_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date 05.04.2017 Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 25.06.2017 Yrd. Doç. Dr. Gökhan Şefik ERKURT Adnan Menderes Üniv. Fen-Edebiyat Fak. Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü erkurt@adu.edu.tr DİSİPLİNLERARASILIK BAĞLAMINDA ÇEVİRİBİLİM VE KÜLTÜR BİLİMİN KURAMSAL BAĞLANTILARI Öz Önceleri dilbilimin alt alanlarından biri kabul edilen çeviribilim bilindiği üzere James S. Holmes tarafından 1972 yılındaki The Name and Nature of Translation Studies adlı makalesiyle ayrı bir bilim alanı olarak tanımlandı. Kuramsal ve betimleyici çalışmaların başlamasının ardından Gideon Toury, In Search of a Theory of Translation (1980) isimli kitabında çeviribilimi disiplinlerarası bir alana çekti. Disiplinlerarası bilgilerden yararlanan çeviribilim, dilbilim, edimbilim, toplumbilim, yorumbilim, metinbilim, tarih, edebiyat gibi birçok alanın yanında kültürbilimle de hem uygulama hem de kuramsal anlamda etkileşim kurmuştur. Bu incelemede uygulama, süreç ve işlev etkenlerinin yanı sıra çalışma alanı ve nesnesi gereği kültür alanıyla etkileşim içerisinde olan çeviribilimin disiplinlerarası düzlemde kültürbilimle olan kuramsal bağlantılarının tespiti yapılmaya çalışılmıştır. Uygulanan yöntem her iki disiplinin kuram ve metotlarını karşılaştırmalı olarak incelemek, kavram ve işlev bakımından birbirilerine olan benzerliklerini tespit etmek sonrasında da tarihsel ve disiplinlerarasılık bağlamında yorumlamaktır. Bu incelemenin amacı öncelikle çeviribilim kuramlarının temellerini disiplinlerarası bir bakışla ele almak böylelikle disiplin araştırmacılarına bu bağlamda öncülük etmektir. Anahtar kelimeler: Çeviribilim, Kültürbilim, Kuramsal Bağlantı, Birim Edim Modeli, Disiplinlerarasılık Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları THEORETICAL CONNECTIONS OF TRANSLATION AND CULTURAL STUDIES IN TERMS OF INTERDISCIPLINARITY Abstract Initially viewed as a subfield of linguistics, translation studies were eventually defined as a separate field of study in 1972 with the publication of James S. Holmes’s article entitled ‘‘The Name and Nature of Translation Studies’’. After having begun his own theoretical and descriptive studies, Gideon Toury drew translation studies towards an interdisciplinary field with his book entitled In Search of a Theory of Translation (1980). Translation studies that draw from interdisciplinary studies have set up interaction fields with linguistics, pragmatics, sociology, textuality, hermeneutics, history, and literature in terms of both application and theory. On an interdisciplinary plane, this particular study determines, with cultural studies, the theoretical connections of translation studies per se, specifically in interaction with cultural studies as objective as well as procedural and functional factors per se. The method applied, in the first instance, examines and explains the theories and methods of both disciplines. Then, it seeks to determine the similarities of each discipline with regard to concept and function of both translation and cultural studies. After particular determinations are derived by way of a strict comparative study, the connection of the two disciplines is revealed in terms of historicity and interdisciplinarity. Hence, this study intends to offer data related to relevant parallelisms within a theoretical frame, by means of which new grounds open up ensuing discussion and research. Keywords: Translation studies, Cultural studies, Theoretical connections, Unit Pragmatics Model, Interdisciplinarity Giriş Araştırma alanı göz önüne alındığında bağımsız bir disiplin olduğu kanısı yaygın olan çeviribilim, dil ve dil bilgisinin dışında insanla ve insanın içinde yer aldığı tüm kültürel durumlarla ilgili olması nedeniyle birçok disiplinle ilişkili olduğu kabul edilen bir disiplindir. Tarihsel olarak dilbilimin alt alanı unvanıyla bilim sahnesine çıkmasının yanında karşılaştırmalı dilbilgisi, toplumbilim, psikodilbilim, edimbilim, yorumbilim, kültürbilim gibi farklı disiplinlerden de bilgiler içerdiği bilinmektedir. Hem eyleyeni hem de çalışma nesnesinin insan olması nedeniyle davranış ve iletişim kuramlarına da gereksinim duymuş olan çeviribilimin söz konusu farklı disiplinlerle ilişkisinin yöntemsel mi yoksa kuramsal bağlamda mı olduğu sorusu tam olarak cevabını bulmuş değildir. Çeviribilimin diğer disiplinlerle bağlantılarının sadece çalışma alanı ve nesnesinden dolayı ilgili metinler üzerinden bilgi amaçlı olarak gösterilmesiyle yetinilmemesi gerekir. Alana katkı sağlamak için disiplinlerarası bir gözlem anlayışıyla bu kuramsal ilişki veya bağlantının bilimsel bir temele oturtulma gereksinimi de vardır. Kültürbilim ise sadece çeviri ve çeviribilimi değil birçok disiplin ve alanı etkilemiş olma olasılığı yüksek bir çalışma alanıdır. Çünkü doğaya karşı var olma, onu şekillendirme mücadelesi veren insanın düşünsel, fiziksel, bireysel ve toplumsal tüm birikimi ortaya farklı olarak isimlendirilen dizgeleri çıkarmıştır. Edebiyat, bilim, felsefe, sosyoloji, sanat gibi alanlar bunlardan sadece birkaçıdır. Tüm bu The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 60 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları birikim kültürdür. Dolayısıyla araştırma nesnesi kültür nedeniyle, kültürbilim her alanın içinde, temelinde yer almaktadır. Bu incelemede her iki alanın kuramları ve metotları kavram, işlev ve maddeler olarak gözlemlenip karşılaştırılmıştır.1 Hem kavramsal anlamı hem de işlev olarak benzerlikler tespit edilmiş ve bağlantıları değerlendirilmiştir. Karşılaştırmalı yapılan bu inceleme yönteminin seçilmesinin nedeni iki farklı disiplinin tarihsel ve bilimsel ilişkilerini göstermektir. Bu yöntemle yapılan inceleme sonucu çeviribilim ve kültürbilimin kuramsal olarak birbirleriyle benzerliklerinin hatta koşutluklarının olduğu ve bunların her iki disiplinde de aynı işlevleri yerine getirdiği gözlemlenmiştir. Tarihsel olarak da çeviribilim kuramcılarından bazılarının, kuramlarını oluştururken kendi ifadelerinden kültürbilim kuramlarından etkilendikleri veya esinlendikleri yönünde bir kanaat edinilmiştir. Her iki alanda eyleyenin insan olması, tüm birikimi ve bilgiyi insan olgusunun oluşturuyor olması ortak bir payda olarak kuramlara yansımıştır. Her iki disiplinin merkezlerinde insan ve onun ürettiklerinin olması çalışmanın amacını ve elde edilen sonuçları açıklamakta yarar sağlayacaktır. Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültürbilim Kabul edildiği üzere kavramsal altyapı, bir disiplin için olmazsa olmaz bir şarttır. Kendi özerkliğini ilan etmiş birçok bilim dalı başka bilim dallarından çokça bilgiyi içerisinde barındırır. Akademik olarak incelenen bir konu etrafında birbirleriyle kesişen noktaların farklı disiplinlerde karşılıklarının olması durumunda ilgili alanlar çok disiplinli veya dispilinlerarası niteliğinde değerlendirilir. Bu bağlamda çeviribilim ve kültürbilim bağımsız birer disiplin olarak görülene kadar başka alanların kapsadığı alt dallar olarak görüldüler. Çeviribilim ve kültürbilim araştırmacılarının kendi alanlarıyla ilgili kavramları tanımlamaları sonucu zamanla bu iki disiplinle ilgili yöntem ve kuramlar kabul gördü. Bu tür gelişmeler sonucu kendi konumlarını belirlemeye başlayan disiplinler gibi hem çeviribilim hem de kültürbilim farklı zamanlarda bağımsız birer disiplin olarak sosyal bilimler dizgesinde yerlerini aldılar. Böylelikle çeviribilim kendi parametrelerini belirlemeye çalışan bir bakışın ürünü olarak çeviri olgusunu ilk defa çeviribilim kapsamında kendi gerçekliğiyle ele alıp incelemeye başlamıştır. (Kurultay, 2006, ss.283-297). Yine çeviribilimci Özlem Berk’e çeviribilim birçok bilim dalıyla ilişkide olduğundan terimcesini, yöntem ve kuram ağını sürekli genişletmektedir. Her bilim dalının temelleri kendi terimleriyle inşa edilir. Berk’e göre çeviribilimin bağımsızlığını kazanmasındaki önemli unsurların başında çevirinin kültürlerarası iletişimin vazgeçilmez bir etkeni olması yatar. Çeviri kendisi ile ilgili her olguyu araştırma konusu yapan bu nedenle de farklı disiplinlerle ilişkisi olan dispilinlerarası bir bilim dalıdır (Berk, 2005, ss.65-83). Birçok disiplin ve alanın içerisinde kültürel unsurlar barındırması hatta kimilerinin en önemli kaynağının insan/birey olması ve somut/soyut kültürü de insanın oluşturması Kültürbilim’in disiplinlerarası bir alan olduğuna en önemli neden olarak gösterilebilir. Sosyal bilimlerde kültürden etkilenmeyen alan yok gibidir. Öncelikle doğa ile mücadelesiyle başlayan süreçte daha sonra da kendi özel yönleriyle, düşünsel ya da fiziksel, doğayı algılamaya, uyum sağlamaBu yazının türetildiği kaynak metin Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çeviribilim Anabilim Dalında yapılmış “Çevirmen İdiokültürünün ‘Çeviri Bir Kültür Aktarımıdır’ Yaklaşımındaki Etkisi (Alman Edebiyat Yapıtlarının Çevirileri Üzerinden Bir İnceleme)” isimli doktora tezidir. 2014 yılında tamamlanan tezde “Kültür ve Çeviri İlişkisi” üst başlığı altında “Çeviribilim ve Kültürbilim Kuramlarının Benzerlikleri” alt başlığıyla değinilen inceleme konusu bu yazıda her iki disipline yeni tartışma ve çalışma alanları kazandırabilmesi amacıyla farklı bir anlayışla, disiplinlerarasılık bağlamında gözlemlenmeye ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bkz. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi Tez No: 380173 1 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 61 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları ya, değiştirmeye çalışan insan kültürün var edicisidir. Somut veya soyut biriktirilmiş ne varsa insanlığın bir önceki nesilden alıp bir sonraki nesile kendi yorumuyla, işleyişiyle olumlu veya olumsuz miras bıraktığı şeylerin tümsel adıdır kültür. Tüm bu birikimin ele alındığı, incelendiği, değerlendirilip yorumladığı kültürbilimin gerek var edicisi gerekse araştırma nesnesi olan insan ve toplumdan ötürü interdisipliner bir yapıda olmadığı düşünülebilir mi? Kültürbilim de, önceleri antropoloji ile birlikte anılmasına rağmen kendi terim, kavram, yöntem ve kuramlarını oluşturdukça özerkliğini kazanmış bir disiplindir. Kültür, kelime anlamıyla çok eskilere dayanan bir kavram olmakla beraber, farklı toplum ve coğrafyalarda farklı anlam ve algı biçimleriyle karşımıza çıkar. Kültürel kuram da eskiye dayanan kayda değer çalışmalar sonucu, kültürün doğasını ve toplumsal yaşamı anlamlandırmaya, alanı geliştirmeye çalışan bir literatürdür. Bu çalışmaların temelleri antik yunana daha çağdaş bir anlayışla düşünülecek olursa da Marx, Durkheim, Weber ve Simmel’in 19. yüzyıl ortalarında ve 20. yüzyıl başlarında gerçekleşen çalışmalarına dayanır. Onların çalışmaları kültürbilim kuramlarına kaynak ve özerkliğinin oluşumunu sağlayan önemli bir zemin olarak görülebilir. (Smith, 2007, s.19). Kültürbilim disiplinlerarasılık bağlamında, sosyoloji, antropoloji, dilbilim, halkbilim, teoloji gibi disiplinlerle bağlantılıdır bilindiği gibi. Bu bağlantı veya karşılıklı ilginin merkezinde hepsinin araştırma nesnesinin insan ve toplum ve de onların ürettiklerinin olması yatar. Çeviribilim çeviriyi, işlev, süreç, ürün, kaynak ve erek etkenler olarak anlamaya, anlamlandırmaya, değerlendirmeye ve yorumlamaya çalışan bir disiplindir. Çeviri eyleminin merkezinde eyleyen olarak insan/birey, eylenen ve etkilenen olarak da çevresinde yine bireylerden oluşan sosyokültürel bir yapı (toplum) vardır. Çeviri, dil/kültür ortamında gerçekleşen, kaynağı da hedefi de kültürün şekillendirdiği ve aynı zamanda kültürü düzenleyen insan ve toplum olan, kültürel ve sosyolojik bir eylem ve olgudur. Olgudur çünkü süreci bakımından dinamik olan çeviri, ortaya çıkan çeviri ürün aracılığıyla da durağandır. Çeviri ürünün ortaya çıkmasıyla durağanlaşan çeviri olgusu, ürünün okur/hedef kitle tarafından algılanması sonrasında yeniden dinamik hale gelir ve bu döngü kesintisiz devam eder. Aynı kültürün kendisi gibi sürekli değişen, gelişen, farklılaşan bir yapıya sahiptir. Bunun nedeni çevirinin kültür içerisinde kişiliği şekillenmiş birey tarafından bir dil/kültür ortamında ve yine mikro veya makro anlamda belirli bir dil/kültür kitlesi için yapılıyor olmasıdır. Her iki disiplin de araştırma nesneleri ve uygulama alanları doğrultusunda karşılıklı etkilenme, değiştirme ve başka disiplinler ile temasını sağlama olasılığı bulunan alanlardır. Bu nedenle bilimsel anlamda tarihsel ve düşünsel olarak bağlantılarının ve benzerliklerinin tespiti ve açıklanması adına disiplinlerarası bir üst bakışla kuram ve yöntemsel olarak ele alınmaları önemli görünmektedir. Günümüz çeviri kuramlarına kısaca değinmenin yanında kuramlarda kültür kavramını nasıl dile getirdiklerini ortaya koymak da doğru olacaktır. Skopos Kuramı, Eylem Odaklı Çeviri Kuramı, Çoğuldizge Kuramı, Erek Odaklı Çeviri Kuramı gibi kuramların yanı sıra çeviri ve çevirmen üzerine olduğu kadar kültür ve kültürel unsurlar hakkında çalışmalar yapmış olan kimi çeviribilimcilerin görüşleri de ele önemlidir. Günümüz Çeviribilim Kuramları Hans J. Vermeer (1930-2010), Katharina Reiss (1923-) 1984 yılında birlikte yayımladıkları Grundlegung einer allgemeinen Translationstheorie adlı yapıtta ortaya koydukları ve sonradan şekillendirdikleri yeni kurama “Skopos” ismini verir. Yunanca olan Skopos; amaç, gaye, hedef, erek, kasıt, niyet gibi çeşitli anlamlara gelir (bkz. Vermeer, 2008: s.3). Vermeer kuramının tanımını şu şekilde yapar; The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 62 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları “Skopos kuramının temel özelliklerini içine alacak geniş bir tanım şu şekilde yapılabilir: Bir üretici, bir metni belli (idio-, dia-, ve para-) kültürel ve durumsal koşullarda (sözcüğünün en geniş anlamıyla) belirli bir bilgiyi iletmek amacıyla tasarladığı, yani az çok hayal edilebilir ve/ya da büyük olasılıkla betimlenebilir bir grup alıcı (gönderilen) için üretir (ayrıntılar için krş. Vermeer 1992, ss.49-55). Vermeer ve Reiss, Skopos Kuramının temelini üç maddeye dikkat çekerler. Bunlar, Amaç, işlev, bilgi sunusudur (1984: s.105). Her iki kuramcının belirttikleri dikkate alındığında çevirinin kültürel bir eylem olduğuna ve kültürler arası iletişim ve etkileşim alanına girdiğini belirten bir ifadeler görülür. Vermeer, bu eylemin hedef kültürün görüngüleri sayesinde kaynak kültürdeki anlamlarından farklılaştığını savunur (1990: s.82). Kuramcılar, kendi kuramlarında çeviriyi iki kültür arasında birincilden (kaynak) ikincil (erek) kültüre doğru gerçekleşen bir kültür aktarımı olarak tanımlamaktadırlar. Bilgi sunusu (Informationsangebot) kabul edilen çeviri metnin kaynak kültürden taşıdığı kültürel özellik ve kavramlar aracılığıyla erek kültürü etkilediğini söylemek sadece bir hatırlatma olacaktır. Vermeer’e göre çeviri dilsel bir olgu olmaktan çok kültürel bir aktarımdır. Çevirinin, erek kültürün gereksinimlerine göre değişebilen bir amacı yani skoposu vardır. Vermeer, kuramının çeviri alanında genel bir üst kuram olarak görülmesi gerektiğini ve arka planı açıklayıcı, bağlantılar oluşturan ve de disiplinlerarası olmasının kaçınılmaz olduğunu belirtirken, çeviri için oluşturulan bu kuramında birincil olarak kültür transferinin önemli olduğuna dikkat çeker. Reiss ve Vermeer, kitaplarının önsözünde çalışmalarının temelinde her ne kadar metindilbilim ve yorumbilim bulunuyormuş gibi görünse de asıl temelin dilbilim ve kültürbilimsel bir araştırmaya dayandığını belirtirler. Kültür kavramının çeviri için önemini ısrarla vurgulayan Vermeer, çeviriyi durağan değil devingen olarak tanımlar ve çevirinin bünyesinde çeşitli etkenleri barındırdığı iddiasını savunur. Bu etkenlerin başında insan ve o insanın içerisinde var olup yaşadığı kültür gelir. Reiss ve Vermeer’e göre insan “üretici” olarak, zaman ve mekân içerisinde bir eylem gerçekleştirir. Eylemini diğer insanlar yani toplum/kültür için veya adına yapar. İnsanın, üretici olarak dikkate alması gereken kurallar hangi kültür için üretiyorsa, o kültürün koşullarının kurallarıdır. Özetle insanın iletişimine kuralları koyup sınırlarını belirleyen kültürdür. Çeviriyi kültür içerisinde üretilmiş bir metinden yola çıkılarak, başka bir kültür için yeni bir metin yani erek metin üretiminin eylemi olarak tanımlayan Reiss ve Vermeer ikilisi bu üretimi iki aşamadan oluşan bir kültürel alımlama olarak tanımlarlar. Buradaki alımlama çift yönlü bir eylemi ifade eder. Çevirmen kaynak metnin alımlamasında, alıcı kitle de çevirmenin ürettiği metnin alımlanmasında eylemde bulunarak kültürel alımlama sürecini iki aşamalı şekilde var ederler. Çevirmen bir üretici olarak, okur da alıcı olarak sosyokültürel bir yapı içinde hem bireysel hem de kitlesel anlamda alımlama ve yorumlama anlayışları doğrultusunda kültürü eylemlerine yansıtırlar (Reiss/Vermeer, 1984: s. 18-23). Skopos Kuramının ve Vermeer’in bahsettiği genel çeviri kuramının kültürel bir altyapı ile oluşturulduğu söylenmelidir. Vermeer’e göre çeviri gibi edim ve yoruma dayalı bir eylemin kültürel bir temeli vardır. Bireysel ya da toplumsal bir algı ve yorumun sınırını kültür belirler ve şekillendirir (Vermeer, 1984: ss.70-71). Vermeer’in kendi kuramına öncü olarak gördüğü ve çeviribilim alanında genel kuramlardan biri olarak kabul edilen kuramlardan biri de Justa Holz-Mänttäri (1936-) tarafından ortaya konmuş olan “Eylem Odaklı Çeviri Kuramı”dır. 1984 yılında yayınlanan “Translatorisches Handeln. Theorie und Methode” adlı çalışmayla Holz-Mänttäri alanda paradigma değişikliklerine yol açmıştır. Bu yenilik getiren en önemli özelliği çeviribilim alanında dilbilim ve metin The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 63 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları dilbilim temelli kuramların kabul gördüğü zamanlarda ortaya konmuş olmasıdır. “Eylem Odaklı Çeviri Kuramı” çeviriyi profesyonellik bağlamında ele alan ve “kendi amacı” doğrultusunda gerçekleştirilen bir eylem olarak tanımlar. Kuramcı Holz-Mänttäri erek (çeviri) metnin erek kültürün ihtiyaçlarına göre oluşturulduğunu belirtir. Profesyonel çevirmen sadece bir kültürden diğer kültüre bilgi aktaran özelliksiz biri değildir. O, bu eylemi gerçekleştiren kişi olarak bir “iletişim uzmanı”dır. Holz-Mänttäri’ye göre çeviri kültürler arası iletişimde erek kültür ve normlarının dikkate alındığı ve de ona göre değerlendirilme amacı olan bir eylemdir. Her ne kadar Vermeer kendi kuramının temelinde öncü fikir olarak Holz-Mänttäri’nın çalışmasını görse de, Holz-Mänttäri kendi çalışmasını Reiss ve Vermeer’in yaptığı çalışmalara destek olarak gördüğünü belirtir. Bugüne değin diğer birçok kuramcının dışında Reiss ve Vermeer’in çalışmaları sonucu genel bir çeviri kuramına doğru yol alındığını ve kendisinin de asıl olarak amaçladığının genel çeviri kuramına ulaşmak olduğunu ifade eder. Holz-Mänttäri’ye göre Reiss ve Vermeer’in çalışmayla genel çeviri kuramının temelleri atılmış görünmektedir. Kendisi de çevirmenin bir “iletişim uzmanı” olduğunu belirtmesinin yanı sıra çok daha önemli ve bizim bu yazımızın savına katkı sağlayacak bir tanım yapar; işbirliği. Bu inceleme için önemi “işbirliği” kavramının birden çok birey yani toplumu meydan getiren en küçük birimi topluluğu çevirinin temeline koymuş olmasıdır. İşbirliği ancak ve ancak topluluk veya toplum içerisinde gerçekleşen bir eylemdir. İşbirliğiyle birlikte toplum, toplum kavramıyla birlikte de kültür kavramı ve olgusu burada önümüze çıkmaktadır. Sosyolojinin olduğu kadar aynı zamanda kültür bilimin de araştırma nesnesi ve çalışma sahası olan toplum, içerisinde gerçekleşen iletişim, etkileşim kadar işbirliği eylemiyle de devingen bir yapıya kavuşur. Çeviri bağlamında Holz-Mänttäri, kuramında diğer kuramcılardan farkını çevirmene yüklediği toplumsal işbirliği görevi ile gösterir. Holz-Mänttäri çeviriyi, kuramının bu yapısıyla birlikte aktif sistemli bir dizge kuramı haline getirerek diğer kuramcılardan ayrıldığını belirtir. Birey, çeviri eylemi aracılığıyla, kültürel engelleri ve ait olduğu dizgenin sınırlarını aşabilir (HolzMänttäri, 1984: ss.5-6). Holz-Mänttäri’ye en önemli etkenlerden ikisi ise iletişim eylemi ve kültür olgusudur. Holz-Mänttäri’nin kuramının sadece metin türlerinin çevirisiyle ilgilenmemesi onu çok kapsamlı bir kuram haline getirir. Kuram, çeviri ile ilgili bütün görüngüleri ele alır. Bireyin toplumla olan işbirliğine ve toplumun kültürel olarak eyleme katılışına dikkat çekerek Holz-Mänttäri çevirinin kültürel ve tarihsel boyutuna da değinmiş olur. Çeviri eylemini gerçekleştiren birey olarak çevirmen, eylem odaklı çeviri kuramının merkezinde yer alır ve tüm toplumu yani içinde bulunduğu kültürü işbirliğine davet eder. Diğer modern çeviribilim kuramlarından biri ise, çevirinin tarihsel bir nesne olarak ele alındığı çoğuldizge kuramıdır. Temelini Itamar Even-Zohar (1939-) 1978 yılında yayımlanan The Position of Translated Literature Within the Literary Polysystem başlıklı makalesiyle atmıştır (Stolze, 2009: s.172). Bu düşüncenin temeli Rus yapısalbilimcilerce 1920’li yıllarda ortaya atılmış olsa da kuramı geliştiren kavramlaştıran Even-Zohar’a göre çeviri, ulusal kültürlerin biçimlenmesinde önemli bir işleve sahiptir ve çeviri edebiyat ayrı bir edebi dizge olarak incelenmelidir (Yazıcı, 2010: s.127). Ayrıca, bu kuramı tarihsel ve devingen olarak tanımlayan Even-Zohar, çeviribilimi geleneksel dilbilim yaklaşımından kurtararak betimleyici bir yöne çekmiştir (Gürçağlar, 2011: s.129). Even-Zohar çevrilecek yapıtların seçimini belirleyen unsurun, o çoğul dizgede genel bir anlayışla kabul edilen söz konusu durumların olduğunu belirtir. Çevrilecek metinler, kabul edilmiş yaklaşımlarla gösterdikleri uyuma ve erek edebiyat dizgesindeki işlevlerine göre seçildiğine dikkat çeker (Yücel, 2007: s.157). Bu yaklaşımda yazının, içinde türleri, ekolleri ve akımları olan ve tüm bunların okurun çıkarı için birbirleriyle yarıştığı be- The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 64 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları lirli bir kültürün çoğul dizgesi olduğu düşüncesi hâkimdir. Even-Zohar kültür repertuvarının oluşmasını da önemser. Ona göre kültür repertuvarı için karşılıklı bir alışveriş gereklidir. Bu alışveriş dizge çerisinde işlevsel olarak yerine getirilecek kültürel alım ve aktarım halinde gerçekleşebilir (bkz. Gürçağlar, 2011: s.129). Sonuç olarak çoğuldizge kuramının özellikleri sıralandığında, çevirinin tarihsel bir nesne gibi görülmesi, erek kültürde neden olduğu etkilerin ve işlevinin önemsenmesi, üretilen değil aynı zamanda üreten bir özelliği olduğuna inanılması, dizgesel olarak kaynak-erek şartların dikkate alınması, amacının da beraberinde getirdiği yabancı unsurların erek kültürdeki rollerinin incelenmesini öne çıkardığı söylenebilir. Betimleyici çeviri çalışmalarında çevirinin erek kültür ürünü olduğunu belirttiği kuramında Gideon Toury (1942-2016), erek metinlerin erek kültürde özgün yapıtlar şeklinde algılanmasını ister. Aynı zamanda yukarıda değinilen çoğuldizge kuramına da eklemeler yaparak katkıda bulunmuş olan Toury, erek dil/kültürde belirlenmiş ve kabul görmüş belli normların ve kuralların olduğuna dikkat çeker. Erek kültürde dilsel veya sosyal düzlemdeki normların o kültür içerisindeki bireylerin yaşamlarını şekillendirdiğini dolayısıyla da toplumun bireyi olarak çevirmenin de tercihlerini, kararlarını, yaşantısını ve çevirisini de şekillendireceğini iddia eder (Erkurt, 2014: ss.51-53). Toury, çevirinin sadakatini etkileyen en önemli unsurlar olarak erek dilin kültüründe yer edinmiş normları görür. Bunun nedenini de bu normların bir toplum ya da toplumun küçük topluluklarının kabul ettiği en uygun davranışları uygun gören ölçütler ve modeller olduğunu savunarak açıklar (bkz. Yazıcı, 2010: ss.130-134). Bu yaklaşımına uygun olarak normlar geliştirir. Bu normlar aracılığıyla eylemiyle topluma hizmet eden çevirmen bu normları gerekli gördüğü zaman ve ortamda topluma uygun şekilde değiştirebilir. Kuramın çalışmamız açısından önemi burada belirtilmeli. Şöyle ki; çevirmenin topluma hizmet ederken normları kendi kararları doğrultusunda değiştirmesi ve eylemine buna göre yön vermesi onun sosyal bir rolü olduğunu gösterir. Toury’ye de göre, çevirmen hem kültürel hem de sosyal sınırları aşmak için normları kullanır. Böylelikle farklı normlarla farklı erek metinler ortaya çıkarma olanağı yakalayan çevirmen kültüre doğrudan etki etme şansını da yakalamış olur. Çeviri sürecinde belirleyici olan bu normlar erek metnin kültürel işlev ve konumunu belirleyen ölçütlerdir. Çevirinin normlardan da oluşan bir eylem ve süreç olduğunu bildiren Toury’ye göre çevirmen kullanacağı normlara belirlemeden önce kaynak metnin kaynak kültürdeki dizgesi içindeki konumunu ve durumunu incelemelidir. Bu aşamada erek metnin erek kültürdeki konumu da bu normlar ölçütü aracılığıyla belirlenmiş olur. Bu noktada bilinmesi gereken normun dizgesinin söz konusu normun işlevini belirleyen ve ona anlam veren unsur olduğudur. Kaldı ki her norm her kültürde geçerli olamaz. Toury, çeviri için geliştirdiği normları; Mutlak Normlar: Toplumsal normlar. Tüm çevirmenler tarafından kullanılabilirler. Kişiye Özgü Normlar: Öznel normlar. Çevirmenin tercihine göre kullanırlar. Öncül Normlar: Kaynak ve erek kültür arasında seçim yapılarak kullanılan normlardır. Çevirmen ilk kararlarını bunlara göre vermesi gerekir. Süreç Öncesi Çeviri Normları: Çeviri işlemi başlamadan önce çevirmenin üzerinde karar kılması gereken normlardır. Bu normlar aşağıda verilen iki unsurla ilgilidir. Çeviri Politikası: Belirli olan bir kültür, dil ve zamandan çevrilecek kaynak metnin seçimi için olan normlar. Çevirinin Doğrudanlığı: Kaynak dilden, erek dile çevrilen metnin, yeniden erek dilden başka bir erek dile çevrilmesi ile ilgili normlar. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 65 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları Çeviri Süreci Normları: Sınırlandırıcı normlardır. Metin ve dil bağlamında sınırlamalar getirirler. Matriks ve Mitinsel Dilsel olarak ikiye ayrılırlar; Matriks Normlar: Metnin üzerinde yapılacak atlama, ekleme, yer değiştirme, ekleme gibi değişiklerle metnin nasıl oluşturulacağına karar verilen normlar. Metinsel Dilsel Normlar: Metin oluşturulurken seçilen dilsel ve metne bağlı unsurlara, materyallere karar verilen normlar. (krş. Gürçağlar, 2011: ss.133-139, krş. Yazıcı, 2010: ss.134-135) şeklinde tanımlar. Betimleyici kuram normlarının özelliklerinden anlaşılan çeviri eylemi ve süreci bağlamında kültürün ağırlıklı bir rolünün ve de etkisinin olduğudur. Toury’nin anlayışıyla iki kültür bilgisine sahip çevirmenin ürettiği erek metin araştırma nesnesi olarak erek dizgede yani erek kültürde görüldüğü söylenebilir. Bu kuramda deneysel bir bilim için betimin önemli rolü vardır anlayışı hâkimdir. Çoğuldizge kuramında olduğu gibi çeviriler erek kültürde değişik ve yeniliklere yol açarlar ve bu nedenle erek kültürün tarihsel bir nesnesi olarak kabul görülürler (Stolze, 2009: ss.183-185). Yukarıda açıklanan kuramların dışında birçok çeviribilimci de kültür olgusunu çeviribilim içerisinde ele almışlardır. Bu yaklaşımlar çeviriyi bir kültürel eylem olarak görmüş ve çevirmene kültürün bir parçası ve kültürü etkileyen birey olarak görmüşlerdir. Çevirmenlerin kültür bilgisi ve yetisine açıklık getirmek isteyen kimi yaklaşımlar, çevirmenin sosyal konumunu sorgularken kültürün katmanlarını da açıklar. Bu görüşlere göre üç katmanlı bir yapı olan kültür, Para, Diave İdio-kültür olarak sınıflandırılır. Para-kültür, bir toplumun Genel Kültürü olarak tanımlanır. Bir ülkenin genel kültürü gibi. Alman Kültürü, Türk Kültürü örneğinde olabileceği gibi daha geniş bir bakış açısıyla, Batı Kültürü, Doğu Kültürü, Asya Kültürünü de para kültüre örnek gösterilebilir. Para Kültür birbirinden farklı sosyal grupları ve onların kültürlerini barındırır. Bu grupların kültürleri Dia Kültür olarak adlandırılır. Toplumda konumlanmış ve de işlevi olan her bir grubun kendine özgü bir kültür yapısı vardır. Mesela cinsiyet grupları, meslek grupları, işçiler, politik gruplar, üniversite öğrencileri, bölgesel kültür, anneler, babalar, çocuklar, aileler gibi toplumun birimleri olan grup ve toplulukların kültürleri dia kültüre örnek teşkil edebilirler. Toplumları oluşturan en küçük parçası olan bireylerin kültürü ise İdio Kültür olarak adlandırılır. (Witte, 2007: 56). Bireyin sosyal ve kültürel yönleriyle içinde yaşadığı ve karşılıklı olarak etkilendiği Para- ve Dia-kültürlerden kendisinde topladığı, zihninde, davranışlarında sentezlediği kültürüdür. Birçok parametresi olan idio-kültür, genetik, örfi, eğitimsel, düşünsel, dini, toplumsal, yetisel, siyasi ve bilgi bağlamında oluşur (Bkz. Erkurt, 2014, s.67). Kültürü bir kavram ve çeviribilim kuramları ile ilgili bir olgu olarak ele alan ve açıklayan başka bir yaklaşıma göre ise; farklı kültürler arasında ortaya çıkan iletişim zorluklarının aşılmasında çeviriden yararlanılabileceği belirtilir. Kültür kavramı üzerine şematik bir açıklama yapması önceki yaklaşıma göre ortaya çıkan farkıdır. Kültürel tanımlar norm, kural ve uzlaşımlar getiren unsurlar olarak görülür. Belli bir toplumun kültürü diye tanımlanan Para-kültür, toplumun tümü için geçerli olan normlar, kurallar ve uzlaşımlar olarak açıklanır. Dia-kültür ise toplum içinde sosyal rolü gereği belli bir grubun kültürü olarak görmenin yanı sıra bir toplum içinde yer alan belli bir grupta geçerli olan normlar, kurallar uzlaşımlar şeklinde görülür. İdiokültür kavramıyla ilgili ise, bir insanın kendisi için belirlediği ve geçerli (değerli) saydığı normlar, kurallar uzlaşımlar şeklinde bir açıklama yapılır (Ammann, 2008: 43). The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 66 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları Çeviribilimde kültüre yönelik eğilimler sonucu kültür kavramı, birçok araştırma ve çalışmaya inceleme malzemesi olmuştur. Olağan şekilde kültür ve çevirinin ilişkisi de irdelenmiştir. Her çeviri türünde özellikle de yazın çevirisi alanında, kültür ve kültürel unsurlar olması kaçınılmadır. Çünkü çeviri eylem olarak kültürel sabit ve değişkenler tarafından oluşmuş sosyal yapı içerisinde gerçekleşir. Gerçekleştiren de etkilenen(ler) de kültürün ve o sosyal yapının parçalarıdır. İster birey ister grup olsun, çeviri eyleminin beraberinde getirdiği kültürel unsurlardan etkilenirler. Sosyal ve kültürel yapı bu etkileşimden olumlu ya da olumsuz olarak etkilenir ve değişime uğrar. Kültür bilimin araştırma nesnesi olan genel ve özel anlamdaki kültür olgusu çeviriyle ilişkilendirilmesi gereken ve bilim insanlarınca da ilişkilendirilen bir kavram ve araştırma nesnesidir. Kabul edilmiş bu etkileşim ve ilişkiyi gözlemlemek adına kültürü tanımsal, kavramsal ve kuramsal olarak ele almak gerekir. Kültür Kuramları ve Kültür Tanımlı Modeller Kültürbilim, antropoloji ve sosyoloji içerisinde kültürün disipliner olarak açıklanmasına dair birçok kabul görmüş tanımlamalar vardır. Bu tanımlamaların yanında tanımlanmış ve ortaya konmuş modeller kültür kuramının oluşumunda önemli yer tutarlar. Sosyoloji ve antropoloji alanlarında çalışmaları olan Philip Smith, antropologlar Kroeber ve Kluckhohn’un (1952), birçok antropolog tarafından yapılmış kültür tanımlarını bir araya topladıklarını ve altı temel kavrayışı tanımladıklarını belirtir (Smith, 2007: s.15). “Betimleyici tanımlar kültürü sosyal hayatın toplamını oluşturan kapsamlı bir bütün olarak görme ve kültürü oluşturan çeşitli alanları listeleme eğilimindedir. Bu kavrayış için etkili bir başlangıç noktası Tylor’ın 1870 yılında yaptığı bir tanımdır. Ona göre, “kültür ya da uygarlık… bir toplumun üyesi olarak insanın edindiği bilgi, inanç, sanat, yasalar, ahlak, gelenekler; ve diğer yetenekleri ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür”. “Tarihsel tanımlar kültürü kuşaklar yoluyla zaman içinde aktarılan bir miras olarak görme eğilimindedir. Örneğin, 1921 yılında Park ve Burgess şunu yazmıştır: “Bir grubun kültürü, grubun ırksal yaradılışı ve tarihsel yaşamından dolayı toplumsal bir anlam kazanan, toplumsal mirasların örgütlenmesi ve toplam bütünlüğüdür”. “Normatif tanımlar. Bunlar iki biçim alabilir. İlki, kültürün somut davranış ve eylem yapılarını biçimlendiren bir kural ya da yaşam biçimi olduğunu ileri sürer. Örneğin, “bir topluluk ya da kabilenin sürdürdüğü yaşam biçimi bir kültür olarak görülür… kabilenin izlediği standartlaşmış inançlar ve usuller toplamı”. İkinci biçim, davranışa başvurmaksızın değerlerin rolüne vurgu yapar. Örneğin, W.I. Thomas 1937’de kültürün “ilkel ya da medeni her insan grubunun maddi ve toplumsal değerleri” olduğunu ileri sürer”. “ Psikolojik tanımlarda kültürün insanların iletişim kurmasına, öğrenmesine ya da maddi ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamasına imkân veren bir sorun-çözücü araç olarak rolü vurgulanır” “Yapısal tanımlar kültürün ayrışabilen yönlerinin kurulu karşılıklı ilişkilerine işaret eder ve kültürün somut davranıştan farklı bir soyutlama olduğu gerçeğinin altını çizer. Dolayısıyla bu tür tanımlar, kültür olan şeyleri basitçe listeleyenler The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 67 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları ve ideal olan ile davranışsal olan arasında hiçbir ayrım gözetmeyenler ile karşılaştırılabilir (örneğin yukarıda verilen Tylor’ın tanımı ile). “Genetik tanımlar kültürü, nasıl var olduğu ya da varoluşunu nasıl sürdürdüğü bakımından tanımlar. Bunların biyoloji ile çok az ilgisi vardır, aksine kültürün insani etkileşimden meydana gelen ya da kuşaklararası aktarımın bir ürünü olarak varlığını sürdüren bir şeymiş gibi açıklar.” (Smith, 2007: s.16). Sosyolog Talcott Parsons (1902-1979), çalışma alanını felsefe ve kültür üzerine odaklayarak bir toplumun içerisindeki eylemler üzerine 1968 yılında The Stucture of Social Action (Toplumsal Eylemin Yapısı) adlı çalışmasını yayımlar. Kültürel sosyoloji alanında temel bir çalışma olarak kabul görmüş araştırmasının merkezine Unit Act (Birim Edim) modelini koyar. Bu modeli, özgün insan eyleminin varsayımsal ideal tipik bir modelidir (Smith, 2007: s.41-43). Parsons’a göre Birim Edim Modelinin beş özelliğe sahip olması gerekir: Amaçlar: Eylemin amacı Araçlar: Aktörün eylemi tamamlamasını mümkün kılan şeyler Şartlar: Eylemin içinde yer aldığı koşullar ve sınırlamalar Normlar: Uygun ve kabul edilebilir amaçlar ve araçlar ile ilgili kavrayışlar Çaba: Eylemi tamamlamak için aktörün ortaya koyduğu çalışma Yine Smith’e göre bu modelle ilgili belirtilmesi gereken, maddi ve ideal, nesnel ve öznel unsurları birleştirmiş olduğu gerçeğidir. Araçlar ve şartlar eylemin aktörüne dışsal unsurlar olarak maddi sınırlamalardır. Normlar ve çaba öznel süreçler olarak görülmelidir. Bu tanım çok boyutlu bir insan eylemi modelinin temelidir (2007: s.43). Kültürel kuram ve tanımlı modeller dikkate alındığında kültür birçok bakımdan tanımlanmıştır. Bu tanımlamalar sosyolojik, psikolojik, yapısal, tarihsel, genetik bakımından ve davranışsal bağlamda normatif şekillerde yapılmıştır. Çeviribilim kuram ve tanımlarında yer alan aktör, şartlar, normlar, eylem, eyleyen, çaba, araçlar benzeri somut ve soyut kavramlar kültürel tanımlı model ve kuramlarda da bulunmaktadır. Biri insan eyleminin belirli bir sürecini araştırma nesnesi yaparken diğeri tüm insan eylemlerini ve ortaya çıkan birikimi bütünüyle somut ve soyut olarak irdelemektedir. Her iki disiplinin de disiplinlerarası alanlar oldukları ve başka disiplinlerle etkileşimde bulundukları açıktır. Değerlendirme Çeviribilim Kuramları ile Kültürel Betimleyici Tanımların Kuramsal Benzerlikleri Betimleyici tanımlar, kültürü toplumun üyesi olan bireyin, yaşamı süresince edindiği bilgilerinin tümü, sahip olduğu inanç, yatkınlığı olan sanat anlayışı, öğrendiği her şey, özümsediği toplumsal yasalar, içinde yaşadığı toplum ve grubun ahlaki yapısı, gelenekleri ile var oluşundan itibaren sahip olduğu özellikleri, yetenekleri ve alışkanlıkları olarak betimlerler. Bu tanımlar sosyolojik olarak ele alınan tanımlardır. Çevirinin, süreç, eylem, eyleyen ve eylenen bağlamında kültürel betimleyici tanımlar içerisinde değerlendirileceği öngörülebilir. Alan kuramlarında da dile getirildiği gibi çeviri birey tarafından toplumsal işbirliği çerçevesinde, toplumsal ve kültürel normların dikkate alınmasıyla kültürlerarası gerçekleşen bir eylemdir. Eyleyen olarak birey toplumsal birikimlerden etkilenerek bu eylemi yaparken eylenen olarak kaynak The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 68 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları ve erek metin kendi kültürel dizgelerinde birey tarafından üretildikleri gibi aynı zamanda diğer bireyler ve gruplar için de üretilmiş olurlar. Dolayısıyla çevirmenler de çeviri okurları da metinler üzerinden toplumla etkileşime geçerken birey olarak betimleyici kültür tanımlamalarındaki birey ve toplumsal değerler dizilerine göre alımlama ve yorumlama gerçekleştirmektedirler. Çeviri dizgesi çevirmenlerin alımlamaları, tercihleri, yorumlamalarının sınırları, davranışları ve kararlarının ölçütü içinde yaşadıkları kültürün, toplumun onlara öğrettikleri, edindirdikleri ve onların da bu iletilenlerden öğrenip, benimseyerek kendi özellik ve yetenekleri ölçüsünde uygula(yabildikleri)dıkları bir eylemler bütünüdür. Eylem odaklı çeviri kuramının merkezinde yer alan insan, toplumdan aldığını topluma çeviri aracılığıyla veren bir uzman olarak tanımlanır. İşbirliği, toplumsal düzeyde bireyden, toplumun geneline ve toplumun genelinden bireye yönünde gerçekleşebilen bir eylemdir. Kültürel betimleyici tanımlarda bahsedilen bireyin özellikleriyle birebir örtüşen bu tanımlama iki alanın benzerliklerinden biridir. Çeviribilim Kuramları ile Kültürel Tarihsel Tanımların Kuramsal Benzerlikler Kültürü sosyal veraset olarak kuşaktan kuşağa aktarılan bir bilgi ve deneyim birikimi olarak gören tarihsel tanımların çeviribilim kuramlarından Skopos ve Çoğuldizge kuramlarıyla anlayış bakımından ortak noktaları vardır. Skopos kuramında Vermeer, modern genel çeviri kuramının temelinin tarihsel süreçte atıldığını ileri sürer. Cicero’nun antik yunanda uyguladığı çeviri anlayışına ve sofistlerin retoriğine dayandığını belirtir. Böylelikle modern çeviri kuramının tarihsel süreçte kültürel ve sosyal bir miras gibi günümüze geldiği yönünde bir yaklaşım sergilemiş olur. Çoğuldizge kuramında Even-Zohar ve ekibi, çeviri metni tarihsel bir araştırma nesnesi çeviriyi de tarihsel süreçte gelişen bir eylem olarak görürler. Onlara göre erek metin salt dilsel bir araştırma nesnesi olarak değil aynı zamanda tarihsel bir araştırma nesnesidir. Betimleyici çeviri kuramında da Toury, çeviri eylemi, süreci ve çevirmen bağlamında tanımladığı normlarla kültürel tarihsel tanımlarla benzer noktalara dikkat çeker. Bu normlarla hem çevirmenin davranışlarına hem de çeviri eylemine düzenleyici kurallar getirip sınırlar koyan Toury bu kural ve sınırların kültürel ve sosyal dünyaya ait olduğunu belirtir. Bu normlar toplum ve kültür içerisinde devam edegelen ve zamana ve koşullara göre değişiklik gösteren normlardır. Bu özelliğiyle tarihsel tanımlardaki sosyal veraset olma durumuyla örtüşmektedir. Toury ve Even-Zohar kuramlarında çeviri metni tarihsel bir araştırma nesnesi olarak belirtirler ama bunun yanında erek dizge içerisinde gösterdiği etki ve işlevi aracılığıyla çeviri metin kültürel değişimlere, toplumsal algılamanın farklılaşmasına ve böylece para-, dia- ve idiokültürlerde düşünsel değişmelere neden olabilirler. Çeviri ürünler, toplumsal ve kültürel devingenliğe etki etmesi nedeniyle de tarihsel tanımlardaki veraset olma özelliğine uyar. Çeviribilim Kuramları ile Kültürel Normatif Tanımların Kuramsal Benzerlikleri İster bir kültürün somut davranışları ve eylem yapılarını biçimlendiren kurallar bütünü olarak ele alınsın isterse davranıştan bağımsız kültürün değerlerinin üstlendiği roller olarak, her iki durumda da normatif tanımların çeviribilim kuramları ve yaklaşımlarının bazılarıyla benzerlikler gösterdiği söylenebilir. Bireysel ve toplumsal düzlemde çeviribilim kuramlarıyla kültürel normatif tanımları özelliklerinden ötürü dia- ve para-kültürel bağlamda ele almak gerekir. Diakültürel de olsa para-kültürel de, toplumsal normların ve işbirliğinin görülebileceği bir durum bu tanımlamalarda önemsenmesi gereken bir durumdur. Söz konusu işbirliği somut davranışlar sonucu ortaya çıkan bir eylem görüngüsüdür. Bir kültürün somut davranışları ve eylem yapıları The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 69 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları Toury ve Holz-Mänttäri’nin kuramlarında dile getirilen ve çeviri eylemini etkileyen unsurlar olarak dikkat çeker. Toury, sosyal normlara, koşullara dikkat çekerken kültürün kurallar bütününü kasteder. Holz-Mänttäri’nin kuramında ise dikkat çekilen ve önemli görülen konu çevirmenin toplumla, içinde yaşadığı kültürle yaptığı işbirliğidir. Bu işbirliği çeviri eylemini ve çevirmeninin davranış ve kararlarını etkileyen başlıca unsurdur. Her iki kuramcıda öne çıkan toplumsal işbirliği için kültürel katman ve farklılıkların birbirleriyle olan iletişim ve etkileşimi oldukça önemli görünmektedir. Kültürlerin çeşitliliğini aynı zamanda birey ve grupların birbirinden farklı davranış biçimlerini tanımak ve onaylamak ortak ve tek bir kültürün sinerjisini faydalanmak anlamına gelebilir (Ayata, 2014: s.55). Normatif tanımın ikinci yönü olan kurallardan bağımsız kültürel değerlerin rolünün önemini de Holz-Mänttäri’nin öznelliği, yetisi, bilgisi ve birikimiyle bahsettiği “uzman çevirmen” kavramında bulabiliyoruz. Sosyal rolü olan çevirmenliğin gereğini yerine getiren işinde uzman birey her ne kadar toplumla işbirliği içerisinde olsa da kültürün kurallar bütününden etkilenerek eylemini gerçekleştirse de son kararı vermeyi ve tercihlerini yapmayı kendi rolü gereği bağımsız şekilde yerine getirmektedir. Çeviribilim Kuramları ile Kültürel Psikolojik Tanımların Kuramsal Benzerlikleri Kültürel psikolojik tanımlar, bireylerin birbirleriyle iletişim kurmasına, birbirlerinden bilgi alışverişi yapmalarına yarayan bir unsur olmasının dışında kültürü, fiziksel ve duygusal ihtiyaçların giderilmesinde de karşılaşılan sorunların çözümüne katkı sağlayan bir araç olarak görmüşlerdir. Bu yaklaşım doğrultusunda çevirmenler ve çeviri eylemi adına söylenebilecek şudur ki; her ikisi de mikro düzeyde bireylerin makro düzeyde de grupların veya toplumların aralarındaki iletişiminde yadsınamaz şekilde rol oynar. Gerçekleştirdiği çeviri eylemiyle iki veya daha fazla birbirinden farklı kültür/toplum/grup/insan arasında iletişimi ve öğrenmeyi sağlayan çevirmenler sadece dilsel veri aktarmazlar. Kültürel, bilimsel, ekonomik, sosyal, çeşitli alanlarda dizgesel, toplum pratikleri bakımından örüntüler halinde bilgilerin aktarımını da sağlarlar. İki taraf arasında iletişimsizlik, yabancılaşma, öteki olmak, bilgisiz gibi çeşitli değişkenlerden ötürü meydana gelen sorunların çözümünde rol oynarlar. Bu nedenle psikolojik tanımların kültürü sorun-çözücü nitelemesini, çeviri eylemi ve çevirmene de yakıştırmak yanlış olmayacaktır. İster uzun süreçli yazılı çeviride ister daha kısa süreçli ve zihinsel olarak daha çabuk bir pratiklik gerektiren sözlü (ardıl veya eşzamanlı) çeviride olsun, çevirmen birbirinden farklı kültür grupları veya bireyler arasında gelişebilecek farklı durumlardaki sorunların, anlaşmazlıkların üstesinden iletişimi sağlayarak gelebilir. Bu sorun çözücü olma özelliği sadece iletişimi sağlamakla gerçekleşmez. Çevirmen birbirinden farklı düşünen, durum gereği kendilerine özgü bir konu sabiti etrafında öznel değişenler ile koşullanmış ve davranışlarını düzenlemiş birey, grup veya para-kültürleri (temsilcilerini) birbirlerine zihinsel ve psikolojik olarak yaklaştırabilir. Bunun tersi de düşünülebilir yani mesafenin ve sorunların büyümesine de yol açabilir. Ama madde başlığı gereği sorun-çözücü özelliği üzerinden değerlendirme yapmaya devam ettiğimizde çevirmenin sorunları çözebilmesini sağlayacak özelliklerinin farklılık göstereceğini görürüz. İki kültüre ait bilgisi, konunun uzmanı oluşu, dil bilgisi ve yeteneği, deneyimi, eğitim pratik aklı gibi özelliklerinin yanı sıra her şartta onu ayakta tutacak sağlam bir kognitif yapıya da sahip olması. Bu yapının içinde diğer saydığımız özelliklerinin etkisi kadar psikolojisinin durumu da oldukça etkili bir rol oynar. Uluslararası toplantılar, konferanslar, canlı yayın programlarındaki The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 70 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları tele bağlantılar gibi sözlü çevirmenlerin veya milletler ve devletlerarasında kritik ve kaotik toplantı, kriz durumları ya da görüşmeler çerçevesinde yazılı çevirmenlerin hatta diplomatların davranış ve tutumları bunlara örnek gösterilebilir. Çeviribilim Kuramları ile Kültürel Yapısal Tanımların Kuramsal Benzerlikleri Yapısal tanımlar diğer tanımlardan farklı bir şekilde kültürü somut davranışlar olarak değil karmaşık yönlerinden ayrışabilen bir nevi soyutlama yani soyut davranış veya tutum olarak tanımlar. Bu tanıma göre kültür somuttan çok soyut bir kavramdır. Davranışsal olanının ideal olandan (olması gereken) farklı olduğu kanısı hâkimdir. Kültürel öğeleri somut veriler aracılığıyla değil soyut olan ve idealar halinde kavranabilen zihinsel veriler aracılığıyla değerlendirirler de denebilir. Bu yaklaşımla yazın yapıtlarında yer alan kültürel öğeler ve yazarının kendi idio-kültürünün dilsel göstergelerinin aslında kaynak metinde kendi yazarının zihnindeki anlamından ve bağlı bulunduğu dil/kültür zincirlerinden koparılmış ve çevirmenin zihni aracılığıyla erek dil/kültür ortamına dilsel olarak kazandırılmadan önce soyutlanmış kavramlar ve düşünceler olduğu söylenebilir. Bilindiği gibi bu soyut sözcükler ve kavramlar erek kültürün dili aracılığıyla somut birer veri haline getirilir ve erek metin oluşturulur. Somut ifadelerle anlatılmak istenenler aslında somuttan çok soyut ve öznel verilerdir. Bunlar kişisel, toplumsal, dini, ahlaki ve kültürel veriler olarak bir idio-kültür süzgecinden geçmiş para- ve diakültürlerin izlerini taşıyan ama yine de eylemi gerçekleştirenin bilişsel süreciyle şekil almış öznel veriler olacaktır. Özellikle yazınsal metinleriyle eylemini gerçekleştiren çevirmen kayan kültürde o kültürün bir bireyi tarafından metin haline getirilmiş dilsel veriyi (kaynak metin) Immanuel Kant’ın bahsettiği transandantal aklı ile yani aklın üçüncü boyutuyla soyutlar. Bu işlemi zihninde sözcükleri kaynak kültürdeki genel kullanım anlamlarından uzaklaştırarak somut olmaktan kurtarır. Uzman çevirmenin çeviri eylemi esnasında istemli istemsiz geçirdiği bilişsel bir süreçtir. Çevirmen, kaynak metnin dilsel öğelerini öncelikle transandantal aklı ile önce algılar, sonra kognitif bir aşamaya geçer. Bu aşamada sözcükleri soyutlar ve kendi idio-kültürü ile tercihlerini yapar (bu tercihlerin içinde erek dilin ve kültürün dilsel öğelerinin seçimi aşaması da vardır) ve en sonunda karar mekanizmasını devreye sokarak imgeleme ile somutlaştırır. Hönig, çeviri eyleminde sezgi ve bilişsel yöntemin iç içe geçmiş bir sistem olduğunu belirterek çeviri sürecinin soyutlama boyutuna dikkat çeker. Çevirinin yapısını iki önemli temele oturtur. Bunların ilki kültürel boyut ikincisi ise bilişsel boyuttur. Ona göre sözcükler gerçeğin nesnel olarak ifade edilebileceği unsurlar olamazlar. Bilinç düzleminde kazanılan anlam değerlidir (bkz. 1995: ss.45-46, 110-111). Hönig’in ifadelerinden anlaşılan çeviri eyleminin soyutlama boyutunda yani bilişsel sürecinde tüm birikim ve yetisinin kullanımının yanında öznel tekniklerini de eylemine yansıtan çevirmen bu son aşamada sezgilerini de kullanır. Çevirmen, kaynak metinle ilk karşılaştığında kendisinde ilk tepki oluşur. Uzman çevirmen, kaynak metindeki para- ve diakültüre ait dilsel öğeleri kendi idio-kültürü aracılığıyla ilk olarak algılar bu alımlama sürecidir. Sonra bu tepki bilişsel süreç içerisinde devam eder. Daha sonra değerlendirir, gerekirse eksiltir veya ekleme yapar. Bu bilişsel süreç içerisinde kaynak metnin dilsel verilerini bağlı bulunduğu dil/kültürden soyutlama tutumuyla kurtaran çevirmen erek dil/kültür verilerini idio-kültür mekanizması aracılığıyla değerlendirerek kararlar alır ve somut hale getirir. Çeviri metin ortaya çıkmış olur. Anlaşılan çeviri hem eylem hem de ortaya çıkan çeviri ürün bağlamında soyutlama sürecinin yaşandığı kültürel bir olgudur. Çeviri eyleminde çevirmenin geçirdiği bilişsel süreçte bu soyutlama ve The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 71 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları soyut davranış ve tutumlar defalarca oluşur. Çeviri metin ortaya çıkıp erek kültür içinde kendi dizgesinde yer buldukça dil/kültür toplumunun okurlarınca her bir okunma sürecinde mikro olarak bireysel makro olarak da kitlesel/grupsal düzeyde bir soyutlama süreci ve tutum sergileme süreci yaşanır. Bilişsel olarak başlayan bu süreç, erek metnin erek kültür dizgesinde yarattığı etkiyle hem soyut hem de somut davranış örüntülerine neden olabilir. Bu yaklaşımla kültürel yapısal tanımların çevirinin bilişsel süreciyle doğrudan benzerlik gösterdiği kanısı oluşmaktadır. Çeviribilim Kuramları ile Kültürel Birim Edim Modelin Kuramsal Benzerlikleri Kültür kuramı içerisinde yer alan eylem modellerinden biri olan Birim Edim Modelin beş özelliği bağlamında çeviribilim kuramları ve kavramlarıyla koşutluk göstermektedir. Beş maddede belirtilen kavram ve tanımlamalar önceki bölümlerde değindiğimiz çeviribilim kuramlarındaki özellik, kavram ve tanımlamalarla koşutluklar hatta işlev bakımından eşdeğerliliğe varacak yakınlık sağlamaktadırlar. Amaçlar: Bu özellik hem kavram hem de işlev olarak Vermeer’in Skopos Kuramı (Amaç Kuramı) ile birebir aynıdır. Parsons, modelinde bu özellik ile eylemin amacının önemine dikkat çekmiştir. Vermeer’in Skopos Kuramında da eylem amacı doğrultusunda gerçekleştirilir. Çeviri bir eylem olarak amacından hareketle başlar ve amacına göre tamamlanır. Her eylem amacı ne ise o şekilde yerine getirilir der Vermeer. Araçlar: Kültürel birim edim modelinin bu bölümünde yer alan “aktör” bireyin, çeviri alanındaki karşılığı çevirmendir. Çevirmen, eylemini gerçekleştirebilmesi dışsal belirli araçlara ihtiyaç duyar. Bu dışsal araçlar kaynak metin, terminoloji bilgisi olan dokümanlar, kaynak ve erek kültür verileri, bilgisayar, yazıcı, teknolojik aletler gibi farklı donanımsal nesneler şeklinde sıralanabilirler. Aktöre dikkat çekilen bir diğer çeviri kuramı ise merkezinde insanın olduğu Holz- Mänttäri’nin kuramıdır. Çeviri eylemi insanın gerçekleştirdiği bir eylem kabul edilir. Aktör yani çevirmen eylemi gerçekleştirirken toplu ve diğer bireylerle işbirliğine girer. Bunu somut ve soyut araçlar aracılığıyla yapar. İletişim, etkileşim gibi. Şartlar: Günümüz paradigması ve çeviri kuramları, eylem süreci boyunca, çevirinin amacı, çevirmenin içinde bulunduğu koşullar, erek okur kitlesinin durumu ve beklentisi, işveren ile olan anlaşmasının oluşturduğu durumlar, eylemin gerçekleştiği mekân ve durum, içsel ve dışsal baskı, ihtiyaç duyulan donanım, araç ve gereçlerin sağlanıp sağlanmaması, yardım alacağı kişi ve gruplar gibi farklı ve değişken şartları dikkate almaktadırlar. Vermeer, koşulları, amaç, hedef, alışkanlıklar, uzlaşımlar, erek kültür alıcılarının beklentileri, erek ve kaynak kültür ilişkisi, maliyet, süre, araştırma, her iki dil/kültürde anlam ve biçemsel özellikler gibi çoklu ve karmaşık bir görüngü olarak tanımlamıştır (Vermeer, 2007: s.11). Hem kültürel eylemin hem de çeviri eyleminin gerçekleşmesi veya tamamlanması şartlarla doğrudan bağlantılıdır. Normlar: Toury Betimleyici Kuramda çevirmenin süreç öncesi ve çeviri sürecinde aldığı öznel kararları ve çeviri için gerekli kurallar bütününü “normlar” olarak tanımlamıştır. Çeviri dizgesinin olduğu kadar Toury’ye göre çevirmenin de kendine özgü normları vardır. Bu normlarla eylemini gerçekleştirerek topluma hizmet eder. İhtiyaç duyduğunda bu normlarda topluma uygunluğunu dikkate alarak değişiklik yapar. Çevirmen olayın aktör olarak, belirli şartlar altında sosyo-kültürel sınırlamaların üstesinden gelmek için toplumsal rolü gereği normları kullanır. Even-Zohar’ın Çoğuldizge Kuramında dizgeye uygunluk ölçüleri, kurallar vardır. Bunlar sözlü çeviride veya yazılı çeviride olsun somut ve soyut idealar, normlar ve kavrayışlar şek- The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 72 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları linde olabilir. Bu kuram doğrultusunda çevirinin her alanında kabul görmüş sınırlandırıcı, düzenleyici tüm kavrayışlar normlarla örtüşmektedir. Dışsal olabileceği gibi normlar içsel de olabilirler. Çevirmenin iş etiği, ahlaki yapısı, dünya ve siyasi görüşü, sorumluluk bilinci, karakteri bu içsel normlara örnek olarak verilebilir. Çaba: İnsan eylemi olduğuna dair yaklaşımlar başta olmak üzere çeviribilimde birçok kuramcı, yazılı ve sözlü çeviri eylemlerinin öncesinden başlayıp eylemler esnasında çevirmenin geçirdiği bilişsel süreçte yaşadıkları, çevirmenlerin içsel ve dışsal zorluklar, işveren ve erek okur baskısı gibi farklı durumlara karşı vermiş olduğu tepkilerin tümü çabanın betimlenmesidir. Vermeer ve Holz-Mänttäri kuramları ve yaklaşımlarında çevirmenin gösterdiği çabayı tanımlamakla kalmaz önemine dikkat çekerler. Zihinsel bir sürece dikkat çeken Hönig’in bahsettiği refleks ve refleksiyon aşaması da çabaya örnek teşkil eder. Bunların yanı sıra Parsons’un geliştirdiği çokboyutlu bir insan eylemi modelini HolzMänttäri’nin merkezine çevirmeni (bireyi) konumlandırdığı “Eylem Odaklı Çeviri Kuramı” ile benzerlikler sergilemektedir. Eylem Odaklı Çeviri Kuramı bir insan eylemi olarak kabul edilir. Çok yönlü bir eylem kabul edilmesinin nedeni, merkezinde çevirmen yani bir insanın olduğu, çeviri, öncesiyle, eylem süreci ve sonrasıyla, bilişsel bir sürecin geliştiği, birçok değişenin bir konu üzerinde sürekli devinim gösterdiği çok yönlü bir eylem olarak görülmesidir. Çeviri eyleminin tek bir boyutu olamaz. Tıpkı birim edim modelinin temelinde yatan çokboyutlu insan eylemi modelinde olduğu gibi. Sonuç Sosyal bilimlerde disiplinlerin aralarındaki ilişkilerin temeli her bir disiplinin uygulama veya araştırma alanlarının merkezinde insanın olmasından kaynaklı olduğu söylenebilir. İnsanın birincil derecede eyleyen olarak görev üstlenip rol aldığı sosyo-kültürel ve bilimsel her alan sosyal bilimlerin alanına girdiğinin kabul edilmesi yanlış olmaz. İnsanın bir kültür ve sosyal ortamda ürettiği, payının olduğu somut veya soyut her şey, dizgeler halinde sosyal bilimlerin disiplinlerini meydana getiren örüntülerdir. Bu disiplinler tarihsel, kültürel, kuram ve kavramsal olarak birbirlerini beslemiş ve beslemeye de devam etmektedirler. İnsanın aktör veya eyleyen olarak merkezlerinde yer alması nedeniyle, en azından onun aracılığıyla birbirleriyle bir şekilde bağlıdırlar. Günümüzde kendi kavram ve kuramlarını oluşturmuş ve bağımsız görünen birçok sosyal bilim disiplini kök olarak birbirleriyle ilişkilidir. Terminoloji bağlamında incelendiklerinde disiplinlerden kimilerinin kavram ve kuramlarının diğer disiplinlerle benzerlik gösterdiğin, hatta koşutluklar barındırdığını görmek kaçınılmazdır. Bu yaklaşım ve inançla hazırlanan bu yazıda çeviribilim ve kültürbilim disiplinlerarasılık üst bakışıyla kavram ve tanım odaklı irdelenmiş, kuram ve tanımlı modeller bağlamında birbirleriyle benzerlikler ve ortak yönler barındıran iki disiplin olarak tespit edilmiştir. Bilimsel incelemenin üç aşaması olan tespit, tasnif ve takdir (belirleme-kategorileme-yorumlama) yaklaşımıyla karşılaştırmalı bir anlayışla yapılan değerlendirmede, günümüz çeviribilim kuramcılarının kültür kuramlarından etkilendikleri düşüncesine varılmıştır. Kültürbilim içerisindeki eyleme dönük kuramlar ile çeviri kuramlarının neredeyse birebir aynı kavramlar ve tanımlamalardan oluştuğu görülmüştür. İşlevsel olarak da büyük benzerlik ve uygunluklar gösteren kuram ve tanımlar, özgün insan eyleminin ideal tipik bir modeli olan Birim Edim Modeli karşılaştırıldı. Çeviri kuramlarının genel tanımlarında eylemin aktörü, koşulları, kuralları, geçirilen zihinsel ve fiziksel süreç ve gösterilen çaba gibi unsurların bu modelde neredeyse birebir aynı tanımlarda, konumlarda ve işlevlerde olduğu tespit edildi. Smith’e göre “Birim edime ilişkin belirtilmesi gereken şey, onun maddi ve ideal, The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 73 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları nesnel ve öznel unsurları birleştirmiş olduğudur. Genel olarak araçlar ve şartlar aktöre dışsaldır. Bunlar, içinde bulunduğumuz maddi sınırlamalardır. Buna karşılık, normlar ve çaba öznel süreçleri gerektirir. Parsons burada çokboyutlu bir insan eylemi modeli (multidimentional model of human action) geliştirmeye çalışıyordu” (2007: s.43). Smith’in ifadelerinde yer alan birçok çıkarım sonucu, çeviri kuramlarında çevirmenin dışında gelişmiş, dışsal etki eden araç ve şartların aynı şekilde kültürel kuramlarda dile getirilen aktör kavramı için de geçerli olgular olduğu söylenebilir. Normlar ve çaba ise çevirmenin içsel etkileridirler. Bilişsel süreçte, çevirmenin bilinci, ahlaki yapısı, kişiliği, dünya görüşü, siyasi bakışı, yetişme şartları, yeteneği, doğuştan gelen özellikleri, değerleri, inançları ve tüm bunların oluşturduğu idio-kültürüdür. Bunların işlevlerinin ve tanımlarının aynısı kültürel kuramda yer alan aktör, eylem, amaç, çaba, normlar, şartlar gibi isimlendirilmiş özelliklerinde de olduğu görülür. Kültür tanımlı modeller ile günümüz çeviri kuramlarında yer alan unsurlar da karşılaştırıldığında içsel-dışsal, kognitif-normatif, dizgesel-örüntüsel, işlevsel, eyleyen ve eylenen, statikdinamik gibi çok sayıda bağlamla ortaklıklar, benzerlikler gösterdikleri tespit edilmiştir. Bunların yanında kimi kuramların isimleri dahi kültürbilim ve antropolojinin alanının araştırma ve çalışma sahasında yer alan tarihsel, kültürel ve dilsel kavram ve tanımlarla benzerlikler göstermektedirler. Skopos kuramının sofist retoriğine, Cicero’nun çeviri anlayışına, dolayısıyla da antik yunana kadar uzanıyor olmasında olduğu gibi. Holz-Mänttäri’nin eylem odaklı çeviri kuramı ile kültürbilimin eylem kuramı gibi ya da Toury’nin betimleyici kuramındaki normlar ve kültürel tanımlarda ve de birim edim modelinde yer alan şart ve normlar gibi. Bu koşutluklar, iki disiplinin de birbirleriyle tarihsel, kavramsal, işlevsel olarak yakınlıklarının bulunduğunun, merkezlerinde birey ve toplumun olduğu ve sosyo-kültürel alanlarda gerçekleştiklerinin ispatıdırlar. Vermeer ve diğer çeviribilim kuramcılarının ifade ettikleri değerlendirildiğinde yaklaşımlarının beslendiği kaynaklardan birinin hem olgu hem de kuramsal yapı olarak kültür olduğu görülür. Kuramsal boyutta bir analizle tespit edilen tanımsal ve işlevsel benzerlik ve koşutluklar ışığında her iki bilim dalının disiplinlerarası ilişkide olduğu yönünde bir yaklaşım geliştirmek yanlış olmayacaktır. Bu yaklaşım bağlamında kültürbilim ile çeviribilimi kuram, yöntem ve inceleme alan ve nesneleri bağlamında farklı çalışmalarla karşılaştırmalı bir anlayışla gözlemlemek her iki alanın araştırmacılarınca önemsenmelidir. KAYNAKLAR Amman, M. (2008) Akademik Çeviri Eğitimine Giriş, çev: Ekeman, E.D., Multilingual Yayınları, İstanbul. Ayata, Ali, (2014) Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi(ASOS JOURNAL), Y: 2, S: 2-2, Haziran, s.44-57, Elazığ. Berk, Ö. (2005) Kuramlar Işığında Açıklamalı Çeviribilim Terimcesi, Multilingual Yayınevi, İstanbul. Gürçağlar, T. Ş. (2011) Çevirinin ABC’si, Say Yay., İstanbul. Erkurt, Gökhan Şefik, (2014) “Çevirmen İdiokültürünün ‘Çeviri Bir Kültür Aktarımıdır’ Yaklaşımındaki Etkisi (Alman Edebiyat Yapıtlarının Çevirileri Üzerinden Bir İnceleme)” Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst., Sakarya. Holz-Mänttäri, J. (1984) Translatorisches Handeln-Theorie und Methode, Helsinki. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 74 Disiplinlerarasılık Bağlamında Çeviribilim ve Kültür Bilimin Kuramsal Bağlantıları Hönig, H. G. (1995) Konstruktives Übersetzen, Stauffenburg Verlag, Tübingen. Simmel, G. (2009) Bireysellik ve Kültür, çev. Birkan, T., Metis Yayınları, İstanbul. Smith, P. (2007) Kültürel Kuram, Babil Yayınları, İstanbul. Stolze, R. (2009) Fachübersetzen - Ein Lehrbuch für Theorie und Praxis, Frank&Time Verlag, Berlin. Stolze, R. (2009) Çeviri Kuramları-Giriş, 6. Baskıdan çev: Durukan, E., Değişim Yayınları, İstanbul. Vermeer, H.J. (1990) Skopos und Translationsauftrag-Aufsätze, Univeritätsdruckerei Heidelberg. Vermeer, H.J. (2008) Çeviride Skopos Kuramı, Konar, A. H, (çev.), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul. Vermeer, H.J. / Reiss, K. (1984) Grundlegung einer allgemeinen Translationstheorie, Max Niemeyer Verlag Tübingen. Witte, H. (2007) Die Kulturkompotenz des Translators, Begriffliche Grundlegung und Didaktisierung, 2. Auflage, Stauffenburg Verlag, Tübingen. Yazıcı, M. (2010) Çeviribilimin Temel Kavramları ve Kuramları, Multilingual Yayınevi, İstanbul. Yücel, F. (2007) Tarihsel ve Kuramsal Açıdan Çeviri Edimi, Dost Kitabevi, Ankara. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 59-75 75