Recep Tayyip Erdoğan* Bugün Ortadoğu’da bulunan 18 devletin 7,3 milyon kilometrekareyi aşan topraklarında 385 milyon civarında insan yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti, bu bölgede toprağı olan yegâne demokratik Müslüman ülkedir. Türkiye, etrafı ateş çemberiyle çevrili bir coğrafyada istikrar ve güven adası olarak göz doldurmaktadır. Son dönemde yoğunlaşan hain terör saldırılarına rağmen, Türkiye, bölgenin en huzurlu, en istikrarlı ülkesi konumundadır. Ortadoğu’ya emperyalistlerin gözlüğüyle bakanlar, “Ortadoğu Bataklığı” ifadesini kullanıyorlar. Tarihiyle, kültürüyle, medeniyet değerleriyle bölgeye aidiyet hisseden hiç kimse, Ortadoğu için böyle bir tabiri kabul edemez. Bu bölgeyi istikrarsızlaştıranlar, bölge insanını kargaşaya ve sefalete mahkûm edenler, aynı zamanda bu coğrafyayı “bataklık” olarak tasvir ediyorlar. Türkiye, Ortadoğu’daki tüm insanları, tarihi ve kültürel olarak kardeşi gibi gören bir ülkedir. Devletlerimiz arasındaki sınırlar, mesafeler ve tel örgüler bizi kardeşlerimizden koparmak için yeterli değildir. Şartlar ne olursa olsun, hiçbir çıkar hesabı yapmadan tamamen insanî duygularla bölge insanına kucak açan ülkemiz, bu tavrını gelecekte de sürdürecektir. Ortadoğu tarihi incelendiğinde, bu bölgenin yaklaşık bin yıldır Türk devletlerinin hâkimiyetinde bulunduğu görülecektir. Büyük Selçuklular, Tolunoğulları, İhşidîler, Memlûkler, Eyyubîler, Atabeylikler, Zengiler, Türkiye Selçukluları ve Osmanlılar, Ortadoğu’daki hâkimiyetleri sırasında bölgede daima huzur ve istikrarı temin etmenin gayreti içinde olmuşlardır. Bu devletlerin hüküm sürdüğü toprakların her karışı camilerle, kütüphanelerle, mimari eserlerle tezyin edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’na kadar bölgeyi idare eden Osmanlı döneminde de Ortadoğu’da ciddi bir huzursuzluk yaşanmamıştır. Ancak, Çanakkale Harbi’nden 1 yıl sonra Osmanlı ordularının Irak Cephesi’nde ‘Kut’ül Amâre’de kazandığı zafer, bölgenin siyasi ve sosyal hayatında bir kırılma noktası olmuştur. Bu zafer, bölgeyle ilgili ihtirasları olan devletlere, önlerindeki en büyük engelin Osmanlı olduğunu göstermiştir. 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan gizli “Sykes-Picot Anlaşması” ile Osmanlı’nın Ortadoğu’daki toprakları paylaştırılmıştır. Bu anlaşma, bölgede uzun asırlardır devam eden huzur ve istikrar ortamını tamamen ortadan kaldırmıştır. Batılı ülkeler, bu bölgede her zaman yerin üstündeki insanlarla değil, yerin altındaki petrolle ilgilenmişlerdir. Nitekim 100 yıldır Ortadoğu, istikrasızlık, çatışma, şiddet ve fakirlik olarak bu çarpık bakış açısının bedelini ödemektedir. Günümüzde Ortadoğu, çıkar çatışması içindeki batılı ülkelerin güçlerini, silahlarını sergileyebilecekleri bir arenaya dönüşmüştür. Özellikle son 15 yıllık döneme baktığımızda karşımıza çıkan manzara, Irak’ta ve Suriye’de yüzbinlerce masum insanın katledildiği, Mısır’da demokrasi taleplerinin şiddetle boğul(*) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı. 21 YENİ TÜRKİYE 82/2016 Türkiye, Ortadoğu’nun Tek Gerçek Dostudur duğu, Filistinlilere yönelik baskıların aralıksız devam ettiği bir zulüm ve gözyaşı tablosudur. Bölgede yaşanan bu acı hadiselere, Türkiye ve birkaç ülke dışında, tüm dünya seyirci kalmış, hatta alkış tutmuştur. Esed’in 6 yıldır uyguladığı devlet terörü sebebiyle 13 milyon Suriyeli evini, yurdunu terk etmek zorunda bırakılmıştır. Maalesef bu katliamlardan en çok etkilenen gruplardan biri Türkmenlerdir. Rusya’nın ve Esed rejiminin Türkmenleri ve sivil halkı hedef alan saldırıları görmezden geliniyor. Rusların, DAEŞ’le mücadele kisvesi altında Suriye’de işlediği suçlara ve katliamlara müttefiklerimiz dahi ses çıkarmıyor. YENİ TÜRKİYE 82/2016 22 Buna karşın Türkiye, 3 milyondan fazla Suriyeli göçmeni, ensar-muhacir anlayışıyla misafir ediyor. Zulümden ve çatışmalardan kaçarak ülkemize sığınan herkese, etnik ve dinî kimliklerine bakmadan kapımızı açtık. Bugüne kadar hiç kimseyi zorla geri göndermedik. Batılı ülkeler, 200 bin sığınmacıyı almamak için sınırlarını kapatırken, mültecileri sınır kapılarında insanlık dışı muamelelere maruz bırakırken, biz sadece İstanbul’da 500 bin göçmeni misafir ediyoruz. Bugün Ortadoğu’da, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi, sınırlar yeniden çizilmeye, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü yok edilmeye, bölge bir kez daha baştan aşağı dizayn edilmeye çalışılıyor. Burada hedef, daha rahat sömürülebilir, kolayca kontrol edilebilir, parçalı bir yapı oluşturmaktır. Türkiye, Ortadoğu’nun toprak bütünlüğünü, istikrarını, huzurunu samimiyetle savunan tek ülkedir. Türkiye, geçmişte olduğu gibi bugün de Ortadoğu›da istikrarın teminatıdır. Önümüzdeki süreçte Rusya’nın kendi çıkarları uğruna Esed rejimini ayakta tutmaya çalışması netice vermeyecektir. Bölgede hesabı olan herkese hizmet veren DAEŞ terör örgütünün ömrü de uzun sürmeyecektir. PYD-YPG terör örgütünün sınırlarımız boyunca kurmaya çalıştığı yapı da, kesinlikle amacına ulaşamayacaktır. PKK terör örgütünün sınırlarımız içindeki teşebbüsü gibi, bu senaryolar da boşa çıkacaktır. Türkiye, sadece Suriye ve Irak halkıyla değil, Ortadoğu’daki tüm kardeşleriyle tarih ve kader birliği içinde olmayı sürdürecektir. Ülke ve millet olarak daha huzurlu ve müreffeh bir Ortadoğu’nun tesisi ve idamesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağız.