ﺤﻤٰـــﻥِ ﺍﻟ ﱠﺭﺤِﻴـــﻡ ْ ﷲ ﺍﻟ ﱠﺭ ِ ِﺒﺴْـــ ِﻡ ﺍ Ey Suriye'deki Müslümanlar! Ne Sivilliği Ne de Demokrasiyi Sadece İslam’ı İlan Ediniz ki Allahuteala Sizlere Nusret ve Mümin Toplumun Gönüllerine de Şifa Versin Beşar Esad, üç aydan beri yönetimin devrilmesini talep ederek ülkeye yayılan halk hareketlerinin başlamasından bu yana 20.06.2011’de Şam Üniversitesi’nde üçüncü konuşmasını yapmıştır. Konuşmasına, barışı yenileyerek başlamış ve “bütün kadın ve erkek vatandaşlara… bütün kardeş ve bacılara… bütün genç erkeklere ve kızlara… bütün ana ve babalara…” selam göndermiştir. Onun selam gönderdiği sırada güvenlik güçleri hortlakları ve kardeşi Mahir’in yönettiği dördüncü tümen aracılığı ile kadın ve erkek vatandaşlardan, kardeş ve bacılardan, genç erkek ve kızlardan ve baba ve analardan oluşan 1300 küsur kişiyi ölüme göndermiş, bunların on bin küsuru tutuklanmış ve on binlercesini içerde ve dışarıda yerinden etmiştir. Bu insanlara ne yapmak istiyorsa yapması ve hala da yapmaya ısrarla devam etmesinin ardından onun konuşma arzusunda olmadığı görülmüştür. Ancak çevresindeki münafıkların çağrısı onu buna itmiştir. Bundan dolayı konuşma, selam gönderdiği kimseleri mikroplar olarak nitelemesinin dışında her hangi yeni bir şeyden yoksun bir konuşmaydı… Dolayısıyla her kim bu rejimin değişmesini değil de reforma edilmesi gerektiğini iddia ediyorsa kendisinde toplanan bütün şerlerin bir hayır olduğu zannına kapılmış demektir. Esad bu konuşmasında yeniden, komplocuların, fitnecilerin, karanlık ellerin, tahripçilerin ve kendilerini insanları ve ordu unsurlarını öldürmekle itham eden silahlı aşırı terörist gurupların olduğu iddialarını tekrarlamıştır. Bunu ise bunları yapan güvenlik güçleri hortlaklarını gizlemek için ve gerçeklerin açığa çıktığı sahtekarlık sürecinde yapmıştır… Bu konuşmasında Esad, insanların öncelikli taleplerini… ihmallerin varlığını… zulümleri… vatandaşlara zarar veren uygulamaları… adam kayırmacılığın yaygınlığını… vatandaşların görüşlerinin görmezden gelindiğini… karar alma sürecine katılımın kaldırıldığını… itiraf etmiştir. İşte bu itiraflar, onun kınanması ve gitmesi talepleri için yeterli itiraflardır… Yine bu konuşmada Esad, reform iddialarını sürdürmüştür. Bunu ise ilk aldatma ve saptırma sürecinin ifşa olmasının ardından hem niyetinde var olan ikinci bir başkanlık af kararnamesinin çıkarmak hem medyanın güncellenmesi ve modernizasyonu için büyük bir kurum inşa etmek hem özgürlük alanlarını genişletmek hem yerel yönetim yasası taslığı hazırlamak hem de siyasî partilere dönük yeni yasa çalışması için bir komisyon oluşturmak yoluyla yapacağını iddia etmektedir… Çünkü Esad’ın konuşması, herhangi yeni bir şeyden yoksun bir konuşmaydı. Nitekim konuşmasında, ulusal diyalog çağrısına odaklanmış ve Suriye’nin geleceğinin tayin edilmesinin önemine vurgu yapmıştır. Bundan dolayı bu diyalog için bir takım sembolik nitelemelerde bulunmuş olup bahsettiği sembollerden bazıları şunlardır: “Bir sonraki aşamanın başlığı sürüyor”, “Bu ise ya anayasa değişikliği yada yeni bir anayasayla sonuçlanacaktır”, “Bu önemli süreçte, tüm Suriye’nin geleceği için ona bir fırsat vermeliyiz ve bunda da başarılı olmak istiyorsak bu diyalogu inşa etmeliyiz.” Adeti olduğu üzere o, reform meselelerini ortaya atarak sürekli kendi nefsinden reform meselelerine yönelik değerler belirlemekte ve onu gözetmektedir. Nitekim bu amaç için, “görevi bütün vatandaşları ilgilendiren çeşitli meselelere yönelik kapsamlı diyalogun temellerini ve mekanizmalarını belirlemek olan ulusal diyalog heyeti oluşturmuştur.” Bunun ardından da şöyle demiştir: “Anlaşma tamamlanınca heyete gönderilecektir. Şayet başkan tarafından çıkarılan yasalar ve ortada ilgili uygulamaları gerektirecek başka durumlar olursa devlet bunları takip edecektir…” Bunun üzerine çeşitli hayali insanlardan oluşan yüz küsur kişi ile süresi bir veya iki ay olan bir zaman takvimi belirlenmiştir. Bu şekilde insanlara, bizzat rejimin kuracağı diyalogun seçici bir diyalog olacağı ifade edilmektedir. Hatta bu yeni olan durum, reform iddialarında insanları aldatmaktan öte bir şey barındırmamaktadır. Belirtilenlerin üzerine Esad’ın, reform meselelerine dönük nasıl heyetler oluşturacağı, bunların çalışma programlarını nasıl belirleyeceği ve bunların kararlarının uygulanmasını nasıl kontrol edeceği net olarak ortaya çıkmıştır. Kayda değerdir ki Beşar, daha konuşmasını bitirmeden önce gösteriler ülkenin dört bir tarafına yayılmış olup konuşmasının tüm sözleri reddedilmiş, rejimin devrilme çağrısı yenilenmiş, bedeli ne olursa olsun bundan dönüşün olmadığı ilan edilmiştir. Zira gösterilerde, onun konuşması dinlenmemiş bilakis yaptıklarına dikkat çekilmiştir. Artık onların nazarında rejim, suçlu ve mücrim durumuna düşmüştür. Suriye’deki Halkımıza: Gerçekten bu rejim, kendisiyle diyaloga izin vermemek için saptırmalarında ve cürümlerinde haddi aşmıştır. Sizlerden talep edilen, gösteriler için sokakları çıkmaya devam edilmesi, devletin sindirmeye ve kontrol etmeye güç yetiremeyeceği bir şekilde gösterilerin genişletilmesi, güvenlik güçlerinin dağıtılması ve zayıflatılmasıdır. Bu rejim tarafından gelen musibetlere sabretmeniz, nusretin yoludur. Nusret için biraz daha sabredin. Zira sizlerin dayanma gücü rejimin dayanma gücünden daha fazladır. Protestolarda meydana gelenlerin, sadece İslam çıkışlı olması gerekmektedir. Allahu Subhânehu, demokrasi ve sivil devlet sloganlarının atılmasından razı olmayacaktır. Zira bu sloganların arkasında duran Batı’dır ve bundan maksadı ise İslam’ı yönetimden uzaklaştırmaktır. Bizler, gayrimüslimlerden korkmadığımızı beyan ederek İslam’ı ilan etmeliyiz. Çünkü İslam, beşerî bir sistemdir. Hiçbir din ve mezhep savaşlarından korkmadığımızı da ilan etmeliyiz. Çünkü İslam literatüründe taassupçuluk eğilimleri diye bir şey yoktur. Sonra Kur’an-il Kerim nusterin, Batılı devletlerden ve onun yörüngesinde َ ﻥ ﻋِﻨ ِﺩ ﺍﻟﹼﻠ ِﻪ ﺍ ﹾﻟ َﻌﺯِﻴ ِﺯ ﺍ ﹾﻟ ْ ﻻ ِﻤ ﺼ ُﺭ ِﺇ ﱠ ْ ﻭَﻤَﺎ ﺍﻟﻨﱠ dönen uydulardan değil sadece Allah katından olduğunu bildirmektedir. ﺤﻜِﻴ ِﻡ [Âl-i İmrân 126] Dolayısıyla bizler, “Aziz ve Hakîm olan Allah’ın indinden (gelenden) başka nusret yoktur.” nusretine müstahak olmamız için Allahu Subhânehu’ya yönelmeliyiz. Aksi taktirde O’nun gazabına müstahak oluruz. Suriye Ordusu İçerisindeki Kardeşlerimize: Aslında sizlerin ordu içerisine Kolon ve Filistin’i kurtarmak için alındığınızı ve rejimin sizleri bundan döndürmemesi gerektiğini hatırlatırız. Bundan daha da önemlisi rejim sizleri, Deraa, Cisru Şuğur, Hama, Banyas, Telbisa ve Humus’taki halkınızı öldürmeniz için kullanmamalıdır. Rejimin, sizler hakkındaki suçlamaları, sizleri toplu mezarlara gömmesi ve tertemiz Suriye halkını bu şekilde itham etmesi ve Suriye halkının katledilmesi direktifleri karşısında bireysel değil toplu bir ret durumunun ortaya çıkması kaçınılmazdır. Köylere zorla girilmesi ve bombalanması karşısındaki bu ortak ret hali, ordunun kendisiyle birlikte halkını da koruduğu bir savunma halidir. Diğer taraftan ümmetin meselelerini benimseyecek, Müslüman olsun gayrimüslim olsun tebasının maslahatlarını hak ve adaletle tesis edecek olan İslamî Hilafet Devleti’ni kurmaları için muhlis Müslümanlara destek vereceğiniz sistematik bir çalışma yapılması da kaçınılmazdır. Hizb-ut Tahrir, Suriye’deki Müslümanları ve (subayı ve eriyle) gururlu Suriye ordusunu, kendilerini Esad’ın ailesi ile zebanilerinin başlarına getirdiği tüm trajedilerden kurtaracak, onurlarına tekrar iade edecek ve aralarında Kur’an ve sünneti yaşatacak Raşidi Hilafeti Kurmak için olan davetine destek vermeye çağırmaktadır. Yolun doğrusu Allah’ın yoludur. Allahuteala şöyle buyurmuştur: َﻋﻠﹶﻰ ﺍﻟﹼﻠ ِﻪ ﹶﻓ ﹾﻠﻴَ ﹶﺘﻭَ ﱢﻜلِ ﺍ ﹾﻟ ُﻤ ْﺅﻤِﻨﹸﻭﻥ َ ﺼ ُﺭﻜﹸﻡ ﻤﱢﻥ َﺒ ْﻌ ِﺩ ِﻩ َﻭ ُ ﺨ ﹸﺫ ﹾﻟ ﹸﻜ ْﻡ ﹶﻓﻤَﻥ ﺫﹶﺍ ﺍﱠﻟﺫِﻱ ﻴَﻨ ﺏ ﹶﻟ ﹸﻜ ْﻡ َﻭﺇِﻥ َﻴ ﹾ َ ﻼ ﻏﹶﺎِﻟ ﺼ ْﺭﻜﹸ ُﻡ ﺍﻟﻠﹼ ُﻪ ﹶﻓ ﹶ ُ “ ﺇِﻥ ﻴَﻨAllah size yardım ederse artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse ondan sonra, artık size kim yardım eder? O halde müminler ancak Allah’a tevekkül etsinler.” [Âl-i İmrân 160] ﺤﺯﺏ ﺍﻟﺘﺤﺭﻴﺭ Hizb-ut Tahrir Suriye Vilayeti H. 20 Receb 1432 M. 21 Haziran 2011 www.hizb-ut-tahrir.org | www.hizb-ut-tahrir.info | www.turkiyevilayeti.org