim Gör. 12
10
Doktor
78 TDBD fakültelerden
‘Yeni diflhekimli¤i fakülteleri
bize de zarar veriyor’
Atatürk Üniversitesi Diflhekimli¤i Fakültesi Dekan› Prof.Dr. Recep Orbak fakültesini de¤erlendirirken kuruluflunda do¤u ve güneydo¤u illerine hizmet etmek üzere flekillendi¤ini ve
bu görevi bugüne kadar lay›k›yla yerine getirdi¤ini aktar›yor. Orbak, yeni diflhekimli¤i
fakültelerinin aç›lmas›n›n ise özellikle büyük iller d›fl›ndaki fakültelerden ö¤retim eleman›
alaca¤›ndan buralara zarar verece¤ini düflünüyor.
lam 148 ünitle hizmetine devam eder.
Fakültemiz, bir eğitim ocağı olmasının yanı sıra, çağdaş ilmin gereklerine göre toplumun ve bireylerin sağlık sorunlarına, ileri düzeyde en iyi çözümü verebilmek amacıyla kurulmuş ve devamlı gelişme içerisinde olan bir kurumdur. Bu anlamda çağın
en son teknolojisini kullanmayı hedeflemektedir.
Bu anlamda kurulmuş olan ameliyathane
ve acil vakaların bakıldığı acil poliklinikleri ile hizmetlerini sürdürmekte, toplumun
takdirlerini kazanmaktadır. Ayrıca Fakültemiz bünyesinde kurulan implant uygulama merkezi vaka görüşmelerini çok katılımlı olarak yapmakta ve en iyi tedavi sonucuna varılması hedeflenmektedir.
Fakültemiz kurulduğu 1971 yılında mevcut olan Tedavi, Protez, Ortodonti ve Cerrahi Anabilim Dallarına dişhekimliği biliminin olmazsa olmazlarından olan diğer
anabilim dallarını da zaman içerisinde ekleyerek Periodontoloji, Ortodonti, AğızDiş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi, Konservatif Diş Tedavisi, Endodontik Diş Tedavisi, Protetik Diş Tedavisi, Pedodonti ve
Oral-Diagnoz ve Radyoloji olmak üzere
sekiz anabilim dalına ulaşmıştır.
Fakültenizin kuruluflundan bugüne
kadarki tarihsel geliflimini özetleyebilir misiniz?
Atatürk Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya bölgesel ve halka dönük hizmetlerin genişletilmesi arzusuyla, Üniversitemizin yedinci
fakültesi olarak 11 Ocak 1971 tarihinde
kuruldu.
Yerli ve yabancı bilim adamlarından oluşan bir araştırma grubu tarafından, Türkiye’deki tüm devlet üniversiteleri arasında,
kendi kategorisinde beşinci seçilen fakültemiz üç yıldır bu yerini koruyor. Ancak bu
seviyede kalma değil, daha iyi bir düzeye
çıkma gayreti ve çalışması içerisindeyiz.
Fakültenizin akademik idari ve fiziksel yap›lar bak›m›ndan geliflimini özetleyebilir misiniz?
Kuruluşunda bir binası dahi olmayan Fakültemiz Sağlık Bakanlığı ile yapılan anlaşmalar sonucu 1971 yılında Erzurum Numune Hastanesinin Şerif Efendi Polikliniğinin zemin katında hizmete başlar ve bu
yıllar fakültenin yönetimi ve eğitimi için
gerekli yönetmeliklerin çıkarıldığı yıllar
olur. Bu binada sınırlı olanaklarla tedavi
hizmetleri yürütülür. Fakültemizin ilk yıllarında sekiz üniti vardı ve sadece iki Asistanı görev yapıyordu. İlk öğrenci kayıtları
1971-1972 ders yılı başında 22 öğrenci ile
başladı. 1974 yılına kadar Tedavi, Protez,
Ortodonti ve Cerrahi gibi dört anabilim
dalı esas olmak üzere eğitim verilmeye başlandı. Akademik kadronun gittikçe artması ve eğitimin her geçen gün ağırlığını hissettirmesi, fakültenin yeni bir binaya taşınma ihtiyacını doğurur. Bu nedenle 1974’te
Erzurum-Çat yolu üzerindeki yeni yapılmış Göğüs Hastalıkları Hastanesi Doğu
Blokuna taşınır. Böylece 61 odası ile fakülte hizmet alanını genişletmiş olur. Bu yıllarda Tıp Fakültesinden gelen ve fakültemiz öğrencilerinin yalnızca teorik derslerini veren dokuz profesör ve altı doçent gö-
revlendirilir. Dişhekimliğine yönelik pratik
dersleri ise, dişhekimliği okulu mezunu, 1
doçent, 5 doktoralı asistan ve 22 asistan
yürütür. Gün geçtikte artan ihtiyaçlara yeterli yanıt verilebilmesi için 1979’da yeni
yapılan kampüsteki fakülte binasına taşınılır. 10 bin m2 kapalı alan üzerine inşa edilmiş olan Fakültemiz; Klinikler, Dershaneler ve Dekanlık olmak üzere üç Bloktan
ibaret olan şu an kullandığı binasına kavuşur. Bu yıllarda fakültemiz 90 ünite sahip
olur. Bir doçent, iki doktor asistan ve 22
asistanla akademik kadrosunu zenginleştirir. Daima gelişme içerisinde olan fakültemize 1999 yılında 1000 m2’lik ek bina eklenmesi hedeflenir. 2006 yılında 117’si tam
donanımlı 31’i ise yarı donanımlı olan top-
Ö¤rencilerinizin çal›flaca¤› hasta
bulma konusunda problem yafl›yor
musunuz? Hasta profilini kimler
oluflturuyor? (Resmi evrakl›, özel
vb.)
Fakültemizi ülkemizdeki diğer fakültelerden ayıran en önemli özelliğinin hasta bulma bakımından daha fazla olanağa sahip
olması gösterilebilir. Dişhekimliği eğitiminde pratik uygulamaların önemi tartışılmazdır. Bu bakımdan fakültemizden
eğitim alan öğrencilerimizin şanslı bir grubu oluşturduğu düşünülebilir. Hasta profilini genellikle resmi evraklı hastalar oluşturmakla birlikte, bulunduğu bölgede referans konumunda olan fakültemizden de
ücretli tedavi hizmeti alan hastalar önemli
bir oranı oluşturmaktadır. Öğrencilerimiz,
staj aldıkları kliniklerde bir akademisyen
gözetiminde her türlü hastaya müdahale
fırsatı bulmakta, eğitimlerini eksiksiz tamamlamaktadır. 2006 yılı itibariyle fakültemizin farklı birimlerinden yararlanan
hasta sayımız ortalama 63 bin civarında olmuştur.
Mezun olan ö¤rencilerinizle iletifliminiz devam ediyor mu? Mezunlar›n›z ifl bulma aç›s›ndan s›k›nt› çekiyor mu?
Mezun olan öğrencilerimizle iletişimlerimiz devam etmektedir. Bölgemizde istihdam edilenlerle daha sık birlikteliğimiz olmakla birlikte diğer bölgelerde sağlık hizmeti veren meslektaşlarımızla da iletişimimiz devam etmektedir. Geri dönüşüm anketleriyle hem mezun öğrencilerimizin durumları hakkında bilgi edinilmekte hem de
kurum eksikliklerinin görülüp telafisi hedeflenmektedir. Bugün itibariyle işsiz mezunumuz yoktur. Elde edilen veriler doğrultusunda yorum yapmak gerekirse çok
cazip tekliflerle iş bulduklarını rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Diflhekimli¤i fakültelerinin say›s›
hemen her y›l art›yor. Buna ba¤l›
olarak mezun olan diflhekimi say›s›
da art›yor. ‹nsan gücü planlamas›
aç›s›ndan de¤erlendirdi¤inizde bu
olguyu do¤ru buluyor musunuz? Bu
durum e¤itimin kalitesini de etkiliyor mu?
Dişhekimliği fakültelerinin bu denli artışı
gelecekte doğuracağı insan gücü planlaması açısından oldukça kaygı vericidir. Eğer
siyasi kaygılarla fakülteler açılmak zorundaysa belki mevcut fakültelerden kontenjan azaltılmasına gidilerek bu yeni açılan
fakültelere aktarım yapılabilir. Böylece gelecekteki bu yanlışın önüne geçilebilir diye
düşünüyorum. Amacımız çok dişhekimi
yetiştirmek değil kaliteli dişhekimi yetiştirmek olmalıdır.
Dişhekimliği eğitimi diğer fakültelerden
oldukça farklıdır. Bir öğrencinin yetiştirilebilmesi açısından öncelikle gerekli alt yapının olması, daha da önemlisi tam bir eğitim kadrosunun var olması zorunludur.
Bu yıl 36. kuruluş yılını kutladığımız fakültemiz halen yapılanma sancılarını çekerken, gerekli teçhizattan yoksun ve geçici
görevlendirmelerle bir araya getirilen öğretim üyeleriyle eğitimi hedefleyen yeni fakülteleri düşünmek bizleri oldukça kaygılandırmaktadır. Yeni açılan bu fakültelerin
gözden kaçan diğer bir mahzuru da bizim
gibi yapılanmasını çok zor şartlarda tamamlamış olan fakültelerin yıpranmasına
Atatürk Üniversitesi Diflhekimli¤i Fakültesi sekiz anabilim dal›nda toplam 119 ö¤retim
görevlisiyle çal›flmalar›n› sürdürüyor.
nomisine, hem de halk sağlığına daha yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Say›larla Atatürk
Üniversitesi
Diflhekimli¤i Fakültesi
Tüm s›n›flarda toplam
ö¤renci say›s›: 267
2005-2006’da mezun olan
ö¤renci say›s›: 55
2006-2007 Kontenjan›: 64
Akademik kadro
Profesör
Doçent
Yard. Doçent
Doktor
Arfl. Gör.
15
12
24
4
70
sebebiyet vermesidir. Takdir edilmelidir ki,
genelde bu fakültelere büyük kentlerden
öğretim üyeleri gidemeyecektir. Dolayısıyla bu anlamda periferdeki diğer fakülteler
yıpranacaktır diye düşünüyorum. Yani üç
yarı kapasiteli ve eksik donanımlı fakültelerdense, donanımı tam bir fakülte tercihinin, hem bölge halkına, hem devlet eko-
Avrupa Birli¤i sürecinde fakültenizi e¤itim ve fiziki altyap› aç›s›ndan
nas›l de¤erlendiriyorsunuz?
Bu anlamda fakültemiz hazırlıklarını en
iyi şekilde yürütmektedir. Avrupa Üniversiteler Birliği’nden zaman zaman Üniversitemizin, paralelinde fakültemizin değerlendirilmesinden çok olumlu raporlar
elimize ulaşmıştır. Fakültemiz için Avrupa Üniversiteler Birliği’nce yapılan ÖzDeğerlendirme raporu da çok umut vericidir.
Avrupa Birliği sürecinde eğitimde akreditasyonla ilgili çalışmalarımız da devam etmektedir. Akreditasyon çalışmalarına yönelik tüm dişhekimliği fakülteleri ortak
bir çalışma grubu oluşturmuştur. Bu çalışmalardan çıkacak sonuçlar doğrultusunda kararlar verilecektir.
TDB ile iliflkilerinizi de¤erlendirebilir misiniz?
TDB ile ilişkilerimizin son derece iyi olduğunu düşünüyoruz. Zaten böyle de olmalı. Çünkü her akademisyen neticede
birer dişhekimidir. Bizlerin de hakları
TDB tarafından savunulmalı, gözetilmeli
ve korunmalıdır. Kısaca TDB sadece serbest dişhekimlerinin değil tüm dişhekimlerinin birliğidir. TDB’nin birkaç konuda
(uzmanlık gibi) akademisyenlerden farklı
düşünceye sahip olması biraz soğuk rüzgarlar estirmiştir. Ancak bizler biliyoruz
ki sorunların çözümü yine TDB’den geçe<
cektir.
80 TDBD bilimsel
‹nci Oktay*
D‹fiHEK‹ML‹⁄‹ UYGULAMALARINDA
Baflar›y› etkileyen
yeni yaklafl›mlar
Meslek Deneyimi? Bilimsel Araflt›rma? Uzman Görüflü?
Meslek pratiğinde başarılı olmak, tüm
dişhekimlerinin ortak amacıdır. Klinik başarıya ulaşmada izlenecek yolun doğru seçimi önem taşımakta olup
meslektaşlarımızın zaman ve
emek kaybını da önlemek gerekmektedir
Şüphesiz,
dişhekimlerinin çalışma yılları arttıkça kazandıkları deneyim de onlara yol gösterecektir.
Ancak,
doğru
kararların deneyimden kaynaklanmasına karşın, deneyime hatalı kararlar sonucu
ulaştığımızı da unutmamak
gerekir. Bu konuda hastaların beklentisi ise hekimlerin
deneyim kazanmadan da
doğru kararları alabilmesidir.
Hekim açısından önemli
olan ise, uygulamada bizi
yönlendirecek doğru bilimsel
kanıtlara ulaşabilmektir.
Özellikle, günümüzde elektronik ortamda, inanılmaz sayıda kaynağa ulaşmak mümkün
olabilmektedir.
Öğrenmeyi öğrenme, yaşam
boyu öğrenme kavramlarının
ve uygulamalarının günlük
hayatımızın bir parçası olması, bizi daha sıklıkla bilgi yığınlarıyla karşılaştırmaktadır.
Aynı konuda birbirinden çok
farklı sonuçlara ulaşmış ve
uygulamada kuşku yaratacak
araştırmalarla sıklıkla karşılaşmak olasıdır. Dişhekimleri aynı konuda deneyim, bilimsel araştırma, uzman görüşü vb
yaklaşımlar arasında kalmaktadır. Aslında
bu durum akademisyenler için de bir sorun oluşturmakta ve yapılan araştırmalar
ile meslek pratiği arasında güvenilir bir
köprü oluşturmanın koşulları incelenmektedir.
Tüm Araflt›rma Sonuçlar› Efl De¤erde Güvenilir Olabilir mi?
Son bir iki on yılda, araştırma metodolojilerindeki gelişmeler, farklı araştırma yöntemlerinin eş değerde güvenilir olmadığını
göstermiş ve araştırmacıları bir konuda
doğru yorum yapabilmek için çalışmaları
gruplandırmaya yönlendirmiştir. Artık günümüzde her çalışma, kullandığı araştırma
yöntemi açsından dikkate alınmakta ve sonuçları güvenilir çalışma sonuçları hem eğitimde hem de uygulamada ön plana çık-
*PROF. DR., ‹STANBUL ÜN‹VERS‹TES‹ D‹fiHEK‹ML‹⁄‹ FAKÜLTES‹ TOPLUM A⁄IZ D‹fi SA⁄LI⁄I ANAB‹L‹M DALI.
maktadır. Bu durum da bilgi yığını içinden
bir seçimi gerektirmekte ve meslek başarısını kolaylaştırmaktadır.
Kan›ta Dayal›
Diflhekimli¤i
Yukarıda söz ettiğimiz yaklaşımlar, mesleğimize yeni bir
kavram getirmiştir. Kanıta dayalı dişhekimliği; güvenilir
araştırma yöntemlerini kullanmış çalışmaları bir araya getirip, bir üst istatistikle değerlendirerek etkinliği kanıtlanmış
sonuçları mesleğimize kazandırmaktadır. Uluslararası düzeyde bu alanda ‘Kanıta Dayalı Dişhekimliği Enstitüleri’
(Cochrane, Oxford vb) kurulmuş ve çalışmalarına devam
etmektedir.
Klinik Rehberler ve Kalite Güvence Standartlar›
Kanıta dayalı dişhekimliği yaklaşımının bir sonucu da klinik
rehberlerin hazırlanması olmuştur. Sonuçları değerlendirilen
araştırmalardan etkinliği kanıtlanmış uygulamaları içeren ve
meslek pratiğinde bizi başarıya
kısa ve doğru bir yolla götürecek rehberler, çalışmalarımızı
kolaylaştırmıştır.
Tablo 1’de bazı örnekleri görülen rehberler dişhekimliğinin
tüm dallarını kapsamaktadır.
Yayımlanmış olan yüze yakın
rehber bulunmakta ve giderek
sayıları da artmaktadır.
Ayrıca, son yıllarda, sağlık
hizmetlerinde kalite güvence standartları da
ciddi bir önem taşımaktadır. Dişhekimliği çalışmaları için de dikkate alınması gereken bu
konu, bir süre sonra özel sigortalar, sosyal güvenlik sistemleri ya da muayenehane akreditasyonu açısından gündeme gelecek ve kalite
kriterlerini uygulayan muayenehaneler önce-
lik kazanacaktır. Sağlık turizmi açısından da
önem taşıyan ve uygulamaya geçmemiz gereken kalite güvence standartlarından birini
de bu yazıda kısaca özetlemeye çalıştığımız
klinik rehberler oluşturmaktadır..
Klinik Rehberlere Örnekler
Bu alanda çalışan kurumlardan biri olan
SIGN (Scottish Intercoolegiate Guidelines
Network) yayınları içinde yer alan 2 rapor
okul öncesi ve okul çocuklarında diş çürüklerinden korunma rehberlerini kapsamaktadır.
Tablo 2’de bu raporlardan alınmış kısa bir
rehber örneği verilmektedir.
Listedeki farklı dişhekimliği alanlarındaki
örneklerden birini daha incelersek, enfeksiyon riski olan çocuklarda antibiyotik profilaksisi için aşağıdaki prosedürün önerildiğini
görmekteyiz (Tablo 3).
Sonuç
Günümüzde süratle gelişen yeni yaklaşımlara
uyum sağlamak, mesleki başarımızda da ciddi bir rol oynamaktadır. Elektronik ortamda
da kolaylıkla ulaşabileceğimiz klinik rehberler çalışmalarımıza yol gösterecektir. Bu yazıda genel bir fikir oluşturmak amacıyla kısaca
özetlediğimiz bu konu ilerideki sayılarda mesleğimizin farklı alanlardaki rehberlerle devam
<
edecektir.
>Tablo : 1
Klinik Rehberler Yay›mlayan Kurumlara Örnekler
KURUM
BAfiLIK
SIGN (Scottish Intercoolegiate Guidelines Network)
Scottish Intercoolegiate Guidelines Network)
SIGN
Scottish Intercoolegiate Guidelines Network)
Bright Future
Do¤umdan itibaren eriflkinli¤e kadar difl çürükleri, periodontal hasta
l›k, malokluzyon, dental travma aç›s›ndan koruyucu rehberler
North West Medicines Information Centre
Kanama e¤ilimli hastalarda cerrahi ifllem uygulama rehberi
Cda (California Dental Association)
Diflhekimli¤inin tüm dallar›n› ilgilendiren rehberler
Canadian Cooloboration on Clinical Practice Guidelines
Eriflkinlerde akut apikal abse tedavisi rehberi
EAPD
Çocuk hastalarda sedasyon rehberi
American Academy of Pediatric Dentistry
Enfeksiyon riski olan çocuk hastalarda antibiyotik profilaksisi
Faculty of Dental Surgery of The Royal College (UK)
Alveolit tedavisi rehberi
American Heart Association
Bakteriyel endokarditten korunma rehberi
Cochrane Institute
Dental implant komplikasyonlar›ndan korunmada
antibiyotik kullan›m› rehberi
National Guideline Clearinghouse
Enfeksiyon riski olan hastalarda antibiyotik profilaksisi
National Guideline Clearinghouse
Adolesanlarda a¤›z bak›m› rehberi
Çocuklarda cerrahi rehberi
Faculty of Dental Surgery of The Royal College (UK)
Bafl boyun kanserleri nedeniyle radyoterapi ve kemoterapi
tedavisi gören hastalarda a¤›z bak›m› rehberi
>Tablo : 2
Yüksek Çürük Risk Grubu Çocuklarda Koruyucu Klinik Rehber (SIGN)
Difl macunu
1000 ppm fluorid içeren difl macunu ile
günde 2 defa difl f›rçalama,
Fluorid uygulamas›
1 hafta içinde birer gün ara ile 3 defa
fluoridli cila uygulamas›, Bu uygulama
paketinin 3 ayda bir tekrar›,
Antimikrobiyel kullan›m›
3 ayda bir CHX cila uygulamas›,
Destekleyici uygulamalar
Ksilitollü sak›zlar
>Tablo : 3
Enfeksiyon Riski Olan Çocuklarda Diflhekimli¤i Müdahalesi
Öncesinden Antibiyotik Profilaksisi
Penisilin grubu antibiyotiklere allejisi
olmayan çocuklar
Amoksisilin 50mg/kg (Maksimum 2 gram)
Klinik ifllemden 1 saat önce a¤›z yoluyla
Penisilin grubu antibiyotiklere allejisi
olmayan çocuklar ve antibiyoti¤in a¤›z
yoluyla verilemedi¤i hallerde
Amoksisilin 50mg/kg (Maksimum 2 gram)
Klinik ifllemden 30 dakika önce IV veya IM
Penisilin grubu antibiyotiklere allejisi
olan çocuklarda
Klindamisin 20 mg/kg (maksimum 600 mg)
Klinik ifllemden 1 saat önce a¤›z yoluyla
Penisilin grubu antibiyotiklere allejisi
olan çocuklar ve antibiyoti¤in a¤›z
yoluyla verilemedi¤i hallerde
Klindamisin 20 mg/kg (maksimum 600 mg)
Klinik ifllemden 30 dakika önce IV veya IM
KAYNAKLAR:
Cda: Guifdelines for the assessment of clinical
quality&professional performance,
http://cda.or4g/page/Guidelines
Cochrane Colloboration: Cochrane reviews,
www.cochrane.org/reviews/en/topics/84.html
National Guideline Clearinghouse: Clinical guideline on adolescent oral health care, www.guideline.gov
National Guideline Clearinghouse: Clinical guideline on antibiotic prophylaxis for dental patient at
risk for infection, www.guideline.gov
National Guideline Clearinghouse: Clinical guideline on pediatric oral surgery, www.guideline.gov
National Guideline Clearinghouse: Clinical guideline on appropriate use of antibiotic therapy for
pediatric dental patient, www.guideline.gov
National Maternal and Child Oral Health Resource
Center: Bright futures in practice: Oral health,
www.mchoralhealth.org/Toolbox/professionals.ht
ml
New Zealand Guidelines Group: Introduction to
evidence-based clinical guidelines,
www.nzgg.org.nz/development/document/nzgg_
guideline_handbook.pdf
SIGN: Preventing dental caries in children at high
caries risk, Publication No.47, 2000
SIGN: Preventing dental caries in children at high
caries risk, Publication No.83, 2005
Dr.Bülent Y›lmaz
Diflhekimi Elif Çiftçio¤lu
Diflhekimi Selçuk Gökyay
Diflhekimi Ayça fiimsek
Prof.Dr.Sedat Küçükay
endodontiyi
kolaylaflt›ran aletler
84 TDBD dosya
haz›rlayanlar: Dr.Bülent Y›lmaz*, Diflhekimi Elif Çiftçio¤lu*, Diflhekimi Selçuk Gökyay*,
Diflhekimi Ayça fiimsek*, Prof.Dr.Sedat Küçükay*
Elektronik
Apeks Belirleyiciler
ök kanalı tedavisinde çalışma boyunun doğru olarak saptanması, kök
kanalının başarılı bir şekilde şekillendirilip doldurulmasında ve kök kanalı tedavisinin uzun dönemdeki başarısının sağlanmasında çok önemli bir etmendir (Katz ve
ark. 1991, Weine 1982). Teorik olarak şekillendirmenin apikal sınırı dentin-sement birleşiminde olmalıdır (Kuttler 1955). Kuttler,
kök kanal sisteminin sonlandığı nokta olan
dentin-sement birleşiminin morfolojik değil,
histolojik bir mihenk noktası olduğunu bildirmiştir (Kuttler 1955). Dentin-sement birleşimi, bu noktada periradiküler dokular ile
kök kanalı dolgu materyali arasındaki temas
en az düzeyde olacağı ve en küçük yara yüzeyi oluşturacağı için kök kanal tedavisinin
apikal sınırı için uygundur (Palmer ve
ark.1971, Seltzer 1988, Katz ve ark. 1991, Ricucci ve Langeland 1998).
Kuttler (1955), aynı zamanda, kök kanalında dentin içeren kuronal bölgede daha
uzun bir konik bölge ve sementin bulunduğu apikal bölgede daha kısa huni şeklinde
bir bölge içeren iki ayrı bölüm olduğu sonucuna varmıştır. Bu apikal bölgenin şeklinin, tabanı anatomik apikal foramende (majör apikal foramen) konumlanan tersine
konik olduğu düşünülmektedir. Tersine koniğin apeksi, sıklıkla dentin-sement birleşiminde veya yakınında olduğu düşünülen
apikal darlık ile birlikte seyretmektedir
(Kuttler 1958). Ancak Lee ve ark. (2002)
dentin-sement birleşiminin mikroskopik inceleme altında bile her zaman saptanamayabileceğini bildirmişlerdir. Bu sebeple, klinik uygulamalarda dentin - sement
birleşiminin değil, onun hemen yakınında
veya beraber seyrettiği düşünülen apikal darlığın tespit edilmesine çalışılır. Pulpa dokusunun apikalde periodontal doku ile birleştiği yerde bulunan apikal darlık kök
kanalının şekillendirilmesi ve doldurulmasında fizyolojik apikal sınır olarak tavsiye
edilir. Darlık, kök kanalının apikal bölgedeki en küçük çapına sahiptir ve minör çap
olarak da adlandırılır ( Riccuci ve Langeland
1998).
Çalışmaların büyük bir kısmında şekil-
K
lendirme, temizleme, dezenfeksiyon ve kök
kanalı dolgusu apikal darlık bölgesi sınırları
içerisinde kaldığında en iyi iyileşme oranları görüldüğü sonucuna varılmıştır (Basmadjian-Charles ve ark. 2002, Kojima ve ark.
2004). Bunun sebebi, dolum materyali ile
apikal dokular arasında minimal temasın
oluşmasıyla; doku yıkımı, inatçı iltihabi yanıtlar ve yabancı cisim reaksiyonlarının azalmasıdır (Seltzer ve ark.1969). Riccuci ve
Langeland 1998’de yaptıkları histolojik bir
in vivo çalışmada, şekillendirme ve doldurmanın apikal darlıktan kısa yapılmasının,
histolojik olarak en iyi sonuçları verdiğini;
gutta-perka ile patın kanal dışına taşmasının, ağrı olmasa bile şiddetli iltihabi reaksiyonlara yol açtığını bildirmişlerdir.
Apikal darlığın, olguların %92’sinden
fazlasında anatomik apeksten 0.5 mm uzakta ve radyografik apeksten ortalama 1 mm
uzakta olduğu düşünülmektedir (Kuttler
1955, Chapman 1969). Kuttler (1955) yaptığı çalışmada apikal darlığın (minör foramen) anatomik apikal foramenden 0.5240.659 mm daha kuronalde olduğunu göstermiştir. Gordon ve Chandler ise apikal foramen ile kök ucu arasındaki sapmanın 3
mm’ye kadar çıkabileceğini bildirmişlerdir
(Gordon ve Chandler 2004). Hastanın yaşı
ilerledikçe sapma miktarı da artabilir (Stein
ve ark 1990).
Kök kanalı çalışma uzunluğunun saptanmasında kullanılan ideal yöntemin geçerli,
uygulaması çabuk ve kolay; aynı zamanda,
hem hasta hem de hekim için rahat olması
gerekmektedir (Steffen ve ark.1999). Çalışma uzunluğunu belirlemede kullanılan geleneksel yöntemler; ortalama anatomik değerlerin ve anatomi bilgisinin kullanılması,
dokunma hissi ile tespit, kağıt konların
ucundaki ıslaklığın değerlendirilmesi ve radyografidir (Gordon ve Chandler 2004).
Dokunma hissi güvenilir bir yöntem olarak kabul edilmez. (Ingle 1957, Katz ve ark.
1991). Ehil ellerde kullanışlı olsa da kısıtlamaları vardır. Apikal darlığın yeri ile ilgili
anatomik varyasyonlar, darlığın boyutu, dişin tipi ve hastanın yaşı; bu yöntemle çalışma boyu tespitini güvenilmez kılar. Ayrıca,
*‹STANBUL ÜN‹VERS‹TES‹ D‹fiHEK‹ML‹⁄‹ FAKÜLTES‹ ENDODONT‹ ANAB‹L‹M DALI.
bazı olgularda kanallar tıkanmış veya apikal
darlık iltihabi rezorpsiyona bağlı olarak yıkıma uğramış olabilir (Stock1994).
Radyografik yöntem ise, 3 boyutlu objelerin 2 boyutlu görüntüsünü verdiği için, görüntünün ayrıca yorumlanmasını gerektirir
(McDonald ve Hovland 1990, Martinez-Lozano ve ark. 2001). Ayrıca, bu yöntemle apikal darlık tanımlanamaz; kullanılan teknik,
açılama ve dozdaki farklılıklar görüntünün
bozulmasına ve hataya yol açabilir; bu nedenlerle, doğru sonuç elde etmek zordur
(Ingle 1957, Katz ve ark.91). İyi bilinmektedir ki, anatomik apikal foramen daima kökün radyografik apeksinde konumlanmaz.
Daha ziyade lingual/bukkal veya distal/meziyal yüzeylerde bulunur. Eğer foramen lingual/bukkal düzlemde ise, farklı açılar kullanılsa bile sadece radyografik olarak
konumunu tespit etmek zordur (Schaffer ve
ark 2005). Bununla birlikte, endodontik tedavi öncesi, kök kanallarının anatomisini,
köklerin eğim ve sayısını, herhangi bir patolojinin olup olmadığını belirlemek ve çalışma boyunun tespiti için rehber olması açısından radyografi alınması gerekmektedir.
Radyasyonun zararları, radyografik yöntemlerle birlikte seyreden teknik sorunlar ve
apeksin ilerisinde şekillendirmeden sakınmak için elektronik olarak çalışma boyu saptanması genel diş hekimleri ve endodontistler arasında popülarite kazanmıştır
(Nekoofar ve ark. 2006). Elektronik Apeks
Belirleyiciler ( EAB ) gerekli radyografi sayısını azaltırlar ve çalışma boyunun saptanmasında radyografik yöntemin tamamlayıcısı ve yardımcısıdırlar. Üstelik apikal
foramenin radyografik apeksten ne kadar
uzakta olduğunun ve mevcut perforasyonların belirlenmesinde de yardımcıdırlar (Gordon ve Chandler 2004). Elektronik yöntem
aynı zamanda hamilelikte de kullanılabilir
(Trope ve ark 1985). EAB’ler kök kırığı veya çatlağı, iç veya dış rezorpsiyon, perforasyon gibi kök kanalı ile periodontal doku arasında bağlantının bulunduğu olguların tespit
edilmesinde son derece faydalıdırlar (Nahmias ve ark. 1983).
Birinci Jenerasyon EAB’leri
aalesef çoğu üretici firma, aygıtlarının elektronik prensiplerini tam olarak tanımlamazlar. Bu aygıtların hangi jenerasyona
ait olduğunun bilinmesi veya sınıflandırılmasının klinisyen açısından aslında bir önemi yoktur. Bu daha ziyade pazarlama ile ilgili geliştirilmiş bir
stratejidir (Nekoofar ve ark. 2006).
Kök kanalınının uzunluğunun elektronik yöntemle hesaplanması ilk defa
Custer tarafından 1918 yılında araştırılmıştır (Custer 1918). Sunada 1942 yılında, periodontal ligaman ve oral mukoza
arasında yaklaşık 6.5 k_ elektrik direnci olduğunu bildirmiştir. Daha sonra, Sunada
(1962) EAB’lerinin periodontal ligaman ve
oral mukoza arasındaki elektriksel direnç
farklılıklarının ölçülmesiyle apeksi okuyabileceğini ifade eden “biyolojik karakteristik
teori” ilkesini klinik uygulamaya takdim etmiştir. Kök kanal sistemi, elektrik akımını
yalıtan dentin ve sement ile çevrilidir. Minör foramende, kanal boşluğundaki iletken
maddeler (doku, sıvılar) ile kendisi de bir
iletken olan periodontal ligaman arasındaki elektrik geçişini sağlayan ufak bir delik bulunur. Bu sebeple dentin kanal içindeki doku ve sıvılarla birlikte bir direnç oluşturur.
Bu direncin değeri dentin ve kanal içeriği-
yerleştirilip minör foramene ulaştığında, endodontik eğe ile foramen arasındaki direnç, dirençli maddenin (dentin,
doku, sıvılar) etkin uzunluğu azaldığı
için düşer (Nekoofar ve ark. 2006) (Resim:1)
M
Resim | 1 Birinci jenerasyon EAB’lerinin
çal›flma prensibi (Alaçam 2000).
Resim | 2 Birinci jenerasyon EAB’lerinin
çal›flma prensibi (Alaçam 2000).
nin miktarına ve doğal dirençlerine bağlı olarak değişir. Endodontik bir eğe kanal içine
Birinci jenerasyon EAB’ne Root Canal
Meter, Endodontic Meter, Endodontic
Meter S II, Dentometer ve Endo Radar
verilebilir(Gordon ve Chandler 2004)
(Resim:2).
Birinci jenerasyon elektronik apeks belirleyiciler, radyografik yöntemle kıyaslandığında güvenilmez bulunmuştur. Çünkü birinci jenerasyon EAB’ler gerçek çalışma
uzunluğundan daha kısa veya daha uzun sonuçlar vermektedir (Tidmarsh ve ark. 1985).
Pek çok rezistans temeli ile çalışan EAB’in
kuru ortamlarda geçerli sonuçlar verdiği
gösterilmiş olsa da, kanal içerisinde güçlü
elektrolitlerin, aşırı kanamanın, cerahat veya pulpa dokusunun bulunduğu durumlarda her zaman doğru sonuçlar vermediği bildirilmiştir (Suchde ve Talim 1977). Bu
durumlarda eğenin ucu elektrolite dokunduğu andan itibaren doğru akım dokulara
doğru yayılır, elektrik devresi tamamlanır ve
alet yanlış bir şekilde minör foramene ulaştığımızı gösterir (Suchde ve Talim 1977).
‹kinci Jenerasyon EAB’leri
unada (1962)’nın EAB aygıtı elektrodlar üzerinde polarizasyon etkisi
yaratan ve böylelikle onların performansını olumsuz etkileyen doğru akım ile
çalışmaktaydı. Bu durum alternatif akım
ile desteklenen elektronik apeks belirleyicilerinin gelişimine yol açmıştır. İkinci jenerasyon elektronik apeks belirleyiciler kanal empedansındaki değişiklikleri
saptayan tek frekanslı alternatif akım ile
çalışmaktadır (Venturi ve Breschi 2005).
İkinci jenerasyon EAB’leri iki farklı elektriksel sistemle çalışır. Bunlardan biri, düşük frekanslı salınım yapan elektronik
apeks belirleyicileri; diğeri yüksek frekanslı olan ve kapasitans ile çalışan EAB’dir
(Nekoofar ve ark. 2006). Kapasitans belirli bir elektrik potansiyeli ile bir bölgede
toplanan elektrik yükü miktarıdır. Başka
bir deyişle, kapasitans yüzeylerin belli bir
gerilimdeki taşıyabileceği maksimum yük
miktarını verir.
Oral mukoza membranı ile dişeti oluğu tabanı arasındaki empedansın kanal sonu ile
S
Resim | 3 Birinci jenerasyon EAB’lerinin
çal›flma prensibi (Alaçam 2000).
oral mukoza membranı arasındaki empedansa çok yakın olduğu düşünülmektedir.
Bu teori ile Inoue, SonoExplorer isimli
düşük frekanslı salınım yapan EAB’ni tasarlamıştır. Bu aygıt her iki empedansı da
ölçer ve ölçümler birbirine yaklaştığında
kanal sonunda olduğunu gösterir. Aletin
en önemli dezavantajı kalibrasyon gerektirmesidir (Nekoofar ve ark. 2006).
Yüksek frekanslı ve kapasistans ile çalışan
EAB’e örnek olarak Hasegawa tarafından
1977 yılında tasarlanan Endocater adlı aygıt gösterilebilir. Aygıt 400 kHz yüksek
akımla çalışmaktadır (Nekoofar ve ark.
2006).
İkinci jenerasyon EAB’lerinin en önemli
dezavantajları: doğru ölçüm yapabilmesi
için kuru ortama gereksinim duyması,
hastada duyarlılık oluşturması, aletin kalibrasyon gerektirmesidir (Nekoofar ve
ark. 2006).
İkinci jenerasyon EAB’ne diğer örnekler
olarak; EAB’ne Sono-Explorer Mk III, Apex
Finder, Endo Analyzer, Exact-A-Pex ve Formatron IV verilebilir (Gordon ve Chandler
2004) (Resim:3).
86
TDBD dosya
Üçüncü Jenerasyon EAB’leri
çüncü jenerasyon EAB’ler farklı
frekanslarda alternatif akım kullanırlar. Bu tip aygıtlar kanallardaki elektrolit varlığından etkilenmezler.
Üçüncü jenerasyon EAB’ler ikinci jenerasyona benzerler; farklılıkları, çoklu frekans kullanmaları ve kanal empedansındaki değişiklikleri saptamalarıdır.
Empedans, alternatif akımlı bir elektrik
devresinde, uygulanan voltaj ile ortaya çıkan akım arasındaki oran olarak tarif edilir (Venturi ve Breschi 2005).
Orijinal üçüncü jenerasyon EAB’lerine örnek Endex veya muadili Apit’tir. Apit
kanalda elektrolit olduğunda da çalışmaktadır; fakat, her kanalda kalibre edilmesi
gerekmektedir (Gordon ve Chandler
2004).
Üçüncü jenerasyonların güvenilirliği
eski sistemlere göre daha fazla ve üstündür
(Spangberg 1998). Pek çok çalışma ile
üçüncü jenerasyon EAB’lerinin doğruluk
Ü
oranlarının %85-95 arasında olduğu gösterilmiştir (Fouad ve ark. 1993, Frank ve
Torabinejad 1993, Mayeda ve ark.1993).
Root ZX (Resim 4) belirli bir kanal seviyesinde iki farklı akım empedanslarının
oranını hesaplamak üzere geliştirilmiştir
(Kobayashi 1995). Kalibre edilmesine gerek olmayan bir aygıttır (Gordon ve
Chandler 2004).
Wrbas ve ark. (2006) yaptıkları in vivo
çalışmada RootZX kullanılan olguların
%75’inde ve Raypex 5 (Resim 5) kullanılan olguların %80’inde minor foramenin
± 0.5mm sınırları içerisinde tespit edildiğini, her iki yöntem arasında anlamlı bir
fark bulunmadığını bildirmişlerdir. Çalışmalar kanalda NaOCl varlığında Root
ZX’in geçerliliğinin olumsuz etkilenmediğini göstermiştir (Venturi ve Breschi
2005).
Bununla birlikte apikal darlığın 0.5
mm uzaklıkta yapılan ölçümlerdeki geçer-
lilikleri Root ZX için Pagavino ve ark.
(1998) tarafından %82, Czerw ve ark. Tarafından (1995) yapılan çalışmada ise
%100 olarak bulunmuş; Endex için Frank
ve Torabinejad (1993) tarafından %90
olarak bulunmuştur. Böylelikle üçüncü jenerasyon EAB’nin geçerliliğinin tek frekanslı çalışan ikinci jenerasyonun EAB’leri ile aynı olduğu bildirilmiştir.
Wrbas ve ark (2007), Root ZX’in, yapılan ölçümlerin %75’inde, Raypex 5’in
(üçüncü jenerasyon) ise, %80’inde minör
foramenin ± 0.5 mm sınırları içinde sonuçlar verdiklerini; cihazlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığını bildirmişlerdir.
Üçüncü jenerasyonlara EAB’lerine, diğer örnekler olarak Apex Finder AFA,
Neosono Ultima EZ, Justy II, ProPex (Resim 6), Mark V Plus ve Endy 5000 verilebilir (Gordon ve Chandler 2004).
Resim | 4 Üçüncü jenerasyon elektronik
apeks belirleyicilerden Root ZX
Resim | 5 Birinci jenerasyon EAB’lerinin
çal›flma prensibi (Alaçam 2000).
Resim | 6 Üçüncü s›n›f elektronik apeks
buluculardan ProPex
Dördüncü Jenerasyon EAB’leri
Dördüncü jenerasyon EAB’ler rezistans
ve kapasitans ölçümlerini ayrı ayrı yapar ve
apeksten uzaklığı saptamak için onları bir veri tabanı ile karşılaştırırlar (Gordon ve
Chandler 2004).
Dördüncü jenerasyon EAB’lerine örnek
olan Bingo 1020 ile yapılan in vitro bir çalış-
mada, aygıtın RooT ZX kadar güvenilir olduğu bildirilmiştir (Kaufman ve ark. 2002). Bu
aygıt daha sonra Raypex 4 (Resim 7) adıyla
piyasaya sürülmüştür.
Dördüncü jenerasyonlara diğer örnek
olarak Elements Diagnostic Unit ve Apex Locator verilebilir (Gordon ve Chandler 2004).
Resim | 7 Dördüncü jenerasyon elektronik
apeks belirleyicilerden RayPex 4 Birinci
jenerasyon EAB’lerinin
çal›flma prensibi (Alaçam 2000).
88
TDBD dosya
EAB’lerinin Güvenilirli¤ini ve Kullan›m›n› Etkileyen Etmenler
ök kanalları içerisinde elektrolit
bulunmasının ve apikal foramenin çapının, EAB’lerinin hassasiyetini etkileyen iki ana etken olduğu düşünülmektedir (Huang 1987).
ElAyouti ve ark. (2005) apikal boyutun EAB’lerin güvenilirliğini etkilediğini,
geniş apeksli dişlerde aygıtın çalışma boyunu normalden daha kısa saptadığını
bildirmişlerdir. Geniş bir apikal foramendeki çok ince dentin duvarları, eğe ucu
ile apikal foramen arasındaki total empedensı etkileyerek, normalden kısa oku-
K
maya neden olabilmektedir (Gordon ve
Chandler 2004).
Huang ve ark. (1987) özellikle, foramenin çapı 0.2 mm’nin üzerine çıktığında bu durumla karşılaşıldığını bildirmişleridir.
Şekillendirmeden sonra sıklıkla oluşan “debris” ve dentin talaşlarının da
EAB’lerinin hassasiyetini etkileyebileceği
bildirilmiştir (Rivera ve Seraji 1993). Alves ve ark. (2005) ise, “retreatment” esnasında TriAuto ZX’in olguların %80’inde
±0.5 mm sınırlar içerisinde çalışma bo-
yunu saptayabildiğini göstermişlerdir.
Konuyu inceleyen çalışmalarda kullanılan metodolojinin büyük önemi vardır. In vivo çalışmalar EAB’lerinin gerçek güvenilirliği için daha önemlidirler
(Czerw ve ark. 1995). In vitro çalışmalarda kullanılan iletken materyaller,
apeksten sızabileceği için erken okumalara neden olabilirler (Czerw ve ark.
1994).
Woolley ve ark. (1974) EAB’lerinin
kalp pili taşıyan hastalarda zararlı etkilerinin olabileceğini bildirmişlerdir.
Sonuç
odern elektronik apeks belirleyicilerinin çoğu, kanal dışında periodontal ligamanın başladığı noktayı belirleme
yeteneğindedir. Buradan hareketle, şekillendirmenin kanal içerisinde bitirildiğinden emin olmak amacıyla bir formül uygulanabilir. Çoğu makalede, cihazın, eğenin ucunun periodontal doku (sıfır noktası) ile temasta olduğunu belirttiği uzunluktan 0.5
mm çıkartılması gerektiği bildirilmiştir. Ancak bu, apikal kons-
M
trüksiyonun belirlendiği anlamına gelmez. Daha ziyade eğenin
kanal içerisinde periodontal ligamana yakın bir yerde olduğunu
gösterir (Nekoofar ve ark. 2006).
Hiçbir yöntem endodontik çalışma boyunun tespitinde tam olarak güvenilir değildir (Gordon ve Chandler 2004). Bu nedenle,
EAB’lerinin, özellikle radyografik yöntemle desteklenmesi ge<
rekmektedir.
Kaynaklar
1. Alaçam T (2000) Endodonti, 2. Bask›, Ankara; Bar›fl
Yay›nlar›, s. 232.
2. Alves AMH, Felippe MCS, Felippe WT, Rocha MJC
(2005) Ex vivo evaluation of the capacity of the Tri Auto ZX to locate the apical foramen during root canal
retreatment. International Endodontic Journal 38, 71824.
3. Basmadjian-Charles CL, Farge P, Bourgeois DM, Lebrun T (2002) Factors influencing the long-term results of
endodontic treatment: a review of the literature. International Dental Journal 52, 81–6.
4. Chapman CE (1969) A microscopic study of the apical region of human anterior teeth. Journal of British
Endodontic Society 3, 52-8.
5. Custer LE (1918) Exact methods of locating the apical
foramen. Journal of the National Dental Association 5,
815–9.
6. Czerw RJ, Fulkerson MS, Donnelly JC (1994) An in vitro test of a simplified model to demonstrate the operation of electronic root canal measuring devices. Journal
of Endodontics 20, 605–6.
7. Czerw RJ, Fulkerson MS, Donnelly JC, Walmann JO
(1995) In vitro evaluation of the accuracy of several
electronic apex locators. Journal of Endodontics 21,
572–5.
8. ElAyouti A, Kimionis I, Chu AL, Löst C (2005) Determining the apical terminus of root-end resected teeth
using three modern apex locators: a comparative ex vivo study. International Endodontic Journal 38, 827-33.
9. Fouad AF, Rivera EM, Krell KV (1993) Accuracy of
the Endex with variations in canal irrigants and foramen size. Journal of Endodontics 19, 63–7.
10. Frank AL, Torabinejad M (1993) An in vivo evaluation of Endex electronic apex locator. Journal of Endodontics 19, 177–9.
11. Gordon MPJ, Chandler NP (2004) Electronic apex locators. International Endodontic Journal 37, 425–3.
12. Huang LZ (1987) An experimental study of the principle of electronic root canal measurement. Journal of
Endodontics 13, 60–4.
13. Ingle JJ (1957) Endodontic instruments and instrumentation. Dental Clinics of North America 1,805.
14. Katz A, Tamse A, Kaufman AY (1991) Tooth length
determination: a review. Oral Surgery, Oral Medicine,
and Oral Pathology 72, 238–42.
15. Kobayashi C (1995) Electronic canal length measurement. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology,
Oral Radiology and Endodontics 79, 226–31.
16. Kojima K, Inamoto K, Nagamatsu K et al. (2004)
Success rate of endodontic treatment of teeth with vital
and nonvital. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral Radiology and Endodontics 97, 95–9.
17. Kuttler Y (1955) Microscopic investigation of root
apexes. Journal of the American Dental Association
50, 544–52.
18. Kuttler Y (1958) A precision and biologic root canal
filling technique. Journal of the American Dental Association 56, 38–50.
19. Lee SJ, Nam KC, Kim YJ, Kim DW (2002) Clinical accuracy of a new apex locator with an automatic compensation circuit. Journal of Endodontics 28, 706–9.
20. Martinez-Lozano MA, Forner-Navarro L, SanchezCortes JL, Llena-Puy C (2001) Methodological considerations in the determination of working length. International Endodontic Journal 34, 371-6.
21. Mayeda DL, Simon JHS, Aimar DF, Finley K (1993)
In vivo measurements accuracy in vital and necrotic
canals with the Endex apex locator. Journal of Endodontics 19, 545–8.
22. McDonald NJ, Hovland EJ (1990) An evaluation of
the apex locator Endocator. Journal of Endodontics 16,
5–8.
23. Nekoofar MH, Ghandi MM, Hayes SJ, Dummer PMH
(2006) The fundemental operating principles of electronic root canal length measurement devices. International Endodontic Journal 39, 595-609.
24. Nahmias Y, Aurelio JA, Gerstein H (1983) Expanded
use of the electronic canal length measuring devices. Journal of Endodontics 9, 347–9.
25. Pagavino G, Pace R, Baccetti T (1998) A SEM study
of in vivo accuracy of the Root ZX electronic apex locator. Journal of Endodontics 24, 438–41.
26. Palmer MJ, Weine FS, Healy HJ (1971) Position of
the apical foramen in relation to endodontic therapy. Journal of the Canadian Dental Association 37 , 305–8.
27. Ricucci D, Langeland L (1998) Apical limit of root
canal instrumentation and obturation, part 2. A histological study. International Endodontic Journal 31,
394–409.
28. Rivera EM, Seraji MK (1993) Effect of recapitulation
on accuracy of electronically determined canal length.
Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral Radiology and Endodontics 76, 225–30.
29. Schaeffer M, White R, Walton R (2005) Determining
the optimal obturation length: a meta-analysis of the literature. Journal of Endodontics 31, 271–4.
30. Seltzer S (1988) Endodontology, 2nd edn. Philadelphia: Lea & Febriger, pp. 24–30.
31. Seltzer S, Soltanoff W, Sinai I, Smith J (1969) Biologic
aspects of endodontics. Part IV. Periapical tissue reactions to root- filled teeth whose canals had been instrumented short of their apices. Oral Surgery, Oral Medicine and Oral Pathology 28, 724–38.
32. Spångberg LSW (1998) Instruments, materials and
devices. In: Cohen S, Burns RC, Pathways of the Pulp ,
7th edn. St. Louis, MO, USA: Mosby, 476–531.
33. Steffen H, Splieth CH, Behr K (1999) Comparison of
measurements obtained with hand files or the Canal
Leader attached to electronic apex locators: an in vitro
study. International Endodontic Journal 32, 103-7.
34. Stein TJ, Corcoran JF, Park A, Arbor A (1990) Anatomy of the root apex and its histological changes with
age. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral
Radiology and Endodontics 69, 238–41.
35. Stock C (1994) Endodontics-position of the apical seal. British Dental Journal 176, 329.
36. Suchde RV, Talim SD (1977) Electronic ohmmeter:
an electronic device for the determination of the root
canal length. Oral Surgery, Oral Medicine, and Oral
Pathology 43, 141–9.
37. Sunada I (1962) New method for measuring the
length of the root canal. Journal of Dental Research 41,
375–87.
38. Tidmarsh BG, Sherson W, Stalker NL (1985) Establishing endodontic working length: a comparison of radiographic and electronic methods. New Zealand Dental Journal 81, 93–6.
39. Trope M, Rabie G, Tronstad L (1985) Accuracy of an
electronic apex locator under controlled clinical conditions. Endodontics and Dental Traumatology 1, 142–5.
40. Venturi M, Breschi L (2005) A comparison between
two electronic apex locators: an in vivo investigation. International Endodontic Journal 38, 36-45.
41. Weine FS, (1982) Endodontic Theraphy, 3rd edn. St
Louis, USA: CV Mosby Co, pp, 256-340.
42. Woolley LH, Woodworth J, Dobbs JL (1974) A preliminary evaluation of the effects of electrical pulp testers on dogs with artificial pacemakers. Journal of the
American Dental Association 89, 1099–101.
43. Wrbas KT, Ziegler AA, Altenburger MJ, Schirrmeister JF (2006) In vivo comparison of working length determination with two electronic apex locators. International Endodontic Journal 39, 1-6.
44. Wrbas KT, Ziegler AA, Altenburger MJ,
Schirrmeister JF (2007) In vivo comparison of working
length determination with two electronic apex locators.
International Endodontic Journal, 40, 133–138.
90
TDBD dosya
haz›rlayanlar: Diflhekimi Selçuk Gökyay, Diflhekimi Ayça fiimflek, Prof.Dr.Sedat Küçükay*
Nikel - Titanyum
döner alet sistemleri ve
flekillendirme yöntemleri
ndodontik tedavinin başarısı, kök
kanallarının orjinal formuna uygun
olarak şekillendirilip, dezenfekte
edildikten sonra, inert, boyutsal değişiklik
göstermeyen, biyolojik olarak uyumlu bir
kanal dolgu materyali ile fizyolojik foramen
apikaleye kadar sızdırmaz bir şekilde üç boyutlu olarak doldurulmasına bağlıdır
(1,4,5). Kanal tedavisinin başarısında en
önemli rolü kök kanallarının temizlenmesi
ve şekillendirilmesi oluşturmaktadır. Günümüze kadar daha etkili ve pratik bir temizleme ve şekillendirme yöntemi bulmak
amacıyla pek çok çalışma gerçekleştirilmiştir. Çeşitli kanal aletleri ve şekillendirme
yöntemleri dişhekimlerinin kullanımına
sunulmuştur.
Ni-Ti eğeler 1980’lerin sonunda üretilmiştir. Temel olarak Ni-Ti alaşımların iki
özelliği endodontide kullanımını sağlar; süperelastisite ve metal yorgunluğuna karşı
yüksek direnç. Bu özellikleri sayesinde NiTi eğeler kök kanallarının şekillendirilmesi
sırasında kök kanalını takip ederek daha az
perforasyona sebep olurlar. Paslanmaz çelik eğelerle karşılaştırılınca nikel-titanyum
eğeler orijinal kanal şeklini korumada daha
etkilidirler. Daha az ledge, apikal zip, kanal
transportasyonu ve perforasyonu oluştururlar. Kırılma riskleri düşüktür ve daha
hızlı enstrumantasyon yapılabilinir. Kök
kanalı içine girmeden önce eğeyi bükmeye
gerek yoktur. Bunların yanında korozyona
paslanmaz çelik eğelerden daha dirençlidir.
Metal olarak hafif ve biyouyumludur. Isı
iletimi aşırı derecede düşüktür (8,9).
E
Ni-Ti Döner Alet Sistemlerinin Genel
Özellikleri ve Kullan›mlar›nda Dikkat Edilmesi Gerekenler
1990'ların başından beri, pek çok Ni-Ti döner alet sistemleri endodonti pratiğinde
kullanılmıştır (2). Bu sistemler genel olarak
hem kök kanalının etkin ve hızlı şekillendirilmesini, hem de step down felsefesine uygun çalışma imkanını dişhekimlerine sunmaktadır.
Bu sistemlerin, genelde sadece kuronalde kullanılan, %6 gibi geniş açıları olan kanal aletleri sayesinde, önce kuronal kısım
şekillendirilmekte böylece enfekte dokula-
fiekil 1: Kanal aletlerinin elektron mikroskobu görüntüleri fiekil 2: Kanal aletlerinin kullan›m bölgeleri
fiekil 3: Hero 642’de kullan›lan redüksiyonlu angldruvalar fiekil 4: Çal›flma uzunlu¤unun saptanmas›
fiekil 5: Apikaleye kadar ulaflan ilk Lightspeed kanal
aleti fiekil 6: Apikal k›s›mda kullan›lan Ligtspeed
fiekil 7: Lightspeed kanal aletinin kullan›m›
fiekil 8: MAR ile ‘recapitulation’
*‹STANBUL ÜN‹VERS‹TES‹ D‹fiHEK‹ML‹⁄‹ FAKÜLTES‹ ENDODONT‹ ANAB‹L‹M DALI.
fiekil 9: ProFile kanal aletlerinin kesiti
rın apikal bölgeye itilmesi engellenmiş olmaktadır. Bu ayrıca bu bölgede yıkama solüsyonları için bir rezervuar oluşturarak solüsyonların etkinliğini arttırmaktadır (6).
Bu sistemlerde kullanılan kanal aletlerinin farklı kesitleri, uç genişlikleri ve dizaynları ve farklı kesim açıları vardır.
Kesim açısı, ProFile’da nötr ya da negatiftir. Bunun yanında ProTaper, HERO642,
HeroShaper’da hafif pozitif, K3’te ise zip,
perforasyon ve basamak riskini arttıran aşırı pozitif kesim açısı vardır.
Elastiklik ve kırılmaya direnç, farklı sistemlerde farklı gövde kalınlıkları vardır.
Gövde kalınlığı arttıkça kırılmaya direnç
artmakta fakat elastikiyet azalmaktadır.
Yiv aralığı ve debris çıkışı, yiv aralığı ne
kadar çok olursa elastiklik o kadar artar. Birim alanda az keski olması debrisi kuronale yönlendirir.
Kök kanallarının şekillendirilmesinde
kullanılan geleneksel el aletlerinde, kanal
aletinin ucu ile şaftı arasındaki %2’lik açı;
Ni-Ti döner aletlerde %4, %6 ve üzerinde
olmaktadır (şekil 1). Bu açı artışı, kök kanallarının şekillendirilmesinde amaçlanan,
en dar yeri fizyolojik foramen apikalede
olan ve kuronale doğru gittikçe genişleyen
konik şekilde bir form elde etmeye yardımcı olmaktadır (şekil 2) (6). Ayrıca ProTaper
gibi bıçak kısmı boyunca değişken açı gösteren sistemler de vardır. Bu durum kanal
aletinin her bir bölümünün kanalın spesifik bir bölgesini şekillendirmesini sağlar ve
bıçak kısmını sabit açılı eğedeki gibi bütün
halinde kanala temas etmeyeceğinden alet
üzerinde daha az stres birikimi ve daha düşük kırık riski oluşturur.
Şekillendirme sırasında meydana gelen
debris döner aletin yivleri aracılığıyla kuronalden çıkar. Yiv aralığı genişledikçe debris
çıkışı artar. Apikalden çıkan debris miktarı
bakımından NiTi esaslı kanal aletleriyle uygulanan şekillendirme yöntemleri ile, paslanmaz çelik esaslı kanal aletleri ile uygulanan geleneksel yöntemleri karşılaştıran
araştırmalar henüz yeterli sayıda değilse de;
NiTi esaslı döner sistemlerin el ile ve itme
çekme hareketiyle uygulanan geleneksel
yöntemlere göre, apikalden daha az debris
çıkışına neden oldukları bildirilmiştir. Yıl-
maz doktora çalışmasında, NiTiflex ile uygulanan step-down yönteminin ve NiTi döner ProFile 04-06 & Orofice Shaper sisteminin NiTi döner HERO 642 sisteminden daha fazla apikal debris çıkışına neden olduklarını bildirmiştir (15).
Döner alet sistemleriyle birlikte lubrikantlar, mekanik enstrümantasyon sırasında açığa çıkan debrisin süspansiyon içinde
tutulması ve bulamaç haline getirilmesi için
kullanılmaktadır. Yıkama solüsyonları lubrikant olarak sunulmasına rağmen pazara
jel formunda özel maddeler de sunulmuştur. Bunlardan ikisi; EDTA ve urea peroksit
içeren mum bazlı RC-Prep ve glikol bazlı
Glyde’dır (2). Lubrikantların iddia edilen
bir diğer özelliği endodontik el aletlerinin
ya da döner aletlerin mekanik hareketinin
kolaylaştırılmasıdır. Kesim etkinliğinde yıkamanın rolüyle ilgili bir araştırma; musluk
suyu ve %2.5’lik NaOCl’in kuru çalışılması-
na kıyasla kesim etkinliğini arttırdığını bildirmiştir. Bu çalışmanın yazarları artan etkinlik faktörü olarak lubrikantın debrisi
uzaklaştırma kabiliyetini kanıt olarak göstermişlerdir. Benzer olarak, güncel çalışmalarda ProFile ve ProTaper enstrümanlarla
yıkama altında çalışıldığında tork derecesinde azalma olduğu bulunmuştur (7).
Döner aletlerle kök kanalı şekillendirme
sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli özelliklerden birisi basınç yapmadan çalışmaktır. Kök kanalı içindeki aletin kontrolü her zaman hekimin elinde olmalıdır. Kök
kanalı içindeki alet, bastırılmadan, pasif basınçla uygulanmalıdır. Yani, kök kanalı
içinde bir dirençle karşılaşıldığında kanal
aleti hemen geri çekilmelidir. Kök kanalı
içinde çok küçük pasif basınçlarla ileri-geri
çalışılmalıdır. Kalsifiye kanallarda kullanılmamalıdır (6).
Şekillendirme sırasında kanal aletleri
kanal içinde 10sn.’den fazla çalıştırılmamalıdır. Kanal içinde asla durdurulmamalıdır.
Her kullanımdan sonra kanal aleti üzerindeki yivler mikroskop altında incelenmeli,
herhangi bir deformasyon görülürse tekrar
kullanılmamalıdır (6).
Bütün Ni-Ti döner alet sistemlerinde
belirli ve sabit bir devirde çalışılması gerekir. 1990’ların başında ilk jenerasyon, basit
elektrikli motorların kullanımından bu yana yeni tork kontrollü motorlar döner aletler için geliştirilmiştir. Redüksiyonlu elektrikli motorlar döner Ni-Ti sistemler için
daha uygundur, çünkü sabit bir rpm(rotation per minute-dakikadaki dönme sayısı)
düzeyi sağlarlar (2). Havalı motorlarla redüksiyonlu angldruva kontrolsüz bir uygulamadır. Tork kontrolü olmayacağından dişe fazla kuvvet uygulanması ya da aletin şekillendirme sırasında durması söz konusu
olabilir(şekil 3).
1990’ların başlarında Dr.Steve Senia ve
Dr.William Wildey tarafından geliştirilmiştir. Canal Master U sisteminin nikel-titanyum versiyonudur. Kesit şekli 3 yuvarlak
girinti gösteren U şeklindedir.
20 numaradan 100 numaraya yarım numaraları da içeren 25 enstürmandan oluşan
bir settir.
Tavsiye edilen çalışma hızı 1500-2000
devir/dakikadır.
Uzun, ince kesmeyen bir şaft ve 0,25-2
mm’lik kesici uç kısımdan oluşmaktadır.
İnce, kesici olmayan şaftı sayesinde çok esnektir. Bu sayede çok daha yüksek rotasyon
hızlarında daha az metal yorgunluğu oluşmaktadır.
Bütün LightSpeed enstürmanlar keskin
olmayan yuvarlak uçla biter. Uç uzunluğu
enstürman numarası büyüdükçe artar ve
esneklik azalır.
LightSpeed sistemi hakkında çok fazla
çalışma vardır. Pek çok çalışmada kanal
transportasyonu ve şekillendirme hatalarına çok az rastlandığı gösterilmiştir.
Diğer Ni-Ti sistemlerden farklı olarak
step-back yöntemiyle şekillendirme yapılır
(2,6,11,3).
fiekillendirme Prosedürü
l Kuronal giriş kavitesi hazırlanır.
l Çalışma boyu 15 numaralı k-file ile hesaplanır (şekil 4).
l Apikal preparasyona başlamadan önce
foramen apikalenin genişliği Master Apikal
fiekil 10: fiekillendirmeye Orifice Shaper #3 ile bafllan›r
fiekil 11: Orifice Shaper #2 ile devam edililr
fiekil 12: .06/25 ile dirençle karfl›lafl›lan yere kadar
flekillendirme yap›l›r
fiekil 13: .06/20 ile dirençle karfl›lafl›lan yere kadar
flekillendirme yap›l›r
fiekil 14: .04/25 ile dirençle karfl›lafl›lan yere kadar
flekillendirme yap›l›r
fiekil 15: Çal›flma uzunlu¤u saptan›r
Lightspeed sistemi
TDBD dosya
fiekil 16: .06/20 ile çal›flma uzunlu¤unda flekillendirme yap›l›r
ProFile sistemi
1994 yılında Dr. Ben Johnson tarafından
tanımlanmış bir sistemdir.
ProFile’ın kesiti radial alanları olan U şeklinde bir kesittir (şekil 9).
Mermi şeklinde keskin olmayan uca sahiptir. Nötr ya da hafif negatif kesim açısı vardır. Bu da kesmekten çok yüzeyi sıyırmasına sebep olur. Debrisi yivleri sayesinde kuronale yönlendirir.
Önerilen rotasyon hızı 150-300 devir/dakikadır. Sabit deviri sağlamak için elektrikli
motorların kullanımı havalı motorlardan
daha etkindir.
Bu sistem her biri farklı boyutta dört tür
kanal aletinden oluşmaktadır.
ProFile Oriface Shapers (17- 19mm)
ProFile Rotary Instrument System (21, 25,
30 mm)
ProFile Series 29 (21, 25, 30 mm)
ProFile GT Rotary Instrument System (21,
25, 30 mm)
ProFile Oriface Shapers, kök kanalının kuronal bölümünün hazırlanmasında, post
yerleştirilmesinden önce veya retreatment
olgularında gütaperka ve sealer’ı uzaklaştırmakta kullanılır.
Bu dört aletin ve .02 açılı ProFile el aletleri-
FLSB no
Maksilla (Tablo 1)
Rotary (MAR) listesine bakılarak hesaplanır.
l Kanala sıkıca yerleşebilen ilk enstruman yani First Lightspeed Size to Bend
(FSLB) ile mekanik şekillendirmeye başlanır (şekil 5).
l
MAR’a ulaşıncaya kadar enstrumanlar sırası ile kullanılarak şekillendirme yapılır (şekil 6).
l
Apikal kısmın şekillendirmesi tamamlanınca step-back tekniği uygulanarak kök
kanalının orta ve kuronal kısmı şekillendirilir (şekil 7).
l
MAR ile rekapitülasyon yapılır ve irrigasyon uygulaması şarttır (şekil 8).
l
MAR Listesi (tahmin edilen FLSB ve
MAR no’ları) Maksilla (Tablo 1)
Mandibula (Tablo 2)
92
MAR no
santral..................45 ..........................................70
lateral ..................35 ..........................................60
kanin....................35 ..........................................60
1.premolar ..........35 ..........................................60
2.premolar ..........30 ..........................................50
1.molar ................25(bukkal) 30(palatinal) ......40(bukkal) 50(pal.)
2.molar ................25(bukkal) 30(palatinal) ......40(bukkal) 50(pal.)
FLSB no
MAR no
Kesiciler . . . . . . . .30 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .60
Kanin . . . . . . . . . .30 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .55
1.premolar . . . . .30 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .55
2.premolar . . . . .30 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .55
1.molar . . . . . . . .25(mesial) 30(distal) . . . . . .40(mesial) 50(distal)
2.molar . . . . . . . .25(mesial) 30(distal) . . . . . .45(mesial) 50(distal)
fiekil 17: .04/25 apikalde yeterli flekillendirmeyi yapamazsa .04/30,
.04/35 ile flekillendirmeye çal›flma
uzunlu¤unda devam edilir
fiekil 18: .06/20 ile çal›flma uzunlu¤unda flekillendirme yap›larak yöntem sonland›r›l›r
nin kendi aralarında kombine kullanımları
sonucu dört tane ProFile şekillendirme
yöntemi ortaya çıkmıştır (2,6,10).
ProFile .02 El aletleri ve ProFile .05 ile şekillendirme yöntemi
ProFile .04 ve .06 şekillendirme yöntemi
ProFile .04 / .06 ve Orifice Shapers ile şekillendirme yöntemi
ProFile GT ve .04 ile şekillendirme yöntemi
fiekillendirme Prosedürü
Bu yöntemlerden en çok kullanılanı ProFile .04/.06 ve Oriface Shaper ile şekillendirme yöntemidir.
Bu yöntem dört aşamadan oluşur.
Crown-Down Aflamas›
l Preoperatif radyografiye bakılarak
tahmini çalışma boyu hesaplanır.
l Bu aşamada amaç tahmini çalışma
boyundan 3mm kısalıktaki noktaya kadar
şekillendirme yapmaktır.
l ProFile oriface shaper no:3 (.06/40) ve
ProFile Oriface Shaper no:2 (.06/30) sırası
ile kullanılır (şekil 10-11).
l ProFile .06/25 ve ProFile .06/20, kök
kanalı içinde ileri geri küçük hareketlerle,
fiekil 19: ProTaper sistemde kullan›lan toplam 6 adet kanal aleti
dirençle karşılaşıncaya kadar ilerlenir (şekil
12-13)
l ProFile .04/20 ile gerçek çalışma boyuna 3mm kadar yaklaşılır (şekil 14).
Gerçek çal›flma uzunlu¤unu hesaplanmas›
l 10 veya 15 no’lu geleneksel K-file eğelerle saptanır (şekil 15).
l Gerçek çalışma boyu hesaplandıktan
sonra crown-down işlemi tamamlanır.
Apikal flekillendirme
l ProFile .04/20 ve ProFile .04/25 ile
gerçek çalışma boyunda şekillendirme yapılır. Böylece crown-down işlemi tamamlanır (şekil 16).
l Eğer apikaldeki bu şekillendirme yeterli görülmezse ProFile .04/30 ve ProFile
.04/35 sırasıyla kullanılarak genişletme yapılabilir (şekil 17).
Final flekillendirme
l ProFile .06/20 ile gerçek çalışma
boyunda yapılır. Son şekillendirmede gerekiyorsa daha büyük aletler kullanılabilir
(şekil 18).
94
TDBD dosya
Protaper sistemi
ProTaper döner alet sistemi Dr. Cliff Ruddle, Dr. John West ve Dr. Pierre Machton tarafından dizayn edilmiştir. Bu sistem 3 şekillendirici (SX, S1, S2), 3 tane bitirici (F1,
F2, F3) olmak üzere temelde 6 enstürmana
dayanmaktadır (şekil 19). ProTaper’ın uç
dizaynı keskin olmayan modifiye aktif uçtur. Kesiti üçgen konvekstir. Bu sayede kanal aleti ile dentin arasındaki kontak açısı
azalır ve kesme etkinliği artar.
Dizaynını diğer sistemlerden farklı kılan
özelliği, bıçağının uzun ekseni boyunca değişen açılar içermesidir. Şekillendirici eğeler
kuronale doğru artan açı içerirken, bitirici
eğelerde kuronaldeki açı daha küçüktür. Bu
sayede şekillendirici eğeler kuronal kısmın
şekillendirilmesinde daha etkinken, bitiriciler apikal kısımda etkindir.
1. Yardımcı şekillendirici kanal aleti (SX)
SX kanal aleti, şekillendirme işleminin
başında uzun ve orta uzunlukta kanalların
kuronal kısmın şekillendirlimesinde Gates
Glidden frezler gibi rol oynar. Ayrıca kısa
kanallarda şekillendirme işleminde kullanılır.
2. Şekillendirici kanal aletleri (S1, S2)
S1 ve S2 öncelikle kanalın kuronal ve
orta 1/3’ünün şekillendirilmesinde kullanılır. Aynı zamanda bitirici kanal aletlerinden
önce çalışma uzunluğunda kullanılır.
3. Bitirici kanal aletleri (F1, F2, F3)
Bu aletlerle çalışma boyunda çalışılır.
Bunlar apikal 1/3’ün şekillendirilmesinde
aktiftir. Kanalın anatomisine göre şekillendirici eğelerden sonra bitirici kanal aletlerinin sadece birini kullanarak kanal şekillendirilme işlemi tamalanılabilir.
Bitirici eğelerin kesme etkinmlikleir fazla olduğundanbunlarla bir kere fizyolojik
foramen apikaleye ulaşıldıktan sonra alet
kanaldan çıkarılır. Günümüzde bu kanal
aletlerine daha geniş kanallarda da kullanılabilmesi için F4, F5 bitirici kanal aletleri
eklenmiştir. Ayrıca üretici firma, döner
aletlerle aynı dizaynda el aletlerini ve retreatment için 3 eğeden oluşan (D1, D2, D3)
kanal aletlerini de kullanıma sunmuştur.
ProTaper sisteminin çalışma prensipleri
döner alet sistemlerinin genel çalışma prensipleriyle uyum göstermektedir. Şekillendirme sırasında hızın 250-350 devir/dakika olmasına dikkat edilmelidir (2,6,12).
Uzun ve Orta Uzunlukta Kök Kanallar›nda fiekillendirme Prosedürü
l
S1 kanal aletiyle kuronal ve orta 1/3’te
kalacak şekilde şekillendirme yapılır. Opsiyonel olarak S2’de aynı şekilde kullanılabilir
(şekil 20).
l
Çalışma boyu belirlenir (şekil 21).
l
S1 ile çalışma boyunda şekillendirme
yapılır (şekil 22).
l
S2 ile çalışma boyunda şekillendirme
yapılır (şekil 23).
l
F1 ile çalışma boyunda şekillendirme
yapılır (şekil 24).
l
20 numaralı el aleti kanala yerleştirilir.
20 numaralı eğe çalışma boyunda ilerliyor,
25 numaralı eğe daha geride kalıyorsa şekillendirme tamamlanmış demektir (şekil
25,26,27).
l Fakat eğer fizyolojik foramen apikale
20 numaralı kanal aletinden geniş ya da fazla şekillendirildiyse 25 numaralı kanal aleti
de çalışma uzunluğuna ilerleyecektir. Bu
durumda F2 ile çalışma boyunda şekillendirme yapılır (şekil 28,29,30).
l 25 numaralı kanal aleti çalışma uzunluğunda ilerliyor, 30 numara ilerlemiyorsa
şekillendirme sona erdirilir (şekil 31).
l 30 numaralı alet de çalışma boyuna
ilerliyorsa F3 kullanılır.
K›sa Kök Kanallar›ndaki fiekillendirme Prosedürü
l SX ile fixyolojik foramen apikaleye 2,3
mm. kalana kadar yaklaşılır (şekil 32).
l El aleti ile çalışma uzunluğu belirlenir
(şekil 33).
l SX kanal aletiyle çalışma boyunda şekillendirme yapılır (şekil 34).
l F1 kanal aletiyle çalışma boyunda şekillendirme yapılır (şekil 35).
l 20 numaralı kanal aleti fizyolojik foramen apikaleye uzanıyorsa şekillendirme bitirilir.
fiekil 22: S1 kanal aleti ile çal›flma uzunlu¤unda flekillendirme yap›l›r fiekil 23: S2 kanal aleti ile çal›flma
uzunlu¤unda flekillendirme yap›l›r
fiekil 24: F1 kanal aleti ile tahmini uzunlukta flekillendirme yap›l›r fiekil 25: 20 nolu kanal aleti fizyolojik foramen apikaleye oturuyorsa flekillendirme son verilir.
fiekil 26: Bu durumda 25 nolu kanal aletinin fizyolojik
foramen apikaleye ulaflamamas› gerekir fiekil 27: Bu
durumda F2 kanal aleti kullan›lmaz
fiekil 28: 25 nolu kanal aleti fizyolojik foramen apikaleye kadar ilerliyorsa fiekil 29: 25 nolu kanal aleti fizyolojik foramen apikaleye kadar ilerlemiyorsa
HERO642 sistemi
Micro-Mega firması tarafından üretilmektedir. Birinci jenerasyon rotary sistemler
nötral veya hafif negatif kesme açılarına sahiplerdi. İkinci jenerasyon sistemler arasında yer alan HERO642 sistemi ise çok daha
iyi kesme verimliliği sağlayan pozitif kesme
açısına sahiptir.
Eğeler nispeten esneklerdir fakat kesme
bölgelerinde eşit bir kuvvet dağıtımını sür-
fiekil 20: S1 kanal aleti ile tahmini uzunlukta flekillendirme yap›l›r fiekil 21: Çal›flma uzunlu¤u saptan›r
dürmektedirler. HERO eğeleri, diğer döner
sistemlere benzer olarak, kesen yivli bir bölgeye ve de kesmeyen pasif bir uca sahiptirler. Eğeler renkli olarak kodlandırılmışlardır. HERO642 yöntemi “High Elasticity in
Rotation” tanımınının kısaltılmışıdır. 642
rakamı ise sistemde kullanılan eğelerin .02,
.04, ve .06 koniklik açılarından gelmektedir.
HERO642 sisteminde kullanılan Ni-Ti
fiekil 30: F2 kanal aleti çal›flma uzunlu¤uda flekillendirme yap›l›r fiekil 31: F2 kanal aleti kullan›lmaz
96
TDBD dosya
fiekil 32: Sx kanal aletiyle tahmini uzunlukta flekillendirme yap›l›r fiekil 33: Çal›flma uzunlu¤u saptan›r
fiekil 34: Sx kanal aletiyle çal›flma uzunlu¤unda flekillendirme yap›l›r fiekil 35: F1 kanal aleti ile çal›flma
uzunlu¤unda flekillendirme yap›l›r
fiekil 36: Kanal aletlerinin elektron mikroskobu görüntüleri fiekil 37: Hero 642’de kullan›lan Redüksiyonlu
angldruvalar
fiekil 38: Hero 642’nin kullan›m kolayl›¤› da sa¤layan
‘endo-box’› fiekil 39: Kolay kök kanallar›n›n flekillendirilmesinde izlenecek yol
fiekil 40: .06 aç››l› 30 nolu kanal aletiyle kuronal ve
orta 1/3’lük k›sm›n flekillendirilmesi fiekil 41: .04 aç››l›
30 nolu kanal aletiyle 2-3 mm’lik mesafe flekillendirme
fiekil 42: .02 aç››l› 30 nolu kanal aletiyle çal›flma uzunlu¤unda flekillendirilmesi fiekil 43: fiekillendirme ifllemi
üç kanal aleti kullan›larak bitirilebilir
eğeler radial alanları bulunmayan H-file geometrisine benzemektedirler. Sistemde
kullanılan eğelerin numaraları #20 ila #45
arasında, koniklik açıları ise .02, .04, .06
arasında değişmektedir (Şekil 36).
Sistemde 300-600 devir/dakika hızda,
saat yönünde rotasyon yapan özel yeşil kuşaklı anglduruvalar kullanılmaktadır. Bu
anglduruvalar 1:100, 1:75 ve 1:50 redüksiyonlu olarak paslanmaz çelikten veya özel
plastikten değiştirilebilen çeşitleriyle piyasaya sunulmuştur (Şekil 37).
HERO 642 özel HERO endobox veya
plaketler halinde piyasada bulunmaktadır
(Şekil 38). Eğelerin yedekleri asorti ve sorti
takımlar olarak satılmaktadır.
Asorti takımın içerisinde farklı numaralı ve koniklik açılı 9 adet kanal aleti bulunmaktadır.
l
20# 02, 04, 06 açılı
l
25# 02, 04, 06 açılı
l
30# 02, 04, 06 açılı
02 ve 04 açılı aletler 21mm ve 25mm
uzunluklarda 06 açılı olanlar ise sadece 21
mm olarak bulunmaktadır.
Sorti takımda ise aynı numara, koniklik
açısı ve uzunlukta 6 adet kanal aleti bulunmaktadır.
HERO642 sisteminde çalışma prensibi
olarak kuron-down tekniği kullanılmaktadır fakat bu yöntemden farklı olarak kanal
açıklığını kontrol etmek için ince bir kanal
aleti ile fizyolojik foramen apikaleye ulaşılmakta aynı zamanda çalışma uzunluğu
saptanmaktadır (2,6,13).
fiekillendirme Prosedürü
HERO642 sistemi kök kanallarını kolay,
orta zor ve zor olarak 3 şekilde tanımlamaktadır.
l Düz, geniş ve eğimi 10 dereceden az
eğimi olan kanallar kolay
l 10 ila 25 derece arasındaki kanallar orta zor
l Dar ve 25 dereceden fazla eğimi olan
kanallar zor olarak kabul edilmiştir.
HERO642’ nin endobox’ındaki mavi,
kırmızı ve sarı çizgiler hekimi yönlendirmekte böylece eğelerin izleneceği yol konusunda hekime yardımcı olmaktadır (Şekil
39).
Kolay Kök Kanallar›nda fiekillendirme Prosedürü
Bu tür kanallarda mavi çizgi izlenmektedir.
l 06 açılı mavi saplı(30#) eğe ile kuronal
1/3 ‘ lük kısmın ve diş geniş ise orta 1/3’ lük
kısmın şekillendirilmesi yapılır.(şekil 40)
l Daha sonra 04 açılı mavi saplı eğe ile
kanal aleti fizyolojik foramen apikaleye
2mm yaklaşacak biçimde şekillendirme ya-
pılır.(şekil 41)
l En son olarak mavi saplı 02 açılı eğe ile
çalışma boyunda şekillendirme yapılır.(şekil42)
l Eğer mavi saplı 02 açılı kanal aleti ile
yapılan şekillendirme yeterli görülmezse 02
açılı 35, 40, 45 numaralı aletlerle şekillendirmeye devam edilir.
Şekillendirme sırasında her eğe değişiminde 2cc yıkama solüsyonu kullanılır.
Kolay kök kanallarında standart olarak 3
eğe ( 06,04,02 açılı 30#) kullanılmaktadır.
(Şekil 43)
Orta Zorluktaki Kök Kanallar›nda
fiekillendirme Prosedürü
Bu tür kanallarda kırmızı çizgi izlenmektedir (Şekil 44).
l
06 açılı kırmızı saplı(25#) kanal aleti
kuronal ve mümkünse orta 1/3 te kullanılır
(Şekil 45).
l
04 açılı kırmızı saplı kanal aleti ile fizyolojik foramen apikaleye 2mm yaklaşacak
biçimde şekillendirme yapılır (Şekil 46).
l 02 açılı kırmızı saplı kanal aleti ile çalışma boyunda şekillendirme yapılır (Şekil
47).
l 04 açılı mavi saplı kanal aleti ile apikale 2 mm yaklaşacak biçimde şekillendirme
yapılır (Şekil 48).
l Son olarak mavi saplı 02 açılı kanal
aleti ile çalışma boyunda şekillendirme yapılır (Şekil 49).
l Eğer mavi saplı (30#) kanal aleti ile yapılan şekillendirme yeterli görülmez ise 02
açılı 35, 40 ve 45 numaralı kanal aletleri ile
şekillendirme tamamlanır.
Her kanal aleti değişiminde mutlaka
2cc yıkama solüsyonu kullanılır. Orta zorluktaki kök kanallarında standart olarak 5
adet kanal aleti kullanılır (Şekil 50).
Zor Kök Kanallar›nda fiekillendirme
Prosedürü
Bu tür kanallarda sarı çizgi izlenmektedir
(Şekil 51).
l 06 açılı sarı saplı (20#) kanal aleti ile
kuronal 1/3’te eğer bu bölgede pasif şekillendirme yapılıyorsa orta 1/3’e ilerlenir. Bu
aletler fazla esnek olmadıklarından prensip
olarak ilk eğiminin olduğu yerden daha fazla ilerlenmemelidir. Aksi takdirde kanal
içerisinde perforasyon veya çentik yapabilirler.
l 04 açılı sarı saplı kanal aleti ile fizyolojik foramen apikaleye 2mm kalıncaya kadar
şekillendirmeye devam edilir.
l 02 açılı sarı saplı kanal aleti ile çalışma
boyunda şekillendirme yapılır.
l 04 açılı kırmızı saplı kanal aleti ile fizyolojik foramen apikaleye 2mm kalacak bi-
çimde şekillendirme yapılır.
l 02 açılı kırmızı saplı kanal aleti ile çalışma boyunda şekillendirme yapılır.
l Son olarak 02 açılı mavi saplı kanal
aleti ile çalışma boyunda şekillendirme yapılır.
l
Eğer mavi 02 açı yeterli görülmüyorsa
35,40,45 numaralı 02 açılı kanal aletleriyle
şekillendirme tamamlanır.
Her kanal aleti değişiminde mutlaka 2cc
yıkama solüsyonu kullanılır. Zor kök kanallarında standart olarak 6 adet kanal aleti
kullanılır (Şekil 52).
fiekil 44: Orta zorluktaki kök kanallar›n›n flekillendirilmesinde izlenecek yok fiekil 45: .06 aç››l› 30 nolu kanal
kuronal ve orta 1/3’lük k›sm›n flekillendirilmesi
Hero Shaper sistemi
HERO642 gibi Micro-Mega firması tarafından üretilmektedir. HERO642’ den
farkı %2 koniklik açısı olan eğelerin bulunmayışı, kanal aletlerinin bıçak tasarımındaki ve çapraz kesitlerindeki değişikliklerdir (Şekil 53,54). Bu yeni kesit ile
pozitif kesim açısının ve performansın
daha iyi olduğu iddia edilmektedir.
Hero Shaper sisteminde 04 ve 06 açılı 20, 25 ve 30 (Şekil 55,56) numara kanal
aletleri bulunmaktadır. Aletlerin saplarında kaç numara olduklarını bildiren
renk kodları bulunmaktadır. 04 açılı kanal aletleri 21, 25 ve 29 mm’lik boylarda,
06 açılılar ise yalnızca 21 mm uzunluğunda üretilmişlerdir. Kök kanalının kuronal kısmı 06 açılı eğelerle, apikal kısmı ise
04 açılı eğelerle şekillendirilmektedir.
HeroShaper sisteminin de HERO642
sistemindeki gibi kendi endobox’ı bulunmaktadır (Şekil 57).
K3 sistemine benzer olarak HeroShaper sistemindeki eğelerde pozitif kesme
açısına, büyük bir ana kısma ve 3 kesici
bıçağa sahiptir. Üretici firmanın bildirdiğine göre değişken sarmal bıçaklar ve kesici kısımların uzunluğu bu sisteme çok
iyi bir kesme verimliliği ve esneklik sağlamaktadır. Bu değişken bıçaklar sayesinde
alet kanalın içerisinde sıkışmamaktadır.
Kök kanalının şekillendirilmesi sırasında dairesel teknik kullanıldığında ideal bir şekillendirilme elde edilmektedir.
Sistemin kuronal kısmı çok iyi şekillendirmesi sayesinde irrigasyon iğnesi kanalın apikal kısmına daha rahat ulaşmakta
böylece daha verimli bir irrigasyon elde
edilmektedir.
Apikal kısmın 04 açılı 30 # eğe ile şekillendirilmesi güta-perka master konlarların apikal kısma rahatça ulaşabilmesine olanak sağlamakta böylece kök kanalının tamamen ve sıkı bir biçimde doldurulması sağlanmaktadır.
Çalışma sırasında 300-600 devir/dakika hız tavsiye edilmektedir.
HeroShaper sistemi HERO642 deki
gibi redüksiyonlu bir anglduruva ile kullanılmaktadır.
HeroShaper sistemi istenildiği taktirde 2001 yılında geliştirilen InGet isimli
angldruva ile uyumlu eğelerle satılmakta-
dır. InGet 6,5 mm çapında ve 7,5 mm
yüksekliğnde baş kısmı bulunan bir angldruvadır. Standart redüksiyonlu angldruvalardan küçük olması sayesinde çalışma
esnasında ve aleti kanala yerleştirirken
özellikle posterior dişlerde kolaylık sağlamaktadır (2,6,13).
fiekillendirme Prosedürü
HeroShaper sistemi kök kanallarını kolay, orta zor ve zor olarak 3 şekilde tanımlamaktadır.
l Düz, geniş ve eğimi 10 dereceden az
eğimi olan kanallar kolay
l 10 ila 25 derece arasındaki kanallar
orta zor
l Dar ve 25 dereceden fazla eğimi olan
kanallar zor olarak kabul edilmiştir.
fiekil 46: .04 aç››l› 25 nolu 2-3 mm’lik mesafede yap›lan
flekillendirme fiekil 47: .02 aç››l› 25 nolu kanal aletiyle
çal›flma uzunlu¤unda flekillendirme
Kolay Kök Kanallar›nda fiekillendirme Prosedürü
l Çalışma uzunluğu saptanır ve %6
açılı 30 numara (mavi çizgili) kanal aleti
ile kuronal ve orta 1/3’lük kısımlarda şekillendirme yapılır. Apikal 1/3’e girilmez.
l Son olarak %4 açılı 30 numara ile
çalışma uzunluğunda şekillendirme yapılır.
Toplam 2 kanal aleti ile şekillendirme
tamamlanır (Şekil 58,59).
fiekil 48: .04 aç››l› 30 nolu kanal aletiyle çal›flma uzunlu¤unda flekillendirme fiekil 49: .02 aç››l› 30 nolu kanal
aletiyle çal›flma uzunlu¤unda flekillendirme
Orta Zorluktaki Kök Kanallar›nda
fiekillendirme Prosedürü
l
Çalışma uzunluğu saptandıktan
sonra %6 açılı kanal aleti ile kuronal ve
orta 1/3 te şekillendirme yapılır.
l %4 açılı 25 numaralı (kırmızı halkalı) kanal aleti ile çalışma uzunluğunda şekillendirme yapılır.
l Son olarak %4 açılı 30 numara kanal
aleti ile çalışma uzunluğunda şekillendirme tamamlanır.
Toplam 3 kanal aleti ile şekillendirme
tamamlanır (Şekil 60,61).
Zor Kök Kanallar›nda fiekillendirme Prosedürü
l
Çalışma uzunluğu saptandıktan
sonra %6 açılı 20 numara (sarı halkalı)
kanal aleti ile kuronal ve orta 1/3’te şekillendirme yapılır.
l %4 açılı 20 numaralı kanal aleti ile
çalışma boyunda şekillendirme yapılır.
fiekil 50: fiekillendirme ifllemi 5 kanal aleti kullan›larak
bitirilebilir fiekil 51: Zor kök kanallar›n›n flekillendirilmesinde izlenecek yol
fiekil 52: fiekillendirme ifllemi 6 kanal aleti kullan›larak
bitirilebilir fiekil 53: Hero Shaper ve Hero 642 kanal
aletlerinin yap›lar›n›n karfl›laflt›r›lmas›
fiekil 54: Hero Shaper ve Hero 642 kanal aletlerinin
konisite ve yap›lar›n›n karfl›laflt›r›lmas› fiekil 55: Hero
Shaper sisteminde kullan›lan .06 aç›l› kanal aletleri
98
TDBD dosya
l
%4 açılı 25 numaralı kanal aleti ile çalışma boyunda şekillendirme yapılır.
l %4 açılı 30 numaralı kanal aleti ile çalışma boyunda şekillendirme tamamlanır.
Toplam 4 kanal aleti ile şekillendirme tamamlanır (Şekil
62,63).
Tüm şekillendirmelerde kanal aletlerinin değişimi sırasında 2cc yıkama solüsyonu kullanılmalıdır.
fiekil 56: Hero Shaper sisteminde kullan›lan .04 aç›l› kanal aleti fiekil 57: Hero Shaper
‘endo-box’ fiekil 58: Hero Shaper sisteminde kolay kanallar›nda kullan›m s›ras›
fiekil 59: Kolay kök kanallar›nda kullan›m yolunun ‘Endo-box’ta görünümü fiekil 60:
Orta zorluktaki kök kanallar›n›n kullan›m s›ras› fiekil 61: Orta zorluktaki kök kanallar›nda kullan›m yolunun ‘Endo-box’ta görünümü
fiekil 62: Zor kök kanallar›nda kullan›m kullan›m s›ras› fiekil 63: Zor kök kanallar›nda
kullan›m yolunun ‘Endo-box’ta görünümü fiekil 64: K3 sisteminin pozitif e¤im aç›s›
fiekil 65: K3 sisteminin de¤iflken sarmal aç›s› içeren kanal aleti fiekil 66: K3 sisteminde
‘radial’ alan fiekil 67: K3 sisteminde ‘relief’ yap›lm›fl b›çak yüzeyi
fiekil 68: K3 sisteminde oluflturulan üçüncü ‘radial’ alan fiekil 69: K3 sisteminde de¤iflen
alet çaplar› içeren kanal aletleri fiekil 70: K3 sisteminde ‘kanal aletleri üzerinde, alet
aç›s›n›, numaras›n› ve aletin çal›flma uzunlu¤unu gösteren iflaretler
fiekil 71: K3 sistemin kanal aletlerinde kullan›lan renkler fiekil 72: 10 nolu kanal aletiyle
kök kanal›n› aç›kl›¤› kontrol edilir fiekil 73: .10 aç›l› Orifice Opener ile flekillendirme yap›l›r
K3 sistemi
Kerr firması tarafında üretilmektedir.Dr. MacSpadden tarafından bulunan Quantec 2000, Quantec SC ve Quantec LX sistemlerinin devamı ve sonuncusu K3 sistemidir. K3 ile Quantec sistemlerinin en önemli farklı K3 ün benzersiz kesitidir.
l
Çalışma sırasında 250-300 devir/dakika hız ile sivri uçlu bir
kalemle yazı yazılırken uygulanan kuvvet kadar kuvvet kullanılır.
l
Çalışma sırasında kanal aletleri kanal içerisinde 5-7 saniyeden çok kalmamalıdır.
l
Şekillendirmede step down yöntemi uygulanır.
l
Şekillendirmede en kalın aletten en ince alete doğru ilerlenir.
Üretici firmanın bildirdiğine göre K3 sistemi diğer sistemlerden bazı farklılıklara sahiptir.
Pozitif kesme açısı: Diğer sistemlerdeki negatif kesme açısı
dentini kesmekten çok parçalamaya neden olmaktadır. Pozitif
kesme açısı sayesinde aletin kesme verimliliği artmaktadır
(Şekil 64).
Değişken sarmal açı: Değişken sarmal açı sayesinde kesilen
dentinden çıkan debrisler bıçakların arasını tıkamadan kuronal
yöne doğru hareket etmekte böylece kanal aleti ile kanal duvarı
arasındaki gerilim azalmaktadır (Şekil 65).
Geniş ‘radial’alan: Aletlerin bıçaklarını destekleyen kısmına
radial alan denmektedir. K3 sisteminde kırılmayı azaltmak için
yüzeysel bir radial alan kullanılmıştır. Bıçak kütlesinin arttırılması ise çatlakların yayılmasını engellemekte, bükülme stresinden doğabilecek kırılma ve deformasyon şansını azaltmaktadır
(Şekil 66).
‘Relief radial’ alan: Aletin kırılmalara karşı olan dayanıklılığı, kanal duvarıyla temas eden ‘radial ‘ alanın miktarıyla orantılıdır. Temas eden radial alan ne kadar çok olursa, aletin kırılma
riski o kadar artmaktadır. Bu sistemde radial alana relief yapılarak risk azaltılmıştır (Şekil 67).
Üçüncü Radial Alan: Aletin kanal içinde merkezi olarak hareket etmesini sağlayarak şekillendirme sırasında kanal anatomisinin bozulmamasını sağlamaktadır (Şekil 68).
Giriş Kolaylığı: K3 sistemindeki eğeler, kesici kısımlarının
uzunluklarının diğer sistemdeki eğelerle aynı olmasına rağmen
diğer sistemlerden 4mm kısadır. Böylece özellikle arka bölgelerde çalışma kolaylığı sağlamaktadır.
Değişken alet çapı: Çap koniklik açısı ile orantılı olarak değişmekte böylece esneklik ve daha uzun bir kesim sağlanmaktadır (Şekil 69).
Basitleştirilmiş renk kodları: K3 sisteminde 04 ve 06 olmak
üzere 2 açılı eğeler bulunmaktadır. Yeşil 04 açıyı tutuncu ise 06
açıyı ifade etmektedir. Kanal aletinin üzerinde çift renk bandı
bulunmaktadır. Üstteki kanal aletinin koniklik açısını alttaki yani kesici tarafa yakın kısımdaki bant kanal aletinin numarasını
göstermektedir (Şekil 70,71).
Güvenli uç tasarımı: K3 sisteminin uç kısmı kesim yapma-
100 TDBD dosya
maktadır. Böylece kanal perforasyonu ve kanalda basamak
oluşturulması gibi arzu edilmeyen komplikasyonlar engellenmektedir (2,6,14).
fiekillendirme Prosedürü
l
10 numaralı bir K-File eğe ile kök kanalının açık olup olmadığı kontrol edilir (Şekil 72).
l
%10 koniklik açılı Orifice Opener (OO) ile birkaç mm ilerlenir (Şekil 73).
l
Kanal ağızlarına EDTA uygulanır ve %8 açılı OO ile 3-4
mm ilerlenir (Şekil 74).
l
Sodyum hipoklorit ile kanallar yıkandıktan sonra 10-15#
K-File ile çalışma uzunluğu saptanır (Şekil 75).
l
35 numara %6 açılı kanal aleti ile şekillendirmeye başlanır.
Sonra 06/30, 06/25, 06/20 numara kanal aletleriyle 06/20 numara kanal aleti çalışma uzunluğuna ulaşana kadar step-down işlemine devam edilir (Şekil 76,77,78,79).
l
Çok dar, uzun ve eğri kök kanallarında %4 ve %6 açılı kanal aletleri beraber kullanılır.
l
Böyle kanallarda OO’lar ile kuronal 1/3’lük kısım
hazırlanır.
l
Daha sonra 30 numara %6 açılı ve % 4 açılı kanal aleti ile
şekillendirme yapılır (Şekil 80,81).
l Sonra 25 numara %6 ve %4 açılı, 20 numara %6 ve %4 açılı kanal aletleri kullanılır (Şekil 82,83,84,85).
l Çalışma boyuna ulaşılamazsa 10, 15, 20 numara K-File ile
çalışma bouyna inilir ve yukarıdaki gibi sonlanır.
Ni-Ti döner alet sistemleri endodonti pratiğinde yeni bir
dönem açmış gibi gözükmektedir. Bu sistemler bize, kısa sürede, eğri kanallar gibi anatomik zorluklarda bile, etkin kanal şekillendirmesi yapabilme olanağı sunarlar. Fakat bu aletlerin kanal içinde kırılmak ve çıkarılamamak gibi çeşitli riskleri vardır.
Bu tip risklerden kaçınmak ve döner aletleri başarıyla kullanabilmek için ciddi bir ön hazırlık evresi gerekmektedir. Sistemlerin kullanım prosedürünü bilip bu bilgiler ışığında plastik bloklar ya da çekilmiş dişler üzerinde çalışmak hekimin sistemi tanımasını ve klinikte başarıyla uygulamasını sağlayacaktır.
Her sistemin farklı olumlu ve olumsuz özellikleri vardır. Sistemler arasında bir tercih düşünüldüğünde, hekimlerin mümkünse birkaç sistemi deneyip en etkin ve başarılı oldukları sistemi tercih etmeleri uygundur.
Bütün bunların yanında henüz hekimin bilgi ve becerisini
arka planda bırakan ideal bir döner alet sistemi mevcut değildir.
Bütün sistemlerin klinik pratiğinde etkisiz olduğu durumlar
vardır. Burada el ile şekillendirmenin önemi ortaya çıkmaktadır. Pratikte hiçbir sistem el aletleri ile kombine edilmeden kul-
fiekil 74: .08 aç›l› Orifice Opener ile flekillendirme yap›l›r fiekil 75: Çal›flma uzunlu¤u
saptan›r fiekil 76: .10 aç›l› 35 nolu kanal aletiyle flekillendirme yap›l›r
fiekil 77: .06 aç›l› 30 nolu kanal aletiyle flekillendirme yap›l›r fiekil 78: .06 aç›l› 25 nolu
kanal aletiyle flekillendirme yap›l›r fiekil 79: .06 aç›l› 20 nolu kanal aletiyle çal›flma
uzunlu¤una eriflilir
fiekil 80: .06 aç›l› 30 nolu kanal aletiyle flekillendirme yap›l›r fiekil 81: .04 aç›l› 30 nolu kanal aletiyle flekillendirme yap›l›r fiekil 82: .06 aç›l› 25 nolu kanal aletiyle flekillenndirme yap›l›r
fiekil 83: .04 aç›l› 25 nolu kanal aletiyle flekillendirme yap›l›r fiekil 84: .06 aç›l› 20 nolu
kanal aletiyle flekillendirme yap›l›r fiekil 85: .04 aç›l› 20 nolu kanal aletiyle flekillendirmeye genellikle son verilir
lanılamamaktadır.
Dişhekimliğinde kullanılan hiçbir materyal, alet ya da sistemden mucize beklenmemelidir, bu sistemler bilinçli, birikimli ve
yeniliklere açık hekimlerin elleriyle yaratacakları mucizeler için,
<
sadece birer araçtır.
KAYNAKLAR:
1. Bay›rl› G.: Endodontik Tedavi, Tafl Matbaas›, ‹stanbul, 1985
2. Cohen S., Hargreaves K.M.:Pathways of the Pulp, 9th Edition, Mosby, 2006
3. E. Steve Senia, William L. Wildey. The LightSpeed root canal instrumentation system. Endodontic Topics 2005, Vol. 10, pp. 148-150.
4. Grossman: Endodontic Practice, 9th Edition, Philadelphia, 1978
5. Ingle J.I., Beveridge: Endodontics, 2nd Edition, Philadelphia, 1978
6. Küçükay E.S., Küçükay I., Y›lmaz B.:Kök Kanal› fiekillendirme Yöntemleri, Promat,‹stanbul,2004
7. Peter OA, Boessler C, Zehnder M: Effect of liquid and paste type lubricants and torque values during simulated rotary root canal insturmentation, Int Endodontic J.38:223, 2005
8. Schrader C., Ackermann M., Barbakow F.: Step-by-step description of a rotary root canal preparation technique International Endodontic Journal 1999;
32: 312-320
9. Serene TP, Adams JD., Saxena A. Nickel-Titanium instruments applications in endodontics. Ishiyacu EuroAmerica, Inc. St. Louis, Tokyo 1995 s.1-110
10. www.dentsply.com
11. www.lightspeedusa.com
12. www.maillefer.com
13. www.micro-mega.com
14. www.sybronendo.com
15. Y›lmaz B.: Farkl› yakama yöntemleri ile birlikte düflük devirli mikromotorda ve elde kullan›lan Ni-Ti esasl› kök kanal aletlerinin ç›kard›klar› apikal debris miktarlar›n›n karfl›laflt›rmal› olarak incelanmesi. Doktora Tezi, ‹stanbul Üniversitesi, ‹stanbul, 2001
Döner Alet Sistemleri
Döner alet sistemlerinde kullan›lan de¤iflik firmalar›n önerdi¤i redüksiyonlu angldruvalar ve motorlar bu tabloya dahil edilmemifltir.
Ürünün
Ürünün
Markas›
Ad›
Çal›flma H›z›
(rpm)
Özel
Motor
Sistemi
Redüksiyonlu
Auto
Angldruvalarla
Reverse
Çal›fl›yor mu?
Yap›yor mu?
Torklu
Fiyat
Türkiye
mu?
(Euro)
Temsilcisi
Var m›?
MicroMega
Hero 642
300-600
Yok
Evet
Hay›r
Hay›r
650-900*
Güney Dental
MicroMega
Hero Shaper
300-600
Yok
Evet
Hay›r
Hay›r
650-900*
Güney Dental
VDW
M2
280
Yok
***
Evet
Evet
700**
Sarp Dental
Maillefer
ProFile
150-350
Var
Evet
Evet
Evet
1250 USD
Dentsply
Maillefer
ProTaper
250
Var
Evet
Evet
Evet
1250 USD
Dentsply
* Fiyatlar modele göre de¤ifliyor.
** Angldruva + bafll›k seti fiyat›.
Türkiye’de piyasada
bulunan Döner Alet Sistemleri
ve Apex Locater’lar hakk›nda
meslaktafllar›m›z›n genel bir
bilgi sahibi olabilmeleri amac›yla
çeflitli bilgileri içeren bir tablo haz›rlad›k.
Temsilci firmalar›n zaman›nda
yan›t vermemesi
nedeniyle burada bulunmayan
ürünler de olabilir.
Belirtilen fiyatlara KDV dahil de¤ildir.
Apex Locater’lar
Ürünün Markas›
Fiyat
Türkiye Temsilcisi
Justy 2
700 USD
Gülo¤uz Difl Deposu
Maillefer Propex
1350 USD
Dentsply
Micro Mega
1150 EURO Güney Dental
Morita Root ZX
1350 EURO Sönmez Medikal
NSK ‹pex
900 USD
Lider Difl
NSK Japon
890 USD
Metek Teknik
Apex Finder
350 USD
Onur Difl Deposu
Siroendo
2550 EURO Benlio¤lu
VDW Raypex 5
900 EURO
Sarp Dental
VDW Raypex 4
700 EURO
Sarp Dental
RAF1 Root
*** Kendisi redüksiyonlu
102 TDBD bilimsel
Atilla Sertgöz*
‹MPLANTÜSTÜ PROTEZLER
Diflhekimli¤inde dental implantlar›n kullan›m›n›n artmas›, implant
protezlerin özellikle total ve parsiyel diflsizliklerin tedavisinde alternatif bir yöntem
haline gelmesine neden olmufltur.
işhekimliğinde dental implantların kullanımının artması, implant protezlerin
özellikle total ve parsiyel dişsizliklerin tedavisinde alternatif bir yöntem haline gelmesine
neden olmuştur. Doğal bir dişin desteklik kalitesine yakın özellikler göstermesi dolayısıyla dental
implantlar her türlü protetik endikasyonda kullanılabilmektedir. İmplant üstü protezler endikasyonlarına göre:
1- ‹mplant üstü sabit protezler
2- ‹mplant üstü hareketli protezler
olarak sınıflandırılabilir.
D
SAB‹T PROTEZLER
İmplant üstü sabit protezler, parsiyel ve total
dişsizlik vakalarında sıklıkla kullanılmaktadır. Bir posterior dişsizlik vakasında yerleştirilecek implantların sayısı, boyutları ve konumu önemlidir. Bu durumda implant
yerleştirilecek bölgede kemik miktarı ve kalitesi belirleyici faktördür. Minimum 10 mm
uzunluğunda ve 4mm çapında implantlar
yerleştiriliyorsa 3-4 üyeli köprüler 2 adet
implant ile taşınabilir. Fakat daha kısa implantlar yerleştiriliyorsa diş başına bir implant
yerleştirilmesi en ideal çözümdür. Bu durumda üst yapılar birbirine bağlanabilir. Kemik kalitesi açısından değerlendirildiğinde
ise Sınıf IV kemikte implant sayısı arttırılmalıdır.
İmplant üstü sabit protezler simante ya da
vidalı olarak yapılabilirler. Aşağıda bu tip
protezlerin avantaj ve dezavantajları belirtilmiştir.
Simante Protezler
• Estetik kaygı varlığında
• Tek diş eksiklikleri ve kısa köprü protezlerinde endikedir
• Siman boşluğu söz konusu olduğu için alt
yapıda pasifizasyon kolaydır,
• Sökülme zorluğu vardır,
• Simanın çözünme riski vardır
• Geçici simantasyon sonucu aspirasyon riski bulunur.
Vidal› Protezler:
• Abutment implant birleşimi dişetinin çok
altında ise
• Uzun köprü protezlerinde
• Yetersiz abutment yüksekliği, retansiyon
*
problemi varlığında endikedir.
Resim | 1 ‹yileflme bafll›¤› yerlefltirilmifl
osseointegre implant
Resim | 2 Ölçü bafll›¤›
Resim | 3 Ölçüye yerlefltirilmifl implant
analog
• Alt yapıda pasif uyumu sağlamak çok zordur
• Vidayı kapatmak için kullanılan farklı
kompozit materyaller uzun dönemde renklenme sonucu estetiği etkileyecektir
• Teknik hassasiyet gerektirir.
• Yüksek maliyet söz konusudur.
• Vida gevşemesi sonucu istenmeyen yükler ve implant başarısızlığı ile karşılaşılabilir
Anterior bölgede bir tek diş implant resto-
PROF.DR., MARMARA ÜN‹VERS‹TES‹ D‹fiHEK‹ML‹⁄‹ FAKÜLTES‹ PROTET‹K D‹fi TEDAV‹S‹ ANAB‹L‹M DALI.
rasyonunda, eğer implant kaybedilmiş doğal dişin aynı kök desteğine sahip ise yeterli
kemik direnci sağlanmış demektir. Ancak
posterior bölgedeki tek diş restorasyonlarında bu pek geçerli değildir. Protetik dişin boyutlarının implantın dış çapından fazla olması sonucu oluşacak cantilever etkisi,
implanta bir devrilme momenti uygulayacaktır. Ağzın posterior bölgesindeki yüklerin anterior bölgeye göre daha fazla olduğu
düşünülürse molar bölgeye yerleştirilen tek
diş implantlarının aşırı yük altında kalacağını anlamak pek güç değildir.
Bir tek diş implantı fonksiyonda iken, diğer doğal dişlerle eşit bir sentrik kontak basıncında kalmalıdır. Yine eksentrik hareketler esnasında tek başına kontak halinde
bulunmamalıdır. Buna örnek olarak bir kanin dişinin implantla restorasyonu verilebilir. Grup fonksiyon tipi bir okluzyon sonucu, yükler anterior ve posterior dişler
tarafından karşılanarak, kanin dişindeki
implantta oluşacak lateral stresler minimale
indirilir. İmplant destekli tek diş restorasyonları, komşu diş köklerine paralel olmalı
ve implantın uzun aksı, kaybedilmiş dişin
insizal kenarına doğru yönlendirilip, kemiğin
müsaade ettiği nispette labialde şekillendirilmelidir.
Kron-implant oranı ve implantın eğimi çevre kemik dokusunda oluşacak stresleri etkileyen diğer faktörlerdir. Kron implant oranın
büyümesi oluşacak kuvvetleri arttırır ve aşırı streslerin oluşmasına yol açar.
Kemiğin yapısından dolayı, yerleştirilen implantta protetik restorasyonun mümkün olabilmesi için implantın açılandırılmış postlar
ile kullanılması gerekebilir. Bu durum ise,
gelen okluzal yüklerin lateral komponentlerin artmasına ve kemiğin belirli bölgelerinin
aşırı kuvvetler altında kalmasına neden olacaktır.
İmplant restorasyonlarında optimal estetiği
sağlayabilmek 4 adet anatomik ve cerrahi parametreye bağlıdır. Bunlar
1-İmplant-abutment bileşiminin mukoza altındaki pozisyonu
2-İmplantın 3 boyutlu olarak uygun konumlandırılması
3-İmplant etrafındaki yumuşak doku konturlarının ve estetiğin uzun süreli devamlılığı
4- İmplant ile eşdeğer simetrik diş arasındaki klinik kron boyundaki simetrinin sağlanması.
Optimal pozisyonda implant yerleştirilmesi
tek ya da uzun boşluklardaki anatomik analizlerin yapılmasına ve iyi bir restoratif plana
bağlıdır. İlk değerlendirmeler ekstra oral olarak başlar ve değerlendirilen ilk parametre
hastanın gülme hattıdır. Hastanın gülme
hattının uygun olup olmadığını ancak çok
keskin bir göz teşhis edebilir. Hastanın daha
önceki fotoğrafları gülme esnasındaki dudakların pozisyonunu belirlemede yardımcı
olabilir. Yüksek gülme hattına sahip olan
hastalarda daha fazla doku gözükeceğinden
planlama cerrahi ve restoratif safhalarda peri implant dokunun korunmasına maksimum özen gösterilmelidir. Orta hat, diş boyutları ve renkleri kaydedilmelidir.
Periodontal ve radyografik değerlendirmelerin yanında intraoral muayenede düzensiz
gingival dokular, çapraşıklıklar, asimetrik
dişler gibi durumlarda değerlendirilmelidir.
İmplant tedavisinden önce ortodontik ve periodontal işlemlerle ilgili estetik problemler
ortadan kaldırılmalıdır. Yumuşak dokunun
biotipi implant-abutment bileşiminin lokalizasyonunu belirleyen en önemli parametredir. İnce biotipli bir dişeti varlığında implantın daha palatinale doğru konumlanması
titanyum metalinin dişetinden görülmesini
engelleyebilir. Ancak implant daha palatinale yerleştirildiğinde restorasyona daha uygun
bir çıkış profili sağlamak amacıyla implantın
apiko-koronal yönde daha derin yerleştirilmesi gerekir. Genelde yüksek gülme hattına
ve ince bir biotipe sahip olan hastalar tedavisi zor ve anatomik riski yüksek hasta grubu
olarak tanımlanırlar. Bu hasta grubundaki
vakalarda estetiğin sağlanmasında çok dikkatli bir tedavi planlaması gerekmektedir.
Ekstra oral muayene tamamlandığında yumuşak ve sert dokulardaki eksiklikler implant yerleştirilmesinden önce değerlendirilmelidir. Restorasyonun retansiyonun siman
ya da vidayla sağlanıp sağlanamayacağı da
implant-abutment bileşiminin pozisyonunu belirlemede önemli bir rol oynar. Teşhis
amacıyla yapılan geçici restorasyonlar ve
mumlamalar implantın anatomik olarak
tehlikesiz bölgeye yerleştirilmesine ve estetik
başarının artmasına yardımcı apareylerdir.
Estetik bir restorasyon için implantın yerleştirme derinliği çok önemlidir. Bu yüzden
cerrah ile protez uzmanı arasında çok iyi bir
komünikasyon sağlanmalıdır. Posterior bölgede dişeti papili daha düz olduğunda implantın abutment ile birleşimi gingiva seviyesinde ya da biraz altında yer alabilir. Bu
Resim | 4 Alç› model
Resim | 5 Abutment
Resim | 6 Metal prova
Resim | 7 Bitim
Resim | 8 Ball ataflmanlar
durum estetik açıdan problem yaratmayacağı gibi hastanın ağız hijyenini sağlaması
açısından avantaj oluşturur.
Estetik bölgede ise implant-abutment birleşiminin gingival marjinin yaklaşık 2mm altında yer alması gerekir. Bu durumda gingival papil alanında yani interproksimal
alanda bu birleşimin 5 ile 7 mm dişetinin altında yer alması demektir. Bu bölgede restorasyon uyumunun sağlanması ve siman
artıklarının temizlenmesi zorlaşacaktır. Bu
yüzden vidalı üst yapı seçenekleri yaratmak
gerekebilir.
Tek diş kayıplarının implant ile restorasyonu doğru planlama ile daha kolay estetiğin
sağlandığı anterior restorasyonlardır. Buna
karşın estetik bölgede birden fazla diş kayıplarında daha detaylı planlama zorunluluğu
vardır. Birbirine komşu implantlar arasında
kemik rezorbsiyonu dolayısıyla yumuşak doku desteğini sağlamak ve bu bölgede papil
görünümü verebilmek imkânsız gibidir. Birden fazla diş kaybı olan estetik anterior bölgelerde implantlar arasında dişsiz boşluk bırakmak ve bu bölgelerde ovoid pontik
kullanmak daha iyi bir estetiğin yakalanmasında anahtar olabilir.
İmplantlar sabit protezlerde bazı durumlarda doğal dişlere bağlanarak kullanılırlar.
Periodontal ligamente sahip doğal bir diş ve
osseointegre implantlarla destekli sabit bir
protezde bazı fenomenlerin göz önünde bulundurulması gerekir.
> Yapıştırıcı simanın yüksek elastik modülü
sayesinde doğal diş korunur. Ancak siman
tutuculuğu, iki ayrı fleksibiliteye sahip desteklerin yarattığı stresler sonucu bozulabilir
ve destek dişteki kronların mikro hareketleri sonucu sürekli travma ile destek dişte
komplikasyonlar oluşabilir.
> Eğer protez fazla uzun ise metal alt yapının
eğilmesi ile porselen üst yapıda kırıklar gözlenebilir.
> Doğal dişin periodontal membranından
kaynaklanan hareketleri sonucu, köprü bir
kaldıraç gibi görev görecek, implant ve çevre dokusunda aşırı stresler ve rezorbsiyon ihtimali ortaya çıkacaktır.
Ölçü ‹fllemi
Tüm implant sistemlerinde açık ve kapalı
kaşık ölçü tekniği 2 ölçü tekniği kullanılabilir. Kapalı ölçü tekniğinde standart kaşıklar
kullanılarak implant veya abutment seviyesinde ölçü alınır. Açık kaşık tekniğinde ise
standart kaşıklarla alınan ölçüden model elde edildikten sonra hazırlanan akrilik kaşıkta implant bölgeleri açılarak ölçü alınır. Ölçü işleminde her sistemi için hazırlanmış
özel ölçü parçaları kullanılır. Kapalı ölçü alma tekniğinde; implant üzerindeki iyileşme
104 TDBD bilimsel
başlığı sistemin kendi özel tornavidası kullanılarak çıkarılır ve ölçü işlemi öncesi hava-su spreyi ile implant basamağı temizlenir. Plastik ölçü başlığı açık yüzeyi vestibüle
bakacak şekilde implant basamağı üzerine
yerleştirilir. Ölçü başlığı üzerine kullanılacak
implant postuna uygun olarak farklı renkte
üretilmiş pozisyon silindiri yerleştirilir. Pozisyon silindirinin ölçü başlığı üzerine tam
olarak oturduğu kontrol edildikten sonra silikon ölçü materyali kullanılarak tüm arkın
ölçüsü alınır. Ölçü başlığı ve pozisyon silindiri alınan ölçü içinde kalmaktadır.
Açık kaşıkla ölçü alma tekniğinde; implant üzerindeki iyileşme başlığı sistemin kendi özel tornavidası kullanılarak çıkarılır ve
ölçü işlemi öncesi hava-su spreyi ile implant
basamağı temizlenir. Sistemin özel metal ölçü postları implantlar üzerine vidalanır.
İmplant bölgeleri açık hazırlanmış olan akrilik kaşık içerisine silikon ölçü maddesi uygulanılarak kaşık ağza yerleştirilir ve silikon
sertleştikten sonra ölçü postları içerisindeki
vidalar gevşetilerek kaşık ağızdan çıkarılır.
Ölçü postları silikon içerisinde kalmaktadır.
Ölçü işlemi sonrası iyileşme başlıkları tekrar
implant üzerine yerleştirilir.
Laboratuar ifllemleri
Ölçülerin alınmasını takiben analoglar ölçü
içinde yer alan transfer parçalarına yerleştirilir ve sert alçı materyali dökülerek modeller
hazırlanır. Model hazırlanması sırasında dişeti materyali “gingival mask” kullanılır. Uygun restorasyon tipinin belirlenmesi için kapanış mumlarıyla birlikte modeller
artikülatörde tespit edildikten sonra uygun
implant postlarını tespit edebilmek için plastik deneme postları seçilir ve alçı model üzerinde bulunan implant analoglarına yerleştirilir. İmplant postları üzerinde gerekli
preperasyonlar laboratuarda yapılarak klinikte hasta ağzında kontrol edilir. Metal destekli porselen restorasyonlar hazırlanırken üretici firmalar tarafından hazırlanmış özel
plastik başlıklar kullanılmak suretiyle metal
alt yapılar hazırlanmalıdır. Metal alt yapıların
klinikte kontrolü yapıldıktan sonra porselen
üst yapılar hazırlanır ve hasta ağzında marjinal uyumu ve proksimal temasları uygun bir
şekilde hazırlandıktan sonra okluzal uyumları artikülâsyon kâğıtları ile kontrol edilmelidir.
Kontrolleri tamamlanan restorasyonlar glazür işlemi için laboratuara gönderilir. Laboratuar işlemleri tamamlandıktan sonra implantlar üzerindeki iyileşme başlıkları çıkarılarak
implant postları yerleştirilir. Her implant sisteminde implant postları tork aleti kullanılmak suretiyle belirli bir tork kuvveti ile sıkıştırılmalıdır. Protetik postlar yerleştirilip
protetik restorasyonlarındaimi simantasyonu
Resim | 9 Ölçüye yerlefltirilen ataflman
analog
Resim | 10 Alç› modelde analog
Resim | 11 Matris
Resim | 12 Matris ile birlikte haz›rlanm›fl
s›cak akrilik kaide pla¤›
Resim | 13 Bitmifl protezde matris
yapılır.
HAREKETL‹ PROTEZLER
İmplant destekli hareketli protezler aşağıdaki avantajları dolaysıyla tercih edilirler.
• Basit tedavi
• Daha az implant
• Düşük maliyet
• Kolay estetik sağlama
• Hijyen
İmplant destekli hareketli protezler özellikle
geriatrik hastalarda en çok kullanılan tedavi
yöntemi olmaya başlamıştır. Tüm dişlerini
kaybetmiş yaşlı bireylerde özellikle mandibular total protezlerin kullanımı dil ve dudağın fonksiyonları dolayısıyla çok zorlaşmaktadır. Bu durumda hastaların alt çenesine
yerleştirilen 2 ya da 4 implant sayesinde elde
edilen tutuculuk tüm bu sorunları ortadan
kaldırmaktadır. İmplant destekli hareketli
protezler düşük maliyetleri ve basit cerrahi
işlemleri sayesinde implant destekli sabit
protezleri alternatif bir tedavi yöntemi olmuştur. Ayrıca bu tip protezlerde ağız hijyenin sabit protezlere göre daha kolay sağlanması motor reflekslerini kaybeden yaşlı
bireylerde bir avantaj olarak düşünülebilir.
Total dişsiz mandibulada 4 implant üzerine yerleştirilmiş bir bar ile destekli bir hareketli protez immediat olarak fonksiyona sokulabilir. Bu sayede tedavisi süresi kısaltılmış
olup hastaların osseointegrasyon süresi içinde estetik, fonksiyon ve fonasyon ihtiyaçları
giderilmiş olur. Gelecekte alt çenesindeki
tüm dişlerini kaybetmiş hastalarda 2 implant ile destekli hareketli implant protezler
dişhekimliğinde ilk tedavi seçeneği olacaktır. İmplant destekli hareketli protezlerde
ataşman tutuculuğu bar ve ball tarzında ataşmanlarla sağlanabilir.
Ball ataflmanl› protezler: Ball ataşmanlı protezler total dişsizlik vakalarında protezin hem makaslama hem de lateral yönlü
okluzal kuvvetlere karşı direncini arttırır. Bu
tip protezlerde implantlar horizontal düzleme dik olarak ve birbirine paralel yerleştirilmelidir. Ball ataşmanların tepe noktalarından geçen doğru okluzal düzleme paralel
olmalıdır. Ayrıca implantlardan geçen fulkrum ekseni mandibulanın açma-kapama
eksenine paralel olmalıdır.
İmplant üstü overdenture restorasyonların
yapımında; ağızdan silikon ölçü materyali ile
alınan ölçü içerisine analoglar yerleştirilir ve
sert alçı materyali dökülerek modeller hazırlanır. Model hazırlanması sırasında dişeti
materyali “gingival mask” kullanılmalıdır.
Elde edilen modelde laboratuarda sıcak kaide hazırlanır. Kaide içerisine ball ataşmanların dişi parçaları yerleştirilir. Hazırlanan sıcak kaide ağızda kontrol edilir. Bu kaidenin
amacı
> Protezin bitiminden önce matris ile ball
ataşman arasında oluşabilecek uyumsuzlukları görebilmek
> Okluzal kayıtlar esnasında protez kaidesinin matris sayesinde tutuculuğunu arttırıp
kayıtların daha güvenilir alınmasını sağlamaktır.
Kaide üzerine mum duvar hazırlanır ve dikey boyut tespiti yapılır. Hastanın saç, ten
rengi ve yüz formu dikkate alınarak akrilik
106 TDBD bilimsel
Resim | 14 Bar ataflman
rengi ve yüz formu dikkate alınarak akrilik
dişler seçilir ve protez bitirilir. Yeterli interokluzal mesafe var ise protez kaidesi metal
bir iskelet alt yapı ile güçlendirilebilir.
Bar ataflmanl› protezler: Bar ataşmanlı
implant protezler 2 veya 4 implant üzerine
yerleştirilmiş bar ile tutuculuğu sağlanan hareketli protezlerdir. Hareketli implant protezler içinde en iyi retansiyon ve stabilizasyona sahip implant protezlerdir.
Bar ataflman kesitleri:
1- Yumurta kesitli Dolder bar; Protezin translateral ve rotasyonel hareketlerine izin verir.
Resim | 15 Bar›n konumu
Resim | 20 Ölçüde analoglar
Resim | 16 Bar›n mukoza iliflkisi
Resim | 21 Bitmifl protez ve bar parçalar›
Resim | 17 Ölçü
Resim | 18 Özel ölçü kafl›¤›
Resim | 19 Ölçü bafll›klar›n›n gevfletilmesi
2- U kesitli Dolder bar; Çok rijid olup rotas-
yona asla izin vermez. Eğer 2 implant yapılacaksa tercih edilmemelidir, tüm kuvvetler
implantlara gelir.
3- Yuvarlak kesitli Dolder bar; Protezin translateral hareketlere izin verir, rotasyona ise az
miktarda izin verir.
Protez içindeki tutucu ataşman bar üzerinde sadece anterior segmente yerleştirilirse
yuvarlak kesitli bar protezin sadece rotasyonuna, yumurta kesitli bar ise protezin üç
yönde de hareketine izin verir. Buna karşılık
tutucu ataşman barın birden fazla segmentine yerleştirilirse barın kesiti ne olursa olsun
protezin üç yöndeki hareketi de kısıtlanır.
Bar alveolar kretlerden geçen doğruların yaptığı açının açıortayına dik olacak şekilde planlanmalıdır. Bar vertikal düzlemle eğimli yerleştirilmesi ataşmanın fonksiyonunu etkiler
ve istenmeyen lateral kuvvetlerin oluşmasına
neden olur. Bu yüzden vertikal düzleme dik
açı ile yerleştirilmelidir. Mukozada irritasyonları engellemek ve kolay temizlenebilirliği sağlamak için bar ile mukoza arasında en
<
az 2 mm mesafe bırakılmalıdır.
KAYNAKLAR:
1. Branemark P.I., Zarb G.A., Albrektsson T.:
Tissue-integrated prostheses. Osseointegration in
clinical dentistry. Quintessence Publ. Co. Inc.,
Chicago,1985.
2. Buser D., Schenk R.K., Steinemann S.: Influence
of surface characteristics on bone integration of
titanium implants. A histomorphometric study in
miniature pigs. Journal of Biomedical Materials
Research ,25:889-902,1991.
3. Buser D., Mericske-Stern R., Bernard J.P.,
Behneke A., Behneke N., Hirt HP., Belser U.C.,
Lang N.P.: Long- term evalution of non-submerged
ITI implants. Clin. Oral Impl. Res., 8: 161-172,
1997.
4. Buser D., Belser C.U., Lang N.P.: The original
one-stage dental implant system and its clinical
application. Periodontogy 2000, 16: 106- 118, 1998.
5. Buser D., Nydegger T., Hirt H.P.: Removal torque
values of titanium implants in the maxilla of
miniature pigs. Int. J. Oral Maxillafac. ‹mplants,
13:611-619,1998.
6. Ekfeldt A., Carlsson E.G., Börjesson G.: Clinical
evaluation of single-tooth restorations supported
by osseointegrated implants: A retrospective
study. Int. J. Oral Maxillofac. Implants, 9: 179-183,
1994.
7. English C.: An overview of implant hardware.
J.Am. Dent. Assoc., 121:360-368,1990.
8. Enguist B., Astrand P., Dahlgren S., Engquist E.:
Marginal bone reaction to oral implants: a
prospective comparative study of Astra Tech and
Branemark System implants. Clin. Oral Impl. Res.,
13: 30-37, 2002.
9. Ericsson I, Lindhe J.: Probing depth at implants
and teeth. J. Clin. Periodontol., 20: 623-627, 1993.
10. Ericsson I, Nilner K., Klinge B., Glantz P.O.:
Radiographical and histological characteristics of
submerged and non-submerged titanium
implants. Clin. Oral Impl. Res., 7: 20-26, 1996.
11. Esser E., Wagner W.: Dental implants following
radical oral cancer surgery an adjuvant radiotheray. Int. Journal of Oral and Maxillofac. ‹mpl., 12:
552-557,1997.
12. Fagan J.R., ‹smail Y.H., Meffert R.M., Fagan
M.J.: ‹mplant prosthodontics: Surgical and prosthetic techniques for dental implants. Year Book
Medical Publ. Inc., Shffield, England,1994.
13. Fontijn-Tekamp F.A., Slagter A.P.: Bite forces
with mandibular implant-retained overdentures. J.
Dent. Res.77: 1832-1839, 1998.
14. Jemt T., Linden B., Lekholm U.: Failures and
complications in 127 consecutively placed fixed
partial prostheses supported by Branemark
Implants: From Prosthetic treatment to first annual
checkup. Int. J. Oral Maxillofac Implants, 7: 40-44,
1992.
15. Jisander S., Grenthe B., Alberius P.: Dental
implant survival in the irradiated jaw: a preliminary report. Int. Journal of oral and Maxillofac.
‹mpl. 12: 643-648, 1997.
16. Johnson B.W.: HA-coated dental implants.
Long-term consequences. J. Calif. Dent. Ass. 9. 812, 1992.
17. Jung C.Y., Hyun H.C., Lee W.K.: A 1-year radiographic evaluation of marginal bone around
dental implants. Int. J. Oral Maxillofac Implants,
11: 811-818, 1996.
18. Kasemo B., Lausmaa J.: Biomaterial and
implant surface: A surface science approach. Int.
J.Oral Maxillofac. Implants, 3:247-259:1988.
19. Keller W., Bragger U., Mombelli A.: Periimplant microflora of implants with cemented and
screw retained suprastructures. Clin. Oral Impl.
Res., 9: 209-217, 1998.
20. Kent J.N., Block MS.: Biointegrated hydroxplapatite-coated dental implants in 5 year clinical
observatons. J. Amer. Dent. Ass. 121-138,1990.
21. Krauser J.T.: Hydroxylapatite-coated dental
implants. Biologic rational and surgical technigue.
Dent. Clin. N. Amer. 33:879-881,1989.
22. Krauser J.T., Boner C., Boner N.: Immediate
implantation after extraction of a horizontally fractured maxillary lateral incisor. Pract. Periodont.
3:33,1991.
108 TDBD FDI mesleki bildirileri
FDI Genel Kurulu’nda kabul edilen mesleki bildirileri dergimizde zaman zaman yay›mlamak istiyoruz.
Bu say›m›zda Reçine Esasl› Direkt Dolgu Materyallerinde Yan Etkiler ve Dünyay› Oral Sa¤l›¤a Yönlendirmede
Dental Ekibin Rolü bafll›kl› FDI bildirilerine yer veriyoruz.
Reçine esasl› direkt dolgu
*
materyallerinde yan etkiler
G‹R‹fi
Reçine esaslı materyaller, restoratif ve koruyucu dişhekimliği uygulamalarında geniş
ölçüde kullanılmaktadır; ancak bu materyaller tam olarak polimerize olamadıklarından, reçine matriks içerisinde reaksiyona girmemiş monomerlerin açığa çıkmasıyla hastalarda potansiyel yan etkilere yol
açabilmektedirler Yetersiz polimerize olan
reçinelerde serbest kalan bileşikler doğal
olarak daha fazladır.
Nadir durumlarda bazı hastalar reçine
esaslı materyallere bağlı olarak anafilaktoid
veya likenoid reaksiyonlar ve diğer allerjik
tepkiler içeren deri
veya mukozal reaksiyonlar
yaşayabilmektedirler. Ancak,
monomer restorasyonların, koruyucu
örtücülerin veya reçine esaslı materyaller içeren uygulamaların uzaklaştırılmasından sonra bu tür yan
etkilerin azaldığı rapor edilmiştir.
Dental sağlık profesyonelleri, reçine
monomerlerine nefes alma veya monomerlerle deri teması yoluyla maruz kalabilirler.
Optimum oranda polimerize olmamış reçineyle doğrudan temastan kaynaklanacak
olumsuz etkiler dermatit(iltihap) veya egzama gibi dermatolojik reaksiyonlarla sonuçlanabilir. Lateks ve vinil eldivenler, reçine esaslı materyallerdeki monomerlere geçirgendir ve bu yüzden yeterli korumayı
sağlayamamaktadırlar.
Bildiri
Reçine esaslı materyallerde monomer
yapılar, hastalarda ve dental sağlık profesyonellerinde deride
veya mokozada dermatolojik reaksiyonlara yol açabildiğinden FDI aşağıda belirtilen önerilerde
bulunmaktadır:
*Dişhekimleri, reçine esaslı materyallerin hastalarda muhtemel olumsuz reaksiyonlara neden olabileceğinin bilincinde olmalıdırlar,
*Reçine esaslı materyaller üreticinin direktifleri doğrultusunda yeterli miktarda
polimerize edilmelidir,
*Dental sağlık profesyonelleri, reçine
esaslı materyalleri ele almak ve yerleştirmek için alet kullanmalı ve polimerize olmamış reçineyle deri temasından kaçınmalıdır,
* Dental sağlık profesyonelleri, lateks
ve vinil eldivenlerin reçine monomerlerine karşı etkin koruyucu olmadıklarının
bilincinde olmalıdırlar.
Referanslar
l Fan PL, Meyer DM. Adverse Reactions to Resin-based Direct Filling Materials. (Int Dent J - In press 2007)
l Hensten-Pettersen A. Skin and mucosal reaction associated with dental materials. Eur
l J Oral Sci 1998 106: 707-712.
l Hensten-Pettersen A, Jacobsen N.
The role of biomaterials as occupational
hazards in dentistry. Int Dent J 1990 40:
159-166.
Dünyay› oral sa¤l›¤a
*
yönlendirmede dental ekibin rolü
DI’ın dünyadaki oral sağlığı en iyi düzeye getirmek için tüm insanlara yol
gösterme (liderlik etme) taahhüdü
vardır. Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde, birçok kişi için oral sağlık hizmetleri
erişilebilir değildir. Bu nedenledir ki FDI,
pratik, bilimsel olarak uygun ve sosyal olarak kabul edilebilir yaklaşımlarla temel sağlık tedavisini ilgili toplulukların tam katılımıyla evrensel olarak mevcut ve maddi olarak karşılanabilir hale getirmek için Dünya
Sağlık Örgütü Alma Ata Deklarasyonu ile
F
tanımlanmış olan Temel Sağlık Tedavisi
Yaklaşımının ilkelerini tümüyle desteklemektedir (onaylamaktadır). FDI, bundan
dolayı mümkün olan her durumda, oral
sağlık tedavisine erişimdeki eşitsizlikleri
azaltmak temel amacı doğrultusunda, oral
sağlık tedavisinin temel sağlık tedavi yaklaşımının önemli bir parçası olarak entegrasyonunu (bütünleştirilmesini) kuvvetle desteklemektedir.
Dişhekimi tarafından yönlendirilen
dental ekip, oral hastalıkların önlenmesin-
*FDI Genel Kurulu’nda onaylanm›flt›r: 24 Eylül 2006-Shenzhen, Çin
de ve en kaliteli sağlık tedavisinin sağlanmasında temel bir rol oynamaktadır. Bu
ekibin kompozisyonu toplumun ihtiyaçlarına, mevcut kaynaklara ve yerel kanuna
göre değişkenlik gösterebilir. Dental ekibin
tüm üyeleri bir dişhekiminin denetimi altında oral sağlık hizmetlerine katılım için
uygun olarak eğitilmiş olmalı ve yasal olarak izin sahibi olmalıdırlar. Tüm ekip üyelerinin rolleri ve sorumlulukları mesleki
dişhekimleri birlikleri ve ilgili idari yetkililer
tarafından belirlenmeli ve tanımlanmalıdır.
110 TDBD etik
Necla Aktan*
Ayd›nlat›lm›fl Onam
Ayd›nlat›lm›fl onam; ça¤dafl hasta-sa¤l›k görevlisi iliflkisi içinde kiflinin özgür ve sorumlu
karar vermesini sa¤layan en önemli araç olarak görülür. Bu ilke ayn› zamanda hastay›
korudu¤u gibi, hekimi de korumakta; onlar›n sorumlulu¤unu hem paylaflmakta hem de
zarar/ yarar dengesinin, yarar yönünde olmas› için azami dikkat gösterilmesini
sa¤lamaktad›r.
ıp uygulamaları içinde alınan kararların sadece tıbbi karar olduğunu düşünmek, konunun etik boyutunun
gözden kaçmasına neden olmaktadır. Klinik
kararlar, hastanın ve hekimin otonomisi ve
değerleri arasında karşılıklı fedakarlık içeren
bir anlaşma olarak değerlendirilebilir. Hatta
son yıllarda bu karşılıklı anlaşma, kurumsal
ve sosyal değerler ile kaynakların kullanımında denkliği de içerecek şekilde genişletilmiştir.
İdeal olarak bu üç taraf arasındaki anlaşmanın
sağlanması gerekir. Bu aşamada tespit edilemeyen bir anlaşmazlık hekim-hasta ilişkisini
ve klinik sonucu etkileyebilir1. Bu ideal anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi ve korunması günümüz tıbbında merkezi noktada bulunan aydınlatılmış onam ile güvence altına
alınmıştır. Kendine ait değerleri, inançları,
beklentileri, tecrübeleri olan birey-hastanın
kendi hakkında karar verme hakkı temel haklarından biridir ve gönüllülük olmadığı sürece devralınamaz, devredilemez 2.
Paternalistik yaklaşımın hakim olduğu geleneksel tıp etiği anlayışında göz ardı edilebilen
hastanın onamını elde etme sorumluluğu,
1949 Nurenberg kodu ile evrensel bir yapıya
ulaşmıştır. Aydınlatılmış onam; çağdaş hasta-sağlık görevlisi ilişkisi içinde kişinin özgür
ve sorumlu karar vermesini sağlayan en
önemli araç olarak görülür. Belmonth Raporu (1978) ile belirlenmiş olan üç temel etik ilkeden biri olan “Özerklik” ilkesinin yürütülmesinden başka “yararlılık”, “zarar vermeme”
gibi biyomedikal etiğin temel ilkelerine de uygun davranılmasını sağlar. Bu ilke aynı zamanda hastayı koruduğu gibi, hekimi de korumakta; onların sorumluluğunu hem
paylaşmakta hem de zarar/ yarar dengesinin,
yarar yönünde olması için azami dikkat gösterilmesini sağlamaktadır3.
Hipokrat yazmalarından beri bilginin
açıklanması veya açıklanmama kararı tartışmaları tıp etiği tarihinde hep rol almakla beraber, aydınlatılmış onam tarihi antik tarihe
dayanmaz. Aydınlatılmış onam terminolojisinden 1957’den önce yazın içinde hiç bahsedilmemiştir. Bugün tartışıldığı anlamda aydınlatılmış onam kavramı ise 1972’lerde
T
* Diflhekimi
ortaya atılmıştır4. Bireyin özerkliğine saygı ilkesine ve kendi hakkında karar verme hakkına dayanan aydınlatılmış onam kuralı batı ülkelerinde özellikle Amerikan Hukuk
sisteminde iki kavramın gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Bu kavramlardan ilki,
modern hekim-hasta ilişkisinin karşılıklı güven ilişkisine dayanmasıdır. Hasta sağlık görevlisinin yeterince bilgiyi kendisine aktaracağına, aldatma ya da zorlama yoluna
başvurmayacağına güvenmelidir. Sağlık görevlisi ise bunları sağlayacağını garanti etmelidir. Aydınlatılmış onam hastanın karar vermeye yeterli ve gönüllü olması kadar bilginin
açıklanması ve anlaşılır olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle aydınlatılmış onam, he-
kim ile hasta arasında eşitsizlik yaratacak bilgiyi hastaya vermeye zorlamak ve hekim-hasta ilişkisini statüden kontrole dönüştürmek
anlamına gelmektedir. Aydınlatılmış onam
kuralının dayandığı ikinci temel kavram; hastanın kendisiyle ilgili olarak karar verme hakkıdır. Yasal olarak yeterli bir kişi bedenine ne
yapılacağına karar verme hakkına sahiptir5,6.
Etik ilkelerin kabul edilmesi ve tıp uygulamaları içinde hayata geçirilmesindeki süreç
gerçekte bireylerin düşünce sistemleri ve sosyal yaşamdaki evrimlerine paralel olarak gerçekleşmektedir. Günümüzde toplumsal değerlerin özerkliği ön plana çıkaracak şekilde
değişmesi, gelişen hasta hakları ve insanların
bilgiye kolay ulaşımını sağlayan bilişim tek-
nolojilerindeki ilerlemeler genelde olduğu gibi tıp ve dişhekimliği hizmetlerinde de hastaların taleplerini yükseltmiş, bilgi elde etme tercihleri üzerinde değişikliklere neden olmuştur.
Bunun yanında özellikle son 25 yıldır yaşanan profesyonelleşme, endüstrileşme, teknolojinin geniş oranda sağlık sistemi içine entegre olması ve tüketicileşme genel olarak
sağlık çevresinde büyük değişikliklere neden
olmuştur. Batı toplumunun ekonomik içeriği ve sağlık sistemine kuvvetli iş kültürünün
sokulması; pazar, kar, randıman kavramlarıyla tıp pratiğini dramatik şekilde etkilemiştir7.
Bu değişim klasik hekim-hasta arasındaki ilişkiye sosyal, hukuki ve etik olarak çok
farklı açılımlar getirmiştir. İlave olarak meslek
içindeki bazı hekimlerin yanlış davranışları
sonucu halkın hekimlere olan güveni ve bu
güven karşılığında onlara sağladıkları özerklik
de azalmış, aynı zamanda tedavi kararlarında
daha aktif rol alma yönünde tercih göstermeleri ve sorgulama eylemleri de artmıştır. Bu
ortam içinde aydınlatılmış onam tıp etiğinin
en önemli konularından biri olarak merkeze
yerleşmiştir.
Ayd›nlat›lm›fl Onam
Tan›m› ve Ö¤eleri
Gerek bireye saygı ilkesi bağlamında değerlendirilsin gerekse ayrı bir ilke-değer olarak
kabul edilsin, aydınlatılmış onam tıp etiğinin en önemli konusudur. Aydınlatılmış
onamın etik sözlüğü karşılığı; “hastanın ne-
seçim yapabilmesi için hastalığı ve tedavisiyle
ilgili tüm bilgiyi almış olması gerekmektedir.
Bilginin açıklanmasındaki sorun, bilginin ne
kadarının açıklanması gerektiğidir. Açıklamada hekimin, hastanın fiziksel, psikolojik ve
sosyal durumunu, kültürünü ve değerlerini
gözeterek vereceği bilginin miktarını belirlemesi gerektiği savunulmaktadır. Açıklanmaların da önerilen tedavinin yarar, zarar ve tehlikelerini içermesi gerektiği herkesçe kabul
edilmesine karşın, tehlikelerin ne kadarının
açıklanması gerektiği tartışma konusudur.
Açıklanması gereken bilgi miktarının doktordan doktora, kurumdan kuruma değişiklik
göstermesi endişesiyle çeşitli standartlar geliştirilmiştir. Bu standartlardan daha fazla kabul
gören ve pratik olduğu savunulan makul kişi
standardıdır. Makul kişi standardı; ortalama
bir hastanın karara aydınlatılmış katılımı için
neyi bilmeye ihtiyacı olabileceği düşüncesi
üzerine odaklanmaktadır6.
Hekimin açıklama ödevinin istisnaları bulunmaktadır. Açıklamanın sınırlandırıldığı yada
yapılamadığı ender durumlar şunlardır;
• Hasta eğer aydınlatılmayı tercih etmiyorsa,
• Hekim hastanın doğru-makul tıbbi hükme
varacağından kuşku duyuyorsa,
• Bilgi hastanın önemli psikolojik zarar görmesine neden olacaksa,
hekimin açıklama ödevini yerine getirmekle
ilgili yükümlülüğü ortadan kalkabilmektedir.
Bu gibi durumlar hastanın bilgilenmeden feragat etmesi ve hekimin tedavi ayrıcalığı hak-
narak bilgiyi sunması gerekmektedir. Hekimin açıklama boyunca hastasını soru sormaya davet etmesi ve kendi ifadeleriyle bilgiyi
tekrarlamasını istemesi de bilginin anlaşıldığından emin olmayı sağlayabilecek bir diğer
yöntemdir. Açıklamadan sonra bilginin anlaşıldığını sınamak için bazı sorularla bilgiyi geriye almalı, bilginin kavranıldığından emin
olmalıdır.
3. Gönüllülük:
Hastanın kendisi için uygun bulduğu tedaviyi isteyerek kabul etmesi demektir. Hem etik
hem de yasal açıdan onamda gönüllülük şarttır. Zorlama, yönlendirme ya da baskı hastanın gönüllülüğünü ortadan kaldıran eylemlerdir, hastanın özerkliğinin bozulmasına
neden olabildiği için etik açıdan kabul edilmemektedir.
Zorlama; hekimin hastaya kararının ya da
seçiminin zararlarını ve gerçek tehlikelerini
göstermek uğruna, kendi seçimini kabul ettirmek için kasıtlı bir şekilde zorlamada bulunmasıdır. Baskı; hastanın önerilen tedaviyi
kabul etmesi için açık ya da imalı tehditler
kullanılmasıdır. Yönlendirme; bilginin eksik
ve gerçek dışı sunumunu içermektedir. Yalan
söyleme, can alıcı bilgiyi ihmal etme yada kasıtlı olarak bilgiyi tahrif etme, aldatma, aşırı
abartma gibi etik açıdan onaylanamayan tutum ve davranışlarla hastanın yönlendirilmesidir. İkna; önerilen tedavinin yararlarına hastanın inandırılması girişimidir. Hastanın
Ayd›nlat›lm›fl onam, hekim ile hasta aras›nda eflitsizlik yaratacak
bilgiyi hastaya vermeye zorlamak ve hekim-hasta iliflkisini statüden
kontrole dönüfltürmek anlam›na gelmektedir.
ye anlaşma yaptığından haberdar olması”dır. Aydınlatılmış onam tanımına göre;
müdahalenin biçimi, tehlikeleri, yararları,
varsa seçenek tedavileri, bu seçenek tedavilerin yararları ve tehlikeleri hakkında hekim
tarafından yapılan yeterli açıklamadan sonra, hastanın kendisi tarafından herhangi bir
baskı altında kalmadan, gönüllülükle müdahaleyi kabul etmektir. Onam terimi çoğunlukla tedavinin kabul edildiğini ima etmesine karşın, eşit olarak tedavinin
reddedilmesi anlamında da kullanılmaktadır.
Aydınlatılmış onam, bilginin açıklanması ve bilginin anlaşılmasını içeren bilginin
öğeleriyle gönüllülük ve yeterliliği içeren
onamın öğeleri olmak üzere toplam dört
öğeye sahiptir.
1. Bilginin aç›klanmas›:
Özerk birey olan hastanın aydınlatılmış–özerk
kı kapsamında değerlendirilmektedir. Hastanın gönüllülükle açıklama kapsamındaki
bilginin tümü ya da bir kısmını almaktan vazgeçmesi, bilgilendirmeden feragat olarak isimlendirilmektedir. Tedavi ayrıcalığı ise bilginin
açıklanmasının hastaya zarar vereceğine ya da
acı çekmesine neden olacağına inanıldığında
onam süreci boyunca bilginin hekim tarafından tutulmasını, gizlenmesini ve acil durumlarda bilgilendirmemeyi de ifade etmektedir.
2. Bilginin anlafl›lmas› (kavranmas›):
Açıklanan bilginin anlaşılır kılınması aydınlatılmış onamın etik ve yasal açıdan geçerli kılınması için esastır. Hekim verdiği bilgiyi geçerli kılmıyorsa, açıklama ödevini yerine
getirdiği söylenememektedir. Hekim bilgiyi,
hastanın durumunu, eğitim düzeyini hesaba
katarak açıklamak yükümlülüğündedir. Bu
bağlamda hekimin hastanın anlayabileceği bir
terminoloji ile tıbbi-yabancı terimlerden kaçı-
seçiminin makul, akılcı olması için hekim
kendi bilgi ve deneyimi doğrultusunda önerisinin doğru olduğu konusunda hiçbir yalana,
aldatmaya, abartmaya, aşırı baskıya başvurmaksızın, hastanın endişe yada reddetme gerekçesini anlamaya çalışarak ikna etmeye çalışmasıdır8,9.
4.Yeterlilik:
Hastanın belirli bir zamanda belirli bir tedavi seçeneği hakkında anlamlı bir seçim yapma kapasitesi olarak açıklanan yeterlilik daha
çok hukukçuların tercih ettiği bir terimdir.
Yasal açıdan yeterli bulunmayan bir hastanın
kendi tedavisiyle ilgili kararlar alma kapasitesine sahip olabileceği inancı, etik açıdan kapasite teriminin kullanılmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda hasta onamı kapsamında
kapasite kavramı ile hastanın önerilen tedavinin olası sonuçlarını ya da reddettiğinde doğabilecek sonuçlarını makul bir şekilde anla-
112 TDBD etik
Diflhekimli¤inde ayd›nlat›lm›fl onam
Dişhekimliği tedavilerinin tespiti ve sunumu;
mesleğin eğitimi, uygulaması, işgücü, hastalık
içerikleri ve hepsinden önemlisi hastaların
dişhekimliği ve genel sağlık ihtiyaçlarını algılama şeklindeki farklılıklar yüzünden tıpta
olduğundan değişiktir10.
Hastalar için ağız bölgesinin gerek fiziksel
gerek psikolojik olarak özel bir bölge olması
11
, ağızda yapılan invaziv çalışmaların diğer
tıp dallarındaki cerrahi operasyonların çoğundan farklı olarak bilinçliyken ve çoğunlukla kendilerinin de işleme katılımıyla yapılması, diş ağrılarının dayanılamaz olması,
teşhis koymanın çoğunlukla işlemsel bir süreç
gerektirmesi, dişhekimliğinin doğası gereği
teknolojiyle olan yakın ilişkisinin aynı durum
için tedavi seçeneklerini çok artırması ve bununla birlikte fiziksel sağlıkları için zorunlu
olmayan fakat hastaların yüksek estetik beklentilerinin karşılamasına yönelik uygulamaların da dişhekimliğine girmesiyle beraber daha uzun ve pahalı tedavilerin gündeme
gelmesi, aynı zamanda estetik beklentilerin
hekim ve hasta için farklı olması, sosyal güvencelerin ve hatta özel sigortaların dişhekimliği tedavilerine diğer tıbbi müdahalelerden
farklı yaklaşması konunun ayrıntılı irdelenmesi gereken kısımlarıdır12,13,14,15,16.
Ayrıca dişhekimlerinin çok büyük kısmı mesleklerini büyük bir özerklik içinde kendi özel
muayenehanelerinde uygulamaktadırlar. Çalışma ortamlarını, çalışma felsefelerini ve politikalarını, çalışma saatlerini, beraber çalışacakları kimseleri, kullanacakları ekipmanları,
hastalarını ve hatta uygulayacakları tedavi şekillerini kendileri belirlemektedirler. Her biri hastalara tedavi hizmeti sunarken, mesleğin
büyük bir otonomi içinde sürdürüldüğü bu
muayenehanelerin işletmecisi durumundadır. Çünkü dişhekimliği muayenehaneleri;
teknisyenler, malzeme ve cihaz satıcıları, teknik adamlar ve yardımcı personelin dişhekiminin idaresinde en son teknolojiyi yakından
takip ederek çalıştıkları birer küçük ticarethanedir aynı zamanda17,18.
İşte dişhekimliğinde her bir muayenehanenin ayrı hizmet politikası, her bir dişhekiminin farklı uygulamaları sıradan hekim-hasta
ilişkisindeki güven faktörünü ve emniyet ihtiyacını doğal olarak da aydınlatılmış onamı
bir kat daha öne çıkarmaktadır19,20.
Tıpta çoğu zaman daha hayati konularla ilgili olan tıbbi karar vermede hasta genellikle
bir tedaviyi kabul etme yada etmeme durumundadır ve çok fazla tedavi seçeneği yoktur. Oysa dişhekimliğinde nadiren hayatı tehdit eden durumlar vardır ve bu yüzden
dişhekimliğindeki karar alma süreci çoğu zaman hasta için az çok yeni bir araba almak
yada bunun gibi bir işleme karar verme sürecine benzer. Hangi seçeneği uygulamalıyım,
ne kadar tutar, nasıl ödeyebilirim şeklinde soruları vardır. Yani tüm bu süreç hasta tarafından iki kısa soruya indirilebilir: Ne kadar
acıyacak? Ne kadar tutacak16? Teknik detaylar yüzünden hastanın alternatif tedavi yaklaşımlarını değerlendirebilmesi oldukça güçtür
ve doktoruna güvenmek zorundadır. Dişhekimi hastasına temel bilgileri ve konu hakkındaki kendi samimi fikirlerini söyleyerek
hastaya yardımcı olur. Dişhekimi kararlarında kendinin değil hastanın çıkarını dikkate
almalı ve hasta da bunun böyle olduğuna güvenmelidir18.
Tüm bu maddelerin ışığı altında bakıldığında dişhekimleri ve hastaları arasında diğer tıp
dallarındaki hekim hasta ilişkisinden daha
kapsamlı ve iletişimin ön planda olduğu bir
ilişki gerekliliği açıktır. Diğer tıp alanlarında
çok çalışılmakla birlikte, hasta-hekim arasında daha fazla sorun çıkabilme ihtimali olan
dişhekimliğinde çok daha az çalışılmış olan
aydınlatılmış onam kavramının hayata geçirilmesiyle bu iletişimin başlatılması mümkün
olabilmektedir. Böylelikle hastaların özerkliği ve hakları korunurken tedavinin değişik
yönleri açısından çıkabilecek sorunlar da önlenmekte, hem hasta hem de hekim için daha büyük bir güven ortamında çalışma imkanı yaratılmış olmaktadır21,22. Eskiden olduğu
gibi mesleki olarak hastaların güveni garanti
olarak görülemez. “Bana güvenin, ben bir dişhekimiyim” demek yeterli değildir23. Dişhekimliği etiğinde çalışmalar yapan Mohamed
Tahir(1995)’e göre onam süreci zaman almakla birlikte tedaviye ait tüm detayların tartışılması, hastanın spesifik ihtiyaçlarına karşı
bilgilendirilmesi ve anlamasının sağlanmasıyla, dişhekimi için iyi bir hekim- hasta ilişkisi
yaratılması adına fırsat sağlar. Aynı zamanda
hastanın görüş ve katılımlarının da dikkate
alınmasını temin eder. Bu durumda tam olarak bilgilendirilmiş ve kendi tedavisinin kararları üzerine kontrol sahibi olduğunu hissettiğinde hastanın güveni ve hekime inancı
sağlanmış olur15.
Böylelikle hasta, hekim ve devlet üçgeninde
tüm gerekliliklerin ve taleplerin yerine getirilmesini hayata geçirebilecek kavram olarak
merkezi noktada bulunan aydınlatılmış
onam; hastaların tedavi gerçeklerinin tespit
edilerek taleplerinin yerine getirilmesini ve
aynı zamanda dişhekimi–hasta ilişkisine iş
etiği kurallarının da uyarlanmasını sağlayarak hekime duyulan güvenin yeniden kazanılması ve dişhekimliğinin etik ve yasal açıdan prestijinin korunmasında faydalı
olacaktır. Fakat aydınlatılmış onam uygulamalarının yerleşebilmesi için, öncelikle dişhekimlerinin konuyla ilgili etik ve yasal bilgilerinin yeterli olması ve konuya
yaklaşımlarında duyarlı olmaları önem taşımaktadır.
KAYNAKLAR:
1. BENBASSAT, J., PILPEL, D., TIDHAR, M., 1998
Summer. Patients preferences for participation
in clinical decision making: a review of published surveys. Behavioral Medicine. 24 (2): 8189.
2. KABAO⁄LU, Ö.‹.,1993. ‹nsan haklar›n›n
hukuksal yap›s›. Özgürlükler Hukuku. istanbul:.Afa Yay›nc›l›k.
3. AYDIN, E., ERSOY, N., 1995, A¤ustos-Aral›k.
T›p eti¤i ilkeleri. T›bbi Etik Dergisi 3(2-3): 48-52.
4. BEAUCHAMP, T.L., CHILDRESS, J.F. 1989.
The principle of respect for autonomy. In:
Principles of Biomedical Ethics. New York
Oxford: Oxford University Press Inc. Chapter 3.
. fiEH‹RALTI, M., 2002. Etik, hukuk ve ahlak.
Kocaeli Üniv. T›p Fakültesi T›p Tarihi ve
Deontoloji Anabilim Dal› T›bbi Etik Ders
Notlar›. 1-9.
6. ERSOY, N., 2003. Ayd›nlat›lm›fl Onam. Ed.:
A. Demirhan Erdemir ,Ö. Öncel, fi. Aksoy.
Ça¤dafl T›p Eti¤i. Nobel T›p kitapevi yay›nc›.
S:204-234.
7. BEAUCHAMP, G., 2004. The challenge of
teaching professionalism. Annals academy of
medicine. 33 (6): 697 – 705
8. ERSOY, N., 2002. Klinik Etik Dersleri. Kocaeli
Üniv. T›p Fakültesi T›p Tarihi ve Deontoloji
Anabilim Dal› Klinik Etik Ders Notlar›. 1 – 14
9. MOHAMED TAH‹R, M.A., MASON, C., HIND,
V., 2002. Informed consent: optimism versus
reality. British Dental Journal. 192:221-224.
10. LITTLETON, P.A. Jr., 1979. Differences
between the medical and dental health care
sector. J Dent. Educ. 43 (2) : 101 – 6.
11. PEASE, A., 1999. Body Language- beden
dili, 3. bas›m. ‹stanbul. Rota yay›nlar›.
12. CHAMBERS, D.W., 2001 December. The role
of dentists in dentistry. Journal of Dental
Education. 65 (12): 1430- 1440.
13. KING, J., 2001 July 14. Consent: the
patients’ view- a summary of findings from a
study of patients’ perceptions of their consent
to dental care. BDJ. 191 (1): 36- 40.
15. DWORKIN, S.F., 2001. The dentists as
biobehavioral clinician. Journal of Dental
Education. 65 (12): 1417- 1429.
17. DOYAL, L., CANNELL, H., 1995. Informed
consent and practice of good dentistry. BDJ.
178: 454-460.
16. WILLIAMS, T., 2001. Celebrating our contributors: Convocation 2001. UPDATE.17(3).
17. COMER, R.W., CALLAN, R.S., BLALOCK,
J.S., TURNER, J.E., TROMBLY, R.M., 2001
September. Small business needs assessment:
A comparison of dental educators’ responses
with SBDC survey results. Journal of Dental
Education. 65 (9): 873.
18. WIEBE, R.J., 2000. The new business ethics.
J. Can. Dent. Assoc. 66: 248-9.
19. PELTIER, B., 2001. The ethical responsibility
of professional autonomy. Journal of the
California Dental Association. Feature Article.
20. CANNAVINA, C.D., CANNAVINA, G.,
WALSH, T.F., 2000 March 25. Effects of evidence based treatment and consent on professional autonomy. BDJ. 188 (6): 302-306.
21. BRIDGMAN, A., COLLIER, A., CUNNINGHAM, J., DOYAL, L., GIBBONS, D., KING, J.,
1999 August 28. Teaching and assessing dental ethics and law in dental curriculum. BDJ.
187 (4): 217- 219.
22. SFIKAS, P. M., 2003 October. A duty to disclose issues to consider in securing informed
consent. JADA. 134: 1329- 1333.
23. SWISS, P., 2005. Bana güvenin, ben bir
diflhekimiyim. Dental Tribune. 2(1):10.
114 TDBD elefltiri
Aral›k 2006 tarihli 97. say›m›zda yer alan TDB 11. Ola¤an Genel Kurulu haberiyle ilgili olarak Bursa Diflhekimleri Odas› Genel Sekreteri Emel Coflkun’dan bir elefltiri ald›k. Gelen yaz›n›n tamam›n› ve dergimizin Genel Yay›n
Yönetmeni Tatyos Bebek’in elefltiriyle ilgili aç›klamas›n› birlikte sunuyoruz.
Meslek örgütleri ve yay›nc›l›k
Emel Coflkun
Bursa Diflhekimleri Odas›
Genel Sekreteri ve Delegesi
ayınlar, meslek örgütlerinin tarihi gelişiminin belgeleridir. Yayın organlarında yer alan her yazı, meslek örgütünde yapılanların, yapılacak olanların,
savunulan ilkelerin, ulaşılmaya çalışılan hedeflerin yazılı kayıtlarıdır.
Her yayının işaret ettiği temel bir hedef
vardır. Bu hedef meslek örgütlerinde daha da
öne çıkar. Mümkün olan en geniş kitleye ulaşmak, okunmak, etkilemek, aidiyet duygusu
yaratmak, katılımcılığa zemin hazırlamak, yani kısaca, örgütsel yapıyla üyesi arasında hayatta karşılığını bulan bir iletişim kurulmasını sağlamak, yayınların amacını oluşturur.
Meslek örgütü yayın organları, hem kendisini eğitir hem de tabanı ile ilişkisini geliştirir.
Bundan başka iki önemli işlevi daha yerine
getirmeye çalışır: Bir, kendini ve meslek grubunu topluma tanıtmak; iki, örgüt ile örgütü
var eden meslek grubu arasında ilişki kurmak
ve bu ilişkiyi sağlamlaştırmak.
Bu yazıyı meslek örgütü yayınlarının, yayıncılık anlayışının nasıl olması gerektiğini anlatmak amacıyla yazmıyorum. İsteğim, bu konuda yeni bir tartışma açmak ve yeni
açılımlara zemin hazırlamaktır.
TDB Dergisi’nin Aralık 2007, 97. sayısı elime ulaştığında, her zaman yaptığım gibi, okumaya başladım. Ellinci sayfada, Bursa delegesi olarak katıldığım TDB 11. Olağan Genel
Kurulu’na ve seçimlere ilişkin yazıyla karşılaştım. Başlığından itibaren yazının tümü beni şaşkınlığa düşürdü. Başlığı “Mücadele İçin
Güven Tazeledik” olan yazı, bir haberin değil,
bir yorumun duyurusuydu. Yazıda, Genel
Kurul’un açılışı ve konukların konuşmaları
alıntılarla verilmiş, çalışma raporu, mali rapor ve denetleme kurulu raporlarının okunduğundan bahsedilmiş ve “raporların ardından delegeler konuşmalarını yaptılar”
biçiminde bir özetle ikinci güne geçilmiş.
İkinci gün yapılan çalışmalar, “TDB Merkez Yönetim Kurulu, ilk gün kendi konularıyla ilgili yapılan eleştirileri yanıtladı” şeklinde kestirmeden özetlenerek, konuşmacıların
fotoğrafları eşliğinde konuşmalarından alıntılar verilmiş.
Y
Bu Genel Kurul, katıldığım dördüncü
TDB genel kuruluydu. Genel Kurula katılmamış olsam ve bu yazıyı okusam, kafamda yaşadığım genel kuruldan çok farklı bir genel
kurul canlanırdı.
“Raporların ardından delegeler konuşmalarını yaptılar.” ifadesi, ilk gün öğleden önceki oturumda başlayan ve akşam neredeyse
19.00’a kadar süren, farklı illerden yaklaşık 20
delegenin çalışma raporuna ilişkin eleştiriler
içeren konuşmalarını kapsamaktaydı. Bu kadar uzun süren ve bu kadar önemli olan bir
süreci, böylesine bir cümleyle geçiştirmek, bu
süreci yok saymaktır.
“Raporların ardından delegeler konuşmalarını yaptılar.” ifadesi, üç ayrı listeyle seçime
giden TDB’nde, diğer iki listede başkan adayı olan Doç. Dr. Melih Baykara ve Dr. Adnan
Günnar’ın tüm delegelerin yaklaşık üçte birinin oyunu almasını, yani yaklaşık altı bin dişhekiminin tercihini görmezden gelmek anlamını taşımaktadır.
Bunun dışında yazıda bir de yanlış bilgi
yer almaktadır. Çalışma raporu, mali rapor
ve denetleme raporlarının oybirliği ile kabul
edildiği yazılmıştır. Oysa, çalışma raporu oyçokluğu, mali rapor ve denetleme raporları
da oybirliği ile kabul edilmiştir. Çalışma raporunu onaylamayanlardan ikisi Bursa delegesidir ve durum tutanaklarla kayıt altına alınmıştır; bakıldığında görülecektir.
Habercilikte çok bilinen bir formül vardır:
Bir haberin, 5 N (Ne, Nerede, Niçin, Ne zaman, Nasıl),1 K (Kim) sorularının karşılığını
taşıması gerekir. Bu yazıya bir haber olarak
baktığımızda nasıl ve kim sorularının karşılığının çok eksik kaldığını görüyoruz. Genel
Kurul tablosunun bir bölümü özenle kapatılmış, gözlerden uzağa itilmiş gibi duruyor.
Bunun nedenleri üzerine kafa yorduğumda karşıma hiç de hoş, kabul edilebilir şeyler
çıkmıyor. Basit bir gözden kaçırma, dikkatsizlik olarak algılamaya çalışıyorum ama, aklım bunu kabul etmekte zorlanıyor. Sonuçta
bu bir meslek örgütünün dergisi. Basılı hale
gelene kadar birçok kişinin denetiminden geçiyor, doğal olarak. Söz konusu olan tüm kişilerin dikkatsizliği ise, bunu nasıl açıklayacağız? Bir yorgunluk olabilir mi? Yüksek olasılık.
Aynı görevi uzun yıllar sürdürmek bu türden
bir dikkatsizliğe, geniş açılı eleştirel bakış kay-
bına ve sorgulamanın eksikliğine neden olabiliyor. Hadi böyle oldu diyelim. Çözüm ne olmalı o zaman?
Akla gelen ikinci olasılık daha kötü: Haberde manipülasyon.
Genel olarak yönetimde olan iktidar sahipleri, bilinçli ya da bilinçdışı bir yönelmeyle sahip oldukları erki korumaya odaklanırlar. Bu haber, bu yönelimin dışavurumu
olabilir mi? Yoksa, seçimi mücadeleye bir dönem daha devam etmek için güven tazeleyerek kazanan bir ekip, demokratik işleyişin doğal sonucu seçimde farklı listelerle ortaya
çıkan meslektaşlarını ve onların temsil ettiği
dişhekimlerini neden yok saysın; adlarını bile anmayarak neden güllük gülistanlık bir
TDB manzarası sunmaya çalışsın ki? Sorun
tam da bu zaten!
Doğru olan, yapılması gereken şuydu: Genel kurul her yönüyle haberleştirilir; tüm konuklar, konuşmacılar, konuşmalar herhangi
bir ayrımcılığa gidilmeden yazılır, aday listeler
belirtilir ve seçim sonuçları yazıya eklenirdi.
Böyle yapılsaydı, TDB yönetimine seçilenlerde eksilen bir şey olurdu muydu? Tam tersine, bu yaklaşımları tazelediklerini söyledikleri güvene katkı sağlardı. Demokratik işleyişe
duydukları saygı ve “karşı” duran meslektaşlarına gösterdikleri olgunluk nedeniyle hanelerine artı puanlar yazdırırlardı.
Yönetime seçilenlerden biri, adını da belirterek, seçimle güven tazeleyenler adına bir genel kurul değerlendirme yazısı yazar, orada
istediğini yok sayar, istediği kişiyi ve konuşmayı öne çıkarırdı. Böyle bir yazı kişisel değerlendirme yazısı olacağı için, kimseye itiraz
hakkı doğurmazdı. Ama haberleri birer yorum yazısına dönüştürüyor ve manipüle ediyorsanız oturup bir özeleştiri yapmanızın zamanı gelmiş demektir. Tüm dişhekimlerinin
“Birlik” olduğu iddiasında bulunan bir örgüt
ve tüm dişhekimlerinin sesi olmayı hedefleyen bir derginin bir tür sansüre ev sahipliği
yapması önemli bir sorundur.
Örgütsel bütünlüğün gözetilmesi doğru
bir yaklaşımdır. Ancak, genel kurul dahil tüm
toplantılarda yapılan eleştirilerin, karşı duruşların yok sayılması, “birliğimizi bozmayalım”,
“birlik olalım” ifadeleriyle eleştirilerin törpülenmeye çalışılması çok farklı amaçları taşır.
Konuşmalarda, eleştirilerde tabii ki üslup çok
önemlidir. Mesleki politikalarının kişiselleştirilerek tartışılması, hakaretlere varan ifadeler nedeniyle sağlıklı tartışma zemininin kaybedilmesi elbette doğru değildir. Ancak
gerginlik yaratılmaması talepleriyle bunun dışındaki eleştirilerin de önünü kesmeye çalışmak, sadece gerginliğin
farklı bir şekilde daha da artmasına hizmet eder. İnsanları daha tepkisel kılar.
Öte yandan, seçimlerde aday olanlar, elbette bir hayat
görüşünü, bir ideolojiyi, ülke gündemine ve sağlık alanına ilişkin belli bir bakışı temsil ederler. Verilen oylar, sadece kişilere değil, temsil ettikleri görüşe de verilir. İnsanlar, hedefleri ve ilkeleri farklılıklar gösterdiği için farklı
listelerde yer alırlar. Dolayısıyla yönetime seçilenler bu
görüşlerini yönetime taşırlar ve yayınlarda da ifade ederler. Yani, doğal olarak, bir dünya görüşüne taraftırlar.
Uygulayacakları politikalar, söyleyecekleri sözler, elbette
bu görüşün uzantısı olacaktır. Ama bu yukarıda eleştirdiğim yayıncılık anlayışını gerektirmez, bu anlayışı içermez.
HHH
TDB dergisindeki genel kurul yazısına ilişkin bunları
düşünmüşken ve bir yazıya dökme düşüncesindeyken
Ege Bölgesi Odalarının Dişhekimi Dergisi’nin 19. sayısı
geldi. Genel Kurul haberinin TDB Dergisi’ne göre çok
daha öncelikli olarak yer almış olması sevindiriciydi. Başlığı ve giriş bölümü tarafsız ifadeler içeriyordu. Ancak,
konuşmacılar ve konuşma metinleri dergi sahipliğini üstlenen odaların başkanlarıyla sınırlı tutulmuştu. Genel Kurul’un ikinci günü, TDB Dergisi’nin yaptığı muameleyi
görmüş ve “Genel Kurul’un ikinci gününde ise, TDB yöneticileri sırayla kürsüye çıkarak yapılan eleştirilere yanıt
verdiler” cümlesiyle kısaca geçiştirilmişti. Yani, TDB Dergisi’ndeki diğer “taraf”ı görmezden gelmeye dayalı yayıncılık anlayışı, bu dergide de görülüyordu. Bu durum
karşılıklı bir restleşme gibi duruyordu ve ne yazık ki örgütümüze bir katkı sağlamıyordu.
Dergilerde yapılan yayınlar, başta da belirttiğim gibi
üyeleri, meslektaşları bilgilendirme, eğitme, süreçlere dahil kılma amacını taşıyorsa ve bu dergilerle meslek örgütü tarihine birer not düşülüyorsa, yayıncılık anlayışını
böylesine sadece savunmaya odaklı dar yaklaşımların dışına taşımak, taşırmak gerekiyor. Seçilmişler, hayatın doğal seyrini, yaşananları, yayın organlarında eksik bilgilerle ve manipülasyonlarla değiştirebilecekleri yanılgısına
düşmemeliler. Tablonun bazı bölümlerini kapatmadan
tümünü sunmak, doğru bilgi vermek ve değerlendirmeleri üyelere bırakmak, gerçekten içselleştirilmiş demokratik bilincin doğal bir sonucu olmalıdır. Gerçek bir meslek örgütünün temel hedeflerinden biri de budur, bu
olmalıdır. Meslek örgütlerindeki varlığımızı bu amaç anlamlı kılacaktır. Bu, direnç gösterilmesi gereken noktalardan biridir. Meslek örgütlerini kamuoyunda ve üyeleri arasında güvenilir ve güçlü kılmanın yolu, örgütsel
tabanda “gerçek güveni”, “doğru” yöntemlerle sağlamak
ve demokratik işleyişi ve katılımı sürekli canlı tutmaktan
geçmelidir.
TDB tarihini en azından bundan sonra eksik yazmayalım düşüncesinde ısrar ederek, her iki dergiden de bundan sonraki sayılarında, Genel Kurullar, Başkanlar Konseyi toplantıları, Meslek Sorunları Sempozyumları gibi
TDB çatısı altında yapılan tüm toplantılara ilişkin bilgileri, gerçek habercilik anlayışıyla vermelerini, üyelerine duy<
duğu saygıya ve güvene inanarak bekleyeceğim.
Elefltiri ve özelefltiri
hepimiz için gerekli
Tatyos Bebek
TDB MYK üyesi ve
TDBD Genel Yay›n Yönetmeni
ayın Emel Coşkun’un öneri ve eleştirilerine öncelikle teşekkür ederim. Bu yazıya iki nedenden dolayı cevap verme ihtiyacı duydum.
Biri Genel Kurul haberinin yapılmasındaki mantığımız.
TDB’nin yayın organında bugüne kadar izlenen çizgi hiç kimseyi yok
saymak üzerine kurgulanmamıştır. Genel kurul haberinde iki yıllık çalışma
dönemine yönelik yapılan eleştiri, onama ve önerilerin haber olarak yer almaması bir eksikliktir. Bu eksikliğin birilerini yok sayma anlayışı ile yapıldığının düşünülmesi ise haksız ve ağır bir eleştiridir. Genel Kurul’da yapılan tüm konuşmaların çözümleri eksiksiz olarak odalarımıza gönderilmiştir.
Geçmiş dönemlerdeki Genel Kurul haberlerine bakıldığında haberin omurgasının aynı şekilde oluşturulduğu, bu yöntemin bu sayıda da devam ettiği
anlaşılacaktır. Bu kadar detaysız verilen bir haberin eksik olduğunu söyleyebilirsiniz, haklı da olabilirsiniz. Ama en azından buradan bakıldığında bir
önyargının olmadığı anlaşılmalıdır. Bir önceki dönemde yapılan çalışmalarla ilgili olumlu görüş beyan eden delegelerin konuşmalarının da yer almadığını hatırlatmak isterim.
Haberde eksiklik ve bir tane de maddi hata (Çalışma Raporu’nun oybirliğiyle onaylanması ifadesi) olduğunu kabul ediyorum. Ama manipülasyon
eleştirisini kabul etmem mümkün değil. Hiçbir objektif veriye dayanmadan yapılan böyle eleştiriler inanın çok yıkıcı oluyor. Birbirimizi bu kadar kolay ‘suçlamamalıyız’.
Bu yazıya cevap verme ihtiyacını duymamın diğer bir nedeni de şudur:
Sayın Coşkun önemli bir konuya parmak bastı. Meslek kuruluşlarının yayın politikaları nasıl olmalıdır tartışmasına gerçekten ihtiyacımız olduğu
ortada. TDB ve oda dergilerinde neleri haber olarak kullanacağız? Haber ve
yorumlarımızda nelere dikkat edeceğiz? Değerlendirmelerimizi yaparken
kullanacağımız sözcükler ve ifade biçimimiz nasıl olmalı? Dişhekimlerinin
ortak taleplerini ifade ederken nelere dikkat edeceğiz?
Başkanlar Konseyi toplantılarında ve Genel Kurullarda alınan kararları ya da Genel Kurul’un seçtiği yöneticileri üyelerimize duyururken nasıl bir
içerik ve ifade biçimi kullanacağız?
Dergilerin katılımcılığı ve demokratik yayın ilkelerine uyması sadece
farklı düşüncelerin yer almasından mı ibarettir? Farklı düşüncelerin ifade biçiminin önemi yok mudur? Bu ve buna benzer soruların sorulup nerelerde eksik ve yanlış yaptığımızın tartışılması gerekir.
Dünyanın en önemli basın yayın kuruluşlarında olduğu gibi TDB’nin
dergisinde, web sitesinde de çeşitli zamanlarda eksik ya da hatalı bilgiler yer
almıştır ve bundan sonra da hata yapma ihtimalimiz vardır. Ama TDB’nin
yayın organlarında hiçbir zaman, hiç kimse aşağılanmadı, suçlanmadı. Odalarda çalışan tüm yöneticilerimizin çabaları önemsendi, takdir edildi.
Sayın Coşkun’a bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu uyarısından yola
çıkarak geçmişte ve günümüzde bazı odalarımızın yayın organlarında TDB’nin çalışmaları ve TDB Merkez Yönetim Kurulu’nda görevli olan üyelerle ilgili yer alan yazıların bize nasıl bir yararı olduğunu sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum.
Son olarak da şunu belirtmek istiyorum. Yoğun ve yıpratıcı bir dönemden geçiyoruz. Ülkemiz ve mesleğimizle ilgili önemli kararların alınacağı
bir dönemde birbirimizi anlamaya çalışmalıyız. Enerjimizi ve bilgi birikimimizi verimli kullanarak her türlü iletişim aracını kullanarak iletişim eksikliğinden kaynaklanan sorunları giderebiliriz.
S
116 TDBD yaflam
‹. Melih Bafl*
Ekonomi-politik aç›dan hangisi daha nesnel:
Mutluluk mu yoksa
Yaflam kalitesi mi?
Türkiye’de yayg›n ilgi alan› olmasa da, dünyada yo¤un biçimde tart›fl›lmakta olan bir
kavram oldu yaflam kalitesi. Bu kavramdan hofllanmayan kimi liberal ve at gözlüklü
iktisatç›lar ›srarla mutluluk kavram›na tak›l› kalm›fl durumda gözüküyorlar.
ürkiye’de yaygın ilgi
alanı olmasa da, dünyada yoğun biçimde
tartışılmakta olan bir kavram
oldu yaşam kalitesi. Bu kavramdan hoşlanmayan kimi liberal ve at gözlüklü iktisatçılar
ısrarla mutluluk kavramına
takılı kalmış durumda gözüküyorlar. Dünyada liberal
ekonominin baş tellallarından
olan The Economist adlı dergi liberal ekonominin hamam
sahibi ve tellaklarına çift sayılık Christmas (23.12.2006 –
5.1.2007 tarihli) sayısında
‘mutluluk’ konusunu ve ölçümünü kapak konusu yapmış.
Dosya konusunu oluşturan
yazının alt başlığı ise şöyle:
‘Kapitalizm bir toplumu zengin yapabilir, onu özgür olarak koruyabilir. Ondan sizi
aynı biçimde mutlu yapmasını da istemeyin’. İlginç bir alt başlık değil mi?
Yani zengin ve özgür olduktan sonra mutluluğa kim bakar ki? Doğru geldi mi bu tümce?
Akılcı bir tümce kurmak için mutluluk kavramı yerine yaşam kalitesi kavramına yönelmemiz gerek… Zaten The Economist’in piyasadaki
bir
iki
hafta
sonraki
sayısında(6.1.2007) bir başka yazı var ve adı:
İyilik Patlaması. İyilik derken iyilik endüstrisi kastediliyor tabii!
anlamlı ve huzurlu olarak algılama sürecidir.
T
KAVRAMLARA GENEL B‹R BAKIfi
Yaşam kalitesi, insanların biyolojik durumları, yaşam biçimleri, ilişkileri ve içinde bulundukları çevrenin nicel ve nitel değerlerinin toplamıdır. Eğer bu niceliksel ve niteliksel
özellikler ‘kalite’ kavramının ölçütlerine uyuyorsa o zaman hem bireyin, hem kurumun,
hem toplumun kalitesinden söz edebiliriz.
Birey tek başına kaliteli yaşam kurgulayamaz.
*Doçent Doktor
Bu insanın doğasına aykırıdır. Çünkü insan
ve çevresi tüm boyutlarıyla sürekli etkileşim
durumunda ve iç içedir. Farklı boyutları birbirinden ayıran sınırlar yoktur.
Kaliteli yaşam, yaşama bütünsel bakışla ve
onun tüm boyutlarıyla üstün nitelikli olmasıyla olanaklı olabilir. Yaşam standardı ile yaşam kalitesi farklı kavramlardır. Yaşam standardı, yaşam kalitesinin boyutlarından sadece
biridir. Yeri gelmişken diğer kavramlara da
göz atalım. Yaşam standardı, toplumlara, sınıflara ve tarihsel dönemlere göre değişen,
insanlarca tüketilen mal ve hizmet miktarıdır. Sözgelimi, satınalma gücü paritesine göre kişi başına ulusal gelir. Yaşam doyumu, kişinin yaşam kalitesi unsurlarından elde
ettikleriyle, beklentileri arasındaki farka bağlı olarak hissettiği duygusal durumdur. Mutluluktan farkı daha somut temellere dayanmasıdır. Mutluluk, kişinin yaşamını dolu,
THE ECONOM‹ST’‹N
KAPAK DOSYASINDAK‹
TARTIfiMA
Geçmişteki kimi iktisatçılar,
Bentham’ın ’yararcı felsefesi’nden esinlenerek yararı ya da
mutluluğu şöyle ölçmeyi önerdiler: İyi hislerin ve kötü hislerin cebirsel toplamı. Bu iktisatçılar, hazzın devamlılığı ya da
acıdan-ağrıdan kaçınmak gibi
sorunlara ilişkin tartıştılar. Hatta bir tanesi bir psiko-fiziksel
makine olarak bir ‘hazölçer
(hedonimetre)’ icat edilmesini
bile önerdi. Tabii ki, böyle bir
makine asla icat edilmedi. 19.
yy.’ın son çeyreği ile 20. yüzyılın son çeyreği arasında bu konuda sessiz kalan iktisatçılar,
son yıllarda yine Bentham’dan
yararlanarak yararı, hazzın ve acının bir kuantumu olarak ölçebileceklerini söylüyorlar.
Onlara göre, bireyler haz durumlarını ifade
edebilirler ve sıfırdan ona dek ölçekleyebilirler. 2002 yılında Nobel Ekonomi Ödülü alan
Princeton Üniversitesi’nden psikolog Daniel
Kahneman’a göre, insanlar iktisatçıların sandığı kadar gizemli değiller.
Derginin dosyasında bu konuda çalışan isimler arasında, Lüks Ateşi adlı 1999 tarihli kitabıyla Robert Frank, George Mason Üniversitesi’nden Bryan Caplan, London School of
Economics’den Mutluluk kitabıyla ünlenen
Richard Layard, Büyümenin Toplumsal Sınırları adlı 1977 tarihli kitabıyla Fred Hirsch,
Claremont Lisansüstü Okulu’ndan Mihaly
Csikszentmihalyi, New York Üniversitesi’nden Amy Wrzesniewski, Londra Üniversitesi’nden tarihçi Negley Harte ve Burjuva
Erdem adlı son kitabıyla Deirdre McCloskey
göze çarpan isimler…
Bunların içinde ‘konumsal mallar’ deyimini
iktisat alanı yazınına kazandıran Hirsch’i anmalıyız, ama en popüler olanlardan biri de
Layard. Belki mensup olduğu okuldan, belki
de Tony Blair’in danışmanlarından olmasından dolayı ünlenen Layard’ın çalışmalarına
göre, gelir artışı, yaşam
standardını yükseltmesi
nedeniyle mutluluğa
önemli bir katkı sağlıyor. Ancak bir ülke yoksulluk ve geri kalmışlıktan kurtulup sınıf
atladıktan sonra gerçekleşen gelir artışının,
mutluluğuna hiçbir katkısı olmuyor. Yani belli
bir gelir düzeyine erişen
birey ya da ülkelerde
bundan sonraki zenginlik hiçbir ek-sınırsal
(marjinal) yarar sağlamıyor. 1950’lerden bu
yana yapılan araştırmaları da inceleyen Layard, durumun ABD, İngiltere ve Japonya’da
böyle olduğunu vurguluyor. Layard’a göre
mutluluğu etkileyen beş ana faktör, aile, malî durum, iş, sosyal çevre ve arkadaşlıklar, sağlık. Layard bunların yanı sıra, ek olarak kişisel özgürlük gibi faktörlerden de söz ediyor.
Layard’ın vurguladığı önemli bir başka husus da şu: kendi yaptıklarımızı iyi yapıyor olması mutlu olmamıza yetmiyor, başkalarının nasıl yaptıklarına da kafayı takıyoruz.
Csikszentmihalyi ve iki arkadaşı yürüttükleri ‘İyi İş’ adlı projede piyasayı zanaatçılığı
öldürdüğü için suçluyorlar. Mükemmellik,
etik ve kazancın yarışan talepler olarak düşünüldüğü projede ‘akış’ kavramını profesyonel yaşamda yaygınlaştırmak amaçlanıyor.
Layard’ın söylemini kullanırsak insanların
yapmayı sevdiği işte kendilerini kaybetmelerine Csikszentmihalyi ‘akış’ adını veriyor.
Sınıflar arasında yaşam standardı farklılığını
Liberal mutluluk bilimcilere göre bu paradoks iki şekilde açıklanabilir.
Birinci açıklamaya göre kapitalizm lüksleri
gereklilikler haline getiriyor. Yaşam standardı yükselen bireyler o düzeye uygun gereklilikler olmaksızın yapamayacaklarını düşündüklerinden, o gereklilikler onların mevcut
mutluluklarında ciddi bir artışa yol açmıyor.
İkinci açıklamaya göre, kapitalizmin her şeyi
piyasaya getirip sunması bir takım sınırlılıklara sahip. Sözgelimi, tepe düzey işler, en iyi
eğitim, seçkin semt ya da evler vb. Bunlar ‘konumsal mallar’ olup, arzı sabittir ve siz ancak diğerleri yapamadığı zaman haz alırsınız.
Kapitalizm, insanlara istediklerini düşledikleri şeyleri sunarken, hem de daha önce hiç bilmedikleri ve tatmadıkları şeyleri sunuyor.
Buna sanatsal olarak ‘özgünlük’, ticari olarak
da ‘yenilik’ diyoruz. Büyüyüp gelişen bir ekonomide ‘boşluk pazarların karışık bir bankası vardır ve bunların arasında sıraerki (hiyerarşi) yoktur: müzik, spor, görsel sanatlar…
vb.
Ekonomideki yavaş büyümeye karşı Anglo-Sakson dünyada ‘yaşam kalitesi’ kavramı
gündeme geldi. Britanya’daki Muhafazakâr
Parti önderi David Cameron gayrisafi yurtiçi hâsıla kavramına karşı ‘genel iyilik hali’
kavramını gündeme getirdi. Amerika’da ya-
mist’teki tartışma dosyasına ayrıntılı göz atmak isteyenlerin heyecanını daha da fazla kaçırmayalım ve sunuş yazısının son cümlesini
alıntı yapalım: Kapitalizm sizi daha iyi yapabilir. Seçiminize göre mutsuz fakat özgür de
yapabilir. Bundan daha fazlasını istemek çok
şey istemek olacaktır. (The Economist, s.11)
Ne demek istiyor sizce The
Economist’in editörü acaba?
Peki Benjamin Franklin
şunları söylerken haksız
mıydıı:
‘Bilge kimdir? Herkesten öğrenen. / Güçlü kimdir? İhtiraslarını yönetebilen./ Zengin kimdir? Hoşnut olan.
Behiç Ak’ın geçenlerde
Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan karikatüründe iki
kişi konuşuyorlar. Biri soruyor: Sen, gelecek projesi olan
romantik bir insandın. Nasıl
oldu da değiştinı Diğeri yanıtlıyor ama iki eli
havada şıkıdım ya da son deyimle çakkıdı yapar halde: sürekli eğlenerek.
Sanki sözleşmişler gibi aynı gazetede alttaki
karikatür de Kemal Urgenç’e ait ve bir adam
diğerine şöyle diyor: Ağabeycim adamın bir
kredi kartı var. Nefis. Adam kalite, adam kalite.
MUTLULUKTAN YAfiAM KAL‹TES‹NE
DO⁄RU UZUN ‹NCE B‹R YOL
Yaşam kalitesini (YK) ele alan çalışmaları iki
öbekte toplayabiliriz:
a. YK’yı kısmî olarak ele alan çalışmalar (örneğin sağlık alanında yapılan ve salt sağlık
boyutunu göz önüne alan yaklaşım vb.)
b. YK’yı bütünsel olarak ele alan çalışmalar
(örneğin, Birleşmiş Milletler’in İnsanî Gelişme
Endeksi, M. Yılmazer ve H. Çivi’nin Yaşamın
Yetkinliği Endeksi, Baş&Baş modeli vb.)
BM’nin İnsanî Gelişme Endeksi (İGE) yeterli ve doğru bir yöntem değil, hatta gerçek-
Çal›flmalar›n sonuçlar›na bakarsak, zenginler yoksullara göre daha
mutlu ç›karken daha zengin toplumlar, zenginlefltikçe mutluluklar› ayn›
oranda artm›yor. Amerika’dan Japonya’ya durum böyle!
getiren ‘gagalama düzeni’ni etkileyecek olan
maliye (vergi) politikası konusunda bu yazarlar arasında görüş birliği yok. Çoğu gagalama düzeninin devamından yana, kimileri
de çıban izlerini fondatenlemekten yana gözüküyor. Çalışmaların sonuçlarına bakarsak,
zenginler yoksullara göre daha mutlu çıkarken daha zengin toplumlar, zenginleştikçe
mutlulukları aynı oranda artmıyor. Amerika’dan Japonya’ya durum böyle!
pılan son ara seçimlerde eşitsizlik, aşırı çalışma, yoksulluğun gizli maliyetleri tartışılırken,
sağlık kavramına karşı ‘iyilik’ kavramı ciddi
bir endüstri haline geldi.
Örneğin, ABD’li Virgin grubu Virgin Yaşam
Bakımı Kiosk’ları açıyor, Wal-Mart organik
gıdalar satıyor, hatta komik ama Coca-Cola
bile iyilik içeceği çıkartıyor (ayrıntılı bilgi için
bkz. The Economist, 6.1.2007)
Özünü aktarmaya çalıştığımız The Econo-
leri örten bir hesaplama. Endeksin içinde ortalama yaşam süresi, satınalma gücü
paritesine göre kişi başı gelir, eğitim düzeyi
gibi göstergeler var. Ülkeler bu göstergelere
göre ve topluca sıralamaya tabi tutuluyorlar.
Yöntemle ilgili eleştirilere geçersek, örneğin
Türkiye’de kişi başına gelir SAGP’ne göre
7753 ABD doları ama kişi başı borç da yaklaşık (aşırı değerli YTL konusu!) 4991 ABD doları. Neti eder kişi başına 2600 ABD doları.
118 TDBD yaflam
Esas buna bakmak gerekir. Ya gelir dağılımının bozukluğu? Gelir düzeyine
göre en üst yüzde 5’lik dilim ile en alt yüzde 5’lik dilim arasında 23 kat fark
varsa, her beş kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyorsa, her beş kişiden bir işsizse hangi ekonomik yaşam kalitesinden söz edebiliriz? İşte
İGE’de bunlar ihmalen (yoksa kasten miı) görmezden geliniyor.
İGE’de başka bir eleştirmek istediğim konu, okuryazarlık düzeyi gelişmiş ülkelerde okuma-yazma alışkanlığı olarak ölçülürken, gelişmekte
olan ülkelerde okuma-yazma bilme olarak ölçülüyor. Şu meşhur ‘doğu
için iyidir’ hikâyesi! Oysaki Türkiye’de okuma-yazma bilme oranı, yüzde 87,4 iken, düzenli okuma alışkanlığı olan insanların oranı yüzde 4,5!
Peki ne oluyor sonuçta? Türkiye’de 2005’te bir günde 1500 suç işlenirken, 2006’da bu rakam 2000’e dayanmış; İstanbul’da uyuşturucu kullanımı ve satışı yüzde yüz artmış. Uluslararası yolsuzluk sıralamalarında
durumumuz içler acısı, 60’lı sıralarda ileri-geri çaça yapıyoruz.
Mercer Danışmanlık şirketinin yaptığı kentsel yaşam kalitesi sıralamasında İstanbul gerileme kaydetmiş ve 108. sıraya inmiş, yani çevresel
kalitemiz de bozuluyor. Eh, birinci sınıf tarım arazisini Amerikan şirketi Cargill’e veren hükümetlerle daha çok bozulur…
Celal Bayar Üniversitesi’nden Mine Yılmazer ve Halil Çivi’nin geliştirdikleri Yaşamın Yetkinliği Endeksi içinde 14 gösterge mevcut. Bu göstergeler üç öbekte toplanmış: ekonomik, politik ve sosyal. Sosyal öbek de iki
alt öbekten oluşuyor: Sağlık ve eğitim.
Baş&Baş modeli ise Dr. Fikriye İnanç Baş ve Doç.Dr. İ. Melih Baş tarafından geliştirilmiştir. Bu modelin geliştirilmesi sürecinde çok sayıda
uluslar arası çalışma incelenmiş ve göz önüne alınmıştır. Yaşam kalitesi
bu modelde bir dizey (matris) olarak ele alınarak tanımlanmıştır. Dizeyde yer alan yaşam kalitesi parametreleri şunlardır:
1. Ekonomik çevre,
2. ‹fl yaflam› ve güvenlik
3. Bofl zaman etkinlikleri
4. Fiziksel çevre
5. Sa¤l›k
6. E¤itim
7. Siyasal yönetim(yasama-yürütme ve yarg›)
8. Kamusal hizmetler-sosyal yap›.
Yaflam kalitesi parametrelerinin, üç katmanda ölçümü önerilmektedir:
a. Bireysel kalite (biyo-psiko-sosyal boyutlar itibariyle)
b. Kurumsal kalite (aile, iş vb kurumlar itibariyle)
c. Toplumsal kalite (bölgesel, ulusal, uluslar arası)
Her katmanda istenirse ve olanaklı olduğunda ölçüm nesnel ve öznel
göstergeler olarak ikiye bölünebilir ve açıklayıcılık düzeyi artar.
Elbette ki, her konuda olduğu gibi bu dizeyde de üçüncü boyut ‘zaman’
olup, bu boyutun adlandırılması ya da kavramlandırılması ‘süreklilik’
biçiminde yapılmıştır. Örneğin, sürdürülebilir olmayan bir fiziksel çevrenin kalitesinden söz etmek olanaklı değildir.
Sonsöz
Edward Gibson’un bir deyişini anımsatmak istiyorum: ‘Elbette zenginim. Gelirim harcamalarımdan yüksek, harcamalarım da isteklerimle
eşit.’ Bu söze bir ek yapmak gerek ve ‘isteklerim ihtiyaçlarım kadar.’ Elbette ki, Amerikanca deyişle wantmakers (istekyapıcılar) olarak adlandırılan etikten bihaber ve kimi pazarlamacı-satışçılar buna karşı çıkabilirler ama bakmayın siz onlara ve onların temsil ettiği vahşi liberal
yaklaşıma ve onun ışığında ortaya çıkan ‘daha fazla toplumu’na. Hz. Ali
şöyle demiş: akıl gibi zenginlik, cehalet gibi yoksulluk yoktur. Hz. Ali’nin bu sözü bize ‘sahip olarak mutluluğu’ değil de ‘olarak mutluğu’
gösteriyor. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erich Fromm’un Türkçeye de çevril>
miş olan ‘Sahip olmak veya Olmak’ adlı kitabı)
De¤erlerin yitimi
ski Türk filmlerinde izlerdik, zengin kız babasının tüm
ısrarlarına rağmen okula arabayla, şoförüyle gitmeyi reddederdi... Zenginliği göstermek ayıptı... Akşam işten dönen
Ahmet Bey amcanın yanından son sürat koşarak, çarparak
geçmez; hızımızı biraz keser hafifçe hazırola geçer “iyi
akşamlar” dilerdik... Başımız ağrır, gönlümüz daralır,
komşumuz vardı... Dili, dini, ırkı değil komşuluğu önemliydi... Onlar boyanmış yumurtalarını getirir, biz aşuremizi
götürürdük... Ayrı dillerde, ayrı peygamberlere, aynı tanrıya,
aynı anlama gelen dualar edilirdi...
Değerlerimiz vardı onlara sahip çıkar, korur, abartmazdık...
Şimdi herşey alt üst oldu. “Sürü geriye döndü, ayaklar baş
oldu”.
Şimdi herşey alt üst oldu. Görgüsüzce zenginliği göstermek, hayatın hızına uyup, değil “iyi günler” dilemek,
çarparak, yıkarak geçmek, komşuların varlığını unutmak…
Herşeyin para’ya, güç’e, oy’a tahvil edilmeye çalışıldığı bir
döneme girdik...
Yaşamımızı kuşatan televizyon bunun en iyi aracı oldu...
Oy isteyenlerin hepsi vatanı ve bayrağı bizden daha çok
sevdi... Daha çok para kazanmak isteyen işveren ihraç ettiği
kotlarla dünyaya Türkün gücünü gösterdi... Dünya pazarının
devi ramazan ayına ait en iyi içeceğin “cola” olduğuna ikna
etti insanlarımızı...
Hedefe varmak için her şey mubah anlayışı bizi nereye
götürecek? Daha çok kazanmak için daha çok üretmek daha
çok üretmek için doğayı yok etmek. Sonrası küresel ısınma,
peki sonrası ne?
Doğayı ve değerleri yok ederek nereye varacağız. Etik kurallar; ticaretin sağlık hizmetlerinin, yayıncılığın ve reklamın
etik kuralları neden oluşturuldu? Ne düşünülerek kaleme
alındı?
Yaşamın her alanına nüfuz eden bu anlayışı diş macunu
reklamlarında da görüyoruz... Daha fazla pazar payı için, daha
fazla kazanç için koruyuculukları üçten beşe, beşten yediye
yediden onikiye çıktı... Yetmedi misvak özlü, misvak beyazlatıcılı oldu...
Evet, DSÖ koruyucu sağlık ürünlerinin daha yaygın kullanılması için yapılacak tanıtımlarda ülkelerin yerel motiflerinin, sembollerinin kullanılabileceğini söylüyor.
Atılan adımlardan yaratılan kazanımlar başka kayıplara
yol açıyorsa ve bu kayıplar kar topuyken gelecekte çığ olarak
üstümüze düşecekse ve herkes kaybedecekse, semboller ve
değerler üzerinden siyaset ve ticaret yapmamalıyız.
Değerler, semboller, kavramlar olduk olmadık yerlerde ve
zamanlarda kullanılırsa önemsizleşirler. Sadece
önemsizleşmekle kalmaz, bumerang gibi kullananlara zarar
verebilir.
İnsanların inançları, değerleri, kimlikleri üzerinden yapılan
siyasetin ülkemizi nereye taşıdığı ortada.
Biraz sağduyu, yaşamın satmak ve satın almaktan ibaret
olmadığı, değerlerin ve doğanın korunmasının yaşamın ta
kendisi olduğu bilinmeli.
E
Diflhekimi Ayten Y›ld›r›m
120 TDBD gezi
Foto¤raflar ve Derleme: Diflhekimi Cengiz Tamtunal›
Meke Gölü:
Dünyan›n nazar boncu¤u
Dünyan›n "nazar
boncu¤u" olarak bilinen
Meke Gölü, son y›llarda
kurakl›k yüzünden
batakl›¤a döndü.
Yaklafl›k 5 milyon y›l
önce volkanik patlama
sonucu oluflan ve taban
suyuyla beslenen Meke
Gölü’nde su seviyesi,
kendisini besleyen
Hotam›fl, Akgöl ve
Sultanhan› sazl›klar›n›n
yeterli ya¤›fl
almamas›ndan ve
yeralt› sular›n›n çifçiler
taraf›ndan
kullan›lmas›ndan
dolay› iyice düfltü.
ürkiye’nin 30 yıllık mücadele sonucunda büyük bölümü ormana çevrilen tek çölü olan Konya’nın 96 km.
doğusundaki Karapınar ilçesi aynı zamanda
bugüne kadar pek fark edilmemiş açık hava
müzesi özelliği taşıyor. Volkanik patlamaların
yarattığı garip tepeler ve çukarlarla kaplı olan
Karapınar ilçesi etkileyici gölleri de içinde barındırıyor. Karapınar’ın güney doğusunda ve
Karapınar’a 8 km uzaklıktaki Meke krater gölü de bunlardan birisidir.
Binlerce yıl önce (Plaistosen) volkanik
patlama sonucu oluşan kraterin (piroklastik
koni) içinin zamanla su dolmasıyla oluşmuştur Meke Krater Gölü. Bir efsaneye göre; evvel zaman içinde, çamaşır yıkayan kadından
su isteyen yaşlı dedeye; “su yok!” diyen kadının Meke Gölü’nün tam göbeğindeki garip
tepeye dönüşmesi anlatılsa da binlerce yıl geçtikten sonra yanardağın bir kez daha patlamasıyla oluşmuştur Meke Gölü’nün ortasındaki tepe. Bilimsel olarak bu tepeye “maar”
deniliyor. Daha sonra yine çeşitli patlamalar
sonucu, bir bölümü ana koniye bitişik, bir
bölümü de ada halinde olmak üzere yedi küçük meke daha ortaya çıkmış. Meke’nin biçiminin binlerce yıl bozulmamasının nedeni
ise adayı oluşturan volkanik kütlenin en şid-
T
Yok olma tehlikesi ile karfl› karfl›ya kalan göl
2006’da artan ya¤›fllarla kendine gelmeye bafllad›.
detli yağmurları bile hemen emecek yeteneğe sahip olmasıdır.
Deniz seviyesinden 981 m yükseklikteki
Meke Gölü’nün (ana mekenin) ortasında bulunan ve su seviyesinden 50 m yükseklikte
olan volkan konisindeki göl 25 m derinliktedir ve suyu tuzludur. Bir ara bu sudan tuz elde edilmek için Tekel İdaresince kullanılmıştır. Aynı zamanda Meke Gölü ve çevresi,
“Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu”nun 6 Ekim 1989 tarih ve 565 sayılı
kararıyla 1. derecede doğal sit alanı ilan edilmiştir.
Dünyanın "nazar boncuğu" olarak bilinen
Meke Gölü, son yıllarda kuraklık yüzünden
bataklığa döndü. Yaklaşık 5 milyon yıl önce
volkanik patlama sonucu oluşan ve taban suyuyla beslenen Meke Gölü’nde su seviyesi,
kendisini besleyen Hotamış, Akgöl ve Sultanhanı sazlıklarının yeterli yağış almamasından
ve yeraltı sularının çifçiler tarafından kullanılmasından dolayı iyice düştü.
Doğa harikası olan Meke Gölü bir kuş
cennetiydi aynı zamanda... Kızıl kahverengi,
mor, kırmızı ve siyah renkli volkanik taş parçaları ile kaplı Meke Krateri yüze yakın kuş
türüne ev sahipliği yapıyordu. Angut, Suna,
Uzunbacak, Su Çulluğu, İbibik, Kaya Kartalı, Mısır akbabalarının yanı sıra krater yamaçlarında yuva yapan Kerkenez, Kızıl Şahin, Kı-
Çeflitli volkanik patlamalar
sonucu, bir bölümü ana koniye
bitiflik, bir bölümü de ada
halinde olmak üzere yedi
küçük meke daha ortaya
ç›km›fl.
nalı Keklik, Yeşil Karga, Kaya Güvercini, Kılkuyruklu Şakrak Kuşu dünyada ender görülen kuşlardan. Göç zamanları Karakulak ve
Kuyrukkakan ile birlikte Orta Afrika’dan gelen ince, kırmızı, narin bacaklı flamingolar,
kanatlarını açtıkları zaman beyaz üzerindeki
turuncu ve siyah renkli tüyleriyle muhteşem
bir görüntü oluşturuyordu. Meke’nin yeşil
renkli, tuzlu suyunun yüzeyinde süzülen flamingolar, gölün kıyısında küçük su böcekleri ile besleniyor ve bir tehlike hissettikleri zaman gölün ortalarına doğru dans eder gibi
sessiz bir şekilde süzülüyordu. Sadece Meke
Gölü’nde yaşayan ve adını Meke’den alan
Meke kuşları, filamingolar ile birlikte, gölün
yüzeyinde yaşıyordu. Göl, suyunun azalması
nedeniyle eski güzelliğini kaybederken, birçok kuş türü artık bölgeye gelmez oldu. Daha önce 12 metre derinliğe ulaşan Meke Gölü, 2005 yılında sadece çamurdan ibaret
su yönetimine geçilmesi gerekiyor.
Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan
göl 2006’da artan yağışlarla kendine gelmeye
başladı ve kuruma tehlikesi biraz azaldı. Temennimiz Konya’nın en az yağış alan bölgesi olan Meke Gölü’nün yağışların etkisi ile
tehlikeyi tamamen atlatması.
Meke Gölü’nün 4 kilometreye yakın olan
çevresini dolaşabilirsiniz. Girişteki metruk
evin yanından inen patika yol sizi göl kıyısına getirir. Evin doğu ve batısından devam
eden kömür tozuna benzer yol, bir yandan
sizi krater ağzında olduğunuza inandırırken,
girişte, yolun sonunda ve biraz içerde bulunan tepeler yoldan dikkat çekmese de, “Ketirlik” adıyla anılıyor ve ilginç bir kaya kütlesi
barındırıyor. Doğanın bir hayli bonkör davrandığı bölgedeki doğal kır çiçekleri, yosun
yüzlü kayalar makro fotoğraf çekimlerine
meraklı olanların ilgisini çekecektir.
Meke Gölü’nden 2 km daha güneydoğuda bulunan ve sadece bu bölgeye özgü dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan obruklar
vardır. Obruk; oyuk, çökmüş, çukur anlamına geliyor. Yer altında kalker gibi eriyebilen
kayaçların zamanla mağara tarzında boşluklar meydana getirmesi ve bunların tavanlarının çökmesiyle oluşuyor. Kenarları yırtılmış gibi keskin olan ve özellikle obsidyen
parçalarından meydana gelen bir halka ile
çevrili olan bu çukurlar görülmeye değer tabiat harikalarıdır.
Tepeden bakılınca bir nazarlık gibi görü-
Do¤a harikas› olan Meke Gölü bir kufl cennetiydi ayn› zamanda... K›z›l
kahverengi, mor, k›rm›z› ve siyah renkli volkanik tafl parçalar› ile kapl›
Meke Krateri yüze yak›n kufl türüne ev sahipli¤i yap›yordu.
kalmıştı.
Havzanın diğer sulak alanları gibi kuruma sürecinde olan Meke Gölü parçalara
ayrılmış durumda. Gölün küçülmesinde azalan yağışlardan daha çok havza bazında sürekli düşen yeraltı su seviyesinin etkili olduğu gözleniyor, düşüşün nedeni ise aşırı ve
plansız tarımsal sulama amaçlı kullanılan kaçak su kuyuları. Çözüm için havza bazında
Entegre Havza Yönetimi prensiplerine uygun
gölün manzarasının en güzel seyredildiği arka yüzeyine götürüp, çevresini dolaşmanıza
ve milyonlarca yıllık küllere, curufa ayak basmanıza imkan verir. Çevreyi dolaşırken birkaç fosil yatağına rastlamanız mümkün. Kırık kömürü andıran tozsuz yolun dışı,
“off-road” zevkini tatmin edecek engebeli bir
arazide bodur otlar arısında yol alma olanığı
da sunuyor. Doğa tutkunlarına ayrı bir görsel lezzet sunan Meke Gölü’nden Karapınar’a
nen ve bu nedenle “dünyanın nazar boncuğu” denilen Meke Gölü’ne Karapınar’da konaklamaya müsait tesislerin bulunmaması
nedeniyle Konya’dan günübirlik turlar düzenleniyor.
Yerli ve yabancı turistlerin yanı sıra klip,
sinema ve reklam filmi çekenler için cazibe
merkezi olan Meke Gölü’nü, güzelliğini kay<
betmeden ziyaret etmelisiniz.
122 TDBD mali sorunlar
Baset Demirbu¤a*
Ticari kazançlar›n
vergilendirilmesi ve beyan›
2006 y›l› beyan dönemi yaklaflt›. Ticari gelirlerini ve tasarruflar›n› de¤iflik enstrümanlarda de¤erlendirenlerin nas›l beyan edeceklerini, neleri beyan edip
neleri etmeyeceklerini TDB Mali Müflaviri Baset Demirbu¤a özetledi.
Gelirlerin Beyan› ve S›n›r›
Ticari, Zirai ve Serbest Meslek kazançları
ne olursa olsun mutlaka beyanda bulunacaklar.
Birikimlerini çeşitli yatırım araçları üzerinden değerlendiren mükelleflerin beyana
tabi olup olmadığı ise, 2006 yılında elde etmiş olduğu gelirlerinin stopaja tabi olup olmadığına bağlı olarak irdelenmesi gerekir.
1- Beyana Tabi Olmayan Stopaja
Tabi Menkul Sermaye ‹ratlar›
Gelir Vergisi Kanunu Geçici 55. Maddesine göre; “Menkul sermaye iratları, menkul kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kar payları veya bu fonların
katılma belgelerinin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında alım satımından elde
edilen kazançlar ile Türkiye de kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında yapılan
işlemler sonucunda elde edilen kazançlar
için yıllık beyanname verilmez. Diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde
de bu gelirler beyannameye dahil edilmez.
Ticari işletmeye dahil olan bu gelirler bu
kapsamın dışındadır.” GVK Geçici 55.
maddesine göre elde edilen gelirlerden kesilen stopajlar ise nihai vergi olup mahsup
konusu yapılamaz. Bunlar içinde beyanname verme yükümlülüğü yoktur.
2- Beyana Tabi Olan Menkul Sermaye ‹ratlar›
Gelirin toplanması ve beyanı, Toplama
yapılmayan hallerle ilgili Gelir Vergisi Kanunu 85, 86. Maddesine göre; üzerinden
stopaj kesintisi yapılmayan Menkul sermaye kavramı içinde yer alan her türlü menkul sermaye iratları için beyanname verme
zorunluluğu vardır.
GVK Geçici 67/1. maddesine göre bu
gelirler; Eurobond alım satım gelirleri, eurobont faiz geliri, alacak faizleri, menkul
kıymet yatırım fon geliri, portföyünün
%51’i İMKB’da işlem gören hisse senetlerinden oluşan yatırım fonlarının bir yıldan
*
TDB MAL‹ MÜfiAV‹R‹
fazla süre elde tutulan katılım belgelerinin
elden çıkarılmasından elde edilen gelirler…
3- Beyana Tabi Gelirlerin Beyan S›n›r›.
> Birden fazla işverenden vergi kesintisine tabi olarak ücret geliri elde edenlerin
beyan sınırı, birinci işyerinden almış oldukları ücret hariç diğer işverenlerden almış oldukları ücret gelirleri toplamı 18.000
YTL’yi geçerse beyan edilecek. 2007 yılı için
bu miktar 19.000 YTL olmuştur.
> Konut kira gelirleri 2200 YTL’yi aşıyorsa beyan edecek, aşmıyorsa beyan etmeyecek. 2007 yılı için bu miktar 2300 YTL olmuştur.
> İşyeri kira geliri 18.000 YTL’yi geçenler beyan edecekler. Ancak kira gelirlerinden kesilen stopajların mahsubu dolayısıyla 113.000 YTL’ye kadar elde edilen iş yeri
kira gelirlerinden vergi çıkmamaktadır.
2007 yılında bu miktar 19.000 YTL olmuştur.
> 4 yıl elinde bulundurulan gayri menkullün satışından elde edilen kazanç 6300
YTL’yi aşıyorsa beyana tabi. 2007 için bu
miktar 19.000 YTL olmuştur.
> Limited Şirket Kar Payı ya da Anonim
Şirket Temettü gelirinin 1/2’si 18.000 YTL’
yi geçenler. 2007 yılında bu miktar 19.000
YTL olmuştur.
> Hazine Bonosu ve Devlet Tahvili Gelirlerinde 1 Ocak 2006 tarihinden sonra
(GVK Geç. Mad. 67) beyan usulü kaldırılarak stopaj uygulaması getirildi. 2005 yılından önce Hazine Bonosu ve Devlet Tahvili
Gelirlerinden elde edilen gelirlere uygulanacak enflasyondan arındırma oranı %
46.5 olarak belirlendi. Bunun dışında gelirlerde uygulanacak 191.089 YTL’lik istisna
tutarı ise (GVK Geç. Mad. 59) 2007 yılı için
205.994.16 YTL’ olarak belirlendi.
Yapılan hesaba göre 1 Ocak 2006 yılından önce 390.820 YTL’nin üzerinde Hazine
Bonosu ve Devlet Tahvili Geliri elde eden-
ler beyanda bulunacaklar.
1 Ocak 2006 tarihinden sonra elde edilen Hazine Bonosu ve Devlet Tahvili Gelirine % 10 stopaj uygulandığı için nihai vergi olacak ve beyan edilmeyecek.
Vergi Usul Kanununda De¤ifliklikler
1 Şubat 2007 tarihinde yayımlanan 367
sıra nolu Vergi Usul Kanunu Tebliğine göre "Ticari, zirai ve mesleki faaliyetlerinden
dolayı gerçek usulde vergilendirilen Gelir
Vergisi mükelleflerinden; 31 Aralık 2006
tarihi itibariyle aktif toplamı 50.000 YTL’yi
veya 2006 takvim yılına ait ciroları toplamı
100.000 YTL’yi aşanlar Yıllık Gelir Vergisi
Beyannamesini ve Geçici Vergi Beyannamelerini,
Kurumlar Vergisi mükellefleri ise hiçbir
hadle sınırlı olmaksızın Kurumlar Vergisi
Beyannamesini ve Geçici Vergi Beyannamelerini elektronik ortamda göndermek
zorundadırlar."
Kurumlar Vergisinde Yap›lan De¤ifliklikler
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 26 Aralık
2006 tarih 2006/1 sayılı İç Ticaret tebliğine
göre şirketlerde sermaye artırımı süresi 31
Aralık 2007 tarihine kadar tekrar uzatıldı.
Sermayeleri 50.000 YTL’den az olan
anonim şirketler ile 5000 YTL’den az olan
limited şirketlerin sermayelerini yeni asgari
miktarlara yükseltmek amacıyla en geç 31
Aralık 2007 tarihi mesai bitimine kadar şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret sicili
memurluğuna müracaat etmeleri gerekmektedir. Bu şekilde müracaat eden şirketlerin sermaye artırımına ilişkin tescil işlemleri 31 Mart 2008 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır.
Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanuna İlişkin Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasının 17 Ocak 2007 tarih 2007/1 sıra
numaralı tebliği ile “370 YTL” ibareleri
“410 YTL” olarak değiştirilmiştir.
kredilendirilen etkinlikler
TDB-SDE Yüksek kurulu’nun 15 Ocak 2007 tarihli toplant›s›nda de¤erlendirilen etkinlikler:
Ankara Diflhekimleri Odas›
Tel: 0312.435 90 16
Etkinlik ad›: Meslek ‹çi E¤itim Semineri 2007 Ocak -2
Etkinlik tarihi: 25 Ocak 2007
Tel: 0362.435 44 78
Etkinlik ad›: SDO E¤itim Seminerleri Mart 2007
Etkinlik tarihi: 13 Mart 2007
Bursa Diflhekimleri Odas›
‹stanbul Diflhekimleri Odas›
Tel: 0224.222 69 69
Etkinlik ad›: Ocak 2007 E¤itim Semineri
Etkinlik tarihi: 27 Ocak 2007
Adana Diflhekimleri Odas›
Tel: 0322.457 24 67
Etkinlik ad›: SDE Etkinli¤i Ocak 2007
Etkinlik tarihi: 27 Ocak 2007
Edirne Diflhekimleri Odas›
Tel: 0284.212 09 81
Etkinlik ad›: Bilimsel Toplant› Ocak 2007
Etkinlik tarihi: 27 Ocak 2007
‹stanbul Diflhekimleri Odas› Tel: 0212 296 21 06
Etkinlik ad›: Bölgesel Bilimsel Toplant›lar Mart 2007
Etkinlik tarihi: 10 Mart 2007
T.C. Sa¤. Bak. Keçiören
Tel: 0312.325 36 36
Osmanl› A¤›z ve Difl Sa¤l›¤› Merkezi
Etkinlik ad›: E¤itim Semineri Mart 2007
Etkinlik tarihi: 16 Mart 2007
S.B. 75. Y›l Ankara A¤›z ve Difl Sa¤l›¤› Merkezi
Tel: 0312.595 98 00
Etkinlik ad›: E¤itim Semineri Mart 2007
Etkinlik tarihi: 30 Mart 2007
S.B. 75. Y›l Ankara A¤›z
ve Difl Sa¤l›¤› Merkezi
Samsun Diflhekimleri Odas›
Etkinlik ad›: Merkezi Bilimsel Toplant›lar Mart 2007
Etkinlik tarihi: 25 Mart 2007
Tel: 0212 296 21 06
Samsun Diflhekimleri Odas›
Tel: 0362.435 44 78
Etkinlik ad›: SDO E¤itim Seminerleri Nisan 2007
Etkinlik tarihi: 10 Nisan 2007
T.C. Sa¤. Bak. Keçiören
Tel: 0312.325 36 36
Osmanl› A¤›z ve Difl Sa¤l›¤› Merkezi
Etkinlik ad›: E¤itim Semineri Nisan 2007
Etkinlik tarihi: 13 Nisan 2007
‹stanbul Diflhekimleri Odas› Tel: 0212 296 21 06
Etkinlik ad›: Bölgesel Bilimsel Toplant›lar Nisan 2007
Etkinlik tarihi: 13 Nisan 2007
ANKEM
Tel: 0212.258 60 20
Etkinlik ad›: 6. Diflhekimli¤i Kursu: Periodontal
Bafllangݍ Tedavisi
Etkinlik tarihi: 29 Nisan 2007
T.C. Sa¤. Bak. Keçiören
Tel: 0312.325 36 36
Osmanl› A¤›z ve Difl Sa¤l›¤› Merkezi
Tel: 0312.595 98 00
Etkinlik ad›: E¤itim Semineri May›s 2007
Etkinlik tarihi: 11 Nisan 2007
Samsun Diflhekimleri Odas›
Etkinlik ad›: E¤itim Semineri Nisan 2007
Etkinlik tarihi: 27 Nisan 2007
Tel: 0362.435 44 78
Etkinlik ad›: SDO E¤itim Seminerleri May›s 2007
Etkinlik tarihi: 15 Nisan 2007
22. ANKEM Antibiyotik ve Kemoterapi kongresi
Kongre tarihi
29 Nisan - 03 May›s 2007
Antedon De Luxe
Hotel/Beldibi-ANTALYA
6 . D ‹ fi H E K ‹ M L ‹ ⁄ ‹ K U R S U
PER‹ODONTAL
BAfiLANGIÇ TEDAV‹S‹
29 Nisan 2007, Pazar
10.00 - 13.15
Düzenleyen:
Güven KÜLEKÇ‹
Periodontal hastal›k tan›m› ve s›n›fland›r›lmas›
Serdar Ç‹NTAN
Periodontal hastal›k tan›s› ve tedavi yaklafl›m›
Aslan GÖKBUGET
Neden ilk tedavi seçene¤i antibiyotik olmamal›?
Güven KÜLEKÇ‹
Periodontal bafllang›ç tedavisi-gerekli alet, araç ve gereç
Serdar Ç‹NTAN
Periodontal bafllangݍ tedavisi-uygulama-tedavinin izlenmesi
Aslan GÖKBUGET
Endo-perio ve perio-endo lezyonlarda tan› ve tedavi
Oktay DÜLGER, Aslan GÖKBUGET
Kursa kat›l›m her y›l oldugu gibi ücretsiz. Ancak Antalya’dan günübirlik gelecek kat›l›mc›lar için toplant› paketi bedeli
günlük 34.-EURO + KDV’dir. Günlük kullani›m bedeline dahil olan servisler: Aç›k büfe kahvalt›, Aç›k büfe ö¤le yeme¤i, Aç›k büfe akflam
yeme¤i, Kahve molalar› ve Limitsiz yerli içecektir.
Kursa kay›t için e-posta adresi: kulekciguven@yahoo.com
Kongre ile ilgili bilgilere www.ankem2007.org adresinden ulaflabilirsiniz.
124 TDBD ürünler
T.B.R Biomaterialleri
GRAFTEK GREFT:
Kalsiyum Fosfat Kemik Grefti
NEOMEM MEMBRAN :
Yenilenebilen Kolajen Membran
G
raftek grefti, bir seramik
Tri-Kalsiyum Fosfattan
(TCP) yap›lm›flt›r. TCP’›n
kimyasal formülü Ca3 (PO4)2’dir.
TCP bileflimi, çok çabuk yenilenen
ve serami¤in en iyi osteoentegrasyonun olmas›n› müsaade eden
özellikler içerir.
Graftek bileflimi %100 Tri-Kalsiyum Fosfat içerir. Pürüz Detaylar›:
Yaklafl›k % 60 ile % 85 aras›nda
pürüzlülü¤ü vard›r.Gözenek ebat›
her çap üzerinde yaklafl›k 150µm
ile 400µm aras›ndad›r.Kemi¤in eksik oldu¤u yerleri doldurma
amaçl› kullan›l›r. Sentetiktir, insan
ve hayvan organizmalar› içermez,
bulafl›c›l›¤› yoktur Biyolojik tutuculu¤unda, zehirli toksit ve biyolojik
raksiyon bulunmamaktad›r. Oste-
oentegrasyon’da kemik hücreleri
n›n her iki taraf› da kemi¤e ve yu-
ile uyum sa¤lanlar. Kemik doku-
muflak dokuya yak›n yerlefltirilebi-
suyla mükemmel derecede bütün-
lir. Kolay bir flekilde kesilerek yer-
leflmektedir. Uygun tedavi kulla-
lefltirilebilir. Islak ve kuru kullan›-
n›m alanlar›, dental implant ve
labilir. Ifl›nl› Gama Sterilizasyon
periodontal cerrahi: Dental imp-
yöntemi uygulanarak steril edil-
lantlar, sinus lifting, kemik eksik-
mifltir. Yan›c› de¤ildir. Dikiflte ay-
liklerinin doldurulmas›, post ç›-
r›lma-y›rt›lma gücü yaklafl›k 290
kartma, periodontal difl çukurlar›,
gr ve 350 gr’d›r. Hücre kayb› ol-
kistlerin doldurulmas›.
mamaktad›r. Makromoleküler gö-
Neomem membran, yüksek me-
zenekleri, besin ve vitamin al›m›-
kanik tutuculu¤u olan membran›n
na müsaade eder. 2 ebat› bulun-
her iki taraf› da kullan›l›r. Uzun sü-
maktad›r. 15x20 mm ve 20x30
reli sabitlik ve difl eti yenilenme
mm‘dir.
süresi 26 ile 28 haftad›r. Membra-
SIROEndo
Apex locator + Endo mikromotor...
Kanal preparasyonu için özel kombine
cihaz...
Güney Dental Tel: 216 420 90 09
stenen her türlü flekilde programlama
yap›labilen, otomatik durma ve ters yöne
hareket edebilen piyasadaki tüm NiTi kanal
aletleri ile kullan›labilen ve reflektör dire¤ine
monte edilebilen mükemmel bir yard›mc›.
Cihaz›n kendisi ile tümleflik Apex Locater özelli¤i
sayesinde kanal ölçümlerinde optimum derecede
do¤ru ölçüm yapabilirsiniz.
• Cihazla tümleflik Apex locator özelli¤i
• 6:1 Endo özel Sirona angldruva
• Motor ve kablosu steril edilebilir
• Otomatik durma ve ters yöne hareket
• Tüm Niti kanal aletleriyle uyumlu
• Tork ve devir ayar›
• Sesli ve ekran üzerinden görüntülü uyar› sistemi
• Dijital ekran
• Reflektör dire¤ine monta edilebilen özel kol
sistemi.
• Ayarlar› saklayabilece¤iniz özel USB bellek.
Benlio¤lu Dental 0312 468 05 25
‹
GUM Caries Protect
Difl Macunu
Apex locator +
Endodontik
kömürsüz
mikromotor
• GUM Caries Protect Difl Macunu sodyum florid,
çinko oksit ve izomalt içerir.
• Sodyum florid ve çinko oksit kombinasyonu dentinin kök yüzeyini güçlendirir.
• Çinko oksit dental proteinlere yap›flarak sodyum
floridin etkisini güçlendirir, kalsiyum kayb›n› önler.
• ‹zomalt, florürün mine ve dentinin üzerindeki
remineralizasyon etkisini güçlendirir. ‹zomalt,
çürü¤e yol açmayan, do¤al bir tatland›r›c›d›r. Difller
için güvenlidir.
• Aktif içerik: Çinko oksit, izomalt, sodyum florid
%0,21 (950 ppm)
Scala Tel: 0212 387 51 75
Nouvag
TCM ENDO V
B
ünyesinde Apex locator bulunduran push button sistem angulduruval›, endodontik amaçl›
kömürsüz mikromotor sistemidir.
H›z ayar› ve tork seviyeleri önceden seçilebilir:
h›z ayar›: 150-2000 rpm aras. Ayarlanabilir tork
de¤erleri: 2, 4, 6, 10, 15, 20, 25, 30, 40, 50 Nmm
aras›. Cihaz otomatik tork kontrol özelli¤i ve e¤e
s›k›flt›¤›nda otomatik geri dönme özelli¤ne sahiptir.
E¤e Apex için seçilen mesafeye ulaflt›¤›nda sesli
olarak ve dijital ekranda doctoru uyarmaktad›r.
Önceden seçilebilen 3 de¤iflik pro¤ram vard›r: Auto
Slow/Down, ayarlanan apex mesafesine
gelindi¤inde, seçilen h›z› düflürür. Auto Reverse,
ayarlanan apex mesafesine gelindi¤inde otomatik
olarak geri dönüfl yapar. Auto Stop, ayarlanan
apex mesafesine gelindi¤inde otomatik olarak
durur. Cihaz, pedalla veya pedals›z kullan›labilir.
Mikromotor ve anguldurva ayr› ayr› otoklava konabilir. Bütün nikel titanyum sistemlere uygundur.
‹SV‹ÇRE NOUVAG Firmas›n›n üretimi olan cihaz,
ISO,CE ve TUV belgelerine sahiptir.
Gülo¤uz Difl Deposu TEL: 0312. 433 10 12
Kristal - X Wifi
K
ristal-x wifi digital sensör ile
bilgisayara herhangi bir
kablo ba¤lant›s› gerektirmeden görüntü alabilir ve görüntülerinizi an›nda ekran›n›zda görebilirsiniz. Elektirik ba¤lant›s›, kontrol
kutusu, usb ba¤lant›s› olmayan
gerçek wireless sensör olan Kristal
X Wifi sizi klini¤inizdeki koblo yo¤unlu¤undan kurtar›p kablosuz sade bir ortamda
çal›flman›z› sa¤la. KristalX Wifi sensör bluetooth
teknolojisinin karfl›laflt›¤›
elektromanyatik parazitlerden etkilenmez ve her
koflulda size mükemmel
bir görüntüsunar. 100 metrelik bir kapsama lan›na sahiptir.
2,255,400 pixel say›s›, 20 pl/mm
üzerinde gerçek çözünürlü¤ü ile
oral diagnoz ve tedavi esnas›nda
kullan›lan hassas bir yard›mc›d›r.
816 milimetre kare hassas alan
sensörün d›fl s›n›rlar› ile neredeyse
ayn› hatta yer al›yor. 'Paro' modunda,Kristal-X Wifi sensör bütün
periodontal doku teflhisi için ideal
4,096 gri tonda çok detayl› bir görüntü sunuyor. 'Endo' modunda,
kanal içi tedavilerde post operatif
kontroller için gerekli özellikle kontrast› art›r›lm›fl görüntüler oluflturuyor. Biyouyumlu poliamid maddesinden yap›lm›fl olan sensör tamamen sugeçirmez kalite standard›na sahip olup dezenfekte edebiliyor. Sensörü kobloya ba¤layan k›s›m ise özellikle yo¤un kullan›m
düflünülerek mekanik zorlanmalara karfl› koyacak flekilde dizayn
edilmifltir. Tam entegre Türkçe
Quickvision yaz›l›m› sayesinde Kristal-X Wifii
kullan›ma haz›r olarak sat›l›yo. Basit
ve yal›n simgeler
fonksiyonlar› gösteriyor.
Triadent Tel:
0212 523 25 10
126 TDBD ödüllü bulmaca
2
3
4
5
6
7
8
9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
1
2
3
GC Tooth
4
Mousse
5
Topikal krem
7
6
8
9
10
Do¤ru yan›t›
6 Nisan 2007
akflam›na
kadar
0.212.327 84 43 nolu
faksa gönderen
okuyucular›m›z aras›nda
yapaca¤›m›z çekiliflle
10 okuyucumuz
Güney Dental’den
GC Tooth Mousse
Topikal krem
kazanacak.
Hediyeleriniz kargoyla
adresinize
teslim edilecek.
11
12
13
14
15
Ad-soyad:...........................................Telefon:........................................
Adres:......................................................................................................
...............................................................................................................
‹l:.............................e posta:......................................@...........................................
SOLDAN SA⁄A
1. 19 Ocak 2007 günü bir sald›r›da
yitirdi¤imiz Agos Gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni • 24 Ocak 2007’de yitirdi¤imiz eski D›fliflleri Bakan› ve TRT
Genel Müdürü 2. Geri verme • Uranüs’ün befl büyük uydusundan en
d›fl yörüngede dolanan› • ... Arif
(1927-1991), Hasretinden Prangalar
Eskittim’in flairi 3. Belçika’da bir kent
• Erden baflgedikliye de¤in askerlere verilen genel ad • Bir sürüngen •
... Güler, “foto muhabiri” 4. Tolstoy’un
baflyap›tlar›ndan • Olup biten her
fleyin ruhlar alan›n›n gizli güçlerince
yönetildi¤ine inanan ilkel anlay›fl 5.
Ursula K. ... Guin, ABD’li fantastik romanc› • S›k gözlü bal›k a¤› • Ekonomi • Tarlan›n dinlenmeye b›rak›lmas› 6. Kal›t›msal • Güney Amerika’da s›rada¤ • Eski M›s›r’da bir tanr› 7. ... Jale (1902-1941), ‹lk müslüman Türk kad›n tiyatro oyuncusu •
Egzama olarak da bilinen deri iltihab› 8. Murat Uyurkulak’›n son roman› • Eski dilde çocuk bak›c›s›, dad› •
‘Buras› da ... de¤il Halilim, aman Bitez Yal›s›’ 9. Mardin’in bir ilçesi • Nobel adaylar› aras›nda da ad› geçen
Suriyeli flair 10. Kaba, kal›n bir tür
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
97. SAYININ ÇÖZÜMÜ
Bu say›n›n arma¤an›:
10 kiflfliiye
1
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
A
S
I
M
B
E
Z
‹
R
C
‹
T
A
L
‹
I
L
I
M
A
L N
R
K
T Ü
E L
M A
A H
E Y
D Ü N
A Z ‹
F
‹
K
‹
R
K
A
K
A
‹
K
‹
Z
Y I
E R
A
K
A F
P R
A ‹
N D
A
L
A M
Z E
Y
T
K U
L M A Z B
‹
G A ‹
R G O N
A E R L ‹
R A I
A G A A A
M E A A A
‹ D A A A
R A A A A
A N A A A
L
K A
P E R U
I L M A Z
D
A K A
B ‹ L A Y
A
L
E
N
‹
A
A
A
A
A
A
K
T
E
R
G
A
L
A
V
A
R
A
N T
D E
I B
‹
E R
U S
P E
A L
T
R A
‹ R
D E
E N
S
D
U S
M ‹
E K ‹
M A R
D R
R A
T O S
A
Y
N ‹ O
G O N
A N E
N
L
‹ T
K A R
A N ‹
E Z
R
E
A
E T
A M
K
‹
O L
B E
‹ T
‹
S
‹ T
Y A
E L
R A
S
97. SAYI
ARMA⁄AN
KAZANANLAR
Turgay Aksoy
TOKAT
Emel Ar›k
AFYON
Aybike Börü
‹STANBUL
Emre Çulha
MERS‹N
Semat Güngördü
BURSA
Ömer Faruk ‹lhan
‹ZM‹R
Orhan Keskinniflanc›
MERS‹N
Gökhan K›l›ç
‹STANBUL
U¤ur Ortakan
MALATYA
Aynur Ürkmez
TOKAT
l
l
l
l
l
l
l
l
l
l
kumafl • Tersi, ‹talya’n›n plaka iflareti • Entelektüel, münevver • Kalsiyumun simgesi 11. Lüksemburg Radyo
Televizyon kurumu • Kendinden
geçme hali • Bir mülk ya da eflyan›n belirli bir süre için para karfl›l›¤›
baflkas›n›n kullan›m›na verilmesi •
... Vicious, Sex Pistols punk müzik
grubunun genç yaflta ölen gitaristi
12. Genellikle i¤ne ve t›¤la yap›lan
ince dantel • Sekiz bacakl› bir mürekkepbal›¤› türü • James Edward
... (1907-1995), 1977’de Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan ‹ngiliz iktisatç›
13. 1571’de Osmanl› ve Haçl› donanmalar› aras›nda gerçekleflen deniz savafl› • Anadolu Ajans›’n› simgeleyen harfler • ‹spanya’n›n kuzeyinde özerk bir bölge • Satrançta bir
hareket 14. Disprosyum’un simgesi •
... ‹zzetbegoviç (1925-2003) BosnaHersek eski Cumhurbaflkan› • Metin
..., futbolun taçs›z kral› • Rusya’da
bir nehir 15. ... Hüseyin, geçti¤imiz
Kurban Bayram› öncesi idam edilen
Irak diktatörü • Geçti¤imiz günlerde
son roman› Muinar’› yay›mlayan
kad›n romanc›m›z.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA
1. K›z›lay’›n eski ad› • ‹ki y›lda bir Al-
manya’n›n Köln kentinde düzenlenen dünyan›n en büyük diflhekimli¤i fuar› 2. ... Werner Fassbinder
(1945-1982), genç yaflta ölmesine
ra¤men sinema tarihine geçen birçok önemli filme imza atan Alman
yönetmen • Uluslararas› Af Örgütü’nün simgesi • Trabzon’un bir ilçesi
3. K›z›ldeniz’i Hint Okyanusu’na
ba¤layan körfez • Hamsi’ye benzeyen bir bal›k 4. Matematikte s›f›rdan küçük say›lar› ifade eder • ‹terbiyumun simgesi • ‹hya 5. Yank› •
Boyun e¤me • Kar›fl›k renkli 6. Bir
nota • Yaser ..., Filistin’in efsanevi lideri • Dölyata¤› 7. ‹spanya ve Portekiz’in üzerinde bulundu¤u yar›mada • Üflemeli bir çalg› • Düz olarak biçilmifl a¤aç parças› 8. Neptün’ün bilinen sekiz uydusundan biri • Bir yaz›ya baflka bir yaz›dan al›nan küçük parça 9. Motorda bilyelerin almafl›k hareketini dairesel harekete çeviren dingil • Nazi Partisi’nin hücum birimi • T›pta Osteoartrit’in k›saltmas› 10. Orta kulak iltihab› • Antlaflma 11. Yaban hayvanlar›n›n bar›nd›¤› kovuk • Ni-
kel’in simgesi • Amerika k›tas›nda
yaflayan rakun benzeri bir hayvan
12. Matem • Köpek • Ba¤›fllama
13. OECD Çok Tarafl› Yat›r›m Anlaflmas› • Van Gölü’ndeki ayn› adl› adada bulunan tarihi kilise • ...
Türkçe, Oktay Sinano¤lu’nun eseri
14. Van’›n bir ilçesi • Notada duraklama zaman› • Delik, y›rt›k bir
yeri uygun bir parçayla kapama
15. ‹nanç • Burhan ... (1910-1994),
Aln›mdaki B›çak Yaras›, Bir ‹stanbul Var ‹di gibi eserleriyle tan›nan
edebiyatç› • Arapçada › ve i harflerini gösteren iflaret 16. 1917 Ekim
Devrimi’nin lideri Vladimir ‹lyiç Ulyanov’un takma ad› • Yeflil yaprakl›, ›spanak gibi yenilebilen bir ot
17. Kadmiyum’un simgesi • Yaklafl›k 42 kilometrelik bir atletizm koflusu • Lityum’un simgesi 18. Ödenti •
Yelkenli gemilerde, üzerine dört köfle yelken açmak, iflaret kald›rmak
için dire¤e yatay bir biçimde ba¤lanm›fl olan gönder 19. Kimi Türk
topluluklar›nda bir soyluluk san› •
Düalist • Bir say› 20. Ad›yaman’›n
bir ilçesi • Ba¤l›l›k.
Gazi ÜDF
82 mezunlar›
biraraya geliyor
Gazi
Üniversitesi Diflhekimli¤i
Fakültesi
10.
Mezunlar
(1982 Y›l›
mezunlar›)
Günü etkinlikleri 8 Haziran
2007 Gazi
Üniversitesi
Diflhekimli¤i Fakültesi’nde
gerçekleflecektir. Program›n
detaylar› ikinci duyuruyla
iletilecektir.
‹letiflim:
Prof.Dr. Belgin Bal (Gazi
Üniversitesi Diflhekimli¤i
Fakültesi Dekan Yard.)
Tel : 0.312.213 83 44
128 TDBD kongre - kurs
Kurs
Kongre
Sempozyum
32. Avustralya
Diflhekimli¤i
Kongresi
16-19 Mart 2007
Sydney Convention and
Exhibition Centre Sydney, Australia
t: + 61 2 9265 0700
f: + 61 2 9267 5443
Email: ada2007@tourhosts.com.au
www.adacongress2007.com
IDS – Uluslararas›
Diflhekimli¤i Fuar›
20-24 Mart 2007
Köln-Almanya
www.ids-cologne.de
Temporomandibular
eklem internal düzensizlikleri
ve ça¤dafl tedavi konseptleri
Sempozyum
14 - 15 Nisan 2007
Ankara Ü. Diflhekimli¤i Fakültesi
2.tmebasvuru@gmail.com
www.tmesempozyum.com.tr.tc
2007 British Dental
Conference & Exhibition
24 - 26 May›s 2007
Harrogate International Centre
(HIC) Harrogate / ‹ngiltere
www.bda.org
TDB 14. Uluslararas›
Diflhekimli¤i Kongresi
11 - 16 Haziran 2007
Lütfi K›rdar Kongre Merkezi / ‹stanbul
t: 0.212.219 66 45
f: 0.212.232 05 60
www.tdbkongresi.com
E-mail: bilgi@tdbkongresi.com
Avrupa Endodonti Derne¤i
13. Kongresi
06 - 08 Eylül 2007
Hilton Convention Center / ‹stanbul
t: 0.212.292 88 08
www.eseistanbul2007.org
Dünya Diflhekimli¤i Birli¤i
(FDI) 95. Kongresi
24 - 27 Ekim 2007
Dubai Dünya Ticaret Merkezi
Dubai - Birleflik Arap Emirlikleri
www.fdiworldental.org
Fransa Ortodonti Derne¤i (SFODF)
79. Kongresi
31 May›s - 2 Haziran 2007
Versailles - Fransa
Tel: +01 43 80 72 26
Faks: +01 48 88 04 66
website: www.sfodf.org
3. Taflkent Uluslararas› Diflhekimleri Forumu
3. Özbekistan Uluslararas› Fuar› 2007
25-27 Nisan 2007
Taflkent, Özbekistan
Download