The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3005 Number: 39 , p. 223-233, Autumn III 2015 Yayın Süreci Yayın Geliş Tarihi 13.07.2015 Yayınlanma Tarihi 25.10.2015 SULTAN ABDÜLHAMİD’E MUHALEFET: İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE I. DÜNYA SAVAŞINA GİDEN YOL OPPOSITION TO SULTAN ABDÜLHAMİD: PARTY OF UNION AND PROGRESSION AND THE PATH TO THE FIRST WORLD WAR Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU Sinop Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitimi ABD Özet II. Abdülhamid’i iktidara taşıyan güç, meşrutiyet yanlısı Genç Osmanlılar hareketidir. Ancak II. Abdülhamid, padişah olduktan sonra ilan ettiği meşrutiyeti, meclisi kapatarak (tatil ederek) bir anlamda feshetmiştir. Sergilediği yönetim şekliyle kendisini tahta taşıyan muhalif yapıyı yeniden canlandırmıştır. Aynı isimlerden oluşan muhalefet meşrutiyeti tekrar ilan ettirebilmek amacıyla hareket etmiş ve Sultan Abdülhamid’i tahttan indirme girişimlerinde bulunmuştur. Bu esnada Avrupa genelinde yaşanan gelişmeler, dış politikada bir müttefik bulma zorunluluğunu veya siyasetini gündeme getirmiş ve 19. yüzyılın sonuna doğru Almanya ile başlayan olumlu ilişkiler, iki devleti birbirine yaklaştırmıştır. Aynı zamanda Batılı devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanma düşüncesi benimsenerek ona göre politikalar üretilmiştir. Devletin içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulabilmesi için ekonominin dışa bağımlılıktan kurtarılması gerektiğine olan inançla dizayn edilen ekonomi siyaseti, Sultan Abdülhamid’i dışarıda denge sağlayacak bir politika benimsemeye itmiştir. Bir cemiyet olarak kurulmuş olan İttihat ve Terakki Partisi ise, yurt içi ve dışında hızla örgütlenerek düşüncelerini basın yayın yoluyla yaymak istemiş ve Kanun-i Esasi’yi tekrar yürürlüğe koydurtarak Meclis-i Mebusan’ın açılmasını sağlamaya gayret etmişlerdir. Sergiledikleri muhalefet sonuç verince, II. Abdülhamid tahttan indirilmiş ve devlet yönetiminde hâkim otorite konumuna erişmişlerdir. Yöneticilerinin Avrupalı devletlerle ilgili siyasi tercih ve çabaları sonuçsuz kaldıktan sonra, Alman yanlısı olan liderinin de etkisiyle Almanya’yla siyasi ittifak yapılmıştır. Sonuçta I. Dünya Savaşı başlayınca, Almanya’nın savaşı kazanacağına ve bu sayede kaybedilen toprakların geri alınacağına olan inançları, fazla düşünmeden ve hazırlık yapmadan Osmanlı Devleti’ni savaşa dâhil etmiştir. Anahtar Kelimeler: Muhalefet, Diplomasi, Siyaset, Sultan Abdülhamid, İttihat ve Terakki, Almanya, I. Dünya Savaşı Abstract The power that put Abdülhamid II into power was the Young Ottoman Movement that was a pro-constitutionalism movement. However, after Abdülhamid II be- 224 Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU came the sultan, he in a way abolished the constitutionalism that he had declared by closing (prorogue) the parliament. With his ruling system, he revived the opposing structure that carried him to the throne. The opposition that consisted of the same names acted to have constitutionalism declared once more and they attempted to dethrone Sultan Abdülhamid. In the meantime, the developments in Europe brought up the necessity and policy to find an ally in foreign politics and the positive relations that started with Germany towards the end of 19th century brought two countries closer. At the same time, the thought of benefiting from the conflicts of interest between European countries was adapted and policies were developed accordingly. The economic policy which was designed with the belief that the country had to be saved from being foreign-dependent in order to get rid of the bad situation that the country was in pushed Sultan Abdülhamid to adapt a policy that would cause a foreign equilibrium. The Party of Union and Progression that was initially founded as a committee wanted to spread its thoughts through media by organizing at a fast pace both inside and outside the country and tried to have the Parliament of Deputies reopened by bringing the Ottoman basic law into force again. When their opposition was successful, Abdülhamid II was overthrown and they became the sovereign authority in ruling the country. After the political choices and efforts of their rulers about European countries came to a dead end, they had a political alliance with Germany as a result of the effect of pro-Germany rulers. Consequently, their beliefs that Germany would win the World War I and thus they could get back the land lost caused the Ottoman Empire to take part in the war without thinking much and making preparations. Keywords: Opposition, Diplomacy, Politics, Sultan Abdülhamid, Union and Progress, Germany, World War I 1.OSMANLI SİYASİ DÜŞÜNCESİNİN DEĞİŞİMİ XIX. yüzyılın ikinci yarısı, ekonomik dönüşümden başka, aynı zamanda siyasi düşüncenin de değiştiği ve örgütlü bir şekilde harekete geçtiği bir zaman dilimi olmuştur. Devletin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için Batılılaşması gerektiği ve Avrupaî bir yönetim tarzının benimsenmesi halinde bunun mümkün olabileceği düşüncesiyle dernek, cemiyet ve basın yayın yoluyla örgütlenerek harekete geçen siyasi bir anlayışın, giderek Osmanlı yönetimi üzerinde etkin olduğu bir döneme gelinmiştir. Kesin olarak XIX. yüzyılın ilk yarısında başlayıp ikinci yarısında Osmanlı yönetimine karşı harekete geçen bir yapıya sahip olan Batılılaşma düşüncesi, Sultan Abdülhamid döneminde sistemli bir muhalefete dönüşmüştür. İlk olarak Yeni Osmanlılar adıyla 1865’te kurulmuş ve Avrupa’dan etkilenerek Tanzimat döneminde ortaya çıkmış hürriyet, eşitlik ve anayasa fikirlerini yaymak ve meşrutî bir yönetim getirmek isteyen bir grup, önceleri gizli daha sonra basın yayın yoluyla açık bir şekilde Sultan Abdülaziz yönetimine başkaldırmıştır.1 Sultan Abdülhamid’in tahta çıkışında da etkili olan dermek, yeni padişahtan bekledikleri yönetim tarzını göremeyince yeniden örgütlenmiş ve İttihad-i Osmanî adı adında faaliyetlerine yeniden başlamıştır (Ramsaur, 1972: 30).2 I. ve II. Meşrutiyet’in kabul edilmesinde etkin rol oynayan ve kendilerine Jön Türkler de de- Yeni Osmanlılar derneğinin kuruluş, işleyiş ve Sultan Abdülaziz dönemindeki faaliyetleriyle ilgili ayrıntılı bilgi için Bkz.: M. Şükrü Hanioğlu (1985), Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük, İstanbul: İletişim Yay.; İhsan Sungu (1999), “Tanzimat ve Yeni Osmanlılar”, Tanzimat II, İstanbul: MEB Yay., ss. 777-857. 2 Cemiyetin adının nereden geldiği, İttihat ve Terakki üyelerinin proje ve ilkeleri bakımından hangi gruplara ayrıldığı ve son olarak Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adını almasıyla ilgili tarihi seyri takip için Bkz.: Taner Aslan (2008), “İttihâd-ı Osmanî’den Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne”, Bilig, Sayı: 47, ss. 79-120. 1 Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol nilen (Tunaya, 1998: 206) kişilerin öncülüğünde işlev gören cemiyet, II. Abdülhamid’in idaresini istibdat olarak niteleyerek bir an evvel yıkılması gerektiğini ileri sürmüş ve yerine meşrutî bir idarenin tesis edilmesi için yoğun bir çaba sarf etmiştir (Aslan, 2008: 81). Mülkiye Mektebi’nde tarih hocalığı yapmış Murat Bey’in cemiyete katılmasının ardından hız kazanan faaliyetler, Murat Bey’in Kahire’de Mizan Dergisini çıkarmasıyla had safhaya ulaşmıştır (Aslan, 2008: 84). Yazdığı yazılarla Sultan Abdülhamid’in meşrutiyeti kabul etmesini veya saltanattan çekilmesini isteyen Murat Bey’in (Ülken, 1966: 177)3, Halifelik sıfatıyla bütün Müslümanların birleştiği meşrutî bir idare kurulmasını arzu ettiği iddia edilir (Ramsaur, 1972: 54). Bu nedenle Mizancı Murat olarak bilinen Murat Bey’in Osmanlı Devleti’ne iadesi için diplomatik girişimler başlar.4 İttihad-i Osmanî Cemiyetinin siyasi fikirleri, döneme damgasını vuran en önemli olaydır. Osmanlı yönetimine karşı örgütlenen cemiyet, 1895 yılında ilk tüzüğünü hazırlamıştır (Tüzüğün tam metni için Bkz.: Tunaya, 1998: 70-75). Bu ilk tüzükte Osmanlıcı bir politika göze çarpar ve cemiyetin mevcut yönetime karşı bütün Osmanlı vatandaşlarıyla birlikte karşı koyması gerektiği vurgulanır. Bu noktada herhangi bir din ve ırk ayrımına gidilmezken, cemiyetin çalışmasına engel olacak veya cemiyeti tehlikeye atacak kişiler de vatan haini olarak nitelenmiştir. Ancak Osmanlı hanedanının tahtta kalmasına karşı olmadıklarını, yalnız meşrutiyet idaresini kabul etmemeleri ve temel hak ve özgürlükleri korumamaları hallerinde, haklarında lazım gelen kanuni işlemin uygulanacağını ifade etmişlerdir (Gökbayır, 2012: 64). Nitekim bu tarihten hemen sonra, yönetimini be- ğenmedikleri Sultan Abdülhamid’e bir darbe planlayan cemiyet, planın deşifre olması nedeniyle girişiminde başarısız olmuş ve cemiyetin pek çok önde gelen ismi, yargılanıp sürgün edilmiştir (Ramsaur, 1972: 49). Artık Paris ve Cenevre merkezli devam etmek zorunda kalan cemiyetin faaliyetlerini engellemek için her türlü yola başvuran Sultan Abdülhamid, yayınladıkları gazete ve dergilerin kapatılmasını sağlamışsa da5, faaliyetlerini tam olarak durduramamıştır. Cemiyetin Paris’teki faaliyetlerini bir zamanlar Maarif Müdürlüğü de yapmış olan Ahmet Rıza Bey yürütmekteydi. Murat Bey’in Paris’e gitmesiyle başkanlığını devraldığı cemiyet, padişahın Murat Bey’i ikna edip İstanbul’a getirtmeyi başarmasıyla yeniden Ahmet Rıza’ya dönmüştür (Mardin, 1992: 234). Murat Bey’in cemiyetten ayrılması, cemiyet için önemli bir eksiklik olsa da, Prens Sebahattin ve Prens Lütfullah’ın6 Paris’e gelerek cemiyete katılmasıyla, örgüt tekrar hareketlenmeye başlamıştır. Ancak Prens Sebahattin’in fikirleriyle Ahmet Rıza’nın fikirlerinin uyuşmaması, cemiyet içinde gruplaşmalara neden olmuştur. Prens Sebahattin ve Prens Lütfullah, 1902 yılında Paris’te bir Jön Türk kongresi düzenlemişler ve bu kongrede Prens Sebahattin delegelerin oylarıyla başkan seçilmiştir. Kongrede meşrutiyetin ilanı için askeri güç kullanılması ve hatta Avrupalı devletlerin müdahalelerinin sağlanması fikrini savunan Prens Sebahattin’le Ahmet Rıza’nın başını çektiği grup arasında fikir ayrılığı baş göstermiştir. Cemiyet bu kongreden sonra ikiye ayrılarak Prens Sebahattin grubu “Teşebbüs-ü Şahsi ve Âdem-i Merkeziyet Cemiyeti”; Ahmet Rıza Bey grubu ise, “Terakki ve İttihat Cemiyeti” BOA, Fon Kodu: MF.MKT., Dosya No: 689, Gömlek No: 21, 13/Z /1320 (Hicrî)-13.03.1903. 6 Prens Sebahattin ve Lütfullah, Sultan Abdülhamid’in kız kardeşi Seniha Sultan’la evli Mahmut Paşa’nın oğullarıdır. Mahmut Paşa da bu nedenle “Damat” lakabıyla anılmıştır. 5 BOA, Fon Kodu: Y. EE., Dosya No: 90, Gömlek No: 128, 24/N /1313 (Hicrî)-09.03.1896. 4 BOA, Fon Kodu: Y..PRK.A., Dosya No: 10, Gömlek No: 83, 28/Ş /1313 (Hicrî)-13.02.1896. 3 225 226 Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU olarak ayrılmıştır (Gökbayır, 2012: 68). 1906 yılında ise, Selanik’te “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti” adıyla yeni bir cemiyet ortaya çıkmış ve o da istibdadın yıkılması ve meşrutiyetin ilan edilmesi talebinde bulunmuştur (Tunaya, 1998: 53). Ahmet Rıza Bey’in temsil ettiği ittihatçılar, bir müddet bu oluşuma sessiz kaldıktan sonra, yapılan görüşmeler neticesinde, 1907 yılında birleşme kararı alınmış ve “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adı altında birleşmişlerdir (Karabekir, 1982: 131). Bu birleşmenin ardından Paris’te bir kongre daha düzenlenmiş ve artık eyleme geçme kararı alınmıştır (Gökbayır, 2012: 71). Yayınladıkları gazete ile Sultan Abdülhamid yönetimine karşı bir tutum sergileyen ve meşrutiyetin tekrar ilanı için mücadele eden cemiyet hakkında Sultan Abdülhamid, yine öncelikle gazetenin yayınını durdurmak veya en azından yurda sokmamak için uğraşmıştır. Bu doğrultuda Paris’te yayınlanan Terakki Gazetesinin Memalik-i Şahane’ye girişinin önlenmesi için emir vermiştir.7 Ancak şartlar Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin lehine olgunlaşmıştı. Devletin artan maddi sıkıntıları aşmak için çıkardığı yeni vergiler, 1906 yılında vergi isyanlarının başlamasına sebep olmuş ve cemiyet de bu isyanlara destek vererek halkı yanına çekmeyi başarmıştır. İsyanlar neticesinde 1908 Devrimi adı verilen bir ayaklanma baş göstermiş (Kansu, 2006: 97) ve süreç ittihatçı subaylar tarafından yönlendirilerek Sultan Abdülhamid’i meşrutiyeti tekrar ilan etmeye zorlamıştır (Birecikli, 2008: 215). Meşrutiyetin tekrar ilan edilmesi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin başarısıdır ve her ne olursa olsun, cemiyetin gücünü belgeleyen bir gelişmedir. Öte yandan meşrutiyetin ilan edilmesinde, Arnavut, Rum, Bulgar, Ermeni ve Mason örgüt ve komitelerinin ittihatçılara yardımları söz konusudur (Şıvgın, 2012: 2). Ancak Meclis tekrar açıldıktan sonra, gayr-i müslim milBOA, Fon Kodu: DH.MKT., Dosya No: 1187, Gömlek No: 49, 21/C /1325 (Hicrî)-01.08.1907. 7 letvekilleri, kendi milletlerinin bağımsızlığı yolunda faaliyetlere girişmişlerdir (Toynbee, 1971: 73). Bu durum karşısında, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türkçülük politikasını uygulamaya yönelmiştir. Cemiyetin yayın organı olan Tanin gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın, “Millet-i Hâkime” düşüncesi olarak adlandırdığı bir politika önermiştir (Yetim, 2008: 79). Yalçın’a göre, artık Osmanlı Devleti’nde ittihad-ı anâsır politikası geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü gayr-i müslimlere güvenilemez. Yalçın aynı zamanda İngiltere’de yayınlanan Nasyonel Rewive gazetesinin müdürü Sir Max’tan kendisine gelen bir mektupta İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nde uygulamaya konan Meşrutiyet İdaresi’nden gayet memnun olduğundan bahsetmiştir. Aynı gazetede yayınlanan bir makalede “Millet-i Hâkime” meselesine de değinildiği şu ifadelerden anlaşılmaktadır: Türkiye’de yaşayan Hıristiyanlar şurasını anlamalıdır ki, “hürriyet, müsâvât ve uhuvvet” avâzeleri, elyevm Türkiye’de millet-i hâkimenin yalnız Saltanat-ı Osmaniye ile birlikte memleketi zapt etmiş olan cengâverlerin evlât ve ihfâdından ibâret bulunmasını ve Türk İmparatorluğu pâyidâr oldukça böyle olması lâzım geleceğini ihlâl etmez. Millet-i hâkime olan Türkler, bütün teba’aları için cins ve mezhep konusunda hürriyet-i tâmme bahş ve i’ta ve bunu ta’ahhüd etmekle kendi mevcudiyet-i hayâtiyelerini bile tehlikeye koymuşlardır. Türk Parlamentosu’nda Müslim anâsırın hukukunu arzu etmek Türkler için pek mehâk ve âdilâne bir emeldir. Ve Türkiye’nin sa’adet ve selâmeti için birinci derecede lâzım olan mü’essirâttandır. Müslümanlar yeni Parlamento’da kendi anasırlarının adetçe Hıristiyan anasırdan devn olduğunu görecek olurlarsa, bunun neticesi Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol Meşrutiyet-i İdâre’nin zevâli olur. Bu suretle tevellüd edecek heyecân ve buhrân üzerine Türkler, ehven-i şer’i tercih kâbilinden olmak üzere istibdât-ı idâreye tarafdâr kesileceklerdir. Sonra Hıristiyanlara karşı mu’âmelât-ı husûmâne gösterilmeye başlanacak, bunun vesilesiyle hem Türkler hem Hıristiyanlar mahvolacaktır.” Gazetenin Osmanlı Devleti’nin gayr-i müslim unsurlara yaklaşımı hakkında oldukça olumlu ifadeler kullanarak, gayr-i Müslimlerin bu gayretleri görmezden gelmesinin büyük bir yanlış olacağını samimi bir şekilde tespit ve itiraf etmesinden sonra kendi düşüncelerine yer veren Yalçın, gayr-i müslim unsurlara güvenilemeyeceğini de şu şekilde belirtmiştir: İstikbalde anâsır-ı Osmaniyenin muhadenet ve ittihadı hakkında ne kadar kuvvetli ümitler beslersek besleyelim, bugün bir vaka-i hakikiye şeklinde binlerce misali delâili ile gözümüzün önünde durduğu için muhakkak olarak biliyoruz ki, bu devletin bekâsını Müslim anâsırı kadar isteyen ve çalışan yoktur. Bugün şu devleti kendisine yalnız Müslim anâsırı mal ediyor. “Benim hükümetim” diyor. Anâsır-ı sâire az çok hep bir emel arkasındadır. Bunlar muhtelif mahreklerde deverân eden ecrâm-ı semâviyeye benzer. Hepsi başka merkeze tâbidir. Eğer hüküm ve nüfuzu biz bugün anâsır-ı gayr-i müslimeye tevdi edecek olursak hiç şüphe yok ki bunların icraat ve harekâtında yegâne rehber menfaat-i Osmaniye endişesi olmayacaktır. Demek oluyor ki, biz Müslim unsur, memleketin şu halinde hayatımızı kurtarmak istersek, hüküm ve nüfuzu kendi elimizde tutmalıyız ve anâsır-ı sâireye bunu kaptırmama- 227 lıyız.8 Artık Osmanlı Devleti’nde yeni bir dönem başlamıştır. XX. yüzyılın başında İttihat ve Terakki Cemiyeti, iktidar üzerinde hâkimiyetini ilan etmiştir. Bundan sonra cemiyetin benimsediği politikalar ekseninde gelişecek olan yönetim anlayışı, I. Dünya Savaşı öncesinde devletin yönünü tayin edecek en önemli etken olacaktır. II. Meşrutiyetin ilan edilmesinin ardından yaşanan gelişmeler, içeride Türkçülük politikasının gittikçe benimsenmesine neden olurken, dışarıda Osmanlı hâkimiyeti altında olan uluslarla ilgili Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti hakkında yeni politikalar üretmelerine vesile olmuştur. Sürecin ekonomik gelişmelerle olan yakın ilgisi, artan Alman tehdidi ve OsmanlıAlman yakınlaşmasının belirgin hale gelmesi, ülkeler arasındaki bloklaşmalarda dengeleri buna göre sağlamıştır. 2. I.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ İTTİFAK ARAYIŞLARI İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Meşrutiyeti ilan ettirmesinin ardından, Avrupa’da özellikle İngiltere ve Fransa’dan oldukça olumlu yankılar geldi. Büyük güçler olarak adlandırılan devletler, birer birer Osmanlı Devleti’ni tebrik ediyorlardı. Bir anlamda Jön Türk devrimi olarak gördükleri bu olayı, aynı zamanda Sultan Abdülhamid rejiminin yıkılması olarak değerlendiriyorlardı (Tunç, 2010: 548). Bu iki devletin Sultan Abdülhamid rejiminin yıkılmasını istemelerinin muhtemelen en önemli nedeni, Sultanın nispeten Alman yanlısı bir politika izliyor olduğunu düşünüyor olmalarıdır. Bağdat Demiryolu imtiyazının Almanlara verilmesinin ardından, Ortadoğu’daki çıkarlarının büyük ölçüde zedeleneceğini hesaplayan bu devletler, tepkilerini açıkça ortaya koymuşlardı. Şimdi ise tekrar eski günlere dönüleceğini umut ederek, Jön Hüseyin Cahit Yalçın, “Millet-i Hâkime”, Tanin, Birinci Nüsha, Numara: 97, 1324-1326, 7 Kasım 1908. 8 228 Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU Türklere tebriklerini sunuyorlardı. Bu olumlu havanın hemen akabinde, içeride ve dışarıda birtakım önemli olaylar vuku buldu. 1908 yılı Ekim ayında AvusturyaMacaristan İmparatorluğu, Bosna-Hersek’i aldığını duyurdu ve hemen ardından Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. İşin ilginç tarafı, Avusturya bu ilhakı, Almanya’nın onayını aldıktan sonra yapmıştı (Çakmak, 2003: 19). Aynı zamanda bu olayları gören Girit Meclisi de adanın Yunanistan’a bağlandığını deklere etti (Akşin, 1980: 90). Avrupa’da meydana gelen bu üç olayın da ortak özelliği, İngiltere ve Fransa cephesinde Osmanlı yanlısı tepkiler oluşturmasıdır. İçeride de Adana’da yaşanan Ermeni olayları ve 31 Mart Vakası gibi gelişmelerle ilgili, Avrupa kamuoyunda yine Jön Türkler lehinde yankılar görüldü. Özellikle Fransız basınında çıkan haberler, Jön Türk idarecilerini oldukça memnun ediyordu (Tunç, 2010: 549). Avrupa’da ittifak arayışında olan Jön Türkler tarafından sevinçle karşılanan bu tepkiler, Meşrutiyetin ilanından sonra oluşan havayı da hesaba katarak, Osmanlı yöneticilerini bu devletlerle ittifak yapma teşebbüsüne yönlendirdi. Daha önce de yine bu devletlerle ittifak arayışı içinde olmuş olan İttihat ve Terakki ekibinden Dr. Nazım ve Rıza Beyler, Osmanlı topraklarındaki ortak çıkarları dolayısıyla olumsuz yanıt almışlardı (Ahmad, 1999: 139). Ancak bu kez durum farklıydı. Söz konusu olaylardan sonra oluşan hava, İngiltere’nin resmî davetiyle gerçekleşecek Talat Bey önderliğindeki heyeti umutlandırmıştır. Heyetin görünürdeki hedefi, yeni hükümeti tanıtmak, aynı yönetim biçimini benimsemiş İngiliz parlamentosunu incelemek ve Osmanlı Devleti’yle ilgili mevcut önyargıları yıkmak olarak takdim edilse de, asıl hedefin, İngiltere ve Fransa’yla iyi ilişkiler kurarak, üçlü bir ittifak gerçekleştirmektir (Tunç, 2010: 554-555). Böyle bir hedefle yola çıkan Talat Bey ve ekibi, önce Paris’e gitmiş ve burada gerçekten çok büyük bir ilgiyle karşılanmışlardır. Yapılan uzun müzakereler ise, tam olarak beklenildiği gibi geçme- miş; Osmanlı delegasyonunun ittifak çabasına karşılık, Fransa, azınlık hakları, Adana ve Girit Olayları ve 31 Mart Vakası gibi olayları tartışmış ve bu konularda tavsiyelerde bulunmuştur.9 Delegasyonun Paris ayağı böylece sona ererken, ortaya çıkan sonuç, Fransa’nın İngiltere’yle birlikte hareket edeceği ve Osmanlı’nın da içinde bulunduğu üçlü bir ittifaka sıcak bakmayacağıdır. İngiltere’de de benzer şekilde karşılanan heyet, buradan da istediği sonucu alamayarak geri dönmüştür (Babacan, 2005: 67). Bunlardan başka Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa ve Rusya’ya I. Dünya Savaşı’na kadar birkaç kez daha ittifak çağrısında bulunmuş; ancak yapılan görüşmelerde, her bir devlet, diğer devletlerin onayı olmadan ittifak teklifini kabul edemeyeceklerini bildirmişlerdir (Babacan, 2005: 101). Çünkü İtilaf Devletleri olarak bilinen bu üçlü, Osmanlı Devleti’nin ayakta kalmasını değil, yıkılmasını arzu etmekteydi. Hatta ittifaka sonradan katılan İtalya’yla birlikte Makedonya bölgesinde ıslahat yaptırmak ve Şark meselesinde Almanya’ya karşı birleşerek söz sahibi olma peşinde bir siyaset izlemeye başlamışlardı.10 Bu gerçeğin farkında olan Tanin gazetesi yazarı Hüseyin Cahit Yalçın şu itirafta bulunuyordu: “Hiçbir Avrupa devleti Osmanlı İmparatorluğu’nu kendisine müttefik diye kabul edemezdi. Çünkü onun yaşaması değil, parçalanması ve ortadan kalkması matlup idi.” (Yalçın, 1943’den Akt.: Kaşıyuğun, 2009: 321) İtilaf Devletlerinin çıkarlarıyla Osmanlı Devleti’nin çıkarlarının aynı olmaması, sömürge ve hammadde arayışı için Osmanlı topraklarının ideal görünmesi ve dahası edinilmiş sömürgelere giden yolların Osmanlı topraklarından geçmesi, Osmanlı Devleti’nin bu idealde olan devletler arasında paylaştırılmasını öngörüyordu. Delegasyonun Paris temasları ve Fransız gazetelerinde çıkan haberler ile Türk basınındaki yansımalarını karşılaştırmalı olarak takip için Bkz.: Tunç, 2010: 556-578. 10 BOA, Fon Kodu: Y..EE..KP.., Dosya No: 32, Gömlek No: 3156, 03/Ca/1326 (Hicrî)-03.06.1908. 9 Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol Osmanlı Devleti için geriye iki seçenek kalıyordu: Bunlardan birincisi, tarafsız kalmak ve tek başına mücadele etmekti ki, bu durumda bile büyük devletlerin Osmanlı’yı parçalayacakları düşüncesi hâkimdi (Akşin, 1997: 52); ikincisi ise, Almanya’yla ittifak kurmaktı. Zaten İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içinde bir grup, Almanya’yla ittifak kurmanın en doğru fikir olacağı kanaatini taşıyordu. Benzer şekilde Avusturya’da Almanca yayın yapan Pester Lloyd gazetesi de Osmanlı Devleti’nin AvusturyaAlmanya ittifakına gireceği konusunda haber yapıyordu.11 Üstelik kurulması planlanan ittifakın, sadece Osmanlı Devleti’nin mevcut durumunu korumaya yönelik değil, aynı zamanda kaybettiği Balkan topraklarını geri almak, artan Rus saldırılarından kurtulmak, Duyun-u Umumiye İdaresini ve kapitülasyonları kaldırmak gibi faydalar sağlayacağı umuluyor ve isteniyordu (Aybars, 2000: 47). Talat Paşa diğer Avrupalı devletlerle yaptığı görüşmeler sonucunda, herhangi birisiyle ittifak yapılamayacağını görmüştü. İttihat Terakki’nin önde gelen bir diğer ismi Enver Paşa ise, olası bir savaşta Almanların galip geleceğini düşünüyordu (Kaşıyuğun, 2009: 324). Cemiyetin diğer önemli isimlerinden de benzer görüşler gelmeye başlayınca, aralarında Sadrazam Sait Halim Paşa, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dâhiliye Nazırı Talat Paşa ve Meclis Reisi Halil Bey’in de bulunduğu Osmanlı heyeti, 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya’yla ittifak antlaşması imzalamıştır (Kaşıyuğun, 2009: 325; Güneş, 2013: 111). İstanbul’da imzalanan ve başlangıçta gizli olan İttifak Antlaşması’nın önemli maddeleri ise şöyledir: 1-Bugünkü Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasındaki anlaşmazlık karşısında bu antlaşmayı imzalayan iki devlet, kesin bir tarafsızlık gözetmeyi yüklenirler. 2-Rusya’nın fiili askeri tedbirlere BOA, Fon Kodu: HR.SYS., Dosya No: 200, Gömlek No: 46, 25//1910. 11 229 başvurması ve bununla Almanya için Avusturya’ya yüklenmeleri bakımından bir düşmanlık durumu yaratılması halinde, bu durum Türkiye için de yaratılmış olacaktır. 3-Türkiye’nin savaşa girmesi halinde Almanya, Askeri Heyeti’ni Türkiye’nin emrinde bırakacaktır. Türkiye de bu heyetin ordunun sevk ve idaresinde kesin bir etkiye sahip olmasını sağlayacaktır. 4-Almanya Osmanlı topaklarının tehdit edilmesi halinde ve tehdide uğrayan yerde Osmanlı Devleti’ne silahla yardım etmeyi üzerine alır (Karal, 1996: 380-381). İttihat ve Terakki yönetiminin idareyi ele almasının ardından yapmayı planladığı icraatların en önemlilerinden biri de, milli bir ekonomi modelini yerleştirmektir. Devletin giderek Avrupalı devletlerce hammadde pazarı olarak görülmesi, iktisadî kalkınmanın önündeki en büyük engeldi. Bu nedenle öncelikle devletin Müslüman-Türk unsuru, tarım ve hizmet sektörünün dışına çıkarak ticarete de hâkim olmalıydı. Oysa XX. yüzyılın başlarında ticaret neredeyse tamamen yabancıların elindeydi (Mardin, 1985: 633). Bu düşünceyi hayata geçirebilmek için yerli sanayinin kurulması için özendirme çalışmaları yapılmış ve genelde Müslüman-Türk eşraftan oluşan şirketler kurulmuştur (Toprak, 1985a: 246). Bu şirketlere İstanbul’da 10 bin lira sermayeyle kurulan “Türk Ahali Bankası Osmanlı Anonim Şirketi”12, yine İstanbul’da Duhan Reji Başmüdürü Bahaeddin Bey tarafından “Türkiye Emlak Bankası”13, Jön Türk Gazetesi Müdürü Sami Bey tarafından her dilde yayın yapacak bir gazete ve matbaa ile her çeşit kitabı yayınlamak üzere “Osmanlı Matbuat Şirketi”14 ve emekli asker mühendis Mehmed Emin Bey tara- BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 227, Gömlek No: 38, 02/R /1330 (Hicrî)-21.03.1912. 13 BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 229, Gömlek No: 104, 17/Ra/1331 (Hicrî)-24.02.1913. 14 BOA, Fon Kodu: İ..MMS., Dosya No: 163, Gömlek No: 1331, 28/R /1331 (Hicrî)-06.04.1913. 12 230 Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU fından emlak alım-satım ve inşaatçılık işi yapmak üzere “Türkiye Milli İnşaat Anonim Şirketi”15 örnek verilebilir. Bu politikayla devletin iktisadî ve siyasi bakımdan güçlü olabilmesi için, içeride milli bir burjuvanın oluşması hedeflenmiştir (Toprak, 1985b: 744). Dolayısıyla ekonomik bağımsızlık için kapitülasyonlarının kaldırılması öngörülüyordu (Arslan, 2008: 265). Aynı zamanda Yusuf Akçura, Alman milli ekonomistlerinden Frederich List gibi milli ve korumacı bir politika öneriyordu (Şıvgın, 2012: 4). Bu düşünceler, kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldırılması kararı alınmasıyla son buldu. Kapitülasyonların bu şekilde tek taraflı olarak kaldırıldığının duyurulmasından sonra, daha önce kendisiyle ittifak antlaşması yapılmış Almanya, kendisine danışılmadığı için çok sert tepki göstermiştir (Arslan, 2008: 269). Diğer büyük devletler de bu karara benzer tepkiler göstermişler ve hatta aralarında anlaşarak, Osmanlı Devleti’ne verilmek üzere ortak bir protesto metni hazırlamışlardır.16 Yapılan yoğun itirazlar üzerine Osmanlı Devleti “İmtiyazât-ı Ecnebiyenin İlgası Üzerine Ecânib Hakkında İcra Olunacak Muameleye Dair Talimatname” adı altında yeni bir kanun hazırlamış ve bu talimatname bütün vilayetlere gönderilmiştir.17 Nihayetinde kapitülasyonlar gibi Avrupa devletlerinin çıkarlarına yönelik bir durum söz konusu olduğunda, bütün devletler Osmanlı’ya karşı birleşmişlerdir. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin ittifak arayışının hatt-ı zatında anlamsız olduğu veya sonuç vermeyeceği daha 1914 yılında ortaya çıkmıştır. BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 235, Gömlek No: 10, 07/C /1332 (Hicrî)-03.05.1914. 16 Avrupalı devletleri ve Amerika’nın kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik tepkilerini ve yapılan tartışmaları takip için Bkz.: Arslan, 2008: 270-275. 17 BOA, Fon Kodu: DH.HMŞ., Dosya No: 9, Gömlek 15 No: 71, 20 Eylül 1330-3 Ekim 1914. SONUÇ Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkan ekonomik, askerî ve siyasî sorunlar, XIX. yüzyılda özellikle ekonomik alanda bir dönüşümün yaşanmasına sebep olmuştur. Söz konusu dönüşüm, Avrupalı devletlerden bağımsız olmayıp diğer alanları da etkilemiştir. Devlet içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için bir yandan Batılılaşma hamlesi başlatırken; öte yandan Avrupalı devletlerin iktisadî boyunduruğuna girmemek için çareler aramıştır. Bu arayış iki temel eksende gelişmiştir: Birincisi, ekonomik dönüşümü gerçekleştirmek için sanayi atılımı gerçekleştirmek; ikincisi ise, çöküşü durdurmak için orduyu modernize etmek. XIX. yüzyılın sonu itibariyle her ikisi de devletin Almanya’ya yaklaşmasına vesile oldu. Ancak yine aynı dönemde gittikçe örgütlenen İttihat ve Terakki Cemiyeti, XX. yüzyıla girdikten hemen sonra önce Meşrutiyet’in tekrar ilan edilmesini sağladı; ardından yönetimi ele geçirdi. İttihat ve Terakki yöneticileri, başta ekonomi modeli olmak üzere, pek çok açıdan Sultan Abdülhamid dönemi anlayışından farklı politikalar üretti. Sultan Abdülhamid döneminde başlayan Osmanlı-Alman yakınlaşmasının aksine, İngiltere ve Fransa ikilisiyle ittifak kurma idealini ortaya koyan cemiyet, devlet yönetimindeki temsilcileri vasıtasıyla bu düşünceyi uygulamaya koymaya gayret etti. Ancak Rusya’nın da içinde bulunduğu üçlü grup, ittifak çağrısını geri çevirdiği gibi, sömürge ve hammadde arayışları içerisinde Osmanlı Devleti’nin çıkarlarının aleyhine bir politika izleyeceklerini belli etti. Bu gerçeği fark eden yöneticiler, yakın gelecekte devletler arası rekabetten ve kendi üzerlerine dönecek bir tehditten dolayı bir savaşın yüksek olasılıkla çıkma durumuna karşı, mutlaka siyasi bir ittifak yapılması gerektiği konusunda karar aldı. İttifak çağrısına olumlu yanıt veren Almanya ve cemiyet içerisinde Alman yanlısı yöneticilerin fikirleri doğrultusunda, 1914 yılında Almanya’yla ittifak yapıldı. Böylece İngiltere, Fransa ve Rusya bloğuna karşı Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol Osmanlı ve Almanya bir blok oluşturmuş oldu. Sonuçta mevcut şartlar bir savaşın patlak vermesinin an meselesi olduğunu ortaya koyarken; siyasi açıdan bloklar da aşağı yukarı netleşmiş oluyordu. KAYNAKÇA A.ARŞİV KAYNAKLARI BOA, Fon Kodu: Y..PRK.A., Dosya No: 10, Gömlek No: 83, 28/Ş /1313 (Hicrî)13.02.1896. BOA, Fon Kodu: Y. EE., Dosya No: 90, Gömlek No: 128, 24/N /1313 (Hicrî)09.03.1896. BOA, Fon Kodu: MF.MKT., Dosya No: 689, Gömlek No: 21, 13/Z /1320 (Hicrî)13.03.1903. BOA, Fon Kodu: YPRK.AZJ, Dosya No: 47, Gömlek No: 20, 29/Z/132028.03.1903. BOA, Fon Kodu: DH.MKT., Dosya No: 1187, Gömlek No: 49, 21/C /1325 (Hicrî)-01.08.1907. BOA, Fon Kodu: Y..EE..KP.., Dosya No: 32, Gömlek No: 3156, 03/Ca/1326 (Hicrî)-03.06.1908. BOA, Fon Kodu: HR.SYS., Dosya No: 200, Gömlek No: 46, 25//1910. BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 227, Gömlek No: 38, 02/R /1330 (Hicrî)21.03.1912. BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 229, Gömlek No: 104, 17/Ra/1331 (Hicrî)-24.02.1913. BOA, Fon Kodu: İ..MMS., Dosya No: 163, Gömlek No: 1331, 28/R /1331 (Hicrî)-06.04.1913. BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 235, Gömlek No: 10, 07/C /1332 (Hicrî)03.05.1914. BOA, Fon Kodu: DH.HMŞ., Dosya No: 9, Gömlek No: 71, 20 Eylül 1330-3 Ekim 1914. B.BASILI KAYNAKLAR Ahmad, Feroz, (1999). İttihatçılıktan Kemalizme, Çev.: Fatmagül Berktay Balta- 231 lı, İstanbul: Kaynak Yay., 4. Baskı. Akçura, Yusuf, (1998). Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara. Akşin, Sina, (1980). 100 Soruda Jön Türkler ve İttihat Terakki, İstanbul: Gerçek Yayınevi. Albayrak, Mustafa, (1995). “OsmanlıAlman İlişkilerinin Gelişimi ve Bağdat Demiryolu’nun Yapımı”, OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi), Sayı: 6, s. 1-38. Armaoğlu, Fahir, (2004). 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995), İstanbul: Alkım Yayınevi. Arslan, Ozan, (2008). “I. Dünya Savaşı Başında Kapitülasyonların İttihad ve Terakki Yönetimi Tarafından Kaldırılması ve Bu Gelişme Karşısında Büyük Güçlerin Tepkileri”, SÜFED, Vol.: 10, Sayı: 1, ss. 261-278. Aslan, Taner, (2008). “İttihâd-ı Osmanî’den Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne”, Bilig, Güz/2008, Sayı: 47, s.79-120. Aybars, Ergün, (2000). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, İzmir: Ercan Kitabevi. Babacan, Hasan, (2005). Mehmed Talât Paşa 1874-1921, Ankara: TTK Yay. Birecikli, İhsan Burak, (2008). “Yüzüncü Yılında II. Meşrutiyet’in İlanı Üzerine Bir İnceleme”, Akademik Bakış, Cilt: 2, Sayı: 3, ss. 211-226. Çakmak, Zafer, (2003). “AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek’i İşgali ve Sonrasında Osmanlı Devleti ile Yaptığı Antlaşma”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 4, ss. 16-20. Earle, Edward Mead, (1972). Bağdat Demiryolu Savaşı, Çev.: Kasım Yargıcı, İstanbul. Eldem, Vedat. (1994). Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih 232 Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU Yüksek Kurumu, Ankara: TTK Düstur, Birinci Tertip, Cilt: VI, Ankara, 1939. Gökbayır, Satılmış, (2012). “Gizli Bir Cemiyetten İktidara: Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1908 Seçimleri Siyasi Programı”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(1): 61-96. Güneş, Gönül, (2013). “Teşkilat-ı Mahsusa ve Birinci Dünya Savaşı Yıllarındaki Faaliyetleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXIX, Sayı: 85, ss. 101-130. Hanioğlu, M. Şükrü, (1985). Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük, İletişim Yay., İstanbul, 1985 İmamoğlu, Hüseyin Vehbi &Deniz, Önder, (2012). 19. Yüzyılın Sonlarında Osmanlı Şehirlerindeki Zanaat İşletmelerinin Çalışma Hayatına Etkisi, Uluslararası Osmanlı Medeniyeti’nde Şehir Sempozyumu, 25-27 Kasım 2011, Ankara, ss. 565-582. , (2014). Şark Meselesinin Sultan Abdülhamid Dönemi Gayr-i Müslim Osmanlı Tebaası Üzerindeki İdari Açıdan Sonuçları, Turkish Studies -International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume: 9/4 Spring pp. 577-595, Ankara. Kansu, Aykut, (2006). 1908 Devrimi, İstanbul: İletişim Yayınları. Karabekir, Kazım, (1982). İttihat ve Terakki Cemiyeti Neden Kuruldu Nasıl Kuruldu Nasıl İdare Olundu, Haz.: Faruk Özerengin-Emel Özerengin, İstanbul: Türdav Ofset Tesisleri. Karal, Enver Ziya. (1996). Osmanlı Tarihi, C. IX, İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı, 1908-1918, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Kaşıyuğun, Ali, (2009). “Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na Girmeden Önceki İttifak Arayışları”, History Studies, Volume: 1/1, 2009, ss. 318341. Kurmuş, Orhan. (1982). Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, Ankara: Savaş Yayınları. Kürkçüoğlu, Ömer. (1972). Türkiye’nin Arap Ortadoğusuna Karşı Politikası 19451970, Haz.: Sevinç Bulat, Ankara: AÜSBF Yayınları. Mardin, Şerif, (1985). “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İktisadi Düşüncenin Gelişmesi (1838-1918)”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 3, İstanbul: İletişim Yay. , (1992). Jön Türklerin Siyasî Fikirleri (1895-1908), Cilt: 2, İstanbul: İletişim Yayınları. Meyer, Henry Cord, (1996). Drang nach Osten: Fortunes of a Slogan-Concept in German-Slavic Relations, 18491990, Bern: Peter Lang. Moltke, von Helmut. (1969). Türkiye Mektupları, Çev.: HayruIIah Örs, İstanbul. Ortaylı, İlber (1981). İkinci Abdülhamid Döneminde Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 479. Ökçün, A. Gündüz (1970). “Osmanlı Meclis-i Meb’usanında Bağdat Demiryolu İmtiyazı Üzerine Yapılan Tartışmalar”, AÜSBFD, Cilt: 25, Sayı: 2, ss. 15-56. , (1997). Osmanlı Sanayii 1913,1915 Yılları Sanayi İstatistiki, Cilt: 4, DİE Yay., Ankara. Önsoy, Rıfat. (1982). Türk-Alman İktisadi Münasebetleri: 1871-1914, İstanbul. Özen, Halil Ege. (2008). The German Involvement in Ottoman Ecemomic Development: Banking, Railways and Other Investments, 1888-1914, İstanbul. Ramsaur, Ernest Edmondson (1972), Jön Türkler ve 1908 İhtilali, Çev.: Nuran Ülken, İstanbul: Sander Yayınları. Ratmann, Lothar (1982). Berlin-Bağdat, Alman Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi, Çev.: Ragıp Zarakolu, İstanbul. Sırma, İhsan Süreyya, (2007). II. Abdülha- Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol mid’in İslam Birliği Siyaseti, 9. Baskı, İstanbul: Beyan Yay., Sungu, İhsan, (1999). “Tanzimat ve Yeni Osmanlılar”, Tanzimat II, İstanbul: MEB Yay., ss. 777-857. Şahinkaya, Serdar, (1998). “XIX. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Yapısı: Sanayileşme ve Bankacılık Özelinde Değinmeler”, Mülkiye, Cilt: XXIII, Sayı: 218, ss. 86-111. Şıvgın, Hale, (2012). “İttihat ve Terakki Politikalarının Balkan İttifaklarını Hızlandırmadaki Rolü”, Akademik Bakış, Cilt: 6, Sayı: 11, ss. 1-15. Takvim-i Vekâyi, 18 Şubat 1324-3 Mart 1909, No: 139. Tezel, Yahya S., (2002). Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, Ankara: Yurt Yay. Toprak, Zafer, (1985a). “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Osmanlı Ekonomisinde Gelişmeler: Tarım, Ticaret, Sanayi,” 1885-1985 Türkiye Ekonomisinin 100 Yılı ve İzmir Ticaret Odası Sempozyumu Bildirileri, 21-23 Kasım 1985, İzmir. , (1985b). “Milli İktisat”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 3, İstanbul: İletişim Yayınları. Toynbee, Arnold J., (1971). Türkiye, Çev.: Kasım Yargıcı, İstanbul: Milliyet Yay. Tunaya, Tarık Zafer, (1998). Türkiye’de Siyasal Partiler, 1908-1918, Cilt: 1, İstan- 233 bul: İletişim Yayınları. Tuncer, Hüner, (2000). 19. Yüzyılda Osmanlı Avrupa İlişkileri, Ankara: Ümit Yay. Tunç, Salih, (2010). “II. Meşrutiyet’in İlk Yılında Paris’te Bir Jön Türk Delegasyonu: Talât Bey Heyeti”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: XXV, Sayı: 2, ss. 547-582. Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye 1908-1980, (1997). Yay. Yön.: Sina Akşin, İstanbul: Cem Yayınevi. Ülken, Hilmi Ziya, (1966). Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Cilt: 1, Konya: Selçuk Yay. Ülman, A. Haluk, (1973). Birinci Dünya Savaşına Giden Yol, Ankara: AÜSBF Yay. Yalçın, Hüseyin Cahit, (1908). “Millet-i Hâkime”, Tanin, Birinci Nüsha, Numara: 97, 1324-1326, 7 Kasım 1908. , (1943). Talat Paşa, İstanbul: Yedigün Neşriyatı. Yetim, Fahri, (2008). “II. Meşrutiyet Döneminde Türkçülüğe Geçişte Kapsayıcı Formül: “Millet-i Hâkime” Düşüncesi ve Etkileri”, SDÜFEFSBD, Sayı: 18, ss.71-84. Yılmaz, Salih, (2014) “Birinci Dünya Savaşı Öncesi ve Sonrasında Büyük Devletlerin Siyasetleri”, TYB Akademi Dil Edebiyat ve Sosyal Bilimler Dergisi, 100. Yılında I. Dünya Savaşı, Yıl: 4, Sayı: 11, Mayıs 2014, ss. 11-35. 234 Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU