Haziran / Eylül 2012 Manisa Mimarlar Odası Yayın Organıdır Mimar Sinan Hayatı ve Eserleri Manisa Muradiye Camii La Sagrada Familia Kilisesi Rum Mehmet Paşa Bedesteni Madrid MMO’dan Haberler Başkan’dan Atilla EFENDİOĞLU Mimar Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı MERHABALAR Yeni başlangıcımızın uzun soluklu olması dileğimle. Temsilciliğimizin yaklaşık 40 senelik faaliyet süresince gerçekleşmemiş bir ilki hayata geçirmiş olmanın verdiği heyecan içerisindeyiz. Belki amatörlüğümüzden belki de en iyiyi bulma arayışımızdan aylardır üzerinde çalıştığımız temsilciliğimize ait süreli yayınımız artık sizin huzurunuzda. Başta Basın Yayın Komisyonumuz olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürler.Yapıcı eleştirileriniz ile daha güzeli bulma arzusunu taşıyoruz. Umarım meslek odamız başta olmak üzere ilk sayısını beğenilerinize sunduğumuz süreli yayınımız da devamını ve mevcudiyetini korur. dayanışmadan, birlik ve beraberlikten geçmekte. Tarih göstermiştir ki, birlik ve beraberliğin önemini kavrayamayan; önemini kavramış olsa bile gereğini yapamayan topluluklar niteliği ve niceliği ne olursa olsun varlık gösterememiş ve zaman içerisinde eriyip gitmiştir. Önümüzdeki dönem meslektaşlar arası dayanışmaya en üst düzeyde gereksinme duyulan bir dönem olacaktır. Günümüz medeniyeti çerçevesinde ortaya çıkan anlayış, insanları çeşitli bahaneler ile birleştirerek sivil toplum kurumlarının üretilmesi, çoğaltılması ve yaygınlaşması iken (hatta bunların bir çoğunun kanuni yaptırımları bulunmaz iken) yasal gerekliliklerle kurulmuş ve yine yasal gerekliliklerle üzerine görevler yüklenmiş meslek örgütümüzün yaşatılması meslektaşlar sayesinde olacaktır. Mimarlar Odası örgütü olarak yaklaşık 60 yıldır ülkemizde, “mesleki uygulamalarda kamu yararını, meslek haklarını ve etiğini korumak, müelliflik haklarını gözetmek, haksız rekabeti önlemek, mesleki sorumlulukları tanımlamak ve mesleki değerlendirmeye esas sicilleri tutmak” amacı ile görev ve sorumluluklarına devam etmektedir. Bu süreç hiçbir zaman aralıksız süt liman olamadı. Siyasal, ekonomik ve sair gerekçelerle fırtınalara yakalanıp dalgalarla boğuştuğumuz dönemleri bir çoğumuz birlikte yaşadık. Ünlü düşünürün dediği gibi; Bir gün mutlu olmak istiyorsan, Balık tut. ... Bir ömür boyu mutlu olmak istiyorsan, İşini sev..! Global etkiler, ekonomik gerekçeler ve siyasi kararlar önümüzdeki günlerde meslek örgütümüzü yine fırtınalı bir yolculuğun beklediğini gösteriyor. Bu süreci ve sonrasını en az hasarla atlatmanın temel gerekliliği üyeler arası Herkese ömür boyu mutluluklar dilerim. Saygılarımla. 3 İÇİNDEKİLER 5 6 8 Editörden Mimar Sinan Hayatı ve Eserleri Mimar Sinan’ın Ege’deki tek eseri Manisa Muradiye Camii 16 22 Teorisiyle büyüyen pratiğiyle gelişen mimar Kayhan İşeren 24 Rum Mehmet Paşa Bedesteni 26 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi 20 La Sagrada Familia Kilisesi 30 40 45 Madrid MMO’dan Haberler Mimari ve Mimarlık MEGARON nedir? Editör’den Muzaffer GÜLSUYU Mimar Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği Basın Yayın Kurulu Üyesi YENİ BİR BAŞLANGIÇ 1974 yılında kurulan temsilciliğimizin ilk dergisi ve ilk sayısını çıkarmanın gururu ile sizlere merhaba… şeyden haberdar olup zihninde projelendirip kağıda aktarır ve uygulamaya sunar. Projesini hazırlayacağı canlının yaşam ve eylemlerini inceleyerek o canlıya mekanlar tasarlayan mimar, tasarımını canlının beğenisine sunar ve oluru neticesinde uygulatır. Yılbaşından bu yana yapılan basın yayın komisyonunun toplantıları sonucunda meslek odamızın amblemi konusunda bir karara vardık. İzmir-lonia, Ege Adaları, Roma, Akdeniz ve Avrupa medeniyetlerinde kabul gören ve tüm Avrupa’da mekansal düzenin temelini oluşturan bu yapının, dergimizin adı yani MEGARON olmasını uygun gördük ve sizlerin beğenisine sunuyoruz. Çoğunlukla gösterişli binalar yapılıyor olmasına karşın bazı şanslı mimarlar; mimarlığın gereğini yaparken zevkle çalışıp, eseri ile gurur duyar. Bu eser ister birçok MEGARON dan oluşsun isterse tek MEGORON dan... O mimar artık bir sanatçıdır. Tüm insan ve canlıların yaşam ve eylem mekanlarını projelendirip yapımını gerçekleştirenlere MİMAR denir. Onun için MİMAR hayatın tüm evresinde olandır. Mimar her Manisa Mimarlar Odası Adına Sahibi Yönetim Kurulu Başkanı Atilla EFENDİOĞLU Genel Yayın Yönetmeni Akın ÖZYURT Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Muzaffer GÜLSUYU Uygulayan DPR Danışmanlık Adına Ferhan AVCI / Şeyda ARIK Grafik Tasarım Açelya ALTINKAYA Sevgi ve selamlarımla. İkinci sayıda buluşuncaya dek hoşçakalın. Yayın Kurulu Muzaffer GÜLSUYU Akın ÖZYURT Ferdi ZEYREK Emine Sarıkaya MORBEL Hayriye BİLTEK Hüseyin SOLMAZ Telat Tolga YÜKSEL Katkıda Bulunanlar Erhan ARAS Vural ZENGİN Hüseyin ÇAĞLAR Adem Durukan DURU Onur Gazi YURDALAN Kaan BELEK(Kapak Görseli) Kardelen GÜL 5 Baskı Yeri Gülermat Matbaa ve Yayıncılık www.gulermat.com Basım Tarihi 19 Haziran 2012 Manisa Mimarlar Odası Utku Mah. Erler Cad. Türkay Apt. No:1 K:1 D:1 MANİSA www.manisamimarlarodasi.org.tr *Megaron Dergisi bir kurumsal iletişim bültenidir. * Dergimizde yayınlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. Yazılar kaynak gösterilerek alınabilir. *4 ayda bir yayınlanır. Kapak Konusu Mimar Sinan Hayatı & Eserleri Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü döneminde yaşamış; dünyanın en büyük yapı sanatçılarından biridir. Üç padişah döneminde mimarbaşılık yapmış usta sanatçı imparatorluğun başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında birinci derecede rol oynamıştır. Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde doğan sanatçının, doğum tarihi kesin bilinmemektedir. Kaynaklara göre Sinan, I. Selim (Yavuz) padişah olduktan sonra başlatılan Anadolu’dan da asker devşirmeyi öngören yeni bir uygulama uyarınca 1512’de devşirme olarak Kayseri’den alınıp İstanbul’a getirilip orduya asker yetiştiren Acemi Oğlanlar Ocağı’na verildi. Köyünde kulübeler, 6 ağıllar, su yolları yaparak deneyim kazanmış olduğundan, Acemi Oğlanlar’ın bir zanaat öğrenme kuralına uyarak, çağın iyi mimarları yanında çalıştı. Çıraklık döneminden sonra Yeniçeri ortalarından birine girdi, 1514’te Çaldıran Savaşı’nda 1516-1520 yılları arasında da Mısır seferlerinde bulundu. I. Süleyman (Kanuni) döneminde 1521’de Belgrad, 1522’de Rodos seferlerine katıldı, subaylığa yükseldi. 1526’da katıldığı Mohaç seferinden sonra zemberekçibaşı (baş teknisyen) oldu. 1529’da Viyana, 1529-1532 yılları arasında Alman, 1532-1535 yılları arasında da Irak, Bağdat ve Tebriz seferlerine katıldı. Bu son sefer sırasında Van Gölü’nün üstünden geçecek üç geminin yapımını başarıyla tamamlaması üzerine kendisine Haseki unvanı verildi. 1536’da Pulya (Puglia) seferlerine katıldı. 1538’de yer aldığı Karabuğdan (Moldovya) seferi sırasında Prut Irmağı üstünde yaptığı bir köprüyle dikkatleri üstüne çekti. Bir yıl sonra Mimar Acem Ali’nin ölümü üzerine onun yerine sermimaran-ı hassa (saray baş mimarı) oldu. Günümüzdeki bayındırlık bakanlığına eş düşen bu görevi ölümüne değin sürdürdü. Mimar Sinan, I. Süleyman (Kanuni), II. Selim ve III. Murat olmak üzere üç padişah döneminde mimarbaşılık etmiş, imparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında Kapak Konusu birinci derecede rol oynamıştır. Etkisi ölümünden sonra da sürmüş, her dönemde saygınlığını korumuştur. 1982’de İstanbul’daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi çekirdek olmak üzere oluşturulan yeni üniversiteye onun adı verilmiştir. Yaratıcı bir dehası olan Mimar Sinan, son yapıtlarından biri olan Kasımpaşa’daki Kaptanıderya Piyale Paşa Camisi’nde (1573) eski ulucamilerin planına dönüş yaparak, uzun mimarlık yaşamı boyunca edindiği deneyimlerin birleştirmiştir. Osmanlı-Türk mimarlığının en önemli yapılarından biri Süleymaniye Camii ve Külliyesi’dir. Sinan kalfalık dönemi yapıtı olarak adlandırdığı bu yapıda İstanbul’daki Bayezid Camii’nde kullanılan taşıyıcı sistemi yinelemiş, dört ayak üstüne oturan kubbeyi giriş-mihrap yönündeki yarım kubbelerle desteklemiştir. Bu, Ayasofya ile ortaya atılan strüktür sorunun, onun tarafından bir kez daha ele alınışıdır. Dönemin önde gelen tüm sanatçılarının katkıda bulunduğu Süleymaniye’nin 7 yıl gibi kısa bir sürede bitirilmiş olması Sinan’ın örgütleme alanındaki dehasını da ortaya koyar. Süleymaniye Camii 1551-1558 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine İstanbul Eminönü Semti’nin Süleymaniye bölgesinde Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Mimarlık Anlayışı Mimar Sinan, Osmanlı mimarlığında klasik dönem denen dönemin başlıca yaratıcısı, bir başka deyişle, okul kurmuş bir sanatçıdır. Yapıtlarında, güzellik ve işlev kavramlarını birleştirerek, mühendislik tekniğinin yaratıcılığını, sanatçı beğenisiyle birleştirip özgün yapılar ortaya koymuştur. Ancak bu yapıtlarda işlevi, estetiğin ardına gizleyen bir sanatçı anlayışı egemendir. Böylece, plastik değerleri ön plana çıkarmış özellikle, yaptığı binalarda genişlik duygusu yaratmak amacıyla kare, altıgen ve sekizgen planlar kullanmıştır. Bu binalardaki birbirleriyle uyumlu olarak kullanılan mimarlık öğeleri, bir görkem duygusu yaratacak biçimde düzenlenmiştir. Kubbeyi taşıyan payelerin ince görünmesini sağlamak üzere hücre ve panolar kullanmış, sütun başlıkları mukarnaslarla süslenmiştir. Sinan’ın yapıları mimarlık bakımından olduğu kadar mühendislik bakımından da önem taşır. Bu nedenle “ser mimârân-ı cihan ve mühendisân-ı devran dünyadaki mimarların ve zaman içindeki mühendislerin başı” diye anılmıştır. Yapılarının çoğunun 400 yıl sonra bile ayakta duruyor, hatta kullanılıyor olması, onların taşıyıcı sistemlerine olduğu kadar temellerine de özen gösterilmiş olmasındandır. Sinan’ın mühendis yanı su yollarıyla köprülerinde ortaya çıkar. Bunlarda zamanının sahip olduğu tüm mühendislik bilgilerini uygulamış, hatta kimi zaman onları aşan, ileri götüren tasarımlar gerçekleştirmiştir. Süleymaniye Külliye’sine 53 milyon akçe harcanırken Kırkçeşme yapılarına 43 milyon akçe harcanmış olması da zamanında bunlara verilen önemin bir başka göstergesidir. Sinan, köprülerini de en az öteki yapıtları kadar önemsemiş, toplam uzunluğu 635,5 m’yi bulan Büyükçekmece Köprüsü ile 7 Kapak Konusu Mimar Sinan’ın 90 yaşında yaptığı Selimiye Camii, Türk ve Osmanlı eserleri arasında en önemli yere sahiptir ve mimarlık tarihinin baş yapıtlarındandır. sağlam olduğu kadar güzel de olan bir yapıt diye övünmüştür. En geniş açıklığı örtecek kubbeyi, en ince ve uzun minareyi araştırmak, böyle bir minaredeki şerefelere birbirleriyle kesişmeyen üç merdivenle çıkmayı denemek, bu mühendislik dehasının yaratıcılığını ortaya koyan örneklerdir. Mimarlık, kimi zaman, içinden çıktığı toplumun genel yapısıyla uyum içinde olan bir bütünlüğe erişir. Bu, kendi gününün gereksinmelerini kendi olanaklarıyla karşılayan, ama geçmişin deneyim ve anılarını da içeren bir bireşimdir. Yapı gereçleri, yapım yöntemleri, elde edilen biçimlerle ve onlar da yerel-iklimsel koşullarla uyum içindedirler. Bunları birbirlerinden ve içinde bulundukları toplumsal koşullardan soyutlamak olanaksızdır. Ortaya çıkan biçimler toplumun büyük bir çoğunluğunca benimsenen simgelere dönüşür. Toplumu neredeyse yapılarıyla özdeşleştirmek olasıdır. Bu yalnız belli bir yere ve çağa özgü, başka bir benzeri olmayan bir mimarlık demektir. İşte Mimar Sinan böyle bir süreç içinde yer almaktadır. Tek tek yapıtlarından çok, mimarlığı uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir bireşime götürme yolundaki çalışmalarıyla önem taşır. Osmanlı-Türk mimarlığı onunla birlikte bireşim sürecini tamamlamış, arayış aşamasından klasik dönemine geçmiştir. Bu geçiş, biçim olarak kubbeyi, düzenleme ilkesi olarak da merkezi planlı yapıyı anıtsal bir mimarlığın en önemli öğesi olan kubbeyi ve ona bağlı taşıyıcılar sistemini en yalın ve açık biçimde kullanıp onu anıtsal mimarlık düzenlemelerinin çekirdeği durumuna getirmek Osmanlı-Türk mimarlığının dünya mimarlığına bir katkısıdır. Böylece hem Doğu, hem Batı ile ilişki içinde olan, Anadolu ve Akdeniz kültürlerine sahip çıkan bir OsmanlıTürk İslam mimarlık bileşimi ortaya çıkmıştır. Bu, yapıya katkıda bulunan öteki sanatları da etkilemiş, imparatorluğun her yerindeki yapı eylemleri için yol gösterici olmuştur. Başlıca Yapıtları Çeşitli kaynaklara göre Mimar Sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 okul ve darülkurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 7 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 6 ambar ve mahzen, 48 hamam olmak üzere sayılamayanlarla birlikte üç yüz elliyi aşkın yapı gerçekleştirmiştir. Elli yıla yakın bir süre Osmanlı İmparatorluğu’nun mimarbaşılığını yapmış olmasına karşın, bunların hepsini onun tasarlayıp uygulamış olduğunu söylemek güçtür. Çoğunluğu İstanbul’da olmak üzere imparatorluğun her yanına dağılmış bulunan bu yapıların bir bölümünü öğrencileri ya da ona bağlı mimarlar örgütü yapmıştır. Bunların arasında yapı onarımları da vardır. Bu sayılar Mimar Sinan’a gösterilen saygıyı ortaya koymaktadır. Onun asıl önemi, yapılarında gerçekleştirdiği deneyler ve getirdiği yeniliklerle OsmanlıTürk mimarlığını “klasik” olarak adlandırılan dönemin doruğuna ulaştırmasındadır. 8 Kapak Konusu Osmanlı çini işçiliğinin en nadide örneklerini camii içerisinde bulabilirsiniz. Şehzade Mehmet Türbesi de taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Mimar Sinan tek tek yapıtlarından çok, mimarlığı uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir bireşime götürme yolundaki çalışmalarıyla önem taşır. Bu çalışmalar ile Osmanlı-Türk mimarlığı, bireşim sürecini tamamlamış, arayış aşamasından klasik dönemine geçmiştir. Mimar Sinan’ın eserlerinin bazıları isim ve tarih sıralamasıyla; - Şehzade (Mehmed) Külliyesi 1543-1548, İstanbul - Rüstem Paşa Külliyesi 1544 - 1555, Tahtakale / İstanbul - Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi 1546, İstanbul - Hayrettin Paşa Hamamı (Çinili Hamam) 1546, Zeyrek / İstanbul - Mihrimah Sultan Külliyesi 1547 - 1548, Üsküdar / İstanbul - Rüstem Paşa Medresesi 1550, Cağaloğlu / İstanbul - Süleymaniye Külliyesi 1550 - 1557, İstanbul - Zal Mahmut Paşa Külliyesi 1551 - 1566, Eyüp / İstanbul - Sinan Paşa Külliyesi 1553 1555, Beşiktaş / İstanbul - Kırkçeşme Su Yapıları 1555 - 1563, Alibey Köyü / İstanbul - Haseki Hürrem Sultan (Çifte) Hamamı 1556, Sultanahmet / İstanbul - Rüstem Paşa Kervansarayı 1560, Edirne 9 - Mihrimah Sultan Külliyesi 1562 - 1565, Edirnekapı / İstanbul - Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi 1564 - 1569, Lüleburgaz - Büyükçekmece Köprüsü 1566 - 1568, İstanbul - Sultan Süleyman Kervansarayı 1566 - 1567, Büyükçekmece / İstanbul - Selimiye Külliyesi 1567 - 1575, Edirne - Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, 1571 - 1572, Kadırga / İstanbul - Piyale Paşa Camisi 1573 - 1577, Kasımpaşa / İstanbul - Sultan II. Selim Türbesi 1574 - 1577, Ayasofya / İstanbul - Sokullu Mehmet Paşa Camii 1577 - 1578, Azapkapı / İstanbul - Valide Sultan Külliyesi 1577 - 1583, Üsküdar / İstanbul - III. Murat Köşkü 1578, Topkapı Sarayı / İstanbul - Kılıç Ali Paşa Camisi 1580 Tophane / İstanbul - Şemsi Ahmet Paşa Camisi 1580, Üsküdar / İstanbul Manisa’dan Eserler Mimar Sinan’ın Ege’deki tek eseri Manisa Muradiye Camii 10 Manisa’dan Eserler Çini, kalem işi, taş, alçı, madeni ve ahşap süslemelerden oluşan Muradiye Camii, İstanbul’daki Mimar Sinan yapılarıyla benzerlik göstermekte ve İstanbul ile Manisa arasında bağlantı kurmaktadır. Manisa Muradiye Camii’nde Sinan yapılarında hakim olan genel süsleme prensiplerine bağlı kalınmıştır. İç mekan süslemesinde ölçülülük hakimdir. Genel olarak aşırılıktan kaçınılmış ve yapı süsleme ile boğulmamıştır. Yapıyı bir bütün halinde ele alan ve iç mimariye uygun bir süsleme anlayışına sahip olan kalem işi süslemeler genelde kubbe, pandandif ve üst kat pencerelerin etrafına uygulanmıştır. Kubbe içlerinde, pencere kenarlarında, son cemaat yeri pencere alınlıklarındaki panolar ile iç pencerelerin tavanında, minber külahında yer alan kalem işi, özgün nakışlar 19. yüzyılda yapılan bir onarımda kaldırılarak, cami batı tarzında bezeme ile süslenmiştir. Camide kalem işi süslemeler ile çini süslemeler motif, desen, renk karakterleri ile birbirlerine benzerlik gösterirler. Süslemelerde genellikle naturalist görünüşlü lale, gül ve goncası, nergis çiçeklerinden meydana gelmiş buketler, hatai ve rumiler yer alır. 11 Manisa Muradiye Camii’nde ahşap işçiliği kapı kanatları ile pencere kanatlarında ve mahfil tavanlarında görülmektedir. Caminin iki kanatlı, fildişi ve sedef kakmalı ceviz ağacından yapılmış kapısı orijinaldir. Her bir kapı kanadı üç adet panodan meydana gelmiştir. Üst ve alt panolar kare, ortadaki ise dikdörtgendir ve üstteki ayet panosu dışında diğerlerinde geometrik süsleme uygulanmıştır. Daha önce kuzeydeki giriş kapısı üzerinde bulunan bronz kapı tokmağı ise şimdi Manisa Müzesi’ndedir. Caminin pencere kanatlarında da şema olarak benzer bir kuruluş olmasına rağmen panoların üzerinde hiç süsleme olmaması dikkat çekmektedir. Renkli taş işçiliği ise yapının gerek iç süslemesinde gerekse dış cephe süslemelerinde kullanılmıştır. Manisa Muradiye Camii, Mimar Sinan’ın Ege’deki tek eseridir. Caminin gerek süsleme özelliklerinin gerekse süslemelerde kullanılan malzeme, teknik ve kompozisyon Manisa’dan Eserler özelliklerinin biraz daha sade olmakla beraber Sinan’ın İstanbul ve diğer şehirlerde bulunan camilerindeki genel özellikleri barındırdığı gözlenmekte, bu camiler ile Manisa Muradiye Camii arasında genel prensipler açısından paralellik ve benzerlikler takip edilebilmektedir. Sinan’ın üçüncü Selatin Camii olan Manisa Muradiye Camii, Selimiye ve Süleymaniye camileri yanında daha mütevazi kalmaktadır. Şehzadeler şehri Manisa, çini süslemelere büyük önem veriyor Mihrabın yanındaki doğu ve batı duvarlarındaki alt pencereleri ve alınlıkları üç çini bordür çevrelemiştir. Kenar bordürleri birbirine eşittir. Kenardaki iki bordürde kırmızı zemin üzerine, helezonik bir hat üzerine yerleştirilmiş yatay ve kesintisiz olarak tek yöne doğru devam ettirilen ulama tarzında hatayi motifi işlenmiştir. İki adet naturalist beyaz yaprak hatai motifinin çanak kısmına simetrik olarak yerleştirilmiş, hatainin tepe kısmından simetrik olarak yerleştirilen iki adet hançer yaprağının da üstten çıkmasıyla hatai motifi merkeze alınarak helezonik biçimdeki süslemenin ana teması oluşturulmuş, aynı kompozisyonun bir ters bir düz olarak ulanarak tekrarlanması sonucunda bordür meydana getirilmiştir. Hatailerde beyaz üzerine turkuaz, mor, yeşil; hançer yapraklarında ise beyaz üzerine mor renkler kullanılarak bezeme yapılmıştır. Ayrıca hançer yapraklarının üst kısmına birer tane beyaz renkte çin bulutu motifi işlenmiş, hatai motiflerinin bazılarının üzerine ise kırmızı renkte damlalar konulmuştur. Aynı bordür mihrap duvarında da tekrar edilmiş, farklı olarak zeminde kırmızı renk yerine yeşil renk uygulanmıştır. Ortadaki bordürde ise beyaz zemin üzerine naturalist bir çiçek dekorasyonu yer alır. Öncelikle 16.yüzyılın en karakteristik özelliği olan mercan kırmızısı olmak üzere çeşitli renkleri barındıran bu parlak Manisa Muradiye Camii’nde çok zengin kalem işi süslemeleri kullanılmasına karşılık çini süslemeler bordür şeritleri halinde daha az alan kaplar. Bunun yanı sıra kullanılan çiniler 16. yüzyılın ikinci yarısına aittir. 12 Manisa’dan Eserler kalan köşeliklere turkuaz üzerine beyaz rumiler iplik biçiminde birbirine geçerek kullanılmıştır. Mihrap duvarındaki alt pencerelerin etrafındaki çini süsleme batı ve doğu duvarlarındakilerle aynı biçimde oluşturulmuştur. Ayrıca hatai ve çin bulutlarında kırmızı renk daha yoğun olarak kullanılmıştır. Manisa Muradiye Camii’nde çok zengin kalem işi süslemeleri kullanılmasına karşılık çini süslemeler bordür şeritleri halinde daha az alan kaplarlar. Fakat 16. yüzyılın ikinci yarısına ait çok kaliteli çinilerdir. Manisa’nın şehzadelerin yetiştirildiği bir merkez olmasından dolayı, yapının çini süslemelerine özel bir önem verilmiştir. Türkiye’nin önde gelen birçok camisinde kalem işi süslemeler mevcuttur zeminli bordür üzerinde bulunan naturalist kıvrımdallar üzerinde tek lale ve dalın bitiminde karanfil; başka bir kıvrımdal üzerinde ise gül ve goncası iki ayrı dala ayrılmış ve ortak dal tek bir lale ile sonlanmıştır. Mihrap bölümündeki alt pencerelerin dikdörtgen alınlıklarında, üst pencerelerin bordürlerinde ve son cemaat yeri duvarındaki pencerelerin tepelerindeki panolarda aynı çini kompozisyon tekrarlanmıştır. Dikdörtgen panonun merkezinde dilimli kartuş içerisine mavi zemin üzerine beyaz sülüs yazı ile İhlas Suresi yazılmış kartuş dikdörtgen pano ile sınırlandırılmıştır. Pano ile kartuş arasında Kalem işi süslemelere, kubbe içlerinde, pencere kenarlarında, son cemaat yeri pencere alınlıklarındaki panolar ile iç pencerelerin tavanında, minber külahında ve pandandiflerde rastlanır. Caminin duvarları daha önceden tamamen klasik dönemin kalem işi süslemeleri ile kaplı iken, daha sonra bunlar kısmen dökülmüş ve yerlerine barok üslupta yeni nakışlarla süsleme yapılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son restorasyon (19521964) sırasında, 19. yüzyıldan kalma barok kalem işleri raspalanarak orijinal kalem işi süslemeler ortaya çıkarılmış ve bunların üzeri sonradan tekrar boyanmıştır. Kubbe merkezindeki madalyon içerisinde, lacivert zemin üzerine beyaz sülüs hatla bir ‘ayet’ yazılmıştır. Manisa Muradiye Camii, Edirne Selimiye Camii, İstanbul’da Kara Ahmet Paşa Camii, Topkapı Sarayı ve Revan Köşkü gibi yapılarda ahşap üzerine kalem işi süslemelerle karşılaşılmaktadır. 13 Manisa’dan Eserler Pandandiflerin etrafını lacivert zemin üzerinde kırmızı, yeşil, beyaz renklerde hatai tarzda yaprak ve çiçekler bulunan bir bordür çevirmektedir. Pandandif içleri rumi motifleri ile bezenmiş, lacivert zemin üzerine sülüs hatla Dört Halife’nin isimleri yazılmıştır. Doğu ve batı kapılarının iç alınlıklarında ve onların üzerine gelen, üst mahfil altlarında aynı türde bitkisel bezemeler yer alır. Ayrıca sivri kemerli üst kat pencerelerin etrafları yine rumi dolgulu şeritler ve palmetli taçlarla süslenmiştir. Bizans’a ait örnekleri anımsatan taş süslemeler Taş süsleme harim içinde, minberde, son cemaat yerinde, mahfil korkuluklarında ve ayrıca mimari elemanlarla yapılmış; mahfil altındaki kemer ile eyvan kemerlerinde renkli, dilimli şekilde karşımıza çıkmaktadır. Muradiye Camii’nin son cemaat yeri revakını, altı adet mermer sütun taşır. Sütunlar bronz bilezikli kaidelere oturtulmuş olup başlıkları mukarnastır. Pencere kemerlerinde renkli taş işçiliği uygulanmış, kırmızı ve beyaz renkte taşlar kullanılmıştır. Bunlardan kırmızı olanlar çabuk ufalanarak kırılabilir durumdadır. Aynı özelliklere sahip kırmızı ve beyaz taştan yapılmış bir sıra burgulu silme, son cemaat revakını ve bütün binayı çepeçevre kuşatarak aşağıdaki ve yukarıdaki pencereleri birbirinden ayırır. Yan taraftaki kapılarda 14 mermerden yapılmış kemerlerin üzerine kondurulmuş üzerinde yazılar bulunduran levhalar vardır. Bunların hepsi işlenmiş bir dikdörtgen ile çerçevelenmiş olup Bizans’a ait örnekleri anımsatmaktadır. Bazı pencere boşlukları altıgen, yedigen şekillerle doldurulmuştur. Bu tarz, 16. yüzyılın sonlarına doğru pencere kafeslerinde kullanılan karakteristik bir uygulamadır ve İstanbul’da Azapkapı’da, Kılıç Ali Paşa’da ve bu döneme ait camilerde mevcuttur. Minber Minber, mermerdendir. Basık kemerli minber kapı alınlığında, ‘Kelime-i Şehadet’ yazılıdır. Onun üzerinde ise, iki sıra mukarnaslı korniş ile palmetlerden oluşan bir taç bulunur. Minber kürsüsü, çokgen gövdeli, dört ince sütuncenin üzerine oturur. Sütunceler arasında sivri kemerler atılıdır. Sivri kemerli sütunlar üstündeki kürsü kısmı, yine palmetlerden oluşan bir taç ile sonlanır. Minber aynalığının ortasında şebekeli rozet yer alır. Minberdeki bütün şebekelerin motifi aynıdır. Süpürgeliklerinde ise, üç tane yan yana sıralanmış kaş kemerli niş ve köşede üçgen pano yer alır. Minber kapısından gövdeye geçiş, köşelik biçiminde, içi rumilerle dolgulanmış ve bir palmet ile sonlanan mermer köşebend ile sağlanmıştır. Burada ve minberin tamamındaki köşelikler aynı rumi deseni ile dolgulanmış ve altın varak üzerine yeşil renkler kullanılmıştır. Manisa’dan Eserler Minare Süpürgeliğin altından başlayarak, kürsü kısmının da üstünde hiç kesilmeden dolaşan baklava dilimi biçiminde tek sıra mukarnas dizisi minberi dolaşır. Minberin düz yüzeyleri de silmelerle hareketlenmiştir. Mihrap Mihrap, yarım tonozla örtülü çok geniş bir eyvan içindedir ve çokgen gövdelidir. Mihrabın etrafını beyaz mermer kaval silme dikdörtgen oluşturacak şekilde çerçevelemektedir. İki köşesinde kum saati motifli başlık ve kaidesi olan somaki gömme sütunce bulunur. Mihrabın köşeliklerinde mihrap aksında simetrik, hepsi dairesel çerçeveli ve altın varakla hatlı, zeminleri kırmızı veya yeşil renkte olup içlerine değişik yazılar işlenmiştir. Minarenin kaidesi çok yüksektir. Son cemaat revakını ve bütün binayı çepeçevre kuşatan, iki renkte taşla kakmalı, burgulu silme, kare kesitli olarak kaidenin düşey ortasından geçecek şekilde minareyi de sarmalar. Kaide bölümü bu silmenin altında, köşeleri kum saati biçiminde başlıklı sütuncelerle süslenir. Kaideden silmelerle prizmatik kesimli pabuca geçilir. Pabuç da daralarak gövdeyi oluşturur. Bir süre düz olarak devam eden gövde kıvrak profilli taş bilezikle, sonra da iki ince silmeyle hareketlenir. Gövdenin köşelerini hatlayan düşey silmeler, altta ve üstte çift bingili kemercikler şeklinde birbirine bağlanır. Üst pencerelerde vitray şeklinde, mihrap alınlığında ise alçı süslemeler bulunmaktadır. Kapı ve pencere kepenklerinde ve orta kapının kapı tokmağında madeni süslemeler mevcuttur. Eskiden kuzeydeki giriş kapısı üzerinde, şimdi Manisa Müzesi’nde bulunan bronz kapı tokmağı, iki parçalıdır. Alttaki parça, hilal şeklinde, kenarları fistolu ve delikli yarım küre biçimindedir. Kürenin ortasında papatya şeklinde bir çiçek yer alır. Çiçekten kenarlara doğru genişleyip çarkıfelek şeklinde kıvrılarak giden üç kol bulunur. Kollar üzerinde kazıma 15 tekniği ile yapılmış çiçekli kıvrımdalar görülür. Sinan’ın eserlerinde ahşap işçiliği; kapı ve pencere kanatları, dolap kapaklar, vaaz kürsüleri, müezzin mahfilleri, tavanlar, konsollarla sundurmalar ile sanduka ve parmaklıklarda ahşap süslemeleri karşımıza çıkmaktadır. Manisa Muradiye Camii’nde ahşap işçiliği kapı kanatları ile pencere kanatlarında ve mahfil tavanlarında görülmektedir. Manisa Muradiye Camii’nin ahşap işçiliğine en güzel örnek olarak, portalın orijinal iki kanatlı, fildişi, bağa ve sedef kakmalı ceviz ağacından yapılmış kapısı gösterilmektedir. Her kanat, altta ve üstte küçük, ortadaki büyük ve sade profille çerçevelenmiş üç dikdörtgen pano ile süslenmiştir. Bunlardan üstteki panonun içi kabartma harflerle süslü ayet panosudur. Bu ayet yazılı panonun etrafını sedef kakma, küçük beşgenlerden oluşan bordür çerçevelemektedir. Orta ve alttaki panolar kündekari tekniği ile yapılmıştır. Çıtalarla kasetlenen küçük parçalar üzerinde, fildişi ve sedef kakmalara rastlanmaktadır. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı öğrencisi Fatma Öztürk’ün yüksek lisans tezinden alıntıdır. Megaron MEGARON nedir? 10 89 ve zaman içinde de sundurmalı ve avlulu yapılara dönüşmüştür. Mimarinin çekirdeği diyebileceğimiz bu format, İzmir - Ionia oradan Ege Adaları, oradan Roma, Akdeniz ve Avrupa medeniyetlerinde kabul görmüştür ve tüm Avrupa medeniyetlerinin mekansal düzeninin temelini oluşturmuştur. 69 Megaron, insan yerleşmelerinin ilk mekânlarındandır. Mezopotamya’yla birlikte ilk yerleşme bölgelerini barındıran Anadolu’da bir anlamda mimarlığın doğuşunun simgesidir. 55,4 16.8 10 16.8 35.3 18.4 35.3 Megaron, uzun ev modeline uygun, büyük bir merkezi ocağı ve sütunlu bir girişi bulunan geniş bir galeri barındıran evdir. Megaronun sütunlu girişinin önünde, çeşitli odaların ve büroların açıldığı bir avlu bulunmaktadır. Ayrıca, megaronlar tapınak, depo ve soyluların, kralların kaldığı yer olarak da bazı kaynaklarda geçmektedir. İzmir kentinin ilk kuruluşu MÖ 3000 yılına kadar gitmektedir. İlk kurulduğu yer olan Bayraklı, oval planlı evlerden oluşan düzenli bir kenttir. M.Ö. 640-545 arasında en parlak dönemini yaşayan kentte, mimarlık tarihinde “Megaron” denen ilk köşeli ev formatı oluşmuştur. Bu ilk köşeli format, oda kavramına dönüşerek iki, üç odalı 16 Bir kapı ve dört duvarın oluşturduğu en basit mekânın simgesi olan megaron, amblem olarak kullanılan oranlarıyla, farklı imgelemeler yapmayı da amaçlamaktadır. Kısa cephesinden tek girişi bulunan dar bir dikdörtgenden oluşan megaron, insan yerleşimlerinin ilk mekanlarındandır. Miken uygarlığında ortaya çıkmıştır. Bu yapı tipi; tarih içinde girişe eklenen sundurma, sundurma önüne eklenen kolonlar ve daha sonraları yapıyı çevreleyen kolon sıraları ile zenginleştirilerek oluşturulan Eski Yunan tapınaklarının kökenidir. Bir kapı ve dört duvarın oluşturduğu en basit mekânın simgesi olan Megaron, Mimarlar Odası’nca amblem olarak kullanılan oranlarıyla, farklı imgelemeler yapmayı da amaçlamaktadır. (TMMOB Mimarlar Odası’nın amblemi de dik çizilmiş bir megaron planıdır.) Megaronun iki yan duvarının ön ve arka duvarlara göre, altın oranlar uyarınca daha kalın olması, yine en basit konstrüktif öğeler olan iki kolon ve bir lentoyu simgelemektedir. Kolon çizgilerinin kalınlığı nedeniyle, dışarıdaki karenin içinde yaratılan dikdörtgen mekân ise mimaride karmaşık çelişkiyi göstermektedir. Köşe Yazısı Manisa Yolları dardır, harcı da vardır vergisi de vardır... Manisa da, İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa gibi büyükşehirlerden sonra otopark ve trafik sorunu ile karşılaşan iller arasına girmiş oldu. Manisa’nın diğerlerinden farkı, bu sorunlarla karşılaşmak zorunda bırakılmasıdır. Ömer Faruk EROL Avukat - Hür Işık Gazetesi Köşe Yazarı Manisa’nın nüfusu son on yılda iki katına çıkmış değil, araç sayısı iki katına çıkmış değil, gelir seviyesi iki katına çıkmış değil, ancak gün geçtikçe Manisa otopark problemi, şehir sıkışıklığı ve yoğun trafik giderek büyümektedir. Sorun başlıkta mevcut. Bir de şöyle örneklersek, üzüm bağının içindeki evin bahçesine bir de havuz yaparsan havuzu yaptığın alandan ürün alamazsın. Havuz, cazip gelebilir. O havuzun olimpik havuz boyutunda olduğunu düşünün. İşte Manisa böyle bir yer. Bahçesine olimpik havuz yaptığın için sadece havuzun kenarlarından üzüm toplayabildiğin bir bağdır. Otopark sorununun yanında bir de gideceğiniz yerin iki km ötesine koyduğunuz aracınıza otopark parası ödemenin değeri paha biçilemez. Bu sayımızdaki konumuz, belediyelerin veya şirketlerinin topladıkları otopark ücretlerinin kanuniliği, dayanağı, ödenmediği durumda karşılaşılabilecek durumlar olacaktır. Belediyeler İmar Kanunu’nun 37. ve 44. maddesi gereğince, yeni yapılacak binalara otopark yeri gösterilmedikçe yapı izni, otopark tesis edilmedikçe de kullanma izni vermezler. Binayı kullanacakların otopark ihtiyacı bina içinde, bu mümkün değilse parselinde karşılanması esastır. Binanın daha yapımı esnasında aldığı bu harç karşılığında otopark olarak kullanılacak yeri tesis ettiği otoparkı kullandığınız için belediye sizden otopark ücreti alamaz. Sonuç olarak ortada yapılmış bir bina varsa, içerisinde otoparkı yoksa o binanın kullanımı için önündeki, arkasındaki, 18 sağındaki, solundaki sokak, cadde veya yollar otopark olarak tesis edilmiş demektir. Bu, bugün otopark ücreti ödediğiniz caddelerde, sokaklarda bulunan evlerden zaten o yol kenarındaki otopark yerleri için ücret alınmış demektir. Peki, belediyeler anayol ve caddelerde alınan otopark ücretini neye dayandırıyor, onu da anlatalım. 2464 sayılı Belediye Gelirler Kanunu’nun 52. maddesinin 3. bendi “motorlu kara taşıtlarının park etmeleri için trafik komisyonlarının olumlu görüşü alınarak belediyelerce şehir merkezlerinde tesis edilen ve işletilen mahallerin çalışma saatleri içinde, taşıtlar tarafından işgali halinde işgal harcı alınır’’ der. O halde ödediğimiz paralar otopark ücreti değil işgaliye harcıdır. Belediyelerin dayanağı bu kanun ve kanun maddesidir. Peki, mahkemeler çelişen bu iki durum karşısında nasıl bir tutum sergilemiş onu da anlatalım. İlk duyduğumuz olay Bolu’dan. Bolu’da alınan otopark ücretleri yasal dayanağı olmadığı için mahkemece reddedildi. Manisa’da ise durum karışık. 7 ana caddede otopark ücreti uygulamasının yasal olduğu, diğer 12 caddede ise yasal dayanağı bulunmadığı için otopark ücreti uygulaması sonlandırıldı. Tabii belediye kanuni dayanak bularak yeni düzenlemelerle yeni otopark uygulama alanları oluşturdu. Haziran 2011 tarihli Ankara Mahkemeleri’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararı karşısında Polatlı halkı da dava sonuçlanıncaya kadar Köşe Yazısı otopark ücreti ödemeyecek. Turgutlu da başlayan otopark uygulamasına karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararı da “Belediyeye verilen yetkinin hukuka, kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun kullanılıp kullanılmadığı, yolların asıl kullanım amacını engelleyip engellemediği, ulaşımı güçleştirip güçleştirmediği, trafik güvenliği açısından sakıncasının olup olmadığı, planlama ve şehircilik ilkeleri açısından yapılan uygulama ile yolların kullanım fonksiyonunun ne şekilde değiştiği ve bu değişikliğin yolun imar planlarında öngörülen fonksiyonuna uygun olarak kamuya hizmet vermesine imkan verip vermediği hususlarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği halde yapılmamış olması gerekçesiyle” Danıştay tarafından bozulmuştur. Otopark uygulamalarının artık işgaliye durumundan çıkıp ticari nitelik kazanması vergi dairesinin de dikkatinden kaçmamış, otopark ücretlerinden vergi tahsil etmeye başlamış. Bu hali ile vatandaşlar yapı izni alırken, kullanım ruhsatı alırken ödedikleri otopark harcının yanında, aynı nedene dayalı olarak işgaliye harcı ödemek zorunda kalıp, bununda vergisini ödemektedirler. Şu aşamada merakımızı giderecek bir mahkeme kararı neden yok diye söylenebiliriz. Çünkü açılan onca dava içerisinde onca farklı karar var. Görüş birliği yok. Belediyeler yine kendilerine bir çıkış yolu bularak bu ücretleri talep etmekte. Şu anda malum şirket ve belediye sadece borçları kaydetmekle ilgileniyor. Henüz ortada yasal işlem başlatılmış değil. Bunun birkaç nedeni olabilir. Birincisi belediye; yasal dayanağı olmadığını düşündüğü otopark ücretlerini ödeyenden tahsil edip, ödemeyene ödemesi gerektiğini söylüyor. Ancak yasal işlem yapmayı düşünmüyor. İkincisi, işlemin tamamen hukuksal olduğunu düşünüp yasal işlemleri başlatmak üzere hazırlık yapıyor. Araçların fotoğraflarını çekiyor, ihtarnameler gönderiyor. Üçüncüsü, yasa koyucunun bu konuda bir düzenleme yapacağını düşündüğünden yasal düzenlemeyi bekliyor. Ancak şunu biliyoruz ki, cadde ve sokaklar umuma ait olup, buraların üçüncü kişilere kiraya verilmesi veya üçüncü kişiler tarafından işletilmesi mümkün değildir. O halde belediyelerin işgaliye harcını özel bir şirket aracılığı ile talep edebilir olması da mümkün değildir. Bunu bilmenin rahatlığı içinde konuya eğilmek lazım. Son olarak da, hukuki dayanağı olsun veya olmasın, seçimle gelip seçimle gidileceğini bildiği için seçmeni huzursuz etmek istemiyor. Peki yasal işlemden kastedilen nedir? Diyelim 2000 kişinin otopark ücreti var. 2000 kişiye icra takibi başlatılacak. İtiraz etmeyenler borcu kabul etmiş olacaklar. Haliyle ödemek zorunda kalacaklar. İtiraz edenler ise muhakeme edilecekler. O zaman mahkeme diyecek sen aksın sen karasın. Yukarıda belirttiğimiz çelişkiler ışığı altında, yasal bir düzenleme yapılana kadar, mahkemeler görüş birliği edene kadar kanuni dayanağı tartışmalı olan işgaliye harçlarının ödenmesi takdirinizdir. Gözbebeği Eserlerimiz Antoni Gaudi’nin hayatını adadığı dünyanın en özgün kilisesi Bitmeyen Kilise La Sagrada Familia La Sagrada Familia (Kutsal Aile) İspanya’nın Barselona Şehri’nde bulunan modern mimarinin öncülerinden sayılan Antonio Gaudi (1852-1926) tarafından 1882 yılında yapılmaya başlanılan fakat Antonio Gaudi’nin 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölmesi sonucu yarım kalan bir bazilikadır. Yapımı halen devam etmektedir. Halk arasında bitmeyen kilise olarak da bilinir. 1882 yılında halkın yardımlarıyla yapımına başlanan mimarinin bitmemesinin nedeni, hala sembolik olarak halkın yardımlarıyla yapımına devam edilmesi ve Gaudi’nin karmaşık mimari tarzının çözülmesinin güçlüğüdür. Ayrıca binanın çizimlerinin ve ilk yapım yöntemlerinin de 19. yüzyıldan kalması nedeniyle günümüz teknolojisine uyarlanması da bir başka zorluktur. Gaudi, bazilikadaki büyük kulelerden ancak bir tanesinin bitimini görebilmiştir. Kuleleri tasarladıktan sonra bu kulelerin Barselona’ya gelecek olan gezginler için mükemmel bir karşılama olacağına inandığını belirtmiş ve kulelerin tepesindeki süslemelerin cennet ile yeryüzü arasında bir bağlantı sağlarmış gibi göründüğünü de büyük bir heyecanla ifade etmiştir. La Sagrada Familia; Doğuya bakan Doğuş, batıya yönelen Tutku ve güneye çevrilen, daha tamamlanmamış olan Cennet adında üç cepheye sahiptir. Doğuş Cephesi, 1894-1930 yılları arasında inşa edilen ilk cephedir. 20 İsa’nın doğumuna adanan bu cephe, Gaudi’nin natüralist stilini yansıtacak şekilde doğadan resimler ve sahnelerle süslenmiştir. 1987’de tamamlanan Tutku Cephesi ise Doğuş cephesinin aksine sade bir görünüme sahiptir. Geniş, yalın taşların göz kamaştırıcı çizgilerle şekil verildiği cephe, İsa’nın çarmıha gerilişini sembolize eder. Gözbebeği Eserlerimiz Benim müşterilerimin acelesi olmaz Antoni Gaudi Yapımına 2002’de başlanan Cennet Cephesi, Tanrı’ya giden yolu temsil eder. En geniş ve en çarpıcı cephenin yapımı tamamlandığında kilisenin merkezine bir geçiş yolu daha açılmış olacaktır. işini 1883 yılında üzerine almıştır. Gittikçe daha fazla zamanını bu esere ayıran Gaudi, 1908’de başka proje almayı bırakmış ve 1926 yılında hayata gözlerini yumana kadar sadece La Sagrada Familia ile uğraşmıştır. Bazilikanın iç yapısına bakacak olursak binayı ayakta tutan kolonların gittikçe dallanıp budaklanan bir ağaç şeklinde olduğu görülmektedir. Bir mimari deha olan Gaudi’nin bu şaheserinin içine giren insanlar, bir orman içerisinde bulunduğunu hissetmektedir. Gaudi, tüm mimari bilgisini, inancın gizemine ilişkin görsel açıklamalarla birleştirerek bir 20. yüzyıl katedrali yaratmayı arzulamıştır. Sadece tüm enerjisini esere ayırmakla kalmamış, stüdyosunu da inşaata taşımıştır. Tüm parasını şaheserine harcadı 20 bin ton ağırlığındaki dünyanın belki de tamamlanmamış en ünlü yapısı, son derece sorunlu bir tarihe sahiptir. ‘‘Tanrı’nın mimarı’’ olarak tanınan Gaudi, diğer tüm fonlar tükendiğinde tüm parasını bu projeye yatırdığı için yoksulluk içinde hayatını kaybetmiştir. Antoni Gaudi dünyanın en özgün kilisesi La Sagrada Familia için hayatını adamıştır. Gaudi, 1882’de F. del Villar tarafından yapımına başlanan kiliseyi tamamlama Gaudi 7 Temmuz 1926’da, 74 yaşında tramvayın altında kalarak ölmüş ve hayatını adadığı La Sagrada Familia’ya gömülmüştür. Bir yüzyıl daha sürmez Kilise yetkilileri yapının bitiş tarihiyle ilgili kesin bir bilgi vermemekle birlikte hedeflerinin Gaudi’nin ölümünün 100. yıldönümü olan 2026 yılında tamamlamak olduğunu belirtmişlerdir. 87 yaşında olan ve 44 yıldır kilisede çalışan baş mimar Jordi Bonet, kilisenin 2025 yılında tamamlanabileceğini bildirmiştir. 21 Röportaj Teorisiyle büyüyen pratiğiyle gelişen mimar Kayhan İşeren İstanbul’da okuyup meslek hayatını Manisa’da sürdüren Kayhan İşeren, gerçekleştirdiği projeler sayesinde bulunduğu konuma geldiğini söylüyor. Kayhan İşeren ile mimarlığı, gençlere tavsiyelerini ve aile hayatını konuştuk. Kayhan İşeren kimdir, kendinizden bahseder misiniz? 26 Nisan 1937 tarihinde dünyaya geldim ve 1963 yılında evlendim. 3 erkek çocuk ve 2 kız çocuk babasıyım. 1 kızım İstanbul’da sınıf öğretmenliği yapmakta, diğer kızım Manisa’da evli 2 çocuk annesi, 1 oğlum İngiltere’de yaşıyor, 1 oğlum su ürünleri bölümü mezunu CHP Manisa Basın Sözcülüğü görevinde. Çocuklarımdan yana sıkıntı çekmedim ama düşününce 5 çocuğun fazla olduğunu söylüyorum. Manisa Mimarlar Odası’nın kayıtlı ilk mimarıyım. 1962 yılında o günkü adıyla İstanbul Teknik Okulu’ndan mezun durumuna geldim fakat stajlarımı mezun olduktan sonra yapmayı tercih ettiğim için 1963 yılının mart ayında Mühendis Mimar ünvanını alarak mezun oldum. Üniversiteyi kazanmadan önce babamın da isteğiyle İnşaat Mühendisi olmayı düşünüyordum; o dönemde 2 aşamalı olarak yapılan üniversite giriş sınavının 2. aşamasında İstanbul Teknik Okulu’nun sınavına giren 12 kişi arasından Mimarlık Bölümü’nü birincilikle kazandım. Üniversite yaşamımın 1. yılında İstanbul Çukursarayı yakınlarında ikamet ettim, daha sonraki 5 yılda yurtta 6 kişilik odada kaldım. Mimar adayının üniversiteyi okuduğu şehrin önemi büyük Teoride değil, pratikte mimar olunur Mimar olunması için üniversite eğitimi yeterli midir? Üniversite yaşamım 6 yıl sürdü ve bu 6 yıl içerisinde öğrencilik yaşamı dışında okuldaki hocalarımın bürolarında çalıştım. Bana göre mimarlık mesleğinin öğrenilmesi için fakültelerdeki 4 yıllık eğitim süresi yetersizdir ve 5 veya 6 yıl olmadır. 22 Röportaj Ayrıca fakültede alınan eğitimle değil, piyasada iş yaparak ve mimarlık bürolarında çalışarak gerçek anlamda mimar olunabilir. süre burada çalışarak Manisa Belediyesi’nden ayrıldım. Murat Müstecepoğlu’ndan Demirci Öğretmen Okulu işiyle ilgili teklif alarak yaklaşık bir buçuk yıl Demirci’de çalıştım. 1980 yılında Manisa Belediyesi İmar Müdürü pozisyonunda göreve başladım ve 9 yıl boyunca bu görevi sürdürdüm. Manisa’da projelendirdiğim Arma Oteli ve Anemon Oteli bilinen yapılarımdandır. Sizce, İstanbul’un mimarlık üzerindeki etkisi nedir? Bir mimar adayının okuduğu şehrin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İstanbul bu anlamda çok avantajlı bir şehir ve mimar adayı İstanbul’un farklı semtlerinde birbirinden çok farklı yapıları görüp inceleyebilir. Ben de İstanbul’da eğitim görmüş olmaktan dolayı şanslıyım. Mezun olduktan sonraki dönemde bir süre İstanbul’da proje yarışmalarına katılan bir grupla çalışma fırsatı buldum. Mimarlık, sadece proje çizmek değil asıl projenin uygulanması demek Bu mesleğe Manisa’da devam etmenizle birlikte hayatınızda neler değişti? Genç mimarlara tavsiyeleriniz nelerdir? Genç mimarlara tavsiyelerim; birlik olmaları, sosyal olmaları ve isimlerini duyurmaları gerektiğidir. Bunun için proje yarışmaları önemli ve bu tür yarışmalara katılmaları gerekiyor. Genç meslektaşlarıma mimarlığın sadece proje çizmek değil asıl projenin uygulanması demek olduğunu söylemek isterim. Daha sonra şartlar, benim Manisa’ya dönmemi istedi. Babamın ve ortağımın Manisa’da 3 okul inşaatı işi almasıyla müteahhitlik yapmaya başladım. Ortaklarımdan dolayı bu işten büyük zarar görüp 10 yıla yakın bir süre bu zararının telafisi için çalıştım. 1963 yılında Manisa Belediyesi Fen İşleri Müdürü pozisyonunda 1 yıl çalıştıktan sonra, Fen İşleri Müdürü pozisyonuna Tevfik Fındıklıoğlu’nun getirilmesiyle Fen İşleri Müdür Yardımcılığı pozisyonuna getirildim, kısa bir Manisa’daki meslektaşlarım hakkında bilgi ve haber alabileceğim için bu derginin çıkarılmasına çok memnun oldum. 23 Restorasyon RUM MEHMET PAŞA BEDESTENİ İlk sayımızda Rum Mehmet Paşa Bedesteni Ana Yapı Restorasyonu’nu sizlerle paylaşmak istedik. Rum Mehmet Paşa, Fatih Sultan Mehmet saltanatı sırasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Karaman Seferi esnasında sergilediği kıyım ve talanı ile tarihe geçmiştir. Bu icraatını devşirme kökeni ile ilişkilendirmektedir. Rum Mehmet Paşa Osmanlı Saray Okulu olan Enderun’dan yetişmiştir. Saraydan çıktıktan sonra Beylerbeyi Serdar ve vezir görevlerinde bulunmuştur. Rum Mehmet Paşa, Mahmut Paşa’dan sonra 1466 – 1469 yılları arasında sadrazamlık yapmıştır. Ölüm tarihinin ne zaman olduğu kesin olmamakla birlikte 1470-1474 yılları arasında olduğu düşünülmektedir. Azledilerek idam edilmiştir. Rum Mehmet Paşa Bedesteni eski şehirlerarası otogar, şimdiki köy garajının yanında bulunmaktadır. yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Rum Mehmet Paşa’nın yaşadığı dönem ve yapının mimari üslubu dikkate alındığında 15. yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır. Kuzey - güney Bedesten Rum Mehmet Paşa yönünde uzanan enine dikdörtgen bir tarafından İstanbul’da yaptırılan planlı olan tek katlı yapı içten içe 42 x cami ve medreseye vakıf olarak inşa 10 m. ölçülerindedir. Dört yönden giriş edilmiştir. Kitabesi bulunmadığından kapışı bulunmaktadır. Bina içten beş sivri kemerle altı bölüme ayrılmış ve üst örtü içten beşik tonozla kapatılıp, Rum Mehmet Paşa Bedesteni’nin dörtkiremitli yönden dıştan klasik bir kırma çatı ile örtülmüştür. Güney ve batı girişlerinin giriş kapışı bulunmaktadır. Bina içten beş sivri dış kısımlarında daha geç devirlerde kemerle altı bölüme ayrılmış ve üst örtü içten beşik yapılan birer çeşme bulunmaktadır. Yapının inşaat malzemesi moloz taş tonozla kapatılıp, dıştan klasik kiremitli bir kırma ve tuğladır. 19. yy. sonları ve 20. çatı ile örtülmüştür. Güneyyy. vebaşlarında batı girişlerinin dış inşa dış cephelerine edilmiş 29 adet dükkan ile güzel bir kısımlarında birer çeşme bulunmaktadır. çevre dokusu oluşturmaktadır. 24 Restorasyon Vural ZENGİN sivri kemerle altı bölüme ayrılmış ve üst örtü içten beşik tonozla kapatılıp, dıştan klasik kiremitli bir kırma çatı ile örtülmüştür. Güney ve batı girişlerinin dış kısımlarında daha geç devirlerde yapılan birer çeşme bulunmaktadır. Yapının inşaat malzemesi moloz taş ve tuğladır. 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında dış cephelerine inşa edilmiş 29 adet dükkan ile güzel bir çevre dokusu oluşturmaktadır. Rum Mehmet Paşa Bedesteni’nin restorasyonu, ana yapı ve ek dükkanlar olarak iki kısımda yapılmaktadır. Bedestenin ana yapısının restorasyon işlemi tamamlanmıştır, ancak bedestenin etrafındaki dükkanların restorasyonu hala devam etmektedir. Ana yapının restorasyonuna bedestenin çatısındaki toprak yığınları ve bitkiler temizlenerek başlanmıştır. Çatıdaki fazla yük alındıktan sonra yapının tonozlarındaki derz temizlenmesi işlemlerine geçilmiştir. Bu esnada tonozlardaki çatlaklar dikiş yöntemiyle onarılmıştır. Ana yapının iki yanında bulunan kirpi saçaklar tamamlanmış, tonozların ve kirpi saçakların onarımından sonra çatıya su yalıtımı yapılmıştır. Su yalıtımının üzerine cüruf dolgu malzemesi serilip horasan harçla tesfiye yapılmış, daha sonra da çatıya kiremit kaplaması yapılmıştır. Bedestenin iç duvarlarında moloz taş-tuğla almaşık duvarlarda derz çürütmesi yapılmıştır. Derz çürütme işleminden sonra derzler horasan harç ile doldurulmuştur. Bedestenin ana yapısının iç mekanında elektrik tesisatları döşenmiştir. Bedestendeki tepe pencerelerinin nişlerine ahşap kaplamalar, pencerelere de ahşap doğramalar imal edilip montajları yapılmıştır. Tüm bu uygulamalar sonucunda bedesten ana yapısı onarılarak atıl halden kurtarılmıştır. Rum Mehmet Paşa Bedesteni, etrafındaki dükkanların da restorasyon işleminin tamamlanmasının ardından hizmete açılacaktır. Rum Mehmet Paşa’nın yaşadığı dönem ve yapının mimari üslubu dikkate alındığında 15. yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır. 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında dış cephelerine inşa edilmiş 29 adet dükkan ile güzel bir çevre dokusu oluşturmaktadır. 25 Eğitim MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ 124 yıllık köklü bir öğretim kurumu olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ), bünyesindeki farklı disiplinlerle öğrencileri sosyal ve kültürel açıdan geliştirerek çok yönlü eğitim olanakları sunmaktadır. Sanat Tarihçisi, Arkeolog, Müzeci, Ressam Osman Hamdi Bey tarafından 1882’de Sanayi-i Nefise Mektebi adıyla kurulan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi; 2 Mart 1883’de öğretime başlamıştır. 1964 yılında adı “Devlet Güzel Sanatlar Akademisi” olarak değiştirilen kurum, 1969 yılında çıkarılan 1172 sayılı kanunla bilimsel özerkliğe kavuşmuştur. 1982 yılına gelindiğinde ise Akademi’nin Mimar Sinan Üniversitesi’ne dönüşmesiyle Mimarlık Bölümü, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, İç Mimarlık Bölümü ve Endüstri Ürünleri ve Tasarımı Bölümleri ile birlikte Mimarlık Fakültesi’nin ana iskeletini oluşturmuştur. Mimarlık fakültesinin amacı, özgün ve çağdaş mimari tasarım ve uygulamaları gerçekleştirebilmek için gerekli yapı ve yapım teknolojisi bilgi ve becerisine sahip, bu imkanları doğru kullanabilen, mimarlığın aynı zamanda bir sanat dalı olduğu gerçeğinin bilincinde, geleneksel ve kültürel değerlere, kimliklere saygılı, mimarlığın kamu yararına, kültürel ve doğal değerleri koruyarak sürdürülmesi bilincini topluma kazandıracak mimarlar yetiştirmektir. Eğitim, öğretim, araştırma ve etkinlikleriyle bilime, teknolojiye, sanata ve çevreye katkıda bulunmak, mimarlık alanında disiplinler arası çalışma becerisi olan, araştırma yapan, bilimsel düşünebilen, yenilikleri izleyen, kendini sürekli geliştiren mimarlar ve akademisyenler yetiştirmek ise üniversitenin sürekli hedeflerini oluşturmaktadır. Ülkemizde güzel sanatlar eğitimi veren ilk kurum olan, Sanayi-î Nefise Mektebi’nin bünyesinde eğitime 26 başlamış olması ve Çağdaş Türk Mimarlığını etkilemiş ve yönlendirmiş birçok mimar yetiştirmiş eğitim geçmişinden kaynaklanan özgün birikimi, Güzel Sanatlar alanında eğitim veren bir fakülte ile aynı kurumda bulunması, disiplinler arası yaklaşıma duyarlı, mimarlık eğitiminde özgün geçmişine karşın bilinçli ve gelişmeye açık bir eğitim kadrosu olması, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi’nin özdeğerleridir. Mimarlık Bölümü, kurumun adının “Güzel Sanatlar Akademisi” olarak değiştirilmesinden sonra genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün imar etkinlikleri içinde yer almıştır. Bugün, “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi” adını alan kurumda 120 yılı aşkın bir süredir eğitimine devam eden Mimarlık Bölümü, ülkemizde mimarlık eğitimi veren en köklü kurumlardan biri olma özelliğini sürdürmektedir. Mimarlık Fakültesi bölümlerinde, mikro ölçekten makro ölçeğe kadar mimarlığın tüm Eğitim alanlarında, İç Mimari, Endüstri Ürünleri Tasarımı, Şehir ve Bölge Plancılığı alanlarında bilgi ve beceri ile donatılan meslek adamı ve öğretim kadroları yetiştirmek, bu alanlarda özellikle yurdumuzun gereksinim ve olanakları doğrultusunda, araştırma, yayın ve üretim çalışmaları yapmak, kamu kuruluşlarına bu konularda destek vermek amaçlanmaktadır. Bugün fakülte bünyesinde toplanmış bulunan öğretim programlarının hedefi, mimarlık konusu olan konuttan başlayarak sosyal hizmet yapılarından endüstri yapılarına kadar her çeşit binanın projelendirilmesi ve uygulamasını yapacak mimarlar, bu yapıların iç mekanlarını düzenleyecek iç mimarlar, bu yapılardan şehrin açık mekanlarına kadar insanlar için gerekli araç ve gereçleri projelendirecek endüstri ürünleri tasarımcıları, makro ölçekte şehir ve bölge planlamaları yapacak elemanları yetiştirmektir. Mimarlık Bölümü, Türk mimarisinin çağdaş bir düzeye ulaşmasında olduğu kadar, mimarlık eğitiminde görev alan kadroların oluşturulmasında da etkili olmuştur. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mezunlarımız Tuğrul ERDEM / MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi - 01.06.1964 Yaşar MERCÜL / MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi - 01.06.1964 Ali Metin EYGİN / MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi - 02.06.1962 Adil AYGÜL / MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi Mes.Yük. Ok. - 16.08.1973 Erdem ÇELİK / Mimar Sinan Üniversitesi - 08.11.1984 Turgay ÇETİN / Mimar Sinan Üniversitesi - 17.07.2000 Kerem BENZERGİL / Mimar Sinan Üniversitesi - 30.06.2004 Emre LALE / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi - 30.06.2004 Ülkemizdeki tek güzel sanatlar üniversitesi olan kurum, bünyesinde farklı disiplinleri barındırdığı için öğrencileri sosyal ve kültürel açıdan geliştirmekte dolayısıyla çok yönlü bir eğitim sağlamaktadır. Mimarlık Fakültesi dışında iki fakülte (Güzel Sanatlar Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi), iki enstitü (Fen Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü), devlet konservatuvarı, meslek yüksek okulu ile uygulama ve araştırma merkezlerinden oluşan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, sanata verdiği değeri yetiştirdiği öğrenciler ve yaptığı çalışmalarla ortaya koymaktadır. Birbirini tamamlayıcı fakülte ve enstitülerin bulunduğu üniversitede; balo, dans, festival, film gösterisi, tiyatro, resital, konser gibi birçok etkinlik düzenlenmektedir. Eğitim, öğretim, araştırma ve etkinlikleriyle bilime, teknolojiye, sanata ve çevreye katkıda bulunan MSGSÜ, öğrencilerine atölye, laboratuvar, kütüphane, dokümantasyon, arşiv, burs olanakları, yurt, yemek hizmeti, öğrenci kültür ve sanat toplulukları gibi olanak ve hizmetler sunmaktadır. . Ülkemizin önde gelen üniversitelerinden biri olan MSGSÜ, yükseköğretim alanındaki ulusal ve uluslararası gelişmeler, mezunlar ile ilgili gelişmeler, toplumsal gelişmeler ve toplum ile ilişkiler, sanayi ve sosyal kurumlar ile ilgili ilişkiler ve gelişmeler, eğitim teknolojilerindeki gelişmeler, yasal düzenlemeler ile kamu kurum ve kuruluşlarındaki gelişmeler ile yükseköğretim kurumunun bulunduğu bölgenin ekonomik ve ticari kalkınmasının etkisi gibi çevre değerlendirmeleriyle hem kendini yenilemekte hem de dışarıdan bakan göze başarının sırlarını sunmaktadır. Üniversitenin 124 yıllık bir geçmişe sahip olması, bu bağlamdaki birikimi ve toplum üzerinde olumlu bir imaja sahip olması ve akademik birimlerin, Türkiye’nin sahip olduğu zengin kültürel miras potansiyelini öğretim sürecinde yoğun biçimde kullanıyor olması üniversite için fırsat teşkil etmektedir. 27 Projeler Şişli Lisesi Ulusal Mimari Projesi Projede İstanbul Metropoliten Alanı içinde önemli yeri olan Şişli İlçesi’nin kent kimliği ve gelişimine katkı sağlaması amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra, genç kuşakların çağdaş eğitim sistemi içinde yetişmesine olanak sağlayacak örnek bir mimari ortamın oluşturulması hedeflenmiştir. Mevcut Şişli Lisesi’nin yerine, güncel gereksinimlere yanıt vermek üzere yeniden yapılacak olan eğitim ve öğretim binasının mimarlık ve mühendislik projelerinin elde edilmesi işi, bu yarışmayla belirlenmek istenmektedir. ŞİŞLİ LİSESİ MİMARİ PROJE YARIŞMASI T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Şişli Lisesi, yapıları ve çevreyi hayal gücündekilerle bütünleştirerek, mimarinin sınırlarını zorlayanlar için Ulusal Mimari Proje Yarışması düzenledi. Yarışmaya katılan Dinçer DİNÇER, Azmi AÇIKDİL ve Volkan ARSLAN projelerini dergimiz için anlattı. Çok katlı yapılar arasında kalmış bir küçük meydanın projelendirilmesi anlamına da gelen Şişli Lisesi, kapladığı alanın ihtiyaç programına cevap verebilmesi için arsanın tamamını kullanmak zorunda kalınmasına sebep oldu. Bu yoğunluğu taşıması açısından alanın tamamını dolu dolu kullanmak gerekti. Öte yandan o doluluğun çevredeki binalardan hissedilmemesi için çok katlı bir kütle oluşturmamayı aynı zamanda da bu bölgeye nefes aldıracak bir yapı planladık. Orta aks alt koddan üst koda ulaşımdaki taşıyıcı vasfını sağlarken bu koridor veya sokakda yürüyen gerekli mekânlara ulaşmak isteyen öğrencilerin buluşma görüşme noktalarını burası oluşturuyor. Farklı sınıflarda eğitim gören öğrenciler bu ortak ulaşım alanını kullanarak birbirlerini tanıma ve sosyal ilişkiler kurma imkanı bulmuşlardır. Şişli Lisesi Örnek Kat Planı 28 Ayrıca, gelen veli veya başka amaçla (spor, tiyatro, konferans) okulu kullanacak olanların otopark katından spor salonu ve konferans salonuna direk ulaşabildikleri için ulaşımları rahatlıkla sağlanmıştır. Gezi MADRİD Avrupa’nın en yüksek başkentlerinden biri olan Madrid, zengin tarihi mirasının yanı sıra canlı bir kültür ve sanat merkezi olarak da önem taşır. Gelişmesi ve ülke ekonomisinde ağırlıklı bir rol kazanması yakın tarihe rastlar. Nüfusu 3 milyonu aşkın olan kent II. Dünya Savaşı’nın ardından sanayide hızla gelişmiş ve demiryolu gereçleri başta olmak üzere traktör yapımı, dönüştürme metalurjisi, elektrikli gereçler yapımı, besin sanayii, tekstil, kimya, plastik maddeleri işleme, optik eşya v.b. pek çok alanda üretimini genişletmiştir. Madrid’in tarihi 9. yüzyıldaki Arap Emiri Muhammed’in dönemine uzanmaktadır. Ancak kentin bugünkü güzelliğini borçlu olduğu görkemli bulvarları ve meydanları 17, 18 ve 19. yüzyıllardan kalmadır. Alhazar’ın çevresinde gelişen kentte yer alan ve 1466’daki depremde yıkılmasından sonra inşa edilen ortaçağ kraliyet sarayı, şehrin gelişmesine yeni bir hız kazandırmıştır. 1561’de Kral Hıristiyan II. Felipe, İspanya’nın merkezinde olduğu için şehri başkent yapmayı uygun bulmuştur. 1759 - 1788 arasındaki III. Carlos döneminde geniş cadde ve meydanların açılmasıyla kentte başlayan gelişme, 19. yüzyılın ikinci yarısında şehre modern bir görünüm kazandıran planlı bir yapılaşmayla devam etmiştir. İspanya İç Savaşı (1936-1939) sırasında ağır bombardımanlara maruz kalan Madrid büyük bir yıkıma uğramış; ancak bundan sonra geniş çaplı bir onarım dönemine girmiştir. Madrid’e gittiğinizde görmeden dönmemeniz gereken yerlerin başında Puerto del Sol gelir. Madrid’e ister yalnız isterse bir gurupla gidin öncelikle bulmanız gereken nokta 30 Gezi Tüm kentleri aydınlatan ışık TOLEDO Pek çok tur rehberinin “Eğer İspanya’da sadece bir gününüz varsa ve bu kısa süre içinde tüm İspanya’yı görmek isterseniz, Toledo’ya mutlaka uğramalısınız, çünkü Toledo tüm İspanya’dır.” dediği Toledo, Ortaçağ’dan kalma mimarisini günümüzde halen koruyabilmiş, üç büyük dinin izlerinin varlığını sürdürdüğü ve bu nedenle turizmin en yoğun olduğu Avrupa şehirlerinden biridir. Kiliselerin yanı sıra, iki küçük cami ve iki sinagogun da yer aldığı Toledo, taş işçiliğinin güzel örneklerini sunan evleri, dar sokakları ve bir ortaçağ hızında akan gündelik hayatıyla, Cervantes’in “Toledo, İspanya’nın tüm kentleri aydınlatan ışığıdır” cümlesini doğrular nitelikte. Puerto del Sol’dur. İspanya’nın resmi olarak merkezi kabul edilen nokta Puerto del Sol’deki belediye binasının önündedir. Tam karşınızda, biraz dikkatli bakarsanız ağaca dayanmış bir ayı heykeli göreceksiniz ki bu heykel Madrid şehrinin amblemidir. Artık İspanya’nın ortasını bulduğunuza göre bu noktayı kendinize referans kabul edip buradan çeşitli yönlere açılan ana caddeler üzerinde yapacağınız yürüyüşler, gün bitiminde şehri tanıyor kılacaktır size. Mutlaka görmeniz gereken bir başka yer de Plaza Mayor’dur. Kare bir avlu etrafında düzenlenmiş 136 binadan oluşan Plaza Mayor, 1619 yılında krallığa prestij sağlayacak bi alış-veriş merkezi olarak inşaa edilmiştir ve hala çeşitli dükkan ve atölyelere ev sahipliği yapar. Eskilerden günümüze gelen sanat tarihinin kapıları sizin için ardına kadar açılıyor. Prado Museum (Paseo del Prado), 18. yüzyılda yapılmış olan bina Neo-Klasik üsluptadır. VII.Ferdinant ve karısının girişimleriyle oluşan kolleksiyona ait yaklaşık 300 adet parça ile kurulan müze bugün 7000 civarında eserle dünyanın en önemli Avrupa sanatı koleksiyonlarından birine sahiptir. Eğer ilginizi çekiyorsa Prado Müzesi’ne sabah erkenden, hatta kuyruğa girmek için mesai başlamadan (09:00-15:00) gidin. Pazartesi kapalıdır. Boğa güreşleri Madrid’de özellikle Mayıs ayının ortalarından itibaren Calle de Alcala ve Vista alegra Metro istasyonu yakınındaki arenalarda izlenebilir. Fakat dikkatli olmakta yarar var. Anı olarak alacağınız kılıç, bıçak türü eşyalar dönüşte havalimanında muhtemelen sorun çıkaracaktır. 31 Gezi Prado Müzesi Dünya müzeleri arasında hiç tartışmasız en ilgi çekici müze konumunda olan Prado Müzesi, 1819’da İspanya Krallığı’nın resim koleksiyonunu sergilemek üzere kurulmuştur. İspanya’nın manevi onuru sayılan Prado Müzesi, İspanya’da yaşanmış bütün siyasi rejimlerden; krallık yönetimi, I ve II. Cumhuriyetler, iç savaş, demokrasi ve sosyalist rejimlerden etkilenmiş bir müzedir. Mimarlar Odası Madrid’te gerçekleşen CONSTRUTEC 2012 Yapı İnşaat Teknoloji Fuarı’na katıldı Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği 07 Mayıs-11 Mayıs 2012 tarihleri arasında İspanya’nın Madrid şehrinde düzenlenen Construtec 2012 Yapı İnşaat Teknoloji Fuarı’na teknik gezi düzenledi. Gezi kapsamında İspanya Ulusal İnşaat Firmaları Birliği (SEOPAN) ziyaret edilerek İhracat Müdürü Alicia Revenga Martinez Pazosla ve üyeleriyle mimarlarımız arasında görüşmeler yapıldı. Bu görüşmede inşaat sektöründe karşılaşılan sorunlar, sorunların tespitleri ve öneriler hakkında konuşularak ortak çözümler üretilerek ikili ilişkilerde bulunuldu. Gezi programı dahilinde İspanya’nın Toledo şehri, Prado Müzesi, Santiago Bernabéu ve Real Madrid Stadı’nı gezen mimarlar ayrıca İspanya kültürünün bir parçası olan Arena gezisi ve Flamenko gecesine katıldılar. Fuara katılan mimarlar, yeni inşaat yapı ve uygulama sistemleri, ısı yalıtım, kaplama, tesisat, kapı pencere, kaba inşaat yapı malzemeleri hakkında bilgi sahibi olarak üretici firmalarla bağlantılar kurdu. Mesleki fuarları takip eden Manisa Mimarlar Odası Üyeleri, ‘‘teknik gezilerde gördüklerimiz ve deneyimlediklerimizle Manisa’mızı daha da güzelleştireceğiz’’ dedi. 32 Mimarlar Odası Mimarlar Odası neden var? Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile İmar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı incelendiğinde, meslektaşlarımızın serbest ve bağımsız mesleki faaliyet yürütmeleri koşullarının ortadan kaldırılmak istendiği görülmektedir. Bu süreç mimarın ve mimarlığın değersizleştirilmesi politikalarına dönüşmektedir. Türkiye’deki mimar ve mühendisler, mesleklerini uygulayabilmek için ihtisasına uygun bir odaya kaydolmalı ve üyelik vasıflarını korumalıdır. TMMOB Mimarlar Odası da, T.C. Anayasası’nın 135.maddesine dayanılarak kurulmuş, kamu tüzel kişiliğine sahiptir. Anayasa’nın 135.maddesi, Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarını şöyle tanımlar: “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir.” 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu 2. maddesinde ise, “meslek mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlâkını 33 korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı normları, fennî şartnameleri incelemek ve bunlar hakkında görüş ve düşünceleri ilgililere bildirmek” odaların kuruluş amaçları arasındadır. Gerek Anayasa’nın 135. maddesi, gerekse 6235 sayılı TMMOB Kanunu gereğince “Mesleğin ve meslek mensuplarının kamu yararı doğrultusunda gelişimi, “mesleğin doğru uygulanmasının sağlanması, mimarlık /mühendislik meslek alanlarındaki hizmetlerde, kamunun can ve mal güvenliğinin sağlanması ve korunmasına yönelik denetimlerde bulunulması, hizmetin mimar / mühendis tarafından yapılıp yapılmadığının denetlenmesi, haksız rekabetin önlenmesi….” gibi konular da TMMOB ve bağlı odalarının görev ve yetkisindedir. Bu çerçevede kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşunun ilgili yasaların verdiği yetki ile amaçlar çerçevesinde hazırlayıp Resmi Gazete’de yayımlamak suretiyle yürürlüğe girmiş olan yönetmeliklerinde yer alan kurallar hukuka uygun ve icrai nitelikte hukuk kurallarıdır. Mimarlar Odası “Mimarlık hizmetlerinin; kamu yararını gözetmek, haksız rekabeti engellemek, meslek etiğini ve eser sahibi mimarın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan gelen haklarını korumak” amaçlarıyla “mesleki denetim uygulamasını” yürütür. Yönetmeliğin 15. maddesinde mimarların görev, hak ve sorumlulukları belirtilirken; - Mimarların, Yönetmelik kapsamına giren tüm serbest mimarlık hizmetlerini Mimarlar Odasının mesleki denetimine sunmakla yükümlü oldukları, Mimarlar Odası Yeni kanun düzenlemeleri ile teknik müşavirlik kuruluşu adı altında şirketlerin kurulması öngörülmekte ve mimarlık bürosu olan üyelerimizin yaptıkları tüm serbest mimarlık hizmetlerini yapabilme yetkisi tanınmaktadır. - Mimarın bu yükümlülüğünün iş sahibinin, ilgili idarenin, inşaat ve kullanma izni veren mercilerin Mimarlar Odası mesleki denetimini istememesi durumunda da ortadan kalkmayacağı; - Mimarın kendisine tanınmış görev, hak ve sorumluluklarının Mimarlar Odası dışında başka bir kuruluş tarafından sınırlanamayacağı ve kısıtlanamayacağı son derece açıktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından taslak metinleri hazırlanan ve görüş alınmak için odalarımıza gönderilen Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile İmar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı incelendiğinde, meslektaşlarımızın serbest ve bağımsız mesleki faaliyet yürütmeleri koşullarının ortadan kaldırılmak istendiği görülmektedir. Yeni kanun düzenlemeleri ile mevcut yapı denetim şirketlerinin yerine teknik müşavirlik kuruluşu adı altında şirketlerin kurulması öngörülmekte ve bu şirketlere mimarlık bürosu olan üyelerimizin yaptıkları tüm serbest mimarlık hizmetlerini yapabilme yetkisi tanınmaktadır. Ne anlama geldiği henüz bilinmeyen ve bir yönetmelik düzenlemesiyle Bakanlık tarafından belirlenecek olan “yetkin mimarlar - mühendisler” eliyle kurulacak bu şirketler, meslek alanımız üzerinden para kazanmayı amaç edinmiş sermaye sahiplerine ait olabilecek. Bütün mühendislik ve mimarlık faaliyetlerini yapma yetkisi tanınan; bünyesinde mimar, inşaat mühendisi, makine mühendisi ve elektrik mühendisi bulundurma zorunluluğu bulunan bu şirketler, piyasada tekelleşme yaratacaklar ve sermaye sahibi bu şirketler dışında serbest mimarlık - mühendislik yapma olanağı kalmayacaktır. Serbest mimarlık faaliyetlerinin, meslektaşlarımızın kendi bireysel fikri faaliyetleri olarak 34 yürütmelerini engellenmekte, sermaye birikimine hizmet edecek şekilde, ancak şirketler eliyle bu işlerin yürütülebilmesi amaçlanmaktadır. Bu süreç mimarın ve mimarlığın değersizleştirilmesi politikalarına dönüşmektedir. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın geleceğini ilgilendiren bu can alıcı sorunlarla mücadele edecek tek örgütlülük olan odamız ve bağlı bulunduğumuz Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin örgütlülüğü dağıtılmak, güçsüzleştirilmek istenmektedir. Odalarımızın mesleki denetim başta olmak üzere üyelerle olan tüm bağlarının kopartılmak istenmesi, mimar ve mühendislerin örgütlülüğünü bozmak, dirençsiz kılmak amacını taşımaktadır. Bu amaçladır ki, TMMOB ve bağlı odalarına yönelik haksız saldırı kampanyaları sürdürülmektedir. Mesleğimizin tek yasal örgütlenmesi olan odamızın daha güçlü ve etkin bir şekilde mücadele edebilmesi, mimarlık ve kentsel yaşam alanları üzerindeki olumsuz gelişmelerin önlenmesi, mesleki haklarımızın korunabilmesi için meslektaş dayanışmasının en üst seviyeye yükseltilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Gün dayanışma günüdür. Mesleki örgütlülüğümüz, mesleki haklarımızın savunulabileceği tek gücümüzdür. Aktardığımız bu olumsuz süreçte, mesleki haklarımıza, örgütlülüğümüze ve oda genel kurullarında birlikte oluşturduğumuz oda mevzuatına hep birlikte sahip çıkarak, mimarlığın ve mimarın toplumda saygın yerini almasına kararlılıkla destek olmaya çağırıyoruz. Mimarlığın tarihsel geçmişinden gelen yenilikçi, yaratıcı ve örgütleyici gücünün yaşama daha çok katılma zamanıdır. MMO’dan Haberler Mimarlar, Velioğlu Konağı’na talip Mimarlar Odası Başkanı Atilla Efendioğlu, Mimarlar Odası Danışma Kurulu Üyesi ve Eski Belediye Başkanı Zafer Ünal ve odanın yönetim kurulu üyeleriyle birlikte Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ü makamında ziyaret etti. Ünal ve Efendioğlu Mimarlar Odası olarak Erler Caddesi üzerinde bulunan Velioğlu Konağı’na talip olduklarını belirtirken, Belediye Başkanı Cengiz Ergün de Mimarlar Odası’na tarihi bir yeri kazandırmanın gurur vereceğini söyledi. Belediye Başkanı Cengiz Ergün, Mimarlar Odası Başkanı Atilla Efendioğlu, Mimarlar Odası Danışma Kurulu Üyesi ve Eski Belediye Başkanı Zafer Ünal ve odanın yönetim kurulu üyelerini makamında kabul etti. Ziyarete Belediye Başkan Yardımcısı Mimar Azmi Açıkdil de katıldı. Ziyarette ilk olarak söz alan Eski Belediye Başkanı Zafer Ünal, Taşınmaz Kültür Varlıkları noktasında yapılan çalışmalar nedeniyle Başkan Ergün’e teşekkür etti. Yapılan çalışmaların kalıcı çalışmalar olduğunu ifade eden Ünal, “Ben görev yaptığım dönemde Ayn-ı Ali çevresini düzenledim. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen halen adımı anarlar. Bugün cami ve tarihi bölgelerde yapılan çalışmaları gözlemliyorum. Bugüne kadar bu konuda en çok çalışma sizin döneminizde gerçekleşmiştir. Bu çalışmalar yıllar sonra bile adınızı andıracak çalışmalardır. Sizleri tebrik ediyorum” dedi. Bu konuda Manisa Belediyesi’nden bir çalışma daha istediklerini dile getiren Ünal, “Mimarlar Odası Velioğlu Konağı’na talip. Burası Koruma Kurulu tarafından korunmaya alınmış bir yer. Ancak tapusu şahısların elinde bulunuyor. Buranın restore edilip kazanılması gerekiyor. Daha önce bunun örneğini Makine Mühendisleri Odası’nda gördük. Mimarlar Odası’nda da örneğini görmek isteriz” diye konuştu. Mimar Odaları Tarihi Yerlerde Hizmet Yürütüyor Erler Caddesi üzerinde bulunan Velioğlu Konağı’nın 577 metrekarelik arsa içinde 150 metrekarelik bir bina olduğunu dile getiren Mimarlar Odası Başkanı Atilla Efendioğlu, “Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde Mimarlar Odaları hizmetlerini tarihi binalar içerisinde yürütüyorlar. Biz Manisa’da da bunu yapmak istiyoruz. Oranın restore edilerek hizmete açılmasını, o bölgeyi zenginleştirecek bir unsur olarak görüyoruz” dedi. 35 Önderliğini Yapmaya Hazırız Mimarlar Odası’nın isteğine sıcak baktığını belirten Belediye Başkanı Cengiz Ergün de, bu işin önderliğini yapmaya hazır olduklarını söyledi. Velioğlu Konağı ve Şehitler İlköğretim Okulu köşesinde bulunan tarihi bina ile ilgili olarak İl Genel Meclisi Başkanı Hayrullah Solmaz ile görüştüklerini hatırlatan Başkan Ergün, “Biz de şehrimizdeki tarihi eserlerin gün yüzüne çıkması noktasında her türlü çalışma içinde olabiliriz. Arkadaşlarımız bununla ilgili bir çalışma yapsınlar. İşin mali boyutunu inceleyelim ve yaptıklarımızla başarıya ulaşalım” ifadesini kullandı. Odalar ve Dernekler Binası Projesi Hayata Geçiyor Mimarlar Odası’nın ziyaretinde seçim döneminde söz verdiği oda ve dernek binaları projesi ile ilgili de müjde veren Belediye Başkanı Cengiz Ergün, “Önümüzdeki meclis gündemine bu projemizi koyacağız. Meclisten de olurunu aldıktan sonra projemize başlayacağız. Mimarlar Odası’na Velioğlu Konağı’nı kazandırırsak siz de oradaki yerinizden feragat edersiniz” dedi. Sektörden Çözümler Enerji Kimlik Belgesi ve Boardex Ali KANVER Son aylarda hepimizin hayatına giren, sıkça konuşulan yeni bir kavram var, “Yapılarda Enerji Kimlik Belgesi”. Peki bu Enerji Kimlik Belgesi nedir? Sektöre ve ekonomiye katkısı ne olacak? Yeni ürünümüz Boardex’in, binaların enerji kimlik belgesinin yüksek sınıf olmasına sağlayacağı katkılar nelerdir? Bu konulara açıklık getirerek siz değerli MEGARON okuyucularına ışık tutmak istiyorum. Enerji Kimlik Belgesi; asgari olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeren belgedir. Ve bu belgeyi 2017 yılına kadar almak yasayla zorunlu hale geldi. Aslında, binalarda “Enerji Performansı Yönetmeliği”, Ocak 2011’den itibaren uygulanmaya başlandı. Ülkemiz, enerji ihtiyacının çok büyük bir kısmını ithal ederek karşılamaktadır. Ülkemizde her yıl yalıtımsız binalar yüzünden milyarlarca dolar israf edilirken, 2011 yılı ile birlikte uygulanmaya başlanan bu yasayla enerji israfının önlenmesi hedefleniyor. Meselenin derinliğine bakacak olursak çok yerinde bir karar olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİE) tarafından hazırlanan “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi Taslağı”na göre, 2017’den itibaren yalıtımsız binalardan alınan vergiler arttırılacak. Dolayısıyla, mevcut binalar ne kadar erken yalıtılırsa o kadar karlı olacaktır. Binalara verilecek enerji kimlik belgelerinde, binaların izolasyon durumuna göre enerji sınıfları A, B, C gibi işaretlemelerle belirtilmektedir. Enerji Kimlik Belgesi’nde, binanın yapımında kullanılan malzemelerden kimler tarafından yapıldığına, statik özelliklerinden mimari özelliklerine, yalıtım detaylarından aydınlatma ve enerji giderlerine kadar birçok bilgi yer alacaktır. Enerji Kimlik Belgesi’nde binaların enerji tüketimi ve sera gazı salınımı A ile G arasında sınıflandırılıyor. Tabi ki sınıflandırma, binanın inşa edildiği yıldaki mevzuatlarca tanımlanmış asgari şartlar göz önüne alınarak yapılacak. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre toplam enerjinin neredeyse % 30’unun binalarda kullanıldığı bilinmektedir. 36 Sektörden Çözümler Bu binalarda kullanılan enerjinin de kaybı çatılardan, pencerelerden, kapılardan ve büyük oranda da duvarlardan olmaktadır. Öyle ki kayıpların %30-50 oranının duvarlardan geçekleştiğini söyleyebiliriz. O halde enerji tüketiminin azaltılması için başta bina izolasyonun doğru ve nitelikli yapılması gereğini ortaya koymaktadır. İzolasyonları yaparken kullanılan ısı yalıtım malzemelerinin kalınlığından veya inceliğinden önce ısı iletkenlik kat sayısı değerlerine bakmak gerekir. Burada ısı iletkenlik kat sayısı değeri ne kadar düşükse, malzemenin ısı yalıtım özellikleri de o kadar yüksek olmalıdır. Ancak, ülkemizde ısı yalıtım malzemelerinin şu anda gerektiğinden daha ince kullanıldığı da bir gerçektir. Fakat yeni enerji yönetmeliğine göre, yapıların A sınıfı enerji kimlik kartı alması için birinci öncelik duvarların ısı yalıtımının çok iyi yapılmasıdır. Ancak sadece duvarların yalıtımı ile A sınıfı belgeye sahip olunamayacağı da aşikardır. Oysa duvarların ısı yalıtımı ile ilgili ise çözüm olarak ortaya konan yaklaşım, daha kalın yalıtım sistemleri ile mantolama yapılması. Özellikle kışları soğuk geçiren bölgelerde XPS veya EPS malzemeden üretilen bu levhaların 10-20 cm kalınlığında olması gerekliliği düşünüldüğünde, uygulamada yaşanacak zorluklar, yüksek katlardaki mekanik dayanım ve maliyet çok ciddi problemler olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bu problemleri aşmak için Lafarge Dalsan olarak uzun süren ARGE çalışmaları ve yılların birikimiyle daha kalın yalıtım gereken duvarlarda çözüm getireceğini düşündüğümüz dış cephe sistemleri oluşturduk. Gerek yeni binalar için gerekse mevcut binalar için sunmuş olduğumuz bu sistemlerin odağında ise yeni ürünümüz Boardex dış cephe levhası çözüm yaratmaktadır. Boardex ile oluşturulacak sistemlerle yapılan duvarların kuvvetli ısı yalıtım malzemeleri ile beraber olması sebebiyle B, A, ve A ötesi enerji belgesi alınmasına da katkı sağlayacaktır. Boardex ile oluşturulan sistemlerin sağlamış olduğu önemli avantajlardan bir diğeri de daha az kalınlıkta dış cephe duvarlarının yapılabilmesidir. Zira, geleneksel dış duvar sistemleri (tuğla gaz beton vb.) ile 25-30 cm aralığında yapılabilen duvar kalınlılıkları Boardex duvar sistemleri sayesinde 15-20 cm’de yapılabilmekte ve kullanım alanının arttırmasından dolayı yapının değerine değer katmaktadır. Projelendirme aşmasında Boardex’le yapılan dış cephe sistemleri düşünüldüğünde yapı emsalindeki %2–3 oranındaki artıştan dolayı yapı sahibine zaman ve değer kazandırmaktadır. Lafarge Dalsan tarafından ilk kez üretilen Boardex, böylece yeni enerji performans yönetmeliğine göre A sınıfı yalıtıma erişebilmek için , her türlü (hafif-gevşek-düşük yoğunluklu-kuvvetli) yalıtım malzemelerini sıkı sıkıya sarmalayacak, bir ceket gibi koruyacak mükemmel bir dış cephe kaplama malzemesi olarak yapılara değer katacaktır. Boardex, dış cephe levhası suya dayanıklı oluşu, küf ve bakteri oluşturmaması, A1 sınıfı yangın dayanımı, hafifliği, kesiminin ve uygulamasının kolay olması sebebiyle binaların dış cephe ısı yalıtımları için oluşturulan bu sistemlerin mükemmel bir parçasıdır. 37 Duyuru Panosu ETKİNLİKLER YARIŞMALAR - Arkitera Genç Mimar Ödülü 2012 (15 Ekim 2012) - Mimarlık Öğrencileri Yazı Yarışması 2012 (01 Ekim 2012) - Türkiye Hazır Beton Birliği 2012 Mimarlık Ödülleri (15 Eylül 2012) - Çeşme Merkez Sahili Kamusal Mekânların ve Cephelerin Düzenlenmesi Ulusal Fikir Projesi Yarışması (25 Haziran 2012) - Uşak Belediyesi Ismetpaşa Caddesi ve Çevresi Ulusal Mimarlık Kentsel Tasarım Fikir Proje Yarışması (20 Haziran 2012) 2. Proje ve Yapım Yönetimi Ulusal Kongresi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün ev sahipliğinde, 13-16 Eylül 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Akademisyenler, profesyoneller ve araştırmacılarla birlikte, proje ve yapım yönetimi alanındaki fikir ve son bulguların paylaşılmasının amaçlandığı kongrede, Türkiye’de bu alanda lisansüstü eğitimlerini sürdürmekte olan araştırmacıların katkıları ile kongrenin en yeni kavramsal konuların ön bulgularının tartışılacak. Bu bağlamda sunulan bildiriler arasından seçilecek olan bir bildirinin sahibine “En İyi Lisansüstü Araştırma Ödülü” verilecek. SERGİ Türkiye’de mimarlık üretiminin önemli örneklerinin yanı sıra, mimarlığa farklı düzlemlerde katkıda bulunmuş aktörleri kurumsal bir platformda buluşturan, ödüllendiren ve mimarlık ortamına açan “Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri” programı, 1988’den bu yana artan bir katılımla devam ediyor. Geçtiğimiz Nisan ayında 13.sü düzenlenen sergi programı sene boyunca değişik yerlerde ziyaret edilebilecek. YURTDIŞI FUARLARI SERGİ PROGRAMI 14 Mayıs-9 Haziran 2012 / İSTANBUL 3-10 Eylül 2012 / BODRUM 17-23 Eylül 2012 / KAYSERİ 1-7 Ekim 2012 / İZMİR 15-22 Ekim 2012 / GAZİANTEP 5-11 Kasım 2012 / BALIKESİR 19-25 Kasım 2012 / ADANA 3-9 Aralık 2012 / DİYARBAKIR 17-31 Aralık 2012 / ESKİŞEHİR - CIFF Office Commercial Furniture (Ofis Mobilyaları Fuarı) - Interzum Mobilya Fuarı - Salone Internazionale Del Mobile (Milano Mobilya Fuarı) - CIFF Mobilya Fuarı - WMF/Furniwood China (Ağaç İşleme Makineleri ve Mobilya Aksesuarları Fuarı) - Kiev Expo Furniture Mobilya Fuarı ve Forumu - Index Mobilya ve İç Dekorasyon Fuarı - Furniture China&Wood Work (Mobilya ve Ağaç İşleme Makinaları Fuarı) - High Point (Ev Mobilyaları Fuarı) - IMM Mobilya Fuarı - Maison&Objet (Ev Dekorasyon Fuarı) - IFFS/AFS Mobilya Fuarı 38 MMO’dan Haberler 10 Aralık 2011 Anemon Otel’de Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği 23. Dönem Genel Kurulu gerçekleştirildi. Seçim Kurulu’nca yapılan seçimlerde 23. Dönem Yönetim Kurulu Atilla Efendioğlu, Ferdi Zeyrek, Akın Özyurt, Volkan Arslan ve Göktan Rahmi Hurmalı’dan oluşuyor. Yapılan Genel Kurul’da 22. Dönem Yönetim Kurulu çalışmaları inceledi. Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği’nin yapmış olduğu incelemeler sonrasında bir sorun olmadığı tespit edildi. Ardından İlçe Yüksek Yedek üyeliğe ise Tahir Gümüş, Emre Ercanlı, Serdar Şahin, Onur Gazi Yurdalan ve Hüseyin Solmaz seçildi. 16 Aralık 2011 Odamızda düzenlenen devir teslim törenine 23. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Efendioğlu ve üyeler Akın Özyurt, Ferdi Zeyrek, Volkan Arslan, Göktan Rahmi Hurmalı, Serdar Şahin, Onur Gazi Yurdalan, Hüseyin Solmaz ile Emre Ercanlı katıldı. Mimarlar Odası’nın kurumsal hedeflerinin konuşulduğu törende Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Efendioğlu, Mimarlar Odası’na yaptıkları hizmetlerden dolayı 22. Dönem Yönetim Kurulu’ndan İlhan Kırdök, Müge Kuğu, Yasemin Gümüş ve Tahir Altındiş’e plaket takdim etti. 40 MMO’dan Haberler 12 Ocak 2012 23 Ocak 2012 Yapı mevzuatındaki yenilikler ve değişiklikler bilgilendirme toplantısında konuşuldu. Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri KOSGEB Manisa Hizmet Merkez Müdürü Recep Özçelik’i ziyaret etti. 04 Şubat 2012 Manisa Mimarlar Odası’nın Dov Otel Boutique’te düzenlediği kahvaltı toplantısına Manisa Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Üyeleri, KOSGEB Manisa Hizmet Merkezi Müdürü Recep Özçelik, KOSGEB Uzmanı Selim Baha Yıldız ve Mimarlar Odası’na kayıtlı 50’ye yakın mimar katıldı. 10 Şubat 2012 28 Mart 2012 Manisa Mimarlar Odası Manisa Belediyesi İmar İşleri ile toplantıda biraraya geldi. Toplantıda Manisa’nın genel sorunları masaya yatırıldı. Manisa Mimarlar Odası, Manisa Belediyesi İmar İşleri ve üyeler ile Manisa’nın genel sorunlarını düzenlediği seminerde konuştu. 41 MMO’dan Haberler 24 Mart 2012 31 Mart - 1 Nisan 2012 Manisa Mimarlar Odası’nın OSB Konferans Salonu’nda düzenlediği Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç’ın sunumuyla “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik Semineri”ne Mimarlar Odası üyelerinin yanı sıra Manisa Belediye Başkan Yardımcısı Azmi Açıkdil, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemil Kora ile oda üyeleri, Makine Mühendisleri Odası üyeleri, Manisa Belediyesi İmar İşleri, Harita ve Şehircilik Müdürlüğü, İtfaiye Müdürlüğü yönetici ve personeli ile İlçe İtfaiye Müdürlükleri yönetici ve personelleri katıldı. Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmeliğin hazırlayıcısı olan Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, sunumunun ilk bölümünde yönetmelik maddelerini örneklerle açıklamasının ardından sunumun 2. bölümünde katılımcıların yönetmelikle ilgili sorularını yanıtladı ve yönetmeliğin uygulanmasıyla ilgili bilgiler verdi. Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği’nin düzenlediği; Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Necip Mutlu, Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Ekinci, İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Topal, Mimarlar Odası İzmir Şubesi ve şubeye bağlı Manisa, Aydın, Uşak, Salihli, Turgutlu, Akhisar, Aliağa, Ödemiş, Kuşadası, Didim ve Nazilli Temsilcilikleri Yönetim Kurulu Üyeleri’nin katıldığı Ege Bölge Toplantısı, Manisa Saruhan Otel’de gerçekleştirildi. Bölge toplantısında İzmir Mimarlar Odası Başkanı Hasan Topal, mesleki denetim uygulamaları, yapı denetim, şantiye şefliği ve mali konular hakkında genel bilgileri katılımcılarla paylaştı. Manisa Mimarlar Odası Başkanı Atilla Efendioğlu, toplantının Manisa’da düzenleniyor olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Toplantıdan sonra tüm katılımcılar, Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği’nin yeni hizmet binası için Manisa Belediyesi ve İl Özel İdaresi ortak çalışmasıyla restore edilip hizmete geçirmeyi planladığı Velioğlu Konağı’na giderek yerinde incelemeler yaptı. Toplantının son bölümünde Mimarlar Odası Başkanı Atilla Efendioğlu, Kılıç’a davetlerini geri çevirmediği ve güzel sunumu için teşekkürlerini iletti. ÜYEMİZ YAŞAR MERCÜL’Ü KAYBETTİK… 28 Mart 1938’de doğan Yaşar MERCÜL, 01 Haziran 1964 tarihinde Güzel Sanatlar Akademisi’nden Yüksek Mimar olarak mezun olup, 31 Temmuz 1964 tarihinde odamıza 2296 sicil numarasıyla kayıt yaptırmıştır. Daha sonra Yaşar MERCÜL Serbest Mimarlık ve Müteahhitlik Bürosu açan değerli üyemiz sonraki yıllarda mimar olan oğlu Can MERCÜL ile birlikte kurduğu Bi-Sem Mimarlık Mühendislik Hizmetleri Limited Şirketi ile mimarlık hizmetlerine devam etmiştir. 23 Mayıs 2012 tarihinde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Yaşar MERCÜL’ün ailesi ve mimarlık camiasına başsağlığı diliyor, meslektaşımızı saygıyla anıyoruz… 42 MMO’dan Haberler 11 Nisan 2012 13-15 Nisan 2012 Manisa Mimarlar Odası ile Özel Grand Medical Hastanesi arasında oda üyelerine yönelik protokol imzalandı. Protokol törenine Mimarlar Odası adına Başkan Atilla Efendioğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Akın Özyurt, Ferdi Zeyrek, Volkan Arslan, Göktan Rahmi Hurmalı, Grand Medical Hospital adına ise İdari Koordinatör Ali Arslan ve Mali Koordinatör Enes Dindar katıldı. TMMOB Mimarlar Odası, 43.Dönem Genel Kurulu 13-14 Nisan tarihlerinde Ankara’da, Kültür ve Kongre Merkezi Kemal Kurdaş Salonu’nda gerçekleşti. Mimarlar Odası’nın yurt genelinden yoğun katılımıyla gerçekleşen kongrede mimarlığın genel sorunları ortaya konularak çözüm önerileri tartışıldı. “Meslek odamıza ve meslek alanımıza yönelik hukuka açıkça aykırı olan, anti-demokratik baskı ve müdahalelerinin kınanması” konusunda hazırlanan basın bildirisi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın önünde yapılan basın açıklaması ile kamuoyuna duyuruldu. Grand Medical Hastanesi İdari Koordinatörü Ali Arslan, Mimarlar Odası ile Grand Medical Hastanesi arasında yapılan protokolle Mimarlar Odası Üyeleri ve 1. dereceden yakınlarının ayakta tedavi için %20 yatarak tedaviler için %15 indirimli olarak faydalanabileceklerini belirtti. Manisa Mimarlar Odası Başkanı Atilla Efendioğlu ise tüm meslektaşları adına hastane yönetiminin ilgisine teşekkür ederek tüm meslektaşlarının söz konusu protokol şartlarını iyi ve sağlıklı günlerde kullanmalarını temenni etti. Genel Kurul süreci 15 Nisan Pazar günü yapılan seçimlerde 43. Dönem Oda Yönetim Kurulu, Oda Onur Kurulu, Oda Denetleme Kurulu asil ve yedek üyeleri ve Birlik Yönetim, Denetleme ve Yüksek Onur Kurulu ile Birlik Genel Kurulu’na katılacak asil ve yedek delege adaylarının belirlenmesi ile son buldu. 28 Nisan 2012 05 Mayıs 2012 Manisa Mimarlar Odası, serbest çalışan üyeleriyle Park Cafe’de kahvaltılı toplantıda biraraya geldi. Toplantıda “planlı alanlar tip imar ve yapı denetim uygulama yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” ile ilgili üyelere bilgiler verildi. Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği’nin, Mimarlar Odası İzmir Şubesi Denetleme Komitesi tarafından yapılan denetleme ve incelemelerinde, mevzuata aykırı hiç bir durum olmadığı tespit edilerek çalışmaları başarılı bulundu. 43 Mimarca Mizah Karikatür Cem Işık Karikatür Serhat Sarğın Karikatür www.zevkli.org Karikatür Behiç Ak 44 Bilgi Kutusu MİMARİ VE MİMARLIK Mimarlık, insanların hem fiziksel mekanları, hem de kendi duygu ve düşüncelerini anlatan biçimlere duydukları gereksinmeyi karşılayacak yapıları üretme sanat ve tekniğidir. Başka bir deyişle, mimarlık veya mimari, binaları ve diğer fiziki yapıları tasarlama ve kurma sanatı ve bilimi; insanların yaşamasını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekanları, işlevsel gereksinmeleri ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak estetik yaratıcılıkla inşa etme sanatıdır. Günümüzde birçok alanda olduğu gibi mimarlık alanında da tasarımda görsellik önemsenmektedir. Mimarlık, zaman ve mekan içinde yaşamı düzene sokma gereksinimiyle Mimarlık biçim haline gelmiş yaşamdır. Frank Lloyd Wright 45 gelişerek günümüze kadar yaşamsal, sosyal, kültürel, fiziksel, sanatsal ve ekonomik boyut gibi çeşitli alanlarda ele alınmayı gerekli kılmıştır. Yerleşik yaşam biçimini benimseyen bütün toplumların mimarlığı vardır. Mimarlık yapıtları insan ürünü öteki yapıtlardan şu özellikleriyle ayrılır: - İnsanlar tarafından kullanılmaya uygun bir işlevi olması - Uzun süre ayakta durmasını sağlayacak sağlamlıkta bir yapısının olması Bilgi Kutusu - Bir düşünce ya da duyguyu iletebilecek, bir deneyimi aktarabilecek biçiminin bulunması yapıları ya da dinsel yapılarda ise hem kullanışlılık hem de biçimsel anlatım gücü eşit ölçüde önem taşıyabilir. Herhangi bir yapının mimarlık ürünü sayılabilmesi için bu üç özelliğin bir arada olması gerekir. Özelliklerin birincisi ile üçüncüsü, yapıların yerine getirdikleri toplumsal işlevlere göre değişebilirler; ama ikinci özellik bunlardan bağımsız olarak her yapıda vardır. Örneğin; fabrika gibi işlevi yarara yönelik bir yapıda duygu ve düşüncelerin iletilmesine daha az önem verilmiş olabilir. Buna karşılık anıtmezar gibi daha çok duygu iletimine önem verilen yapılarda kullanım geri planda kalabilir. Kamu Dünyanın en eski mesleği olarak kabul edilen mimarlık yapı sektörünün de ayrılmaz bir parçasıdır. Yapı sektörü ise, tüm dünya ülkelerinde en büyük sektör olup, diğer sektörlerin de itici gücü olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, mimarlık, geçmişin birikimleri ile geleceği hazırlayacak, gelecekte yaşanacak kaliteli yaşam çevrelerini oluşturacak vizyon sahibi bireylerin mesleğidir. Son elli yıldır mimarlık mesleği konusunda “çizim yapma sanatı” gibi bir yanlış kanaat oluşmuş, mimarlık sanatına yardımcı olan ancak çalışma alanı, tüm yapılarda kullanılan elemanların malzeme, mukavemet, statik ve dinamik durumlarını ve ekonomisini inceleyen bilim dalı olan inşaat mühendisliği ile mimarlık kavramları birbirine karışmıştır. Mimarlık sanatının kültürel yanını gözardı eden bu anlayış sonucunda, yüzyıllardır ülkemizin kimliği ile bütünleşen, kültürümüzün ve değerlerimizin en kalıcı kanıtı olan mimarlık, kimliğini kaybetmiş, kültürel kimlik sorusu ile bir hesabı bulunmayan egemen yapı kültürü kentlerin görünür kimliğine damgasını vurmuştur. Mimarinin Psikolojimize Ettiği Yüzbinlerce yıl doğanın kucağında evrimleşerek yolumuza devam ettik. Ancak bugün modern dünyanın baskısı altında “gerçek doğamızdan” uzaklaşıyor, kendimizi çoğu zaman kafese kapatılmış bir kaplan gibi hissediyoruz. “İnsanat Bahçesinde” günlerimizi geçiriyoruz. Yeşil alanların azaldığı, ekonomik sistemlerin nüfusun çoğunluğuna sağlıklı evler üretemediği, bütünselliğin kaybedildiği, çevre - insan etkileşiminin unutulduğu beton ormanlarında nefes alıyoruz. Küçük ölçekte yaşadığımız binalar, geniş perspektiften baktığımızda şehirler sadece bedenimizi değil psikolojimizi de tüketiyor. Kişiliklerimiz zayıflıyor, umutlarımız tükeniyor, yaşam enerjimiz düşüyor, yaratıcılığımız törpüleniyor. Madalyonun bir yüzü mimarinin ruh sağlığımızda yıkıcı etkilerine işaret ediyor. İyi haber ise madalyonun öteki yüzünde... İnsancıl bir mimari anlayışı ile tasarlanan evlerde daha mutlu, stresten uzak bir şekilde yaşayabiliriz. Buradaki en önemli nokta insancıl ve çevreci mimari anlayışını idealize ederken diğer yandan da getirilerini uzun vadede ve geniş bir vizyonla değerlendirebilmek. Çevre ve mimarinin insan psikolojisi üzerindeki etkilerinden hareketle toplumsal barış, uyumlu ilişkiler, yaratıcılığın yükselişi ile gelen iş yerinde performans artışları, sağlık masraflarının azalması, suç oranlarındaki düşüş gibi ekonomiyi yakından ilgilendiren sonuçlar elde edilebilir. İç İçe Geçmiş Yaşamlar... İnsanın çevre ile etkileşimi oldukça zengin bir araştırma konusu. Evrende, bizim dışımızda yer alan en ufak detayın bile bizde yaratabileceği etkiyi gözden kaçırmak ne kadar hatalı ise bizim de çevremize yaptığımız etkiyi küçümsemek o kadar yanlış olur. Yaşam ışığımızın sadece mikroskopla görülebilen tek bir kanser hücresiyle sönebileceğini 46 gördüğümüzde, büyük - küçük demeden tüm faktörleri ele alarak hareket etmek en mantıklısı. Sayısız araştırma, çevrenin insan üzerindeki derin etkisini ortaya koyuyor. Çevreyi üç boyutta inceliyoruz. Orman ve deniz gibi doğal çevremiz, mimari yapıları ve yapay parkları içeren doğal olmayan çevremiz, son olarak da sosyal çevremiz... Bilgi Kutusu Yeşil Olmadan Asla... Sesiyle, kokusuyla, rengiyle ilham veren, bize doğanın parçası olduğumuzu hatırlatan, gerçek anlamda yaşadığımızı hissettiren doğal çevrenin insan psikolojisine etkilerini bilmeyen neredeyse yok gibi. Akademisyenlerin çalışmaları şehirlerde ve evlerde yeşil alanlara yer vermenin güvenlik duygusunu arttırdığını, stresi azalttığını, bilişsel fonksiyonları geliştirdiğini ve üretkenliği canlandırdığını gösteriyor. Olumsuz duygulara karşı panzehir etkisi yaratan ve strese karşı en etkili silah olan doğanın gücü, performansımız üzerinde de kendini gösteriyor. Yeşilin ve mavinin dinginleştiren etkisiyle dikkatimizi toplama yetimiz artıyor, daha etkin bir şekilde hedef koyuyor ve hedeflerimize odaklanabiliyoruz. Bir anlamda düşünsel kabiliyetlerimiz keskinleşiyor. Kuo tarafından yapılan bir araştırmaya göre, doğal alanlara yakın binalarda oturanlar oturmayanlara göre yaşamlarındaki büyük olaylarla daha kolay başa çıkabiliyorlar. R. Kaplan’ın yaptığı bir başka araştırma ise, evden izlenebilen doğal manzaranın sakinlerine huzur verdiği ve barışçıl duygular yaşattığını ortaya koymuş. Terapi Etkisi Yapan Tasarımlar Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yarısı büyük şehirlerde yaşıyor. 2050 yılında bu oranın yüzde 75’lere ulaşması bekleniyor. Bu beton ormanlarında genelde deniz, doğal park, göl ve yeşil alanlar ancak rüyalarımızda yer bulabiliyor. Bu sebeple doğal olmayan çevre, günlük yaşamımızda etkin rol oynuyor. Yapay parklar, köprüler, okullar, hastaneler, alışveriş merkezleri, iş merkezleri, spor tesisleri ve de en önemlisi evlerimiz... Tüm bu mimari yapılar tasarımlarıyla yaşam kalitemizi belirliyor. Psikiyatri Kliniğinden Örnek Binaların insan psikolojisinde yarattığı dramatik etkinin en iyi tespitinin yapılması için psikiyatri kliniklerinde incelemelerde bulunulmuş, bazı tasarım çalışmaları yapılan ve böyle düzenlenen yerleri hastaların tedavi sürecine etkileri ölçülmüştür. Sonuçlar çevre tasarımı ile tedavi kalitesi arasında bire bir bağ olduğunu göstermiştir. Ruhumuzu Yücelten Yapılar Binaların yalnızca belli işlevleri yerine getirmesini, bizlere mutluluk ve huzur vermesini değil, aynı zamanda belli bir dış görünüşe sahip olmasını, bu dış görünüşüyle belli bir kavramı, belli bir dünya görüşünü ya da ruh halini yansıtmasını istiyoruz. 47 Yaşam sadece denge ve mutluluktan da ibaret değil. Kendimizi gerçekleştirmek en önemli psikolojik ihtiyaçlarımızdan. Bu nedenle ideallerimizi, sahip olmadığımız ancak sahip olmak istediğimiz nitelikleri barındıran mimari yapılara hayran kalıyoruz. Onların içinde kendimizi yücelmiş hissediyoruz. Davranışlarımızı o ideallere yaklaşmak adına yeniden disipline ediyoruz. John Ruskin’e göre tüm binalar analiz edebileceğimiz, değerlendirebilip yorumlayabileceğimiz, bir takım kavramları içinde barındırır. Binalar demokrasiyi ya da aristokrasiyi anlatır, açık yüreklilik ya da kibirden, dostluktan ya da saldırganlıktan söz eder, geleceğe duyulan sempatiyi ya da geçmişe duyulan özlemi dile getirir. Her tasarım belli bir ruh durumunu ve ahlak anlayışını yansıtır. Bir binayı güzel bulduğumuzu söylerken onu yalnızca estetik bulduğumuzu değil, çatısıyla, kapı kollarıyla, pencereleriyle yaşam biçimini benimsediğimizi anlatmak isteriz. Basında MMO Basında MMO 27 Mart 2012 / Manisa Haber Gazetesi 3 Nisan 2012 / Manisa Haber Gazetesi 18 Ocak 2012 Hür Işık Gazetesi 2 Aralık 2011 Gündem Gazetesi Basında MMO 48 Basında MMO 2 Şubat 2012 Gündem Gazetesi 17 Şubat 2012 Manisa Haber Gazetesi 19 Aralık 2011 Manisa Haber Gazetesi Basında MMO 29 Şubat 2012 Güne Bakış Gazetesi Basında MMO 8 Şubat 2012 Yarın Gazetesi 49 Mimarca Sanat SOLUK Hani yapılar vardır, Hepimizin bildiği… Hastaneler, fabrikalar, Okullar, oteller… Mezarlar vardır; Hepimizin bildiği… Mezarlar; Yalnız mezarlar bilir; Minarede; Üç merdivenin yukarı çıktığını; Birbirinden habersiz… Ali Kaya Madenli 50