hz. muhammed`in - video.eba.gov.tr

advertisement
ORTAOKUL - İMAM HATİP ORTAOKULU
HZ. MUHAMMED’İN
HAYATI
DERS KİTABI
7
YAZARLAR
Yrd. Doç. Dr. Recep Orhan ÖZEL
Ekrem KARAARSLAN
Zafer SÖĞÜT
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 1
22.06.2017 09:47:10
EDİTÖR
Dr. Murat KAYA
DİL UZMANI
Hüseyin KÜÇÜK
GÖRSEL TASARIM
Hacı Ahmet YÜCEL
PROGRAM GELİŞTİRME UZMANI
Hasan TOPAL
REHBERLİK UZMANI
Yahya Furkan KONYALI
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME UZMANI
Mehmet Akif KARAKUŞ
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 2
22.06.2017 09:47:10
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 3
22.06.2017 09:47:11
ATATÜRK’ÜN
GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel,
senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün,
istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye
atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür
edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren
ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak
üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet
ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî
menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi
vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun
kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 4
22.06.2017 09:47:11
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 5
22.06.2017 09:47:13
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 6
22.06.2017 09:47:13
İÇİNDEKİLER
ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT HİKÂYESİ
1. ÜNİTE: HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
1. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Doğduğu Çevre.......................................................12
2. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Doğumu, Çocukluğu ve Gençliği ...........................17
3. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Peygamber Oluşu ve Mekke Dönemi ....................24
4. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Medine Dönemi ve Vefatı .......................................34
ÖĞRENME ALANI: GÜNLÜK HAYATTA HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
2. ÜNİTE: GİYİM KUŞAM
1. Giyim ve Kuşamda Temizliğin Önemi................................................................49
2. Giyim ve Kuşamda İsraftan Kaçınmak .............................................................51
3. Giyim ve Kuşamda Sadelik ..............................................................................52
4. Tertipli ve Uyumlu Giyinmek..............................................................................54
ÖĞRENME ALANI: EN GÜZEL ÖRNEK
3. ÜNİTE: HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) İBADETLERİ
1. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) İbadet Anlayışı.........................................................60
2. Farz İbadetler ...................................................................................................65
3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler...........................................................................70
4. İbadetlere Devamlılığı ......................................................................................74
7
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 7
22.06.2017 09:47:13
ÖĞRENME ALANI: SOSYAL HAYATTA HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
4. ÜNİTE: KOMŞULUK
1. Komşularla İletişim............................................................................................ 81
2. Komşularla Sevinci ve Üzüntüyü Paylaşmak ................................................... 85
3. Komşu Haklarını Gözetmek.............................................................................. 89
4. Hediyeleşmek .................................................................................................. 94
ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED (S.A.V.) VE AİLE
5. ÜNİTE: AKRABALARLA İLETİŞİM
1. Akrabaları Ziyaret .............................................................................................99
2. Sevinçleri ve Üzüntüleri Paylaşmak................................................................104
3. Akrabayı Koruyup Gözetmek .........................................................................106
4. Akrabalar Arası Yardımlaşma ......................................................................... 110
ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED (S.A.V.) VE TOPLUMSAL İLETİŞİM
6. ÜNİTE: SOSYAL İLETİŞİM
1. Özel Hayata Saygı ......................................................................................... 116
2. Dengeli Davranmak ...................................................................................... 120
3. Başkalarının Haklarını Korumak ................................................................... 124
4. İyiliğe Karşılık Beklememek .......................................................................... 128
5. Mütevazı Olmak............................................................................................. 131
8
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 8
22.06.2017 09:47:13
ORGANİZASYON ŞEMASI
ÖĞRENME
ALANI
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
HAYAT HİKÂYESİ
1.
ÜNİTE
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
HAYAT HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. İslam’dan önce Arap Yarımadası’nı gösteren bir haritayı
inceleyiniz.
Öğrencileri, ünite ile ilgili araştırmaya, düşünmeye ve gözlem yapmaya yönlendirici hazırlık sorularının yer
aldığı bölüm.
2. İslam öncesi Arap Yarımadası’ndaki hayat şartlarını araştırınız.
3. “Peygamber (s.a.v.), tebliğ, emanet ve hicret” kavramlarının
anlamını araştırıp defterinize yazınız.
4. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İslam dinini anlatırken ne
gibi zorluklarla karşılaşmıştır? Araştırınız.
Düşünelim bölümü öğrencilerin ön bilgilerini harekete geçirmeyi
amaçlayan motivasyon ifadelerinin
yer aldığı bölüm.
1. ÜNİTE
9
1. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Doğduğu Çevre
Düşünelim!
Peygamberimiz’in (s.a.v.) doğduğu çevre hakkında önceki yıllarda öğrendiklerinizi hatırlayınız.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Arap Yarımadası’nın Mekke şehrinde doğmuştur.
Mekke’nin yer aldığı Arap Yarımadası’nın üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen büyük
bir bölümü çöllerle kaplıdır. Sıcak ve kurak bir iklime sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de “şehirlerin
anası”1 şeklinde ifade edilen Mekke, tarih boyunca dinî ve ekonomik açıdan özel bir konuma
sahip olmuştur. Kâbe ve zemzem suyunun burada olmasından dolayı Mekke, pek çok kişiyi
kendine çekmiş, önemli bir dinî ve ticari merkez olmuştur.
Peygamberimizin (s.a.v.) hayatının şekillenmesinde Arap Yarımadası’nın, Mekke ve
Medine şehirlerinin önemli bir yeri vardır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’de doğup
büyümüş, İslam dinini bu bölgede anlatmış ve Arabistan’ın diğer önemli bir şehri Medine’de
vefat etmiştir. Dolayısıyla Peygamberimizin (s.a.v.) hayatını doğru ve sağlıklı öğrenmek için
Arap Yarımadası’nı ve orada yaşayan insanların siyasi, sosyal, inanç ve ekonomik durumlarını bilmek gerekir.
İslamiyet’ten önce Araplar, kabileler hâlinde yaşıyordu. Her kabile, hâkim olduğu bölge
ve şehirde ayrı bir devlet şeklinde hüküm sürüyordu.
1.1: İslam'dan önce Arap Yarımadası
1. En’am suresi, 92. ayet.
10
9
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 9
22.06.2017 09:47:13
KULLANILAN SEMBOLLER
Okuma Parçası
Not Edelim!
Araştıralım!
Öğrenelim!
Tartışalım!
Düşünelim!
Okuyalım, Düşünelim
Etkinlik
Tarihten Bir Anekdot
Bir Hatıra
Not Edelim!
Hicret, ikinci halife Hz. Ömer (r.a.) zamanında takvim başlangıcı olarak kabul edildi. Bu takvim “hicri takvim” olarak adlandırıldı.
Konuyla ilgili özlü bilgilerin yer aldığı bölüm.
Etkinlik
“Yarım hurma ile de olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyun! Bunu da bulamayan, güzel ve hoş sözle korunsun.” (Buhârî, Edeb, 34)
Yukarıdaki hadis-i şerifi dikkate alarak nafile ibadetlerden olan sadakanın önemini
açıklayınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
Konuyu daha iyi anlamaya yönelik şiir, hikaye, ayet ve hadis meali örnek olay v.b.
etkinlikleri içeren bölüm.
10
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 10
22.06.2017 09:47:13
ÖĞRENME
ALANI
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
HAYAT HİKÂYESİ
1.
ÜNİTE
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
HAYAT HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. İslam’dan önce Arap Yarımadası’nı gösteren bir haritayı
inceleyiniz.
2. İslam öncesi Arap Yarımadası’ndaki hayat şartlarını araştırınız.
3. “Peygamber (s.a.v.), tebliğ, emanet ve hicret” kavramlarının anlamını araştırıp defterinize yazınız.
4. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İslam dinini anlatırken ne
gibi zorluklarla karşılaşmıştır? Araştırınız.
11
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 11
22.06.2017 09:47:14
1. ÜNİTE
1. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Doğduğu Çevre
Düşünelim!
Peygamberimiz’in (s.a.v.) doğduğu çevre hakkında önceki yıllarda öğrendiklerinizi hatırlayınız.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Arap Yarımadası’nın Mekke şehrinde doğmuştur.
Mekke’nin yer aldığı Arap Yarımadası’nın üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen büyük
bir bölümü çöllerle kaplıdır. Sıcak ve kurak bir iklime sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de “şehirlerin
anası”1 şeklinde ifade edilen Mekke, tarih boyunca dinî ve ekonomik açıdan özel bir konuma
sahip olmuştur. Kâbe ve zemzem suyunun burada olmasından dolayı Mekke, pek çok kişiyi
kendine çekmiş, önemli bir dinî ve ticari merkez olmuştur.
Peygamberimizin (s.a.v.) hayatının şekillenmesinde Arap Yarımadası’nın, Mekke ve
Medine şehirlerinin önemli bir yeri vardır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’de doğup
büyümüş, İslam dinini bu bölgede anlatmış ve Arabistan’ın diğer önemli bir şehri Medine’de
vefat etmiştir. Dolayısıyla Peygamberimizin (s.a.v.) hayatını doğru ve sağlıklı öğrenmek için
Arap Yarımadası’nı ve orada yaşayan insanların siyasi, sosyal, inanç ve ekonomik durumlarını bilmek gerekir.
İslamiyet’ten önce Araplar, kabileler hâlinde yaşıyordu. Her kabile, hâkim olduğu bölge
ve şehirde ayrı bir devlet şeklinde hüküm sürüyordu.
1.1: İslam'dan önce Arap Yarımadası
1. En’am suresi, 92. ayet.
12
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 12
22.06.2017 09:47:14
çöllerde göçebe hâlinde hayat sürerdi. Şehirde yaşayanlar geçimlerini ticaretle sağlar, şartlar elverişliyse tarımla uğraşırlardı. Göçebe hayat sürenler ise kısmen tarımla uğraşır fakat
daha çok hayvancılık yaparlardı. Çölde göçebe olarak yaşayanlara “bedevi” denirdi. Bedevi
kabileler arasında genellikle su kaynakları ve otlaklar yüzünden sık sık kavga ve savaşlar
çıkardı.
İslam öncesinde Araplar, sosyal hayat itibarıyla hür, köle ve mevali olmak üzere üç
sınıfa ayrılmaktaydı. Hürler, toplumun geniş haklara sahip fertleriydiler. Köleler, hürlerin
sahip olduğu hukuk ve onurdan yoksun olan sınıftı. Bunlar savaşta alınan esirlerdi. Köle
ve cariyeler çeşitli hizmetlerde karın tokluğuna çalıştırılırdı. Mevali ise, esirler ile hürler ara-
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Arap Yarımadası’nda insanların bir kısmı şehirlerde yerleşik hayata geçmişse de çoğu
sında orta bir sınıftı. Genel olarak mevali, özgürlüğüne kavuşmuş köleler veya cariyelerden
oluşurdu.
Putperestlik, Arabistan’da en yaygın inanç biçimiydi. İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları
heykel ve nesnelere “tanrı” diye tapardı. Her kabilenin bir putunun olduğu Arabistan’da Lat,
Menat, Hubel ve Uzza gibi büyük putlar herkes tarafından tanınırdı. Kâbe’de yaklaşık üç
yüz altmış put bulunuyordu. Kâbe’yi ziyarete gelenler bu putları da ziyaret eder, onlara adak
adardı. Yahudi ve Hristiyanların yanı sıra az sayıda Mecusi ve Sabii de vardı. Ayrıca Hz.
İbrahim’in (a.s.) getirdiği “Haniflik” dinine inanan, Allah’ın (c.c.) varlığını ve birliğini kabul
eden az sayıda insan da bulunuyordu. Bu dini benimsemiş, çirkin davranışlardan uzak duran bu inançlı kişilere “Hanif” denirdi.
Not Edelim!
Putlara tapanlara “putperest” veya Allah’a (c.c.) ortak koşan anlamında “müşrik” denir.
Öğrenelim!
Müşrikler, putlara tapmakla birlikte Allah’ın (c.c.) varlığını da kabul ederlerdi. Ancak putların kendilerini Allah’a (c.c.) ulaştırdıklarına, kendileri için
Allah (c.c.) katında şefaatçi olacaklarına inanırlar ve “...Biz onlara sadece, bizi Allah’a (c.c.) daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz...” (Zümer suresi, 3. ayet) derlerdi.
13
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 13
22.06.2017 09:47:14
1. ÜNİTE
1.2: Kâbe’nin 20. yüzyıl başlarındaki görünümü
Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail (a.s.) tarafından eski temelleri üzerine yeniden
inşaa edilen Kâbe, bütün Araplar tarafından kutsal kabul edilirdi. Mekke yılın belli aylarında
hem Kâbe’yi ziyaret etmek hem de ticaret yapmak amacıyla gelen insanlarla dolup taşardı.
Bu aylarda Mina, Mecenne, Zülmecaz ve Ukaz adında çeşitli panayırlar kurulurdu. Bu panayırları ziyaret edenler, canlı bir alışveriş ve kültürel ortamının oluşmasına katkıda bulunurdu.
Araplar arasında okuma yazma bilenlerin sayısı çok azdı. Halkın çoğunun göçebe olduğu ve eğitim kurumlarının olmadığı bir ortamda yazılı edebiyat yerine sözlü edebiyat daha
çok gelişmişti. Güzel şiir okumak çok yaygındı ve oldukça ileri düzeydeydi. Belli zamanlarda
düzenlenen panayırlarda şiir yarışmaları yapılır, birinci olan şiirler Kâbe’nin duvarına asılırdı.
İnsanlar atalarının örf ve âdetlerine körü körüne bağlıydı. Can ve mal güvenliği yoktu,
kan davaları yüzünden kabileler arasında savaşlar eksik olmazdı. Adaletsizlik, soygunculuk, faizcilik, kumar oynamak gibi kötü alışkanlıklar son derece yaygındı. Güçlü ve zengin
kimseler zayıf ve fakirleri ezerdi. Kölelere ve kimsesizlere karşı her türlü kötü davranış
sergilenirdi. Kadınlara ve kız çocuklarına da pek değer verilmezdi. Kız çocuğu sahibi olmak
utanç verici bir durum olarak kabul edilir, bu sebeple bazı insanlar kız çocuklarını diri diri
toprağa gömerdi. Bazen de çocuklarını, fakirlik endişesiyle öldürürlerdi. Araplarda evlatlık
alma geleneği yaygındı. Evlat edinilen çocuk, kendisini evlat edinen kişinin çocuklarıyla
aynı haklara sahip olurdu.
Bu özellikleri sebebiyle, bu döneme “Cahiliye Dönemi” adı verilmiştir. Cahiliye Dönemi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberliğinden önce, insanların yaşadıkları ve özünde,
putlara tapma, soy-sopla övünme, hukuksuzluk, kibir ve zayıfları ezme gibi olumsuzlukları
barındıran sosyal ve kültürel ortamı ifade etmektedir.
14
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 14
22.06.2017 09:47:14
Çevrenizde Cahiliye Dönemi’ni hatırlatan davranışlar var mı? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Öğrenelim!
Mekke ve Kâbe
Yeryüzünde Allah’a (c.c.) ibadet için yapılan ilk bina Mekke’deki
Kâbe’dir.1 Kuran’da Hz.İbrahim ve oğlu İsmail’in Kâbe’nin temellerini yeniden yükseltmesi istenmektedir.2 Kâbe’nin inşası bittikten sonra Allah (c.c.),
Hz. İbrahim’den insanları Hac için davet etmesini istemiştir.3
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Tartışalım!
Mekke şehri Peygamber Efendimiz’in büyük dedelerinden Kusayy tarafından, Kâbe’nin inşasından çok sonra kurulmuştur. Allah’a (c.c.) ibadet
amacıyla yapılan Kâbe, Tevhid inancının zamanla unutulmasıyla putlarla
doldurulmuştur. Cahiliye Devri’nde Mekke putperestliğin merkezi haline
gelmiştir.
1. bkz. Ali İmran suresi, 96. ayet.
2. bkz. Bakara suresi, 127. ayet.
3. bkz. Hac suresi, 27. ayet.
Öğrenelim!
Cahiliye Devri’nde kız çocuğu sahibi olmak utanç sebebi sayılırdı. Birinin
kızı olduğu zaman öfkesinden yüzü simsiyah kesilirdi. Çünkü onunla alay
edilir ve o kişi toplum tarafından dışlanırdı. Kur’an-ı Kerim’de bu duruma
şu ayetlerle işaret edilmiştir:
“Onlardan birine, Rahman olan Allah’a (c.c.) isnat ettikleri
bir kız evlat müjdelense, içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi.” (Zuhruf suresi, 17. ayet)
“Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman...” (Tekvir suresi, 8-9. ayetler)
“...Ortak koştukları şeyler, müşriklerden çoğuna, çocuklarını öldürmeyi süslü gösterirdi...” (En’âm suresi, 137. ayet)
15
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 15
22.06.2017 09:47:14
1. ÜNİTE
Etkinlik
Peygamberimiz’in (s.a.v.) doğduğu çevrenin dinî, ekonomik ve sosyal özelliklerini
aşağıdaki başlıklar altında sıralayınız.
Din ve İnançlar
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
Ekonomik Durum
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
Sosyal Hayat
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
16
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 16
22.06.2017 09:47:14
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
2. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Doğumu, Çocukluğu ve Gençliği
Düşünelim!
Peygamberimiz’in (s.a.v.) çocukluğunda ve gençliğinde yaşadığı önemli olaylar nelerdir?
Miladi 571’de “Fil Olayı” meydana geldi.
Yemen Valisi Ebrehe, “Sana” şehrinde gösterişli bir tapınak yaptırmış ve Arapları burayı
ziyarete davet etmişti. Buna rağmen hiç kimse bu gösterişli binayı ziyarete gelmemişti. Bu
durumu gururuna yediremeyen Ebrehe, Kâbe’yi yıkmak amacıyla içinde fillerin de bulunduğu
büyük bir orduyla Mekke yakınlarına kadar geldi. Fakat bu sırada beklenmedik bir olay oldu.
Allah’ın (c.c.) bir mucize olarak gönderdiği sürü sürü kuşların attıkları küçücük taşlarla kibirli
Ebrehe’nin ordusu ve kendisi perişan oldu. Yaralı olarak Yemen’e dönen Ebrehe burada öldü.
Öğrenelim!
Kur’an-ı Kerim’de “Fil Olayı” hakkında bizlere şu bilgiler verilmektedir:
“Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi? Onların kötü
planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üstüne ebabil kuşlarını
gönderdi. O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış
taşlar atıyordu. Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine
çevirdi.” (Fil suresi, 1-5. ayetler)
Miladi 20 Nisan 571’de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Mekke’de doğdu.
Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.) soyu Hz. İbrahim’e (a.s.) dayanır. Peygamberimiz’in
(s.a.v.) annesi Âmine, Kureyş kabilesinin bir kolu olan Zühreoğullarından Vehb’in kızıdır.
Babası Abdullah ise Kureyş’in Haşimoğulları kolundan Abdülmuttalib’in oğludur. Babası,
ticaret amacıyla çıktığı bir yolculuk sırasında Medine’de hastalanıp vefat etti. Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) bu sırada henüz doğmamıştı. Babasının vefatından birkaç ay sonra
dünyaya geldi. Annesi Hz. Âmine (r.a.) Peygamberimiz’e (s.a.v.) Ahmed adını vermişti.
Abdülmuttalib torununun doğumu vesilesiyle büyük bir ziyafet verdi. Kureyş’in ileri ge-
17
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 17
22.06.2017 09:47:14
1. ÜNİTE
lenlerini bu ziyafete davet etti. Sevgili torununa ne isim verdiğini soranlara, “Muhammed
ismini verdim.” dedi. Onlar, “Atalarının arasında bu adı taşıyan yoktur. Neden bu ismi
verdin?” diye sordular. Abdülmuttalib, “Dilerim ki gökte Hak, yeryüzünde halk onu hayırla
ansın.”2 cevabını verdi.
Not Edelim!
Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) “Muhammed” ismi dışında aynı anlama gelen “Ahmed, Mahmud ve Mustafa” (çokça övülen, yüceltilen
ve seçilmiş) isimleri de verilmiştir. Bunlardan “Ahmed” ismi Kur’an-ı
Kerim’in Saff suresi 6. ayetinde geçmektedir.
Not Edelim!
Peygamberimiz (s.a.v.) hicri olarak rebiülevvel ayının 12. gecesi sabaha karşı doğmuştur. Peygamberimiz’in (s.a.v.) doğduğu bu gece ülkemizde “Mevlit Kandili” olarak kutlanmaktadır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) doğum tarihi Miladi takvime göre ise 20 Nisan’dır. Bundan
dolayı Nisan ayının 3. haftası Peygamberimizi konu alan çeşitli etkinliklerle “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanmaktadır.
1.3: Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğduğu evin yerine yapılan kütüphane
2. İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, 24.
18
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 18
22.06.2017 09:47:14
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
1.4: Muhammed Rasulullah
Miladi 571’de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sütannesi Halime’ye teslim edildi.
Mekke’nin havası çok sıcak olduğu için küçük çocuklara ağır geliyordu. Bundan dolayı
aileler yeni doğan çocuklarını, havası daha elverişli olan çevre köylerden gelen sütannelere
verirlerdi. Böylece çocuklar daha sağlıklı büyürlerdi. Peygamberimiz de (s.a.v.) bu amaçla
Halime adında bir sütanneye verildi. Dört yaşına kadar sütannesi Halime’nin yanında kaldı.
Efendimiz’in Şeyma, Abdullah ve Üneyse adlarında üç süt kardeşi vardı. Peygamberimizin
(s.a.v.) sütannesinin yanında kaldığı süre içinde Halime’nin evinde bolluk ve bereket eksik
olmamıştır.
Miladi 577’de Peygamberimizin (s.a.v.) annesi Âmine vefat etti.
Peygamberimiz (s.a.v.), dört yaşından altı yaşına kadar annesiyle birlikte yaşadı. Altı
yaşındayken annesi ve hizmetçileri Ümmü Eymen ile birlikte babasının kabrini ve akrabalarını ziyaret etmek için Medine’ye gittiler. Bir müddet orada kaldıktan sonra Mekke’ye dönerken annesi “Ebva” köyünde hastalandı ve vefat etti. Henüz doğmadan babasını kaybeden
sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) küçük yaşta annesini de yitirdi. Böylece hem yetim hem de
öksüz kaldı. Hizmetçileri Ümmü Eymen, onu Mekke’ye getirip dedesine teslim etti.
Miladi 579’da Peygamberimizin (s.a.v.) dedesi Abdülmuttalib vefat etti.
Sekiz yaşına kadar dedesi Abdülmuttalib’in yanında kalan Peygamberimiz (s.a.v.), dedesini çok severdi. Abdülmuttalib de bu sevgiyi karşılıksız bırakmaz, hiç kimseye göstermediği şefkat, ilgi ve hoşgörüyü küçük torununa gösterir, yetimlik ve öksüzlüğünü ona hissettirmemek için elinden geleni yapardı. İyice yaşlanan Abdülmuttalib, hastalığı artınca canından
çok sevdiği torununu, oğlu Ebu Talib’e emanet etti, kısa bir süre sonra da vefat etti.
Ebu Talib, yeğeni Muhammed’i hiçbir zaman kendi çocuklarından ayırmadı. Hayatı boyunca elinden gelen her türlü desteği ona verdi. Amcasının eşi Fatıma Hanım da Peygamberimize (s.a.v.) öz oğlu gibi davrandı. Peygamberimiz de (s.a.v.) amcasının koyunlarını
otlattı ve ev işlerinde amcasına yardımcı oldu.
19
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 19
22.06.2017 09:47:14
1. ÜNİTE
Miladi 583’te Peygamberimiz (s.a.v.) amcaları ile birlikte ticaret kervanlarına katıldı.
Mekkeliler ticaretle uğraşır, ticaret için kervanlarla yaz aylarında Şam’a, kış aylarında
ise Yemen’e giderlerdi. Peygamberimiz de (s.a.v.) on iki yaşından itibaren amcalarıyla ticaret kervanlarına katıldı. İlk yolculuğunu amcası Ebu Talib ile Busra’ya yaptı. Birkaç yıl sonra
da amcası Zübeyr ile Yemen’e gitti. Bu yolculuklar sırasında ticari tecrübeler kazandı.
Miladi 591’de Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) Ficar Harbine
katıldı.
1.5: Ticaret kervanlarını gösteren temsili bir resim
Araplar arasında sürekli savaşlar olurdu. Ancak muharrem, recep,
zilkade ve zilhicce aylarında kan
dökmek ve zarar vermek haram sayılırdı. Buna rağmen Kureyş kabilesi
ile Hevazin kabilesi arasında bu aylarda savaş yapıldı. Bundan dolayı
bu savaşa “günahın işlendiği savaş”
anlamına gelen “Ficar Harbi” denildi.
Bu savaşa amcalarıyla birlikte katılan Peygamber Efendimiz (s.a.v.),
bizzat savaşmamış, sadece ok toplamıştır.
Okuma Parçası
Peygamberimiz ve Rahip Bahîra
Ebu Talib ticaret yapmak amacıyla gittiği Şam seyahatlerinden birinde
yeğeni Muhammed’i de yanında götürdü. Peygamberimiz (s.a.v.) bu sırada
on iki yaşındaydı. Şam’ın Busra kasabasının yakınlarında “Bahîra” adında
Hristiyan bir rahip yaşıyordu. Rahip Bahîra, Peygamberimiz’le (s.a.v.) konuştu, ona çeşitli sorular sordu. Aldığı cevaplardan ve fiziksel özelliklerinden
onun Allah’ın (c.c.) göndereceği son peygamber olduğunu anladı. Çünkü gelecek son peygamber ve ona ait özellikler Tevrat’ta ve İncil’de bildirilmişti.
Bu nedenle Şam’daki Yahudi ve Hristiyan bilginler, Hz. Muhammed’i (s.a.v.)
tanıyarak kıskançlıklarından dolayı ona zarar verebilirlerdi. Rahip Bahîra bu
endişesini Ebu Talib’e anlattı ve onu Şam’a götürmemesini istedi. Ebu Talib
bu uyarıyı dikkate alarak alışverişini orada yaptı ve Peygamberimiz (s.a.v.)
ile Mekke’ye döndü.
(İbn Hişâm, 1/191-194)
20
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 20
22.06.2017 09:47:15
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Araştıralım!
Peygamberimizin (s.a.v.) çocukluk yıllarına ait örnek olaylar araştırınız.
Bulduğunuz bu örnek olayları sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
Not Edelim!
Mekke ve çevresinde can ve mal güvenliği kalmamıştı. Özellikle
Mekke’ye gelen yabancıların malları yağmalanıyordu. Yağma, hırsızlık
ve gasp gibi olayları önlemek için Mekkeli birkaç kişi tarafından “Hilfu’lFudûl” (Erdemliler Topluluğu) adında bir birlik kuruldu. Peygamberimiz
de (s.a.v.) haksızlıkları önlemek amacıyla yirmi yaşındayken bu birliğe
katıldı.
Miladi 596’da Peygamber Efendimiz Hz. Hatice ile evlendi.
Dürüstlüğü ile tanınan Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Mekke’nin hem soylu hem de
zengin kadınlarından Hz. Hatice’nin (r.a.) kervanının başına geçti. Bu ticaret sırasında Hz.
Hatice (r.a.), Peygamberimiz’i (s.a.v.) daha yakından tanıdı. Ona ticaretteki başarısı ve ahlakının güzelliğinden dolayı evlilik teklifinde bulundu.
İffeti ve güzel ahlakıyla bilinen Hz. Hatice’nin (r.a.) evlilik teklifini kabul eden Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) mutlu bir yuva kurdu. Evlendiği sırada Peygamberimiz (s.a.v.) yirmi beş
yaşındaydı.
Vefakâr bir eş olan Hz. Hatice
(r.a.), Peygamber Efendimizi (s.a.v.)
gönülden sevmiştir. Hz. Hatice (r.a.)
Peygamber
Efendimiz’in
(s.a.v.)
İslam’a davetini ilk kabul edenlerden
olup, tüm mal varlığını İslam için harcamıştır.Peygamberimiz de (s.a.v.) aynı
şekilde güzel ahlak sahibi, kendisini
her şart ve durumda destekleyen eşi
Hz. Hatice’yi (r.a.) hayırla anmış; onun
hakkında şöyle buyurmuştur: “İnsanlar
bana inanmazken Hatice bana iman
etti. Onlar beni yalanlarken, o beni tasdik etti. Herkes benden malını esirgerken, o beni malıyla destekledi.”
21
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 21
22.06.2017 09:47:15
1. ÜNİTE
Peygamberimizin (s.a.v.) bu evlilikten Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah olmak üzere altı çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunlardan Hz. Fatıma (r.a.)
dışındakiler henüz Peygamberimiz (s.a.v.) hayatta iken vefat etmiş, Hz. Fatıma ise ondan
yaklaşık altı ay sonra vefat etmiştir. Peygamberimizin (s.a.v.) daha sonra evlendiği Hz.
Mariye’den de oğlu İbrahim dünyaya gelmiş, o da çok geçmeden vefat etmiştir.
Not Edelim!
Mekkeliler, güvenirliği ve dürüstlüğünden dolayı Peygamberimize (s.a.v.)
“Muhammedü’l-Emin” (Güvenilir Muhammed) lakabını vermişlerdi.
Hz. Hatice’ye (r.a.) de iffeti ve güzel ahlakı sebebiyle “Tahire” (Temiz Ahlaklı) ismi verilmişti.
Etkinlik
Çocukları
…………………….
…………………….
…………………….
İlk Eşi
…………………
Süt Kardeşleri
…………………….
…………………….
Sütannesi
……………………
Kabilesi
Kureyş Kabilesi
………………….
Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) ve yakın akrabaları ile ilgili bilgilere
göre boşlukları doldurunuz.
Dedesi
…………………….
Doğum Yeri
…………………
Doğum Tarihi
…………............
Babası
…………………….
Annesi
…………………….
22
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 22
22.06.2017 09:47:15
Araplar arasında ilk doğan çocuğun adına nispetle babasına künye verme geleneği vardı. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) de doğan ilk çocuğu Kasım olduğu için kendisine Ebu’l Kasım (Kasım’ın Babası) künyesi verilmişti.
Okuma Parçası
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Öğrenelim!
Kâbe’nin Onarılması ve Hakem Olayı
Hz. İbrahim (a.s.) ve Hz. İsmail (a.s.) tarafından yapılan Kâbe, geçen zaman
içinde yağmur ve sel suları ile harap olmuş, yeniden yapılması gerekmişti. Mekkeliler, Kâbe duvarlarının yeniden yapılması
kararını vererek, işe koyuldular. Kâbe’nin
duvarları Hacerü’l Esved’in konulacağı
yere kadar yükseltilmişti. Ancak bu mübarek taşı yerine koymada kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Ancak her kabile, taşı yerine koyma şerefinin kendisine
ait olmasını istiyordu.
Sonunda Kâbe’nin avlusuna gelen
ilk kişiyi aralarında hakem tayin etmeye
karar verdiler. İlk gelen sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) olunca
orada bulunanlar buna çok sevindiler,
“Onun hakemliğine hepimiz razıyız. O
Muhammedü’l Emin’dir.” dediler.
1.6: Hacerü’l Esved
Durum, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) anlatılınca, Peygamberimiz (s.a.v.)
yere bir örtü serdi, Hacerü’l Esved’i o örtünün üzerine koydu. Örtünün uçlarını
kabile başkanlarına tutturdu ve taşı konulacağı yere kadar hep birlikte taşıdılar.
Peygamberimiz de (s.a.v.) mübarek elleriyle taşı yerine koydu. Bu çözüm orada
bulunan herkesi son derece memnun etti. Çünkü her kabile bu işe katılmıştı.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu sırada otuz beş yaşındaydı ve henüz kendisine
peygamberlik görevi verilmemişti. Hakem olayı onun zekâsını ve Mekke’de kazandığı sonsuz itibar ve güveni göstermesi bakımından önemlidir.
(İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 205-210; İbn Sa’d, Tabakat, C 1, s. 145-146.)
23
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 23
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
3. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Peygamber Oluşu ve Mekke Dönemi
Miladi 610’da Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ilk vahiy geldi.
Peygamberimiz (s.a.v.) otuz beş yaşından itibaren Mekke yakınlarındaki Nur Dağı’nda
bulunan Hira Mağarası’na gidiyordu. Burada inzivaya çekilerek, Allah’ın (c.c.) kudret ve
büyüklüğünü düşünüyor, tefekkür ediyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kırk yaşındayken
yine Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’na çekilmişti. Gecenin sessizliğini bozan, yeri ve göğü
dolduran bir sesle irkildi. Bu, vahiy meleği Cebrail’in sesiydi. 610 yılında Ramazan ayında
Efendimiz’e ilk vahyi getirmişti.
Not Edelim!
Sevgili Peygamberimiz’e (s.a.v.) ilk vahyin indirildiği gece “Kadir Gecesi” olarak bilinir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e göre Kadir Gecesi bin
aydan daha hayırlı bir gecedir.
Cebrail, Peygamberimiz’e (s.a.v.)
“Oku!” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.),
“Ben okuma bilmem.” karşılığını verdi. Buna rağmen Cebrail aynı
emri iki kere daha tekrarladı. Sonra
Alak suresinin ilk beş ayetini okudu.
Yüce Rabb’imiz, “Yaratan Rabb’inin
adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! İnsana bilmediğini kalemle öğreten Rabb’in,
büyük ikram sahibidir.”3 ayetlerini
Peygamberimiz’e (s.a.v.) indirdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.), Allah Tealanın (c.c.) kendisine verdiği görevin
büyüklüğü ve sorumluluk duygusunun
1.7: Alak suresi, 1-5. ayetler
etkisiyle eve titreyerek döndü. Eşi Hz.
Hatice’den kendisini örtmesini istedi. Bir müddet uyuduktan sonra başından geçenleri Hz.
Hatice’ye anlattı. Eşi de Allah’ın (c.c.) kendisini yalnız bırakmayacağını söyleyerek onu sakinleştirdi. Hz. Hatice, Peygamber Efendimiz’in yaşadıklarının ne anlama geldiğini öğrenmek için onunla (s.a.v.) birlikte amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’in yanına gitti. Varaka, Tevrat ve İncil’i bilen, bilgin bir insandı. Peygamberimiz’in (s.a.v.) başından geçenleri dinleyen
Varaka, Efendimiz’e gelenin vahiy meleği Cebrail olduğunu ifade etti. Onun Allah Teala
(c.c.) tarafından peygamberlikle görevlendirildiğini bildirdi. Varaka’nın verdiği bilgiler Hz.
Hatice’yi rahatlatmış, aklındaki sorulara cevap bulmuştu.
3. Alak suresi, 1-5. ayetler.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 24
24
22.06.2017 09:47:16
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Düşünelim!
• Peygamberimiz (s.a.v.) İslam’ı anlatmaya neden yakın çevresinden başlamıştır?
• Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam’ı anlatırken ne tür zorluklarla karşılaşmıştır?
Miladi 610’da Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İslam’ı anlatmaya başladı.
İlk vahiyden sonra bir süre vahiy gelmedi. Vahyin gelmediği bu zamana “fetret-i vahiy” denir. Daha sonra Cebrail, Peygamberimiz’e (s.a.v.) yeniden göründü. Peygamberimiz (s.a.v.)
onu ilk gördüğü andaki gibi endişe ve telaş içinde evine geldi ve uyudu. Allah Teala (c.c.)
daha sonra Cebrail ile şu ayetleri bildirerek Peygamberimiz’e (s.a.v.) İslam’ı anlatmasını emretti: “Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve insanları uyar. Rabb’inin adını yücelt, elbiseni temiz tut. Kötülüklerden uzak dur.”4 Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yakın çevresi ve arkadaşlarından güvendiği kişilere İslam’ı anlatmaya başladı, onları İslam’a davet etti.
İlk önce sadık ve fedakâr eşi Hz. Hatice (r.a.) Müslüman oldu. Daha sonra
Peygamberimiz’in (s.a.v.) evinde kalan ve o sırada on yaşında olan Hz. Ali, İslam’ı kabul
ederek ilk Müslüman olan çocuk oldu. Hz. Peygamberin (s.a.v.) özgürlüğüne kavuşturduğu
hizmetçisi Zeyd b. Harise de İslam’ı hemen kabul etti. Bunlarla birlikte en yakın arkadaşı Hz.
Ebu Bekir de İslam’a ilk girenlerden oldu. Zübeyr b. Avvam, Sa’d b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf ve Hz. Osman gibi Mekke’nin tanınan kişileri de Hz. Ebu Bekir’in daveti üzerine
İslâm dinini kabul ettiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), İslam’ı tebliğle görevlendirildikten
sonra her fırsatta yakın çevresinde bulunanları İslam’a gizlice davete devam etti.
Not Edelim!
Peygamberimiz (s.a.v.) ve ilk sahabeler Safa Tepesi’nin eteğinde bulunan Erkam’ın evinde toplanırdı. “Daru’l-Erkam” denilen bu ev güvenlik
açısından iyi bir konumdaydı. Burada Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) bir
araya gelen Müslümanlar Kur’an okur, ibadet eder ve çeşitli konularda
istişare ederlerdi.
Miladi 614’te Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üç yıl gizli davetten sonra açıktan davete başladı.
Geçen üç yıllık sürede Peygamberimiz (s.a.v.) İslam’ı en yakın çevresine gizlice anlattı. Kısa bir süre sonra inen, “Sana emrolunan şeyi açıkça ortaya koy, müşriklere
aldırma.”5 anlamındaki ayet ile Allah Teala (c.c.) Peygamberimiz’den (s.a.v.) İslam’ı artık
tüm insanlara tebliğ etmesini istedi.
4. Müddessir suresi, 1-5. ayetler.
5. Hicr suresi, 94. ayet.
25
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 25
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Yakın akrabanı uyar. Sana uyan müminlere kol kanat ger.”6 ayeti gereğince açıktan tebliğe önce akrabalarından başladı. Haşimoğullarına
bir yemek verdi ve onları İslam’a girmeye davet etti. Akrabalarından bazıları Peygamber
Efendimiz’in (s.a.v.) çağrısını kabul edip imanla şereflendi. Ancak amcası Ebu Leheb gibi
kişiler her seferinde itiraz ederek şiddetli bir şekilde İslam’a karşı çıktı. Amcası Ebu Talib
ise İslâm’a girmemesine rağmen ömrünün sonuna kadar Peygamberimiz’i (s.a.v.) korudu.
Efendimiz (s.a.v.) yakın akrabalarını İslam’a davetten sonra artık herkese İslam’ı tebliğe
başladı. Kâbe’ye gidip kendisine inen ayetleri açıktan okudu ve insanları Allah’a (c.c.) iman
etmeye çağırdı.
Kâbe’de yüzlerce put bulunuyordu ve Mekke her gün bu putları ziyarete gelenlerle dolup
taşıyordu. Bu sayede Mekkeliler Arabistan’da büyük saygınlık kazanıyor ve ticaret yoluyla
zengin oluyorlardı. Mekke’de İslam yayılırsa bu imkânlar ellerinden gidecekti. Ayrıca İslam
herkesi eşit sayıyor; insanlar arasında soy, asillik, zenginlik, fakirlik farkı gözetmiyordu. Bu
nedenle Mekke’nin ileri gelenleri İslam’ı kendi çıkarları için tehlikeli gördü ve İslam’ın yayılmasını önlemek için her yola başvurdular.
Müşrikler, Peygamberimiz’in (s.a.v.) çağrısına ilk önce olumsuz karşılık verdiler. Atalarının ve kendilerinin taptıkları putları reddettikleri için Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) ve sahabeleri alaya alıp küçümsediler. Yaptıklarının işe yaramadığını, Müslümanların sayısının her
geçen gün arttığını gördükçe, güçlerinin yettiklerine zulüm ve işkence yapmaya başladılar.
Zulme uğrayan ve işkence edilenlerin başında köleler ve kimsesi olmayan zayıf Müslümanlar geliyordu. Safvân b. Ümeyye’nin kölesi olan Ebu Fukeyhe, efendisi tarafından her gün
ayağına ip bağlanarak kızgın kumlar üzerinde sürükleniyordu. Ümeyye b. Halef, kölesi Bilal-i
Habeşi’yi her gün kızgın kumlara yatırıyor, güneşin altında saatlerce susuz bırakıyordu. Göğsüne kocaman bir taş koyarak onu İslam’ı inkâra, putlara tapmaya zorluyordu. Bilal ise imanından
aldığı güçle “Allah birdir!” diyerek yapılan işkencelere rağmen putlara tapmayı reddediyordu.
Aynı şekilde Habbab b. Eret’in gördüğü işkencelerden dolayı vücudunda izler meydana gelmişti.
Zulüm ve işkenceler artık bütün Müslümanlara yapılıyordu. Peygamber Efendimiz’e
(s.a.v.) de hakaret, işkence ve her türlü kötülüğü yapmaya başladılar. Geçeceği yollara
dikenler döktüler, namaz kılarken üzerine deve işkembesi attılar. Ancak Hz. Peygamber
(s.a.v.) tüm bunlara davası uğruna göğüs gerdi ve sabırla tebliğe devam etti. Baskı ve işkencelerin işe yaramadığını gören Mekkeli müşrikler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) amcası Ebu
Talib’e başvurarak ondan Peygamberimiz’i (s.a.v.) korumayı bırakmasını istediler. Ebu Talib
müşriklerin isteğini Peygamberimiz’e (s.a.v.) anlatınca Hz. Peygamber (s.a.v.) amcasına:
“Ey amcacığım! Allah’a (c.c.) yemin ederim ki onlar sağ elime Güneş’i, sol elime de Ay’ı
koysalar, ben yine de davamdan vazgeçmem.”7 diyerek kararlılığını ortaya koydu. Baskı ve
tehditlerden sonuç alamayan müşrikler Peygamberimiz (s.a.v.) ile uzlaşma yoluna gitmeye
çalıştılar. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) mal, mülk ve makam vermeyi vaat ettiler. Fakat
Efendimiz (s.a.v.) bütün bu teklifleri reddederek İslam’ı anlatmaya devam etti.
6. Şuarâ suresi, 214-215. ayetler.
7. İbn Hişâm, 1/284.
26
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 26
22.06.2017 09:47:16
Sen Hiç Yalan Söylemezsin!
Hicr suresi’nin 94. ayeti ile İslam’a açıkça davet emri geldikten sonra
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir gün Safa Tepesi’ne çıkarak Mekkelilere:
- Ey Kureyşliler, şu dağın arkasında size saldırmak üzere bir düşman
ordusunun hazır beklediğini söylesem, bana inanır mısınız? sordu. Hepsi
bir ağızdan:
- Evet, inanırız. Çünkü senden hiç yalan duymadık, sen yalan söylemezsin, dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):
- O hâlde ben, Allah’ın (c.c.) size ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim, diyerek onları İslam’a davet etti. (Târih-i Din-i İslâm, 2/151)
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Öğrenelim!
Öğrenelim!
Helak Olan Ebu Leheb
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) amcası olan Ebu Leheb, Efendimiz’e
(s.a.v.) bizzat sıkıntı verir, eziyet eder, onu rahatsız edecek her türlü çirkin
davranışı sergilerdi. Peygamberimizin (s.a.v.) kapısının önüne onu rahatsız
etmek için deve işkembesi koyardı. Eşi Ümmü Cemil de topladığı dikenleri
Efendimiz’in (s.a.v.) geçeceği yollara atardı. Bunun üzerine inen Tebbet
suresinde onların bu kötülüklerinin karşılıksız kalmayacağı bildirilmiştir:
“Ebû Leheb kahrolsun. Kahroldu da. Serveti ve kazancı ona
fayda vermedi. O, alevli bir ateşte yanacak. Karısı da boynunda
hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde laf taşıyıcı olarak
(ateşe girecek).” (Tebbet suresi, 1-5. ayetler)
27
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 27
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
Not Edelim!
İslam’ın İlk Şehitleri
Ammar b. Yasir, annesi Sümeyye ve babası Yasir de Mekkeli müşriklerin zulümlerine uğruyordu. Onların bu hâlini gördükçe Hz. Peygamber’in
(s.a.v.) içi parçalanıyor ve onlara sabrı tavsiye ederek cenneti müjdeliyordu.
Yapılan tüm eziyet ve işkencelere rağmen Hz. Sümeyye ve eşi Yasir, İslam’ı
inkâr etmedi, putlara tapmayı da kabul etmediler. Sonunda öldürüldüler ve
İslam’ın ilk şehitleri olma şerefini kazandılar.
Miladi 615’te Müslümanlar Habeşistan’a hicret etti.
Müşriklerin ağır baskıları ve işkenceleri üzerine başkanlığını Hz. Osman’ın (r.a.) yaptığı on
altı kişiden oluşan Müslüman kafilesi Habeşistan’a hicret etti.8 Peygamberimiz’in (s.a.v.) kızı ve
Hz. Osman’ın (r.a.) eşi Rukiyye de hicret edenler arasındaydı. İslam’da yapılan ilk hicret budur.
Bir yıl sonra da Ebu Talib’in oğlu Cafer-i Tayyar başkanlığında oluşan Müslüman kafilesi Kızıldeniz yoluyla Habeşistan’a hicret etti. İkinci hicrette, seksenden fazla erkeğin, on sekiz kadar
kadının hicret ettiği rivayet ediliyor.9 Habeşistan kralı Necaşi, Müslümanlara çok iyi davrandı ve
onları, Mekke’ye geri götürmek için gelen elçilere teslim etmedi.
Miladi 616’da Hz. Hamza (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.) Müslüman oldu.
Peygamberliğin başlangıcından altı yıl geçmişti. Ebu Cehil peygamberimize (s.a.v.)
ağza alınmayacak sözlerle hakaret ediyordu. Allah Resulü (s.a.v.) susuyor ve sabrediyordu. Daha sonra bu hakaret ve haksızlıkları öğrenen Peygamberimiz’in (s.a.v.) amcası Hz.
Hamza (r.a.), Ebu Cehil’in üzerine yürüdü ve yayıyla onun başına vurduktan sonra Müslüman oldu.
Hz Ömer (r.a.) başlangıçta koyu bir İslam düşmanı idi. Peygamberimiz (s.a.v.) onun
Müslüman olması için Allah’a (c.c.) dua ediyordu. Hz Ömer (r.a.) ise, Peygamberimiz’i
(s.a.v.) öldürmek üzere yola çıkmıştı. Yolda karşısına çıkan bir kimse kız kardeşinin Müslüman olduğunu kendisine söyleyince kız kardeşinin evine yöneldi. Evden yükselen Kur’an
sesini duydu bundan etkilenen Hz. Ömer (r.a.) Müslüman oldu. Mekke’nin iki güçlü insanının İslam’ı kabul etmesi Müslümanlar için büyük bir moral kaynağı oldu. Müslümanlar ilk
defa Kâbe’de açıktan namaz kıldılar.
Miladi 616’da Müslümanlara karşı boykot uygulandı.
İslam’ın yayılmasını engellemek için her türlü yola başvuran ancak tüm çabaları sonuçsuz kalan Mekkeli müşrikler bir sözleşme imzalayıp Kâbe’nin duvarına astılar. Bu sözleşmeye göre bundan sonra Müslümanlar ve onlara destek çıkanlarla hiç kimse görüşmeyecek,
kız alıp vermeyecek, onlarla alışveriş yapmayacaktı. Boykot üç yıl devam etti. Müslümanlar
bu üç yıl içerisinde çok büyük zorluklar çekti.
8. İbn Hişâm, 2/344-353.
9. İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî, VII/189.
28
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 28
22.06.2017 09:47:16
Boykotun sona erdirilmesinden kısa bir süre sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) iki büyük
acıyı birlikte yaşadı. Çocukluğundan beri kendisini büyüten, koruyup gözeten amcası Ebu
Talib vefat etti. Evlendiği günden itibaren kendisi için her türlü fedakârlıkta bulunan vefakâr
eşi Hz. Hatice (r.a.) de çok geçmeden vefat etti. En büyük destekçileri olan sevdiği iki insanı
art arda kaybeden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çok üzüldü. Bu sebeple bu yıla “Senetü’lHüzn” (Hüzün Yılı) ismi verildi. Onun sahipsiz kaldığını düşünen müşrikler baskılarını daha
da artırdılar.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Miladi 619’da Peygamberimiz’in (s.a.v.) eşi Hz. Hatice (r.a.) ile amcası Ebu Talib
vefat etti.
1.8: Cennetul Mualla Mezarlığı (Hz. Hatice’nin defnedildiği yer)
Etkinlik
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), İslam’ı anlatırken çeşitli sıkıntılarla karşılaşmış ve davasından asla vazgeçmemiştir. Zorluklarla karşılaştığımızda onu örnek alarak nasıl hareket etmeliyiz? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
......................................................................................................................
......................................................................................................................
......................................................................................................................
......................................................................................................................
......................................................................................................................
Araştıralım!
Hz. Ömer (r.a.) ve Hz. Hamza’nın (r.a.) nasıl Müslüman olduklarını araştırınız. Öğrendiklerinizi sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
29
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 29
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
Okuma Parçası
Rahmet Peygamberi
Taif’te zengin müşrikler yaşıyordu. Resulullah (s.a.v.) onları İslam’a davet etmek ve annesinin amcaları olan akrabalarından destek ve yardım almak için 620
yılında Zeyd b. Harise ile Taif’e gitti. Resulullah (s.a.v.) burada Taifliler tarafından
taş yağmuruna tutuldu. Vücudunu Hz. Peygamber’e (s.a.v.) siper eden Zeyd b.
Harise yaralanmış, Resulullahın (s.a.v.) mübarek ayakları kanlar içinde kalmıştı.
O, hayatı boyunca karşılaştığı en büyük sıkıntılardan birini o gün yaşamıştı. Sonunda bir bağa sığındı ve hâlini dua ederek Rabb’ine anlattı.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bu talebine karşılık Cebrail aracılığı ile
Rabb’imiz, “Ya Muhammed, dilersen şu iki dağı bu şehrin üzerine geçireyim.”
dedi. Peygamber Efendimiz’se, “Hayır, onların yok olmalarını değil, Rabb’imin
bunlardan, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan ve sadece Allah’a (c.c.) ibadet eden
bir nesil meydana getirmesini istiyorum.” dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu bağda durup dinlendiği sırada kendisine
üzüm getiren Hristiyan bir köle olan Addâs’a İslam’ı anlattı. Addâs da kelime-i
şehâdet getirerek İslam’ı kabul etti. Köle Addas’ın Müslüman olması Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) için büyük bir moral kaynağı oldu. Görüldüğü gibi o, en zor ve
en sıkıntılı anlarında bile İslam’ı tebliğe devam etmiş, insanların kendisine yaptığı
bütün kötülüklere rağmen hiç kimseye beddua etmemiş, kin gütmemiştir.
(İbn-Hişam, 2/62)
Miladi 620’de Peygamberimiz (s.a.v.) İslam’a davet için Taif’e gitti.
Taif’te, Kureyşlilerle akrabalık ilişkileri olan zengin müşrikler yaşıyordu. Hz. Peygamber
(s.a.v.) onları İslam’a davet için 620 yılında Zeyd b. Harise ile Taif’e gitti. Efendimiz (s.a.v.),
burada çok kötü karşılandı. Ağır hakaretlere uğradı, taşlandı ve ayakları kanlar içinde kaldı.
Buna rağmen yılmadı, İslam’ı anlatmaktan vazgeçmedi.
Miladi 620’de Hz. Peygamber (s.a.v.) kabileleri İslam’a davet etti.
Peygamberimiz (s.a.v.) Taif’ten döndüğünde Araplar arasında “Eşhuru’l Hurum” denilen
ve kan dökülmesi yasak aylardan olan zilkâde girmiş, hac mevsimi başlamıştı. Resulullah
(s.a.v.) hac mevsiminde Mekke yakınlarında kurulan Ukaz, Mecenne, Zülmecâz gibi panayırlara gidiyor, oralarda toplanan diğer Arap kabileleriyle görüşüyordu. Kur’an-ı Kerim’den
deliller getirerek onları İslam’a davet ediyordu. Bu sırada Mekke’ye Kâbe’yi ziyarete gelen
Medineli altı kişi Akabe bölgesinde Peygamberimiz’le (s.a.v.) görüşerek Müslüman oldu.
Miladi 621’de İsrâ ve Miraç olayı gerçekleşti.
Sevgili Peygamberimiz’e (s.a.v.) büyük bir manevi destek olan İsrâ (gece yolculuğu) ve
Miraç olayı gerçekleşti. Peygamberimiz (s.a.v.) geceleyin Cebrail tarafından önce Kudüs’te
bulunan Mescid-i Aksa’ya götürüldü. Oradan da Allah’ın (c.c.) katına yükseltildi. Miraç
30
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 30
22.06.2017 09:47:16
Miladi 621’de Peygamberimiz (s.a.v.) Medineli Müslümanlarla I. Akabe Biatı’nı, Miladi 622 yılında da II. Akabe Biatı’nı yaptı.
Bir sene sonra hac mevsiminde Medine’den gelen on iki kişi Akabe adı verilen yerde
Resulullah Efendimiz’le (s.a.v.) görüştüler. Allah’a (c.c.) ortak koşmayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine dair Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.)
söz verdiler. Bu görüşmeye “Birinci Akabe Biatı” denir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medinelilere Kur’an’ı öğretmesi ve onları İslam’a davet etmesi için Musab b. Umeyr’i görevlendirdi. Musab b. Umeyr bu sırada yirmili yaşlardadır. Kur’an-ı Kerim’i iyi bildiği, yumuşak huylu
ve insani ilişkileri çok iyi olduğu için Efendimiz bu görevi ona vermiştir.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Gecesi’nde beş vakit namaz farz kılındı. Ayrıca Peygamberimiz’e (s.a.v.), Bakara suresinin
son iki ayeti (Âmenerrasulü) indirildi. Allah’a (c.c.) inanıp Peygamberi tasdik eden kişinin
cennetle müjdeleneceğini bildirildi. Daha önce Kudüs’ü hiç görmemiş olan Hz. Peygamber
(s.a.v.), İsrâ ve Miraç olayını inkâr eden müşriklere, Mescid-i Aksa hakkında tam ve doğru
bilgi vererek bu olayın bir mucize olarak gerçekliğini göstermiştir.
Bu görüşmeden bir süre sonra Medineli Müslümanlardan yetmiş beş kişilik bir kafile
Mekke’ye gelerek Efendimiz’le (s.a.v.) görüştü.10 Buna “İkinci Akabe Biatı” denir. Bu görüşme sırasında Medineli Müslümanlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (s.a.v.) canları
ve malları pahasına koruyacaklarına dair söz verdiler ve kendisini Medine’ye davet ettiler.
Tartışalım!
Allah Teala (c.c.) tarafından hicret izni verilen Peygamberimiz
(s.a.v.), Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile Mekke’nin güneyindeki Sevr Mağarası’na
gitmiştir. Mekke’nin kuzeyinde yer alan Medine’ye gidecek olan Peygamberimiz (s.a.v.) neden kuzeye değil de güneye, Sevr Mağarası’na gitmiştir?
Miladi 622’de Peygamberimiz (s.a.v.) sadık dostu Hz. Ebu Bekir’le Medine’ye hicret etti.
İkinci Akabe Biatından sonra Allah (c.c.) tarafından Medine’ye hicrete izin verilmesiyle Müslümanlar bütün varlıklarını Mekke’de bırakarak inançlarını yaşamak için Medine’ye
göç ettiler. İslam tarihinde bu olaya ‘’hicret’’ denir. Hicretten sonra Mekke’de Peygamber
Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.) gibi bazı sahabeler dışında hiçbir
Müslüman kalmadı. Mekke’li müşrikler Hz. Peygamber’i (s.a.v.) öldürme kararı almışlardı.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de bu durumdan haberdardı. Allah (c.c.) tarafından Medine’ye hicret
izni verilen Peygamberimiz (s.a.v.), yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile hicret için hazırlık
yaptılar. Arap geleneğinde bir adamı evinin içinde öldürmek korkaklığın en adisi sayılıyordu. Bu nedenle müşrikler, Hz. Peygamberi (s.a.v.) dışarı çıkınca hep birlikte vurmak için
evini kuşatıp beklemeye başladılar. Hz. Peygamber (s.a.v.) kavminin en güvenilir kişisiydi.
Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi can düşmanları dahi O’nun güvenilirliğinden asla şüphe etmezlerdi. Mü’min ve müşriklerden pek çok kimse değerli eşyalarını Peygamberimiz’e (s.a.v.)
koruması için emanet ederlerdi. Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ali’yi (r.a.) yanına çağırarak
10. İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, 65.
31
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 31
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
ona hicret etme kararını bildirdi. Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisine emanet edilmiş olan
malları sahiplerine iade etmesi için Hz. Ali’ye (r.a.) teslim etti. Hicret akşamı Hz. Peygamber (s.a.v.) müşrikleri şaşırtmak için kendi yatağına Hz. Ali’yi (r.a.) yatırdıktan sonra evden
çıkıp gitti. O’nun evden çıkmasını bekleyen suikastçılar kör gibi baktılar fakat onu çıkarken
göremediler. Karşıdan Hz. peygamber’in (s.a.v.) yatağında birinin yattığını gören düşmanlar Muhammed’i bekliyoruz sanıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke’den ayrılırken; ‘’Ey
Mekke, bütün dünyada en çok sevdiğim yer, senin topraklarındır. Fakat senin evlatların,
beni senin duvarların arasında huzur içinde bırakmıyorlar’’ diye buyurdu. Düşmanları şaşırtmak için gece yarısı Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) Medine’ye ters istikamette olan Sevr Mağarası’na gittiler. Hz. Peygamber’i (s.a.v.) öldürmek için her yerde
arayan müşrikler mağaranın kapısına kadar geldiler fakat mağaranın önüne bir güvercinin
yuva yaptığını, örümceğin ağ ördüğünü görünce mağarada gizlenmesinin mümkün olmadığını düşündüler. Elleri boş olarak geri döndüler. Böylece Allah’ın (c.c.) koruması sayesinde
iki şerefli yolcuyu göremediler.11 “... Siz ona yardım etmezseniz, Allah (c.c.) o peygamberine
yardım eder. Bakınız ona nasıl yardım etti, kafirler onu yurdundan çıkardıkları zaman ikisi
o mağarada bulundukları sırada, o lahzada arkadaşına; üzülme, mahzun olma, Allah (c.c.)
bizimle beraberdir, diyordu. Allah (c.c.) da derhal ona güven verdi. Onu görmediğiniz orduyla destekledi. Kafirlerin sözünü alçalttı, yere çaldı. Allah’ın (c.c.) kelimesi ise en yücedir.’’12
Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) ortalık yatışınca Mekkelilerin kendilerini takip
etmelerini engellemek için farklı bir yol takip ederek Medine’ye hicret etti. Zorlu bir yolculuktan sonra Medine yakınlarındaki Kuba’ya vardılar.
1.9: Kuba Mescidi’nin günümüzdeki görünümü
Miladi 622’de Peygamberimiz (s.a.v.) Kuba Mescidi’ni yaptırdı.
Hicret sırasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kuba’da konakladı. Burada kaldığı sürede İslam’ın ilk mescidi olan Kuba Mescidi’ni sahabeyle birlikte çalışarak yaptı. Ranuna
Vadisi’ne geldiklerinde burada ilk cuma namazı kıldırdı.
11. ALİ Himmet BERKİ ve Osman KESKİOĞLU, Hz. Muhammed ve Hayatı, DİB Yay. Ankara 2014, 29. Baskı, ss.187-190.
12. Tevbe Suresi 40. ayet.
32
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 32
22.06.2017 09:47:16
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
1.10: Sevr Mağarası
Okuma Parçası
Korkma, Allah Bizimledir!
Hicret sırasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir’i (r.a.) arayan
müşriklerden bir grup, iz sürerek Sevr Mağarası’nın ağzına kadar geldiler. Onların
ayak sesleri ve konuşmaları içeriden duyuluyordu. Hz. Ebu Bekir (r.a.) dışarı bakınca onların ayaklarını görmüş ve canından çok sevdiği Hz. Peygamber’e (s.a.v.)
zarar gelir endişesiyle:
Ya Resulullah (s.a.v.) eğilip baksalar bizi görecekler, demişti. Bunun üzerine
Efendimiz (s.a.v.):
Korkma, Allah’ın (c.c.) yardımı bizimledir. (Tevbe suresi, 40. ayet) ayetini okuyarak Hz. Ebu Bekir’i şu sözlerle teselli etti:
İki yoldaş ki onların üçüncüsü Allah’tır (c.c.). Hiç endişe edilir mi? (Tecrid Tercemesi, 10/19, Hadis No: 1557)
Mekkeli müşrikler mağaraya vardıklarında bir örümcek mağaranın ağzına
ağ örmüş, bir çift güvercin yuva yapıp yumurtlamıştı. Örümcek ağının bozulmadığını, güvercinlerin de uçmadığını gören müşrikler buraya uzun süre kimsenin
gelmediğine karar verdiler ve içeri bakmadan gittiler. Allah (c.c.) böylece Peygamber’ini korudu.
(Mahmud Esad Efendi, Târih-i Din-i İslâm 2/330)
33
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 33
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
4. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Medine Dönemi ve Vefatı
Düşünelim!
• Yaşadığı yerden yabancı bir yere göç eden bir kişi hangi endişeleri
taşır?
• Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicret yeri olarak niçin Medine’yi seçmiştir?
Miladi 622’de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye geldi.
Kuba’dan yola çıkan Hz. Peygamber (s.a.v.), Medine’ye vardığında büyük bir coşkuyla
karşılandı. Böylece on yıllık Medine Dönemi başladı. Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’de
Ebu Eyyûb Hâlid bin Zeyd el-Ensarî’nin (r.a.) evinde yedi ay misafir kaldı.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ilk işi, Medine’de Müslümanların ibadet edeceği ve bir
araya gelebileceği bir mescit inşa etmek oldu. Şehre girerken Peygamberimiz’in (s.a.v.) devesinin çöktüğü arsa satın alındı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) başta olmak üzere bütün
sahabeler birlikte çalışarak bir mescit inşa ettiler. Bu mescide, “Peygamber Mescidi” anlamına
gelen “Mescid-i Nebi” adı verildi. Mescid’in bitişiğine de Peygamberimiz (s.a.v.) ve ailesinin
kalacağı küçük odalar yapıldı.
Mescid-i Nebi’nin inşası bittikten sonra Müslümanlara namaz vakitlerinin nasıl bildirileceği meselesi ortaya çıktı. Sahabeden Abdullah Bin Zeyd’in rüyasında görüp Hz. Peygambere (s.a.v.) anlattığı ezan, Peygamberimiz’ce de (s.a.v.) onaylanınca bu sorun çözüldü.
Peygamberimiz (s.a.v.) Bilal-i Habeşi’yi ilk müezzin olarak görevlendirdi.
Öğrenelim!
Ebu Eyyub el-Ensarî, İstanbul’un fethi için miladi 668’de düzenlenen sefere, ilerlemiş yaşına rağmen, katıldı. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bayraktarı ve
ev sahibi olan Hz. Ebu Eyyub el-Ensari bu kuşatma sırasında şehit düştü ve
surların dibinde toprağa verildi. Osmanlı’nın İstanbul’u fethinden sonra bu
büyük sahabenin hatırına Eyüp Camii yapılmış; türbesinin bulunduğu semte
de “Eyüp” adı verilmiştir.
(TDV İslâm Ansiklopedisi, Ebu Eyyub El-Ensari md.)
34
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 34
22.06.2017 09:47:16
Hicret, ikinci halife Hz. Ömer (r.a.) zamanında takvim başlangıcı
olarak kabul edildi. Bu takvim “hicri takvim” olarak adlandırıldı.
Ashab-ı Suffe hayatlarını Peygamber medresesinden ilim ve irfan tahsil etmeye adamış
seçkin kimselerdir. Bunlar daima Mescid-i Nebi’de bulunurlar, kendilerini ilim ve ibadete
verirler, Kur’an tahsil ederler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vaaz ve irşâdını dinlerler, onunla
beraber savaşlara iştirak ederlerdi. Gücü kuvveti yerinde olan Suffeliler, dağdan sırtlarında
odun taşımak dahil olmak üzere ellerinden gelen işleri yapıyor, mümkün mertebe kendi ihtiyaçlarını sağlamaya çalışıyorlardı. Hatta suffe ehlinden bazıları gündüz ilim tahsil ediyor
geceleyin ise odun taşıyıp bunları satarak bir kısmı ile geçimlerini sağlıyor, diğer bir kısmını
ise infak ediyorlardı. İhtiyaç ve zaruret içinde olsalar da, iffet ve vakarları onlara, başkalarından bir şey istemeye izin vermiyordu. Aşağıdaki ayetin onlar hakkında indirildiği rivayet
edilir.13
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Not Edelim!
“Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara;
hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin sandıkları yoksullara verin.
Onları yüzlerinden tanırsın; yüzsüzlük ederek insanlardan bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi, Allah Şüphesiz bilir.“14
Tartışalım!
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Medine’de yaptığı ilk faaliyetlerden biri
“Suffe” adında yatılı bir eğitim yuvası kurmasıdır.
Bu bilgiden hareketle Peygamberimiz (s.a.v.) Hicret’ten hemen sonra
hangi konuya öncelik vermiştir?
Miladi 623’te Müslümanlar arasında kardeşlik ilan edildi.
Bütün varlıklarını Mekke’de bırakıp Medine’ye göç eden Müslümanlara “muhacir”, onları ağırlayan
Medineli Müslümanlara da “ensar”
denir. Peygamberimiz (s.a.v.), aralarındaki bağı iyice güçlendirmek
için her muhaciri bir ensarla kardeş
(muahat) ilan etti. Ensar da sahip
oldukları malllarını muhacir kardeşleriyle paylaştılar. Tarihte eşine az
rastlanan bu olay İslâm kardeşliğinin en güzel örneklerindendir.
1.11: Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim
13. Kurtubî, el-Câmi’u li Ahkâmi’l Kur’an, C III, s.340.
14. Bakara suresi, 273. ayet.
35
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 35
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
Miladi 623’te Yahudilerle Medine Sözleşmesi imzalandı.
Medine’de iki Arap kabilesi Evs ve Hazrec dışında üç Yahudi kabilesi de yaşamaktaydı. Peygamberimiz (s.a.v.) burada yaşayan Yahudilerle onların hak ve sorumluluklarını
belirleyen bir sözleşme imzaladı. Buna “Medine Sözleşmesi” denir. Dünyada bir ilk olan bu
sözleşme Hz. Peygamber’in (s.a.v.) toplumsal barışa ve insan haklarına verdiği değeri göstermesi bakımından önemlidir. Sözleşmenin maddelerinden bazıları şöyledir:
• Bu sözleşme, Peygamber Muhammed (s.a.v.), Kureyşli ve Medineli müminler, Müslümanlar, bunlara tabi olanlara sonradan iltihak edenler ve onlarla beraber cihat edenler
içindir.
• İşte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmet oluştururlar.
• Müslüman ve Yahudi topluluklar barış içerisinde yaşayacaklardır.
• Şehrin dışından gelen saldırılarda, hep birlik olunacak ve şehir savunması birlikte yapılacaktır.
• Yahudiler dinlerinde serbest olacaktır.
• İki taraftan biri, üçüncü bir tarafla anlaşmazlığa girerse diğer taraf yanında yer alacaktır.
• Yahudiler ve Müslümanlar arasında oluşacak bütün anlaşmazlıklarda, Hz. Muhammed
(s.a.v.) hakem olarak kabul edilecektir.
• Her topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.
Miladi 624’te Bedir Savaşı yapıldı.
Müslümanlar hicrete zorlanmışlar ve müşrikler Müslümanların geride bıraktıkları mallarına el koymuşlardır. Mekkeli müşrikler Müslümanların Medine’de güçlenmesini içlerine
sindiremiyorlardı. Medine’ye saldıracak büyük bir ordu hazırlamak için bin deveden oluşan
bir ticaret kervanı hazırladılar. Bu mallar Müslümanların Mekke’de bıraktıkları mallardı. Bu
büyük kervanı Ebu Süfyan’ın idaresinde Şam’a gönderdiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) müşriklerin savaşa hazırlık için Şam’a gönderdiği kervanın haberini alınca üç yüz sahabe ile
onları takibe çıktı. Müslümanlar mallarını geri almak istiyorlardı. Peygamberimiz’in (s.a.v.)
kendilerini takip ettiğini öğrenen Ebu Süfyan, Mekke’ye haber göndererek yardım istedi.
Bunun üzerine yaklaşık bin kişiden oluşan büyük bir ordu kervanın güvenliğini sağlamak
amacıyla Bedir kuyuları yakınlarına geldi. Kervan farklı bir yol takip ederek Müslümanların
baskınından kurtuldu. Fakat müşrikler sayı üstünlüğüne güvenip Müslümanlarla savaşmaya karar verdiler.
Müslümanlar Allah’ın (c.c.) yardımıyla müşrikleri bozguna uğrattı.15 Savaşta İslam’ın
azılı düşmanlarından ve Mekke’nin ileri gelenlerinden Ebu Cehil, Ümeyye b. Halef, Utbe b.
Rebia ve Şeybe b. Rebia öldürüldü. Müşriklerden toplam yetmiş ölü vardı, bir o kadar da
asker esir alındı. Müslümanlardan ise on dört şehit vardı. Fidyelerini ödeyebilenler serbest
bırakıldıktan sonra, esirlerden okuma yazma bilenler, on Müslümana okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakıldı.
Not Edelim!
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bizzat katıldığı askerî seferlere “gazve”,
bizzat katılmayıp görevlendirdiği bir sahabenin komutasında yapılan seferlere ise “seriyye” denir.
15. Enfal suresi, 16-17. ayetler.
36
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 36
22.06.2017 09:47:16
Bedir Savaşı’nın yenilgisini hazmedemeyen müşrikler bunun intikamını almak için üç bin
kişilik bir ordu hazırladı. Savaş hazırlığını öğrenen Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’de
kalarak savunma savaşı yapmayı düşünüyordu. Fakat Peygamberimiz’in (s.a.v.) sahabe ile
yaptığı istişare neticesinde çoğunluğun meydan savaşı yapılmasında ısrar etmesi üzerine
Hz. Peygamber onların tercihlerine uyarak meydan savaşına karar verdi.
Peygamberimiz’in (s.a.v.) ordusu yedi yüz kişiydi. Hz. Peygamber (s.a.v.) Uhud Dağı’na
ulaştığında düşman ordusu savaş vaziyeti almıştı. Müslümanlar da sırtlarını Uhud Dağı’na
vererek savaş düzeni aldılar. Mekke atlılarının kendilerine arkadan saldırmasını önlemek
için elli kişilik bir okçu birliği, Ayneyn Tepesi’ne yerleştirildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.),
okçulara yerlerinden ayrılmamalarını kesin bir şekilde emretti. Savaş başladıktan bir süre
sonra Müslüman ordusu, düşmanın merkezine kadar ilerledi. Çok geçmeden müşrik ordusu
bozuldu ve askerler panik içinde kaçmaya başladı.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Miladi 625’te Uhud Savaşı yapıldı.
1.12: Uhud Savaşı
Düşman atlılarının arkadan saldırmasını engellemek için Ayneyn Tepesi’ne yerleştirilen
okçular yerlerini terk ettiler. Ayneyn Tepesi’nde sadece birkaç sahabe kaldı. Okçuların yerlerinden ayrılmasını fırsat bilen düşman süvarileri müşrik ordusunu kovalayan Müslümanlara arkadan saldırdı. Kaçan düşman ordusu da geri dönünce Müslümanlar iki ateş arasında kaldı. Bu sırada çok sayıda sahabe şehit oldu. Atılan bir taşla Peygamber Efendimiz’in
(s.a.v.) dudağı yarıldı, dişi kırıldı. Kılıç darbesiyle zırhından kopan halka yanağına batarak
Peygamberimiz’i (s.a.v.) yüzünden yaraladı. Çok sevdiği amcası Hz. Hamza (r.a.), Vahşi adlı
köle tarafından şehit edildi. Müslümanlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) emriyle düşmanla çarpışarak Uhud Dağı’na çekildi. Uhud Savaşı’nda müşriklerden yirmi iki kişi ölürken Müslümanlardan ise yetmiş şehit vardı.
37
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 37
22.06.2017 09:47:16
1. ÜNİTE
Tartışalım!
Müslümanların Uhud Savaşı’nı kaybetmesinin sebepleri nelerdir?
Miladi 625’te Recî’ ve Bi’r-i Maûne olayları meydana geldi.
Peygamberimiz’in (s.a.v.) Adal ve Kare kabilelerine İslam’ı tebliğ için gönderdiği on
sahabeden sekizi Recî’ kuyusu yakınlarında tuzağa düşürülerek şehit edildi. Sağ kalan ikisi
de Mekkelilere para karşılığı verildi. Onlar da bu sahabeleri şehit ettiler. Bu olaya “Recî’
Faciası” denir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Necidlilerin isteği üzerine onlara İslam’ı anlatmak için
Ashab-ı Suffe’den yetmiş kişilik bir heyet gönderdi. Bi’r-i Maûne kuyusu civarında saldırıya
uğrayan yetmiş sahabeden sadece Ka’b b. Zeyd yaralı olarak kurtuldu. Peygamberimiz’i
(s.a.v.) çok derinden üzen bu olaya da İslam tarihinde “Bi’r-i Maûne Faciası” denir.
Beni Nadir adlı Yahudi kabilesi Hz. Peygambere (s.a.v.) suikast girişiminde bulundu. Medine Sözleşmesi’ne de uymayan bu kabile taşıyabildikleri mallarıyla 625 yılında
Medine’den sürüldü.
Miladi 627’de Mustalikoğullarına karşı sefer düzenlendi.
Medine’ye baskın yapmak için hazırlık yapan Mustalikoğullarına karşı sefer düzenlendi.
Kısa sürede dağılan düşman ordusunun büyük bir kısmı esir düştü. Bu seferden dönüş sırasında suyun bulunmadığı durumlarda teyemmümle abdest alınabileceği ayetlerle bildirildi.
Miladi 627’de Hendek Savaşı yapıldı.
Uhud Savaşı ile de İslam’ın yayılmasını
önleyemeyen Mekkeli müşrikler, Müslümanları
tamamen yok etmek için büyük hazırlıklara giriştiler. Mekke civarındaki kabilelerden büyük
destek alarak yaklaşık on bin kişilik bir ordu kurdular. Bunu haber alan Peygamberimiz (s.a.v.)
ne yapacakları konusunda sahabelerin görüşüne başvurdu. İranlı sahabe Selman’ın teklifi
üzerine büyük gayretlerle Medine’nin etrafına
kısa zamanda hendekler kazıldı. Medine’yi yok
etmek için gelen müşrikler alışık olmadıkları bu
savunma taktiği karşısında Medine’yi kuşatıp
beklemeye başladılar. Kuşatma yaklaşık yirmi
beş gün sürdü. Mekkeli müşriklerle müttefiklerinin aralarında anlaşmazlıklar çıktı. Buna bir
gece çıkan fırtına da eklenince düşman ordusu kuşatmayı bırakıp yurtlarına döndü. Hendek
1.13: Hendek Savaşı’nda orduların yerleşim durumu
38
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 38
22.06.2017 09:47:16
Medine’de yaşayan Yahudi kabilesi Beni Kurayza, savaşın en zor anında düşmanla
işbirliği yaparak Müslümanlara karşı savaştı. Halbuki daha önce Peygamberimiz’le (s.a.v.)
Medine’ye saldıran düşmana karşı birlikte savunma yapacaklarına dair sözleşme yapmışlardı. Onlar bu sözleşmeye ihanet ettiler. Hendek Savaşı bitince yaptıkları ihanet karşılıksız
kalmadı. Kaleleri kuşatılan Beni Kurayza kabilesi teslim oldu ve cezalandırıldı.
Düşünelim!
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Savaşı’na müşrikler safında birçok kabile katıldığı için “Ahzab” savaşı da denir. Bundan sonra
Mekkeliler savunmaya çekildi, bir daha Müslümanlara karşı saldırıya geçemediler.
Peygamberimiz (s.a.v.) savaş gibi önemli konularda sahabelere danışmış
ve görüşlerini almıştır. Sizce neden böyle davranmıştır?
Miladi 628’de Mekkelilerle Hudeybiye Antlaşması imzalandı.
Peygamberimiz (s.a.v.) Kâbe’yi ziyaret etmek için yaklaşık 1400 Müslümanla Mekke’ye
hareket etti. Müşrikler bu haberi duyunca onları Mekke’ye sokmamaya karar verdi. Bunun
üzerine Müslümanlar “Hudeybiye” denilen yerde konakladı. Yapılan görüşmeler sonucunda
Hudeybiye Antlaşması imzalandı. Buna göre:
Müslümanlar, bir sene sonra Kâbe’yi ziyaret edecekti.
Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa geri verilecek, Müslümanlardan biri Mekkelilere sığınırsa geri verilmeyecekti.
Arap kabileleri istedikleri tarafla anlaşma yapabilecekti.
Bu antlaşma on yıl süreyle geçerli olacak, bu süre içinde taraflar birbirine saldırmayacaktı.
Barış ortamından yararlanan Hz. Peygamber (s.a.v.) sadece Arabistan’ı değil komşu
ülkeleri de İslam’a davet etti, hükümdarlarını İslam’a çağıran mektuplar yazdırdı. Bu mektupları birer elçiyle Habeşistan, Bizans, İran, Mısır, Yemame ve Gassan hükümdarlarına
gönderdi.
Tartışalım!
Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’yi fethettiğinde kendisine ve Müslümanlara dayanılmaz eziyetlerde bulunan Mekkelileri neden serbest bırakmıştır?
39
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 39
22.06.2017 09:47:17
1. ÜNİTE
1.14: Hudeybiye Antlaşması’nın yapıldığı yerin günümüzdeki görünümü
Öğrenelim!
Hz. Muhammed’in (s.a.v) Bizans İmparatoru Herakliyus’a yazdığı mektup şöyledir:
Allah’ın kulu (c.c.) ve Resulü Muhammed’den (s.a.v.) Rumların büyüğü
Herakliyus’a!
Doğru yolda gidene selam olsun. Seni İslam’a davet ediyorum. İslam’a gir ki
kurtuluşa eresin. Allah (c.c.) da hem İsa’ya hem de Muhammed’e iman ettiğin için
ecrini iki kat versin. Eğer davetimi kabul etmezsen sapkınlıkta kalan bütün halkının
vebali senin boynundadır.
Mektuba şu ayet de ilave edilmiştir.
“(Resulüm!) de ki: Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir
söze geliniz, Allah’tan (c.c.) başkasına tapmayalım; O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine
yüz çevirirlerse, işte o zaman; ‘Şahit olun ki biz Müslümanlarız!’ deyiniz.”
(Âl-i İmrân suresi, 64. ayet)
(M. Hamdullah, İslam Peygamberi, C. 1, s. 361)
40
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 40
22.06.2017 09:47:17
Yahudilerin, Medine üzerine yürümeye karar verdiğini haber alan Hz. Peygamber
(s.a.v.), üç bin altı yüz kişilik bir ordu hazırlayarak Medine’den hareket etti. Üç günlük bir
yolculuktan sonra Hayber’e vardı ve Hayber Kalesi kuşatıldı. Yirmi gün süren kuşatmada
Yahudiler, kendilerini var güçleriyle savundular. Ancak sonunda kale düştü ve Hayber fethedildi.
Miladi 629’da Rumlarla Mute Savaşı yapıldı.
Allah Resulü (s.a.v.), İslâm’a davet için birer mektupla hükümdarları ve valileri İslam’a davet ediyordu. Mektupları götüren elçiler, gittikleri yerlerden, “Elçiye zeval olmaz.” kaidesince,
sağ salim Medine’ye dönüyorlardı. Ancak bunlardan Busrâ Emiri’ne giden Haris bin Umeyr’in
durumu böyle olmadı. Haris (r.a.), Mute’ye vardığında Gassânî emirlerinden Şurahbil bin
Amr, yolunu keserek nereye gittiğini sordu. Haris, Resulullah’ın (s.a.v.) elçisi olduğunu söyleyince, zalim Şurahbil, “elçinin dokunulmazlığı” kuralını çiğneyerek Haris’i hunharca şehit etti.16
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Miladi 628’de Hayber Kalesi fethedildi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hâris’in bu şekilde şehit edilmesine çok üzüldü. İslam’a
karşı açıktan açığa bir saldırı olan bu hareket, Müslümanları hiçe saymak anlamına geldiğinden, derhâl üç bin kişilik bir ordu hazırlandı. Aksi takdirde Medine İslam Devleti’nin itibarı
zedelenir, kötü sonuçlar ortaya çıkabilirdi.
Rumlarla yapılan bu savaşta Müslüman ordusu sayıca çok az olmasına rağmen Halid
b. Velid’in dâhice komutası sayesinde yenilmeden geri çekildi. Hz. Peygamber (s.a.v.), bu
başarısından dolayı Halid b. Velid’e “Seyfullah” (Allah’ın Kılıcı) lakabını verdi. Bu savaşta
Peygamberimiz’in (s.a.v.) amcası Ebu Talib’in oğlu Cafer, Zeyd b. Harise ve Abdullah b. Revaha şehit oldu.
Miladi 630’da Peygamberimiz Mekke’yi savaşmadan fethetti.
Müslümanların müttefiki Huzaa Kabilesi, Hudeybiye Antlaşması’na uymayan Mekke
müşriklerinin desteklediği kabile tarafından saldırıya uğradı. Bunun üzerine Hz. Peygamber
de on bin kişilik büyük bir ordu hazırlayarak Mekke’ye doğru yola çıktı. Peygamber Efendimiz sahabelere kesinlikle kan dökmemelerini, silahlı çatışmaya girmemelerini emretti. Amacı kan dökülmeden Mekke’yi fethetmekti. Mekke’ye yaklaşınca Mekkelilere haberciler gönderdi. Evine kapanan veya Kâbe’ye sığınan hiç kimseye dokunulmayacağını bildirdi. Birkaç
küçük çarpışma dışında Mekke savaş yapılmadan fethedildi. Peygamberimiz Kâbe’yi putlardan temizledi. Kendisine ve Müslümanlara dayanılmaz eziyet ve işkencelerde bulunan
Mekkelileri serbest bıraktı. Onun bu hoşgörüsü ve affediciliği karşısında Mekkelilerin çoğu
Müslüman oldu. Mekke’nin fethinden sonra çıkan Huneyn Savaşı’nı Müslümanlar kazandı.
Aynı sene Taif de kuşatıldı.
Miladi 630’da Tebük Seferi yapıldı.
Rumların Müslümanlara saldırmak için bir ordu hazırladığı haberini alan Hz. Peygamber (s.a.v) otuz bin kişilik bir ordu hazırladı. Kıtlık ve imkânsızlıktan dolayı zor şartlar altında
16. Vâkıdî, Meğâzî, II, 755; İbn-i Kayyım, Zâdü’l-meâd, III, 381.
41
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 41
22.06.2017 09:47:17
1. ÜNİTE
hazırlanan ordu, Peygamberimiz’in komutasında Suriye’ye doğru yola çıktı. Tebük denilen
yere varan Müslümanlar burada karargâh kurarak yaklaşık yirmi gün bekledi. Müslümanlara
karşı herhangi bir ordunun hazırlanmadığı ve Medine’ye ulaşan haberlerin doğru olmadığı
anlaşılınca Peygamberimiz geri döndü. Bu olay Müslümanların artık büyük bir askeri ve
siyasi güç olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Miladi 632’de Peygamberimiz Veda Haccı’nı yaptı.
Mekke fethedildikten sonra İslam dini hızla yayıldı. 632 yılında Peygamberimiz binlerce
sahabeyle birlikte hacca gitti. Hz. Peygamber hac sırasında Arafat’ta yaklaşık yüz bin Müslümana hitap etti. Nazil olan bir ayetle vefatının yaklaştığını ve bir daha haccedemeyeceğini
anladığı için burada Müslümanlara veda etti. Bu nedenle Peygamberimiz’in bu haccına “Veda
Haccı”, burada yaptığı konuşmaya da “Veda Hutbesi” denir. Haccını tamamlayan Efendimiz
Medine’ye döndü.
Öğrenelim!
ARAYI ARAYI BULSAM İZİNİ
Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasip eylese görsem yüzünü,
Ya Muhammed canım arzular seni
Arafat dağıdır bizim dağımız
Anda kabul olur bizim duamız
Medine’de yatar Peygamberimiz
Ya Muhammed canım arzular seni
Bir mübarek sefer olsa da gitsem
Kâbe yollarında kumlara batsam
Hub cemalin bir kez düşte seyretsem
Ya Muhammed canım arzular seni
Yitirdim o dostu bilmem ne yanda
Sevgisi gönülde, muhabbet canda
Yarın mahşer günü ulu divanda
Ya Muhammed canım arzular seni
Zerrece kalmadı kalbimde hile
Sıtk ile girmişim ben hak yola
Ebu Bekir, Ömer, Osman da bile
Ya Muhammed canım arzular seni
Yunus senin methin eder dillerde
Sevilirsin bütün bu gönüllerde
Ağlayı ağlayı gurbet ellerde
Ya Muhammed canım arzular seni
Yunus Emre
Ali ile Hasan Hüseyin anda
Sevgisi gönülde, muhabbeti canda
Yarın mahşer gününde, ulu divanda
Ya Muhammed canım arzular seni
Yunus Emre, yukarıdaki dizelerde Peygamber Efendimiz’e olan sevgisini dile getirmiştir.
42
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 42
22.06.2017 09:47:17
VEDA HUTBESİ
“Hamd, Allah’a (c.c.) mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ister, O’ndan
bağışlanma diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin
kötülüklerinden Allah’a (c.c.) sığınırız. Allah (c.c.) kime hidayet ederse, artık onu
kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki; Allah’tan (c.c.) başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Resulüdür.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Okuma Parçası
Allah’ın (c.c.) kulları! Size O’ndan korkmanızı ve sakınmanızı tavsiye ederim.
Sizi Allah’a itaat etmeye teşvik ederim. Konuşmama hayır olanı isteyerek başlıyorum.
Ey İnsanlar!
Sözümü dinleyin, size açıklıyorum. Bilemiyorum, belki de bu seneden sonra
sizinle burada bir daha buluşamayacağım.
Ey İnsanlar!
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu
şehriniz Mekke, nasıl kutsal bir şehir ise Rabbinize kavuşuncaya kadar canlarınız
ve mallarınız da mukaddes ve birbirinize haramdır.
Ey İnsanlar!
Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine versin. Borç mutlaka sahibine verilecektir. Kiralanan şey de sahibine iade edilecektir. Borç ödenmelidir, kefil tazminatla mükelleftir. Cahiliye faizi kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib’in
oğlu amcam Abbas’ın faizidir. Fakat sizin anaparayı alma hakkınız vardır. Böylece
ne zulmetmiş ne de zulmedilmiş olursunuz. Allah’ın (c.c.) emriyle bundan böyle faizcilik yasaktır. Cahiliye’den kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır.
Cahiliye Devri’nde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk
kan davası, Abdülmüttalib’in torunu, Hâris’in oğlu Rebîa’nın kan davasıdır.
Ey İnsanlar!
Bugün şeytan, bu topraklarınızda kendisine tapınılmasından ümidini kesmiştir. Fakat basit gördüğünüz işlerinizde ona uymanız onu sevindirir.
Ey İnsanlar!
Devamlı dönmekte olan zaman, Allah’ın (c.c.) gökleri ve yeri yarattığı günkü
duruma dönmüştür. Bir yıl, on iki aydır. Bunların dördü mukaddes (haram) aylardır ki üçü arka arkaya gelen zilkade, zilhicce ve muharrem, dördüncüsü de
cemâziyelâhir ile şabanın arasındaki receptir.
43
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 43
22.06.2017 09:47:17
1. ÜNİTE
Ey İnsanlar!
Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ederim. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız,
onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki haklarınız, aile
namusu ve şerefinizi kimseye çiğnetmemeleri, razı olmadığınız kimseleri evinize
almamalarıdır. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise, onların yiyecek ve giyeceklerini güzel bir şekilde temin etmenizdir.
Ey İnsanlar!
Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Gönül hoşluğu ile kendisi vermedikçe, kardeşinin malına el uzatmak helal değildir. Sakın benden sonra küfre dönüp de
birbirinizin boynunu vurmayınız. Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emanetler; Allah’ın (c.c.) kitabı Kur’ân ve
O’nun Peygamber’inin sünnetidir.
Ey İnsanlar!
Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Allah (c.c.) katında üstünlük, ancak takva iledir. Allah (c.c.) her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap
olana; kırmızı olanın siyah olana, siyah olanın da kırmızı olana takvadan başka
üstünlüğü yoktur.
Ey İnsanlar!
Allah (c.c.) her hak sahibine mirastan hakkını vermiştir. Malın üçte birinden
fazlasını başkalarına bağışlamak caiz değildir. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona aittir. Zina eden için ise mahrumiyet vardır. Hesabı da Allah’a (c.c.) kalmıştır. Babasından başkasına soy iddiasına kalkışan soysuz yahut efendisinden
başkasına intisaba yeltenen nankör köle, Allah’ın (c.c.) gazabına, meleklerin bütün Müslümanların lanetine uğrasın. Böylesi insanların ne tevbeleri ne de şahitlikleri kabul edilir.
Size benim hakkımda sorulduğunda ne cevap vereceksiniz?
Oradakiler cevap verdi: Senin tebliğ ettiğine, görevini eda ettiğine ve nasihatte bulunduğuna şahitlik ederiz. Resulullah (s.a.v.) mübarek şehâdet parmağını
göğe doğru kaldırıp, cemaat üzerine çevirip indirdikten sonra;
“Şahit ol Yâ Rab!
Şahit ol Yâ Rab!
Şahit ol Yâ Rab!”
dedi. Sonra da buyurdu ki:
“Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, kendisine tebliğ edilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlamış olabilir.
Allah’ın (c.c.) selamı, rahmet ve bereketi üzerinize olsun.”
(Buhârî, Hac 132, Meğâzî 77; Müslim, Hac 147; Vâkıdî, Meğâzî, III, 1111-1113; İbn Hişâm, II, 603-605; İbn Sa’d, II, 165-168)
44
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 44
22.06.2017 09:47:17
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Haccı’nı tamamladıktan sonra Medine’ye döndü ve bir
süre sonra hastalandı. Hastalığı günden güne artıyordu. Vefatına birkaç gün kala ashabının yardımıyla mescide gitti. Minbere çıkarak ashabıyla helalleşti. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) 632 yılında (13 Rebiülevvel / 8 Haziran Pazartesi) 63 yaşında iken ruhunu Rabb’ine
teslim etti.
Peygamberimiz’in (s.a.v.) vefatı Müslümanlar arasında çok büyük üzüntüye neden
oldu. Hiç kimse onun öldüğüne inanmak istemedi. Hz. Ebu Bekir “Ey insanlar! Muhammed’e
tapan kimler ise bilsin ki gerçekten o ölmüştür. Allah’a kul olan ve ona ibadet eden kimse
bilsin ki Allah bakidir, asla ölmez.”17 dedi. Sonra da “Muhammed ancak bir peygamberdir.
Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o, ölür ya da öldürülürse siz geri
mi döneceksiniz? Kim sözünden geri dönerse Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah,
şükredenleri ödüllendirir.”18 mealindeki ayeti okuyarak Müslümanları teselli etti.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
Miladi 632’de Peygamber Efendimiz Medine’de vefat etti.
Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.) yirmi üç yıllık peygamberlik döneminin on üç yılı
Mekke’de, on yılı ise Medine’de geçti. O, insanlara dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösterdi. İnsanlara öğrettiği ilkeleri önce kendisi yaşadı ve insanlara en güzel örnek
yine o oldu.
Not Edelim!
Peygamberimiz’in (s.a.v.) kabri Medine’de “Mescid-i Nebi”de bulunur.
Hz. Peygamberin (s.a.v.) kabri ile minberi arasındaki yere “Temiz Bahçe”
anlamına gelen “Ravza-i Mutahhara” denir.
1.15: Peygamber Efendimiz’in kabri
17. Buhârî, Meğâzî, 83.
18. Âl-i İmran suresi, 144. ayet.
45
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 45
22.06.2017 09:47:17
1. ÜNİTE
Ünite Değerlendirme Çalışmaları
A
Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1. Peygamberimiz (s.a.v.) doğduğu sırada Arabistan’daki dinî hayat hakkında
bilgi veriniz.
2. Peygamberimiz’in (s.a.v.) gençliğini kısaca özetleyiniz.
3. Peygamberimiz’in (s.a.v.) İslam’a davetine müşrikler neden karşı çıkmıştır?
Sebeplerini yazınız.
4. Hicret’ten sonra Peygamberimiz’in (s.a.v.) Medine’de yaptığı ilk faaliyetler nelerdir?
5. Veda Hutbesi’nde öne çıkan konular nelerdir?
B Aşağıdaki sorularda doğru cevabı işaretleyiniz.
1. “Fetretü’l-vahiy” nedir?
a) Vahyin geldiği yer
b) İlk vahye verilen isim c) Vahyin bir süre kesilmesi
d) Vahiy meleğinin özel ismi
2. Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara ne denir?
a) Ensar
b) Suffe
c) Muhafız d) Muhacir
3. Fakir ve kimsesiz Müslümanların yatılı kaldığı ve eğitim gördüğü Mescid-i Nebevi’nin bitişiğindeki yere ne denir?
a) Safa
b) Daru’l-Erkâm
c) Suffe
d) Mescid-i Haram
4. Peygamberimiz (s.a.v.) ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
a) 622 yılında Medine’ye hicret etmiştir.
b) Önce yakın çevresi ve akrabalarını İslam’a davet etmiştir.
c) İlk haccını 627 yılında yapmıştır.
d) Peygamberimiz (s.a.v.) Hendek Savaşı’na hazırlık olarak sahabelerle birlik
te hendek kazmıştır.
5. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde değin
diği bir konu değildir?
a) Emanetler sahiplerine verilmelidir. b) Her türlü faiz haramdır.
c) Her türlü kan davası kaldırılmıştır. d) Allah bazı ırkları diğerlerinden üstün yaratmıştır.
46
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 46
22.06.2017 09:47:17
Kuba, Hudeybiye, Hanif, Hicret, Müşrik, Arabistan, Alak, Oku, Mescid-i Nebi, Rebiülevvel
1. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicri olarak…………………..ayının 12. gecesinde
Mekke’de doğdu.
2. Putlara tapan kimselere “Allah’a ortak koşan” anlamında………........…denirdi.
3. Peygamberimize (s.a.v.) inen ilk vahiy “…….……” ile başlayan Alak suresinin ilk beş
ayetidir.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) HAYAT
HİKÂYESİNİ HATIRLAYALIM
C Aşağıdaki cümlelerdeki boşluklara çerçeve içinde verilen kelimelerden uygun olanı yazınız.
4. Mekkeli müşriklerle 628 yılında yapılan antlaşmaya ………………………Antlaşması
denir.
5. İslam tarihinde inşa edilen ilk mescit ………………… Mescidi’dir.
D Aşağıda verilen cümleler doğruysa başlarına (D), yanlışsa (Y) yazınız.
(…..) Cahiliye Dönemi’nde en yaygın inanç biçimi putperestlikti.
(…..) Annesinin vefatından sonra Peygamberimizin (s.a.v.) sorumluluğunu amcası Abbas
üstlendi.
(…..) Hendek Savaşı müşriklerin zaferiyle sonuçlandı.
(…..) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde evrensel ilkeler ortaya koymuştur.
(…..) Peygamberimiz’in (s.a.v.) ismi anılırken “sallallahü aleyhi ve sellem” demeliyiz.
Aşağıdaki kavramları örnekte olduğu gibi numaralandırarak anlamları ile eşleştiriniz.
E
1
Peygamberimizin
(s.a.v.)
Mekke’den
Medine’ye göç etmesine verilen isim
Sevr
2
Peygamberimiz’in (s.a.v.) hicret sırasında
sığındığı mağara
Abdülmuttalib
3
Peygamberimiz’in (s.a.v.) İslam’a davetine
kabul eden ve Müslüman olan ilk kadın
Veda Hutbesi
4
5
6
Peygamber Mescidi anlamına gelen
Medine’de inşa edilen ilk mescit
Peygamberimizin (s.a.v.) Arafat’ta yaptığı
konuşma
Peygamberimizin (s.a.v.) dedesinin adı
1
Hicret
Hz. Hatice
Mescid-i Nebi
47
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 47
22.06.2017 09:47:17
ÖĞRENME
ALANI
GÜNLÜK HAYATTA
HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
2.
ÜNİTE
GİYİM KUŞAM
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. “Sünnet, temizlik, sadelik, israf” kavramlarının anlamını
araştırınız.
2. Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadis-i şeriflerinden giyim kuşamla ilgili olanlarından iki tane bulup defterinize yazınız.
3. Temiz ve sade giyinmenin dinimiz açısından önemini araştırınız.
4. Peygamberimiz (s.a.v.) temiz ve güzel elbiseler giyinmekle
ilgili hangi tavsiyelerde bulunmuştur?
48
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 48
22.06.2017 09:47:17
GİYİM KUŞAM
1. Giyim ve Kuşamda Temizliğin Önemi
Düşünelim!
“Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf
edenleri sevmez.” (A’râf suresi, 31. ayet.)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Temizlik, imanın yarısıdır.” (Müslim, Tahâre, 1)
Yukarıda verilen ayette ve hadis-i şerifte giyinmenin hangi yönleri
vurgulanmaktadır?
İnsanlığa gönderilmiş en güzel örnek Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dir. Yeryüzünde geçerli olan ahlaki güzellikler onun şahsında bize ulaşmıştır. Rabb’imiz, “Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler
için güzel bir örnektir.”1 buyurarak Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bizim için her konuda
örnek olduğunu vurgulamıştır. Peygamberimiz’in (s.a.v.) giyim kuşam konusunda dikkat ettiği
hususlar da bizlere örnektir. Günümüzde insanın, özellikle sosyal çevreyle bağlarını oluşturan
unsurlardan biri de giyim tercihleridir.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) giyim konusunda dikkat ettiği hususların başında temizlik gelir. “Elbiseni temiz tut.”2 ayetinde kendisine ve bütün Müslümanlara tavsiye edilen kıyafet temizliğini kendi hayatında uygulayarak
bizlere örnek olmuştur.
“Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve (insanları) uyar! Sadece Rabb’inin büyüklüğünü dile getir. Elbiseni tertemiz tut. Her
türlü pislikten uzak dur.”3 ayetleri ile Allah
Teala bizlere de seslenmekte ve adeta temizliğin tebliğ vazifesi ile bütünleşmiş bir özellik
olduğunu anlatmaktadır. Yine bir başka ayet-i
kerimede şöyle buyrulur:
2.1: Dinimiz temizlik ve düzene önem vermiştir.
1. Ahzap suresi, 21. ayet.
2. Müddessir suresi, 4. ayet.
3. Müddessir suresi, 1-7. ayetler.
49
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 49
22.06.2017 09:47:17
2. ÜNİTE
“…Muhakkak ki Allah, kendisine yönelip tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.”4
Peygamberimiz (s.a.v.), elbiselerinin temiz olmasına dikkat ettiği kadar kendisine yakışmasına da dikkat etmiştir. Bulunduğu ortama göre elbise tercihinde bulunmuştur. Bera b. Azib
şöyle anlatır:
“Resulullah orta boyluydu. Onun bir seferinde üzerine kırmızı bir cübbe giydiğini görmüştüm; (cübbe ona o kadar yakışmıştı ki) o güne kadar ondan daha güzel hiç kimse
görmemiştim.”5
Başka bir rivayette Ebu Ramse: “Ben, Resulullah’ın üzerine yeşil renkli bir takım giymiş
olduğunu görmüştüm.”6 diye Peygamberimiz’i (s.a.v.) anlatır.
Bizlere ulaşan bilgilerden Peygamberimiz’in (s.a.v.) aşırıya ve israfa kaçmadan, çeşitli
renklerde kendisine yakışan elbiseler giydiğini anlamaktayız.
Bir başka hadiste Peygamberimiz’in (s.a.v.) uzun kıyafetleri tercih ettiğini görmekteyiz.
Ümmü Seleme şöyle anlatır: “Resulullah’ın en çok hoşlandığı giysi, gömlekti.”7 O zaman
giyilen gömlekler boydan boya insanı örten elbiselerdi.
Etkinlik
Malik bin Naz şöyle anlatır:
- Ben bir gün pejmürde (eski, yırtık) bir kıyafetle Peygamberimiz’i (s.a.v.)
ziyarete gitmiştim. Beni bu kıyafet içinde gören Resulullah Efendimiz (s.a.v.)
sordular:
- Senin malın, mülkün var mı?
- Evet, var Ya Resulullah .
- Ne gibi malların var?
- Allah bana deve, koyun, at sürüleri ve buğday harmanları ihsan etmiştir.
- Allah sana mal mülk vermişse, Allah’ın nimetinin ve ikramının eseri,
bizzat üzerinde görünsün, buyurdu.
(Ebu Davud, Sünen, IV, 74, 4063)
Yukarıdaki olaydan yola çıkarak “Allah’ın nimetinin ve ikramının eseri, bizzat üzerinde görünsün.” hadisi ne anlama gelmektedir? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
.......................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
4. Bakara suresi, 222. ayet.
5. Buhari, Menâkıb, 23.
6. Ebu Davud, Libâs, 19.
7. Ebu Davud, Libâs 3.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 50
50
22.06.2017 09:47:17
İsraf; gereksiz yere para, zaman, emek harcamak; savurganlık ve tutumsuzluk olarak
tarif edilir. İsrafı, her çeşit nimetin boşu boşuna harcanması olarak da değerlendirmek mümkündür. Dolayısıyla, giyim kuşamda, içinde oturulan evin düzenlenmesinde ve teknolojik alet
kullanımında olduğu gibi, zaman ve sağlık gibi nimetlerde de israf söz konusudur. İsraftan
kaçınmak nimetlerin boşa gitmesini engellediği için toplumun ekonomik olarak kalkınmasına
da yardımcı olmaktadır. Bu açıdan sosyal dayanışmaya da katkı sağlamaktadır.
GİYİM KUŞAM
2. Giyim ve Kuşamda İsraftan Kaçınmak
Rabb’imiz, “Allah’ın Resulünde sizin için güzel örnekler vardır.”8 buyurarak Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bizim için örnek olduğunu bildirmiştir. Bir başka ayette, “(Resulüm)
De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana (Peygambere) uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”9 buyurarak Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) itaat etmemizi istemiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diğer konularda olduğu gibi giyim ve kuşamda israftan kaçınmak konusunda da bizim için en güzel örnektir. Onun hayatına baktığımızda israftan kaçınmayı giyim kuşam konusunda temel ölçülerden biri olarak kabul ettiğini görüyoruz.
İsraftan kaçınmak, kirli ve eski giymek manasına gelmez. Dinimiz bize sade ve güzel giyinmeyi emreder. Abdullah b. Mes’ud bu konuda şu hadis-i şerifi nakletmektedir:
Resulullah, “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurdu. Bir sahabe, “Ey Allah’ın Resulü! Ben elbisemin, ayakkabımın güzel olmasını isterim. Bu da kibirden
midir?” dedi. Allah Resulü (s.a.v.), “Hayır, Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir, ancak büyüklenerek hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir.” buyurdular.10 Güzel görülen ve
istenilen şey, israftan kaçmak ve cimrilik yapmamaktır.
“Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için
fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.”11 ayet-i kerimesinin devamında, “De
ki: Allah’ın kulları için yarattığı süsü ve helal rızıkları kim haram kılabilir?”12 buyrulmuştur. Bu ayetler ile Rabb’imiz bizlere güzel giyinmeyi, helalinden yemeyi, israftan kaçınmayı
emretmiştir.
Başka bir ayette Allah Teala, israftan kaçınarak dünya nimetlerini kullanmak gerektiğini vurgulamaktadır. “Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri
(kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi
aşanları sevmez.”13
8. Ahzap suresi, 21. ayet.
9. Âl-i İmrân suresi, 31. ayet.
10. Müslim, İman, 147.
11. A'râf suresi, 31. ayet.
12. A'râf suresi, 32. ayet.
13. Mâide suresi, 87-88. ayetler.
51
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 51
22.06.2017 09:47:17
2. ÜNİTE
2.2: “...Allah israf edenleri sevmez” A’raf suresi, 31. ayet.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, “Kibirlenmeden ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz
ve sadaka veriniz.”14 buyurmuşlardır. Dinimiz İslâm, başta yeme içme, giyim kuşam, araba,
ev ve eşya gibi maddi ihtiyaçlar olmak üzere her türlü nimetlerden istifade ederken aşırılıktan
kaçınmayı bizlere emretmiştir. Savurganlık, gösteriş ve lüks arayışından sakındırarak dengeli
bir hayat tarzına yönlendirmiştir. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
“Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma ki herkes tarafından ayıplanan, kaybettiklerine hasret çeken bir hale düşmeyesin.”15
Ayrıca, “Rahman’ın o has kulları, harcamalarında ne israf eder ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisinin arasında bir denge tuttururlar.”16 ayetiyle de müminlerin bu mühim
özelliğine vurgu yapılır.
3. Giyim ve Kuşamda Sadelik
Peygamberimiz (s.a.v.) insani yönü ile de yaşadığı dönemde örnek bir insandı. O, hayata
kattığı değerlerle, çağları aşan bir rehberdi. Bu yönüyle günümüz insanının da örnek aldığı bir
rehberdir. Onun evrensel yönü dünyanın neresinde olursak olalım, hangi zamanda yaşarsak
yaşayalım, bizler için huzur kaynağı demektir. Giyinmek konusundaki tavsiyeleri, gereğinden
fazla kıyafet kullanmamak konusundaki öğütleri, bizlere sade bir hayatın daha huzur verici
olduğu mesajını vermektedir.
Resulullah şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse, gücü yettiği halde mütevazı davranarak lüks elbise giymeyi terk ederse, Allah
kıyamet gününde o insanı yarattıklarının en başında huzuruna çağırır ve onu iman ehlinin
giyeceği elbiselerden dilediğini giymede serbest bırakır.”17
14. Buhari, Libâs, 1.
15. İsrâ suresi, 29. ayet.
16. Furkan suresi, 67. ayet.
17. Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/338, 339.
52
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 52
22.06.2017 09:47:17
GİYİM KUŞAM
Tevazu, alçakgönüllülüktür. Başkalarına karşı büyüklük taslama ve kendini beğenmenin
zıttıdır. Tevazu, güzel ve üstün ahlak sahibi oluşun bir göstergesi; kibir ve kendini beğenmişlik
ise kötü ahlaklı oluşun ve günahkârlığın işaretidir. Bu sebeple tevazu ne kadar övülmüşse,
kibir de o kadar eleştirilmiştir. Tevazunun ve kibrin en önemli göstergelerinden biri dış görünüş
olduğuna göre biz Müslümanlar en çok kıyafetlerimizde bu konuya dikkat etmeliyiz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sahibi olduğumuz elbiselerin şükrünü yerine getirmek için
nasıl bir yöntem izleyeceğimizi de kendi hayatında bizzat uygulayarak bizlere göstermektedir.
“Allah’ım! Bana bunu giydirdiğin için sana sonsuz hamd ve senalar olsun. Ondan ve onu giyen
azanın şerrinden sana sığınırım.”18 şeklindeki duasıyla hem yeni elbiseye kavuştuğunda onu
bir şükür vesilesi olarak görmüş hem de kendisini gururdan uzak tutması için Rabb’ine dua
etmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.) sadece kıyafette değil, her hususta çok sade bir hayat sürdürmüştür. O gençliğinde ve Hz. Hatice (r.a.) ile evlendikten sonra da ticaret yapmış ve varlıklı
biri hâline gelmiştir. Buna rağmen hiçbir zaman hayatında sadeliği terk etmemiştir. Onun kıyafetleri, sade ve gösterişten uzaktı. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sadeliğe verdiği önemi
anlatan şu hadis de oldukça önemlidir.
Birgün sahabeler, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanında dünyadan bahsettiler. Bunun
üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Siz işitmiyor musunuz, siz işitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır, sade yaşamak imandandır.”19
Günümüz dünyasında imaj oluşturmak için dış görünüşe önem verilmektedir. Bu durumda bizler de elbiselerimizin üzerimize yakışmasına, temiz ve tertipli olmasına dikkat etmeliyiz.
Bunu yaparken insanlara üstünlük taslamak gibi bir art niyet taşımamalıyız.
2.3 : Tertipli ve uyumlu giyinmiş çocuklar
18. Ebu Davud, Libâs, 1; Tirmizî, Libâs, 28.
19. Ebu Davud, Tereccül, 1, 4161.
53
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 53
22.06.2017 09:47:17
2. ÜNİTE
4. Tertipli ve Uyumlu Giyinmek
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), peygamberlik döneminden önceki hayatında da çevresindeki insanlar tarafından saygıyla karşılanan bir insandı. Herkes onu “Muhammedü’l-Emin”
olarak bilir ve her yönüyle örnek gösterirdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gençliğinde olduğu
gibi peygamberlik vazifesinden sonra da elbiselerinin temiz, tertipli ve uyumlu olmasına dikkat
ederdi. Gerek cuma ve bayramlarda, gerekse yerli ve yabancı heyetleri kabul ederken özel
bir kıyafet de kullanmıştır.20
Peygamber Efendimiz (s.a.v) temiz ve güzel giyinmeyi tavsiye etmiş, kendisine “Kişinin
elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanması kibir midir?” diye soran bir adama
“Allah güzeldir, güzelliği sever.”21 buyurmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v) kişisel bakımına dikkat ederdi. Bilhassa misafirlik gibi durumlarda
dış görünüşümüze daha dikkat etmemiz gerektiğini Peygamberimiz (s.a.v.) şu güzel sözleri
ile vurgulamaktadır: “Sizler kardeşlerinizin yanına varacaksınız; binek hayvanlarınızı düzene
koyunuz, elbiselerinize çekidüzen veriniz! Çünkü Allah, çirkin davranışı, çirkin görünüşü, kötü
sözü ve bunlarda ısrar etmeyi sevmez.”22
Resulullah Efendimiz (s.a.v.), giydiği elbisede herhangi bir renk üzerinde ısrar etmemiştir. Öyle ki beyaz, siyah, sarı, yeşil ve kırmızı renkli elbiseleri çeşitli zamanlarda giymiştir.
Ancak kendileri iklim gereği, beyaz rengi tercih ettikleri gibi Müslümanların da beyaz giymesini
tavsiye etmiştir. Bunun dışında, renk tercihini zevklere bırakmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.)
giydiği elbisenin türü konusunda da değişik tercihlerde bulunmuştur. Pamuktan olduğu gibi
yünden dokunmuş elbise giydiği de olmuştur. Ancak ipek elbise ve altın kullanmanın erkeklere haram olduğunu bildirmiştir.23
Not Edelim!
Hz. Peygamber (s.a.v.) sarık, gömlek, hırka gibi yeni bir elbise giydiğinde
onun bizzat ismini söyleyerek, şöyle dua ve niyazda bulunurdu:
“Allah’ım, bana bunu giydirdiğin için sana sonsuz hamd ve senalar olsun!
Onun ve onu giyen azanın hayırlı olmasını niyaz ederim. Aynı şekilde, onun
ve onu giyen âzânın şerrinden de sana sığınırım Allah’ım!”
(Ebu Davud, Libâs, 1)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kadınların ipek elbiseyi rahatlıkla giyebileceklerini belirtmiştir. Ancak kadın elbisesinin temel niteliğinin “vücut hatlarını belli etmemesi” olduğuna dikkat çekmiştir.24 Dolayısıyla teni gösterebilecek veya vücut hatlarını belli edecek elbisenin altına veya üstüne mutlaka başka bir şeyin giyilmesi gerekmektedir. Allah Teala şöyle buyurur:
20. Müslim, Hac, 451.
21. Müslim, İman, 147.
22. Ebu Davud, Libâs, 25.
23. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 5, 137.
24. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 5, 137.
54
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 54
22.06.2017 09:47:17
Elbiselerimizi Kullanırken Nelere Dikkat Etmemiz Gerekir?
GİYİM KUŞAM
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için
dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve
incitilmemesi için en uygun olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”25
Peygamberimiz (s.a.v.) kişisel bakımına özen gösterirdi. Saçını tarar, sakalını düzeltir,
düzenli aralıklarla yıkanır ve tırnaklarını keserdi. Bu konuda Hz. Aişe (r.a.), Peygamberimiz’in
(s.a.v.) saç sakal tararken, pabuçlarını giyerken, abdest alırken, hep sağ taraftan başlamayı
ve önce sağ tarafı kullanmayı sevdiğini bildirerek bizim de ayakkabı ve elbise giyerken sağ
tarafımızdan başlamamız gerektiğini öğütlemiştir.
Giyim kuşamda kadınlarla erkeklerin birbirlerine benzemeleri de yasaklanmıştır. Resul-i
Ekrem Efendimiz, kadın gibi giyinen erkeklerin ve erkek gibi giyinen kadınların, Allah’ın (c.c.)
rahmetinden uzak kalacaklarını bildirmiştir.26
Etkinlik
Resulullah (s.a.v.), “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurdu. Bir sahabe, “Ey Allah’ın Resulü! Ben elbisemin, ayakkabımın güzel olmasını isterim. Bu da kibirden midir?” dedi. Allah Resulü (s.a.v.),
“Hayır, Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir, ancak büyüklenerek hakkı kabul
etmemek ve insanları küçük görmektir.” buyurdular.
(Müslim, İman, 147)
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bu hadisinde kibir olarak görmediği şey
nedir? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
25. Ahzâb suresi, 59. ayet.
26. Ebu Davud, Libas, 28.
55
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 55
22.06.2017 09:47:17
2. ÜNİTE
Not Edelim!
Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ait başlıca temizlik malzemeleri ayna,
tarak, makas, misvak ve sürmelikti. O, yolculuk sırasında bu tür eşyalarını
(İbn-i Sa’d, I, 484)
yanında bulundururdu.
Etkinlik
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) giyim kuşam ve kıyafet seçimi ile ilgili aşağıdaki soruları cevaplandırınız.
Elbiselerini temiz tutmak için neler yapardı?
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
İsraftan kaçınmak için giyiminde nelere dikkat ederdi?
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
Elbise seçiminde dikkat ettiği hususlar nelerdi?
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
56
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 56
22.06.2017 09:47:17
GİYİM KUŞAM
Ünite Değerlendirme Çalışmaları
A Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1. Peygamberimiz (s.a.v.) giyim kuşam konusunda nelere dikkat etmiştir? Açıklayınız.
2. Temiz ve sade giyinmenin dinimiz açısından önemini açıklayınız.
3. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.), “Kibirlenmeden ve israf etmeden yiyiniz, içiniz,
giyiniz ve sadaka veriniz.” sözünü açıklayınız.
4. Giyim kuşamda israf etmenin sonuçlarından birkaç tanesini defterinize yazınız.
B Aşağıdaki cümlelerdeki boşluklara çerçeve içinde verilen kelimelerden uygun olanını yazınız.
İsraf, Besmele, Tarak, Misvak, Dua, Fayda, Kibir
1. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir şey giymeye sağ tarafından başlar ve önce
………………… çekerdi.
2. Peygamberimiz (s.a.v.) elbiselerinde temizliğe dikkat ederdi. Temiz görünmek için
yanında..….........................…. ve.……....................... bulundururdu.
3. Kibirlenmeden ve……....…................... etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka
veriniz.
4. Allah (c.c.) güzeldir, güzelliği sever, güzel giyinmek……................……. değildir.
C Aşağıda verilen cümleler doğruysa başlarına (D), yanlışsa (Y) yazınız.
(…..) Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müslümanları gösterişten uzak giyinmeye çağırırdı.
(…..) Peygamber Efendimiz (s.a.v.), temiz kıyafetler giymeye dikkat ederdi.
(…..) Peygamberimiz (s.a.v.), elbiselerini giyerken dua ederdi.
(…..) Peygamberimiz (s.a.v.), bulunduğu ortama göre kıyafet seçimi yapar, misafirlerini karşılarken elbiselerine de dikkat ederdi.
(…..) Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sadece beyaz elbiseler giymemizi tavsiye etmiştir.
57
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 57
22.06.2017 09:47:17
2. ÜNİTE
D Aşağıdaki sorularda doğru cevabı işaretleyiniz.
1. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.) giyim kuşamla ilgili sözlerinden biri değildir?
A) Temizlik, imanın yarısıdır.
B) Allah (c.c.) güzeldir, güzelliği sever, güzel giyinmek kibir değildir.
C) Bütün insanlar bir tarağın dişleri gibi eşittirler.
D) Şüphesiz ki Allah (c.c.), verdiği nimetinin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır.
2. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.) giyim kuşam konusundaki tutum ve davranışlarından biri değildir?
A) Herkesin aynı renkleri tercih etmesini isterdi.
B) Sade ve temiz giyinmeye özen gösterirdi.
C) Bulunduğu ortama uygun giyinirdi.
D) İnsanların giyimlerinde israftan kaçınmalarını isterdi.
3. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.) giyinmekle ilgili tavsiyelerinden biri değildir?
A) Daha çok yeşil renkli elbise giyininiz. B) İsraftan kaçınınız.
C) Temiz ve sade kıyafetler seçiniz.
D) Elbiselerinizi gösteriş için giyinmeyiniz.
E
Aşağıdaki kavramları örnekte olduğu gibi numaralandırarak anlamları ile eşleştiriniz.
1
Alçakgönüllü olmak
Sadelik
2
Gereksiz yere para, zaman, emek harcamak
Kıyafet
3
Büyüklenmek, insanları küçük görmek
İsraf
4
Giysi
5
Süsten gösterişten uzak olma
1
Tevazu
Kibir
58
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 58
22.06.2017 09:47:17
ÖĞRENME
ALANI
EN GÜZEL ÖRNEK
3.
ÜNİTE
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. Peygamberimiz (s.a.v.) ibadet ederken nelere dikkat etmiştir?
2. “Tövbe, huşu, zikir, taat, şükür ve takva” kavramlarının anlamını araştırınız.
3. Peygamberimiz’in (s.a.v.), ibadetlerine devamlılığı konusunda
hayatından örnekler bulunuz.
4. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) farzlar dışında yaptığı ibadetler nelerdir?
59
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 59
22.06.2017 09:47:17
3. ÜNİTE
1. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) İbadet Anlayışı
Düşünelim!
• Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ibadet anlayışının esasları nelerdir?
• Günlük hayatta hangi davranışlar ibadet sayılır?
İbadet, boyun eğmek, itaat ve kulluk etmek anlamına gelir. Allah’a (c.c) saygı, sevgi,
şükür ve minnet duygularını söz ve davranışlarla ifade etmektir. İbadet, Allah’ın (c.c) verdiği
sonsuz nimetlere karşılık insanın teşekkür borcunu yerine getirmesi; Allah Teala’nın razı
olduğu işleri yapması, yasaklarından da uzak durmasıdır.
İnsanın yaratılış amacı Kur’an-ı Kerim’de, “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım.”1 ayetiyle belirtilmiştir. Buna göre insanın, Allah’ın (c.c) yaratma gayesine uygun bir hayat sürmesi, her halinin Allah’ın (c.c) rızasına uygun olması gerekmektedir. Bu konuda, “...Onlar ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı
anarlar…”2 ayetiyle insanın her an ibadet bilinciyle hareket etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Peygamberlerin gönderiliş amaçlarından biri de Allah’a (c.c) ibadet etmektir. Peygamberler ibadetlerini eda ederken her konuda olduğu gibi bu konuda da insanlar için en güzel
örnek olmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’de, “Senden önce hiçbir Resul göndermedik ki ona:
‘Benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin.’ diye vahyetmiş olmayalım.”3
buyrularak, peygamberlerin esas vazifesine işaret edilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allah’ın (c.c) kendisini yaratma amacı doğrultusunda, bir
kul olarak bütün hayatını Rabb’inin istediği şekilde düzenlemiş ve hayatının merkezine ibadetleri yerleştirmiştir. “De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm
hepsi âlemlerin Rabb’i Allah içindir.”4 emri gereğince de tüm işlerinde sadece Allah’ın (c.c)
rızasını esas almıştır. O bir kul ve peygamber (s.a.v.) olarak, Allah’a (c.c) kulluk ve taatta son
derece titiz davranmış; tebliğ ettiklerini önce bizzat kendisi uygulamış, bizlere örnek olmuştur.
Bu durumda Peygamberimiz’in (s.a.v.), hayatın diğer alanlarındaki uygulamalarını, özellikle
de ibadetlerin edasındaki örnekliğini iyice öğrenmek ve ibadet hayatımızı buna göre düzenlemek gerekmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir peygamber (s.a.v.) ve kul olarak ibadetlerini Kur’an-ı
Kerim’de emredilen ve vahiyle kendisine bildirilen şekilde yapmıştır. Müminlerden de ibadetlerini kendisinin yaptığı ve öğrettiği şekilde yapmalarını istemiştir. Bir hadis-i şerifinde, “Na-
1. Zariyât suresi, 56. ayet.
2. Âl-i İmrân suresi, 191. ayet.
3. Enbiyâ suresi, 25. ayet.
4. En’am suresi, 162. ayet.
60
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 60
22.06.2017 09:47:18
Peygamberimiz (s.a.v.), faydalı tüm güzel iş ve davranışların temelde ibadet sayılabilmesinin niyete bağlı olduğunu bildirmiştir. “Ameller niyetlere göredir, herkesin niyeti ne ise
eline geçecek odur.”6 uyarısıyla ibadetlerin kişinin niyetine göre değer kazanacağını ifade
etmiştir. Allah’ın (c.c), kulun kalbine baktığını, ondaki niyeti esas aldığını belirtmiştir. Bir
hadis-i şerifte, “Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize (niyetlerinize) ve amellerinize bakar.”7 buyurarak ibadetlerde niyetin önemine dikkat
çekmiştir.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
mazı benim kıldığım gibi kılın.”5 buyurarak bu konuya dikkat çekmiştir. Bu bağlamda hem farz
hem de sünnet olan ibadetlerin yapılışında örnek insan yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ibadet hayatında, “O (kimseler ki), iman edenler ve gönülleri
Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”8 ayetini kendine rehber edinmiştir. Yine Kur’an’daki, “…Allah’ın zikri elbette
(ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.”9 buyruğunu dikkate alarak Allah
Teala’yı çokça zikretmiş, tövbe istiğfarda bulunmuştur.
Zikir, dil, kalp ve beden ile olmak üzere üç çeşittir. Dil ile zikir, Allah’ı (c.c) güzel isimleri ile
anmak, ona hamdetmek, tesbihte bulunmak, dua etmek ve Kur’an okumaktır. Beden ile zikir,
bütün organların Allah’ın (c.c) emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınması ile olur. Kalp ile
zikir ise Allah’ı (c.c) gönülden çıkarmamaktır. Kur’an’a göre Allah’ı (c.c) anmak ibadetlerin en
büyüğüdür. Unutmayalım ki, biz Allah’ı (c.c) anarsak, O da bizi anacaktır.
Peygamberimiz (s.a.v.), ibadetlerinde Allah’ın (c.c) emrini yerine getirmek ve rızasını
kazanmak bilinciyle hareket etmiştir. “Kim Rabb’ine kavuşmayı arzu ediyorsa salih amel
yapsın ve Rabb’ine (yaptığı) ibadete hiç kimseyi ortak etmesin!”10 ayetlerindeki emre
göre ibadetlerini sadece Allah (c.c) için yapmış ve ondan başka hiç kimseden yardım dilememiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), ihlas ve samimiyetle ibadet etmiştir. Bunun ibadetlere bereket
getireceğini şöyle ifade etmiştir: “Sizden biriniz Allah’a kulluktaki samimiyetini güzelleştirirse
yaptığı her iyilik onun için on katından yedi yüz katına kadar çoğaltılarak yazılır…”11
Not Edelim!
Hz. Peygamber (s.a.v.) ibadet ve iyiliklerde küçük büyük ayrımı yapmamış, Allah’ın hiçbir ibadet ve salih ameli karşılıksız bırakmayacağı düşüncesiyle hareket etmiştir. Bu konuda, “Kim zerre miktarı hayır işlerse
karşılığını görür.” (Zilzâl suresi, 7. ayet) ayetini kendine ölçü edinmiştir.
5. Buhari, Ezan, 18.
6. Buhari, İman, 41.
7. Müslim, Birr, 32.
8. Ra’d suresi, 28. ayet.
9. Ankebut suresi, 45. ayet.
10. Kehf suresi, 110. ayet.
11. Buhari, İman, 16.
61
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 61
22.06.2017 09:47:18
3. ÜNİTE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ibadetlerini
“Allah Teala’nın huzurunda, O’nu görüyormuş”
bilinciyle yerine getirmiştir. Cebrail’in (a.s.) Peygamber Efendimiz’e, “İhsan nedir?” sorusuna,
“Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni
mutlaka görüyor.”12 cevabını vermiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), ibadetlerin içten gelen bir istekle
yapılmasını tavsiye etmiştir. “Hardal tanesi kadar
en ufak bir riya (gösteriş) bulaşmış olan hiçbir amel
asla kabul edilmeyecektir.”13 buyurarak ayıplanma
korkusu, maddi menfaat ve gösteriş için ibadet etmekten şiddetle müminleri sakındırmıştır. “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını
ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş
yaparlar.”14 uyarısı gereğince amellerinde Allah
(c.c) rızası dışında bir niyetten Allah’a (c.c) sığınmıştır.
3.1: Dua eden bir çocuk
Etkinlik
İbadetlerimizin boşa gitmesine sebep olan söz ve davranışlar nelerdir? Aşağıya yazınız.
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
Not Edelim!
Bir sahabe, Allah Resulü’ne (s.a.v.), “Ey Allah’ın Resulü (s.a.v.), kurtuluşumuz neye bağlıdır?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Allah’ın emrettiği şeyleri, insanlara gösteriş için yapmaktan sakınmana bağlıdır.” cevabını verdi.
O kimse bu defa, “Amellerde (iyilik ve ibadetlerde) kurtuluşa nasıl erilir?”
diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) o kişiye, riyayı terk etmesi gerektiğini
bildirdi. (Ebu Davud, Vesâyâ, 2)
Gösterişin, yaptığımız ibadetlerin boşa gitmesine sebep olacağını ifade eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir sohbet esnasında sahabelerine, “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir.” diyerek endişesini dile getirmiştir. Ashâb-ı kirâm, “Ya Resulullah,
küçük şirk nedir?” diye merakla sorunca, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Riya, yani
başkalarına gösteriş için ibadet yapmaktır. Allah Teala, kıyamet günü herkesin amelinin
12. Müslim, İman, 1, 5.
13. Ebu Davud, Libas, 26.
14. Mâûn suresi, 4-6. ayetler.
62
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 62
22.06.2017 09:47:18
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
karşılığını verirken, insanlara gösteriş için ibadet yapanlara şöyle der: ‘Dünyada kendileri
için gösteriş yaptığınız kimselere gidin. Bakın bakalım onların yanında size verecekleri bir
şey bulabiliyor musunuz?’”15 Daima Yüce Allah’a (c.c) ibadetle meşgul olan Peygamber
Efendimiz (s.a.v.), ömrü boyunca hiçbir ibadetini bırakmamış, “En hayırlı amel (ibadet), az
da olsa, devamlı olandır.”16 buyurmuştur. Hz. Peygamber’in (s.a.v.), ibadetlerde uyguladığı
ve ümmetine tavsiye ettiği prensiplerden biri de kolaylık prensibidir. Örneğin namaz için,
“Ayakta namaz kıl, güç yetiremezsen oturarak kıl, ona da gücün yetmezse yattığın yerde
kıl.”17 tavsiyesinde bulunmuştur. Kendisi ibadetlere son derece düşkün olmasına rağmen
ümmetine ağır gelir endişesiyle nafileleri, güçlerinin yettiği şekilde bıkmadan yapmalarını
emretmiştir. Müslümanların bazen fazlaca ibadet edip sonrasında ibadetlerini terk etme
ihtimaline karşılık, “Siz gücünüzün yettiği işlere bakın!”18 diyerek onları uyarmıştır.
Resulullah, hayatında ibadetleri sadece namaz, oruç, zekât gibi temel ibadetlerle sınırlı
tutmamıştır. Kur’an-ı Kerim’de salih amel olarak ifade edilen, ibadet sayılan güzel ve faydalı
davranışların yapılmasını tavsiye etmiştir. Bu konuda Yüce Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır: “Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar… İşte o müminleri müjdele.”19 Hz.
Peygamber (s.a.v.), bu ayetin bildirdiği esaslar çerçevesinde günlük hayatta tövbe etmek,
iyiliği emretmek, hamd etmek, kötülükten sakındırmak, güzel söz söylemek, helal ve haram
davranışlara dikkat etmek gibi davranışların ibadet olduğunu ifade etmiştir.
Not Edelim!
• Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan her türlü güzel iş, söz ve davranışlara “salih amel” denir.
• Allah’ın bizlerden yapmamızı istediği ibadetler birer salih amel olduğu
gibi, hayvanlara merhamet etmek, bitkileri korumak, yaşlıyı, kimsesizi, özürlüyü, çocukları koruyup gözetmek de salih ameldir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu konudaki bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman
sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol
göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için
sadakadır.”20
3.2: Gülümsemek sadakadır.
15. İbn Mâce, Fiten, 9.
16. Buhari, İman, 32.
17. Buhari, Taksîrü’s-salât, 17.
18. Müslim, Müsafirin, 215.
19. Tevbe suresi, 112. ayet.
20. Tirmizî, Birr, 36.
63
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 63
22.06.2017 09:47:18
3. ÜNİTE
Etkinlik
Farz ve vacip ibadetler dışında salih amel olarak geçen davranışları örnekte olduğu
gibi yazınız.
Yolunu
kaybetmiş birine yol göstermek veya adres soran kimseye yardımcı olmak.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
Örnekte olduğu gibi boşlukları doldurunuz.
B
................................................
................................................
A
İbadetlerde gös.................................................
terişten kaçın-
................................................
................................................
................................................
.................................................
mıştır.
.................................................
.................................................
F
.................................................
.................................................
.................................................
.................................................
.................................................
Peygamber Efendimiz’in
İbadet Anlayışının
Özellikleri
E
................................................
................................................
................................................
................................................
................................................
C
................................................
................................................
................................................
................................................
................................................
D
...............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
3.3: Beşiktaş Ortaköy Camii
64
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 64
22.06.2017 09:47:18
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
2. Farz İbadetler
Düşünelim!
Namazın kişiye kazandırdığı güzel davranışlar nelerdir?
Bizler de ibadetlerimizi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) anlattığı, yaşayarak örnek olduğu şekilde yapmaya gayret göstermeliyiz. Hz. Peygamberin (s.a.v.) ibadet anlayışını esas
almalı, ibadetlerin hayatımıza ve manevi dünyamıza katacağı güzellikleri fark etmeliyiz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devamlı Allah’a (c.c) ibadet ve taatle meşgul olmuş, ömrü
boyunca hiçbir ibadetini terk etmemiştir. Özellikle namaz, oruç, zekât ve hac gibi farz ibadetlerin edasında daha hassas davranmıştır. “Sen Rabb’ini hamd ile tesbih et ve secde
edenlerden ol! Sana ölüm gelinceye kadar Rabb’ine kulluğa devam et!”21 ayetlerinde
ifade edilen emre göre bir hayat yaşamış, Rabb’ine kullukta son nefesine kadar gayret etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) farz ibadetlerin Allah’a (c.c) kulluğun temelini oluşturduğunu
ifade etmiş, bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İslam beş şey üzerine kurulmuştur. Bunlar:
Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.”22
NAMAZ KILMAK
İlk vahiyden sonra Resulullah’a emredilen ilk ibadet namazdır. Resul-i Ekrem’e, abdest
almayı ve namaz kılmayı Cebrail (a.s.) öğretmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), dinin
direği olarak tarif ettiği namaza çok düşkün olup, namazı gözünün nuru olarak ifade etmiştir. Farz namazları asla terk etmemiş ve geciktirmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de, “Secde et ve
yaklaş!”23 emrince Rabb’inin huzurundaki manevi yakınlığı namazla yaşamıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namazda tüm benliğiyle Rabb’ine yönelir, “Namazlarında huşu içinde olan müminler kurtuluşa ermiştir.”24 ayetinde ifade edildiği şekilde namazını derin bir ruh hali içinde kılardı. Hz. Peygamber (s.a.v.), Rabb’ine karşı huşu ve tevazunun zirvesine çıkar ve ona yalvarıp yakarmaktan, ayrı bir kulluk zevki alırdı. Hz. Aişe (r.a.)
anlatır: “Resulullah bizimle konuşur, biz de onunla konuşurduk. Ama namaz vakti gelince
(namaza durunca) sanki bizi tanımıyor gibi bir hâle gelir, bütün varlığıyla Allah’a yönelirdi.”25
Peygamberimiz (s.a.v.) namazı, hakkını vererek kılardı. Bir sohbeti esnasında, “Hırsızların en kötüsü namazından çalandır.” buyurmuştur. Bunun üzerine Ashab-ı Kiram, “Kişi
namazından nasıl çalar?” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.v.), “Rükû ve secdesini tam
21. Hicr suresi, 98-99. ayetler.
22. Tirmizî, İmân, 3.
23. Alak suresi, 19. ayet.
24. Müminûn suresi, 2. ayet.
25. Zekeriya Kandehlevî, Fezâil-i A'mâl, 303.
65
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 65
22.06.2017 09:47:18
3. ÜNİTE
yapmaz.” şeklinde cevap vermiştir.26 Aynı şekilde müminleri namazlarını doğru bir şekilde
kılmaları konusunda uyarırdı. Hakkı verilmeden aceleyle ve huşudan uzak bir şekilde kılınan namazların Allah (c.c) katında makbul olmayacağını bildirirdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tek başına namaz kılarken uzun kılardı. Geceleri ayakları
şişene kadar namaz kılmaya devam ederdi. Namazın farzlarını cemaatle kılmaya önem
gösterirdi. Ancak cemaate namaz kıldırırken namazı fazla uzatmazdı. Namaz kıldıranlara, cemaatin içinde yaşlı, hasta ve çocukların bulunduğunu düşünerek, namazı bıktıracak
derecede uzun kıldırmamalarını tembih ederdi. Resulullah Efendimiz (s.a.v.), namaza
başlamadan önce safları düzeltirdi. Peygamberimiz (s.a.v.) beş vakit namazı asla geciktirmez, zamanında kılardı. Sahabeden İbn Mesud bir gün Hz. Peygambere (s.a.v.), “Hangi
amel daha faziletlidir?” diye sorunca Peygamberimiz (s.a.v.), “Vaktinde kılınan (beş vakit)
namazdır.”27 buyurmuştur.
3.4: Peygamberimiz (s.a.v.) namazlarını cemaatle kılmaya önem
verirdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk
ameli onun namazıdır.”28 buyurarak farz
namazların ahiretteki mesuliyeti hakkında
müminleri ikaz etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de
Rabb’imiz, kulun ahiretteki durumunu belirleyen temel ibadet olarak namazı işaret
etmiştir. Namazın dinimizdeki yerini göstermesi bakımından Resulullahın vefatından önceki son sözleri bu anlamda çok
mühimdir:
Ümmü Seleme validemiz şöyle buyurur:
“Resulullah Efendimiz’in (s.a.v.) son vasiyetlerinden biri şu oldu:
‘Aman namaza dikkat ediniz! Aman namaza dikkat ediniz! Emriniz altındaki kişilerin
haklarına riayet ediniz!’
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sözleri o kadar çok tekrarladı ki, mübarek lisanı söyleyemez
hale gelince, bunları içten içe tekrar etmeye başladı.”29
Etkinlik
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisişerifte şöyle buyurmuştur: “Namaz
dinin direğidir. Kim namazı terk ederse dinini yıkmış olur.” (Tirmizî, İman, 8; Acluni,
Keşfu’l-Hafa, II/31)
Yukarıdaki hadis-i şerifte namazın önemine dair verilmek istenen mesajlar
nelerdir? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
26. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/310.
27. Buhari, Mevâkît, 5.
28. Tirmizî, Mevâkît, 188.
29. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI/ 290, 315.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 66
66
22.06.2017 09:47:18
ORUÇ TUTMAK
İslam’ın beş temel şartından biri olan oruç, sorumluluk çağına gelmiş olan Müslümanların ibadet niyetiyle imsak vaktinden itibaren, güneşin batışına kadar yemeden, içmeden ve
cinsel yakınlıktan uzak durmalarıdır.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
Hz. Peygamber (s.a.v.) cuma günü gusül abdesti almış, güzel koku sürünerek mescide
gitmiştir. Cuma namazını kılmak için camiye erkenden gelip namaz vaktini bekleyen ve hutbeyi sessizce dinleyenlerin iki cuma arasındaki günahlarının affedileceğini müjdelemiştir. Keyfî
olarak sebepsiz yere cuma namazına gelmeyenleri ikaz etmiştir.30
Ramazan orucunu tutmak sorumluluk çağına gelmiş olan akıllı, sağlıklı ve yolcu olmayan her Müslümana farzdır. Farz orucun dışında nafile oruçlar da vardır.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatında
önemli bir yer tutan farz ibadetlerden biri de oruçtur. Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler, sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, size
de oruç farz kılındı. Umulur ki (günahlardan
ve kötü davranışlardan) sakınırsınız.”31 buyrulmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Ramazan günlerini
farz olduğu üzere oruçla geçirirdi. Çokça Kur’an
3.5: Mahya süslemesi
okur, nafile namaz kılar, çevresindekilere yardımı
artırır ve bolca sadaka verirdi. Sahura kalkan Hz. Peygamber (s.a.v.), birkaç lokma da olsa
sahurda yemek yenilmesini tavsiye eder ve şöyle buyururdu: “Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü
sahur yemeğinde bereket vardır.”32
İftarını açmakta geç kalmaz, iftarını açtıktan sonra akşam namazını kılar, sonra yemeğe
otururdu. İftarını genellikle hurma ile açardı. Hurma bulamazsa su ile orucunu açarak, “Kim
hurma bulursa iftarını hurma ile açsın. Onu bulamazsa orucunu su ile açsın.”33 buyururdu.
Orucun günahlardan arınmaya vesile olduğunu bildiren Hz. Peygamber (s.a.v.) Ramazan ayında Allah’ı (c.c) zikirle daha çok meşgul olur, tövbe ve istiğfarını artırırdı. “Kim inanarak
ve sevabını sadece Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affedilir.”34
buyururdu.
Etkinlik
Peygamberimiz (s.a.v.) oruçluyken genel olarak nelere dikkat etmiştir? Bu konuda öğrendiklerinizi aşağıya yazınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
30. Ebu Davud, Salât, 204.
31. Bakara suresi, 183. ayet.
32. Buhari, Savm, 20.
33. Ebu Davud, Sıyam, 21.
34. Buhari, Savm, 6.
67
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 67
22.06.2017 09:47:18
3. ÜNİTE
Hz. Peygamber (s.a.v.), orucun insanı günahlara karşı koruduğunu ifade etmiştir. Bununla ilgili “Oruç, (günahlara karşı) bir kalkandır.”35 buyurmuştur. Efendimiz, insanı ahlaken
güzelleştirmeyen bir orucun Allah katında bir değerinin ve karşılığının olmayacağını da ifade etmiş, bu konuda şöyle buyurmuştur: “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı
bırakmazsa, o kişinin yemesini içmesini bırakmasına Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.”36
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) oruçluyken her zamankinden daha sükûnetle hareket eder,
müminleri böyle davranmaya çağırırdı. Oruçlu kimseyi kötü söz ve davranışlardan şiddetle sakındırır ve şöyle tavsiyede bulunurdu: “Oruçlu kimse kötü söz söylemesin ve cahillik yapmasın.”37
ZEKÂT VERMEK
Zekât, temizlenme, arınma, bereket ve çoğalma anlamına da gelen, İslam’ın beş şartından biridir. Dinen zengin sayılan her Müslüman bu ibadeti yerine getirmekle yükümlüdür.
Dinî terim olarak ise zekât, dinimizin koyduğu ölçülere göre zengin sayılan kimselerin (85
gram altına veya dengi bir miktarda paraya ) sahip oldukları mal veya paralarının belli bir
miktarını yılda bir kez ihtiyaç sahiplerine vermeleridir. Kur’an-ı Kerim’de çoğu yerde namazla birlikte zikredilen zekâtın fert ve toplum açısından birçok faydası vardır. Kur’an-ı
Kerim’de, “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resul’e itaat edin ki size merhamet
edilsin.”38 buyrularak diğer ibadetlerle birlikte zekâtın Allah’ın (c.c) rahmet ve mağfiretine
sebep olduğu beyan edilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) imkânları olduğunda Allah (c.c) için infak etmeyi hayatında esas
edinmiş, gerçek mülk sahibinin Allah Teala olduğu bilinciyle hareket etmiştir. Yüce Allah’ın
(c.c), “Sonra siz, o (kıyamet) günü nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz.”39 ayetini
ashabına hatırlatmış, mallarının zekâtlarını verme konusunda onları uyarmıştır. Zekâtların
gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasına özen göstermiştir. Toplanan zekâtları bekletmeden ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.), müminleri zekâta teşvik etmeyi ve zekâtın önemini, “Namaz kıldığı halde zekât vermeyen kimsenin namazının hayrı yoktur!”40 hadisiyle ifade
etmiştir. Zekâtın fakirin hakkı olduğunu, bu hak ödenmedikçe kişide borç olarak kaldığını ifade buyurmuştur. Aynı
şekilde zekât sayesinde zengin ile fakir arasında kardeşlik
ve gönül bağlarının güçlendirilmesini istemiştir. Yine Allah
Resulü (s.a.v.) zekâtını verenlerin malının bereketli olması için meleklerin dua edeceğini müjdelemiştir.
3.6: Zekat, fakirin hakkıdır.
Peygamberimiz (s.a.v.) zekâtını verirken veya birine
yardımda bulunurken gösterişten kaçınmış, muhatabını
incitmeden ona yardım etmiştir. Verdiğini başa kakanların
ve gösteriş yapanların ahirette azaba uğrayacağını ifade
etmiştir.
35. Ebu Davud, Savm, 25.
36. Buhari, Savm, 8.
37. Buhari, Savm, 2; Tevhid, 35.
38. Nûr suresi, 56. ayet.
39. Tekâsür suresi, 8. ayet.
40. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III/ 62.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 68
68
22.06.2017 09:47:18
Peygamberimiz’in (s.a.v.) zekâtla ilgili dikkat ettiği hususları aşağıdaki boşluğa
yazınız. Sonra da sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
Hz. Peygamber (s.a.v.), Yüce Allah’ın (c.c.) Kur’an’da zekâtın verilmesi emredilen sınıflardan birine dâhil olmayan kimselere zekât vermemiş; kendilerine zekât verilemeyenlerin
isteklerini nazikçe geri çevirmiştir. Ancak zekât dışında yaptığı infakta böyle davranmamış,
“Sizin güzel ahlakınız, karşınıza gelip el açanı, bir hurmayla bile olsa boş çevirmemenizdir.”41
buyurmuştur.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
Etkinlik
Müslüman, sahip olduklarından ahirette hesaba çekileceği bilinciyle hareket etmelidir.
Bu dünyada malının kendisine emanet olarak verildiğini unutmamalı, malının faydasını ahirette görmek istiyorsa, Allah yolunda zekât ve sadaka vermelidir.
HACCA GİTMEK
Kelime olarak “gitmek, yönelmek ve ziyaret” anlamına gelen İslam’ın beş şartından biri
olan “hac”; İmkânı olan Müslümanların zilhicce ayında ihrama girdikten sonra, Arafat’ta vakfe yaparak ve Kâbe’yi tavaf ederek yaptıkları farz bir ibadettir. Hicretin dokuzuncu yılında
farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de hac için, “Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi,
Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” buyrulmuştur.42
3.7: Kâbeyi tavaf eden Müslümanlar
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dört defa umre, bir defa da hac yapmıştır, söz ve fiilleriyle
haccın yapılış şeklini göstermiştir. Haccın günahlardan arınma vesilesi olduğunu müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Bir kimse hacceder, hac sırasında kötü söz ve günahlardan
uzak kalırsa, annesinden doğduğu günkü gibi tertemiz ve günahsız olarak (evine) döner.”43
Aynı şekilde, “Makbul bir haccın mükâfatı ancak cennettir.”44 müjdesini vermiştir.
Hac sırasında Kâbe’yi tazim ve hürmetle tavaf etmiştir. Her zamankinden daha çok
hoşgörülü davranmış, incitici söz ve davranışlardan sakınılmasını tavsiye etmiştir. Hz. Pey41. Tirmizî, Zühd, 37.
42. Âl-i İmrân suresi, 97. ayet.
43. Buhari, Hacc, 4.
44. Müslim, Hacc, 437.
69
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 69
22.06.2017 09:47:18
3. ÜNİTE
gamber (s.a.v.) hac ibadeti konusunda kolaylaştırıcı olmuştur. Babasının yaşlılıktan dolayı hac yapamayacak durumda olduğunu söyleyen kişiye, “Babanın yerine hac ve umre
yapıver.”45 buyurmuştur. “En faziletli amel nedir?” sorusuna verdiği cevapta, “kabul edilmiş
haccı” üçüncü sırada saymıştır.46
Her Müslümanın gücü nispetinde Peygamberimiz’i (s.a.v.) örnek alarak kendisine bir ibadet programı oluşturması güzel bir davranıştır. Kişinin beş vakit namazını Peygamberimiz’in
kıldığı ve öğrettiği gibi dosdoğru kılması manevi huzura kavuşmasını sağlar. Mümin zekâtını,
orucunu, haccını ve diğer ibadetlerini onun öğrettiği gibi yaparsa İslâm’ın hedeflediği manevi hayata kavuşur.
3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler
Düşünelim!
Nafile ibadetler deyince aklımıza hangi ibadetler gelmektedir?
Nafileler, farzlar dışında yapılan, farz ibadetleri tamamlayan ve kulun Allah’a yakınlaşmasına vesile olan ibadetlerdir. Nafile ibadetler konusunda sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)
yine en güzel örnektir. Allah onun gelmiş geçmiş bütün günahlarını affetmesine rağmen o,
ayakları şişinceye kadar namaz kılmış, Ramazan ayı dışında belli günlerde oruç tutmuş,
kendisinden bir şey isteyeni asla eli boş göndermemiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.) nafile ibadetlerle, kulluk bilincini canlı tutmuş, Rabb’i ile olan bağlarını güçlendirmiştir. Kulun farz ibadetlerle Rabb’inin rızasını ve sevgisini kazandığını, bu manevi yolculuğun nafilelerle devam ettiğini bir kutsi hadiste şöyle ifade buyurmuştur: “…Kulum
kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz.
Kulum bana (farzlara ilaveten işlediği) nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder…”47
Allah Resulü (s.a.v.) günleri ve geceleri, farzların haricinde devam ettiği pek çok nafile
ibadetlerle bereketlendirmiştir. Beş vakit namazın sünnetlerini düzenli kılmış, bunu en hayırlı kâr olarak nitelendirmiştir. “Kârların en hayırlısı farz namazdan sonra kılacağın iki rekât
nafile namazdır.”48 buyurmuştur. Gecenin bir yarısında kıldığı “teheccüd” namazı, zikir ve
tefekkür gibi ibadetler hayatının bir parçası haline gelmiştir. Sabah güneş doğup biraz yükseldikten sonra “işrak” namazı ve ondan bir müddet sonra “kuşluk/duhâ” namazı kılmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Bir adam güzelce abdest alarak
mescide varır, sabah namazını eda eder, ardından da kuşluk namazını kılarsa, işte bu kişi,
daha fazla sevap kazanmış olur.”49
45. Ebu Davud, Menâsik, 25.
46. Buhari, İman, 18.
47. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI/ 256.
48. Ebu Davud, Cihat, 168, 2785.
49. İbn Hibbân, VI/ 276, 2535.
70
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 70
22.06.2017 09:47:18
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
Not Edelim!
• Manası Allah’a (c.c.), söylenişi Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ait olan
hadislere “kutsî hadis” denir.
Etkinlik
Peygamberimiz’in (s.a.v.) kıldığı nafile namazları örnekte olduğu gibi zamanı ile birlikte yazınız.
Geceleri teheccüd namazı kılardı.
.............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) akşam namazından sonra “evvâbîn” adı verilen nafile namazı düzenli kılardı. Sevindiğinde veya sevindirici bir haber aldığında, Allah’ın bu ikramına
şükretmek için secdeye kapanır, “şükür namazı” kılardı. Güneş ve Ay tutulması gibi hadiselerde Allah’ın sonsuz kudreti karşısında “küsuf ve hüsûf” namazına dururdu. Yolculuğa
çıkarken ve yolculuktan döndüğünde eve girmeden iki rekât “sefer namazı” kılmayı ihmal
etmezdi. Bir sıkıntısı olduğunda, Allah’tan (c.c.) bir ihtiyacını talep edeceğinde yine “hacet
namazı” kılardı. Sahabeler de herhangi bir ihtiyaç veya sıkıntıları olduğunda hâcet namazıyla Allah Teala’ya niyazda bulunurdu.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), nafile namazları daha çok tek başına evlerinde kılmıştır.
“(O takva sahipleri, geceleri namaz ve istiğfar için) yataklarından kalkarlar. Rablerinin azabından korkarak ve rahmetini umarak dua ederler…”50 ayetini bizzat yaşayarak
ümmetine de tavsiye etmiştir. Nafile namaza dalarak sonradan yorgun düşüp farzları ihmal
etme ihtimali karşısında sahabeyi şu sözü ile uyarmıştır: “Sizler, nafile amellerden güç yetirebileceğiniz kadarını üzerinize alınız!”51
Not Edelim!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) farz namazlar dışında çokça nafile namaz kılmıştır. O
bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk amel,
namazdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün değilse, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından eksiklik varsa, Allah Teala (c.c.),
‘Kulumun nafile namazları var mı, bakınız?’ buyurur. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.”
(Tirmizî, Salât, 188/413)
50. Secde suresi, 16. ayet.
51. Buhari, Kitabu’r-Rikâk, 18/52.
71
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 71
22.06.2017 09:47:18
3. ÜNİTE
Hz. Peygamber (s.a.v.) her abdest veya boy
abdesti aldıktan sonra, iki rekât nafile namaz kılarak, İslâm nimetini ve abdest alma imkânını lütfeden Cenâb-ı Hakk’a şükretmiştir. Peygamber
Efendimiz, bir gün abdest aldıktan sonra orada
bulunanlara şöyle buyurmuştur: “Kim şu abdestim gibi abdest alır, arkasından iki rekât namaz
kılar ve namazda nefsinin vesvesesinden uzak
durursa, geçmiş günahları affedilir.”52
Allah Resulü (s.a.v.) Ramazanda teravih namazı kılar, Ramazanın son günlerinde mescitte
itikâfa girer; dua, zikir ve tefekkürle meşgul olurdu. Ramazan öncesi ve sonrasında aralıklı şekil3.8: Ramazanda sofraların kalabalıklığının
de nafile oruç tutmaya devam ederdi. Bilhassa
ayrı bir bereketi vardır.
pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı. Her
hicri ayın “eyyâm-ı biyd” denilen 13, 14 ve 15’inci günlerinde oruç tutar, ashabına da bugünlerde oruç tutmasını tavsiye ederdi.
Etkinlik
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tuttuğu nafile oruçları örnekte olduğu gibi yazınız.
Peygamberimiz, şevval ayında altı gün nafile oruç tutardı.
.............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
Hz. Peygamber (s.a.v.), şevval ayından altı günü oruçla geçirir, bu konuda çevresindekileri, “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki
yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur.”53 buyurarak teşvik ederdi. Ayrıca muharremin 9 ve
10’uncu veya 10 ve 11’inci günlerinde aşure orucu, herhangi bir nimete kavuşunca da şükür
orucu tutardı.
Hz. Peygamber, “Allah yolunda infak ediniz…”54 emri gereğince, ihtiyaç sahibi kimselerden hiçbir şeyi esirgemezdi. Ramazanda fıtır sadakası verir, diğer zamanlarda da çokça
tasaddukta bulunurdu. Bir müminin merhamet, şefkat sahibi olabilmesinin yolunun sadaka
vermekten geçtiğini bildirirdi. Bu konuda sıkıntısı olduğunu bildiren sahabeye, Peygamber
Efendimiz, “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri yedir, yetimin başını okşa.”55 tavsiyesinde bulunmuştur.
52. Buhari, Vudû, 24.
53. Müslim, Siyam, 204.
54. Bakara suresi, 195. ayet.
55. Ahmed bin Hanbel, II/ 263.
72
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 72
22.06.2017 09:47:18
Etkinlik
“Yarım hurma ile de olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyun! Bunu da bulamayan, güzel ve hoş sözle korunsun.” (Buhârî, Edeb, 34)
Yukarıdaki hadis-i şerifi dikkate alarak nafile ibadetlerden olan sadakanın önemini
açıklayınız.
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
“(İhtiyacı sebebiyle) isteyene gelince, sakın onu azarlama!”56 ayetine uygun hareket ederek imkânlarını muhtaçlar için seferber eden Peygamberimiz (s.a.v.), verecek bir şey
bulamadığında isteyenin gönlünü güzel birkaç sözle alırdı. “Sizin güzel ahlakınız, karşınıza
gelip el açanı, bir hurmayla bile olsa boş çevirmemenizdir. Ya Aişe! (r.a.) Yarım hurmayla
bile olsa fakiri geri çevirme.”57 buyururdu. “Veren el, alan elden üstündür.”58 hadisiyle Allah
(c.c.) rızası için sadaka vermeyi ve yardım etmeyi tavsiye ederdi.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) cömert olmayı tavsiye etmiş, müminleri cimrilikten şiddetle
sakındırmıştır. Yeni aldığı bir gömleği kendisinden isteyene hemen çıkarıp vermiştir. “Cömertlik,
dalları dünyaya uzanan cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Kim onun dallarından birine tutunursa, bu onu cennete götürür. Cimrilik ise, dalları dünyaya uzanmış cehennem ağaçlarından bir
ağaçtır. Kim de onun dallarından birine tutunursa, o dal onu cehenneme çekip sürükler!”59 buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), fakir insanların yaralarını sarmayı, toplumun istifadesi için
hayır kurumları kurmayı teşvik etmiş ve şöyle
buyurmuştur: “İnsan ölünce şu üç ameli dışında
bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i câriye
(toplumun faydası için yapılan hayır kurumları),
kendisinden faydalanılan ilim, arkasından dua
eden hayırlı evlat.”60
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çocukları ve torunları dünyaya geldiğinde şükür maksadıyla “akika kurbanı” kesmiş, bilhassa Kurban Bayramı’nda
3.9: Kurban kesmek bir ibadettir.
kurban kesmeyi ihmal etmemiştir. Bir gün, ailesi
bir koyun kesmiş ve etini dağıtmıştı. Bir ara, “Kurbandan geriye ne kaldı?” diye sormuştu. Hz.
Aişe (r.a.)“Sadece bir kürek kemiği kaldı.” cevabını verince, o, şöyle buyurmuştur: “Hakikatte
bir kürek kemiği hariç, hepsi duruyor!”61 Yani asıl kendilerine kalan kısım, dağıtıldığı için sevaba dönüşen ve ahirette karşılarına çıkacak olandır.
56. Duhâ suresi, 10. ayet.
57. Tirmizî, Zühd, 37.
58. Buhari, Zekât, 18.
59. Beyhakî, Şuabü’l-İman, VII/ 435.
60. Tirmizî, Ahkâm, 36.
61. Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 33.
73
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 73
22.06.2017 09:47:19
3. ÜNİTE
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) daima Allah’ı (c.c.)zikretmiş, tövbe ve istiğfarda bulunmuş,
bu konuda şöyle buyurmuştur: “Bir kimse istiğfarı (tövbeyi) dilinden düşürmezse, Allah Teala
ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona ummadığı yerden
rızık verir.”62
Her halini Rabb’ine arz etmiş, duayı dilinden düşürmemiştir. “Ey Rabb’im! Acizlikten,
tembellikten, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım.”63 duasında bulunmuştur.
Kur’an okumayı hayatının bir parçası haline getirmiş, okuduğu ayetlerin anlamları
üzerinde derin derin tefekkür etmiştir. Ramazan ayında Kur’an okumayı artırmış, Cebrail
ile karşılıklı (mukabele) Kur’an okumuştur. “Sizin en hayırlınız, Kur’an-ı Kerim’i öğrenen
ve öğretendir.”64 buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dört defa umre yapmış; Ramazan ayında yapılan umrenin daha faziletli olduğunu bildirmiştir.65 Nafile bir ibadet olan
umre hakkında, “Umre, diğer umreye kadar geçen zaman içinde işlenen (küçük) günahlara
kefarettir.”66 buyurmuş ve umre yapmayı teşvik etmiştir.
Bizler de dünyanın bir imtihan yeri olduğunu unutmamalı, dünyayı ahirete hazırlık
mekânı olarak görmeliyiz. Rabb’imizle manevi bağlarımızı farz ibadetlerin yanında nafile
ibadetlerle güçlendirmeliyiz. Hayatımızı, sevgili Peygamberimiz’i (s.a.v.) örnek alarak, nafile
ibadetlerle Allah’ın (c.c.) razı olduğu şekilde düzenlemeliyiz.
4. İbadetlere Devamlılığı
Tartışalım!
“Damlaya damlaya göl olur.” atasözünü ‘ibadetlerde devamlılık’ açısından değerlendiriniz.
İbadetlerde esas olan öncelikle farz ibadetleri eda etmek, farzların dışında orta yolu takip
etmektir. Yüce Rabb’imiz, “(Allah) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabb’i’dir.
Öyleyse, yalnızca ona kulluk et. Ona kullukta devamlı ve sabırlı ol.”67 buyurarak ibadetlerde devamlılığın önemine dikkat çekmektedir. “İşlerin hayırlısı, orta yol üzere olandır.”68 buyuran Efendimiz, her konuda olduğu gibi ibadetler hususunda da ümmetine orta yolu tavsiye
etmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allah Teala’nın, “Sen şimdi Rabb’ini hamd ile tesbih et
ve secde edenlerden ol! Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabb’ine ibadet et!”69 emriyle
son nefesine kadar Rabb’ine kullukta bulunmuş, ömrü boyunca hiçbir ibadetini bırakmamıştır.
“İbadetlerin en faziletlisi, az da olsa devamlı olandır.”70 buyurarak az da olsa devamlı yapılan
nafile ibadetin, çokça yapılan fakat bir müddet sonra kesilen nafile ibadetten daha hayırlı olduğunu bildirmiştir.
62. İbn Mâce, Edeb, 57.
63. Buhari, Deavât, 38.
64. Buhari, Fezâilu’l-Kur’an, 21.
65. Müslim, Hacc, 222.
66. Buhari, Umre, 1.
67. Meryem suresi, 65. ayet.
68. Beyhakî, Şuabu’l-İman, V/ 261.
69. Hicr suresi, 98-99. ayetler.
70. Buhari, Libas, 43.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 74
74
22.06.2017 09:47:19
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
3.10: Namaza hazırlık abdestle başlar.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) farz ve vacip ibadetler konusunda emredilen neyse onu
yerine getirmiştir. Bu ibadetlerini asla geciktirmemiş ve aksatmamıştır. Nafile olarak yaptığı
ibadetlerde gücünün yettiği son noktaya kadar ibadete devam etmiştir. “Gecenin bir kısmında uyanarak sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl!”71 emrine, tarifi mümkün olmayan büyük bir iştiyakla sarılmıştır. Geceleri ayakları şişene kadar namaz kılmış,
tesbihatta bulunmuş ve dua etmiştir.
Peygamberimiz’in (s.a.v.) ibadetlerinde devamlılığının sebebi, Yüce Rabb’inin emirleri;
Allah’a olan sevgisi, bağlılığı ve şükretme isteğiydi. Yüce Allah, ibadetlerin başı olan namaz
konusunda, Kur’an-ı Kerim’de, “Gerçekten namazlarında huşu içinde olan ve namazlarını
devamlı kılan müminler kurtuluşa ermiştir.”72 buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz’in vefatından hemen önceki son sözlerinde de namaza dikkat edilmesini tavsiye etmesi genel olarak
ibadetlerin devamlı şekilde yapılmasına, özel olarak da namazın devamlılığına işaret etmektedir
Hz. Peygamber (s.a.v.) ibadetlerinin tümünde devamlılığı esas almıştır. Hz. Aişe’ye
(r.a.), “Hz. Peygamber’in (s.a.v.) herhangi bir güne mahsus yaptığı bir şey var mıydı?” diye
soran sahabeye, o şu cevabı vermiştir: “Hayır! Onun ibadetleri devamlıydı. Resulullah’ın
(s.a.v.) yaptığı şeylere hanginiz güç yetirebilir ki!”73
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gecelerin bereketli ve feyizli anlarında namaz kılmayı, istiğfarda bulunmayı, (gündüzleri de dâhil) Kur’an okumayı ve dua etmeyi hiç terk etmemiştir.
Teheccüd namazını hayatı boyunca kılmış ve hiçbir zaman terk etmemiştir.74
Peygamberimiz (s.a.v.) , Ramazan ayındaki farz oruç dışında pazartesi ve perşembe
günleri düzenli şekilde oruç tutmaya devam etmiştir. “Ameller Allah Teala’ya pazartesi ve
perşembe günleri arz edilir. Ben, amelimin oruçlu olduğum halde Rabb’ime arz edilmesini
severim.”75 buyurmuştur. Sahabeden Abdullah b. Abbas da Peygamberimiz’in (s.a.v.) oruca
devamı hususunda şunları söylemiştir: “Efendimiz (s.a.v.) Eyyamıbiyd’de (hicri ayların 13,
14 ve 15. günlerinde) evdeyken ve yolculuk sırasında oruç tutmayı bırakmazdı.”76
71. İsrâ suresi, 79. ayet.
72. Müminun suresi, 1-2. ve 9. ayetler.
73. Buhari, Savm, 64.
74. Ebu Davud, Tatavvu’, 26/1363.
75. Tirmizî, Savm, 44.
76. Nesâî, Savm, 70.
75
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 75
22.06.2017 09:47:19
3. ÜNİTE
Farz ve vacip olan ibadetlerde (namaz, zekât, oruç, kurban, vb.) azaltma ve artırma
yapmak söz konusu olamaz. Bunların miktarları ve vakitleri kesin olarak belirlenmiştir. Bunlara devam etmemek gibi bir tercih söz konusu değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunların dışındaki nafile ibadetlerde kolay olanın devamlı şekilde yapılmasını tavsiye ederdi.
Bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “İslam dini kolaylıktır. Kim sevabım çok olsun diye
ibadette aşırı giderse bunun altından kalkamaz. İnsan Allah’a, ‘onun emrettiği gibi değil de,
layık olduğu şekilde ibadet edeceğim.’ derse, bütün hayatını ibadetle geçirse bile, yine de
Allah’ın hakkını vermiş olamaz. O halde, kendinizi zorlayıp aşırı gitmeyin, orta yolu tutun!
Sizden istenen ibadetleri yaparak Rabb’inize yaklaşmaya çalışın ve daima Allah’ın lütuf ve
rahmetinden ümitvar olun! Peygamberin sizlere gösterdiği gibi, günün başlangıcını, sonunu
ve gecenin bir bölümünü nafile ibadetlerle değerlendirin.”77
Hz. Peygamber (s.a.v.), Cuma
ve bayram günleri gibi toplu halde
idrak edilen hususi zamanlarda
idrak edilen hususi günlerde, boy
abdesti alır, en güzel elbiselerini giyer ve güzel kokular sürerek
mescide giderdi. Bunları düzenli
yapardı. Müslümanlara da böyle
yapmalarını tavsiye eder ve bu
davranışların bir kurban kesmeye
bedel olduğunu bildirirdi.
3.11: Dua ibadetin özüdür.
Bir Hatıra
İbadetlerde Ölçü
Ashab-ı Kiram’dan üç kişilik bir grup, bir gün Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.)
ibadetlerini öğrenmek üzere muhterem eşi Hz. Aişe’ye (r.a.) soru sormuşlardı. Aldığı
cevaplar karşısında onun devamlı yaptığı ibadetleri az bulan bu kimseler kendi kendilerine,
“Allah’ın Resulü (s.a.v.) nerede, biz neredeyiz? Onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmıştır.” derler. İçlerinden biri,
“Ben ömrümün sonuna kadar, bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım.” der.
Bir diğeri,
“Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim.” der. Üçüncü sahabe de,
“Ben de sağ olduğum sürece asla evlenmeyeceğim.” diye söz verir. Bu durumu
haber alan Peygamberimiz (s.a.v.) onların yanına gelir ve onlara şu ikazda bulunur:
“Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah’a yemin ederim ki ben, sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na en saygılı olanınızım. Fakat ben, bazen oruç
tutuyor, bazen tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor hem de uyuyorum. Kadınlarla
da evleniyorum. Şunu iyi biliniz ki, benim sünnetimden yüz çeviren kimse, benden
değildir.” (Müslim, Nikâh, 5)
77. Nesâî, İman, 28. Krş. Buhari, İman, 29.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 76
76
22.06.2017 09:47:19
Bir mümin olarak farz ibadetleri yerine getirdikten sonra gücümüz yettiğince nafile ibadetlere hayatımızda yer vermeliyiz. Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) örnek alarak ibadetlerde
devamlılık prensibini hayatımızda uygulamaya çalışmalıyız.
Etkinlik
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
Bir müddet çokça yapıldıktan sonra terk edilen amelin pek bir kıymeti yoktur. Sabırla
devam edildiği takdirde, az ve devamlı yapılan ibadetler, Allah’ın (c.c.) rızası ve sevgisini
kazanmamıza vesile olacaktır. Zira denizler ve göller birer birer yağan yağmur damlalarından
oluşur.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisişerifte şöyle buyurmuştur:
“Bütün işlerinizde orta yolu tutun. Gevşekliğe kapılıp ibadetlerinizi ihmal etmeyin.
Ama Allah’ın rahmet ve cennetini kazanma gayretiyle aşırı gidip de kendinizi zorlamayın. Cenneti kazanmak istiyorsanız, İslam’ı, Kur’an ve sünnet ölçüleriyle belirlenen
bir çizgide yaşayın ve sözlerinizde, davranışlarınızda dosdoğru olun! Şunu iyi bilin ki,
hiçbiriniz yaptığı ibadet ve iyilikler sayesinde kurtuluşu hak edemez.” Ashab-ı Kiram,
“Sen de mi ya Resulallah?” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.v.),
“Evet, Allah (c.c.) lütuf ve rahmeti ile beni bağışlamış olmasaydı, ben de kurtulamazdım. O halde, Allah (c.c.) sizden ne kadar ibadet etmenizi istiyorsa o kadarını
yapın, aşırı gitmeyin. Çünkü ibadetlerinizin çokluğu ile cenneti kazanamazsınız, ama
Allah’ın istediği miktar ve şekilde ibadet ederseniz, onun hoşnutluğunu ve dolayısıyla
ebedi saadeti kazanmış olursunuz. Şunu iyi bilin ki, Allah’a en sevimli gelen ve onun
hoşnutluğunu kazandıracak olan ibadet, az da olsa devamlı olanıdır.” (İbn Mâce, Zühd, 20)
Yukarıdaki hadis-i şeriften ibadetlerde devamlılık konusunda çıkarılabilecek sonuçlar nelerdir?
Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
3.12: Cuma ve bayram namazları cemaatle kılınır.
77
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 77
22.06.2017 09:47:19
3. ÜNİTE
Ünite Değerlendirme Çalışmaları
A Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1. Niçin ibadet ediyoruz? Açıklayınız.
2. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ibadet ederken genel olarak nelere dikkat etmiştir?
3. İbadetlerimizin boşa gitmesine neler sebep olmaktadır?
4. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) namazda dikkat ettiği hususları kısaca özetleyiniz.
5. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yaptığı nafile ibadetler nelerdir?
B Aşağıdaki cümlelerdeki boşluklara çerçeve içinde verilen kelimelerden uygun olanını yazınız.
Şükür, Farz, Nafile, Namaz, Devamlı, Niyet, Şevval, Teheccüd, Vacip, Kuşluk
1. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) geceleri kalkar ve ………………………… namazı kılardı.
2. Farz ve vacip ibadetler dışında yapılan ibadetlere ………………………… denir.
3. Peygamberimiz (s.a.v.), Ramazandan sonra gelen ………………. ayında altı gün nafile oruç tutardı.
4. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İbadetlerin en faziletlisi, az da olsa …………… olandır.” buyurmuştur.
5. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sevindirici bir haber aldığında Allah’a şükretmek için
secdeye kapanır, …………………… namazı kılardı.
C
Aşağıda verilen cümleler doğruysa başlarına (D), yanlışsa (Y) yazınız.
(…..) Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ramazanın son günlerinde “itikâf”a girer; tövbe,
istiğfar ve zikirle meşgul olurdu.
(…..) Peygamberimiz (s.a.v.), öncelikle nafile ibadetleri yerine getirmemizi tavsiye
etmiştir.
(…..) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nafile ibadetlerin bizi Allah’a yaklaştıracağını
bildirmiştir.
(…..) Hz. Peygamber (s.a.v.), ibadetlerini “herkes görsün” diye yapardı.
(…..) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çokça zikretmeyi, tövbe istiğfarda bulunmayı
hayatının bir parçası haline getirmiştir.
78
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 78
22.06.2017 09:47:19
1. Farz ne demektir?
a) Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) güzel davranışlarına verilen isim.
b) Günlük hayatta sergilediğimiz güzel davranışlar.
c) Allah’ın (c.c.) yapılmasını kesin bir şekilde emrettiği iş ve davranışlar.
d) Dinimize göre yapılması yasaklanan söz ve davranışlar.
2. Aşağıdakilerden hangisi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ibadet anlayışıyla uyuşmaz?
HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.)
İBADETLERİ
D Aşağıdaki sorularda doğru cevabı işaretleyiniz.
a) İbadetlerde devamlılık önemlidir.
b) İbadetler içtenlikle ve ihlas ile yapılır.
c) İbadetlerde gösterişten kaçınılır.
d) Hiç ara vermeden bütün yıl oruç tutulur.
3. Aşağıdakilerden hangisi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) kıldığı nafile bir namaz değildir?
a) Evvabin namazı
b) Sabah namazı
c) Teheccüd namazı d) İşrak namazı
4. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hadisinde belirttiğine göre ahirette hesap günü insan ilk
olarak hangi ibadetten sorguya çekilecektir?
a) Zekât
b) Hac
c) Namaz
d) Oruç
5. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.)ibadetlerinde dikkat ettiği bir konu değildir?
a) İbadetlerini sadece Allah (c.c.) rızası için yapması.
b) İbadet etme dışında asla bir iş yapmaması.
c) Sahabelere güçleri ölçüsünde nafile ibadet yapmalarını tavsiye etmesi.
d) Nafile ibadetleri devamlı yapması.
E
Aşağıdaki kavramları örnekte olduğu gibi numaralandırarak anlamları ile eşleştiriniz.
1
2
3
4
5
Peygamberimiz’in (s.a.v.) güzel davranışlarına verilen isim
İbadetlerin derin bir ruh hali içinde yerine
getirilmesi
İhtiyaç sahiplerine kırkta bir oranında
verilen mal
Allah (c.c.) rızası için yapılan her türlü faydalı, güzel iş ve davranışa verilen isim
Yeni bir çocuk sahibi olan kişilerin şükür
amacıyla kestiği kurban
Akika
Salih amel
Zekât
1
Sünnet
Huşû
79
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 79
22.06.2017 09:47:19
ÖĞRENME
ALANI
SOSYAL HAYATTA
HZ. MUHAMMED
4.
ÜNİTE
KOMŞULUK
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. “Komşuluk, selamlaşmak, hediyeleşmek, kul hakkı” kavramlarının ne anlama geldiğini sözlükten araştırınız.
2. Bir komşu olarak çevremizde yaşayan diğer insanlara karşı nasıl davranmalıyız? Konuyla ilgili bir ayet ve hadis bularak defterinize
yazınız.
3. Huzurlu bir toplum için komşular arası ilişkiler nasıl olmalıdır?
Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
4. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) komşularına karşı nasıl davranmıştır? Bu konuda yaptığınız araştırmayı defterinize yazınız.
80
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 80
22.06.2017 09:47:19
KOMŞULUK
1. Komşularla İletişim
Düşünelim!
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.
Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin
altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen
kimseleri sevmez.” (Nisa suresi, 36. ayet)
Yukarıdaki ayete göre kimlere nasıl davranmalıyız?
Komşuluk, birbirine bitişik veya yakın yerlerde yaşayan kişilerin arasındaki sosyal ilişkidir. İnsan sosyal bir varlıktır. Mutlulukları paylaşmak, hayatın zorluklarını aşabilmek ve
Allah’ın (c.c) rızasına uygun bir hayat yaşayabilmek için Hz. Âdem (r.a.) den bugüne kadar
insanlar hep bir arada yaşamış, bundan dolayı da sosyal kurallar oluşmuştur. Güzel dinimiz
İslam da biz insanlara toplum içinde nasıl mutlu bir hayat yaşayacağımızı öğretmiştir.
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Ve birbirinizle
tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en
değerli olanınız, ondan en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden
haberdardır.”1 ayetiyle Yüce Allah (c.c) bizlere insan ilişkilerinin önemini ve toplum içinde
ona yöneldiğimiz takdirde yaptıklarımızın daha değerli olacağını belirtmektedir.
İşimiz, hâlimiz ve mevkimiz ne olursa olsun, yaşadığımız müddetçe etrafımızda mutlaka insanlar olacaktır. Bu, toplum hayatının
bir sonucudur. Hayatı yaşanır kılan, insanın
diğer insanlarla bir arada bulunması, zorlukları ve güzellikleri paylaşmasıdır. Bu paylaşımın olmadığı ortamlarda, sağlıklı bir toplum hayatından söz etmek mümkün değildir.
Bir bireyin etrafında çekirdek ailesi, geniş
ailesi, akrabaları, yakın ve uzak komşusu
ve ait olduğu millet adını verdiğimiz toplumdan oluşmuş bir çevresi vardır. Bireyin
içinde bulunduğu bu sosyal yapı içerisinde
komşuluk, bireyle toplum arasında önemli
bir basamağı oluşturur. Öyle ki ailemizden
sonra en yakın ilişki kurduğumuz insanlar,
şüphesiz komşularımızdır. Onlar, günün her
4.1: İkramda bulunmak dostlukları kuvvetlendirir.
saatinde farklı sebeplerle yüz yüze geldiği1. Hucurât sûresi, 13. ayet.
81
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 81
22.06.2017 09:47:19
4. ÜNİTE
miz insanlardır. Hatta zamanla komşularımız aile fertlerimizden daha yakın hâle gelir. Zor
zamanlarımızda komşularımızdan yardım isteriz. Sevinçli anlarımızda mutluluğumuzu onlarla paylaşırız. Komşularımız aile fertlerimiz gibidir. Dinimiz, insan ilişkilerinde, iyilik etmek
ve mütevazı olmak esaslarına dikkat etmemizi istemektedir. Her insanın Allah’ın (c.c) kulu
olduğu gerçeğinin göz önünde bulundurulması ve diğer insanlarla ilişkilerde bu gerçeğin
asla unutulmaması gerekmektedir. Rabb’imizin komşuluk ilişkilerine ne kadar önem verdiğini Peygamberimiz (s.a.v.) şu hadis-i şerifte ifade etmektedir:
“Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, Allah Teala komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.”2
Komşuluk, toplumsal ilişkilerin temelini oluşturur. Bu sebeple komşuluk ilişkilerinde ortaya çıkan sorunlar toplumun tamamına etki eder.
Yaşadığımız şehir hayatı, insanı kalabalıklar içinde birbirine yabancı komşular durumuna getirmiştir. Günümüzde hem iş ortamında hem de komşuluk ilişkilerinde herkesin kendi
işine baktığı, kendi özel hayatı içinde “yalnızlık” yaşadığı bir hayat anlayışı hakimdir. Bu durum psikolojik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Mesela, yıllardır aynı
binada yaşadıkları halde birbiri ile tanışmayan, komşuluk ilişkilerine girmeyen ve komşu
haklarından haberi olmayan nice insanların, ailelerin varlığını görmekteyiz. “Yapacağı kötülüklerden komşusu emniyette olmayan kimse cennete giremez.”3 buyuran Peygamberimiz
(s.a.v.), komşular arasında asgari seviyede bile olsa güven duygusunun oluşacağı kadar
bir görüşmenin öneminden bahsetmektedir. Komşusuna güven duygusu bile veremeyen,
mesafeli duruşlarla oluşturulmuş hayat tarzında, komşuluk ilişkisinden söz etmek mümkün
değildir.
Aslında komşuluk ilişkileri biraz da kendiliğinden oluşur. Soğuk ilişkileri, yapacağımız ufak müdahalelerle dinimizin istediği
Komşuluk
insan ilişkilerine dönüştürebiliriz. İlk bakışta basit gibi görünen küçücük girişimler,
Medeniyettir.
komşuluk ilişkilerinin oluşmasını ve devamını sağlayabilir. Merdivende karşılaştığımız komşumuza vereceğimiz bir selam,
4.2: Komşuluk toplumsal ilişkilerin temelini oluşturur.
göstereceğimiz bir güler yüz, samimi bir
hâl hatır sormak, gerektiğinde pişirdiğimiz yemekten ona bir tabak ikram etmek, komşular
arasında oluşacak sıkı bağların ilk adımını oluşturacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Komşularına, iyi komşuluk et ki gerçek Müslüman olasın.”4
hadis-i şerifleriyle bir anlamda gerçek Müslüman olmayı, komşularla iyi ilişkiler içinde bulunmaya bağlamıştır. Böylece insan ilişkilerinin dinimizdeki yerini bizlere hatırlatmakta, komşuluğun önemini vurgulamaktadır.
“Ev alma, komşu al.” atasözü ile atalarımız komşuluğun hayatın merkezinde olduğunu
vurgulamaktadırlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “İyi bir komşu, rahat bir binek ve geniş bir
ev, insanı mutlu eden sebeplerdendir.”56 hadis-i şerifleriyle insan merkezli bir hayatın mutluluk
ölçülerini vermektedir.
2. Buhari, Edeb, 28.
3. Müslim, İman, 73.
4. İbn Mâce, Zühd, 24.
5. Ahmed b. Hanbel, III/ 407-408.
82
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 82
22.06.2017 09:47:19
Ailenizin komşularınızla ilişkilerini gözlemleyiniz. Ailelerin neleri paylaştıklarını, birbirlerine nasıl destek olduklarını inceleyiniz. Komşuluk ilişkilerinde paylaşma ve yardımlaşmanın nasıl olması gerektiği ile ilgili düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
KOMŞULUK
Etkinlik
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
Tartışalım!
Komşuluk ilişkilerinin hiç yaşanmadığı bir mahallede yaşamak zorunda
kalsaydınız arkadaşlık ilişkilerinizde ve aile ortamınızda ne tür sıkıntılar yaşardınız? Arkadaşlarınızla tartışınız.
4.3: İstanbul Eyüp Mezarlığı
Okuma Parçası
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN KOMŞUSU EBU EYYÛB EL-ENSARİ
(EYÜP SULTAN)
Güneşli bir gün, Üsküdar’dayım. Eyüp’e gitmek için vapur bekliyorum. Gözüm
rıhtıma yaklaşmakta olan vapura ilişiyor. Vapurdan martılara simit atan çocuklar, onların attığı simidi havada yakalayan martılar, İstanbul’un en güzel manzaralarından
birini oluşturuyor. Vapurla yaptığım yolculuklar tadına doyamadığım yolculuklardır.
Bu yolculuklarda kendimi misafir, martıları ise ev sahibi kabul ederim. Vapur kıyıya yanaşıyor, benim aklım da Haliç’e oradan da Eyüp’e gidiyor, Eyüp’ten de Eyüp
Sultan’a geçiyor. Eyüp Sultan bize komşuluğu öğreten örnek bir ev sahibidir. Vapurla Üsküdar’dan başlayacağımız yolculuğumuz Eyüp’e olduğu kadar aynı zamanda
komşumuz Eyüp Sultan’adır.
83
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 83
22.06.2017 09:47:19
4. ÜNİTE
Kimdi Eyüp Sultan, ne yapmış, nasıl yaşamıştı? İstanbul’da neden bu kadar sevilmekteydi. Bütün bunları anlamak için onun yaşadığı yıllara, onun şehrine bir martı gibi
süzülüyorum.
Zor şartlar içinde Mekke’den Medine’ye hicret eden Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.),
Medine’de yüzlerce insan heyecanla beklemekteydi. O, birazdan şehre girecek, Medinelilerin komşusu olacak, onlarla beraber yaşayacak, aynı sokağı paylaşacaktı. Bunu bilen
herkes Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) misafir etmek için yarış içindeydiler.
Her geçtiği mahallede insanlar önüne çıkıyor, devesinin yularından tutarak onu çevirmeye çalışıyor, “Bizim evimizi şereflendir Ya Resûlallah! (s.a.v.) İşte canlarımız, işte
mallarımız... Bize misafir ol, seni biz koruyalım.” diyorlardı. Bu kutlu vazife Halid bin Zeyd’e
nasip oldu. Allah Resûlü’nü (s.a.v.) yedi ay misafir edip, onu en güzel şekilde ağırlayan
Halid bin Zeyd, Ebu Eyyûb el-Ensari olarak tarihe geçti ve ümmet tarafından çok sevildi.
Peygamberimiz (s.a.v.), Hâlid’in evinde yedi ay kaldı. Önce alt kattaki odaya yerleşti.
Ama Ebu Eyyûb ile hanımı Ümmü Eyyûb, Resûl-i Ekrem’in üst katında ona komşu olmaktan rahatsız oldular. Onu rahatsız etmekten korkarak evin üst katını ona ayırdılar. Allah Resulü, Eyyûb el-Ensari’nin evinden ayrılınca hemen onun evinin karşısında bulunan
Mescid-i Nebi’nin yanında yapılan yeni evine taşındı. Bundan sonra Peygamber Efendimiz
(s.a.v.), vefat edinceye kadar bu evde oturarak Ebu Eyyûb’e komşu oldu. Allah Resulü
(s.a.v.) bu müddet zarfında zaman zaman Ebu Eyyûb’ün evine gidip orada dinlenir, komşuları ile meşgul olur, hâl ve hatırlarını sorardı.
Vapurun hareket düdüğünü çaldığını, iskeleden ayrılıp epey mesafe aldığını neden
sonra fark edip elimdeki simitleri martılara atmaya başladım. Yüzümde beliren tebessüm
sanki Medine’de o güzel insanların arasında onlara komşu gibi yaşadığım bir andan kalma
hatıra gibiydi. Vapurun Haliç’e girmesi ile tekrar aynı heyecan sardı içimi, yolculuğun başında hissettiğim ev sahipliği, yerini misafirliğe bırakmaya başladı. Beni ağırlayacak kişinin
Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) ağırlayan, uzun yıllar ona komşu olan Eyüp Sultan hazretleri olduğunu düşününce, bu yolculuğun ne kadar derin bir yolculuk olduğunu anladım.
Asr-ı Saadet yıllarına yoğunlaşmıştı düşüncelerim. Kimdi Eyüp Sultan? Neden İstanbul’un
ev sahibiydi?
İlk sahabelerdendi. Allah Resulü’ne (s.a.v.) II. Akabe Biatı’nda söz vererek iman etmişti. Kahraman bir gaziydi. Efendimiz’in (s.a.v.) katıldığı bütün savaşlara katılmıştı. Hadis
râvisiydi. Efendimiz’den 200 kadar hadis-i şerif rivayet etmişti. Aynı zamanda Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) ile akraba sayılırdı. Vahiy kâtipliği gibi mühim vazifeler almış, ensarın
önemli hafızlarındandı. Yaşının çok ilerlemiş olmasına rağmen Kıbrıs’ın fethine ve II. İstanbul kuşatmasına katılmıştı. Ve İstanbul’da şehit olmuştur Ebu Eyyûb el-Ensari.
Bir komşuyu ziyarete gider gibi geldiğimiz Eyüp ilçesi, bizi zamanda bir yolculuğa çıkararak çağlar öncesinde ağırlıyor sanki. Komşuluğun bağlanmak demek olduğunu, Eyüp
sokaklarında gezerken anlıyoruz. Osmanlı Devleti’nin onlarca devlet adamının, âliminin
Eyüp Sultan’a komşu olmak için buralara yerleştiğini, türbelerindeki yakınlıktan anlıyoruz.
Eyüp Külliyesi etrafında, saygının insan ilişkilerinde temel noktayı oluşturduğu bir medeniyet karşılıyor bizi. Burada, Eyüp’te, en sıcak komşunun evinde bizi 500 yıllık çınar ağacı,
Eyüp Camii ve Türbesi karşılıyor. Eyüp sokaklarında kaybolurken içimizde böyle bir komşuya sahip olduğumuz için duyduğumuz gurur kalıyor. Zafer SÖĞÜT
(Bu kitap için yazılmıştır)
84
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 84
22.06.2017 09:47:19
KOMŞULUK
2. Komşularla Sevinci ve Üzüntüyü Paylaşmak
Düşünelim!
“Güler yüzlü olmak, tatlı söz söylemek” denilince aklınıza neler gelmektedir? Huzurlu bir çevre için nelere dikkat edilmelidir?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hayatı boyunca tüm insanların yardımına koşmuş,
bilhassa mazlumların sıkıntılarını, üzüntülerini gidermeye çalışmıştır. Peygamber
(s.a.v.) olmadan önce bile nerede yardım isteyen biri varsa mutlaka onun yanında
olmuştur. Hilfulfudul (Erdemliler Birliği) adı verilen derneğin üyelerinden biri olması,
onun ne kadar yardımsever bir insan olduğunu göstermektedir. Ayrıca tüm şehir
halkının kendisine “Muhammedü’l-Emin” demeleri, ona bu kadar büyük bir güven
duymaları, onun arkadaşlarına, komşularına, ayrım yapmaksızın tüm insanlara değer verdiğini göstermektedir. Arkadaşlığı ve komşuluğu böyle güzel olan bir insanın
peygamberlikle vazifelendirilmiş olması, en güzel davranışlarla bizlere örnek olması
anlamına gelmektedir. Bizler de her konuda olduğu gibi onun izinden gidip komşuluk, arkadaşlık ilişkilerimizde onu örnek almalıyız.
“Kullarıma söyle, sözün en
güzelini söylesinler! Sonra
şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık
düşmanıdır.”6 ayeti, çevremizdeki insanlara güzel söz söylemenin önemini vurgulamaktadır.
Komşularımız da sosyal hayatta
en çok karşılaştığımız insanlar
olduğu için onlara söyleyeceğimiz güzel bir söz veya onları kırmaktan çekinerek yaptığımız her
görüşme bizlere sevap kazandı4.4: Komşuların en hayırlısı komşusuna iyi davranandır.
racaktır. Bu noktada Peygamber
Efendimiz’in (s.a.v.), “Güzel söz
sadakadır.”78 ifadesi ne kadar da anlamlıdır.
6. İsrâ suresi, 53. ayet.
7. Müslim, Zekât, 56; II/ 699.
85
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 85
22.06.2017 09:47:19
4. ÜNİTE
Düşünelim!
“Ant olsun, size kendi içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok
düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”
(Tevbe suresi, 128. ayet)
Komşuluk ilişkilerinin din kardeşliğindeki yerini yukarıdaki ayete göre
değerlendiriniz.
Peygamberimiz (s.a.v.) birçok hadisinde insanın sosyal hayata karşı olan sorumluluklarını, Allah (c.c) ile insan arasındaki konulardan biri olarak tanımlamıştır. Çünkü Allah (c.c)
hem insana kendisi için vazifeler vermiş, hem de ondan başkalarına örnek olmasını istemiştir. Şüphesiz bu örnekliğin başında komşuluk ilişkileri gelmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.)
bir hadisinde, “… Allah Teâlâ’ya göre komşuların hayırlısı, komşusuna karşı daha hayırlı
olandır.”8 buyurarak komşuluğun vazifelerimizden biri olduğunu dile getirmiştir.
Komşuluk bilinci ile hareket eden insan, komşularına yaptığı yardımın, paylaşmanın Allah (c.c) katında bir karşılığı
olduğunu bilir. Her anını insanlara iyilik
yapmak, onların sevinç ve üzüntülerini
paylaşmakla geçiren Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yardımlaşmayan ve görüşmeyen komşuların, kıyamet günü birbirinden şikâyetçi olacağını bildirmiştir.
Hz. Ömer (r.a.), Peygamber Efendimiz’i
(s.a.v.) şöyle anlatır:
“Biz öyle zamanlar gördük ki, içimizden hiç kimse kendisinin altın ve gümüşe
(maddi imkânlara) Müslüman kardeşinden daha lâyık olduğunu düşünmezdi.
Şimdi öyle bir devirdeyiz ki, altın ve gümüş (dünya menfaatleri) bize, Müslüman
kardeşimizden daha sevimli geliyor. Peygamber Efendimiz’in şöyle buyurduğunu
4.5: Komşular, birbirlerinin
işitmiştim:
seviçlerini ve üzüntülerini paylaşırlar.
8. Tirmizî, Birr, 28, 1944.
86
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 86
22.06.2017 09:47:19
“Komşuluk hakları” denilince sadece, komşulara zarar vermemek akla gelmemelidir. İyi
bir komşuluk için sadece komşuya zarar vermemek yetmez, iyilikte de bulunmak gerekir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna
iyilik etsin.”10 hadisi ile bu gerçeği ifade etmiştir.
KOMŞULUK
“Kıyamet gününde nice komşular vardır ki, komşusunun yakasına yapışmış, ‘Ya Rabb’i!
Bu, kapısını yüzüme kapattı ve iyilik, ihsan ve yardımını benden esirgedi!’ der.”9
Bir sahabe Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelerek, “Komşumun benim üzerimdeki hakkı nedir?” diye sorduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Komşun hastalandığında onu
ziyarete gidersin. Başına bir kötülük geldiğinde onu teselli edersin. Evinin çatısını onunkinden yüksek yapma ki onun havasını kesmiş olmayasın. Ya ne pişirdiğini ona hissettirme ya
da pişirdiğin yemeği fark ettiğinde o yemekten ona ikram et.”11 buyurarak komşuluk ilişkilerimizde yapmamız gereken davranışları bizlere bildirmiştir.
Tartışalım!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müminler birbirlerini
sevme, birbirlerine merhamet etme ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir
beden gibidir. O bedenin bir organı (bir mümin) acı çektiği zaman, bedenin
diğer organları (diğer müminler) da uykusuz kalıp acı çekerler.”(Müslim, Birr ve
Sıla, 66)
Yukarıdaki hadis, bize komşuluk ilişkilerinde neye dikkat etmemiz gerektiğini anlatmaktadır? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Etkinlik
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde, “Müslüman, elinden
ve dilinden Müslümanların emin olduğu kimsedir.” buyurmuştur.
(Buhari, İman 4-5; Müslim, İman, 64-65)
Buna göre bir Müslüman, komşularına nasıl davranmalıdır? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
......................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................
9. Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, 111.
10. Buhârî, Edeb, 31; VII/ 79.
11. M. Yusuf Kandehlevi, Hayâtü’s-Sahâbe, I, 174.
87
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 87
22.06.2017 09:47:19
4. ÜNİTE
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) amcası Abbas, evinin üstüne ilave olarak bir oda yapmış;
Peygamberimiz (s.a.v.) şehrin manzarasını bozduğu, komşularının görüş alanına zarar verdiği gerekçesiyle burayı yıktırmıştır. Amcasının, “Oda yıkılmasın, bedelini fakirlere dağıtayım.”
teklifine rağmen Peygamberimiz (s.a.v.) hiç taviz vermemiştir.12 Peygamberimiz’in (s.a.v.) bu
tutumu onun komşu hakları söz konusu olduğunda ne kadar titiz davrandığını göstermektedir.
Ayrıca başka bir hadis-i şerifinde ise, “Yoldan taş, diken ve kemik gibi rahatsız edici şeyleri
kaldırman sadakadır.”13 buyurarak ortak kullanım alanlarının temizlik ve düzenine dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. İnsanların birlikte kullandıkları mekânların temizlik ve düzeninin
“komşu hakkı” kavramı ile yakın ilgisi vardır. Hiç kimsenin, başkasının hayat şartlarını zorlaştırma hakkı olamaz. Bu sebeple ortak kullanılan alanlarda insanları rahatsız edecek, huzur ve
emniyetlerini bozacak davranışlardan kaçınılmalıdır. İnsanları rahatsız eden ve onlara zarar
veren her türlü olumsuz davranışın aynı zamanda kul hakkı olduğunu unutmamalıdır.
Etkinlik
Aşağıda boş bırakılan yerleri örnekte olduğu gibi doldurunuz.
komşuma da ikram ederim.
 Evimde pişen yemeğin kokusu etrafa yayıldığında ...........................................................
 Komşum hasta olduğunda ...................................................................................................
 Bayram ve kandil gibi özel günlerde ....................................................................................
 Komşumun çocuğu okula gelmediğinde ..............................................................................
 Marketten dönen komşum elindeki poşetleri taşımakta zorlandığında ................................
 Komşuma müjdeli bir haber geldiğinde.................................................................................
 Komşumla yolda karşılaştığımda .........................................................................................
 Dinlediğim müziğin ya da izlediğim televizyonun sesinin komşumu rahatsız
edebileceğini düşündüğümde ..............................................................................................
 Kardeşlerim evde ses çıkararak koşuşturduğunda ..............................................................
12. M. Yusuf Kandehlevi, Hayâtü’s-Sahâbe, III/ 1068.
13. Buhârî, Mezâlim, 25; Cihat, 126.
88
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 88
22.06.2017 09:47:19
KOMŞULUK
3. Komşu Haklarını Gözetmek
Düşünelim!
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım
etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.
O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl suresi, 90. ayet)
Yukarıdaki ayette, Allah Teala bizlerden nelere dikkat etmemizi istemektedir?
Rabb’ine karşı içten bir sevgi, saygı duyan bir Müslüman, tüm insanlara hatta tüm canlılara merhamet eder. Bu merhamet de yakından uzağa doğru ilerler. İnsanın aile fertlerinden sonra en çok görüştüğü kimseler komşulardır. Bu nedenle komşularımız için, iyi şeyler
düşünüp mutlu olmalarını istemeli, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret
etmeli, onlar hatalı bir iş yaptığında onlara doğru yolu göstermeliyiz. Komşularımız yardıma
çağırdığında hemen gitmeli, sıkıntılarını paylaşmalıyız. Bu konuda Peygamber Efendimiz’in
(s.a.v.), ashabından Ebu Zer’e tavsiyesi güzel bir örnektir:
“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli
gördüklerine güzel bir şekilde ikram et!”14
Etkinlik
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Müslümanların esas vazifelerinden birini şöyle ifade eder:
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a inanırsınız…” (Âl-i İmran suresi, 110. ayet)
Bu ayete göre “komşu hakkı” konusunda iyiliğin yayılması için neler yapılabilir? Düşüncelerinizi aşağıdaki boşluğa yazınız.
......................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................
14. Müslim, Birr, 143.
89
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 89
22.06.2017 09:47:20
4. ÜNİTE
İyiliğini, mutluluğunu istediğimiz komşularımızla imkân buldukça vakit geçirmeli, onlara çeşitli ikramlarda bulunmalıyız. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), tüm komşularımızla aynı yakınlığı kurmanın mümkün olmadığını, bu yüzden komşular arasında yakından uzağa bir iletişim
kurmamız gerektiğini belirtmiştir. Hz Aişe (r.a.) şöyle anlatıyor: “Ya Resulullah, iki komşum
var; (öncelikle) hangisine hediye sunayım?” Allah’ın Resulü (s.a.v.), “Kapısı sana daha yakın
olana.” buyurdular.”15
Komşular arasında samimiyet ve yakınlık sadece mesafe ile ölçülmez. Ayrıca komşumuzla aramızda akrabalık ve din kardeşliği bağı varsa, bunlar da komşuluk hakkında yakınlaşmanın başka sebeplerini oluşturur.
Komşumuzun bizimle aynı dinden olmaması, ona karşı komşuluk vazifemiz olmadığı
anlamına gelmez. Bizim gibi yaşamasa da bize benzemese de bizim gibi düşünmese de etrafımızda yaşayan insanlar komşularımızdır. Komşumuz sayılan her insanla insani ilişkileri
geliştirmek zorundayız.
Tartışalım!
Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gördük
Yaratan’dan ötürü
(Yunus Emre)
Yunus Emre’nin yukarıdaki dizelerine göre komşularımıza duyacağımız
sevginin temelinde ne olmalıdır?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), komşuluk ilişkileri konusunda dikkat etmemiz gereken
noktaları bizlere bildirmiştir. Bir sözünde, “Vallahi iman etmiş olamaz, vallahi iman etmiş
olamaz, vallahi iman etmiş olamaz.” buyurmuşlar. Sahabeden biri, “Kim iman etmiş olmaz
ey Allah’ın Resulü (s.a.v.)?” diye sorunca, Resulullah Efendimiz (s.a.v.), “Kötülüğünden
komşusunun emin olmadığı
kimse.”16 cevabını vermiştir. Bu
hadis-i şeriften, komşuluk ilişkilerinde, karşılıklı güven duygusunun Müslüman olmakla
eşdeğer olduğunu görmekteyiz.
Güven ortamında komşuların
birbirlerine iyilik yaparak hem
huzurlu bir ortam tesis ettiklerini hem de Rabb’imizin sevgisini
kazandıklarını söyleyebiliriz. “
4.6: Paylaşmak komşular arasındaki bağları kuvvetlendirir.
15. Buhari, Edeb, 32.
16. Buhari, Edeb, 29; VII/ 78.
90
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 90
22.06.2017 09:47:20
Efendimiz (s.a.v.) komşuluk ilişkilerinde iyilik yapmayı, ikramda bulunmayı bunların karşılığın-
KOMŞULUK
“Komşuna iyilik ve ihsanda bulun ki (kâmil bir) mümin olasın…”17 emriyle Peygamber
da da Allah’ın (c.c) rızasının kazanılacağını bildirmektedir.
Etrafına huzursuzluk veren, birlikte insanca yaşamanın gereklerini yerine getirmeyen bir
komşudan, hiçbir insan memnun olmayacağı gibi Allah Teala da memnun olmaz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün ashaptan bir grup insanın yanında durdu ve “Size,
en hayırlınızın kim olduğunu, en kötünüzün kim olduğunu haber vereyim mi?” diye onlara
sordu. Oradakiler bir şey söylemediler. Allah’ın Resulü (s.a.v.) sorusunu üç kere tekrarladı.
Bunun üzerine bir sahabe, “Evet Ya Resulullah, hangimizin en hayırlı, hangimizin en kötü
kimse olduğunu bize haber verin.” dedi. Resulullah, “Sizin en hayırlınız, hayrı dokunması
umulan ve kötülüğünden emin olunan kimsedir; en kötünüz de hayrı dokunması umulmayan ve kötülüğünden emin olunmayandır.” buyurdu.18
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) komşu haklarını şöyle ifade etmiştir:
“Bir kişi, ailesine ve malına gelecek kötülükten korktuğu için kapısını komşusuna kapalı
tutmak zorunda kalıyorsa, o komşu, gerçek mümin değildir. Aynı şekilde şer­rinden emin
olunmayan komşu da gerçek mümin değildir.
Komşu hakkının ne olduğunu biliyor musun? Senden yardım dilediğinde yardım etmen,
borç istediğinde vermen, muhtaç olduğunda ihtiyacını görmen, hastalandığında ziyaret etmen, bir hayra kavuştuğunda tebrik etmen, sıkıntıya düştüğünde taziyede bulunman, öldüğünde cenazesine katılman, izni olma­dıkça binanı onun binasından daha yüksek yapıp
rüzgârına mani olmaman, çorbandan az da olsa ona da göndermek suretiyle yemeğin kokusuyla onu rahatsız etmemendir. Bir meyve satın aldığında ona da ikram et, eğer bunu
yapamazsan meyveyi evine (komşuna göstermeden) gizlice getir. Onu çocu­ğun da dışarı
götürüp komşunun çocuğunu özendirmesin.”19
Komşu haklarının en önemlilerinden biri de onlara manevi yönden yardımcı olmaktır.
Dinî ve manevi konulardaki eksiklerini tamamlamak, yanlışlarını düzeltmeye çalışmaktır. Bu
husustaki dikkat çekici bir örneği Ebzâ el-Huzâî şöyle anlatır:
“Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) minbere çıkarak bir konuşma yaptı. Müslümanlardan bazı kişileri hayırla yâd ettikten sonra şunları söyledi:”
“Bazılarına ne oluyor ki komşularına meseleleri anlatmıyor, bilmediklerini öğretmiyor, onları anlayışlı hâle getirmiyor. Onlara iyiliği emretmiyor, onları kötülükten sakındırmıyorlar?
17. İbn Mâce, Zühd, 24.
18. Tirmizî, Fiten, 76; IV/ 528.
19. Beyhakî, Şuab, VII, 83; Kurtubî, Tefsir, V/ 120-123.
91
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 91
22.06.2017 09:47:20
4. ÜNİTE
4.7: Komşular arasında dayanışma ile birçok zorluk kolaylaşır.
Birtakım kimselere de ne oluyor ki, bilmediklerini komşularından sorup öğrenmiyor, anlayışlı olmaya çalışmıyorlar? Allah’a (c.c.) yemin ederim ki, bilgi sahibi olanlar ya komşularına
öğretir, onları anlayışlı hâle getirir, iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar; diğer taraftan
bilmeyenler de komşularından sorup öğrenir, dinî konuları kavramaya çalışırlar...”20
Başkalarını küçük görmek, onlarla alay etmek İslam’ın yasakladığı çirkin işlerden biridir.
Bir kişinin kendisini komşularından üstün görmesi veya komşuları ile alay etmesi doğru bir
davranış değildir. “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır...”21 ayeti, insanlarla alay edilmesini yasaklamaktadır.
Peygamber Efendimiz de, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe
de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız.”22 buyurarak insanların Allah’ın (c.c) rızasını
kazanmak için birbirini sevmesi gerektiğini bildirmektedir.
20. Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, III/ 684, 8457.
21. Hucurât suresi, 11. ayet.
22. Müslim, İman, 22.
92
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 92
22.06.2017 09:47:20
“Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını
görecektir.” (Zilzâl sûresi, 7. ayet)
Yukarıdaki ayeti dikkate alarak komşularınızın çocukları ile aranızdaki
sevgi bağını kuvvetlendiren etkinlikleri planlayınız ve düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
KOMŞULUK
Etkinlik
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
Etkinlik
Birlikte yaşadığımız insanlarla ilişkilerimizi geliştirmek için nelere dikkat
etmeliyiz? Düşüncelerinizi konu başlıklarına göre yazınız.
APARTMANDA
MAHALLEDE
OKULDA
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
..............................................
93
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 93
22.06.2017 09:47:20
4. ÜNİTE
4. Hediyeleşmek
Düşünelim!
Komşularınızla aranızdaki sevgi bağını güçlendirmek için neler
yapabilirsiniz?
Her konuda olduğu gibi insanlarla ilişkilerin nasıl olması gerektiği hususunda da en güzel
örnek olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.), insanların en cömerdi ve en misafirperveriydi.
Kendisinden yardım isteyen herkesin yardımına koşar, kendisine yapılan iyiliği boş çevirmezdi. Peygamberimiz (s.a.v.) kendisine sunulan hediyeyi kabul eder, hatta hediye getiren
veya gönderen kişiye, hediye ile cevap verirdi. İnsanlara hediye vermeyi de çok severdi.
Hediye vermenin önemini vurgulayan Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hediyenin insanları
birbirine yakınlaştırdığını şu sözleri ile açıklıyor: “Birbirinize hediye veriniz. Çünkü hediye
gönüllerdeki dargınlığı yok eder. Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin!
Alıp verdikleri şey azıcık bir koyun paçası bile olsa...”23
Komşular arasında ortaya çıkan sorunları çözmenin bir yolunun da hediye vermek olduğunu haber veren Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hediyenin miktarının, içeriğinin önemli
olmadığını vurgulamaktadır. “Çam sakızı, çoban armağanı” deyimi ile dilimize de yerleşen
bu bakış açısı, önemli olanın gönülden gelerek, karşılık beklemeden bir şeyleri paylaşmak
olduğunu ifade etmektedir. Kendisine hediye gönderilen kimsenin, hediyeyi küçük görmemesi istenmektedir. Bununla beraber hediye gönderen kimsenin de, hediyesini değersiz
görerek bundan utanmaması gerektiği ifade edilmektedir.
Hatırlanmak, insan için güzel bir duygudur. Katılaşmış veya kırılmış birçok kalbin de
anahtarıdır. Hediye vererek bir insanı hatırladığımızı gösterdiğimizde, onun gönlünü fethetmiş ve aramızdaki buzları eritmiş oluruz. Diğer bir ifadeyle, komşularımıza verdiğimiz küçük
hediyeler, bilmeden üzmüş olduğumuz komşularımızı da kazanmak için iyi bir fırsattır ve
komşularımızla dostluklarımızı pekiştirmemizi sağlayacaktır.
Hediye vermek için olumsuz bir durum olmasına da gerek yoktur. Var olan sevgi bağının
güçlenmesi için de hediye verilebilir. Komşumuzun, kendileri için yaptığı yemekten bize de
bir tabak göndermesi ne güzel bir davranış ve vefa örneğidir.
23. Tirmizî, Velâ, 6/2130.
94
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 94
22.06.2017 09:47:20
KOMŞULUK
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu
rahatsız etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a
ve ahiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”24 sözleriyle sosyal
hayatta insanın dikkat etmesi gereken davranışlarını özetlemektedir. O, komşuyu rahatsız
etmememizi, misafirlerimizi mümkün olduğu kadar güzel ikramlarla ağırlamamızı, konuşmalarımızla iyiliği yaymamızı bizden istemektedir.
Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.), rehber ve önder kabul eden bizler, onun bize öğrettiği
ilkelere uygun bir şekilde yaşamalıyız. Onun, “Allah Teala’ya (c.c.) göre arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah Teala’ya göre komşuların hayırlısı, komşusuna
faydalı olandır.”25 sözünden hareketle yaşadığımız toplumun daha huzurlu olmasını ve oluşan huzurun devamını sağlamak için komşularımızla aramızda iyiliği çoğaltmalıyız. İslam’ın
emrettiği komşuluk ilişkisi bu dünyada huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamamıza imkân verirken Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmamızı da sağlayacaktır.
Etkinlik
Hediye verirken nelere dikkat edilmelidir? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
....................................................................................................
4.8: Hediyeleşmek gönüllerdeki dargınlığı yok eder.
24. Müslim, İman, 74, 75.
25. Tirmizî, Birr, 28.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 95
95
22.06.2017 09:47:20
4. ÜNİTE
Ünite Değerlendirme Çalışmaları
A Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1. Komşuluk ilişkilerini güçlendirmek için neler yapmalıyız?
2. Komşunun, komşusu üzerindeki haklarına birkaç örnek veriniz.
3. Komşulukla ilgili üç hadis yazınız.
4. Komşularımızla iyi geçinmek neden önemlidir? Örneklerle açıklayınız.
B Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz.
(Miras, Sadaka, Emanet, Dargınlık, Komşu, Hediye, Zekât)
1. Güzel söz ….....................…….. dır.
2. Kim Allah’a (c.c.) ve ahiret gününe inanıyorsa …….........................……. iyilik etsin
3. Hediyeleşmek komşular arasındaki …………...............................… yok eder.
4. Bize verilen ……..........................……….. asla zarar vermemeliyiz.
5. Hiçbir karşılık beklemeden sadece arkadaşımızın gönlünü hoş etmek için verilen
şeye ……..............................……….. denir.
C Aşağıda verilen cümleler doğruysa başlarına (D), yanlışsa (Y) yazınız.
(
) Komşularımızı akrabalarımız gibi görmeliyiz.
(
) Peygamberimiz (s.a.v.) komşularına önem verirdi.
(
) Peygamberimiz (s.a.v.) evinden uzakta bulunan komşularına karşı ilgisiz
davranmıştır.
(
) İslam’a göre komşu, komşunun mirasçısıdır.
(
) Komşularımızın maddi durumlarını gözetir, gerekli durumlarda yardımlarına
koşarız.
(
) Tozlanan eşyalarımızı evimizin balkonundan istediğimiz zaman, istediğimiz
şekilde silkeleriz.
(
) Evimizde televizyonun sesini istediğimiz kadar açabiliriz.
(
) Komşumuzla samimiyetimizi artırmak için pişirdiğimiz yemeklerden onlara da ikram
ederiz.
(
) Tanımadığımız komşularımıza karşı hiçbir sorumluluğumuz yoktur.
96
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 96
22.06.2017 09:47:20
“Komşu, komşunun külüne muhtaçtır.”
1. Yukarıdaki atasözüne göre aşağıdakilerden hangisi iyi bir komşuluk ilişkisi değildir?
KOMŞULUK
D Aşağıdaki sorularda doğru cevabı işaretleyiniz.
a) Komşularla iyi geçinmeliyiz.
b) Komşularımıza yardım edersek onlar da bize yardım ederler.
c) Komşuluk hakkının önemli olduğunun bilincinde olmalıyız.
d) Komşumuz yardım istediğinde yardımına koşmalıyız.
2. Çok katlı apartmanda oturan birinin aşağıdaki hangi davranışı doğrudur?
a) Asansörün kapısını çarparak kapatmak
b) Merdivenlerde yüksek sesle konuşmak
c) Evde arkadaşları ile birlikte top oynamak
d) Evde televizyonun sesini kendi duyacağı kadar açmak
3. Aşağıdaki atasözlerinden hangisi komşuların her zaman birbirine ihtiyacı
olduğunu anlatır?
a) Gülme komşuna, gelir başına.
b) Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
c) Ev alma, komşu al.
d) Komşuda pişer, bize de düşer.
4. Aşağıdakilerden hangisi iyi bir komşuluk örneği değildir?
a) Komşularla selamlaşmak.
b) Komşuların hakkını gözetmek.
c) Komşulara ikramda bulunmak.
d) Komşularla ilgiyi kesmek.
5. Aşağıdaki hadislerden hangisi “komşuluk”la ilgili değildir?
a) Komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.
b) İsraf etmemek ve kibre kapılmamak şartıyla yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve
giyininiz.
c) Şerrinden emin olunmayan komşu, gerçek mümin değildir.
d) Allah’a ve ahret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin
97
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 97
22.06.2017 09:47:20
5. ÜNİTE
ÖĞRENME
ALANI
HZ. MUHAMMED
VE AİLE
5.
ÜNİTE
AKRABALARLA
İLETİŞİM
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. Akrabaların birbirlerine karşı olan sorumluluklarını öğreniniz.
2. Ailenizin yardımıyla yakın ve uzak akrabalarınızı araştırınız ve ulaştığınız isimleri bir liste ya da şema ile gösteriniz.
3. Peygamberimiz’in (s.a.v.) akrabalık ilişkileri hakkında iki
hadisini öğrenip defterinize yazınız.
4. Peygamberimiz’in (s.a.v.) akrabalarını araştırınız.
98
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 98
22.06.2017 09:47:21
İnsan, hayatı diğer fertlerle paylaşan sosyal bir varlıktır. Başta anne baba olmak üzere
dede, nine, kardeş, amca, hala, dayı ve diğer yakınlarımız, sosyal hayatın parçalarıdır.
Akrabalar arasında bazı hak ve sorumluluklar bulunur. Bu nedenle akrabalık bağlarının
korunması ve güçlü tutulması hem dinimizin en temel buyruklarından biri hem de insani bir
görevdir. Akrabaların zaman zaman birbirini ziyaret etmesi, insan ilişkilerinde çok önemli bir
yer tutmaktadır. Birbirini ziyaret eden akrabalar, karşılıklı görüşme, konuşma ve ikramlarla ilişkilerini sıcak tutarlar. Hayatta karşılaşılan sıkıntıları ve yaşanan sevinçleri paylaşma
imkânı bulurlar. Böylece insanların kalplerinde sevgi ve merhamet duyguları gelişir, aralarındaki bağlar daha da güçlenir.
AKRABALARLA İLETİŞİM
1. Akrabaları Ziyaret
Tartışalım!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) akrabalık ilişkilerini nasıl güçlendirmiştir?
5.1: Akraba ziyareti gönül bağlarını kuvvetlendirir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) akrabalık bağlarını korumaya büyük önem vermiş ve akrabalarla ilişkileri devam ettirmeyi Allah’a (c.c) ve ahirete imanın bir gereği olarak görmüştür.
Bu husustaki bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
“... Allah’a ve ahiret gününe iman eden akrabasını görüp gözetsin...”1
Hz. Peygamber (s.a.v.) küçüklüğünden itibaren ahlaki sorumluluğun hissedildiği bir
aile ortamında büyümüştür. Medine’de Peygamberimiz’in (s.a.v.) dedesi Abdülmuttalib’in
anne tarafından akrabaları bulunmaktaydı. Kendilerine Neccaroğulları da denilen kişiler,
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ailesi içinde bir anlamda dayı konumundaydılar. Peygamberimiz
1. Buhari, Edeb, 85.
99
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 99
22.06.2017 09:47:22
5. ÜNİTE
(s.a.v.) altı yaşlarındayken annesi Âmine ve
dadısı Ümmü Eymen’le beraber Mekke’den
Medine’ye gittiler. İki şehir arasında gerçekleştirilen bu uzun yolculuğun altında güzel
amaçlar yatmaktaydı. Buna göre genç yaşında eşini kaybeden Âmine, hem sevgili
eşi ve yetim yavrusunun babası Abdullah’ın
kabrine uğrayacak hem de onun Medine’deki akrabalarını ziyaret edecekti. Onların bu
akraba ziyareti bir ay kadar sürmüştü. Hatta
Peygamberimiz (s.a.v.), hayatının ilerleyen
dönemlerinde bu ziyareti hiç unutmamış
hicret sonrası, kaldıkları evin yanından geçerken bu ziyaretin hatıraları gözünde canlanmıştı. O esnada yanındakilere dayılarının
çocukları ile burada oynadığını, kaldıkları
evin bahçesindeki havuzda yüzdüğünü,2
Üneyse adındaki bir kız çocuğuyla, eve konan kuşları uçurduğunu ifade etmiştir.3
5.2: Ziyaretlerde büyüklerin elleri öpülür.
Peygamberimiz’in (s.a.v.) gençlik ve yetişkinlik döneminde de akrabalarıyla ilişkilerini sürdürdüğü ve bu davranışın onun güzel
ahlakının bir parçası hâline geldiği görülmektedir. İlk vahyin ardından yaşadığı heyecan ve
tedirginliği paylaştığı eşi Hz. Hatice (r.a.), onun ahlaki vasıfları arasında akrabalık ilişkilerini
devam ettirdiğine yer vermiştir.4 Hz. Hatice (r.a.), Peygamberimiz’in (s.a.v.) bu güzel ahlakını, onun doğru yolda olduğunun bir delili olarak görmüştür.
Etkinlik
• Yakın çevrenizde oturan akrabalarınızı ziyaret programı oluşturunuz. Ziyaretlerinizi fotoğraflayarak albümünüze koyunuz ya da sınıf panosuna asınız.
• Ziyaret sonrasında duygu ve düşüncelerinizi günlüklerinize yazınız.
Gerek akraba gerekse eş dost ziyaretinde uygun olan, ziyarete, ziyaretle karşılık vermektir. Ancak bazen ziyaret konusuna gereken özeni göstermeyen hatta kendisine yapılan
ziyaretlerin devamını getirmeyen yakınlarımız olabilir. Böyle durumlarda Müslümana yakışan davranış, akrabalık bağını koparmamak ve ziyareti terk etmemektir. Peygamberimiz
(s.a.v.) zamanında da bu tür hadiseler yaşanmıştır. Ziyaret ettiği akrabalarının kendisine
gelmemesine gücenen bir sahabe Peygamberimiz’e (s.a.v.) gelerek şöyle yakınmıştır:
“Ya Resulullah! Ben akrabalarımı ziyaret ediyorum, onlar bana gelip gitmiyorlar. Ben
onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara anlayışlı davranıyorum, onlar bana kaba davranıyorlar.” Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), ziyaretlere karşılık
2. Osman Keskioğlu, Hz. Muhammed ve Hayatı, 21-22..
3. Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi (Çev. Salih Tuğ), I, 42.
4. Buhari, Bed’ü’l-Vahy, 3.
100
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 100
22.06.2017 09:47:22
AKRABALARLA İLETİŞİM
vermeyenin sorumlu olacağını ifade etmiştir. Ayrıca, “Şayet bu şekilde davranmaya devam
edersen, onlara karşı senin yanında Allah’ın (c.c.) görevlendireceği bir yardımcı daima bulunacaktır.” buyurarak bu güzel davranışı sebebiyle Allah’ın (c.c) yardımını daima göreceğini müjdelemiştir.5
Peygamberimiz’in (s.a.v.) de benzeri kişilerle karşılaştığını hatta kendileriyle dostluk kuramadığı hâlde akrabalık bağları nedeniyle ilişkilerini koparmamaya özen gösterdiğini ve ziyaretin güzel sonuçlar oluşturmasını umduğunu görmekteyiz. Bununla ilgili olarak bir hadis-i
şerifte şöyle buyrulmuştur:
“Dikkat edin, benim asıl dostlarım ve yardımcılarım babamın ailesi değildir. Benim asıl
dostlarım, Allah Teala ve salih müminlerdir; ancak onlarla akrabalık bağlarım vardır. Bu
akrabalığı, ziyaret ile yaşatmak, tazelemek düşüncesindeyim.” 6
Bir sahabe, erdemli davranışın ne olduğunu sorunca, Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisiyle
alakayı kesen akraba ile görüşmeye devam etmenin pek kıymetli davranışlardan biri olduğunu ifade etmiştir.7
Tartışalım!
Akrabalar arasında ziyaretleşmelerin ne gibi yararları olmaktadır?
Allah (c.c) rızası için yapılan her türlü iyi davranışın Allah (c.c) katında büyük değeri vardır.
Şüphesiz ki, akraba ziyareti de aynı kapsamda yer almaktadır. Akraba ziyaretlerinde maddi
beklenti ve çıkar gözetmemek ya da ziyaret için mutlaka karşıdan bir ziyaret beklememek
gerekir. Ayrıca hayırlı işlerde öncülük yapmak yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de övülen
davranışlar arasında yer almaktadır.8
Bu sebeple zengin olsun, fakir olsun
bize gelmeyen akrabamıza gitmeye
ve bunu da herhangi bir şarta bağlamamaya dikkat etmek gerekmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) bununla
ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Sılayırahim demek, dost ve akrabadan görülen iyiliğe karşı iyilik
etmek değil, ilgiyi kesen akrabayı
arayıp ziyaret etmek ve kendisine
iyilik yapmaktır.”9
Sılayırahim: Akrabaların birbirleri
ile ilişkilerini kesmeyip devam ettirmeleri, ahlâkî ve dînî bir görevdir.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurur ki:
“Rahim (akrabalık), Allah’ın rahmetinin eserlerindendir. Kim bu bağı
5.3: Büyüğünün elini öpen bir çocuk
5. Müslim, Birr, 22.
6. Buhari, Edeb, 14; Müslim, İman, 366.
7. Ahmed b. Hanbel, IV/ 148, 158.
8. Vakıa suresi, 10. ayet.
9. Ahmed b. Hanbel, V/ 229.
101
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 101
22.06.2017 09:47:23
5. ÜNİTE
korursa, Allah ona merhamet eder. Kim onu koparırsa, Allah da ondan ihsan ve rahmetini
keser.”10
Bu hadis-i şerifin son kısmında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir uyarıda da bulunarak
akrabalık bağını koparanların Allah’ın (c.c.) rahmetinden mahrum kalacağını bildirmiştir. Şu
hâlde akrabalık bağlarını korumanın ve bu amaçla yapılan ziyaretleşmenin manevi karşılığı
çok büyükse de akrabalık ilişkilerini kesmenin günahı da bir o kadar büyüktür. Şu ayet-i
kerimede de Allah (c.c.) aynı şekilde bizlerin dikkatini akrabalık bağlarını kuvvetlendirmeye
çekmektedir: “...Kendisi adına birbirinizden istekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının...”11
Bir kutsi hadiste ise Allah (c.c.) şöyle buyurur:
“…Akraba ve dostlarıyla irtibatını kesmeyenlere ve benim için ziyaretleşenlere benim de
muhabbetim hak olmuştur.”12
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) akraba ziyareti sadece yaşayanlarla sınırlı değildir.
O, hayatta olanları evinde ziyaret etmeyi öğrettiği gibi ölenlerimizi de kabirlerinde ziyaret
edebileceğimizi söylemiştir. Bu şekilde bizlere ölen akrabalarımızı unutup gitmememiz, vefatlarından sonra da kabirlerini ziyaret ederek kendilerine dua etmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.), bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Annemin
kabrini ziyaret için Rabb’imden
izin istedim. Bana izin verdi. Siz
de kabirleri ziyaret ediniz.”13 Hz.
Peygamber (s.a.v.) hayatının
ilerleyen dönemlerinde annesinin kabrini ziyaret etmiş ve
başucunda gözyaşı döküp dua
etmiştir.14
5.4: Akrabalar arası ziyaretleşmeye sıla-i rahim denir.
10. Buhârî Edeb, 13.
11. Nisa suresi, 1. ayet.
12. Ahmed b. Hanbel, V/ 229.
13. Ebu Davud, Cenâiz, 75-77.
14. Hamidullah, age, 43.
102
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 102
22.06.2017 09:47:23
AKRABALARLA İLETİŞİM
5.5: İkramda bulunmak insanlar arasındaki sevgiyi artırır.
Dinimizde akrabalık bağları sadece kan bağına dayalı olarak oluşmamaktadır. Sütannelikten doğan akrabalıklar da söz konusudur. Peygamberimiz’in (s.a.v.) sütanneleri Süveybe
ve Halime ile de akrabalık ilişkilerini koruduğu görülmektedir. Yine Peygamberimiz (s.a.v.)
dadısı Ümmü Eymen’i de zaman zaman evinde ziyaret eder, “Benim, annemden sonra annemdir.” buyururdu.15
Şu hâlde akrabaları ziyaret, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) üzerinde oldukça durduğu ahlaki
vazifelerden biridir. O, gerek peygamberliğinden (s.a.v.) önce gerekse sonra bu güzel davranışı hayatında uygulamış ve Müslümanları da bu konuda duyarlı olmaya teşvik etmiştir.
Ayrıca Müslümanlara akrabalık bağlarını koparmanın sorumluluğunu hatırlatmış, tek taraflı
kusur ve ihmaller karşısında bıkmadan ziyarete öncülük yapmayı tavsiye etmiştir. Bizler de
Hz. Peygamberin (s.a.v.) bu güzel davranışını örnek almalı, akraba ziyaretlerini gerçekleştirmeliyiz. İmkân ölçüsünde uzakta olan akrabalarımızı da görmeli, mümkün olmuyorsa
iletişim araçlarıyla kendilerine ulaşmalıyız.
Not Edelim!
• Anne baba başta olmak üzere tüm akrabalar arasında güzel ilişkiler kurmaya ve bu ilişkileri değişik şekillerde devam ettirmeye sıla-i rahim denir.
Araştıralım!
Süt kardeşler ile diğer kardeşler arasındaki fark ve benzerlikleri araştırınız?
15. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, VII/ 303.
103
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 103
22.06.2017 09:47:23
5. ÜNİTE
2. Sevinçleri ve Üzüntüleri Paylaşmak
Sevinç ve üzüntü, insanın en başta gelen duygusal özelliklerindendir. İnsan yaşadığı
iyilik ve güzellikler karşısında sevinç duyarken, başına gelen zorluk, hastalık ve ölüm gibi
olaylar karşısında da üzülmektedir. Her iki durumda da yaşadığı duyguları yakınları ile paylaşma ihtiyacı hissetmektedir. Çünkü sevinç ve mutluluklar paylaşıldıkça daha da büyürken,
üzüntü ve sıkıntılar paylaşıldıkça hafifler.
Peygamberimiz (s.a.v.), Allah’ın (c.c.) elçisi olmakla birlikte aynı zamanda bir insandı. O,
insanlar içinden seçilmiş ve davranışlarıyla bizlere örnek olmuştur. Aile çevresinde yaşadığı
bazı hadiseler karşısında bazen üzülmüş hatta gözlerinden yaşlar gelmiştir. Bazen de sevinçli ve mutlu anları olmuş ve bunu ailesiyle paylaşmaktan da geri durmamıştır.
Bilindiği gibi Hz. Peygamber (s.a.v.) Hira’da ilk vahyi aldığında, endişe ve heyecan dolu
duygular yaşamıştı. Bu durum vahiy meleği Cebrail ile ilk kez karşılaşmasının bir sonucuydu. Yine halk tarafından reddedilme ihtimali nedeniyle endişe ve üzüntü duyması da
doğaldı.16 İşte Peygamberimiz (s.a.v.) gördüğü bu olağanüstü durumu ve o sırada yaşadığı
duygularını ilk önce eşi Hz. Hatice (r.a.) ile paylaşmıştır. Akıllı ve anlayışlı bir eş olan Hz.
Hatice (r.a.), Hz. Peygamberi (s.a.v.) can kulağıyla dinlemiş ve kendisini teselli etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ın ilk yıllarında yardım ve desteklerini gördüğü kimselerin
ölümüne üzülmüş ve merhametinin bir göstergesi olarak da ağlamıştır. Peygamberliğinin
onuncu yılında önce amcası, sonra da kıymetli eşi Hz. Hatice’yi (r.a.) kaybetmiştir. Elbette
onu daima destekleyen amcası Ebu Talib’in ve eşi Hz. Hatice’nin (r.a.) art arda vefat etmeleri, Peygamberimiz’i (s.a.v.) üzmüştür. Bu yıla, “Hüzün Yılı” da denilmesi, Peygamberimiz’in
(s.a.v.) üzüntüsünün tüm Müslümanlarca da paylaşıldığının bir göstergesidir.
Etkinlik
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilk vahyi aldığında yaşadığı endişe ve heyecanını niçin eşi Hz. Hatice (r.a.) ile paylaşmıştır? Düşüncelerinizi aşağıya
yazınız.
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
Peygamberimiz (s.a.v.) İslam’ı tebliğ ederken de bazı üzücü hadiselerle karşılaşmıştır.
Örneğin müşriklerden biri Peygamberimiz’in (s.a.v.) yoluna çıkarak üstüne toprak saçtı.
Peygamberimiz’i (s.a.v.) bu hâlde gören kızlarından biri ağlayarak babasının üzerini
temizlerken, Hz. Peygamber (s.a.v.) kızına, “Ağlama kızım! Şüphesiz Allah (c.c.) babanı
koruyacaktır.”17 diyerek onu teselli etmiştir.
16. Hamidullah, age, I, 82.
17. İbn Hişam, es-Siratü’n-Nebeviyye, II, 44.
104
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 104
22.06.2017 09:47:23
tedir. Çocukları da yaşadıkları bu sıkıntıları Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile paylaşmaktaydı. Peygamberimiz (s.a.v.) onları dinleyerek imkân ve duruma göre davranırdı. Bir gün
Hz. Peygamberin (s.a.v.) eline bir miktar para geçti. Kızı Fatıma gelip kocasının kuyudan
su çekerken zorluk içinde kaldığını, kendisinin de un yapmak için tane öğütecek gücünün
olmadığını ileri sürüp, bu işlere yardım etmek için bir hizmetli bulmasını istedi. Ancak Hz.
Peygamber (s.a.v.) diğer müminlerin de zor şartlar altında yaşadığını ifade ederek, kızına
bu isteği yerine getiremeyeceğini bildirdi.
AKRABALARLA İLETİŞİM
Peygamberimiz’in (s.a.v.) ve ailesinin zaman zaman maddi zorluklar yaşadığı görülmek-
Tartışalım!
Ailemizde ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntülü durumlarda nasıl davranmalıyız?
Peygamberimiz (s.a.v.) sevinçli zamanlarını da yakınlarıyla paylaşırdı. Bunların başında
bayramlar ve düğünler gelmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bayram, düğün vb. durumlarda,
neşe ve sevinci artıracak, günah olmayan uygun eğlencelere izin vermiş ve yakınlarına da
bunu tavsiye etmiştir.18 Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadisinde, “Arife günü, kurban günü ve
‘teşrik’ günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir.”19 buyurmaktadır. Yine o, kurbanını keserken de ailesini ve diğer inananları dualarında unutmazdı. Hz.
Aişe’nin (r.a.) anlattığına göre, Peygamberimiz (s.a.v.), ailesi ile bayram sevincini şöyle
yaşamıştır:
Bir bayram günüydü. Habeşlilerden bir grup kendi yöresel oyunlarını oynuyorlardı. Peygamberimiz (s.a.v.) bana,
“Onları seyretmek ister misin?’”diye sordu.
“Evet.” dedim. Bunun üzerine yanıma iyice sokularak Habeşlilere,
“Oyununuza devam edin.” dedi. Ben usanıncaya kadar onları izledim.20
Peygamberimiz (s.a.v.), torunları Hasan ve Hüseyin’le yakından ilgilenir, onlarla birlikte
olmaktan mutluluk duyardı. Zaman zaman onların mutluluğunu görmek kendisine sevinç ve
neşe verirdi. Bu amaçla torunlarıyla küçük oyunlar oynar ve onlarla şakalaşırdı. Mesela torunlarını kucağına alıp severdi. Yine ellerinden tutar, ayaklarını ayaklarına koyar, göğsüne
çıkarır ve onları bir dede şefkatiyle öperdi.21
Enes b. Malik, uzun süre Peygamberimiz’in (s.a.v.) aile terbiyesi altında yetişmişti. Bir
gün Hz. Peygamber (s.a.v.) Enes’in ailesini ziyaret etmiş ve kardeşi Ebu Umeyr’i çok üzgün
görmüştü. Umeyr’in çok sevdiği ve devamlı oynadığı “Nuğayr” isimli kuşu ölmüştü. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona, “Ey Ebu Umeyr, ne oldu Nuğayr?” diye sormuş ve onun üzüntüsünü
paylaşmıştır.22
18. Buhari, Nikâh, 63.
19. Ebu Davud, Savm, 50; Tirmizî, Savm, 59.
20. Buhari, Iydeyn, 2.
21. Buhari, el-Edebü’l-Müfred, 249.
22. Buhari, Edeb, 112; Tirmizî, Birr, 57.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 105
105
22.06.2017 09:47:23
5. ÜNİTE
Ailede yeni bir çocuğun dünyaya gelmesi akrabalar arasında sevinç meydana getirmektedir. Anne babanın yanında diğer akrabaların hepsi bu sevince ortak olurlar. Bu gaye ile
birbirlerini tebrik edip göz aydınlığı dilerler. Peygamberimiz de hem evlat hem de torun sahibi olmuş ve onların doğumu sebebiyle çok mesut olmuştur. Mesela oğlu İbrahim doğunca
sevinmiş ve onu kucağına alıp eşine göstererek, “Şuna bir bak! Nasıl, bana benziyor mu?”
diye yaşadığı mutluluğu ailesiyle paylaşmıştır.23
Yine Hz. Peygamber’i (s.a.v.), çocuklarının mutluluğu ile sevinen bir baba olarak görmekteyiz. Kızı Rukiye ile eşi Hz. Osman (r.a.) Habeşistan’a hicret etmişti. Bir süre onlardan
haber alınamamıştı. Peygamberimiz zaman zaman şehir dışından gelenlere Hz. Osman
(r.a.) ve kızı Rukiye’yi sorardı. Nihayet Kureyşli bir kadın Habeşistan taraflarından geldi.
Peygamberimiz kadına onları sordu. Kadın, “Ey Ebü’l-Kasım, ben onları gördüm.” dedi. Hz.
Peygamber (s.a.v.), “Ne şekilde gördün, durumları nasıldı?” diye sordu. Kadın, Rukiye’yi binek üzerinde gördüğünü, eşinin de peşinden yürüdüğünü söyleyince Peygamberimiz buna
çok sevindi ve onlar için Allah’a (c.c.) dua etti.24
Etkinlik
Anne-baba veya yakın akrabalarınızla yaşadığınız sevinçli bir anınızı ve
o an neler hissettiğinizi aşağıya yazınız.
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
Tartışalım!
Yüce Rabb’imiz herkese farklı imkânlar vermiştir. Akrabalarımızdan kimileri çok zengin, kimileri de yardıma muhtaç olabilir. Böyle
bir durumda akrabaların birbirine karşı sorumlulukları nelerdir?
3. Akrabayı Koruyup Gözetmek
Akrabalara karşı sorumluluklarımız arasında bir de onları koruyup gözetmek yer almaktadır. Onlar arasında bilhassa maddi ve manevi açıdan yardıma muhtaç kimseler bulunabilir. Bu yüzden imkânı olanların, akrabalarının bu tür sıkıntılarına karşı duyarsız kalmaması
gerekir. Kur’an-ı Kerim, birçok ayet-i kerimede ihtiyaç sahibi akrabaya yardım edilmesini
istemektedir. Bununla ilgili olarak bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Allah’a ibadet
edin. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara,
yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın.”25
23. İbn Sa’d, Tabakât, I, 137.
24. Ali el-Muttaki, Kenzü’l-Ummâl, XIII, 63.
25. Nisa suresi, 36. ayet.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 106
106
22.06.2017 09:47:23
Peygamberimiz (s.a.v.) de akrabaya, muhtaç olsun olmasın, iyilik yapılmasını istemiş
ve bunun kişiye iki ayrı sevap kazandıracağını şöyle ifade etmiştir: “…Akrabaya verilen
ise iki sadaka sevabı yerine geçer: Biri sadaka sevabı, öteki de akrabayı koruyup gözetme
sevabıdır.”27
AKRABALARLA İLETİŞİM
Bir başka ayet-i kerime ise akrabayı koruyup gözetmenin önceki ilahi dinlerde de yer
aldığını ifade etmektedir: “Hani, biz İsrailoğulları’ndan, ‘Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz’ diye söz
almıştık…”26
Dinimiz hiç kimseye güç ve imkânının üstünde sorumluluk yüklemez. Buna göre akrabalara yardımın ölçüsü kişinin sahip olduğu imkân ve duruma göre değişmektedir. Bu konuda
maddi imkânını nasıl kullanması gerektiğini soran bir sahabeye Hz. Peygamber (s.a.v.),
“Harcamaya kendinden başla. Artanı çoluk çocuğuna sarf et. Ailenden bir şey artarsa,
bunu da yakınlarına harca. Bunlardan arta kalanı da sağındaki solundaki komşulara ver!”28
buyurmuştur.
Diğer taraftan iyiliğin sadece iyilik karşılığında yapılması doğru değildir. Bu sebeple akrabaya iyilik etmek için onlardan iyilik görmüş olmak gerekmez. Çünkü dinimize göre insani
ilişkilerde, maddi ve manevi çıkarlar değil, Allah (c.c.) rızası gözetilmelidir. Peygamberimiz
Allah (c.c.) rızası dışında başka bir düşünceyle akrabaya yardım etmenin gerçek manada
koruyup gözetme olmayacağını ifade etmektedir. Bununla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)
şöyle buyurmaktadır:
“Akrabasının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz.
Akrabayı koruyup gözeten kişi, kendisiyle alakayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.” 29
Dinimiz toplumsal barışı gerçekleştirecek adımlar atılmasını her zaman teşvik etmektedir. Bu esnada karşılaşılan olumsuz davranışlar sebebiyle yapılan iyiliklerden vazgeçilmesini doğru bulmamaktadır. Bununla ilgili olarak ayet-i kerimede, “İçinizden fazilet ve
mal sahipleri, akrabalara, fakirlere ve Allah yolunda hicret edenlere yapageldikleri
yardımları esirgemesinler, bağışlasınlar, hoşgörülü davransınlar. Allah’ın sizi affetmesini sevmez misiniz? Allah’ın bağışlaması ve merhameti boldur.”30 buyrulmuştur.
Etkinlik
Yardıma muhtaç akrabalarınıza yardım ediniz ve birbirinizi yardım etmeye teşvik etmek için yaptıklarınızı aşağıya yazınız ve sınıfta okuyunuz.
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
26. Bakara suresi, 83. ayet.
27. Tirmizî, Zekât, 26.
28. Nesâî, Zekât, 60; Büyû, 84.
29. Buhari, Edeb, 15.
30. Nûr suresi, 22. ayet.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 107
107
22.06.2017 09:47:23
5. ÜNİTE
Akrabaları Müslüman olmasa bile kişi, onlarla belli bir hukukunun olduğunu unutmamalıdır. Bir ayet-i kerimede Müslüman olmayan anne ve babaya ancak Allah’ı inkâr etmek için
zorladıkları takdirde itaat edilmemesi emredilmekte, hemen peşinden de “Onlarla dünyada iyi geçin!”31 buyrulmaktadır.
Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) kızı Esma şöyle anlatıyor:
“İslam’ı kabul etmemiş olan annem Resulullah zamanında yanıma gelmişti.
Peygamberimiz’e:
- Annem beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim, diye sordum.
Resulullah:
- Evet, annene iyi davran, buyurdu.”32
Peygamberimiz (s.a.v.), kıymetli eşi Hz. Hatice (r.a.) vefat ettikten sonra onun yakınlarını
unutmamıştır. Kendisi, “Ben Hatice’nin (r.a.) sevdiklerini severim.” der. Bir koyun kestiğinde
bir kısmını Hz. Hatice ’nin (r.a.) yakınlarına gönderirdi.33
Akrabalarımıza karşı yapacağımız iyilikler sadece maddi yardımlarla sınırlı değildir. Beraberliklerimizde tatlı dilli ve güler yüzlü olmak, incitici söz ve davranışlardan kaçınmak
da gerekir. Bir sahabe, Peygamberimiz’e (s.a.v.) gelerek kendisini cennete yaklaştıracak
amelin ne olduğunu sormuş, Peygamberimiz (s.a.v.) de, “Allah’a ibadet eder, ona hiçbir
şeyi ortak koşmaz, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, akrabalarına karşı iyi davranışta
bulunursun.” buyurmuştur. Sorusunun cevabını alan kişi dönerken Peygamberimiz (s.a.v.),
“Eğer bunlara sımsıkı sarılırsa cennete girer.”34 buyurdu.
Toplumun temelini aile oluşturur.
Mutlu ve huzurlu aile yuvaları, toplumun güven ve barışı için son derece önemlidir. Hz. Peygamber (s.a.v.)
yakınlarının yuva kurması ile de ilgilenmiş ve onların aile olmaları için
gayret göstermiştir. Hz. Peygamber
(s.a.v.), “Annemden sonra annem.”
dediği dadısı Ümmü Eymen’i özgürlüğüne kavuşturmakla kalmamış,
aynı zamanda onun Zeyd b. Hârise
ile evlenmesine yardımcı olmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.) sütanne,
sütbaba ve süt kardeşlerine de her
türlü ilgi ve yardımlarını devam ettirmiştir.
5.7: Güven ve samimiyet her şeyden önemlidir.
31. Lokman suresi, 15. ayet.
32. Buhari, Hibe, 30; Müslim, Zekât, 50.
33. Buhari, Menâkıbu’l-Ensâr, 20.
34. Müslim, İman, 14.
108
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 108
22.06.2017 09:47:23
Bir başka bilgiye göre, henüz Mekke dönemindeyken sütannesi Halime yanına geldi,
Peygamberimiz’e kıtlık ve kuraklıktan şikâyet etti. Efendimiz (s.a.v.) ona kırk koyun ve yiyecek yüklü bir deve vererek onu memleketine gönderdi.36
Peygamberimiz (s.a.v.) doğumunda kendisini ilk olarak emziren Süveybe’yi hiç unutmadı. Mekke’de iken onu ziyaret eder ve ona ikramlarda bulunurdu. Hicret edince Medine’den
ona giyecek gönderirdi.37
AKRABALARLA İLETİŞİM
Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün otururken sütbabası çıkageldi. Resulullah, hürmeten elbisesinin bir kısmını yere serdi ve onu üzerine oturttu. Az sonra sütannesi geldi. Peygamberimiz (s.a.v.) bunun için de elbisenin diğer tarafını serdi. Biraz sonra süt kardeşi geldi.
Resulullah onun için de ayağa kalktı ve onu da önüne oturttu.35
Peygamberimiz (s.a.v.) akrabalarının eğitimi ile de yakından ilgilenir, ayrıca onlar için dua
eder ve Allah’tan (c.c.) iyilik ve güzellikler dilerdi. Bir gün amcası Abbas’tan oğlu Abdullah’la
beraber kendisine uğramalarını istemişti. Abbas ve oğlu Peygamberimiz’in (s.a.v.) yanına
geldiklerinde Peygamberimiz şöyle dua etti:
“Allah’ım! Abbas’ı ve oğlunu açık ve gizli hiçbir günahın hariç kalmayacağı mağfiretinle
bağışla. Allah’ım! Çocuğuna daha fazla özen göstermesi için ona ikram ve ihsanlarda
bulun!”38
Yine Hz. Peygamber (s.a.v.) Ümmü Seleme’nin oğlu Ömer’in yemek yerken tabağın her
tarafından yediğini görünce, “Yavrum, besmele çek, sağ elinle ve hep önünden ye!” diyerek
ona tavsiyede bulunmuştur.39 Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Medine döneminde her gün
sabah namazına giderken kızı Fatıma ile damadı Ali’nin evlerine uğrar, onları namaza kaldırırdı.40 Bu hadise Peygamber Efendimiz’in, çocuklarının evliliklerinden sonra bile onların
eğitimine verdiği önemi ortaya koymaktadır.
Akrabalık ilişkilerini anne, baba, amca, dayı gibi yakınların ölümleri hâlinde de kesmemek gerekir. Bir gün Hz. Peygamber’in (s.a.v.) huzuruna bir adam çıkageldi ve:
“Ya Resulullah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mıdır?”
diye sordu. Resulullah şöyle buyurdu:
“Evet, onlara dua eder, günahlarının bağışlanmasını dilersin. Vasiyetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin, dostlarına da ikramda bulunursun.”41
Peygamberimiz (s.a.v.) çok uzak akrabaları bile hatırlamaktan geri kalmamış, insanlar
arası münasebetlerde bu durumun ehemmiyetine daima vurgu yapmıştır.
Şu hâlde Peygamberimiz’in (s.a.v.) akrabalarını sadece ziyaret etmekle kalmadığı, onları imkânı ölçüsünde koruduğu ve gözettiği anlaşılmaktadır. Bizler de onu örnek alarak yakın
ve uzak akrabalarımıza karşı aynı yaklaşımı göstermeli ve bu sorumluluğu yüreğimizde
hissetmeliyiz.
35. Ebu Davud, Edeb, 119-120/5145.
36. İbn Sa’d, Tabakat, I, 113.
37. Dimyâtî, es-Sîretü’n-Nebeviyye, 33.
38. Tirmizî, Menâkıb, 28.
39. Buhari, Et‘ime, 2.
40. Buhari, Teheccüd, 5; Tirmizî, Tefsir, 33.
41. Ebu Davud, Edeb, 120.
109
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 109
22.06.2017 09:47:23
5. ÜNİTE
Okuma Parçası
Kârlı Mal Budur
Medine’de Ensar arasında en fazla hurmalığı bulunan Ebu Talha idi. Ebu
Talha’nın en sevdiği malı da Mescid-i Nebi’nin karşısındaki Beyruhâ adlı hurma bahçesiydi. Resulullah bu bahçeye girer ve oradaki tatlı sudan içerdi.
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, gerçek iyiliğe
asla eremezsiniz” (Âl-i İmrân, 92) ayet-i kerimesi nazil olunca, Ebu Talha, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanına geldi ve:
“Ya Resulallah! Cenâb-ı Hak sana, ‘Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla eremezsiniz.’ ayetini gönderdi. En
sevdiğim malım Beyruhâ adlı bahçedir. Onu Allah rızası için bağışlıyorum.
Allah’tan onun sevabını ve benim için ahiret azığı olmasını dilerim. Beyruhâ’yı
Allah’ın sana göstereceği şekilde kullan.” dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Aferin sana!
Kârlı mal dediğin işte budur! Seni duydum Ebu Talha. Ancak onu akrabalarına vermeni daha uygun görüyorum.”
Ebu Talha,
“Öyle yapayım Ya Resulallah.” dedi ve bahçeyi amcasının oğulları ve
diğer akrabaları arasında paylaştırdı. (Buhari, Vekâlet, 14; Müslim, Zekât, 42)
4. Akrabalar Arası Yardımlaşma
Düşünelim!
Akrabalarınızla hangi durumlarda nasıl yardımlaşabilirsiniz?
Akrabalar arasındaki ilişkilerin sadece ziyaret ve görüşmelerle sınırlı kalmaması gerekir.
İmkân ölçüsünde yardımlaşmak, ihtiyaç ve sıkıntıların giderilmesinde el birliği yapmak akrabalık vazifelerimizdendir. Bu konuda pek çok ayet-i kerime akrabalar arasında maddi ve manevi
açıdan yardımlaşmayı tavsiye etmektedir. Bir ayet-i kerimede Allah Teala (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya,
yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri
sevmez.”42
42 Nisa suresi, 36. ayet.
110
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 110
22.06.2017 09:47:23
Hz. Peygamber’in (s.a.v.)amcası Ebu Talib’e olan yardımı, sonraki yıllarda da devam etmiştir. Ebu Talib, kalabalık bir aile reisi olması nedeniyle geçim sıkıntısı çekmekteydi. Ayrıca
Mekke’de de kıtlık yaşanmaktaydı. Hz. Peygamber (s.a.v.) küçük yaşlardan beri desteğini gördüğü amcası Ebu Talib’e yardım elini uzatmak ve geçim sıkıntısını biraz olsun azaltmak istedi.
Bu amaçla diğer amcası Abbas’a Ebu Talib’in oğullarından birer tanesinin bakımını üzerlerine
almayı teklif etti. Teklife sıcak bakan amcasıyla beraber Ebu Talib’e gittiler ve durumu anlattılar.
Ebu Talib de bu fikri onaylayınca Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ali’nin (r.a.) , Abbas da Cafer’in
bakımını üstlendi.45 Böylece Hz. Ali küçük yaşlardan itibaren Peygamberimiz’in (s.a.v.) terbiyesi
altında yetişme şerefine ulaşmıştır.
AKRABALARLA İLETİŞİM
Peygamberimiz (s.a.v.), çocukluğundan itibaren akrabalarına yardımdan geri durmamıştır. Amcası Ebu Talib ve Zübeyr’in ticari faaliyetlerine katılmış, onlarla Suriye, Bahreyn
Umman bölgelerine gitmiştir. Gerek bu ticari yolculuklarda gerekse buralardan alınan malların Mekke pazarında satılmasında amcalarına yardım etmiştir. Böylece aile bütçesine de
maddi katkılarda bulunmuştur.43 Yine bu gaye ile ailesinin hayvanlarını otlatmış, ayrıca çobanlıktan aldığı ücretle amcası Ebu Talib’e yardımcı olmuştur.44
Bilindiği gibi Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam’a ilk önce yakın akrabalarını davet etmişti.
Çünkü öncelikle yakın çevresinin desteğini almadan diğer insanlara ulaşması zor olabilirdi.
“Sen, en yakın akrabanı uyar!”46 ayeti inince Resulullah, Mekke’de Safa tepesine çıkmış
ve Kureyş’in ileri gelenlerini çağırarak onlara İslam’ı tebliğ etmişti.
Hz. Peygamber (s.a.v.), ilk vahyin ardından başlayan zorlu süreçte bazı akrabalarının
desteğini de almıştır. Kendisine inanmaları için halalarının evine gelmiş, halaları ona kızmak şöyle dursun, aile mensupları arasında düzenleyeceği davet toplantısına amcası Ebu
Leheb’i de çağırmasını tavsiye etmişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.v.) akrabalarını yemeğe
davet etti. Sonra onlardan kendisini himaye etmelerini istedi. Karşı olan kimseler söz aldılar.
Amcası Ebu Talib ile halası Safiyye onu Ebu Leheb’e karşı savundular.47
Halaları daha sonra Ebu Leheb’le konuştular; fakat Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gerçekten
peygamber olduğuna onu ikna edemediler.
İslam’ı ilk tebliğ ettiği sıralarda Hz. Peygamber’e (s.a.v.) yardımcı olanların başında yine
bazı akrabaları geliyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) kabilelerin kaldıkları yerlere giderken
çoğu zaman yanında Hz. Ebu Bekir (r.a.), bazen Hz. Ali (r.a.) bazen de henüz iman etmemiş olmasına rağmen amcası Abbas da bulunuyordu. Hz. Peygamber’in (s.a.v.), Taif’e
gidişi de annesinin amcaları olan akrabalarından destek ve yardım almaya yönelikti. Yine
oraya giderken de yanında azatlısı Zeyd b. Hârise bulunmaktaydı.
Aynı şekilde amcası Ebu Talib, Mekkelilerin baskı ve zulümlerine karşı onu korumuştur.
Hz. Hamza Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yaptığı eziyetlerden dolayı Ebu Cehil’e karşı
koymuş ve bu sırada Müslüman olmuştur. Diğer amcası Abbas daha sonra Müslüman olsa
da her zaman Hz. Peygamberin (s.a.v.) yanında bulunmuştur.
43. Celal Yeniçeri, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslâm, I/ 410.
44. İbn Sa’d, age, I/ 107-108; Hamidullah, age, I/ 49-50.
45. Asım Köksal, age, 118.
46. Şuarâ suresi, 214. ayet.
47. Nevevî, Riyâzus-Sâlihîn, (Haz. Raşit Küçük ve dğr.), II/ 459.
111
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 111
22.06.2017 09:47:23
5. ÜNİTE
Hz. Peygamber (s.a.v.) yakınlarının kendisine olan yardımlarını her zaman şükranla anmıştır. Hz. Hatice’nin kız kardeşi Hâle’yi görünce, vefat eden eşi Hz. Hatice’yi (r.a.) hatırlamıştı. Bu durumdan yakınan Hz. Aişe’ye Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi: “Halk bana
inanmazken o inandı. Herkes bana yalancı derken o doğru söylediğimi kabul etti. Kimse
bana bir şey vermezken o beni malıyla destekledi ve Allah (c.c.) bana ondan çocuklar ihsan
etti.” 48
Hz. Peygamber (s.a.v.) aile işlerinde de görev alır, böylece başta eşi olmak üzere aile
fertlerinin işlerini kolaylaştırırdı. Mutfak işlerinde Hz. Aişe’ye (r.a.) yardımcı olduğu ifade
edilmektedir. Yine avlusundaki hayvanların sütünü sağdığı da olurdu.49 Bir seferinde Hz.
Aişe’ye (r.a.), “Allah’ın Resulü (s.a.v.) evde ne yapardı?” diye sorulmuş, o da “O, evinde
ailesinin işleriyle meşgul olurdu, ezanı duyunca da mescide giderdi.” demiştir.50
Sonuç olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) akrabalarla ilişkilerini sadece ziyaret ve görüşmelerle sınırlı tutmamış, onlara maddi ve manevi her türlü yardımını yapmış, aynı zamanda
bazı akrabalarının da yardım ve desteğini görmüştür.
Etkinlik
Akrabalarımıza karşı nasıl davranmamız gerekir? Düşüncelerinizi örnekte olduğu
gibi aşağıdaki boşluklara yazınız.
Akrabalarımızı bayramlarda ve diğer uygun zamanlarda ziyaret etmeliyiz.
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
............................................................................................................................................
48. Ahmed b. Hanbel, Müsned VI/ 118.
49. Hamidullah, age, II/ 1145.
50. Buhari, Nafakât, 7.
112
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 112
22.06.2017 09:47:23
A Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1. Peygamberimiz’in (s.a.v.) akraba ziyareti ile ilgili tavsiye ve uygulamaları hakkında bilgi
AKRABALARLA İLETİŞİM
Ünite Değerlendirme Çalışmaları
veriniz?
2. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yakın akrabalarından ne gibi yardımlar görmüştür?
3. Peygamberimiz’in (s.a.v.) sevinç ve üzüntülerini akrabalarıyla paylaşmasına birkaç örnek
veriniz.
4. Peygamberimiz’in (s.a.v.), akrabalık ilişkileri konusunda nasihatleri nelerdir?
Açıklayınız.
B Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri, verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz.
(Hüzün Yılı - Sılayırahim - Ümmü Eymen - Fatıma)
1. Dinimizde akrabalar arasında kurulan ilişkilerin genel adı …………........................dir.
2. ……….………., Peygamberimiz’in (s.a.v.) amcası ve eşi Hz. Hatice’nin (r.a.) art
arda vefatı ettiği seneye denir.
3. Peygamberimiz (s.a.v.) , Ebu Talib’in eşi ……………… vefat edince, “Annem öldü.”
diyerek üzüntüsünü ifade etmiştir.
4. ……… ……….., Peygamberimiz’in (s.a.v.) , “Annemden sonra annemdi.” diye andığı
dadısıdır.
C Aşağıda verilen cümleler doğruysa başlarına (D), yanlışsa (Y) yazınız.
( ) Akrabalık bağlarının korunmasına önceki ilahi dinlerde de yer verilmiştir.
( ) Peygamberimiz (s.a.v.) akrabalarla ilişkilerin sürdürülmesinin, Allah’a ve ahiret
gününe imanın bir gereği olduğunu ifade etmiştir.
( ) Peygamberimiz (s.a.v.) akrabalık ilişkilerine peygamber olduktan sonra ehemmiyet vermeye başlamıştır.
( ) Ziyaretlerimize karşılık vermeyen akrabalarla ilişkilerimizi bitirmeliyiz.
( ) Hz. Peygamber (s.a.v.) akrabalarından hiç kimsenin yardım ve desteğini gör
memiştir.
113
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 113
22.06.2017 09:47:23
5. ÜNİTE
D Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Aşağıdakilerden hangisi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) akraba ziyareti ile ilgili
uygulamalarından biri değildir?
A) Çocukluğunda annesi ile akrabalarını ziyaret etmiştir.
B) Kendisiyle dostluk kurmayan akrabalarıyla alakasını kesmemiştir.
C) Ziyaretlerinde maddi yardım alma gayesi gütmüştür.
D) Vefat eden yakınlarının kabirlerine gidip dua etmiştir.
2. Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamber (s.a.v.) için doğru değildir?
A) Karşılaştığı olumsuz hadiseler karşısında üzüntü duymuştur.
B) Çocukları kendisine sıkıntı ve zorluklarını iletme imkânı bulamamıştır.
C) Sevindirici durumları ailesi ile paylaşmıştır.
D) Zor zamanlarda eşi Hz. Hatice (r.a.) tarafından teselli edilmiştir.
3. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.) akrabalarla yardımlaşması
çerçevesinde değerlendirilemez?
A) Çocukluğunda aile bütçesine katkıda bulunması
B) Hz. Ali’nin (r.a.) bakımını ve yetiştirilmesini üzerine alması
C) Ebu Talib’in kendisini Kureyş’e karşı koruması
D) Hz. Peygamber’in (s.a.v.) küçükken gördüğü destek ve yardımları hatırlamaması
4. Aşağıdakilerden hangisi, “Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar.
De ki: Maldan harcayacağınız şey, anne, baba, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır.” (Bakara suresi, 215. ayet.) ayetinden çıkarılamaz?
A) Akrabaya yardımda bulunmak, Allah’ın (c.c.) bir emridir.
B) Akrabalar, yardım konusunda öncelik hakkına sahiptir.
C) Akrabaya yapılacak maddi yardım, belli bir miktarın altında ya da üstünde olmamalıdır.
D) Akrabaya yapılan yardımda maksat, Allah (c.c.) rızasını kazanmaktır.
5. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.) akraba ilişkilerinde sergilediği
örnek davranışlardan değildir?
A) Akrabaları içindeki yetimlere sahip çıkması
B) Akrabalarının eğitim ve terbiyeleriyle ilgilenmesi
C) Aile kurmalarına yardımcı olması
D) Vefat eden eşinin yakınlarıyla ilişkilerini bitirmesi
114
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 114
22.06.2017 09:47:24
HZ. MUHAMMED VE
TOPLUMSAL İLETİŞİM
6.
ÜNİTE
SOSYAL
İLETİŞİM
SOSYAL İLETİŞİM
ÖĞRENME
ALANI
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. Özel hayat kapsamına giren alanlar nelerdir? Araştırınız.
2. “İfrat” ve “tefrit” kavramlarını araştırınız.
3. Günlük hayatta karşılaşılan kul hakkı ihlallerinden örnekler bulunuz.
4. Tevazu sahibi insanın özellikleri nelerdir? Araştırınız.
115
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 115
22.06.2017 09:47:24
6. ÜNİTE
1. Özel Hayata Saygı
Düşünelim!
Peygamberimiz’in (s.a.v.), “Sizden biriniz, kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhari, İman, 7) hadisini özel hayata saygı açısından değerlendiriniz.
Allah (c.c.) akıl ve irade özelliği ile yarattığı insana varlıklar içinde üstün bir konum vermiştir. Bunun yanında onu şeref, ırz, haysiyet ve onur gibi yüce değerlerin sahibi yapmıştır.
İnsana has olan bu özellikler, onun doğuştan değerli ve saygın bir varlık olarak yaratıldığını
göstermektedir. Bir ayet-i kerimede Allah (c.c.), insanın bu üstün yönü ile ilgili olarak şöyle
buyurmaktadır: “Biz gerçekten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları karada
ve denizde taşıdık; kendilerine güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”1
İslam, insanların huzur, güven ve barış içinde yaşadıkları bir toplumun oluşmasını hedefler. Bunun için doğuştan getirilen yüce insani değerlerin yine insanoğlu tarafından korunması gerekmektedir. Toplumun barış ve huzur içinde yaşaması söz konusu değerlerin korunmasına bağlıdır. Bu da kişiye, insan ilişkilerinde dikkat etmesi gereken bazı sorumluluklar
yüklemektedir. Özel hayatın saygınlığı da bunlardan biridir. Bu bağlamda gerek Kur’an-ı
Kerim’de gerekse hadis-i şeriflerde örnek davranış biçimleri ortaya konulmuş ve özel hayatın saygınlığını ortadan kaldıran söz ve davranışlara izin verilmemiştir.
Özel hayat kapsamına giren konuların dokunulmazlığı vardır. Hiç kimse bir başkasının
söz konusu haklarını ihlal edemez. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), insan ilişkilerindeki bu
önemli ilkeyi Veda Hutbesi’nde kendisini dinleyen sahabelere şöyle ifade etmiştir: “Ey insanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz
Mekke nasıl kutsal bir şehir ise; canlarınız, mallarınız, namus ve şerefiniz de öylece mukaddestir. Her türlü zarardan korunmuştur.”2
1. İsra suresi, 70. ayet.
2. Buhârî, İlim, 9; Hac, 132; Müslim, Kasâme, 29.
116
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 116
22.06.2017 09:47:24
SOSYAL İLETİŞİM
Dinimiz, özel hayatın korunması konusunda öncelikle önleyici tedbirler ortaya koymuştur. Bu amaçla kişinin göz, kulak ve dil gibi dış dünyaya açılan organlarını kontrol etmesini istemektedir. Müslüman, görme ve duyma merakını kendisini ilgilendirmeyen konulara,
özellikle de başkalarının özel hayatına yöneltmemelidir. Bir ayet-i kerimede, “Hakkında
bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi
ondan sorumludur.”3 buyrulmaktadır.
Yine insanın kontrol altında tutması gereken uzuvlarından birisi dildir. Doğruyu ve güzeli ifade eden dil, aynı zamanda kötülüğün aracı olabilmektedir. Başkasının özel hayatına
giren bilgiler göz veya kulakla öğrenilmekte, dil yoluyla da yayılmaktadır. Böylece zan ve
dedikodu gibi insan onurunu inciten çirkin davranışlara imkân verilmektedir.
Hiçbir insan, kendi özel hayatına ait bilgilerin toplum içinde konuşulmasına razı olmaz.
Kişiye özel kalması gereken bilgilerin ağızdan ağza dolaşması, insanları üzer ve gönüllerini incitir. Ayrıca insan ilişkileri bozulur ve dargınlıklar meydana gelir. Hadis-i şerifte şöyle
buyrulmaktadır: “Eğer insanların ayıplarını araştırırsan onları bozmuş ya da bozmaya yaklaştırmış olursun.”4
Bu
sebeple
Peygamberimiz
Not Edelim!
(s.a.v.), insanı toplum içinde küçük
düşürmeye varan bu tür sözlerin
“Kim dünyada bir Müslüman kardeönüne geçmekte ve şöyle buyurşinin ayıbını örterse, Allah da o kimsemaktadır: “Her duyduğunu nakletnin dünya ve ahirette ayıplarını örter.”
mesi kişiye yalan olarak yeter!”5
Bir
sahabe
Peygamber
(Tirmizi, “Birr”, 19)
Efendimiz’e (s.a.v.) gelerek: “Ya Resulullah! Bana bir dua öğret!” deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.),
“Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden
sana sığınırım, de!” buyurmuştur.6
Etkinlik
Özel hayatı araştırmanın, insanların ahlakı üzerinde meydana getirdiği olumsuz sonuçlar nelerdir? Düşüncelerinizi yazınız.
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
Ahiret günü el, ayak ve göz gibi organların kişinin yaptıklarına şahitlik edeceği düşünülürse, kişinin bu organlarını korumasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.7
İslam, kişinin davranışlarını güzelleştirmek ister. Gizlilikleri öğrenmeye çalışmak, her
söylenene kulak kabartmak Müslümana yakışmaz. Ayrıca böyle kimseler, toplumda gü3. İsra suresi, 36. ayet.
4. Ebu Davud, Edeb, 37.
5. Müslim, Mukaddime, 5.
6. Ebu Davud, Salât, 1551.
7. Yasin suresi, 65. ayet; Fussilet suresi, 21. ayet.
117
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 117
22.06.2017 09:47:24
6. ÜNİTE
ven ve itibarlarını yitirirler. Ancak özel hayatın sınırlarına saygı gösterenler, başkalarına ait
mevcut sırları muhafaza edenler, zan ve dedikodu gibi kul hakkını doğuran sebeplerden
korunmuş olurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bunun Müslümanı güzelleştiren bir davranış olacağını şöyle belirtmiştir:
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, Müslümanlığının güzelliğinden ileri gelir.”8
İnsan ne kadar üstün özelliklere sahip olsa da hata ve kusurlardan uzak olamaz. Hatta bu
durum Hz. Âdem’den (a.s.) itibaren insanın değişmez özellikleri arasında yer almaktadır. Bu
sebeple başkalarının hatalarını konuşup durmak yerine kendi yanlış ve kusurlarımıza odaklanmamız gerekir. Allah (c.c.) tövbe karşılığında hata ve günahları affedeceğini belirtmiştir.
Herkesin affedilme imkânı olduğuna göre hata ve eksikleri araştırmak, bunları başkalarına
yaymak doğru değildir. Özellikle de kulun Allah’la (c.c.) arasındaki meselelerde bir gün tövbenin söz konusu olabileceği unutulmamalıdır. Bununla ilgili olarak bir ayet-i kerimede şöyle
buyrulmaktadır:
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O hâlde
Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.”9
Bu ayet-i kerimede özel hayatın sınırlarını ihlal anlamına gelen “kusur araştırma” yasaklanmaktadır. Ayrıca aynı sonucu doğuran zan ve dedikodu gibi davranışlara yer verilerek bunların ne
kadar çirkin bir davranış olduğu ifade edilmektedir.
Dinimize göre tüm Müslümanlar
dinde kardeştirler. Kardeşlerin birbirini incitecek ve üzecek davranışlardan
özenle kaçınmaları gerekir. Bu da
kardeşlik hukukuna aykırı davranışlardan uzak durmakla mümkün olur.
Şu hadis-i şerif, özel hayatın peşine
düşmenin kardeşlik hukuku ile bağdaşmadığını göstermektedir:
“Zandan sakınınız. Çünkü zan,
6.1: Müminler ancak kardeştirler.
sözlerin en yalanıdır. Başkalarının konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı övünüp böbürlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Allah’ın size emrettiği gibi
kardeş olun…”10
8. Tirmizî, Zühd, 11.
9. Hucurat suresi, 12. ayet.
10. Müslim, Birr, 28-34.
118
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 118
22.06.2017 09:47:24
SOSYAL İLETİŞİM
Okuyalım, Düşünelim
Medine’de münafıklar, Müslümanlar arasında fitne ve fesat çıkarmak istiyorlar ve bunun
için fırsat kolluyorlardı. Bu kötü emelleri için Peygamberimiz’in temiz eşi Hz. Aişe’yi (r.a.)
hedef seçmişlerdi. Bu amaçla üzerine iftira attılar ve bunu insanlar arasında yaydılar. Hz.
Aişe (r.a.) bu konuda şöyle demektedir: “Hz. Peygamber (s.a.v.) , durumu Zeyneb bint-i
Cahş’a sormuş ve ‘Ey Zeynep, bu hususta ne biliyorsun, ne gördün?’ buyurmuş, o da:
‘Ey Allah’ın Resulü (s.a.v.), kulağımı işitmediğim, gözümü de görmediğim şeylerden daima korurum. Ben Aişe (r.a.) hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum.’ demiş.” (Buhari,
Şehadat, 15)
Daha sonra gelen ayet-i kerimeler, Hz. Aişe’nin (r.a.) tertemiz ve masum olduğunu
ortaya koymuş; bu iftiraya ortak olanların da büyük bir vebal altına girdiklerini ifade
etmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.) zaman zaman sahabeye vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. O,
bu konuşmalarında toplumda görülen olumsuz uygulamalara dikkat çeker ancak kimsenin
adını açıkça kullanmazdı. Ayrıca hiç kimsenin ayıp ve kusurunu yüzüne vurmazdı. Böylece
insanların kalbinin kırılmasını önlemiş olurdu. Hz. Aişe (r.a.) onun bu uygulaması ile ilgili
olarak şunları söylemektedir: “Resulullah, bir kişiden kendisine olumsuz bir söz ulaştığı
vakit, “Falan niye böyle söylemiş?” demezdi. Fakat “İnsanlara ne oluyor da şöyle şöyle
söylüyorlar?” derdi.”11
İnsanların özel hayatlarına giren mekân ve alanlar çok çeşitlidir. Aile hayatı ve bu hayatın
yaşandığı evler ile kişisel dolap, çanta, bilgisayar, telefon gibi araç ve gereçler bunlardan bazılarıdır. Ait olduğu kişi ya da kişilere özel kalması gereken bu alanlara girmek, konuşulanları
dinlemek, özel bilgileri edinmek özel hayatın saygınlığını hiçe saymak anlamına gelmektedir.
Bir ayet-i kerimede kişilere özgü alanlara izinsiz girilemeyeceği şöyle ifade edilmektedir:
“Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip (izin alıp)
ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhâlde düşünüp
anlarsınız.”12
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), özel hayatı araştırmanın doğru olmadığını ifade ettiği gibi
istemeden öğrenilen bu tür durumların saklı tutulmasının da manevi bir karşılığının olacağını şu şekilde ifade etmiştir:
“…Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun hem dünyada hem de ahirette
kusurunu gizler. İnsan din kardeşine yardım ettiği müddetçe Allah da ona yardım eder.”13
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bahsedilen söz ve davranışları insanların özel hayatlarının dokunulmaz bir alan olduğunu göstermektedir. Şu hâlde bizler de Peygamber
Efendimiz’i (s.a.v.) örnek alarak el, göz ve dil gibi organlarımızı kontrol etmeli ve başkalarının özel hayatının gizliliğine saygı duymalıyız.
11. Ebu Davud, Edeb, 6.
12. Nur suresi, 27. ayet.
13. Müslim, Zikir ve Dua, 38; Müslim, Birr, 72.
119
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 119
22.06.2017 09:47:24
6. ÜNİTE
2. Dengeli Davranmak
Düşünelim!
Günlük hayatta karşılaşılabilecek aşırı davranışları ve bunların sonuçlarının neler olabileceğini düşününüz.
İslam dininin ayırıcı özelliklerinden birisi, dengeli ve ölçülü olmaya önem vermesidir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın (c.c.) her şeyi denge ve ölçü içerisinde yarattığı belirtilmektedir.
İnsana düşen, Allah’ın (c.c.) varlıklar üzerine koyduğu bu denge ve düzeni bozmamaktır.
Bununla ilgili olarak bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Allah, göğü yükseltti ve onu
dengeye oturttu. Sakın ola siz de denge konusunda aşırılığa gitmeyiniz.”14 Bu nedenle
insanoğlu, evrenin ahenk ve düzenine uyum sağlamalı ve her türlü aşırılıktan uzak durmalıdır.
Bir başka ayet-i kerimede Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ümmeti, “dengeli ümmet” olarak
nitelenmiştir.15
Denge, her türlü aşırılıklardan uzak olmak, orta yolu takip etmek anlamına gelmektedir.
Müslüman yeme, içme, giyinme, çalışma, harcama, ibadet etme gibi hayatın her aşamasında ölçülü olmalı, doğal olanın dışına çıkmamalıdır. Aksi takdirde hem kendisi hem de
başkaları zarar görür. Aşırılık, insan hayatında huzur ve mutluluğu da alıp götürmektedir.
Örnek hayatıyla bizlere rehber olan Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) söz ve davranışlarında, denge ve ölçünün en güzel yönleri görülmektedir.
6.2: İslâm dengeli olmaya önem verir.
Denge ve ölçünün gözetilmesi gereken alanlardan birisi ekonomidir. Güzel ve mutlu bir geçim için gelir gider
dengesine dikkat etmek, harcama ve tüketimi ona göre
yapmak gerekmektedir. Kazancı aşan tüketim ve harcamalar kişiyi iflasa sürüklemekte, başkalarına muhtaç hâle
düşürmektedir. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim cimriliği ve savurganlığı iki aşırı uç olarak görmekte ve ikisi arasında
orta bir yol tutmamızı öğütlemektedir: “Ve harcadıkları
zaman ne israf ederler ne de cimrilik ederler; harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur.”16
Harcamalarımız hayır için bile olsa dengeli ve ölçülü olmalıyız. Dinimiz, kişiyi ve aile fertlerini başkasına muhtaç bırakacak şekilde hayır ve yardım yapılmasını doğru bulmamaktadır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim, sadaka ve bağış denilen mali ibadetlerimizde bile ölçülü
olmamızı istemektedir. Bununla ilgili olarak bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Elini
boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma, yoksa pişman
olur, açıkta kalırsın.”17
14 Rahman suresi, 7-8. ayetler.
15 Bakara suresi, 143. ayet.
16 Furkan suresi, 67. ayet.
17 İsra suresi, 29. ayet.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 120
120
22.06.2017 09:47:24
SOSYAL İLETİŞİM
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yeme,
içme, gibi işlerinde de son derece ölçülü
idi. Acıkmadan yemez ve sofradan tam
olarak doymadan kalkardı.18 Onun hiçbir
zaman karnını tıka basa doldurduğu görülmemişti. Mideyi aşırı derecede doldurmanın hastalıklara davetiye çıkaracağını biliyordu. Bu nedenle Peygamber Efendimiz
(s.a.v.), aşırı yeme ve içmeyi israf olarak
nitelendirmekteydi. Bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Canının çektiği ve arzu ettiği
her şeyi yemen, şüphesiz israftır.”19
6.3: Yemek yerken israftan kaçınılmalıdır.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda bizlere şöyle tavsiyede bulunmaktadır: “Hiçbir insan, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Hâlbuki kişiye, kendisini ayakta tutacak birkaç lokma yeter. Mutlaka yemesi
gerekirse, midesinin üçte birini yemeye, üçte birini içmeye, üçte birini de rahat nefes alıp
vermeye ayırmalıdır.”20
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yemek yerken ve su içerken, hızlı ve aceleci davranmayı doğru bulmaz, başta Besmele çekmeyi, sonunda ise Allah’a (c.c.) hamd etmeyi
ihmal etmezdi. Bununla ilgili bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Deve içişi gibi tek
bir içişle su içmeyin, ikişer üçer yudumda için; içmeye “Bismillah” diyerek başlayın, bitirince
“Elhamdülillah” deyin.”21 Yine Peygamberimiz (s.a.v.) yemeği soğuk veya çok sıcak yememeye dikkat etmekteydi. Onun yeme ve içmedeki bu güzel tutumunun, beden ve ruh sağlığı
için son derece yararlı olduğunda şüphe yoktur. Tıbbın yeme ve içme konusundaki öneri ve
uyarıları, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) uygulamalarıyla uyum sağlamaktadır.
Giyim kuşam da tıpkı yeme içme gibi insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda da orta yolu tercih ederek, ne düzensizliği ve dağınıklığı onaylamış
ne de israf ve gösterişe kaçan giyim tarzını doğru bulmuştur. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: “İsraf etmemek ve kibre kapılmamak şartıyla yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve
giyininiz.”22
Allah’ın (c.c.) insana verdiği nimetlerin başında konuşma yeteneği gelmektedir. Böylelikle insan, düşüncelerini ifade edebilmekte ve insanlarla iletişim kurabilmektedir. Ancak
dilin özensiz ve gelişigüzel kullanılması birçok olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir.
Bu nedenle fazla ve gereksiz konuşmak, ses tonunu gereğinden çok yükseltmek doğru bulunmamış ve bunların kişiyi yanlışa ve günaha götürebileceği ifade edilmiştir. Bununla ilgili
olarak bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:
“Yürüyüşünde doğal ol. Sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini eşek sesidir.”23
18. Ömer Çelik ve Dğr., Üsve-i Hasene, 375.
19. İbn Mâce, Et’ıme, 51.
20. Buhari, Et’ıme, 12.
21. Tirmizî, Eşribe, 13.
22. Buhari, Libas, 1.
23. Lokman suresi, 19. ayet.
121
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 121
22.06.2017 09:47:24
6. ÜNİTE
Peygamberimiz (s.a.v.) de hitap ederken tane tane konuşur ve onu dinleyen herkes rahatlıkla sözlerini anlardı. İnsanları, yapmacık ve kimsenin anlayamadığı kelimelerle hitap
etmekten sakındırırdı. Bir hadisinde, “Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya
da sussun.”24 diyerek yararsız ve boş konuşmadan uzak durulmasını istemiştir.
İnsan, sadece biyolojik özelliklerden oluşan bir varlık değildir. Onun sevgi, öfke, korku,
cesaret gibi birçok duygusal yönü vardır. Bu duyguların kontrol edilmesi ve ölçülü bir seviyede tutulması insanın sosyal çevresi ile uyumu açısından oldukça önemlidir. Peygamberimiz
(s.a.v.) özellikle İslam’ı anlatırken çok sert hatta düşmanca davranışlara maruz kalmıştır.
Ancak o, bu yaklaşımlar karşısında hiçbir zaman öfkeye kapılmamış ve aşırı tepkilere başvurmamıştır. Yeri geldiği zaman affedici ve merhametli olmayı da bilmiştir. O, bir hadis-i
şerifinde insan ilişkilerinde sevginin de öfkenin de kontrollü olması gerektiğine işaret etmektedir:
“Sevdiğin kimseye karşı duyduğun sevgide aşırılığa kaçma, belki bir gün o kimse düşmanın olur. Düşman olduğun kimseye gösterdiğin tepkide de aşırı gitme, belki bir gün o kimse
dostun olur.”25
İbadet, insanın başta gelen sorumlulukları arasında yer almaktadır. Ancak, kişinin diğer sorumluluklarını ihmal ederek sürekli ibadetle meşgul olması doğru bulunmamıştır. Aynı şekilde
insanın doğal ihtiyaçlarını ibadet amacıyla terk etmesi, din adına kendisine zorluk çıkarması
da onaylanmamıştır. Helal yoldan kazanmak, çalışmak, Allah’ın (c.c.) verdiği nimetlerden yemek içmek, başta aile ve çocuklar olmak üzere yakın çevreye karşı sorumluluklarımızı yerine
getirmek Allah’a (c.c.) kul olmanın önünde bir engel değildir. Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:
“Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.”26 Yine Allah (c.c.) hayatın, dünya ve ahiret dengesi kurularak yaşanmasını istemektedir: “Allah’ın sana verdikleri içinde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta
bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma; çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez.”27
Sahabe içinde tüm vaktini ibadete vererek daha iyi bir kul olacağını düşünenler olmuş ancak Peygamberimiz (s.a.v.) bunları önlemiş ve onlara orta yolu tavsiye etmiştir. Örneğin Osman b. Maz’un’un aile sorumluluklarını ihmal edercesine ibadete başladığı Peygamberimiz’e
(s.a.v.) ulaşınca, ona şöyle demiştir:
“Bil ki ben hem uyurum hem namaz kılarım; oruç da tutarım, evlenirim de. Ey Osman,
Allah’tan kork, zira ailenin senin üzerinde hakkı var, misafirin senin üzerinde hakkı var, nefsinin
senin üzerinde hakkı var. Öyle ise bazen oruç tut, bazen ye. Namaz da kıl, uykunu da al.”28
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her konuda olduğu gibi dinin ölçülü yaşanması konusunda
da gereken duyarlılığı göstermiştir. İnsanlara namaz kıldırırken veya hitap ederken de orta
yola dikkat etmiş, onları bıktırıp usandırmamaya özen göstermiştir.29
24. Buhari, Edeb, 31.
25. Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60.
26. Bakara suresi, 185. ayet.
27. Kasas suresi, 77. ayet.
28. Ebu Davud, Salât, 317.
29. Ebu Davud, Salât, 223.
122
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 122
22.06.2017 09:47:24
Söz ve işte aşırı giderek sınırı aşmaya “ifrat” denir, onun zıddı ise “tefrit”tir.
Örneğin aşırı yemek ifrat, ihtiyacımız kadar yememek ise tefrittir.
SOSYAL İLETİŞİM
Not Edelim!
Okuma Parçası
Teyze Anne Sayılır
Hudeybiye Anlaşması’ndan bir yıl sonra Peygamberimiz (s.a.v.), sahabesiyle beraber Mekke’ye gelmişti. Orada üç gün kaldıktan sonra dönüş hazırlığına başladılar. O esnada, Uhud Savaş’ında şehit olan Hz. Hamza’nın kızı
Ümâme, Peygamberimiz’in (s.a.v.) arkasından:
“Amcacığım, amcacığım!” diye seslenerek gelmeye başladı. Hz. Ali (r.a.)
bu yavruyu kucaklayıp orada bulunan hanımı Hz. Fatıma’ya uzattı.
“Amcanın kızını al!” dedi.
Medine’ye varınca bu yetim yavruyu evine almak için üç kişi arasında anlaşmazlık çıktı. Hz. Ali (r.a.):
“O benim amcamın kızıdır. Onun terbiyesini ve bakımını üstlenmek herkesten çok benim hakkımdır.” dedi.
Hz. Ali’nin (r.a.) ağabeyi Cafer-i Tayyar:
“O benim de amcamın kızı olduğu gibi eşim de onun teyzesidir. Onu benim alıp götürmem daha uygun olur.” dedi.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.), Hz. Hamza ile aralarında kardeşlik bağı kurduğu Zeyd b. Hârise de:
“O benim (din) kardeşimin kızıdır. Bana herkesten daha yakındır.” diye
ortaya çıktı.
İşte o zaman meseleyi Hz. Peygamber’e (s.a.v.) götürmek ve onun vereceği karara göre hareket etmek icap etti. Hz. Peygamber (s.a.v.):
“Teyze, anne sayılır.” buyurarak çocuğu Cafer-i Tayyar’ın götürmesini uygun gördü. Sonra bu davranışlarından memnun olduğu üç yakınını ayrı ayrı
takdir etti. Hz. Ali’ye (r.a.):
“Sen bendensin, ben de senden.” buyurdu.
Cafer-i Tayyar’a:
“Senin hem görünüşün hem de ahlakın bana çok benziyor.” buyurdu.
Zeyd b. Hârise’ye de dönerek:
“Sen bizim kardeşimiz, dostumuzsun.” diye gönlünü aldı.
(Buhari, Sulh 6; Meğâzî, 43)
123
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 123
22.06.2017 09:47:24
6. ÜNİTE
3. Başkalarının Haklarını Korumak
Düşünelim!
Peygamberimiz’in (s.a.v.) henüz gençlik yıllarında Hilfulfudul cemiyetine katılması, onun nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu göstermektedir? Arkadaşlarınızla değerlendiriniz.
Allah Teala’nın, insana verdiği sorumluluk ve hakların bir kısmı bireysel, bir kısmı ise
toplumsaldır. Çünkü insan, günlük hayatının önemli bir bölümünü başkalarıyla paylaşan
sosyal bir varlıktır. Anne baba, kardeş, arkadaş ve diğer insanlar hayatı paylaştığımız başlıca kimselerdir. Bu bağlamda başkalarıyla iletişim hâlinde olduğumuz birçok ortak alan
bulunmaktadır. Evde aile fertleri, okulda arkadaşlar, işyerinde meslektaşlar, çarşı pazarda
esnaf ve müşteriler, otobüste yolcular ve kamu kuruluşlarında tüm vatandaşlar birbirleriyle
iletişim hâlindedir. Bu da karşılıklı hak ve sorumlulukları doğurmaktadır. Dolayısıyla insan,
bulunduğu ortamda yalnız kendisi varmış gibi yaşayamaz. Günlük ihtiyaç ve isteklerini karşılarken başkalarının haklarına saygılı olmak durumundadır.
Dinimizde, “kul hakkı” kavramı, insanın başkalarıyla olan ilişki ve sorumluluklarını belirlemektedir. Hem Rabb’imiz hem de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kul hakkına çok önem
vermiş, başkalarının haklarını koruma ve onlara saygılı olmanın önemine dikkat çekmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayatı boyunca haksızın karşısında, haklının yanında olmuştur. Eğer haksız taraf güçlüyse zayıfa destek olmaktan geri durmamıştır. Bu amaçla
toplumda oluşturulan sivil girişim ve oluşumlara aktif olarak destek verdiği görülmektedir.
Mekke dışarıdan pek çok insanın akın ettiği bir inanç merkezi olduğu gibi ticari açıdan da
hareketli bir şehirdi. Bu sosyal hareketlilik içinde
zaman zaman adli olaylar meydana gelmekteydi.
İşte Peygamberimiz’in (s.a.v.) böyle bir ortamda,
“Hilfu’l-Fudûl” denilen yeminli birliğe katılması bunun en güzel örneklerinden biridir. Mekke’de görülen zulüm ve haksızlıkları takip eden bu kurum,
pek çok meseleyi gündemine almış ve hakları sahiplerine iade etmiştir.
6.4: Adalet her türlü maddi değerin üstündedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de “Hilfulfudul”
içinde aktif olarak vazife almıştı. Bir seferinde Ebu
Cehil, bir tüccarın Mekke’ye getirdiği ticaret mallarını başkalarına satmasına engel olmuş, düşük
fiyata kendisi almak istemişti. Sıkıntıya düşen tüccar, durumu Peygamberimiz’e (s.a.v.) anlatmış,
Peygamberimiz (s.a.v.) de hiç çekinmeden o tüc-
124
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 124
22.06.2017 09:47:25
Hak ve adaletin yerini bulması, Peygamberimiz (s.a.v.) için her türlü maddi değerin üstündedir. Peygamberimiz (s.a.v.) “Hilfu’l-Fudûl”u peygamberliği döneminde, “Anlaşmaya
karşı çıkmak için kırmızı renkli develer bile verilseydi yine de kabul etmezdim. Bugün dahi
öyle bir anlaşma için biri beni çağırsa hemen hazırım” buyurdu.31 Onun bu yaklaşımından
hak ve adaletin her zaman ve her yerde savunulması gereken evrensel değerler olduğu
anlaşılmaktadır.
SOSYAL İLETİŞİM
carın malını istenen fiyattan satın almıştı. Böylece hem tüccarı zarar etmekten kurtarmış
hem de Ebu Cehil gibi birinin haksızlığına engel olmuştu. İlerleyen yıllarda yine benzeri
bir durum meydana gelmiş, Ebu Cehil’e sattığı malların ücretini alamayan tüccar, durumu
Peygamberimiz’e (s.a.v.)bildirmişti. Peygamberimiz (s.a.v.) bu tüccarı yanına alarak Ebu
Cehil’e gitmiş ve borcunu ödemesini sağlamıştı.30
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Mekke toplumunda “emin” vasfıyla çağrılması da “hak”
konusunda son derece duyarlı oluşunun bir göstergesidir. Başkalarının haklarına saygılı
olduğu, hiç kimse kendisinden maddi ya da manevi zarar görmediği için ona böyle denilmişti. Kâbe hakemliği için anlaşmazlığa düşenler, onu görünce sevinmişler ve gönül rızasıyla
onun teklifini kabullenmişlerdi. Bu, Peygamberimiz’in (s.a.v.) gençlik döneminde bile başkalarının hakkını koruma konusunda topluma verdiği güvenin bir sonucudur.
Ekonomik hayat, toplumda hak ve haksızlığın en çok görüldüğü alanların başında gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de ekonomik hakların korunması konusunda birçok ayet bulunmaktadır. Bunlardan birinde, “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret durumu
hariç, mallarınızı haksız yollarla yemeyin…”32 buyrulmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.)
de alışverişte ölçüye ve tartıya dikkat edilmesini, müşteri ve satıcı arasında haksızlıkların
önlenmesini istemiştir. Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Sattığın zaman ölçerek
sat, aldığın zaman da ölçerek al.”33 O, kendi alış verişlerinde de buna çok dikkat etmiş, tartı
ve ölçüyü kullanmayı ihmal etmemiştir. Bir gün çarşıdan birkaç parça giyecek satın almış ve
satıcıdan, elbiselerinin karşılığı olan gümüşü tartıp almasını istemiştir.34
Çarşı ve pazarlar ekonomik hayatın en hareketli olduğu yerlerdir. Satıcı ve alıcı arasındaki işlemlerin adaletli yürütülmesi çok önemlidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), insanların birbirini aldatmadığı ve haksız kazanç sağlamadığı bir ticari hayat için oldukça çaba
sarf etmiştir. Bu amaçla zaman zaman çarşı ve pazarları dolaşmış, ticari işlemlerin hak ve
adalet ilkesine uygun yapılıp yapılmadığını
denetlemiştir. Örneğin, yine böyle bir gün
tahıl satan bir kişinin yanından geçmiş ve
elini tahılın içine soktuğunda parmaklarına
ıslaklık değmiş, bunun üzerine, “Bunu tahılın üstüne koysaydın ya! Bizi aldatan bizden
değildir.” buyurmuştur.35
Bilindiği gibi İslam öncesi döneme “Cahiliye” adı verilmektedir. Bu dönemin temel
özelliklerinden birisi, zayıf ve muhtaç insan-
6.5Ticarette haksızlıktan kaçınılmalıdır.
30. Hamidullah, age, I, 53-54.
31. Müstedrek, c. 2 s. 220.
32. Nisa suresi, 29. ayet.
33. Buhari, Büyu, 51.
34. Buhari, Büyu, 34.
35. Müslim, İman, 164.
125
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 125
22.06.2017 09:47:25
6. ÜNİTE
ların haksız ama güçlü kimselerce yok sayılmasıdır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.)
getirdiği ilk mesajlarda mağdur edilen bu insanların hakları savunulmuş ve hakkın kişilerin konumu, soyu veya zenginliğinden ileri
gelmediği vurgulanmıştır.
Okuyalım, Düşünelim
Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.),
“Din kardeşin zalim de olsa mazlum
da olsa ona yardım et.” buyurmuştu.
Bir kişi,
“Ya Resulallah! Kardeşim mazlumsa
ona yardım edeyim. Ancak zalimse nasıl
yardım edebilirim?” diye sordu.
Allah Resulü (s.a.v.),
“Onu zulümden alıkoyar, zulmüne
mani olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım
etmektir.” buyurdu. (Buhari, Mezalim, 4)
Bu bağlamda zayıfların haklarını elinden
alan kimselere, sürekli ahiret hayatı ve hesap günü hatırlatılmıştır. Habeşistan’a hicret
eden Müslümanların sözcüsü Cafer b. Ebu
Talib’in Necaşi ile aralarında geçen konuşma, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) gönderiliş amacını çok güzel ortaya koymaktadır.
Cafer, Necaşi’nin huzurunda Müslümanları
savunmuş ve Cahiliye Dönemi’nde kuvvetli olanın zayıfları ezdiğini, Peygamber Efendimiz’in
(s.a.v.) ise güçsüzlerin yanında yer alarak onların haklarına sahip çıktığını ifade etmiştir.36
Peygamberimiz’in (s.a.v.) üzerinde önemle durduğu konulardan bir diğeri de yetim hakkıdır. Birçok yetim, ana-baba korumasından yoksun olduğu için haksızlıkla karşılaşıyor, kendilerine kalan miras ellerinden alınıyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) birçok hadisinde
yetimlere sahip çıkmayı ve onların haklarını korumayı öğütlemiştir. Bunlardan birinde şöyle
buyurmaktadır: “Müslümanlar içinde en hayırlı ev, kendisine iyilik yapılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar içinde en kötü ev de kendisine kötülük yapılan bir yetimin bulunduğu
evdir.”37
Medine’de Mescid-i Nebi’nin inşa edildiği arsa, Ensar’dan Es’ad b. Zürâre’nin korumasında bulunan Sehl ve Süheyl adındaki iki yetime aitti. Bu iki yetim arsayı mescit yapılması
için bağışlamak istemiş ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunu kabul etmemiş ve arsanın
bedelini ödemiştir.38
Hak ve adalet, sadece Müslümanların kendi aralarında geçerli olan bir uygulama değildir. Bir Müslüman, başka din ve inanca mensup insanların hakkına da saygılı olmalıdır.
Hayber’in fethi sırasında, Yahudilerin ileri gelenlerinden birinin koyunlarına çobanlık yaparak
geçimini sağlayan Yesâr, bir sabah kale dışında koyun güderken Peygamberimiz’le (s.a.v.)
karşılaşmıştı. Bir süre sohbet ettikten sonra Yesâr İslam’ı kabul etti. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) onun ismini Eslem yaptı. Daha sonra çoban, elindeki koyunları ne yapması gerektiğini
Peygamberimiz’e (s.a.v.) sordu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onları ait oldukları yere vermesini söyledi.39 Bu örnek Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) savaş hâlinde dahi
hakkı gözetmekten geri durmadığını göstermektedir. Yine bir sahabe, Yahudilerden birine
borçlanmış; ancak günü geldiğinde borcunu ödememişti. Yahudi durumu Peygamberimiz’e
(s.a.v.) şikâyet edince Peygamberimiz (s.a.v.) sahabenin borcunu ödemesini sağlamıştı.40
36. İbn Hişam, es-Sîre, I/ 359.
37. İbn Mâce, Edeb, 6.
38. Buhari, Menâkıbü’l-Ensar, 45.
39. İbn Hişam, age, III/ 397-398.
40. Ahmed b. Hanbel, III/ 423.
126
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 126
22.06.2017 09:47:25
SOSYAL İLETİŞİM
Dinimizde maddi yönden zor durumda kalanın borç istemesinde bir sakınca görülmemiş,
imkânı olanın da borç vermesi güzel bir davranış olarak değerlendirilmiştir. Ancak borçlunun borcuna sadık olmaması, onu ödememesi veya geciktirerek alacaklıyı zor durumda
bırakması doğru değildir. Kur’an-ı Kerim hak ihlalinin önlenmesi için borçların kayıt altına
alınmasını istemiş,41 Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise ödeme gücü olduğu hâlde borcu
geciktirmeyi zulüm olarak nitelemiştir.42
Etkinlik
Peygamberimiz’in (s.a.v.) gerektiğinde yakınlarının aleyhine hüküm vermesi, onun
adalet anlayışı hakkında bize hangi mesajları vermektedir? Düşüncelerinizi aşağıya
yazınız.
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
Peygamberimiz (s.a.v.) de değişik zamanlarda borç almış; ancak alacaklısının hakkını
daima zamanında ödemiştir. Bir seferinde ordunun zorunlu ihtiyaçları için Mekke’nin zenginlerinden borç para ve zırh almıştı. Daha sonra elde edilen gelirlerle bunun tamamını
ödemiş ve “Borç almanın karşılığı, teşekkür etmek ve onu ödemektir.” buyurmuştur.43
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendi döneminde kız çocuklarına karşı yapılan haksız uygulamaların da karşısında olmuş, bu konuda toplumda gördüğü yanlış uygulamaları hemen
düzeltme yoluna gitmiştir. Örneğin, erkek çocuğuna sevgi ile yaklaşan bir kişinin kız çocuğuna yönelik aynı tavrını göremeyince, “İkisine de eşit davransaydın ya!” buyurmuştur.44
Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde hak ihlallerine maruz kalan diğer bir kesim ise kölelerdir. Köleler o dönemde toplumda değer görmez, ağır şartlar altında çalıştırılırdı. Peygamberimiz (s.a.v.) onların özgürleşmesi ve insani haklarını elde etmeleri için elinden gelen
gayreti göstermiştir. Bu amaçla kendisi bazı köleleri özgürlüğüne kavuşturduğu gibi onlara
çeşitli görev ve sorumluluklar da vermiştir. Böylece onlar özgür kimselerle aynı haklara sahip olmuşlardır.
Hak ve adaletin gerçekleşmesinde duygusal davranıp ayrımcılık yapmamak gerekmektedir. Aksi hâlde zayıf ve kimsesizlerin haklarını korumak mümkün olamaz. Kur’an-ı Kerim’de,
“Ey iman edenler! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun. Kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa…”45 buyrulmaktadır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bazen haksız oldukları için yakınlarının ve tanıdıklarının aleyhine
hüküm verdiği olmuştur. Bedir Savaşı’nda alınan esirler arasında Peygamberimiz’in (s.a.v.)
amcası Abbas da vardı. Abbas’ın elleri bağlanmıştı. Esirler, maddi tazminat karşılığı serbest
bırakılmaya başlanmıştı. Ensar’dan bazı kişiler Abbas’ın Allah Resulü’nün (s.a.v.) amcası
olduğunu öğrenince onun tazminattan affedilmesini istediler. Allah Resulü (s.a.v.), “Hayır,
41 Bakara suresi, 282. ayet.
42 Buhari, Havâle, 1-2.
43 Vâkıdî, II/ 863.
44 Heysemî, VIII/ 156.
45 Nisa suresi, 135. ayet.
127
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 127
22.06.2017 09:47:25
6. ÜNİTE
asla böyle bir şey olamaz. Onun ödemek zorunda olduğu bedelin tek bir dirhemi dahi bağışlanamaz.” buyurdu.46Peygamberimiz (s.a.v.) hayatı boyunca hakkın ve haklının yanında
olmuş ve bu konuda sayısız örnekler ortaya koymuştur. Bizler de aynı duyarlılığı göstermeli,
başkalarının haklarına saygılı olmalı ve kul hakkını ihlal etmekten özellikle kaçınmalıyız.
Okuma Parçası
Adalet
Cafer-i Tayyar, Habeşistan’a hicret edenler arasında yer alıyordu. Bir gün
Peygamberimiz’e orada şahit olduğu bir olayı anlattı:
“Bir gün otururken yaşlı bir kadın yanımızdan geçti. Başında da büyükçe bir
su testisi vardı. Bir genç bu zavallı kadını arkasından itti. Kadın iki dizinin üstüne
düştü ve başındaki testi kırıldı. Kadın ayağa kalkarak o gence şöyle bir baktı ve:
“Ey zalim! Yarın Allah’ın adaleti ortaya konduğunda, gelmiş geçmiş bütün
insanları bir araya topladığında, eller ve ayaklar yaptıklarını itiraf etmeye başladığında ve Allah mazlumun hakkını zalimden aldığında, aramızdaki davanın nasıl
halledildiğini göreceksin”, dedi.
Bu sözleri duyunca Hz. Peygamber (s.a.v.):
“Kadın doğru söylemiş. Evet, doğru söylemiş. Güçsüzlerin hakkının güçlülerden alınmadığı bir toplumu Allah nasıl temize çıkarır?” buyurdular.
(İbn Mace, Fiten, 20)
4. İyiliğe Karşılık Beklememek
Dinimizde iyilik yapmak önemli olduğu kadar onun yalnızca Allah (c.c.) rızası için yapılması da bir o kadar önemlidir. Çünkü İslam, tevhit dinidir. Yani Müslüman tek bir Allah’a
(c.c.) inandığı gibi amellerini de yalnızca onun rızasını kazanmak için yapar. İyi ve güzel
davranışların, Allah (c.c.) rızasının dışında başka çıkar ve amaçlar için yapılması tevhit
inancıyla bağdaşmaz. Bu tür amellerin Allah (c.c.) için hiçbir değeri yoktur.
Şu hâlde yaptığımız iyilikleri ne için ve hangi niyetle gerçekleştirdiğimiz çok önemlidir.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde bu
gerçeği vurgulamaktadır: “Ameller niyetlere
göredir.”47 Bir başka hadisinde ise, “Allah, sizin
şekillerinize değil kalplerinize bakar.”48 buyurarak davranışlarımızın arkasında yatan amaçların önemini vurgulamıştır.
6.8: “İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.”
(Rahmân suresi, 60.ayet.)
Bu doğrultuda güzel bir davranışı değersizleştiren durumların başında gösteriş gelmektedir. Çünkü gösteriş yapmak, davranışlarda
46. Buhari, Meğâzî, 3.
47. Buhari, İman, 41.
48. Müslim, Birr, 33.
128
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 128
22.06.2017 09:47:25
SOSYAL İLETİŞİM
ihlas ve samimiyetin olmadığının bir göstergesidir. Yaptığımız iyiliklerin insanlar arasında
konuşulmasını ve iyilikler aracılığıyla adımızın duyulmasını istemek ve bu amaçla iyilikleri
herkesin göreceği şekilde yapmak gösterişin bir sonucudur. Oysa Allah’a (c.c.) ve ahiret
gününe iman eden için, güzel davranışının insanlar tarafından bilinmesinin hiçbir önemi
yoktur. Allah’ın (c.c.) her şeyi biliyor ve görüyor olması yeterlidir. Hz. Lokman (r.a.), oğluna
öğüt verirken şöyle söylemektedir: “Oğlum, eğer yaptığın iş hardal tanesi kadar bile
olsa ve bir taş içine girse, Allah onu ortaya çıkarır. Muhakkak ki, Allah en gizli işleri
bütün inceliğiyle bilir, o her şeyden hakkıyla haberdardır.”49
Kur’an-ı Kerim’de gösteriş için yapılan maddi ve manevi iyiliklerin hiçbir karşılığının olmayacağı şu örnekle anlatılmaktadır:
“Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya hâline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah kâfirleri doğru yola iletmez.”50
Peygamberimiz (s.a.v.) de ibadetlerde Allah (c.c.) rızasının dışında amaçlar taşımanın
yanlışlığına dikkat çekerek şöyle buyurmuştur:
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, Allah’a şirk koşmaktır. Bu sözümle onların
aya, güneşe veya puta tapacaklarını kastetmiyorum. Fakat beni korkutan şey, Allah’ın rızasının dışındaki amaçlar için yapılacak ameller ve gizli gösteriş duygularıdır.”51
Öte yandan Allah (c.c.) rızası için yapılan iyiliğin durumu ise şöyle ifade edilmektedir:
“Allah’ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit
kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağanak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir.
Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı
görür.”52
Peygamberimiz (s.a.v.) de iyilikleri şöhret olmak için insanlara duyurmayı ya da insanların takdirini kazanmak için yapmayı doğru bulmamakta ve böyle yapanların gerçek niyetlerinin er ya da geç ortaya çıkacağını ifade etmektedir.53
İyiliklerin karşıdakine sürekli hatırlatılması
Not Edelim!
ve başa kakılması da onların Allah (c.c.) rızası için yapılmadığının göstergesidir. İyilikİnsanlar arasında gösteriş, şöhleri karşılık beklemeden yapanlar, onları iyilik
ret, çıkar sağlamak ve manevi bir
yaptığı kimselere hatırlatmaktan ve değişik
yerlerde konuşmaktan kaçınırlar. Çünkü bu
konum elde etme amacıyla ibadet
kötü davranış, iyilik görenlerin kalplerinin kıveya iş yapmaya “riya” denir.
rılmasına ve onurlarının incinmesine neden
olur. Kur’an-ı Kerim bu davranışı “eziyet” olarak nitelemekte ve şöyle demektedir: “Sadakalarınızı başa kakma ve eziyetle geçersiz
kılmayın.”54 Yine başka bir ayette, “İyiliği, daha fazlasını bekleyerek bir kazanç elde
etmek için yapma.”55 buyrulmaktadır.
49. Lokman suresi, 16. ayet.
50. Bakara suresi, 264. ayet.
51. İbn Mâce, Zühd, 21.
52. Bakara suresi, 265. ayet.
53. Buhari, Rikâk, 36.
54. Bakara suresi, 264. ayet.
55. Müddessir suresi, 6. ayet.
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 129
129
22.06.2017 09:47:25
6. ÜNİTE
Yine yaptığımız iyiliklere karşılık maddi beklentiler içine girmemek gerekmektedir. Kur’an-ı
Kerim’de bütün peygamberlerin (a.s.) insanları iyilik ve güzelliğe davet ettikleri ve bunun için
insanlardan hiçbir ücret istemedikleri anlatılmaktadır: “De ki, buna karşılık ben sizden bir
ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddia eden kimselerden değilim.”56
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de karşılık beklemeden iyilik yapanlar övülmüş ve onlar
hakkında şöyle buyrulmuştur: “Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı
dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için
harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun
iyi sonucu vardır.”57
Bir başka ayet-i kerimede ise, “Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire
yedirirler. (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.”58 buyrulmaktadır.
Şu hâlde bizler de başkalarına daima iyilik yapmayı kendimize ilke edinelim. Bununla beraber kalbimizde yalnızca Allah (c.c.) rızasını taşıyalım ve iyilikleri başka amaçlar için yapmaktan uzak duralım.
Tarihten Bir Anekdot
Ramazan günlerinde çoğunlukla kılık kıyafet değiştirmiş zenginler, hiç tanımadıkları bölgelere giderler, bakkal, manav dükkânlarına girerler, tenha zamanları seçerek sorarlarmış:
“Zimem defteriniz var mı?”
Zimem defteri, o esnaftan veresiye yani borç olarak mal alan mahalle sakinlerine
ait hesap defteridir. Borçlu ile borcunun miktarı yazılı olan defter…
Genellikle o günlerde de bugünkü gibi veresiye alan varmış. Esnaf bu defteri
çıkarınca, gelen kişi şöyle dermiş:
“Lütfen baştan, sondan ve ortadan (söyleyenin tercihine göre) şu kadar sayfanın
toplamını yapınız.” Esnaf bu kadar sayfanın toplamını yapar, söyler; gelen kişi de
kesesini çıkarır, onu öder,
“Silin borçlarını… Allah kabul etsin der.” çeker gidermiş. Borcu ödenen, borcu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezmiş.
Çünkü hepsi sadece ve sadece Allah rızası içinmiş… (Tolga Uslubaş, Böyleydi
Osmanlı’nın Ramazanları, s. 89)
Etkinlik
Dinimizde iyiliklerin başa kakılması niçin eziyet olarak görülmüştür? Düşüncelerinizi
aşağıya yazınız.
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
.....................................................................................................................................................
56. Sad suresi, 86. ayet.
57. Ra’d suresi, 22. ayet.
58. İnsan suresi, 8-9. ayet.
130
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 130
22.06.2017 09:47:25
Tevazu, alçak gönüllü ve ağır başlı olmak anlamına gelmektedir. İnsanı yücelten bu ahlaki özelliğe sahip olanlara da mütevazı denir. Kur’an-ı Kerim’de, kibirden uzak duran ve mütevazı olan müminler övülmektedir. Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Rahman’ın
kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir.”59
SOSYAL İLETİŞİM
5. Mütevazı Olmak
Üstün bir ahlaka sahip olan Peygamberimiz (s.a.v.) son derece mütevazı idi. İnsanlara
tevazu sahibi olmayı tavsiye ettiği gibi bu özellik onun her davranışında kendisini göstermekteydi. Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah bana birbirinize karşı mütevazı olup alçak gönüllü davranmanızı ve hiçbir kimsenin
diğer bir kimseye karşı büyüklenmemesini vahyetti.”60 Bir başka hadis-i şerifinde ise tevazu
sahibi olanların manevi açıdan derecelerinin yükseleceğini ifade etmektedir: “Kim Allah rızası için bir derece tevazu gösterirse, bu sebeple Allah onu bir derece yükseltir…”61
Sahip olduğumuz nimet ve güzellikler, başkalarına karşı büyüklenmenin aracı olmamalıdır. Aksine bunların Allah’ın (c.c.) bir ikram ve lütfu olduğunu hatırlamalı ve şükretmeliyiz.
Peygamberimiz (s.a.v.) de kendisine verilen nimetleri daima hatırlamış; ama asla bu özelliklere sahip olduğu için gurur ve kibre kapılmamıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) yeme, içme ve oturma gibi insani davranışlarında oldukça sade
idi. Gösteriş ve şatafattan uzak bir hayat yaşıyordu. Bu yüzden onu ilk kez görenler, diğer
insanlardan ayırt edemez hatta hayretlerini gizleyemezlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
sofra başında otururken yanına gelen bir kişi, gördüğü sadelik karşısında şaşırınca şu
cevabı almıştı:
“Ben kulun oturduğu gibi oturur, kulun yediği gibi yerim. Ben ancak bir kulum.”62
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kişisel işlerini kendisi yapar hatta bu konuda ailesine
yük olmamaya gayret ederdi. Yine ailesine ev
işlerinde yardımcı olurdu. Zaman zaman elbiselerini yamar, ayakkabılarını tamir eder63 ve
koyununu sağardı.64
Sahabe, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.)
emirlerini yerine getirmek için can atmaktaydı.
Buna rağmen Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
kendi işlerini yaparken onlara yük olmak istemiyordu. Sahabeden Ebu Hüreyre şöyle anlatmaktadır:
6.7: “El-Kâsibu Habibullah” : ‘Kazanan (Başkasına yük
olmamak için çalışıp çabalayan, kendi eli ile kazandığını
yiyen) Allah’ın sevgili kuludur.’ (Hadis-i şerif)
59. Furkan suresi, 63 ayet.
60. Müslim, Cennet, 64.
61. İbn Mâce, Zühd, 16.
62. İbn Sa’d, age, I/ 372.
63. İbn Sa’d, age, I/ 306.
64. Heysemî, IX/ 20.
131
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 131
22.06.2017 09:47:25
6. ÜNİTE
“Bir gün Peygamber Efendimiz’le
(s.a.v.) beraber çarşıya gitmiştim. Peygamberimiz (s.a.v.) oradan elbise satın
aldı. Hemen koşarak onları elinden almak istedim. Bunun üzerine,
‘Bir kimsenin, eşyasını kendisinin taşıması daha uygundur. Ancak taşımaktan
aciz olursa, Müslüman kardeşi ona yardım eder.’ buyurdu.”65
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hem
Allah’ın (c.c.) bir elçisi, hem idareci, hem
de ordu komutanıydı. Ama o, tüm bu gö6.8: Birbirimize karşı yardımsever olmalıyız.
revleri yerine getirirken tevazusundan hiç
ödün vermedi. Müslümanlar maddi açıdan güçlü ve iyi konuma geldiğinde de durumunda
değişen hiçbir şey olmadı. Sahabeden bazıları şartların değişmesine bağlı olarak Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) de diğer liderler gibi rahat ve gösterişli bir hayat tarzına sahip olması gerektiğini düşünüyordu. Ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bütün bu talep ve beklentiler
karşısında kral değil, “kul resul” olduğunu vurguluyordu.66
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kendisinin halka mesafeli duran hükümdar ve krallar gibi
görülmesini istemiyordu. Bir gün bir adam, Peygamberimiz’in (s.a.v.) huzuruna gelince titremeye başlamıştı. Durumu fark eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kendine gel! Ben bir hükümdar değilim. Ben ancak, Kureyş kabilesinden, kurutulmuş et yiyen bir
kadının oğluyum!”67
Etkinlik
Mekke’nin ileri gelenleri, Peygamberimiz’in (s.a.v.) yoksul ve kölelerle birlikte olmasını
niçin istememiştir? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
.......................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
Her toplumda ilgi ve yardıma ihtiyaç duyan kimseler vardır. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.), toplumun muhtaç kesimleri ile iletişimini hiç kesmemiştir. O bizlere, soyluluk ve
zenginlik gibi durumların bir üstünlük sebebi olmadığını ve insanın her şeyden önce insan
olduğu için değerli olduğunu öğretmiştir. Bu bağlamda her zaman onların yanında olmuş,
çağırdıkları zaman kendilerine gitmiştir. Yoksulların ve o gün değer verilmeyen kölelerin
sofralarına oturmaktan çekinmemiştir. Öyle ki köleler arpa ekmeğine davet etseler bile davetlerine icabet ederdi.68 Şu ayet-i kerime konumu ve durumu ne olursa olsun hiç kimsenin
küçümsenmemesi gerektiğini ifade etmektedir:
“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek
yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez.”69
65. Heysemî, V/ 122.
66. Ahmed b. Hanbel, II/ 231.
67. İbn Mâce, Sünen.
68. Heysemi, IX/ 20.
69. Lokman suresi, 18. ayet.
132
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 132
22.06.2017 09:47:26
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisine ulaşılamayan bir lider olmadı. Toplumun en zayıf ve en çaresizi bile rahatlıkla kendisine ulaşabilir ve derdini anlatabilirdi. İfade edildiğine
göre Medineli herhangi bir kişi hatta bir köle bile Peygamberimiz’in (s.a.v.) elinden tutar,
onu istediği yere kadar götürür, isteğini iletir ve sorununu çözerdi. Ümmü Züfer adında,
akli dengesi pek yerinde olmayan bir kadın vardı. Bir gün Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.)
gelerek, “Ya Resulullah! Seninle görülecek bir işim var.” dedi. Efendimiz de “Pekâlâ, nerede
görüşmemizi istiyorsan görüşüp derdini halledelim.” dedi ve yolun kenarına çekilip meselesini halledinceye kadar kadını dinledi.70
SOSYAL İLETİŞİM
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yoksullarla ve kölelerle yakından ilgilenmesi, gurur ve
kibir dolu müşrikleri rahatsız etmişti. Öyle ki, onları yanından uzaklaştırdığı takdirde kendisini dinleyeceklerini söylemekteydiler. Fakat buna rağmen Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
onlara sahip çıkmış, onları yanından ayırmamıştır.
Irkı ya da konumu ne olursa olsun herkes onun gözünde aynı öneme sahipti. Mescid-i
Nebi’yi süpüren siyahi bir kadın vefat etmişti. Sahabeler onun vefatını önemsemedikleri için
Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) haber vermemişlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu
sorduğunda öldüğü haberini verdiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Bana
haber verseydiniz ya!” dedi ve ardından kabrini öğrenerek ziyaretine gidip onun için dua
etti.71
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kendisinin yüceltilmesini istemez ve diğer insanlardan
ayrıcalıklı görülmesine razı olmazdı. Bir gün Resulullah bir grup ashabıyla yürürken, birisi
gelip örtü ile Allah Resulü’nü (s.a.v) güneşten korumak istedi. Resulullah, örtünün gölgesini
görünce başını kaldırdı, baktı ki bir çarşafla gölgelik yapılmış. Efendimiz, sahabeye örtüyü
bırakmasını söyledi. Ardından çarşafı alıp yere koydu ve “Ben de sizin gibi bir insanım!”72
buyurdu.
Ebu Ümâme şöyle diyor: “Peygamber (s.a.v.) bir defasında bastonuna dayanarak yanımıza geldi. Onun için ayağa kalkmamız üzerine şöyle dedi: ‘Birbirini ululaştıran Acemlerin
ayağa kalkmaları gibi ayağa kalkmayın.”73
Mekke’nin fethedildiği gün, halka karşı gurur sergileyen bir komutan tavrına bürünmedi.
Aksine bu büyük zaferi nasip ettiği için Allah’a (c.c.) şükrediyordu. O gün başını tevazudan
öyle eğmişti ki, başı devesinin eyerine değiyordu.74
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sahabe ile beraber olduğunda onlardan biri gibi davranır,
yapılacak işlerde iş bölümü yapar, kendisi de aktif sorumluluk üstlenmekten geri durmazdı. Kuba Mescidi’nin ve Medine’deki Mescid-i Nebi’nin inşaatında Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) de bir işçi gibi çalışmış, sahabelerle birlikte sırtında kerpiç taşımıştı.Minberde hutbe
okurken, “Beni methetmekte aşırı gitmeyiniz. Şüphesiz ki ben bir kulum. Dolayısıyla bana,
Allah’ın (c.c.) kulu ve O’nun Resulü deyiniz.” dedi.75
70. Müslim, Fedâil, 76.
71. Nevevi, Riyazu’s-Sâlihîn, II/ 259.
72. Heysemî, IX/ 21.
73. Ebu Davud, Edeb, 165.
74. Buhari, Rikâk, 1.
75. Buhari, Ehadîsü’l-Enbiya, 48.
133
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 133
22.06.2017 09:47:26
6. ÜNİTE
Okuyalım, Düşünelim
Bir seyahatteyken sahabeden birkaç kişi yemek için bir keçi kesmeyi kararlaştırdılar.
Aralarında iş bölümü yaptılar. Biri kesecek, biri derisini yüzecek, bir diğeri de pişirecekti. Resulullah da ateş için odun toplayacağını söyledi. Ashabı ise odun toplama işini de
kendilerinin yapacağını söyleyince, Resulullah, “Gerçekten isteyerek bunu yapacağınızı
biliyorum. Ancak ben toplumda ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Böyle
insanları Allah da sevmez.” buyurmuştur. (Kastallânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniyye, Mısır 1281, I, 385.)
Etkinlik
Peygamberimiz (s.a.v.) kendisini aşırı övenleri uyarırken hangi konuda endişe duymuştur? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
...................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
6.9: Mescid-i Nebi’nin günümüzdeki görünümü
134
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 134
22.06.2017 09:47:26
A Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
SOSYAL İLETİŞİM
Ünite Değerlendirme Çalışmaları
1. Peygamberimiz’in (s.a.v.) söz ve uygulamalarına göre başkalarının özel hayatına
nasıl saygılı olabiliriz?
2. Peygamberimiz’in (s.a.v.) hayatından hareketle davranışlarında ölçülü olan bir
insanın özellikleri nelerdir?
3. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) karşılıksız iyilik yapma konusunda nelere dikkat
çekmiştir? Açıklayınız.
4. Peygamberimiz (s.a.v.) başkalarının hakkını koruma konusunda neler yapmıştır?
Açıklayınız.
B Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz.
Riya, Tevazu, İfrat ve Tefrit, Hilfu’l-Fudûl, Tecessüs
1. ….……………., Mekke’de görülen haksızlıkları önlemek amacıyla kurulan bir birliktir.
2. Başkalarının kusur ve eksiklerini araştırmaya ….........................……… denir.
3. Davranışların, gösteriş amacıyla yapılması …….....................…. olarak adlandırılır.
4. …………...........………………., söz ve davranışlardaki ölçüsüzlüğü ifade etmektedir.
5. Alçak gönüllü olmak ve kibirlenmemek ……….......................…..……. göstergesidir.
C
Aşağıda verilen cümleler doğruysa başlarına (D) yanlışsa (Y) yazınız.
( ) Peygamberimiz (s.a.v.), özel hayat kapsamına giren alanların korunmasını istemiştir.
( ) Peygamberimiz (s.a.v.), adaleti uygularken yakınlarının lehine davranmaya itina
göstermiştir.
( ) Peygamberimiz (s.a.v.), ahiret hayatını düşünerek çalışmaya önem vermemiştir.
( ) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) soy, renk, ırk ve mevki gibi durumlarına göre insanlara değer vermiştir.
( ) Peygamberimiz (s.a.v.), iyiliklerin karşılık beklenerek yapılmamasını istemiştir.
135
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 135
22.06.2017 09:47:26
6. ÜNİTE
D Aşağıdaki soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1 Aşağıdakilerden hangisi özel hayata saygı kapsamında değerlendirilemez?
a) Başkasına ait özel mekânlara izinsiz girmek.
b) Kişisel kusur ve eksiklikleri etrafa yaymak.
c) Derslerimizle ilgili bir bilgiyi başkalarıyla paylaşmak.
d) Kişiye özel konuları merak edip soruşturmak.
2 Aşağıdakilerden hangisi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) uygulamalarına göre
dengeli bir davranıştır?
a) Bütün maddi imkânlarımızı sadaka olarak dağıtmak.
b) Her gün oruç tutmak.
c) Yemeklerde karnımızı tıka basa doldurmak.
d) Cemaatle kılınan namazlarda okunan sureleri kısa tutmak.
3 Aşağıdakilerden hangisi, Peygamberimiz’in (s.a.v.) başkalarının haklarını koruması bağlamında değerlendirilemez?
a) Alış veriş piyasasına herhangi bir müdahalede bulunmaması.
b) Mekke’deki Hilfulfudul birliğine katılması.
c) Ticarette ortaklık yaptığı kişilerin kendisini iyilikle anması.
d) Borcunu geciktirenleri, ödemeye teşvik etmesi.
4 Peygamberimiz’in (s.a.v.) söz ve davranışlarına göre aşağıdakilerden hangisi
karşılıksız iyiliğe örnektir?
a) İyilik yapan kimsenin yaptığı iyiliği unutması.
b) Yapılan yardımların insanlar arasında anlatılması.
c) Kişinin, toplumda cömertliği ile tanınmak istemesi.
d) Kalpte Allah (c.c) rızası dışında amaçların olması.
5 Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimiz’in (s.a.v.) tevazusu ile ilgili yanlış bir bilgidir?
a) Günlük işlerde sahabeye yardımcı olması.
b) Cami ve mescit yapımında çalışması.
c) Başkalarının kendisini övmelerini istememesi.
d) İnsanların kendisine ulaşmakta zorluk çekmesi.
136
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 136
22.06.2017 09:47:26
SÖZLÜK
SÖZLÜK
A
akraba:1. Aralarında yakınlık, soyca ilgi ve kan bağı olanlar. 2. Hısım, evlilik dolayısıyla birbirine
yakın olan kimseler.
amel: 1. Yapılan iş, eylem, fiil. 2. Dünya ve ahirette ceza veya mükâfat konusu olan her türlü iş ve
davranış. 3. Bir niyete ve amaca bağlı olarak yapılan iş.
arife: 1. Kurban Bayramı’ndan bir önceki gün, zilhiccenin dokuzuncu günü. 2. Türk kültüründe hem
Kurban hem de Ramazan Bayramı’ndan bir önceki gün.
aş: Yemek.
B–C
bereket: 1. Nimet, bağış, Allah’ın karşılıksız vermesi. 2. Bolluk, gürlük, feyiz, mutluluk ve güzelliklerin
artması. 3. Yağmur, rahmet
boykot: 1.Bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma. 2. Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca
ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme, ambargo.
büyüklük taslamak: Kendini üstün görmeye çalışmak, böbürlenmek.
cübbe: 1. Üstlük olarak kullanılan uzun, geniş, düğmesiz, yakası dar ve dik bir giyecek. 2. Hukukçuların mahkeme salonlarında, öğretim üyelerinin törenlerde ve diyanet işleri başkanı, imam, hatip
ve vaizlerin görev sırasında giydikleri bir giysi. 3. Osmanlılarda ilim adamlarının ve din bilginlerinin
giymiş oldukları özel kıyafet.
E–F
eda etmek: 1. Yerine getirme, bir hakkı hak sahibine ödeme, verme. 2. İslam dininin yapılmasını
emrettiği bütün ibadetlerin ve yüklediği sorumlulukların şartlarına uygun olarak vaktinde yerine getirilmesi.
esmayıhüsnâ: Allah’ın zatını, sıfatlarını ve fiillerini en güzel şekilde tanımlayan Allah’a ait güzel
isimler.
farz: 1. Belirleme, tayin ve takdir etme, karar verme. 2. İslam dininde mükelleflerden yapılması kesinlikle istenen ve terk edilmesi günah olan fiiller, emirler.
fazilet: 1. Olgunluk, erdemlilik, üstünlük, değer, kıymet. 2. İnsanın doğuştan sahip olduğu ve sonradan çalışma yoluyla geliştirip zenginleştirdiği güzel nitelikler.
feraset: 1. Çabuk seziş, zihin uyanıklığı, keskin zekâ, çok seri kavrayış kabiliyeti. 2. Akıl ve duyu
organlarıyla bilinemeyen, ancak sezgi gücü ile ulaşılabilen bilgi; ilham, keşif, kalp gözüyle görme.
3. İnsanın Allah’a karşı yükümlülüklerinin ve sorumluluklarının farkında olup bunları içtenlikle yerine
getirdiği zaman insanda oluşan yetenek.
fert: Birey, kişi.
feyiz: 1. Verimlilik, gürlük, ongunluk. 2. İçten gelen sevgi ve saygı ile Allah’a yönelen kimsenin kalbine doğan manevi haz, ilham, onu kuşatıp içine alan iç huzur.
G–H
ganimet: 1. Herhangi bir zorluk çekmeden elde edilen şey. 2. Savaş sırasında Müslüman olmayan
düşman ordusundaki askerlerden alınan her türlü mal ve esirler.
hacet: Herhangi bir şey için gerekli olma, ihtiyaç, gereklilik, lüzum, ihtiyaç.
137
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 137
22.06.2017 09:47:26
SÖZLÜK
hafız: 1. Ezberleyen, koruyan, saklayan, unutmayan kimse. 2. Kur’an’ı başından sonuna kadar ezberleyip okuyabilen kimse.
hamd: 1. İyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme, ululama, yüceltme. 2. Bütün övgü
çeşitlerini içeren sevgi ve saygıyla Allah’a yapılan şükür. 3. Yapılan iyiliğin kendisine yönelik olma
şartını aramadan, Allah’ın mutlak manada lütufkâr ve iyiliksever olmasını dile getirme.
huşu: Allah’a boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olma.
İ
ifa: 1. Bir şeyi tam ve mükemmel bir biçimde yapma, yerine getirme, ödeme, eda etme. 2. Sorumluluk çağındaki insanların Allah’ın isteklerini şartlarına uygun bir şekilde yerine getirmesi.
ihlas: 1. Samimiyet, içtenlik, kalbî ve karşılıksız sevgi, samimi bağlılık, doğruluk, temizlik, saflık, gösterişsizlik, riyanın karşıtı. 2. Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetme, sözün
öze uyması, riyakâr ve iki yüzlülükten uzak olma.
ihsan: 1. İyilik etme, iyi ve güzel davranma, güzel yapma, bağışlama, bağışta bulunma, ikram etme.
2. İnsanın, kendisinin Allah’ın huzurunda olduğunu hissetmeye çalışarak onu görüyormuşçasına ibadetlerini yerine getirmesi.
ikram: Konuğu ağırlama, bir şeyi armağan olarak sunma.
infak: 1. Karşılıksız yardım, sadaka verme. 2. Gerek akrabalardan gerekse diğer insanlardan yoksul
ve muhtaç olanlara maddi yardım yaparak onların geçimini sağlamaya yardımcı olma. 3. Allah’ın
rızasını kazanmak için insanın kendisine verilen malların şükrünün bir göstergesi olarak onun emrettiği yerlere harcama yapması, bağışta bulunması.
irade: 1. Seçme, tercih etme, isteme, dileme, arzu etme, meyletme, karar verme. 2. Aklın düşünüp karar vermesi, yapılması veya yapılmaması eşit olan çeşitli davranışlardan birini beğenip tercih
etmesi. 3. Allah’ın dilemesi, arzu etmesi, tercih etmesi ve dilediğini yerine getirmesi anlamlarında
Allah’ın sıfatlarından biri.
israf: Saçıp savurma, harcamalarda orta yoldan sapma, ölçüyü aşma ve aşırılık yapmak suretiyle
sahip olduğu nimetleri gereksiz yere tüketme.
istiğfar: 1. Bağışlanma ve af isteğinde bulunma. 2. Estağfirullah (Allah’tan bağışlanma dilerim.),
estağfirullah el-azim (Yüce Allah’tan bağışlanma isterim.) şeklindeki dua cümlelerini okuma.
işrak: Güneşin doğuşundan ufukta bir veya iki mızrak boyu yükselinceye kadar geçen zaman.
itikâf: 1. Bir Müslümanın, beş vakit namaz kılınan bir camide ibadet amacıyla bir süre bulunması.
2. İbadete açık olan bir mescitte, kişinin Allah’ın rızasını kazanmak için ramazanın son on gününde
ibadet niyetiyle kalması.
K–L
kanaat: 1. Yetinme, razı olma. 2. Kişinin kendi elindekilerle yetinip başkasının mal, mülk ve kazancında gözü olmaması.
kanaatkâr: Azla yetinen, elindeki ile yetinen kimse.
kıyafet: 1. Giyinme tarzı, kılık. 2. Bir insanın şekli, görünüşü. 3. Dış görünüş.
kibir: 1. Büyüklenme, büyüklük taslama, kendini üstün görme, böbürlenme. 2. Kişinin, yaratılış amacını ve varlığının özünü kavrayamayarak kendini büyük görüp başkalarını küçük görmesi. 3. Kişinin
sahip olmadığı özelliklerle övünerek kendini olduğundan farklı göstermeye çalışması ve başkalarını
aşağılaması.
komşu: Ev, işyeri, arazi, şehir, ülke bakımından yakın olan, yan yana olanların birbirine göre aldıkları
ad.
kul: 1. Allah’ın yarattığı her şey, mahluk. 2. İnsan.
kulluk: Kul olma durumu, kölelik, ubudiyet.
138
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 138
22.06.2017 09:47:26
künye: Bir kimsenin adı,soyadı, ülkesi, doğumu, mesleği vb. bilgileri gösteren kayıt.
SÖZLÜK
kutsi hadis (hadisiküdsi): 1. Allah’ın, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gönlüne ilham ettiği, onun da bu ilham edilen şeyleri kendi ifadesi ile dile getirdiği hadis(ler), rabbani hadis. 2. Hz. Peygamber’in (s.a.v.)
Kur’an-ı Kerim dışında Allah’a nispet ederek söylediği sözler, hadisler.
libas: Giysi.
M–N
mescit: İçerisinde beş vakit namaz, cuma ve bayram namazlarının kılındığı Müslümanların ibadet
yeri, cami, namazgâh.
musibet: Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey.
müşrik: 1. Allah’a ortak, eş koşan kimse. 2. Allah’a inandığını söylediği hâlde birçok tabiat olayının
yaratılmasını ve idaresini Allah’ın dışında birtakım güçlere bağlayan ve bu güçleri kutsallaştırarak
Allah’a ortak koşan kimse.
muahat: Hicretten sonra Hz. Peygamber’in (s.a.v.), Mekke’den hicret eden Muhacirlerle Medineli
Ensardan olan Müslümanlar arasında yapmış olduğu kardeşlik antlaşması. Bu antlaşma ile Mekke’deki mallarını bırakıp tamamen yoksul durumda kalan Müslümanlar, Medine’deki din kardeşlerinin yardımıyla yoksulluktan kurtulmuşlardır. Medineli Müslümanlar, evlerine, tarlalarına, paralarına
muhacirleri ortak etmişlerdir.
nafile ibadet: Farz ve vacip dışında sevap kazanmak amacıyla yapılan ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.)
de yapmış olduğu ibadetler ve davranışlar.
nimet: 1. İyilik, mutluluk, bağış, ihsan. 2. Hayırlı mal, servet, varlık, yiyecek, içecek gibi şeyler. 3.
Allah tarafından insanlara iman başta olmak üzere her çeşit iyiliğin verilmesi ve her çeşit zararın
uzaklaştırılması.
R
rahman: “Dünyada, bütün canlılara şefkat gösteren, mümin kâfir ayrımı yapmaksızın insanlara merhamet eden, her türlü nimeti sürekli veren, rahmeti sonsuz olan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
ravi: Sözü nakleden, aktaran; hadis terimi olarak, hadisi kendinden sonrakilere aktaran, rivayet eden
kimse.
resul: Allah tarafından kendisine yeni bir kitap verilen, insanları hak dine çağırmakla, dinî ve toplumsal hayatı Allah’ın emirlerine göre düzenlemekle görevli olan peygamber, nebi, Allah elçisi.
rızık: 1. Kendisinden faydalanılan her şey. 2. İnsan ve diğer canlıların beslenip yaşayabilmeleri için
yedikleri ve içtikleri her şey. 3. Allah’ın tüm canlılara kendi katından verdiği yenilen, içilen, giyilen ve
maddi manevi yararlanılan mallar, çocuklar, eşler, ilim ve iman gibi şeylerin hepsi.
rivayet: 1. Nakletme, nakil, haber verme, haber, anlatma. 2. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) söz, onay ve
eylemlerinin yazılı veya sözlü olarak sonraki nesillere metin ve senetleriyle aktarılması.
riya: 1. Gösteriş, iki yüzlülük, sahtekârlık, özü sözü bir olmama. 2. Allah rızası için yapılması gereken
ibadetleri ve güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini ve ibadetini beğendirme isteği,
ibadetleri Allah’tan başkasına sunma.
S–Ş
sadaka-i cariye: 1. Müslüman bir kişinin insanlığın yararlanması için ortaya koyduğu keşifler ve bilimsel çalışmalar. 2. İnsanlığın yararına sunulmak için meydana getirilen dinî, ilmî, kültürel ve tarihsel
eserler. 3. Kişinin ölümünden sonra da kendisinin rahmetle anılmasına sebep olacak nesil yetiştirmeyi de içine alan tüm güzel ameller.
139
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 139
22.06.2017 09:47:26
SÖZLÜK
sadakat: 1. Dostluk, bağlılık, güven duyma, vefalı olma, sözünde durma, doğruyu söyleme. 2. Sevdiği birisini yalnızca Allah rızası için sevme, maddi bir çıkar gözetmeme, sevdiği kişiye karşı içtenlikle
davranma ve kendisine iyilikte bulunan kimsenin iyiliğini hiçbir zaman unutmama.
sahabe: 1. Arkadaş, dost, veli. 2. Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında yaşamış, Müslüman olarak
Peygamberi çok kısa bir süre olsa da görmüş, onun sohbetinde bulunmuş ve yine Müslüman olarak
ölmüş kimse.
sefer: Yolculuk hâli, yola çıkma.
sıla-i rahim: 1. Akraba ziyareti. 2. Anne baba başta olmak üzere tüm akrabalar arasında güzel ilişki
kurma, onları ziyaret etme, hâl ve hatırlarını sorma, maddi manevi yardımda bulunma, gönüllerini
alma.
sükûnet: Ruh dinginliği, sakin olma hâli.
sünnet: 1. Yol, âdet, gidişat, huy, karakter, mizaç, hâl, tavır, davranış. 2. Hz. Peygamber’in (s.a.v.)
Kur’an-ı Kerim’den anlamış olduğu şeyleri hayatında yaşama biçimi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayat tarzı. 3. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sözleri, davranışları ve sahabelerinin yapmış olduğu olumlu
davranışları onaylaması.
şirk: 1. Denklik, ortaklık, ortak olma, eş koşma. 2. Allah’a inanmakla birlikte başka varlıkları da tanrı
kabul etme.
şuur: Bilinç, bilerek ve farkında olarak bir işi yapma.
şükür: 1. Görülen iyiliğe karşı söz ve davranış ile hoşnutluk gösterme ve yapılan iyiliğin kıymetini
bilme. 2. Kulun, Allah’ın vermiş olduğu sayısız nimetlerin onun sonsuz iyilik ve bağışının sonucu
olduğunu fark ederek kalbinin teşekkür duygusuyla dolması ve bunu diliyle ifade etmesi; tutum ve
davranışlarıyla haramlardan kaçınarak ve farzları yerine getirerek Allah’a bağlanması.
T–U
taat: İbadet etmek, kulluk hâli.
tadil-i erkân: Namazda rükûyu güzelce yapma, rükûdan sonra doğrulup bir müddet bekleme, secdeleri gereği gibi yerine getirip iki secde arasında bir müddet oturma gibi namazla ilgili tüm hareketleri Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yaptığı gibi yerli yerince acele etmeden ve tam olarak uygulama.
takva: 1. Bilinçli davranma; uyanıklık, dikkatli olma, sakınma, korunma, korkma, endişelenme, kaygılanma. 2. Allah’ı görüyormuşçasına bir bilinç içerisinde farzları, vacipleri hakkıyla yerine getirme;
Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla nafileleri çokça yapma; sünnete uyma.
tasadduk : 1. Bağışlama, sadaka verme, yardım etme, hayır yapma. 2. Allah yolunda harcama
yapma; zekât ve fitre verme. 3. Allah’ın rızasını elde etmek amacıyla helal yollardan sahip olunan
kazancın bir bölümünü ibadet niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verme.
tefekkür: 1. Düşünme, derin düşünme, fikir yürütme, kavramaya çalışma, kafa yorma. 2. Var olan
bir şeyin manasını anlamaya çalışma ve eşyanın bilgisini zihinde toplayabilmek için aklın hareket
hâlinde olması, derin derin düşünmesi.
teheccüd: Gecenin son üçte birlik bölümünde uykudan kalkarak kılınan nafile namaz.
tertip: Uygun bir sıra ile düzene koyma, sıralama.
teşrik günleri: Kurban Bayramı‘nın birinci gününden sonraki üç güne verilen ad; Kurban
Bayramı’nın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri.
tevazu: 1. Alçak gönüllü olma, kibirlenmeme, yumuşak huylu ve mütevazi olma. 2. İnsanın, kendisinin de yaratılmış olduğunu bilerek insanlara karşı büyüklük taslamaması.
140
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 140
22.06.2017 09:47:26
umre: Hac mevsiminin dışında, ihramlı olarak Kâbe’yi tavaf edip Safa ile Merve arasında say yaptıktan sonra tıraş olmak suretiyle ihramdan çıkarak yapılan ibadet; Kâbe ziyareti.
SOSYAL İLETİŞİM
SÖZLÜK
tövbe: 1. Dönüş, günahtan pişmanlık, günahı terk etme, vazgeçme, istiğfar. 2. İnsanın, bilerek
veya bilmeyerek yaptığı hata, kusur, büyük ve küçük günahlarından dolayı pişman olup bir daha
aynı günahları yapmamaya karar vererek vazgeçmesi.
V–Z
vacip: 1. Yapılması gerekli, zorunlu olan. 2. İslam fıkhında, yapılması farz seviyesinde olmayan
fakat sünnetten daha kuvvetli olan dinî hükümler; farz ile sünnet arasındaki dini emirler.
zikir: 1. Anma, hatırlama. 2. Öğüt, nasihat, vaaz. 3. Allah’ı anmak amacıyla yapılması ve söylenmesi istenen dua, ibadet, tespih ve övgü sözleri. 4. Allah’ın bazı isimlerinin anlamlarını düşünerek
belli sayıda ve belli miktarlarda okuma.
ziynet: Süs, bezek.
141
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 141
22.06.2017 09:47:26
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
İmam Nevevi, Riyazü’s Salihin, Tercüme: Mahmut
Kısa, Beka Yayınları, İstanbul, 2011.
Akyüz, Vecdi, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette
İslâm, Beyan Yayınları, İstanbul, 1994. Kandemir, M. Yaşar; Çakan, İ. Lütfi; Küçük, Raşit,
Riyazüs Salihin Tercüme ve Şerhi, Erkam Yay., İstanbul, 1997.
Alauddin Ali b. Abdülmelik el-Hindî, Kenzü’lUmmal fî Süneni’l-Akvâl ve’l-Ef’âl, Beyrut, 1985. Kandehlevî, Muhammed Yusuf, Hayatü’s-Sahabe,
(Trc. Sıtkı Gülle) – İstanbul, 1990.
Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail, elCâmiu’s-Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. Kandehlevî, Zekeriya, Fezâil-i A'mâl, Risale Yayınları, İstanbul, 2000.
Çelik, Ömer ve Dğr., Üsve-i Hasene, İstanbul, 2003.
Keskioğlu, Osman; Berki, A. Himmet, Hz. Muhammed ve Hayatı, DİB Yay., Ankara 2006.
Çetin, Prof. Dr. Abdurrahman, Örneklerle
Peygamberimiz, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2007.
Cücük, İbrahim, Ayet ve Hadislerle Peygamberimiz, Furkan Yayınları, İstanbul, 1999.
Köksal, Hilal, Rivayetlerin Işığında Hz. Peygamber
Döneminde Gündelik Hayat ve Kadın, Yüksek Lisans Tezi.
Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman, Sünenü’d-Dârimî, İstanbul, 1992.
Mahmud Esad Efendi, Târih-i Din-i İslâm, Marifet
Yayınları (Sadeleştirilmiş baskı), İstanbul 1995.
Müslim, Ebü’l-Hüseyin b. Haccac el-Kuşeyrî, elCâmiu’s-Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
Davudoğlu, Ahmed, Sahih-i Müslim Tercüme ve
Şerhi, Sönmez Neşriyat, İstanbul, 1983.
Nesâî, Ebû AbdirrahmanAhmed b. Ali b. Şuayb,
Sünenü’n-Nesâî, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
Dimyâtî, es-Siretü’n-Nebeviyye, Ebû Muhammed
ŞerefeddinAbdülmün’im b. Halet, Dârü’s-Sabuni,
1996. Şentürk, Habil, Psikolojik açıdan Hazreti Peygamberin İbadet Hayatı, Bahar Yayınevi, 1985.
Dinimizi Öğreniyoruz Yaz Kur’an Kursları Kitabı,
Hazırlayan: Komisyon, TDV Yayınları, Ankara, 2007.
Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa, Sünenü’tTirmizî, İstanbul, 1992. Diyanet İslâm Ansiklopedisi, Hazırlayan: Komisyon,
Cilt: 14-19-32-33, TDV Yayınları, İstanbul, 1999.
Sarıçam, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel
Mesajı, DİB Yayınları, Ankara, 2011.
Ebû Davud, Süleyman b .Eş’as b. İshak el-Ezdi esSicistani, Sünenü Ebî Davud, İstanbul, 1992. Yardım, Ali, Peygamberimiz’in Şemaili, Damla
Yayınları, İstanbul, 2005.
el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, terc. Heyet, Huzur Yayınları, İstanbul, 2009.
Yazıcı, Seyfettin, Temel Dini Bilgiler, DİB Yayınları,
Ankara, 2007.
Hamidullah, Prof. Dr. Muhammed; İslâm’a Giriş,
TDV. Yayınları, Ankara, 1996.
Yeniçeri, Celal, Hz. Muhammed ve Yaşadığı Hayat,
İFAV Yayınları, İstanbul, 2000.
Heysemî, Hâfız Nureddin Ali b. Ebî Bekir, Mecmau’zZevâid ve Menbeu’l-Fevâid, Beyrut, 1988.
Yücel, İrfan, Peygamberimiz’in Hayatı, DİB Yayınları, Ankara, 2012.
İbn-i Abdilber, Ebû Ömer Yusuf b. Abdillah b.
Muhammed, İstiâb fî Marifeti’l-Ashâb, trh. yok.
Kahire.
Sanal Kaynaklar
İbn-i Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih, Beyrut, 1965.
http://www.sonpeygamber.info/bir-konu-iki-farkli-hadis, Erişim
tarihi: 18.05.2015
http://www.diyanet.gov.tr, Erişim tarihi: 01.05.2015
http://tdkterim.gov.tr/, Erişim tarihi: 18.05.2015
İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Beyrut, Dâru’lFikrI, 1937.
http://hazretieyupsultan.com/hazreti_eyup_sultan/38.htm,
Erişim tarihi: 28.04.2015
İbn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid elKazvînî, Sünenü İbn-i Mâce, İstanbul, 1992.
http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/“komsusu-kotuluklerindenemin-olmayan-kimse-cennete-giremez/6944, Erişim tarihi:
04.05.2015
İbnSa’d, Ebû Abdullah Muhammed b. Sa’d b. Meni’
Zühri, Tabakât, Kahire, 2001.
http://www.kuranmeali.org, Erişim tarihi: 01.07.20015
İlmihal (İman ve İbadetler), Hazırlayan: Komisyon,
TDV Yayınları, İstanbul, 1999.
142
hz. Muhammedin Hayatı 7.indb 142
22.06.2017 09:47:26
Download