T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ PATOLOJİ LABORATUVARI Klinik şefi ve tez danışmanı: Doç. Dr. Önder Peker GASTROENTEROPANKREATİK NÖROENDOKRİN TÜMÖRLERDE COX-2 EKSPRESYONUNUN İMMUNHİSTOKİMYASAL OLARAK ARAŞTIRILMASI, KLİNİK VE HİSTOPATOLOJİK DEĞİŞKENLERLE KARŞILAŞTIRILMASI UZMANLIK TEZİ Dr. Serkan TOSUN İstanbul-2005 1 TEŞEKKÜR : Asistanlık eğitimimim süresince yetişmemde çok emek sarfeden, bilgi ve tecrübesiyle daima yol gösterici hocam ve tez danışmanım Doç. Dr. Önder Peker’e, eğitimimin ilk gününden itibaren tüm asistanlığım boyunca değerli bilgilerinden yararlandığım şef yardımcılarımız Uz. Dr. Dilek Benek, Uz. Dr. Fügen Aker, başasistanımız Uz. Dr. Güray Kılıç, uzmanlarımız Uz. Dr. Murat Erkan, Uz. Dr. Nilgün Özdemir, Uz. Dr. Pembegül Güneş ve Uz. Dr. Gülistan Gümrükçü’ye birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduğum tüm asistan arkadaşlara, bu çalışmanın oluşmasını sağlayan, çok değerli katkılarından dolayı Uz. Dr. Ali Tüzün İnce’ye, vakaların sağlanmasındaki katkılarından dolayı sayın Doç. Dr. Çiğdem Ataizi Çelikel, Prof. Dr. Süha Göksel ve Doç. Dr. Ümit İnce’ye, immunohistokimyasal çalışma sırasında gösterdiği sabrı için Pınar Vatandaşlar ’a, benden sevgilerini ve desteklerini esirgemeyen her zaman yanımda olan aileme; en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Dr.Serkan Tosun 2 Kısaltmalar: GEP-NET: Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümör DES: Diffüz endokrin sistem NSAİİ: Nonsteroid antiinflamatuar ilaç COX-2: Siklooksigenaz-2 WHO: Dünya sağlık örgütü MEN: Multipl endokrin neoplazi NET: Nöroendokrin tümör ECL: Enterochromaffin-like PPAR: Peroxisome proliferator-activated receptor VEGF: Vascular endothelial growth factor FAP: Familyal adenomatöz polipozis 3 İÇİNDEKİLER I) 1 ÖZET ------------------------------------------------------------------------- II) ABSTRACT ----------------------------------------------------------------- 2 GİRİŞ VE AMAÇ -----------------------------------------------------------3 II) GENEL BİLGİLER --------------------------------------------------------5 IV.1. GASTROENTEROPANKREATİK NÖROENDOKRİN TÜMÖRLER ------ 5 IV.2. COX-2 YAPISI, FONKSİYONU -------------------------------------------24 IV.3. COX-2’nin KARSİNOGENEZE KATKISI --------------------------------- 28 MATERYAL METHOD ------------------------------------------------- 33 BULGULAR ---------------------------------------------------------------- 36 TARTIŞMA-------------------------------------------------------------------45 VIII) SONUÇLAR----------------------------------------------------------------52 164. RESİMLER ------------------------------------------------------------------54 165. KAYNAKLAR --------------------------------------------------------------59 4 I. ÖZET AMAÇ: Siklooksigenaz (COX) araşidonik asidin prosanoidlere dönüştürülmesinde anahtar rol oynayan bir enzimdir. İki farklı COX geni klonlanmıştır. COX-2 mRNA’sı ve proteininin bazı insan malignitelerinde ve hayvan karsinogenezi modellerinde arttığı gösterilmiştir. COX-2 inhibitörlerinin kanser önleyici etkisi özellikle gastrointestinal kanserlerde gösterilmiştir. Bu etkinin altında yatan mekanizma henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Çalışmamızın amacı COX-2 proteini ekspresyonun varlığını gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerde araştırmak ve bu ekspresyonun çeşitli klinikopatolojik değişkenlerle ilişkisini incelemektir. MATERYAL-METHOD: İstanbul’da 4 patoloji merkezinden elde edilen, formalinde fikse edilmiş, parafine gömülmüş 37 hastaya ait gastroenteropankreatik nöroendokrin tümör bloğuna immunhistokimyasal çalışma yaptık. Olguların histolojik tanıları WHO 2000 endokrin tümör klasifikasyon sistemine uyumlu hale getirildi. BULGULAR: COX-2 proteini istatistiksel analiz yapılan hastaların %75’inde (27/36) saptanmıştır. COX-2 ekspresyonu tümör hücrelerinin sitoplazmalarında ve nükleer membranlarında gözlendi. COX-2 proteini ekspresyonu bazı olgularda tümöre eşlik eden nonneoplastik hücrelerde de gözlendi. (mukozal epitel hücreleri, myofibroblastik hücreler, inflamatuar hücreler, düz kas hücreleri) COX-2 ekspresyonu adenokarsinom komponenti olan mikst endokrin nonendokrin karsinomlarda iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinomlardan fazla bulundu.(p =0.016) COX-2 overekpresyonu ile lenfatik/vasküler invazyon varlığı arasında anlamlı bir ilişki gözlendi. (p=0.029) COX-2 ekspresyonu ile cinsiyet, tümör lokalizasyonu, tümör çapı, muskularis propria invazyonu, lenf düğümü metastazı gibi klinikopatolojik parametreler arasında ise anlamlı bir ilişki bulunamadı. SONUÇLAR: Elde edilen bulgular COX-2 ekspresyonunun gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerin gelişiminde rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Bu rolün öneminin ve prognoza etkisinin ortaya çıkarılması ve siklooksigenaz isoenziminin bu tümörlerin tedavisinde hedef olup olmayacağının gösterilebilmesi için bundan sonra yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır. 5 II. ABSTRACT PURPOSE: Cyclooxygenase (COX) is the key enzyme in conversion of arachidonic acid to prostanoids. Two COX genes have been cloned, and expression of COX-2 mRNA and protein has been shown to be elevated in several human malignancies and in animal models of carcinogenesis. COX-2 inhibitors demonstrate preventive effects on cancer, especially on gastrointestinal cancers. The underlying mechanism is not completely understood. The purpose of this study is to investigate COX-2 protein expression in gastroenteropancreatic neuroendocrine tumors and to examine the relationship of its expression to various clinicopathological parameters. METHODS: We used immunohistochemical analysis of formalin fixed, paraffinembedded blocks of gastroenteropancreatic neuroendocrine tumors of 37 patients, obtained from four pathology centers in İstanbul. The histologic diagnoses of tumors were adapted to WHO 2000 endocrine tumors classification system. RESULTS: The COX-2 protein was detected in 75 % (27/36) of cases which are statistically analyzed. Expression of COX-2 was observed in the cytoplasm and nuclear membranes of tumor cells. COX-2 expression was also observed in nonneoplastic adjacent cells (mucosal epithelial cells, myofibroblastic cells, inflammatory cells, smooth muscle cells) of some cases. COX-2 expression in mixed endocrine nonendocrine carcinomas, which have adenocarcinoma component, were significantly higher than well differentiated neuroendocrine tumors and well differentiated neuroendocrine carcinomas. (p = 0.016) We observed a significant association between COX-2 overexpression and lymphatic/vascular invasion. (p= 0.029) However, no significant correlation was found between COX-2 expression and various clinicopathological parameters, including sex, tumor localization, size, muscularis propria invasion, lymph node metastasis CONCLUSIONS: These results suggest that COX-2 expression may play a role in the evolution of gastroenteropancreatic neuroendocrine tumors. However, further studies are needed to determine the importance of these role, prognostic relevance, and whether cyclooxygenase isoenzyme can be a target for treatment in these tumors. 6 III. GİRİŞ VE AMAÇ Gastrointestinal sistemin ve pankreasın endokrin hücreleri diffüz endokrin sisteme aittir. Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlere (GEP-NET) ait hücreler fenotipik olarak diffüz endokrin sistemin (DES) hücrelerine benzerler. GEP-NET’lerin diffüz endokrin sistem hücrelerinden köken aldıkları düşünülmektedir. Tümör hücrelerinin endokrin natürü, endokrin diferansiyasyon markerlarının kullanılmasıyla gösterilebilir. GEP-NET’ler nadir tümörlerdir. Son 3 dekatta insidanslarının arttığı saptanmıştır. (1) Bu artışın tümör insidansındaki gerçek bir artıştan ziyade, tümörler hakkında bilinenlerin artmasına, ortak klasifikasyon kriterlerinin kullanılmasına ve tanısal yaklaşımların gelişmesine bağlı olduğu düşünülmektedir. GEP-NET’lerin nadir görülmesi, bu tümörler hakkında yeterli sayıda prospektif klinik çalışmanın yapılmasını ve evrensel olarak kabul edilmiş tanı ve tedavi standartların oluşmasını engellemiştir. Son zamanlarda normal endokrin hücre, endokrin tümör hücresi biyolojisi ve tümör davranışı hakkında bazı yeni bulgular elde edilmiş, gastroenteropankreatik endokrin tümörogenezin kompleks moleküler ve genetik zemini daha fazla araştırılmıştır. Bu tümörler kompleks bir tümör antitesini gösterirler. Endokrin tümörlerin klinik davranışları benign/düşük dereceli malign potansiyelli iyi diferansiye tümör/karsinomlardan, malignite potansiyeli çok yüksek olan az diferansiye karsinomlara kadar değişir. Son iki dekatta romatoid artritli hastaların takipleriyle yapılan çalışmalar, bu hastalarda gastrointestinal kanserinin daha az görüldüğünü ortaya çıkartmıştır.(2, 3, 4). Bu olguların ortak özellikleri yaygın olarak NSAİİ (nonsteroid antiinflamatuar ilaç) kullanmalarıdır. Bu sebeple NSAİİ’ların bu olgulardaki kolon kanseri insidansınıdaki azalıştan sorumlu olabileceği düşünülmüştür. NSAİİ’ların antineoplastik etkileri gözlemsel ve kontrollü olarak yapılan, kolorektal kanser riskini % 40-50 oranında azalttığını gösteren epidemiyolojik çalışmalarla desteklenmiştir.(5, 6, 7) NSAİİ’ların bu etkisi sadece kolorektal kanserlerle sınırlı değildir. Aspirin kullanımı özofagus ve mide kanseri insidensini de azaltmaktadır.(8, 9, 10, 11, 12, 13). NSAİİ’ların bu fonksiyonlarının mekanizması henüz tam olarak aydınlatılmamış, kanser hücrelerinde neoplastik büyümeyi 7 inhibe edebilme özellikleri halen yoğun olarak araştırılmaktadır. NSAİİ’ların en iyi bilinen farmakolojik özelliklerinden birisi prostaglandin sentezini katalizleyen siklooksigenaz (COX) enzimini inhibe etmeleridir. Bu enzim prostaglandin sentezini katalizler. COX-2 siklooksigenaz enziminin bir izoformudur. Son çalışmalar COX-2’nin karsinogenezde önemli rol oynadığını düşündürmektedir .(14, 15, 16, 17) COX-2 ekspresyonunun hücrelerarası adezyonunu azalttığı, anjiyogenezi arttırdığı, hücre proliferasyonu arttırdığı ve apopitozisi azalttığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. (18, 19, 20, 21) NSAİİ’ların kemopreventatif etkisinin temel olarak COX-2 inhibisyonu sonucunda oluştuğu düşünülmektedir. Bazı çalışmalar NSAİİ’larının COX inhibisyonundan bağımsız başka yollarla da apoptozisi arttırabileceğini düşündürmektedir. COX-2 ekspresyonu pek çok tümörde araştırılmış, gastrointestinal sistem dışı bazı organ kanserlerinde de overeksprese edildiği saptanmıştır. Literatürde gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerde (GEP-NET) COX-2 ekspresyonunu araştıran kapsamlı bir çalışma bulunmamaktadır. GEP-NET’lerde COX ekspresyonunun immunoblotting yöntemiyle incelendiği, bu konuda yapılmış tek diyebileceğimiz 3 olgulu, (iki pankreatik, bir kolorektal nöroendokrin tümörü kültürü) invitro bir çalışmada COX-2 ekspresyonu saptanmıştır.(22) Bu çalışmadaki amacımız pek çok tümörde overeksprese edildiği ve epidemiyolojik çalışmalarda NSAİİ’lar ile inhibisyonunun kolon, özofagus ve mide kanseri insidansını azalttığı saptanan COX-2’nin ekspresyonunu GEP-NET’lerde immunhistokimyasal olarak araştırmak, elde ettiğimiz sonuçları klinik ve histopatolojik değişkenlerle karşılaştırmaktır. 8 IV. GENEL BİLGİLER IV.1. GASTROENTEROPANKREATİK NÖROENDOKRİN TÜMÖRLER Diffüz endokrin sistemin normal hücreleri: Gastrointestinal sistemin ve pankreasın endokrin hücreleri diffüz endokrin sisteme aittir. Gastrointestinal sistemde en az 14 değişik endokrin hücre tipi, bulundukları bölgeye göre çeşitli hormonlar üretirler. Bu endokrin hücreler sekresyonlarını geniş dens kor veziküllerinden (LDCV) yada synaptic-like mikroveziküllerden (SLMV) sentezlerler. Gastrointestinal endokrin hücreler bazı genel endokrin markerlarla tanınırlar. Bunlar LDCV markerı kromogranin A, SLMV markerı sinaptofizin, sitozolik markerlar nöron spesifik enolaz (NSE) ve protein gene product 9.5’dir (PGP 9.5). Spesifik endokrin hücre tipleri ise eksprese ettikleri hormonlara göre tanımlanır. Gastrointestinal sistemin endokrin hücreleri özelleşmiş mukozal hücre subpopulasyonudur. Endokrin hücre homeostazisinin endokrin özellikleri olan yeni hücrelerin diferansiyasyon yoluna girmesi ve bu ara hücrelerin, dokuya özel fizyolojik stimuluslar ve transforme edici ajanlar gibi faktörler vasıtasıyla modifiye olarak, bulunduğu dokuya adapte olarak değişmesiyle oluştuğu düşünülmektedir. Gasteroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerin orijinleri ve fenotipik diferansiyasyonları: Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümör (GEP-NET) hücreleri fenotipik olarak benzedikleri diffüz endokrin sistemin (DES) hücrelerinden hücrelerden köken almışlardır. Feyter bu hücreler için “Helle Zellen” (clear hücreler), Pears ise “APUD (amine precursor uptake and decarboxylation) hücreleri” terimlerini kullanmıştır (23). Endokrin hücreler gastrointestinal sistemin mukozası boyunca bulunurlar. Pankreasta Langerhans adacıklarını oluştururlar. Endokrin tümörler biyoaktif bazı ürünleri üretmelerine bağlı olarak ortak fenotipik özellikler gösterirler. Nöroendokrin terimi bu tümörlerin nöral hücrelerle ilişkili sinaptofizin, nöron-spesifik enolaz ve kromogranin A gibi proteinleri eksprese etmesinden gelmiştir. Bu proteinler genellikle hücre-spesifik hormon üretiminden bağımsız ve ortak olarak eksprese edildikleri için GEP-NET’lerin klinik ve morfolojik tanısında genel markerlar olarak kullanılabilir. Kural olarak iyi diferansiye tümörler (karsinoidler) genel 9 endokrin markerların hepsini sentezlerler. Az diferansiye endokrin karsinomlarda ise genel olarak geniş dens kor vezikülleri olmadığından kromogranin A sentezi yoktur veya zayıftır. Fakat sinaptofizin ve nöron spesifik enolaz (NSE), protein gene product 9.5 (PGP) gibi sitozolik endokrin markerları sıklıkla sentezlerler. Normal ve neoplastik nöroendokrin hücrelerin spesifik markerları GEP-NET’lerde oluşan hormonlardır. Gastrointestinal sistem ve pankreasta en az 14 değişik endokrin hücre tipi tanımlanmıştır. Bunlar bulundukları bölgeye göre, farklı hormonlar üretirler. Bu hormonların yarısından azı GEP-NET’lerde sentezlenmektedir. Hormon ekspresyonları aynı olan tümörlerin (örn: duodenal ve pankreatik gastrinomalar) malignite potansiyelleri birbirinden oldukça farklı farklı olabilmektedir. Spesifik markerlar ve elektron mikroskopisinde izlenen hücre tipine özgü spesifik granül profili endokrin hücre tipinin belirlenmesini sağlamaktadır. Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerin epidemiyolojik ve klinik özellikleri : GEP-NET’lerle ilgili bilinen epidemiyolojik özellikler oldukça sınırlıdır. Bu tümörlerin nadir görülmesi, patolojik tanılarında ortak tanı kriterleri kullanılmaması ve sıklıkla asemptomatik seyretmesi epidemiyolojik çalışmaları güçleştirmiştir. Buna ek olarak yapılan çalışmaların çoğuna az diferansiye nöroendokrin karsinomlar dahil edilmemiştir. Mevcut epidemiyolojik istatistiksel çalışmalar genellikle 2000 yılı öcesi, Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni endokrin tümör klasifikasyonu yayınlanmasından önce yapılmıştır. GEPNET’ler batılı ülkelerde nispeten nadir olarak görülürler. İnsidansları 1-2/100.000 civarındadır. Kadınlarda üreme çağında GEP-NET görülme sıklığı erkeklerden biraz daha fazladır. Yaşla birlikte her iki cinsiyette de görülme sıklıkları artar. Gastrointestinal nöroendokrin tümörler farklı serilerde değişmekle beraber en sık kolorektumda ve ince barsakta bulunur. Bunu appendiks takip eder. Midede diğer lokalizasyonlara göre daha nadirdirler. Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsünün SEER (Surveillance, Epidemiology, and End Results) programına ait analizlerde, karsinoid tümörlerin anatomik lokalizasyonları değerlendirilmiştir. (TABLO 1) Bu analize göre tüm karsinoid tümörlerin % 74’ü gastrointestinal sistemde, % 25’i ise bronkopulmoner sistemde lokalizedir. Gerikalan % 1’i ise vücudun diğer (over, safra kesesi, timus, testis, karaciğer, serviks, dalak, meme, larinks) herhangi bir organında olabilir. Geniş kapsamlı bir otopsi çalışmasında karsinoid tümör insidensi 8.4/100000 olarak saptanmıştır. Bu vakaların % 90’ı otopsi ile tanı konan insidental olgulardır (24). 10 TABLO 1: Gasrointestinal karsinoid tümörlerin organlara göre karakteristik özellikleri: Senkronize ya Tanı Tüm da esnasındaki Bölgese Uzak karsinoidlere metakronize ortalama lyayılım metastaz göre oran nonkarsinoid yaş tümör Tüm 5 yıllık sağkalım - - 13 25.7 19.6 50.3 Mide 3.2 63.8 7.8 10.3 20.6 48.6 İnce barsak 26.5 65.1 16.6 39.3 31.4 55.4 Appendiks 18.9 42.2 14.6 26.8 8.5 85.9 Kolon 9.9 65.6 13.1 33.4 37.8 41.6 Rektum 11.4 58.2 9.2 7.1 7.1 72.2 karsinoidler *) Yaş dışındaki sütunlardaki sonuçlar yüzdelik oranları yansıtmaktadır **) Oranlar Surveillance, Epidemiology, and End Results (SEER), 1973-1991 bulgularından yararlanılarak hazırlanan Modlın IM ve Sandor A’nın: An analysis of 8305 carcinoid tumors. Cancer 79: 813-829, 1997 adlı makalesinden adapte edilmiştir. Semptomatik GEP-NET’li olgularda abdominal ağrı, bulantı, kusma, kilo kaybı, gastrointestinal kan kaybı gibi nonspesifik şikayetler görülebilir. Bazen olgular tümör tarafından sekrete edilen hormonların etkisiyle ortaya çıkan karsinoid sendrom kliniğiyle prezente olurlar. Bu hastalarda tipik olarak sulu diyare, flushing, bronkospazm ve trikuspit regurjitasyonu gibi semptomlar bulunur. Karsinoid sendrom genellikle primer tümörün karaciğere metastazı ile ilişkilidir. Bu durumda metastatik tümörün sentezlediği seratonin metabolize olmadan kana karışmakta ve tipik karsinoid sendroma bulguları ortaya çıkmaktadır. Bazen GEP-NET’li olgularda üretilen ana biyoaktif maddeye bağlı olarak başka klinik sendromlar da ortaya çıkabilir (TABLO 2). 11 TABLO 2: GEP-NET’ler; hücre tipleri, muhtemel bölgeler ve hiperfonksiyonel sendromlar Tümör Tipi İyiDifer ansiy e AzDiferan siye Ana Hücre Tipi Mide Ana Ürün Pa KF An İnce Barsak D J Kalın Ap Barsak İ K Sendrom R B İnsülin + PHH A Glukagon + Glukagonoma PP PP + - D Somatostatin + EC 5-HT /* + ECL Histamin G Gastrin + L PYY/GLI + K/İ Hücreler + + + + + + Somatotastinoma + + + + + + Atipik karsinoid + + Karsinoid + + + + + + + + + + ZES + + + + + - GEP: gastroenteropankreatik; +: tümör varlığı; *: substans P, nörokinler, opioidler, guanilin ve diğer peptidler; - : henüz tanımlanmadı; 5-Ht: 5-Hidroksitriptamin; An: antrum; Ap: appendiks; K: kolon; KF: korpus-fundus; D: duodenum; EC: enterokromaffin hücresi; ECL: enterochromaffın-like cell; GLI: glucagonlıke immunoreactantlar (glicentin, glucagon-37, glucagon-29); İ: ileum; J: jejunum; Pa: pankreas; PHH: persistant hiperinsülinemik hipoglisemi; PP: pankreatik polipeptide; PYY: polipeptide-like peptide with N-terminal tyrosin amide; R: rektum; K/İ: küçük intermediate hücreler; ZES: ZollingerEllison sendromu(25) Gastroenteropankreatik tümörlerde genetik : 12 Genel olarak gastrointestinal sistemi endokrin tümörlerinin moleküler temeli ile ilgili çalışmalar oldukça sınırlıdır. Çünkü seyrek olarak rastlanan bu tümörlerle ilgili çok az sayıda gen ve kromozom bölgesi analiz edilmiştir. İyi diferansiye gastrik nöroendokrin tümörlerde MEN1 geninde heterozigosite kaybı sık olarak gözlenmiştir.(26, 27) MEN1 geninde allelik kayıp gastrointestinal az diferansiye endokrin karsinomlarda ve pankreatik NET’lerde de sıktır. (28, 29, 30) Pankreatik endokrin hücre transformasyonunda kromozom 3p, 9p, 17p, 18q ve X’in rol oynadığını destekleyen bulgular mevcuttur. (31, 32, 33, 34, 35, 36, 37) İyi diferansiye ve az diferansiye tümörlerin potansiyel transformasyon mekanizmalarını inceleyen çalışmalar az diferansiye nöroendokrin kanserlerde p53 geninin rolünün olabileceğini düşündürmektedir. (38) Terminoloji: karsinoidden nöroendokrin tümöre: Oberndorfer ilk defa 1907 yılında karsinoid tümör terimini, relatif olarak monoton yapı sergileyen ve karsinomlardan daha az aggresif seyreden epitelyal tümörler için kullanmıştır.(39) 1963 yılında Williams ve Sadler (40) karsinoid tümörleri embriyolojik orijinlerine göre foregut (akciğer, mide, duodenum, proksimal jejunum ve pankreas), midgut (distal jejunum, ileum, appendiks, çekum) ve hindgut (kolon, rektum) karsinoidleri olarak sınıflandırmıştır. Bu klasifikasyon GEP-NET’leri oluşturan tümör grupları arasındaki klinikopatolojik farklılıkları ilk defa vurgulamıştır. Ancak bu sınıflandırma rutin pratikte çok fazla kabul görmemiştir. Çünkü zamanla tümör gruplarından herbirinin kendi içinde de biyolojik özelliklerinin birbirinden çok farklı olduğu gözlenmiştir.(41) Örnek olarak foreguta ait nöroendokrin tümörler kendi içlerinde morfolojik, fonksiyonel ve biyolojik olarak oldukça farklılıklar gösterirler. Endokrin tümörler için yapılan ilk WHO klasifikasyonu, 1980 yılında yayınlanmıştır. Bu sınıflandırmada çoğu nöroendokrin tümörler için karsinoid terimini kullanılmıştır. Pankreasın ve tiroidin endokrin tümörleri, paragangliomalar, küçük hücreli akciğer karsinomları ve merkel hücreli deri tümörleri karsinoidlerden farklı olarak gruplandırılmıştır. 1980 WHO terminolojisi uygulanırken klinisyenler ve patologlar arasında yanlış anlaşılmalar sonucu bazı sıkıntılar ortaya çıkmaktaydı. Yanlış anlaşılmaların başlıca nedenlerinden biri patologların nöroendokrin özellik gösteren tüm tümörlere karsinoid tümör tanısı vermesi, klinisyenlerin de karsinoid tümörleri, seratonin üreten, dolayısıyla karsinoid sendroma yol açan tümörler olarak anlaması idi. Son zamanlardaki çalışmalarda bu tümörlerin heterojeniteleri daha fazla vurgulanmaya başlanmıştır. Artık midenin karsinoid tümörleri ile, ileum yada rektumun 13 karsinoidlerini farklı gruplara koyma, ya da atipik özellikler gösteren morfolojisi klasik karsinoid morfolojisinden oldukça farklı olan tümörleri klasik karsinoidden ayırma gereksinimi ortaya çıkmıştır. 2000 yılında WHO tüm endokrin tümörleri yeniden klasifiye etmiştir. Bu klasifikasyonda GEP-NET’ler için nöroendokrin tümör ve nöroendokrin karsinom terimi kullanılmıştır.(42) Benign davranış gösteren yada malignite potansiyelleri belli olmayanlar iyi diferansiye nöroendokrin tümör; düşük derecede malignite potansiyeli olanlar iyi diferansiye nöroendokrin karsinom; yüksek dereceli malignite gösterenler az diferansiye (genellikle küçük hücreli) nöroendokrin karsinom olarak gruplandırılmıştır. (TABLO 3) TABLO 3: Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerinin klasifikasyonu: 1A İyi-diferansiye nöroendokrin tümör 1B İyi-diferansiye nöroendokrin karsinom 2 Az diferansiye nöroendokrin karsinom WHO 2000 klasifikasyonunda yanlış anlaşılmalardan kaçınmak için karsinoid tümör terimi terminolojiden henüz tamamen çıkarılmamıştır. Gastrointestinal nöroendokrin tümörlerde karsinoid terimi iyi diferansiye nöroendokrin tümörle, malign karsinoid terimi ise iyi diferansiye nöroendokrin karsinom ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Tablo 3’te yer alan ana klasifikasyon terminolojisini temel alarak, tümörler lokalizasyon ve biyolojik özelliklerine göre daha detaylı prognostik parametreler verebilmek amacıyla lokalizasyonlarına göre mide, duodenum(ve proksimal jejunum), ileum (distal jejunum dahil), appendiks, kolon, rektum ve pankreasın nöroendokrin tümörleri olarak alt gruplara ayrılmıştır. GEP-NET’ lerin klasifikasyonunda kullanılan morfolojik / biyolojik kriterler histolojik diferansiyasyona ek olarak; tümör çapı, anjiyoinvazyon varlığı, proliferatif aktivite, metastaz varlığı, invazyon derinliğidir. Klasifikasyonda kullanılan biyolojik parametreler ise tablo 4-8 de belirtildiği gibi klinik sendrom ve hastalıklarla ilişkili hormonal aktivitedir. Böylece GEP-NET antiteleri prognostik değişkenlerle de uyumlu hale gelmiştir. Aşağıda WHO 200O klasifikasyonunu özetlerken, miksed endokrin ve eksokrin tümörlerden 14 (appendiksin goblet hücreli karsinoidi ve mide hariç) ve EL (enterochromaffin-like) hücre hiperplazisi gibi tümör benzeri lezyonlardan bahsetmeyeceğiz. Midenin nöroendokrin tümörleri: Mide nöroendokrin tümörlerinin gastrointestinal GEP-NET’ler içinde insidansı artmaktadır. Bunun yaygınlaşmasından mı gerçek bir artıştan kaynaklandığı mı, kesinlik yoksa endoskopi kazanmamıştır. kullanımının Midede 4 farklı nöroendokrin tümör tanımlanmıştır. (43, 44) Tip 1 en sık görülendir. Mide NET’lerinin % 70-80’ini oluşturur. İkinci en sık görülen tip ise tip 3’ tür. Tip 2 ve tip 4 ise diğerlerine göre daha nadirdir. Tip 1 gastrik nöroendokrin tümörler: Genellikle küçük çaplı multifokal tümörlerdir. Endoskopide küçük, geniş tabanlı, yuvarlak, polipoid, mukozal, multifokal tümörler olarak görülürler. Çapları 0.5-1 cm’dir. Tipik olarak mide korpusunda bulunurlar. Klinik olarak bu tümörler genellikle herhangi bir semptom yaratmazlar. Genellikle kadınlar etkilenir.( % 70-80) Histolojik olarak tümörler iyi diferansiyedirler. Mukoza ve submukozayı sıklıkla aşmazlar. Tümör yaygın olarak kromogranin A pozitif, ECL (enterochromaffın-like) hücrelerden oluşur. Bu hücreler spesifik bir marker olan VMAT2 (vesiküler monoamin transporter 2 ) ile tanınabilirler. (45, 46) Tip 1 gastrik NET otoimmun kronik atrofik gastritlilerde görülmektedir. Bu olgularda parietal hücrelerin kaybı ile intrinsik faktörün üretimini azalır. Bu sebeple B12 vitaminin emilimini azalır. Hidroklorik asid üreten parietal hücrelerin azalması sonucunda midede aklorhidri ortaya çıkar. Antral G hücreleri, gastrin üretmek için stimule olur ve persistant hipergastrinemi ortaya çıkar. Hipergastineminin korpus mukozasında ECL hücrelerinin çoğalmasını uyardığı, böylece diffüz yada mikronodüler ECL hücresi hiperplazisi gibi öncü lezyonların geliştiğini düşünülmektedir. (47) Tip 1 tümörlerin sadece parsiyel atrofik gastritlerde oluşabildiğinin gösterilmesi, TGF-α, bFGF ve BCL-2 gibi büyüme faktörlerinin (47) saptanması bu tümörlerin gelişiminde, hipergastrinemiden başka faktörlerin de rol oynadığını düşündürmektedir. Tip 1 tümörlerin prognozu genellikle iyidir. Küçük tümörler endoskopik olarak da çıkartılabilir. (48) Lokal lenf düğümlerine metastaz nadirdir. Metastatik olgularda primer tümör genellikle 2 cm’den çapta ve muskularis propriayı infiltre etmiştir 15 Tip 2 gastrik nöroendokrin tümörler : Tip 2 gastrik NET’ler multipl endokrin neoplazi tip 1 (MEN-1) ile ilişkilidir. MEN-1 sendromu otozomal dominant bir bozukluktur. Bu sendromda Zollinger-Ellison sendromu gelişir. Tip 2 gastrik NET’ler erkek ve kadınlarda eşit oranda görülür. Tip 1 NET’ler gibi genellikle multifokaldirler. ECL hücresi hiperplazisi zemininde, mide korpusunda multifokal olarak gelişmiş, çapları genellikle 1.5 cm’den az, invazyonları çoğunlukla mukoza ve submukoda sınırlı lezyonlar şeklinde görülürler. Anjiyoinvazyon varlığı, tümör çapının 2 cm den büyük olması halinde tümörün metastaz yapmış olma olasılıkları yüksektir. MEN-1 ile ilişkili genetik değişiklikler (kromozom 11q13’daki MEN-1 genindeki mutasyonlar) sonucu ortaya çıkan gastrinoma ile ilişkili hipergastrineminin bu tümörün patogenezinde rol oynadığı düşünülmektedir. Tip 3 gastrik( sporadik) nöroendokrin tümörler: Otoimmun kronik aktif gastrit yada MEN-1 ile ilişkili değildirler. Erkeklerde daha sık görülürler. Midede özel bir lokalizasyonları olmayan soliter tümörler şeklinde prezente olurlar. Olguların 1/3’ünde tanı anında tümör çapı 2 cm’den fazladır. Histolojik olarak bu tümörler iyi diferansiyedirler. Genellikle ECL hücrelerinden seyrek olarak da EC (seratonin) yada gastrin hücrelerinden oluşurlar.(44) Eğer tümör çapının 2 cm’den büyük, muskularis propriayı infiltre etmiş, anjiyoinvazyon var ise metastaz yapmış olma olasılığı yüksektir. (48) Tip 4 gastrik nöroendokrin tümörler: Küçük ve orta büyüklükte hücrelerden oluşan indiferansiye solid karsinom grubunu oluştururlar. Erkeklerde kadınlardan daha sık görülürler. Otoimmun kronik aktif gastrit yada MEN-1 ile ilişkileri yoktur. Tanı sırasında genellikle ileri evrededirler. 4 cm’den büyük çaplarıyla ve yaygın metastazlarla prezente olurlar. İmmunhistokimyasal olarak sinaptofizin ile pozitif boyanırlarken, kromogranin A ile çoğunlukla fokal, zayıf pozitif boyanma gösterirler. Tip 4 NET’ler gastrik adenokarsinomlar gibi tedavi edilirler. Midenin mikst endokrin ve nonendokrin tümörleri: Gastrik epitelin tüm hücre tiplerinin aynı kök hücreden köken almasından dolayı gelişen tümörün farklı hücre tipleri içermesi sürpriz değildir. Lewin (49) tarafından gastrointestinal 16 tümörler için önerilen sisteme göre endokrin ve epitelyal komponenti olan tümörler aşağıdaki gibi klasifiye edilmiştir: A) Nonendokrin hücreler içeren karsinoid tümör: Bazı karsinoid tümörler glanduler yada asiner arkitektüre sahip olup müsin üreten alanlar içerirler. Bu tümörler klasik karsinoid tümörden farklı klinik seyir göstermezler. B) Endokrin hücreler içeren adenokarsinom: Gastrik karsinomlarda endokrin hücre varlığı literatürde iyi tanımlanmış bir konudur. Bu hastalarda sistemik hormonal bir sendrom gözlenmez. Argentaffın hücreler intestinal kanserlerin %2’sinde; diffüzlerin % 8’inde gözlenmektedir. Argirofil hücreler intestinal kanserlerin % 6’sında, diffüz gastrik kanserlerin ise % 33’ünde bulunmaktadır .(50) C) Komposit ve “collision” tümörler: Komposit tümörlerde adenokarsinom ve nöroendokrin tümör/karsinom birarada bulunur. Komposit tümörlerin histogenezi henüz aydınlatılamamıştır. Bu tümörlerin multipotent ortak bir prekürsör hücreden veya farklı hücrelerin diferansiyasyonu ile oluştuklarına dair hipotezler vardır. “Collision” tümörlerde birbirine yakın alanlarda gelişen adenokarsinom ve nöroendokrin tümör / karsinomlardan biri diğerinin infiltrasyon gösterdiği lokalizasyona infiltre olmakta ve tümörler içiçe geçmektedir. Bu tip tümörlerde tümörün adenokarsinom ve nöroendokrin tümör/karsinom komponenti herhangi bir diferansiyasyon derecesinde olabilir. Komposit ve “collision” tümörleri birbirinden histolojik olarak ayırmak güç olabilir. Komposit tümör metastazlarında olanlarda, tümörün endokrin ve ekzokrin komponenti biraradayken, “collision” tümör metastazlarında tümörün sadece bir komponenti mevcuttur .(51) D) Ampikrin tümörler: Epitel ve endokrin hücre tiplerine dual diferansiyasyon sergileyen sergileyen tümörler E) Yukarıda tarif edilen özelliklerin kombinasyonlarına sahip olan tümörler Duodenum ve üst jejunumun nöroendokrin tümörleri: Duodenumun 5 tip nöroendokrin tümörü tanımlanmıştır. Bunlar duodenal NET’lerin 2/3’ünü oluşturan gastrinomalar, duodenal somatostatinomalar, fonksiyon göstermeyen 17 (hormonal sendroma yol açmazlar) seratonin, gastrin yada seratonin üreten tümörler, az diferansiye tümörler (özellikle ampulla yerleşimli nöroendokrin karsinomlar) ve duodenal gangliositik paragangliomalardır. (52, 53, 54) Son zamanlarda xenin duodenal NET’lerin markerı olarak kullanılmaktadır. Xenin tümörlerin fonksiyonel aktivitesinden ve hormonal üretimlerinden bağımsız, duodenal NET’lere spesifik olarak eksprese edilmektedir. (55) Duodenal gastrinoma: Sporadik veya MEN-1 ile ilişkili olabilirler. Zollinger Ellison sendromuna yol açarlar. Çapları genellikle 1 cm’den küçüktür. Sıklıkla da duodenumun üst kısmında lokalizedirler. Histolojik olarak trabeküler/psödoglandüler paternde, gastrin ile pozitif boyanan hücrelerden oluşurlar. MEN-1 ile ilişkili gastrinomalar sporadiklerin aksine multipldırlar. Küçük çaplarına ve duodenal mukoza yada submukozada sınırlı olmalarına rağmen tanı esnasında bölgesel lenf düğümlerinde metastazları sıktır. Metastaz çapları genellikle primer tümörden büyüktürler. Peripankreatik metastazlar, bazen primer pankreatik tümör ile karışabilir. Duodenal somatostatinoma: Duodenal NET’lerin % 15’ini oluşturmaktadırlar. Genelde papilla vater ve periampuller bölgelerde lokalizedir. Muskularis propriaya invaze ise paraduodenal lenf düğümü metastazı sıktır. Histolojik olarak psammoma cisimlerinin izlendiği tipik glandüler paternde tümörlerdir. İmmunhistokimyasal olarak somatostatin hemen tüm tümörlerde saptanabilir. Pankreatik somatostatinomaların aksine somatostatin sendromuna (diabet, kolelitiazis, diyare) yol açmaz. Nörofibromatozis tip 1 ile sıklıkla ilişkilidirler. Bu durumda olgularda eşlik eden bilateral feokromasitoma da bulunabilir Nonfonksiyonel duodenal NET’ler: Genellikle seratonin üreten, bazen de gastrin yada kalsitonin pozitif hücrelerden oluşurlar. Nonfonksiyonel tümörlerin prognozu ZollingerEllison sendromu ile ilişkili gastrinomalar yada ampuller somatostatinomalardan daha iyidir. Nonfonksiyonel duodenal NET’ler submukozayı aşmadıkça metastaz yapmış olma olasılığı düşüktür. Az diferansiye duodenal nöroendokrin karsinomlar: En sık papilla vater bölgesinde bulunurlar. Hormonal olarak inaktifler. Tanı anında sıklıkla lokal lenf düğümlerine ve karaciğere metastaz bulunur. Histolojik olarak bu tümörler en sık indiferansiye küçük hücreli karsinomlar şeklindedirler. Güçlü sinaptofizin pozitifliği izlenirken, kromogranin A ise zayıf pozitif veya negatiftir. 18 Duodenal gangliositik paragangliomalar: Papilla vatere yakın olarak bulunurlar. Çapları sıklıkla 2 cm’den büyüktür. Muskularis propriayı invaze ederler. Ancak genelde benign seyirlidirler. Histolojik olarak iyi diferansiye nöroendokrin hücrelerin yanında, gangliositik komponent de bulunur. İmmunhistokimyasal olarak genellikle somatostatin, pankreatik polipeptid ve S-100 sentezlerler. Appendiksin nöroendokrin tümörleri: Appendiksin NET’leri ileum ile birlikte en sık görülen GEP-NET’lerdendir. Prognozları ileumdakilerden daha iyidir. Primer olarak appendiksin tipinde yerleşirler. Tümörlerin çoğunlukla muskularis propriayı geçerek mezoappendiksin yağlı dokusunu az veya çok invaze ederler. Bununla birlikte lokal lenf düğümü metastazı yapmış olma olasılığı, tümör çapı 2.5 cm’i geçmeden nadirdir. Histolojik ve immunohistokimyasal olarak solid yapılar oluşturmaları ve seratonin ve substans P pozitiflikleriyle ileal NET’lere benzerler. Seratonin üretenleri pratik olarak karaciğere metastaz yapmadıkları için karsinoid sendrom gelişme olasılığı çok azdır. Klasik appendiks karsinoidleri, nadir görülen mikst endokrin ve ekzokrin tümör olan goblet hücreli karsinoidlerden ayrılmalıdır. Çünkü bu olguların prognozu klasik formundan daha kötü seyredebilir. Şu ana kadar appendikste az diferansiye malign NET tanımlanmamıştır İleumun nöroendokrin tümörleri: En sık terminal ileumda, ileoçekal valvda ve bu kısımlara yakın çekumda görülürler. Histolojik olarak solid (ada benzeri) yapılar oluştururlar. Tanı esnasında genellikle 2 cm’den büyük çapta, muskularis propriayı invaze etmiş ve de lokal lenf düğümlerine metastaz yapmışlardır. Yüzde 40’a yakın olgu multipldır. İmmunohistokimyasal olarak seratonin, substans P, katekolamin ve kallikrein sentezlerler. Lokal lenf düğümlerine metastazı olan olguların % 20’sinde karaciğer metastazı da vardır. Bu tip olgularda karsinoid sendrom gelişebilir. İleumda gelişmiş az diferansiye tanımlanmamıştır. Kolon ve rektumun nöroendokrin tümörleri: 19 malign NET Kolonun NET’leri oldukça nadirdir. Tanı esnasında çoğunlukla metastaz yaptıkları için prognozları kötüdür. (56) İmmunohistokimyasal olarak genellikle sinaptofizin pozitiftirler. Arada tek tek seratonin ve somatostatin pozitif tümör hücreleri içerebilirler. Rektal NET’ler kolon NET’lerinden daha sık görülürler. Prognozları kolondakilerden daha iyidir. Endoskopide çoğunlukla küçük (1 cm’den küçük çapta), hareketli, submukozal kitleler olarak görülürler. Metastazlar genelde çapı 2 cm’den büyük ve muskularis propriayı invaze etmiş tümörlerde görülür. İmmunohistokimyasal olarak glukagon, glisentin ve/veya pankreatik polipeptid (PP) pozitifliği sıktır. Rektumda ve kolonda az diferansiye nöroendokrin karsinomlar gelişebilir. Bunların prognozları oldukça kötüdür. Pankreasın nöroendokrin tümörleri: Pankreasın endokrin tümörlerinin çoğu iyi diferansiye nöroendokrin tümör veya iyi diferansiye nöroendokrin karsinom şeklindedir. Bu tümörlerin % 50-60’ı fonksiyonel olarak aktiftirler Aktif olmalarının sebebi kontrolsüz olarak çok miktarda sekrete ettikleri insulin, gastrin, vasoaktif intestinal peptid (VİP), glukagon ve daha nadir olarak sekrete ettikleri adrenokortikotropik hormon (ACTH) ve growth hormon (GH) gibi maddelerdir. Bu maddeler hipoglisemi, Zollinger Ellison, Verner-Morrison, glukagonoma, Cushing gibi sendromlara ve akromegaliye yol açabilir. Baskın hormon sekresyonlarına göre bu tümörler insulinoma, gastrinoma, glukagonoma, vipoma gibi isimler de alırlar. Hormonal semptomları olmayan pankreatik endokrin tümörler eskisinden daha sık görülmektedir. Bu artış muhtemelen tanısal methodların gelişmesine ve rezeksiyon oranlarının artışına bağlıdır. Nonfonksiyonel nöroendokrin tümörler insidental olarak bulunabilirler yada genel neoplastik semptomlarıyla prezente olabilirler. Pankreatik nöroendokrin tümörler çocuklarda çok nadirdir. Yetişkinde ise her yaşta görülebilir. Erkek ve kadında eşit oranda görülürler. Makroskopik olarak iyi sınırlı, genellikle soliter, yuvarlakça tümörlerdir. Çapları 1-4 cm arasında değişebilir.Pankreasın her yerinde yerleşebilirler. Hormonal sendrom ortaya çıktığında, sendroma yol açan hormon immıunohistokimyasal olarak da tetkik edilebilir. Pankreatik NET’ler genelde histolojik olarak iyi diferansiye olmalarına rağmen insulinomalar hariç sıklıkla malign seyrederler. Malign seyir özellikle gastrinoma, vipoma, glukagonoma ve nonfonksiyonel tümörler için geçerlidir. Malignite için karaciğer ve bölgesel lenf düğümlerine metastaz ve çevre organlara invazyondan başka en önemli kriterler 2 cm’den büyük tümör çapı, anjiyoinvazyon varlığı ve proliferatif aktivitenin % 2’nin üstünde olmasıdır. (42, 57) Son çalışmalar anjiyoinvazyonun WHO 2000 20 klasifikasyonunda belirtilenden daha fazla öneme sahip bir prognostik parametre olduğunu düşündürmektedir. (58) Bu yüzden anjiyoinvazyon gösteren pankreatik NET’leri, başka hiçbir malignite kriteri olmasa da malign olarak kabul etmek gerekmektedir. Fonksiyonel tümörler içinde en sık olanı insulinomalardır. % 95’i 1-2 cm arası çaptadır. Sıklıkla benigndirler. Multipl insulinomalar ve MEN-1 ile ilişkili insulinomalar ise % 10 oranındadır. İmmunhistokimyasal olarak insulin ve proinsulin tümörün diferansiyasyon derecesine göre değişik oranlarda saptanabilir. Pankreatik gastrinomaların çapları genelde 2 cm’den fazladır. Tanı esnasında % 60’dan fazlası metastaz yapmıştır. Duodenal gastrinomalardan farklı olarak MEN-1 ile nadiren birliktelik gösterirler. Hormonal sendromlara yol açan diğer nadir tümörler vipomalar, glukagonomalar, ACTH-üreten tümörler ve growth hormon üreten tümörlerdir. Bu tümörler tanı sırasında genellikle 2 cm’den büyük çapta ve metastaz yapmışlardır. GEP-NET’ler için hazırlanmış 2000 WHO klasifikasyonu kriterleri tümör lokalizasyonlarına göre aşağıda tablolar halinde özetlenmiştir. (TABLO 4-8) (59) TABLO 4: Midenin nöroendokrin tümörlerinin klasifikasyonu 21 1. İyi diferansiye nöroendokrin tümör (karsinoid) Benign: nonfonksiyonel, mukoza-submukozada sınırlı, damar invazyonu: yok, <1 cm çap - Korpus-fundusun ECL hücreli tümörü (genellikle multipl), kronik atrofik gastrit (CAG) yada MEN-1 sendromu ile ilişkili - Serotonin yada gastrin-üreten(çok nadir) tümör Benign yada düşük derecede malign(*) (uncertain malignant potential): Fonksiyonel değil, mukoza-submukozada sınırlı, damar invazyonu: var/yok, tümör çapı >1–2 cm - ECL hücreli tümör ( CAG yada MEN-1 sendromu ile beraber yada sporadik - Serotonin üreten yada gastrin-üreten(çok nadir) tümör 2. İyi diferansiye nöroendokrin karsinom (malign karsinoid): Düşük derecede malign(*): muskularis propria veya muskularis propriayı aşan invazyon, metastaz varlığı yada tümör çapı >2 cm - Nonfonksiyonel : genellikle sporadik ECL hücreli karsinom şeklinde (nadiren CAG/MEN-1’le birarada yada serotonin yada gastrin üretirler) - Fonksiyonel: serotonin-üreten karsinom (atipik karsinoid sendromu) yada gastrin-üreten karsinom (gastrinoma) 3. Az diferansiye nöroendokrin karsinom: Yüksek derecede malign (*) low grade malignant TABLO 5: Duodenum ve üst jejunumun nöroendokrin tümörlerinin klasifikasyonu 22 1. İyi diferansiye nöroendokrin tümör (karsinoid) Benign: nonfonksiyonel, mukoza-submukozada sınırlı, damar invazyonu: yok, Tümör çapı 1 cm veya altında - Gastrin-üreten tümör (duodenumun üst kısmında) - Serotonin-üreten tümör - Gangliositik paraganglioma (tümör büyüklüğü ve tümörün invazyonundan bağımsız , periampullar) Benign ya da düşük derecede malign(*) (uncertain malignant potential): Mukoza-submukozada sınırlı, damar invazyonu var ya da yok, veya tümör çapı >1 cm büyük - Fonksiyonel gastrin üreten tümör (gastrinoma), sporadik yada MEN-1 ile ilişkili - Nonfonksiyonel somatostatin-üreten tümör (ampullar bölge) nörofibromatozis tip 1 ile beraber veya değil - Fonksiyonel olmayan serotonin-üreten tümör 2. İyi-diferansiye nöroendokrin karsinom (malign karsinoid): Düşük derecede malign(*): Muskularis propria veya muskularis propriayı aşan invazyon yada metastaz varlığı - Fonksiyonel gastrin-üreten karsinom (gastrinoma), sporadik yada MEN-1 ile ilişkili - Nonfonksiyonel somatostatin-üreten karsinom (ampullar bölge): nörofibromatozis tip 1 ile beraber veya değil - Karsinoid sendromla beraber giden nonfonksiyonel yada fonksiyonel karsinom - Malign gangliositik paraganglioma 3. Az diferansiye nöroendokrin karsinom: Yüksek derecede malign (*) low grade malignant TABLO 6: Appendiksin nöroendokrin tümörlerininin klasifikasyonu 23 1. İyi diferansiye nöroendokrin tümör (karsinoid) Benign: nonfonksiyonel, appendiks duvarında sınırlı, damar invazyonu: yok Tümör çapı 2 cm veya altında - Serotonin-üreten tümör - Enteroglukagon-üreten tümör Benign yada düşük derecede malign(*) (uncertain malignant potential): Nonfonksiyonel, mezoappendiksi infiltre etmiş, damar invazyonu var, tümör çapı: >2 cm 2. İyi diferansiye nöroendokrin karsinom (malign karsinoid) Düşük derecede malign(*): mezoappendikse derin invazyon, tümör çapı: >2.5 cm yada metastaz varlığı - Nonfonksiyonel yada fonksiyonel serotonin üreten karsinom (karsinoid sendromla beraber) 3. Mikst eksokrin-nöroendokrin karsinom Düşük derecede malign(*) - Goblet hücreli karsinoid (*) low grade malignant 24 TABLO 7: İleum, çekum, kolon ve rektumun nöroendokrin tümörlerinin klasifikasyonu 1. İyi diferansiye nöroendokrin tümör (karsinoid) Benign: nonfonksiyonel, mukoza ve submukozada sınırlı, damar invazyonu yok, Tümör çapı 1 cm veya altında (ileum); tümör çapı 2 cm veya altında (kolonrektum) - Serotonin-üreten tümör - Enteroglukagon-üreten tümör Benign yada düşük derecede malign(*) (uncertain malignant potential): Nonfonksiyonel, mukoza-submukozada sınırlı, damar invazyonu var, tümör çapı : >1 cm (ileum) yada tümör çapı : >2 cm (kolon-rektum) - Serotonin-üreten tümör - Enteroglukagon-üreten tümör 2. İyi-diferansiye nöroendokrin karsinom (malign karsinoid) Düşük derecede malign(*): muskularis propria ve muskularis propriayı aşan invazyon yada metastaz varlığı - Nonfonksiyonel yada fonksiyonel serotonin-üreten karsinom (karsinoid sendrom ile beraber) - Nonfonksiyonel enteroglukagon-üreten karsinom 3. Az diferansiye nöroendokrin karsinom: Yüksek derecede malign (*): low grade malignant 25 TABLO 8: Pankreasın nöroendokrin tümörlerinin klasifikasyonu 1. İyi-diferansiye nöroendokrin tümör Benign: pankreasta sınırlı, tümör çapı <2 cm , damar invazyonu yok, mitoz sayısı 1 BBA’ında(*) 2 yada daha az ve Ki-67 pozitif hücreler % 2 yada daha az - Fonksiyonel: insulinoma - Nonfonksiyonel Benign yada düşük derecede malign(**) (uncertain malignant potential): pankreasta sınırlı, tümör çapı 2 cm veya daha fazla, 2 mitoz/BBA(*), 2% Ki-67-pozitif hücre, yada damar invazyonu var - Fonksiyonel: gastrinoma, insulinoma, VIPoma, glukagonoma, somatostatinoma, yada ektopik hormonal sendrom Nonfonksiyonel 2. İyi-diferansiye nöroendokrin karsinom Düşük derecede malign(**): çevre organlara invazyon ve/veya metastaz - Fonksiyonel: gastrinoma, insulinoma, glukagonoma, VIPoma, somatostatinoma yada ektopik hormonal sendrom Nonfonksiyonel 3. Az diferansiye nöroendokrin karsinom: Yüksek derecede malign (*): BBA: büyük büyütme alanı, (**) low grade malignant GEP-NET’ lerin pratik tanıları için kullanılabilecek kriterler aşağıda özetlenmiştir. (tablo 9 ve 10) 26 TABLO 9: Gastrointestinal sistemin nöroendokrin tümörlerinin prognozunu belirlemede kullanılabilecek kriterler Biyolojik davranış Metastaz M.propria Histolojik invazyonu diferansiyasyon Benign Benign ya da düşük dereceli malign Düşük derecede malign Yüksek derecede malign Tümör çapı Damar invazyonu Ki-67 indeksi Hormonal sendrom - - İyi diferansiye 1 cm ya da daha az(*) - <2% -(*) - - İyi diferansiye 2 cm ya da daha az -/+ <2% - + +(**) İyi diferansiye > 2 cm + >2% + + + Az diferansiye Herhangi bir çapta + >30% - (*) çapları genellikle 1 cm’den küçük olan ve submukozayı aşmamış malign duodenal gastrinomalar hariç (**) appendiksin benign nöroendokrin tümörleri genellikle muskularis propriayı invaze ederler TABLO 10: Pankreasın nöroendokrin tümörlerinin prognozunu belirlemede kullanılabilecek kriterler(*) Biyolojik davranış Metastaz İnvazyon Histolojik Tümör (*) diferansiyasyon çapı Benign - - İyi diferansiye Benign yada düşük derecede malign Düşük derecede + malign - Yüksek + dereceli malign Ki-67 indeksi Hormon al sendrom <2% -/+ (**) İyi diferansiye 1 cm yada daha az > 2 cm -/+ <2% -/+(***) + İyi diferansiye > 3 cm + >2% +(***) + Az diferansiye Herhangi bir çapta + >30% - (*) çevre organlara invazyon ( örn.: duodenum, mide) (**) insulinomalar (***) insulinomalar ve diger fonksiyonel tümörler 27 Damar invazyonu IV.2. COX-2 YAPISI, FONKSİYONU: Prostaglandinlerin sentezi: Araşidonik asid hücre membranı fosfolipidlerinin içinde ester olarak bulunan 20 karbonlu bir poliansatüre yağ asisididir. Prostaglandinlerin prekürsörüdür. Prostaglandin sentezinde ilk basamak fosfolipaz A2 ile fosfolipidlerinin hidrolizi ve araşidonik asidin salınımıdır. İkinci reaksiyon ise COX (siklooksigenaz) tarafından katalizlenir. COX prostaglandin sentezinin hız sınırlayıcı enzimidir. Bu anahtar reaksiyonda, moleküler oksijen araşidonik asidin içine katılır ve prostaglandin G2 (PGG2) adlı kararsız ara ürün oluşur. Prostaglandin G2 (PGG2) COX’ın peroksidaz aktivitesi sayesinde hızlıca prostaglandin H2 (PGH2) ye dönüşür. Bundan sonra spesifik izomerazlar PGH2’yi farklı prostaglandinlere ve tromboksanlara dönüştürür. PGH2’den derive olan her maddenin kendine özgü önemli biyolojik aktiviteleri vardır. (ŞEKİL 1) ŞEKİL 1: Eikosanoidlerin sentezi Membran fosfolipidleri + Fosfolipaz A2 Çeşitli stimuluslar, angiotensin II, bradikinin, trombin, epinefrin Antiinflamatuar kortikosteroidler Araşidonik asit Siklooksigenaz aktivitesi COX Lipooksigenaz PGG2 Peroksidaz aktivitesi PGH2 Lökotrienler NSAİ (aspirin ve indometasin gibi) PGE2 PGF2α 28 PGD2 PGI2 TXA2 Siklooksigenaz 2 (COX-2) nin keşfi: 1971 yılında John Vane aspirinin kobay domuz akciğerinde siklooksigenaz enzimini invitro ortamda irreversibl olarak inhibe ettiğini rapor etti. Daha sonra Smith ve Willis insan trombositlerinde benzer sonuçlara ulaştı. (60, 61) Bu bulgular NSAİİ’ların antiinflamatuar ve istenmeyen bazı yan etkilerinin prostaglandin sentezinin baskılanması yoluyla oluştuğu hipotezini kuvvetlendirdi. Ancak bu klasik teori NSAİİ’ların tüm dozlarındaki etkilerini açıklamıyordu.(62) Örneğin izole hücrelerde inflamasyonun tedavisi için gereken terapotik ilaç konsantrasyonu, prostaglandin sentezini inhibe edecek ilaç konsantrasyonundan daha fazladır. Buna ek olarak çoğu NSAİİ’ın antiinflamatuar dozu, analjezik dozundan daha fazladır. Bu nedenlerle NSAİİ’ların etkilerinde başka mekanizmaların da rol oynuyor olabileceği düşünüldü. Bazı çalışmalar inflamatuar stimuluslarla de novo sentezlenen ikinci bir siklooksigenaz izoenziminin var olduğunu düşündürdü. (63, 64, 65, 66) 1992 yılında ikinci COX isoformu moleküler olarak klonlandı. COX-2 adı verilen bu isoformun moleküler özellikleri tanımlandı. COX-1 ve COX-2’nin temel özellikleri : COX’un iki farklı isoformu vardır. (COX-1 ve COX-2) (67-68) Bu iki isoform birçok açıdan birbirinden farklıdır. (TABLO 11) COX-1 vücudun hemen her dokusunda sürekli olarak eksprese edilir. Gastrik mukozanın bütünlüğünün sürdürülmesi, böbrek kan akışının düzenlenmesi, trombosit fonksiyonları gibi normal fizyolojik fonksiyonları kontrol eden prostaglandinlerin üretiminde aracılık eder. COX-1 ekspresyonu stimuluslarla 2-4 kat artabilir, glikokortikoidlerle COX-1 düzeyleri çok az etkilenir COX-2 ise bazal durumlarda çoğu dokuda saptanamayacak kadar az miktardadır. İnflamatuar sitokinlerle, growth faktörlerle ve endotoksinlerle ekspresyonunu pek çok hücrede (makrofaj, fibroblast, kondrosit, epitelyal ve endotel hücreleri) 10 – 80 misli artabilir. (69, 70, 71) Sonuç olarak COX-2 patolojik ve inflamatuar doku proçeslerde rol alan, üretimi hızlı indüklenebilen, regülasyonu sıkı olarak düzenlenen bir maddedir. COX-2 ekspresyonunu vücutta onkogenlerin, büyüme faktörlerinin ve tümör promotörlerinin indüklediğini gösterilmiştir. (67, 72, 73, 74, 75) COX-2 nin bunun dışında bazı noninflamatuar dokularda da eksprese edilebilir. (76) (TABLO 12). 29 TABLO 11: COX-1 ve COX –2’ nin temel özelliklerin karşılaştırılması Özellik COX-1 COX-2 Ekspresyon Sürekli İndüklenebilir Protein SDS-PAGE’de tek SDS-PAGE’de çift band, molekül ağırlıkları 72 kDa büyüklüğü band, yaklaşık 72 ve 74kDa kda Gen büyüklüğü 22 kb Kromozom 8.3 kb 9 1 2.7 kb 4.5 kb; çok sayıda AU’dan zengin bölgeler içerir Endoplasmik Endoplazmik retikulum, çekirdek zarı numarası mRNA büyüklüğü Lokalizasyon retikulum, çekirdek zarı Hücre ve doku Trombositler, mide, Beynin bazı bölgeleri, böbrek, aktive makrofajlar, ekspresyonu böbrek, kolon, pek inflamasyon sırasında sinoviyositler, malign epitelyal çok doku hücreler, TNFα, interlökin 1β, büyüme faktörleri ( örn: EGF), tümör promotörleri (örn: safra asitleri) ile stimulasyon sonrası pek çok doku veya hücreden SDS-PAGE: sodıum dodecyl sulphate polyacrilamide gel electrophoresis; TNFα : tumour necrosis factor alpha; EGF: epidermal growth factor 30 TABLO 12: Noninflamatuar doku fonksiyonlarında COX-2’nin rolü Doku COX-2 ekpresyonu Olası fonksiyon(lar) Makula densa İntravasküler volüm regülasyonu (juxtalomerular aygıt) Henlenin kortikal kalın Böbrek çıkan loopu Endotelyal hücreler Kortikal nöronlar Beyin Ateş cevabı (?) Nöronlar arası bağlatı SSS gelişimi Öğrenme ve hafıza Osteoblastik diferansiyasyon Kemik remodeling’inin regülasyonu Osteoblastlar Kemik Embriyo implantasyonu Uterus Gastrointestinal trakt İntestinal epitel Mukozal sıvı salgılanması, Gastrik ülserler bakterilerden temizlenme Ülser iyileşmesi COX-1 ve COX-2’ nin biyolojik özellikleri ve regülasyonu: 70-kDa büyüklüğündeki COX isoformları farklı kromozomlarda (COX-1 geni kromozom 9, COX-2 geni kromozom 1) yer alan genlerin ürünleridir. (77, 78) COX-2 geninin promotor bölgeleri TATA sekuansı ve inflamatuar aracılara duyarlı transkripsiyon faktörü taşırlar. Bu sayede hızlıca indüklenebilir. (79) COX-1 geninde TATA sekuansı ve erken hızlı cevap elemanları yoktur. COX-1 geninin regülasyonu henüz çok fazla anlaşılamıştır. COX-2 mRNA’sı, COX-1 mRNA’sından daha az stabildir. Glukokortikoidler COX-2 nin ekspresyonunu transkripsiyonel düzeyde inhibe edilebilir, yada stabilitesi değiştirebilir. (80, 81) COX-2 nin indüklenebilirliği COX-2 geninin 59-flanking bölgesinde çok sayıda cis-acting elemanlarının varlığı ile de kısmen açıklanabilir. (82) COX-2 mRNA’sının stabilitesinin artması da COX-2 indüksiyonuna yol açabilir. (83) Bu bulgular COX-1’in homeostatik fonksiyonlarda ( örneğin gastrik mukoza bütünlüğünün korunması, trombosit fonksiyonları, renal kan akımının düzenlenmesi) bazal olarak transkribe edilen, “housekkeeping gene” ürünü olması; COX-2’nin ise patolojik ve inflamatuar doku proçeslerde rol alan, hızlı indüklenebilen, regülasyonu sıkı olarak düzenlenen bir madde olmasıyla uyumludur. 31 COX-1 ve COX-2 enzimleri birbirine yapı olarak oldukça benzeyen uzun ince bir kanal yapısına sahiptir. COX-1 ve COX-2 proteinlerinin aktif bölgeleri birbirine çok benzer olmasına karşın COX-2’nin selektif inhibisyonu sağlanabilir. Bu özellik iki enzim arasında anahtar rol oynayabilecek farklılıklardan kaynaklanır. COX-1’ in aminoasit dizisinde 120. sıradaki izolösinin yerini COX-2 de daha küçük bir aminosit olan valin almakta, bu değişiklik COX-2’deki merkezi kanalın etrafında kullanılmayan geniş hacimli “yan cep” olarak adlandırılan bir aktif alan yaratmaktadır. Bu ek alana bağlanmak üzere tasarlanan bileşikler potent ve selektif COX-2 inhibitörleridir .(84, 85) IV.3. COX-2’nin KARSİNOGENEZE KATKISI: 1990’lı yıllarda yapılan epidemiyolojik çalışmalar romatoid artritli hastalarda gastrointestinal kanserlerin insidensinin az olduğunu ortaya çıkarmıştır. (3, 4) Bu hastaların ortak özellikleri NSAİİ kullanmalarıdır. Bu yüzden NSAİİ’ların bu olgulardaki kolon kanseri insidansının düşüklüğünden sorumlu olabileceği hipotezi öne sürülmüştür. NSAİİ’ların antineoplastik etkileri uzun süreli aspirin ve diğer bazı NSAİİ’ların kullanımının kolorektal kanser riskini % 40-50 düşürdüğünü gösteren gözlemsel ve epidemiyolojik çalışmalarla desteklenmiştir. (5, 10) Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, düzenli aspirin kullanımının özofagus ve mide kanseri insidansını da azalttığı saptanmıştır. (8, 9, 10, 11, 12, 13) NSAİİ’lar ve aspirinin iyi bilinen ortak özellikleri COX-1 ve COX-2 enzimlerini bloke ederek araşidonik asidin inflamatuar mediatörlere dönüşmesini engellemeleridir. COX-1 fizyolojik süreçlerde rol alarak sürekli şekilde eksprese edilirken, COX-2 ekspresyonunun pek çok premalign dokuda ve malign tümörlerde sıklıkla arttığı gösterilmiştir. (TABLO 13) TABLO 13: COX-2 ekspresyonunun arttığı malign ve premalign durumlar Kolorektal adenom ve kanser (16) 32 Gastrik intestinal metaplazi ve kanser (86) Barrett özofagusu ve özofagus kanseri (20,87) Kronik hepatit ve hepatosellüler karsinom (88, 89) Pankreatik kanser (90) Oral lökoplaki ve baş-boyun kanseri (91) Atipik adenomatöz hiperplazi ve non-small cell akciğer kanseri (92, 93) Duktal karsinoma in situ ve meme kanseri (94) Prostatik intraepitelyal neoplazi ve prostat kanseri (95, 96) Mesane displazisi ve kanseri (97, 98) Servikal displazi ve kanser (99) Endometrial kanser (100) Aktinik keratoz ve deri kanseri (101) Gliom(102) NSAİİ’ların tümör kemopreventasyonu ve tümörlere etkileriyle ilgili en geniş kapsamlı bulgular familyal adenomatöz polipozisli (FAP) insanlar ve FAP’ın deneysel hayvan modelleriyle yapılan çalışmalardan gelmiştir.(103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110) FAP genetik olarak iletilen bir kolorektal kanser sendromudur. APC tümör supressör geninin kaybı veya inaktivasyonu sonucunda, bu hastalarda yaşamın 2. veya 3. onyılında yüzlerce veya binlerce kolorektal tümör oluşmaktadır.(111) Bu poliplerden bazıları kolon kanserlerine ilerlemektedir. İnsanlarda yapılan çift kör plasebo kontrollü çalışmalarda NSAİ bir ilaç olan sulindakın FAP’lı olgularda kolorektal adenomların büyüklüğünü küçülttüğü, sayısını % 60 oranında azalttığı gösterilmiştir.(105, 107) Son yıllarda gastrointestinal yan etkileri olmayan spesifik COX-2 inhibitörü NSAİİ’lar üretilmiştir. Steinbach ve arkadaşlarının yaptığı çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmada celecoxib adlı spesifik COX-2 inhibitörünü kullanan FAP’lı hastalarda duodenal polip gelişme sıklığının 33 % 30 azaldığı gösterilmiştir. (112) Min mouse APC geninde mutasyon izlenen bir denek hayvanıdır. Bu denekler pek çok çalışmada FAP’ın deneysel modeli olarak kullanılmıştır. Min mice’da da insanlardaki gibi intestinal adenomlar gelişir. Sulindak uygulanması fare deneklerde tümör gelişimini dramatik olarak azalmıştır. (83, 113, 114, 115) Bunun yanında diğer aspirin (116), piroksikam (117), rofecoxib (COX-2 selektif inhibitör) (118) gibi NSAİİ’lar da Min mice’da tümör gelişimini azaltmıştır. Kimyasal olarak kolon kanseri indüklenmiş farelerde çeşitli NSAİİ’lar tümörogenezi engellemiş ve tümörü dramatik olarak küçütmüşlerdir.(119, 120) COX-2 ekspresyonunun hücrelerde malign transformasyonun gerçekleşmesine nasıl katkıda bulunduğu moleküler düzeyde henüz tam olarak bilinmemektedir. COX-2 overekspresyonu karsinogenezde önem taşıyan pek çok hücresel mekanizmayı etkilemektedir. COX-2 ekspresyonunun apoptozisi ve hücrelerarası adezyonu azaltan; anjiyogenezi ve proliferasyonu arttıran etkileri vardır.(19, 20, 21, 121) COX-2’nin karsinogenezde etkilediği bazı mekanizmalar şunlardır : Ksenobiyotik mekanizma: COX siklooksigenaz ve peroksidaz aktiviteleri olan bifonksiyonel bir enzimdir.COX siklooksigenaz aktivitesiyle araşidonik asidi PGG2’ye oksitler. Peroksidaz aktivitesiyle de PGG2’yi PGH2’ye çevirir. COX-2 aynı zamanda peroksidaz aktivitesiyle, bazı prokarsinojenleri (örn.: Benzo[a]piren) karsinojenlere çevirebilir.(122) Karaciğerde bu tip oksidatif olaylar sitokrom P450s tarafından katalizlenir. Karaciğer dışında mesela kolon gibi bir organda P450s ve diğer monooksigenazların konsantrasyonları düşüktür. Bu durumda bazı ksenobiyotikler COX’un peroksidaz aktivitesi sayesinde mutajenlere ko-okside olabilirler. Bu etki özellikle tütün karsinojenlerine maruz kalınan akciğer, oral kavite, mesane gibi organ bölgeleri için geçerlidir. Bunlara ek olarak COX’un araşidonik asidi metabolize etmesiyle bazı mutajenler oluşur. Araşidonik asidin oksidasyon ürünleri, örneğin malondialdehit oldukça reaktiftir. Bu madde DNA’da hasara yol açabilir.(123) COX-2 ekspresyonu prokarsinojenlerle de indüklenebilir. Örneğin benzo[a]piren adlı tütün dumanında ve ızgara yapılmış gıdalarda bulunan bir polisiklik aromatik hidrokarbon COX-2 transkripsiyonunu stimule edebilir.(124) COX-2 benzo[a]piren-7,8-diolü DNA’ya direkt bağlanan benzo[a] piren-7,8-diol-9,10-epokside çevirir. Bu bulgular benzo[a]piren kaynaklı COX-2 indüksiyonunun, bu maddenin kendisinin benzo[a]piren-7,8-diol-9,10-epokside dönüşünü katalizlediğini, COX-2 inhibisyonunun tütün dumanı gibi benzo[a]piren içeren maddelerin yol açtığı kanserlerin önlenmesinde etkili olabileceğini düşündürmektedir. 34 Anjiyogenez: Tümörün büyümesinde en önemli faktörlerden birisi kanlanmasıdır. Tümör hücreleri sentezledikleri vasküler endotelyal growth faktör (VEGF) gibi faktörlerle kendi beslenmelerini kolaylaştırır. Kolon kanser hücrelerinde, COX-2 overekspresyonunun vasküler endotel hücrelerininin kollajen matrikse göç etmelerini sağladığı, bunun da in vitro ortamda kapiller yapıları arttırdığı gözlenmiştir. (125) Bu etkiler NS-398 adlı selektif COX-2 inhibitörüyle bloke edilebilir. Yapılan çalışmalarda tümör büyümesi COX-2 (-/-) farelerde, wild tip ya da COX-1 (-/-) farelerden daha az olarak izlenmektedir. Vasküler dansite COX-2 (-/-) farelerde, COX-1 (-/-) farelerden daha azdır. Buna ek olarak COX-2 nin genetik kaybı veya farmakolojik inhibisyonu VEGF üretiminde azalmaya yol açmaktadır. Bu durum COX-2 (-/-) farelerde tümör büyümesindeki azalmayı muhtemelen açıklayabilir.(126) Diğer bir çalışmada fare anjiyogenezis modeli ele alınmış, celecoxib adlı selektif COX-2 selektif inhibitörü korneal damar oluşumunu inhibe ettiği rapo edilmiştir. (127) Apoptozis: Bir hücre popülasyonunun büyüklüğü, hücre proliferasyonuyla hücre ölümü arasındaki dengeye bağlıdır. Azalmış apoptozis premalign ve malign süreçlerde izlenmektedir. Apoptozisi pek çok faktör regüle eder. İnsan organizmasında apoptozisi düzenleyen faktörlerden birisi olan BCL-2’dir. COX-2’yi overeksprese etmek için genetik olarak değiştirilmiş farelerin intestinal epitel hücrelerinde COX-2 ile beraber antiapoptotik bir madde olan BCL-2 düzeyi de kararlı bir şekilde artar. Bu hücreler bütiratla stimule edilmiş apopitozise dirençli hale gelirler.(121) COX- 2 overekspresyonu transgenik farelerde meme karsinogenezi için yeterli olmaktadır. Bu esnada tümörlü meme dokusunda BCL-2 artarken, proapopitotik proteinler BAX ve BCLxl azalmaktadır. (128). İnflamasyon ve immunsupresyon: Kronik inflamasyon epitelyal karsinogenez için önemli bir risk faktörüdür. Kronik inflamasyon olan bölgelerde sitokin kaynaklı COX-2 indüksiyonu sayesinde prostaglandinler artar. Bu durumun kronik inflamasyonda kanser riskinin arttırmasının nedenlerinden birisi olduğunu düşünülmektedir. Tümörlerin büyümesi tipik olarak immunsupresyon ile ilişkilidir.(129) Tümör hücrelerinden salgılanan koloni stimule edici faktörler, monosit ve makrofajlardan prostaglandin E2 (PGE2) sentezini uyarır. PGE2 immunregülatuar lenfokinlerin üretimini, T ve B hücre proliferasyonunu, doğal katil hücrelerin sitotoksik aktivitelerini inhibe eder. PGE2 aynı zamanda tümör nekroz faktörünü de inhibe eder, immünsupresif etkisi olan interlökin 10’u aktive eder. (130) Selektif COX-2 inhibisyonunun interlökin 10 ve interlökin 12 arasındaki 35 dengeyi düzenleyerek antitümör aktivitesini arttırdığı düşünülmektedir.(131) COX-2 inhibitörleri de bunlara paralel olarak tümör kaynaklı immunsupresyonun azalmasını sağlar.(132). İnvazyon: COX-2 insan kanser hücrelerinin invaziv özelliklerini düzenlemede önemli bir proteindir. COX-2 kanser hücrelerinde sabit olarak overeksprese edildiğinde prostaglandin sentezi artmakta ve hücreler daha invazif hale gelmektedir. Tsujii ve DuBois artmış invazivite ile membran metalloproteinaz-2 arasında ilişki olduğu bulmuştur.(133). Bu enzim bazal membranın kollajen matriksini sindirir. Böylece tümör hücrelerinin dokudaki invazivitesi artar. Başka bir çalışmada ise COX-2 overekspresyonu, artmış CD44 ile ilişkili bulunmuştur.(134) Hyalüronat için hücre yüzey reseptörü ve CD44 ün spesifik blokajı tümör hücre invazyonunu belirgin olarak azaltmıştır.(134) Peroxisome proliferator-activated receptor (PPAR): COX-2 kaynaklı prostaglandinler tarafından aktive edilen eikosanoid reseptörleri hakkındaki bilinenler son zamanlara kadar oldukça sınırlıydı. Peroxisome proliferator-activated reseptörler (PPAR) COX-2 kaynaklı bazı endojen prostaglandinler tarafından da aktive edilebilen nükleer hormon süperailesine ait transkripsiyon faktörleridir. 3 PPAR izotipi tanımlanmıştır (α, δ, and γ). PPAR’ların lipid metabolizması, immunite, sellüler diferansiyasyonda fizyolojik rolleri vardır. PPAR’ lar ve kanser arası ilişki son zamanlarda giderek artan bir merak konusudur. PPARγ’nın hücre siklusunun kontrolünde ve tümör büyümesinini inhibisyonunda rol oynadığı düşünülmektedir.(135, 136). PPARδ mRNA’sının normal ve tümörlü örneklerde, COX-2 ile beraber upregüle olduğu saptanmıştır. PPAR’lar ve COX-2 arasındaki ilişki daha da aydınlatıldığında, COX-2’nin fonksiyonel anlaşılacaktır. 36 özelliklerinin mekanizması daha iyi V. MATERYAL METOD Olgu seçimi: 1988- 2004 tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi (15 olgu), Haydarpaşa Numune Hastanesi(9 olgu), Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi (7 olgu) ve Oruç Patoloji Laboratuvarı’nda (6 olgu) TABLO 13’ de belirtilen endokrin özellikli tümör tanılarından birisini alan toplam 37 olgu değerlendirmeye alındı. Olgulardan 32 tanesi gastrointestinal sistem tümörü, 2’si pankreas tümörü, 2’si omentum-mezentere tümör infiltrasyonu; 1 tanesi de intraabdominal lenf düğümüne gastrointestinal nöroendokrin tümör metastazıdır. Orijinal patoloji raporlarından elde edilen klinik ve histopatolojik bilgiler, H.E. ile boyanmış lamlarının tekrar değerlendirilmesiyle elde edilen histopatolojik verilerle biraraya getirilerek olgulara WHO 2000 endokrin tümör klasifikasyon (42, 59) sistemine göre yeni tanılar verildi. (TABLO 14) Patoloji raporlarından ve H.E ile boyalı preparatların tekrar değerlendilmesiyle elde edilen klinik ve histopatolojik özellikler (yaş-cinsiyet, multipl tümör varlığı, tümör çapı, lenfatik/vasküler invazyon, bölgesel lenf düğümüne metastaz, muskularis propria invazyonu) diğer parametreler olarak ele alındı. İlgili tümör için parametre/parametrelerden bilinmeyenler var ise (örneğin lenf nodu diseksiyonu yapılmayan appendiks tümörlerinde lenf düğümü metastazı varlığı/yokluğu, bazı endoskopik biyopsilerde tümör çapı, rezeksiyon yapılmamış bazı olgularda multipl tümör varlığı); veya parametre/parametreler ilgili tümör için uygun değilse (örneğin pankreas tümöründe muskularis propria invazyonu, omentum biyopsilerinde lenfatik/vasküler invazyon varlığı gibi) bu özellikler ilgili olgular için istatistiksel çalışmada değerlendirmeye alınmadı. İmmunhistokimyasal inceleme: - İmmunhistokimyasal inceleme için nöroendokrin tümör içeren HE ile boyalı kesitler incelendi. İmmunhistokimyasal inceleme için uygun olan bloklara aşağıda belirtilen işlemler sıra ile uygulandı. - “poly-l-lysine” ile kaplanmış lam üzerinde 3 mikron kalınlığında kesitler alındı. - Fiziksel deparafinizasyon için kesitler bir gece 37 C’de etüvde bekletildi. - Kimyasal deparafinizasyon:3x10 dk. ksilen + 3x10 dk. % 96’lık alkol 37 - Lamlar deiyonize distile su içinde 5 dk. bekletildi. - Endojen enzim blokajı: lamlar % 3’lük H2O2 solusyonunda 20 dk. bekletildi. - Lamlar deiyonize distile su içinde 5 dk. bekletildi. - Antijen retrıeval:sitrat buffer(ph:6) mikrodalga fırında kaynatıldı. Sıcak distile su içinde bekletilen lamlar sitrat buffer (ph:6) solusyonuna alındı . Mikrodalga fırında 800 Watt’a şoklandı.. İlk kaynama olduğu anda enerji 150-200 watt’a düşürülerek 15 dk. kademeli şoklama yapıldı. Süre sonunda enerji kesilir ve lamlar 30 dk. soğumaya bırakıldı. - Yıkama( 2x5 dk. PBS ile) - Lamlardaki dokuların etrafı Pap-pen ile çizildi - Protein blokajı: 5 dk. Blocking Reagent-ultra v blok, “ready to use”, Labvision ile) - Primer antikor ile inkübasyon: solusyon lam yüzeyinden uzaklaştırılır. Lamlar primer antikor [(COX-2 (Takara, Japonya; monoklonal, 1:100)] çözeltisi ile 37C’de etüvde, lamın kuruması engellenecek şekilde inkübe edildi. - Yıkama( 2x5 dk. PBS ile) - Sekonder antikor (linking) ile inkübasyon (20 dk. Biotinylated goat anti-polyvalentlabvision ile) - Yıkama( 2x5 dk. PBS ile) - Streptavidin peroksidaz ( labelling) ile inkübasyon ( 20 dk. Labvision ile) - Yıkama( 2x5 dk. PBS ile) - Kromojen ile inkübasyon: aminoetil karbazol-AEC (Labvision ile) - Mayer’s hemotoksilen ile zemin boyanması ( 4 dk) - Distile su ile yıkama - Aques Medium ile kapama 38 İmmunreaktivitenin değerlendirilmesi: İmmunhistokimyasal COX-2 ekspresyonu, ışık mikroskobunda tümör hücrelerinde boyanma oranı ve boyanma şiddeti açısından değerlendirildi. Eksternal kontrol olarak 2 adet gastrointestinal adenokarsinom ele alındı. İnternal olarak bazı normal mukoza epitel hücreleri, myofibroblastik hücreler, iltihap hücreleri ve düz kas hücrelerinde değişen şiddet ve oranlarda boyanma saptandı. Boyanma neoplastik hücrelerde sitoplazmik ve nükleer membran boyanması şeklinde gözlendi. Pozitif boyanan tümör hücrelerinin boyanma oranı semikantitatif olarak gradelendirilerek aşağıdaki kategorilerden birine dahil edildi 0: (0-4 %), 1:(5-29 %), 2: (30-59 %), 3: (60-100 %). Boyanmanın şiddeti: 0: negatif; 1+: (zayıf), 2+: (orta derecede); 3+: (kuvvetli boyanma). İmmunreaktif skor: pozitif boyanan hücrelerin oranı ve boyanma şiddetlerinden elde edilen skorların birbiriyle çarpımından oluşmaktadır. İstatistiksel İncelemeler: Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında Mann Whitney U test kullanıldı. Parametreler arasındaki ilişkilerin incelenmesinde ise Spearman korelasyon testi kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi. 39 VI. BULGULAR 37 olgulu çalışmamızda, TABLO 14’deki 3 no’lu olgu, az diferansiye nöroendokrin karsinom tanılı tek olgu olduğundan istatistiksel analizleri kolaylaştırma amacıyla tüm istatistiksel analizlerden çıkarılmış, istatistiksel çalışmalar diğer 36 olgu ile yapılmıştır. Bu olgunun klinik ve histopatolojik özellikleri ve immunreaktif skoru ayrıca TABLO 24’te mevcuttur. Olguların yaşları 20 ile 96 arasında değişmekte olup ortalama yaş 51,9416,93’dür. Olguların 14’ü (% 38,9) erkek; 22’si (% 61,1) kadındır. Çap ise 0,10 cm ile 12 cm arasında değişmekte olup ortalama 3,173,29’dur. COX-2 immunreaktivitesi tüm olguların % 75’inde (27/36), organlara göre ise; midede % 91.6 (11/12), ileumda % 40 (2/5), kalın barsakta % 80 (4/5), appendiste % 62.5 (5/8), pankreasta % 50(1/2) oranında, jejunum(1 olgu), omentum-mezo(2 olgu) ve lenf düğümü metastazı(1 olgu) olgularının tamamında saptanmıştır. Ortalama immunreaktif skor 2,832,91 olarak bulunmuştur. 40 Tablo 14: Demografik ve histopatolojik bulgular No Cins Prot. No Yaş Lokalizasyon Tümör Orijinal tanı çapı (cm) Mide Multipl NET varlığı Yok 1 E 1593-01 69 2 K 2031-01 50 Omentum-mezo Yok 10.0 3 E 2129-01 65 Mide Yok 8.0 4 E 6246-01 54 Mide Var 0.15 5 E 6342-01 74 Mide Yok 9.0 6 E 10818-04 96 Kalın barsak Yok 12.0 7 E 19939-03 44 İleum Var 0.7 8 9 10 K K E 1942-88 138-92 2184-92 71 39 57 Appendiks Mide Pankreas Yok Var Yok 1.0 0.5 3.0 11 K 3149-97 66 Mide * * 12 K 2241-97 57 Omentum-mezo * * 13 14 K K 312-98 2310-98 68 48 Kalın barsak Kalın barsak * Yok * 7.0 15 16 K E 4003-98 2917-00 38 62 Appendiks İleum Yok Var 0.7 3.0 17 K 2318-01 69 Kalın barsak Yok 5.0 18 E 3997-01 *** Jejunum Yok 8.0 19 K B24-01 30 Appendiks Yok 2.0 20 E B-323 67 ** 21 K Vb48-03 67 Lenf düğümü ** (metastaz) Mide * 22 23 E K 5823-03 1131-03 67 42 Kalın barsak İleum Yok Var 0.1 2.5 24 25 K E 609-04 968-04 41 39 Appendiks Mide Yok Yok 0.8 8.0 26 27 28 E K E 3547-04 7676-04 3287-00 25 32 45 Appendiks Mide Pankreas Yok * Yok 0.8 0.4 5.0 29 30 31 K E K 586-03 46 8854-98 34 11928-00 58 Mide Appendiks İleum * Yok Yok 0.125 1.0 2.0 32 33 K K 3973-98 2936-99 35 75 Appendiks İleum Yok Yok 1.4 3.5 34 35 K K 5790-98 7697-01 50 50 Mide Mide * Yok 0.2 5.0 36 K 12252-04 33 Mide Var 0.8 37 K 13104-04 20 Appendiks Yok 0.8 5.0 2 Yeni tanı Nöroendokrin komponentli Mikst endokrin ve nonendokrin adenokarsinom karsinom Nöroendokrin komponentli Mikst endokrin ve nonendokrin adenokarsinom karsinom Nöroendokrin karsinom Az diferansiye nöroendokrin karsinom Nöroendokrin tümör benign ya da İyi diferansiye nöroendokrin tümör düşük dereceli malign Mikst endokrin-ekzokrin karsinom Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom Mikst endokrin-ekzokrin karsinom Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom İyi diferansiye endokrin karsinom İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Multipl atipik karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Nöroendokrin neoplazi( islet cell İyi diferansiye nöroendokrin tümör tümörü) Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör infiltrasyonu İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Atipik karsinoid İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör(nöroendokrin İyi diferansiye nöroendokrin karsinom) karsinom Malign karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör metastazı İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Multipl karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom İntramukozal mikrokarsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom İyi diferansiye nöroendokrin İyi diferansiye nöroendokrin karsinom karsinom Karsinoid tümör İyi diferansiye nöroendokrin tümör (*) ilgili tümörlerde tümör çapı ve/veya multipl NET varlığı bilinmemektedir. (**) rezeksiyondan 10 yıl sonra lenf düğümüne gastrointestinal NET metastazı izlenen olguda primer tümörün çapı ve tümörün multipl olup olmadığı bilinmemektedir. (***) 18 nolu olgunun yaşı bilinmemektedir. 41 Tablo 15: Tüm olguların çalışmaya dahil edilen parametreler açısından değerlendirmesi Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom İyi diferansiye nöroendokrin Tanı tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Mide Omentum-mezo Kalın barsak İleum Organ Appendiks Pankreas Jejunum Lenf düğümü(metastaz) Multipl nöroendokrin tümör varlığı Lenfatik vasküler invazyon Bölgesel lenf düğümüne metastaz Muskularis propria invazyonu N % 4 11,1 15 41,7 17 47,2 12 2 5 5 8 2 1 1 6 19 12 22 33,3 5,6 13,9 13,9 22,2 5,6 2,8 2,8 21,4 55,8 70.5 81,4 Tablo 16: Tanılara göre immünreaktif skor dağılımı Tanılar Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom İyi diferansiye nöroendokrin tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom * n İmmünreaktif skor Ortalama SD 4 7,75 2,50 15 2,20 2,39 17 2,23 2,35 P değeri 0,016* p<0,05 düzeyinde anlamlı Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom tanısı konulan olguların immünreaktif skorları; İyi diferansiye nöroendokrin tümör tanısı ve İyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konulan olguların immünreaktif skorlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0,05). Tablo 17: Organlara göre immünreaktif skor dağılımı Organlar Mide Omentum-mezo İmmünreaktif skor Ortalama SD 4,42 2,91 5,00 5,66 N 12 2 42 Kalın barsak İleum Appendiks Pankreas Jejunum Lenf düğümü(metastaz) 5 5 8 2 1 1 2,80 0,60 1,62 1,50 2,00 4,00 3,63 0,89 2,06 2,12 - Tablo 18: Multipl nöroendokrin tümör varlığı, lenfatik/vasküler invazyon, bölgesel lenf düğümüne metastaz, muskularis propria invazyonu varlığına göre immünreaktif skor dağılımı Multipl tümör Var Yok varlığı Lenfatik/vasküler Var Yok invazyon Bölgesel lenf Var düğümüne N 6 22 19 15 12 İmmünreaktif skor Ortalama SD 3,50 2,81 2,95 3,29 3,89 3,28 1,53 1,92 3,67 3,47 Yok 5 4,60 1,95 Var propria invazyonu Yok 22 5 2,86 3,20 3,03 3,03 metastaz Muskularis * P değeri 0,609 0,029* 0,554 0,447 p<0,05 düzeyinde anlamlı Multipl nöroendokrin tümör varlığına göre olguların immünreaktif skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). Lenfatik/vasküler invazyon olan olguların immünreaktif skorları, lenfatik/vasküler invazyon olmayan olguların immünreaktif skorlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0,05). Bölgesel lenf düğümüne metastaz varlığına göre olguların immünreaktif skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). Muskularis propria invazyonu varlığına göre olguların immünreaktif skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). 43 Tablo 19: Cinsiyete göre immünreaktif skor dağılımı Cinsiyet N 14 22 Erkek Kadın İmmünreaktif skor Ortalama SD 4,00 3,30 2,09 2,43 P değeri 0,224 Erkek ile kadın olguların immünreaktif skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). Tablo 20: Yaş ve tümör çapı ile immünreaktif skor ilişkisi N 35 32 Yaş Çap İmmünreaktif skor P değeri r 0,037 0,846 0,159 0,385 Yaş ve boyut ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0,05). Tablo 21: Tanı gruplarında; organlara göre immünreaktif skor dağılımı Tanı grupları Organlar İmmünreaktif skor Ortalama SD 6,50 3,53 9,00 - Mide Omentum-mezo N 2 1 Kalın barsak 1 9,00 - Mide Kalın barsak nöroendokrin tümör Appendiks Pankreas 5 2 7 1 4,20 0,50 1,57 0,00 2,05 0,71 2,22 - Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom İyi diferansiye 44 İyi diferansiye nöroendokrin karsinom 5 1 2 5 1 1 1 1 Mide Omentum-mezo Kalın barsak İleum Appendiks Pankreas Jejunum Lenf düğümü 3,80 1,00 2,00 0,60 2,00 3,00 2,00 4,00 3,63 0,89 - Tablo 22: Tanı gruplarında; multipl nöroendokrin tümör varlığı, lenfatik/vasküler invazyon ve muskularis propria invazyonu varlıklarına göre immünreaktif skor dağılımı İmmünreaktif skor Mikst endokrin ve Multipl NET Var nonendokrin karsinom Multipl NET Yok İyi diferansiye Multipl NET Var nöroendokrin tümör Multipl NET Yok İyi diferansiye Multipl NET Var nöroendokrin karsinom Multipl NET Yok Mikst endokrin ve L/V inv.(*) Var nonendokrin karsinom L/V inv. Yok 45 N Ortalama SD 0 4 2 9 4 9 7,75 6,00 1,33 2,25 2,44 2,50 0,00 2,00 2,63 2,70 4 0 7,75 - 2,50 - P değeri 0,752 - 4 L/V inv. Var 11 nöroendokrin tümör L/V inv. Yok 11 İyi diferansiye L/V inv. Var 4 nöroendokrin karsinom L/V inv. Yok Mus. Propria inv. Var 3 Mikst endokrin ve Mus. Propria inv. 0 nonendokrin karsinom Yok Mus. Propria inv. Var 7 İyi diferansiye Mus. Propria inv. 4 nöroendokrin tümör Yok Mus. Propria inv. Var 12 İyi diferansiye Mus. Propria inv. 1 nöroendokrin karsinom Yok İyi diferansiye 3,50 1,73 2,64 1,00 2,89 2,15 2,69 1,15 7,33 2,89 - - 1,57 2,22 4,00 2,83 2,50 2,58 0,00 - 0,138 0,226 - 0,203 - (*): L/V inv.: lenfatik/vasküler invazyon İyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konan olgularda; multiple varlığına göre immünreaktif skor ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). İyi diferansiye nöroendokrin tümör tanısı konan olgularda; lenfatik/vasküler invazyon varlığına göre immünreaktif skor ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). İyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konan olgularda; lenfatik/vasküler invazyon varlığına göre immünreaktif skor ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05) İyi diferansiye nöroendokrin tümör tanısı konan olgularda; muskularis propria invazyon varlığına göre immünreaktif skor ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). Tablo 23: Tanı gruplarında; tümör çapı ile immünreaktif skor ilişkisi N Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom 4 Çap 46 İmmünreaktif skor P değeri r 0,000 1,000 İyi diferansiye nöroendokrin tümör İyi diferansiye nöroendokrin karsinom Çap 14 -0,465 0,094 Çap 14 0,383 0,177 Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom tanısı konulan olgularda; tümör çapı ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0,05). İyi diferansiye nöroendokrin tümör tanısı konulan olgularda; tümör çapı ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır. (p>0,05). İyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konulan olgularda; tümör çapı ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0,05). Tablo 24: İstatistiksel çalışmalara alınmayan 3’nolu olgunun; klinik ve histopatolojik özellikleri ve immunreaktif skoru: Organ Mide Multiplite Çap Yok 8.0 Yeni tanı Az diferansiye İmmunreaktif skor 9 nöroendokrin karsinom 47 Lenfatik Bölgesel lenf vasküler düğümlerine invazyon Metastaz var var M.Propria invazyonu var VII. TARTIŞMA 1990’lı yıllarda yapılan epidemiyolojik araştırmalar, düzenli olarak nonsteroid antiinflamatuar ilaç (NSAİİ) kullanan insanlarda, başta kolorektal kanserler olmak üzere tüm gastrointestinal kanserlere az rastlanıldığını ortaya çıkarmıştır. (3, 4, 8, 9, 10, 11, 12, 13) NSAİİ’lar ve aspirinin iyi bilinen ortak özellikleri COX-1 ve COX-2 enzimlerini bloke ederek araşidonik asidin inflamatuar mediatörlere dönüşmesini engellemeleridir. Daha sonra COX-2 ekpresyonunun başta gastrointestinal kanserler olmak üzere, pek çok malign tümörde ve premalign süreçte arttığı saptanmıştır. (TABLO 13) COX-2 proteinin antikanser fonksiyonları tümörlerde hücrelerarası adezyonu ve apoptozisi azaltıcı, anjiyogenezi, invaziviteyi ve proliferasyonu arttırıcı özelliklerinden kaynaklanmaktadır. (19, 20, 21, 121) Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerde (GEP-NET) bildiğimiz kadarıyla COX-2 ekspresyonunu henüz immunhistokimyasal olarak araştırılmamıştır. NSAİİ’ların nöroendokrin tümör hücrelerine etkisini araştıran bir çalışmada, COX-2 selektif (NS398) ve selektif olmayan (sulindak ve indometasin) NSAİİ’ların 3 adet nöroendokrin tümör hücre kültürüne (2 pankreas, 1 kolorektal nöroendokrin) etkisi invitro şartlarda moleküler düzeyde incelenmiştir. (22) Immunoblotting yöntemiyle her üç hücre kültürlerinde de COX-1 ve COX-2 ekspresyonu saptanmıştır. NSAİİ’lar hücre kültürlerinde tümör hücre proliferasyonunu hızlı ve sürekli şekilde azaltmıştır. Olgularda flow sitometri ile hücre siklusu redistrübisyonu incelendiğinde, tümör hücrelerinde büyüme inhibisyonunun nedeninin G1 arresti olduğu gösterilmiştir. Bu çalışma sınırlılığına rağmen GEP-NET’lerde 48 saptanan NSAİİ kaynaklı antiproliferatif aktivitenin gastrointestinal tümörlerdeki(özofagus, mide,kolon) gibi temel olarak apoptozis indüksiyonundan dolayı değil, CDK-2 (cyclindependent kinase) aktivitesininin inhibisyonuna bağlı G1 arrestinden kaynaklandığını düşündürmektedir. Ayrıca bu üç hücre kültüründe NSAİİ kaynaklı antiproliferatif aktivite COX-2 inhibisyonu için gerekli ilaç konsantrasyonundan (EC50) çok daha fazladır. Bu da NSAİİ’ların GEP-NET’lere antiproliferatif etkilerinde COX-2 inhibisyonunun temel mekanizma olmayabileceğini düşündürmektedir. Çalışmamızda nadir görülen ve heterojen tümör antitelerinden oluşan gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerde (GEP-NET) COX-2 ekspresyonu varlığını immunhistokimyasal olarak araştırdık. COX-2 proteini ekspresyonu immunhistokimyasal olarak olgularımızın % 75’inde (27/36) saptanmıştır. COX-2 ekspresyonu sadece tümör hücrelerinde değil, bazı olgularda düz kas hücrelerinde, inflamatuar hücrelerde, fibroblastlarda ve gastrointestinal mukoza epitel hücrelerinde de saptanmıştır. Non tümöral boyanma, mide adenokarsinomu ve mesane transizyonel hücreli karsinomuyla yapılmış bazı çalışmalarda da gözlenmiştir. (98, 139, 140) Klinikopatolojik değişkenlerden yaş, cinsiyet, tümör çapı, multipl nöroendokrin tümör varlığı, lokal lenf düğümü metastazı ve tümör yerleşimi ile COX-2 ekspresyonu arasında anlamlı ilişki saptanmadı. COX-2 immunreaktivitesinin düzeyinin tanı grupları için ve lenfatik/vasküler invazyon açısından istatistiksel olarak anlamlı olduğunu saptadık. Mikst endokrin ve nonendokrin karsinom tanılı olguların immunreaktif skorları, iyi diferansiye nöroendokrin tümör tanısı ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konulan olguların immünreaktif skorlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir. (p=0,016) Bu istatistiksel sonucu değerlendirirken, mikst endokrin ve nonendokrin karsinomların morfolojik ve biyolojik özelliklerinin iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinomlardan oldukça farklı olduğu gözönünde bulundurulmalıdır. İyi diferansiye nöroendokrin tümörler, benign yada düşük dereceli malign; iyi diferansiye nöroendokrin karsinomlar, düşük dereceli malign seyirlidirler. Çalışmamızda iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinomların immunreaktif skor ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık bulunmaması, 49 COX-2 ekspresyonunun iyi diferansiye nöroendokrin tümörlerin, karsinoma progresyonu sırasında önemli miktarda değişmediğini düşündürmektedir. Çalışmamızda lenfatik/vasküler invazyon olan olguların immünreaktif skorları, lenfatik/vasküler invazyon olmayan olguların immünreaktif skorlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek çıkmıştır.(p=0,029) Bu sonuçta mikst endokrin ve nonendokrin karsinomların immunreaktif skor ortalamasının, iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinomlardan yüksek olması ve bu olguların tümünün lenfatik/vasküler invazyon göstermesi etkili olmuştur. İyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konan olgu gruplarında lenfatik/vasküler invazyon varlığına göre immünreaktif skor ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. (TABLO 22) Ancak iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinom grupları içinde lenfatik/vasküler invazyon gösterenlerin immunreaktif skor ortalamasının, göstermeyenlerin immunreaktif skor ortalamalarından fazla oluşu dikkat çekicidir. Olgu sayısı arttırıldığında iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinom gruplarında, lenfatik/vasküler invazyon gösteren olguların COX-2 ekspresyonu, lenfatik/vasküler invazyon göstermeyen olguların COX-2 ekspresyonunundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olabilir. Bu yükseklik de artmış metastaz potansiyeli, dolayısıyla da daha kötü prognozla ilişkili olabilir. Mide nöroendokrin tümörlerinin çoğunda (11/12; % 91.6) COX-2 proteini ekspresyonunun izlenmesi dikkat çekicidir. Tanı gruplarında organlara göre immunreaktif skor dağılımını ( TABLO 21) incelediğimizde, midenin iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinomlarında, immunreaktif skor ortalamasının ileum, jejunum, appendiks ve kalın barsağın immunreaktif skor ortalamasından daha yüksek olduğu görülmektedir. Organlara göre immunreaktif skor dağılımında elde edilebilecek daha güvenilir istatistiksel sonuçları olgu sayısı azlığı kısıtlamıştır. COX-2 proteini overekspresyonunun çeşitli organ kanserlerinde klinikopatolojik değişkenlerle ilişkisi incelendiği bazı çalışmalarda COX-2 proteini ekspresyonu ile hiçbir klinikopatolojik değişken arasında anlamlı bir ilişki bulunmazken, bazı çalışmalarda COX-2 proteini overekspresyonu, ilgili tümörün prognozunu kötüleştiren parametrelerle ilişkili bulunmuştur. COX-2 ekspresyonununun klinikopatolojik parametrelerle ilişkisi en ayrıntılı olarak gastrointestinal tümörlerde incelenmiştir. COX-2 ekspresyonunun 50 çalışmamızla aynı immunreaktif skorlama yöntemiyle değerlendirildiği, 104 olgulu mide adenokarsinomu serisinde, COX-2 ekspresyonu olguların tümünde saptanırken, immunreaktif skor olguların % 72’sinde 9 olarak saptanmıştır.(140) Protein düzeyi Western blotting yöntemiyle normal mukoza ile karşılaştırıldığında olguların tamamında COX-2 up-regülasyonu doğrulanmıştır. COX-2 ekpresyonu ile yaş, cinsiyet, tümörün histolojik diferansiyasyonu, lenfatik invazyon, lokal lenf düğümü metastazı, tümör evresi, rekürrens ve ölüm oranları gibi klinikopatolojik parametreler arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Çalışmamızda immunreaktif skor ortalaması 2,832,91 olarak bulunmuştur. Bu sonuç COX-2 ekpresyonunun gasteroenteropankreatik nöroendokrin tümorogenezde rolünün mide adenokarsinomundan daha az olabileceğini düşündürmektedir. Ancak mide adenokarsinomlarında immunhistokimyasal olarak COX2 ekspresyonunun daha az sıklıkta görüldüğünü bildiren çalışmalar da mevcuttur. Yapılan bir çalışmada COX-2 ekspresyonu intestinal tip mide adenokarsinomlu olguların % 58’inde immunhistokimyasal olarak saptanırken, diffüz tip mide adenokarsinomlu olguların sadece % 6’sında saptanmıştır.(141) Elde edilen farklı sonuçlar kullanılan farklı COX-2 antikorlarına, uygulanan standart olmayan boyama protokollerine, doku takibindeki farklılıklara ve gözlemci farklılıklarına bağlı olabilir. Tomozawa ve arkadaşları 63 kolorektal adenokarsinomlu olgu ile yaptıkları çalışmada, COX-2 immunreaktivitesi ile yaş, cinsiyet, tümör büyüklüğü, tümör yerleşimi, tümörün histolojik tipi, invazyon derinliği ve lenfatik/vasküler invazyon arasında anlamlı bir ilişki bulamazken, COX-2 immunreaktivitesinin nüks ve hematojen metastaz varlığıyla istatistiksel olarak uyumlu olduğunu göstermişlerdir.(142) Bir diğer çalışmada COX-2 proteini ekspresyonu kolorektal adenokarsinom olgularının % 70’inde (42/60) saptanmışken, histolojik grade, çap, uzak metastaz varlığı, evre gibi parametrelerle ekspresyon düzeyi arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır.(143) Fujita ve arkadaşları kolorektal adenokarsinomlarda COX-2 ekspresyonu düzeyinin yüksekliği ile, tümörün çapının büyüklüğü ve tümör invazyonunun daha derin olması arasındaki ilişkinin anlamlı olduğunu bulmuştur.(144) Kolorektal karsinogenezin değişik gelişim aşamalarında COX-2 ekspresyonu düzeylerinin birbiriyle karşılaştırıldığı bir başka çalışmada, COX-2 ekspresyonu düzeyinin ileri evre karsinomlarda, erken evre kaarsinom ve adenomlarından yüksek olduğu bulunmuştur. (145). Bu çalışmada ayrıca COX-2 proteini overekspresyonu postoperatif olgularda tek başına kötü prognostik risk faktörü olarak saptanmıştır. 51 Kolorektal adenokarsinomlu olgularda COX-2 ekspresyonunun, tümör neovaskülarizasyonuyla ilişkisinin araştırıldığı bir çalışmada(146), artmış COX-2 ekspresyonu düzeyi tümör çapı, tümör diferansiyasyonu, metastatik lenf düğümü sayısı ve hastaların sağkalımı gibi parametrelerle istatistiksel olarak uyumlu bulunmuştur. Ayrıca bu çalışmada olguların kötü prognozuyla ilişkili mikrovasküler damar dansite artışı ile COX-2 ekspresyon düzeyi artışı birbiriyle uyumlu olarak bulunmuştur.(146) Mide kanserinde COX-2 proteini overekspresyonun anjiyogenezdeki rolü, VEGF(vascular endothelial growth factor) ekspresyonu ve mikrovasküler dansite ile ilişkisi üzerinden incelendiğinde (147), COX-2 pozitif hücrelerde VEGF ekspresyonu ve mikrovasküler dansite COX-2 negatif olgulardan anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur. Ancak bu çalışmada COX-2 proteini ekspresyonu ile klinikopatolojik özellikler arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. COX-2 ekspresyonu vektörü ile transfekte edilen insan kolon kanser hücreleriyle (CACO-2) yapılan bir çalışmada, CACO-2 hücrelerinde COX-2 eskpresyonuyla beraber metalloproteinaz-2 düzeyi ve membran tip metalloproteinaz RNA’sının arttığı saptanmıştır.(133) Kolon kanser hücrelerinde bu artış kolon kanserinde invazyon artışını dolayısıyla da metastatik potansiyel için risk artışını düşündürmektedir. (133) Bundan sonra yapılacak çalışmalarda tümörlerde yeni damar oluşumununda etkili olan VEGF ve invazyonu kolaylaştıran metalloproteinaz gibi maddelerle GEP-NET’lerin invazifliği ve metastaz yapma potansiyeli arasındaki ilişki araştırılabilir. Bir başka çalışmada COX-2 ekspresyonu immunhistokimyasal olarak kolanjiyokarsinom olgularının % 52’sinde (53/102) saptanmıştır. Ancak COX-2 ekspresyonu ile; yaş, cinsiyet, lenf düğümlerine ve karaciğere metastaz gibi parametreler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.(137) Oral skuamoz hücreli karsinomlarda COX-2 ekspresyonu immunhistokimyasal olarak olguların % 77.8’inde (35/45) saptanmış, ancak COX-2 ekspresyonu ile tümörde lokalizasyon, histolojik grade, çap, lenf düğümü metastazı ve yaş arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.(149) COX-2 ekpresyonunun immunhistokimyasal olarak akciğer kanseri olgularının % 31’inde saptandığı bir çalışmada, COX-2 pozitif grupta yaşam beklentisinin COX-2 negatif gruptan istatistiksel olarak anlamlı derecede kısa olduğu gösterilmiştir. (150) Son yıllarda COX-2 ekspresyonunun meme karsinogenezinde de önemli rol oynadığı saptanmıştır. İnvaziv duktal karsinom ve duktal karsinoma in situlu olgularla yapılan bir çalışmada, COX-2 ekspresyonu invaziv duktal karsinomlu olguların % 52 36.7’sinde, duktal karsinoma in situlu olguların ise % 54.5’unda saptanmıştır.(151) Bu çalışmada COX-2 ekspresyonu ile meme kanseri için tanımlanmış prognostik klinikopatolojik parametreler arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bazı bulgular meme karsinomunda artmış COX-2 ekpresyonunun büyük tümör çapı, aksiller lenf düğümü metastazı varlığı, tümörde HER2 pozitifliği gibi daha aggresif meme kanseri parametreleriyle ilişkili olduğunu düşündürmektedir.(152) İmmunhistokimyasal olarak endometrial kanserlerde COX-2 ekspresyonunun incelendiği 152 olgulu bir çalışmada, olguların 27’sinde (% 17.8) COX-2 ekspresyonu saptanmıştır. Bu çalışmada COX-2 pozitifliği ile tümörün histolojik tipi, FIGO evresi, lenf düğümü metastazı, derin myometrial invazyon varlığı gibi klinikopatolojik parametreler arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. (153) Artmış COX-2 eksresyonunun over karsinomunda tek başına olguların sağkalımını olumsuz yönde etkileyen olumsuz prognostik bir faktör olduğu gösterilmiştir. (154) COX inhibitörü NSAİİ’ların kanser oluşumunu önleyici etkileriyle etkileriyle ilgili saptanan en iyi kanıtlanmış sonuç kolorektal kanserin kemopreventasyonudur. COX-2 ekspresyonunun tümör hücre proliferasyonunu arttırıcı, apoptozise rezistans oluşturan ve anjiyogenezi arttırıcı etkileri sadece gastrointestinal kanserlerde sınırlı değildir. Bu yüzden COX-2 inhibitörlerinin meme, akciğer ve deri gibi kanserlerinin oluşumunu önleyici etkilerini araştırmak için yapılan klinik çalışmalar halen devam etmektedir. COX-2 inhibitörü celecoxibin fare onkojenik spontan meme kanseri modelinde etkisinin incelendiği invivo preklinik bir araştırmada celecoxib(selektif COX-2 inhibitörü) tümör hücrelerinde apoptozisi arttırıcı, proliferasyonu azaltıcı etkileriyle tümör büyümesini azaltmaktadır.(155) Bu çalışmada ortaya çıkan antineoplastik etkiyle uyumlu olarak celecoxibin proapoptotik protein Bax ekspresyonunu arttırdığı, antiapoptotik protein Bcl2’yi azalttığı, proanjiyojenik faktör VEGF düzeyini azalttığı saptanmıştır. Celecoxibin metastatik meme kanserlerinde kullanılan adjuvant ve neoadjuvant tedavilerle kombine edildiği bir çalışmada celecoxibin bu tedavi modellerine sinerjik etki yarattığı gözlenmiştir. (156) Halen meme kanseri için yüksek riskli kadınlarda, meme kanseri kemopreventasyonunda aromataz inhibitörü Exemetane’in tek başına ve COX-2 inhibitörü celecoxible beraber kullanıldığı klinik çalışma devam etmektedir.(156) Roche-Nagle ve arkadaşları primer meme karsinomlu farelerin tümörlerinin eksizyonu sonrası, vene tümör hücresi enjeksiyonu ile oluşturulan deneysel metastaz modelinde, COX-2 inhibitörü (SC- 53 236) ile tedavi edilen gruptaki farelerde, metastaz sayısı ve metastatik tümör boyutlarının tedavi edilmeyen gruptan istatistiksel olarak anlamlı derecede daha az olduğunu göstermiştir. Pek çok tümörde olduğu gibi, COX-2 akciğer kanserlerinde de sık olarak overeksprese edilmektedir.(92,93) Hayvan modelleriyle yapılan preklinik çalışmalar siklooksigenaz inhibitörlerinin akciğer tümörlerini küçülttüğünü göstermiştir.(157) Bu sonuçlar NSAİİ’ların COX-2 bağımlı ve COX-2’den bağımsız mekanizmaları etkisiyle olabilir. Bazı epidemiyolojik çalışmalar NSAİİ kullanan insanlarda akciğer kanserinin daha az görüldüğünü düşündürmektedir. Akciğer kanserinde COX-2 inhibitörü (celecoxib) ile yapılan faz 2 klinik çalışmalar celecoxibin, kemoterapiye ve radyoterapiye verilen sitotoksik cevabı sinerjik etkiyle arttırdığını göstermiştir. (158) COX-2 inhibitörlerinin akciğer kanserlerinin tedavisinde kullanımıyla ilgili klinik çalışmalar halen devam etmektedir. COX-1 ve COX-2 inhibisyonunun kombine olarak sağlandığı bir çalışmada, COX-1 (catechin) ve COX-2 (NS398) inhibitörleriyle sağlanan sinerjik etkinin mesane ve prostat kanseri hücrelerini invitro ortamda kuvvetli olarak inhibe ettiğini gösterilmiştir. (159) COX-2 inhibitörü rofecoxibin klasik kemoterapotik temozolomide ile beraber kullanımıyla güçlenen antianjiyojenik etkinin, anjiyogenik bir tümör olan glioblastomun tedavisini kolaylaştırdığı hastaların sürvisini uzattığı izlenmiştir (160). COX-2 proteininin pek çok tümörün karsinogenezinde rolü olduğu kanıtlanmış olsa da, mekanizması henüz tam olarak açıklanamamıştır. Çalışmamızda COX-2 ekpresyonu gastroenteropankreatik nöroendokrin (GEP-NET) tümör olgularımızın önemli bir bölümünde(%75) saptanmıştır. Bildiğimiz kadarıyla daha önce GEP-NET’lerde COX-2 ekspresyonunu immunhistokimyasal olarak araştırılmamıştır. Çalışmamız bundan sonra GEP-NET’lerde COX-2 ekspresyonunun inceleneceği immunhistokimyasal ve moleküler çalışmalara ışık tutabilir. Olgu sayısının azlığı özellikle tanı gruplarında ve organlara göre tümör dağılımında COX-2 ekspresyonunun klinikopatolojik parametrelerle istatistiksel olarak karşılaştırılmasını zorlaştırmıştır. Daha geniş serilerle yapılacak çalışmalar ile GEPNET’lerde COX-2 proteini ekspresyonununun klinikopatolojik parametrelerle ilişkisi hakkında daha kapsamlı ve daha kesin bulgular verebilir. Ancak yapılacak çalışmalarda, bu tümörlerin heterogenitesi gözönüne alınmalıdır. COX-2 ekspresyonunun GEP-NET’lerin patogenez ve progresyonundaki rolüyle ilgili yapılacak çalışmalar, COX-2 proteini inhibisyonunun bu tümörlerde potent terapotik etkisi olup olmayacağı hakkında faydalı bilgiler verebilir. NSAİİ’ların GEP-NET hücre kültürlerine etkisinin araştırıldığı bir invitro 54 çalışmada, NSAİİ’ların tümör hücrelerinde büyüme inhibisyonu için gerekli ilaç konsantrasyonunun COX enzimi inhibisyonu için gerekli ilaç konsantrasyonundan çok daha fazla olduğunu gösterilmiştir.(22) Bu sonuç NSAİİ’lar ile GEP-NET hücre kültürlerinde ortaya çıkan antiproliferatif etkide, temel mekanizmanın COX enzimi inhibisyonu olmayabileceğini düşündürmektedir. Son çalışmalar NSAİİ’ların COX inhibisyonundan bağımsız başka mekanizmalarla da antitransformasyon, antiproliferatif ve proapoptotik rolleri olduğunu desteklemektedir (161, 162, 163, 164, 165). İmmunhistokimyasal olarak GEP-NET’lerin önemli bir kısmında eksprese edildiği saptadığımız COX-2’nin bu tümörlerin büyüme ve progresyonuna etki mekanizmaları bundan sonra yapılacak çalışmalarla incelenmelidir. COX-2 ekspresyonunun klinikopatolojik değişkenlerle ilişkisi ve prognostik önemi daha geniş serilerle yapılacak çalışmalarla aydınlatılmalıdır. Pek çok tümörde NSAİİ’larla ortaya çıkan antikanser etkinin yavaş proliferasyon kinetiği gösteren, bu tümörlerde etkili olup olmadığı, olası antiproliferatif etkinin NSAİİ’ların COX-2 inhibisyonuna bağımlı ve bağımsız mekanizmaları araştırılmalıdır. VIII. SONUÇLAR 1) Çalışmamızın ana hedefi nadir görülen ve heterojen tümör antitelerinden oluşan gastroentropankreatik nöroendokrin tümörlerde(GEP-NET) COX-2 ekspresyonu varlığını immunhistokimyasal olarak araştırmaktır. COX-2 proteini ekspresyonu immunhistokimyasal olarak olgularımızın % 75’inde (27/36) saptanmıştır. 2) Organlara göre COX-2 immunreaktivitesi; midede % 91.6 (11/12), ileumda %40 (2/5), kalın barsakta % 80 (4/5), appendikste % 62.5 (5/8), pankreasta %50 (1/2) oranında olguda; jejunum (1 olgu), omentum-mezo(2 olgu) ve metastatik lenf düğümü(1 olgu) olgularının ise tümünde saptanmıştır. İmmunreaktif skor ortalaması 2,832,91 olarak bulunmuştur. 55 3) COX-2 ekspresyonu olgularımızın sadece tümör hücrelerinde değil, bazı olgularda düz kas hücrelerinde, inflamatuar hücrelerde, fibroblastlarda ve gastrointestinal mukoza epitel hücrelerinde de saptanmıştır. 4) Klinikopatolojik değişkenlerden yaş, cinsiyet, tümör çapı, multipl nöroendokrin tümör varlığı, lokal lenf düğümü metastazı ve tümör yerleşimi ile COX-2 immunpozitivitesi arasında anlamlı ilişki saptanmadı. 5) Adenokarsinom komponenti olan mikst endokrin ve nonendokrin karsinom tanılı olguların immunreaktif skorları, iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konulan olguların immünreaktif skorlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p=0,016). İyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye noröendokrin karsinomların immunreaktif skorları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı. 6) Lenfatik/vasküler invazyon olan olguların immünreaktif skorları, lenfatik/vasküler invazyon olmayan olguların immünreaktif skorlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p=0,029). 7) İyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinom tanısı konan olgu grupları içinde lenfatik/vasküler invazyon varlığına göre immünreaktif skor ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). Ancak iyi diferansiye nöroendokrin tümör ve iyi diferansiye nöroendokrin karsinom grubunda lenfatik/vasküler invazyon gösterenlerin immunreaktif skor ortalamasının, göstermeyenlerin immunreaktif skor ortalamalarının fazla oluşu dikkat çekicidir. 8) Daha geniş kapsamlı çalışmalarda gastroenteropankreatik tümörlerde COX-2 ekspresyonu incelenmeli, COX-2 ekspresyonunun tümörün büyüme ve progresyonuna etkisi ve bunun mekanizması araştırılmalıdır. 56 IX. RESİMLER: Resim 1: Mide, mikst endokrin ve nonendokrin karsinom: neoplastik hücrelerde yaygın ve şiddetli COX-2 immunoreaktivitesi .Boyanma nükleer membranlarda ve sitoplazmada granüler tarzda gözlenmektedır. (vaka no:2, prot.no: 2031/01, 40X) Resim 2: Mide, az diferansiye nöroendokrin karsinom: COX-2 immunoreaktivitesi neoplastik alanların(sol taraf) dışında bazı vakalarda nonneoplastik epitelde ve lamina propriadaki bazı iltihabi hücrelerde(sağ üst taraf) de gözlenmektedir. (vaka no:3, prot.no: 2129/01, 4X) 57 Resim 3: Mide, az diferansiye nöroendokrin karsinom: resim 2’deki vakanın nonneoplastik epitelinde, lamina propriadaki bazı iltihabi hücrelerde ve stromal hücrelerde COX-2 immunreaktivitesi (vaka no:3, prot.no: 2129/01, 40X) A B C Resim 4: Kolon, iyi diferansiye nöroendokrin karsinom: A) neoplastik hücrelerde ve noneoplastik kripta epitelinde zayıf COX-2 immunreaktivitesi (10X), B) neoplastik alanın büyük büyütme görünümü(40X), C) submukozal lenfatik invazyon alanında COX-2 immunreaktivitesi(40X) (vaka no:14, prot.no: 2310/98) 58 A B Resim 5: Appendiks, iyi diferansiye nöroendokrin karsinom: A) iyi diferansiye nöroendokrin tümör hücreleri tüm duvar katlarını aşıp mesoappendikste derin infiltrasyon göstermekte (10X), B) tümör hücrelerinin bazılarında zayıf sitoplazmik boyanma (40X ) (vaka no:19, prot.no: b24/01) A B Resim 6: Lenf düğümü, iyi diferansiye nöroendokrin karsinom: A) lenf düğümünün normal arkitektürünü ortadan kaldıran iyi diferansiye nöroendokrin tümör metastazı (10X), B) büyük büyütmede tümör hücrelerinde orta şiddete COX-2 immunreaktivitesi varken rezidü lenfoid alanda(sağ taraf) immunreaktivite saptanmadı (40X) (vaka no:20, prot.no: b323) 59 A B Resim 7: İleum, iyi diferansiye nöroendokrin karsinom: A) neoplastik hücrelerde immunreaktivite yokken, yüzeyel kısmı ülsere mukozadaki inflamatuar hücrelerde ve kriptalarda izlenen immunreaktivite (10X), B) büyük büyütmede tümör hücrelerinde immunreaktivite yokken, arada kalan normal kripta epitelinde kuvvetli immunreaktivite saptandı (40X ) (vaka no:23, prot.no: 1131-03) A B Resim 8: Mide, iyi diferansiye nöroendokrin karsinom: A, B) serozaya kadar infiltrasyon gösteren neoplastik tümör hücrelerinde yaygın ve orta derecede kuvvette COX-2 immunreaktivitesi (4,10X) (vaka no:25, prot.no: 968-04) 60 A B Resim 9: Mide, iyi diferansiye nöroendokrin karsinom: A ,B) mide duvarında infiltrasyon gösteren neoplastik hücrelerde yaygın COX-2 ekspresyonu (10,40X) (vaka no:36, prot.no: 12252-04) A B Resim 10: Appendiks, iyi diferansiye nöroendokrin tümör: A, B) appendiks duvarında infiltrasyon gösteren nöroendokrin tümör hücrelerde COX-2 immunreaktivitesi yokken, kriptalarda zayıf COX-2 immunreaktivitesi izlenmekte (10,40X) (vaka no:37, prot.no: 13104-04) 61 X) KAYNAKLAR 1. Levi F, Te V-C, Radimbison l, Rindi G, La Vecchia C. Epidemiology of carcinoid neoplasm in Vaud, Switzerland, 1997. Br. J. Cancer 83, 952-955 (2000) 2. Isomaki, H.A., Hakulinen T., and Joutsenlahti, U. Excess risk of lymphomas, leukemia, and myeloma in patients with rheumatoid arthritis. J. Chronic Dis., 31: 691-696, 1978 3. Laakso, M., Mutru, O., Isomaki, H., and Koota, K. Cancer mortality in patients with rheumatoid arthritis. J. Rheumatol., 13:522-526, 1986 4. Gridley, G., McLaughlin, J.K., Ekbom, A., Klareskog, L., Adami, H-O., Hacker, D.G., Hoover, R., and Fraumeni, J.F., Jr. İncidence of cancer among patients with rheumatoid arthiritis. J.Natl.Cancer Inst.,85: 307-311, 1993 5. Thun, M.J. Aspirin, NSAIDs, and digestive tract cancers. Cancer Metastasis Rev., 13:269-288, 1994 6. Gıardiello, F.M., Offerhaus, G.J.A., and DuBois, R.N. The role of nonsteroidal antiinflamatory drugs in colorectal cancer prevention Eur. J. Cancer, 31a: 1071-1076, 1995 7. IARC. Aspirin. IARC Handbooks on Cancer Prevention, vol. 1: Non-steroidal anti inflamatory drugs. IARC Scientific Publ., Lyon, France: IARC, 1997 8. Thun, M.J., Namboodiri, M.M, Calle, E.E., Flanders, W.D., and Heath, C.W., Jr Aspirin use and risk of fatal cancer. Cancer Res., 53:1322-1327, 1993 9. Funkhoser, E.M. and Sharp, G.B. Aspirin and reduced risk of esophageal carcinoma. Cancer (phila.), 76: 1116-1119, 1995 10. Farrow D.C., Vaughan, T.L., Hansten, P.D., Stanford, J.L., Risch, H.A., Gamon, M.D., Chow, W.H., Dubrow, R., Ahsan, H., Mayne, S.T, Schoenberg, J.B., West, A.B., Rotterdam, H., Fraumeni, J.F.Jr., and Blot, W.J. Use of aspirin and other nonteroidal antiinflammatory drugs and risk of esophageal and gastric cancer. Cancer Epidemiol. Biomark. Prev., 7:97-102, 1998 11. Zaridze D., Borisova, E., Maximovitch, D., and Chkhikvadze, V., Aspirin protects against gastric cancer: Results of a case control study from Moscow, Russia. Int. J. Cancer, 82: 473-476, 1999 62 12.Coogan P.F., Rosenberg L., Palmer J.R., Strom B.L., Zauber A.G., Stolley P.D. and Shapiro S., Nonsteroidal anti-inflammatory drugs and risk of digestive cancers at sites other than the large bowel. Cancer Epidemiol. Biomark. Prev., 9: 119-123, 2000 13. Langman MJ, Cheng KK, Gilman EA, Lancashire RJ. Effect of anti-inflammatory drugs on overall risk of common cancer: case-control study in general practice research database. BMJ. 2000 Jun 17; 320(7250): 1642-6. 14. Eberhart CE, Coffey RJ, Radhika A, Giardiello FM, Ferrenbach S, DuBois RN. Upregulation of cyclooxygenase 2 gene expression in human colorectal adenomas and adenocarcinomas. Gastroenterology. 1994 Oct;107(4):1183-8 15. Reddy BS, Rao CV, Seibert K. Evaluation of cyclooxygenase-2 inhibitor for potential chemopreventive properties in colon carcinogenesis. Cancer Res. 1996 Oct 15; 56(20): 4566-9 16. Sano H, Kawahito Y, Wilder RL, Hashiramoto A, Mukai S, Asai K, Kimura S, Kato H, Kondo M, Hla T. Expression of cyclooxygenase-1 and -2 in human colorectal cancer. Cancer Res. 1995 Sep 1; 55(17): 3785-9. 17. Zimmermann KC, Sarbia M, Weber AA, Borchard F, Gabbert HE, Schror K. Cyclooxygenase-2 expression in human esophageal carcinoma. Cancer Res. 1999 Jan 1; 59(1): 198-204 18. Kakiuchi Y, Tsuji S, Tsujii M, Murata H, Kawai N, Yasumaru M, Kimura A, Komori M, Irie T, Miyoshi E, Sasaki Y, Hayashi N, Kawano S, Hori M. Cyclooxygenase-2 activity altered the cell-surface carbohydrate antigens on colon cancer cells and enhanced liver metastasis. Cancer Res. 2002 Mar 1; 62(5): 1567-72 19. Morris CD, Armstrong GR, Bigley G, Green H, Attwood SE. Cyclooxygenase-2 expression in the Barrett's metaplasia-dysplasia-adenocarcinoma sequence. Am J Gastroenterol. 2001 Apr; 96(4): 990-6 20. Jones MK, Wang H, Peskar BM, Levin E, Itani RM, Sarfeh IJ, Tarnawski AS. Inhibition of angiogenesis by nonsteroidal anti-inflammatory drugs: insight into mechanisms and implications for cancer growth and ulcer healing. Nat Med. 1999 Dec; 5(12): 1418-23 21. Souza RF, Shewmake K, Beer DG, Cryer B, Spechler SJ. Selective inhibition of cyclooxygenase-2 suppresses growth and induces apoptosis in human esophageal adenocarcinoma cells. Cancer Res. 2000 Oct 15; 60(20): 5767-72 63 22. Detjen KM, Welzel M, Wiedenmann B, Rosewicz S. Nonsteroidal anti-inflammatory drugs inhibit growth of human neuroendocrine tumor cells via G1 cell-cycle arrest. Int J Cancer. 2003 dec 10; 107(5): 844-53. 23. Klöppel, G. & P.U. Heitz. 1981. Die disseminierten (diffusen) endokrinen Zellen. In Spezielle pathologische Anatomie, Bd 14. W. Doerr & G. Seifert, Eds.: 1079-1135. Springer. Berlin. 24. Veenhof CH, de Wit R, Taal BG, Dirix LY, Wagstaff J, Hensen A, Huldij AC, Bakker PJ. A dose-escalation study of recombinant interferon-alpha in patients with a metastatic carcinoid tumour. Eur J Cancer. 1992; 28(1): 75-8. 25. Rindi G. Capella C, Solcia E. Pathobiology and classification of digestive endocrine tumors. In: Recent Advances in the Pathophysiology of Inflammatory Bowel Disease and Digestive Endocrine Tumors. Mignon Mi Colombel JF(Eds.), John Libbet Eurotext, Monrouge-London-Rome, 177-191 (1999) 26. Rindi G, Luinetti O, Cornaggia M, Capella C, Solcia E. Three subtypes of gastric argyrophil carcinoid and the gastric neuroendocrine carcinoma: a clinicopathologic study. Gastroenterology. 1993 Apr; 104(4): 994-1006 27. Rindi G, Azzoni C, La Rosa S, Klersy C, Paolotti D, Rappel S, Stolte M, Capella C, Bordi C, Solcia E. ECL cell tumor and poorly differentiated endocrine carcinoma of the stomach: prognostic evaluation by pathological analysis. Gastroenterology. 1999 Mar; 116(3): 532-42. 28. Fujii T, Kawai T, Saito K, Hishima T, Hayashi Y, Imura J, Hironaka M, Hosoya Y, Koike M, Fukayama M. MEN1 gene mutations in sporadic neuroendocrine tumors of foregut derivation.Pathol Int. 1999 Nov; 49(11): 968-73. 29. Bordi C, Falchetti A, Azzoni C, D'Adda T, Canavese G, Guariglia A, Santini D, Tomassetti P, Brandi ML.Aggressive forms of gastric neuroendocrine tumors in multiple endocrine neoplasia type I. Am J Surg Pathol. 1997 Sep; 21(9): 1075-82. 30. D'Adda T, Keller G, Bordi C, Hofler H. Loss of heterozygosity in 11q13-14 regions in gastric neuroendocrine tumors not associated with multiple endocrine neoplasia type 1 syndrome. Lab Invest. 1999 Jun; 79(6): 671-7 31. D'Adda T, Candidus S, Denk H, Bordi C, Hofler H.Gastric neuroendocrine neoplasms: tumour clonality and malignancy-associated large X-chromosomal deletions. J Pathol. 1999 Nov; 189(3): 394-401. 64 32. Rigaud G, Missiaglia E, Moore PS, Zamboni G, Falconi M, Talamini G, Pesci A, Baron A, Lissandrini D, Rindi G, Grigolato P, Pederzoli P, Scarpa A. High resolution allelotype of nonfunctional pancreatic endocrine tumors: identification of two molecular subgroups with clinical implications. Cancer Res. 2001 Jan 1; 61(1):285-92 33. Speel EJ, Richter J, Moch H, Egenter C, Saremaslani P, Rutimann K, Zhao J, Barghorn A, Roth J, Heitz PU, Komminoth P. Genetic differences in endocrine pancreatic tumor subtypes detected by comparative genomic hybridization. Am J Pathol. 1999 Dec; 155(6): 1787-94. 34. Bartsch DK, Kersting M, Wild A, Ramaswamy A, Gerdes B, Schuermann M, Simon B, Rothmund M. Low frequency of p16(INK4a) alterations in insulinomas. Digestion. 2000;62(2-3): 171-7. 35. Moore PS, Orlandini S, Zamboni G, Capelli P, Rigaud G, Falconi M, Bassi C, Lemoine NR, Scarpa A. Pancreatic tumours: molecular pathways implicated in ductal cancer are involved in ampullary but not in exocrine nonductal or endocrine tumorigenesis. Br J Cancer. 2001 Jan; 84(2): 253-62 36. Beghelli S, Pelosi G, Zamboni G, Falconi M, Iacono C, Bordi C, Scarpa A. Pancreatic endocrine tumours: evidence for a tumour suppressor pathogenesis and for a tumour suppressor gene on chromosome 17p. J Pathol. 1998 Sep;186(1):41-50 37. Nikiforova MN, Nikiforov YE, Biddinger P, Gnepp DR, Grosembacher LA, Wajchenberg BL, Fagin JA, Cohen RM. Frequent loss of heterozygosity at chromosome 3p14.2-3p21 in human pancreatic islet cell tumours. Clin Endocrinol (Oxf). 1999 Jul; 51(1): 27-33. 38. Rindi G, Alberizzi P, Candusso ME, LaRosa S, Capella C, Solcia E. Loss of heterozygosity for chromosome 17p, p53 gene and chromosome 18q, DCC gene, in aggresive endocrine tumors of the stomach. Gastroenterology 116, G2156(1999) (abstract) 39. Oberndorfer, S. 1907. Karzinoide Tumoren des Dünndarms. Frankf. Z. Pathol. 1: 426432 40. Williams, E.D. & M. Sandler. 1963. The classification of carcinoid tumours. Lancet 1: 238-239. 41. Klöppel, G., P.U. Heitz, C. Capella, et al. 1995. The spectrum and classification of gastric and duodenal neuroendocrine tumours. Curr. Diag. Pathol. 2: 10-14. 65 42. Solcia, E., G. Klöppel, L.H. Sobin, et al. 2000. Histological typing of endocrine tumours. 2nd Ed. WHO International Histological Classification of Tumours. Springer. Berlin. 43. Bordi, C., C. Azzoni, T. D'Adda, et al. 1997. Neuroendokrine Tumoren des Magens. Pathologe 18: 313-321 44. Klöppel, G. & A. Clemens. 1996. The biological relevance of gastric neuroendocrine tumors. Yale J. Biol. Med. 69: 69-74 45. Eissele, R., M. Anlauf, M.K.H. Schäfer, et al. 1999. Expression of vesicular monoamine transporters in endocrine hyperplasia and endocrine tumors of the oxyntic stomach. Digestion 60: 428-439 46. Rindi, G., D. Paolotti, R. Fiocca, et al. 2000. Vesicular monoamine transporter 2 as a marker of gastric enterochromaffin-like cell tumors. Virchows Arch. 436: 217-223 47. Bordi, C., T. D'Adda, C. Azzoni, et al. 1998. Gastrointestinal endocrine tumors: recent developments. Endocr. Pathol. 9: 99-115 48. Rappel, S., A. Altendorf-Hofmann & M. Stolte. 1995. Prognosis of gastric carcinoid tumours. Digestion 56: 455-462. 49. Lewin KJ, appelman HD. Tumors of the Esophagus and Stomach. Washington DC: Armed Forces Institute of Pathology, 1996 50. Nevalainen TJ., Lauren PA. Endocrine cells in gastric carcinoma. Tumor Res 1984; 19-21 51. Ulich TR, Kollin M, Lewin KJ. Composite gastric carcinoma. Report of a tumor of the carcinoma-carcinoid spectrum. Arch Pathol Lab Med. 1988 Jan; 112(1): 91-3. 52. Capella, C., P.U. Heitz, H. Höfler, et al. 1995. Revised classification of neuroendocrine tumours of the lung, pancreas and gut. Virchows Arch. 425: 547-560 53. Klöppel, G., P.U. Heitz, C. Capella, et al. 1996. Pathology and nomenclature of human gastrointestinal neuroendocrine (carcinoid) tumors and related lesions. World J. Surg. 20: 132-141. 54. Bordi, C., T. D'Adda, C. Azzoni, et al. 1998. Gastrointestinal endocrine tumors: recent developments. Endocr. Pathol. 9: 99-115. 55. Feurle, G.E., M. Anlauf, G. Hamscher, et al. 2002. Xenin-immunoreactive cells and extractable xenin in neuroendocrine tumors of duodenal origin. Gastroenterology 123: 1616-1626 66 56. Grabowski, P., J. Schönfelder, G. Ahnert-Hilger, et al. 2002. Expression of neuroendocrine markers: a signature of human undifferentiated carcinoma of the colon and rectum. Virchow's Arch. 441: 256-263 57. Heymann, M.F., M. Joubert, J. Nemeth, et al. 2000. Prognostic and immunohistochemical validation of the Capella classification of pancreatic neuroendocrine tumours: an analysis of 82 sporadic cases. Histopathology 36: 421432 58. La Rosa, S., F. Sessa, C. Capella, et al. 1996. Prognostic criteria in nonfunctioning pancreatic endocrine tumours. Virchows Arch. 429: 323-333. 59. Kloppel G, Perren A, Heitz PU.The gastroenteropancreatic neuroendocrine cell system and its tumors: the WHO classification. Ann N Y Acad Sci. 2004 Apr; 1014: 13-27 60. Smith JB, Willis AL. Aspirin selectively inhibits prostaglandin production in human platelets. Nat New Biol. 1971 Jun 23; 231(25): 235-7. 61. Vane JR, Botting RM. A better understanding of anti-inflammatory drugs based on isoforms of cyclooxygenase (COX-1 and COX-2). Adv Prostaglandin Thromboxane Leukot Res. 1995; 23: 41-8. 62. Abramson SB, Weissmann G. The mechanisms of action of nonsteroidal antiinflammatory drugs. Arthritis Rheum. 1989 Jan; 32(1): 1-9 63. Raz A, Wyche A, Needleman P. Temporal and pharmacological division of fibroblast cyclooxygenase expression into transcriptional and translational phases. Proc Natl Acad Sci U S A. 1989 Mar; 86(5): 1657-61 64. Raz A, Wyche A, Siegel N, Needleman P. Regulation of fibroblast cyclooxygenase synthesis by interluekin-1. J Biol Chem. 1988 Feb 25; 263(6): 3022-8. 65. Fu JY, Masferrer JL, Seibert K, Raz A, Needleman P. The induction and suppression of prostaglandin H2 synthase (cyclooxygenase) in human monocytes. J Biol Chem. 1990 Oct 5; 265(28): 16737-40 66. Needleman P, Isakson PC. The discovery and function of COX-2. J Rheumatol Suppl. 1997 Jul; 49:6-8. 67. Herschman HR. Prostaglandin synthase 2. Biochim Biophys Acta. 1996 Jan 5; 1299 (1): 125-40 68. Funk CD, Funk LB, Kennedy ME, Pong AS, Fitzgerald GA. Human platelet/erythroleukemia cell prostaglandin G/H synthase: cDNA cloning, expression, and gene chromosomal assignment. FASEB J. 1991 Jun; 5(9): 2304-12 67 69. Habib A, Creminon C, Frobert Y, Grassi J, Pradelles. P, Maclouf J. Demonstration of an inducible cyclooxygenase in human endothelial cells using antibodies raised against the carboxyl-terminal region of the cyclooxygenase-2. J Biol Chem. 1993 Nov 5; 268(31) :23448-54. 70. O'Sullivan MG, Chilton FH, Huggins EM Jr, McCall CE. Lipopolysaccharide priming of alveolar macrophages for enhanced synthesis of prostanoids involves induction of a novel prostaglandin H synthase. J Biol Chem. 1992 Jul 25; 267(21): 14547-50. 71. O'Sullivan MG, Huggins EM Jr, Meade EA, DeWitt DL, McCall CE. Lipopolysaccharide induces prostaglandin H synthase-2 in alveolar macrophages. Biochem Biophys Res Commun. 1992 Sep 16; 187(2): 1123-7. 72. Subbaramaiah K, Telang N, Ramonetti JT, Araki R, DeVito B, Weksler BB, Dannenberg AJ Transcription of cyclooxygenase-2 is enhanced in transformed mammary epithelial cells. Cancer Res. 1996 Oct 1; 56(19): 4424-9 73. Inoue H, Yokoyama C, Hara S, Tone Y, Tanabe T. Transcriptional regulation of human prostaglandin-endoperoxide synthase-2 gene by lipopolysaccharide and phorbol ester in vascular endothelial cells. Involvement of both nuclear factor for interleukin-6 expression site and cAMP response element. J Biol Chem. 1995 Oct 20; 270(42): 24965-71 75. Sheng H, Shao J, Dixon DA, Williams CS, Prescott SM, DuBois RN, Beauchamp RD. Transforming growth factor-beta1 enhances Ha-ras-induced expression of cyclooxygenase-2 in intestinal epithelial cells via stabilization of mRNA. J Biol Chem. 2000 Mar 3; 275(9): 6628-35. 76. Dannenberg AJ, Altorki NK, Boyle JO, Dang C, Howe LR, Weksler BB, Subbaramaiah K. Cyclo-oxygenase 2: a pharmacological target for the prevention of cancer. Lancet Oncol. 2001 Sep; 2(9): 544-51. 77. Crofford LJ. COX-1 and COX-2 tissue expression: implications and predictions. J Rheumatol Suppl. 1997 Jul; 49: 15-9 78. Goppelt-Struebe M Regulation of prostaglandin endoperoxide synthase (cyclooxygenase) isozyme expression. Prostaglandins Leukot Essent Fatty Acids. 1995 Apr; 52(4): 213-22. 79. Copeland RA, Williams JM, Giannaras J, Nurnberg S, Covington M, Pinto D, Pick S, Trzaskos JM. Mechanism of selective inhibition of the inducible isoform of prostaglandin G/H synthase. Proc Natl Acad Sci U S A. 1994 Nov 8; 91(23): 11202-6 68 80. Masferrer JL, Isakson PC, Seibert K. Cyclooxygenase-2 inhibitors: a new class of antiinflammatory agents that spare the gastrointestinal tract. Gastroenterol Clin North Am. 1996 Jun; 25(2): 363-72. 81. Smith WL, Meade EA, DeWitt DL. Pharmacology of prostaglandin endoperoxide synthase isozymes-1 and -2. Ann N Y Acad Sci. 1994 Apr 18; 714: 136-42 82. Inoue H, Yokohama C, Hara S, et al. Transcriptional regulation of human prostaglandin-endoperoxide synthase-2 gene by lipopolysaccharide and phorbol ester and cAMP response element. J Biol Chem 1995; 270: 24965-71 83. Chiu CH, McEntee MF, Whelan J. Sulindac causes rapid regression of preexisting tumors in Min/+ mice independent of prostaglandin biosynthesis. Cancer Res. 1997 Oct 1; 57(19): 4267-73. 84. Dizdar Y., Kolon kanserinde COX-2 ekspresyonunun histopatolojik parametrelerle korelasyonu ve tedavideki prognostik önemi. Uzmanlık Tezi, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Temel Onkoloji Anabilim Dalı Onkolojik Biyoloji ve İmmunoloji Bilim Dalı, İstanbul 2003 85. Williams CS, DuBois RN. Prostaglandin endoperoxide synthase: why two isoforms? Am J Physiol. 1996 Mar; 270(3 Pt 1): G393-400. 86. Ristimaki A, Honkanen N, Jankala H, Sipponen P, Harkonen M. Expression of cyclooxygenase-2 in human gastric carcinoma. Cancer Res. 1997 Apr 1; 57(7): 127680. 87. Wilson KT, Fu S, Ramanujam KS, Meltzer SJ. Increased expression of inducible nitric oxide synthase and cyclooxygenase-2 in Barrett's esophagus and associated adenocarcinomas. Cancer Res. 1998 Jul 15; 58(14): 2929-34. 88. Kondo M, Yamamoto H, Nagano H, Okami J, Ito Y, Shimizu J, Eguchi H, Miyamoto A, Dono K, Umeshita K, Matsuura N, Wakasa K, Nakamori S, Sakon M, Monden M. Increased expression of COX-2 in nontumor liver tissue is associated with shorter disease-free survival in patients with hepatocellular carcinoma. Clin Cancer Res. 1999 Dec; 5(12): 4005-12. 89. Koga H, Sakisaka S, Ohishi M, Kawaguchi T, Taniguchi E, Sasatomi K, Harada M, Kusaba T, Tanaka M, Kimura R, Nakashima Y, Nakashima O, Kojiro M, Kurohiji T, Sata M.Expression of cyclooxygenase-2 in human hepatocellular carcinoma: relevance to tumor dedifferentiation. Hepatology. 1999 Mar; 29(3): 688-96. 69 90. Tucker ON, Dannenberg AJ, Yang EK, Zhang F, Teng L, Daly JM, Soslow RA, Masferrer JL, Woerner BM, Koki AT, Fahey TJ 3rd.Cyclooxygenase-2 expression is upregulated in human pancreatic cancer.Cancer Res. 1999 Mar 1; 59(5) :987-90. 91. Chan G, Boyle JO, Yang EK, Zhang F, Sacks PG, Shah JP, Edelstein D, Soslow RA, Koki AT, Woerner BM, Masferrer JL, Dannenberg AJ. Cyclooxygenase-2 expression is up-regulated in squamous cell carcinoma of the head and neck. Cancer Res. 1999 Mar 1; 59(5): 991-4. 92. Wolff H, Saukkonen K, Anttila S, Karjalainen A, Vainio H, Ristimaki A. Expression of cyclooxygenase-2 in human lung carcinoma. Cancer Res. 1998 Nov 15; 58(22): 49975001. 93. Soslow RA, Dannenberg AJ, Rush D, Woerner BM, Khan KN, Masferrer J, Koki AT. COX-2 is expressed in human pulmonary, colonic, and mammary tumors. Cancer. 2000 Dec 15;89(12): 2637-45. 94. Parrett ML, Harris RE, Joarder FS, et al. Cyclooxygenase-2 gene expression in human breast cancer. İnt J Oncol 1997; 10: 503-7 95. Uotila P, Valve E, Martikainen P, Nevalainen M, Nurmi M, Harkonen P. Increased expression of cyclooxygenase-2 and nitric oxide synthase-2 in human prostate cancer. Urol Res. 2001 Feb; 29(1): 23-8. 96. Gupta S, Srivastava M, Ahmad N, Bostwick DG, Mukhtar H. Over-expression of cyclooxygenase-2 in human prostate adenocarcinoma. Prostate. 2000 Jan; 42(1): 738. 97. Shirahama T. Cyclooxygenase-2 expression is up-regulated in transitional cell carcinoma and its preneoplastic lesions in the human urinary bladder. Clin Cancer Res. 2000 Jun;6(6): 2424-30. 98. Mohammed SI, Knapp DW, Bostwick DG, Foster RS, Khan KN, Masferrer JL, Woerner BM, Snyder PW, Koki AT. Expression of cyclooxygenase-2 (COX-2) in human invasive transitional cell carcinoma (TCC) of the urinary bladder. Cancer Res. 1999 Nov 15; 59(22): 5647-50. 99. Kulkarni S, Rader JS, Zhang F, Liapis H, Koki AT, Masferrer JL, Subbaramaiah K, Dannenberg AJ. Cyclooxygenase-2 is overexpressed in human cervical cancer. Clin Cancer Res. 2001 Feb; 7(2): 429-34. 70 100. Tong BJ, Tan J, Tajeda L, Das SK, Chapman JA, DuBois RN, Dey SK. Heightened expression of cyclooxygenase-2 and peroxisome proliferator activated receptor-delta in human endometrial adenocarcinoma. Neoplasia. 2000 Nov-Dec; 2(6): 483-90. 101. Muller-Decker K, Reinerth G, Krieg P, Zimmermann R, Heise H, Bayerl C, Marks F, Furstenberger G. Prostaglandin-H-synthase isozyme expression in normal and neoplastic human skin. Int J Cancer. 1999 Aug 27; 82(5): 648-56. 102. Joki T, Heese O, Nikas DC, Bello L, Zhang J, Kraeft SK, Seyfried NT, Abe T, Chen LB, Carroll RS, Black PM. Expression of cyclooxygenase 2 (COX-2) in human glioma and in vitro inhibition by a specific COX-2 inhibitor, NS-398. Cancer Res. 2000 Sep 1; 60(17): 4926-31 103. Giardiello FM, Hamilton SR, Krush AJ, Piantadosi S, Hylind LM, Celano P, Booker SV, Robinson CR, Offerhaus GJ. Treatment of colonic and rectal adenomas with sulindac in familial adenomatous polyposis.N Engl J Med. 1993 May 6; 328(18): 1313-6. 104. Labayle D, Fischer D, Vielh P, Drouhin F, Pariente A, Bories C, Duhamel O, Trousset M, Attali P. Sulindac causes regression of rectal polyps in familial adenomatous polyposis. Gastroenterology. 1991 Sep; 101(3): 635-9. 105. Nugent KP, Farmer KC, Spigelman AD, Williams CB, Phillips RK. Randomized controlled trial of the effect of sulindac on duodenal and rectal polyposis and cell proliferation in patients with familial adenomatous polyposis. Br J Surg. 1993 Dec; 80(12): 1618-9. 106. Rigau J, Pique JM, Rubio E, Planas R, Tarrech JM, Bordas JM. Effects of long-term sulindac therapy on colonic polyposis. Ann Intern Med. 1991 Dec 15; 115(12): 952-4. 107. Thorson AG, Lynch HT, Smyrk TC. Rectal cancer in FAP patient after sulindac. Lancet. 1994 Jan 15; 343 (8890): 180. 108. Waddell WR, Ganser GF, Cerise EJ, Loughry RW. Sulindac for polyposis of the colon. Am J Surg. 1989 Jan; 157(1): 175-9. 109. Winde G, Gumbinger HG, Osswald H, Kemper F, Bunte H. The NSAID sulindac reverses rectal adenomas in colectomized patients with familial adenomatous polyposis: clinical results of a dose-finding study on rectal sulindac administration. Int J Colorectal Dis. 1993 Mar; 8(1): 13-7. 110. Winde G, Schmid KW, Schlegel W, Fischer R, Osswald H, Bunte H. Complete reversion and prevention of rectal adenomas in colectomized patients with familial 71 adenomatous polyposis by rectal low-dose sulindac maintenance treatment. Advantages of a low-dose nonsteroidal anti-inflammatory drug regimen in reversing adenomas exceeding 33 months. Dis Colon Rectum. 1995 Aug; 38(8): 813-30 111. Kinzler KW, Nilbert MC, Su LK, Vogelstein B, Bryan TM, Levy DB, Smith KJ, Preisinger AC, Hedge P, McKechnie D, et al. Identification of FAP locus genes from chromosome 5q21. Science. 1991 Aug 9; 253(5020): 661-5. 112. Steinbach G, Lynch PM, Phillips RK, Wallace MH, Hawk E, Gordon GB, Wakabayashi N, Saunders B, Shen Y, Fujimura T, Su LK, Levin B. N Engl J Med. 2000 Jun 29; 342(26): 1946-52. N Engl J Med. 2000 Jun 29; 342(26): 1946-52. 113. Beazer-Barclay Y, Levy DB, Moser AR, Dove WF, Hamilton SR, Vogelstein B, Kinzler KW. Sulindac suppresses tumorigenesis in the Min mouse. Carcinogenesis. 1996 Aug; 17(8) :1757-60. 114. Mahmoud NN, Boolbol SK, Dannenberg AJ, Mestre JR, Bilinski RT, Martucci C, Newmark HL, Chadburn A, Bertagnolli MM. The sulfide metabolite of sulindac prevents tumors and restores enterocyte apoptosis in a murine model of familial adenomatous polyposis. Carcinogenesis. 1998 Jan; 19(1): 87-91. 115. Boolbol SK, Dannenberg AJ, Chadburn A, Martucci C, Guo XJ, Ramonetti JT, Abreu-Goris M, Newmark HL, Lipkin ML, DeCosse JJ, Bertagnolli MM. Cyclooxygenase-2 overexpression and tumor formation are blocked by sulindac in a murine model of familial adenomatous polyposis. Cancer Res. 1996 Jun 1; 56(11): 2556-60. 116. Mahmoud NN, Dannenberg AJ, Mestre J, Bilinski RT, Churchill MR, Martucci C, Newmark H, Bertagnolli MM. Aspirin prevents tumors in a murine model of familial adenomatous polyposis. Surgery. 1998 Aug; 124(2): 225-31. 117. Jacoby RF, Marshall DJ, Newton MA, Novakovic K, Tutsch K, Cole CE, Lubet RA, Kelloff GJ, Verma A, Moser AR, Dove WF. Chemoprevention of spontaneous intestinal adenomas in the Apc Min mouse model by the nonsteroidal antiinflammatory drug piroxicam. Cancer Res. 1996 Feb 15; 56(4): 710-4. 118. Oshima M, Murai N, Kargman S, Arguello M, Luk P, Kwong E, Taketo MM, Evans JF. Chemoprevention of intestinal polyposis in the Apcdelta716 mouse by rofecoxib, a specific cyclooxygenase-2 inhibitor. Cancer Res. 2001 Feb 15; 61(4): 1733-40. 72 119. Moorghen M, Ince P, Finney KJ, Sunter JP, Appleton DR, Watson AJ. A protective effect of sulindac against chemically-induced primary colonic tumours in mice. J Pathol. 1988 Dec; 156(4): 341-7. 120. Skinner SA, Penney AG, O'Brien PE. Sulindac inhibits the rate of growth and appearance of colon tumors in the rat. Arch Surg. 1991 Sep; 126(9): 1094-6. 121. Tsujii M, DuBois RN. Alterations in celluler adhesion and apoptosis in epithelial cells overexpressing prostaglandin endoperoxide synthase 2. Cell 1995; 83: 493-501 122. Wiese FW, Thompson PA, Kadlubar FF. Carcinogen substrate specificity of human COX-1 and COX-2. Carcinogenesis. 2001 Jan; 22(1): 5-10. 123. Plastaras JP, Guengerich FP, Nebert DW, Marnett LJ. Xenobiotic-metabolizing cytochromes P450 convert prostaglandin endoperoxide to hydroxyheptadecatrienoic acid and the mutagen, malondialdehyde. J Biol Chem. 2000 Apr 21 ;275(16): 1178490. 124. Kelley DJ, Mestre JR, Subbaramaiah K, Sacks PG, Schantz SP, Tanabe T, Inoue H, Ramonetti JT, Dannenberg AJ. Benzo[a]pyrene up-regulates cyclooxygenase-2 gene expression in oral epithelial cells. Carcinogenesis. 1997 Apr; 18(4): 795-9. 125. Tsujii M, Kawano S, Tsuji S, Sawaoka H, Hori M, DuBois RN. Cyclooxygenase regulates angiogenesis induced by colon cancer cells. Cell. 1998 May 29; 93(5): 70516. 126. Williams CS, Tsujii M, Reese J, Dey SK, DuBois RN. Host cyclooxygenase-2 modulates carcinoma growth. J Clin Invest. 2000 Jun; 105(11): 1589-94. 127. Masferrer JL, Leahy KM, Koki AT, Zweifel BS, Settle SL, Woerner BM, Edwards DA, Flickinger AG, Moore RJ, Seibert K. Antiangiogenic and antitumor activities of cyclooxygenase-2 inhibitors. Cancer Res. 2000 Mar 1; 60(5): 1306-11. 128. Liu CH, Chang SH, Narko K, Trifan OC, Wu MT, Smith E, Haudenschild C, Lane TF, Hla T. Overexpression of cyclooxygenase-2 is sufficient to induce tumorigenesis in transgenic mice. J Biol Chem. 2001 May 25; 276(21): 18563-9. Epub 2001 Mar 07. 129. Balch CM, Dougherty PA, Cloud GA, Tilden AB. Prostaglandin E2-mediated suppression of cellular immunity in colon cancer patients. Surgery. 1984 Jan; 95(1): 71-7. 130. Kambayashi T, Alexander HR, Fong M, Strassmann G. Potential involvement of IL10 in suppressing tumor-associated macrophages. Colon-26-derived prostaglandin E2 73 inhibits TNF-alpha release via a mechanism involving IL-10. J Immunol. 1995 Apr 1; 154(7): 3383-90. 131. Stolina M, Sharma S, Lin Y, Dohadwala M, Gardner B, Luo J, Zhu L, Kronenberg M, Miller PW, Portanova J, Lee JC, Dubinett SM. Specific inhibition of cyclooxygenase 2 restores antitumor reactivity by altering the balance of IL-10 and IL-12 synthesis. J Immunol. 2000 Jan 1; 164(1): 361-70. 132. Plescia OJ, Smith AH, Grinwich K. Subversion of immune system by tumor cells and role of prostaglandins. Proc Natl Acad Sci U S A. 1975 May; 72(5): 1848-51. 133. Tsujii M, Kawano s, DuBois RN. Cyclooxygenase-2 expression in human colon cancer cells increases metastatic potential. Proc natl acad sci usa 1997; 94: 3336-40. 134. Dohadwala M, Luo J, Zhu L, Lin Y, Dougherty GJ, Sharma S, Huang M, Pold M, Batra RK, Dubinett SM. Non-small cell lung cancer cyclooxygenase-2-dependent invasion is mediated by CD44. J Biol Chem. 2001 Jun 15; 276(24): 20809-12. Epub 2001 Apr 24. 135. Kersten S, Desvergne B, Wahli W. Roles of PPARs in health and disease. Nature. 2000 May 25;405(6785):421-4. 136. Xin X, Yang S, Kowalski J, Gerritsen ME. Peroxisome proliferator-activated receptor gamma ligands are potent inhibitors of angiogenesis in vitro and in vivo. J Biol Chem. 1999 Mar 26; 274(13): 9116-21. 137.Kim HJ, Lee KT, Kim EK, Sohn TS, Heo JS, Choi SH, Choi DI, Lee JK, Paik SW, Rhee JC. Expression of cyclooxygenase-2 in cholangiocarcinoma: correlation with clinicopathological features and prognosis. J Gastroenterol Hepatol. 2004 May;19 (5):582-8. 138. Vane JR, Bakhle YS, Botting RM. Cyclooxygenases 1 and 2. Annu Rev Pharmacol Toxicol. 1998; 38: 97-120. 139. Jang TJ. Expression of proteins related to prostaglandin E(2) biosynthesis is increased in human gastric cancer and during gastric carcinogenesis. Virchows Arch. 2004 Dec; 445(6): 564-71. Epub 2004 Dec 140. Lim HY, Joo HJ, Choi JH, Yi JW, Yang MS, Cho DY, Kim HS, Nam DK, Lee KB, Kim HC. Increased expression of cyclooxygenase-2 protein in human gastric carcinoma. Clin Cancer Res. 2000 Feb; 6(2): 519-25. 141. Saukkonen K, Nieminen O, Rees B, Vilkki S, Harkonen M, Juhola M, Mecklin J-P, Sipponen P, Ristimaki A. Expression of Cyclooxygenase-2 in Dysplasia of the Stomach 74 and in Intestinal-type Gastric Adenocarcinoma. Clin Cancer Res. 2001 July, 7: 10231931 142. Tomozawa S, Tsuno NH, Sunami E, Hatano K, Kitayama J, Osada T, Saito S, Tsuruo T, Shibata Y, Nagawa H. Cyclooxygenase-2 overexpression correlates with tumour recurrence, especially haematogenous metastasis, of colorectal cancer. Br J Cancer. 2000 Aug; 83(3): 324-8. 143. Joo YE, Kim HS, Min SW, Lee WS, Park CH, Park CS, Choi SK, Rew JS, Kim SJ. Expression of cyclooxygenase-2 protein in colorectal carcinomas. Int J Gastrointest Cancer. 2002; 31(1-3): 147-54. 144. Fujita T, Matsui M, Takaku K, Uetake H, Ichikawa W, Taketo MM, Sugihara K. Sizeand invasion-dependent increase in cyclooxygenase 2 levels in human colorectal carcinomas Cancer Res. 1998 Nov 1; 58(21): 4823-6. 145. Zhan J, Liu JP, Zhu ZH, Yao HR, Chen CY. Relationship between COX-2 expression and clinicopathological features of colorectal cancers. Chin Med J (Engl). 2004 Aug; 117(8): 1151-4 146. Masunaga R, Kohno H, Dhar DK, Ohno S, Shibakita M, Kinugasa S, Yoshimura H, Tachibana M, Kubota H, Nagasue N. Cyclooxygenase-2 expression correlates with tumor neovascularization and prognosis in human colorectal carcinoma patients. Clin Cancer Res. 2000 Oct; 6(10): 4064-8. 147. Koga T, Shibahara K, Kabashima A, Sumiyoshi Y, Kimura Y, Takahashi I, Kakeji Y, Maehara Y. Overexpression of cyclooxygenase-2 and tumor angiogenesis in human gastric cancer. Hepatogastroenterology. 2004 Nov-Dec; 51(60): 1626-30. 148. Kim HJ, Lee KT, Kim EK, Sohn TS, Heo JS, Choi SH, Choi DI, Lee JK, Paik SW, Rhee JC. Expression of cyclooxygenase-2 in cholangiocarcinoma: correlation with clinicopathological features and prognosis. J Gastroenterol Hepatol. 2004 May; 19 (5): 582-8. 149. Pannone G, Bufo P, Caiaffa MF, Serpico R, Lanza A, Lo Muzio L, Rubini C, Staibano S, Petrucci M, De Benedictis M, Tursi A, De Rosa G, Macchia L. Cyclooxygenase-2 expression in oral squamous cell carcinoma. Int J Immunopathol Pharmacol. 2004 Sep-Dec; 17(3): 273-82. 150. Zhang HZ, Lu ZQ, Xie DR, Li HG, Xiong LH, Zhang H, Chen XB. Effect of cyclooxygenase-2,and matrix metalloproteinase-2 expression on prognosis of lung cancer. Ai Zheng. 2004 Oct; 23(10): 1190-3. 75 151. Ranger GS, Jewell A, Thomas V, Mokbel K. Elevated expression of cyclooxygenase-2 in breast cancer and ductal carcinoma in situ has no correlation with established prognostic markers. J Surg Oncol. 2004 Nov 1; 88(2): 100-3. 152. Ranger GS, Thomas V, Jewell A, Mokbel K. Elevated cyclooxygenase-2 expression correlates with distant metastases in breast cancer. Anticancer Res. 2004 Jul-Aug; 24 (4): 2349-51 153. Jeon YT, Kang S, Kang DH, Yoo KY, Park IA, Bang YJ, Kim JW, Park NH, Kang SB, Lee HP, Song YS. Cyclooxygenase-2 and p53 expressions in endometrial cancer. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2004 Sep; 13(9): 1538-42. 154. Denkert C, Kobel M, Pest S, Koch I, Berger S, Schwabe M, Siegert A, Reles A, Klosterhalfen B, Hauptmann S. Expression of cyclooxygenase 2 is an independent prognostic factor in human ovarian carcinoma. Am J Pathol. 2002 Mar; 160(3): 893903 155. Basu GD, Pathangey LB, Tinder TL, Lagioia M, Gendler SJ, Mukherjee P. Cyclooxygenase-2 Inhibitor Induces Apoptosis in Breast Cancer Cells in an In vivo Model of Spontaneous Metastatic Breast Cancer. Mol Cancer Res. 2004 Nov;2(11): 632-42. 156. Arun B, Goss P. The role of COX-2 inhibition in breast cancer treatment and prevention. Semin Oncol. 2004 Apr;31(2 Suppl 7):22-9. 157. Sandler AB, Dubinett SM. COX-2 inhibition and lung cancer. Semin Oncol. 2004 Apr;31(2 Suppl 7):45-52. 158. Abou-Issa H, Alshafie G. Celecoxib: a novel treatment for lung cancer. Expert Rev Anticancer Ther. 2004 Oct;4(5):725-34. 159. Farivar-Mohseni H, Kandzari SJ, Zaslau S, Riggs DR, Jackson BJ, McFadden DW. Synergistic effects of Cox-1 and -2 inhibition on bladder and prostate cancer in vitro. Am J Surg. 2004 Nov;188(5):505-10. 160. Tuettenberg J, Grobholz R, Korn T, Wenz F, Erber R, Vajkoczy P. Continuous lowdose chemotherapy plus inhibition of cyclooxygenase-2 as an antiangiogenic therapy of glioblastoma multiforme. J Cancer Res Clin Oncol. 2005 Jan;131(1):31-40. Epub 2004 Sep 28. 161. Elder DJ, Halton DE, Hague A, Paraskeva C. Induction of apoptotic cell death in human colorectal carcinoma cell lines by a cyclooxygenase-2 (COX-2)-selective 76 nonsteroidal antiiflammatory drug: independence from COX-2 protein expression. Clin Cancer Res 1997; ns12: 162. Grosch S, Tegeder I, Niederberger E, Brautigam L, Geisslinger G. COX-2 independentinduction of cell cycle arrest and apoptosis in colon cancer cells by the selective COX-2 inhibitor celecoxib. FASEB J 2001;15:2742 –4. 163. Richter M, Weiss M, Weinberger I, Furstenberger G, Marian B. Growth inhibition and induction of apoptosis in colorectal tumor cells by cyclooxygenase inhibitors. Carcinogenesis 2001;22:17 –25. 166. Waskewich C, Blumenthal RD, Li H, Stein R, Goldenberg DM, Burton J. Celecoxib exhibits the greatest potency amongst cyclooxgenase (COX) inhibitors for growth inhibition of COX-2-negative hematopoietic and epithelial cell lines. Cancer Res 2000;60:6045-51 167. Rigas B, Shiff SJ. Is inhibition of cyclooxygenase required for the chemopreventive effect of NSAIDs in colon cancer?A model reconciling the current contradiction.Med Hypotheses 2000;54:210 –5. 77