XIX. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA KAFKASYA MUHACİRLERİNİN YOZGAT SANCAĞINDA İSKÂNINA DAİR TESPİTLER Oktay KIZILKAYA1 Özet XVIII. yüzyıldan itibaren Rusya’nın istilacı bir siyaset takip ettiği görülmektedir. Rusya’nın istila etmeyi planladığı bölgeler arasında Kafkasya Bölgesi de bulunmaktaydı. Rusya ile Osmanlı Devleti arasında yaşanan 1768-1774 Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi üzerine Rusya, Kafkasya’ya yönelik istila siyasetini uygulamaya başlamıştır. Rusya’nın istila siyaseti, Kafkasya Bölgesi’ndeki Müslüman halkların karşı koyması ile çatışmaya dönüşmüştür. Bu çatışmalar, 1859 yılına kadar amansızca sürmüştür. Bu mücadele bahsi geçen tarihte Kafkasya’daki Müslüman halkların mücadele azminin kırılması ile neticelenmiştir. 1859 yılından itibaren Rusya’nın Kafkasya’yı istilasında izlediği gayri insani yöntemler ve Rus hâkimiyetinde yaşamak istemeyen Müslüman halkların vatanlarını terk etmelerine neden olmuştur. Kafkasya’daki Müslüman halklar, Osmanlı Devleti hâkimiyetindeki topraklara göç etmek için istekte bulunmuşlardır. Bu talep Osmanlı Devleti tarafından kabul edilince Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına büyük bir göç dalgası başlamıştır. Bu göç dalgasıyla gelenlerden bir kısmı Yozgat Sancağına yerleştirilmiştir. Bu çalışmada, Yozgat Sancağına gelen muhacirlerin gelmesi ve iskân çalışmaları incelenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda, gelen muhacirlerin iskân edilmesinde karşılaşılan zorluklara değinilmiştir. Göçmenler ile yerli halk arasında yaşanan anlaşmazlıklar ve çözüm yolları vurgulanmıştır. Göçmenler arasında ortaya çıkan hastalıklar ve alınan tedbirler açıklanmıştır. Muhacirlerin ihtiyaçlarının karşılanmasında devletin aldığı tedbirler, Osmanlı arşiv belgeleri ışığında incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kafkasya Bölgesi, Rus İstilası, Muhacirler, Osmanlı Devleti, Yozgat Abstract Some Determinations on the Settlement of Caucasian Emigrants in the Sanjak of Yozgat in the Second Half of the 19th Century It is seen that Russia pursued an invasive policy beginning with the 18th century. Caucasia was one of the regions that Russia planned to invade. Upon the defeat of the Ottoman Empire in the Russo-Turkish War of 1768–74, Russia began to implement its invasive policy against Caucasia. Russia’s invasive policy turned into a conflict upon the resistance displayed by the Muslim peoples in the Caucasian region. These struggles continued violently until 1859. They ended when the determination of the Caucasian Muslim people was broken in this year. Beginning from 1859, the inhumane methods followed by Russia in its invasion of Caucasia caused the Muslim people who did not want to live under Russian rule to leave their lands. The Muslim people in Caucasia made a request to immigrate to the territories under Ottoman rule. As this request was accepted by the Ottoman Empire, a great wave of migration began from Caucasia to Ottoman territories. Some of the peoples who arrived with this immigration wave were settled in the Sanjak (District) of Yozgat. This study attempts to analyse the arrival of immigrants to Yozgat and the concerned settlement activities. In this context, difficulties experienced in the process of settlement are addressed. The disputes that arose between the immigrants and the local people and the ways of resolution applied are emphasized. Doç. Dr., Kafkas Üniversitesi FEF Tarih Bölümü;o.kizilkaya@mynet.com 1 538 Diseases emerging among the immigrants and the measures taken are explained. The precautions taken by the state for meeting the needs of the immigrants are examined based on Ottoman archival documents. Keywords: Caucasian Region, Russian Invasion, Immigrants, Ottoman Empire, Yozgat. 1. Giriş XVI. yüzyıldan itibaren Ruslar, ulusal bir bilince ulaşarak millî bir devlet kurmaları ve akabinde topraklarını genişletmek için siyasi ve askerî girişimlere başlamışlardır. 1683-1699 tarihleri arasında meydana gelen Osmanlı-Avrupa Savaşı esnasında Ruslar da bu savaşa katılmışlardır. Osmanlı Devleti ile savaşan Rusların dışındaki Avrupalı devletler, 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması’na taraf olurken Ruslar bu antlaşmaya taraf olmamışlardır. Osmanlı Devleti’nden daha çok toprak ve taviz koparmak amacıyla savaşı tek başlarına bir yıl daha sürdürmüşlerdir. Ruslar, tek başına Osmanlı Devleti ile başa çıkamayacaklarını anlayınca barışa yanaşmak zorunda kalmışlar ve 1701 yılında İstanbul Antlaşması ile savaşı sona erdirmişlerdir.2 Ancak Rusların, Osmanlı ve Orta Asya’daki İslam coğrafyasına yönelik istila siyaseti durmadığı gibi artarak devam etmiştir. 1711’deki Prut Savaşı’nda Rusların istila politikasına bir darbe vurulmuş ise de bu etkili olmamış; kısa sürede kendilerini toparlayan Ruslar, tekrar istila planlarını uygulamaya başlamışlardır. 1736-1739 yılları arasındaki Osmanlı-Rus Savaşı’nda istila siyasetini yeniden başvuran Ruslar, yenilgiye uğratılmış ise de bu durumda geçici olmuştur. Rus istilasında dönüm noktası, 1768-1774 yılları arasında meydana gelen ve Küçük Kaynarca Antlaşması ile sona eren Osmanlı-Rus Savaşı’dır. Bu savaşta, önceki Osmanlı-Rus savaşlarının aksine Osmanlı Devleti ilk defa Rusya ile tek başına yaptığı savaşı kaybetmiş ve Rusya’yı daima baskı altında tutan Kırım Hanlığı ve topraklarını Rusya’ya bırakmak zorunda kalmıştır. Bu savaştan sonra Ruslar daha da pervasızlaşarak XVIII. yüzyılda yaşanan son Osmanlı-Rus Savaşı’nda (1787-1792) Osmanlı Devleti’ni bir kez daha yenerek Kafkasya ve Orta Asya’ya yönelik istilasını gerçekleştirme yolunda önemli başarılar kazanmıştır. Ruslar, Kafkasya’nın kuzeyine doğru yayılmaya başlayarak Anapa Kalesi’ni alarak Kabartay ve Çerkezistan bölgesine yayılmaya başlamışlardı3. Bu durumu önlemek amacıyla Osmanlı Devleti, Çerkezler arasında İslam dinini yayarak Rus istilasını durdurmaya çalışmışlardır. Bu amaçla, XVIII. yüzyılın ikinci yarısından sonra Sultan Abdülhamid zamanında Ferruh Ali Paşa’nın Çerkezistan Valiliği döneminde toplu halde İslam dinine girmişlerdir.4 Bu çalışmalar neticesinde, XIX. yüzyılda Hristiyan olmayan Kafkas halklarının çoğu İslam dinini kabul ederek mizaçlarına uygun hiç kimseye boyun eğmeme ve savaşçı özelliklerinin de etkisi ile Rus istilasına karşı koymaya başlamışlardı. Bu süreçte, Kafkasya’nın büyük bir kısmı Müslüman olup güneyden ve kuzeyden hücum eden İran ve Rusların tesiri altında kalmışlar ise de çoğu zaman Osmanlı sultanının himayesine mazhar olmuşlardır ve Osmanlı hilafetini kabul ederek Devlet-i Aliye’ye meyletmişlerdir.5 Bu durum üzerine Ruslar, istila ettikleri Kabartay ve Çerkezistan bölgelerine, askeri garnizonlar kurmak ve Rus ve diğer Hristiyan dinine mensup etnisiteleri yerleştirerek oralarda tutunmaya çalışmışlar ve kendilerine karşı engelleme girişiminde bulunan Kafkas halklarını insani kurallara uymayarak acımasız bir savaş yürütmeye başlamışlardır. Bu amaç doğrultusunda Rus Çarı II. Aleksandr’ın, idaremize boyun eğmek istemeyen vahşi dağlıların ya teslimlerini veya kılıçtan geçirilmesini emretmesiyle korkunç bir hal almıştır. Bu emirden güç alan bölgedeki Rus Generali Yermalof, yaptıkları vahşiliklere karşı çıkanlara karşı, Mustafa Nuri Paşa, Netyic ül-Vukuat, Cilt:III-IV, (Sadeleştiren, Notlar ve Açıklamalar Ekleyen, Neşet Çağatay), TTK Yay., Ankara 1987, s. 18-19. 3 Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876), 2. Baskı, TTK Yayınları, Ankara 2010, s. 31. 4 Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Cilt:1, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık İstanbul, 2008, s. 215. 5 Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Cilt:1, s. 216. 2 539 “Kafkasyalı bir dağlı çocuğun asılması, yüz Rus askerinin sağ kalması demektir.”6, şeklinde karşı çıkışı ile susturmaktaydı. 2. Kafkasya’dan Osmanlı Ülkesine Göç Kafkasya Bölgesi’nde Rus istilasına karşı koyma hareketinin liderliğini, İmam Mansur, İmam Gazi Muhammed, Şeyh Şamil gibi hem dinî hem toplumsal liderlik konumunda olan kişiler ile müritleri yapmaktaydı. Bu nedenle, Rus istilasına karşı koyan harekete “Müridizm Hareketi” adı da verilmektedir. Müridizm Hareketi’nin 1834-1859 yılları arasındaki liderliğini Şeyh Şamil yapmıştır. Ancak 1859 yılı Kafkas halkları için bir dönüm noktası olmuştur. Yetmiş bin kişilik Rus ordusu karşısında kahramanca mücadele etmelerine rağmen Şeyh Şamil komutasında olan ve muharebeler nedeniyle sayıları yüzlerle ifade edilebilecek kadar az olan müritler, muhasaraya alınmışlar ve çıkış yolu bulamayınca teslim olmak zorunda kalmışlardır7. Küçük çaplı mücadeleler, 1863 yılına kadar devam etmiş ve bu tarihte mücadele tamamen bırakılmıştır. Bu gelişme neticesinde Rusları, Kafkasya Bölgesi’nde durduracak düzenli bir hareket kalmamıştır. Ruslar, Kafkasya ileri gelenlerine ve halka sadakat yemini ettirme ile kültürel ve dinsel değişim gibi uygulamaları zorla dayatmaya başlayınca yani ya sadakat ya sürgün ve katliam arasında bırakılan Kafkasya halkları Osmanlı Devleti’ne göç etme kararı vermişlerdir8. Osmanlı Devleti’ne müracaat eden Kafkasya halklarının göç isteği kabul edilmiştir. İlk aşamada, 40-50 bin arasında Kafkasyalı göçmenin gelmesi planlanmış ve düzenlemeler buna göre yapılmış iken 1864 senesinde Osmanlı Devleti’ne göç, 400.000’e ulaşmıştı. Sadece 1864 yılının kış mevsimi ile ilkbahar aylarında, 257.058 göçmen gelmiştir. Rusya göç için hiçbir plan veya program uygulamamıştır. Uyguladığı tek yöntem Kafkasya ahalisini Karadeniz kıyısına acımasızca sürerek ölüme terk etmek olmuştur. Kıyılara sürülen ve hayatta kalan ahalinin topraklarını boşaltması için ticaret ve savaş gemilerini bile tahsis etmişlerdir9. Bu yoğun göç neticesinde 1865 yılı içinde Osmanlı ülkesine gelenlerin sayısı tespit bile edilemeyecek hale gelmiş bir ile bir buçuk milyon göçmenin geldiği tahmin edilmekteydi10. Osmanlı Devleti, bu göçleri neden kabul etti; Osmanlı Devleti, İslam dünyasının tek temsilcisi olup nerede sıkıntı yaşayan Müslüman bir topluluk var ise ilgi ve alaka göstererek sorunlarının çözümüne yardımcı olduğu gibi gerektiğinde Osmanlı ülkesine sığınmalarına da olanak tanımaktaydı. Bunlar işin manevi tarafı iken bir de göçün maddi tarafı vardı. Maddi tarafı ise Osmanlı Devleti, gelen muhacirlerle nüfus artışını sağlayacak, tarıma açılmamış boş arazilere yerleştirmek suretiyle ekonomisine katkı kazandıracak ve askere almada kaynakları genişleyecekti11. Esasen Osmanlı Devleti, ülkesine göçü 1857 yılında serbest bırakmıştı. Ancak kısa sürede hiç beklemediği yoğun bir göç gelince sorunlar baş göstermiştir. Bunun uhdesinden gelmek için 1860’da muhacirin komisyonunu kurmuştur. Ancak sorunların uhdesinden gelmek mümkün olmamıştır. Göçmenler, Osmanlı ülkesinin birçok vilayetine iskân edilmiştir. İskân esnasında çok çeşitli sorunlarla karşılaşılmıştır. Bu sorunların başında iskân edildikleri yerlerin havasına ve suyuna uyum sağlayamamaları, iskân edildikleri yerlerdeki ahali ile aralarındaki kültürel ve sosyolojik farklar nedeniyle yaşanan sorunlar olarak sıralanabilir. Osmanlı Devleti zaman zaman değişiklikler olmasına rağmen programlı bir iskân politikası uygulamıştır. Karşılaşılan Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876), s. 43. W.E.D. Allen –Paul Muradoff, 1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara 1966, s. 47-48. 8 Oktay Bingöl, “Tarihsel Süreçte Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı Kontrol Stratejilerinde Gelinen Aşama: Başarısızlık ve Terör”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 37, (Bahar 2013), s. 142. 9 Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876), s. 77. 10 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s. 110-111. 11 İlhan Tekeli, Göç ve Ötesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s. 47. 6 7 540 zorluklara karşı uygulanabilir pratik çözümler geliştirmeyi başarmıştır12. Osmanlı Devleti; gelen muhacirleri Karadeniz, Marmara, Balkanlar, Orta Anadolu ve Suriye’de bulunan topraklarına iskân etmiştir. İskân edilecek yerler seçilirken yabancı devletlerin de müdahalesine meydan vermemek için titiz davranmaya özen göstermiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin, Rusya ile hudut olan mıntıkalarına ve Rumeli bölgesine Rusya, Kafkasya muhacirlerinin yerleştirilmesine, İngiltere ise Kıbrıs’ta muhacir iskânına karşı çıkarken İngiltere Doğu Anadolu Bölgesi’ne muhacir iskânını desteklemekteydi. Muhacirlerin iskânı meselesi bile iç sorun olmaktan bu yönü ile çıkmış, dış devletlerin müdahil olduğu uluslararası bir sorun olarak Osmanlı Devleti’nin karşısına çıkmıştır13. Bunun yanında Osmanlı Devleti Kafkasya’dan gelen muhacirleri toplu olarak bir bölge de iskân etmenin sorunlar yaratacağını da dikkate almış ve ülkenin uygun olan taraflarına dağıtmıştır. Buna karşı Kafkasya’da kabileler halinde yaşamış olan grupların iskânı aşamasında ilk aşamada bu durum dikkate alınmamıştır. Çünkü toplu alarak iskân edildiklerinde muhacirler asayiş, yerel halkla anlaşmazlık vb. muhtemel bazı olumsuz gelişmelerin önüne geçmenin amaçlandığı anlaşılmaktadır14. 3. Yozgat Sancağında Muhacir İskânı ve Hareketliliği Yozgat Sancağı’na, Kafkasya’dan Çerkezler ağırlıklı olmakla birlikte tek bir etnik grup iskân edilmemiştir. Çerkezlerin dışında Nogaylar, Livane ve Batum muhacirleri ile Rum muhacirler de iskân edilmiştir. Bunun dışında, Suriye tarafında huzursuzluklara sebep olan bazı Dürzü reislerinin de sancak dâhilinde iskân edildikleri anlaşılmaktadır. Yozgat Sancağına Kafkasya muhacirleri kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla 1860 yılında gelmeye başlamıştır. İlk gelenler Çerkez kabilelerinden biri olan Ebubekir adlı birinin reisliğinde bulunan Besni kabilesi olup bunlar iki yüz elli nüfustan ibaretti15. Bunun yanında yine Çerkez kabilelerinden, Altıkesek Kabilesi, reisleri Hacı Polat’ın reisliğinde bulunan yüz on iki kişiden oluşan muhacirler toplu olarak Yozgat Sancağına yerleştirilmiştir. Bu kabile daha önce yerleştirildikleri bölgeden, karşılaştıkları doğa şartlarına ve sosyal yapıya uyum sağlamada zorluklarla karşılaşmış, bu nedenle asli vatanlarına geri dönmek için yola çıkmışlardır. Ancak kabile reisinin ikna edilmesi neticesinde Yozgat Sancağında iskâna sıcak bakmışlar ve yerleştirilmişlerdir16. Bu muhacirlerin vazgeçirilmesinde en önemli sebebin, devletin şanına yakışmayacağıdır17.Yozgat Sancağının muhacirler için bir geçiş güzergâhı olduğu görülmektedir. Samsun’dan karaya çıkan muhacirler, Yozgat üzerinden iskân edilecekleri Konya, Sivas, Erzurum vb. bölgelere sevk edilmekteydi. Bu nedenle sevkleri kış mevsimine rastlayan muhacirler, bahar mevsimine kadar Yozgat Sancağı dâhilinde geçici iskân edilmekteydiler. Geçici iskân edilenlerin bütün ihtiyaçları karşılanmakta olup merkezden gönderilen yazılarda muhacirlere hüsn-i muamele edilmeleri ve incitilmemeleri özellikle vurgulanmaktaydı18. Bu doğrultuda, 1862’de Samsun’a gelen ve oradan Sivas’a gidecek olan yüz otuz beş Çerkez muhacirinin Yozgat Sancağı dâhilinde kışı geçirecekleri belirtilmektedir. İhtiyaçlarının ve uygun yerlerde barındırılmaları Yozgat mutasarrıflığından talep edilmiştir. Daha önceden iskân edilecekleri yerler kararlaştırılmayan ancak ileride sürekli iskân edilecek yerleri belirlenene kadar bazı muhacirler, Yozgat Sancağı dâhilinde geçici olarak iskân Tolga Akay, “XIX. Yüzyılda Kafkasya’dan Osmanlı Devletine Yönelik Göç Hareketinde Sinop’un Yeri, I. Uluslararası Karadeniz Kültür Kongresi, 06-09 Ekim Sinop 2011, s. 5. 13 S.Erkan, XIX. Yüzyıl Sonlarında Osmanlı Devleti’nin Göçmenleri İskan Politikalarına Yabancı Ülkelerin Müdahaleleri, Osmanlı Ansiklopedisi, Cilt: IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, ss. 615-631; Akay, “XIX. Yüzyılda Kafkasya’dan Osmanlı Devletine Yönelik Göç Hareketinde Sinop’un Yeri”, s. 6. 14 Akay, “XIX. Yüzyılda Kafkasya’dan Osmanlı Devletine Yönelik Göç Hareketinde Sinop’un Yeri”, s. 6. 15 BOA. MKT. UM. 397/50 16 BOA. MKT. NZD. 377/52-3. 17 BOA. NKT. NZD. 377/43. 18 BOA. MKT. UM. 522/9 12 541 edilmekteydi19. Çerkez muhacirler dışında yine Gürcistan bölgesinden, Müslüman Gürcü muhacirlerden beş hanede otuz altı kişi Yozgat Sancağına iskân edilmişlerdir. Bunlara belediye tarafından günlük bir kıyye ekmek verilmekteydi. Ancak muhacirler, bu durumu benimsemedikleri için kendilerine durumlarına uygun yevmiye verilmesini ve kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşılamasını talep etmişlerdir20. Konya vilayetine daha önce yerleştirilen Nogay muhacirlerde ortama ve şartlara uyum sağlayamadıkları için kudret ve imkânı olan bazı kabile reislerinin asli vatanlarına yani Rus hâkimiyetindeki topraklara geri dönmek için izinsiz yola çıkmışlardır. Bunların amacı Samsun’a ulaşarak oradan vapur ile asli vatanlarına dönmekti. Ancak İstanbul’dan gelen emirde bunların ikna edilerek engellenmesi ve bu muhacirlerin yol güzergâhında bulunan Ankara, Yozgat ve Ünye taraflarına iskân edilmeleri istenmiştir21. Kafkasya’dan gelen ve Yozgat Sancağına iskân edilen muhacirlerin ihtiyaçlarının karşılanması süresiz olmayıp iskân edildikleri yılı geçirmek ve bir sonraki hasat mevsimine kadar olduğu şeklinde bir uygulama ile karşılaşılmaktadır. Muhacirlerin bu sürede kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için kendilerine arazi, tohumluk ve bir çift öküz verilerek kendi ihtiyaçlarını karşılar hale gelmeleri amaçlanmaktaydı. Bu doğrultuda, Yozgat Sancağı Boğazlıyan kazasına iskân ettirilen Çerkez muhacirlere, bir sonraki sene kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için her bir aileye bir çift öküz ile ziraat aletleri verilmesi için lüzum görünen sekiz bin dört yüz kuruşun sarfına müsaade edilmiştir22. Yozgat Sancağına bağlı Karamağara nahiyesinin Mahmadlı köyünde yerli ahaliden hayırseverlerinde katkıları ile inşa olunan sekiz adet ev yapılan kura ile sahiplerine verilmiştir23. Bu gelişme Devlet’in yanı sıra yerli ahalinin de muhacirlere, imkânları doğrultusunda yardım ettiğine güzel bir örnek olması bakımından önemlidir. Osmanlı Devleti, muhacirlerin iskân edildikleri yerlerde sefalete duçar olmaması için vilayet merkezindeki devlet adamlarını sık sık tedbir almaları konusunda uyarmaktaydı. Muhacirler konusundaki bu uyarılar Ankara vilayetine bağlı Yozgat Sancağına da sık sık yapılmıştır. Yozgat Sancağına bazen Kafkasya bölgesi dışından da muhacir gönderilmekteydi. Bu duruma örnek olması bakımından Suriye vilayetinden gönderilen Dürzü muhacirleri örnek verilebilir. Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla bu dürzü muhacirler Suriye vilayetinde asayiş olaylarına sık sık sebep olduklarından Yozgat’a toplu olarak sürgün ve iskân edilmişlerdir. İskân edilen Dürzülerin reislerinden oluşan on yedi kişi verdikleri dilekçelerinde Yozgat’ın suyuna ve havasına uyum sağlayamadıklarını belirterek memleketlerine iade edilmelerini istemişlerdir. Ancak devlet yetkilileri, asli memleketlerine iadeleri uygun olmadığını belirterek memleketleri ile alakalarının kesilmesine önem vermiştir. Suriye vilayetinin suyuna ve havasına benzerlik gösteren Yozgat Sancağının uygun bir yöresinde iskânlarının uygun olduğuna karar vermiştir24. Kafkasya’dan gelen muhacirler, geldikleri bölgelerden veya göç esnasında bazı bulaşıcı hastalıklara da yakalanabilmekteydiler. Muhacirler, bu hastalıkları yol güzergâhlarındaki yerli ahaliye ve iskân edilecekleri yerlere de sirayet etmekteydi. Bu duruma bir örnek olması açısından, Şeref Resan Vapuru ile Trabzon’a ve oradan da Yozgat’a sevk edilecek olan Livane (Artvin) muhacirlerinin çocuklarında çiçek hastalığı görüldüğü haber alınmıştır. Bunların karantina hanelerde muhafaza edilerek bırakılmamaları ve hastalığın tedavisi için gerekli bütün tıbbi müdahalenin yapılması, muhafaza altındaki hastaların diğer ihtiyaçlarının BOA. MKT. NZD. 382/70. BOA. DH. MKT. 1454/109. 21 BOA. MKT. NZD. 358/72. 22 BOA. MKT. MHM. 522/28-2. 23 BOA. DH. MKT. 818/10-1. 24 BOA. DH. MKT. 2092/41. 19 20 542 karşılanması için gerekli tedbirler alınmıştır25. Muhacirler iskân edildikleri yerlerde yerli ahali ile aralarında anlaşmazlıklar da sık sık yaşanmaktaydı. Yaşanan anlaşmazlıkların temelinde, arazi anlaşmazlıkları yer almaktadır. Bu doğrultuda; Yozgat Sancağı dâhilinde olup otuz sene önce Fevaidiye (Fuadiye) köyüne iskân olunan muhacirler ile Tokat Sancağı Zile kazasına bağlı İmer köyünün mera ve yaylak olarak kullanımında olan ve kısmen de tapulu olan arazilerine muhacirlerin müdahalesinin engellenmesi ve araziden muhacirlerin çıkarılması sorunu yaşanmıştır. Arazi sorunu yaklaşık on beş yıl sürmüş ve 1905 yılında çözüme kavuşturulmuştur. Anlaşmazlığa sebep olan arazi, muhacirler; kendileri iskân edildikleri bu arazinin kendilerine verildiğini ellerinde geçici tapularının bulunduğunu belirterek arazinin kendilerine ait olduğunu ileri sürmekteydi. Yapılan keşif neticesinde, arazi iki tarafında kabulü ile sınırları belirlenerek çözüme kavuşturulmuştur. Ancak sonradan muhacirlerin bu çözümü kabul etmemeleri üzerine iki köy arasında anlaşmazlık yeniden başlamıştır. Bunun üzerine mahkeme yapılmış, Zile kazasına bağlı İmer köyü ahalisinin haklı olduğu anlaşılmıştır. Çünkü muhacirlere geçici tapu senediyle verilen arazinin, büyük bir kısmı Tokat Sancağı dâhilinde olup arazi, mera olarak İmer köyünün ayrıca Yozgat Sancağında sakin Badıllı aşiretinin yaylağı olduğu, mera ve yaylaların miri arazi olduğu, geçici bile olsa tapu ile başkalarına verilmesinin mümkün olmadığı ayrıca Yozgat Sancağı dâhilinde olan muhacirlerin Tokat Sancağı dâhilindeki araziye tapu ile nasıl sahip oldukları bu durumun kanunlara aykırı olduğu vurgulanarak muhacirlerin elindeki geçici tapunun geri alınması, bu mümkün olmaz ise tapu kaydının iptali istenmiştir. Bu usulsüz duruma sebep olanların araştırılarak cezalandırılmaları istenmiştir. Bu araziyi işgal etmiş olan Fevadiye(Fuadiye) köyü Çerkezlerinden Bekir Bey ve aveneleri, bu duruma karşı çıkacak olurlarsa Yozgat merkeze zorla getirilmeleri ve olaylara sebep olurlarsa kanun gereğince cezalandırılacakları konusunda kendilerine uyarılar yapılması kararı verilmiştir26. Buna benzer bir arazi anlaşmazlığı yine Yozgat Sancağına tabi Hüseyinabad kazası, Kalehisar kazası vb. yerlerde meydana gelmiştir27. Bu arazi anlaşmazlıkları asayiş sorunlarına sebep olmaktaydı. Bazen bu asayiş olaylarını önlemek için diğer vilayet ve sancaklardan Yozgat Sancağına askerî kuvvet göndermek zorunda kalınıyordu. Gelen muhacirlerin Osmanlı Devleti’ne katkıları ise savaşlarda verdikleri asker ile kendini göstermektedir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Yozgat Sancağı dâhilindeki, muhacirlerden bir alay süvari askeri toplanması istenmiş ve Erzurum’a sevk edilmiştir28. Erzurum’a varan ve muhacirlerden kaydedilen Yozgat Süvari Alayının mevcudu belirlenen sayıdan eksik olmasına rağmen muhacirlerin askeri katkısı takdire şayandır. 4. Sonuç Rusya’nın, XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına yönelik istila hareketleri XIX. yüzyılda doruk noktasına ulaşmıştır. Osmanlı Devleti’nin Kafkasya ve Balkan coğrafyasındaki topraklarını istila etmek için her 15-25 yıl aralığında Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi veya Osmanlı hâkimiyetinde, kendine yakın gördüğü Rum, Sırp ve Bulgarları kışkırtarak isyanlar çıkartması Rusya’nın istila planlarının hep bir parçası olmuştur. Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılda Rusya’ya karşı kaybettiği her savaşta topraklarından da bir kısmını kaybetmiştir. Kaybettiği topraklardan Müslüman ahali katliama maruz kalmışlardır. Katliam tehdidi nedeniyle geri kalan ahali Osmanlı Ordusunun peşine takılarak geri çekilmekte veya kalanlar ise daha sonraki yıllarda gördükleri baskılar nedeniyle Osmanlı hâkimiyetine toplu göç etmekteydiler. Bu durum Osmanlı BOA. DH. MKT. 1587/15-1 BOA. BEO. 23561/76643-2. 27 BOA. DH. MKT. 1697/22; BOA. DH. MKT. 14/42. 28 BOA. Y. PRK. 1/28. 25 26 543 Devleti’nde iç keşmekeşliğin yaşanmasına ve mali yönden büyük mali zorluklar doğurmaktaydı. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Kafkasya istilasını tamamlayan Rusya, bölgenin Müslüman ahalisine, Rusya’nın diğer bölgelerine sürgün edilme dışında bir seçenek sunmamıştır. Rusya içindeki bir sürgün ölüm demek olup Kafkasya’nın Müslüman ahalisi Osmanlı Devleti’ne müracaat ederek kendilerini muhacir olarak kabul edilmelerini istemişlerdir. Rusya ile yapılan görüşmeler neticesinde Kafkasya’nın Müslüman ahalisinin Osmanlı ülkesine göç etmeleri uygun görülmüştür. Osmanlı Devleti, muhacir olarak geleceklerin miktarını kırk-elli bin olarak tahmin etmiş ve hazırlıklarını da buna göre yapmıştır. Ancak çok kısa sürede gelen muhacirlerin miktarı bir milyona hatta bazı kaynaklarda bir buçuk milyona ulaşmıştır. Osmanlı Devleti, bu miktarda bir nüfusu içinde hazmetmesi çok büyük sıkıntılara sebep olmuştur. Bu doğrultuda, Yozgat Sancağına da Kafkasya muhacirleri iskân edilmek için gönderilmiştir. Yozgat Sancağı hem iskân bölgesi hem de diğer bölgelere nakledilecek muhacirlerin kışı geçirecekleri yerlerden biri olmuştur. Yozgat Sancağına gönderilen muhacirlerin iaşe ve iskânı konusunda sıkıntılarla karşılaşılmıştır. Öncelikle sancağın mevcut durumu kendi ahalisine yetmekte zorlanmaktaydı. Muhacirlerin sancağın imkânları dâhilinde sağlıklı bir şekilde iaşe ve iskânları kısıtlı idi. Buna rağmen gelen muhacirler, ahalinin ve devletin olanakları zorlanarak en iyi şekilde barındırılmaya çalışılmıştır. Buna rağmen iskân esnasında bazı olumsuzluklar da yaşanmıştır. Muhacirlerin iskân edildikleri arazilerin bir kısmı yerli ahalinin ya tapulu arazisi olup veya kullanımında olan mera ve yaylak araziler idi. Bu durum yerli ahali ile muhacirler arasında daha sonraki yıllarda bazı meselelerin yaşanmasına sebep olmuştur. 5. Müzakere Katılımcı: Muhacirlerin hangi nahiyelere yerleştirilmiştir? Doç. Dr. Oktay KIZILKAYA: 3 nahiyenin ismini bildirimde verdim fakat daha fazla ve kesin bilgi bulunmamaktadır. Osmanlının o dönemde muhacirler, uygun ve verimli bölgelere yerleştirilmişlerdir. 6. Kaynakça 6.1.Arşiv Belgeleri BOA. MKT. UM. 397/50 BOA. NKT. NZD. 377/43. BOA. MKT. NZD. 377/52-3. BOA. MKT. UM. 522/9 BOA. MKT. NZD. 382/70. BOA. DH. MKT. 1454/109. BOA. MKT. NZD. 358/72. BOA. MKT. MHM. 522/28-2. BOA. DH. MKT. 818/10-1. BOA. DH. MKT. 2092/41. BOA. DH. MKT. 1587/15-1 BOA. BEO. 23561/76643-2. 544 BOA. DH. MKT. 1697/22. BOA. DH. MKT. 14/42. BOA. Y. PRK. 1/28. 6.2.Kitap ve Makaleler Mustafa Nuri Paşa,Netyic ül Vukuat, Cilt:III-IV, (Sadeleştiren, Notlar ve Açıklamalar Ekleyen, Neşet Çağatay), TTK Yay., 1987. Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876), 2. Baskı, TTK Yayınları, Ankara 2010. Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Cilt: I, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008. W.E.D. Allen–Paul Muradoff, 1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara 1966, s. 47-48. Oktay Bingöl, “Tarihsel Süreçte Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı Kontrol Stratejilerinde Gelinen Aşama: Başarısızlık ve Terör”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 37, (Bahar 2013). Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003. İlhan Tekeli, Göç ve Ötesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003. Tolga Akay, “XIX. Yüzyılda Kafkasya’dan Osmanlı Devletine Yönelik Göç Hareketinde Sinop’un Yeri, I. Uluslararası Karadeniz Kültür Kongresi, 06-09 Ekim Sinop 2011. S.Erkan, “XIX. Yüzyıl Sonlarında Osmanlı Devleti’nin Göçmenleri İskân Politikalarına Yabancı Ülkelerin Müdahaleleri”, Osmanlı Ansiklopedisi, Cilt: IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999. 545