> DÜBAM TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI Jason Szep & Andrew R.C. Marshall > 2013 ARALIK DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI Reuters’ın araştırması, Taylandlı yetkililerin Myanmar’lı mültecileri gizlice insan ticareti zincirine terk ettiğini ortaya koyuyor. DÜBAM TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI Genel Yayın Yönetmeni Akif EMRE Yayın Koordinatörü Aynur ERDOĞAN Çeviren Sedcan ALTUNDAL DÜBAM Yayınları Küresel İletişim Merkezi Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş Tel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22 www.dunyabulteni.net > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI Gizli insan kaçakçılığı kampları: Bir köylü kauçuk ağaçlarının arasından gizli insan kaçakçılığı kamplarına doğru yürürken. Ağaçlar arasındaki mavi çadır kamp alanına varıldığının işareti. 4 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < Muhammad İsmail, Ekim’de bir öğleden sonra, Tayland ve Myanmar arasındaki hiç kimseye ait olmayan sulak topraklarda ortadan kayboldu. Tayland göçmenlik bürosu çalışanları, onun Myanmar’a iade edilmek üzere sınır dışı edildiğini açıkladılar ancak gerçek, 23 yaşındaki İsmail ve diğer yüzlerce Arakanlı Müslüman’ın insan kaçakçılarına satıldıkları ve sonrasında bu kişiler tarafından, insani şartlardan uzak orman kamplarına gizlice götürüldükleriydi. Reuters’ın Tayland, Arakan ve Myanmar üçgeninde gerçekleştirdiği araştırma gösterdi ki; dini inançları sebebiyle maruz kaldıkları işkenceden kaçıp Tayland’a sığınan ve göçmen gözaltı merkezlerinde tutulan binlerce Arakanlı mülteci, Taylandlı yetkililerin gizlice yürüttüğü politika sonucunda denizde onları bekleyen insan tacirlerine teslim edilmekteydi. “Önce fotoğraflarımızı çektiler, ardından parmak izlerimizi aldılar. Denize açıldıktan yaklaşık 20 dakika sonra, bize satıldığımız söylendi.” M.İsmail Mülteci Arakanlı Müslümanlar Güney Tayland üzerinden Malezya sınırındaki gizli kamplara taşınıyor, yakınları binlerce dolar ödeyene kadar esir tutuluyorlardı. Muhabirlerimizden ikisi daha önce kamplarda tutulan Arakanlı mültecilerin yardımıyla, üçüncü muhabirimiz ise Baan Klong Tor adında bir köyde bulunan kampa kendi imkanlarıyla ulaşmayı başardı. Binlerce Arakanlı Müslüman bu tropikal esir kampları arasında sürüklenirken hayatını kaybetti. Kamplardan canlı kurtulmayı başaran tutsaklar, bazı mültecilerin kamp bekçileri tarafından öldürüldüğünü, bazılarınınsa aşırı sıvı kaybı, açlık ve hastalık gibi nedenlerle hayatını kaybettiğini bildirdi. Ölen mültecilerin toplam sayısı ise tam olarak bilinmiyor. Taylandlı yetkililer, Arakanlılarla ilgili yaşanan olayın insan kaçakçılığı boyutunda olmadığını iddia etseler de konuyla ilgili röportaj veren bir Tayland Kraliyet polisi, “B planı” denen ve Arakanlı mültecilerden kurtulmayı amaçlayan gizli bir politika yürütüldüğü bilgisini ilk kez 5 > 2013 ARALIK Tayland’ın gizli Arakan politikası deşifre edildi! > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI doğruladı. İsmail, Tayland göçmenlik bürosu çalışanları tarafından insan tacirlerine satıldığını ya da görevlilerin satılmalarına yardımcı olduğunu söyleyen beş Arakanlıdan biriydi. Uzun, ince yüzlü, kıvırcık saçlı, çevik yapılı bir çiftçi olan İsmail’in ifadesiyle: “Her şey çok resmi görünüyordu başlangıçta. Önce fotograflarımızı çektiler, ardından parmak izlerimizi aldılar. Denize açıldıktan yaklaşık 20 dakika sonra, bize onlara satıldığımız söylendi.” İsmail yolculuğun ardından Tayland’ın güneyinde bir kampa vardıklarını söylerken, zayıf ve güçsüz kalmış vücudu yüzünden olduğundan küçük görünen 21 yaşındaki bir diğer Arakanlı Bozor Muhammed de benzer bir yolculuğun sonunda buraya getirilmişti. Kampın silahlı ve coplu bekçiler tarafından korunduğunu, kampta susuzluk ve hastalık nedeniyle her gün en az bir kişinin öldüğünü belirten, eskiden pirinç çiftçiliği yapan İsmail: “Eskiden güçlü bir adamdım.” derken elleriyle bacaklarını ovuşturuyordu. Kamplarda açlık, pislik ve şiddete maruz kaldıklarını belirten Muhammed’in dirsek ve sırtında yara izleri bulunmaktaydı. Yine onun ifadesine göre, bu yaralar Tayland’da esir tutulduğu kampta Malezya’daki eniştesine telefon açıp, talep edilen 2,000$ fidyeyi ödemesi için yalvardığı sırada kaçakçıların dövmesi sonucu oluşmuştu. Bir süre sonra kampın Malezya’da istenilen fidyeyi ödeyecek kimseyi bulamayanların evi haline dönüştüğünü aktaran Muhammed: “Esirlerin saçları ve sakalları o kadar uzamıştı ki saçları bellerine kadar geliyor, kadın gibi görünüyorlardı.” dedi. “BEKLEME ALANLARI” Özgürlüğünü satın alamayacak durumdaki birçok Arakanlıya tam olarak ne olduğu hala belirsizliğini korumakta. Tayland merkezli sürecin içerisinde yer alan bir kaçakçının ifadesine göre; esirlerden bazıları deniz yoluyla nakliye yapan şirketlere, bir kısmı ise kol işçisi olarak çiftliklere 6 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < Tayland para birimiyle 5,000 ila 50,000 baht ya da 155 ila 1,550$ karşılığında satıldı. Esirlerin fiyatları ise yeteneklerine göre belirlendi. Sözde sınırdışılar: Tayland Göçmenlik Bürosu yetkilileri Arakanlıları Myanmar’a “geri göndermek için” teknelere bindirirken. Myanmar’a dönmeyi uman mülteciler insan kaçakçılarının eline düştü. 7 > 2013 ARALIK Tayland merkezli çalışan bir grup Arakanlı avukatın “Arakan Projesi” kapsamında, Tayland’daki kamplardan Malezya’ya ulaşmayı başaran esirlerle bir dizi görüşme gerçekleştirildi. “Arakan Projesi” direktörü Chris Lewa görüşmeler sonucunda, istenilen fidyeyi ödeyemeyen esirlerin kamplarda aşçı ya da bekçi olarak kullanıldığını bildirdi. Hazırlanan bu raporda, Tayland’da en yüksek ikinci polislik rütbesine sahip Maj-Gen Chatchawal Suksomjit’in ürkütücü itiraflarına yer verildi. Chatchawal, Taylandlı yetkililerin geçmişte Arakanlı mültecilerin ticareti üzerinden çıkar sağlamış olabileceklerini ifade ederken, Tayland’ın güneyinde “bekleme alanları” olarak adlandırılan illegal kampların varlığını da kabul etti. Reuters’ın ortaya çıkardığı kamplar hakkında görüşülen Tayland Özel Araştırmalar Bürosu amiri Tarit Pengdith ise konuyla ilgili olarak: “Güney Tayland’daki bu kamplar hakkında daha önce tarafımıza bir takım bilgiler ulaşmıştı ancak şu an için bu konuyla ilgili yürütülen bir soruşturma bulunmamakta.” dedi. Hafta içinde politik bir krize ve sokak gösterilerine sahne olan Tayland, küresel arenada da cevap bekleyen zor sorularla karşı karşıya kaldı. Bu sorular arasında Tayland’ın dünyada insan kaçakçılığı ile mücadele son sıralarda yer alan Kuzey Kore, Orta Afrika Cumhuriyeti ve İran gibi ülkeler arasında yer alıp almayacağı da bulunuyor. Son gelişmelerse olumlu değil. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl hazırladığı “İnsan Ticareti Raporu”, ülkelerin bu suçla mücadele verilerini açıkladı: Tayland, geride bıraktığımız dört yılda da, “İkinci Kategorideki İzleme Listesi’ndeki” ülkeler arasında sondan ikinci sırada yer aldı. Rapora göre, Tayland bu suçla mücadelede “önemli bir çaba” sarf etmemesi halinde bir sonraki yıl otomatik olarak 3.kategorideki ülkeler arasına düşürülecek. Üçüncü kategorideki ülkeler arasında yer almak ise teorik olarak beraberinde Amerika’nın yaptırım tehdidini getirmekte. Pratikte Amerika’nın en eski ticaret müttefiklerinden biri olan Tayland’a yaptırım uygulaması pek olası görünmese de bir alt kategoriye düşmek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne geçici üyelik için lobi faaliyetleri yürüten Tayland için utanç verici olacaktır. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI ARAKANLI MÜSLÜMANLARIN GÖÇÜ Arakanlı Müslümanlar Myanmar ve Bangladeş’te birçoğu herhangi bir ülke vatandaşlığı olmayan ve yaşadıkları bölgede hor görülen, illegal göçmen statüsündeler. 2012’de Arakanlılar ve batı Myanmar’daki Rakhine eyaletinde çoğunluk durumdaki Budistler arasında patlak veren şiddet olaylarında en az 192 kişi öldürüldü, 140,000 kişi evsiz kaldı. Ölenlerin ve evsiz kalanların çoğu, çok kötü koşullardaki kamplarda ya da ırk ayrımına dayalı, sağlık, eğitim ve iş imkanlarına erişimin neredeyse imkansız olduğu izole bölgelerde yaşan Arakanlılardı. Bu nedenle, geride bıraktığımız yıl içerisinde, daha önce bölgede benzeri görülmemiş çapta bir kaçış hareketi başladı. İsmail ve Muhammed 8 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < Ranagog’daki göçmenlik merkezindeki duvara asılı insan kaçakçılığına karşı uyaran poster. 9 > 2013 ARALIK de, on binlerce diğer Arakanlı gibi, teknelerle yaşadıkları bölgeyi terk etmek zorunda kalanlar arasındaydı. Bu kaçış, Vietnam Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük birkaç göç hareketinden biri haline geldi. Ancak bölgede Arakanlılarla ilgili hakim olan önyargılar, sığınacak güvenli bir yer bulmalarını zorlaştırdığı gibi insan tacirlerinin ellerine düşmelerine de zemin hazırladı. İnsan Hakları İzleme Örgütü başkan yardımcısı Phil Robertson’ın ifadesiyle: “Orada, adı geçen insanları temsilen kimse yok; tamamen kaybolmuş durumdalar.” Arakanlı kadın, erkek ve çocuklar Bengal Körfezi’ni geçmek amacıyla balıkçı tekneleri ve kargo gemilerine doluşmaktaydılar. Bu yolla kaçanların nihai olarak varmayı umdukları yer ise Müslümanların çoğunlukta olduğu ve 31,000 Arakanlının halihazırda yaşadığı ülke olan Malezya’ydı. Reuters’ın da Ağustos ayında haberleştirdiği üzere, Arakanlıları taşıyan bu teknelerin birçoğu Tayland’da insan kaçakçılarıyla ortak çalışan deniz kuvvetleri tarafından para kopartmak amacıyla durduruldu. 9 Ocak’ta, Taylandlı yetkililer tarafından Malezya sınırı yakınlarındaki Padang-Besar ve Sadao kasabalarına gerçekleştirilen ve geniş yankı uyandıran operasyonlarla yüzlerce Arakanlı tutuklandı. Operasyonun ardından, bölgede görevli polis amiri Colonel Krissakorn Arakakanlıların Myanmar’a iade edilmek üzere sınır dışı edileceklerini deklare etse de bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Kamyon Myanmar’a dönmek için yola çıkan ancak insan kaçakçılarının eline düşen Arakanlıları taşıyor. İsmail’in arkadaşı 22 yaşındaki Ediris de İsmail ve Muhammed gibi operasyon gecesi Taylandlı polisler tarafından Padang Besar’da tutuklanan mülteciler arasındaydı. Üçü de buraya Rakhine eyaletinin kuzeyindeki fakir bir kasaba olan Buthedaung’dan gelmişti. Bu üç gencin hikayesi, Tayland’ın insan ticaretine karşı ağır önlemler alan bir ülkeden nasıl bu suça göz yuman bir ülke haline geldiğini açıkça ortaya koymakta. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI YÜRÜTÜLEN GİZLİ POLİTİKA Ediris ve İsmail, tutuklanmalarının ardından, Sadao yalınlarındaki bir kaçakçı evinde yakalanan diğer 300 Arakanlının da tutulduğu göçmen gözaltı merkezine (IDC) götürüldüler. En fazla birkaç düzine insan kapasitesindeki merkeze yüzlerce mülteci doluşturulmuştu. Bir süre sonra, kadın ve çocuklar huzurevlerine taşınırken, erkekler Tayland’daki diğer gözaltı merkezlerine gönderildiler. Ülke çapında yaklaşık 1,700 Arakanlının tutuklanmasını ardından, Tayland hükümeti en geç Ağustosa kadar söz konusu mültecilerin Myanmar’a geri gönderilmek üzere sınır dışı edileceğini ve sürecin nasıl işleyeceğine dair Myanmar’la görüşmelerin başladığını açıkladı. Ancak Myanmar hükümetinin Bangladeş üzerinden Tayland’a giriş yapan illegal göçmenlerin sorumluluğunu almayacağını bildirmesi sebebiyle süreç tıkandı. Yetişkin ve genç erkek mülteciler dolduruldukları yürüyecek, oturacak hatta ayakta duracak alanın dahi bulunmadığı kafes benzeri hücrelerde aylarca yaşam mücadelesi verdiler. Reuters adına çalışan gazeteciler, Ağustos ayında, turistik bir bölge olan Phuket Mekke’si yakınlarındaki 10 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < Phang Nga’da bulunan göçmen gözaltı merkezine bir ziyaret gerçekleştirdi. Gazeteciler, en fazla 100 kişi kapasiteli bir alana yetişkin ve genç erkeklerden oluşan 269 mültecinin tıkıldığını, alanın ter ve idrar koktuğunu ve bazı tutukluların işlevsiz hale gelen kasları nedeniyle değneklerle ayakta durabildiklerini bildirdi. Sadao’daki göçmen gözaltı merkezini denetleyen Tayland İslam Tıp Derneği danışmanı doktor Anatachai Thaipratan, denetim sırasında açlık ve hastalıktan zayıf düşmüş beş Arakanlıyı tespit ettiğini, bunlardan ikisinin hastane yolunda hayatını kaybettiğini söyledi. Arakanlı mültecilerin maruz kaldıkları kötü şartların kötü muamelenin dünya gündemine gelmesi Tayland üzerinde bir baskı oluşturmakla birlikte, ne Myanmar ne de Malezya söz konusu mültecileri ülkelerine kabul ediyor. Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı, ülkeye girişi devam eden binlerce Arakanlı Müslümanı göz önünde bulundurarak acil alternatif barınma seçeneklerinin tartışılacağı bir eylem planı gündeme getirdi. Taylan hükümeti ülkenin güneyindeki Nakhen Sri Thammarat 11 > 2013 ARALIK Bozor Muhammed, güney Tayland’daki kamptan kaçmasının ardından Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da yaşamaya başladı. Birçok Arakanlı, Müslümanların çoğunlukta olduğu Malezya’ya ulaşmaya çalışıyor. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI bölgesinde bir “mega kamp” inşaat etmeyi önerdiyse de teklif bölgede yaşayan yerlilerin protestoları sonunca reddedildi. Ağustosun ilk günlerinde, 270 Arakanlı Müslüman mülteci yaklaşan Ramazan ayında namaz kılabilmek için dışarıya çıkabilme talebiyle isyan etti ve hücreleri birbirinden ayıran kapıları yıktılar. Ağustosun son üç haftasında 300’ün üzerinde Arakanlı mülteci beş farklı göçmen gözaltı merkezinden kaçtılar. 21 yaşındaki mülteci Muhammed ise kaçabilmek şöyle dursun, aylarca diğer 95 Arakanlı mülteciyle paylaştığı bir hücrede bacak kaslarının işlevini yitirmesi sonucunda yürüme yetisini kaybetti. İsmail ve Ediriz ise bir süre çeşitli göçmen gözaltı merkezleri arasından gidip geldikten sonra, son olarak Taylan’ın Laos’la kuzey sınırında bulunan Nong Khai şehrindeki göçmen gözaltı merkezine götürüldüler. İsminin gizli tutulmasını isteyen Taylandlı üst düzey bir hükümet yetkilisi, Tayland’ın Arakanlı Müslümanların Myanmar’daki yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve göç hareketinin durdurulması için Myanmar Hükümetine baskı yapamadığını açıkladı. Aynı yetkili, bunun sebebinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin gerilmesinden ve dünyada gelişmesi beklenen birkaç sıcak pazardan biri olan Myanmar’da yatırım yapmayı planlayan Taylandlı şirketlerin bölgedeki rolünü tehlikeye atabileceği endişesinden kaynaklandığını ifade etti. Taylandlı Polis Maj-Gen Chatchawal ise Arakanlı mültecilerin ne tutuklanıp mahkemeye çıkarılabileceklerini ne de hapse atılabileceklerini belirtken: “En basit ifadeyle, bunun için hapisanelerde yeterli hücremiz yok.” dedi. Ocak ayında, gittikçe büyümekte olan bu soruniçin bir yol bulunmuştu: “ B Planı”. Tayland’ın mültecilerin Myanmarâ geri iadesi için uygulamaya koyduğu bu gizli politika, Arakanlı Müslümanların insan ticareti yapan çetelere satılmasına yol açtı. 13 Eylül’de Göçmenler Bürosu şefi, Polis Lt. Gen. Panu Kerdlarppol’un diğer birimleren yetkililerle Koh Samui adasında buluşmasıyla “ B Planı”na geçildiğinin ilk ipucu verilmişti. Bu buluşmanın ardından, Kerdlarppol göçmenlikle ilgili makamlar tarafından Arakanlı mültecilerden “sınır dışı 12 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < işlemlerinin yapılabilmesi için” yazılı ifade alındığını duyurdu. Amaç içlerinde eve dönmek isteyenlerin olup olmadığını görmekti. Böylelikle “gerekli işlemler” başlatılabilecekti. Tayland ordusu tarafından yönetilen İç Güvenlik Harekat Amirliği’ne göre, Ocak ayının başında, tüm ülkedeki on dört göçmen gözaltı merkezinde tutulan Arakanlı mülteci sayısı 2,058’di. Bölgedeki sivil organizasyon ve gönüllü olarak çalışan Müslümanlara göre bu sayı bir ay sonra yaklaşık 600’e düştü. Aralık’ın ilk haftasında ise Taylan Göçmenlik Bürosu sayının 154 olduğunu açıkladı. Tayland’daki göçmen gözaltı merkezlerinde tutulan Arakanlı Müslümanlar hızlıca ortadan kaybolmaktayken, nereye gittiklerini kimse bilmiyordu. “ARTIK ONLARA AİTTİK” 13 > 2013 ARALIK Yürütülen gizli politikanın merkezinde Tayland’ın seyrek nüfuslu ve coğrafi konumu nedeniyle her zaman insan kaçakçıları için cennet olarak görülen Ranong bulunmaktaydı. Ranong, Myanmar ile güvenlik önlemlerinin zayıf olduğu kara ve deniz sınırına sahip. Sahil şeridi boyunca uzanan sık Tropikal ormanlarının yanı sıra bölgede ıssız adacıklar yer almaktadır. Geçmişte madencilik yapılan bölgenin bugünkü geçim kaynakları balıkçılık ve turizmdir. Tayland ve Burma’dan gelen trol balıkçılığı yapan teknelerin yanı sıra dalış tekneleri ve yatlar içinde uğrak bir bölgedir. Burmalı göçmen işçilerin “uzun-kuyruk” adı verilen ahşap teknelerle taşındığı Myanmar’daki Kawthaung limanı ise Ranong’a yarım saat uzaklıktadır. Ocak ayının sonunda aralarında İsmail ve Eidris’in de bulunduğu yüzlerce Arakanlı mülteci kamyonlara doldurulup “sınır dışı işlemleri yapılmak üzere” Nong Khai’den 1,200 km süren ve işkenceye dönüşen yolculuk sonunda Ranong’a getirildiler. İsmail’in ifadesine göre, Ranong’daki göçmen gözaltı merkezine götürülen Arakanlıların önce fotografları çekildi. Ardından Tayland Göçmenlik Bürosu yetkilileri tarafından, kendilerinin Myanmar’a geri > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI gönderilecekleri, orada şu an sükunetin hakim olduğu ve kendilerini kabul eden başka bir ülke bulunmadığı söylendi. Bir süre sonra karayoluyla Ranong iskelesine götürülen Arakanlılar, içlerinde Tayland be Burmalı 3’er mürettebat bulunan uzun kuyruklu tekmelere bindirildiler. İsmail, denize açılmalarının ardından tekneyi kullanan ve Burmaca konuşan bir kişiden kendilerine yardım etmelerini aktardı. Ancak kaptanın yanıtı, başını iki yana sallayarak, her birinin Tayland Göçmenlik Bürosu yetkilileri tarafından 11,000 baht (350$) karşılığına satıldığını söylemek olmuştu. İsmail: “Bize artık onlara ait olduğumuzu söylediler.” 23 Ekim saat 13:00 ila 15:00 arasında, yaklaşık 30 dakika süren bir yolculuğun ardından tekne durdu. 18:00’a kadar süren bir bekleyişin ardından Arakanlı esirler sahile yanaşan büyük bir balıkçı teknesine transfer edildi. Gece boyu bu tekneyle yapılan yolculuğun ardından, saat 04:00’da, anakaradan bir nehirle ayrılmış, vahşi ormanlarla çevrili bir adadaki kampa getirildiler. İsmail’in ifadesine göre, kampta çoğu o sırada uyuyan ve silahlı bekçiler tarafından denetlenen 200 kadar Arakanlı esir vardı. Bekçiler, İsmail ve diğerlerini ormanın dışında, su ve yiyecek olmayan bataklık bir alana götürdüler. Ardından, İsmail’e 60,000 baht (1,850$) ödemesi gerektiği söylendi. Bu parayı ödeyebilecek bir ailesi olup olmadığı soruldu ve eğer parayı öderse istediği zaman serbest kalabileceği söylendi. Bekçilerden biri elindeki demir sopayı göstererek: “Aksi takdirde bunu kullanacağız.” dedi. İsmail’in yanında bir miktar para olmasına rağmen istenilen fidyeyi ödemeye yetmiyordu. İsmail, Ediris’in kulağına eğildi ve fısıldadı: “Kaçmamız gerek.” Kampta geçirilen bir saatin ardından, şafak sökmeden hemen önce, hamlelerini yapıp ormanın içlerine doğru koşmaya başladılar. Bekçi arkalarından havaya ateş etti. Ormanda çamur içerisinde bata çıka yol alarak, nehri aşıp anakaraya ulaşmaya çalıştılar. Kaçışlarının ardından 24 saat boyunca nehir suyu içip, muz ağacı kabukları yiyerek hayatta kaldılar. Çıplak ayakları ormanda süren kaçış sonucu yırtıklarla dolmuştu. Sonunda ulaştıkları bir kauçuk fidanlığında tanıştıkları Burmalı bir adam, kişi başı 14 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < 8,000 baht (250$) karşılığında onları Malezya’ya gizlice sokacağına dair söz verdi. Reuters, İsmail ve Ediris ile Malezya sınırını bir pikapla kaçak yollarla geçmek için götürüldükleri Tayland’ın güneyindeki bir evde, bu raporun bir bölümünü oluşturan röportajı gerçekleştirdi. VAHŞİ ORMAN KAMPLARI Buthedaung’dan gelen üçüncü genç Arakanlı Bozor Mohamed, Padang Besar’daki bir orman kampında 10 gün tutulduğunu söyledi. O da, diğerleri gibi, Taylandlı yetkililer tarafından Myanmar deniz sınırında kaçakçı teknelerine teslim edilmişti. Muhammed, bir süre sonra, karanlıkta yağan şiddetli yağmur altında, yaklaşık 200 diğer Arakanlıyla birlikte yeni çilelerinin başlayacağı yere gitmek üzere Tayland boğazından geçtiklerini söyledi. Erkek mülteciler iki gün süren kamyonet, motosiklet yolculuğunun ardından yürüyerek tamamladıkları yolculuğun ardından kaçakçılara ait Malezya sınırında bir kampa götürüldüler. Mohamed ve diğerleri 15 > 2013 ARALIK Myanmar’daki Arakan Müslümanları ve çoğunluk durumundaki Budistler arasındaki şiddet olayları ilk olarak Ağustos 2012’de patlak verdi. Rakhine başkenti Sittwe bu hale geldi. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI yolculuk sırasında sopalı adamlar tarafından dövüldüler. Birçoğu aylarca süren tutsaklık sonucu neredeyse yürüyemez hale geldiklerinden orman tepelerindeki yolu düşe kalka sürüklenerek kat ettiler. Rakhine’nin başkenti Sittwe’den gelen 19 yaşındaki, çocuk görünümlü Muhammed Hasan da, diğer üç genç Arakanlı gibi, insan tacirlerinden kaçmak için uzun bir yok kat etmişti. Hasan, Eylül’de bir pikabın arkasında bir gece süren yolculuğun ardından kampa vardıklarını, oradansa düzinelerce diğer Arakanlıyla birlikte yüksek bir bölgeye iki saat boyunca yürüdüklerini söyledi. Buraya varmadan önce yaptığı sekiz gün süren deniz yolculuğu sonunda açlık ve yorgunluktan başının döndüğünü söyleyen Hassan, kendilerini esir tutanların yürüdükleri yol boyunca erzaklarını taşıttıklarını, durmaları halindeyse sopalarla dövdüklerini aktardı. Hasan kampın bir bölümünün dikenli tellerlerle çevrildiğini ve kampın 25 kadar silahlı, bıçaklı ve coplu bekçilere korunduğunu söyledi. Kampta yaklaşık 300 Arakanlı esir bulunduğunu belirten Hassan, plastik muşambalar üzerinde uyuduklarını, güneşe ve yağmura maruz kaldıklarını ve günde yalnızca bir öğün olmak üzere pirinç ya da kurutulmuş balık yiyebildiklerini ifade etti. Bir gece kaçmaya girişiminde bulunan iki Arakanlı esirin bekçiler tarafından yakalanışını ise şu sözlerle aktardı: “Yakalananların elleri bağlandı ve kampa sürüklenerek geri getirildiler. Sonrasında iki bekçi onları cop, demir ve plastik çubuklarla dövmeye başladı. Herkes sessizce izledi. Bazılarımız ağlıyordu.” Hasan, yaklaşık yarım saat süren dayağın ardından kaçaklardan birinin boğazının kesildiğini ve diğer esirlere cesedin ormanda ortadan kaldırılmasının emredildiğini söyledi. Diğer kurbansa nehre atılmıştı. Bu olaydan sonra korku ve yorgunluğun da etkisiyle kustuğunu ancak ağlamadığını söyleyen Hasan: “Ağladığımda beni de dövüyorlardı. Zaten oradan canlı kurtulacağımı sanmıyordum.” dedi. Hasan’ın serbest kalmak için tek umudu uzun süredir Tayland’da yaşayan 42 yaşındaki abisiydi. Abisinin telefon numarası yanında olmasına rağmen başlangıçta onu aramasına izim verilmemişti. (İnsan tacirleri Tayland’da 16 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < yaşayan akrabaların aranması halinde, akrabaların Taylandlı yetkililerle iletişime geçip süreci bozmalarından endişeleniyordu.) Kampta geçen 20 günün ardından sonunda ulaşabildiği abisi Hasan’a özgürlüğünün bedeli olan yaklaşık 3,000$ için motosikletini sattığını ve ona yardım edeceğini söyledi. Muhabirler daha önce bu kamplarda tutulan Arakanlıların yardımıyla kampların izini sürdü. Üç gazeteci kamplara doğru motosikletle başladıkları yolculuklarına bir noktadan sonra kauçuk fidanlıkları ve sık ormanın içinden yürüyerek devam etti. Amaçları Baan Klong Tor yakınlarındaki ana kampın varlığını ilk elden doğrulamaktı. Ve doğruladılar. Mavi bir muşambayla gizlenmiş çadırda, esirler kadın ve erkekler olmak üzere iki guruba ayrılmıştı. Bazıları namaz kılıyordu. Kamp alanında silahlı bekçiler devriye geziyor, ayrıca kamp köylüler ve polis tarafından da denetleniyordu. Gazeteciler içeri girmeye çalışmadı ancak kampı ziyaret eden köylüler içeride tahminen 500 ila 1,000 kişi arasında insan bulunduğunu, sayının yeni gelen, fidyeyi ödeyip ayrılan ya da kaçanlara bağlı olarak değiştiğini aktardılar. Yaklaşık bir düzüne köylüyle yapılan görüşmelere göre, bu kampın yanı sıra, biri 1km’den kısa bir mesafede, diğeriyse Malezya sınırındaki Padang Besar’da olmak üzere iki “farklı” kamp daha bulunuyordu. “DENİZDEKİ KIRMIZI HAT” 17 > 2013 ARALIK Bangkok’taki Tayland Kraliyet Polisliği’nden (tüm general) Chatchawal, Arakan Müslümanlarını Myanmar’a iade etmek üzere resmi olmayan bir politika izlendiğini ve bunu “doğal yöntem ya da B planı” diye adlandırdıklarını kabul etmesine rağmen, Arakanlıların gönüllü olarak gittiklerini iddia etti. Chatchawal: “Göçmen gözaltı merkezlerimizdeki bazı Arakanlı mülteciler içinde bulundukları belirsizliğe dayanamadı ve geldikleri yere, yani Myanmar’a geri dönmek istediler.” dedi. Aynı yetkilinin ifadesine göre gözaltı merkezindeki Arakanlılar, yerel bir İslami liderin şahitliğinde, Myanmar’a dönmek istediklerini bildiren belgeler imzaladılar. Ancak imzalanan bu belgelerden bazıları Arakanca bilen bir tercüman > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI Numaralandırılmışlar: Tayland’ın güneyindeki göçmen gözaltı merkezindeki Arakan Müslümanları yetkililerin kendilerini tanıması için giydikleri numaralı gömleklerle namaz kılarken. olmaksızın hazırlanmıştı. Reuters muhabirleri bu rapor için Sadao’daki göçmen gözaltı merkezini ziyaret ettiklerinde, merkezde yalnızca Tayca ve Burmaca bilen Myanmarlı, Müslüman bir tercüman bulunmaktaydı. Dolayısıyla gözaltındakilere imzaladıkları belgelerin içeriğini açıklayamazdı. Chatchawal’a kamptan kurtulmayı Arakanlıların Myanmar’a gönderilmediklerini bildiren ifadeleri sunuldu. Myanmar’a gönderilmek yerine önce Taylan göçmenlik bürosu yetkililerince teknelere doldurulmuş, ardından satıldıkları söylenmiş ve insan tacirleri tarafından tehditle esir kamplarına götürülmüşlerdi. Muhabirlerin bu rapor için görüştüğü dört Arakanlı da kendilerinin, yetkililerin insan kaçakçılarıyla iş birliği yapmaları sonucu esir düştüklerini belirtti. Ediris ve İsmail ile röportaj için bir araya gelinen evde kamplardan canlı kurtulmayı başaran iki Arakanlı daha bulunmaktaydı: 24 yaşındaki Abdul Basser ve 28 yaşındaki Fir Mohamed. Onların da hikayeleri çok farklı değildi. Her ikisi de 25 Ocak’ta Tayland’a varmalarının ardından tutuklanmış, Phang Nga’daki tıka basa insan dolu göçmen gözaltı merkezinde yaklaşık sekiz ay tutulmuşlardı. 17 Ekim’de ise ikisi de onlarca Arakanlı mülteciyle birlikte, bir gece süren yolculuğun ardından, Ranong’a götürülmüşlerdi. Muhammed: “Bize Myanmar’a geri dönebileceğimiz söylenmişti.” Aynı gün 48 Arakanlı ve 5 Budist Burmalı kamyonlara yüklendi ve iskeleye götürülmek üzere yola çıktı. Beş Burmalı ayrı bir tekneye; 18 TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI < 19 > 2013 ARALIK Arakanlılar ise diğerine konuldu. Denizde yaklaşık yarım saat süren yolculuğun ardından kaptan motoru durdurdu. Basser: “Başta motorun istop ettiğini ya da bozulduğunu sandık.” dedi ve ekledi: “Myanmar’a geri dönemeyeceğimizi çünkü göçmenlik bürosu yetkilileri ve polisler tarafından onlara satıldığımızı söylediler.” Muhammed ve Basser de Tayland yakınlarında bulunan adadaki kampa götürülmelerinin ardından kaçmayı başaranlar arasındaydı. Bugüne kadar Tayland hükümeti Arakanlı Müslüman mültecilerle ilgili olarak yetkililerin insan kaçakçıları ya da tacirleriyle işbirliği yaptığı iddialarını reddetmekteydi. Ancak Tayland Kraliyet Polisliği’nin iki numaralı adamı olan Chatchawal, Taylandlı yetkililerin daha önce Arakanlı mülteciler karşılığında para almış olabileceğini kabul etti. Chatchawal: “Geçmişte, geçmişte sözcüğünü vurguluyorum, Taylandlı yetkililerin mültecileri para karşılığı teknelere devrettiği durumlar yaşanmış olabilir. Bunu inkar etmiyorum ancak son zamanlarda yaşanmış bu tarz spesifik bir olay hakkında bilgim yok.” dedi. Chatchawal, Arakanlıların yollarının komisyoncular tarafından kesilmiş ve Myanmar’a hiç ulaşmamış olabileceklerini belirtti ve ekledi: “Arakanlılar sınırı, yani denizdeki şu kırmızı hattı, geçtikleri andan itibaren Myanmar sorumluluğundadırlar.” Chatchawal ayrıca, Reuters tarafından deşifre edilen hukuk dışı kampların varlığını da kabul etti. Bu kampları nihai amacı Malezya’ya varmak olan mültecilerin kaldığı “geçici barınaklar” olarak niteledi. Kampları yönetenlerin Arakanlılardan “para sızdırdığını” ancak polislerin onlardan para almadıklarını söyledi. Chatchawal, Padang Besar ve Sadao’daki insan ticareti yapılan ara duraklarla ilgili olarak ise: “Ormanın derinliklerinde gizlenmiş buna benzer kamp sayısının daha fazla olabileceğine inanıyorum” dedi. > DÜBAM DOSYASI TAYLAND’IN GİZLİ ARAKAN POLİTİKASI > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI > 2013 ARALIK DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 20 DÜBAM Yayınları Küresel İletişim Merkezi Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş Tel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22 www.dunyabulteni.net