ISSN: 1300-7408 Türk Psikoloji Bülteni Turkish Psychological Bulletin Cilt 11, Say› 37, Aral›k 2005 Volume 11, No. 37, December 2005 Türk Psikologlar Derne¤i Yay›n›d›r Publication of the Turkish Psychological Association Sahibi Türk Psikologlar Derne¤i Yönetim Kurulu ad›na Prof. Dr. Ayfle Yal›n Bu Say›n›n Yay›n Yönetmenleri Uzm. Psk. Banu Y›lmaz Uzm. Psk. Ilg›n Gökler Yay›n Kurulu Dr. Psk. Derya Hasta Dr. Psk. Okan Cem Ç›rako¤lu Teknik Editör Ejder Korkmaz TÜRK PS‹KOLOJ‹ BÜLTEN‹ ALTI AYDA B‹R, YILDA ‹K‹ DEFA YAYIMLANIR. Kapak Resmi: Mosaic, Emma Sampson ©Türk Psikologlar Derne¤i Bu Bülten Türk Psikologlar Derne¤i Yay›n›d›r. Kaynak gösterilerek yap›lacak k›sa al›nt›lar d›fl›nda, tamam› ya da bölümleri yaz›l› izin al›nmadan hiçbir yolla ço¤alt›lamaz. Bültendeki yaz›lar›n içeri¤inden yazarlar›n kendileri sorumludur. TÜRK PS‹KOLOJ‹ BÜLTEN‹, A‹DAT BORCU OLMAYAN DERNEK ÜYELER‹NE ÜCRETS‹Z GÖNDER‹L‹R. Türk Psikoloji Bülteni Online: http://www.psikolog.org.tr/bulten/ Genel Merkez: Meflrutiyet Cad. No: 22 / 12 06640 K›z›lay-ANKARA Tel: 0 312 425 67 65 Tel/Faks: 0 312 417 40 59 Web Adresi: www.psikolog.org.tr E-posta: bilgi@psikolog.org.tr Posta Çeki Hesap No: 105222 Banka Hesap No: Yap› Kredi Meflrutiyet fiubesi Hesap No: 1023481-5 ‹stanbul fiube: Dr. Ayla Dönmez Adres: Hüseyin A¤a Mah. Meflrutiyet Cad. No. 10 Galatasaray HSBC Banka Binas› Beyo¤lu-‹STANBUL Tel: 0212-251 6661-62 Faks: 0212-251 7111 E-posta: tpdist@ttnet.net.tr ‹zmir fiube: Uzm. Psk. Nurdan Ökten Adres: 1477 Sok. Türker Apt. No. 8 D. 5 Alsancak-‹ZM‹R Tel/Faks: 0232-422 1224 Web Adresi: www.psikologizmir.com E-posta: tpdizmir@hotmail.com Bursa fiube: Psk.Gülçer Ayd›n Tel: 0224-243 1140/402 E-posta: gulcera@hotmail.com Bask›: DETAMAT Adres: ‹stanbul Caddesi, ‹stanbul Çarfl›s› No: 48/13-14 06060 ‹skitler/Ankara Tel: 0 312 384 47 21-384 39 36 Faks: 0 312 384 47 01 E-posta: detamat@e-kolay.net Derne¤imiz, Bakanlar Kurulu’nun 97 / 10448 say›l› ve 19 / 12 / 1997 tarihli karar› ile “Kamu Yarar›na Çal›flan Dernek” statüsünü kazanm›flt›r. ISSN: 1300-7408 Türk Psikoloji Bülteni Cilt 11, Say› 37, Aral›k 2005 ‹Ç‹NDEK‹LER Editörlerden - Banu Y›lmaz, Ilg›n Gökler DERNEKTEN HABERLER 2004-2006 Çal›flma Raporu 1 14. Ulusal Psikoloji Kongresi - ‹hsan Da¤ 6 Türk Psikologlar Derne¤i Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezi ‹ç Yönetmeli¤i 13 Rana Sey Uluç’un Ard›ndan 19 ÖZEL GÜNDEM: S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹ Siyaset Psikolojisi Nedir? - Özlem D. Gümüfl 24 Post-Modernlik, Kimlik Siyaseti ve Siyaset Psikolojisi Üzerindeki Di¤er Siyasi Etkiler - 31 Özlem D. Gümüfl Siyasal Düflünmeye Nörobiliflsel Yaklafl›m - Özgür Güldü 38 Kamuoyu ve Propaganda - Sevgi Duman 50 Irkç›l›¤a Psikolojik Bak›fl - Damla Çimen 58 Farkl› Fakültelerde Okuyan Ö¤rencilerin Siyasal ‹deolojileri, Otoriteryanizm ve 62 Dindarl›k Düzeyleri- Melis Çelik ‹ngiliz Avam Kamaras›’ndaki Siyasi ‹nanç Sistemleri ve Biliflsel Tarz - 67 Derya Hasta, Banu Özkolçak Alg›lanan Grup Statüsü Farkl›l›klar› ‹le Cinsiyet, Etnik Köken Ve Dinin Sosyal Bask›nl›k 75 Yönelimi Üzerindeki Etkisi - Derya Hasta Soka¤›n Dili ve ‹nsan Bilimlerinin Münzevili¤i - Canani Kaygusuz 86 Siyaset Psikolojisi Kapsam›nda Türkçe Yay›nlanm›fl Araflt›rma ve Yaz›lar - Derya Hasta 97 PS‹KOLOJ‹N‹N ALT ALANLARI Güvenli Sürücülü¤ü Etkileyen Etkenler - P›nar Ç›nar 106 TEKNOLOJ‹ VE YAfiAM ‹nternetin Patolojik Kullan›m›na ‹liflkin Araflt›rmalar - Özgen Yalç›n 117 Selim Hoca’n›n Fareleri - Selim Hovardao¤lu 124 KONGRE ve SEMPOZYUMLAR 125 TEMS‹LC‹LER 126 ED‹TÖRLERDEN De¤erli Bülten Okuyucular›, Yeni say›m›zla bir kez daha sizlere ulafl›yoruz... P sikoloji, yaflam›n içinde insana iliflkin hemen her olguyu kapsayan oldukça genifl bir alan... Psikologlar olarak, dünya ve ülke gündemini yak›ndan izleyerek, bilimsel bilgi birikimi, araflt›rma, uygulama ve yaklafl›m yöntemleri arac›l›¤›yla insan yaflam›n›n niteli¤ine katk›da bulunma sorumlulu¤umuz oldu¤una inanmaktay›z. Siyasal olaylar, tarih boyunca insan yaflam›n› hem toplumsal hem de bireysel düzeyde etkileyen en önemli olgular aras›nda olagelmifltir ve siyaset alan›n›n psikoloji bilimi ve mesle¤inin üzerine e¤ilmesi gereken bir alan oldu¤u giderek daha da belirginlik kazanm›flt›r. Bülten'in Özel Gündemi'ni Siyaset Psikolojisi'ne ay›rarak, oda¤›m›z› biraz daha bu yöne çevirmeyi, psikologlar›n bu alanda yapabilece¤i katk›lar konusunda genel bir çerçeve oluflturmay›, mesle¤imizi siyaset alan›nda nas›l ifllevsel k›labilece¤imizi sorgulamay› ve bu alanda yeni çal›flmalara olabildi¤ince yön ve h›z vermeyi amaçlad›k. Alandaki çeflitli konular› ele alan yaz›lar›n biraraya getirilmesiyle haz›rlanan Siyaset Psikolojisi Özel Gündemi'ni ilgiyle okuyaca¤›n›z› umuyoruz. Bülten'de baflka neler var?.. Türk Psikologlar Derne¤i Genel Kurulu'na yaklaflt›¤›m›z bu günlerde, Derne¤imiz çat›s› alt›nda gerçeklefltirilmifl olan çal›flmalar›n genifl raporunu Dernek'ten Haberler bölümünde bulabilirsiniz. Ayr›ca, Psikolojinin Alt Alanlar› ve Teknoloji ve Yaflam bölümünde de farkl› alanlarda keyifle okuyaca¤›n›z yaz›lara yer verdik. Geliflmeye yönelik elefltiri, katk› ve ilgileriyle Bülten'e sahip ç›kan sevgili psikoloji ö¤rencileri ve meslekdafllar›m›za teflekkür ederiz... Uzm. Psk. Banu Y›lmaz Uzm. Psk. Ilg›n Gökler DERNEK’TEN HABERLER 2004-2006 ÇALIfiMA RAPORU Türk Psikologlar Derne¤i Genel Merkez 20042006 dönemi Yönetim Kurulu olarak, Bültenlerimizde sizlere duyurmaya çal›flt›¤›m›z etkinliklerimizi, yönetim dönemimizin sonuna geldi¤imiz flu günlerde yay›nlad›¤›m›z bu son Bültenle genel bafll›klar alt›nda sunuyoruz. Yasa Çal›flmalar› Meslek Yasas› ile ilgili olarak TBMM, Avrupa Birli¤i Uyum Komisyonu ve Sa¤l›k Bakanl›¤› ile çok say›da görüflme yap›ld›. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun Teflkilat ve Görevleri ile Baz› Kanunlarda De¤ifliklik Yap›lmas› Hakk›nda Kanun Tasar› Tasla¤› hakk›nda (Aral›k 2005) Kongre/Sempozyum/Kurultay 13. Ulusal Psikoloji Kongresi (2004) ‹stanbul Bilgi Üniversitesi II. Prof. Dr. Ifl›k Savafl›r Klinik Psikoloji Sempozyumu (22-23 Nisan 2005) ODTÜ, Psikoloji Bölümü II. Psikoloji Kurultay›: Psikoloji E¤itiminde Minimum Standartlar (24 Nisan 2005) Yasa tasla¤› ile ilgili olarak resmi görüfl bildirildi (A¤ustos 2004). Kurultay sonunda “Psikoloji E¤itiminde Minimum Standartlar Komisyonu” ve “Akreditasyon Komisyonu” oluflturuldu. Yönetmelikler E¤itim Çal›flmalar› Belirli yönetmeliklerin haz›rlanmas› aflamas›nda afla¤›da ad› geçen kurumlara görüfl bildirildi: E¤itim say›s›n› artt›rmak, araflt›rma ve uygulamalar yapabilmek için TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezi kuruldu (2. 4. 2005) ve TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezleri yönetmeli¤i haz›rland›. Sa¤l›k Bakanl›¤›’na Psikologlar›n Performans Çarp›mlar› hakk›nda (A¤ustos 2004) Baflbakanl›k Gençlik ve Spor Genel Müdürlü¤ü’ne Sporcular›n E¤itimi ve Performans Testleri hakk›nda (A¤ustos 2004) Adalet Bakanl›¤›’na Aile Mahkemeleri hakk›nda (Ekim 2004) ‹çiflleri Baflkanl›¤›’na Özel Güvenlik Hizmetlerine dair Kanunun Uygulanmas›na ‹liflkin Yönetmelik hakk›nda (Kas›m 2004) TPD Genel Merkez taraf›ndan düzenli olaarak verilen e¤itim hizmetleri Bahar-Güz-Yaz dönemlerinde sürdürüldü. Ayr›ca, “Geliflimi ‹zleme” konulu Çal›flma Grubu toplant›lar› ve Özel e¤itim komisyonu toplant›s› gerçeklefltirildi. Projeler SHÇEK ile Aile Dan›flmanl›¤› Merkezi Yönetmeli¤i hakk›nda (Ocak 2005) Türkiye Avrupa Komisyonu Delegasyonu “Türkiye’de Üreme Sa¤l›¤› Program›”n›n yürütülmesi için ‹stanbul fiubemiz yetkili k›l›nd› (Mart 2005). Baflbakanl›k Özürlüler ‹daresi Baflkanl›¤›’na özürlülük oranlar› ile ilgili yönetmelik hakk›nda Sosyal Hizmetlerin Yeniden Yap›land›r›lmas›, ‹zmir fiubemiz taraf›ndan önerilen “Genç Psikologlar Araflt›rma Ödülleri” Projesinin bu flubemiz taraf›ndan yürütülmesi uygun görüldü (Ekim 2005). 1 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 TÜB‹TAK Sosyal ve Befleri Bilimler projeleri kapsam›nda Wechsler Zeka Ölçeklerinin (WISCIV, WAIS-III, WPPSI-II) Türkiye standardizasyonu çal›flmalar›na baflland› (Aral›k 2005). Yay›nlar Temsilciliklerle ‹liflkiler 2 Nisan 2005 tarihinde Ankara’da temsilcilerimizle bir toplant› yap›ld›. Kat›l›mc›lar: Adana Temsilcisi, Masum Ayd›n 11 ayr› kongre/sempozyumda yay›n tan›t›m› ve sat›fl› yap›ld›. Yeni ve bask›s› tükenen kitaplar bas›ld›. Türk Psikoloji Dergisi için web sitesi haz›rland›. Türk Psikoloji Yaz›lar› Psych INFO kapsam›na al›nd›. Türk Psikoloji Dergisi, Türk Psikoloji Yaz›lar› ve Türk Psikoloji Bülteni’nin yay›nlanmas›na devam edildi. Bas›lan Kitaplar Afyon Temsilcisi, Ecel Seçer Eskiflehir Temsilcisi, Mukaddes Özdemir Kocaeli Temsilcisi, Elif Karagün ve Konya Temsilcisi, Arzu Çiçekçi Sosyal Etkinlikler Psikologlar Günü nedeniyle An›tkabir ziyareti (10 May›s 2004) TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezi’nin aç›l›fl kokteyli (02 Nisan 2005) Psikologlar Günü nedeniyle An›tkabir ziyareti (10 May›s 2005) Geçifl Döneminde Türkiye Evrimsel Psikolojiye Girifl Koflullanma ve Ö¤renmenin Temelleri Anormal Psikolojisi Psikologlar Günü nedeniyle Üyelerimize resepsiyon (10 May›s 2005) 2004-2006 Yönetimi süresince etkinliklerin tan›t›m› ve yeni y›l kokteyli (17 Aral›k 2005) Psikolojiyi Anlamak Psikoloji Terimleri Sözlü¤ü Ö¤rencilerimizle ‹liflkiler Endüstri Örgüt Psikolojisi Türkiye’de Ergenlik Dönemi Araflt›rmalar› Konu ve Yazar Dizini AÜ DTCF Psikoloji Bölümü Mezuniyet Töreni, Yer: TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezi (Temmuz 2005) Di¤er Yay›nlar Ö¤renci kongreleri Cinsel Tedaviler El Kitab› (1.000 adet) Ö¤rencilerimize yurt d›fl› kongrelere kat›l›m için maddi destek WISC-R Kay›t Formundan (5.000 adet) Medya ile ‹liflkiler AGTE Ankara Geliflim Tarama Envanteri (1.000 adet) Çok say›da TV, radyo programlar›na kat›l›m Gevfleme Egzersizleri CD (500 adet) Kamuoyunu bilgilendirici bas›n bültenleri 2 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 S›nav Stresi Rehberi (Hürriyet ve Milliyet gazeteleri) Ankara içinde ve d›fl›nda kamu kurum ve kurulufllar›na ve özel kurumlara çok say›da seminer/konferans Kamu Kurulufllar›yla ‹liflkiler Resmi ve Gönüllü Kurulufllarla ‹liflkiler Türkiye K›z›lay Derne¤i Sivil Toplum Kurulufllar›yla yap›lan ‹flbirli¤i Protokolüne kat›l›m (11. 6. 2005). Sivil Toplum Kurulufllar›yla iflbirli¤i protokolü çerçevesinde çal›fltay (21. 1. 2006) Sa¤l›k Bakanl›¤› Temel Sa¤l›k Hizmetleri Genel Müdürlü¤ü’nün “Türkiye’de Ruh Sa¤l›¤› Hizmetlerinin ‹yilefltirilmesi” çal›flma grubu Baflbakanl›k Kat›l›mc›lar: Türk Psikologlar Derne¤i, Türkiye Psikiyatri Derne¤i, Türk Tabipleri Birli¤i, Sosyal Hizmet Uzmanlar› Derne¤i, Türkiye K›z›lay Derne¤i Özürlüler ‹daresi Baflkanl›¤›, özürlülük oranlar›n›n belirlenmesi için çal›flma grubu Pakistan Depremi sonras› psikososyal destek çal›flmalar› Türkiye Aile Planlamas› Derne¤i’nin Avrupa Birli¤i taraf›ndan finanse edilen T. C. Sa¤l›k Bakanl›¤› Türkiye Üreme Sa¤l›¤› Program› kapsam›nda desteklenen, Türkiye Aile Planlamas› Derne¤i – TAPD ile TBMM Nüfus ve Kalk›nma Grubu – NKG iflbirli¤iyle yürütülen Anne Bebek Ölümlerinin Azalt›lmas›na Parlamenterler Arac›l›¤› ile Multi-Sektörel ‹flbirli¤i ve Politik Kararl›l›k Yarat›larak Katk› Verilmesi Projesi Tan›t›m Toplant›s›’na kat›l›m (Ocak 2006). Psikososyal Krizlerde ‹flbirli¤i amaçl› STK Toplant›s› (Ocak 2006) Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤› Türkiye ‹fl Kurumu ‹flgücü Uyum dairesi, Mesleki Rehberlik ve Dan›flmanl›k Hizmetleri Ulusal Politika ve Eylem Plan› Oluflturma Çal›fltay› Yak›n Meslek Dernekleriyle ‹liflkiler Yak›n meslek derneklerinin baflkan ve temsilcileriyle görüflmeler yap›ld›. Di¤er Resmi ve Gönüllü Kurulufllarla ‹liflkiler Sosyal Psikiyatri Kongresi, “Ruh Sa¤l›¤› Hizmetlerinde Ekip Çal›flmas›” paneline kat›l›m (Haziran 2005) Birleflmifl Milletler Mülteciler Yüksek Komiserli¤i, STK, Vakf› ve Yerel Yönetim, Belediye ve Devlete Ba¤l› Sosyal hizmet kurulufl temsilcilerinin kat›l›m› ile Türkiye’de ‹ltica Sisteminin Güçlendirilmesi Toplant›s›na kat›l›m (Aral›k 2005). 0-6 Yafl Çocuk Kurumlar›ndaki Çocu¤a Verilen Hizmet ve E¤itimlerin Desteklenmesi için Durum Saptamas› ve Öneriler Çal›fltay›’na kat›l›m (Aral›k 2005). Çocuk Ruh Sa¤l›¤› Derne¤i Baflkan› Uluslar aras› Çocuk Merkezi ve UNICEF iflbirli¤i ile yap›lan “Sokakta Yaflayan ve Çal›flan Çocuklara Yönelik Önleyici ve Koruyucu Hizmetler” Çal›fltay›’na kat›l›m (fiubat 2006). Türk Psikiyatri Derne¤i Baflkan› Dostlar Dayan›flma Derne¤i Sosyal Hizmet Uzmanlar› Derne¤i temsilcisi Sa¤l›k Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikas› Türk Tabipler Birli¤i Baflkan› 3 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Dikkat Eksikli¤i Hiperaktivite ve Ö¤renme Güçlü¤ü Derne¤i SPOT Marmara Grubu UMAG U¤ur Mumcu Araflt›rmac› Gazetecilik Uluslararas› Üyeliklerimiz Çal›flma Grubu, A¤ustos 2004, Pekin Kat›l›mc› Organizasyonlar: IUPyS Baflkan› ve Yönetim Kurulu Üyeleri, EFPA, APA Kat›l›mc› Ülkeler: Avusturalya, Hindistan, Hollanda, Nijerya, Singapur, Sri Lanka, Türkiye, Yemen, Yeni Zelanda IUPsyS:International Union of Psychological Science (1992) IUPys Uluslar aras› Psikoloji Kongresi Sonras› Çal›flma Grubu, A¤ustos 2004, Pekin EFPA:European Federation of Psychologists’ Associations (1993) Çalflma grubu program›na, TPD formal bir sunum ile kat›lm›fl; TPD’nin tarihçesi; ”geliflim öyküsü” ve tan›t›m› yap›larak Marmara Depremi Psikososyal Etkinliklerine yönelik sinevizyon gösterilmifltir. European Mental Health Association (2004) APA: American Psychological Association ITC: International Test Commission Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Temsilcilerimiz Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Etik Komite Toplant›s›, Ekim 2004, Prag Krize Müdahale ve Travma Çal›flma Grubu Prof. Dr. Nuray KARANCI TPD Temsilcisi: Yrd. Doç. Dr. Yeflim KORKUT Trafik Psikolojisi Çal›flma Grubu - Doç. Dr. Yeflim YASAK Bilimsel Komite -Prof. Dr. Nebi SÜMER TPD Genel Kurulu’nda kabul edilen “Etik ‹lkeler Yönetmeli¤i/Yönergesi” konusunda bilgilendirme Etik Komite - Yrd. Doç. Dr. Yeflim KORKUT Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Toplant›s›, Aral›k 2004 Geropsikoloji Çal›flma Grubu - Doç. Dr. Banu CANGÖZ TPD Temsilcileri: Prof. Dr. Ayfle YALIN, Doç. Dr. Gonca SOYGÜT E¤itim Sisteminde Psikologlar Çal›flma Grubu Doç. Dr. Gonca SOYGÜT (2005’te görev tamamlanarak çal›flma grubu etkinlikleri sonland›r›lm›flt›r.) Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Toplant›s›, Aral›k 2004, Brüksel Uluslararas› Çal›flmalar IUPys Uluslararas› Psikoloji Kongresi Sonras› Çal›flma Grubu, A¤ustos 2004, Pekin Konu: “Derneklerin Kapasitelerini Gelifltirme” TPD Temsilcisi: Doç. Dr. Gonca SOYGÜT IUPys Uluslar aras› Psikoloji Kongresi Sonras› EFPA Yönetim Kurulu Toplant›s›na Kat›l›m: TPD’nin tan›t›m› yap›lm›fl ve EFPA ile iflbirli¤i konusunda beklentiler iletilmifltir. Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Toplant›s›, Nisan 2005, Brüksel TPD Temsilcisi: Prof. Dr. Ayfle YALIN Yunanistan Psikologlar Derne¤i temsilcilerinin II. Ifl›k Savafl›r Klinik Psikoloji Sempozyumu için Türkiye’de olmalar› nedeniyle, Yönetim Kurulu 4 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 üyeleri ile toplant› düzenlenmifl ve Dernek çal›flmalar› hakk›nda kendilerine bilgi verilmifltir (Nisan 2005) Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Psikoloji Kongresi, Temmuz 2005, Granada TPD Temsilcileri: Prof. Dr. Ayfle YALIN, Doç. Dr. Gonca SOYGÜT Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Psikoloji Kongresi, Temmuz 2005, Granada Kongre Kapsam›nda Afetlerde Organizasyon ve Müdahale Konulu iki sunum TPD’nin 2011 EFPA kongresine adayl›¤›n›n duyurulmas›, gerekli tan›t›mlar›n yap›lmas› TPD’nin tarihçesi European Psychologist’de yay›nland› 09-11 Ekim 2005 tarihlerinde Paris’te yap›lan Güney Avrupa Ülkeleri Psikoloji Dernek Baflkanlar› Toplant›s›na Genel Baflkan Prof. Dr. Ayfle YALIN kat›lm›flt›r. Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Etik Komite Toplant›s›, Kas›m 2005, Oslo Prof. Dr. Ayfle YALIN ve Doç. Dr. Gonca SOYGÜT TPD Temsilcisi: Yrd. Doç. Dr. Yeflim KORKUT Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Psikoloji Kongresi, Temmuz 2005, Granada lant›s›, Aral›k 2005, Brüksel Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Top- TPD Temsilcisi: Doç. Dr. Elif KABAKÇI EFPA Krize Müdahale ve Travma Çal›flma Grubu toplant›s›na kat›l›m Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Genel Kurulu, Temmuz 2005, Granada Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Bilimsel ‹fller Komitesi Toplant›s›, fiubat 2006, Berlin TPD Temsilcisi: Prof. Dr. Nebi SÜMER 5 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 14. ULUSAL PS‹KOLOJ‹ KONGRES‹ 6-8 Eylül 2006 Hacettepe Üniversitesi, Kongre ve Kültür Merkezi, Ankara Afla¤›da sizlere Davetli Konferans ve Panellerimiz ile Önerilip de Kabul Edilen Konferans, Panel ve Çal›flma Gruplar›n›n bir listesini sunuyoruz. Serbest Bildiri baflvurular› ise daha sonra de¤erlendirilerek ilan edilecektir. Kongre kay›t takvimi, baflvuru tarihlerine göre Türk Psikoloji Bülteni’nin De¤erli Okurlar›, kay›t ücretleri ve koflullar› da bir süredir Kongre Türk Psikologlar Derne¤i’nin bilimsel faaliyetlerinden en büyü¤ü olan ve her iki y›lda bir çeflitli üniversitelerin psikoloji bölümleri taraf›ndan organize edilen Ulusal Psikoloji Kongrelerinin ondördüncüsü, 6-8 Eylül 2006 tarihleri aras›nda Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nce yap›lacakt›r. Web Sayfas›nda “Kay›t” linkinde verilmifltir. Bu- Sizlerden daha önce verdi¤imiz tarihe kadar gelen panel, konferans ve çal›flma grubu önerilerini Bilim Kurulumuz de¤erlendirdi ve kabul edilen önerilerin sahiplerine sonuçlar bildirildi. Kabul edilen panel, konferans ve çal›flma gruplar›n› sizlere de flimdiden, kongremize 5 ay› aflk›n bir zaman kala duyurmaktan da gurur duyuyoruz. Herhalde bizim kongrelerimizde bu da bir ilki oluflturuyor... Öneride bulunan tüm meslektafllar›m›za çok teflekkür ediyoruz. Kabul edilen tüm öneriler, kongremizin bilimsel içeri¤inin çok iyi olmas› hedefimize yaklaflt›¤›m›z› düflündürmektedir. Düzenleme Kurulu olarak bundan büyük sevinç duymaktay›z. radaki “Önemli Notlar” Bölümünü özellikle hemen okumal›s›n›z, çünkü bu seferki kongremizde kongre s›ras›nda ödeme yaparak kay›t olma konusunda çok büyük bir teknik güçlü¤ümüz var. Erken kay›t olanaklar›ndan yararlanman›z› öneriyoruz. Kongremizin haz›rl›klar›yla ilgili geliflmeleri ad›m ad›m takip edebilmek için web adresimizi s›k s›k ziyaret etmenizi rica ediyoruz. www.psikon06.hacettepe.edu.tr) (w Sizleri 6-8 Eylül 2006 tarihlerinde Hacettepe’de 14. Ulusal Psikoloji Kongresinde aram›zda görmeyi umut ediyoruz. Sayg›lar›m›zla, Prof. Dr. ‹hsan Da¤ Kongre Düzenleme Kurulu Baflkan› KONGRE DAVETL‹ KONUfiMACILARI ve KONUfiMA BAfiLIKLARI Konferans Bafll›¤›: Erken Ba¤lanma ve Sonraki Geliflim için J. Bruce Overmier, Ph. D Development) President, IUPsyS Prof. Dr. Reflit Canbeyli Professor of Psychology, University of Minnesota Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Konferans Bafll›¤›: Klinik Uygulamalar ve Hayvan Labota ruvar› Araflt›rmalar›ndan Ç›kart›lan Dersler (Clinical Practice and Lessons Learned from the Animal Laboratory) Sonuçlar› (Early Attachment and its Consequences for Later Konferans Bafll›¤›: Psikolojinin Ifl›¤› Yeniden Keflfi: Biyolo jik Saatin Psikolojik Etkileri Ross A. Thompson, Ph. D Prof. Dr. Üstün Dökmen Department of Psychology, University of California Ankara Üniversitesi, E¤itim Bilimleri Bölümü 6 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Konferans Bafll›¤›: Psikoloji Nereden Nereye, ‹nsan Nerelerde? KABUL ED‹LEN PANEL ÖNER‹LER‹ 001. Psikoterapi Araflt›rmalar›nda De¤erlendirme Prof. Dr. Y›lmaz Esmer Öneren: Doç. Dr. Gonca SOYGÜT; H. Ü. Psikoloji Bölümü Bo¤aziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimleri Bölümü Konferans Bafll›¤›: Siyasal-Ekonomik Yap›, De¤erler ve Mutluluk: Toplumlararas› Karfl›laflt›rmal› bir Yaklafl›m Doç. Dr. Erol Göka Gonca SOYGÜT (Panel Yöneticisi): Psikoterapi Araflt›rmalar›nda De¤erlendirme Süreçlerine ‹liflkin Genel Bir Bak›fl Ça¤ay DÜRÜ (HÜ Klinik Psikoloji Doktora Mezunu): K›sa Süreli Biliflsel Psikoterapiye Vaka Seçiminde De¤erlendirme Ankara Numune Hastanesi, Psikiyatri Klini¤i Sait ULUÇ / Zeynep TÜZÜN (HÜ Klinik Psikoloji Doktora Konferans Bafll›¤›: Felsefe, Psikolojik Bilimler ‹çin Gerekli Mezunu / Ö¤rencisi): K›sa Süreli Biliflsel Terapi Sürecinde mi? Uygunluk ve Yetkinli¤in De¤erlendirilmesi Prof. Dr. Olcay ‹mamo¤lu Sedat IfiIKLI (HÜ Klinik Psikoloji Doktora Ö¤rencisi): Psi- ODTÜ Psikoloji Bölümü koterapi Süreçlerinde Terapötik ‹ttifak›n Niceliksel De¤er- Konferans Bafll›¤›: Dengeli Yetiflme Ortam› ve Benlik Mo- lendirilmesi deli: 1970’lerden 2000’lere bir Araflt›rma 002. Psikoterapide De¤iflim Süreci: Farkl› Yakla- Öyküsü fl›mlar Prof. Dr. Nuray Karanc› Öneren: Prof. Dr. Falih Köksal; Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Böl. ODTÜ Psikoloji Bölümü Konferans Bafll›¤›: Afetlerle Yaflamak Güler Fiflek (Prof. Dr., Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Böl.) (Panel Yöneticisi) Prof. Dr. Yank› Yazgan Murat Paker (Yard. Doç. Dr., Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Marmara Üniversitesi T›p Fak. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dal› Böl.): ‹liflkisel Psikanaliz Kadir Özer (Doç. Dr., Do¤ufl Üniversitesi, Psikoloji Böl.): Konferans Bafll›¤›: Semptom Nas›l Rahats›zl›k Olur ? Geli- flim ve Beyin Bilimleri Perspektifinden Gündelik Psikopatoloji Varoluflçu-Biliflsel Yaklafl›m Falih Köksal: Ö¤renme Teorileri Aydan Gülerce (Prof. Dr., Bo¤aziçi Universitesi, E¤itim Bi- DAVETL‹ PANEL limleri Böl.): Kritik Psikoloji Panel Yöneticisi: Yard. Doç. Dr. Murat Paker Saffet M. Tura (Psikiyatr Dr., ‹mago Psikoterapi Merkezi): ‹stanbul Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Analitik Psikolojide De¤iflimin Biyolojik Aç›klamas› Panel Bafll›¤›: TOPLUMSAL fi‹DDET / TERÖR PS‹KOLO- 003. Türkiye’de Psikanaliz J‹S‹ ve BA⁄LANTILI TRAVMA Öneren: Uzm. Psk. Yavuz ERTEN; ‹çgörü Psikoterapi Mer- Yard. Doç. Dr. Murat Paker (Bilgi Ü.-Psikoloji B.): PsikoPolitik Aç›dan fiiddet ve Terör kezi, ‹stanbul Melis TANIK (Psk. Dr., Bo¤aziçi Üniversitesi): Türkiye’de Yard. Doç. Dr. Ferhat Kentel (Bilgi Ü.-Sosyoloji B.): Sosyo- Psikanaliz ve Psikanalitik Psikoterapi Uygulamalar› Politik Aç›dan Örgütlü ve Kendili¤inden fiiddetin Nedenleri Nilüfer GÜNGÖRMÜfi ERDEM (Psk., Psikanaliz ve Psika- Uzm. Klinik Psikolog Yavuz Erten (‹çgörü Psikoterapi Mer- nalitik Psikoterapiler Derne¤i): Psikoloji E¤itiminde Psika- kezi): Psikanalitik Aç›dan fiiddet ve Sald›rganl›k nalizin Yeri Dr. Ayten Zara-Page (Bilgi Ü.-Psikoloji B.): Toplumsal Yavuz ERTEN (Panel Yöneticisi): Psikolojik ve Psiflik Ayr›- fiiddet Ma¤durlar›n›n Psikolojisi m›: Psikolojik Bilgiden Psikanalitik Meraka 7 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 004. Klinik Psikolojide Nöropsikanalitik Yaklafl›m Öneren: Prof. Dr. Güler OKMAN F‹fiEK; Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Böl. Güler OKMAN F‹fiEK (Panel Yöneticisi) Duygu M. Bruce (Bo¤aziçi Üniversitesi): Ergenlik ve Nöropsikanaliz 007. Ba¤›ml›l›¤›n Farkl› Yüzleri Öneren: Uzm. Psk. Ceyda Y›lmazçetin Eke; Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i Kültegin Ögel (Doç. Dr., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i) (Panel Yöneticisi): Antisosyal Davran›fllar ve Madde Ba¤›ml›l›¤›: Bir Tavuk Civciv Öyküsü mü? P›nar S. Çeliko¤lu (Bo¤aziçi Üniversitesi): Psikonöroimmunolojinin Klinik Prati¤e Yans›mas› Alper Aksoy (Uzm. Psk., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Ya Maddeyi B›rakmak ‹stemiyorsa: Zarar Azaltma Yöntemi Gökçe Özkarar (Bo¤aziçi Üniversitesi): fiizofreni ve Nöropsikanaliz Ceyda Y›lmazçetin Eke: Nesiller Aras› Bir Aktar›m: Ba¤›ml› Ebeveynlerin Çocuklar›ndaki Özellikler Sibel T. Özkan (Bo¤aziçi Üniversitesi): Kiflilik Gelifliminde Nöropsikanaliz It›r Tar› (Uzm. Psk. Dan., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Bilgisayar ve ‹nternet: Teknolojiden Ba¤›ml›l›¤a Uzanan Bir Hikaye Berta A. Saporta (Bo¤aziçi Üniversitesi): Çocuklarda Yayg›n Görülen Sorunlarda Nöropsikanalizin Etkisi 005. Bir Yaflam Felsefesi Olarak Gefltalt Yaklafl›m› Öneren: Doç. Dr. Ceylan DAfi; Psikolojik De¤erlendirme,Terapi ve E¤itim Merkezi, Ankara Sevda Sakarya (Uzm. Psk., Psikolojik De¤erlendirme, Terapi ve E¤itim Merkezi, Ankara): Sa¤l›kl› ‹nsan Kimdir? Harika Yücel (Psk., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): “Erken” Cinsellik ve Madde Kullan›m› 008. ‹nsan Eliyle Yarat›lm›fl Travmalar›n Psikososyal Boyutlar› ve ‹stanbul Protokolu Öneren: Doç. Dr. Tamer AKER; Kocaeli Üniv. T›p Fak. Psikiyatri ABD. Ceylan Dafl (Panel Yöneticisi): Yaflam›n Temeli: ‹htiyaçlar Tamer AKER (Panel Yöneticisi) Feza Balkaya (Psk. Dr., Sahneler: Psikoloji, E¤itim, Drama, ‹stanbul): Duygu, Düflünce ve Beden Bütünlü¤ü Melek Göregenli (Prof. Dr., Ege Üniv. Psikoloji Böl.): Ruhsal ve Toplumsal Yönleriyle ‹flkence Hanna Rita Scherler (Doç. Dr., Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Böl.) : Fark›ndal›k P›nar Önen (Uzm. Psk., Kocaeli Üniv. Psikiyatri ABD Ruhsal Travma Birimi): Türkiye’de Ülke ‹çinden Yerinden Edilme; Sonuçlar› ve Çözüm Önerileri 006. Klinik kuramlarda ‹hmal Edilmifl Bir Kav ram: Otobiyografik Bellek Öneren: Yard. Doç. Dr. Ahmet TOSUN; Okan Üniv. Psikoloji Böl. Sait ULUÇ (Psk. Dr., HÜ Psikoloji Bölümü): Çocuk ve Yetiflkinlerde Ba¤lanma Temsilleri, Benlik Temsilleri ve Otobiyografik Bellek Aras›ndaki ‹liflki Ahmet TOSUN: Otobiyografik Bellek ve Benlik Sistemi Gonca SOYGÜT (Panel Yöneticisi) (Doç. Dr., HÜ Psikoloji Bölümü): Terapist ve Hastan›n Ba¤lanma Tarzlar› ve Terapötik ‹liflkinin Yap›s› Ufuk Sezgin (Doç. Dr., ‹stanbul Üniv. Psikososyal Travma Program›): Kad›na Yönelik fiiddetin Psikososyal Sonuçlar› Türkcan Baykal (Dr., Türkiye ‹nsan Haklar› Vakf› ‹zmir Temsilcili¤i): ‹stanbul Protokolü; Dünü, Bugünü ve Gelece¤i 009. Afetlerde Ülke / Bölge De¤erlendirme: Uygulanabilir ve ‹fllevsel Ölçütler Oluflturulabilir mi? Öneren: Doç. Dr. Tamer AKER; Kocaeli Üniv. T›p Fak. Psikiyatri ABD. Zeynep TÜZÜN (Uzm. Psk., HÜ T›p Fak. Ergen Poliklini¤i): Ergenlerde Ba¤lanman›n Projektif De¤erlendirmesi ve Psikopatoloji ile ‹liflkisi Hande Karak›l›ç (Uzm. Dr., Türkiye Psikiyatri Derne¤i) (Pa nel Yöneticisi) Ça¤la GÜLOL (Psk. Dr., Sabanc› Üniv. Bireysel ve Akademik Geliflim Merk.): Temas Biçimleri, Benlik Alg›s› ve Otobiyografik An›lar Eylem fiavur (Psk., Türkiye K›z›lay Derne¤i): Afetlerin Hemen Sonras›nda Gereksinimler Nas›l Saptan›yor? : Güney Asya ve Pakistan Deneyimleri 8 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Ilg›n Gökler (Uzm. Psk., Türk Psikologlar Derne¤i): Pakistan Deneyimi: Psikososyal Destek Çal›flmalar›n›n Planlanmas›na Yönelik De¤erlendirmeler Tamer Aker: Güney Asya Afeti: De¤erlendirme Çal›flmalar› ve Sonuç Önerileri Banu Y›lmaz (Uzm. Psk., Türk Psikologlar Derne¤i): Afet Sonras› Psikososyal Çal›flmalarda Ülke ve Bölge De¤erlendirme: Dünyadaki Uygulamalar 010. Ölüm: Kaç›n›lmaz Son, Bitmeyen Dehflet ve Arkada Kalanlar Öneren: Yard. Doç. Dr. Do¤an Kökdemir; Baflkent Üniversitesi; ‹‹BF, Elefltirel - Yarat›c› Düflünme ve Davran›fl Araflt›rmalar› Laboratuvar› (ELYADAL) Do¤an Kökdemir (Panel Yöneticisi): Ölüm Metaforlar›: Nedir fiu Ölüm Dedikleri? Okan Cem Ç›rako¤lu (Panel Yöneticisi): Sosyal Sapman›n S›n›flanmas› Do¤an Kökdemir ve Zuhal Yeniçeri (ELYADAL): Sosyal Bir Ayk›r›l›k Olarak Kahramanl›k Kavram›: Örümcek Adamlar Nerede? Kürflad Demirutku (ELYADAL): De¤erler, Sosyalleflme ve Sosyal Sapma Mehmet Çakar (ELYADAL): Yap›sal Nedenlerden Bireysel Farkl›l›klara Anomi Kavramsallaflt›rmalar›: Sosyal Sapma Davran›fl›n›n Nedenleri Üzerine Sosyolojik Bir De¤erlendirme 013. (6 Nisan 2006 Tarihinde geri çekildi¤i bildi rilmifltir!) Muzaffer fierif Baflo¤lu’ndan Muzafer Sherif’e Öneren: Ersin AslItÜrk; MA, Carleton University, Ottowa, Kanada Feza Balkaya (Psk. Dr., Psikiyatrik Tedavi ve Psikolojik Dan›flma Merkezi- Ankara): Varolufl Psikolojisi Aç›s›ndan Ölümü Anlamak Ersin AslItÜrk (Panel Yöneticisi): Muzafer Sherif’in Yaflam› ve Eserlerine Bir Bak›fl Ça¤ay Dürü (Psk. Dr., Carpe Diem, Ankara): Ölüm ve Travma Sonras› Büyüme Sertan BATUR (MA; Viyana Üniversitesi, Viyana, Avusturya): Muzafer Sherif ve “Irk Psikolojisi” Sedat Ifl›kl› (Uzm. Psk., Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.) : Kay›p ve Yas Psikolojisi: Ölüm Karfl›s›nda ‹nsani Tepkiler Melek GÖregenli (Prof. Dr., Ege Üniv. Psikoloji Böl.): Muzafer Sherif ve Sosyolojik Sosyal Psikoloji Zuhal Yeniçeri (ELYADAL) : Ölüm, Dehflet ve Dehflet Yönetimi 014. Türkiye’de Ergen Olmak 011. Demanslar›n Disiplinleraras› Yaklafl›mla ‹ncelenmesi Öneren: Doç. Dr. Banu CANGÖZ; H.Ü. Psikoloji Böl. Sibel Örsel (Doç. Dr., Ankara D›flkap› E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Psikiyatri Klini¤i): Hafif Kognitif Bozukluk Tan›m› ve Tan›s› Kaynak Selekler (Prof. Dr., H.Ü. T›p Fakültesi Nöroloji AD) (Panel Yöneticisi): Alzheimer Hastal›¤› Tan›s›, Tedavisi ve Korunma Stratejileri Banu Cangöz: Demans Türlerinin Ay›rdedilmesinde Nöropsikolojik De¤erlendirme Asena Akdemir (Doç. Dr., Ankara D›flkap› E¤itim ve Arafl t›rma Hastanesi Psikiyatri Klini¤i): Demanslarda Görülen Psikiyatrik Sorunlar 012. Delilikten Kahramanl›¤a Sosyal Sapma Öneren: Ö¤r. Gör. Okan Cem Ç›rako¤lu; Baflkent Üniversitesi, ‹‹BF, Elefltirel-Yarat›c› Düflünme ve Davran›fl Araflt›rmalar› Laboratuvar› (ELYADAL) Öneren: Uzm. Psk. Ceyda Y›lmazçetin Eke; Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i Ceyda Y›lmazçetin Eke (Panel Yöneticisi): Ailem Beni Anlam›yor (mu)?!: Risk Alma Davran›fl› ve Aile Özellikleri Nazl› Erdo¤an (Psk.,Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Ergenlik ve Cinsellik: Risk Bunun Neresinde? Alper Aksoy (Uzm. Psk., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Suç ve Madde Kullan›m› Döngüsü Emin Dönmez (Psk.,Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Evden Kaçan Çocuk ve Ergenler Harika Yücel (Psk.,Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Ticari Cinsel Sömürü: “Münferit” mi? 015. Ebeveynlerin Sosyallefltirme Hedef ve Davran›fllar› ile Çocuklar›n Sosyal –Zihinsel Geliflimleri Aras›ndaki ‹liflki ve Sosyokültürel Etkiler Öneren: Yard. Doç. Dr. Bilge Ya¤murlu; Koç Üniversitesi, Psikoloji Böl. Melike Say›l (Panel Yöneticisi) 9 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Elif Durgel (Koç Üniv., Psikoloji Böl.), Birgit Leyendecker, Bilge Ya¤murlu, Banu Ç›tlak: Türk Göçmen ve Alman Annelerin Uzun-Süreli Sosyallefltirme Hedefleri: Kültürel ve sosyal çevrenin etkisi Sinem Olcay (Koç Üniv., Psikoloji Böl.), Birgit Leyendec ker, Bilge Ya¤murlu, Banu Ç›tlak: Anne-Babal›k Uygulamalar› ve Almanya’da Yaflayan Türk ve Alman Okul Öncesi Çocuklar›n›n Zihinsel Geliflimi Ayfer Dost (Koç Üniv., Psikoloji Böl.), Banu Ç›tlak, Bilge Ya¤murlu, Birgit Leyendecker: Türk Annelerinin Çocuklar›na ‹liflkin Uzun Süreli Sosyallefltirme Hedefleri: Annelerin E¤itim Durumunun Sosyalleflme Hedeflerine Etkisi Asiye Kumru (Abant ‹zzet Baysal Üniv., Psikoloji Böl.), Melike SAYIL, Bilge Ya¤murlu: Okulöncesi ve Okul Ça¤›ndaki Çocuklar›n Sosyalleflme Deneyimleri ile Duygusal ve Olumlu Sosyal Davran›fllar› Aras›ndaki ‹liflkiler 016. Ergenlerin sosyalleflmesinde ebeveyn tutum ve davran›fllar› ile arkadafll›k ‹liflkilerinin niteli¤i Öneren: Yard. Doç. Asiye KUMRU; Abant ‹zzet Baysal Üniv., Psikoloji Böl. Asiye KUMRU (Panel Yöneticisi) Ahu Öztürk (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Melike Say›l, Yeliz K›ndap, Nilay Pekel-Uluda¤l›, Fatih Bayraktar: Ergenlerin Olumlu ve Olumsuz Arkadafll›klar› ile Anne-Babalar›n›n Akran Yönetimi, Yeterlik Alg›s› ve Akranlara Yönelik Düflünceleri Aras›ndaki ‹liflkilerin ‹ncelenmesi 017. Adli Psikoloji Ba¤lam›nda Sald›rgan Davran›fl ve Suç Öneren: Dr. Asl› Akdafl Atamer; MA, Klinik Psikolog, PhD Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl. Gökhan Oral (Doç. Dr., ‹stanbul Adli T›p Kurumu Baflkanl› ¤›, 4. ‹htisas Daire Baflkan› / ‹stanbul Üniv. Cerrahpafla TF Psikiyatri ABD, Adli Psikiyatri BD) (Panel Yöneticisi) ‹rem Akduman (MA, Klinik Psikolog, PhD aday›, Adli Bi limler, ‹.Ü. Adli T›p Enstitüsü, Cerrahpafla): Psikopatoloji ve Sald›rgan Davran›fl Selin Müderriso¤lu (MA, Psikolojik Dan›flman, PhD aday›, Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl.): Madde ve Sald›rgan Davran›fl Asl› Akdafl Atamer: Kriminalite ve Ma¤duriyet Sinem Y›ld›z (Uzm. Psk., ‹stanbul Üniversitesi Adli T›p Enstitüsü): Suç Ma¤duru Olmaktan Duyulan Korku: Tan›m›, Etkileri, Nedenleri ve Araflt›rma Metodlar› 018. Ceza ‹nfaz Sistemi ve Psikoloji Öneren: Dr. Asl› Akdafl Atamer;MA, Klinik Psikolog, PhD Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl. Yücel Sözer (Uzman Psik, Paflakap›s› Kad›n Kapal› Ceza ‹n faz Kurumu): Ceza ‹nfaz Kurumlar›nda Çal›flan Psikologlar›n Görevleri ve Çal›flma Alanlar› Asl› Akdafl Atamer: Ceza ‹nfaz Kurumlar›nda Tutuklu ve Mahkumlara Yönelik Rehabilitasyon Programlar›: Öfke Kontrol Program› Fatih Bayraktar (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Asiye Kumru, Melike Say›l, Nilay Pekel-Uluda¤l›, Yeliz K›ndap, Ahu Öztürk: Olumlu ve Olumsuz Sosyal Davran›fllar, Ebe- Selin Müderriso¤lu (MA, Psikolojik Dan›flman, PhD aday›, Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl.) (Panel Yöneticisi): Ceza ‹nfaz Kurumlar›nda Madde Kullan›m›n› Önleme Çal›flmalar› veyn ve Akran ‹liflkilerinin Niteli¤i ve Sosyo-Duygusal Özellikler Aras›ndaki ‹liflki Örüntüsünün Ergenlik Dönemi Boyunca ‹ncelenmesi 019. Endüstri psikolo¤unun yetkinlikleri, çal›flma ve uygulama alanlar›, uymas› gereken etik ‹lkel er ile karfl›laflabilece¤i etik problemler Melike Say›l (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Nilay PekelUluda¤l›, Asiye Kumru, Fatih Bayraktar, Ahu Öztürk, Yeliz K›ndap: Ergenlik Dönemindeki Gençlerin Risk Alma Davra- Öneren: Doç. Dr. P›nar ÜNSAL; ‹stanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü n›fl› ile Ebeveyleri ve Akranlar›yla Olan ‹liflkilerinin Niteli¤inin ‹ncelenmesi P›nar Ünsal (Panel Yöneticisi): Endüstri Psikolo¤unun Sahip Olmas› Gereken Yetkinliklere Genel Bir Bak›fl Yeliz K›ndap (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Asiye Kum ru, Melike Say›l, Ahu Öztürk, Fatih Bayraktar, Nilay PekelUluda¤l›: Ergenlerin Sosyo-Duygusal Özellikleri, Akran ve Nursel Telman (Prof. Dr., Maltepe Üniversitesi, Psikoloji Böl.), Ays›n Turpo¤lu Çelik (Psk. Dr., Etkileflim Psikolojik E¤itim ve Yönetim Dan›flma Merkezi): Endüstri Psikolo¤unun Çal›flmalar›ndan Örnekler Ebeveyn Ba¤l›l›¤› ile Yard›mseverlik ve Sald›rgan Davran›fllar› Aras›ndaki ‹liflki Örüntüsünün ‹ncelenmesi Mine Eren (Uzm. Psk., Aina Kurumsal ve Bireysel Psikoloji Dan›flmanl›¤›), Çi¤dem Ç›nar (Psk., Türkiye fiiflecam A.fi.), 10 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 An›l Adanal› Koçbeker (Uzm. Psk., Free Lance e¤itimci-dan›flman): Endüstri Psikolojisinin Uygulama Alanlar› ramsal aç›klamalar›n yan›s›ra konunun gündelik yaflama en- Zeynep Aycan (Doç. Dr., Koç Üniversitesi, Psikoloji Böl.), Mahmut Bayaz›t (Yrd. Doç. Dr., Koç Üniversitesi, Psikoloji Böl.): Endüstri Psikolo¤unun Uymas› Gereken Etik ‹lkeler yer alacakt›r. Handan Kepir Sinangil (Prof. Dr., Marmara Üniversitesi, Örgütsel Davran›fl Anabilim Dal›), Arzu Wasti (Doç. Dr., Sa banc› Üniversitesi, Yönetim Bilimleri Fak.), Uzm. Psk. Didem Aç›kal›n (Pusula E¤itim Yönetim Dan›flmanl›¤›): Endüstri Psikolo¤unun Karfl›laflabilece¤i Etik Problemlerden Örnekler l›mc› say›s› 20 ile s›n›rl›d›r. KABUL ED‹LEN KONFERANS ÖNER‹S‹ tegre edilmesine yard›mc› olacak etkileflimsel al›flt›rmalar Çal›flma grubuna kiflisel ve profesyonel geliflimi amaçlayan ve yaflant›sal deneyimlere aç›k olan kifliler kat›labilir. Kat›- 02. Küçük Düfl’ten Büyük Düfl’e: Psikanaliz ve Düfl Yorumu Uzm. Psk. Yavuz Erten; ‹çgörü Psikoterapi Merkezi-‹stanbul Özet: Psikanalitik kuram ve uygulaman›n temelinde düflleri çözümleyen bir araflt›rmac›l›k vard›r. Freud’un psikanalizi Biliflsel Davran›flç› Terapi Uygulamalar›n›n Elefltirisi kurarken kulland›¤› temel veri haznesi kendi düfllerinin çö- Öneren: Prof. Dr. Benal ‹NCEER; EÜTF Psikiyatri Anabilim Dal› zümlenmesidir. Psikanalitik araflt›rma daha sonra benzer dü- Özet: Son y›llarda biliflsel devrimin ilk ç›kt›¤› zamana göre de¤iflti¤i ve olgunlaflt›¤› gözönüne al›narak, savunmac› ve reaktif olmadan Biliflsel Davran›flç› Terapi (BDT) ele al›nm›flt›r. Son on y›lda görülen h›zl› büyümenin (%600) geliflme anlam›nda olumlu olmakla birlikte, dilde, tekniklerde ve uygulamalarda farkl›laflmalara da yol açt›¤›na dikkat çekilmifltir. Türkiyedeki uygulama örnekleri verilmifltir. Konuflmada BDT nin temel ilkeleri s›ralanm›fl ve klinik uygulamalar›na de¤inilmifl, ard›ndan uygulama sorunlar› tek tek ele al›nm›flt›r. Görülen sorunlar›n tan›mlanma güçlükleri ve sorun alanlar› gözden geçirilmifltir. BDT uygulamalar›n›n genel elefltirilerine ve dan›flan görüfllerinin elefltirel niteliklerine yer verilmifltir. Son olarak terapistin ifllevsel olmayan inançlar›na de¤inilmifltir. Konferans BDT nin gelece¤ine iliflkin görüfller ile sonland›r›lm›flt›r. lin ba¤lant›land›r›lmas› ve eyleme dökmelerde de kullanm›fl- KABUL ED‹LEN ÇALIfiMA GRUBU ÖNER‹LER‹ kuramsal yap›s› araflt›r›l›p, literatür bilgisi verilecektir. ‹kin- 01. Kutuplar: bütünlü¤e giden yol Doç. Dr. Ceyla DAfi;Psikolojik De¤erlendirme, Terapi ve E¤itim Merkezi, Ankara & Doç. Dr. Hanna Rita Scherler; ‹st. Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Böl. Özet: Gefltalt yaklafl›m›na göre bütünlü¤e giden yollardan biri de kutuplar›n birleflmesidir. Herfleyin “z›dd›” ile var oldu¤una inan›lan Gefltalt yaklafl›m›nda kiflinin kendini gerçeklefltirebilmesi için içindeki z›tl›klar›n fark›nda olmas› ve bunlar› d›fllamadan bütünlefltirmesi amaçlan›r. Bu çal›flma grubunun amac›; Gefltalt yaklafl›m›n›n tan›mlad›¤› flekli ile, kat›l›mc›lar›n kutup kavram›n› anlamalar›, kendi kutuplar›n›n baz›lar›n›n fark›na varmalar› ve bunlar›n gündelik yaflama nas›l yans›d›klar›n› keflfetmeleridir. Bu amaçla çal›flmada ku- zenek ve kavramlaflt›rmay› aktar›m, düfllem, geçmiflle güncet›r. Psikanaliz için, çözümlenecek ruhsall›k merkezindeki en dar çemberde “düfl”ü bar›nd›r›r. Bu en dar çemberin etraf›nda ise ruhsall›¤›n bilinçd›fl›ndan, ön-bilince ve bilince do¤ru aç›lan daha genifl çemberleri yer al›r. Bu geniflleyen çemberler, farkl› görünümlerde olsalar da, hamurlar› düfltendir. Bu sebeple, öznelli¤e “Büyük Düfl” diyebiliriz. “Büyük Düfl” iç dünyan›n nesnelli¤i e¤ip büken ve kendine uyduran öznel malzemesinden dokunmufltur. ‹lk bak›flta farkedilmeseler de, “Küçük Düfller” (uyuyup gördü¤ümüz düfller) ve öznelli¤in kendisi olan “Büyük Düfl” aras›nda say›s›z ba¤ bulunur. Bu bir tam günlük çal›flman›n ilk bölümünde bu önermelerin ci bölümde ise, kat›l›mc›lar›n getirdi¤i düfller üzerinde hep beraber çal›fl›lacakt›r. 03. Ba¤›ml›l›kta Motivasyonel Görüflme Teknik leri Doç. Dr. Kültegin ÖGEL; Psikiyatr, Yeniden Sa¤l›k ve E¤i tim Derne¤i Özet: Bu görüflme tekni¤ininin yarat›c›s› olan Miller ve Rollnick’ten 1997 y›l›nda e¤itici e¤itimi alm›flt›m. O y›ldan beri de klinik uygulamalar›mda kullan›yorum. Birçok kez psikiyatri kongrelerinde bu konuda e¤itim verdim. Psikologlar›n da bu alanda bilgilenmesi için böyle bir kurs yapmay› istedim. Kurs yaklafl›k 3 saat sürecektir. 11 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 04. AYDA ve Aile Degerlendirmesi (9) AYDA’n›n pratik amaçl› veya niteliksel kullan›m›; Prof. Dr. Aydan Gülerce; Bo¤azici Üniversitesi, E¤itim Bilimleri Böl. (10) Örnek vak’a tartiflmalar›. Özet: AYDA (Aile Yap›s›n› De¤erlendirme Arac›), Türkiye’deki ailelerin psikolojik yap› ve sistemleri konusunda, gerek görgül araflt›rmaya dayal› kuramsal bilgi üretilebilmesi, gerekse pratikte de¤erlendirme veya sa¤alt›m amaçl› kullan›labilmesi için gelifltirildi. AYDA’nin psikometrik özelliklerini ve 600 aile üzerinden edinilmifl normlar›n› içeren Elkitab› (Gülerce, 1992) ve AYDA kullan›larak 1600 aile ve 4800 üyesi ile yürütülmüfl araflt›rman›n sonucu olan Türkiye’de Ailelerin Psikolojik Örüntüleri (Gülerce, 1996) cal›flmalar› daha önce yay›mland›. Geçtigimiz on y›lda Türkiye’deki psikoloji e¤itimi ve pratiklerinde aileye verilen önemin giderek artmas›na paralel olarak AYDA’ya gösterilen ilgi ve gereksinim de kayda de¤er ölçüde artt›. Özgun kaynaklar›n tükenmifl olmas› ve çok say›dak› tekil baflvuruya doyurucu yan›tlar verebilmenin zorlu¤u, böyle bir etkileflimsel çal›flma grubu önerisini adeta zorunlu k›ld›. Tam kat›l›ml› 2 saat. ‹lk on dakikadan sonra oturum önkay›tl› veya önkay›ts›z kat›l›mc›lara kapal› seyredecektir. 15-20 Kat›l›mc›ya izin verilecektir. Kaynaklar Gülerce, A. (1992). Aile Yap›s›n› De¤erlendirme Arac›: Elkitabi ve Türkiye Normlar›. ‹stanbul: Alphagraphics. Gülerce, A. (1996). Türkiye’de Ailelerin Psikolojik Örüntüleri. ‹stanbul: Bo¤aziçi Üniversitesi Yay›nevi. 05. Yabanc› Bilimsel Dergilerde Yay›n Yapman›n Temel Gereklilikleri Doç. Dr. Zeynep Aycan; Koç Üniversitesi, Psikoloji Böl. Çal›flma grubunda flu ana konular ele al›nacakt›r: Özet: Yabanc› pek çok yay›n› olan ve uluslararas› dergilerde Editörlük ve hakemlik yapan Aycan’›n bilgi ve deneyimlerini derleyece¤i bu çal›fltay›n amac› yabanc› bilim dergilerinde yay›n yapman›n gerekliliklerini ve püf noktalar›n› uygulamal› bir bak›fl aç›s›yla anlatmakt›r. Ele al›nmas› planlanan konular: (1) Ailenin psikolojik de¤erlendirmesi; Yay›n süreci nas›l ifller, ne kadar zaman al›r. (2) Mevcut aile de¤erlendirme yöntemleri; Bilimsel makalede hakemlerin arad›klar› özellikler nelerdir. (3) AYDA’n›n kuramsal temelleri; Yabanc› bir makale yazarken nerelerde hata yap›yoruz ve bunlar› en aza nas›l indirebiliriz. (4) AYDA’n›n teknik özellikleri; (5) AYDA’n›n araflt›rma amaçl› veya niceliksel kullan›m›; (6) AYDA’n›n Türkiye normlar›; (7) AYDA endeksleri; (8) AYDA profilleri; Türkçe ile ‹ngilizce yaz›n›n mant›¤›ndaki farkl›l›klar nelerdir. Kat›l›mc›lar›n ileri seviyede ‹ngilizce bilmeleri gerekmektedir. Çal›fltay uygulamal› olaca¤› için kat›l›m 20 kifliyle s›n›rl›d›r. 12 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 TÜRK PS‹KOLOGLAR DERNE⁄‹ ARAfiTIRMA, UYGULAMA ve E⁄‹T‹M MERKEZ‹ ‹Ç YÖNETMEL‹⁄‹ 19.11.2005 g) Proje ve Çal›flma Gruplar›: Merkez bünyesinde görev alan Proje ve Çal›flma Gruplar›n›, h) E¤itimci ve Süpervizör: Psikologlar›n mesleki geliflimlerinden sorumlu e¤itimci ve psikoterapistleri, i) Kat›l›mc›: Merkezden e¤itim ve süpervizyon hizmeti alan kiflileri, j) Dan›flan:Merkezden psikolojik hizmet alan kiflileri ifade eder. Madde 1: Amaç ve Kapsam Bu yönetmelik, Türk Psikologlar Derne¤i bünyesinde, Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezlerinin kuruluflu, araflt›rma, proje gelifltirme, uygulama çal›flmalar›n› ve e¤itimlerle ilgili di¤er hususlar› düzenler. Madde 4: Merkezlerin Kurulmas› TPD Genel Merkez Yönetim Kurulu karar› ile, genel merkez ve flubelere ba¤l› olarak Merkezler kurulur. Merkezi olmayan flubeler ise; çal›flmalar›n› bu yönetmelik esaslar›na göre düzenler. Madde 2: Yasal dayanak Bu Yönetmelik 5253 say›l› Dernekler Kanununun 26. maddesi, Türk Psikologlar Derne¤i Tüzü¤ünün 4/g ve h maddeleri ve Genel Yürütme Kurulu’nun 5 say›l› toplant›s›nda al›nan 19/11/2005 tarihli karar› uyar›nca, düzenlenmifltir. Madde 5: Merkezin Amaç ve Görevleri a) Psikologluk mesle¤inin nitelik ve niceli¤inin art›r›lmas› amac›yla bilgi ve beceri e¤itimi programlar› düzenlemek, b) Psikolojinin alt alanlar›n›n geliflmesine katk›da bulunmak amac›yla çal›flma ve araflt›rmalar yapmak, Madde 3: Tan›mlar Bu Yönetmelikte geçen; a) TPD: Türk Psikologlar Derne¤ini, b) Merkez: Türk Psikologlar Derne¤i’ne ba¤l› olarak, genel merkez ve flubelerde kurulan Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezlerini, c) Müdür: Türk Psikologlar Derne¤i Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezlerinde görev alan müdürü, d) Yürütme Kurulu: Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezleri Yürütme Kurulunu, e) Baflkan; Yürütme Kurulu Baflkan›n›, f) Akademik Dan›flma Kurulu: Merkez Akademik Dan›flma Kurulunu, c) Psikolojinin alt alanlar›n›n, toplum yarar›na kullan›lmas› ve ülkemize katk›lar›n›n artt›r›lmas› amac›yla çal›flmalar ve araflt›rmalar yapmak, d) Psikoloji ile ilgili konularda dan›flmanl›k hizmetleri vermek, e) Talep eden tüm kurum ile kurulufllara yönelik dan›flmanl›k ve e¤itim hizmetleri vermek, f) Bilimsel ve toplumsal geliflime katk› sa¤lamak amac›yla radyo, televizyon programlar›, video-kaset, CD, kitap, broflür ve biliflim sektöründeki geliflmelere uygun di¤er e¤itim materyalini haz›rlamak, yay›nlar yapmak, 13 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 g) Bu çal›flmalar› yürütmek amac› ile baflta Üniversiteler olmak üzere, ilgili kifli ve kurulufllarla iflbirli¤ine gitmek, h) Psikoloji Bilimi alan›nda kongre, konferans, sempozyum, panel, çal›flma gruplar›, vb. bilimsel çal›flmalarda bulunmakt›r. Madde 6: Merkez’lerin Organlar› Merkez’lerin organlar› idari ve ifllevsel olmak üzere iki ana bafll›k alt›nda tan›mlan›r. ‹dari organlar›; müdür, sekreter ve hizmetlidir. ‹htiyaçlar do¤rultusunda müdür yard›mc›s›, muhasebe sorumlusu, kitapl›k sorumlusu, kafeterya sorumlusu ve di¤er idari kadrolar oluflturulabilir. ‹fllevsel organlar›; yürütme kurulu, akademik dan›flma kurulu, proje ve çal›flma gruplar›, e¤itimciler, süpervizörler ve psikiyatristtir. Merkez’lerin ‹dari Organlar›: Madde 7: Müdür a) Atanmas› Merkez müdürü, genel merkezde genel merkez yönetim kurulu, flubelerde TPD flube yönetim kurulu, taraf›ndan atan›r. Müdür olarak atanabilmek için en az psikoloji lisans derecesine sahip olmak, meslekte en az on y›l bilfiil görev yapm›fl olmak, en az befl y›ll›k yönetim deneyimine sahip olmak, herhangi bir etik ihlalden dolay› ceza almam›fl olmak gereklidir. E¤itim merkezi Müdürü tam zamanl› olarak çal›fl›r ve Merkez’de çal›flan personelin idar‹ amiridir. b) Görev, yetki ve sorumluluklar› 1. Merkezi, genel merkezde genel merkez yönetim kuruluna, flubelerde TPD flube yönetim kuruluna ba¤l› olarak yönetmek, di¤er tüm üçüncü kifli ve kurulufllara karfl› temsil etmek, (temsil ve ilzam yetki s›n›rlar› yönetim kurulu karar› ile y›ll›k olarak belirlenir). 2. Yürütme Kurulu toplant› gündemini belirlemek ve toplant›ya ça¤›rmak, 3. Yürütme Kurulu kararlar›n›, flube yönetim kurulu onay› ve bu yönetmelik çerçevesinde uygulamak, karara ba¤lanan konularda gerekli ifl ve ifllemler ile protokol ve anlaflmalar› yapmak, 4. Merkez’de görev yapacak her türlü idari ve teknik personelin görevlendirilmesi için, Yönetim Kuruluna öneri sunmak, 5. Merkez’de çal›flan görevliler ile çal›flma ve proje gruplar›n›n etkinliklerini düzenlemek, yürütmek, koordine etmek, denetlemek, 6. Merkezin idari ifllerini yürütmek, yaz›flmalar› yapmak, gerekli eflgüdüm ve denetimi sa¤lamak, 7. Merkez’den e¤itim ve süpervizyon hizmeti ve psikolojik destek almak amac›yla baflvuran kiflilerin, mesleki ve etik ilkelere uygun bir biçimde hizmet alabilmesi için gereken düzenlemelerin yap›lmas›n› sa¤lamak, 8. Merkez’den e¤itim ve psikolojik hizmet alan kiflilerden al›nacak ücret ile hizmet veren kiflilere ödenecek ücretlerin, yürütme kurulunda belirlenmesi ve yönetim kurulunda onaylanmas›n› sa¤lamak, alacak ve borçlar›n bu esaslar dahilinde ödenmesini sa¤lamak, 9. Merkez bütçe ve bilançolar› ile gelir-gider cetvelini, ayl›k ve y›ll›k etkinlik raporlar›n›; bir sonraki y›l›n çal›flma plan ve program tasla¤›n› ve bütçe önerisini haz›rlamak ve Yönetim Kuruluna sunmak, 10.Merkez’in çal›flmalar›n› sürdürebilmesi için gereken araç ve gereçleri, di¤er tafl›n›r ve tafl›nmaz mallarla her türlü hak ve hizmetleri saptamak ve karfl›lanmas›n› sa¤lamak amac›yla Yönetim Kurulunun onay ve karar›na sunmak. 14 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 11.Merkez’in tüm kaynaklar›n›n (para, emek, zaman ve malzemenin) amaca uygun bir biçimde edinilmesi ve kullan›lmas›n› sa¤lamak, 12.Demirbafl kay›tlar›n›n düzenli olarak tutulmas›n› ve amaca uygun bir biçimde kullan›lmas› ve korunmas›n› sa¤lamak, 13.Merkez’in sat›nalma etkinlikleri dahil her türlü borç ve alacak iliflkisini izlemek, ödemelerin usulüne uygun olarak yap›lmas›n›, muhasebe kay›tlar›n›n düzenli olarak tutulmas›n›, vergi, resim ve harçlar›n zaman›nda ve usulüne uygun olarak ödenmesini sa¤lamakt›r. 14.Merkez müdürü Akademik Dan›flma Kurulunun do¤al üyesidir. Madde 8: Sekreter 7. Merkezde çal›flan hizmetlinin görevlerini yerine getirmesini sa¤lamak, 8. E¤itim ve di¤er bas›l› ve görsel malzemeleri haz›rlamak, Madde 9: Kitapl›k Sorumlusu a. Atanmas› Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. Yüksek okul, özellikle kütüphanecilik mezunu, titiz ve dikkatli, insan iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir. b. Görev, yetki ve sorumluluklar›: a. Atanmas› 1. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. Kitapl›¤›n, tüm hizmetlerinden sorumludur. Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. En az lise mezunu, insan iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir. 2. Kitapl›kta bulunan tüm kitap, dergi, broflür, makale, araflt›rma, tez, vb. yaz›l›, görsel-iflitsel yay›n, program, CD, video bant ve benzeri dokümanlar› kitapl›k düzeninde kaydetmek, korumak ve saklamak, b. Görev, yetki ve sorumluluklar›: 3. Kitapl›ktan yararlanmak isteyen kiflilere gerekli bilgi ve malzemeyi sunmak, izlemek, ifli biten malzemeyi tekrar yerine yerlefltirmek, temizlik ve bak›m›n› yapmak, 1. Merkezin haberleflme, yaz›flma, kay›t tutma ifllerini yerine getirmek, 2. Hizmet alan ve hizmet veren kiflilerin randevu, dosya ve ücret takibini yapmak, 3. Telefonla ya da kiflisel olarak baflvuranlara gerekli bilgileri vermek, 4. Yürütme kurulu, akademik dan›flma kurulu, proje ve çal›flma gruplar›n›n randevular›n› düzenlemek, 5. Merkez’deki odalar›n kullan›m›n› düzenlemek ve bu bilgileri haftal›k programlar fleklinde duyurmak. 6. Müdürün verdi¤i di¤er görevleri yapmak, 4. Psikoloji mesle¤i ile do¤rudan veya dolayl› iliflkisi olan yeni kitap, dergi, broflür vb. yaz›l›, görsel-iflitsel yay›n, program, CD, video bant ve benzeri dokümanlar›n kitapl›¤a kazand›r›lmas› için müdüre öneri sunmak, 5. Kitapl›k hizmetlerini gelifltirmek için proje ve öneriler gelifltirmek, 6. Ulusal ve uluslararas› düzeyde yay›nevleri, üniversiteler, enstitüler, vb. kurumlar ile iletiflim kurmak ve kitapl›¤›n nicelik ve niteli¤ini gelifltirmek, 15 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 7. Kitapl›kta sat›fla sunulan yay›nlar›n sat›fl›n› yapmak, muhasebeye iletilmek üzere kay›tlar›n› tutmakt›r. meslek lisesi mezunu, titiz ve dikkatli, insan iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir. 8. Kitapl›¤›n y›ll›k çal›flma plan› ve bütçesini, y›l sonunda etkinlik raporunu haz›rlamakt›r. b. Görev, yetki ve sorumluluklar›: 9. Kitapl›kla ve yay›nlarla ilgili müdürün verdi¤i di¤er tüm görevleri yapmak. Madde 10: Kafeterya Sorumlusu a. Atanmas› Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. En az turizm meslek lisesi mezunu, titiz, temiz ve dikkatli, insan iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir. b. Görev, yetki ve sorumluluklar›: 1. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. Kafeteryada verilecek tüm hizmetlerden sorumludur. 2. Kafeteryadan yararlanan kiflilere hijyen koflullar›na azami özen göstererek nitelikli hizmet sunmak, 3. Kafeteryan›n temizlik ve bak›m›n› hiçbir aksama olmaks›z›n sa¤lamak, 4. Kafeteryada bulunan tüm malzemenin ziyan edilmeden kullan›lmas›n› sa¤lamak, 5. Kafeterya hizmet kalitesinin art›r›lmas› için müdüre öneri sunmak, 6. Sat›lan g›dalar›n kayd›n› tutmak ve muhasebeye iletmek, 1. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. Merkez’de verilecek tüm hizmetlerin muhasebe kay›tlar›n› tutmaktan sorumludur. 2. Yasalar gere¤i tutulmas› gereken defterlerin usulüne uygun biçimde tutulmas›n› sa¤lamak, 3. Yap›lan tüm ödemelerin usulüne uygun biçimde yap›lmas›n› sa¤lamak, 4. Yasal olarak verilmesi gereken beyannamelerin zaman›nda ve usulüne uygun biçimde verilmesini sa¤lamak, 5. Her türlü vergi, resim, harç ve rüsumun zaman›nda ödenmesini sa¤lamak, 6. Merkez’de yap›lan harcamalar›n bütçeye uygunlu¤unu sa¤lamak, 7. Ayl›k ve y›ll›k mali raporlar› haz›rlamak ve sunmakt›r. Madde 12: Hizmetli a. Atanmas› Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. En az ilkö¤retim okulu mezunu, titiz, temiz ve dikkatli, insan iliflkilerinde baflar›l›, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir. 7. Kafeteryan›n y›ll›k bütçesini haz›rlamak ve izlemektir. b. Görev, yetki ve sorumluluklar› Madde 11: Muhasebe Sorumlusu a. Atanmas› 2. Merkez’in tüm temizlik ve bak›m›ndan sorumludur. Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. En az ticaret 3. Görevi, Merkez’in temizlik ve bak›m›n› hiçbir aksama olmaks›z›n sa¤lamak, 1. Müdür ve sekretere ba¤l› olarak çal›fl›r. 16 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 4. Her tür malzemenin ziyan edilmeden kullan›lmas›n› sa¤lamak, ¤› toplant›larda toplant›y› yönetme görevini üstlenir. 5. Müdür ve sekreterin verdi¤i di¤er iflleri yapmakt›r. Yürütme kurulu, ilk toplant›s›nda, toplant› s›kl›¤›n› belirler. Ayr›ca, Müdür taraf›ndan gerekli görülmesi durumunda ço¤unluk sa¤lanarak ola¤anüstü olarak toplan›r. Merkez’in Fonksiyonel Organlar›: Madde 13: Merkez Yürütme Kurulu a. Kuruluflu Merkez Yürütme Kurulu, TPD yönetim kurulu onay ve karar›na ba¤l› olarak görev yapan bir organd›r. Yönetim kurulunun onay ve karar› olmaks›z›n eylem ve etkinlikte bulunamaz, her tür eylem ve etkinli¤inden, yönetim kuruluna karfl› sorumludur. Yönetim Kurulu taraf›ndan atanan, psikolojinin farkl› alt alanlar›ndan deneyimli en az yedi as›l, üç yedek psikolog üyeden oluflur. Merkez Müdürü, yürütme kurulunun do¤al üyesidir. Kararlarda eflitlik olmas› durumunda; Yürütme Kurulu baflkan›n oyu iki oy say›l›r. Yürütme kurulunun görev süresi üç y›ld›r. Görev süresi dolan kurul üyeleri yeniden atanabilirler. Herhangi bir nedenle boflalan üyelik, yürütme kurulu önerileri de dikkate al›narak, yönetim kurulunca yedek üyeler ile doldurulur. Her y›l›n bafl›nda, yürütme kurulu üyelerine ödenecek ücretler ve ödeme esaslar›, yönetim kurulu taraf›ndan saptan›r ve kurul üyelerine ödeme bu esaslar do¤rultusunda yap›l›r. 2006 y›l› Nisan ay›nda yap›lacak olan TPD Ola¤an Genel Kuruluna kadar yönetim kurullar›, yürütme kurullar›n›n görev ve yetkilerini yürütür. Kurul üyelerinin toplant›lara düzenli olarak kat›l›m› esast›r. ‹ki kez üst üste mazeretsiz bir biçimde toplant›lara kat›lmayan ya da mesleki etik ilkelerine ayk›r› davran›fllarda bulundu¤u, Türk Psikologlar Derne¤i, etik kurulu taraf›ndan saptanm›fl olan Yürütme Kurulu üyeleri üyelikten düflürülür. Toplant› ve karar yeter say›s› befltir. c. Görevleri Yürütme kurulunun, TPD Yönetim Kurullar› onay ve karar› ile uygulanacak olan görevleri: a) Merkezce yürütülecek etkinliklerle ilgili çal›flma esaslar›n›, hizmet ve haklara ait esaslar›, ihtiyaç duyulan personelin çal›flma esaslar›n› belirlemek, b) Mesleki e¤itim ve süpervizyon etkinliklerini yürütecek e¤itimci ve süpervizörleri belirlemek, c) Kat›l›mc›lar›n e¤itim ve süpervizyon program ve takvimini haz›rlay›p uygulamak; d) Kat›l›mc›lar›n, kat›l›mlar›n› ve çal›flmalar›n› izlemek; e¤itimlerini baflar›yla tamamlayanlara belge ve sertifikalar›n› vermek; b. Çal›flma Biçimi e) Merkez bünyesinde kurulacak proje ve çal›flma gruplar›n›, bu gruplarda görevlendirilecek üyeleri ve ödenecek ücretleri tespit edip çal›flma ve proje gruplar›n› oluflturmak, Yürütme kurulu ilk toplant›s›nda bir baflkan seçer ve görev bölümü yapar. Merkez müdürü, Yürütme kurulunun sekreterya ve baflkan›n kat›lamad›- f) Araflt›rma ve uygulama projelerini, e¤itim programlar›n› planlamak, de¤erlendirmek, öncelikleri belirlemek, destek verilecekleri saptamak. 17 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 g) Merkezin verece¤i hizmetlerin bedellerini belirlemek, h) Çal›flma ve proje gruplar› taraf›ndan haz›rlanan raporlar› incelemek ve yönetim kuruluna sunmak, i) Merkezin dönemler halindeki çal›flma plan›n› haz›rlamak ve uygulamaya koymak, j) Yurt içi-yurt d›fl› bilim, araflt›rma, inceleme kurumlar›, özel-kamu kurulufllar›, vak›f ve derneklerle yap›lacak iflbirli¤i esaslar›n› belirlemek, k) Merkezin y›ll›k bütçe tasar›s› ve y›ll›k etkinlik raporunu haz›rlamak, l) Merkezde görevlendirilecek idari ve teknik personelin seçimini yapmak, ücretlerini belirlemek, performans›n› de¤erlendirmek, ödül ve disiplin esaslar›n› belirlemek, m) Merkez uygulamalar›n›n, mesleki etik kurallar›na uygunlu¤unu sürekli denetlemek, n) Merkezin düzenleyece¤i e¤itim-ö¤retim programlar›na kat›lanlara verilecek belgeler konusundaki ilke, esas ve usulleri belirlemek, o) Merkezin amac›na uygun iflleyiflini sa¤lay›c› her türlü etkinli¤i gerçeklefltirmek, yaz›l›, görsel, iflitsel her tür araçlarla bilgi, kaynak biriktirmek ve yay›n yapmak; b. Çal›flma Biçimi Psikiyatrist, Merkez müdürü ve yürütme kuruluna ba¤l› olarak görev yapar. Çal›flma plan ve program›n› merkez müdürü ve yürütme kurulu ile birlikte yapan Psikiyatrist, Merkezden psikolojik hizmet alan dan›flanlara, psikiyatrik sa¤l›k hizmeti verir. Madde 16: Proje ve Çal›flma Gruplar› a. Oluflumu ve Çal›flma Biçimi Merkez bünyesinde, gönüllü ve/veya ücretli olarak, ülkemizin koflullar› gere¤ince örne¤in travma, sosyal araflt›rma, psikolojik testler baflta olmak üzere gereksinim duyulan konularda proje oluflturmak ve topluma hizmet etmek amac›yla oluflturulan gruplard›r. Merkez müdürü ve yürütme kuruluna ba¤l› olarak çal›fl›rlar. TPD çal›flma gruplar› yönergelerinde belirtilen esaslar dahilinde görev yaparlar. Madde 17: Merkez’in Mali Yap›s› Merkez mali aç›dan TPD iktisadi iflletmesine ba¤l›d›r. Tüm mali yap›, ifl ve ifllevler TPD iktisadi iflletmesi esaslar›na uygun olarak düzenlenir ve sürdürülür. Madde 18: Denetim Madde 15: Psikiyatrist Merkezler, çal›flmalar›n›n TPD Genel Merkez Yönetim Kurulu ve Merkez Yürütme Kurulu kararlar›na uygun olup olmad›¤› aç›s›ndan y›lda bir kez denetlenir. Denetimler, Türk Psikologlar Derne¤i Tüzü¤ü uyar›nca oluflturulan, Denetleme Kurulu ve fiube Denetleme Kurullar› taraf›ndan yap›l›r, denetleme raporlar› denetim yapan kurulun niteli¤ine göre, TPD Genel Merkez Yönetim Kurulu ve fiube Yönetim Kuruluna verilir. a. Atanmas› Madde 19: Yürürlük Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca, gerekti¤inde yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. Deneyimli olmas› tercih nedenidir. Bu Yönetmelik 19 maddeden oluflur ve 19/11/2005 tarihinden itibaren yürürlü¤e girer ve TPD Yay›n organlar›nda yay›nlan›r. Madde 14: Merkez Akademik Dan›flma Kurulu TPD E¤itim yönetmeli¤inde tan›mlanan esaslar uyar›nca kurulan akademik dan›flma kurulu Merkezlerde de hizmet verir. 18 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 RANA SEY ULUÇ’UN ARDINDAN RANA’YI ANLAMAK… Kardeflleri olmal› insan›n.. Aynen gemilerin limanlar› gibi.. Zaman zaman u¤rad›¤›n... Yükünü boflaltt›¤›n... Dalgalar dininceye dek koynunda bekledi¤in... Sonra aç›k denizlere u¤urlamal› seni... Geri dönece¤in günü beklemek umuduyla... Bazen rüzgara o açmal› yelkenini... Yana¤›na konan bir öpücü¤ün coflkusuyla, Halatlar› çözmeli... Seni çok ama çok özlemeli... Kardeflleri olmal› insan›n... Ermifl, bilge, hayat› ezbere okuyabilen... Düflünmediklerini düflündürebilen... Seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen... Gerekti¤inde senin için atefli tutabilen... Yoluna ›fl›k tutan... fiekillendirmeyi ö¤retmeli sana, Hayat›n çömle¤ini... Sana vermeli, so¤uk bir k›fl günü... Üzerindeki tek gömle¤ini... 19 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Rana SEY ULUÇ di ve ayn› zamanda da uygulamal› çal›flmalar yapt›. 21 Temmuz 1958’de Ankara’da do¤du. Orta ve lise ö¤renimini TED Ankara Koleji’nde tamamlad›. 1976 y›l›nda Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne girdi. Psikoloji Bölümü’nü 1980 y›l›nda bitirdi. Türk Psikologlar derne¤inin hizmet içi e¤itim seminerlerinde de görev ald›. Rana Sey Uluç’un biri k›z, biri erkek iki çocu¤u bulunmaktad›r. 1980 Eylül’ünde Berlin’e gitti. 1981 - 1984 y›llar› aras›nda Wedding Belediyesi Okul Psikolojisi Dan›flma Merkezi’nde psikolog olarak çal›flt›. Burada Berlin’de okuyan 5 -16 yafl Türk çocuklar›n›n sorunlar›na yönelik diagnostik çal›flma, psikolojik test uygulamalar›, Alman psikologlarla ortak rehberlik uygulamalar›, ö¤retmelere yönelik dan›flmanl›k ve rehberlik hizmetleri, özel e¤itim okullar›na gitmesi öngörülen Türk çocuklar›n›n görüflme ve psikolojik testler yoluyla de¤erlendirilmesi ve raporland›r›lmas› konular›nda çal›flt›. 1984 y›l›nda Berlin Kreuzberg Belediyesi Sa¤l›k ‹flleri Dairesi Çocuk ve Gençlik Psikiyatrisi Bölümü’nde psikolog olarak önce yar› zamanl›, sonra da tam kadrolu olarak çal›flt›. Kreuzberg’de yaflayan yabanc›, özellikle de Türk göçmenlerin çocuk ve ergen yafltaki çocuklar›na yönelik bir dan›flma ve rehberlik hizmetinin gelifltirilmesi, verilerin de¤erlendirilmesi, rapor haz›rlanmas› aflamalar›nda 1992 y›l›na kadar çal›flt›. Ekim 1993’de Türkiye’ye döndü. Annesi Liselotte Sey’e ait Liz Teyze çocuk yuvas›nda yöneticilik ve psikolojik dan›flmanl›k alanlar›nda çal›flt›. Ankara’daki çeflitli yuvalard,a ailelere yönelik dan›flmanl›k hizmetleri, ö¤retmen ve çocuk geliflim uzmanlar›na yönelik rehberlik hizmetleri ve seminerler verdi. Bunun yan›nda, yarat›c› drama ve Orff Ö¤retisi temelinde, müzik ve hareket e¤itimi konusunda Ankara, ‹stanbul, ‹zmir, Bursa ve Adana’da çeflitli e¤itimci gruplar›na ve kurumlara seminerler, kurslar ve atölye çal›flmalar› düzenle- SEVG‹L‹ RANA Seni ilk kez 1996 y›l›nda dernek çat›s› alt›nda okul öncesi meslektafllar›m›zla bir araya geldi¤imiz toplant›da tan›d›k ve orada seninle okul öncesi komisyonunda görev ald›k. Grubun içinde sadeli¤in, do¤all›¤›n, içtenli¤in, güler yüzün ve gülen gözlerinle dikkat çekiyordun. Okul öncesinde çal›flan psikologlar›n ve e¤itimcilerin kullanabilmesi için çocuklar›n duygusal, sosyal ve biliflsel geliflim süreçlerine iliflkin gözlemlerin sistematik bir biçimde yap›labilmesine imkan verecek psikolojik gözlem formunu oluflturmak amac›yla bir araya gelmifl olan komisyon üyelerinin önce bir grup, sonra da bir ekip ruhu kazanmas›nda senin de çok önemli katk›lar›n olmufltu. 20 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Dernek çat›s› alt›nda yapt›¤›m›z toplant›lara kimi zaman nefes nefese, elinde bir y›¤›n kitap doküman, da¤›lm›fl saçlar›n, pembe pembe olmufl güzel yüzün, biraz da gecikmenin verdi¤i mahsun bak›fllarla ve gülen gözlerinle gelir, “çocuklar› organize edip geldim. Önce bir sigara içeyim” derdin. Öylesine do¤al, öylesine içtendin ki hiç birimizin akl›na geç kald›¤›n için içerlemek gelmezdi. Çok sevdi¤in çocuklar›n› organize etmek için u¤rafl›rken, ayn› zamanda da çal›flmaya geç kalmamak için çok çabalad›¤›n› da bilirdik. Çal›flmalar s›ras›nda bazen öyle coflard›k ki seslerimiz dernek koridorlar›nda yank›lan›rd›. Çünkü o saatlerde (saat 22:00- 23:00) dernekte bizden baflka kimse olmazd›. Daha sonra bu saatler de bize yetmedi¤inden çal›flmalar›m›z evlere taflm›flt›. S›k s›k geldi¤imiz OR-AN flehrindeki evinde, bahçende kedinle, köpe¤inle ,çay›nla, pastanla her türlü çal›flma ortam›n› misafirperverli¤inle haz›rlam›fl olurdun. Bütün bunlar› yaparken de gülen yüzün, sakin yaklafl›m›n, olgunlu¤un, espirili sohbetin, rahatlat›c› ses tonun da eksik olmazd›. Öyle severek, e¤lenerek çal›flmaya dalard›k ki, ne çal›flmam›z›n, ne de aralardaki sohbetin hiç bitmesin isterdik. Bu arada, birikim ve deneyimlerini de bizimle sak›nmadan paylafl›rd›n. Bazen her maddeyi, cümle cümle, kelime kelime en do¤ru ifadeyi bulabilmek için saatlerce tart›flt›¤›m›z da olurdu. Öyle tart›flma anlar›nda bile, sakin, gülen ve verilen tepkilere karfl› flaflk›n bak›fllarla bakan bir çift güzel göz ile karfl›lafl›rd› bak›fllar›m›z. Hep bir yerlere koflturur, hep bir yerlere yetiflmeye çal›fl›rd›n. Hiçbir taraf› da aksatmamaya çal›flarak, hem çocuklar›na, hem ifline, hem çal›flmam›za, hem de özel yaflam›na… Bu arada çok yorulmuflsun fark edemedik. Ne zaman ihtiyaç duysak, dostane bir flekilde hemen de yetiflirdin elinden geldi¤ince çabuk, paylafl›mc› bir biçimde. Bu arada emektar Reno 5’ini de unutmamak laz›m. Dört tekerlekli, k›rm›z› kütüphane, senin oldu¤u kadar onun da az eme¤i geçmedi bizlere. Tafl›nmad›k kitap doküman, tafl›nmad›k ekip eleman› kalmad›. Çal›flmam›z›n form oluflturma ve kullan›ma sunma bölümü tamamland›ktan sonra bir süre ara verdik çal›flmaya. Ama bu arada da dostlu¤umuz, arkadafll›¤›m›z, iflbirli¤imiz, paylafl›mlar›m›z hiç bitmedi, hep sürdü. 2005 Ocak’da tekrar bir araya geldik. Nas›l da hevesle bafllad›k norm çal›flmas›na. Önce ön bilgi ve form bas›m› için, sonra da da¤›t›m› için az emek sarf etmedin. Yaz tatili için çal›flmaya ara vermifltik. Eylül’de tekrar buluflacakt›k. Ama bir de bakt›k ki sen Almanya’daym›fls›n. Biz de sand›k ki, her zaman gitti¤in gibi yine Almanya seyahatindesin. Art›k gelsen de bafllasak çal›flmaya derken rahats›zl›¤›n sebebiyle orada oldu¤unu ö¤rendik. Ancak yan›nda olamad›k. K›sa zaman sonra da ac› haberini ald›k. Çal›flmaya bafllamak üzere toplanmay› beklerken, senin törenin için Eylül’ün 22’sinde bir araya gelmek varm›fl kaderde. Ne kadar çok sevenin varm›fl. Seni u¤urlarken orada olan kalabal›k bunu çok iyi ifade ediyordu. Çok erken oldu gidiflin Sevgili Rana. Yar›m kald› bir çok fleyimiz. Nas›l elimiz var›p da tekrar bafllayabilece¤iz? Yüre¤imiz nas›l sensiz bir araya gelmeye dayanacak bilemiyoruz diye düflünürken, yine senin için bu yaz›y› sat›rlara dökmek için bir araya geldik zor da olsa. Çok kötü bir sürpriz yapt›n bize. Sensizli¤e nas›l al›flaca¤›z bilemiyoruz. Geride b›rakt›¤›n iki güzel çocu¤un, eflin ve baban, köpe¤in, dostlar›n, arkadafllar›n, meslektafllar›n… Hepimiz seni çok özleyece¤iz. Çok sevdin. Çok sevildin. 21 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Feza Altuncan ARKUN Feray ATALAY Sema KARAKELLE Meral Özduygu ONAK Filiz Güner ÖZDUYGU Melda Fügen fiENYURT 29 Ocak 2005, Okul Öncesi Komisyonu 22 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 ÖZEL GÜNDEM S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹ Son y›llarda ülkemizde, siyaset psikolojisi kapsam›nda de¤erlendirilebilecek, psikoloji alan›nda yap›lan yüksek lisans ve doktora tezlerinin say›s›nda bir art›fl oldu¤u söylenebilir. Ancak, bu çal›flmalar›n daha çok lisans üstü düzeyde yürütüldükleri ve psikoloji lisans programlar›nda siyaset psikoloji derslerine yer verilmedi¤i düflünüldü¤ünde, lisans ö¤rencilerinin ve pek çok psikolo¤un bu alanda yeterince fikre sahip olmad›¤› tahmin edilmektedir. Oysa, siyaset psikolojisinin ele ald›¤› konular, içinde yaflad›¤›m›z sosyal ve siyasal sistemi anlamam›z ve sorgulamam›z aç›s›ndan oldukça önemlidir. Bu yönüyle siyaset psikolojisi, yaln›zca araflt›rmac›lar›n de¤il, alanda çal›flan psikologlar›n ve ö¤rencilerin de ilgisini çekecektir. Buradan hareketle, Bültenin bu say›s›n›n özel gündeminde, siyaset psikoloji hakk›nda genel bir görüfl oluflturmas› amac›yla, öncelikle alan› tan›tan yaz›lara, ard›ndan alanda üzerinde en çok çal›fl›lan “siyasal düflünme, propaganda, ›rkç›l›k, otoriteryanizm ve sosyal bask›nl›k yönelimi” gibi konularda gerçeklefltirilmifl baz› araflt›rmalar›n özet çevirilerine ve derlemelere, son olarak da bir süredir gündemi meflgul eden okullarda yaflanan olaylara, sokak eylemlerine ve bilim insanlar›n›n olaylar karfl›s›ndaki tav›rlar›na iliflkin elefltirel bir yaz›ya yer verilmektedir. Bunlara ek olarak gündemin sonunda, Türkçe olarak yay›nlanm›fl siyaset psikolojisi araflt›rma ve yaz›lar›n› içeren bir bibliyografya yer almaktad›r. Bu kapsamda özel gündemde yer alacak konu bafll›klar› s›ras›yla flöyledir: • Siyaset psikolojisi nedir? • Post-modernlik, kimlik siyaseti ve siyaset psikolojisi üzerindeki di¤er siyasi etkiler • Siyasal düflünmeye nörobiliflsel yaklafl›m • Kamuoyu ve Propaganda • Irkç›l›¤a psikolojik bak›fl • Farkl› fakültelerde okuyan ö¤rencilerin siyasal ideolojileri, otoriteryanizm ve dindarl›k düzeyleri • ‹ngiliz Avam Kamaras›’ndaki siyasi inanç sistemleri ve Biliflsel biçem • Alg›lanan grup statüsü farkl›l›klar› ile cinsiyet, etnik köken ve dinin sosyal bask›nl›k yönelimi üzerindeki etkisi • Siyaset psikolojisi kapsam›nda Türkçe yay›nlanm›fl araflt›rma ve yaz›lar Siyaset psikolojisi alan›yla ilgilenen meslekdafllar›m›z ve ö¤rencilerimiz için yararl› bir kaynak olmas› dile¤iyle... Özel Gündem Yay›n Yönetmeni Dr. Psk. Derya Hasta S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹ NED‹R? Uzm. Psk. Özlem D. Gümüfl* Siyaset psikolojisi disiplinler aras› bir aland›r. Psikolog, siyaset bilimci, tarihçi, psikiyatrist, sosyolog, antropolog, hukukçu ve e¤itimci gibi birçok uzman bu alanda çal›flmalar›n› sürdürmektedir. Bu makale boyunca bu genifl alan tan›t›lmaya çal›fl›lacakt›r. Çal›flman›n genel çerçevesini, siyaset psikolojisinin tarihi, geliflimi, üniversitelerdeki yeri ve alan›n baz› temel konular› oluflturmaktad›r. Tarihi, antik ça¤lara da dayand›r›labilen siyaset psikoloji, disiplin olarak 1. ve 2. Dünya Savafllar› s›ras›nda ortaya ç›km›flt›r. Yo¤un bilgi birikimi, bilimsel yöntemlerin kullan›m›ndaki güven ve teknolojik geliflmeler, siyaset psikolojisinin siyaset bilimi ve psikolojinin bir çocu¤u olarak do¤mas›na zemin haz›rlam›flt›r. Ayr›ca, siyasi kar›fl›kl›¤›n artmas›, 1. Dünya savafl›n›n ak›ld›fl› ve y›k›c› etkileri, modern totaliter rejimlerin yükselifli, kitle iletiflim araçlar›n›n yayg›n olarak propaganda amaçl› kullan›m› ‘siyaset’ ve ‘psikoloji’ aras›ndaki iliflkinin anlafl›lmas›n› zorunlu k›lm›flt›r (Deutsch & Kinnvall, 2002). Siyaset ve psikoloji aras›ndaki iliflki ilk olarak Chicago Üniversitesi ö¤retim üyesi Charles Meriam taraf›ndan kurulmufltur. Ancak, disiplinin kurucusu olarak Meriam de¤il de onun ö¤rencisi Harold D. Lasswell kabul edilmektedir (Deutsch & Kinnval, 2002). Lasswell’ in çal›flmalar›n›n siyaset psikolojisinin tan›nmas›nda ve geliflmesinde çok önemli katk›lar› olmufltur. Afla¤›da, siyaset psikolojisinin geliflimini izlemek aç›s›ndan faydal› olabilece¤i düflünüldü¤ünden, Lasswel’inkilerle birlikte alanda yaz›lm›fl baz› kitaplar›n kronolo*At›l›m Üniversitesi Ö¤retim Görevlisi jisi verilmektedir. Verilecek olan bu liste, The Journal of Abnormal and Social Psychology (1921’ den beri), The Journal of Social Issues (1945’ten beri) ve Political Psychology’ de yay›nlanan makaleleri ve Knutson’ un (1973) Handbook of Political Psychology’si gibi makalelerin bir araya getirildi¤i kitaplar› d›flar›da b›rakmaktad›r. Ward’ ›n (2002) oluflturdu¤u bu liste flöyledir: • Psychopathology and Politics (Lasswell, 1930), • World Politics and Personal Insecurity (Lasswell, 1935) • Escape from Freedom (Fromm, 1941) • Power and Personality (Lasswell, 1948) • Psychological Frontiers of Society (Kardiner, 1949) • The Authoritarian Personality (Adorno, Frenkel-Brunswick, Levinson, & Sanford, 1950) • The Lonely Crowd (Reisman, 1950) • Childhood and Society (Erikson, 1950), • The Operational Code of the Politburo (Leites, 1951) • The Psychology of politics (Eysenck, 1954) • Eros and Civilization (Marcuse, 1955) • Woodrow Wilson and Colonel House (George & George, 1956) • Opinions and Personality (Smith, Bruner, & White, 1956) • Structure of Freedom (Bay, 1958) • Young Man Luther (Erikson, 1958) • Freedom and Culture (Lee, 1959) • Political Socialization (Hyman 1959) • Life Against Death (Brown, 1960) 24 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 • Open and Closed Mind (Rokeach, 1960) • The American Voter (Campbell, Converse, Miller, & Stokes, 1960) • Small Groups and Political Behavior (Verba, 1961) • Political Ideology (Lane, 1962) • Personality, Politics and Nation Building (Pye, 1962) • Thought Reform and the Psychology of Totalism (Lifton, 1963) • Human Nature in Politics (Davies, 1963) • The Civic Culture (Almond, & Verba, 1963) • The Symbolic Uses of Politics (Edelman, 1964) • Children and Politics (Greenstein, 1965) • The Lawmakers (Barber, 1965) • The revolutionary Personality (Wolfenstein, 1967) • Psychological Dimensions of Foreign Policy (De Rivera, 1968) • Obedience to Authority (Milgram, 1969) • Children in the Political system (Easton, & Dennis, 1969) • Ghandi’s Truth (Erikson, 1969) • Personality and Politics (Greenstein, 1969) • Studies in Machiavelianism (Christie, & Geis, 1970) • White Racism (Kovel, 1970) • Victims of Groupthink (Janis, 1972) • Presidential Character (Barber, 1972) • The Psychology of Conservatism (Wilson, 1973) • The Power Motive (Winter, 1973) Siyaset psikolojisinin geçmiflini anlamaya yönelik çal›flmalar›yla dikkat çeken Catelleni (1995), her on y›ldaki de¤iflimlere göre siyaset psikolojisinin tarihini özetlemektedir. Ona göre, 1940 ve 50’lerde kiflilik özelliklerinin siyasi davran›fltaki (özellikle liderin davran›fl›ndaki) rolüne odaklan›lm›flt›r. Siyasi davran›flta bulunabilme, çocukluk dönemine dayanan ve psiko-analitik terminolojiyle aç›klanabilecek dengeli bir kiflilik özelli¤inin sayesinde mümkündür. Adorno ve arkadafllar›n›n otoriteryan kiflilik kuram› bu döneme örnek olabilecek bir çal›flmad›r (Adorno, FrenkelBrunswik, Levinson, & Sanford, 1950). Sonraki yirmi y›lda (1960 ve 70’lerde) kamuoyu ve ‘seçme davran›fl›’na iliflkin çal›flmalarda büyük bir patlama olmufltur. Yap›lan genifl çapl› araflt›rmalara göre, denekler siyasi tercihte bulunurlarken s›n›rl› bilgi kullanmaktad›rlar. Bu yüzden seçmenlerin mant›ks›z davrand›klar› sonucuna var›lm›flt›r. Söz konusu tarihlerde bu durum ‘aile etkisi’ ya da ‘sosyalleflme’ nin rolü ile aç›klanm›flt›r (Catelleni, 1995) . Catelleni’ ye (1995) göre, 1970’lerden 80’lere kadar, dikkatler tutum ve davran›fllardan bilgi iflleme mekanizmalar›na, motivasyona dayal› aç›klamalardan, biliflsel yeteneklere dayal› aç›klamalara çevrilmifltir. Bir dizi araflt›rmada, siyasi bilifl anlafl›lmaya çal›fl›lm›fl ve siyasi davran›fl›n mant›ks›z olmad›¤› sonucuna var›lm›flt›r. Ayr›ca, bilgi iflleme konusunda insanlar›n s›n›rl› kapasitesine dikkat çekilmifltir. Günümüzde ise siyaset psikolojisi, ba¤lamsal ve kurumsal etkilere, özelikle kültüre vurgu yapmaktad›r. Savunulan en önemli düflünce ise, do¤ru ve gerçekle ilgili düflüncelerimizi do¤rudan dünyayla etkileflim yoluyla kazanamayaca¤›m›z, bunlar›n biraz da kültürümüzün ürünü oldu¤u gerçe¤ini kabul etmemizin gereklili¤idir (Rosenberg, 2002). 25 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Siyaset psikolojisinin tarihini flekillendiren büyük ölçüde bu alandaki bilim adamlar›n›n yapt›klar› çal›flmalard›r. Bu nedenle, sonraki bölümde bu bilim adamlar›n›n yo¤unlukla bulunduklar› üniversite ve açt›klar› siyaset psikoloji yüksek lisans programlar› hakk›nda k›saca bilgi verilecektir. Üniversitelerde Siyaset Psikolojisi Siyaset psikolojisi alan›ndaki ilk yüksek lisans program›, 1970’ lerde, Milli Bilim Fonu’nun deste¤iyle hem psikoloji hem de siyaset bilimi alan›nda, çift ana dal olarak, Yale Üniversitesi’nde aç›lm›flt›r. Bu programda ö¤renciler hem siyaset bilimi hem de psikoloji dersleri almakta, ancak tezlerini yaln›zca siyaset psikolojisi alan›nda yazmaktayd›lar. Program, ‘gerçek anlamda disiplinler aras› bir çal›flma, her iki alan› çok iyi bilmekle mümkündür’ temel görüflüne dayanmaktayd›. Disiplinler aras› çal›flma yapanlar›n ço¤u, yaln›zca bir alan› çok iyi bilenlerden yani, kendi alanlar›nda profesyonel, di¤erinde amatör olan kiflilerden oluflmaktayd›. Yale Üniversitesi bu sorunun çözümü için yukar›da sözü edilen yolu izlemifltir. Ancak, takip eden programlar ayn› hassasiyeti devam ettirememifltir (Ward, 2002). On y›l sonra, 1982’ de New York Devlet Üniversitesi ve Wisconsin Üniversitesi, 1988’de New York fiehir Üniversitesi, 1989’da Kaliforniya Üniversitesi (Irvine), 1990’da Ohio Devlet Üniversitesi, Minnesota ve George Washington Üniversitesi’nde siyaset psikoloji yüksek lisans› aç›lm›flt›r. Amerika d›fl›ndaki üniversitelerdeki program say›s› azd›r; Melbourne, Özgür Berlin, Kopenhag, Yahudi ve Londra Ekonomi Üniversitesi Siyaset Psikoloji programlar› bunlar›n aras›nda yer almaktad›r (Ward, 2002). Ülkemizde ise, lisansüstü programlarda siyaset psikolojisi derslerine yer verilse de (örne¤in, Ankara Üniversitesi’nde sosyal psikolo- ji yüksek lisans ö¤rencileri Siyaset Psikolojisi dersi almaktad›r), bu adla aç›lm›fl bir yüksek lisans ya da doktora program›na rastlanmamaktad›r. ‹zleyen bölümde art›k kurumsal bir kimlik kazanm›fl siyaset psikolojisi alan›n›n temel baz› konular› tart›fl›lacakt›r. Önemli Siyaset Psikolojisi Konular› Siyaset psikolojisi disiplin olarak kuruldu¤undan bu yana alanda, burada da s›ras›yla özetleri verilecek olan, siyasal ideoloji, siyasal kat›l›m, siyasal kampanya ve siyasal sosyalleflme gibi konularda etkili çal›flmalar yap›lm›flt›r. 1- Siyasal ‹deoloji Siyasal ideoloji dendi¤inde akla ilk gelen isimlerden biri Eysenck’tir. Eysenck siyasal tutumlar›n dört basamakl› olarak s›n›fland›r›labilece¤ini öne sürmektedir. Bu basamaklar›n en alt seviyesinde birbiriyle iliflkisiz ve birbirinden türetilemeyecek ‘özel düflünceler’ bulunmaktad›r. “Bu düflünceler kendilerinden ileriye gidemez ve bu düflüncelere sahip kiflilerin kiflilik özellikleri ya da ideolojileri hakk›nda bir ipucu vermezler” (Eysenck, 1954, s.111). ‹kinci s›rada, kiflinin kiflilik yap›s›n› oluflturan ve tekrarlanabilir ‘al›fl›lm›fl düflünceler’ gelmektedir. Üçüncü s›rada ise, birçok düflünceden oluflarak belli bir konu hakk›nda kiflinin biliflsel, duygusal ve davran›flsal yönelimini oluflturan ‘tutumlar’ vard›r. Ancak, Eysenck’ e göre, “tutumlar da birbirinden ba¤›ms›z de¤ildir, bunlar da tutum-üstü diye adland›r›labilecek ‘ideoloji’lere ba¤l›d›r” (Eysenck, 1954, s.113). Eysenck’ in bak›fl aç›s› Yahudi düflmanl›¤›na iliflkin bir örnekle aç›klanabilir. 26 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Örnek: ‹DEOLOJ‹ (Muhafazakarl›k) TUTUM (Yahudi Düflmanl›¤›) ALIfiILMIfi DÜfiÜNCELER ÖZEL DÜfiÜNCELER (Yahudiler ikinci s›n›f vatandaflt›r.) (Finkelstein alçak bir yahudidir.) Eysenck’e göre muhafazakarl›k-radikallik, sol-sa¤ gibi siyasi ideolojileri özetleyen bir boyuttur. Sol-sa¤ ayr›m› ilk defa 1789 Frans›z ‹htilali s›ras›nda partilerin bir at nal› fleklinde dizilifliyle ortaya ç›km›flt›r. Bu bilgiye göre, radikaller konuflmac›n›n sol taraf›nda, muhafazakarlar sa¤›nda, merkezde ise liberaller oturmaktad›r. Daha sonra bu oturma konumlar›, 19 ve 20. yüzy›lda Bat› Avrupa ve Amerika’daki siyasal ideolojileri tan›mlamakta kullan›lan popüler kavramlar haline gelmifltir (Braungart, 1986). 2- Siyasal Kat›l›m Siyasal kat›l›m, yaln›zca oy verme, protestoya kat›lma, devrimsel davran›fl, bir hükümete hizmet vermek gibi etkinliklerden öte, daha genel bir olgudur ve pek çok eylemi içermektedir. Rosen ve Salling (1971), deneklerin siyasal kat›l›m düzeyini ölçmek için anketlerinde afla¤›daki maddelere yer vermifllerdir. 1. Var olan bir siyasal bir politikay› desteklemek veya politika de¤iflimi için herhangi bir dilekçe imzalad›n›z m›? 2. Gerekli bir de¤ifliklik için hiç imza toplama eyleminde bulundunuz mu? 3. Siyasi bir lider ya da siyasi bir parti için çal›flt›n›z m›? 4. Yerel ya da milli politikay› etkilemeyi hedefleyen bir gösteri ya da toplant›ya kat›ld›n›z m›? 5. ‘Genç Demokratlar, Genç Cumhuriyetçiler’ gibi etkin siyasal gruplara üye oldunuz mu? 6. Lise baflkanl›¤›, ö¤renci temsilcili¤i gibi görevler ald›n›z m›? 7. Dergi ve gazetelerden siyasi olaylar› düzenli takip eder misiniz? 8. Siyasi içerikli bir rozet takt›n›z m›? 9. Siyasi bir lider veya mesele için ‘tampon ç›kartmas›’ yap›flt›rd›n›z m›? 10. Toplumsal de¤iflimi hedef alan bir grubu temsil ettiniz mi? Siyasal kat›l›m›n az olmas›na yönelik, sosyolojik bak›fl aç›s›yla yap›lan aç›klamalara göre, göç ve grup ba¤lar›n›n kopmas›yla insanlar siyasi olarak daha az duyarl› hale gelmifllerdir (Sears, 1987). Di¤er yandan, siyasal kat›l›m› bireysel boyutta inceleyen araflt›rmac›lar, siyasal kat›l›m›n çok olmas›n›n sa¤l›kl› kiflilik özelli¤i, yüksek kendine-sayg›, güçlü benlik-tatmini gibi de¤iflkenlerle aç›klanabilece¤ini savunmaktad›rlar (Knutson, 1973). Siyasi liderleri araflt›ran psiko-biyografik araflt›rmalar, verilere ulafl›labilirlik aç›s›ndan ve bu tarz araflt›rmalardaki yorumlar›n araflt›rmac›lar›n kendi görüfllerinden etkilenebilece¤i düflüncesiyle çok elefltirilmektedir. Yine de k›s›tl› yöntemlerle araflt›r›lan Nixon, Lenin, Wilson, Lincoln ve Roosevelt’in kifliliklerinin ve kendilerine olan güvenlerinin son derece sa¤lam oldu¤u bulunmufltur (Glad, 1973). 3-Siyasal Kampanyalar Stone (1998,s.1), kitab›nda Mao Zedong’ tan bir al›nt› yapar: ‘Siyaset kan dökülmeyen bir savafl, savafl ise kan dökülen bir siyasettir.’ Günümüz kampanyalar›n› anlayabilmek için bu k›s›mda bir analojiye yer verilecektir. Acaba gerçekten 27 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 siyaset bir savafl m›d›r? Goodwin (1998), siyasal kampanyalar ve Çin savafl teknikleri aras›nda çok ciddi paralellikler saptam›flt›r. fiimdi s›ras›yla bunlar› inceleyelim: Kazan›rken: Sald›r› için askerleri gönder: Rakiplerin için olumsuz reklam yap (Feder, 2000), yeni bir vergi politikas› olufltur, yandafllar›n için mitingler düzenle ve onlar› cesaretlendir. Rakibinle yüz yüzeyken: Gülücü¤ün alt›nda b›çak gizle: Her zaman bar›flsever gözük ama bir yandan da b›ça¤› kullanmaya haz›r ol. fieftaliler için erikleri kurban et: Bütün oylar› alamayaca¤›n›, flampiyon olmayaca¤›n› da düflün, yapman gereken toplayabilece¤in kadar puan toplamak. Sald›r›rken: Y›lan› uyand›rmak için yere vur: Rakibinin ilgisini çekmek için baz› manevralar yap. Kaplan› da¤lara do¤ru çek: Avantajl› durumdayken asla rakibine sald›rma, durumunun bozulmas›n› bekle ve bunun için çabala. Kargafla varken: Ateflin alt›ndan çekil: Rakibine hiçbir koz verme, yaln›zca ‘ev ödevi’ni yap, yani zay›f durumunun sebeplerini araflt›r. Pek tabii ki senin de hatalar›n olabilir, çünkü sen Ronald Reagan gibi ‘teflon baflkan’ de¤ilsin ki yapt›¤›n hatalar› insanlar ‘istisnalar kaideyi bozmaz’ zihniyetiyle de¤erlendirsin. ‹lerlerken: Çürük tahtalar›n yerini çelik sopalarla de¤ifltir: Rakibini gözünde büyütece¤ine, zay›f taraflar›n› görmeye çal›fl. Misafir de¤il ev sahibinin rolünü oyna: Edilgen durumu etkin duruma çevir. Di¤erlerinden geriyken ‘sald›r› için haz›rlan›yoruz’ imaj› ver. Emin ol ki birkaç gün içinde size sald›racaklar ve ortam yine size kalacakt›r. Kaybederken: Teslim olmak yenilgidir: Gerilerdeyseniz yapaca¤›n›z tek fley yenilgiyi zafere dönüfltürmek için argümanlar›n›z› tekrarlamak olacakt›r. Seçimleri kazanamam›fl olabilirsiniz ama kendinize, partinize ve düflüncelerinize olan sayg›n›z› kaybetmeyin. Unutmay›n ki her zaman yeni bir seçim daha vard›r. Bu stratejilerden sonra belki de kampanyalar› savafl gibi görmeye bafllad›n›z bile. Ancak, herkesin ayn› flekilde gördü¤ünden emin olamay›z, çünkü yetifltirilifl tarz›, sosyalleflme süreci bu tarz düflünceler üzerinde oldukça etkilidir. Bu ba¤lamda siyasal sosyalleflme sürecinden söz etmek yerinde olacakt›r. 4- Siyasal Sosyalleflme Bu süreç herkesin yaflad›¤›, çeflitli basamaklardan oluflan, siyasal dünyay› anlamland›rma sürecidir. Niemi (1973), bu basamaklara s›ras›yla flu isimleri vermifltir: 1-politiklefltirme, 2-kiflilefltirme, 3-ideallefltirme ve son olarak 4-kurumsallaflt›rma. Politiklefltirme, çocu¤un aileden ve okuldan daha üstte bir otorite oldu¤unu kavramas›d›r. Yedi ve 8 yafllar›nda destek, itaat ve sayg› talep eden d›fltan bir gücün fark›na var›rlar. Bu fark›ndal›klar erken yaflta siyasal görüfllerin oluflmas›n› sa¤lar. Kiflilefltirme, çocuklar›n siyasal otoriteleri tek bir kifli-cumhurbaflkan› ya da polis- arac›l›¤›yla kavramas› anlam›na gelmektedir. Bu bulgular, kiflilerin biliflsel s›n›rl›l›klar›na iflaret eder, çünkü, cumhurbaflkan›n› ö¤renmek ‘parlamento’ gibi 28 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 karmafl›k bir oluflumu ö¤renmekten daha kolayd›r. 3- Aile devletin idare flekli ad›na örnek teflkil eder (Uygunluk kuram›) ‹deallefltirme, çocuklar›n siyasal otoriteleri güvenilir, iyi huylu ve yard›msever alg›lamalar›d›r. Politikac›lar›n ihtiyac›m›z›n oldu¤u her zaman bize yard›m etti¤ini, hemen hemen hiç hata yapmad›klar›n› ve herhangi birisinden daha çok fley bildiklerini düflünürler. Birçok çocuk hükümette yap›lan her fleyin, her zaman en iyi amaçlara hizmet etti¤ini düflünmektedir. 4- Ailede ö¤renilen siyasal de¤erler içsellefltirildi¤i için uzun süre etkili olur (‹lk etki kuram›) Son olarak kurumsallaflt›rma, insandan ba¤›ms›z, hükümet, kongre gibi kavramlar›n ö¤renildi¤i aflamad›r. Bu aflamada, daha önce bahsedilen cumhurbaflkan›, polis gibi figürlerin flahs›na yap›lan at›flar kurumlara yönlendirilir. Çocuklar büyüdükçe kafalar›ndaki imajlar çok çabuk ve çarp›c› bir flekilde de¤iflir. Zamanla birey yerine kurumlar› daha fazla telaffuz etmeye ve bireylerin hatalar›n› daha çabuk anlamaya bafllarlar. Bireyleri art›k sahip olduklar› pozisyondan ba¤›ms›z de¤erlendirebilirler. Siyasal düflüncelerin oluflumu üzerinde ailenin çok büyük etkisi vard›r, örne¤in solcu ailelerin çocuklar›n›n genelde solcu, sa¤c›lar›n›nkinin de sa¤c› olma yönünde ciddi bir e¤ilimleri vard›r (Thomas, 1971; Himmelweit, 1983). Ancak, zamanla ailenin etkisi azal›r ve yerini di¤er çevresel de¤iflkenlere b›rak›r (Ozankaya, 1966). Ailenin siyasal düflünce üzerindeki rollerini afla¤›daki gibi s›ralayabiliriz (Searing, Schwarts, & Lind, 1973): 1- Aile mevcut siyasal otoriteyi destekleyici de¤erleri aktar›r (Destekleyici kuram) 2- Yafll› neslin siyasal de¤erlerini genç nesle aktard›¤› için bir devaml›l›k sa¤lar (Devaml›l›k kuram›). 5-Ailede ö¤renilen siyasal de¤erler çocukluk ve ileri yafllarda karfl›lafl›lan di¤er uyar›c›lara verilecek olan tepkileri büyük ölçüde flekillendirir (Yap›land›r›c› kuram). Bu kuramlar, bazen tutars›z sonuçlar ortaya koysalar da genel olarak literatürde destek görmüfllerdir. Jennings ve Niemi’ye (1971) göre, siyasal sosyalleflme sürecinde aile içindeki en etkili kifli babad›r. Baban›n etkisi annenin tarafs›z oldu¤u zamanlarda daha fazlad›r.Annelerin partizan oldu¤u durumlarda ise çocuk daha çok annenin görüflüne yatk›nl›k göstermektedir. Beck ve Jennings’ in (1972) çal›flmas›nda ise genifl ailenin etkisi de hesaba kat›lm›fl ve baba taraf›n›n anne taraf›ndan daha bask›n oldu¤u bulunmufltur. Yukar›daki grafikte görüldü¤ü gibi baba taraf› yani babaanne ve baban›n babas› çocu¤un düflüncesi üzerinde anne taraf›na göre belirgin bir flekilde daha etkilidir. Sonuç Bu makalede siyaset psikolojisi alan› tan›t›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Özellikle ülkemizde çok yeni tan›nmaya bafllanan bu alan›n kurucular›, dünyadaki geliflimi, yayg›nl›¤› ve araflt›rma konular›na iliflkin baz› temel bilgiler aktar›lmak istenmifltir. Sistematikleflmifl bilgi eksikli¤inden kaynaklanan sorunlardan dolay› kimi noktalar tüm yönleriyle tart›fl›lamam›flt›r. Kuflkusuz bu boflluk, giderek 29 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 artan disiplinler aras› çal›flmalarla kapat›lacakt›r. Ayr›ca, özellikle Türkiye’ de yap›lacak olan çal›flmalar, önceki ç›kar›mlar›n kültürler aras› geçerlili¤inin s›nanmas›n›n yan›nda, kültürümüze özgü saptamalarla alana renklilik katacakt›r. Himmelweit, H.T. (1983). Political socialization. International Social Science Journal, 86, 237-256. Jennings, M.K. & Niemi, R.G. (1971). The division of political labor between mothers and fathers. The American Political Science Review, 65, 69-82. Kaynaklar Knutson, J.N. (1973). Personality in the study of politics. In: J.N. Knutson (Ed.), Handbook of Political Psychology. San Fransisco: Jossey-Bass. Adorno, T.W., Frenkel-Brunswik, E., Levinson, D.J., Nevitt Sanford, R. (1950). The Authoritarian Personality. New York: Norton & Company. Niemi, R.G. (1973). Political socialization. In: J.N. Knutson (Ed.), Handbook of Political Psychology. San Fransisco: JosseyBass. Beck, A.P., &Jennings, M.K. (1972). Parents as ‘middlepersons’ in political socialization. The Journal of Politics, 37, 83-107. Özankaya, O. (1966). Universite Ö¤rencilerinin Siyasal Yönelimleri (Political Tendencies of University Students). Ankara: A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay›nlar›. Braungart, R.G. (1986). Moderate-extreme and left-right sources of youth politics: A typology. Journal of Political and Military Sociology, 14, 199-213. Catellini, P. (1995). Political Psychology. In Semin & Fiedler, Applied Social Psychology, pp. 282-311. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. Rosen, B., & Salling, R. (1971). Political participation as a function of internal-external locus of control. Psychological Reports, 29,880-882. Rosenberg, S. (2002). Reconstructing Political psychology: Current obstacles and new direction. In K.R. Monroe (Ed.), Political Psychology. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. Deutsch, M, & Kinnvall, C. (2002). What is Political Psychology? In K.R. Monroe (Ed.), Political Psychology. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. Searing, D., Schwartz, J.J., & Lind, A.E. (1973). The structuring principle: Political socialization and belief systems. American Political Science Review, 67, 425-442. Eysenck, H.J. (1954). The Psychology of Politics. New York: Frederick A. Praeger, Inc. Sears, D.O. (1987). Political Psychology. Annual Review of Psychology, 38, 229-255. Feder, D. (2000). ‘Negative‘ Ads often more good than bad. Human Events, 56,3,10-13. Stone, L.A. (1998). Notes toward a definition of politics. ATS Publication: Ankara. Glad, B. (1973). Contributions of Psychobiography. In J.N. Knutson (Ed.), Handbook of Political Psychology (pp. 296-322) San Fransisco: Jossey-Bass. Thomas, L.E. (1971). Family correlates of student political activism. Developmental Psychology, 4 (2), 206-214. Goodwin, B.S. (1998). Campaign stratagems. Campaigns & Elections, 19,8,44-46. Ward, D. (2002). Political Psychology: Origins and Development. In K.R. Monroe (Ed.), Political Psychology. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. 30 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 POST-MODERNL‹K, K‹ML‹K S‹YASET‹ ve S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹ ÜZER‹NDEK‹ D‹⁄ER S‹YAS‹ ETK‹LER* gruplar›n siyasi ve entellektüel olarak ay›rt edilmelerini sa¤layan, ayr› dersleri, okumalar›, profesörleri, ö¤rencileri, dan›flmanlar›, yurtlar› ve merkezleri bulunmaktad›r. Bu durum, kimlik siyaseti kavram›yla aç›klanmaktad›r ve evrensel, nesnel gerçekleri yads›yan post-modernli¤in bir alt dal›d›r. Uzm. Psk. Özlem D. Gümüfl Siyaset Psikolojisi ve Kültür Savafllar› Geleneksel olarak, sosyal bilimcilere iyi bir araflt›rman›n yaln›zca özenle yap›lmas› de¤il, çal›flman›n deseni, uygulan›fl› ve rapor ediliflinin de nesnel olmas› gerekti¤i ö¤retilir. ‹nsanlar›n ço¤u, araflt›rmac›lar›n, çal›flmalar›nda hoflland›klar› ve hofllanmad›klar› fleyleri, ba¤l› olduklar› de¤er yarg›lar›n› ve ideolojilerini bir kenara b›rakmalar›n›n ütopik oldu¤unu bilir. Ancak, yine de onlardan önyarg›lar›n› olabildi¤ince azaltacak tedbirler almalar› beklenir. Son y›llarda, post-modernlik ad› alt›nda insanlar, bir tak›m mutlak ‘gerçek’leri ele alan bilimlerde bile nesnel ‘gerçek’lerin olamayaca¤›na inand›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Bunun yerine bütün ‘gerçek’lerin, tarihi, kültürel ve co¤rafi koflullar ile cinsiyet, s›n›f, etnik kimlik gibi demografik özelliklerin etkisiyle yap›land›r›ld›¤› savunulmaktad›r. Bu görüflü yans›tan en önemli iflaret de kullan›ld›¤› her yerde ‘gerçek’ kelimesinin t›rnak içine al›nmas›d›r. Bütün demografik gruplar›n, yaln›zca kendi üyeleri taraf›ndan anlafl›lan ‘gerçek’leri oldu¤una inan›l›r. Daha önceki y›llarda oluflturulmufl ›rkç› ve cinsiyetçi varsay›mlara bak›l›rsa, bu gerçekler de¤iflik grup üyelerinin birbiriyle uyumsuz olan ö¤renme, düflünme ve davran›fl flekilleridir. Bu *Suedfeld, P. (2002). Postmodernism, Identity Politics, and other Political Influences in Political Psychology. K.R. Monroe (Ed.), Political Psychologyi (pp. 315-328). New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates, Publishers. Post-modernli¤i ve kimlik siyasetini benimseyenler, geleneksel bilim nesnelli¤inin taraftarlar›n› ideallerine ulaflamamakla elefltirirken, ayn› zamanda do¤as› gere¤i nesnelli¤e ulafl›lamayaca¤›n› ve bunun ahlaki olarak yanl›fl oldu¤unu savunurlar. Onlara göre, bilimin ve ö¤retmenin öncelikli amac›, toplumu belirli gruplar›n yarar›na yeniden flekillendirmek olmal› ve bu amac› engelleyen araflt›rmalar yap›lmamal›, yap›ld›ysa yay›nlanmamal› ve kesinlikle ö¤retilmemelidir. Post modernlik, kimlik siyaseti ve yap›salc›l›¤›n ortaya ç›kmas›, bilim çevrelerinde, birçok üniversitenin ayn› zamanda birer dini kurum oldu¤u dönemlerden beri görmedikleri bir ortam›n oluflmas›na neden olmufltur. Bir kiflinin mant›¤›ndan çok duygular›na seslenen, karakteri öldüren, karfl›tlar›n› fleytanlaflt›ran ve iflbirli¤i sonucunda da suçluluk hissedilmesine yol açan eski ve yeni kuramlar aras›ndaki çarp›flma mecazi olarak ‘kültür savafllar›’ denebilecek, düflmanca bir seviyeye yükselmifltir. Psikoloji ve Siyaset Psikolojisinin Konumlar› Bütüne bak›l›rsa, psikoloji, di¤er befleri ve sosyal bilimler içerisinde post modern e¤ilimlerden etkilenebilecek en son bilim dal›d›r. Bu, psikolojinin biyolojik bilimlere daha yak›n bir bilim olmas›ndan kaynaklanmaktad›r; örne¤in, beyazorta s›n›f-erke¤in bilgi gücüne dayal›, kültürce kabul edilmifl olan beynin ifllevlerini tart›flmak art›k neredeyse mümkün de¤ildir. 31 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Disiplinin daha yumuflak bir dal› olan sosyal psikoloji ve iliflkili alt dallar›, daha fazla etkiye aç›kt›r. Sosyal psikolojiyi gerileten kriz (1960 ve 70’lerde yaflanm›fl olan), sosyal psikoloji kuramlar›n›n ve verilerinin bilimsel geçerlili¤ine olan güveni sarsm›flt›r. Sonuç olarak, sosyal psikolojinin evrensel bir bilim de¤il de tarihsel bir disiplin oldu¤unu savunan ve daha sonra Gergen taraf›ndan sürdürülen, Harré ve Secord’in görüflleri post modernli¤e karfl› olumlu bir tepki niteli¤indedir. Bu tart›flma, bilimsel soru ve yan›tlar›n kiflilik, deneyim ve araflt›rmac›n›n tutumlar›ndan etkilendi¤i gerçe¤ini benimsememizi kolaylaflt›rmaktad›r. Ayr›ca, kültürel ve zamana iliflkin etmenlerin de sosyal ve/veya siyaset psikolojisinin önemli ba¤›ms›z ve arac› de¤iflkenleri oldu¤unu daha iyi benimsememize olumlu bir katk›da bulunmaktad›r. Ancak, bu de¤iflkenlere özen göstermek, onlar›n etkilerinin disiplinin bilimsel temellerini geçersizlefltirece¤ine inanmak anlam›na gelmemektedir. Az say›daki araflt›rma aç›kça siyasi etkiler tafl›maktad›r. Kendilerine ‘elefltirel psikolog’ etiketi takanlar ve bu s›fat› daha çok ‘Amerikan toplumunun elefltiricisi’ ve genel olarak’ Bat› gelene¤ini elefltiren’ ile eflde¤er tutan di¤erleri, yaln›zca çal›fl›p ö¤retmekle kalmay›p, daha radikal bir flekilde bu toplumlar›n de¤iflen yönlerine odaklanmak için mutlaka psikolojiden yararlanmaktad›rlar. Daha sinsice olan›, gizli siyasi önyarg›lar, hem araflt›rmac›lar› hem de editör ve elefltirmen gibi alanda söz sahibi olanlar› etkisi alt›na almaktad›r. Say›sal olarak a¤›rl›k, flimdilerde Amerikan siyasetinde tan›mland›¤› gibi liberal taraftad›r. Post modernli¤in, kimlik siyasetinin ve siyasi araflt›rma savunucular›n›n ço¤u, Kuzey Amerikal›, befleri ve sosyal bilimin birçok araflt›rmac›s› gibi siyasi olarak merkezin solunda yer almaktad›r. Siyaset psikolojisi, büyük ölçüde, sosyal psikoloji ve kiflilik çal›flmalar›n›n bir alt dal›d›r. Ayn› zamanda, bu disiplin, siyaset bilimi (özellikle uluslar aras› iliflkiler, siyasi liderlik ve kamuoyunun alt dallar›), tarih ve sosyolojiden türemifltir. Kökleri befleri ve sosyal bilimlerin ‘esnek’ alanlar›na dayanmaktad›r. Bu yüzden, nispeten daha önce bahsedilen ideolojik bask›lar›n etkisi alt›na girebilir. Post modern etkilerle oluflan bozulmalar, siyaset psikolojisinin çok gerçekçi baz› bilimsel baflar›lar›n›n de¤erlerinde azalmalara sebep olmaktad›r. Bu alan, ayr›ca, içlerinde, lider ve hayranlar›n›n kiflilik özellikleri, siyasi tutum ve de¤erler, konuflma sanat›, siyasi süreçlerdeki kültürel farkl›l›k ve benzerlikler gibi konular›n bulundu¤u birçok alandaki bilgi birikimine katk›da bulunmaktad›r. ‹lginç Konularda Sorular ve Yan›tlar Bu bölümde, siyaset psikolojisi içerisinde yer alan yap›salc›l›k, kimlik siyaseti ve siyasi önyarg›lar›n, araflt›rma, kuram ve söylemi nas›l etkiledi¤ini gösteren 5 konu tart›fl›lacakt›r. Baz› konulardaki tart›flmalar (otoriteryanl›k/biliflsel tarzlar ve karmafl›k karar alma), yeni bulufl ve geliflmelere daha fazla olanak sa¤lam›flt›r. Di¤er durumlarda (örne¤in, seçmen davran›fl› ve uzaktan de¤erlendirme), alanlar geliflmekte ancak siyasi temelli anlaflmazl›klar›n kendilerinde hiçbir ilerleme olmamaktad›r. Cinsiyet ayr›mc›l›¤› kuramlar› ve modern ›rkç›l›k gibi konularda ise, o dönemin ruhuna çok uygun hakim bir görüfl bulunmakta ve ders kitaplar›nda bile bunun elefltirilerine çok az rastlanmaktad›r. Gemi, hemen yan›ndaki elefltiri buzda¤lar›n›n fark›nda olmaks›z›n, sessiz ve huzur içinde ilerlemektedir. Sa¤, Sol ve Otoriteryanizm Soru: Siyasal düzlemin sa¤›nda yer alanlar, di¤erlerinden farkl› m› düflünmektedirler yoksa faflist olmalar› m› daha olas›d›r? 32 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Soruyla ilgili araflt›rman›n en bafl›nda, Adorno, Frenkel/Brunswik, Levinson ve Sanford’un, ortaya att›klar› otoriteryan kiflilik kavram›n›, afl›r› sa¤-kanat siyasi ideolojisiyle eflde¤er tuttuklar› fark edilmifltir. Oysa, otoriteryan düflünme tarz›n›n (kabul edilen otoritelerin koydu¤u kurallara s›k› s›k›ya ba¤l›l›k, kapal› fikirlilik, üstlere boyun e¤me, alttakilere hükmetme, grubun d›fl›ndakilere karfl› önyarg› besleme gibi) afl›r› solda da bulundu¤u yönünde uzun süredir devam eden bir tart›flma vard›r. Söz konusu özellikleri yaln›zca muhafazakarlara atfedenler, afl›r› sa¤ (Hitler ve Mussolini yandafllar›) ve afl›r› solun (Stalin ve Mao yandafllar›) gerçekte baz› biliflsel özellikleri paylaflt›klar›n› aç›klamak için, ‘sa¤-kanat’ ve ‘otoriteryan’ kavramlar›n› tekrar tan›mlama ihtiyac› hissetmifllerdir. Bu bitmek bilmeyen tart›flma geride b›rak›l›rsa, baz› kuramc›lar, insanlar›n ne düflündüklerinden ziyade nas›l düflündüklerine bakmak için, biliflsel tarz ve içeri¤i birbirinden ay›rmaya çal›flm›fllard›r. Bilmeye ve kendini ifade etmeye ihtiyaç duymak, belirsizli¤e karfl› hoflgörülü olmak, biliflsel karmafl›kl›k ve aç›k görüfllülük gibi konularda yap›lan araflt›rmalar, yap›-içerik aras›ndaki ayr›m›n anlafl›lmas›nda önemli katk› sa¤lam›fllard›r. Öyle görünmektedir ki, ideolojik boyutlarda biliflsel tarz farkl›l›klar› bulunsa da bunlar, temelde yatan de¤er ve siyasi güç gibi arac› de¤iflkenlerin yo¤un etkisi alt›ndad›r. Di¤er her fley eflit tutulursa, afl›r› sa¤ ve sol-kanat taraftarlar› rahatl›kla kapal›-görüfllülük olarak özetlenebilecek benzer bir özellik göstermektedirler. Otoriteryan kiflili¤in, Adorno ve arkadafllar› taraf›ndan yap›lan orijinal tan›m›, de¤erlendirmesi, aç›klamas› ve amac› için-faflizme meyilli kiflilik özelliklerini bilimsel olarak aç›klama giriflimidemek ve bu çal›flmay› genellefltirmemenin iyi olaca¤›n› söylemek flu an için yeterli olacakt›r. Otoriteryan kiflilik kuram ve araflt›rma yöntemleri eskidi¤inden, böylesi bir s›n›rlama güvenlidir. Gelecekteki kuram ve araflt›rmalar, Adorno ve arkadafllar›n›n çal›flmalar›ndan ç›kar›lm›fl yarars›z tart›flmalardan uzak durmal› ve günümüzdeki çevrecilik, kürtaj, hayvan haklar› gibi konulardaki tutumlar› içeren siyasi (veya de¤il) ideolojilerin, kiflilik ve bilifl ile iliflkilerine odaklanmal›d›r. Geleneksele Karfl› Modern ‘-izmler’ Soru: Birleflik Devletler’de yaflayan beyaz erkek vatandafllar›n, beyaz-olmayan etnik gruplara ve kad›nlara karfl› (bu gruplar hakk›nda ne düflündükleri ve hissettikleri iddialar›na bak›lmaks›z›n) güçlü bir önyarg›ya sahip olduklar› söylenebilir mi? Amerikal› sosyal psikologlar, 1930’lara kadar geri giderek, az›nl›ktaki etnik gruplara karfl› gösterilen popüler tutumlar› sistematik olarak izlemeye alm›fllard›r. Konuyla ilgili ilk araflt›rmalar daha çok göçmen etnik gruplar (ço¤u Avrupal›) ve Amerikal› zenciler üzerine yo¤unlaflm›fl, araflt›rmalar›n oda¤› sonradan Latin Amerika ve Asya’dan göçlerin artmas› ve kad›n hareketlerinin yükselmesiyle biraz daha genifllemifltir. Takip eden araflt›rmalar ise, olumsuz kal›p yarg›larda azalma, sosyal ayr›mc›l›¤› daha az tercih etme ve sivil haklar, eflit ifl ve e¤itim imkan› gibi f›rsatlar› daha fazla kabullenme e¤ilimi gözlemlemifllerdir. Yaflan›lan ›rksal çat›flmalara getirilen aç›klamalardan biri, zencilere karfl› beyazlar›n hissetti¤i düflmanl›¤›n, asl›nda beyazlar›n kendilerini -sosyal psikologlar taraf›ndan çok çal›fl›lan bir konu olan- grup-içi dayan›flma yöntemini kullanarak tan›mlamalar›ndan kaynakland›¤›n› söylemektedir. Bunun tam tersinin de do¤ru olabilece¤i tahmin edilmektedir, çünkü grup-içi dayan›flma evrensel bir e¤ilimdir. Baz› siyaset psikologlar›, bu e¤ilimin, kad›na ve az›nl›klara karfl› duyulan al33 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 çalt›c› hislerin gerçekte eskisi kadar güçlü oldu¤unu yans›tt›¤›n› iddia etmektedirler. Onlara göre, günümüzde bu tür e¤ilimler, birtak›m tarihi olumsuzluklar›n üstesinden gelme ve gerçek eflitli¤e ulaflma politikalar›na karfl› kamuflaj olarak kullan›lan geleneksel Amerikan de¤erleri ile daha iyi gizlenmekte ve daha kurnazca ifade edilmektedir. Sembolik ve modern ›rkç›l›k ile cinsiyet ayr›mc›l›¤› art›k daha ustaca yöntemlerle ölçülmelidir. Örne¤in, deneklerin kendi ›rkç› ve cinsiyetayr›mc› önyarg›lar›n› do¤rudan daha iyi ifade ettikleri saptanm›flt›r. Buradan yola ç›k›larak yasal ›rk tercihleri yerine tutumlar ölçülmelidir. Bu görüflü elefltirenler, yeni yöntemlerin kaç›n›lmaz olarak prensiplerine ba¤l› muhafazakarl›k ile geleneksel, eski moda önyarg›y› birbirine kar›flt›raca¤›n› belirtmektedirler. Bu kifliler, ›rkç›l›k ve cinsiyet ayr›mc›l›¤›n›n etkilerini yads›mamakta ancak, bu tutumlarda yenilikler olup olmad›¤›n› ve e¤er olduysa bunlar›n sembolik (-izm) modeller taraf›ndan iyice tan›mlan›p tan›mlanmad›¤› ve ölçülüp ölçülmedi¤ini sorgulamaktad›rlar. Yazara göre, sembolik modeller kavramsal ve yöntemsel olarak kafa kar›flt›r›c›d›r ve araflt›rmac›lar bazen karmafl›k ve deneysel olarak test edilemez ak›l yürütme yöntemleriyle kendilerini destekleyici kan›t ‘bul’ maya çal›flmaktad›rlar. Bu durum, sembolik ›rkç›l›k ve cinsiyet ayr›m›n›n yok oldu¤unu de¤il, henüz gerçekliklerinin ve önemlerinin inand›r›c› bir flekilde yap›land›r›lmad›¤›n› gösterir. Seçmenlerin (Yanl›fl) Davran›fllar› Soru: Demokrasiyle yönetilen vatandafllar, siyasi konular hakk›nda net görüflleri olamayacak ve bu yüzden kendi seçimleri hakk›nda ak›lc› davranamayacak kadar bilgisiz, kay›ts›z ve kar›fl›k kafal› m›d›r? Siyaset bilimcileri ve siyaset psikologlar› uzun zamandan beri vatandafllar›n siyasi partiler, parti programlar›, adaylar, politikalar ve ideolojiler hakk›ndaki düflünce ve tutumlar›n› ölçmekle u¤raflm›fllard›r. Bununla ilgili konular aras›nda, seçmen kat›l›m› (oy kullan›p kullanmama karar› en az ‘kime oy verilecek?’ karar› kadar önemlidir), de¤iflik politikalar karfl›s›nda kiflilerin lehte ya da aleyhte durufllar›, parti programlar›ndaki maddeler ve seçimle ilgili seçenekler yer almaktad›r. Bu konular oldukça genifl bak›fl aç›lar›yla incelenmifltir. ‹ncelemeler sonucunda, seçmenlerin yeteneksiz ve/ veya isteksiz olduklar›, uygun biliflsel siyasi haritalara sahip olmad›klar› ve seçim tercihlerinde aday›n görünüflü ve sözel becerisi, reklam, biliflsel ve duygusal bir tak›m kestirme bilgiler gibi bir dizi ilgisiz etmenleri hesaba katt›klar› sonucuna var›lm›flt›r. Bu görüflün muhalifleri, sonuçlar›n üzerine infla edildi¤i ölçümlerin yetersiz oldu¤unu öne sürmektedirler. Örne¤in, çeflitli parti ve adaylar›n durufllar› halka soruldu¤unda, genel parti ideolojileri hakk›nda sorulan sorulardan edinilenden daha fazla bilgi edinilir. D›fl politika alternatifleri aras›ndan seçim yaparken, vatandafllar hem yayg›n siyasi de¤erleri hem de duruma özgü bilgileri hesaba katmaktad›rlar. Bir siyasi duruflun, gözlemcilere ak›lc› gelmemesi mümkün olabilir, çünkü kat›l›mc›lar, anketi yapan kimselere seçimlerini temellendirdikleri sebepleri ne aç›klayabilmekte ne de aç›klamak istemektedirler. Baz› sosyal psikologlar›n di¤er vatandafllara elefltirel yaklafl›mlar›, ortalama bir seçmenin ortalama bir sosyal bilimciden sözel olarak daha az yetenekli oldu¤unu ve bu yüzden siyasi düflüncelerini onlar kadar net ifade edemeyebilecekleri gerçe¤ini yans›tabilir. Bu durum, genel olarak Birleflik Devletler’deki seçmenlerin sosyal bilimcilere göre daha tutucu oldu¤u ve bu sebeple sos- 34 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yal bilimcilerin onay›n› alamad›klar› gerçe¤inden etkileniyor da olabilir. Her durumda, daha dikkatli ve duyarl› soruflturma yöntemleri, bireysel tutum sistemleri aras›ndaki aç›klay›c› ba¤lar ve en baflta gelen ideolojiler, ‘s›radan’ bir seçmen davran›fl›n› aç›klayabilir. Uzaktan Lider De¤erlendirmesi Soru: Siyasi liderlerin davran›fllar›n›, aç›kça eriflilebilir yaz› ve söylemlerini analiz ederek anlamak mümkün müdür? E¤er mümkünse, nas›l bir analiz yapmak gerekir? Baflkanl›k seçimleri s›ras›nda Senatör Goldwater hakk›ndaki ünlü psikiyatristlerin yapt›klar› tarama ve Kanadal› siyasetçi Lucien Bouchard’›n ayn› derecede küstahça ‘uzaktan kumandal›’ psikiyatrik teflhisiyle, uzaktan lider de¤erlendirmesi’ siyasi amaçlar için kötüye kullan›lan bir yöntem olagelmifltir. Böyle yöntemleri kullananlar gere¤ince bir dersi hak etmifllerdir. Bahsedilen iki örnek gibi rezil örnekler bir yana, birçok araflt›rman›n analizi aç›kça siyasi önyarg›y› yans›tmaktad›r. Psiko-tarihçiler ve di¤er nitelikli araflt›rmac›lar, kendi varsay›mlar›n› sistematik olmayan bir flekilde desteklemek için ilgilendikleri liderin önceki yaflam›, seçilmifl baz› olay ve malzemelere iliflkin en az bilinen gerçekler üzerinden sonuç ç›karmaktad›rlar. Bu yolla, hayran olduklar› lideri yüceltirken , hofllanmad›klar› liderlere iftira atmak için gereksiz yere tekrarlanan ak›l yürütmeler kullanmaktad›rlar. Bu alandaki çal›flmalar için, araflt›rmac›n›n kendi siyasi görüflü oldukça çarp›c› bir ‘kar›flt›r›c› de¤iflken’ niteli¤indedir. Ancak, uzaktan de¤erlendirme yöntemi daha az düflmanca amaçlar için de kullan›lmaktad›r. Lider çal›flmalar› konusal içerik analizleri gibi araflt›rma yöntemleri ile de içli d›fll› olmufltur. Bu gibi çal›flmalar liderli¤in görünmeyen taraflar›n› ayd›nl›¤a kavuflturmufl ve bir dereceye kadar bir li- derin belli koflullar alt›nda nas›l davranabilece¤inin tahmin edilmesini sa¤lam›flt›r. Bu tekniklerle birlikte niteliksel ve di¤er öznel yaklafl›mlar, e¤er kriterlerini ve yöntemlerini iyi bir flekilde aç›klarlarsa yeni bak›fl aç›lar› sunabilir, daha ileri düzeyde çal›flmalar vaat edebilir ve literatüre daha büyük etki ve öneme sahip çal›flmalar kazand›rabilirler. Biliflsel Uyan›kl›k ve Karmafl›kl›k Soru: Karmafl›k düflünme basit düflünmeden daha baflar›l› ve/veya ahlaki aç›dan daha kabul edilebilir çözümler sunabilir mi? Akademisyenler aras›nda, k›sa yollar› içermeyen yarg› ve karar alman›n lehinde göze çarpan bir yanl›l›k vard›r. ‹yi yarg›, genifl bilgi aray›fl›, mant›¤›n olas›l›k ve kurallar›n› anlama, alternatif seçenekleri, esnekli¤i, aç›k fikirlili¤i, di¤er görüflleri anlayabilme ve hoflgörülü olma, uyma davran›fl›na ve bask›lara direnme gibi kriterlere ba¤l› karmafl›k bir bilgi ifllemenin ürünü olarak düflünülmektedir. Siyasi karar almalar›n ço¤u, özellikle stres an›ndakiler, bu kriterlere uymazlar. Oysa, siyasi kararlar›n ço¤u stres alt›nda al›nmakta ve bunun sonucu olarak siyasiler ve idareciler sosyal bilimciler taraf›ndan sert bir flekilde elefltirilmektedir. Çal›flmalar tutarl› bir flekilde, k›sa yolu çok kullanan basit stratejilerin, birçok sorunun, hatta karmafl›k olanlar›n çözümleri için bile oldukça uygun oldu¤unu göstermektedir. Bu durum, afl›r› karmafl›kl›k an›nda ço¤u biliflsel mekanizmada hata yapma olas›l›¤›n›n artmas›yla iliflkilendirilebilir. Karmafl›k çözümler, sorunun öneminden ba¤›ms›z olarak, zaman, enerji, dikkat yo¤unlaflmas› ve kaynaklar aç›s›ndan zarara neden olabilir. Yaln›zca yüksek düzeydeki karmafl›kl›k her zaman etkili bir strateji de¤ildir, bu bazen de ahlaki yönden daha az geçerli olabilir: baz› konularla il35 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 gilenirken sergilenen esneklik ve orta yolda buluflma çabas› daha yüksekte ideallere ba¤l›l›kta bir bozulma anlam›na gelebilir. Pek çok araflt›rma-özel durumlar ve istisnalar olmakla birlikte- liberallerin muhafazakarlardan daha karmafl›k düflünme e¤iliminde olduklar›n› göstermektedir. Sosyal bilimlerdeki önde gelen görüfller dikkate al›nd›¤›nda, siyaset psikolojisi ile ilgili kiflilerden karmafl›k düflünceye hem de¤er vermesi hem de bu düflünce biçimini uygulamas› beklenir. Muhafazakar araflt›rmac›lar›n karmafl›k biliflin yayg›n istenirlili¤i hakk›nda daha ayr›nt›l› görüfllere sahip olup olmad›klar›n› ve bilim insanlar›n›n yazd›klar›nda karmafl›kl›k anlam›nda farkl›l›k bulunup bulunmad›¤›n› test etmek oldukça ilginç olacakt›r. Bu k›flk›rt›c› düflünceler bir yana, bu makalenin yazar›na göre, gelecekteki araflt›rmalar›n en iyi flekilde devam edebilmesi, hangi koflullar alt›nda hangi stratejilerin en iyi oldu¤unun ve bu flartlar alt›nda araflt›rmac›lar›n bu en iyi stratejileri seçme ve kullanma olas›l›¤›n› etkileyen biliflsel özelliklerin saptanmas› ve test edilmesiyle mümkün olacakt›r. Baz› Olas› Çözümler Soru: Araflt›rma ve kuramlar›m›zdaki siyasi yanl›l›¤›n rolünü nas›l devre d›fl› b›rakabiliriz? Geleneksel bir yan›t olarak kendi önyarg›lar›m›z›n fark›nda olmaya ve bilinçli bir çabayla etkilerini en aza indirgemeye çal›fl›lmal›y›z diyebiliriz. Bu çabalar, politika hakk›nda sorulan sorularda gerçekleri tavsiyelerden ayr›flt›rmak veya kutuplar›n tersine çevrildi¤i iyi düflünülmüfl deneyler yapmak gibi düzeltici tekniklerin uygulanmas›yla gelifltirilebilir: Örne¤in, Tetlock’un ‘sembolik Marksizm’ çal›flmas› bunlar› uygulamaktad›r. Ancak, bu taktiklerin inand›r›c› olarak yanl›l›¤› ortadan kald›rmas›n›n mümkün olmad›¤› bilindi¤ine göre, yeni seçenekler üzerinde durmakta yarar vard›r: Genellefltirilmifl tolerans: Nesnel ve ‘elefltirel’ araflt›rma, evrensel ve ba¤lamsal bilim, niceliksel ve niteliksel yöntemlerle ilgili alternatif bir yönelim, bütün bu felsefe ve stratejileri birbirine paralel yürütmek belli bir dereceye kadar Uluslar aras› Siyaset Psikoloji Toplulu¤u ve bu toplulu¤un dergisi Siyaset Psikolojisi’nin güncel politikas› olmufltur. Sunum ve yay›nlar bütün bu noktalarda, görünüfl olarak uygun kriterleri karfl›l›yorsa dergi ve topluluk taraf›ndan kabul edilmektedir. Bu arada bahsedilen bu kriterler ‘de¤er’e dayal›d›r, ancak ‘de¤er’ çal›flman›n do¤as›na ba¤l› olarak her yeni çal›flma için yeniden tan›mlan›r. Bu yüzden, derginin okuyucular› genifl çapl› matematiksel analizlerden, kiflisel görüfllere ve belli bir kiflinin yarg›sal de¤erlendirmelerine kadar çok genifl bir aral›ktaki konular› içeren yaz›larla karfl›lafl›rlar. Karfl›l›kl› elefltiri: Baflka bir strateji, di¤erlerinin çal›flmalar›n› daha elefltirel bir flekilde de¤erlendirmeyi çekici hale getirmektedir. Taraflara kendi görüfllerini sunmalar› ve di¤erleriyle k›yaslayarak kendi hatalar›n› bulmalar› için f›rsat vererek, de¤iflik durufllar› yans›tan ‘odak yaz›’lar yazd›rmak ilginç olur. Örne¤in, Tetlock’un ‘siyasileflmifl psikoloji’ hakk›ndaki makalesi, hedef kitle ve onun savunucular›n›n görüfllerini birlikte ele alan bir yaklafl›mla yaz›lm›flt›r. Aralar›nda çekiflenler ‘anlaflmamakta anlaflsalar’da (Tetlock’un beyazlara cevab›nda bafll›k olarak kulland›¤› gibi) her iki taraftan da a盤a vurulan tart›flmalar üçüncü flah›slar için bilgilendirici olabilir. ‹deal olan›, belli bir düflünce ekolünü savunanlar›n eksik taraflar› kadar güçlü taraflar›na da aç›kça yer verilebilmektir; ancak bu, birço¤umuzun bir araya getirebilece¤inden çok daha fazla bir nesnellik gerektirir. Birleflme, ayr›lma ve bütünlefltirilmifl araflt›r ma: Üniversite yönetimleri ve fonlar taraf›ndan 36 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yayg›nlaflt›r›lan çok disiplinli, disiplinler aras› ve disiplinler ötesi araflt›rmalar›n giderek artan cazibesiyle birlikte, bu tür araflt›rmalar› siyaset psikolojisine de uygulamak isabetli olabilir. Her fleyin ötesinde, tan›m olarak siyaset psikolojisi çok disiplinli bir bilim dal›d›r. Çeflitli, hatta çeliflen felsefe ve metodolojilere ba¤l› olan araflt›rmac›lar belli bir konu, soru, varsay›m veya sorun hakk›nda beraber ya da ayn› anda araflt›rma yapabilir ve bütün olarak bak›ld›¤›nda, her birinin yaklafl›m›n›n çal›flmay› zenginlefltirdi¤i ve geçerli hale getirdi¤i görülebilir. Tatmin edici ve uzlafl›labilir bir senteze ulaflmak gerekmez, ancak böyle çal›flmalar için ‘tez, antitez ve sentez’ bir örnek ‘yap›’ kullan›labilir: sonuç olarak iflbirli¤ine girenlerin aras›nda anlaflmazl›k da ç›kabilir. En az›ndan, onlar ve izleyicileri, iliflkisi olan etmenlerin daha kapsaml› bir haritas›n› ve ayr›ca soru sorma ve yan›tlaman›n birçok çeflidini ö¤renebilir. Sonuç Önceki k›s›mlarda, araflt›rmac›lar›n siyasi görüfllerinden etkilenen ilginç sorunlar ve bu etkilerin nas›l yap›c› bir hale dönüflebilece¤inden söz edilmifltir. Post-modernli¤in ve kimlik siyasetinin güçlü bask›lar›, araflt›rmalar› yönetmekte, siyasi amaçlara hizmet etmenin çekicili¤ini artt›rmaktad›r. Araflt›rmac›lar, ‘gerçek’ aray›fl›n› kendi sosyal-politik gündemlerinin arkas›nda tutarlarsa, siyaset psikolojisi bilimsel olarak ifle yaramaz bir propaganda çal›flmas› haline gelir. Üzücü olan flu ki, bu e¤ilime direnemeyen hatta direnmek istemeyen durum ve hareketler vard›r. Belki de, bilgimizin temelindeki ve inand›r›c›l›¤›m›zdaki afl›nmay› giderek daha fazla fark etmek, ikinci bir bak›fl aç›s› olarak post modernli¤in e¤ilimlerini düflüncesizce takip edenleri bir nebze olsun uyaracakt›r. 37 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 S‹YASAL DÜfiÜNMEYE NÖROB‹L‹fiSEL YAKLAfiIM Uzm. Psk. Özgür Güldü* Platon ve Aristo’dan beri bilim adamlar›, insan zihninin siyasal do¤as›na iliflkin birçok soru sormaktad›rlar. Bu sorulardan biri, siyasal düflünmenin bisiklete binmeye benzeyip benzemedi¤idir. Kuflkusuz, oy verme ve pedal çevirme birbirinden çok farkl› davran›fllard›r. Oysa, her ikisi de al›flkanl›klar ba¤lam›nda, ortak zihinsel kaslar dizisinin kas›lmas›na ba¤l›d›r (Liberman ve Schreiber, 2003). Siyasal düflünme ve bisiklete binme eylemlerinin sürekli davran›fllar›n üç özelli¤i aç›s›ndan birbirine benzedi¤i ileri sürülmektedir: 1- Her ikisi de davran›flsal tekrar sonucu al›flkanl›k halini alm›flt›r ve otomatik olarak gerçekleflmektedir. 2- Bir kez yap›ld›klar›nda, bu davran›fllar› aç›klamak zordur. Bisiklete binmenin temelinde bulunan koordineli hareketlere bilinçli olarak ulaflmak ve betimlemek güçken, ayn› flekilde oy konusunda karar vermek için gereken bilgilere de bilinçli bir denetimle çok az ulafl›labilir. 3- Al›flkanl›k halini alm›fl davran›fllar› destekleyen mekanizmalara eksik bir içebak›flla ulafl›r›z. Bu nedenle, onlar›n harekete geçirici ve yol gösterici olarak otomatik bir flekilde ifade edilmesini sa¤layan güçleri gözden kaç›rabiliriz. Bisiklete binme tarz›m›z› -lastik büyüklü¤ü ve lasti¤in havas›, gidonun durumu, hava ve arazi- gibi pek çok etmen belirler, ancak bisikleti bilinçsiz olarak, bu etmenlerin fark›na varmadan kullan›r›z (Liberman ve Schreiber, 2003). Benzer flekilde, siyasal düflünme durumunda -ve genel olarak düflüncelerin, tercihlerin ve tutumlar›n aç›klanmas›nda- in*Ankara Üniversitesi DTCF Sosyal Psikoloji Doktora Program› sanlar, ço¤u kez sahip olduklar› karar verme süreçlerindeki küçük bir iç görünün nas›l gerçekleflti¤inin fark›nda de¤illerdir. Bahsedilen üç özellikten de anlafl›labilece¤i gibi, insanlar›n davran›fllar› bilinçli olarak fark›nda olmad›klar› etmenler taraf›ndan kontrol edilebilmektedir (Gazzaniga, 1995; Nisbett ve Wilson, 1977; Akt., Liberman ve Schreiber, 2003). Davran›fl ço¤u kez otomatik mekanizmalar taraf›ndan belirlenmekte ve zihinsel süreçlere iliflkin kar›flt›r›c› birçok de¤iflkenden kolayca etkilenmektedir (Bem, 1967; Wilson ve Brekke, 1994; Akt., Liberman ve Schreiber, 2003). Siyasal Düflünmenin ‹ki fiekli ve Biliflsel Al›flkanl›k Oy kullanma do¤rultusundaki siyasal tutumlar› de¤erlendirmek, demokratik toplumlar için önemlidir. Bu nedenle, siyasetçiler, eylemciler ve medya, kamuoyu yoklamalar›yla insanlar›n iradesini ö¤renmeye çal›flmaktad›r (Liberman ve Schreiber, 2003, Schreiber, 2000; Lavine, 2001). Lavine’e (2001) göre kamuoyu araflt›rmac›lar›, halk›n siyasi bir ankete verdikleri yan›tlar›n nas›l olufltu¤unu inceleyerek, siyasal tutumlar›n do¤as›ndaki ve iflleyiflindeki kuramsal içgörülere ulaflmaktad›r. Schreiber’a (2000) ve Liberman ve Schreiber’a (2003) göre de, oy kullanma örüntüsü ve ankete verilen yan›tlar halk›n gerçek inançlar›n›, isteklerini ve amaçlar›n› yans›tmaktad›r. Converse (1964), insanlar›n ço¤unlukla siyasal tutumlara sahip olmad›klar›n› ve bir anketi yan›tland›r›rken zihinlerinde yaz› tura atarak görüfl ürettiklerini ileri sürmektedir. Converse, bireylerin farkl› zamanlardaki anket tepkilerinde flafl›rt›c› bir flekilde çok az tutarl›l›k oldu¤unu söylemektedir (Akt., Liberman ve Schreiber, 2003). Ayn› bireylerin zamanla de¤iflen yan›tlar›, ideolojik bir tutars›zl›¤›n varl›¤›n› ortaya koymakta 38 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 (Schreiber, 2000) ve demokratik de¤erleri aforoz etmektedir. Converse’in çal›flmas› baz› bulgular›n yeniden yorumlanmas› e¤ilimine ve alternatif siyasal tutum de¤erlendirmelerine neden olmufltur (Liberman ve Schreiber, 2003; Albertson ve Brehm, 2003). Converse’in görüfllerinin tam tersini ileri süren Achen’e (1975) göre ise, siyasal tutumlar de¤iflmezdir. Ankete verilen yan›tlardaki de¤iflmeler, ölçme hatas›ndan ve maddelerin belirsizli¤inden kaynaklanmaktad›r (Akt., Liberman ve Schreiber, 2003). Lavine (2001) ve Schreiber’e (2000) göre, yaklafl›k on y›ld›r siyaset bilimciler art›k yaln›zca davran›flsal sonuçlarla (“ne” ve “ne zaman”) ilgilenmemektedir. Artan bir ilgiyle geçmiflte üzerinde durmad›klar› biliflsel süreçleri de (“nas›l” ve “neden”) araflt›rmaya bafllam›fllard›r. Kiflinin bir konuya iliflkin bilgisi alg›lar›ndan, hat›rlad›klar›ndan ve gerçe¤i yorumlamas›ndan etkilenmektedir. Bu yüzden, Hamill ve Lodge (1986), s›radan vatandafllar›n ve siyasetçilerin siyasal davran›fllara iliflkin ifadelerini, onlar›n siyasal bilgi düzeyleri do¤rultusunda de¤erlendirmek gerekti¤ini söylemektedirler (Akt, Schreiber, 2000). Yak›n geçmiflte Zaller (1990; 1992), siyasal tutumlar›n de¤erlendirilmesinde sosyal-biliflsel yaklafl›mdan yararlanm›flt›r. Zaller, anket maddeleri do¤rultusunda birçok insan›n potansiyel olarak çok yönlü düflünme yetene¤ine sahip oldu¤unu ileri sürmüfltür. Bireyler genellikle yarg›lar›n›, ilgili bilgi ve inançlar için belleklerinde ayr›nt›l› bir arama yapmak yerine, zihinlerine kolayca getirdikleri bilgiler temelinde oluflturmaktad›rlar. Bu düflünce biçimi kestirmeden gitme, çevresel ya da yalanc› teflhis olarak tan›mlanmaktad›r. Ayr›nt›l› arama sonucu ortaya ç›kan düflünme ise sistematik, merkezi ve teflhis edici olarak adland›r›lmaktad›r (Akt. Liberman ve Schreiber, 2003). Anketlere verilen tepki süreci, öncelikle kestirmeden gitme yollar›n› içermektedir. Peterson, siyasal bilifli etkileyebilecek befl de¤iflik kestirme yol kategorisi tan›mlamaktad›r: Bunlar, do¤rulama yanl›l›¤›, mevcut sezgisel kestirme yol, temsili kestirme yol, temel yükleme hatas› ve afl›r› güvendir. Peterson (1985), kestirmeden gitmenin al›n loblar›nda meydana geldi¤ini söylemektedir. E¤er tepki verenler, bir cevab› hat›rlarken veya yap›land›r›rken o konuda yetenekli ya da konuyla ilgili de¤illerse, verdikleri tepkilerin geliflmifl bir yan›ttan çok biliflsel bir kestirme yolu yans›tmas›n› bekleriz. Örne¤in, birey serbest ticaret hakk›ndaki bir soruya, korumac›l›¤a (yabanc› mallara a¤›r gümrük vergileri uygulama) iliflkin derin düflüncelere sahip de¤ilse, akflam haberlerinde duydu¤u bir öyküye dayanarak karfl›l›k verebilir. E¤er yan›t verenler, anket tepkileri için a¤›rl›kl› olarak kestirme yollar› kullan›yorlarsa, o zaman daha h›zl› tepki zaman›, daha düflük genel tepki düzeyi ve al›n loblar›ndaki tepkilerde art›fl görebiliriz. Anketten al›nan bilgi bir ölçek üzerindeki de¤iflimi veya ortalamay› tahmin etme e¤ilimindeyse, istikrars›z tepkiler de bekleyebiliriz. fiekil 1’de bunlar›n do¤urgular›n› özetleyip, temel bilgi ak›fl›n› gösteren çizelge ve karfl›t varsay›m gösterilmifltir (Schreiber, 2000). Liberman ve Schreiber’a (2003) göre de, kestirme yolla düflünmek, birbiriyle çeliflen düflüncelerin her biri ayn› anda yüksek düzeyde ulafl›labilir olmad›kça, fark›nda olmaks›z›n düflüncelerin çat›flmas›na neden olmaktad›r. Ayr›ca, amaca, son zamanlardaki zihinsel etkinli¤e ve anket maddelerinin yap›s›na ba¤l› olarak farkl› zamanlarda farkl› düflüncelerin etkin olmas› da olas›d›r. Bu durum, tepki verenin zihninde devam eden e¤ilim ve zihinsel tasar›mda herhangi bir de¤iflim olmad›¤› halde farkl› tutum tepkileri ortaya ç›kmas›na neden olur. Lieberman, Gaunt, Gilbert ve Trope (2002), bilinçli kestirme yol bilifli ve bilinçli olmayan al›flkanl›k biliflinin (bisiklete binmek gibi) 39 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 ço¤u kez benzer sonuçlara yol açabilece¤ini, her iki durumda da son zamanlardaki amaçlar›n, düflüncelerin ve ba¤lamlar›n tutum oluflumu sürecinde yanl›l›klara neden olabilece¤ini belirtmifllerdir. Bununla birlikte, biliflsel kaynaklara yöne- lik do¤ru ve sorumlu güdülenmeye sahip olmak, al›flkanl›k biliflinin rolünü etkilemese de, bilinçli tutum yap›land›rmas›, kestirme yol kullan›m› veya sistematik olman›n derecesini etkileyecektir (Wegner ve bargh, 1998). Bundan baflka, bilinçsiz fiekil 1. Siyasal Bir Bilifl Modeli ve Anket Tepkisi 40 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yarg› süreçleri, bilinçli kestirme yol süreçlerine göre çok daha etkili olmak e¤ilimindedir. Oysa, bilinçli kestirme yol süreçleri duygulardan etkilenebilirken (Damasia, 1994; Forgas, 1995), bilinçsiz yarg› süreçleri de¤erlendiriciye ya da duyguya dayal›d›r. Sonuç olarak, bilinçsiz al›flkanl›k biliflinin derecesi, tutarl› bir tepkiye ulaflacak flekilde, ister kestirme yolla isterse sistematik olarak, bilinçli biliflin meydana gelme olas›l›¤›n› etkileyecek flekilde kolayca genellefltirilebilir. Genellikle, bilinçsiz bilifl bak›fl aç›s› bir fleylerin ters gitti¤i alarm›n› verdi¤inde bilinçli bilifl harekete geçmektedir (Whitehead, 1911). Örne¤in, bilinçsiz al›flkanl›k bilifli bir anket maddesinin neden oldu¤u çat›flmada görüfller aras›nda uzlaflma sa¤layamad›¤›nda, beyin bilinçli biliflin tepki de bulunaca¤› bir tehlike iflareti verecek mekanizmaya sahiptir. Sonuç olarak, nörolojik a¤›n boyutlar› geçici olarak bu çat›flmalar› yat›flt›r›r ve zihinsel mekanizman›n veya mekanizmalar›n tutumlar› ortaya koymalar›na katk›da bulunur (Akt. Liberman ve Schreiber, 2003). taraf›ndan yap›labilece¤ine inanm›flt›r. Demokratik toplumlarda oldukça ayk›r› bulunsa da, Hamilton’un görüfllerinin gerçeklik pay› oldu¤una inananlar vard›r. ‹nsanlar›n pek çok durumda kararlar› uzmanlara b›rakmay› istemesi onun görüflünü destekler niteliktedir (Akt. Liberman ve Schreiber, 2003). Siyaset Alan›nda Uzmanl›¤›n Etkisi Liberman ve Schreiber (2003) göre, siyasal düflünme alan›nda uzmanlar›n verdi¤i kararlar›n benimsenmesinin üç nedeni vard›r. ‹lk olarak, bir konu üzerinde herkesin oy kullanmas›yla adil bir uygulamaya ulaflmak zor olabilir. Ayr›ca, bu durum vakit alabilir ve yüksek bir bedel gerektirebilir. ‹kinci olarak ve çok daha önemlisi, konunun özellikle dikkate al›nmas› gereken boyutlar› vard›r. Bu boyutlar›n, uygulama ve e¤itimle sistematik olarak ö¤renilmesi zorunludur. Üçüncü olarak, uzmanlar ideal olarak ideolojik, ulusal veya kiflisel düflüncelerinden çok, objektif düflüncelere dayanarak tarafs›z ay›r›mlar yapmay› ö¤renirler. Onlar›n e¤itimleri ve yaflant›lar› uzman olmayanlara göre “gerçekler” üzerine odaklanmalar›n› daha fazla olanak tan›r. Siyaset alan›nda uzman olmak, siyasal düflüncenin bir veya birden fazla alan›nda ulafl›lan uzmanl›k sürecidir ve tutumu üretip iflleten bilinçli ve bilinçsiz mekanizmalar›n hepsinde önemli bir rol oynamaktad›r (Liberman ve Schreiber, 2003). Siyaset alan›nda bilgi sahibi olma yüzy›llard›r demokratik kurumlar için temel bir konudurr. Alexander Hamilton gibi fedaristler, seçimlerde bütün vatandafllar›n oy kullanmas› görüflüne karfl›d›rlar, çünkü onlar ço¤u insan›n kararlar›n› verirken gerekli uzmanl›¤a sahip olmad›¤›na inanmakta, yaln›zca siyasal alanda uzmanl›¤a sahip olanlar›n siyasal konular› güvenle ele alabileceklerini düflünmektedirler (Wright, 1996). Hamilton ise, tutumlardan emin olunabilece¤ine ve onlar›n geliflebilece¤ine, ancak bunun yaln›zca baz› insanlar Uzman olmak neden bu kadar önemlidir? Siyasal alanda bilgi sahibi olman›n ve olmaman›n siyasal düflünceyi etkileme düzeyini ele almadan önce, temel olarak uzman ve uzman olmayan farkl›l›klar›na de¤inmek yerinde olacakt›r. Uzman (bir alanda bilgi sahibi olma) ve uzman olmayan (bir alanda yeterli düzeyde bilgiye sahip olmama) fark› problem çözme çal›flmalar›nda ele al›nmaktad›r. Bu fark›n nedenlerini ortaya koymak amac›yla yap›lan araflt›rmalar üç temel soru üzerinden hareket etmektedir. Bu sorular flunlard›r: 1. Uzmanlar, uzman olmayanlara göre daha fazla fley bilirler, ancak uzman olmayanlardan farkl› olarak niceliksel problem çözme stratejileri de kullanabilirler mi? Larkin ve arkadafllar› (1980) uzman ve uzman olmayan fizikçilerden bir 41 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 dizi fizik problemini çözmelerini istemifllerdir. Kullan›lan protokol analiziyle, uzmanlar›n ileriye do¤ru çal›flma stratejisi kullanma e¤iliminde olduklar›n›, ifle problem ifadesinde verilen bilgi ile bafllad›klar›n› ve bu stratejiyi çözüme ulaflmakta kulland›klar›n› bulmufllard›r. Öte yandan, uzman olmayanlar geriye do¤ru çal›flma stratejisini (araç-amaç analizini) kullanmaktad›rlar. ‹fle amaç ile bafllamakta, çözüm için nicel bilgiyi kullanmakta ve verilen bilgiden geriye do¤ru çal›flarak, yaln›zca problemin bir k›sm›n› çözebilmektedirler. Uzman ve uzman olmayanlar neden farkl› problem çözme stratejileri kullanmaktad›rlar? Görünüfle göre uzmanlar, iyi bir problem tasar›m› ortaya koymak için bask›n bilgilerinden yararlan›p ileriye do¤ru çal›flma stratejilerinin kullanmaktad›rlar. De¤iflkenler aras›ndaki iliflkilere iliflkin detayland›r›lm›fl bilgi yoklu¤u problemle ilgili bir durumdur. Uzman olmayanlar, yanl›fl ö¤renme ve baflar›s›z denemelerle hiç bir fikre sahip de¤ilmifl gibi görünmektedirler. 2.Uzmanlar›n problem tasar›mlar› daha m› iyidir? Chi ve arkadafllar› (1982, akt., Green ve Gilhooly, 2003) uzman ve uzman olmayanlardan, çözüm esnas›nda fizik problemlerini s›n›fland›r›rken benzerlikler temelinde neler düflündüklerini söylemelerini istemifllerdir. ‹ki beceri grubu, kategorilerin say›s› ve s›n›fland›rma zaman› gibi niceliksel ölçümlerde farkl› de¤ildir. Bu, uzman olmayanlar›n problemleri ay›rt etmek için kapasitelerinin s›n›rl› olmad›¤›n› göstermektedir. Bununla beraber, problemlerin çözümündeki kategorilerin do¤as›nda aç›k niceliksel farkl›l›klar vard›r. Uzman olmayanlar, problemin içerdi¤i nesnelere ve anahtar kelimelere de¤inmifllerdir (kald›raçlar ve makaralar gibi) ve bu konuyla ilgisi olmayan s›n›fland›rma için, temel olarak “d›fl görünüfl” detaylar›n› kullanm›fllard›r. Uzmanlar ise, problem çözmede do¤ru yol olarak gördükleri gerekli fizik prensiplerine ve kanunlar›na (derin yap›) baflvurmufllard›r. Ayn› prensip veya kanunu tercih etme do¤rultusunda çözülen problemler, uzmanlar taraf›ndan benzer ve beraberce gruplanm›fl olarak alg›lanm›fllard›r. Uzmanlar “derin yap›daki” benzerlik temelinde problemi çözerken, uzman olmayanlar “d›fl görünüfl yap›s›nda” benzer olan problemleri beraber gruplamak e¤ilimindedirler. 3. Uzmanlar, uzmanl›klar›n› yo¤un uygulamalarla m› kazan›rlar? S›k s›k “al›flt›rma yapmak yararl›d›r” denilmektedir. Problem çözme ba¤lam›nda araflt›rmac›lar, çok sistematik ve yordanabilir uygulamalar ile performans›n düzelece¤ini y›llar önce ortaya koymufllard›r. Di¤er bir deyiflle, performans tekrar sonucu düzelebilmekte ve tekrar arac›l›¤› ile yüksek düzeyde yordanabilmektedir. Bu, “tekrar›n güç kanunu” olarak bilinmektedir. Tekrar ile performans neden düzelmektedir? Bu soruya üç temel aç›klama getirilmektedir: 1. Bireysel görev bileflenleri çok daha etkili olarak uygulanmaktad›r. 2. Görev bileflenleri dizileri çok daha etkili gerçekleflmektedir. 3. Niceliksel de¤iflimler ifl yap› tasar›m›nda meydana gelmektedir. Chase (1973), bir uzman olmak için tahminen 3000 saat çal›flmak, büyük bir satranç üstad› olmak içinse 30000 civar›nda al›flt›rma yapmak gerekti¤ini söylemektedir. Gerekli bilginin kazan›lmas› çok uzun zaman alabildi¤inden, uzmanl›¤a haz›rl›k ço¤u kez erken yafllarda bafllamaktad›r. Çok yüksek performans düzeyinin edinilmesi uzun zaman al›rken, önceki iyi performans› sürdürmek için de al›flt›rma yapmak gerekmektedir (Akt., Green ve Gilhooly, 2005). Yukar›da belirtildi¤i gibi, siyasal alanda bilgi sahibi olanlar ve olmayanlar›n tepkileri aras›ndaki farkl›l›klar, onlar›n anketi yan›tlarken kulland›klar› farkl› biliflsel kaynaklara yüklenebilir. 42 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Siyasal alanda uzmanlaflm›fl olanlar anketteki sorular›n yan›tlar›n› bilmekte ve belleklerinden bunlar› h›zl› bir flekilde geri getirmektedirler. Aksine, bilgi sahibi olmayanlar yan›tlar› oluflturmak zorundad›rlar. Siyasal alanda uzman olmayanlar›n, tepkilerindeki nitelendirmelerin karars›zl›¤› ve tutars›zl›¤›, tepkilerinin do¤as›n›n oluflumunu yans›tmaktad›r (Schreiber, 2000). Converse’e (1964) göre de, siyasal alanda bilgi sahibi olanlar tutarl› tutumlara sahipken, bilgi sahibi olmayanlar›n tutumlar› tutars›zd›r (Albertson ve Brehm, 2003). Siyasal alanda bilgi sahibi olanlar anketlerde sorulan soru tiplerine iliflkin daha önce uzun süre düflünmüfllerdir. Bu, onlar›n problemleri daha az yabanc› görmeleri ve yan›tlar› daha önceden çal›flma belle¤inde ifllemeleri nedeniyle h›zl›ca ve kolayca geri getirebilmeleri anlam›na gelmektedir. Aksine, bilgisi olmayanlar kavramlar ve sorularla ilk kez karfl›laflt›klar›ndan, problemlerin çözümü için u¤raflmak zorundad›rlar. Bu kifliler, uzun süreli bellekte uygun bilgiye sahipken, ilgisi olmayan bilgileri de onlarla beraber tafl›mak ve tepki vermeden önce ilgisiz bilgileri de ifllemek durumundad›rlar. Sonuçta, bilgi sahibi olanlar›n beyin bölgelerinin, anket süresince daha az harekete geçmesi beklenir. Siyasal alanda bilgi sahibi olanlar›n sorulara daha h›zl› yan›t vermeleri (tepki zaman›n›n daha az olmas›) beyin bölgelerinin daha az harekete geçme düzeyiyle iliflkilidir. Yeni bilgiyi fark etme, üst temporal girusa ve hipokampusa yüklenmektedir (Optiz ve ark., 1999). Yeni bilgiye karfl› beynin gösterdi¤i tepki s›ras›nda hipokampusun devrede oldu¤unu gösteren kan›tlar vard›r. Tulving ve di¤erlerinin (1996) baz› çal›flmalar›nda, hipokampusun yeni bilgiyi kodlamayla meflgul oldu¤u bulunmufltur. Hipokampusun, yenili¤i ortaya ç›karmayla da meflgul olup olmad›¤› konusu ise tart›fl›lmaktad›r. Hipokampus üzerine yap›lan bir araflt›rmada Cohen (1999), bölgenin olaylar bütününü oluflturan ö¤eler ara- s›ndaki iliflki tasar›mlar› izin verdi¤inde çoklu girdileri birlefltirmekle meflgul oldu¤unu ileri sürmektedir. Bu Tulving’in ve di¤erlerinin sonuçlar›n› aç›klamaktad›r. Bu araflt›rmalara göre, bilgi sahibi olanlar›n harekete geçen beyin bölgelerinde daha az, bilgi sahibi olmayanlar›n üst temporal girus ve hipokampusunda daha yüksek düzeyde hareket beklenmektedir. Gerçekte, hem soru kategorisi hem de sorunun yeni olmas›, bilgi sahibi olmayanlarda hipokampusun enüst düzeyde harekete geçmesine neden olmaktad›r (Dolan ve Fletcher, 1999). Kan›tlar, problem çözmenin al›n loblar›n› ve beyin çeperi bölgelerini harekete geçirdi¤ini göstermektedir. E¤er anket görevi, siyasal olarak bilgi sahibi olanlar için bilgiyi geriye getirmeyi içeriyorsa, bu bölgelerde küçük bir hareket gözlenebilir. Ayn› flekilde, söz konusu bölgelerde bilgi sahibi olmayanlarda da hareket görülebilmektedir. Bilgi sahibi olanlarda, bilginin geriye getirilmesinde sa¤ al›n korteksinin harekete geçmesi beklenir. Bu s›rada, di¤er bölgeler de, uzun süreli bellek için çal›flt›¤›ndan onlar›n da siyasal bilginin yerleflmesinde zorunlu olarak görev almas› gerekmektedir. Bununla beraber, deneyimli siyasal düflünürler yaln›zca soru için gerekli olan bilgiyi geri getirirken, uzman olmayanlar›n, neyin uygun oldu¤una karar vermek için daha fazla bilgi türüne ihtiyaç duyduklar› dikkate al›nd›¤›nda; bilgi sahibi olanlar›n bu alanlarda bilgi sahibi olmayanlardan hala daha düflük hareket düzeyine sahip olmalar› beklenmektedir. Sonuç olarak, hem bilgi sahibi olanlar›n hem de olmayanlar›n, bir cevab› haz›rlarken çal›flan bellek bölgeleri beraberce hareket edecektir. Bu çevrimiçi ifllem, her iki yan al›n korteksi ile iliflkilidir, ancak tekrarlayacak olursak, uzmanlara göre uzman olmayanlar›n bu bölgelerinde daha fazla çal›flma olacakt›r (Akt., Schreiber, 2000). 43 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Siyasal Davran›fl›n Nörolojik Temellerini Kavramsallaflt›rmak ‹çin Kuramsal Bir Çerçeve Biliflsel nöroloji (cognitive neuroscience) ve sosyal psikoloji literatürleri, siyasal tutumlar, siyasal alanda bilgi sahibi olma ve benzeri durumlarda önemli oldu¤u tahmin edilen süreçlerde, hangi beyin bölgelerinin etkin oldu¤unu ele alan çok say›da çal›flma içermektedir. Bu çal›flmalardan baz›lar›, farkl› bellek tiplerini ve onlar›n nörobiliflsel görevlerini ele almaktad›r. Farkl› bellek tiplerinin, farkl› tutum flekillerini ifllemden geçirmeleri ve depolamalar› olas›d›r. E¤er farkl› tutum tiplerinin nerede flekillendi¤ini ve temsil edildi¤ini bilirsek, farkl› koflullar alt›nda tutumsal bir tepkinin hangi tutum sürecini gerektirdi¤ini ö¤renmek için nörolojik görüntüleme ve nöropsikolojik tekniklerden yararlanabiliriz. Konumuzla ilgili iki bellek tipi vard›r: an›sal bellek (episodic memory) ve anlamsal bellek (semantic memory). An›sal bellek belirli yer, zaman ve insanlarla iliflkilendirilmifl deneyimleri depolamak için orta temporal loba ba¤l›d›r. Anlamsal bellek ise, kiflilerin ba¤lama ba¤l› olmaks›z›n (yani, ne zaman, nerede ve nas›l kazan›ld›¤›ndan ba¤›ms›z olarak) dünyaya iliflkin ö¤rendikleri gerçeklerden meydana gelmektedir. Bu bellek yan ve alt temporal kortekse ba¤l›d›r. “Çatal solda olmal›d›r” anlamsal bir bilgi örne¤idir. Çatal›n solda olmas› gerekti¤ini biliriz ama bu bilgiyi nas›l ve ne zaman edindi¤imizi hat›rlamay›z. Oysa büyükannemizin y›llar önce söyledi¤i bir fleyi hat›rlamak an›sal bellekle ilgilidir. Yan temporal korteksi zarar görmüfl hastalar›n anlamsal gerçeklerle ilgili bilgileri kay›pken, an›sal bellekte bulunan bilgileri var olmaya devam etmektedir. Zaller’e göre an›sal ve anlamsal bellek tutum oluflumu ile do¤rudan iliflkilidir (Akt. Liberman ve Schreiber, 2003). Siyasal ko- nular ço¤u kez an›sal bellekte depolad›¤›m›z kiflisel yaflant›lar›m›zla ilgilidir. Ancak, her konuya iliflkin ö¤rendiklerimizi anlamsal bellekte saklayabilme olas›l›¤›m›z vard›r. Böylece, orta temporal kortekse karfl› yan temporal korteks, siyasal tutum de¤erlendirmelerinde bireylerin kiflisel yaflant›lar› ve ö¤rendikleri gerçekleri düzenleyerek bir aç›klama getirmeleri süresince etkindir (Liberman ve Schreiber, 2003). An›sal ve anlamsal bellek tiplerinin do¤rudan ilgili oldu¤u beyin yap›lar› flunlard›r: Amigdala (amygdala) ve bazal gangliyon (basal ganglia). Amigdala, beyinde küçük badem fleklindeki korteks alt› yap›s›d›r ve limbik sistemin bir parças›d›r. Duygular› ve sald›rganl›ktan cinselli¤e kadar çok çeflitli dürtüleri kontrol eden merkezlerden biridir. Çevresel uyar›mlara verilen davran›flsal, sinirsel ve hormonal tepkileri düzenler. Uzun süreli bellek oluflumunda önemli bir etkiye sahiptir. Nörolojik görüntüleme literatüründe, amigdala etkinlikleri tipik olarak negatif duygu ve süreçleri önleme ile iliflkilidir. Baz›lar› amigdalan›n, pozitif ve negatif duyguya ayn› flekilde tepki verdi¤ini düflünseler de, amigdalan›n negatif duygusal süreçlerde kesinlikle çok daha önemli bir rol oynad›¤› insanlar üzerinde yap›lan nörolojik görüntüleme çal›flmalar›yla ortaya konmaktad›r. Amigdala, bilinçsiz tutum süreçlerinde de önemli rol oynamaktad›r. Örne¤in, amigdalan›n etkinliki, negatif tutum objelerinin bilinçd›fl› sunumlar›na karfl›l›k olarak gösterilmektedir. Bazal gangliyon ise büyük korteks alt› yap›lar dizisidir, beynin orta k›s›mlar›nda bulunan ve al›n korteksi ile alt motor ve duyu bölgeleri aras›ndaki sinyal yönetimini sa¤layan yap›lard›r. Uyar›c›ya karfl› ilk tepki e¤iliminin olumlu olmas› durumunda, amigdalan›n tamamlay›c›s› olarak görünmektedir. Bazal gangliyon, sevilen birisinin hayali ve kumarda kazanmak gibi gerçek dünyada arzulanan objelere 44 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 karfl› tepki gösterir. Bazen negatif bir uyar›c›ya tepki gösterse de pozitif uyar›c›lara daha çok ve yüksek düzeyde tepki göstermektedir. Liberman (2000), bazal gangliyonun sosyal sezgi için önemli oldu¤unu öne sürmektedir. Nörolojik görüntüleme, bazal gangliyonun arzulanan sonuçlara neden olacak bilinçsiz olarak birbirini takip eden bilgi zincirini de içerdi¤ine iliflkin kan›tlar sunmaktad›r. Benzer olarak, bazal gangliyon, depominerjik sinir iletici sistem ile birlikte, güdülenme yaklafl›m›n›n kayna¤›d›r. Bazal gangliyonun amigdala gibi, bilinçsiz tutumlara bak›fl sürecinde de önemli oldu¤u ileri sürülmektir (Liberman ve Schreiber, 2003). Yarg›lar›m›z› ve kararlar›m›z› oluflturma sürecinde bilgiyi nas›l kullan›r›z? Lieberman, sinirsel bir otomatik süreç modeli gelifltirerek, bu sorunun ayd›nlat›lmas›na yard›mc› olabilecek sosyal bilifli kontrol etmifltir. Bu modelde, çoklu nörobiliflsel yap› sistemleri önermifltir. Bunlardan biri X-sistemidir. X-sistemi yan temporal korteks, amigdala ve bazal gangliyondan meydana gelmekte ve ço¤u kez bilinçsiz olarak o anki amaçlar›, ba¤lam› ve alg›lar› bütünlefltirmektedir. Di¤eri C-sistemidir. C sistemi al›n korteksi, ön singülat korteks ve orta temporal loblardan meydana gelmekte ve Xsistemi farkl› girdi kaynaklar›ndan mant›kl› ç›kt›lar yaratmakta baflar›s›z oldu¤unda devreye girmektedir. Ön singülat korteks C-sisteminin kap›s›d›r ve X-sistemi süreçlerinin tutarl›l›¤›n› takip eden bir alarm sistemi olarak hizmet etmektedir. Ön singülat korteks bir kez harekete geçti¤inde bir çat›flmay› saptayarak al›n korteksini tetikte tutmak için ona sinyal göndermektedir. Bu durum, çal›flan benlik ve önerme süreçleriyle, bilinçli dikkat ve çabay› gerektirmektedir. X- ve C-sistemlerinin ayr›lan ifllevleri her bir sistemde farkl› say›sal özellikleri zorunlu k›lmaktad›r. X-sistemi efl zamanl› olarak birçok kaynaktan gelen bilgiyi sü- rekli bütünlefltirmektedir. Böylece oldukça h›zl› ve verimli çal›flmas›na paralel olarak iflleyen a¤ do¤rultusunda en iyi hizmeti vermektedir. X-sistemi harekete geçirilmifl bilifller aras›nda küçük farkl›l›klar› gözden kaç›rmak e¤ilimindedir. Csistemi tipik olarak X-sisteminde bir hata oldu¤unda harekete geçirilmektedir. Böyle bak›nca, C sistemi için dikkat gerektiren tek bir konu -hatavard›r. Oysa, C-sisteminin süreklili¤i ona baflvurulmas›yla s›n›rlanamaz. C-sistemi, bilgiyi esnek olarak birlefltirebilmektedir ve karfl›laflt›r›labilir farkl› sembolik temsillere göre tutulan bilgi parçalar›n›n uzmanl›k alan›d›r. X-sistemi asl›nda yo¤un ö¤renme tarihi do¤rultusunda ça¤r›fl›mlar›n birlefltirilip flekillendirilmesine ba¤l›d›r. Yysa Csistemi, o andaki ba¤lam do¤rultusunda, bilgi parçalar› aras›ndaki keyfi ça¤r›fl›mlarla yap›land›r›l›r. Ek olarak, C-sistemi güdüsel etmenler do¤rultusunda yürütülmekte ve bireyin görevin bilinçli kaynaklar›na odaklanabilme derecesini ortaya koymaktad›r. Düflük motivasyon ya da yetersiz biliflsel kaynaklar çok daha sistematik C-sistemi ç›kt›lar›na yol açabilir. Özetle, bu modele göre, C- sistemi genellikle, X-sisteminin tutarl› bir girdi için, yaln›zca o andaki girdiler dizisini çözmedeki baflar›s›zl›k derecesiyle ilgilidir. Daha önce de belirtildi¤i gibi, X-sistemi, yard›m almadan küçük farkl›l›klar› çözümleyebilir. Tutum oluflumunu ele alan baz› kuramlar›n aksine, her zaman zihinde ba¤›ms›z olarak var olmayan tutumsal düflünceleri gösterir ve gerçekten de ço¤u tutarl› düflünce gruplar› ile uygun oldu¤u için, onlar›n a¤›rl›¤›n› ve anlam›n› de¤ifltirir. Örne¤in, Spellman ve Holyoak (1992), 1991 Körfez Savafl›nda bar›flseverlik, müdahalenin meflrulu¤u, izolasyon ve Saddam Hüseyine yönelik tutumlar› içine alan düflüncelerin iç korelasyon taraf›ndan yordand›¤›n› bulmufllard›r. ‹lginç bir flekilde, savafla yönelik tutumlardaki de¤iflim, dört tutum düflünce kategorisinin hepsinde olmufltur. Di¤er bir deyiflle, ayr›n45 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 t›l› tutum ve onu oluflturan düflüncelerdeki de¤iflim, di¤erlerindeki de¤iflimi de artt›rmak e¤ilimindedir (Liberman ve Schreiber, 2003; Albertson ve Brehm, 2003) . Siyasal Konularda Kurulacak Varsay›mlar ‹çin Nörobiliflsel Kuramlar›n Kullan›lmas› X- ve C-sistem modelleri otomatik olarak kullan›lmaktad›r. Sosyal bilifl ve siyasal davran›fl için bu sistemlerin oynad›klar› rollere iliflkin farkl› varsay›mlar yer almaktad›r. Tekrarlan›rsa, bu varsay›mlar nörobiliflsel yaklafl›m›n yarar›n› ileri sürmek ve sonuçlar›n› desteklemek anlam›na gelmektedir. ‹lk olarak, bellek sistemlerine yaklafl›m tarz› ‘böl ve yönet’ üzerine kuruludur. Bu model, tutum oluflturmada ve yarg›lamada birkaç farkl› mekanizman›n varl›¤›n› ileri sürmektedir. Bu mekanizmalar biliflsel girdiler bak›m›ndan farkl› özelliklere sahiptir. Duyarl› etkin temsiller üzerinden hesaplamalar yapmakta ve süreç ç›kt›lar›n› beyin bölgelerine b›rakmaktad›rlar. Sosyal bilifl, çift yönlü süreç modelleri ile tutarl›d›r, bu farkl› süreç mekanizmalar›na bilinçli olarak ulafl›labilmektedir. C-sistem süreçlerine bilinçli olarak ulaflmak çok daha mümkündür. Bu süreçler devaml› olarak iflleme ve dilbilimsel olarak organize olmak e¤ilimindedir. X-sistem süreçlerine bilinçli olarak daha az ulafl›labilmektedir. Bu sistemin süreçleri paralellik içinde ifllemektedir ve iflleyifl yap›s› sembolik olmama e¤ilimindedir. Xve C-sistem modelleri, iflleyen mekanizmalar› belirlemek için yeni, önemli bir etmen ileri sürmüfllerdir. Çift yönlü süreç modelleri tipik olarak, bilinçli düflünen iflleyifli ça¤›rabilme derecesini belirleyenin güdülenme ve biliflsel kaynaklar oldu¤unu belirtmektedir. Bizim modelimiz, X-sisteminin, rekabet içindeki girdilerin (ba¤lam, amaçlar ve gerçeklere dayanan düflünceler) tutarl› yo- rumlar›yla otomatik olarak oluflturulabilece¤ini ileri sürmektedir. Bundan baflka, X-sistemi tasar›mlar aras›ndaki çat›flman›n küçük bir miktar›n› düzeltmekte oldukça yeteneklidir. Siyasal alanda bilgi sahibi olman›n X-sisteminin çat›flmaya izin verme derecesinde rol oynamas› olas›d›r. Sahip olunan bilgideki art›fllarla,X-sistemi tasar›mlar›n›n, bir baflkas› ile gittikçe artan flekilde bütünleflmesi ve potansiyel olarak çat›flan tasar›mlara karfl› güçlü bir kalkan sa¤lamas› mümkündür. Bu yolla ayr›ca, X-sisteminde tercih edilen düflüncelerin çok daha etkili olarak düzenlenmesi de söz konusudur. Alternatif olarak, artan bilgi düzeyi, C-sistemi süreçlerinde siyasal alanda uzman olmayanlar›n dikkatinden kaçan düflünceler aras›ndaki göze çarpmayan çat›flmalar›n daha fazla fark edilmesini sa¤lamaktad›r. C-sistemini keflfetme derecesi, güdülenme ve bu göze çarpmayan çat›flmaya dikkatini veren biliflsel kaynaklara ulaflabilmeyle ilgilidir. Belirli bir sonuca ulaflmak için güdülenen uzmanlar›n, çat›flmalar onlar›n tart›flmalar›na yavafl yavafl zarar vermeye bafllay›ncaya kadar, bu artan keflfetme yetene¤ini kullanmalar› beklenmez. Sonuç olarak, tutumlar›n kendilerini ortaya koymalar›nda rol oynayan duyguda, siyasal alanda bilgi sahibi olma ve çat›flmay› düflünme derecesi aras›ndaki etkileflimin pay› oldu¤u ileri sürülmektedir. Yani, asl›nda siyasal alanda bilgi sahibi olma, tutumlarda etkili bafll›ca farkl›l›klar› meydana getirmeyebilir. Uzman X-sistemleri çok daha duygu-yüklü tutum anlat›mlar›n› ortaya ç›kar›rken, uzman C-sistemleri harekete geçirilmifl düflünceler do¤rultusunda mant›ksal olarak oluflturulan sonuçlardan sa¤lanan tutumlar› meydana getirebilir. E¤er anket ölçümleri ve anket ba¤lamlar› tesadüfî olarak X- veya C-sistem süreçlerini gelifltiriyorsa, uzmanl›k etkisi kaybolabilir. Alternatif olarak, X- ve C-sistem süreçleri do¤rultusunda tutarl› olarak yanl› yöntemlerin kullan›lmas›, uzmanl›k etkilerinin eksik ve yanl›fl bir flekilde 46 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 kavranmas›na neden olabilir. Yaln›zca C-sistemi sürecine karfl› X-sistemini belirleyen etmenlerin istenerek ve sistematik olarak manipule edilmesi do¤rultusunda (örne¤in düflünce çat›flmas›n›n derecesi) siyasal alanda bilgi sahibi olman›n etkisi beklenebilir. Di¤er bir deyiflle, harekete geçirilmifl düflünceler aras›nda düflük düzeyde çat›flma oldu¤u zaman, X-sisteminin tutumlar›n kendilerini ortaya koymalar›na birincil olarak katk›da bulunmas› olas›d›r ve yaln›zca artan bilgi düzeyi ile gittikçe artan duyguya dayal› tutumlar meydana getirebilir. Alternatif olarak, düflünceler aras›ndaki çat›flma yüksek oldu¤unda, C-sistemi düzelebilir ve artan bilgi düzeyine ba¤l› olarak yükselen objektif mant›k düzeyi ile tutumlar üretilebilir (Liberman ve Schreiber, 2003). Siyasal Konulara ‹liflkin Varsay›mlar› S›namada Nörobiliflsel Yöntemlerin Kullan›lmas› Biliflsel nöroloji alan›nda çal›flan araflt›rmac›lar, biliflsel ve duygusal süreçlerin nörolojik dayanaklar›n› aç›klamak için birçok yöntem kullanm›fllard›r. Bunlardan ikisi, siyasal biliflin kökenlerini araflt›rmada kullan›lmaktad›r: Tepki gecikmesi analizi (analysis of response latency) ve ifllevsel manyetik nörolojik görüntüleme (functional magnetic neuroimaging) (Schreiber, 2000; Liberman ve Schreiber, 2003). Tepki gecikmesi analizi uzun bir geçmifle dayanmaktad›r. Analiz, yüzy›ldan fazla bir zaman önce F. C. Danders’›n, kiflinin bir uyar›c›ya karfl› ne kadar zamanda tepki verdi¤ini araflt›rmas›yla kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Tepki gecikmesi analizi, biliflsel çal›flma ham veriyle ilgilendi¤inden masrafs›z bir yöntemdir. ‹fllevsel manyetik nörolojik görüntüleme ise, 1990’lar›n ortalar›ndan itibaren kullan›lan bir yöntemdir. Biliflsel nörolojik bilimin uzmanlaflm›fl bir arac› olarak kullan›lmas› önerilmektedir. ‹fllevsel manyetik nörolojik görüntülemede, beyindeki oksijen moleküllerinin yeri karmafl›k bir ayg›tla belirlenmektedir. Oksijen tüketim düzeyi, beyindeki farkl› bölgelerde yap›lan iflin miktar›n› göstermektedir (Schreiber, 2000). Basit bir araç olmas›na karfl›n tepki gecikmesi, bireylerin problemi nas›l ifllediklerine iliflkin ipuçlar› verecek olan, soruya verdikleri tepkinin süresiyle betimlenmektedir. Tepki gecikmesi analizinden, uzun bir süredir biliflsel psikolojide ve son zamanlarda siyaset psikolojisinde yap›lan çal›flmalar›n birkaç›nda, bilifli ortaya koyan içsel bir tepki olarak yararlan›lmaktad›r. Hemen göze çarpmayan deneysel tasar›mlardan biri, tepki gecikmesi ölçümlerini ve bilinçalt›ndaki ›rksal önyarg›lar› test etmek için alt alg›sal mesajlar› birlefltirmektedir. Siyaset psikolojisindeki birçok çal›flmada anket tepkileri basit bir zamanlamaya sahiptir. Bu veri kolayl›kla, anketlerin modern hesaplama yöntemleriyle de¤erlendirilmesiyle de elde edilir. Böylece, küçük bir maliyetle ankete yeni bir boyut eklenmifl olur. Ortaya konan araflt›rmalarda tepki gecikmesi, siyasal tutum aç›klamas›n›n de¤iflmezli¤i, yo¤unlu¤u, s›kl›¤› ve kolayl›¤›na aç›klama getirmektedir (Akt. Schreiber, 2000). Schreiber (2000) taraf›ndan yap›lan bir araflt›rma, 1997 Birleflik Devletler Ulusal Seçim Çal›flmalar›n›n (NES) pilot çal›flmas› ile beraber yürütülmüfltür. Bu çal›flmada, siyasal alanda bilgi sahibi olma düzeyinin yükselmesiyle tepki gecikmesinin azal›p azalmayaca¤› araflt›r›lm›flt›r. Siyasal alanda bilgi sahibi olanlar yani uzmanlar, kendi ideolojik tutumlar›na iliflkin sorulara nas›l yan›t vereceklerini bilmektedirler ve Bill Clinton’›n ideolojisi ve onlar› ABD Kongresinde temsil edenlere iliflkin sorular› çok h›zl› bir flekilde (yaklafl›k 2 saniye) yan›tlam›fllard›r. Bilgi sahibi olma47 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yanlar, di¤er bir deyiflle uzman olmayanlar da kendi ideolojilerine iliflkin sorulara h›zl› bir flekilde yan›t vermifllerdir, ancak Clinton hakk›ndaki (yaklafl›k 4 saniye) ve onlar› Kongrede temsil eden kifliye ait (yaklafl›k 3 saniye) ayn› sorulara yan›t vermeleri daha uzun sürmüfltür. Bu bulgular, bilgi sahibi olmayanlar›n Clinton ve kongredeki temsilcilerine iliflkin sorular› yan›tlad›klar›nda ek bir biliflsel ad›ma ihtiyaçlar› oldu¤u sonucuna götürmektedir. Bununla beraber, siyasal alanda bilgi sahibi olanlar›n ek bir biliflsel ad›ma ihtiyaçlar› yoktur. Bilgi sahibi olmayanlar anket sorular›n› yeni ve zor bulurken, siyasal alanda bilgi sahibi olanlar sorular› tan›d›k ve kolay bir görev olarak görmektedirler (Schreiber, 2000). Kavramsal olarak, ifllevsel manyetik nörolojik görüntüleme, Donders’in tepki gecikmesi çal›flmalar› ile bafllayan “biliflsel ç›karma” (cognitive subtraction) gelene¤ini izlemektedir. Sinirsel aktivite artt›¤›nda, oksijen tüketimine ba¤l› olarak kan ak›fl›n›n h›z› artmaktad›r ve toplardamarlardaki artan oksijen düzeyi radyo dalgalar›yla etraf› çevrilmifl olan manyetik alandaki nab›z at›fl› do¤rultusunda keflfedilebilmektedir. Donders’in çal›flmas›ndaki gibi, kontrol koflulundan ifllem kofluluna oksijen düzeyini belirleyerek beynin harekete geçen bölümleri saptanabilir (Posner ve Raichle, 1997; Akt. Schreiber, 2000). Liberman ve Schreiber’a (2003) göre ise, ifllevsel görüntüleme -veya o kapsam içindeki herhangi bir nörolojik bilim yöntemi- “gerçekte” zihnimizde var olan fleyi ortadan kald›rmak olarak görülmemelidir. Gerçek tersidir. Bu teknikler siyaset bilimcilerin iyi bilinen deneysel teknikleriyle benzerdir. ‹fllevsel nörolojik görüntüleme, psikolojik bir ölçüm ve onun varsay›lan aç›klamalar›n› ortaya koyan psikolojik süreçler aras›ndaki iliflkilere iliflkin beklentilerin say›s›na ba¤l›d›r. Bu görüntüleme tekni¤i, beyin ifllev kuramlar› ve efl zamanl› olan psikolojik süreç hakk›nda bilgi verebilecek veriyi sa¤lamaktad›r. Zihindeki bu uyar›larla birlikte, siyasal tutumlar›n ifllevsel nörolojik görüntüleme tekni¤i ile çal›fl›lmas›na önemli katk›lar sa¤layabilecek birkaç yol vard›r. ‹lk olarak, görüntüleme, farkl› tutum tiplerinin ifade edilmeleri süresince ortak veya farkl› süreçlerin kulland›¤› tan›mlamalar› kullanabilmektedir (Cacioppo ve ark., 1996). Örne¤in, kat›l›mc›lardan toplum politikalar›ndan küresel politikalara do¤ru de¤iflim gösteren siyasal konular üzerine tutum oluflturmalar› istenebilir. Di¤er olas›l›k, Schuman ve Babo (1988) taraf›ndan kullan›lan uyarlama yöntemleri olabilir. Uyarlama yöntemlerinde, anket maddeleri baz› maddelerin harekete geçirdi¤i konu ve düflüncelerin, sonraki maddelerde kullan›larak etkili yarg›lar›n oluflturabilece¤i flekilde düzenlenmektedir. Örne¤in, önceki sorunun ›rksal korku veya adillik ilkelerini kullan›ma haz›rlay›p haz›rlamamas›n›n bir sonucu olarak, olumlu hareket do¤rultusunda kifli tutumunu ortaya koydu¤unda, farkl› nörolojik sistemler eksi¤i doldurabilir mi? Korkuya dayanan haz›rl›klar X-sistemine güveni artt›rabilir, oysa adilli¤e dayanan haz›rl›klar, C-sisteminin bir tutumu yap›land›rmas›na yard›m etmeye bafllad›¤›nda çat›flma efli¤ini düflürebilir. ‹kinci olarak, görüntüleme kullan›m› s›n›rl› olan çal›flmalar› içerebilir. Araflt›rmac›lar kat›l›mc›lar› belirli konulara iliflkin kesin sonuçlar›n getirdi¤i güdülenme derecesinin temelinde tan›mlam›fllard›r (Kunde, 1990). Dikkatle güdülenme savunulabilir bir sonuç meydana getirilebilir (Tetlock, 1985) veya ilgili konular›n çevreledi¤i düflüncelerle rekabet eder. Biliflteki bireysel farkl›l›klar, beyin sistemlerinin ve onlarla ba¤lant›l› süreçlerin ‘akort’ edilmesinde etkili olabilir. ‹çgörü kuramsal olarak ilgili bireysel farkl›l›klar›n bir ifllevi olan siyasal tutum aç›klamalar› süresince, beynin harekete geçirdi¤i örüntülerin nas›l de¤iflti¤i ve de¤iflip de¤iflmedi¤inin belirlenmesi do¤- 48 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 rultusunda gerçeklefltirilen bu ‘akort etme’ sürecinde kazan›labilir. Sonuç olarak, nörolojik görüntüleme, farkl› beceri tiplerini ö¤renme süresince meydana gelen süreçte tan›mlanan de¤iflimler için mükemmel bir tekniktir. Benzer flekilde, siyasal alanda genel ya da özel bir konuyla ilgili bilgi sahibi olmadaki geliflmeyle birlikte meydana gelen de¤iflimler de içgörü sa¤lamaktad›r. Örne¤in, kesitsel çal›flmalarla, siyasal alanda bilgi sahibi olanlarla olmayanlar›n, anket maddelerini nas›l farkl› olarak iflledikleri konusunda, potansiyel olarak ya farkl› ö¤renme sistemlerinin (örne¤in C-sistemine karfl› X-sistemi) ya da ayn› sistemlerin farkl› olarak ele al›nmas›n›n (örne¤in karar verirken bireysel yaflant› belleklerine baflvuran uzman olmayanlar›n an›sal belleklerinden daha fazla yararlanmalar›) sonuçlar› do¤ru olarak ortaya konabilir. Ayr›ca, boylamsal çal›flmalarla da, belirli konular üzerine odaklanan üniversite ve lisansüstü ö¤rencileri dersleri almadan ve ald›ktan sonra ayr›nt›l› olarak gözden geçirilerek, kat›l›mc›lardaki de¤iflimler takip edilebilir. Bu, farkl› ö¤renme ve kontrol sistemlerinin güvenli bir flekilde nas›l ve ne zaman meydana geldi¤inin çok daha kesin olarak izlenmesini sa¤layacakt›r (Liberman ve Schreiber, 2003). Buraya kadar anlat›lanlar toparlanacak olursa, bu çal›flmada, farkl› nörolojik yap›lar›n siyasal tutumlar ve siyasal alanda bilgi sahibi olmayla iliflkisi tart›fl›lm›flt›r. Görüldü¤ü üzere, anket çal›flmalar›, siyaset bilimi ve ona yak›n di¤er sosyal bilim alanlar› için önemlidir. Siyaset psikolojisi, siyasal bilginin davran›fl üzerindeki etkisini belirlemek için kuramlar gelifltirmifltir. Bununla bera- ber, farkl› bak›fl aç›lar› kazand›racak olacak nörobiliflsel çal›flmalar ile yeterince ba¤lant› kurmam›flt›r. Oysa, bu yaz›dan da anlafl›labilece¤i gibi nörobiliflsel yöntemin kulland›¤› baz› yollar (örne¤in, ifllevsel manyetik nörolojik görüntüleme) siyasal olgular› daha kapsaml› anlamam›za do¤rudan katk›da bulunacakt›r. Söz konusu yollarla, siyasal bilgiyi nas›l iflledi¤imiz konusuna da aç›kl›k getirilebilir. Örne¤in, sosyal bir ba¤lamda kazan›lan bilginin laboratuar ortam›ndaki uzmanl›klarda kazan›lanlarla benzer olup olmad›¤› belirlenebilir. Nörobiliflsel çal›flmalar ayr›ca, siyasetçilerin ve siyaset bilimcilerin, siyasi konularda bilgi sahibi olan ve olmayan kiflilerde iflleyen süreçleri daha iyi ay›rt etmelerini ve bu kiflilerin yan›tlar›n›n ard›nda yatan dinamikleri daha iyi anlamalar›n› sa¤layabilir (Schreiber, 2000; Liberman ve Schreiber, 2003; Albertson ve Brehm, 2003). Kaynaklar Albertson, B. & Brehm, J. (2003). Comments. Political Psychology, 24 (4), 681-704. Green, A. J. K. & Gilhooly, K. (2005). Problem solving. In N. Braisby and A. Sellotly (Eds.) Cognitive Psychology. (s.347377). Oxford: Oxford/Niversty Pres. Lavine, H. (2001). On-line versus memory-based process models of political evaluation. In Monroe, Kristen Renwick (Eds). Political Psychology. (s.225-247), Manvah, NJ USA: Lawrence Erlbaum Associates. Lieberman, M.D. & Schreiber, D. (2003). Is political cognition like riding a bicycle? How cognitive neuroscience can inform research on political thinking. Political Psychology, 24 (4), 681-704. Schreiber, D. (2000, May 10). Thinking about politics: An fMRI study. Paper presentation to UCLA’s Brain Mapping Division, Los Angeles. 49 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 KAMUOYU ve PROPAGANDA oluflmas›nda etkin rol oynayan propagandadan ayr›nt›l› olarak bahsedilmektedir. Propaganda Sevgi Duman* Hür düflünce, 17. ve 18. yüzy›llardan itibaren yavafl yavafl toplumun bütün kesimlerine yay›lmaya bafllam›fl ve 1688 ihtilalinde ‹ngiltere’de orta s›n›f›n iktidar› ele geçirmesiyle birlikte, demokratik bir toplumun do¤mas›n› sa¤lam›fl, böylelikle kamuoyu kavram› ortaya ç›km›flt›r. Hegel’ e göre kamuoyu, halk›n isteklerini ve görüfllerini organik olmayan araçlarla yans›tma yoludur. Hegel kamuoyunu, orta s›n›f›n, siyasal ve ekonomik ç›karlar›n›n bilincindeki ortalama entellektüel kesimin egemen düflüncesi olarak da görmektedir (Akt., Onaran, 1984 ). Allport ise, belirli bir grup içinde yer alan kifliler, bir durum, flah›s ya da öneri hakk›nda etkin bir hareket tarz›n› belirleyecek flekilde olumlu ya da olumsuz görüfl belirttiklerinde, kamuoyunun varl›¤›ndan söz edilebilece¤ini söylemektedir (Akt., Kentel , 1994). Kamuoyu, kimi zaman her türlü bask›dan soyutlan›p, do¤al olarak kendili¤inden, kimi zamansa d›fl etkiler sonucunda yapay olarak oluflmaktad›r. Bu iki tür kamuoyu aras›nda kesin bir s›n›r çizmek mümkün de¤ildir. Devlet müdahalelerinin en az görüldü¤ü bat› demokrasilerinde bile, kitle iletiflim araçlar› kullan›larak, propagandayla yapay kamuoyu oluflturma yoluna gidilmektedir. Totaliter sistemlerde ise, devletin her türlü iletiflim arac›na hakim olmas›n›n bir sonucu olarak, kamuoyunu yönlendirme olas›l›¤› çok daha güçlüdür. Kamuoyunun oluflumunda propaganda özellikle önemlidir. Tarih boyunca, ço¤u zaman bask› ve korkutma yoluyla yap›lan propagandalar, günümüzde telkin ve ikna yoluyla gerçeklefltirilmektedir (Onaran,1984). Afla¤›da, kamuoyunun *Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Yüksek Lisans Ö¤rencisi Propaganda, Latince ‘Propqare’kökünden gelmektedir. Sözlük anlam› ise, bir inanc›n, düflüncenin yay›lmas› için yap›lan fiil ve hareketlerdir (Ziyao¤lu,1963). Barlet propaganday›, toplumlar› belli bir görüfl ve davran›fl› benimsemelerini sa¤layacak biçimde etkileme giriflimi olarak tan›mlarken, Doob, telkin yoluyla gruplar›n tutumlar›n› ve sonuçta da onlar›n davran›fllar›n› kontrol alt›na almak için yap›lan sistematik hareketler olarak aç›klamaktad›r. Kapsaml› bir tan›mlama için Terence H. Qualter’in (1992) tan›m›na baflvurmak daha do¤ru olacakt›r. Ona göre propaganda; bir bireyin ya da grubun, baflka bireylerin veya gruplar›n tutumlar›n›, tepkilerini kendi amaçlar›na uygun olarak biçimlendirmek, kontrol alt›na almak ya da de¤ifltirmek için haberleflme araçlar›ndan yaralanarak bilinçli olarak girifltikleri bir etkinliktir. Bu tan›ma bak›ld›¤›nda, bir etkileme etkinli¤inin propaganda olabilmesi için bilinçli olarak yap›lmas› gerekmektedir. Bu nedenle bir sözün, kitab›n, söylemin, serginin, istatistiksel doküman›n, mimari ve sanatsal eserin propaganda olarak de¤erlendirilebilmesi için bilinçli bir biçimde tutumlar› de¤ifltirmeyi amaçlamalar› gerekmektedir. Propaganda ayr›ca, bireylerin veya gruplar›n tutumlar›n› kontrol etmeyi ve bu kontrolü bozacak baflka propagandalar›n etkisini azaltmay› amaçlamakta ve bütün bunlar için kitle haberleflme araçlar›n›n gücünden faydalanmaktad›r (Qualter, 1992). Bir propaganda etkinli¤i yap›l›rken dikkat edilmesi gereken önemli noktalar (Hitler, 1997; Ka¤›tç›bafl›, 1988; Moucorpus, 1958) flu flekilde özetlenebilir: 1) Propaganda da amaç, hedef kitleyi etkilemek oldu¤undan bu ancak, kitlelerin sorunlar›n›n 50 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 iyi analiz edilmesi ve bu sorunlar›n çözümlerinin iyi anlat›lmas›yla baflar›labilir. 2) Propaganda yap›l›rken toplumun inançlar›na ters düflmemek gerekir. Propagandan›n içeri¤i mevcut inançlara ne kadar uygun olursa etkisi de o derece baflar›l› olacakt›r. 3) Propaganda da tek tek bireylerden çok, gruplara yönelmek amaçlanmaktad›r. Bu nedenle onlar› etkileyecek sevgi, öfke, korku, umut, suçluluk ve amaca uygun di¤er unsurlar›n içinde bar›nd›r›lmas›na dikkat edilmelidir. Ayr›ca, propaganda anlat›m›n›n tekrar›na önem verilmelidir. Kitlenin bir görüflü anlayabilmesi için belli bir zamana ihtiyac› vard›r. En basit kavramlar bile birkaç defa tekrar edilmeden insanlar›n belleklerine yerleflmemektedir. 4) Propagandan›n etkili olabilmesi için, propaganday› yapan kiflinin inan›l›r ve güvenilir olmas› gerekir. Yüksek sayg›nl›¤› olan kaynaktan gelen iletiflim, daha kolay kabul edilir.Yalanlar›yla sab›kal› bir propagandac›n›n veya kitle yönlendiricisinin etkisi s›n›rl› olacakt›r. ‹nsan Psikolojisi ve Propaganda Telkinin baflar›s›, bireylerin oluflturdu¤u kalabal›k, topluluk ve y›¤›nlar›n psikolojisinin bilinmesiyle mümkündür (K›fllal›, 1995). Di¤er bir deyiflle, kitleleri yönlendirmeye çal›flmadan önce, kitle ya da toplulu¤un özelliklerinin ve ruh halinin iyi analiz edilmesi gerekir. Kalabal›k içinde insan, yaln›z bafl›na oldu¤undan daha fazla heyacana sahiptir ve duygular›n›n etkisine daha fazla kap›l›r. Bu nedenle, kalabal›k içindeki birey telkine daha uygun bir ruh halinde olur (Kayabal›, Aslano¤lu, 1983). Kitleyi oluflturan bireyler, yafllar›, meslekleri, karakterleri ve zekalar› nas›l olursa olsun, kitle içinde bulunduklar› zaman tek bir ruha dönüflürler. Dolay›s›yla, her biri tek bafl›nayken hissedece¤i, düflünece¤i ve davranaca¤›ndan baflka tür- lü hisseder ve davran›r. Birey kitle içinde kendini güçlü hisseder. Önceden dizginleyebildi¤i davran›fllar›n› bu kez içgüdülerine teslim eder ve sakin bir kiflili¤i varken, kitle içinde coflkulu, sert, sald›rgan davran›fllarda bulunabilir. Kitle bireye, adeta tekrar tekrar tek bafl›na hiçbir de¤eri olmad›¤›n›, gücünü daha üstün bir güce terk etmesini ve bu sayede toplulu¤un bir parças› olarak gurur duymas› gerekti¤ini söyler (Kayabal›, Aslano¤lu, 1983). Kalabal›k içersinde her duygu bulafl›c›d›r. Öyle ki, bireyin bu duygulardan etkilenip kendi ç›karlar›n› kitlenin ç›kar› u¤runa feda etmesi kaç›n›lmazd›r. Bu fedakarl›kta, kendisine telkinde bulunan kiflinin, kiflili¤i ve konuflma gücü etkilidir. Kitle e¤er sayg› duyulan bir lidere sahipse, bu liderin yapt›¤› telkinin etkisi daha da büyük olur (Kayabal›, Aslano¤lu, 1983). ‹htilallerde, savafllarda, k›tl›klarda, felaket günlerinde, baz› kiflisel olaylarda halk›n heyecan› fazlas›yla artar. ‹nsan›n içinde oluflan huzursuzluklar, kitlelerdeki benzer huzursuzluklarla birleflip, toplulu¤u harekete geçirerek, y›¤›n toplulu¤unu oluflturur.Y›¤›n topluluklar›n›n hareketleri di¤er topluluklar›n hareketlerinden daha y›k›c› olur (Domenach, 1995). Y›¤›n içinde insan, hukuk kurallar›na ayk›r› hareketlere yönelir. Bunu yaparken de y›¤›ndan güven al›r (Baflbu¤u, 1996). Propagandan›n Kayna¤› Jean Marie Domenach (1995), propagandan›n iki kayna¤› oldu¤una dikkat çekmektedir: reklam ve politik ülkücülük. Domenach’a (1995) göre reklam ile propaganda birbirlerine yard›mc›d›r. Evrimleri birbirine denktir ve yöntem benzerlikleri çok fazlad›r. Propagandan›n daha çok reklam bulufl ve baflar›lar›ndan yaraland›¤›, halk›n hofluna gidece¤ini umdu¤u reklam biçimlerini taklit etti¤ini düflünmek yanl›fl olmayacakt›r. 51 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Propaganda bir bak›ma ticari reklamc›l›¤›n siyasete uyarlamas›d›r. Günümüzde reklamc›l›k, mal ve hizmet tan›t›m›n›n yan› s›ra ideolojik tan›t›ma da yönelmifltir. Di¤er bir deyiflle, propaganda ve reklam tan›mlar›n›n özel bir anlamda birleflimi, bütün dünyada siyasal reklam kavram›n›n ortaya ç›kmas›na neden olmufltur. Propaganda ile siyasal reklam birlikteli¤i flu flekilde de ele al›nabilir: Reklam ile, ‘insan› flu ya da bu ürüne, flu ya da bu markaya yöneltmek elimizdedir. Yaln›zca bir ürünü baflka bir ürün yerine benimsetmek de¤il, bu ürüne bir gereksinim yaratmak bile mümkündür’. Bu, yeni propaganda mühendisleri için etkisi kesin ve korkunç bir bulufltur. Politik ülkücülük, siyasal propagandan›n bir baflka dal› olup, reklam yöntem ve biçimlerinden yararlanmay› sürdürse de, ondan ayr›larak kendi bafl›na bir yöntem haline gelmifltir. Reklam türü propaganda (örne¤in, seçim kampanyalar›), az ya da çok aral›kl› kampanyalarla s›n›rland›r›l›r. S›n›rlar› iyice çizilmifl yöntemlerle belirli düflüncelerin, belirli insanlar›n ve belirli örgütlerin de¤erlendirilmesi siyasal eylemin normal anlat›m›d›r (Domenach 1995). Faflist diktatörler, bir noktada yo¤unlaflm›fl kitlelerin bu alanda kendilerine uçsuz bucaks›z olanaklar sa¤lad›¤›n› çok iyi anlam›fllar ve bundan genifl ölçüde yararlanm›fllard›r. Mussolini, yeni insanlar flafl›lacak kadar çabuk kan›yor derken; Hitler, ‘halk›n büyük ço¤unlu¤u o derece kad›ns› bir e¤ilim, bir ruh hali içindeki kan›lar›na ve eylemlerine, salt düflünceden çok duyular› üzeride yarat›lan izlenimler yön veriyor’ demektedir ‘(Tchaklotine,1952). Propagandan›n Kulland›¤› Psikolojik Araçlar Propagandan›n kulland›¤› teknolojiye ba¤l› araçlar›n, insan› etkilemek için kulland›¤› psikolojik etmenler vard›r. Propagandan›n dayand›¤› temel kavramlar olarak aç›klayabilece¤imiz bu etmenler, insan›n bilinçalt›na hükmetmekte, ak- l›ndan öte duygulara seslenmektedir (Tchaklotine,1952). Afla¤›da s›ras›yla, söz konusu etmenlerden olan simgeler, kal›p yarg›lar ve mitlerden bahsedilmektedir. Simgeler Simgeler, insan, duygu ve düflüncelerini baflkalar›na iletmek imkan› buldu¤undan beri vard›r. Hatta, duygular bilincin ayd›nlanmam›fl k›sm›nda yer alan daha ilkel insanc›l ifllevlere sahip oldu¤undan, düflünceden önce duygularda var olmufllard›r (Tchaklotine,1952). Simgeyi, bir fleyi temsil eden ama onunla do¤al bir iliflkisi olmayan bir sinyal olarak tan›mlayabiliriz. Örne¤in, siyah rengin yas simgesi olmas› gibi (Mutlu,1998). ‹letiflimin içeri¤ini oluflturan simgeler ayn› zamanda, insanlar›n ilk topluluklardan bu yana anlaflmak için kulland›klar› iflaretler, semboller ve jestler bütünüdür. En ilkel kabilelerden, en geliflmifl toplumlara kadar insanlar geliflmifllikleriyle orant›l› olarak karmafl›k simge sistemlerinden yararlanm›fl ve yararlanmaktad›rlar (Güz,1992). Toplumsal iliflkilerinde din, ekonomik iliflkilerinde para, e¤lencelerinde müzik, e¤itimlerinde ve haberleflmelerinde yaz›, ola¤anüstü sayd›klar› ve anlayamad›klar› olaylarda s›¤›n›lan dinsel simgeler insanlar›n kulland›klar› simge sistemlerini oluflturmaktad›r. Bir olay›, bir düflünceyi, bir duyguyu ve metafizik kavramlar› temsil eden simgeler kamuoyu içinde toplumsal ve siyasal iletiflimi sa¤lamaktad›r. Simgeler, kuflkusuz bireyler taraf›ndan oluflturulmaktad›r. Bununla birlikte, simgelere ortak anlamlar›n› veren, onlar› onaylayan, geniflleten ve de¤ifltiren, toplumsal iletiflimin gere¤i olarak toplumun kendisi olmaktad›r. Dolay›s›yla, bireyler do¤duklar› andan itibaren simgelerin etkisi alt›nda yetiflmeye bafllarlar. Ailesinin içinde bulundu¤u klan, kabile, s›n›f ya da toplumun kültür s›n›r- 52 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 lar› bireyi kuflat›r. Aile içinde toplumsallaflma süreci bir bak›ma, toplumun simgelerini tan›ma, onlar›n toplumsal de¤erlerini kabullenme sürecidir (G›ddens, 1993). Simgelerin iletiflimiyle, kifli di¤erlerini teflvik etme kapasitesine sahiptir. Kifli arzu etti¤i anlam ve de¤erleri, k›saca kanaatleri öteki kiflide uyand›rmak için iletiflimde bulunur. Anlaml› simgelerle iletiflimci, dinleyicinin davran›fl›n› etkileyebilir, ancak kontrol edemez. Bunun nedeni, simgenin, dinleyicinin de¤er ve anlam içeri¤iyle iletiflim kurmas›d›r. Di¤er bir deyiflle, simgenin dinleyici için tafl›d›¤› anlam ve de¤er, sonucu belirlemektedir. Simgesel iletiflim toplumsal bir süreçtir. Bu süreçte, hem ileten hem de iletilen kifli iletinin içeri¤ine katk›da bulunur. K›sacas›, toplumsal davran›fl› ve kanaatleri, anlaml› simgeler, bu simgeleri ö¤renme ve karfl›l›kl› iliflki süreci oluflturmaktad›r (Erdo¤an ve Alemdar, 1990). Anlamlar dünya görüflünü tan›mlamaktad›r. Kitle iletiflim araçlar› ile gerçeklefltirilen iletiflimlerde, kiflilerin kafalar›nda yeni anlamlar yarat›ld›¤›na göre propagandac› taraf›ndan kiflilerin nas›l etki alt›nda tutuldu¤u, nas›l yönlendirildi¤i de kolayca anlafl›labilir (Usluata,1994). Kal›p Yarg›lar Propagandac›n›n s›kl›kla kulland›¤› kal›p yarg› ‘insan›n bir gruba iliflkin de¤iflmez izlenimini’ dile getirmektedir. Birey, tek tek kiflilere iliflkin alg›lamalar›n› bu izlenim arac›l›¤›yla yapmaktad›r (Usluata,1994). D›fl dünyan›n flafl›rt›c›, insan›n kafas›n› kar›flt›ran karmaflas›ndan, kültürümüzün bizim için daha önceden tan›mlam›fl oldu¤u fleyleri seçeriz ve seçti¤imizi kültürümüzün bizim için kal›plaflt›rd›¤› biçimi ile alg›lar›z. Kal›p yarg›lar genellikle (siyahlar aptald›r ya da kad›nlar›n saç› uzun akl› k›sad›r gibi) olumsuzdur (Mutlu, 1998). Kal›p yarg›lar yaflam›n bir parças›d›r ve fark›nda olunmaks›z›n düflünce ve davran›fllarda kullan›lmaktad›r. Ço¤u kez bu yarg›lara sahip oldu¤umuzu kabul etmeyiz, fark›na varsak bile, etkisini tümüyle ortadan kald›rmak için büyük güçlükler yaflar›z. Önyarg› söz konusu oldu¤unda, onun iki temel ö¤esinden biri olan kal›p yarg›, bireyleri tan›madan onlar› bir grubun üyesi olarak yarg›lamakt›r. Önyarg›n›n di¤er ö¤esi ise bir grup ya da kifliye karfl› olumsuz duygudur. Böylece, önyarg›da hem duygusal hem de düflünsel ö¤eler bir arada bulunmaktad›r. Bu iki ö¤enin etkisiyle kifliler ayr›mc› davran›fllar sergileyebilmektedir (Cücelo¤lu, 1999). Önyarg› ve onun ö¤elerinden biri olan kal›p yarg›n›n kayna¤›n› aç›klamada dört temel yaklafl›m vard›r. En kabul gören yaklafl›m, bu yarg›lar›n küçük yafltan itibaren aile içinde ö¤renildi¤ini ileri sürmektedir. Çocu¤un çevresinde söylenilen sözler, yap›lan davran›fllar, yarg›lamalar, dedikodular, uydurulan lakaplar, çocuklar›n zihinlerinde izler b›rakmakta ve onlar›n da ebeveynleri veya komflular› gibi ayn› yarg›lar› benimsemelerine yol açmaktad›r. Bir di¤er görüfl, daha sonra yap›lan araflt›rmalarla desteklenmemiflse de, bu yarg›lar›n kiflili¤in bir parças› oldu¤unu öne sürmektedir. Bu görüfl, otoriter bir çevre içinde ve bask› alt›nda büyümüfl kifliler için, baflkalar›na yönelik ayr›mc›l›k yapma ve onlar› cezaland›rman›n hayat›n do¤al bir parças› oldu¤unu söylemektedir. Üçüncü görüfl, bu yarg›lar›n grup üyeli¤inin do¤al bir sonucu olarak olufltu¤unu, çünkü hangi grupta isek o grubu iyi, di¤erini kötü görme e¤ilimi içinde bulundu¤umuzu belirtmektedir. Son görüfl, bize benzeyenleri çekici bulup onlardan hofllan›rken, benzemeyenlere karfl› olumsuz tutum gelifltirdi¤imizi, hatta onlarla aram›zdaki farkl›l›¤›n büyüklü¤ü oran›nda olumsuz tutumun ya da ön53 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yarg›lar›n fliddetinin büyüdü¤ünü ifade etmektedir (Cücelo¤lu, 1999). s›yla siyasal ve toplumsal boyutlar›n› gizlerler (Akt., Yengin, 1996). Kitle iletiflim araçlar›n›n kal›p yarg›lardan s›kl›kla yararland›¤› bilinmektedir. Bu tür yarg›larla kitle iletiflim araçlar› gerçekli¤i çarp›tmakta, izleyen kitleleri ideolojik olarak yönlendirmektedir. Mutlu’ya, (1998) göre, tüm kal›p yarg›lar sonuçta, kitle iletiflim araçlar› ile, ‘biz’ ve ‘onlar’ karfl›tl›¤› fleklinde dile getirilebilecek sanal duygu yap›s›na dayand›r›lmakta, bu duygu yap›s›ndan kaynaklanmaktad›r. Yengin’e (1996) göre, beyaz ›rk›n üstünlü¤ü, kanda yaflam veren bir güç bulundu¤u yönündeki düflünceler mit olarak say›labilir. Ama bilinçli olarak reklam ve propaganda ile yarat›lan efsaneler de vard›r. Sesi ya da görümünü çok güzel olmad›¤› halde efsaneleflen flark›c›lar oldu¤u gibi, çok say›da hata yapan bir siyaset adam›n›n her yapt›¤›nda bir hikmet bulunan bir hesap adam› olarak kitlelere kabul ettirilmesi de olanakl›d›r. Örne¤in bolluk toplumu efsanesi de benzer süreçlerle oluflturulmufltur. Propagandan›n kulland›¤› psikolojik araçlar›n hemen ard›ndan, yararland›¤› yöntemlerden de k›saca söz etmek yerinde olacakt›r. Mitler Propagandan›n kulland›¤› psikolojik araçlarda biri de mitlerdir. Mitler, inanc›n ö¤elerinden biridir. Genellikle efsanelerin ç›k›fl noktas› bilinmedi¤i gibi mant›kl› bir aç›klamas› da aranmaz, bu yüzden mitler temelsiz inançlar s›n›f›na girmektedir (K›fllal›, 1995). ‹nsan kendine bir hedef belirler ve yaflad›¤› doyumla yetinmez, daha iyisini ister, ancak elde edemeyece¤ini anlarsa, belirledi¤i hedef ülküye dönüflür. ‹flte bu noktada mitler ortaya ç›kmaktad›r (Tchaklotine, 1952). Mit, dünyay› anlaman›n sorunsuz, bilincimizin gözle görülmez olan derinliklerine gömülmüfl bir düflünme biçimidir (Postman,1994). Barthes’a göre mit, bir kültürün, gerçekli¤in ya da do¤an›n baz› görünümlerini aç›klamas›n› ya da anlamas›n› sa¤layan bir öyküdür. ‹lkel mitler yaflam ve ölüm, insan ve tanr›lar, iyi ve kötü hakk›ndad›r. Günümüzdeki mitler ise erkeklik ve diflilik, aile, baflar› ve bilim hakk›ndad›r. Mitler asl›nda, belirli bir tarihsel dönme egemen olmay› baflarm›fl toplumsal s›n›f›n ürünüdür. Mitlerin yayd›klar› anlamlar bu tarihi beraberinde tafl›r. Ancak, mit olarak iflleyebilmeleri, yayd›klar› anlamlar›n tarihsel ya da toplumsal de¤il, do¤al oldu¤unu vurgulamalar›n› gerekmektedir. Mitler kendi kökenlerini, dolay›- Propaganda Yöntemleri Propaganda s›ras›nda kullan›lan yöntemler flu flekilde s›ralamak mümkündür: Kal›plaflm›fl imajlar›n kullan›lmas›: ‹nsanlar› kategoriler içine sokmak do¤al bir e¤ilimdir. Kifliler, herhangi bir kategori içine yerlefltirildi¤inde gerçek durum hat›rlanmaz olur. Böylece, kendi bireysel kiflilikleri ile de¤il siyah, Yahudi, kapitalist, sendika lideri ya da komünist gibi yerlefltirildikleri kategorinin kal›plaflm›fl ifadeleriyle tan›mlan›rlar (Oskay,1992). Ad takma: Propagandac› genellikle karfl›s›ndakiler için lehte ya da aleyhte deyimler kullan›r. Bu deyimler duygusal ça¤r›fl›mlara sahiptir. Ad takma kullan›m› günümüzde politikada ve kamu konuflmalar›n›n di¤er alanlar›nda yayg›nd›r. Seçme: Propagandac› karmafl›k gerçekler y›¤›n›ndan yaln›zca amac›na uygun olanlar› seçer. Sansür, seçmenin ve dolay›s›yla propagandan›n bir fleklidir . Yalan: Propaganda eyleminin bafllad›¤› tarihten beri yalan propagandac›n›n en büyük serma- 54 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yesidir. Propagandan›n, yaln›z yalana dayand›¤› gibi yanl›fl bir yarg›ya var›lmamal›d›r. Temeli ne olursa olsun ikna edici olmas› önemlidir . Tekrar: Propagandac›, ifadelerini yeterince tekrarlad›¤› takdirde zaman içinde kabul edilece¤inden emindir. Bu yöntemin bir de¤iflik flekli sloganlar›n ve anahtar kelimelerin kullan›lmas›d›r. Lenin’in kulland›¤› ‘toprak ve bar›fl’, Hitler’in kulland›¤› ‘tek millet, tek hükümet, tek flef ‘sloganlar› buna örnek say›labilir . ‹ddia: Propagandac› nadiren tart›fl›r. Tezi lehine iddialar ileri sürme konusundaysa cesurdur. Propagandan›n özü, madalyonun yaln›zca bir yüzünü göstermek, özgür düflünce ve sorgulamay› kas›tl› olarak s›n›rland›rmakt›r. Düflman›n tan›mlanmas›: Propagandac› gerçek veya hayali düflmanlar tan›mlamal›d›r. Böylece, sald›r›lar› kendinden ve partisinden uzaklaflt›r›p, grup içi duygular› kuvvetlendirir. Gösteriflli genelleme: Genel olarak iyi kabul görmüfl bir deyimi kullanmad›r. Bu tür genelleme kullan›m› o kadar yayg›nd›r ki bu nedenle güçlükle fark edilir. Örne¤in, bir yasa tasar›s›n›, çal›flma hakk› yasas› olarak nitelemek onu kanun haline getirmenin etkin yolu olabilir. Transfer: Genel olarak sayg› duyulan sembolleri kullanmad›r. Transfer, ça¤r›fl›m süreciyle ifller. Yani, ça¤r›fl›m yoluyla hayranl›k uyand›rmay› amaçlar. Örne¤in, önemli bir kifliyle birlikte çektirilen bir resim, film ya da video band› arac›l›¤› ile büyük kitlelere kolayca ulafl›l›r ve etkinlik sa¤lan›r. Tan›kl›k: Tan›kl›k, reklamc›l›k ve politik kampanyalarda en çok kullan›lan propaganda araçlar›ndan biridir. Ünlü ve sayg›n kiflilerin deste¤idir ve propagandaya etkinlik sa¤lar. Halktan biri: Propagandas› yap›lan bireyin, izleyicilerle ayn› gruptan olan, ortalama bir kifli oldu¤unu vurgulamakt›r. S›k s›k propagandas› yap›lan kiflilerin de asl›nda halktan biri oldu¤u ve bir çok fleyi halkla paylaflt›¤› yaklafl›m›, özellikle siyasette kullan›l›r. Bu, seçim dönemlerinde çok s›k rastlan›lan bir uygulamad›r. Örne¤in, ailesi ile birlikte yemek yiyen veya çocuklar›yla bal›k tutan aile erke¤i imaj›. Herkes yap›yor (band wagon): Evrensel destek temas› vurgulanarak, bir fleyi herkesin yapt›¤›n›n ifade edilmesidir. Propagandac›, herkesin kabul etti¤i bir fleyi hedefin de kabul etmesi gerekti¤ini vurgular. Savafl s›ras›nda insanlar›, herkesin savafl için bir tak›m fedakarl›klarda bulundu¤una ve yaflamlar›n› dahi feda etmeye haz›r olduklar›na inand›rmak için s›k s›k kullan›lan bir tekniktir. Propaganda Kurallar› Propaganda, hizmet etti¤i siyasetin ya da siyasetçinin lehinde davran›fl de¤ifliklikleri yaratabildi¤i ölçüde etkindir. Propagandan›n, kitleleri etkileyebilmesi için yerine getirmesi gereken kurallar vard›r. Oskay’a (1992) göre bu kurallar, flöyle s›ralanabilir: Yal›nl›k ve tek düflman kural›: Propaganda her fleyden önce konuyu basitlefltirip herkes taraf›ndan kolayl›kla anlafl›labilecek hale sokmaya çal›fl›r. Böylece, etkinlik sa¤lar. Örne¤in; yaflas›n A, umudumuz B, kahrolsun C gibi. Dost ve düflman, iyi ve kötü bellidir. Bir ö¤reti, en kolay ve etkin bir flekilde, bafltaki yöneticilerin adlar›n›n bafl harfleri gibi yaz›sal simgeler ya da bayrak, flama, çeflitli amblem ve iflaretler gibi görüntüsel simgeler veya müziksel simgelerle özetlenebilir. Ayr›ca, iyi bir propaganda tek bir hedef üzerinde yo¤unlaflt›¤›nda etkin olmaktad›r. Hitler taraftarlar› yo¤unlaflt›rma yöntemini çok iyi uygulam›fllard›r. 55 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Büyütme ve bozma kural›: Haberlerin büyütülmesi. Kendi ifllerine gelen haberlere afl›r› önem veren siyasal parti borazan› yay›n organlar›n›n, sürekli olarak baflvurduklar› bir gazetecilik yöntemidir. Bir politikac›n›n a¤z›ndan kaçan basit bir cümle etkin bir kan›t oluverir. Büyütme ve fliflirme ve bu yolla etkinlik sa¤lama Hitlerci propagandac›lar›n de¤iflmez kayg›s›d›r. Hitler, kitab› ‘Kavgam’da ‘propagandan›n, düflünce düzeyini, seslendi¤i kiflilerin en kal›n kafal›s›n›n anlama yetene¤ine göre ayarlamas› gerekti¤ini ve düflünce düzeyi ne kadar afla¤› olursa, inand›raca¤› insan kitlesinin o kadar genifl olaca¤›n›’ söylemektedir . gandan›n amac›, belli do¤rultudaki etkileri güçlendirmek ve toplumun önemli bir kesiminin de o görüflü benimsedi¤i inanc›n› yaratmak, böylece savundu¤u görüflü daha etkin hale getirmektir. Öte yandan, büyük siyasal inançlar her fleyden çok, iliflki ve kiflisel sürükleme yoluyla yay›lmaktad›r. Aldat›c› bir birlik görüntüsü vermek için propagandac›n›n elinde çok de¤iflik kaynaklar vard›r. Örne¤in, bayraklar, pankartlar, amblemler, semboller gibi. Hiç flüphesiz en yayg›n buluflma yolu ise kitle gösterileri, mitingler ya da yürüyüfllerdir (Freud, 1998). Tekrar kural›: ‹yi bir propagandan›n ilk koflulu, belli bafll› olgular› b›k›p usanmadan tekrarlamakt›r. Dr. Goebbels, Katolik kilisesi iki bin y›ld›r hep ayn› fleyi yineledi¤i için ayakta duruyor, Nasyonal-Sosyalist devlet de onun gibi davranmal›d›r demifltir. Bir anlamda propagandan›n etkin olmas› az say›da düflünceyle s›n›rlanmas›na ve bunlar›n b›k›p usanmadan yinelemesine ba¤l›d›r. Kalabal›kta her duygu, her davran›fl bulafl›c›, hem de ileri derecede bulafl›c›d›r. Öyle ki, bu yüzden bireyin kendi kiflisel ç›karlar›n› kitle ç›kar›na feda etti¤i bile görülmektedir. Son y›llarda, özellikle kitle iletiflim araçlar›n›n teknolojik geliflmeler ve küreselleflme nedeniyle etkinli¤inin artmas›, propaganda etkinliklerinin kullan›m alan›n› daha da artt›rm›flt›r. De¤iflen dünyayla birlikte, kültürel kodlamalar da de¤iflmifl, buna ba¤l› olarak insano¤lunun çizdi¤i profil farkl›laflm›fl ve günümüzde s›n›r ötesi propagandac›l›k anlay›fl› yayg›nlaflm›flt›r. Afl›lama kural›: S›f›rdan bafllayarak bir topluma herhangi bir düflünceyi kabul ettirme olana¤› yoktur. Ancak toplumun daha önce benimsenmifl oldu¤u fleylerden hareketle propaganda yeni bir düflünceyi yerlefltirebilir ve etkin olabilir. Örne¤in bir dini ya da ideolojiyi benimsemifl olanlara sizin inanc›n›z yanl›flt›r diyerek propaganda yapmak, davay› daha bafl›ndan kaybetmek anlam›na gelmektedir. Birlik ve bulaflma kural›: Kifli toplumda yaln›z bafl›na yaflamad›¤› için üyesi oldu¤u bir ya da birden fazla grubun etkisi alt›ndad›r ve grubunun egemen düflüncesine ters düflmemeye çal›fl›r. Karars›z olan kifliler genellikle, bir düflünceleri olmad›¤›ndan de¤il, farkl› çevrelerin etkisi alt›nda kald›klar›ndan böyle davranmaktad›rlar. Propa- ‹letiflimin öneminin anlafl›lmas› ile etkileyici iletiflim ön plana ç›km›flt›r. Alternatiflerin artmas› rekabet ortam›na yol açm›flt›r. Bu nedenle, kitleleri ikna etmek ve onlar› sürüklemek daha da zorlaflm›flt›r. Kamuoyu ad› verilen fenomenin analiz edilmesi, gereksinimlerinin, isteklerinin ve hassas noktalar›n›n irdelenmesi ve bunun sonucunda ona yeni ürünler, görüfller, ideolojiler sunulmas› ve benimsetilmesi daha da önem kazanm›flt›r. Buna uygun olarak, modern insan da art›k, yenilikleri fark etmek ve tüketmek için propagandaya daha fazla ihtiyaç duymaktad›r. 56 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Kaynaklar Ka¤›tç›bafl›, Ç. (1988). ‹nsan ve ‹nsanlar (10. Bask›). ‹stanbul: Evrim Yay›nc›l›k. Baflbu¤u, A. (1996). Türkiye’de siyasal reklamc›l›k. Birikim Dergisi, 88, 83-89. Kentel, F. (1994). Demokrasi, Kamuoyu ve ‹letiflime Dair. Birikim Dergisi, 3(16), 19-26 Cücelo¤lu, D. (1999). ‹nsan ve Davran›fl› (9. Bask›). ‹stanbul: Remzi Kitapevi. Domenach, J.M. (1995). Politika ve Propaganda (4. Bask›). (T. Yücel, Çev.). ‹stanbul: Varl›k Yay›nlar›. Erdo¤an, ‹. (1997). ‹letiflim, Egemenlik ve Mücadeleye Girifl (2.Bask›). Ankara: ‹mge Kitapevi. Freud, S. (1998). Kitle Psikolojisi (1. Bask›). (K. fiipal, Çev.). ‹stanbul: Cem Yay›nevi. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1921.) Giddens, A. (1993). Sosyoloji (4. Bask›). (H. Beflirli, Çev.). ‹stanbul: ‹htar Yay›nc›l›k. Güz, N. (1992). Sesler ve Kurallar (1. Bask›). ‹stanbul: Der Yay›nevi. Hitler, A. (1997). Kavgam (6. Bask›). (Ö.K. Yal›ntafl, Çev.). ‹stanbul: Kamer Yay›nlar›. Kaya, A. (1985). Kitle ‹letiflim Sistemleri (2. Bask›). Ankara: Teori Yay›nlar›. Kayabal›, ‹., Aslano¤lu,C. (1983). Propagandan›n Sosyo-Psikolojik Temelleri (1. Bask›). Ankara: ‹mge Kitapevi. K›fllal›, A. (1995). Siyaset Bilimi ( 3. Bask›). Ankara: ‹mge Kitabevi. Moucorpus, P. (1958). Sosyal Hareketlerin Psikolojisi (2. Bask›). (S. Evrim, Çev.). ‹stanbul: An›l Yay›nevi. Mutlu, E. (1998). ‹letiflim Sözlü¤ü ( 2. Bask›). Ankara: Ark Yay›nevi. Onaran, fi. (1984). Kamuoyu (6. Bask›). ‹stanbul: Filiz Kitapevi. Oskay, Ü. (1992). Kitle Haberleflme Teorilerine Girifl (4.Bask›). ‹stanbul, Der Yay›nlar›. Qualter, T. (1992). Propaganda Teorisi ve Propaganda Geliflimi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.XXXV, 14. Charon, J. (1992). Medya Dünyas› (1. Bask›). (‹. Erdo¤an, Çev.). ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›. Thaclotine, S. (1974). Propaganda (2. Bask›). (E. Günce, Çev.). ‹stanbul: Cem Yay›nlar›. Usluata, A. (1994). ‹letiflim (4. Bask›). ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›. Yengin, H. (1996). Medyan›n Dili (2. Bask›). ‹stanbul: Der yay›nlar›. 57 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 IRKÇILI⁄A PS‹KOLOJ‹K BAKIfi Damla Çimen* ‹nsano¤lu, göçebelikten yerleflik yaflama geçtikten sonra, farkl› co¤rafyalardaki insanlar aras›nda görünüfl aç›s›ndan baz› farkl›l›klar oldu¤unu keflfetmifltir. Saç, deri, göz rengi, boy uzunlu¤u, çene yap›s› gibi farkl›l›klar ›rk kavram›n› do¤urmufltur (Kottak, çev., 2002; Somersan, 2004). Bu kavram, ilk olarak toplumlar› birbirinden biyolojik olarak ay›rt etmek, onlar›n özgül farklar›n› incelemek; ikinci olarak da bir toplumun di¤erinden üstün oldu¤unu iddia etmek için kullan›lm›flt›r (Kottak, çev., 2002). Hatta baz› yazarlar (Miles, çev., 2000; Özbek, 2000) “›rk” kavram›n›n ›rkç›l›¤› varetmek için ortaya at›ld›¤›n› ve kullan›m›n›n bu yüzden devam etti¤ini ileri sürmektedirler. Tan›m itibariyle ›rkç›l›k, kiflinin kendi ›rk›n› üstün tutup, di¤er ›rk› ya da ›rklar› afla¤›l›k, gereksiz olarak görmeyi ve bu düflünce çerçevesinde davranmay› getirmektedir. Tarihe bak›ld›¤›nda ›rkç›l›k en çok siyahlar› hedef göstermifltir. Nitekim, tarihteki ilk ›rkç› söylem de siyahlar üzerinedir. M›s›r’da M.Ö. 1800’lü y›llarda Nil nehri kenar›na dikilen taflta, siyahlar›n M›s›r’a giriflini yasaklayan yaz›lar bulunmufltur (Özbek, 2000). Benzeri yapt›r›mlar ve söylemler günümüzde de mevcuttur. Ancak o günlerden günümüze gelene dek bir tak›m de¤iflimler yaflanm›flt›r. ‹lkel insanlar yaln›zca cinsiyet, deri rengi gibi görünüflteki farkl›l›¤›n ayr›m›na varabilmifllerdir ve bireysel ya da toplumsal üstünlük istemleri bafllad›¤›nda, “farkl›lara” karfl› ayr›mc›l›k da bafllam›flt›r. Günümüzde ise çeflitli kimlik alanlar› yarat›lm›fl ve bu kimliklerin benimsenmesiyle, ayr›mc›l›¤› destek*Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Lisans Ö¤rencisi leyen “biz” ve “öteki” olgular› ortaya ç›km›flt›r. Di¤er bir deyiflle, günümüzde ayr›mc›l›k, yaln›zca ›rksal farkl›l›kta de¤il; din, etnik köken, milliyet gibi kolektif kimlik sa¤layan ve dolay›s›yla “öteki” kavram›n›n beslendi¤i alanlarda da görülmektedir. Örne¤in, günümüzdeki Yahudi düflmanl›¤› olarak ifade edilen antisemitizm, etnosantrizm (kiflinin kendi kültürünü merkez al›p di¤er kültürleri olumsuz de¤erlendirmesi) gibi görüfller, çat›flma ortam› do¤uran ve ayr›mc›l›¤›, önyarg›y› temeline alan görüfller olarak ›rkç›l›kla iliflkilendirilebilir (Paker, 2004; Somersan, 2004; Adorno, çev., 2003). Bunlar›n d›fl›nda, kad›nlara, eflcinsellere, farkl› toplumsal s›n›flara karfl› varolan önyarg›, olumsuz tutumlar ya da sergilenen ayr›mc›l›k da kat› ve hoflgörüden uzak bir perspektife sahip oldu¤u için ›rkç›l›kla özdeflleflebilir niteliktedir. Herhangi bir toplumda yo¤un ayr›mc› görüfllere ve önyarg›lara rastlan›ld›¤›nda; bu durumun, dönemin ekonomik ve siyasi koflullar›ndan kaynakland›¤› düflünülebilir. Örne¤in, Avrupal›lar; Amerika, Afrika’n›n baz› bölgeleri ve çeflitli adalar›n varl›¤›ndan haberdar olduklar›nda bir uygarl›k çat›flmas› yaflanm›flt›r. Avrupal›lar, karfl›laflt›klar› yerlileri abartarak farkl›laflt›rm›fl; onlar› ilkel, kontrol alt›na al›nmaya ve bulunulan döneme göre modernlefltirilmeye muhtaç olarak resmederek kolayl›kla sömürgelefltirmifltir (Gould, çev., 2003; Somersan, 2004). Böylelikle, ekonomik ve siyasal üstünlük mücadelesi ad›na yap›lan soyk›r›mlar ve katliamlarla yaz›lan kirli tarih meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Sömürge savafllar›, ulusal kurtulufl mücadeleleri, din, temeli gerçeklere dayanmayan kal›pyarg›lar gibi etmenler, söz konusu ayr›mc›l›¤› pek çok insan›n üzerinde anlaflt›¤› bir görüfl olarak karfl›m›za ç›karmaktad›r. Frans›z devrimiyle birlikte kurulufllar› h›zlanan ulus-devletler de “biz ve 58 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 “öteki” kavram›n› güçlendirmifllerdir. Bunun temelinde, ulus-devletlerin, imparatorluklar›n içinde yaflayan kimi halklar›n (az›nl›klar›n ya da ortak özellikler etraf›nda birleflen insanlar›n) ba¤›ms›z devlet kurarak özgürlüklerini kazanmas›yla oluflmas› yatmaktad›r. Bu u¤urda pek çok savafl gerçekleflmifl ve savafllar›n da etkisiyle, halklar ulusal kimliklerine iyice ba¤lanm›fllard›r. Irkç›l›k gibi ayr›mc› görüfller zamanla birlikte hiçbir flekilde yok olmam›fl aksine “öteki”lerin say›s› artm›fl; art›k ulusal kimliklere yönelik de “ötekilefltirme” yap›lmaya bafllanm›flt›r. ‹nsanlar›n hissetmek istedi¤i aidiyet duygusu siyasal anlamda milliyetçilikte hayat bulmufltur. Oran’a (1993) göre “biz” yani paylafl›lan kimlik, iki flekilde varolmaktad›r. ‹lk olarak grubun ve grup üyelerinin olumlu yönlerini vurgulayarak; ikinci olarak da karfl›t al›nan grubu ya da gruplar› (“öteki”yi) kötüleyerek, yoketmeye çal›flarak. Burada sosyal grubun (ya da ulusun), kendi özelliklerini övmesi milliyetçili¤e (yurtseverlik kavram›yla yumuflat›labilir) örnek olurken, düflman görülen grubun kötü özelliklerini vurgulayarak onun y›k›m›na yönelik örgütlenmesi de ›rkç›l›¤a iflaret etmektedir. Tarihte bu iki seçene¤in iç içe geçti¤i durumlar da gözlenebilir. Milliyetçili¤e ve ›rkç›l›¤a ya da “biz” ve “öteki” gibi ayr›mc›l›¤a dayanan kavramlara psikolojik aç›klamalar getirmek mümkündür. Bu aç›klamalardan baz›lar›, sosyal psikoloji kuramlar›yla iliflkilendirilebilir. Konuyla ilgili akla ilk gelen yaklafl›mlar, sosyal kimlik (SKK) kuram› ve SKK’dan fazlas›yla etkilenmifl olan sosyal bask›nl›k yönelimidir. Sosyal kimlik kuram›na göre, her insan kendi benli¤ini olumlu görme, benlik sayg›s›n› koruma ihtiyac›ndad›r. Bu düflünce do¤rultusunda kuramc›lar, benli¤in iki yap›s› oldu¤unu söylemektedirler: kiflisel kimlik ve sosyal kimlik. Kiflisel kimlik, kiflinin kendisinin sahip oldu- ¤u özellikleri de¤erlendirme ve olumlu görmesi çerçevesinde alg›lan›labilir. Sosyal kimlikte ise bireyler, toplumsal yönlerini de¤erli k›labilmek ad›na üyesi olduklar› sosyal grubu olumlu görme e¤ilimindedirler (Arkonaç, 1987; Göka, 2004; Hasta ve Karaçanta, bt.). Sosyal bask›nl›k yönelimi de grupiçi yanl›l›k, benlik sayg›s›n› koruma e¤iliminden söz eder, ancak özellikle d›fl grup üzerinde bask› kurma iste¤ini öne ç›kar›r. Bir kiflilik yap›s› olarak görülen sosyal bask›nl›k yönelimi yüksek olan bireylerde “öteki”ni kontrol alt›na alma, ezici üstünlük sergileme ve bir yandan da kendi gruplar›n› olumlu alg›lama iste¤i vard›r. Bu bireyler, sosyal gruplar aras›nda hiyerarfli olmas› gerekti¤ini savunurlar; önyarg›l›d›rlar ve eflitlikçi de¤illerdir. Bu durumda sosyal bask›nl›k yönelimi yüksek bireylerin ›rkç›, eflitsizli¤e dayanan ideolojileri sahiplendi¤i düflünülebilir (Hasta ve Karaçanta, bt.; Karaçanta, 2000). Sosyal kimlik kuram› milliyetçili¤e aç›kl›k getirirken, sosyal bask›nl›k kuram›n›n ›rkç›l›¤› daha iyi yans›tt›¤› söylenebilir. Konuya psikanalitik aç›dan yaklaflmak da mümkündür. Psikanalitik kurama göre bireyin kendisi için hissetti¤i ezilmifllik, güvensizlik, afla¤›l›k duygusu; ›rkç› tutum objesi olarak bir Yahudiyi, Çeçen’i ya da siyah› görmesinin nedeni olarak düflünülebilir. Birey bu rahats›z edici duygulardan kurtulmak için, kendine olan k›zg›nl›¤›n› baflkalar›na yönelterek bir savunma mekanizmas› gelifltirebilir. Özellikle yans›tma mekanizmas› (kiflinin kendi kusurlar›n›, onlar› gizlemek ve önyarg›lar›n› do¤rulamak için baflkalar›na yüklemesi) konu için oldukça aç›klay›c› görünmektedir (Budak, 2005; Geçtan, 2004; Langer, çev., 2004). “Öteki” olarak belledi¤i kiflileri düflman, tehlike kayna¤› olarak gören ›rkç› kifli (Langer, çev., 2004 ), ayr›mc›l›¤›n› yöneltti¤i hedeften sald›r› gelece¤ini düflünür. Bu tür gerçekli¤i olmayan 59 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 düflünceler çerçevesinde davran›flta bulunan kiflilerin, kendilerini bu düflüncelerle varetmeleri, saplant›l› düflüncelere sahip olmalar› nevrotik kiflilik özelliklerini akla getirmektedir. Nitekim Adorno, ›rkç› tutum ve davran›fllar›n birer semptom olabilece¤ini belirtmifltir (Adorno, çev., 2003). ‹nsanlar›n bu tür gerçeklikten uzak görüfller do¤rultusunda nas›l fanatikleflti¤i düflünüldü¤ünde ›rkç› kiflili¤in bir özelli¤i daha ortaya ç›kmaktad›r. Irkç› propaganda basit, kat› ve basmakal›p ifadelerden ibarettir ve dolay›s›yla karmafl›k düflünme yetisi olmayan insanlarda daha etkili olmaktad›r. Buradan ç›kar›labilecek sonuçlardan biri, ›rkç› kiflilerin basit ve kat› bir alg› mekanizmas›na sahip oldu¤udur (Adorno, çev., 2003; Hasta, 2002). Bu kifliler, “siyahlar›n IQ seviyeleri düflüktür”, “Yahudiler dünyay› ele geçirmek isteyen, paragöz, içten pazarl›kl› kiflilerdir” gibi iddialarla ayr›mc›l›k yapt›¤› grubun istisnas›z tüm üyelerinin atfedilen özelli¤e sahip oldu¤unu düflünürler. ‹nsanlar›n kendilerini, sahip olduklar› ulus kimli¤ine, ›rka ya da dine adamalar›, bu özelliklerini yüceltmeleri ve “öteki”ni bu özelli¤e sahip olmad›¤› için küçük, de¤ersiz görüp varl›¤›n›n gereksiz oldu¤unu düflünmeleri günümüze de¤in milyonlarca insan›n ölümüne ve bir o kadar›n›n da korku ve çat›flma içinde yaflamas›na neden olmufltur. Irkç›l›¤› dönem dönem kamuoyu yarat›p kitleleri peflinden sürükleyen bir ak›m olarak görmek mümkündür; böylesi bir durumda da bahsetti¤imiz basit ve kat› bir alg› mekanizmas›na sahip olan bireylerin ›rkç› söylemleri benimseme e¤ilimi göstermesi kaç›n›lmazd›r. Genellikle siyasi emellere dayal› olarak ortaya ç›kan ›rkç›l›k, temelinde ayr›mc›l›k olan di¤er görüfller gibi eflitlik anlay›fl›n› y›kmakta ve gereksiz bir egemenlik hayali yaratmaktad›r. Halbuki, yeryüzünde hiçbir insan grubunun, di¤er grubun veya gruplar›n üstünde güç sergilemek istemesi ne içgüdüsel bir istektir ne de ahlakidir. ‹nsanlar›n etnik kimlikler, uluslar, dinler sebebiyle ayr› düfltü¤ü; birbirine yabanc›laflt›¤› dünyada, herkesi düflman gösteren ve insanlar›n üzerine “öteki” etiketini yap›flt›ran görüfller ne yaz›k ki gündemdedir. Hala göçmenler, Müslümanlar, Yahudiler, etnik gruplar, siyahlar, eflcinseller; kendini ço¤unlu¤un içinden olarak tan›mlayan insanlar taraf›ndan fiziksel ya da psikolojik olarak taciz edilmektedir. Bu tutumlara getirdi¤imiz kuramsal aç›klamalardaki amaç, kesinlikle ›rkç›l›¤a, ayr›mc›l›¤a meflruluk kazand›rmak de¤ildir. Yaln›zca yaflam hakk›n› s›n›rlayan ya da yok eden bu tarz görüfllerin nedenini anlamaya ve aç›klamaya çal›flmak ve bu aç›klamalardan yararlanarak çözüme yönelik düflünce üretimine katk›da bulunmakt›r. Kaynaklar Adorno, T.W. (2003). Otoritaryen kiflilik üstüne niteliksel ideoloji incelemeleri. (D. fiahiner, Çev.). ‹stanbul: Om Yay›nevi. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1950). Arkonaç, S.A. (1987). Sosyal kimlik teorisi ve sosyal kimlik envanteri metodu. Türk Psikoloji Dergisi, 6 (21), 16-18. Budak, S. (2005). Psikoloji sözlü¤ü (3. Bask›). Ankara: Bilim ve Sanat Yay›nlar›. Hasta, D. (2002). Yetkeci kiflilik ve biliflsel karmafl›kl›k düzeyi ile siyasal ideoloji aras›ndaki iliflki. Ankara: Doktora Tezi. Hasta, D. ve Karaçanta, H. (2006). Üniversite ö¤rencilerinde sosyal bask›nl›k yönelimi ve otoriteryanizm. Yay›nlanmam›fl Araflt›rma Raporu. Geçtan, E. (2004). Psikanaliz ve sonras› (10. Bask›). ‹stanbul: Metis Yay›nlar›. Gould, S. J. (2003). Darwin ve sonras›. (5. Bask›). (C. Temürcü, Çev.). Ankara: Tübitak Popüler Bilim Kitaplar›. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1979). Göka, E. (2004). Topluluklar ve zihniyetleri. Ankara: Odak Yay›nevi. Karaçanta, H. (2000). Sosyal bask›nl›k kuram›. Türk Psikoloji Bülteni, 6 (18), 34-36. Kottak, C. P. (2002). Irklar›n kültürel inflas›. Antropoloji -insan çeflitlili¤ine bir bak›fl- içinde (90-140). (S. Özbek, Çev.). Ankara: Ütopya Yay›nevi. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1974). 60 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Langer, W. C. (2004). Hitler’in psikopatolojisi. (6. Bask›). (K. Bek ve Z. Çak›lalan, Çev.). ‹stanbul: Donkiflot Yay›nlar›. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1972). Paker, M. (2004). Bir ›rkç›l›k madalyonunun iki yüzü: Siyonizm ve Miles, R. (2000). Irkç›l›k. (S. Yaman, Çev.). ‹stanbul: Sarmal Yay›nevi. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1989). Somersan, S. (2004). Sosyal bilimlerde etnisite ve ›rk. ‹stanbul: ‹s- Oran, B. (1993). Milliyetçilik nedir, ne de¤ildir, nas›l incelenir?. Birikim, 45/46, 43-48. antisemitizm. Birikim, 186, 25-30. tanbul Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›. Özbek, M. (2000). Dünden bugüne insan. Ankara: ‹mge kitabevi. 61 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 FARKLI FAKÜLTELERDE OKUYAN Ö⁄RENC‹LER‹N S‹YASAL ‹DEOLOJ‹LER‹, OTOR‹TERYAN‹ZM ve D‹NDARLIK DÜZEYLER‹* Özet Çev.: Melis Çelik** Otoriteryan kiflilik, faflist propagandadan kolay etkilenen, otorite figürlerine karfl› çocuklukta oluflan kin ile ilgili bir tutuculuk, hoflgörüsüzlük ve kat›l›k sendromudur. Otoriteryan kiflilik çal›flmalar›, Adorno ve arkadafllar›n›n oluflturdu¤u Faflizm Ölçe¤i (F-Ölçe¤i) ile bafllam›flt›r. Ölçe¤in maddeleri, otoritenin takdir edilmesi ve zay›fl›¤›n hor görülmesi gibi “otoriteryan bir yaklafl›m”› yans›tmaktad›r. Sonras›nda yap›lan araflt›rmalar ise genellikle, otoriteryan kiflilik özelliklerinin az›nl›k karfl›t› önyarg›lar ile iliflkili oldu¤u görüflünü desteklemektedir. Adorno ve arkadafllar›n›n çal›flmas›, siyasal inançlar ve otoriteryanizm aras›ndaki iliflki hakk›nda halen devam eden bir tart›flma bafllatm›flt›r. Otoriteryan kiflilik kuram›n› elefltirenler, kuram›n sol-kanat araflt›rmac›lar›n›n önyarg›lar›n› yans›tt›¤›n› savunmakta ve komünist ideolojinin de otoriteryan oldu¤unu belirtmektedirler. Otoriteryan kiflilik kuram›na karfl› ç›kanlar›n bafl›nda gelen Ray, otoriteryan tutum ve davran›fllar›n ayr› ölçeklerle de¤erlendirilmesi gerekti¤ini söylemektedir. Otoriteryanizm konusunda farkl› bir bak›fl aç›s› sunan Sidanius ise, Ray’in görüfllerini bir tarafa b›rakarak, afl›r› uçlardaki siyasal görüfllerin etkin bir entelektüel süreci, ›l›ml›l›¤›n ise ço¤unlu¤a uyumu *Rubinstein, G. (1997). Authoritarianism, political ideology, and religiosity among students of different faculties. Journal of Social Psychology, 137(5), 559-567 **Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Lisans Ö¤rencisi yans›tt›¤›n› savunmaktad›r. Altemeyer, sosyal ö¤renme kuram›na dayanarak gelifltirdi¤i Sa¤ Kanat Otoriteryanizm Ölçe¤i (SKOÖ) ile konuya daha yeni bir aç›klama getirmifltir. Onun otoriteryanizm tan›mlamas›, otoriteryan boyun e¤me, otoriteryan sald›rganl›k ve geleneksellik olmak üzere üç tutumsal ö¤eden oluflmaktad›r. Otoriteryan boyun e¤me- toplumda kurumsallaflm›fl ve yasallaflm›fl otoriteye sorgulamaks›z›n boyun e¤me; otoriteryan sald›rganl›k- kurumsallaflm›fl otorite taraf›ndan cezaland›r›labilir yayg›n bir sald›rganl›k; geleneksellik- toplum ve onun kurumlar› taraf›ndan yönlendirilen geleneklere güçlü bir teslim olufl anlam›na gelmektedir. Ray, Altemeyer’in ölçe¤inin tutuculu¤u ölçtü¤ünü savunmufl ve onun yerine kendi gelifltirdi¤i directiveness ölçe¤inin kullan›lmas›n› önermifltir. Ancak Altemeyer, kendi ölçe¤inin Ray’inkinden farkl› olarak, liderlerden çok s›radan insanlar› de¤erlendirdi¤ini söylemifltir. SKOÖ, dünya çap›nda, yayg›n görgül testlere tabi tutulmufl, pek çok araflt›rmada kullan›lm›flt›r. SKOÖ’nün ‹branice bir versiyonu hem ‹srail’deki sa¤ ve sol kanatlar aras›ndaki siyasi bloklar›n hem de bu bloklar içindeki de¤iflik partilerin destekçilerini baflar›l› bir flekilde ay›rt etmifltir. SKOÖ’nün kültürleraras› geçerlili¤i, iflgal edilmifl topraklardaki Filistinli ö¤rencilere uyguland›¤›nda da kan›tlanm›flt›r. Pek çok araflt›rmac›, sosyopolitik tutumlar, dindarl›k ve kariyer seçimi aras›ndaki iliflki üzerine araflt›rmalar yapm›flt›r. Henry, Sims ve Spray, Amerika’da dört binin üzerinde ak›l sa¤l›¤› uzman›n›n biyografilerini yay›mlam›fl ve ço¤unun ebeveynlerinden daha liberal siyasi tutumlar› ve daha laik yaflam biçimlerini benimsedi¤ini bulmufllard›r. Rubinstein, ak›l sa¤l›¤› ö¤rencileri ve uzmanlar›nda gözlenen laik tutumlar› ve sol görüfl üstünlü¤ünü, bu tutumlar›n uzmanl›k seçiminden önce ortaya ç›kt›¤›n›n bir kan›t› olarak yorumlam›flt›r. 62 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Weller ve Nadler, ‹srailli felsefe ve siyaset bilimi ö¤rencilerinin otoriteryanizm düzeylerinin kimya, biyoloji ve mühendislik ö¤rencilerininkinden anlaml› flekilde düflük oldu¤unu bulmufllar ve bu sonucu, otoriteryanizmin e¤itim alan›n› ve kariyer seçimini etkiledi¤inin bir kan›t› olarak de¤erlendirmifllerdir. Geleneksel de¤erlere afl›r› ba¤l›l›¤›n ve içebak›fltan kaç›nma e¤iliminin (ki bunlar›n ikisi de otoriteryan kiflili¤in özelli¤idir) teknik bölümleri bir e¤itim alan› olarak seçmede rol oynad›¤›n› savunmufllard›r. Sosyal ve befleri bilimlerde okuyan ö¤renciler aras›nda ise hakim e¤ilimin, kabul edilmifl sosyal de¤erleri sorgulamak oldu¤una iflaret etmifllerdir. Roe, ayr›ca aile ve kariyer seçiminin iliflkili oldu¤unu iddia etmifltir. Ona göre, çocuklar›n›n ihtiyaçlar›na duyarl› ve onlarla s›cak ve tatmin edici iliflkiler kuran ailelere sahip çocuklar, insan merkezli uzmanl›klar› seçmektedir. Benzer flekilde Nachman da avukat adaylar›, toplum araflt›rmac›lar› ve difl hekimlerinin ailesel geçmifllerinde bu yönde farkl›l›klar bulmufltur. Bu çal›flman›n amaçlar› flunlard›r: (a) daha genifl bir örneklem ve daha yeni bir otoriteryanizm ölçe¤i kullanarak Weller ve Nadler’›n çal›flmas›n› tekrarlamak (Weller ve Nadler, Lee ve Warr’›n 1969 ölçe¤ini kullanm›fllard›r); (b) befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerle ve sa¤l›k bilimlerinde okuyan ö¤rencilerin teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerle otoriteryanizm düzeylerini karfl›laflt›rmak; (c) farkl› fakültelerde okuyan ö¤rencilerin siyasi ve dini tutumlar›n› karfl›laflt›rmak. Daha önceki bulgular temelinde araflt›rman›n beklentileri ise flöyledir; (a) sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤renciler, sosyal bilimler ve befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerden daha sa¤ görüfllüdür (b) sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerin dindarl›k düzeyi, befleri ve sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerinkinden daha yüksektir; ve (c)sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerin SKOÖ puanlar›, befleri ve sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerininkinden daha yüksektir. Varsay›mlar, sosyal ve befleri bilimlerde okuyan ö¤renciler bir tarafta, sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤renciler di¤er tarafta düflünülerek belirlenmifl olsa da, örneklem dört grup aras›nda karfl›laflt›rma yapmak ve duyarl› bir ölçüm almak için yeterince genifltir. Yöntem Kat›l›mc›lar Çal›flmaya 796 üniversite ö¤rencisi kat›lm›flt›r. Kat›l›mc›lardan, yafl ortalamas› 24.39 olan (SD = 4.91) 285’i erkek, 394’ü kad›n toplam 688 Yahudi, ‹srailli ö¤rencinin bilgileri de¤erlendirilmifltir. Örneklemin 154’ü ‹srail kökenli, 199’u Avrupa, Güney ve Kuzey Amerika, Güney Afrika ve Avustralya kökenli, 134’ü Asya ve Kuzey Afrika kökenli ve 192’si Yahudi geçmiflleri olan kar›fl›k, kökenleri farkl› ailelerin çocuklar›d›r. Dokuz kat›l›mc› ebeveynlerinden birinin veya ikisinin ülke kökenini belirtmemifltir. Kat›l›mc›lar, Kudüs’teki Yahudi Üniversitesi (Hebrew University), TelAviv Üniversitesi ve Teknik Üniversitedeki befleri bilimler (n=36), sosyal bilimler (n=389), sa¤l›k bilimleri ve eczac›l›k (n=68) ve teknik bölümlerde (n=195) okuyan ö¤rencilerden seçilmifltir. Haz›rl›k okuyan 8 ö¤renci, e¤itim alan› belirtmeyen 9 ö¤renci ve yukar›daki kategorilere göre s›n›fland›r›lamayan 3 ö¤renci istatistiksel analizlere al›nmam›flt›r. Ö¤rencileri, ‹srail’deki yüksek ö¤renim veren çeflitli okullardan ve farkl› fakültelerden toplama karar›, belirli bir okul veya e¤itim alan›n›n ötesinde genelleme yapabilmeye olanak sa¤lad›¤› için al›nm›flt›r. Dini okullardan kat›l›mc› toplama karar› ise di¤er okullarda dindar ö¤renci 63 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 say›s›n›n çok düflük olmas›ndan kaynaklanm›flt›r. Veri Toplama Araçlar› Demografik bilgi formu. Ölçe¤in sonunda yer alan bu formda, cinsiyet, yafl, ülke kökeni, e¤itim alan› ve laik, geleneksel, dindar (Ortodox) ve afl›r› dindar (ultra-Ortodox) fl›klar›n› içeren, dindarl›k düzeyini belirlemeye yönelik sorular sorulmufltur. Ayr›ca kat›l›mc›lardan destekledikleri partiyi belirtmeleri istenmifltir. Sa¤ Kanat Otoriteryanizm Ölçe¤i (SKOÖ). Altemeyer’in (1988) gelifltirdi¤i SKOÖ, ‹braniceye çevrilip, incelenmesi için araflt›rmac›lara sunulmufltur. Tamam›yla kat›l›yorum ile hiç kat›lm›yorum aras›nda de¤iflen dokuz basamakl› Likert tipi 30 maddeden oluflan ölçek, Altemeyer’in 1981’de yapt›¤› de¤ifliklikleri de içermektedir. Maddelerin yar›s› otoriteryan bak›fl aç›s›n› di¤er yar›s› da karfl›t bak›fl aç›s›n› yans›tmaktad›r. Bu çal›flmada ölçe¤in Cronbach alfa de¤eri .89 bulunmufltur. Bu sonuç Kanada, Amerika, Güney Afrika, Bat› Almanya ve Avustralya’daki sonuçlarla benzerlik göstermektedir (Altemeyer, 1988, s. 14). Yar›m y›l arayla, 31 kat›l›mc›yla yap›lan test tekrar test güvenirli¤i (.83), Altemeyer’in 28 hafta arayla yapt›¤› testin sonuçlar›yla benzerdir. SKOÖ’nün ‹branice versiyonu hem sa¤ ve sol kanat destekçilerini hem de bu kanatlar içindeki farkl› partilerin destekçilerini ay›rt etmifltir. Partinin sa¤c›l›k düzeyi artt›kça, destekçilerinin SKOÖ puanlar› da artm›flt›r (Rubinstein, 1995). ‹fllem Teknik Üniversite’deki ö¤renciler ve Yahudi Üniversitesi’ndeki ö¤rencilerin yar›s› anketleri, ders s›ras›nda, araflt›rmac›n›n, bir ö¤retim asistan›n›n veya bir doçentin eflli¤inde doldurmufllard›r. Üniversitenin siyasi gruplar›na da¤›t›l›n anketler ise, grup etkinlikleri s›ras›nda, grup liderinin onay›yla doldurulmufltur. Grup temelinde ö¤rencilere dan›flmanl›k yapan dini sistemin karfl› ç›kmas› durumunda ise, kat›l›m için bireysel onay al›nm›flt›r. Bulgular Siyasal Görüfller ‹srail’de bulunan 13 partiden 12’si, sa¤ görüfllü, sol görüfllü ve dini partiler olarak üç gruba ayr›lm›flt›r [Do¤an›n Kanunu (Law of Nature) adl› parti sa¤ veya sol kanat olarak grupland›r›lamad›¤›ndan d›flar›da b›rak›lm›flt›r]. Politik görüfl belirtmeyi reddeden (27 kifli) ya da politik görüflü olmad›¤›n› belirtenler (26 kifli) ve Do¤an›n Kanunu Partisi’ni destekleyen bir kifli analize al›nmam›flt›r. Psikoloji, e¤itim, sosyoloji, siyaset bilimi, hukuk ve suç bilimi ö¤rencileri “ssosyal bilimler”; fizik, bilgisayar bilimleri, matematik, istatistik, kimya ve çeflitli mühendislik bölümlerinde okuyan ö¤renciler “tteknik bölümler”; tarih, köken çal›flmalar›, kutsal kitap çal›flmalar›, felsefe ve çeflitli dil bölümlerinde okuyan ö¤renciler “bbefleri bilimler” ve genetik, biyoloji ve t›p ö¤rencileri “ssa¤l›k bilimleri” e¤itim alanlar› alt›nda grupland›r›lm›fllard›r. Siyasal görüflün e¤itim alan›na göre da¤›l›m›, bu iki de¤iflken aras›nda anlaml› bir iliflkiye iflaret etmektedir, χ2(9, N = 634) = 49.07, p < .00001. Siyasal görüfl ve e¤itim alan› aras›ndaki iliflki (a) sosyal bilimler ö¤rencilerinin a¤›rl›kl› olarak sol partileri, (b) befleri bilimlerde, sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerin a¤›rl›kl› olarak sa¤ partileri desteklediklerine iflaret etmektedir. Bu sonuçlar, k›smen ilk varsay›m› do¤rulamaktad›r. Sol partileri en fazla destekleyenler sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerdir. Di¤er üç e¤itim alan›n›n, aralar›ndaki ufak farklara karfl›n sa¤ partileri yüksek düzeyde desteklemeleri varsay›mlara ters düflen bir sonuçtur. Ancak bu durum, e¤itim alanlar›n› daha belirgin dört gruba bölme ifllemini do¤rulamaktad›r. Dahas›, ‹srail 64 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 üniversitelerinde dini bölümler befleri bilimler fakültelerinde yer ald›¤›ndan, bu bölümlerde okuyan ö¤rencilerin sa¤ partiler lehine deste¤i artt›rd›¤› düflünülebilir. Ancak, dini bölümlerde okuyan ö¤renciler d›flar›da b›rak›larak da¤›l›mlar tekrar incelendi¤inde de, sonuç de¤iflmemifltir. Bu bulgu, analiz d›fl› tutulan ö¤rencilerin sonuçlar› etkileyecek düzeyde sa¤ partilerin veya dini partilerin destekçileri olmad›klar›n› göstermektedir. Dindarl›k Düzeyi Kat›l›mc›lar›n 485’i kendini laik, 89’u gelenekçi, 117’si dindar ve 4’ü afl›r› dindar olarak tan›mlamaktad›r (4 kat›l›mc› dindarl›k düzeyini belirtmemifltir). ‹kinci varsay›m› -dindarl›k ve e¤itim alan› aras›ndaki iliflkiyi- test etmek için e¤itim alanlar› ayn› dört grupta ele al›nm›flt›r. Dindarl›k düzeyinin e¤itim alanlar›na göre da¤›l›m› bu iki de¤iflken aras›nda anlaml› bir iliflkiye iflaret etmektedir, χ2(6, N=684)=30.80, p < .00005. Befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin %50’sinin, di¤er fakültelerde okuyan ö¤rencilerin %1219’unun kendilerini dindar olarak tan›mlamalar›, dindarl›k seviyesi ile e¤itim alan› aras›nda anlaml› bir iliflki oldu¤unu göstermektedir. Birinci varsay›mda oldu¤u gibi, analizi dini bölümlerde okuyan ö¤rencileri d›flar› b›rakarak tekrarlamak sonucu de¤ifltirmemifltir, çünkü, bu ö¤renciler kendini dindar veya afl›r› dindar olarak tan›mlamamaktad›r. Bu aç›kça, ikinci varsay›ma ters düflen ve ayr›ca befleri bilimlerde okuyan ö¤rencileri kendi bafl›na bir grup olarak ele almay› do¤rulayan bir durumdur. SKOÖ Farklar› Üçüncü varsay›m›-farkl› fakültelerde okuyan ö¤rencilerin sa¤ kanat otoriteryanizm düzeylerinin farkl›lafl›p farkl›laflmad›¤›n›- s›namak için ö¤renciler 1. ve 2. varsay›mlar›n s›nanmas›nda oldu¤u gibi dört gruba ayr›lm›fl ve e¤itim alanlar›na göre SKOÖ puanlar›na tek yönlü varyans analizi uygulanm›flt›r. Ayr›ca cinsiyet, yafl ve dindarl›k düzeyi kontrol de¤iflkenleri olarak ele al›nm›flt›r Yap›lan varyans analizi, cinsiyet, yafl, dindarl›k düzeyi ve e¤itim alan›n›n otoriteryanizm düzeyinde etkili oldu¤unu göstermektedir. Erkeklerin ortalama SKOÖ puanlar› (M = 4.51), kad›nlar›nkinden (M = 3.89) yüksektir; yafl ile SKOÖ aras›nda negatif korelasyon vard›r. Dindarl›k düzeyine bak›ld›¤›nda: laik kat›l›mc›lar›n ortalama SKOÖ puanlar› (M=3.73), gelenekçi kat›l›mc›lar›nkinden (M = 4.45) düflüktür. Dindar kat›l›mc›lar›n SKOÖ puanlar› (M = 5.51) ise di¤er iki gruptakinden yüksektir. Scheffé testine göre, farkl› fakültelerde okuyan ö¤rencilerin SKOÖ puanlar› aras›ndaki anlaml› fark, sosyal bilimler ö¤rencilerinin SKOÖ puanlar›n›n di¤er fakültelerdeki ö¤rencilerinkinden anlaml› düzeyde düflük olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Bununla birlikte, en yüksek ortalama SKOÖ puan› befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerindir. Bu sonuç, üçüncü varsay›m› k›smen desteklemekte ve befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerle de¤il de ayr› bir kategori olarak ele al›nmalar› gerekti¤ini de kan›tlamaktad›r. Tart›flma ‹srailli bir örneklemin kullan›lmas›, Amerika’da yap›lan otoriteryan kiflilik araflt›rmalar›n›n pek ço¤u gibi, kültürel koflullar›n otoriteryanizmi nas›l etkiledi¤i konusundaki ç›kar›mlar› artt›rabilir. Çal›flmadan, daha önce tahmin edildi¤i gibi, otoriteryanizmde zamanla ortaya ç›kan de¤iflimler varsa, yap›ld›¤› ülkeden ba¤›ms›z olarak araflt›rmalara yans›yacak olan bu de¤iflimler de yordanabilir. Çal›flma ayn› zamanda, ‹srail’de yap›lan Weller ve Nadler’›n çal›flmas›n›n tekrarlanmas› olarak görülebilir. Ancak, bu kez çal›flma daha genifl bir örneklem ile daha yeni bir otoriteryanizm de¤erlendirme arac› kullan›larak, iki yeni 65 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 de¤iflken eklenerek (siyasal tutumlar ve dindarl›k düzeyi) ve farkl› bir tarihsel koflulda yap›lm›flt›r. ba¤l›l›k ve böyle de¤erleri sorgulama e¤ilimi, s›- Sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerin otoriteryanizm puanlar›n›n düflük olmas› ve sol partileri desteklemeleri, ‹srail’deki ve ABD’deki önceki çal›flmalar› do¤rular niteliktedir. Weller ve Nadler’›n çal›flmas›ndan farkl› olarak bu çal›flmada daha genifl bir örneklemle çal›fl›lmas›, e¤itim alanlar› aras›nda daha hassas ve ayr›nt›l› analiz yapmaya olanak vermifltir. Weller ve Nadler’›n çal›flmas›nda birlikte de¤erlendirilen sosyal bilimler ve befleri bilimler ö¤rencileri, bu çal›flmada daha önce de belirtildi¤i gibi ayr› kategorilerde de¤erlendirilmifllerdir. Ayr› bir kategoride de¤erlendirilen befleri bilimler ö¤rencilerinin siyasal tutumlar›, teknik bölümler ve sa¤l›k bilimlerinde okuyan ö¤rencilerinin siyasal tutumlar›yla uygunluk göstermifltir. Ayr›ca, bu ö¤rencilerin ald›klar› SKOÖ puanlar› en yüksektir. Weller ve Nadler, do¤a bilimleri ö¤rencilerinin geleneksel de¤erlere ba¤l› ve iç gözlemden yoksun olduklar›n›, buna karfl›n sosyal bilimler ve befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerinin sosyal de¤erleri sorgulayan insanlar olduklar›n› iddia etmifllerdir. Geleneksel de¤erlere iç gözlemsel olmayan bir yan kiflili¤in özellikleridir- yorumu, do¤a bilimle- ras›yla otoriteryan kiflili¤in ve otoriteryan olmari ö¤rencilerinin daha yüksek otoriteryanizm puanlar› almalar›n›n bir aç›klamas› olarak gösterilmifltir. Weller ve Nadler, Roe’yu iflaret ederek, olumlu ebeveyn-çocuk iliflkisinin insan merkezli uzmanl›klar›n seçimini yordad›¤›n› da ileri sürmektedirler. Ancak, sosyal bilimlerdeki bölümler insan merkezli mesleklerin bafl›nda geldi¤i halde ayn› durum befleri bilimlerde yer alan bölümler (örne¤in, dil veya felsefe) için do¤ru de¤ildir. Dahas›, befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin do¤a bilimleri ö¤rencilerinden daha iç gözlemci ve geleneksel de¤erlere daha az inançl› olduklar› iddias›n›n kuramsal bir kayna¤› yoktur. Bu yüzden, bundan sonraki araflt›rmalar genel e¤itim alanlar› yerine belirli e¤itim alanlar›na yönelmeli, belki de her alandaki bölümlere tek tek odaklanmal›d›r. Ayr›ca, tutumlar›n meslek seçiminden önce mi sonra m› olufltu¤unu belirlemek için t›pk› Weller ve Nadler’›n çal›flmas›nda oldu¤u gibi yaln›zca üniversite 1. s›n›f ö¤rencileri test edilmelidir. 66 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 ‹NG‹L‹Z AVAM KAMARASI’NDAK‹ S‹YAS‹ ‹NANÇ S‹STEMLER‹ ve B‹L‹fiSEL TARZ* Dr. Psk. Derya Hasta** Banu Özkolçak*** Bireyler, siyasal görüflleri aç›s›ndan farkl›laflt›klar› gibi, siyasal konulara yaklafl›mlar› ve bu konular hakk›ndaki de¤erlendirmeleri aç›s›ndan da birbirlerinden ayr›lmaktad›rlar. Baz› bireyler, olaylar› yorumlarken birkaç genelleme ve ilkeden hareket etmekte, tutars›z kan›tlar› reddetmekte ve alternatif görüfllere çok az hoflgörü göstermektedirler. Bu bireyler, olaylara yaklafl›mlar›nda ve de¤erlendirmelerinde oldukça kat›d›rlar. Baz› bireyler ise, olaylar› de¤erlendirirken son derece esnek ve çok boyutlu düflünmekte, onlar› yorumlarken bir dizi bilgiden hareket etmektedirler. Araflt›rmac›lar, siyasal düflüncenin içeri¤i ile biçimsel boyutlar› aras›ndaki iliflkiye özel bir ilgi göstermektedir. Onlar›n ilgilendikleri temel soru; biliflsel tarzlar› birbirinden farkl› olan (bilgiyi organize etmede ve ifllemede kendilerine has yollara baflvuran) bireylerin, destekledikleri siyasal görüfl aç›s›ndan farkl›lafl›p farkl›laflmad›klar›d›r. Bu konuda iki farkl› varsay›m bulunmaktad›r: Sa¤›n kat›l›¤› ve ideolog varsay›m›. Sa¤›n kat›l›¤› varsay›m›, Adorno ve arkadafllar›n›n otoriteryan kiflilik kuram›ndan hareketle ortaya at›lm›flt›r. Otoriteryan kiflilik kuram›na göre, insanlar kökleri çocukluk y›llar›na dayanan derin psikodinamik çat›flmalarla bafla ç›kabilmek için, son derece mu*Tetlock, P. E. (1984). Cognitive style and political belief systems in the British house of commons. Journal of Personality and Social Psychology, 46 (2), 365-375. **Ankara Üniversitesi DTCF Ö¤retim Görevlisi ***Silivri Lisesi hafazakar siyasal ve ekonomik görüfller gelifltirmektedirler. Di¤er bir deyiflle, muhafazakar tutumlar genellikle egonun savunulmas›na yönelik tutumlard›r. Kuram ayr›ca, siyasal düzlemin sa¤›nda yer alan bireylerin bu tür tutumlar sergilemeye, düzlemin merkezinde ve solunda yer alan bireylerden daha aç›k olduklar›n› belirtmektedir. Belirsiz ya da düflünceleri de¤ifltirmeye yönelik olaylar karfl›s›nda tehdit alg›layan bu kifliler, psikolojik dengelerini sa¤layabilmek için kat› ve “ya iyidir ya da kötü” fleklinde ifade edilebilecek iki uçlu terimlerle düflünmek e¤ilimindedirler. Farkl› kuramsal varsay›mlardan hareketle bu konu üzerinde çal›flan di¤er araflt›rmac›lar da benzer sonuçlar elde etmifllerdir. ‹deolog varsay›m›n›n savunucular› ise daha çok “solun otoriteryanizmi” üzerinde durmaktad›rlar. ‹deolog varsay›mlar›na göre, sa¤ ve sol görüflü benimseyen bireylerin biliflsel tarzlar›, siyasal düzlemin merkezinde yer alan bireylerle karfl›laflt›r›ld›klar›nda benzerlik göstermektedir. Stone taraf›ndan yap›lan araflt›rman›n sonuçlar› “sa¤›n kat›l›¤›” varsay›m›n› desteklemektedir. Stone’a göre, sa¤ kanatta yer alanlar, sol kanatta ve merkezde yer alanlardan daha do¤matik, belirsizlikler karfl›s›nda daha hoflgörüsüz ve biliflsel aç›dan daha basit düflünmektedirler. Bu sonuçlar, sol otoriteryanizminin olmad›¤› anlam›na gelmemektedir. Son y›llarda araflt›rmac›lar, siyasetçilerin ya da liderlerin biliflsel tarzlar› ve siyasal ideolojileri aras›ndaki iliflkiyi ortaya koymaya çal›flmaktad›rlar. Bu konudaki çal›flmalar, siyasi liderlerin “uzaktan” de¤erlendirilmesini olanakl› k›lan içerik analizi gibi araflt›rma yöntemlerinin gelifltirilmesine ön ayak olmufltur. Örne¤in, Tetlock, Birleflik Devletler Senatosu’ndaki senatörlerin biliflsel tarz ve siyasal ideolojileri aras›ndaki iliflkiyi ortaya koymak için bütünleyici karmafl›kl›k kodlama sisteminden (integrative coplexity coding 67 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Tetlock, Birleflik Devletler Senatosu’ndaki ›l›ml›, afl›r› liberal ve afl›r› muhafazakar senatörlerin senatodaki konuflmalar›n›, sa¤›n kat›l›¤› ve ideolog varsay›mlar›n› s›namak için bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan de¤erlendirmifltir. De¤erlendirme sonucunda, muhafazakar senatörlerin bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan, ›l›ml› ya da liberal senatörlerden daha az karmafl›k siyasi ifadeler kulland›klar›n› bulmufltur. Olas› kar›flt›r›c› de¤iflkenlerin (siyasi partiye uyum, e¤itim, yafl, senatoya hizmet süresi ve tart›flma konusunun türü gibi) etkisi kontrol edildi¤inde de bulgular pek de¤iflmemifltir. gürlük ve sosyal eflitlik de¤erleriyle olan iliflkilerine ba¤l› olarak farkl›l›k göstermektedirler. Muhafazakar kapitalistler ve demokratik sosyalistler özgürlü¤e büyük önem verirken, komünistler ve faflistler için özgürlük önemli de¤ildir. Oysa, komünistler ve demokratik sosyalistler eflitli¤e büyük önem verirken, kapitalistlerde ve faflistlerde durum tersidir. Bu model ayn› zamanda, biliflsel tutars›zl›klar›n giderilmesinde insanlar›n, kolay ve en az çaba gerektiren çözüm yollar›n› tercih ettiklerini öne sürmektedir. Modele göre, birbirleriyle rekabet halinde olan özgürlük ve eflitlik gibi de¤erler aras›nda dengesizlik söz konusu oldu¤unda, tutars›zl›¤›n giderilmesinde basit çözüm yollar› ifle yaramaktad›r. Ancak, bu de¤erler afla¤› yukar› eflit güçlere sahip olduklar›nda, eflitlik ya da özgürlü¤ün yok say›lmas› veya desteklenmesi tutars›zl›¤›n azalt›lmas›nda pek ifle yaramamaktad›r. Böyle durumlarda insanlar, farkl›laflt›rma ya da bütünlefltirme gibi daha karmafl›k ve daha çok çaba gerektiren yöntemlere baflvurmak zorundad›rlar. Siyasi tart›flmalarda genellikle, eflitlik ve özgürlük aras›nda bir gerilim söz konusudur. Bu yüzden, tutars›zl›¤› azaltmak için her iki de¤ere önem veren ideolojileri destekleyenler (liberaller, sosyal demokratlar), bu de¤erlerden birine önem veren ya da her ikisini de önemsemeyen ideolojileri destekleyenlerden (komünistler, muhafazakar kapitalistler ve faflistler) daha fazla bütünleyici karmafl›kl›k modellerine baflvurmak zorundad›rlar. K›sacas›, bir ideolojinin de¤er çoklu¤u, insanlar›n hem biliflsel tutars›zl›k yaflama s›kl›¤›n› hem de bu tutars›zl›kla bafla ç›kma yöntemlerinin karmafl›kl›¤›n› etkilemektedir. Tetlock, biliflsel tarz ile siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkiyi inceleyen kuramsal bir model ortaya koymufltur. Rokeach ve Abelson’›n izinden giden modele göre, 20. yüzy›l›n belli bafll› ideolojik hareketleri –komünizm, demokratik sosyalizm, muhafazakar kapitalizm ve faflizm gibi- bireysel öz- Biliflsel tarz ve siyasal ideolojiyi ele alan de¤er ço¤ulculu¤u modeli iki büyük üstünlü¤e sahiptir. Birincisi, kimi araflt›rmalar›n, ›l›ml› sol kanatta yer alan bireylerin olaylar›, muhafazakar sa¤ kanatta yer alanlardan daha esnek ve çok yönlü bir flekilde yorumlad›klar›na dair bulgular›na aç›kla- system) yararlanm›flt›r. Aç›k uçlu sorulara verilen yan›tlar› puanlamak amac›yla yar› projektif test biçiminde düzenlenen bu kodlama sistemi, bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan bireysel farkl›l›klar› ölçmek için gelifltirilmifltir. Kodlama sistemi, arfliv belgelerinin, siyasetçilerin konuflmalar›n›n, mektuplar›n›n ve günlüklerinin analiz edilebilmesini sa¤layacak flekilde tasarlanm›fl yöntemsel bir araçt›r. Bütünleyici karmafl›kl›k kodlama sistemi, siyasal düflünce karmafl›kl›¤›n›, farkl›laflt›rma ve bütünlefltirme olmak üzere iki biliflsel yap›ya göre tan›mlamaktad›r. Düflünce karmafl›kl›¤› düzleminin basit ucunda yer alan bireyler, olaylar›n yorumlanmas›nda kat› ve tek boyutlu düflünmek, baz› çarp›c› bilgilerden hareketle karar vermek e¤ilimindedirler. Düzlemin karmafl›k ucunda yer alan bireyler ise, olaylar› çok boyutlu kavramlarla yorumlama ve karar verirken farkl› kan›tlar› bütünlefltirme e¤ilimindedirler. 68 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 ma getirmektedir. ‹deolog varsay›m› bu bulgular› aç›klamakta zorlanmaktad›r. ‹kincisi, sol hareketin, eflitli¤e yönelik kayg›n›n, bireysel hak ve özgürlüklere duyulan kayg› karfl›s›nda üstünlü¤ü sa¤lan›ncaya kadar bütünleyici karmafl›kl›¤›n azalt›lmas› için ne kadar çok çal›flmas› gerekti¤ini ortaya koymaktad›r. Bu araflt›rmada, biliflsel tarz ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflki, Tetlock’un Amerikal› senatörler üzerinde gerçeklefltirdi¤i önceki araflt›rmas›na oranla daha sa¤lam bir flekilde s›nanmaktad›r. Örneklemi oluflturan parlementerler, tüm ifl yerlerinin ve endüstrinin devletlefltirilmesini savunan “afl›r› sosyalistler”, endüstrinin s›n›rl› olarak devletin kontrolünde olmas›n› savunan “›l›ml› sosyalistler”, endüstrinin s›n›rl› olarak özellefltirilmesini savunan “›l›ml› muhafazakarlar” ve devletin ekonomiye yönelik herhangi bir müdahalesini tamamen reddeden “afl›r› muhafazakarlar” olmak üzere dört grupta ele al›nmaktad›r. Araflt›rman›n amac›, Putnam’›n 1971’deki araflt›rmas›n›n örneklemini oluflturan ‹ngiliz Avam Kamaras›’na mensup parlamenterlerin, bütünleyici karmafl›kl›klar›n› de¤erlendirerek, biliflsel tarz ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkiyi temel alan varsay›mlar› s›namakt›r. Örne¤in, sa¤›n kat›l›¤› varsay›m›, afl›r› muhafazakarlar›n, ›l›ml› muhafazakar ve sosyalistlere oranla bütünleyicilik aç›s›ndan daha az karmafl›k olacaklar› beklentisine yol açmaktad›r. ‹deolog varsay›m› ise, afl›r› muhafazakar ve sosyalistlerin, bütünleyicilik aç›s›ndan ›l›ml› muhafazakar ve sosyalistlerden daha az karmafl›k olacaklar›n› ileri sürmektedir. De¤er ço¤ulculu¤u modeli ise, özgürlü¤e ve eflitli¤e hemen hemen ayn› derecede önem veren ›l›ml› sosyalist parlamenterlerin, di¤er üç gruptaki parlamenterlerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda bütünleyicilik aç›s›ndan daha karmafl›k olacaklar›n› iflaret etmektedir. Bu model ayr›ca, afl›r› muhafazakarlarla karfl›laflt›r›ld›klar›nda özgürlü¤e ve eflitli¤e ay- n› oranda önem verdikleri için ›l›ml› muhafazakarlar›n bütünleyicilik aç›s›ndan daha karmafl›k olacaklar›n› söylemektedir. Araflt›rman›n di¤er kuramsal amaçlar› flunlard›r: a) Parlamenterlerin, görüflmeler sonucunda elde ettikleri bütünleyici karmafl›kl›k puanlar›n›n tutarl› ve istikrarl› olup olmad›¤›n› belirlemek, b) bütünleyici karmafl›kl›k ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkileri ortaya koymak. Yöntem Araflt›rma, Putnam’›n, 1967 y›l›nda ‹ngiliz Avam Kamaras›yla yapt›¤› görüflmelerin kopyalar›n›n analizine dayand›r›lmaktad›r. Önce rastgele 110 parlamenter seçilmifl, daha sonra bunlar›n 93’ü (%85) ile görüflme yap›lm›flt›r. Putnam, parlementerlerle, onlar›n pek çok özelli¤ini (örne¤in, parti uyumu, yafl, e¤itim, sosyal s›n›f, parlamentodaki çal›flma süresi) yans›tan bir görüflme yap›ld›¤›n› belirtmifltir. Putnam ve asistanlar›nca yürütülen görüflmeler öncesinde parlamenterler, araflt›rman›n amac› (elit siyasi kültürün incelendi¤i kültürler aras› bir araflt›rma) ve verecekleri yan›tlar›n gizli kalaca¤› konusunda bilgilendirilmifllerdir. Görüflmeler daima parlamenterlerin geçmifline iliflkin sorular (kariyer, siyasi yaflamda hofllandiklar› ve hofllanmad›klar›, Britanya’n›n karfl›laflt›¤› sorunlar hakk›ndaki genel görüflleri) ile bafllam›fl, daha sonra gündemdeki iki siyasi konu ve siyaset yapma yöntemi hakk›nda görüfl bildirmeleri istenmifltir. Bu noktada, görüflmenin yönü, demokrasinin temel özellikleri, iki büyük siyasi parti aras›ndaki farkl›l›klar, siyasal ve sosyal çat›flman›n do¤as›, gelecek için arzulad›klar› toplum modeli gibi konular› kapsayan ek konulara çevrilmifltir. Bir görüflme ortalama 75 dakika sürmüfltür. Görüflmeler teybe kaydedilmifltir. Bütünleyici karmafl›kl›k kodlamas›: Bütünleyici karmafl›kl›k puanlar›n› hesaplayabilmek için, 89 parlamenterin görüflme protokolünden rastgele 69 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 10 pragraf uzunlu¤unda cümleler seçilmifltir. Örneklemi oluflturan dört parlamenter (den ikisi araflt›rman›n ideolojik gruplardan birine yerlefltirilemedikleri için, birisi görüflmesinin kelimesi kelimesine dökümüne izin vermedi¤i için, di¤erinin de görüflme kay›tlar› bulunamad›¤› için) belirli nedenlerden dolay› araflt›rmaya dahil edilmemifltir. Ortalama 80 kelimelik pragraflardan oluflan materyaller, 7 dereceli bir ölçek arac›l›¤› ile bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan de¤erlendirilmifllerdir. Farkl› siyasal gruplara üye parlamenterlere ait pragraflar›n uzunlukluklar› aras›nda anlaml› fark yoktur. Pragraf uzunlu¤u ve bütünleyici karmafl›kl›k aras›nda bulunan iliflki ise düflük düzeyde ve pozitiftir (r=.16). A’n›n B üzerindeki etkisi C’nin düzeyine ba¤l›d›r gibi basit etkileflimler kurarak (orta düzeyde bütünlefltirme) ya da çoklu, olas›l›k modelleri ile de¤erlendirip de¤erlendirmedi¤ine (yüksek bütünlefltirme) ba¤l›d›r. Bütün materyal, bütünleyici karmafl›kl›k için 7 dereceli bir ölçek üzerinden kodlanm›flt›r. Ölçek, bütünleyici karmafl›kl›¤› iki de¤iflkenle tan›mlamaktad›r: Farkl›laflt›rma ve bütünlefltirme. Farkl›laflt›rma, karar verme aflamas›nda üzerinde durulan, bir sorunun özelliklerine ya da boyutlar›na göndermede bulunmaktad›r. Örne¤in bir karar verici, siyasi konular›, konuyla ilgili seçenekleri (refah›n yeniden da¤›l›m›n› sa¤layan “iyi sosyalist politikalar” ve eflitsizli¤i sürdüren ya da art›ran “kötü kapitalist politikalar” gibi) bir ya da iki kategoride toplayarak analiz etme yolunu seçebilir: Son derece farkl›laflm›fl bir yaklafl›m, farkl› politikalar›n, tek bir de¤erlendirme boyutu içinde s›n›fland›r›lamayacak denli çok yönlü, hatta zaman zaman birbirleriyle çat›flan etkilere (örne¤in, hükümet aç›klar›n›n boyutu, kar oranlar›, enflasyon, iflsizlik, ticaret dengesi ve bir dizi ekonomik ve siyasi de¤iflken gibi) aç›k olduklar›n› ileri sürmektedir. Bütünlefltirme ise farkl›laflm›fl özellikler aras›ndaki karmafl›k ba¤lant›lar›n geliflmesine göndermede bulunmaktad›r. O halde, farkl›laflt›rma, bütünlefltirmenin bir önkofluludur. Bütünleyici karmafl›kl›k, karar vericinin farkl›laflm›fl özellikleri birbirinden ayr› (düflük bütünlefltirme), 3 puan ›l›ml› ya da yüksek farkl›laflt›rmay› ve düflük bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in: 1 puan düflük fakl›laflt›rma düflük bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in: As›l sorun, bizlerin (‹ngilizler) uzun süredir ortalamalar›m›z›n çok uza¤›nda yafl›yor olmam›zd›r. Kemerlerimizi s›kmak zorunday›z. Kimse bu can s›k›c› gerçekle karfl›laflmak istemez, ancak durum budur. Yaflam standartlar›m›z kaç›n›lmaz olarak düflmektedir. Kimsenin, var olan ekonomik gerçekli¤i inkar edebilece¤ini sanm›yorum. Tabii ki siyasette sorun yaln›zca ülke için do¤ru ya da en iyi olan› yapmak de¤ildir. Neyi sürdürebilece¤in de önemlidir. Ekonomik hedeflerimizin aras›na gelirler siyaseti (ücret art›fllar›na getirilen s›n›rland›rmalar) da kat›lmal›d›r. Bu ifli tam anlam›yla tamamlay›p, kemer s›kmay› dayatmak siyasi bir intihard›r. 5 puan ›l›ml› ya da yüksek farkl›laflt›rmay› ve ›l›ml› bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in: Muhalefet, görünüfle bak›l›rsa endüstrinin devletlefltirilmesine karfl›, birbirleriyle çeliflen iki farkl› flekilde tepki vermifltir. Bünyelerinde bar›nd›rd›klar› albaylar›n iyi bir ifl yapt›klar›n› gözler önüne seren kimi uygulamalar› kabul etmek zorunda kalm›fllard›r. Ayn› zamanda, hakk›nda fazlas›yla bilgi sahibi olduklar› bu yasa tasar›s›n›n gelifltirilmesine yönelik kimi ciddi öneriler de ileri sürmüfllerdir. Böylece, komite çal›flmas›nda teknik ayr›nt›lar hakk›nda yap›c› davran›fllar sergilemifl olsalar da halk›n gözünde birbirlerinin has düflman›d›rlar. 70 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 7 puan yüksek farkl›laflt›rma yüksek bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in: Bütçeyi haz›rlarken daima rekabet içindeki önceliklerle mücadele etmek zorunda kald›k. En basitinden, onaylad›¤›m›z sosyal refah programlar›n› hayata geçirme ihtiyac› ile özel sektörün genifllemesini destekleme ihtiyac› aras›ndaki gerilimle karfl› karfl›yay›z. Oysa, bu gerilimi ortadan kald›rman›n basit bir kural› yok. Pek çok fley, bir noktadan sonra bizim kontrolümüzden ç›kan, Pound’un durumu, ticaret dengemiz, iflsizlik gibi etmenlere ba¤l›. Genellikle kimse çok fazla memnun de¤il. Farkl› y›llarda farkl› önceliklerle karfl›laflmakta ve son derece tutars›z davranmaktay›z. 2, 4 ve 6 puan, yak›n (adjacent) düzeyler aras›ndaki geçifl noktalar›n› göstermektedir. Karmafl›kl›k kodlama sisteminin, ifade edilen inançlar›n içeri¤inden çok, biliflsel yap› üzerinde odakland›¤›n› belirtmekte yarar vard›r. Bir dizi siyasi düflüncenin savunuculu¤unu üstlenenler, basit ya da karmafl›k düflünebilirler. Örne¤in, Karl Marx ve Adam Smith, ekonomi siyasetinin temel konular› hakk›nda farkl› kutuplarda yer alan düflüncelere sahiplerdir. Her ikisi de düflüncelerini desteklemek amac›yla bütünleyicilik aç›s›ndan son derece karmafl›k olan görüfller ve deliller (komünizm, kapitalizm gibi) dile getirmifllerdir. Buradan hareketle, bütünleyici karmafl›kl›k ile bireyler taraf›ndan kabul gören düflüncelerin do¤rulu¤u aras›nda zorunlu bir iliflki olmad›¤› söylenebilir. Parlamenterlerin ifadeleri, araflt›rman›n amac›n› ve varsay›mlar›n› bilmeyen, kodlama konusunda e¤itimden geçmifl üç kodlay›c› taraf›ndan bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan de¤erlendirilmifltir. Kodlay›c›lar, de¤erlendirmelerinde büyük ölçüde anlaflm›fllard›r (r=.84). Anlaflmad›klar›nda ise aralar›nda tart›flarak bir karara varm›fllar, gerekti¤inde araflt›rmac›n›n da görüflünü alm›fllard›r. Siyasi Yönelimin De¤erlendirilmesi: Siyasal yönelimin s›n›fland›r›lmas›nda iki tür bilgi kullan›lm›flt›r: a) parti üyeli¤i (‹flçi Partisine karfl› Muhafazakar Parti) ve b) parlamenterlerin, hükümetin ekonomiyi düzenlemede ve sosyal refah› sa¤lamada üstlendikleri rolle (geleneksel olarak ‹ngiliz siyasetinde bölünmelere yol açan konular) ilgili bir soruya iliflkin yan›tlar›n de¤erlendirilmesi. Putnam’›n araflt›rmas›nda siyasetçiler, 5 dereceli bir ölçek üzerinden de¤erlendirilmifllerdir; 1 puan, afl›r› sosyalist görüflü (temel üretim araçlar›n›n tümünün devlet kontrolünde olmas›n› destekleyen); 2 puan, ›l›ml› sosyalist görüflü (ekonominin bir dereceye kadar devlet kontrolünde olmas›n› savunan); 3 puan, merkezi görüflü (statükoyu destekleyen); 4 puan, ›l›ml› muhafazakar görüflü (devlet kontrolünün azalt›lmas›n› savunan) ve 5 puan, afl›r› muhafazakar görüflü (devlet kontrolünün en aza inmesini isteyen ve klasik Pazar ekonomisini savunan) temsil etmektedir. Bu çal›flmada, temel üretimin devlet kontrolünde olmas›n› destekleyen ve iflçi partisine üye parlamenterler afl›r› sosyalist; iflçi partisine üye ve statükoyu ya da ekonomide s›n›rl› devlet kontrolünü destekleyenler ›l›ml› sosyalist; muhafazakar partiye üye ve statüko ya da ekonomide devlet kontrolünün s›n›rl› bir düzeyde azalmas›n› destekleyenler ›l›ml› muhafazakar; muhafazakar partiye üye ve ekonomide devlet kontrolüne neredeyse tamamen karfl› olanlar ise afl›r› muhafazakar olarak grupland›r›lm›fllard›r. Bu kriterlere göre, 12 parlamenter afl›r› sosyalist, 41’i ›l›ml› sosyalist, 24’ü ›l›ml› muhafazakar ve 12’si afl›r› muhafazakard›r. Putnam’›n araflt›rmas›nda incelenen konuyla ilgi di¤er de¤iflkenler. Putnam’›n araflt›rmas›nda, bütünleyici karmafl›kl›kla iliflkili oldu¤u düflünülen bir dizi de¤iflken için de kodlama yap›lm›flt›r. 1. ‹deolojik Tarz ‹ndeksi: Faktör analizinden türetilen bu indeks, birbirleriyle ba¤lant›l› olan dört de¤iflik tarz içermektedir a) genellefltirici71 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 özellefltirici: konular›, soyut ilkelere ya da sorunun özel ayr›nt›lar›na göre tart›flma e¤ilimi: b) tümdengelimli-tümevar›ml› düflünce: düflünceleri, tümdengelim yoluyla soyut bir kuramdan ya da tümevar›m yoluyla varolan bir düflünceden türetme e¤ilimi; c) Bilinen bir ideolojiye göndermede bulunma: serbest giriflim ya da sosyalizm gibi spesifik bir ideolojiye ya da doktrine göndermede bulunma e¤ilimi; d) bir gelecek ütopyas›na referans: yarg›lay›c› bir siyaset standard› olarak siyasi bir ütopyay› ölçüt alma e¤ilimi. Putnam’›n araflt›rmas›nda parlamenterlerle yap›lan görüflmelerde deneklerin her biri, 3 puanl› bir ölçek üzerinden de¤erlendirilmifltir. Denekler, genelleyici olma, tümdengelimli düflüncelerini ifade etme, bilinen bir ideolojiye göndermede bulunma ve siyasi seçenekleri de¤erlendirirken bir gelenek ütopyas›na göndermede bulunma derecesine ba¤l› olarak yüksek puanlar elde etmifllerdir. 2. Konular›n Tart›fl›lmas›nda Tarihsel Ba¤lam›n Kullan›lmas›: Putnam, tarihsel ba¤lam›n deneklerin düflünceleri üzerindeki önemini 3 maddeli bir ölçek arac›l›¤› ile de¤erlendirmifltir. Bir puan, tarihsel ba¤lam›n tart›flmada merkezi bir etmen oldu¤unu; 2 puan, tarihsel ba¤lam›n belirsiz ya da tesadüfi bir etkiye sahip oldu¤unu; 3 puan ise, tarihsel ba¤lam›n önemli olmad›¤›n› ortaya koymaktad›r. 3. Ahlakl› olmak: Putnam, var olan sorunlar karfl›s›nda ortaya ç›kan ay›plama duygusunu de¤erlendirirken 3 maddeli bir ölçekten yararlanm›flt›r. Bir puan, ay›plaman›n de¤erlendirilmesinin, tart›flman›n merkezi konusu oldu¤unu; 2 puan, ay›plamaya iliflkin de¤erlendirmenin, tesadüfi oldu¤unu ve 3 puan, ay›plaman›n de¤erlendirilmedi¤ini ortaya koymaktad›r. 4. Parti farklar›n›n kapsam›: Putnam bu de¤iflkeni ölçmek için, “tüm yönleri ile de¤erlendirdi¤inizde, partiler aras›nda büyük farklar oldu¤unu; baz› farklar oldu¤unu ya da pek fazla fark olmad›¤›n› düflünüyor musunuz?” sorusuna verilen yan›tlar› kodlam›flt›r. Bunun için 8 maddelik bir ölçek kullanm›flt›r: 1 puan “çok büyük farklar›”, 4 puan, “önemli farklar oldu¤unu” ve 8 puan ise “pek fazla fark olmad›¤›n›” ortaya koymaktad›r. 5. Z›t görüfllere gösterilen hoflgörü: Putnam, bu de¤iflkeni 3 maddeli bir ölçekle de¤erlendirmifltir. Bir puan, deneklerin, kendi düflüncelerinden farkl› olan düflünceleri kabul etmeye pek fazla istekli ve hoflgörülü olmad›klar›n›, 2 puan, deneklerin bir ölçüde hoflgörüsüz olduklar›n› ve 3 puan ise, deneklerin hoflgörülü olduklar›n› ya da muhalif düflünceleri dikkate almada isteksiz olmad›klar›n› ortaya koymaktad›r. Tart›flma Araflt›rman›n sonuçlar›, sorunlar›n çözümünde ›l›ml› sosyalistlerin, afl›r› sosyalistler ile ›l›ml› ve afl›r› muhafazakarlarla karfl›laflt›r›ld›klar›nda bütünleyicili¤i yüksek olan daha karmafl›k yöntemlerden yararland›klar›n› göstermektedir. Il›ml› muhafazakarlar, birbirlerinden pek de farkl› olmayan afl›r› sosyalistlere ve afl›r› muhafazakarlara oranla bütünleyicilik aç›s›ndan daha karmafl›kt›rlar. Bu temel sonuçlara, Putnam’›n de¤erlendirmesinde göz önünde bulundurdu¤u inanç ve tutum de¤iflkenleri kontrol edilerek ulafl›lm›flt›r. Sa¤›n kat›l›¤› varsay›m›, düflünce karmafl›kl›¤›n›n, ›l›ml› sosyalistlerden ›l›ml› muhafazakarlara ve afl›r› muhafazakarlara do¤ru niçin bir azalma gösterdi¤ini “otoriter görüfllere do¤ru bir gidiflatla” aç›klayabilmektedir. Ancak karmafl›kl›¤›n niçin, ›l›ml› sosyalistlerden afl›r› sosyalistlere do¤ru bir azalma gösterdi¤ini veya afl›r› muhafazakar ve afl›r› sosyalistlerin, olaylar› yorumlamada eflit derecede bütünleyicili¤i olan basit yöntemelere baflvurduklar›n› aç›klayamamaktad›r. Sonuçlar›n, sa¤ kanat hedefleri ile kat› ve iki uçlu düflünceyi destekleyen özel bir e¤ilimi savunan kurumsal bir 72 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 görüflle aç›klanmas› kolay de¤ildir. Afl›r› sosyalistlerle afl›r› muhafazakarlar›n, ›l›ml› sosyalistler ve ›l›ml› muhafazakarlara oranla niçin daha az karmafl›k oldu¤unu aç›klamada, ideolog varsay›m› daha çok ifle yaramaktad›r. ‹deolog varsay›m›n›n savunucular›, afl›r› sa¤ ve afl›r› sol kanatta yer alan bireyler aras›nda, temel biliflsel tarz benzerlikleri oldu¤unu ileri sürmektedirler. Buna karfl›n ideolog varsay›m›, elde edilen sonuçlar› di¤er yönlerden (›l›ml› sosyalistlerin ›l›ml› muhafazakarlara oranla bütünleyicilik aç›s›ndan daha karmafl›k olmalar› gibi) aç›klamada yetersiz kalmaktad›r. Sonuçlar› en iyi de¤er ço¤ulculu¤u modeli aç›klamaktad›r. Modele göre, ›l›ml› sosyalist görüflleri savunanlar, eflitli¤e ve özgürlü¤e eflit derecede önem verdiklerinden; özgürlükten çok eflitli¤e de¤er veren afl›r› sosyalistlere ve eflitlikten çok özgürlü¤e veren ›l›ml› ya da afl›r› muhafazakarlara oranla bütünleyicilik aç›s›ndan daha karmafl›kt›rlar. Bu mant›ktan hareketle, ›l›ml› muhafazakarlar›n afl›r› sosyalistlere ya da afl›r› muhafazakarlara oranla niçin daha karmafl›k olduklar›n› aç›klamak mümkündür. Karma kapitalist ekonomiden yana olan ›l›ml› muhafazakarlar, saf ya da klasik pazar kapitalizmini savunan afl›r› muhafazakarlara ve ekonominin tamam›yla devlet kontrolünde olmas›n› savunan afl›r› sosyalistlere oranla, eflitli¤e ve özgürlü¤e eflit derecede de¤er verme e¤ilimindedirler. Her ne kadar de¤er ço¤ulculu¤u modeli, bu verileri aç›klamak için uygunsa da olas› di¤er yaklafl›mlar› da göz önünde bulundurmakta yarar vard›r. Bu yaklafl›mlardan biri, Eysenck’in iki etmenli sosyal tutumlar modelidir. Eysenck’e göre sosyal tutumlar, iki boyut üzerinde yap›land›r›lm›fllard›r: radikalizm-muhafazakarl›k ve dar kafal›l›k-genifl görüfllülük. Radikalizm-muhafazakarl›k, sa¤-sol dizini ile benzerlik göstermektedir. Darkafal›l›k genifl görüfllülük ise, William James’in bu kavramlara iliflkin analizine dayand›r›lmaktad›r. Darkafal› birey, z›tl›klar karfl›s›nda hoflgörüsüz, flüpheci, duygular›n› dikkate almayan, ak›lc› ve bencildir. Genifl görüfllü birey ise, idealist ve özgecidir. Bu görüflten hareketle ideolojik gruplar aras›ndaki bütünleyici karmafl›kl›k farkl›l›klar›n›n aç›klanmas› k›smen mümkündür. Örne¤in, Eysenck ve Coulter, afl›r› sa¤ ve afl›r› sol görüfllülerin, ›l›ml›lara oranla daha dar kafal› olduklar›n› bulmufllard›r. Ek olarak, kimi araflt›rmalarda, dar kafal›l›k ile kat›l›k, dogmatizm ve belirsizlikler karfl›s›nda hoflgörüsüz olma aras›nda pozitif bir iliflki oldu¤u saptanm›flt›r. Buna göre, araflt›rman›n örneklemini oluflturan afl›r› uçlarda yer alan bireylerin bütünleyici karmafl›kl›klar›n›n düflük düzeyde olmas›, daha dar kafal› olduklar›n›n bir göstergesidir. Bu olas›l›¤› tamamen göz ard› edemesek de siyasal ideoloji ve bütünleyici karmafl›kl›k aras›ndaki iliflkinin genifl görüfllülük-dar kafal›l›k görüflüyle aç›klanmas›na flüphe ile yaklaflmam›z› gerektiren iki bulgu vard›r. Birincisi, Putnam’›n araflt›rmas›nda, karfl›t görüfllere gösterilen hoflgörü ile genifl görüfllülük-dar kafal›l›k iliflkili görünmektedir. Covaryans analizi bu de¤iflkenin, bütünleyici karmafl›kl›k ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkideki varyans›n önemli bir miktar›n› aç›klad›¤›na iflaret etmektedir. ‹kincisi, genifl görüfllülük- dar kafal›l›k ile radikalizm ve muhafazakarl›k boyutlar› farkl›d›r. Bu yüzden, de¤er ço¤ulculu¤u modelinin, ›l›ml› sosyalistlerin bütünleyici karmafl›kl›klar›n›n neden ›l›ml› muhafazakarlar›nkinden daha yüksek oldu¤unu aç›klamas› zordur. Eysenck’e göre, iki grup da eflit düzeyde genifl görüfllü olmal›d›r. Dikkate de¤er di¤er bir aç›klama ise, düflünce karmafl›kl›¤›nda siyasal görevin etkisini vurgulamaktad›r. Amerika Birleflik Devletleri baflkanlar› ve senatörleriyle yap›lan önceki çal›flmalar, muhalefetteki siyasetçilerin, siyasi gündemi belirle73 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yen siyasetçilerden daha basit, genel ifadeler kulland›klar›n› öne sürmektedir. Muhalefet görevinin siyasetçilere, konular› “ya siyaht›r ya da beyaz” gibi keskin ve kat› terimlerle ifade etme özgürlü¤ü tan›y›p tan›mad›¤› tart›fl›lmaktad›r. Aksine, siyaseti belirleme görevi, konuflma üzerinde daha gerçekçi s›n›rlamalar› gerektirmektedir. Örne¤in, bu görev siyasetçilerin, karmafl›k ekonomik ve sosyal sistemlerin yönetiminde kaç›n›lmaz olarak ortaya ç›kan, popüler olmayan, modas› geçmifl kararlar› aç›klamalar›n› ve do¤rulamalar›n› gerektirmektedir. Siyasi görev aç›klamas›na da kuflkuyla yaklaflmam›z› gerektiren iki neden vard›r: Birincisi, parlamenterlerin görüflmeleri mahrem ve gizlidir. Tepkilerin arzulanan sosyal ya da siyasal görüntüyü yans›tma çabas› tafl›mad›¤›ndan ve tamamen samimi oldu¤undan asla emin olamay›z. Bununla birlikte, izlenim oluflturma ilkelerine göre, karfl› taraf› etkileme çabas› özel görüflmelerdeki ifadelerde, halka seslenen ifadelerde oldu¤undan daha az ortaya ç›kacakt›r. ‹kincisi, siyasal görev aç›klamas› ard›nda pek çok yan›tlanmam›fl soru b›rakmaktad›r. Örne¤in, karmafl›kl›k aç›s›ndan anlaml› fakl›l›klar neden hükümetteki iflçi partisinin afl›r› üyeleri ve muhalefetteki muhafazakar partinin afl›r› ve ›l›ml› üyeleri aras›nda ortaya ç›km›flt›r. Belki de siyasal rol görüflüyle aç›klanmas› daha zor olan, niçin muhalefetteki ›l›ml› muhafazakarlar›n, en az›ndan siyaseti belirledikleri varsay›lan afl›r› sosyalistlerden daha fazla bütünleyici karmafl›kl›¤a sahip olduklar›d›r. Bu araflt›rman›n bulgular› için en uygun aç›klama, daha önce de belirtildi¤i gibi de¤er ço¤ulculu¤u modelinden gelmektedir. Modele göre, siyasal düflünce karmafl›kl›¤› ve biliflsel tarz aras›nda karfl›l›kl› etkileflim vard›r. Yani, bir taraftan kiflinin ideolojisinin de¤er ço¤ulculu¤u, onun siyasal konularda tipik olarak nas›l düflünece¤ini belirlerken, di¤er taraftan biliflsel tarz› da ideolojisinin de¤er içeri¤ini flekillendirebilir. Örne¤in, be- lirsizlikten ve biliflsel tutars›zl›ktan hofllanmayan bireylere, tek bir de¤ere vurgu yapan ideolojiler ço¤ulcu ideolojilerden daha çekici geliyor olabilir. Bu varsay›mlar›n s›nanmas› için aç›k bir flekilde kapsaml› boylamsal veriler gerekmektedir. De¤er ço¤ulculu¤u modeline göre, üzerinde tart›fl›lan konu ne olursa olsun, belirli ideolojik gruplar›n di¤er gruplara oranla bütünleyicilik aç›s›ndan her zaman daha karmafl›k olduklar›n› düflünmek do¤ru de¤ildir. Model, insanlar›n, siyasal konular üzerine ak›l yürütürken karmafl›k yollara baflvurduklar›n› belirtmektedir. Bu karmafl›kl›k, afla¤› yukar› ayn› derecede önemli olan iki ya da daha fazla de¤erin, birbirlerinin karfl›t› olan eylemlere ne derece iflaret etti¤ine ba¤l› olarak de¤iflmektedir. Bir muhafazakar aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, bireysel özgürlü¤e duyulan ilgi ile ulusal güvenli¤e duyulan ilgi karfl› karfl›ya kald›¤›nda böyle bir durum gözlenmektedir. Bir liberalin ya da sosyal demokrat›n aç›s›ndan bak›ld›¤›nda ise, ekonomik yeterlilik ile ekonomik büyüme karfl› karfl›ya kald›¤›nda ayn› fley gözlenecektir. Sonuç olarak, bu alandaki araflt›rmac›lar›n kaç›n›lmaz olarak karfl›laflt›¤› bir durumla -siyasal inanç ve ideallerin araflt›rmaya kar›flt›r›l›p kar›flt›r›lmad›¤› gerçe¤i- ile karfl› karfl›yay›z. Otoriteryan kiflilik kuram›n›n yazarlar›, sa¤ görüflün karfl›s›nda olmakla; ideolog varsay›m›n›n taraftarlar› merkeziyetçilikle (afl›r› sa¤ ve sola karfl› olmakla) suçlanm›fllard›r. Biz de olas›l›kla, bütünleyici karmafl›kl›¤›n bütünleyici basitlikten daha iyi oldu¤u varsay›l›rsa (ki kuflkulu bir önerme), ço¤ulcu ideolojilere taraftar, tek bir de¤ere vurgu yapan ideolojilere karfl› olma e¤iliminde alg›lanaca¤›z. Oysa, bu araflt›rmada, desteklenen ideolojilerin do¤rulu¤u ve düflüncenin karmafl›kl›k düzeyi aras›nda önerilen pozitif ya da negatif iliflkiler için deneysel do¤rulamalar sunulmam›flt›r. 74 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 ALGILANAN GRUP STATÜSÜ FARKLILIKLARI ‹LE C‹NS‹YET, ETN‹K KÖKEN ve D‹N‹N SOSYAL BASKINLIK YÖNEL‹M‹ ÜZER‹NDEK‹ ETK‹S‹* Özet Çev.: Dr. Derya Hasta ‹srailde, Bat› fieria ve Gazze’de, Museviler ile Filistinliler aras›ndaki çat›flmalar›n yo¤unlu¤u her geçen y›l artmaktad›r. Kuzey ‹rlanda’da Katolikler ve Protestanlar aras›ndaki gerilim arabulucu çabalara karfl›n devam etmektedir. Amerika’da, polisin sivil siyah halka silah çekmesinin ard›ndan, ›rkç› ayaklanmalar iyice alevlenmifl durumdad›r. Sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›na göre, bu tür çat›flmalar sosyal hiyerarflinin en tepesinde ve en alt›nda yer alan belli gruplar›n üyelerinin, gruplar›n›n bask›nl›¤›n› sa¤lama ve sürdürme yönündeki temel insani e¤ilimlerinin bir sonucudur. Sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›, gruplar aras› çat›flmalar›n, sistemde yer alan gruplar aras›ndaki hiyerarflinin derecesinden ve gruplar aras›nda fark yaratan nedenlerden kaynakland›¤›n› belirtmektedir. Sosyal hiyerarflinin derecesi, di¤er bir deyiflle, gruplar aras›ndaki güç ve statü fark›n›n düzeyi çok düflükten çok yükse¤e de¤iflmektedir. Kuram›n temel kavramlar›ndan biri “grup temelli tabakalaflma” d›r. Sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›, gruplar aras› tabakalaflmada, erkeklerin kad›nlardan daha fazla güce sahip oldu¤u cinsiyet sistemi ile keyfi olarak yarat›lan sistemler (arbitrary set system) aras›nda ay›r›m yapmaktad›r: Cinsiyete dayal› farkl›l›klara benzemedikle*Levin, S. (2004). Perceived group status differences and the effects of gender, ethnicity, and religion on social dominance orientation. Political Psychology, 25(1), 31-48. ri, keyfi ve büyük ölçüde kültürel etmenlere ba¤l› olduklar› için etnik köken, milliyet ve dine dayal› gruplar aras› ayr›mc›l›klar› keyfi olarak yarat›lan sistemler içinde ele almaktad›r. Kurama göre, keyfi olarak yarat›lm›fl bir sistemde, genellikle bir grup di¤erlerinden daha fazla sosyal ve maddi güce sahiptir. Örne¤in, Amerika’da beyazlar, Afrika kökenli Amerikal›lardan ve Latinlerden daha yüksek sosyal statü ve daha fazla güce sahiptir. Bu araflt›rman›n amac› bireylerin, tabakalaflma (cinsiyet ya da keyfi olarak yarat›lm›fl) biçimi ve toplumda yer alan çarp›c› gruplar aras›ndaki hiyerarflinin derecesine iliflkin alg›lar›n›n bir sonucu olarak, grup temelli bask›nl›k de¤iflimine iliflkin beklentilerini s›namakt›r. Grup Statüsü Sosyal bask›nl›k yönelimi (SBY) literatürünün en sa¤lam bulgular›ndan biri, yüksek statüdeki gruplar›n üyelerinin SBY düzeylerinin, düflük statüdeki gruplar›n üyelerininkinden yüksek oldu¤u yönündedir. Örne¤in, Beyaz Amerikal›lar›n SBY’ si Afrika kökenli Amerikal›lara göre, üst sosyoekonomik düzeydekilerin SBY’ si alt sosyoekonomik düzeydekilere göre daha yüksektir. Sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›na göre, keyfi olarak yarat›lan ve statüsü yüksek olan gruplar›n üyelerinin, keyfi olarak yarat›lan ve statüsü düflük olan gruplar›n üyelerine göre daha yüksek SBY düzeyine sahip olmalar› beklenmektedir. Bunun nedeni, statüsü yüksek olan gruplar›n üyelerinin, kendilerine yüksek statü sa¤layan ekonomik ve sosyal kaynaklar üzerindeki ayr›cal›klar›n› sa¤lamlaflt›rmak istemeleridir. Ayr›ca, gruplar aras›ndaki statü fark› artt›kça (yüksek statüdeki gruplar›n üyeleri hem düflük statülü gruplar›n›n üyeleri üzerinden hem de kendi gruplar›n›n statüsü arac›l›¤›yla sahip olduklar› yararlar› sürdürmek için u¤raflacaklar› için) aralar›ndaki SBY fark› da artacakt›r. Bu aç›klamaya uygun olarak, Sidanius ve 75 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 arkadafllar›, keyfi olarak yarat›lm›fl gruplar aras›ndaki statü fark› artt›kça, bu gruplar (örne¤in, iflçi s›n›f› ve orta s›n›f gibi) aras›ndaki SBY fark›n›n da artt›¤›n› bulmufllard›r. Sidanius ve arkadafllar› ayr›ca, aralar›nda büyük statü fark› alg›lanan gruplar (Amerikada beyazlarla siyahlar ya da beyazlarla Latinler gibi) aras›ndaki SBY farklar›n›n, sosyal statüleri birbirine daha yak›n olarak alg›lanan gruplar (örne¤in, Amerikadaki beyazlar ve Asyal›lar ya da siyahlar ve Latinler) aras›ndaki SBY farklar›ndan daha fazla oldu¤unu bulmufllard›r. Alg›lanan grup statüsü, tipik olarak, kat›l›mc›lardan toplumlar›nda yer alan farkl› gruplar›n statülerini, ço¤u insan›n gördü¤ü biçimiyle nas›l de¤erlendirdikleri sorularak ölçülmektedir. Bu ölçme yöntemi, kat›l›mc›lar›n grup statülerine iliflkin kendi bireysel görüfllerinden çok, belli bir toplumda ço¤u insan taraf›ndan paylafl›ld›¤› düflünülen grup satatüsü de¤erlendirmelerini yans›tmaktad›r. Yöntem, tek bir bireyin kiflisel görüfllerinden daha fazlas›n›n elde edilmesini sa¤lad›¤› için oldukça önemlidir. Bu nedenle, bu çal›flmada da daha önceki çal›flmalarda kullan›lan söz konusu yöntemden yararlan›lmaktad›r. Bununla birlikte, araflt›rmada, alg›lanan grup statüsü düzeylerinin ortalamas›ndan çok, keyfi olarak yarat›lm›fl iki grup aras›ndaki SBY farkl›l›klar› ile ilgilenilmektedir. Sidanius ve arkadafllar›n›n araflt›rmas›nda, farkl› etnik gruplar›n statü s›ralamalar›na iliflkin alg›n›n, Amerikan toplumundaki etnik gruplar›n hemen hepsinde ayn› oldu¤u bulunmufltur. Bu bulguya göre, bütün gruplar›n üyeleri en yüksek statüye sahip olarak beyazlar› görmektedir. Yine bütün gruplara göre, beyazlar› Asya kökenli Amerikal›lar ve Latinler izlemektedir. Afrika kökenli Amerikal›lar ise, bütün gruplar taraf›ndan en düflük statüye sahip grup olarak alg›lanmakta- d›r. Benzer flekilde, Levin ve Sidanius’un ‹srail’deki araflt›rmas›nda, Askenazim (Ashkenazic) Musevileri (kökleri Kuzey Amerika ve Avrupan›n bat› ülkelerine dayanan, Polonya, Rus ve Alman Musevileri) ile Sephardik (Sephardic) Musevilerine (kökleri Ortado¤u ve Kuzey Afrikadaki Arap ülkelerine dayanan) iliflkin statü de¤erlendirmeleri de etnik gruplara göre pek fazla de¤iflmemektedir. Her iki etnik grubun üyeleri de Askenazim Musevilerinin statüsünü Sephardik Musevilerinin statüsünden daha yüksek alg›lamaktad›r. Farkl› gruplar›n, her hangi bir grubun statüsüne iliflkin alg›lar›nda gözlenen görüfl birli¤ine karfl›n, bu çal›flmada söz konusu alg›larda grup-içi farkl›l›klar bulunup bulunmad›¤› da tart›fl›lmaktad›r. Hangi grubun statüsünün daha üstün oldu¤u konusunda gözlenen görüfl birli¤inin yap›s› toplumlara göre de¤iflmektedir. Örne¤in, Amerika’da gözlenenin (hem beyaz Amerikal›lar Hem de Afrika kökenli Amerikalar, ço¤u insan›n beyazlar› üst statüde gördü¤ü konusunda hemfikirdir) aksine, Kuzey ‹rlanda’daki Protestanlar ve Katoliklerin statü de¤erlendirmeleri benzer olmayabilir. Protestanlar, Katoliklerden say›sal ço¤unlu¤a, daha düflük iflsizlik oran›na, daha yüksek e¤itim ve gelir düzeyine sahiptir. Baz› Kuzey ‹rlandal›lar, Protestanlar›n ço¤u insan taraf›ndan Katoliklerden daha yüksek statüde alg›lad›klar›n› düflünebilirler. Di¤er yandan, Katolikler, ‹rlanda Cumhuriyetinde ve ada genelinde say›ca artmakta ve dini ço¤unluklar›n› korumaktad›rlar. Bu nedenle, baz› Kuzey ‹rlandal›lar da Katoliklerin ço¤u insan taraf›ndan Protestanlardan daha yüksek statüde alg›lad›klar›n› düflünebilirler. Gruplar›n SBY düzeyleri, dura¤an olmaktan çok gruplar aras›nda alg›lanan statü fark›n›n bir sonucu olarak de¤iflecektir. Özellikle, bireyler, Protestanlar›n ço¤u insan taraf›ndan yüksek statüde alg›land›¤›- 76 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 n› düflündüklerinde Protestanlar›n SBY’leri Katoliklerinkinden yüksek olacakt›r. Benzer flekilde, ayn› fley Katolikler için de söz konusu olacakt›r. Bununla Birlikte, gruplar aras›nda alg›lanan statü fark›n›n düflük düzeyde oldu¤u düflünüldü¤ünde SBY fark› da düflük olacakt›r. Bu beklentiler do¤rultusunda test edilecek olan araflt›rma varsay›mlar›ndan biri afla¤›dad›r. Varsay›m 1: Bireyler, gruplar (dini ve etnik gruplar gibi) aras›nda ço¤u insan›n daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflündü¤ünde, düflük ve yüksek statülü gruplar aras›ndaki SBY farkl›l›klar› daha fazla olacakt›r. Bu araflt›rma, daha önceki araflt›rmalar›n “yüksek statüdeki etnik ve dini gruplar›n üyelerinin düflük statüdeki etnik ve dini gruplar›n üyelerinden daha yüksek SBY düzeyine sahip olacaklar›” varsay›m›n› s›nad›¤› için önemlidir. Bireyler gruplar›n statüsü konusunda ayn› düflündüklerinde, yüksek statüdeki gruplar›n üyelerinin SBY düzeylerinin, düflük statüdeki gruplar›n üyelerinin SBY düzeyinden yüksek oldu¤unu varsaymak mant›kl›d›r: Statüsü daha yüksek olan grubun seçkin üyeleri, gruplar›n›n ç›kar› için var olan hiyerarflik sosyal sistemin devaml›l›¤›n› daha fazla isteyeceklerdir. Bununla birlikte, grup statüsüne iliflkin alg›larda de¤iflimler oldu¤unda, örne¤in, öncesinde statüsü düflük olan grubun alg›lanan grup statüsü yükseldikçe, üyelerinde daha yüksek SBY gözlenip gözlenmeyece¤i de önemlidir. Cinsiyet Çal›flman›n ikinci bir amac›, kad›n ve erkek aras›nda alg›lanan statü fark›n›n büyüklü¤ünün, SBY’de cinsiyete dayal› olarak gözlenen farkl›l›klar› etkileyip etkilemedi¤ini test etmektir. Erkeklerin SBY düzeyinin kad›nlar›nkinden yüksek olaca¤› tahmin edilmektedir. Bir bak›fl aç›s›na göre, SBY’ deki cinsiyet farklar›, evrim sürecinde ve farkl› kültürlerde, kad›n ve erke¤in karfl› karfl›ya kald›¤› üremeye yönelik zorunluluklardan kaynaklanmaktad›r. Trivers’›n ebeveyn yat›r›m kuram›na göre, kad›nlar›n üremeleri ve dolay›s›yla enerji ve zamanlar›n› yavrular›na ay›rmalar› (hamilelik ve emzirme gibi nedenlerden dolay›) nispeten zorunludur. Onlar›n üreme baflar›s› (örne¤in, soyunun devam› için gereken cinsel olgunlu¤u kuflaktan kufla¤a aktarma baflar›s›) efllerini, sosyal ve ekonomik kaynaklar›n› efli ve çocuklar› için yat›rmaya istekli erkeklerden seçtiklerinde en üst düzeye ulaflacakt›r. Erkeklerin üreme baflar›s› ise, sahip olduklar› çocuk say›s› ve olabildi¤ince az kayna¤a yat›r›m yapmalar›yla en üst düzeye ulaflacakt›r. Betzig’e göre, erkekler, ekonomik ve sosyal güce sahip, çok seçici kad›nlar›n cinsel kabulunu kazanmak için giriflimde bulunacaklard›r. Bu nedenle erkekler, istedikleri kad›nlar› elde etme olas›l›klar›n› en üst düzeye ç›karmak için, hem kad›n›n ekonomik ve siyasal baflar›s›n› s›n›rlamak hem de üreme baflar›lar›n› engelleyebilecek di¤er erkeklere karfl› haz›rl›kl› olmak için çabalayacaklard›r. Di¤er bir deyiflle, geleneksel evrimsel bak›fl aç›s›, erkeklerin, üreme baflar›lar› do¤rudan yüksek sosyal statü ve güç elde etmelerine ve sürdürmelerine ba¤l› oldu¤u için, kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip olduklar›na iflaret etmektedir. Sosyal bask›nl›k kuram›n›n “de¤iflmezlik (invariance) varsay›m›”, cinsiyetler aras›nda gözlenen SBY fark›n›n, farkl› kültürlerde ve ba¤lamlarda (cinsiyetler aras›nda alg›lanan statü fark›n›n derecesindeki de¤iflikliklere karfl›n) de¤iflmeden kalaca¤›n› söylemektedir. Yani, kad›n ve erkek aras›ndaki güç ve statü farklar› ba¤lam ve kültüre ba¤l› olarak de¤iflse bile erkekler, her koflulda kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahiptir. Bunun nedeni, erkeklerin, üreme baflar›lar›n› fazladan sosyal iliflkiler arac›l›¤› ile en iyi flekilde kullan›l›r hale getirmifl olmalar›d›r. 77 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Konuyla ilgili di¤er bir görüfl “kültürel belirleyicilik”tir. Bu görüfle göre, keyfi olarak yarat›lan statüsü düflük ya da yüksek gruplar›n SBY farkl›l›klar›nda oldu¤u gibi, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›nda da dalgalanmalar olacakt›r. Yani, erkekler, cinsiyetlerinin yüksek statüsünün sa¤lad›¤› yararlar› sürdürmek için çabalad›klar› için daha fazla güç ve statüye sahip olduklar› toplumlarda kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip olmal›d›r. Ayr›ca, SBY’ de gözlenen cinsiyet farkl›l›¤›, cinsiyet eflitli¤inin daha az oldu¤u toplumlarda daha büyük olmal›d›r. Sidanius ve arkadafllar›, sosyal bask›nl›k kuram› ve kültürel belirleyicilik modellerinin, kad›n ve erkek aras›ndaki SBY farkl›l›klar›na iliflkin karfl›t görüfllerini Çin, ‹srail, Yeni Zerlanda, ‹sviçre, Amerika Birleflik Devletleri ve Eski Sovyetler Birli¤inde test etmifllerdir. Her bir toplumdaki kad›n erkek eflitli¤inin düzeyi, Birleflmifl Milletler arflivinden al›nan tarafs›z toplanm›fl veriler kullan›larak belirlenmifltir. Sosyal bask›nl›k kuram›n›n de¤iflmezlik varsay›m› ile tutarl› olarak, cinsiyet eflitli¤i konusundaki büyük farkl›l›klara karfl›n, bütün bu milletlerde erkeklerin SBY düzeyleri kad›nlar›nkinden (yaklafl›k olarak ayn› düzeyde) yüksek bulunmufltur. Burada, kad›n erkek aras›ndaki statü fark›n›n büyüklü¤ünün bir sonucu olarak SBY’de cinsiyete ba¤l› farkl›l›klarda gözlenmesi beklenen de¤iflimlerin ortaya ç›kmamas›na farkl› aç›klamalar getirilmektedir. Birincisi, keyfi olarak yarat›lm›fl statüsü düflük ve yüksek gruplar›n SBY’nin test edildi¤i bu çal›flmada, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›na katk›da bulanabilecek kad›n erkek statü fark›na iliflkin alg›lardaki bireysel de¤iflim s›nanmam›flt›r. Özellikle, bireyler, ço¤u insan›n kad›n ve erke¤in statüsü aras›nda büyük fark alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, erkekler kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip olmal›d›r. Cinsiyete dayal› alg›lanan statü fark› daha kü- çük oldu¤unda ise kad›n ve erkeklerin SBY düzeyleri birbirine daha yak›n olmal›d›r. ‹kincisi, ilkine benzer olarak, bu çal›flma cinsiyet hiyerarflisinde gözlenebilecek olas› statü farkl›l›klar›n›n hepsini s›namam›flt›r. Bu nedenle çal›flma, gruplar aras›nda alg›lanan statü fark› çok benzer ya da çok farkl› oldu¤unda meydana gelen kad›n ve erkekler aras›ndaki SBY farkl›l›klar›ndaki dalgalanmalar› yakalamakta baflar›s›z olmufl olabilir. Üçüncüsü, söz konusu çal›flma SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›n›, cinsiyet iliflkilerinin çarp›c› hale getirildi¤i grup içi ba¤lamda s›namam›flt›r. Levin ve Sidanius taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmada, SBY’nin ölçüldü¤ü ba¤lama ba¤l› olarak, keyfi olarak yarat›lm›fl gruplar aras›nda SBY farklar› bulunmufltur. Özellikle, iki grup aras›ndaki çat›flma çarp›c› hale getirildi¤inde, Askenazim ve Sephardik Musevileri aras›nda SBY farklar› ortaya ç›km›flt›r. Ancak, ‹srailli Museviler ve Araplar aras›ndaki çat›flma çarp›c› hale getirldi¤inde bu fark ortadan kalkm›flt›r. Gruplar aras›ndaki SBY farkl›l›klar›na iliflkin bu dalgalanmalar, SBY’nin ölçüldü¤ü ba¤lam›n bir yans›mas› olabilir. Sidanius ve arkadafllar› belki de, asla aç›k bir flekilde cinsiyet iliflkilerini çarp›c› hale getirmedikleri için gruplar aras›ndaki SBY farkl›l›klar›nda var olan dalgalanmalar› ortaya ç›karmakta baflar›s›z olmufllard›r. Kad›nlar ve erkekler aras›ndaki SBY farkl›l›klar› belki de, SBY ölçe¤inin dolduruldu¤u farkl› gruplar aras› ba¤lamlarda de¤iflecektir. Di¤er taraftan, SBY, cinsiyet iliflkilerine dikkat çekildikten sonra ölçüldü¤ünde, kad›nlar ve erkekler aras›ndaki alg›lanan statü fark›n›n miktar› nedeniyle SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›nda dalgalanmalar meydana gelebilir. Bu varsay›m afla¤›da, araflt›rman›n ikinci varsay›m›nda belirtilmektedir. Varsay›m 2: Kad›nlar ve erkekler aras›ndaki SBY farklar›, bireyler, ço¤u insan›n kad›nlar ve 78 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 erkekler aras›nda daha büyük bir statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde daha yüksek olmal›d›r. s›ndan kad›nlar ve erkekler aras›nda büyük fark bulunmal›d›r. Araflt›rman›n varsay›mlar› ‹srail, Kuzey ‹rlanda ve Amerika Birleflik Devletlerinden toplanan verilerle s›nanm›flt›r. ‹srailde, Askenazim ve Sephardik Musevileri aras›ndaki iliflkiler test edilmektedir. Buradaki grup temelli farkl›l›¤› tan›mlamak için “etnik” kelimesi kullan›lmaktad›r. ‹rlanda’da, Katolikler ve Protestanlar aras›ndaki iliflkiler ele al›nmaktad›r. Buradaki grup temelli farkl›l›k, iki dini grubu ay›ran kültürel kimliklere ve siyasal görüfllere dayand›r›lmaktad›r. Katolikler ve Protestanlar aras›ndaki grup temelli farkl›l›k “siyasal” ya da “etnik” olarak da tan›mlanabilecekken bu çal›flmada “dindarl›k” ba¤lam›nda ele al›nmaktad›r. Amerika Bileflik Devletlerinde hem Afrikal› ve beyaz Amerikal›lar aras›ndaki etnik iliflkiler hem de kad›nlar ve erkekler aras›ndaki cinsiyet iliflkileri s›nanmaktad›r. Beyaz Amerikal›lar Afrikal› Amerikal›lardan daha yüksek gelir, e¤itim ve mesleki sayg›nl›¤a sahiptir. Benzer flekilde, Amerikal› erkeklerin gelir, e¤itim ve mesleki sayg›nl›klar› da Amerikal› kad›nlar›nkinden yüksektir. Yöntem Her bir toplumda kat›l›mc›lardan, gruplar aras›ndaki statü fark›n›, ço¤u insan›n gördü¤ü flekliyle de¤erlendirmeleri istenmifltir. Kat›l›mc›lar SBY ölçe¤ini doldururken, di¤er gruplara iliflkin görüfllerinin tepkilerine yans›ma olas›l›¤›n› azaltmak için, ölçekten hemen önce araflt›rmada ilgilenilen gruplar aras› iliflkiler onlar için çarp›c› hale getirilmifltir. Varsay›m 1’e göre; ‹srailde, Askenazim Musevileri lehine daha büyük statü fark› alg›lanmal› ve onlar›n SBY’leri Sephardik Musevilerinin SBY’den daha yüksek olmal›d›r. Ayn› sonuç, Kuzey ‹rlanda da Protestanlar ve Amerika’da beyazlar lehine beklenmektedir. Varsay›m 2’ ye göre, Amerikan örnekleminde erkekler lehine alg›lanan statü fark› daha yüksek olmal›, SBY aç›- Kat›l›mc›lar ‹srail örneklemi. Kat›l›mc›lar 303 ‹srailli Musevi ö¤renciden oluflmaktad›r. Ö¤rencilerin 220’si Askenazim, 83’ü Sephardik Musevisi, 121’i erkek, 175’i kad›nd›r. Ö¤rencilerden 7’si cinsiyet bildirmemifltir. Veriler, s›n›flarda e¤itimcilerden izin al›narak toplanm›flt›r. Kuzey ‹rlanda Örneklemi. Burada araflt›rmaya, kendisini Protestan olarak tan›mlayan 51, Katolik olarak tan›mlayan 80 üniversite ö¤rencisi olmak üzere toplam 131 kifli kat›lm›flt›r. Kat›l›mc›lar›n 46’s› erkek, 84’ü kad›nd›r. Bir kat›l›mc› cinsiyet bildirmemifltir. Amerikan Örneklemi. Kat›l›mc›lar, Afrika kökenli 179, beyaz 248, toplam 427 Amerikal› Üniversite ö¤rencisinden oluflmaktad›r. Bunlar›n, 196’s› erkek, 231’i kad›nd›r. Ölçümler Her bir örneklemde kat›l›mc›lara “sosyal tutumlar” a iliflkin bir anketi doldurup dolduramayacaklar› sorulmufltur. Onlara, araflt›rman›n, çeflitli sosyal konulardaki görüflleri belirlemeye yönelik oldu¤u söylenmifl, toplumlar›ndaki belirli gruplar›n üyeleri aras›ndaki iliflkilere odaklan›ld›¤› özellikle belirtilmemifltir. Kat›l›mc›lar, Sosyal Bask›nl›k Yönelimi Ölçe¤ini (SBYÖ) doldurmufllar ve toplumlar›ndaki farkl› gruplar›n statüsünü de¤erlendirmifllerdir. ‹srail örneklemi için ölçek, ‹branice’ye çevrilmifl ve herhangi bir çeviri hatas› olup olmad›¤›n› belirlemek amac›yla tekrar ‹ngilizce’ye çevrilmifltir. Sosyal bask›nl›k yönelimi. Sosyal Bask›nl›k Yönelimi Ölçe¤i, 16 maddeden oluflmaktad›r. 79 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Olas› tepkiler 1(tamamiyle kat›lm›yorum) ve 7(kesinlikle kat›l›yorum) aras›nda puanlanan bir ölçek üzerinden de¤erlendirilmektedir. SBY’si yüksek olan bireyler, ölçekteki “üstün gruplar daha alt düzeyden gruplara egemen olmal›d›r” ve “düflük statülü gruplar yerlerinde kalmal›d›r” gibi maddelere kat›lmaktad›rlar. Örnek maddelerden de anlafl›laca¤› gibi, ölçek belirgin bir grubu iflaret etmemekte, sorular›n› genel gruplar üzerinden yöneltmektedir. Bu belirsizlikten dolay› ölçek, farkl› gruplar aras› ba¤lamlara (etnik köken, cinsiyet gibi) dikkat çekildikten sonra doldurtulmufltur. Sosyal bask›nl›k yönelimindeki gruplar aras› farkl›l›klar SBY’nin ölçüldü¤ü ba¤lama duyarl›ysa, sözü edilen önceki çal›flma, cinsiyet iliflkilerini SBY ölçümünden önce çarp›c› hale getirmedi¤i için SBY’de ortaya ç›kan cinsiyet farklar›ndaki dalgalanmalar› yakalamakta baflar›s›z olmufl olabilir. Bu çal›flmada, ba¤lam etkisi de dikkate al›nm›fl, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›, cinsiyet iliflkileri çarp›c› hale getirildikten sonra ölçülmüfltür. yöneltilen sorular›n (α=.56) ard›ndan, 4 maddeli ölçek kullan›lm›flt›r. Amerika’da hem cinsiyet iliflkileri hakk›ndaki sorular›n (α=.67) hem de etnik iliflkiler hakk›ndaki sorular›n (α=.69) ard›ndan 4 maddelik ölçekler kullan›lm›flt›r. ‹srail örnekleminde, SBY’nin 16 maddesi dengeli bir flekilde 8’er maddelik iki ölçek haline getirilmifl ve bu ölçekler anket formunun de¤iflik bölümlerine yerlefltirilmifltir. Bütün kat›l›mc›lar 8 maddelik her iki ölçe¤i de doldurmufllard›r. Amaçlar do¤rultusunda, ankette, ‹srail’deki Ashkenazim ve Sephardik Musevileri aras›ndaki iliflkiler hakk›nda bir dizi soru (α=.73) sorulduktan sonra, aralar›ndaki SBY farklar›n› ölçmek için 8 maddelik ölçek kullan›lm›flt›r. Kuzey ‹rlanda ve Amerika’da, 4’er maddeli 3 SBY ölçe¤i kullan›lm›flt›r (önceden toplanan veriler üzerinde yap›lan analizlere dayanarak en yüksek madde-test korelasyonu gösteren 12 madde seçilmifltir). Bu ölçeklerin maddeleri, anketin içine dengeli bir biçimde da¤›t›lm›flt›r. Kuzey ‹rlanda’da, Protestan ve Katolikler aras›ndaki SBY farklar›n› ölçmek için, Protestanlar ve Katoliklerin iliflkileri hakk›nda ‹srail Örneklemi. Varsay›m 1’e göre, kat›l›mc›lar, ço¤u insan›n iki grup aras›nda daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, Askenazim Musevileri ve Sephardik Musevileri aras›ndaki SBY farklar› daha büyük olmal›d›r. Bu varsay›m› s›namak için verilere, etnik ba¤lamda ölçülen SBY puanlar›nda alg›lanan etnik statü fark› ve etnik kökenin (Askenazim Musevileri ve Sephardik Musevileri) ortak etkilerini s›namak amac›yla, hiyerarflik regresyon analizi yap›lm›flt›r. Alg›lanan etnik statü fark› (M=1.84, SD=1.52), Askenazim Musevilerinin statü de¤erlendirmelerinden (M=5.52, SD=0.93) Sephardik Musevilerinin statü de¤erlendirmeleri (M=3.68, SD=1.10) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r. Temel etkileri için etnik köken (Askenazim Musevileri=1, Sephardik Musevileri=0 olarak kodlanm›flt›r) ve alg›lanan etnik statü fark› regresyon denklemine Alg›lanan grup statüsü. ‹srail’de Askenazim ve Sephardik Musevilerinin, Kuzey ‹rlanda’da Protestanlar ve Katoliklerin, Amerika’da Beyazlarla siyahlar›n ve kad›nlarla erkeklerin alg›lanan statüsü 7 dereceli tek maddelik sorularla ölçülmüfltür. De¤erlendirmeler 1 (düflük statü)-7 (yüksek statü) aras›nda de¤iflmektedir. Temel soru flöyledir: “bu toplumda sosyal statü farkl›l›klar›ndan hofllanan gruplar bulundu¤una inan pek çok insan vard›r. Siz kendiniz böyle düflünmüyor olabilirsiniz, ancak afla¤›da verilen gruplar› ço¤u insan›n onlar› gördü¤ü biçimiyle de¤erlendirmeniz gerekseydi görüflünüz nas›l olurdu”? Bulgular Varsay›m 1 80 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 birinci ad›mda sokulmufltur. Aralar›ndaki çift yönlü etkileflimi belirlemek için, ayn› de¤iflkenler ikinci ad›mda da eflitli¤e al›nm›fllard›r. Gruplar›n alg›lanan etnik statüsü fark› artt›¤›nda (statü fark› ortalaman›n bir standart sapma üzerinde oldu¤unda) ve azald›¤›nda (statü fark› ortalaman›n bir standart sapma alt›nda oldu¤unda) SBY ve etnik köken aras›nda ortaya ç›kan iliflkiyi belirlemek için basit-e¤im (simple-slope) analizi yap›lm›flt›r. E¤er varsay›m› 1 do¤ru ise, alg›lanan grup statüsü fark› ve etnik köken aras›nda anlaml› bir etkileflim olmal›d›r. Di¤er bir deyiflle, alg›lanan statü fark› büyük oldu¤unda ortaya ç›kan etnik köken temel etkisi, alg›lanan statü fark› küçük oldu¤unda ortaya ç›kandan daha büyük olmal›d›r. Beklentilerin aksine, alg›lanan etnik grup statüsü ve etnik köken aras›ndaki çift yönlü etkileflim, istatistiksel olarak anlaml› de¤ildir [(b=.03, t(285)=0.38, p=.71)]. Bununla birlikte, beklentilere uygun olarak, daha büyük statü fark› alg›layanlarda Askenazim Musevilerinin SBY düzeyi Sephardik Musevilerinkinden daha yüksektir [b= .31, t(285) = 1.80, p=.70]. Di¤er taraftan, düflük statü fark› alg›layan bireyler aras›nda Askenazim Musevilerinin SBY düzeyleri Sephardik Musevilerininkinden farkl› de¤ildir [b= .22, t(285)= 1.40, p= .16]. Regresyon denklemine genel olarak bak›ld›¤›nda ise, Askenazim Musevilerinin, etnik ba¤lamda ölçülen SBY düzeyleri, Sephardik Musevilerininkinden daha yüksektir [b=.26, t(286)= 2.21, p=.03] ve SBY üzerinde, alg›lanan etnik statü fark›n›n temel etkisi anlaml› de¤ildir [b= .01, t(286)= -0.20, p= .85]. Kuzey ‹rlanda Örneklemi. Varsay›m 1’e göre, Protestanlar ve Katolikler aras›nda, alg›lanan statü fark›n›n bir sonucu olarak SBY aç›s›ndan fakl›l›klar olacakt›r. Dini ba¤lamda ölçülen SBY’ nin ba¤›ml› de¤iflken olarak al›nd›¤› veriye, hiyerarflik regresyon analizi yap›lm›flt›r. Temel etki için din (Protestanlar=1, Katolikler=0 olarak kodlanm›flt›r) ve alg›lanan grup statüsü fark› birinci ad›mda regresyon denklemine sokulmufltur. Çift yönlü etkileflim için din ve alg›lanan grup statüsü fark› ikinci bir ad›mda da analize al›nm›flt›r. Alg›lanan grup statüsü fark› (M= 0.54, SD=1.98), Katoliklerin de¤erlendirmesi (M= 4.68, SD= 1.53 Protestanlar›nkinden (M=4.68, SD=1.53) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r. Beklentilere uygun olarak, alg›lanan dini statatü fark› ve din aras›ndaki çift yönlü etkileflim istatistiksel olarak anlaml›d›r [b= .31, t(115)= 2.99, p= .003]. Katolikler lehine daha büyük statü fark› alg›layan bu kifliler aras›nda, Katoliklerin SBY düzeyi Protestanlar›nkinden yüksektir [b= -.59, t(115)=-1.98, p= .05]. Di¤er taraftan, Protestanlar lehine daha büyük statü fark› alg›layan kifliler (yani ortalaman›n 1 standart sapma üstünde olanlar) aras›nda, Protestanlar›n SBY düzeyleri Katoliklerinkinden daha yüksektir [b= .66, t(115)= 2.48, p= .02]. Regresyon denklemine bir bütün olarak bak›ld›¤›nda, din [b= .09, t(116)= 0.49, p= .63] ve alg›lanan dini statü fark›n›n [b= .04, t(116)= 0.76, p=.45] temel etkileri anlams›zd›r. Amerikan Örneklemi. Amerikan örnekleminden, hem beyazlar ve siyahlar aras›ndaki SBY farklar›na iliflkin olan 1. varsay›m›, hem de kad›nlar ve erkekler aras›ndaki SBY farklar›na iliflkin olan 2. varsay›m› s›namak için yararlan›lm›flt›r. ‹lk varsay›m için, etnik ba¤lamda ölçülen SBY, ba¤›ml› de¤iflken olarak hiyerarflik regresyon denklemine sokulmufltur. Temel etki için etnik köken (beyazlar=1, siyahlar=0 olarak kodlanm›flt›r) ve alg›lanan etnik statü fark› birinci ad›mda regresyon denklemine sokulmufltur. Çift yönlü etkileflim için, etnik köken ve alg›lanan etnik statü fark› ikinci bir ad›mda da regresyon eflitli¤ine al›nm›flt›r. Alg›lanan grup statüsü fark› (M= 3. 144, SD=2. 01), siyahlar›n de¤erlendirmesi 81 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 (M= 3.26, SD= 1.57) beyazlar›nkinden (M=6.40, SD=0.93) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r. Beklendi¤i gibi, alg›lanan etnik statü fark› ve etnik köken aras›ndaki çift yönlü etkileflim istatistiksel olarak anlaml›d›r [b= .12, t(399)= 2.25, p= .03]. Yine beklentilere uygun olarak, yüksek statü fark› alg›layan bireylerde, beyazlar›n SBY düzeyi siyahlar›nkinden daha yüksektir [b= -.37, t(399)=2.53, p= .01]. Di¤er taraftan, düflük statü fark› alg›layan bireylerde, beyazlar›n SBY düzeyleri siyahlar›nkinden farkl› de¤ildir [b= -.10 t(399)= -0.69, p= .49]. Regresyon denklemine bir bütün olarak bak›ld›¤›nda ise, beyazlar lehine statü fark› alg›layanlar›n SBY puanlar› daha düflüktür [b=-.12, t(400)= -4.80, p <.001] ve dini ba¤lamda ölçülen SBY üzerinde, etnik kökenin temel etkisi anlaml› de¤ildir [b= .13, t(400)= 1.30, p=.19]. 2. Varsay›m Amerikan örneklemi. ‹kinci varsay›m, yaln›zca Amerikan örneklemi üzerinde s›nanm›flt›r. Bu kez ba¤›ml› de¤iflken olan SBY, cinsiyet ba¤lam›nda ele al›nm›fl, cinsiyet ve cinsiyette alg›lanan statü fark›n›n çift yönlü etkileflimleri test edilmifltir. Temel etki için cinsiyet ve alg›lanan cinsiyet statü fark› birinci ad›mda regresyon denklemine sokulmufltur. Alg›lanan grup statüsü fark› (M= 1.57, SD= 1.54), kad›nlar›n de¤erlendirmesi (M= 4.58, SD= 1.57) erkeklerinkinden (M= 6.15, SD= 1.03) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r. Sonuçlar beklentilerle tutars›zd›r. Alg›lanan cinsiyet statü fark› ve cinsiyet aras›ndaki çift yönlü etkileflim, istatistiksel olarak anlaml› de¤ildir [b= -.05, t(406)= -0.85, p= .40]. Ayr›ca, basite¤im analizi, erkekler lehine yüksek statü fark› alg›layanlarda oldu¤u gibi erkekler lehine düflük statü fark› alg›layanlarda da erkeklerin hala kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip oldu- ¤unu göstermektedir [b= -.29, t(406)=2.08, p= .04]. Regresyon denklemine bütün olarak bak›ld›¤›nda, erkeklerin cinsiyet ba¤lam›nda ölçülen SBY düzeyleri kad›nlar›nkinden daha yüksektir [b=-.37, t(407)= 3.80, p <.001] ve erkekler lehine daha yüksek statü fark› alg›land›¤›n› düflünen bu kifliler daha düflük SBY puan›na sahiptir [b=.12, t(407)= -3.88, p<.001]. Tart›flma Sosyal bask›nl›k yönelimi, farkl› gruplardan insanlara karfl› sergilenen önyarg›n›n en önemli yorday›c›lar›ndan biridir. Bu çal›flman›n bir amac›, gruplar aras›ndaki SBY farkl›l›klar›n›, alg›lanan grup statüsü fark›n›n büyüklü¤üne ba¤l› olarak test etmektir. Sidanius ve arkadafllar›, keyfi olarak yarat›lan gruplar aras›ndaki statü fark›na ba¤l› olarak, gruplar aras›ndaki SBY farklar›n›n da artt›¤›n› bulmufllard›r. Bu araflt›rma ise, bireyler, ço¤u insan›n gruplar aras›nda daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, gruplar aras›ndaki SBY fark›n›n da daha büyük oldu¤unu göstermektedir. Alg›lanan grup statüsü fark›, sosyal bask›nl›k yönelimi ve grup üyeli¤i aras›ndaki iliflkinin önemli bir yorday›c›s›d›r. Sidanius ve arkadafllar›n›n çal›flmas›, keyfi olarak yarat›lm›fl yüksek statüdeki gruplar›n üyelerinin SBY düzeylerinin, keyfi olarak yarat›lm›fl düflük statülü gruplar›n üyelerinkinden daha yüksek oldu¤una vurgu yapmaktad›r. Bu araflt›rma ise bireyler, ço¤u insan›n keyfi olarak yarat›lm›fl gruplar aras›nda statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, gruplar aras›ndaki SBY fark›n›n daha yüksek oldu¤una dikkat çekmektedir. Araflt›rman›n bulgular›, SBY’nin nesnel olarak tan›mlanan grup statüsünden çok, öznel olarak alg›lanan grup statüsünden etkilendi¤ine iflaret etmektedir. Araflt›rman›n ikinci bir amac›, SBY’deki grup 82 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 farkl›l›klar› ve alg›lanan grup statüsü fark›n›n büyüklü¤ü aras›ndaki iliflkiyi, hem keyfi olarak yarat›lan (dini, etnik gruplar gibi) hem de cinsiyete dayal› gruplar aras›ndaki farkl›l›klar› çarp›c› hale getirdikten sonra test etmektir. Sidanius ve arkadafllar›n›n çal›flmas›, farkl› toplumlarda cinsiyet eflitli¤inin düzeyi de¤iflse de kad›nlar ve erkekler aras›ndaki SBY fark›n›n de¤iflmeden kald›¤›n› göstermektedir. Ancak bu çal›flmada, SBY’de gözlenen kad›n erkek farklar›n›n, cinsiyete iliflkin statü fark›n›n büyüklü¤üne duyarl› olup olmad›¤›n› görmek için, cinsiyetin çarp›c›l›¤› art›r›lm›flt›r. Beklentilerin aksine, bulgular, gruplar aras› ba¤lamda cinsiyet çarp›c› hale getirildi¤inde, öznel olarak farkl› düzeylerde cinsiyet eflitli¤i alg›layan bireyler aras›nda SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›n›n de¤iflmeden kald›¤›n› göstermifltir. Bu sonuç, sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›n›n “de¤iflmezlik” varsay›m›n› do¤rudan desteklemektedir. Genel olarak bak›ld›¤›nda sonuçlar, sosyal bask›nl›k kuram›n›n, alg›lanan grup statüsünün SBY üzerindeki etkisinin, gruplar aras›ndaki fark›n çarp›c›l›¤›na ba¤l› olarak de¤iflece¤i beklentisini desteklemektedir. Özellikle, ‹srail örnekleminde, gruplar aras›ndaki alg›lanan statü fark› büyük oldu¤unda Askenazim Musevileri ile Sephardik Musevileri aras›nda düflük düzeyde ve anlaml› SBY farklar› bulunmufltur. Gruplar aras›nda alg›lanan statü fark› düflük oldu¤unda ise iki grup aras›nda anlaml› fark bulunmam›flt›r. Bununla birlikte, etnik köken ve alg›lanan statü fark› aras›ndaki çift yönlü etkileflim istatistiksel olarak anlaml› olmad›¤›ndan sonuçlar ikna edici de¤ildir. Kuzey ‹rlanda’da Protestanlar ve Katolikler, Amerika’da beyazlar ve siyahlar›n iliflkileri üzerinden al›nan sonuçlar bu varsay›m› çok daha aç›k olarak desteklemektedir. Kuzey ‹rlanda örnekleminde sonuçlar, ço¤u insan›n Protestanlar lehine daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflünen bireylerde, Protestanlar›n SBY düzeylerinin daha yüksek, ço¤u insan›n Katolikler lehine daha yüksek statü fark› alg›lad›¤›n› düflünen bireylerde ise Katoliklerin SBY düzeylerinin daha yüksek oldu¤una iflaret etmektedir. Benzer flekilde, Amerikan örnekleminde, ço¤u insan›n beyazlar lehine daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflünen bireylerde, beyazlar›n SBY düzeyleri siyahlar›nkinden daha yüksektir. Ancak, bireyler ço¤u insan›n beyazlar lehine daha düflük etnik statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, beyazlar ve siyahlar aras›nda SBY fark› bulunamam›flt›r. Kuzey ‹rlanda’da, alg›lanan grup statüsü tersine çevrildi¤inde al›nan sonuçlar, SBY’deki grup farklar› s›nan›rken, öznel statü de¤erlendirmelerini dikkate alman›n önemini ortaya koymaktad›r. SBY’deki grup farklar› yaln›zca bir grup di¤erinden daha yüksek statüye sahip olarak alg›land›¤›nda ortaya ç›kmaktad›r ve alg›lanan grup statüsü di¤er grubun lehine döndü¤ünde ayn› sonuç o grup için de geçerli olmaktad›r. Alg›lanan statü fark› Amerikan örnekleminde Afrikal› Amerikal›lar lehine de tersine çevrilebilseydi, benzer bir örüntünün orada da ortaya ç›kmas› beklenebilirdi. Pratik bir aç›dan bak›ld›¤›nda bulgular, bir grubun, sosyal hiyerarflide statüsü yükseldikçe, hemen her zaman gruplar aras›ndaki eflitsizlik isteklerinin artaca¤› yönündeki rahats›zl›k verici olas›l›¤› desteklemektedir. Bu durum, dura¤an olmayan toplumlarda, gruplar›n daha fazla güç kazand›klar›nda eflitli¤e karfl› olan sosyal politikalar›, daha az güce sahip olduklar›nda eflitlik yanl›s› politikalar› desteklemeye bafllayacaklar›na iflaret etmektedir. Kuramsal bir aç›dan bak›ld›¤›nda ise, bireyler, ço¤u insan›n söz konusu gruplar aras›nda daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, statüsü yüksek olan gruplar, gruplar›n›n yüksek statüsünün sa¤lad›¤› ayr›cal›klar› ellerin83 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 de tutmak için varolan sistemi desteklemektedirler. Statüsü düflük olan gruplar›n ise, gruplar›n›n aleyhine iflleyen sosyal sistemin karfl›s›nda olma olas›l›klar› daha yüksektir. Bununla birlikte, verilerin iliflkisel do¤as›, nedenselli¤in yönü konusunda kesin bir karar al›nmas›na izin vermemektedir. SBY kuram›, bir grubun, nesnel ya da öznel olarak alg›lanan grup içi statüsü artt›¤›nda, SBY düzeyinin artaca¤›n› söylese de bunun tersi de do¤ru olabilir. Yani, SBY’ nin yüksek olmas›, daha yüksek grup statüsü alg›lanmas›na yol aç›yor olabilir. Gelecekteki çal›flmalarda, SBY’deki grup farkl›l›klar›n›n, grup temelli statü fark›n›n büyüklü¤ü ile art›p artmad›¤›n› anlamak için, keyfi olarak yarat›lm›fl belirgin iki grup aras›ndaki statü fark›n›n büyüklü¤ü deneysel olarak manipule edilmelidir. Sosyal bask›nl›k yöneliminde gözlenen, keyfi olarak yarat›lm›fl grup farklar›na iliflkin bulgular›n aksine, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›, kad›n ve erkek aras›nda alg›lanan statü fark›n›n miktar› de¤iflse de ayn› kalm›flt›r. Kad›nlarla erkekler aras›nda çok küçük bir statü fark› alg›land›¤›nda bile, erkeklerin SBY düzeyleri kad›nlar›n›nkinden yüksek bulunmufltur. Bu bulgular, kültürün belirleyici oldu¤unu söyleyen görüflle çeliflmektedir. Kültürel belirleyicilik görüflüne göre, SBY’de gözlenen kad›n erkek farklar›, keyfi olarak yarat›lan gruplar aras›ndaki SBY farklar›n› etkileyen ayn› güç ve statü farkl›l›klar›n›n bir sonucu olarak dalgalanmalara yol açacakt›r. Belki de, keyfi olarak yarat›lan gruplar aras›ndaki SBY farklar›, en iyi gruplar›n statü ve güç farkl›l›klar›ndan yola ç›k›larak anlafl›labilecekken, SBY’deki cinsiyet farklar› ayn› yolla anlafl›lamayacakt›r. Evrimsel bak›fl aç›s›, alg›lanan kad›n erkek statüsü farkl›laflt›¤›nda, baflka bir deyiflle, cinsiyet hiyerarflisi de¤iflti¤inde SBY’de gözlenen cinsiyet farklar›n›n ayn› kalmas›na olas› bir gerekçe sun- maktad›r. Bu bak›fl aç›s›na göre, kad›nlarla erkekler aras›ndaki SBY fark›, kültürler aras›nda oldu¤u gibi evrimsel süreçte de kad›n ve erke¤in karfl› karfl›ya kald›¤› farkl› üreme s›n›rlamalar›ndan kaynaklanmaktad›r. Hem cinsiyet hiyerarflisindeki hem de kültürler ve ba¤lamlar aras› de¤iflikliklere karfl›n erkeklerin SBY düzeylerinin kad›nlar›nkinden yüksek olmas›n›n nedeni, erke¤in üreme baflar›s›n›n kad›n›nkinden farkl› olmas›d›r. Hiyerarflinin derecesi, keyfi olarak yarat›lm›fl gruplar aras›nda gözlenen SBY farkl›l›klar›n› etkilerken, kad›n ve erkek aras›ndaki SBY fark›n› neden etkilememektedir sorusuna olas› bir di¤er aç›klama Jackman’dan gelmektedir. Ona göre, erke¤in bask›nl›¤›, düflmanl›k uyand›rmaks›z›n kad›n› konrtol giriflimlerinden kaynaklanmaktad›r. Erkek kad›nla olumlu, yak›n, romantik iliflkiler ve arkadafll›k istemektedir. Etnik bask›nl›k ise, etnik iliflkiler daha az yak›n etkileflim içermek e¤iliminde oldu¤undan, daha yüksek düzeyde bir düflmanl›k içermektedir. E¤er erke¤in bask›nl›¤› düflmanca ve kasti olmaktan çok, babacan ve zarif ise kad›nlar kendilerini, erkeklerle aralar›ndaki artan statü fark›na karfl›n avantajs›z olarak alg›lamayacaklard›r. Bu durum, kad›n›n SBY puanlar›n›n, cinsiyet hiyerarflisinde alg›lanan de¤iflimlere daha az tepkisel olmas›na yol aç›yor olabilir. Sosyal bask›nl›k yönelimindeki cinsiyet farkl›l›klar›n›n, kad›n ve erkek aras›nda alg›lanan statü fark›n›n büyüklü¤ünün bir sonucu olarak de¤iflmemesine iliflkin olarak üzerinde durulmas› gereken önemli üç nokta daha vard›r. Birincisi, bu çal›flma SBY’de gözlenen belirgin cinsiyet farklar›n›n kökeni hakk›nda kuramsal aç›klamalar sunmufltur. Di¤er tutum ve davran›fllarda gözlenen cinsiyet farkl›l›klar›n›n kaynaklar› hakk›nda tahminde bulunmamaktad›r. ‹kincisi, bu çal›flmada cinsiyet farkl›l›klar›, farkl› kültürel ba¤lamlar›n bir sonucu olmaktan çok grup statüsünde alg›lan 84 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 farklar›n bir sonucu olarak s›nanm›flt›r. Bu nedenle, kültürel belirleyicilik görüflü için yaln›zca k›smi bir s›nama sa¤lamaktad›r. Üçüncüsü, çal›flma cinsiyetin çarp›c› hale getirildi¤i bir ba¤lamda, kad›n ve erke¤in statü fark›n› dikkate almakla birlikte, statü fark›n›n büyüklü¤ünü deneysel olarak manipule etmemifltir. Ayr›ca, Amerika’daki kad›n ve erkek aras›nda alg›lanan statü fark›ndaki de¤iflimin, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›n› etkileyecek düzeyde olmamas› da bir olas›l›kt›r. Sonraki araflt›rmalarda, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›n›n, kad›n ve erkek aras›ndaki statü fark›n›n büyüklü¤ündeki çarp›c› de¤iflikliklerden etkilenip etkilenmedi¤ini görmek için, statü fark›n›n büyüklü¤ü deneysel olarak manipule edilmelidir. 85 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 SOKA⁄IN D‹L‹ ve ‹NSAN B‹L‹MLER‹N‹N MÜNZEV‹L‹⁄‹ Canani Kaygusuz* nin do¤rulu¤u için elbette önemlidir. Ancak en az bunun kadar araflt›rmac›n›n hangi olgulara hangi kavramlarla yaklaflt›¤› da önemlidir. Bu yaz›, biraz da¤›n›k da olsa, son zamanlarda birer toplumsal olgu olarak hemen herkesin gündemine giren sokaktaki olaylardan yola ç›karak, toplum/in- ‹nsan› merkeze alan tüm çal›flma alanlar›n›n, insanla ilgili bilgi üretimine yönelifli binlerce y›l geriye götürülebilir. Ancak, bilgi üreten kiflilerin bilgi üretme süreçlerinde sistematikli¤i dikkate almas› daha geç dönemlere rastlamaktad›r. Bilim tarihine bak›ld›¤›nda, özellikle 16. yüzy›ldan bafllayarak daha karmafl›k hale gelen toplumsal iliflkiler ba¤lam›nda insan› anlamaya çal›flan düflünürlerin, dönemin de¤iflen koflullar›na uygun biçimde insanla ilgili bilgi edinme süreçlerini daha fazla öne ç›kard›klar› görülmektedir. Onalt›nc› yüzy›ldan itibaren, öncelikle evrene ve dünyaya iliflkin egemen düflünceleri sarsan, dünya ve evrenin iflleyifl yasalar›n›n keflfeden, giderek toplumlar›n iflleyifl yasalar›n›n da keflfedilebilece¤i düflüncesiyle toplumu keflfetmeye yönelen ve en sonunda insan› merkeze alarak, insan davran›fl›n›n yasalar›n› araflt›ran bilimlerin devreye girmesi, yaklafl›k alt› yüz y›ll›k bir sürecin sonucudur. Bu süreçte, dünyay›, evreni, toplumu ve bireyi anlama çabalar› farkl›laflm›fl, önceki dönemlerin tüm bu alanlardaki teolojik ve metafizik anlay›fllar›n›n yerini bilimsel anlay›fl alm›flt›r. Bugün gelinen noktada, herhangi bir konuya iliflkin nedensel ya da iliflkisel aç›klamalar yap›lmak istendi¤inde, bu aç›klamalar› destekleyecek gözleme veya deneye dayal› verilerin olmas› gerekmektedir. Yani, aç›klamalar›n olgulara dayanmas›, o bilginin do¤ru kabul edilmesi için vazgeçilmezdir. Bilginin olgulara dayand›r›lmas› bilgi- san/tin1 bilimlerinin mant›¤›n› tart›flmaya yöneliktir. Konunun kapsaml› olmas› nedeniyle yaz›, kendi içinde bir çok eksikli¤i ve tekrar› ne yaz›k ki bar›nd›rmak talihsizli¤i ile yüz yüzedir. Bugünün Dünyas›nda Soka¤›n Dili ve Perde Arkas› Son y›llarda tüm dünyada sokaktakiler, bilimi ve bilimin kendilere ne diyece¤ini fazla umursamadan kendilerine özgü yeni bir dil yarat›p, sorunlar›n› kendi yaratt›klar› dil üzerinden duyurmaya çal›flmaktad›r. Sokaklar, dünyan›n, ilgili herkesin sezgileri yoluyla keflfedebilece¤i bir sürecin içine çekildi¤ini, bu sürecin yak›n zamanda bütün dünyay› daha derinden kas›p kavuraca¤›n› aç›kça göstermektedir. Örne¤in, 1967’de dünyay› saran ve sarsan ö¤renci olaylar›n›n merkezi olan Fransa’da ö¤renciler, bugünlerde yine sokaktad›r. Ö¤renci gençler, yeniden düzenlenen çal›flma yasas›yla, genç çal›flanlar›n çal›flma koflullar›n› a¤›rlaflt›ran ve ifl güvencelerini önemli oranda ortadan kald›ran yasa maddelerine tepki göstermektedir. Ö¤renciler, bu yasan›n geri çekilmesi için günlerdir sokaklarda yat›p kalkmakta, talepleri karfl›lanmad›¤› sürece sokakta kalmaya devam edeceklerini vurgulamaktad›rlar. Ayr›ca, onlardan evlerine dönmelerini isteyen kolluk kuvvetleri ile çat›flmaktad›rlar. Paris sokaklar› birkaç ay önce de, onlarca y›l öncesinden Cezayir ve Tunus’tan göçerek Fransa’ya yerleflen ama bir türlü Fransa’yla *Ö¤retim Üyesi, Atatürk Üniversitesi PDR Anabilim Dal›. 1 Tin yada insan bilimleri ile ilgili ayr›nt›l› bilgi için bkz. Geeorg Misch, Tin Bilimleri Kuram› ‹çinde Yaflama Felsefesi Düflüncesi. (Derleyen ve Çeviren:Do¤an Özlem, Hermeneutik (Yorumbilgisi) Üzerine Yaz›lar içinde) Ark Yay›nevi, 1995. Ankara s.10-29. 86 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 bütünleflemeyen ailelerin genç çocuklar›n›n eylemlerine sahne olmufltur: Atalar› Fransa’ya, dönemin Fransa sömürgesi olan Cezayir ve Tunus’tan göç edenlerin ikinci kuflak torunlar›, bugün Fransa’daki konumlar›ndan memnuniyetsizliklerini ifade ederek, Paris sokaklar›n› kendi içlerinde y›llard›r yanan “d›fllanm›fll›k atefli” gibi yakm›fllard›r. Benzer flekilde, Irak’›n Amerika Birleflik Devletleri (ABD) ve müttefikleri taraf›ndan iflgal ediliflinin üçüncü y›l›nda, baflta iflgal edilen topraklara asker gönderen ülkeler olmak üzere, dünyan›n her yerinden insanlar sokaklara dökülmektedir. Sokaklardaki bu insanlar, savafl›n sürdürülmesine karfl› ç›kmaktad›r. Bu insanlar›n bir k›sm› savafl ç›kmadan önce de sokakta savafla karfl› ç›km›fllard›r. Geçmiflte savafla karfl› ç›kanlar, ABD ve müttefiklerinin savafl gerekçelerinin birer söylence oldu¤unun fark›na o zaman varm›fllard›r. Bugün savafl›n sürdürülmesine karfl› olanlar ise, ABD ve müttefiklerinin savafl gerekçelerinin ortadan kalkt›¤›n›, çünkü bu gerekçelerin “uydurulmufl” oldu¤u fark etmifllerdir. Bugün savafl karfl›t› gösterilere yönelenler, Ortado¤u ve Kafkasya’daki do¤al gaz ve petrol rezervlerinin (tabi alt›n gibi de¤erli metallerin de) paylafl›lmas›n› ve ucuz üretimiyle “merkez” ülkelerinin “baflbelas›” haline gelen ve kapitalizmin köfleye s›k›flmas›na neden olan Çin’in kuflat›lmas›n› hedefleyen Büyük Ortado¤u Projesi’nin (BOP) ilk ad›m› olarak sahneye konulanlar› (Afganistan ve hemen ard›ndan Irak ç›karmalar›n›n, dünya kamuoyuna insanl›kd›fl› savafl görüntüleri ve bu görüntülerin dehfleti ve nefreti d›fl›nda hiçbir fley b›rakmad›¤›n›) görmeye bafllad›lar. Bu nedenle bugün dünya üzerinde bir çok ülkede savafl karfl›tlar› daha güçlü bir biçimde sokaktad›r. Gelinen noktada, savafl›n insanl›kd›fl› sonuçlar›yla daha fazla yüzleflenler, baflta ABD ve dünyan›n de¤iflik bölgelerinde çocuklar›n› savaflta yitiren anneler olmak üzere, kendi ülkelerinin politikalar›n› ve politikac›lar›n› sorgulamaya ve genifl kitlelere de sorgulatmaya yönelmifllerdir. Bugünlerde ABD ve Avrupa Birli¤i ülkelerinin “d›flar›da b›rak›lan yurttafllar›” da sokaktad›r: Genellikle bulunduklar› co¤rafyalar›n iktidar savafllar›n› sürdüren bazen iç ama ço¤u kez d›fl iktidar odaklar›n›n oluflturdu¤u huzursuzluklar nedeniyle, kendi topraklar›ndan ço¤u kez gönülsüz kopar›lan insanlar, göç ettikleri ülkelerin kendileriyle ilgili yürüttü¤ü politikalar yüzünden sokaktad›r. Bugün, en az›ndan can güvenli¤i için daha cazip hale gelen dünyan›n “merkez” ülkeleri, göçmen topluluklar›n ço¤u kez “mülteci” olarak yerlefltikleri ülkelerde ortaya ç›kan “kimlik” sorunlar›n›n iç politikalar›n› ve yurttafllar›n› rahats›z etti¤ini fark etmekte ve yeni göçlerin engellenmesini hedefleyen yasal de¤iflikliklere gitmektedirler. Sürekli göç alan “merkez” ülkelerin mültecilikle ilgili yöneldikleri yasal de¤ifliklikler yaln›zca göç edecek olanlara yönelik de¤ildir. Önceden göç edenlerin aleyhine yap›lan ve yap›lmas› planlanan yasal de¤ifliklikler de vard›r. Bu durum, göçmenleri tedirgin etmekte ve onlar› hak aray›fl› için soka¤a dökülmeye yöneltmektedir. Global çerçeveden bak›ld›¤›nda, dünyan›n globalleflmesinin umut vadenden tüm söylemlerinin içinin bofl oldu¤u daha fazla görülmeye bafllanm›flt›r. “Kenar”daki güçlerin kendine “merkez”de yer bulmaya çal›flt›¤› ve bu ba¤lamda merkezi s›k›flt›rmaya baflla¤›n› iddia etmek zor de¤ildir. Bugün, s›k›flan “merkez”in kendisine alan açmak için, kendine daha yak›n durana, de¤er veriyormufl edas› ile yaklaflarak daha kenardakilerin kendilerine “merkez”de yer açma çabalar›n› engellemek için “yak›n”›ndakileri “kenar”a karfl› k›flk›rtt›klar›n› gözlemlemek de zor de¤ildir. Bu ba¤lamda, dünyan›n “uygar toplumlar›” (sosyolo87 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 jik anlamda merkez güçleri temsil eden ABD, AB ve Japonya gibi geliflmifl kapitalist toplumlar) kendi uygarl›k noktalar›ndan “kenar”a do¤ru çizdikleri daireler üzerinden yerlefltirdikleri toplumlara “uygarl›k düzeyine” ve “merkez”e yak›nl›¤›na kendi “merkez” dairelerine alabilmekte ve onlar›, onore edici söylemler arac›l›¤› ile “kenar”daki toplumlara karfl› kullanabilmektedirler. Bu noktada Türkiye gibi ülkeler, “merkez”e oldukça yak›n duruyormufl gibi sunulmakta ve yak›n durduklar› “merkez”e girebilmeleri ad›na, bu merkez ülkelerin temel politikalar›na uygun roller oynamaya yönlendirilmektedirler. Elbette bu yaz›n›n konusu dünyan›n gidiflat›n›n olumsuz sonuçlar›na odaklanmak ve bu ba¤lamda Türkiye’nin Ortado¤u’da üstlenmeye zorland›¤› rolleri deflifre etmek de¤ildir. Esasen, geliflmifl “merkez” ülkelerinin genel politikalar›n›n; bu ba¤lamda dünyan›n yeniden karfl›laflt›¤› üretim ve pazar sorunlar›n›n; gelinen noktada kapitalizmin içine düfltü¤ü s›k›fl›kl›¤› aflmak üzere sar›ld›¤› söylemlerin ve dünyay› yeniden kendi ç›karlar› do¤rultusunda paylaflmak için hangi bölgelerde ne türden ac›mas›z savafllar› k›flk›rtt›klar›n›n deflifre edilmeye ihtiyac› da yoktur. Bunlar hemen herkesçe bilinen malum fleylerdir. Ancak, bu durum ço¤u kez kan›ksamay› da beraberinde getirdi¤inden “malumun ilan›” da önemlidir. Ne var ki, bu konu maalesef yaz›n›n s›n›rlar›n›n d›fl›ndad›r. Günümüzde dünyan›n bir bütün olarak darbo¤azdan geçti¤i hemen herkesçe kabul edilmektedir. Hareket halinde olan ve durmadan de¤iflen dünyan›n de¤erleriyle haz›rl›ks›z karfl›laflt›klar› için dünyan›n en ücra topluluklar› bile, ekonomik, toplumsal/kültürel, politik ve psikolojik ba¤lamda h›zla uyum sa¤layamad›klar› bir çok yeni durumla bafl etmek zorunda kalmaktad›r. Bu durum bir yandan topluluklar› kendi iç gruplar›na daha fazla yaslanmaya ve d›fl gruplarla daha fazla ayr›fl- maya götürürken, di¤er yandan da kendi gruplar› içinde “tamamen kendi istedikleri” gibi olmayanlara yönelik hoflgörüsüzlükleri artmaktad›r. Bu süreci, temelde, dünyan›n “merkez” ve “kenar” ülkelerinin sürdürdükleri iliflkiler ile herhangi bir devletin kendi s›n›rlar› içinde merkezde duran iktidar odaklar› ile kenarda kalan kesimleri aras›ndaki iliflkiler flekillendirmektedir. Konuya devletler aras› iliflkiler üzerinden bak›ld›¤›nda, dünya üzerinde say›lar› sürekli de¤iflen devletlerin merkez-kenar iliflkileri, merkezin uzun vadeli ç›karlar› ve amaçlar› do¤rultusunda sürekli olarak yeniden flekillendirilmektedir. Politik bilimlerle u¤raflanlar bunu “reel politika”n›n bir gere¤i olarak, “devletlerin sürekli dostlar› ve sürekli düflmanlar yoktur, sürekli ç›karlar› do¤rultusunda iliflki tonlar›n› de¤ifltirdikleri devletler yada toplumlar vard›r” diye özetlemektedirler. K›saca, “devletler ç›karlar›n›n gere¤i olarak fleytanla bile iflbirli¤i yapmaya haz›rd›r ve bu da meflru bir fleydir” demek istemektedirler. Bu bak›fl asl›nda yaln›zca “reel politik” çerçeveden söylenen ve kabul edilen bir durum de¤ildir. Bu bak›fl aç›s›, toplumun tüm kesimlerine de belletilmekte ve sürekli meflrulaflt›r›lmaktad›r. Böyle olunca, sürekli de¤iflen dost ve düflman devletlerin ya da toplumlar›n var olma olas›l›¤›, ülke içinde yaflayan yurttafllar›n sürekli kendini yeniden biçimlendirmesi ve yaflam alg›lar›n› sürekli de¤ifltirmek zorunda kalmas› anlam›na gelmektedir. Bu süreç, dünyan›n alg›lanmas›nda istikrarl› bir bak›fl›n kurulmas›n› önemli oranda engellemektedir. Bu yüzden, dünyay› anlamaya yönelerek kendi gelece¤ini infla etmeye çal›flan hemen herkes, zihinsel bir belirsizlik ya da karmafla içine sürüklenmektedir. Devletleraras› iliflkiler arac›l›¤› ile bunu örneklemek gerekirse, sözgelifli, ABD’nin Ortado¤u’da ne kadar kalaca¤›na iliflkin tahminler insanlar›n zihninde sürekli de¤iflmekte, 88 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 giderek ABD’nin Ortado¤u’dan çekilip çekilmeyece¤i belirsizli¤ine dönüflebilmektedir. Yine Ortado¤u aç›s›ndan ABD’nin iflgali Irak’la s›n›rland›r›p s›n›rland›rmayaca¤›, iflgalin nerelere kadar yay›laca¤› bir soru olarak giderek daha belirgin hale gelmekte; bu iflgal sürecinden Türkiye’nin nas›l etkilenece¤i zihinleri kar›flt›ran bir sorun olarak öne ç›kmaktad›r. Ortado¤u co¤rafyas›nda yaflayan insanlar›n zihnini kar›flt›ran bu türden genel sorunlar›n sonuçlar›n› kontrol etmek ço¤u kez bireylerin ellerinde olmad›¤›ndan, bireylerde yaflamlar›yla ilgili “d›fl kontrol” alg›s› derinleflmekte ve sonuçta bireyler, bu türden sorularla ya zihinlerini meflgul etmemeye ya da bu türden sorularla her karfl›laflt›klar›nda “bekle gör” politikalar› izlemeye yönelmektedirler. Dolay›s› ile kitleler kendi kaderlerinin etkin belirleyicisi olabilme özelliklerini giderek yitirmekte ve kendilerini sorunlar için haz›r çözüm bekleyen “suje” konumunda bulmaktad›rlar. Süreçle ilgili belirsiz- leflen beklentiler ve kitlelerin haz›r çözüm reçeteleri aray›fl›na yönelmesi, ayr›nt›l› bilgi gerektirmeyen ve geçmiflin “tatl› hülyalar›ndan” beslenen ideolojik yap›lar› yeniden hareketlendirmekte, “dinsel/ideolojik” örgütlerin kitle tabanlar›n› geniflletmektedir. Bugün kitle taleplerinden yola ç›kan yasal ve yasad›fl› örgütlenmeler, s›k›flm›fl kitlelerin hakl› taleplerini kendi dar grup ç›karlar› üzerinden sürekli politize etmekte; bu politizasyon süreci kendilerini farkl› gruplara ait hisseden kitleleri sürekli karfl› karfl›ya getirebilmektedir. Bunun toplumsal hayattaki pratik karfl›l›¤› ise, daha fazla muhafazakarlaflma, daha fazla tutucu kal›plara geri çekilme ve daha fazla “öteki”ni d›fllama biçiminde ortaya ç›kmaktad›r. Toplumsal yap› içinde etkin belirleyici konumunu, genel ekonomik, toplumsal/kültürel, politik ve psikolojik nedenlerle yitiren ve “fleyleflen” bireyin flaflk›nlaflmas›na ve geri çekilerek geçmi- flin “tatl› hülyalar›na” kap›l›p muhafazakarlaflmas›na yol açan bu toplumsal süreç, bireyde toplumsal iliflkileri y›k›c› tarzda yeniden örgütlenme e¤ilimini güçlendirmektedir. Bu sürecin toplumsal yaflamdaki pratik karfl›l›¤›, kitlelerin, kendilerini s›k›flt›rd›¤›n› varsayd›klar› tüm toplumsal kurumlara yönelik fliddet dalgas›n› yayg›nlaflt›rmas›d›r. Bu fliddet dalgas› ço¤u kez bireysel fliddeti öne ç›karacak flekilde yay›lmakta, bu ba¤lamda dünyan›n bütün noktalar›nda her gün medyada çokça örne¤ini gördü¤ümüz fliddet eylemleri, sorun çözme arac› olarak insanlar›n zihninde giderek meflrulaflmaktad›r. Türkiye aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, s›k›flan kesimlerin her gün yeni yöntemlerle yayd›¤› fliddet dalgas›n›n izlerini art›k ‹lkö¤retim Okullar›nda bile sürebilmek mümkündür. Son birkaç haftada, yafllar› 12–14 aras›nda de¤iflen çocuklar›n birbirlerini okul ortamlar›nda öldürmelerine kadar varan fliddet eylemlerini çaresizce izlemeye bafllad›k bile. Okullarda ço¤u kez ö¤rencilerin mafyatik medya kahramanlar›na özenerek gerçeklefltirdikleri fliddet eylemlerini birbirlerine ve giderek ö¤retmenlerine yönelttiklerine tan›kl›k etmekteyiz. “Malumun ilan›” olmas› aç›s›ndan, sorunlar›n› çözmek için öldürücü fliddet eylemlerine baflvuran ö¤rencilerin, son 10-15 gün içinde yöneldikleri eylemlerin bas›na yans›d›¤› kadar›yla bir k›sm›na göz at›ld›¤›nda; Erzurum’da bir ‹lkö¤retim Okulu’nda iki s›n›f ö¤retmeninin, bir y›l önce mezun olan ö¤rencilerinin tabancal› sald›r›s›na u¤rad›¤›n›; Adana’daki iki lisenin futbol turnuvas›ndaki maç›nda eli sopal›(müdürün ifadesine göre ellerinde silah da olan) 50 ö¤rencinin bir liseyi bast›¤›n›; Konya’da ellerindeki “b›çaklarla flakalaflan” ‹lkö¤retim Okulu 6. s›n›f ö¤rencisi 13 yafl›ndaki bir ö¤rencinin ayn› yafltaki okul arkadafl›n› b›çaklad›¤›n›; yine Adana’da 16 yafl›ndaki bir lise ö¤rencisinin kendi s›n›f›ndaki arkadafl›n› 89 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 okuldaki tart›flmadan sonra evine giderken b›çakla yaralad›¤›n›; Gebze’de, 17 yafl›ndaki bir lise ö¤rencisinin derse geç kalmas› yüzünden idareden “geç kalma ka¤›d›” isteyen ö¤retmeniyle önce tart›flt›¤›n›, daha sonra okul d›fl›ndan iki arkadafl›yla s›n›f› basarak ö¤retmenine b›çakla sald›rd›¤›n›; Bursa’da ilkö¤retim okulu 6’nc› s›n›f ö¤rencisinin, ayn› okulda e¤itim gören bir baflka ö¤renci taraf›ndan b›çakland›¤›n›; Konya’da bir ‹lkö¤retim Okulu 8. s›n›f ö¤rencisinin, teneffüste futbol oynarken ayn› okulun 13 yafl›ndaki 7. s›n›f ö¤rencisini baca¤›ndan b›çakla yaralad›¤›n›; Erzurum’da bir lisede, 16 yafl›ndaki bir ö¤rencinin telefonunu arkadafl›na vermemesi yüzünden okul ç›k›fl› ö¤renciler taraf›ndan hastanelik edilinceye kadar dövüldü¤ünü; Bursa Osmangazi’deki bir ilkö¤retim okulunun 6. s›n›f ö¤rencisinin, evine gitmek üzere okuldan ayr›ld›ktan sonra, ayn› okulda e¤itim gören 13 yafl›ndaki 6. s›n›f ö¤rencisi taraf›ndan b›çakland›¤›n›; ‹stanbul Üsküdar’da bir ilkö¤retim okulu bahçesinde ö¤renciler aras›nda ç›kan kavgay› izleyen 11 yafl›ndaki bir çocu¤un, 13 yafl›ndaki ö¤renci taraf›ndan b›çakla yaraland›¤›n›; Yozgat’›n Sorgun ‹lçesine ba¤l› Ya¤c›lar Köyü’nde, ilkö¤retim 5’inci s›n›f ö¤rencisinin okuldaki futbol maç›nda gol yemesine neden olmakla suçlad›¤› 11 yafl›ndaki arkadafl›n› b›çaklad›¤›n›;… görebilmek mümkün.2 Okullarda giderek yayg›nlaflan ya da hep yayg›n olmas›na karfl›n son zamanlarda medyan›n konu üzerine e¤ilmesiyle daha fazla gündeme tafl›nan ve ülkenin yöneticilerinin “bir avuç suda f›rt›na kopar›yorlar” diyerek medyaya yüklendi¤i ya da “bizim çocuklar bunlar› yapmazlar” diyerek durumun vahametini görmezden geldikleri olaylarda, maalesef ölen ö¤rencilerin de oldu¤unu ba- s›ndan bilmekteyiz. Y›lbafl›ndan bu yana ilkö¤retim okullar›nda ve liselerde meydana gelen olaylarda 52 ö¤renci yaralanm›fl, yedi ö¤renci hayat›n› kaybetmifltir3. Olaylar›n giderek yay›laca¤›na iliflkin toplumun ilgili kesimlerinin kayg›lar› medyadan sürekli dillendirilmektedir. Konuyla ilgili yap›lan ankete dayal› çal›flmalar , okullarda fliddet uygulamalar›n›n bir e¤itim arac› olarak ö¤retmenler taraf›ndan halen kullan›ld›¤›n› iflaret etmektedir. Ayn› çal›flmalar, s›n›f ortam›nda ö¤rencilerini her gün cezaland›ran ö¤retmenlerin 1992’de yüzde 9.23 olan oran›n›n, 2006 y›l›nda yüzde 13.66’ya ç›kt›¤›n›; ö¤rencilerini her hafta cezaland›ran ö¤retmenlerin oran›n›n 1992’de 25.6 iken 2006’da 27.31’e yükseldi¤ini; belki de en kötüsü, okullarda ö¤retmenin fliddete baflvurma e¤ilimlerinin ö¤renciler için giderek kan›ksanan bir davran›fl oldu¤unu göstermektedir. Alanla ilgili çal›flan uzmanlar bas›n yoluyla, fliddet eylemlerine yönelen ö¤rencilerin eylem öncesinde, sosyal olarak içe kapand›klar›n›, afl›r› izolasyon, yaln›zl›k ve reddedilme duygular› yaflad›klar›n›, kendilerinin de fliddete maruz kald›klar›n›, tacize u¤ram›fl olman›n getirdi¤i öfke duygular› yaflad›klar›n›, akademik baflar›lar›n›n düflük oldu¤unu, süre¤en disiplin sorunlar›yla karfl›laflt›klar›n›, madde ve alkol kullan›m› türünden olumsuz al›flk›nl›klara sahip olduklar›n› öne sürmektedirler. Bu görüfllerin analitik kaynaklar› net gösterilmese bile, ö¤rencilerin aile ve okullar taraf›ndan bir flekilde s›k›flt›r›ld›¤›na dair aç›klamalar olmas› dikkat çekicidir. 4 Bugün Türkiye’de toplumsal yap› taraf›ndan talepleri görmezden gelinen tek kesimin “s›k›flt›r›lm›fl gençlik” olmad›¤› da aç›kt›r. Küreselleflme süreci ile birlikte giderek kendi yerel aidiyetleri- 2 Bu bilgiler 26-27 Mart 2006 tarihli Radikal gazetesinden k›salt›larak derlenmifltir. 25 Mart 2006 tarihli Milliyet Gazetesi 4 Dilek Gözütok ve arkadafllar› taraf›ndan Ankara’da farkl› okullarda yürütülen araflt›rman›n bas›na yans›yan k›s›mlar›ndan al›nm›flt›r. (28 Mart 2006, Radikal Gazetesi) 3 90 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 nin daha çok fark›na varan dinsel, etnik ve kültürel benzerlikler üzerinden kendilerine yak›n gruplarla bir arada olma e¤ilimine yönelen tüm sosyal ya da politik gruplar da kendilerine “merkez”de yer açmaya yönelmektedir. Bu ba¤lamdaki eylemler sokaklar› giderek daha hareketli hale getirmektedir. Avrupa Birli¤i’ne (AB) üye olmak isteyen Türkiye’de, on y›llara yay›lan ertelenmifl ve muhatap bulamam›fl grup talepleri, AB sürecinin etkisiyle de¤iflen yasalar›n kendilerine tan›d›klar› özgürlük alanlar›ndan da yola ç›karak, kendi taleplerini yüksek sesle dile getirmeye yönelmifllerdir. Bu durum, farkl› gruplar›n birbirlerine yönelik davran›fllar›nda birçok olumsuzlu¤u içinde bar›nd›rmakta ve giderek tüm Türkiye’ye yay›lmaktad›r. Bu ba¤lamda özellikle Kürt’lerin dillerini kullanma, bas›n yay›n yoluyla kendilerini ifade etme, giderek ayr›k politik örgütlenmeler fleklinde Türkiye politikalar›na kat›lma ve Türkiye’nin her yerinde aleni siyaset yapma e¤ilimleri, farkl› kentlerde farkl› yank›lar bulmaktad›r. Örne¤in 28–29–30 Mart 2006 tarihlerinde, daha önce çat›flmada öldürüldü¤ü aç›klanan PKK’l›lar›n, kimyasal silahlarla öldürüldü¤ü söylentisinden/bilgisinden (ordu güçleri bu söylentiyi yalanlam›flt›r) hareketle, öldürülen PKK’l›lar›n cenazelerinde Diyarbak›r’da meydana gelen ve daha sonra Batman’a, Mardin’e ve ‹stanbul’a da s›çrayan olaylar, Türkiye’nin kültürel ve politik ikliminde ciddi de¤iflimlerin habercisidir. Güvenlik güçleri ile yerel topluluklar aras›nda süren ve bu yaz› kaleme al›n›rken dördüncü gününe giren bu olaylar da yüzlerce sivil, gene yüzlerce polis yaralanm›fl; üçü çocuk olmak sekiz gösterici ölmüfltür. Bu toplumsal olaylar, kendini yaln›zca bölgede de hissettirmemektedir. Bu olaylar bir bütün olarak Türkiye toplumunu derinden etkileyen sars›c› toplumsal olgulara dönüflmektedir. Nitekim bu olaylar›n oldu¤u günlerde, sözgelifli Sakarya’da afifl asan “sol görüfllü” iki kifli, orada yaflayan bir grubun sald›r›s›na maruz kalm›fl, polisin yo¤un engelleme çabas›yla linçten kurtulabilmifllerdir. Olay›n hemen ard›ndan toplanan bir grup Sakaryal›, büyük olas›l›kla zihinlerinde “bölücü örgütlerle” özdefllefltirdikleri yasal bir siyasal partinin Demokratik Toplum Partisi (DTP) il binas›n› basm›fl, bir gün sonra konuya iliflkin bas›n aç›klamas› yapmak isteyen DTP’liler ise yine sald›r›ya maruz kalm›fllard›r. Keza Mard›n K›z›ltepe’de gösteri yapan grup, büyük olas›l›kla zihinlerinde bölgede meydana gelen olaylar›n sorumlusu olarak alg›lad›klar› Adalet ve Kalk›nma Partisi’nin (AKP) ilçe binas›na sald›rm›fl, partinin ilçe baflkanl›¤›n› atefle vermifllerdir. Asl›nda etnik temelde yükselen ve giderek yayg›nlaflan benzer olaylara, Eylül 2005 döneminde de s›kl›kla rastlanm›fl,5 ancak sonradan olaylar›n yat›flmas› nedeniyle, akademik gündeme zaten girmeyen bu türden toplumsal olaylar toplum gündeminden de h›zla düflürülmüfltür. Son zamanlarda meydana gelen olaylar, farkl› gruplar›n giderek kendilerini “öteki”nden daha fazla ayr› tutmaya yöneldiklerinin göstergeleri olma yolunda toplum bilimcilere ciddi iflaretler vermektedir. Farkl› etnik, dinsel yada kültürel gruplar aras›nda yayg›nlaflan hoflgörüsüzlük, Türkiye’yi giderek 盤›r›ndan ç›km›fl ve kontrol edilmesi zorlaflan fliddet sarmal›n›n içine çekmektedir. Bu hoflgörüsüzlük e¤ilimlerinin tüm dünyada yayg›nlaflt›¤› ve Ortado¤u’da mezhep kavgalar›n›n özellikle Irak üzerinden k›z›flt›r›ld›¤› da dikkate al›nd›¤›nda, Türkiye toplumu için sorunlu bir toplumsal döneme girildi¤ini iddia etmek ne yaz›k ki ne yaz›k ki güç de¤ildir. 5 Bu konuda daha genifl bilgi için bkz. Canani Kaygusuz. “fiu Ç›lg›n Türkler” Neden Linçe Yöneldiler?. Birikim Dergisi. Kas›m 2005, say› 1999. s. 105-114.) 91 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Hassasiyeti yüksek olan bu türden olaylar›n içine; kad›n›, çal›flan kesimleri, giderek eflcinselleri ve kendini egemen karfl›s›nda d›fllanm›fl ya da ezik hisseden baflka gruplar› da alarak düflündü¤ümüzde, önümüzdeki günlerde soka¤›n daha da hareketlenece¤i akla gelmektedir. Ne yaz›k ki, bu denli hassas ve daha da hassaslaflacak olan konular›n içine, özellikle akademik camian›n pek de girmek istemedi¤ini görmekteyiz. Bugün konular üzerine, özellikle medyada görüfl bildiren akademisyenlerin, toplumsal iliflkiler sistemini derinden etkileme gücüne sahip bu türden olaylara yönelik aç›klamalar›, ço¤u kez ciddi analitik veriler üzerine kurulmamaktad›r. Bilim insanlar› ço¤unlukla meselelerin çözümüne dönük olan ve bilineni tekrarlaman›n ötesine geçecek yeni yaklafl›mlar üretememektedir. Konuya iliflkin yap›lan “bilimsel” nitelikli aç›klamalar, genellikle ya suya sabuna dokunmamakta ya da konularla ilgili y›llard›r süregelen egemen söylemin d›fl›na taflamamaktad›r. Türkiye’nin temel toplumsal sorunlar› konusunda bilgi üreten az say›da araflt›rmac›n›n çabalar› ise, bazen bilim camias›nda bile çok sert tepkilerle karfl›lanmaktad›r. Bu süreç, Türkiye’de, dünyan›n her taraf›nda tart›fl›lan yak›c› toplumsal sorunlar›n derinden incelemesini zorlaflt›rmakta, sonuçta, konular üzerine tart›flma yürütmeye çal›flan farkl› görüfllerdeki bilimcilerin bile birbirlerini anlama zeminini daraltmaktad›r. Bilimin Politikad›fl›l›k ya da Olguyu De¤erden Ay›rma Ad›na Yapt›¤› Politika Bugün, Türkiye’nin temel toplumsal sorunlar› üzerine araflt›rmaya/sorgulamaya yönelen az say›da akademi içindeki bilim adam›n›n çal›flmalar›n›n ço¤u kez birbirlerinden kopuk olmas› yada konulara yaklafl›mlar›ndaki temel varsay›mlar›n›n farkl› olmas› yüzünden, kendi parçal› bilim alanlar› üzerinden sürdürdükleri tart›flmalar›n sonuçlar› bütünlükçü olamamakta; konular analiz edile- bilse bile yeni bir senteze gidilememekte; bu durum da konular›n giderek daha mu¤lak hale gelmesine kaynakl›k etmektedir. Örne¤in ö¤rencilerin okullarda sürdürdü¤ü fliddet eylemlerinin psikolojik nedenlerine odaklanan uzmanlar›n bir k›sm›, bu denli karmafl›k ve çok de¤iflkenli bir sorunu, aile içi iletiflim sorunlar›na yada gençleri özendiren mafya içerikli filmlerin medyada yayg›n gösterimi ya da çocu¤un okulda fliddete maruz kal›p kalmamas›na… indirgeyebilmektedir. Bunlar dikkate al›nmaya de¤er yaklafl›mlard›r. Ancak, 12 Eylül 1980 sürecine kadar geri götürülebilecek gençli¤in “günah keçisi” ilan edilmesi ve de-politizasyon sürecine maruz b›rak›lmas›n›n bu olaylardaki pay›; düflünme ve düflündüklerini ifade edebilme olanaklar›n›n neredeyse tüm toplumsal kurumlar taraf›ndan gençlerin ellerinden al›nmas›n›n, gençlerin kendilerini baflka türlü ifade etmesini engelleyen yanlar›; “düflük yo¤unluklu çat›flmalar” yüzünden köylerinden çocuk yaflta kopar›lan ve kentin d›fl›nda ac›mas›z yaflam koflullar›yla mücadele ederek hayatta kalan (bugünün) gençlerinin bu süreçten nas›l etkilendikleri; ülkede mafya gruplar›n›n çeflitli kurumlarla nas›l içiçe geçdi¤ini fark eden gençlerin kendilerini var etmek için bu türden gruplara hangi oranda özendikleri… türünden birbirleriyle iliflkili olan ve sonucu etkileyen onlarca de¤iflken atlanabilmektedir. Bilim insanlar›n›n en az›ndan genifl bir kesiminin basit birkaç de¤iflkenden hareketle (cinsiyet fark› var m›? Yafl fark› var m›? Köyden gelme süreleri aras›nda fark var m›? Ö¤retmenler taraf›ndan dayak at›lm›fl m›? Aileler fliddet uyguluyor mu? –tüm bunlarda incelenebilir ama, salt bunlar›n incelenmesi kültürel/politik arkaplan›n sansürlenmesi anlam›na gelmektedir) sonuçlar› aç›klamaya çal›flt›¤› gözönüne al›nd›¤›nda, çok daha fazla ideolojik/politik arkaplan› olan, derinlemesine araflt›r›ld›¤›nda bir çok kurumun ve kiflinin tedirgin olaca¤› bilinen konularda “nesnel” irde- 92 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 lemeler yapmak ne yaz›k ki ya mümkün olmamakta ya da mümkün olan durumlarda bilimciler, kendi bilim camialar›nda bile suçlay›c› tepkileri göze alarak araflt›rma yapmak zorunda kalabilmektedirler. Bu yüzden, ö¤rencilerin soka¤a tafl›rd›klar› “birbirlerini yok ederek kendilerini ifade etme” türünden kamuoyunda çokça tart›fl›lan, üzerinde ideolojik ve politik bask›lar›n görece az oldu¤u konularda bile, elde yeterince kapsaml› veri bulunmamaktad›r. Bilimsel çal›flma alanlar›nda mant›ksal pozitifist yaklafl›m birkaç yüz y›ld›r “nesnel bilgi edinmenin” tek geçerli yolu olarak düflünülmektedir. Bu yaklafl›m tarz›, bilimlerin toplum içinde kendilerine yer açmak istedikleri 16. yüzy›ldan beri giderek kurumsallaflan bir sürecin sonucunda egemenlik kazanm›flt›r. Bu ba¤lamda psikoloji de, kendine hem toplum hem de di¤er bilimler içinde ba¤›ms›z bir bilim alan› olarak yer açmaya çal›flt›¤› 19.yüzy›ldan bafllayarak günümüze kadar geçen süreçte, egemen bilim paradigmas›n›n yani mant›ksal pozitivizmin temel ön kabullerini “kabul ederek” ifle koyulmufltur. Mant›ksal pozitifist bilgi yöntemi, bilindi¤i üzere, ölçmeye, ölçüm sonuçlar›n› say›sal verilerle ifade etmeye, sonuçlar› istatistiksel ifllemlere tabi tutmaya ve ölçümü yap›lan “olgu”nun tekrarlanabilir biçimde yeniden gözlemlenmesine ve ölçümüne dayan›r. Bu ba¤lamda bu bilgi edinme yöntemi, uygun araçlar gelifltirilerek ölçülemeyen her türden olguyla ilgili öne sürülen bilgiye kuflkuyla yaklafl›r. Dahas›, ölçümler gerçekleflene kadar bazen konular› da bilim alan›n›n d›fl›na atar. Böyle olunca yaln›zca gözleme dayal› olarak öne sürülen bilgileri ço¤u kez “sezgisel bilgi” olarak de¤erlendirir ve bu türden bilgilere yeterli oranda “bilimsel k›ymet” vermez. Mant›ksal pozitivist paradigma ile yap›lan çal›flmalar›n olgular› aç›klama gücü konusundaki yetersizlikleri üzerine ayr›nt›l› tart›flma yürütmek bu yaz›n›n s›n›rlar›n› zorlasa da, say›sal verilerin kullan›lmad›¤› her durumu, “bilimsel anlamda k›ymetli olamayan bilgi” olarak de¤erlendirmenin, bilimsel u¤rafl›n alan›n› daraltma d›fl›nda bir iflleve sahip olamayaca¤›n› öne sürmek mümkündür. Nitekim psikolojinin geliflmesine ola¤anüstü katk›lar sunan ve bugün gelinen noktada halen “mant›ksal pozitifist” bilim paradigmas› d›fl›nda yöntemlerle insan üzerinde bilgi edinmeye yönelen ve insan›n bilinçd›fl›n› gözlem nesnesi haline getiren psikanaliz üzerine düflünüldü¤ünde bile, farkl› yöntemlerle de insanla ilgili “kabul edilebilir/bilimsel bilgi” üretmenin mümkün olaca¤› anlafl›l›r. Ne var ki, toplumsal olgular›n tahmin edilemeyecek kadar çoklu de¤iflkenin bir sonucu oldu¤u ve bu çoklu de¤iflkenlerin sonuç üzerinde etkileri araflt›r›l›rken araflt›rmac›n›n ço¤u kez “keyfi” de¤iflkenlere odaklanaca¤› ve “sansürledi¤i” de¤iflkenleri devre d›fl› b›rakaca¤› da bilindi¤i halde, gene de genel olarak bilim adamlar›n›n yöntemsel olarak pozitivizme tap›nmas›, psikolojinin özellikle akademi camias›nda da devam etmektedir Yukar›da ifade edilmeye çal›fl›lan karmafl›k ve sanc›l› toplumsal olgularla ilgili olarak elbette mant›ksal pozitifist yöntemlerle de araflt›rmalar yap›labilir. Sözgelifli, gruplar›n gerek birbirlerine gerek d›fl gruplara yönelik tutumlar›; bu tutumlar›n bireylerin birbirleriyle iliflkilerini nas›l etkiledi¤i; (Frankfurt Okulu’nun Otoriteryan Kiflilik ve Aile Üzerine çal›flmalar›ndan hareketle) bu tutumlar›n birey kiflili¤inde birbirleriyle iliflkili yeni bir örüntü oluflturup oluflturmad›¤›; toplumsal yaflam içinde farkl› politik ideolojik duruflun kökenleri vs… türünden konularda bilgi edinmek pozitivist yöntemlerle pekala mümkün olabilir ve olmaktad›r. Nitekim yaklafl›k son 10 y›ld›r Türkiye’de de bu türden çal›flmalar sürdürülmeye bafl93 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 lanm›flt›r. Ancak, Türkiye’de bu alanlarda çal›flmalar yürütülürken gruplar›n tan›mlanmas› bile sorun haline gelebilmekte; pozitifist paradigman›n çok be¤endi¤i deyiflle sonucu etkileyece¤i varsay›lan “ba¤›ms›z de¤iflken” tan›mlar›n›n yap›lmas› ya da seçilmesi dahi sorun oluflturabilmektedir. Sözgelifli Diyarbak›r’da, Batman’da, Sakarya’da, Bozhöyük’te, ‹stanbul’da… meydana gelen olaylarda “birbirlerini d›fl grup olarak alg›layan ve ço¤u kez ‘öteki’ni fliddet nesnesine dönüfltüren” gruplar› tan›mlarken, bu gruplar›n ad›n› etnik temele göre Türkler veya Kürtler ya da etnik kökeni ne ise o flekilde koymak ve bireyin etnik kökeninin bu olaylar›n gerçekleflmesinde rolü olup olmad›¤›n› incelemeye kalk›flmak ya da yine sözgelifli, farkl› etnik ba¤lar› olan kiflilerin bu türden olaylara yönelik tutumlar›n› etnik ba¤lar›na göre incelemeye yönelmek, ne yaz›k ki Türkiye’de sosyal bilimlerin ya da insan/tin bilimlerinin halen sorun olarak alg›lad›klar› araflt›rma durumu olma özelli¤ini korumaktad›r. Yani, Türkiye’de insan/tin bilimleriyle u¤raflan bilim adamlar›, halen yöntemsel sorunlar›n da ötesinde, pozitifist yöntemle bilgi elde etmeye çal›flt›¤› durumlarda bile, irdelemek istedi¤i konulara etki etmesi muhtemel “ba¤›ms›z de¤iflkenleri” dahi tan›mlamakta güçlük çekmekte, egemen ideolojinin “yasakl›” alan ilan etti¤i çal›flma alanlar›nda araflt›rma yürütürken bir cambaz›n dikkatiyle kavram seçmek ya da kavram uydurmak zorunda kalmaktad›r. Yaz›lanlar› daha da somutlaflt›rmak için hayali ama bir o kadar da gerçek olabilecek bir araflt›rma tasar›s›n› örnek verebiliriz. Varsayal›m ki bir araflt›rmac›, göç alan herhangi bir ilde, köyden kente göç eden ve kentte istedi¤i erkekle evlenmesi aile üyeleri taraf›ndan engellendi¤i için intihar eden çok say›da genç k›z›n oldu¤unu gözlemledi ve konuyu incelemek istedi. Büyük bir ihti- malle bu araflt›rmac›, kad›nlar›n üzerinde erkek bask›s›n›, aile yap›s›n›n otoriterli¤ini, evlendirilmek istemeyen k›zlar›n sevdikleri gençlerin ifllerinin ve k›zlar›n ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n›n olup olmad›¤›n› vs… sonucu etkileyen ba¤›ms›z de¤iflkenler olarak ele alacakt›r. Ancak, bu araflt›rmac› belki de sonucu tüm bu de¤iflkenlerden daha fazla etkileyen “aileler aras›nda mezhep farkl›l›¤›n›” büyük olas›l›kla gündemine almayacakt›r. Araflt›rmac› olay›n geçti¤i yerde çeflitli yöntemlerle bilgi toplarken, gençlerin mezhep farkl›l›klar› nedeniyle evlendirilmediklerini, ailelerin kendi mezheplerinden olmayanlarla akraba olmak istememeleri nedeniyle bu tür evliliklere karfl› ç›kt›¤› bilgisine ulaflsa bile, mezhep farkl›l›klar›n› büyük bir olas›l›kla ba¤›ms›z bir de¤iflken olarak çal›flmas›na dahil etmeyecektir. Çünkü bir çok araflt›rmac› için, mezhep farkl›l›¤›ndan dolay› gençlerin evlendirilmeyebilece¤i varsay›m›na odaklanmak, sanki politik bir konuyla u¤raflmaya kalk›flmak gibi bir anlam ifade edecektir. Türkiye toplumu bir kez, etnik ya da mezhepsel olarak “teklefltirilip”, toplumun ezici ço¤unlu¤unun Türk ve Müslüman oldu¤u genifl kesimler taraf›ndan kabul edilince, her hangi bir toplumsal olay›n aç›klanmas›nda bu söylemi sarsacak herhangi bir kavram›n kullan›lmas›, konuya odaklananlar için politik bir anlam tafl›yacakt›r. Böyle bir durumda toplumu “teklefltiren” söylemi sorgulamadan kabullenmenin mi, yoksa söylemin d›fl›nda duran ve söylemi yalanlayan toplumsal gerçekli¤in ifade edilmesinin mi politik olaca¤›? sorusu ise, ço¤u kez araflt›rmac›n›n u¤raflmaktan uzak duraca¤› gereksiz bir sorun halini alacakt›r. K›saca toparlamak gerekirse, toplumsal yap› ile ilgili araflt›rma yapmaya çal›flan bilimcilerin önemli bir k›sm› için, toplumsal olgulardan daha ziyade bu olgular›n araflt›rmac›n›n zihninde nas›l kuruldu¤unun daha önemli oldu¤u her durumda, 94 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 bilimler için vazgeçilmez olan nesnel bilgi üretilmesinin tek yöntemi gibi alg›lanan “mant›ksal pozitifist yöntemle” bile olgusal bilgi elde etmek neredeyse imkans›zd›r. Çünkü araflt›rmac›n›n “zihninde yeniden kurulan toplumsal gerçeklik” ço¤u kez ideolojik olman›n ötesine geçememektedir. Yukar›da ifade edilmeye çal›fl›ld›¤› üzere, toplumsal gruplar›n etnik ya da mezhepsel özelliklerinin toplumsal araflt›rmalara, birer ba¤›ms›z de¤iflken olarak bile sokulmas›n›n ço¤u kez sorunlu oldu¤u bir durumda, insan bilimlerinin ilgilendi¤i konularla ilgili tarafs›z ve tutarl› bilgi edinmenin olanaks›zl›¤› hemen görülebilir. Ayr›ca, bilim adamlar›n›n ço¤u kez bilimi politikaya bulaflt›r›r›z ve bilimin objektifli¤ine gölge düflürürüz (ki bilimin objektif olup olamayaca¤› ya da bilimin bilgi edinme süreçlerinin tarafs›zl›¤› kuflkuludur ve esasen bilimin ve bilim adam›n›n objektiflik ad›na tarafs›z kalmas› bile ço¤u durumda egemen söylemin taraf› olmas› anlam›na gelmektedir) kayg›s›yla, egemen söyleme denk düflmeyen olgular› görmezden gelmesi nedeniyle de insan/tin bilimlerinin üretti¤i bilginin nesnelli¤i tart›fl›labilir. Yukarda ifade edilmeye çal›fl›lan toplumsal iliflkiler sisteminde, örne¤in Türkiye’de herkes Aleviler ve Sünniler aras›nda birbirlerine yönelik önyarg›lar›n oldu¤unu sezgisel yollarla ve kendi yaflamlar›ndan bilir, ama bir tek toplum bilimleri bunu bilmezden gelir. Araflt›rma nesnesi olarak insanlar›n tutumlar›na e¤ildikleri durumlarda bile, bireylerin tutumlar›n›n onlar›n ait hissettikleri mezheple ya da etnik kökenle iliflkisi sorgulanmaz. Bilineni a盤a ç›karmak ve gruplar ars›nda birbirlerini yetersiz tan›madan kaynaklanan önyarg›lar› ortadan kald›rmak üzere, Türkiye’de en az›ndan baz› köfle yazarlar›, sanatç›lar, edebiyatç›lar söz söyler, bir tek toplum/insan/tin bilimleri ile u¤raflanlar ekseriyetle elini kolunu k›p›rdat- mazlar. Dolay›s› ile bu türden konular bilim insan›n›n zihninde kurdu¤u topluma denk düflecek de¤iflkenlerle s›n›rland›r›larak, araflt›r›lan konulara dönüflür. Sonuç Yerine... Bugün insan/tin bilimlerinin mant›ksal pozitifist kurgu içinde kendini de¤erden ba¤›ms›z olarak konumland›rma çabas› yüzünden, bu bilim alanlar›n›n toplumsal iliflkilerde meydana gelen olgular› aç›klama gücünü giderek kaybetti¤i bir dönemden geçmekteyiz. Mant›ksal pozitifist bilim paradigmas›n›n, nesnellik ad›na yöntemsel bir ilke olarak öne sürdü¤ü “de¤erden ar›nm›fl olgusal bilgi” ye ulaflma çabas›, gündelik yaflamda iz b›rakan bir çok toplumsal olgunun “de¤erden ar›nm›fl” biçimde incelenmesini sa¤layamad›¤› gibi, aksine egemen de¤erlerle do¤rudan örtüflen ve olgular›n ço¤u kez tahrif edilmesine kaynakl›k eden bir çabaya dönüflmüfl vaziyettedir. Olgunun de¤erden ayr›lmas›n›n önkoflulu olan “de¤er yükünden kopar›lm›fl bilgi” iddias›, asl›nda “olgunun egemen de¤er d›fl›nda düflünülmemesinin” önkoflulu halini alm›flt›r. Efldeyiflle, bugün insan/tin bilimlerindeki nesnellik çabas›, üretilen bilginin “egemen olan›n istedi¤i d›fl›nda” bir de¤er yükü ifade edememesi anlam›na gelmektedir. Bu ba¤lamda, pratikte politikad›fl› gibi görünen tüm bilgi üretme süreçleri de, asl›nda do¤rudan bir politik bilgi üretme ya da var olan politik bilgiyi meflrulaflt›rma süreci halini almaktad›r. Günümüzde, de¤er yükünden ar›nd›r›lm›fl nesnel bilgi üretme iddias› en çokta politik olarak de¤erlendirilen konular için öne ç›kar›lmaktad›r. Hemen herkesin bir politik iddias›n›n oldu¤u ortadayken ve bu hemen herkes taraf›ndan kabul ediliyorken, insan/tin bilimlerinin sanki politika bir virüsmüfl gibi kendisine “hijyenik” koflullar yaratma çabas›, her fleyden önce bilimin de¤iflim ve ilerlemecilik ilkesine ters düflmektedir. Bilimin 95 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yapmas› gereken, politikaya karfl› olmak ya da politikad›fl› kalmak de¤il, bizzat politikalar›n belirlenmesinde nesnel olgular›n varl›¤›n› dikkate almak ve bu olgular›n›n dilini politik aktörlere aç›klamak olmal›d›r. Bugün psikolojinin de yapmas› gereken, 19. yüzy›ldan bafllayarak insan üzerine yapt›¤› çal›flmalarla kendini felsefeden koparmas›n›n ve bir bilim alan› olarak rüfltünü ispat etme ad›na kendi- ni do¤uran bilgi alan›na s›rt dönmesinin, psikolojiyi neredeyse yaln›zca bir teknik bilgi alan›na indirgemifl oldu¤unu fark etmek ve insan üzerine incelemelere yönelirken kendini do¤uranla yeniden ba¤ kurma olanaklar›n› derinlefltirmek; bu ba¤lamda belki de ifle bilim felsefesinden bafllamak ve bilimin tarafs›zl›¤› ve nesnelli¤i ad›na bilgi üretirken ne denli tarafl› ve göreceli olabilece¤ini de göz önünde bulundurmak olmal›d›r. 96 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹ KAPSAMINDA TÜRKÇE YAYIMLANMIfi ARAfiTIRMA ve YAZILAR Dr. Psk. Derya Hasta Bu çal›flmada, Türkiye’de yay›mlanan psikoloji dergilerinde ve “Ulusal Psikoloji Kongresi” kitaplar›nda yer alan, siyaset psikolojisi kapsam›nda ele al›nabilecek derlemelerin, araflt›rmalar›n ve çeviri makalelerin bibliyografyas› verilmektedir. Kuflkusuz, çal›flmada ulafl›lmas› en kolay kaynaklara gidildi¤i için, söz konusu yay›nlar›n d›fl›ndaki dergi ve kitaplarda yer alan ilgili pek çok çal›flma ile siyaset psikolojisi kapsam›nda yap›lm›fl çok say›da yüksek lisans ve doktora tezi dizin d›fl› kalm›flt›r. Burada oluflturulan bibliyografyan›n amac›, siyaset psikolojisine ilgi duyan bireylere s›n›rl› da olsa bu alanda yap›lan araflt›rmalar›n genel bir görünümünü sunmakt›r. Daha sonraki çal›flmalarda, tezlerin, alan d›fl›ndaki yay›nlar›n ve Türkiye’de yap›lm›fl, ancak yabanc› dergi ve kitaplarda yer alm›fl araflt›rmalar›n da dikkate al›nmas› çok daha yararl› olacakt›r. Dizinde yer alan kaynaklar, Türk Psikoloji Dergisi, Türk Psikoloji Yaz›lar›, Türk Psikoloji Bülteni ve son y›llarda yay›nlanan Ulusal Psikoloji Kongresi kitaplar›ndan al›nm›flt›r. Ek olarak, Durak Bat›gün’ün (2005), “Türkiye’de Ergenlik Dönemi Araflt›rmalar› Konu ve Yazar Dizini” kitab›ndan yararlan›lm›flt›r. Kaynaklar›n yaz›m›nda ise, dergilerde ve editörlü kitaplarda yay›nlanan makaleler söz konusu oldu¤unda, Kökdemir ve arkadafllar›n›n (2004), “Akademik Yaz›m Kurallar› Kitap盤›” dan yararlan›lm›flt›r. Ancak, kongrelerde sözel bildiri, konferans, panel, özel oturum ve poster olarak yap›lan sunumlar için, arafl- t›rman›n sunum fleklini belirten bir yöntem tercih edilmifltir. Çeviri makalelerde ise, kolayl›k sa¤lamas› aç›s›ndan önce makalenin Türkçe çevirisinin künyesi, hemen ard›ndan da özgün kayna¤›n›n künyesi verilmifltir. Yukar›da belirtildi¤i gibi bibliyografyan›n haz›rlanmas›nda yararlan›lan dergilerden biri “Türk Psikoloji Dergisi”dir. Bilindi¤i gibi, bu dergide daha çok Türkiye’de yap›lan görgül araflt›rmalar yay›nlanmaktad›r. Bu nedenle, Türk Psikoloji Dergisi’nde, bugüne kadar siyaset psikolojisi kapsam›nda de¤erlendirilebilecek az say›da makalenin (Arkonaç, 1987; Dalm›fl ve ‹mamo¤lu, 2000; Göregenli, 1995) yer almas› dikkate de¤erdir. Bu durum, siyaset psikolojisi alan›nda yap›lm›fl görgül araflt›rmalara dayanan makalelerin eksikli¤ini gözler önüne sermektedir. Dizinde yer alan araflt›rmalar›n içerikleri gözden geçirildi¤inde ise, en fazla sosyal kimlik ve gruplar aras› ayr›mc›l›k konular›n›n incelendi¤i anlafl›lmaktad›r. Türkiye’nin sosyal yap›s›, tarihsel süreçte yaflanan dini ve etnik çat›flmalar dikkate al›nd›¤›nda bu sonuç do¤ald›r. Ancak, dizinde, son y›llarda izlenen küresel politikalar›n yol açt›¤› çevresel sorunlara de¤inen herhangi bir araflt›rmaya rastlanmamaktad›r. Oysa, hepimizin bildi¤i gibi, içinde yaflad›¤›m›z dünyan›n ve gelecek nesillerin varl›¤›n› sürdürebilmesi, söz konusu çevresel sorunlara sahip ç›kmay› gerektirmektedir. Sonraki çal›flmalarda, siyaset ve çevresel sorunlar aras›ndaki iliflkinin üzerinde durulmas›, ilgili sorunlar›n, psikolojik kaynaklar›n›n saptanmas› ve önlenmesi konusunda oldukça yol gösterici olacakt›r. Ayr›ca, yurt d›fl›nda, siyasete yön veren siyasetçilerin düflünce yap›lar› ve siyasal görüfllerini inceleyen araflt›rmalar (örne¤in, Tetlock, 1983; Tetlock, 1984) oldukça popülerdir. Ülkemizde ise, do¤rudan siyasetçiler üzerinde yap›lm›fl psikolojik bir araflt›rma ile karfl›lafl›lmam›flt›r. Farkl› 97 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 görüflleri temsil eden siyasetçileri, siyasal konulara biliflsel yaklafl›mlar› aç›s›ndan karfl›laflt›rmak, bu ba¤lamda büyük katk› sa¤layacakt›r. Ek olarak, söylemlerin siyasal karmafl›kl›k düzeyinin, üstlenilen siyasal role göre de¤iflebilece¤i varsay›ld›¤›nda (Tetlock, 1984), hükümette ve muhalefette yer alan siyasetçilerin konuflmalar›n›n, karmafl›kl›k aç›s›ndan farkl›lafl›p farkl›laflmad›¤› da ilginç bir araflt›rma konusu olacakt›r. Ayr›ca, afla¤›daki dizinde yer alan araflt›rmalar›n da, alanda çal›flmak isteyenlere, yeni araflt›rma sorular›n›n belirlenmesinde yard›mc› olaca¤› umulmaktad›r. Kaynaklar Arkonaç, S. A. (1987). Sosyal kimlik teorisi ve Social ‹dentity Inventory (Sosyal Kimlik Envanteri, metodu). Türk Psikoloji Dergisi, 6 (21), 16-18. Dalm›fl, ‹., & ‹mamo¤lu, E. O. (2000). Yetiflkinlerin ve üniversite ö¤rencilerinin sosyo-politik kimlik alg›lar›. Türk Psikoloji Dergisi, 15 (46), 1-18. Durak Bat›gün, A. (2005). Türkiye’de ergenlik Dönemi Araflt›rmalar› Konu ve Yazar Dizini. Ankara: Türk Psikologlar Derne¤i. Göregenli, M. (1995). Kültürümüz aç›s›ndan bireycilik-toplulukçuluk e¤ilimleri: Bir bafllang›ç çal›flmas›. Türk Psikoloji Dergisi, 10 (35), 1-14. Kökdemir, D., Demirutku, K., Ç›rako¤lu, O.C., Ifl›n, G., Murato¤lu, B., Say›n, P., & Yeniçeri, Z. (2004). Akademik Yaz›m Kurallar› Kitap盤›. Ankara: Baflkent Üniversitesi. Tetlock, P. E. (1983). Cognitive style and political ideology. Journal of Personality and Social Psychology, 45, 118-126. Tetlock, P. E. (1984). Cognitive style and political belief systems in the British house of commons. Journal of Personality and Social Psychology, 46 (2), 365-375. Siyaset Psikolojisi Bibliyografyas› Araflt›rmalar Acar, F., Ertürk Y., & Bolak Boratav, H. (2004). Kad›na yönelik ayr›mc›l›k ve fliddet: Türkiye’deki durum (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Antar, S., Özen, fi., Alt›nda¤, A., & Özbulut, Ö. (1999). ‹ç Göç Yaflam›fl Bir Grup Ö¤rencide Anksiyete, Depresyon ve Ruhsal Belirti Düzeyleri. VII. Anadolu Psikiyatri Günleri Bilimsel Çal›flmalar› Kitab›, Diyarbak›r, 31. Arkonaç, S. A. (1987). Sosyal kimlik teorisi ve Social ‹dentity Inventory (Sosyal Kimlik Envanteri, metodu). Türk Psikoloji Dergisi, 6(21), 16-18. Arslan, S. (2002). Makyavelizmle yabanc›laflma, bireycilik/toplulukçuluk e¤ilimleri ve demografik de¤iflkenler aras›ndaki iliflki (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Arslan, S. (2004). Sosyal/siyasal kat›l›mc›l›¤›n baz› psikolojik de¤iflkenlerle iliflkisi (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. 98 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Aygün, Z.K. (2000). Üniversite Gençli¤inin Bireycilik-Toplulukçuluk E¤ilimleri Aç›s›ndan De¤erlendirilmesi: Bir Ön Çal›flma. XI. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar›, ‹zmir, 7. Batur, S. (2004). Türkiye’de psikolojinin kurumsallaflmas›nda toplumsal-politik belirleyenler (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Batur, S. (2004). “Sak›ncal› psikoloji”-Muzaffer fierif Baflo¤lu ve Sadrettin Celal Antel’in görevlerinden uzaklaflt›r›lmalar› örne¤inde politika ve psikoloji iliflkisi (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Bikmen, N., & Sunar, D. (2002). Milli kimlik ve etnik önyarg›: Bir Türk örneklemi (Poster Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Bolak, Boratav, H. (2002). Kentin k›y›s›nda genç olmak: Sosyal temsiller ve kimlikler (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Dalm›fl, ‹., & ‹mamo¤lu, E. O. (2000). Yetiflkinlerin ve üniversite ö¤rencilerinin sosyo-politik kimlik alg›lar›. Türk Psikoloji Dergisi, 15 (46), 1-18. Demir, ‹. (2004). Denetim oda¤› ve otoriteryanizm (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Ertübey, C., & Rusell, R. (1998). Denetim alg›s›n›n (inanc›n) din ve di¤er kültürel de¤ifl- kenlerle iliflkisi: Kültürleraras› karfl›laflt›rma (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara. Göral, F. S. (2004). Psikolojinin bar›fla katk›s› olabilir mi? Yans›tmal› özdeflim kavram›n›n etnisite olgusunu anlamada kullan›lmas› (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Göregenli, M. (1995). Kültürümüz aç›s›ndan bireycilik-toplulukçuluk e¤ilimleri: Bir bafllang›ç çal›flmas›. Türk Psikoloji Dergisi, 10 (35), 1-14. Göregenli, M., Teközel, M., & Mefle, G. (2002). 11 Eylül sonras›nda teröre yönelik tutumlar (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Göregenli, M. (2004). fiiddet ve iflkencenin meflrulaflt›r›lmas› süreciyle iliflkili sosyal psikolojik boyutlar (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Güldü, Ö. (1998). Afl›r› Uçlarda Siyasal Tutuma Sahip Üniversite Ö¤rencilerinin Baz› Psikolojik De¤iflkenler Aç›s›ndan Karfl›laflt›r›lmas›. Yay›nlanmam›fl yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Güldü, Ö., & Dönmez, A. (1998). Afl›r› uçlarda siyasal tutuma sahip üniversite ö¤rencilerinin baz› psikolojik de¤iflkenler aç›s›ndan karfl›laflt›r›lmas› (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara. Gün, Z. (2004). Psikolojide göç çal›flmalar›na girifl (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. 99 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Güngör, S.G., Sunar, D., & Ataca, B. (2004). De¤iflik Gruplarla ‹lgili Kal›pyarg›lar›n ‹çeri¤i ve Duygular: Yap›sal Bir Modelin S›nanmas› (Poster Bildiri). XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Karatafl, F. (2001). Ergenlik Dönemindeki gençlerde Sosyal Sorumluluk, Demokratik Düflünce ve Baflkalar›n› Kabullenme De¤iflkenleri Aras›ndaki ‹liflkilerin ‹ncelenmesi. Yay›nlanmam›fl yüksek lisans tezi, Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü. Harlak, H., & Mefle, G. (1994). VIII. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar› Y. Topsever, M. Karaçanta, H. (2002). Üniversite Ö¤rencilerinin Sosyal Bask›nl›k Yönelimi ve Baz› De¤iflkenler Aç›s›ndan Karfl›laflt›r›lmas›, Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Göregenli, (Ed.), Farkl› uluslara iliflkin tepkiler ve biliflsel organizasyonu içinde (68-78). ‹zmir: Türk Psikologlar Derne¤i Yay›nlar›. Harlak, H. (1998). Toplumumuzun de¤iflik kesimlerinde çeflitli milletlere yönelik stereotiplerin incelenmesi (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara. Hasta, D. (2002). Yetkeci Kiflilik ve Siyasal Düflünce Karmafl›kl›¤› ile Siyasal ‹deoloji Aras›ndaki ‹liflki. Yay›nlanmam›fl doktora tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Karaçanta, H. (2002). Üniversite ö¤rencilerinin sosyal bask›nl›k yönelimi ve baflka baz› de¤iflkenler aç›s›ndan karfl›laflt›r›lmas› (Poster Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Karaçanta, H., & Hasta, D. (2004). Siyasal görüflleri farkl› üniversite ö¤rencilerinin baz› de¤iflkenler aç›s›ndan karfl›laflt›r›lmas› (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Hasta, D. (2002). Yetkeci kiflilik ve biliflsel karmafl›kl›k düzeyi ile siyasal ideoloji aras›ndaki iliflki (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Kaya, A. G., & Ömürifl, E. (2004). Sosyal tehdit ve sosyal güvenli¤in ideolojik tutumlar üzerindeki etkileri (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Hesapç›, Ö. (2004). Bireysel kültürel de¤erler ve tutum de¤ifltirme (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Kaya, M., Günefl, G., Kaya, B. Ve Pehlivan, E. (2004). T›p Fakültesi Ö¤rencilerinde Boyun E¤ici Davran›fllar ve fiiddetle ‹liflkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 5(1), 5-10. Kahraman, R.(2004). Göçün sosyal yönü (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Kaya, fi., & ‹vecen, fi. (2004). ‹stanbul Süryani Ortodoks cemaatinin sosyal kimliklerinin yap›s› (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. 100 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Kaygusuz, C. (2002). Küresel dünya, kökleflen sorunlar ve psikoloji (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Kaygusuz, C., & Aflk›n, M. (2002). Üniversite ö¤rencilerinin otoriteryan özelliklerinin baz› de¤iflkenler aç›s›ndan incelenmesi (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Kaygusuz, C. (2004). Küreselleflme ça¤›nda bar›fl: Kiminle, nas›l? (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Mefle, G. (1998). Farkl› kimlik gruplar›na aidiyet temelinde yaflam stilleri (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara. Narter, M. (2002). Cumhuriyet ve gençlik (Poster Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Öcal, T. (2004). Ermenilerin sosyal bask›nl›k yönelimleri ile cinsiyet ayr›mc›l›¤› aras›ndaki iliflkinin incelenmesi (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Özgün, S., Ar›kan, B., Ayd›n, ‹., Demirgil, A., fienyuva, G., U¤ur, I., & di¤er. (2004). Sosyal kategorizasyon sürecinin iletiflim etkinli¤i parametrelerine etkisi (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Özgüven, ‹. E. (2000). Üniversite ö¤rencilerinin 2000’li y›llara iliflkin beklentileri (Poster Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Paker, O. (1994). ‹ç grup-d›fl grup de¤erlendirmelerinde ba¤lama göre farkl›laflmalar: De¤erlendirmeler ile at›f karmafl›kl›¤› aras›ndaki iliflkiler (Sözel Bildiri), VIII. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1994, ‹zmir. Rüstemli, A., Mertan, B., & Çiftçi, O. (1996). IX. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar. G. Fiflek, (Ed.), Kuzey K›br›s örnekleminde grup-içi ve grup-d›fl› alg›lar içinde (I. Bask›) (104112). ‹stanbul: Türk Psikologlar Derne¤i. Sevinçok, L. (2002). fiiddetin sosyal, politik ve psikolojik yönleri (Panel), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Sipahi, C. A. (1997). Göçmen Olan ve Olmayan Ortaokul Ö¤rencilerinin Uyum Düzeyleri (Ankara ‹linde Bir ‹nceleme), Yay›nlanmam›fl yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi EPH. Su, G. (2004). Dine yaklafl›m biçimleri ve kiflilik (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Sungur, M. Z., K›ran, E., & Gerçek, S. (2004). ABD-Irak Savafl›n›n ergenler üzerindeki etkileri (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Teközel, ‹. M., & Bilgin, N. (1998). Sosyal kimlik perspektifi, stereotipler ve sosyal karfl›laflt›rma gruplararas› karfl›laflt›rma çerçeve101 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 sinde ulusal aidiyet grubunun konumlanmas› üzerine bir araflt›rma (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara. To¤rol, B. (1992). VII. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar›. R. Bayraktar, ‹. Da¤, (Ed.), Devlet terörüne karfl› direnme yöntemleri: Bulgaristan’da Jivkov rejimi döneminde Türkler içinde (259-279). Ankara: VII. Ulusal Psikoloji Kongresi Düzenleme Kurulu ve Türk Psikologlar Derne¤i Yay›n›. Tolunay, A., & Sunar, D. (2002). Dindarl›k derecesi, dogmatism ve ahlaki sorgulama aras›ndaki iliflkiler (Poster Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Türnüklü, A. (2004). Liselerde ö¤renci çat›flmalar› ve çözüm stratejileri (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. U¤urlu, O., & Sakall›-U¤urlu, N.(2002). ABD’deki 11 Eylül sald›r›s›na ve ABD’nin Taliban’a karfl› askeri müdahalesine iliflkin tutumlar: Korelasyonel bir çal›flma (Poster Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Vanbeselaere, N. (1996). IX. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar. G. Okman Fiflek, (Ed), Gruplar aras› davran›fl›n sosyal psikolojik analizi: Bireyci bir yaklafl›mdan sosyal kimlik yaklafl›m›na. (I. Bask›) (4571). ‹stanbul: Türk Psikologlar Derne¤i. Yaraman, A. (1998). Türkiye’de laiklik ilkesinin toplumsal psikolojik boyutu: Bir tipoloji denemesi (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara. Yap›c›, A. (2004). Dindarl›k ile Önyarg›l› Olma Aras›ndaki ‹liflki Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir De¤erlendirme: Çukurova Üniversitesi Örne¤i (Sözel Bildiri), ), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Yeflilbafl, E. (2004). Der Spiegel örne¤inde 11 Eylül 2001’in politik ve psikolojik izdüflümleri (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Özel Oturum, Konferans ve Paneller Akflit, B. (2002). Sivil toplum söylemleri: Türkiye’de sivil toplum kurulufllar› üzerine bir araflt›rma (Konferans), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Arkonaç, S. A. (2004). Ben ve öteki-Do¤u ve Bat› (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Asl›türk, E. (2004). Sosyal psikolojinin ideolojik serüveni (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Batur, S. (2004). ‹deoloji elefltirisi olarak psikoloji tarihi (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. De¤irmencio¤lu, S. M. (2004). ‘Demir üçgen’deki gençler ve psikoloji: Kat›l›m, eylem ve demokrasiye psikolojik bir bak›fl (Özel Oturum), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. 102 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Eskin, M. (2002). Bireysel fliddet (Panel), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Bilgin, N. (1997). Prof. Dr. Nuri Bilgin’le söylefli: Kutsal›n dönüflü, kimlik ve tarikatlar. Türk Psikoloji Bülteni, 3(6), 80-84. Göregenli, M. (2004). Günümüz dünyas›nda sosyal psikolojik bilginin do¤as› üzerine (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. Bilgin, N. (2003). Savafl›n kognitif kulisleri. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29(MartHaziran), 46-51. Hac›o¤lu, R. (2004). Göçün psikolojik yönü (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. ‹mamo¤lu, E. O. (2002). Do¤u-Bat› kavfla¤›nda benlik: Dengeli ayr›flma-bütünleflme modeli (Konferans), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Ka¤›tç›bafl›, Ç. (2002). Sosyal de¤iflme, aile ve insan geliflimi: ‹fllevsel bir model (Konferans), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara. Kaygusuz, C. (2004). Psikoloji toplum gündeminin neresinde? (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Bozkurt, S. (2002). Politik psikoloji nedir? Türk Psikoloji Bülteni, 26-27 (EylülAral›k), 104-106. Coflkun, H. (2004). Kimlik Ölçe¤i’nin bir Türk örnekleminde geçerlik ve güvenirlik çal›flmas›. Türk Psikoloji Yaz›lar›,7 (14), 49-60. Gökler, B. (2001). Terör karfl›s›nda çocuklar. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 62-63. Karaçanta, H. (2000). Sosyal bask›nl›k kuram› (Social dominance Theory). Türk Psikoloji Bülteni ,18(Eylül), 34-36. Karakitapo¤lu, Z. (1999). Gruplar aras› iliflkiler: Sosyal Psikolojik yaklafl›mlara toplu bir bak›fl. Türk Psikoloji Yaz›lar›, 3(1), 51-78. Derleme Yaz›lar Karay, Ö. O. (2003). Sorunun bir parças›ysak, çözümün de bir parças› olmal›y›z… Türk Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 85-86. Alptekin-O¤uzertem, Y. (2003). Küreselleflen Dünyada toplumsal de¤iflim için bar›fl e¤itimi. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 67-71. Kaygusuz, C. (2003). “Küreselleflme ça¤›”nda bar›fl mümkün mü? Türk Psikoloji Bülteni, 28-29(Mart-Haziran), 5261. Asl›türk, E. (2003). Ölümün yaflama, bar›fla ve psikolojiye mesaj›. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 81-84. Öngel, T. (2003). Bar›fl uzak de¤il. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 78-80. Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul. 103 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Çeviri Makaleler ÖK= Özgün Kaynak Bahad›r, fi. (2003). Dan›flmanl›k mesle¤indeki uzmanlar için acil bir görev: Bar›fl kültürü oluflturmak. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 72-77. ÖK= Gerstein, L.H. & Moeschberger, S. L. (2003). Building cultures of peace: An urgent tast for counseling and professionals. Journal of Counseling and Development, 81 (1), 115-121. ÖK= Macksoud, M.S., Dyregrov, A., & Raundalen, M. (1993). Traumatic War Experiences and Their Effects on Children. In J.P. Wilson & B. Raphael (Eds.), International Handbook of Ttaumatic Stres Syndromes. NY: Plenum Press. Güngör, D. (2000). Guatemala, Peru ve Porto Riko’da etnik çat›flmalar ve Kurtulufl Psikolojisi. Türk Psikoloji Bülteni, 16-17(MartHaziran), 51-59. Dönmez, A. (2003). William James: ‹lk bar›fl psikologu. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 40-45. ÖK= Comas-Diaz, L., Lykes, M.B., & Alarcon, R.D. (1998). Ethnic conflict and the psychology of libertion in Guatemala, Peru, and Puerto Rico. American Psychologist, 53(7), 778-792. ÖK= Deutsch, M. (1995). William James: The first peace Psychologist. Peace and Conflict: Journal of Peace Psychology, 1(1), 2735. Hasta, D. (2001). Kontrol edilemeyen etnomilleyetçi çat›flmalar›n psikolojik dinamikleri: ‹srail-Filistin Örne¤i. Türk Psikoloji Bülteni, 7(20), 50-60. Dökmen, Z. (2003). Toplumsal cinsiyet bak›fl aç›l› bar›fl psikolojisi. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 62-66 . ÖK= McKay, S. (1996). Gendering peace psychology. Peace and conflict: Journal of Peace Psychology, 2(2), 93-107. Ersoy Kart, M. (2001). Politik terörizmin sosyal psikolojik yönü. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 76-88. ÖK= Merari, A., & Friedland, N.(1994). Social psychological aspects of political terrorism. Advanced in Applied Social Psychology, 185-205. Gökler, I., &Y›lmaz, B. (2001). Travmatik savafl yaflant›lar› ve bunlar›n çocuklar üzerindeki etkileri. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 89-99. ÖK= Rouhana, N.N., & Bar-Tal, D. (1989). Psychological dynamics of intractable ethnonational conflicts. American Psychologist, 53(7) Hasta, D. (2001). Sri Lanka’da siyasal fliddet ve etnik çat›flma. Türk Psikoloji Bülteni, 21(Haziran), 27-35. ÖK= Rogers, J.D., Spencer, J., & Uyangoda, J. (1998). Sri Lanka, political violance and ethnic conflit. American Psychologist, 53(7), 771-777. Hisli fiahin, N. (2001). “Yarat›c› kötülük olarak gözü dönmüfl terörizm” ya da “insan›n kötülük kapasitesini anlamaya çal›flarak terörizme karfl› durmak” Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 46-48. ÖK= APA Uluslar aras› ‹liflkiler Birimi taraf›ndan 20 Eylül 2001’de yay›nlanan bildiri. 104 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Karaçanta, H. (2000). Kuzey ‹rlanda’da yaflanan çat›flma. Türk Psikoloji Bülteni, 16-17 (Mart-Haziran), 59-63. ÖK= Chains, E. & Darby, J. (1998). The conflict in Northern Ireland. Causes, consequences and controls. American Psychologist, 53 (7), 754-760.) Oral, N. (2001). Terörist sald›r›lar›n›n ard›ndan travma sonras› stres belirtilerinde iyileflme. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 64-75. ÖK= Ayalon, O. (1993). Posttraumatic stres recovery of terrorist survivors. In J. P. Wilson & B. Raphael (Eds.), International Handbook of Traumatic Stres Syndromes. NY: Plenum Pres. Yalç›n, A. (2001). Psiko-sosyal destek: Belgrad deneyimi. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 100-105. ÖK= Gasic-Pavisic, S., & Joksimovic, S. (1997). Psycho-social support: The Belgrade experience. In G. Zindovic-Vukadinovic, B. Trebjesanin, & s. Krnjajic (EDs), Children in the Times of Social Crises. Belgrade: Institute for Educational Research. Y›lmaz, B., & Gökler, I. (2001). Travmatik olaylarla baflaç›kma: Amerika’daki terörist sald›r›lar›. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 106-108. ÖK= Perry, B. D. (2001). Coping with traumatic events: terrorist attacks in the United States (Special comments for children and youth/ Special comments for caregivers). www.ChildTrauma.org 105 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 PS‹KOLOJ‹N‹N ALT ALANLARI GÜVENL‹ SÜRÜCÜLÜ⁄Ü ETK‹LEYEN ETKENLER Psk. P›nar Ç›nar* Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarflisine göre insan ilk önce karn›n› doyurma, susuzlu¤unu giderme, cinsel ihtiyaçlar›n› karfl›lama gibi fizyolojik ihtiyaçlar›n› gidermeye çal›flmaktad›r. Bunlar› karfl›lad›ktan sonra güven ihtiyac› basama¤›na gelinmekte; kifli kendini, efl ve çocuklar›n›, evini, arabas›n› tehlikelerden uzak tutmak, korumak istemektedir. ‹nsanlar trafik ortam›nda da bir yerden bir yere güvenlik içinde ulaflmay› amaçlamaktad›r. fiehirleraras› ulafl›mda güvenli bir yolculuk için kifli, kendi özel arac› varsa arac›yla m› yoksa otobüsle mi gidece¤ine, otobüsle gidilecekse hangi firman›n daha güvenli oldu¤una, kendi arabas›yla gidecekse de hangi saatte yola ç›kman›n, hangi yolu kullanman›n daha güvenli olaca¤›na karar vermektedir. Güvende olmak, insanlar›n doyurmak istedikleri önemli bir ihtiyaçlar›ysa neden trafik güvenli bir ortam de¤ildir? Neden trafik kazalar› önde gelen ölüm nedenleri aras›nda yer almaktad›r? Emniyet Genel Müdürlü¤ü Trafik ‹statistikleri’ne göre, 1999 y›l›nda toplam 438338 trafik kazas›nda 4596 kifli yaflam›n› yitirmifl ve 109899 kifli de yaralanm›flt›r. Ayn› kaynaklar 2000 y›l›nda kaza say›s›n›n 466375’e, yaral› say›s›n›n da 114089’a yükseldi¤ini, ölümlerin 3941’e düfltü¤ünü göstermektedir (Sümer ve Özkan, 2002). Bunun nedeni toplumun genelinin fizyolojik ihtiyaçlar›n› tam anlam›yla doyuram›yor ve güvenlik ihtiyac›n› göz *Lisans Ö¤rencisi, Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü E-posta: cinar@humanity.ankara.edu.tr ard› ediyor olmas› olabilir. fiehirleraras› otobüs ile yolculuk etmeyi düflünen bir kiflinin kendini en güvenli flekilde gidece¤i yere ulaflt›racak firmay› seçmesi beklenirken, toplum genelinin bilet fiyat› en düflük olan firmay› tercih etti¤i görülmektedir. Bu durum firmalar›n müflteri toplamak için nitelik yükseltme yerine fiyat k›rma yoluna gitmeleriyle sonuçlanmaktad›r. fiehir-içi trafikte de s›k s›k minibüs, dolmufl ve otobüs sürücülerinin bir müflteri daha fazla alabilmek için h›zlar›n› artt›rarak, ani manevralar yaparak, birbirlerinin önünü keserek kavgalara ya da trafik kazalar›na neden olduklar› görülmektedir. ‹fl verenleri taraf›ndan flehir içi halk otobüsü, flehirleraras› otobüs ve kamyon sürücülerinden de belli mesafeleri belli bir sürede kat etmeleri istenmektedir. Bu iste¤i yerine getirebilmek için de sürücüler taraf›ndan en çok h›z ihlali yap›lmaktad›r. Peter J. Cooper (1997) taraf›ndan yap›lan bir arfliv araflt›rmas›nda h›z ihlallerine iliflkin cezalar›n, di¤er ceza türlerine göre en yüksek düzeyde kaza s›kl›¤›yla iliflkili oldu¤u sonucuna ulafl›lm›flt›r. Sonuç olarak iflverenlerin h›zl› ulafl›m iste¤i kazalara neden olmaktad›r. H›zl› ulafl›m, iflveren için para, sürücü için ifl süreklili¤i demektir. Güvenli ulafl›msa, bu getiriler nedeniyle ikinci planda kalmaktad›r. Trafik ortam› insan, araç ve çevre olmak üzere üç temel alt sistemden oluflmaktad›r (Sümer, 1997; Yasak, 2000; Yasak, 2002). Trafik güvenli¤inde farkl› düzeylerde etkileri bulunan bu alt sistemlerin birbirleriyle olan etkileflimi sonucunda trafik ortam› güvenli ya da tehlikeli bir durum almaktad›r. Trafik alt yap›s›n›n (çevre) kazalardaki rolü geliflmifl ülkelerde %36 olarak saptanm›fl, kazalar›n %10’unun araçlardaki hatalardan ve %54’ünün ise insan etkeninden kaynakland›¤› bu- 106 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 lunmufltur (Yasak, 2002). Benzer flekilde, Coflkuno¤lu (1991) taraf›ndan yürütülen bir çal›flmada da sürücü hatalar›n›n %70-80, yaya hatalar›n›n %15-20, yolcu hatalar›n›n %1-5, araç ve yol hatalar›n›n ise %2-5 oranlar›nda kazalarda rol oynad›¤› saptanm›flt›r (Sümer ve Özkan, 2002). Bu nedenle trafik güvenli¤iyle ilgili sorunlar› çözmek için insan etkenine yo¤unlafl›lmaktad›r. Sürücünün araç kullan›m›nda ne oranda yetkin ve deneyimli oldu¤u, uzakl›k tahmini ve periferal alg› gibi fizyolojik özelliklerin düzeyi sürücülük becerileri; h›z yapma ya da trafik kurallar›n› ihlal etme gibi do¤rudan kaza riskiyle ilgili davran›fllar› ve trafik güvenli¤ine iliflkin tutumlar› da sürücülük davran›fllar›d›r (Sümer ve Özkan, 2002). Sürücülük becerilerinin düzeyi ve sürücülük davran›fllar›n›n trafik kurallar›na uygunlu¤u güvenli sürücülük biçimini belirlemektedir. Güvenli bir trafik ortam› için öncelikle sürücülerin güvenli sürücülük davran›fllar›n› benimsemeleri gerekmektedir. Sümer ve Özkan (2002) yapt›klar› bir çal›flmada, sürücülük becerisi yüksek ancak güvenlik becerisi düflük olan sürücülerin en yüksek düzeyde kaza yapan sürücüler oldu¤unu belirlemifllerdir. Kaza say›s› en az olan sürücüler ise her iki beceri düzeyinde de yüksek olan sürücülerdir. Araba kullanma becerisinin deneyim ile geliflmesine karfl›n, deneyimin artmas›, daha güvenli araç kullanma anlam›na gelmemektedir. Al›flt›rma yapma ve çeflitli trafik koflul ve ortamlar›na daha fazla maruz kalma, trafikteki becerilerde geliflmeye yol açaca¤› gibi, bireyin araç kullanma üzerindeki denetiminin de artmas›na ve güvenli¤e olan ilginin azalmas›na, yani riskli bir sürücülük tarz›na da yol açmaktad›r (Lajunen, 2002). Kazalar›n olmas›nda en büyük paya sahip olan, insan›n, güvenli sürücülü¤ünü etkileyen çeflitli de¤iflkenlerin oldu¤u görülmektedir. Bunlar kiflinin ihtiyaçlar›, istekleri, tutumlar›, yanl›fl ö¤renmeleri, dikkatsiz davran›fllar›, kiflilik ve demografik özellikleridir. Kazalara neden olan sürücü hata ve ihlalleri genellikle h›z, dikkat bozuklu¤u, kavflaklardan geçifl s›ras›nda verilen yanl›fl kararlar ya da alkollü araç kullanma olarak saptanm›flt›r (Yasak, 1996; Yasak, 1997). H›z Frans›z Jane Le Noir 1863’te ilk petrolle çal›flan arabay› yapt›¤›nda, araba saatte 6 kilometre. h›zla gitmekte ve kaza olmamaktayd›. Bu tarihten itibaren arabalar›n h›z› giderek artt›. ‹lk kaza 1889’da ABD’de oldu ve bir kifli öldü (Ayd›nalp, 1972). Motorlu araçlar›n h›z ve say›lar›n›n artmas›yla birlikte her y›l kaza say›s›n›n da artmaya devam etti¤i görülmektedir. Yüksek h›zla araç kullanmak k›sa güvenlik uzakl›¤›na, dolay›s›yla da ölümlü kazalara neden olmaktad›r. Sollama, arkadan çarpma ve araç denetimini kaybetmekten kaynaklanan kazalar›n hepsi afl›r› h›z ile iliflkili kazalard›r (Lajunen, 1999). Güvenli araç kullanabilmek için sürücünün kendi h›z› ile di¤er araçlar›n h›z›n› do¤ru bir flekilde tahmin edebilmesi gerekmektedir. Afl›r› h›z, sürücünün kendi h›z› ve di¤er araçlar›n h›z›n› alg›lamada hata yapmas›na neden olabilmekte ve alg›lamadaki bu hata artt›kça uygun güvenlik uzakl›¤›nda araç kullanma becerisi azalmakta, kaza riski de artmaktad›r. Er (2002), h›z ve uzakl›k alg›s›n›; “kiflinin çevresinde hareket eden nesnelerin h›z›n› ve uzakl›¤›n› alg›lamas›, alg›lad›¤› bu h›z›, kendi h›z› ve uzakl›¤› için referans olarak kullanmas› ve buna göre uygun tepki vermesi” olarak tan›mlamaktad›r. Bu tan›m kapsam›nda yap›lan bir çal›flmada; düflük h›zda giden bir sürücünün h›z tahminlerinin daha do¤ru oldu¤u, sürücünün h›z› artt›kça h›z tahminindeki do¤rulu¤un azald›¤› ve arac›n oldu¤undan daha düflük bir h›z107 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 da olarak tahmin edildi¤i sonucuna ulafl›lm›flt›r (Er, 2002). Düflük h›z tahminine yol açan di¤er bir etken de, uyar›lman›n uzun süre devam etmesi sonucu ortaya ç›kan al›flma etkisidir. Otobanlarda düzenli ve uzun sabit uyar›m›n sonras›nda ortaya ç›kan bu etki, sürücülerin özellikle otoban ç›k›fllar›ndaki gerçek h›zlar›n› oldu¤undan çok daha düflük olarak tahmin etmelerine ve h›zlar›n› azaltamamalar›na yol açmaktad›r (Er, 2002). Ifl›k’›n (1996) kamyon ve otobüs sürücülerinin h›z ve uzakl›k alg›lar›yla ilgili yapt›¤› çal›flmas›nda da bunu destekler flekilde, kamyon sürücülerinin h›z ve uzakl›k alg›lamas›n›n daha düflük oldu¤u bulunmufltur. Sabit bir h›zla, uzun süre, dura¤an bir ortamda araç kullanma kamyon sürücülerinin h›z tahmininde daha çok hata yapmalar›na neden olmaktad›r. Bu durum düflük h›z tahminine yol açan al›flma etkisiyle aç›klanabilmektedir. Görüldü¤ü gibi h›z›n, kazalar üzerinde baz› önemli etkileri bulunmaktad›r. Bunlar arac›n h›z› artt›kça durma uzakl›¤›n›n da artmas›, h›z› alg›lamadaki hatalar›n artmas› ve ani manevra ya da fren yapmak gereken durumlarda arac›n denetim d›fl›na ç›kma riskinin artmas›d›r. Dikkat Eksikli¤i Kazalara neden olan bir di¤er etken de dikkat eksikli¤idir. Bu konuda yap›lan araflt›rmalar, trafik kazalar›n›n %25-50 oran›nda sürücü dikkatsizli¤inden kaynakland›¤›n› göstermektedir (Er, 2002). Alkollü araç kullanma, yorgunluk, uykusuzluk, stres, cep telefonuyla konuflma gibi baz› durumlar dikkat, tehlikeyi önceden görme, çabuk tepki verme gibi yeteneklerin bozulmas›na neden olmakta ve kazalar meydana gelmektedir. Bir çok araflt›rmada alkol alan kiflilerin alkol almayanlara oranla daha fazla trafik kazas› yapt›klar› sonucuna ulafl›lm›flt›r (Karaçanta, 1997). Kaza yapanlar›n %9’unda alkol intoksikasyonu belirgin olarak, %15’inde kuflkulu olarak bulunmaktad›r. Saat 22’den sonra olan trafik kazalar›ndan ölenlerin ise %50’sinin alkol intoksikasyonu sonucu oldu¤u görülmektedir (Ayd›nalp, 1972). Kanada’da ölümle sonuçlanan kazalar›n %43’ünde, Amerika’da ise %60’›nda sürücünün alkollü oldu¤u saptanmaktad›r (Karaçanta, 1997). Kaza sonras›nda ya da trafik kurallar›na uymama nedeniyle tutuklanan kiflilere uygulanan kiflilik testleri sonucunda, bu kiflilerin hatal› araç kullanma s›kl›¤› fazla, sald›rganl›k düzeyi yüksek, alkollü araç kullanma e¤ilimleri ve haftal›k tükettikleri alkollü içki miktar› yüksek kifliler oldu¤u saptanm›flt›r (Yasak, 2002). Bir baflka çal›flmada da sald›rganl›k, risk alma, alkolizm ve di¤er sorunlu davran›fl özelliklerinin alkollü araç kullanma davran›fl›n›n %57’sini aç›klad›¤› bulunmufltur (Yasak, 2002). Jonah’›n (1997) bir çal›flmas›nda ise alkollü araç kullananlar›n di¤er sürücülere göre daha fazla heyecan aray›fl› içinde olduklar› bulunmufltur. Ayn› çal›flmada alkol kullanma ve heyecan aray›fl› aras›ndaki iliflki erkeklerde kad›nlara göre daha güçlü olarak bulunmufltur (Lajunen, 1999). Araflt›rmalara göre erkekler, kad›nlara göre alkollüyken araba kullanmaya daha fazla e¤ilimlidirler. Edinilen bulgular alkol tüketimi ve kötüye kullan›m›n›n da erkeklerde kad›nlara göre daha fazla oldu¤unu göstermektedir. Bu durum, alkol kullan›m›yla ilgili cinsiyet rollerindeki farkl›l›k ve kad›nlar›n vücut kütlelerinin daha az olmas›, alkolün y›k›m›n› sa¤layan midedeki bir enzimin kad›nlarda daha az bulunmas› ve kad›nlar›n alkolden daha kolay etkilenmeleri gibi biyolojik farkl›l›klarla aç›klanmaktad›r. Bu durumu aç›klayan bir 108 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 cinsiyet rol kuram›, alkol alman›n, kad›nl›k rolüne göre erkeklik rolü için çok daha önemli olan, güçlü hissetmeyi artt›rd›¤›n› ileri süren güç kuram›d›r (Lips, 2001). Alkol al›m›, enerji ve adrenalin düzeylerini artt›rmakta ve böylece kifliye varolan gücünün artt›¤›n› duyumsatmaktad›r. Sonuçta, kendini daha güçlü hisseden erkekler, alkollüyken araç kullanmakta bir sak›nca görmemekte ve alkollüyken bile araç kullanabilmeyi bir üstünlük olarak görmektedir. Kendini daha güçlü ve sert hissetme gere¤i duymayan kad›nlar ise güçlülükle ilgili duygular›n bir kayna¤› olarak görülen alkole, erkeklerden daha az gereksinim duymaktad›r. Selzer ve Vinokur’un (1974) yapt›¤› araflt›rmada da, sorunlu gençlerin alkol alma ve tehlikeli biçimde araba kullanma e¤iliminde olduklar› görülmektedir. Bu gençler alkolün kendilerini daha sald›rgan, korkusuz ve cesur yapt›¤›n› ileri sürmektedir (Karaçanta, 1997). Farrow’a (1989) göre de, bireyin alkolün etkisi alt›ndaki görüflleri, alkole ba¤l› tehlikeli araç kullanmay› etkileyen en önemli etkenlerden birisidir. Alkol, sald›rgan, yabanc›laflm›fl, kendini güçsüz hisseden kiflilere güçlülük duygusu vermektedir (Karaçanta, 1997). Alkollüyken araç kullanmayla belirli yafl gruplar› aras›ndaki iliflkiye bak›ld›¤›nda; 18-25 yafl grubundaki gençlerin daha çok trafik kazas› yapmalar›na karfl›n bu gruptakilerin alkollüyken kaza yapma oranlar›n›n di¤er yafl gruplar›ndakilerden daha yüksek olmad›¤› görülmektedir. 60 yafl›n üzerinde alkollü araç kullananlar›n say›s› ise bir hayli düflüktür (Karaçanta, 1997). Ayr›ca alkollü araç kullanmaktan kaynaklanan kazalardaki ölüm oranlar›n›n 15 ile 24 yafl aras› gençlerde son derece yüksek oldu¤u görülmektedir (Karaçanta, 1997). Dikkat eksikli¤ine neden olan di¤er bir etken de yorgunluk ve uykusuzluktur. Trafik fazlal›¤›, tekdüzelik, uzun süre araba kullanma, yorgunlu¤a neden olmaktad›r. Kamyon sürücüleri aras›nda yap›lan bir çal›flmada kazalar›n %60’›n›n yolculu¤un son üç saatinde oldu¤u görülmekte ve geçirilen gecenin yorgunlukta çok önemli oldu¤u yarg›s›na var›lmaktad›r (Ayd›nalp, 1972). Uzun y›llar yorgun ve uykusuz araç kullanan sürücülerde seçici dikkat ve dikkati toplama becerilerinde yetersizlikler bafllam›flsa, dikkatsizlik nedenli¤e ba¤l› tehlikeler daha da artmaktad›r. Bu sürücüler akan trafik ortam›nda flerit de¤ifltirmede, h›z ayarlamada ve öndeki arac› sollama davran›fllar›nda sorun yaflamakta, hatal› ve tehlikeli davran›fllarda bulunabilmektedir (Yasak, 2000). Alkol ve yorgunluk sürücünün dikkatinin niteli¤ini kötülefltirirken, sürücünün cep telefonuyla konuflmas›, araçtaki di¤er kiflilerle ilgilenmesi ya da önemli bir konuyu düflünmesi de dikkatin bölünmesine neden olmaktad›r. Dikkatin bölünmesi kiflinin sürüfl performans›n› düflürmekte ve hata yapma olas›l›¤›n› artt›rmaktad›r. Yap›lan çal›flmalarda sürücünün trafik koflullar›na tepki vermesi ve yol koflullar›n›n fark›na varmas› aç›s›ndan konuflman›n yo¤un içerikli olmas› ile havadan sudan konuflulmas› aras›nda anlaml› bir fark oldu¤u bulunmufltur (Ulup›nar ve Amado, 2004). Yo¤un içerikli bir konuda konuflulmas› sürücünün bölünen dikkatinin büyük bir bölümünü bu konuflmaya yönlendirmesine ve trafik koflullar›na yeterli düzeyde dikkat edememesine neden olmaktad›r. Kiflilik Özellikleri Belirli kiflilik özellikleri insanlar›n güvenli sürücülüklerini etkileyen nedensel etkenler olarak öne ç›kmaktad›r. Bunlar aras›nda sald›rganl›k, duygular› kontrol etmede yetersizlik, düflük zihin109 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 sel yönelim ve k›s›tl› problem çözme becerileri, heyecan ve uyar›m arama güdüsü, risk alma e¤ilimi, öfke, depresyon, sayg›nl›k ve güç aramaya yönelik davran›fllar ve A tipi davran›fl örüntüsü yer almaktad›r (Sümer, 1997; Sümer ve Özkan, 2002). Heyecan arama, risk alma, ruh sa¤l›¤›na iliflkin etkenler ve sald›rganl›¤›n da trafik kazalar›na yatk›nl›kla en yüksek düzeyde iliflkili kiflilik özellikleri oldu¤u gözlenmektedir (Lajunen, Sümer ve Özkan, 2001; Sümer ve Özkan, 2002). Tillman ve Hobbs (1949) çal›flmalar›nda, yüksek kaza yüzdesine sahip 20 taksi sürücüsünü, düflük kaza yüzdesi olan 20 sürücüyle baz› temel kiflilik özellikleri aç›s›ndan karfl›laflt›rm›flt›r. Araflt›rmalar, yüksek kaza yüzdesine sahip sürücülerin, di¤er sürücülerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda yayg›n aile sorunlar› yaflad›klar›, çocukluklar›nda suça yönelim gösterdikleri, çok az say›da u¤rafl ve arkadafla sahip olduklar›, duygusal olarak yeterince olgunlaflmam›fl, sorumsuz ve sald›rgan olduklar› yönünde bulgular ortaya koymaktad›r (Sümer, 1997). Berg’in (1994) yapt›¤› bir araflt›rmaya göre de kaza yapmada yüksek risk grubunda olan sürücülerin dikkati yo¤unlaflt›rmada sorun yaflad›klar› ve h›zl› araç kullanmaya e¤iliminde olduklar› görülmektedir. Ayr›ca, bu sürücüler trafik ortam›nda di¤erlerinin yapt›¤› hatalardan rahats›z olmakta, sald›rgan ve yar›flmac› davran›fllarda bulunmaktad›r. Düflük risk grubundaki sürücüler ise, daha sakin araç kullanmakta ve çok ender olarak sinirlenmektedir. Ayn› araflt›rmada düflük risk grubundaki sürücülerin araç kullan›rken neyin tehlikeli olup olmad›¤›na iliflkin daha fazla bilgi sahibi olduklar› ve h›zl› araç kullanman›n ve trafikte yar›flman›n zevk olmad›¤›na inand›klar› saptanm›flt›r (Yasak, 2002). Sürücünün o anki ruh durumu ya da heyecan arama, tehlikeleri göze alma düzeyi, risk alma e¤ilimi, sürücünün davran›fllar›n› ve kazaya yatk›nl›¤›n› belirleyen en önemli etkenlerin bafl›nda gelmektedir (Yasak, 2000). Jonah (1997) yapt›¤› literatür çal›flmas›nda kazalarla ve trafik ihlalleri ile heyecan aray›fl› aras›nda pozitif iliflkilerin bulundu¤unu belirtmektedir (Lajunen, 1999). Sümer ve Özkan’›n (2002) bir çal›flmalar›nda ise trafik ihlalleri ile heyecan arama aras›nda düflük düzeyde bir iliflki bulundu¤u görülmektedir. Zukerman’a (1979) göre heyecan aray›fl› farkl›, yeni ve karmafl›k duygu ve deneyim yaflama gereksinimidir. Bu nedenle, heyecan aray›fl›n›n genç erkekler aras›nda tehlikeli sürücülük stili, risk alma ve kazalarla ilgili önemli bir etken oldu¤u kabul edilebilmektedir (Lajunen, 1999). Heyecan aray›fl›n›n yan› s›ra motorlu araçlar›n baz› nitelikleri de risk alma e¤ilimini etkilemektedir. Günümüzde otomobiller iyi performans gösteren, güvenli otomobillerdir. Sürücüler kulland›klar› bu otomobillere çok güvendikleri için afl›r› risk alma e¤iliminde olabilmektedir. Bu da yol güvenli¤inin azalmas›na neden olmaktad›r. Arac›n güvenlik derecesinin düflük oldu¤u durumlarda ise sürücü daha az risk alma e¤ilimindedir. Sonuç olarak, sürücü arac›na çok fazla güvenemedi¤inde daha az risk almakta ve arac›n› daha az hata yaparak kullanmaktad›r (Karakitapo¤lu, 1997). Heyecan aray›fl› düflük ve yüksek olan kiflilerin uyar›lma ve dikkat düzeylerinin farkl›l›k gösterdi¤i ve bunun kiflilerin güvenli sürücülüklerini etkiledi¤i savunulmaktad›r. Martin’in (1986) yapt›¤› bir araflt›rma sonucunda heyecan aray›fl› yüksek olan sürücülerin belirli bir uyar›c›ya dikkat edip di¤erlerine dikkat etmemeyi gerektiren seçici dikkat görevlerinde, heyecan aray›fl› düflük olan sürücülerden daha baflar›l› oldu¤u; dikkatlerini 110 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yo¤unlaflt›rmalar› gereken sürekli dikkat koflullar›ndaysa heyecan aray›fl› yüksek olan sürücülerin di¤er sürücü grubundan daha baflar›s›z oldu¤u görülmektedir (Er, 2002). Horvath ve Zuckerman (1993) yüksek düzeyde heyecan arayan ve risk alan kiflilerin yapt›klar› ifllerde dikkatlerini seçici olarak zevk ya da ödüle yönelttiklerini, düflük düzeyde heyecan ve risk arayanlar›n ise dikkatlerini daha çok olas› olumsuz sonuçlar üzerinde yo¤unlaflt›rd›klar›n› ileri sürmektedir (Sümer ve Özkan, 2002). Böylece, düflük düzeyde heyecan ve risk arayanlar, tehlike yaratabilecek durumlar› daha önce fark ederek önlem alabilmektedir. Amerikan Ulusal Otoyol Trafik Güvenli¤i Örgütü kazaya neden olan sald›rgan araç kullan›m›n›, trafik ihlal ve hatas› olarak de¤erlendirmekte ve bunu arac›n tehlike yaratacak ya da insan ve mala zarar verecek flekilde kullan›lmas› olarak tan›mlamaktad›r. Yol sald›rganl›¤›na giren davran›fllar yak›n takip, sürekli selektör yapma, argo sözler söyleme ve uygun olmayan davran›fllar sergileme, gereksiz engellemelerde bulunma, sözel ve fiziksel sald›r› gibi davran›fllard›r (Fidan, 1999). Bir kiflilik özelli¤i olarak sald›rganl›¤›n da trafik ortam›nda s›kl›kla görülen k›zg›nl›k ve engellenme duygular› ile do¤rudan ba¤lant›l› oldu¤u ve öfkeli sürücülük tarz› nedeniyle kazalara yol açt›¤› bilinmektedir (Lajunen, 1999; Sümer ve Özkan, 2002). Lajunen ve Parker (2001) bir çal›flmalar›nda, öfkeli ve sald›rgan sürücülü¤ün trafik ortam›yla da iliflkili olmas›na karfl›n, sald›rgan kiflilerin genellikle sald›rgan sürücüler olma e¤iliminde olduklar›n› göstermektedir (Sümer ve Özkan, 2002). Amerika’da yap›lan bir çal›flmada da, sald›rgan sürücülerin alkollü araç kullanan sürücülerden daha fazla tehlike ya da kazaya yol açacak davran›fllarda bulunduklar› sonucuna ulafl›lm›flt›r (Fidan, 1999). 1995 y›l›nda ‹ngiltere’de yap›lan bir araflt›rmada, görüflülen sürücülerin %62’si geçmifle oranla yollarda daha fazla olumsuz davran›fllarda bulunduklar›n› belirtmektedir. Bunun nedeninin yollarda sald›rgan davran›fllara neden olabilecek yeni koflullar›n meydana gelmesi olabilece¤i savunulmaktad›r. Engellenme düzeyi yüksek olan sürücülerin sald›rgan davranma e¤ilimlerinin de yüksek oldu¤u görülmektedir. Engellenme ve sald›rganl›¤›n ortak temel nedeni ise yollardaki afl›r› trafik ve t›kanmalar olarak görülmektedir (Fidan, 1999). Shinar’›n (1999) engellenme ve sald›rganl›k aras›ndaki iliflkiye yönelik yapt›¤› çal›flmas›nda, engellenmeye u¤rayan sürücülerin kurallar› ihlal etmelerinde ve sald›rgan davran›fllarda bulunmalar›nda art›fl görülmektedir. Ayn› çal›flmada hafta içi yo¤un saatlerde araç kullanman›n hafta sonlar›na oranla daha stresli oldu¤u ve sürücülerin bu durumlarda daha sald›rgan davrand›klar› sonucuna ulafl›lmaktad›r. Ayr›ca, bir engellenme karfl›s›nda erkeklerin kad›nlara, gençlerin yafll›lara göre daha sab›rs›z ve sald›rgan davrand›klar› görülmektedir (Fidan, 1999). Güvenli sürücülü¤ü etkileyebilece¤i düflünülen bir di¤er kiflilik özelli¤i olan, A tipi kiflili¤e sahip olan kifliler aceleci, rekabetçi, sab›rs›z, gergin ve kolayca rahatlayamayan kiflilerdir. Bu özellikler tehlikeli sürücülük tarz›n›n da özellikleridir. Bu nedenle A tipi kiflili¤e sahip kiflilerin kaza yapmaya yatk›n olacaklar› varsay›labilmektedir (Lajunen, 1999). Evans, Palsane ve Carrere (1986) Hindistan ve ABD’de A tipi kiflilik özelliklerine sahip olan otobüs sürücülerinin, B tipi kiflilik özelliklerine sahip olanlara göre daha çok kaza yapt›klar›n› bulmufllard›r. A tipi kiflilik özelli¤ine sahip sürücülerin daha fazla fren yapt›klar›, her f›rsatta kornaya 111 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 bast›klar›, s›kl›kla di¤er araçlar› geçmeye çal›flt›klar› ve sollad›klar› görülmektedir (Sümer, 1997). Perry de (1986) A tipi kiflilik ölçe¤inden al›nan puanlar ile kazalar ve trafik ihlalleri aras›nda güçlü bir iliflki bulmufltur. West, Elander ve French’in çal›flmalar› da (1992) A tipi davran›fl ile h›zl› araç kullanma aras›nda bir iliflki oldu¤unu göstermektedir (Lajunen, 1999). Güvenli sürücülü¤ü etkileyen bir di¤er kiflilik özelli¤i olan denetim oda¤›; kiflinin, davran›fllar›n›n olaylar›n sonucunu ne derecede etkileyebilece¤ine olan inanc›d›r. Kifli kendi yaflam›n›, olay ve durumlar› kontrol edebilece¤ine, etkileyebilece¤ine inan›yor ve olanlar›n sorumlulu¤unu kabul ediyorsa iç denetimli, bunun tersine yaflam›n› etkileyen olaylar›n, durumlar›n flansa, kadere ba¤l› oldu¤una ya da baflka insanlar›n kontrolünde oldu¤una inan›yor ve bunlardan dolay› sorumluluk kabul etmiyorsa, d›fl denetimli olarak kabul edilmektedir. D›fl denetimli kifliler kendi yaflamlar›n› kontrol edemeyeceklerini ve baz› fleyleri de¤ifltirmenin olas› olmad›¤›n› düflündüklerinden, dikkatsiz davranmakta ve gerekli önlemleri almamaktad›r. Bu özelliklerinden dolay› d›fl denetim oda¤›n›n dikkatsiz sürücülük ve kaza yapmayla iliflkili olabilece¤i düflünülmektedir. Ancak bu konudaki araflt›rma sonuçlar› tutars›zd›r. Baz› araflt›rmac›lar denetim oda¤›n› kaza yapmayla iliflkili bulurken, baz› araflt›rmac›lar ise aralar›nda anlaml› bir iliflki bulamamaktad›r (Lajunen, 1999). Sürücülerin kiflilik özelliklerinin yan› s›ra psikolojik sa¤l›klar›n›n da kaza yapmayla iliflkili olabilece¤i yönünde bulgular elde edilmektedir. Tillman ve Hobbs (1949) afl›r› kaza e¤ilimi olan kiflilerin büyük ço¤unlu¤unun bireysel yaflamlar›nda da suç ifllemeye yatk›n ve bir anlamda sapk›n kifliler olduklar›n› belirtmektedir (Sümer ve Özkan, 2002). Benzer bir çal›flmada, Finch ve Smith (1970) ölümlü kazalarda kusurlu taraf olan sürücüleri araflt›rm›fl ve sürücülerin yaln›zca %20’sinde herhangi bir psikiyatrik tan› ya da psikolojik sa¤l›k sorunuyla karfl›lafl›lmad›¤› görülmüfltür (Sümer ve Özkan, 2002). Sümer ve Özkan’›n (2002) yapt›klar› bir çal›flmada da, trafik ihlalleri ile psikolojik belirtiler aras›nda yüksek düzeyde bir iliflki bulunmaktad›r. Psikolojik belirtilerle kaza yapma s›kl›¤› aras›ndaki iliflkiyi inceleyen Booysen ve Erasmus (1989) ise, kaza yapmayla en yüksek düzeyde iliflkili belirtilerin kayg› ve depresyon oldu¤unu belirtmektedir (Sümer ve Özkan, 2002). Lajunen, Corry, Summala ve Hartley (1996) sürücülerde kendine güven ve kontrol duygusunun trafik kurallar›n› göz ard› etmedeki rolünü incelemifller ve yeterli düzeydeki kendine güven duygusunun ak›c› bir sürücülük için gereken karar verme mekanizmas›n› sa¤lad›¤›n›, ancak afl›r› kendine güven duygusunun çok tehlikeli olabilece¤ini belirtmifllerdir. Araflt›rmac›lar kontrol duygusunun genel olarak kendine güven sorunuyla ilgili oldu¤unu, deneyimsiz sürücülerin trafikte kendine güven duygular› ve kontrol duygular› henüz yüksek olmad›¤›ndan trafik kurallar›n› istisnas›z ve tart›flmas›z uygulad›klar›n› ileri sürmektedir (Yasak, 2002). Genel olarak, yap›lan çal›flmalarda daha iyi seçici dikkate sahip, otoriteye sayg›s› yüksek, biliflsel yetenek düzeyi ve sorumluluk duygusu yüksek, araç kullanmay› bir zevk ve güç arac› olarak görmeyen ve savunmac› tutumlara sahip olan sürücülerin daha az kazaya kar›flt›klar› ve düflük risk grubunda olduklar› bulunmaktad›r. Demografik Özellikler Sürücülerin yafl, cinsiyet, e¤itim ve medeni durumlar›n›n güvenli sürücülüklerini ve kaza 112 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yapma yatk›nl›klar›n› etkiledi¤i sonucuna var›lan çeflitli araflt›rmalar bulunmaktad›r. Yaflla ilgili yap›lan araflt›rmalarda genç ve yafll› sürücülerin kazaya yatk›nl›klar›n›n yüksek düzeyde oldu¤u sonucuna ulafl›lm›flt›r (Lajunen, 1999; Yasak, 2002). En büyük risk grubunu ise 18-25 yafl aras›ndaki genç erkek sürücüler oluflturmaktad›r (Hodo¤lugil, 1997; Özüm, 1972; Sümer, 1997; Sümer ve Özkan, 2002). Genç sürücülerin kaza yapma nedenleri olarak, sürücü becerisindeki eksiklik, deneyim eksikli¤i, risk alma e¤ilimi, uyar›m ve heyecan peflinde koflma, grup bask›s› ve sayg›nl›k arama say›labilmektedir (Hodo¤lugil, 1997; Sümer, 1997). Ayr›ca, gençlerin sürücülük yeteneklerini abartma, kendini di¤erlerinden daha iyi sürücü olarak görme ve kazaya daha az kar›flacaklar›na inanma gibi hatal› alg›lamalar›, kazalara daha çok kar›flmalar›na neden olmaktad›r (Yasak, 2002). Yafll› sürücülerin kaza yapma nedenlerinin ise, görme, dikkat ve zihinsel süreçlerdeki yetersizlik, de¤iflen durumlara h›zl› tepki gösterememe ve araç kullanma yetene¤inde bozulma gibi fiziksel etkenler oldu¤u ileri sürülmektedir (Lajunen, 1999; Sümer, 1997). Bristow, Kirwan ve Taylor’›n (1982) sürücülük tarz›n›n biliflsel ve duygusal boyutlar›n› inceledikleri çal›flmalar›nda gençlerin yafll›lardan daha h›zl› araç kulland›klar›, ancak iki grubun da güvenli araç kullanmad›¤› görülmektedir. Çünkü hem gere¤inden h›zl› hem de gere¤inden yavafl araç kullanmak tehlike yaratmakta ve risk grubuna girmektedir. Stelmach ve Nahom’un (1992) motor yeteneklere yafl›n etkisinin incelendi¤i bir çal›flmalar›nda, yaflla birlikte sürücülükle ilgili baz› motor yeteneklerin yavafllad›¤›n› ve bunun trafik ortam›nda risk yaratabildi¤ini destekleyen bulgular elde edilmifltir. Sümer ve Özkan’›n (2002) yapt›klar› bir çal›flmada sürücü yafl› artt›kça ihlal ve hata oranlar›n›n azald›¤›, araç kullanma ve güvenli sürücülük becerilerinin artt›¤› bulunmufltur. Yafl artt›kça sollama e¤iliminde, flehir içi ve flehirleraras› h›zda ve heyecan aramada azalmalar oldu¤u gözlenmektedir. Trankle da (1990), 18-21 yafl aras› genç erkek sürücülerin 35-45 yafl aras› orta yafl grubundaki erkek sürücülere göre trafik ortamlar›n› daha az riskli alg›lad›klar›n› bulmufltur. Ayn› çal›flmada, kad›n sürücülerde ise yafla göre de¤iflen risk alg›s›na iliflkin bir sonuç bulunmam›flt›r (Yasak, 2002). Cinsiyet farkl›l›¤›na bak›ld›¤›nda ise, erkek sürücülerin kad›n sürücülere göre daha çok kaza yapt›klar› bulunmaktad›r (Lajunen, 1999; Sümer, 1997). Yap›lan araflt›rmalarda böyle bir sonucun ortaya ç›kmas›n›n erkek sürücülerin daha çok araç kullanmalar›ndan kaynaklanabilece¤i düflüncesiyle araç kullanma süreleri ayn› olan kad›n ve erkek sürücülerle çal›flmalar yap›lm›flt›r. Bu çal›flmalar›n sonucunda da kad›n ve erkeklerin birbirine yak›n kaza oranlar›na sahip olduklar› ancak erkeklerin daha ciddi kazalar yapt›klar› ortaya konmaktad›r (Lajunen, 1999; Sümer, 1997). Parker, Reason, Manstead ve Stradling (1995) de erkeklerin kad›nlara göre h›z s›n›r› ihlali, alkollü araç kullanma ve risk alma sonucu kaza geçirmeye daha çok yatk›n olduklar›n› belirtmektedir. Maycock, Lockwood ve Lester (1991) ise kad›nlar›n her yaflta erkeklerden daha az kaza yapma risklerinin oldu¤unu ve aralar›ndaki bu fark›n genç sürücüler için daha büyük oldu¤unu belirtmektedir (Lajunen, 1999). Bristow ve arkadafllar›n›n (1982) yapt›klar› bir çal›flmada da, erkeklerin kad›nlardan daha h›zl› araç kulland›¤› belirtilmektedir. Ayn› çal›flmada, erkeklerin genç yafllarda daha h›zl› sürücülerken, kad›nlar›n genç yafllarda daha yavafl araç kulland›klar› ve kad›n sürücülerin 113 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 ileriki yafllarda araç kullanma h›zlar›n› artt›rd›klar› görülmektedir. Erkek sürücülerin kad›n sürücülerden daha çok kaza yapt›klar›n› ve trafik kural› ihlalinde bulunduklar›n› destekleyen bir veri kayna¤› da psikoteknik de¤erlendirmeye girme s›kl›klar›d›r. Psikoteknik de¤erlendirme merkezlerine gelen sürücülerin %1’inin kad›n, %99’unun ise erkek sürücüler oldu¤u görülmektedir (Amado, 2001). Er’ in (2002) yapt›¤› bir çal›flmada, çarp›flma zaman›na iliflkin erken ve geç tahmin hatalar› karfl›laflt›r›ld›¤›nda, deneyimsiz sürücülerin deneyimlilerden ve kad›n sürücülerin erkeklerden daha fazla güvenlik pay› b›rakacak flekilde, daha çok erken tahmin hatalar› yapt›klar› bulunmufltur. Yeterli güvenlik pay› b›rakmama da kazalara neden olan bir etken olarak görülmektedir. Güvenli sürücülükle e¤itim düzeyi aras›ndaki iliflkiye bak›ld›¤›nda ise, beklenenin tersine e¤itim düzeyinin artmas›yla güvenli sürücülü¤ün azald›¤› görülmektedir. Ege Üniversitesi Psikoteknik De¤erlendirme Merkezi’ne gelen sürücülerde yap›lan inceleme sonuçlar›na göre, sürücülerin ehliyetlerinin al›nma nedeni ile e¤itim düzeyleri aras›nda bir iliflki bulunmaktad›r. Bu sonuçlara göre, merkeze baflvuran sürücülerden ilkokul mezunu olanlar›n %71’i alkol, %23’ü h›z nedeniyle gelirken, üniversite mezunlar›n›n %41’i alkol, %59’u h›z nedeniyle gelmektedir (Amado, 2001). Sümer ve Özkan’›n (2002) yapt›klar› bir çal›flmada da sürücülerin e¤itim düzeyi yapt›klar› trafik hatalar›yla anlaml›, ancak düflük düzeyde bir iliflki göstermektedir. Elde edilen bulgulara göre, e¤itim düzeyi artt›kça güvenli sürücülük becerisinin azald›¤› görülmektedir. Düzensiz, mutsuz ve çat›flmal› bir ev yaflam› da sürücülerin kaza yapma olas›l›klar›n› artt›rmaktad›r. Evli sürücülerin bekar ve dullara göre 1/2 ile 1/3 oran›nda daha az kaza yapt›klar›, en fazla kazan›nsa boflanm›fl sürücüler taraf›ndan yap›ld›¤› görülmektedir (Ayd›nalp, 1972). Donovan, Marlett ve Salzberg (1983) bekar olan 45 yafl›n üzerindeki erkeklerle dul ve boflanm›fl ya da ayr›lm›fl olan 25 yafl›n alt›ndaki erkeklerin her yafltan evli erkeklere oranla kaza yapma riskinin daha yüksek oldu¤unu belirtmektedir (Sümer, 1997). Yanl›fl ‹nan›fllar Kiflinin yetenek ve becerileri kadar trafik kurallar›na ne anlam verdi¤i, arabas›n›n onun için ne demek oldu¤u, güvenlik bilincinin geliflip geliflmedi¤i de çok önemlidir. Sürücülük kapasitesi kiflinin arac› güvenli kullanabilmek için gerekli potansiyele sahip olup olmad›¤›n› belirlerken, tutum ve inançlar da kiflinin bu potansiyel ile ne yapaca¤›n›, nas›l bir sürücülük davran›fl› gösterece¤ini belirlemektedir. Sürücülerin tutum ve inançlar›n›n bir k›sm›n› oluflturan baz› yanl›fl inançlarsa güvenli sürücülü¤ü kötü yönde etkilemektedir. Güvenli sürücülü¤ü kötü yönde etkileyen en önemli yanl›fl inançlardan ikisi, d›fl denetim oda¤› tarz› düflünce yap›s› ve kendine afl›r› güveni ifade eden inançlard›r. ‘Yaz›m›zda varsa olur’, ‘s›ram gelmiflse kimse engel olamaz.’, ‘ Allah beni korur’, ‘bana bir fley olmaz’, ‘ben asla kaza yapmam’ gibi yanl›fl düflünce kal›plar›na sahip sürücüler gerekli önlemleri almay›p, dikkatsiz ve trafik kurallar›na uymayan biçimde araç kullanabilmektedir. Morelock, Hingson, Smith ve Lederman (1985), Amerikan nüfusunun ancak beflte birinden daha az›n›n emniyet kemerini devaml› olarak takt›¤›n› saptam›flt›r. Araflt›rmada e¤itim ve gelir düzeyi düflük kiflilerin, gençlerin, alkol ve uyuflturucu kullanan kiflilerin emniyet kemerini daha az kulland›klar› bulunmufltur. Bu kiflilerde emniyet 114 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 kemerinin koruyucu olmad›¤›, yaralanma riskini azaltmayaca¤› ve kemer kullan›m›n›n rahats›z edici oldu¤u görüfllerinin bask›n oldu¤u belirlenmifltir. Ayr›ca, çal›flmaya kat›lan sürücülerin kendilerine araba kullanma konusunda son derece güvendikleri ve herhangi bir kaza yapabileceklerini dahi düflünmedikleri görülmektedir (Yasak, 2002). Hovardao¤lu (1997) ‘usta floför’ kavram›n› inceledi¤i araflt›rmas›nda, trafik ortam›n›n güvenli¤ini bozabilecek baz› inançlar› incelemifltir. Araflt›rman›n sonuçlar›na göre, sürücülerin %79’unun arac›n h›z›n›, arac›n özelliklerine göre belirlemenin ustal›k oldu¤una, %34’ünün az miktarda alkol alman›n trafi¤e ç›kma aç›s›ndan zararl› olmad›¤›na inand›klar› görülmektedir. Sürücü Gruplar› Sürücüler yapt›klar› kaza say›s›, trafik kural› ihlali, güvenli sürücülük, kiflilik özellikleri, tutum ve inançlar bak›m›ndan farkl›l›klar göstermektedir. Bu özelliklerin ayn› sürücü grubuna dahil sürücülerde benzer, farkl› sürücü gruplar›na dahil sürücüler aras›nda ise farkl› olabilece¤i düflünülmektedir. Yap›lan araflt›rmalarda hangi sürücü gruplar›n›n daha çok güvenli sürücü davran›fllar›na sahip oldu¤u, kaza yapt›¤›, trafik kural› ihlali yapt›¤› ya da trafik kurallar›yla ilgili yanl›fl inançlara sahip oldu¤u incelenmektedir. Trafik ‹statistik Y›ll›¤› 1999 kay›tlar›na göre otobüs kazalar› bütün kazalar›n %4.51’ini ve ölümlü kazalar›n %7.01’ini, a¤›r vas›ta kazalar› bütün kazalar›n %23’ünü ve ölümlü kazalar›n %33’ünü oluflturmaktad›r (Sümer ve Özkan, 2002). Ifl›k’›n (1996) yapt›¤› bir çal›flmada kamyon sürücülerinin h›z ve uzakl›k alg›lamas›n›n otobüs sürücülerinden daha düflük oldu¤u görülmektedir. Bu nedenle kamyon sürücüleri h›z ve uzakl›k alg›s› bak›m›ndan daha riskli bir grup olarak görülebilmektedir. Sümer ve Özkan’›n (2002) otomobil, taksi, dolmufl, otobüs ve a¤›r vas›ta sürücüleriyle yapt›klar› çal›flmalar›nda, otomobil sürücülerinin di¤er sürücü gruplar›ndan daha yüksek e¤itim düzeyine sahip olduklar›, a¤›r vas›ta sürücülerinden daha fazla sollama e¤iliminde olduklar›, hem flehir içi hem de flehirleraras› yollarda bütün sürücü gruplar›ndan daha h›zl› araç kulland›klar› ve daha s›k sürelerle alkol ald›klar› görülmektedir. Taksi sürücülerinin ise otobüs sürücülerinden daha fazla kaza yapt›klar›, a¤›r vas›ta sürücülerine oranla daha fazla sollama yapt›klar› ve otomobil sürücüleri d›fl›ndaki sürücülerden daha h›zl› araç kulland›klar› gözlenmektedir. Ayn› araflt›rmada otomobil sürücülerinin taksi ve a¤›r vas›ta sürücülerinden daha yüksek düzeylerde heyecan arama e¤ilimine sahip olduklar› da saptanm›flt›r. Yasak’ ›n (2002) flehirleraras› otobüs sürücüleri ve flehir içi araç kullanan sürücülerle yapt›¤› araflt›rma sonucunda, flehirleraras› otobüs sürücülerinin di¤er sürücülere göre daha az risk ald›klar› ve sald›rgan sürücülük e¤ilimine sahip olduklar›, daha az ihmal, hata ve kural ihlali yapt›klar›, daha az trafik öfkesi yaflad›klar› bulunmufltur. Ayn› araflt›rmada flehirler aras› araç kullanan sürücülerin kendi yetenek ve usta floförlük becerilerinden farkl› olarak yol, yolcu, araç gibi etkenleri daha fazla dikkate ald›klar› ileri sürülmektedir. Hovardao¤lun’ un (1997) özel araç ve ticari araç (taksi ve dolmufl) sürücüleriyle yapt›¤› çal›flmas›nda da ticari araç sürücülerinin ‘az miktarda alkol alman›n trafi¤e ç›kma aç›s›ndan zararl› olmad›¤›’ inanc›na, özel araç sürücülerinden daha çok sahip olduklar› görülmektedir. Ayn› çal›flmada usta sürücünün trafikte ani hareketler yapabilmesi, uzun süre araç kullanabilmesi ve trafik ›fl›¤› yeflilden sar›ya döndü¤ünde geçebilmesi ile ilgili inançlara ticari araç sürücülerinin daha fazla sahip oldu¤u sonucuna var›lm›flt›r. 115 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Fidan, M. (1999). Yol sald›rganl›¤›: Artan trafik yo¤unlu¤u sürücüleri daha dikkatsiz yapmaktad›r. Türk Psikoloji Bülteni, 15, 71-72. Sonuç Trafik ortam›n›n alt sistemlerinden biri olan insan trafikte yaflanan bir çok sorunun ana kayna¤› olarak görülmektedir. Bu nedenle, bu ortam› en çok etkileyen sürücüler üzerine çeflitli araflt›rmalar yap›lmaktad›r. Bu araflt›rmalar güvenli trafik ortam›n› sa¤lamay› ve güvenli sürücüyü tan›mlamay› amaçlamaktad›r. Bu do¤rultuda, sürücülerin güvenli sürücülük davran›fllar›n› benimsemelerinin ve sürücülük becerilerinin yüksek düzeyde olmas›n›n trafik ortam›n› güvenli bir duruma getirece¤i ileri sürülmektedir. Bunun yan›nda güvenli sürücülü¤ü etkileyen h›z, dikkat, kiflilik özellikleri, demografik özellikler, yanl›fl inan›fllar ve dahil olunan sürücü grubu gibi de¤iflkenlerin de etkisi incelenmektedir. Yap›lan çal›flmalarda bu de¤iflkenlerin güvenli sürücülük üzerinde belirgin etkilerinin oldu¤u görülmekte, ancak baz› de¤iflkenlerle ilgili olarak çeliflkili araflt›rma sonuçlar›na da rastlanmaktad›r. Trafik psikolojisinin daha çok yeni bir alan oldu¤u göz önünde tutulursa, bu çeliflkilerin yap›lacak çal›flmalarla giderilebilece¤i ya da bu çeliflkili bulgulara neden olan etkenlerin belirlenebilece¤i düflünülmektedir. Kaynaklar Amado, S. (2001). Ege Üniversitesi Psikoteknik De¤erlendirme Merkezi. Türk Psikoloji Bülteni, 7 ( 20 ), 99-101. Ayd›nalp, K. (1972). Trafik kazalar›nda kifli psikolojisinin rolü. 8. Milli Psikiyatri ve Nöroloji Bilimler Kongresi, 25-30 Eylül. Marmaris. Bristow, J., Kirwan, B. & Taylor, D.H. (1982). Cognition and affect in measures of driving style. Ergonomics, 25(10), 935-940. Hodo¤lugil. M. (1997). ‹srail’de genç sürücüler. Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 6 ), 24-26. Hovardao¤lu, S. (1997). “ Trafik kurallar›na uymam çünkü hakl›y›m”: Sürücü davran›fllar›na sosyal psikolojik bir bak›fl. 3p Dergisi, 5 ( 3), 188-196. Ifl›k, ‹. Y. (1996). Türkiye’deki trafik kazalar›na bir yorum: Otobüs ve kamyon floförlerinin mesafe ve h›z alg›lama yetenekleri aras›ndaki fark. Türk Psikoloji Bülteni, 2 ( 5 ), 56-58. Karaçanta, H. fi. (1997). Alkol ve trafik psikoloji. Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 6 ), 15-18. Karakitapo¤lu, Z. (1997). Yol güvenli¤i, risk alma e¤ilimi ve davran›fl uyumu. Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 6 ), 30-32. Lajunen, T. (1999). Trafik kazalar›na yatk›nl›kta kiflilik özelliklerinin rolü: Araflt›rma bulgular› ve yöntemsel sorunlar. Türk Psikoloji Yaz›lar›, 2 ( 4 ), 97-107. Lajunen, T. (2002). Sürücü davran›fl ve performans›n›n araflt›r›lmas›: Yöntem ve uygulama. Türk Psikoloji Yaz›lar›, 5 ( 9-10), 105-119. Özüm, K. (1972). Türkiye’de trafik kazalar› ve kazaya kar›flan floförlerin psikolojik yönden incelenmesi. 8. Milli Psikiyatri ve Nöroloji Bilimler Kongresi, 25-30 Eylül. Marmaris. Parker, D., Reason, J., Manstead, A. & Stradling, S. (1995). Driving errors, driving violations and accident involvement. Ergonomics, 38(5), 1036-1048. Stelmach, G.E. & Nahom, A. (1992). Cognitive-motor abilities of the elderly driver. Human Factors, 34(1), 53-65. Sümer, N. (1997). Trafik kazalar›nda kiflilik faktörleri. Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 7 ), 61- 66. Sümer, N. (2002). Trafik kazalar›nda sosyal psikolojik etmenler : Sürücü davran›fllar›, becerileri ve sosyal politik çevre. Türk Psikoloji Yaz›lar›, 5 ( 9-10 ), 1-36. Sümer, N. & Özkan, T. (2002). Sürücü davran›fllar›, becerileri, baz› kiflilik özellikleri ve psikolojik belirtilerinin trafik kazalar›ndaki rolleri. Trafik Psikoloji Dergisi, 17 ( 50), 1-22. Ulup›nar, P. & Amado, S. (2004). Trafikte telefon kullan›m› sürücü dikkatini etkiler mi? XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi, 7-11 Eylül. ‹stanbul Bilgi Üniversitesi, ‹stanbul. Yasak, Y. (1996). Türk Psikologlar Derne¤i trafik psikolojisi çal›flma grubu 1996 y›l› faaliyet raporu. Türk Psikoloji Bülteni, 2 ( 5 ), 59-63. Yasak, Y. (1997). Sürücü seçimi, sürücü davran›fllar›n› gelifltirme ve rehabilitasyon.Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 6 ), 29-30. Cooper, P.J. (1997). The relationship between speeding behavior and crash involvement. Journal of Safety Research, 28, 8395. Yasak, Y. (2000). Güvenli sürücülükte yetenek ve becerilerin önemi. Türk Psikoloji Bülteni, 16-17, 113-118. Er, N. (2002). Sürücünün biliflsel süreçlerini anlamak: Trafik güvenli¤i için ne kadar gerekli ve yeterli? Türk Psikoloji Yaz›lar›, 5 ( 9-10 ), 37-63. Yasak, Y. (2002). Trafik kazalar›yla iliflkili sürücü tutum ve davran›fllar›. Ankara: Ankara Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü (Psikoloji Anabilim Dal›). Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi. 116 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 TEKNOLOJ‹ ve YAfiAM ‹NTERNET‹N PATOLOJ‹K KULLANIMINA ‹L‹fiK‹N ARAfiTIRMALAR Özgen Yalç›n* Teknoloji, insan ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için kullan›lan araçlardan biridir. Bu arac›n, fiziksel ihtiyaçlar› oldu¤u kadar psikolojik ihtiyaçlar› doyurmak için de kullan›ld›¤› söylenebilir. Günümüzde, teknolojinin bir getirisi olan internetin, bireyin, psikolojik baz› ihtiyaçlar›n› karfl›lad›¤› ve onun psikolojisini do¤rudan etkiledi¤i ileri sürülebilir. Birey-internet etkilefliminin do¤urdu¤u sonuçlar psikolojik bozukluklara varabildi¤inden, konu psikologlar›n ve araflt›rmac›lar›n ilgisini çekmektedir. Bu makalenin amac›, internetin birey üzerindeki etkilerine odaklanm›fl psikolojik araflt›rmalar›n genel bir görüntüsünü vermektir. Öncül Araflt›rmalar Öncelikli olarak akademik ve askeri araflt›rmalarda kullan›lmak üzere gelifltirilmifl bir araç olan internet, son y›llarda profesyonel alan›n egemenli¤inden ç›km›fl, günlük yaflamda da kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Günlük yaflamda internet, chat yapmak, online oyun oynamak, haber gruplar›na girmek, e-mail gönderip almak, web sayfalar›n› ziyaret etmek, program indirmek, destek gruplar›na kat›lmak, bilgi protokollerinden yararlanmak gibi çeflitli amaçlar do¤rultusunda kullan›lmaktad›r. Gündelik internet kullan›m›n›n, bu yollarla, yeni bir fenomen olarak birey yaflam›na girmesi, internetin birey üzerinde baz› olumsuz etkiler yaratt›¤›na dair spekülasyonlar› da beraberinde getir*Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Lisans Ö¤rencisi mifltir. Bu durum, fenomenin psikolojik bir konu olarak ele al›nmas›na neden olmufltur. Konunun psikoloji literatüre girifli, internetin ba¤›ml›l›k yap›c› bir araç oldu¤u iddias› üzerinden gerçekleflmifltir. Goldberg (1996), bir flaka olarak haz›rlad›¤› DSM-IV parodisinde, maddeyi kötüye kullanma kriterlerinden yola ç›karak internet ba¤›ml›l›¤› kriterleri oluflturmufltur. Bu kriterlerin ciddiye al›nd›¤›n› gören Goldberg, kriterlerinde düzeltmeler yapm›fl, bu kriterlerin iflaret etti¤i durumu da “internet ba¤›ml›l›¤› bozuklu¤u” olarak adland›rm›flt›r. ‹nternet ba¤›ml›l›¤›n›n ilk iflevuruk tan›m› ise Young (1996a) taraf›ndan yap›lm›flt›r. ‹nternet ba¤›ml›l›¤›n› “sarhofl edici niteli¤i olmayan bir dürtü kontrolü bozuklu¤u” olarak tan›mlayan Young, elektronik destek gruplar›ndan, gazete reklamlar› arac›l›¤›yla ya da hiperlinklerle ulaflt›¤› 605 gönüllü dene¤e, patolojik kumar oynama kriterlerinden yola ç›karak haz›rlad›¤› ve internet ba¤›ml›l›¤› kriterlerini temel alarak yap›land›rd›¤› bir internet ba¤›ml›l›¤› ölçe¤i uygulam›flt›r. Oluflturdu¤u sekiz kriterden1, befl ya da daha fazlas›n karfl›layanlar› internet ba¤›ml›s› olarak tan›mlayan Young, deneklerin % 66’s›n›n internet ba¤›ml›s› oldu¤unu bildirmektedir. Benzer bir araflt›rmada Brenner (1997), haftada en az 19 saat internet kullan›m›n› alt s›n›r olarak ald›¤› örneklem grubuna, genelde ev ve ifl yaflam›ndaki aksakl›klar› içeren 10 kriterlik bir ölçek uygulam›fl; deneklerin % 80’inde söz konusu kriterlerin en az beflini gözlemlemifltir. Brenner, bu 1 Bu sekiz kriter (a) internet hakk›ndaki düflüncelerle kafan›n meflgul olmas› (b) doyum sa¤layabilmek için sürekli artan kullan›m zaman› (c) kullan›m› b›rakmak ya da kontrol için baflar›s›z çabalar (d) planlanandan daha s›k kullan›m (e) kullan›m› b›rakt›¤›nda yorgun, al›ngan, s›k›nt›l› hissetmek (f) sosyal çevre ve ifl hayat›n› ihmal etmek (g) internet kullan›m içeri¤i ve zaman› hakk›nda yalan söylemek (h) kötü ruh halinden kaçmak için kullanmakt›r. 117 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yüksek oran› araflt›rmas›n›n s›n›rl›l›klar›ndan seçkisiz örneklem kullanmamas›na (ölçeklerin web üzerinden uygulanmas›na) ba¤lamaktad›r. ‹nternet kullan›c›lar›n›n büyük bir ço¤unlu¤unu internet ba¤›ml›s› olarak niteleyen bu iki araflt›rmadan (Young, 1996a; Brenner, 1997) farkl› olarak Scherer (1997), araflt›rmas›nda 381 kolej ö¤rencisinden %13’ünü internet ba¤›ml›s› olarak saptam›flt›r. Scherer, internet ba¤›ml›l›¤›n› tan›mlamak için madde kötüye kullan›m›na paralel olarak haz›rlad›¤› on problemden en az üçüne sahip olmay› kriter olarak alm›flt›r. Uygulaman›n internet üzerinden de¤il, ka¤›t kalem testi olarak yap›lm›fl olmas› dikkat çekicidir. Öncül Araflt›rmalar›n S›n›rl›l›klar› Öncül araflt›rmalara ilk elefltiriler örneklem seçiminin yanl›l›¤› konusunda yap›lm›flt›r. Martin ve Schumacher (2000), online örneklemlerle yap›lan çal›flmalar› (Young, 1996a; Brenner, 1997), kendini internet ba¤›ml›s› olarak tan›tan birinin online ankette zaten internet ba¤›ml›s› ç›kaca¤›n› ileri sürerek elefltirmektedirler. Griffiths (2000), kullan›c›n›n karfl›s›na ç›kan (hiperlink) anketlerin uygulanmas›na dayal› örneklemlerin kayg› verici oldu¤unu; zaman›n›n ço¤unu bu tarz anketleri doldurarak geçiren pek çok orta yafll› kad›n oldu¤u göz önüne al›nd›¤›nda, bu tip örneklem gruplar›n›n sa¤l›kl› olamayaca¤›n› belirtmektedir. Griffiths, bu bak›mdan bu konudaki en sa¤l›kl› çal›flmalar›n daha detayl› veri kullan›ld›¤›ndan, vaka çal›flmalar› oldu¤unu ileri sürmektedir. Kaltiala-Heino, Lintonen ve Rimpela (2004), 12- 19 yafllar›ndaki 7292 Finlandiyal› kolej ö¤rencisiyle yapt›klar› çal›flmada deneklerin % 85’inin internet kullan›c›s› olmalar›na karfl›n yaln›z %2’sinin internet ba¤›ml›s› oldu¤unu saptam›fllard›r. Bu düflük oran›n nedenini online ölçek kullan›lmamas›na ve seçkisiz örneklem kullanmalar›na ba¤layan Kaltiala-Heino ve arkadafllar›, online ölçek- lerin bireyde önyarg› oluflturdu¤unu öne sürmektedirler. Tart›flmal› Bir Kavram: “‹nternet Ba¤›ml›l›¤›” Konuyla ilgilenen araflt›rmac›lar internetle iliflkili bir bozuklu¤un varl›¤› konusunda ortak görüfltedirler. Ancak, bu bozuklu¤un tan›mlanmas› ve etiyolojisi konusunda farkl›l›klar göze çarpmaktad›r. Marks (1990), daha çekici olmalar› bak›m›ndan ba¤›ml›l›klar›n saplant›lardan ayr›lmas› gerekti¤ini iddia ederek, kimyasal ve davran›flsal olmak üzere iki tür ba¤›ml›l›k oldu¤unu ileri sürmektedir. Marks’›n bu ay›r›m›ndan yola ç›kan Griffiths (1996), kumar oynama ve yemek yeme gibi internet kullan›m›n›n da ba¤›ml›l›k yapabilece¤ini ve davran›flsal ba¤›ml›l›k olarak nitelendirilmesi gerekti¤ini, bu üç bozuklu¤un temel bileflenleri bak›m›ndan (göz önünde bulundurma, tolerans, yoksunluk, duygudurum de¤ifliklikleri, çat›flma ve nüksetme) alkolizmden ya da eroin ba¤›ml›l›¤›ndan hiçbir fark› olmad›¤›n› ileri sürmektedir. Holmes (1997), Griffiths’in internet ba¤›ml›l›¤› aç›klamas›n› fazla genelleyici oldu¤u için yetersiz bulmakta ve her tür teknolojik al›flkanl›¤›n parçalar›yla araflt›r›lmas› gerekti¤ini söylemektedir. Ona göre, örne¤in seks al›flkanl›¤› olan birey, internette uzun zaman harcayacak ve bu zaman›n› as›l amac› olan objelerle (resim, film, erotik chat odalar›) geçirecektir. Holmes, bu bireyin interneti araç olarak kulland›¤›n›, dolay›s›yla onu internet ba¤›ml›s› olarak de¤erlendirmemizin mümkün olmad›¤›n› belirtmektedir. Suler (1999) ise, teknolojik ba¤›ml›l›klar›n çok yönlü olarak de¤erlendirilmesi gerekti¤ini, telefon, tv, internet gibi iletiflim araçlar›n›n siberuzay (cyberspace) ba¤›ml›l›¤› ad› alt›nda toplanabilece¤ini söylemektedir. 118 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Young (2000), “internet ba¤›ml›l›¤›”n›n çeflitli davran›fllar› ve dürtü denetimi sorunlar›n› kapsayan genifl bir kavram oldu¤unu belirtmekte ve internet ba¤›ml›l›¤›n›, zorlant›lar› tetikleyen ba¤lanma biçimlerine göre befl alt grupta toplamaktad›r.2 Davis (2001), internet ba¤›ml›l›¤› kavram›na karfl› ç›kmaktad›r. Ba¤›ml›l›¤›n literatürde geçen tan›m›ndaki “fizyolojik olma” önkoflulunu vurgulayan Davis, DSM-IV’ de maddenin kötüye kullan›m› ya da patolojik kullan›m›nda ba¤›ml›l›k teriminden bahsedilirken; patolojik kumar oynama s›n›fland›rmas›nda bu terimin geçmedi¤ine dikkat çekmektedir. Davis, internetten kaynaklanan bozukluklar› tan›mlarken “patolojik internet kullan›m› (PIU)” terimininin kullan›lmas›n› önermektedir. Shapira ve arkadafllar› (2003) ise, internete ba¤l› bozukluklar›, davran›fl›n meydana gelmesinden sonra bireyin rahatlama veya zevk hissetti¤i bir tür dürtü kontrolü bozuklu¤u olarak tan›mlamakta ve bunu “sorunlu internet kullan›m›” terimiyle ifade etmektedirler. “‹nternet Ba¤›ml›lar› ….” Kimleri internet ba¤›ml›s› olarak nitelendirece¤iz? Bu konudaki temel kal›pyarg›, bilgisayar ba¤›ml›lar›n›n genç, bilgisayar ve teknolojiyle ilgili, içekapan›k, sosyal beceriden yoksun ve özyeterlili¤i düflük erkek bireyler olduklar› yönündedir (Brenner, 1997; Martin ve Schumacher, 2000). Brenner, yafllar›n›n getirdi¤i rol karmaflas›ndan ötürü internet kullan›m›nda daha fazla sorunla karfl›laflt›klar›ndan, ba¤›ml›lar›n ço¤unlu¤unu genç kullan›c›lar›n oluflturdu¤una dikkat çekmektedir. Kaltiala-Heino, Lintonen ve Rimpela (2004) da, kiflilik gelifliminin ve olgunlaflman›n ortas›nda olduklar›ndan ergenlerin, ba¤›ml›l›k yap›c› araçlar (madde ba¤›ml›l›¤› veya afl›r› internet kullan›m›) karfl›s›nda incinebilirliklerinin yetiflkinlere oranla yüksek oldu¤unu belirtmektedirler. Bu kal›p yarg›lardan farkl› olarak Young (1996b), 43 yafl›ndaki bir ev han›m›yla yapt›¤› röportaj sonucunda, ev han›m›n›n, bilgisayar ve teknolojiyle ilgisi olmamas›na ve di¤er ba¤›ml› kal›p yarg›s› tan›mlar›na uymamas›na karfl›n, internette yap›lan chat yüzünden internet ba¤›ml›l›¤› semptomlar› gösterdi¤ini ve internet ba¤›ml›s› oldu¤unu belirtmektedir. Bireyler neden afl›r› internet kullanmaktad›rlar? Hangi tür kullan›m patolojiktir? ‹nternet kullanan baz› bireyler kullan›mdan olumsuz etkilenirken, baz›lar› neden etkilenmemektedir? Araflt›rmac›lar, bu sorular›n cevab›na ulaflmak için internetin patolojik kullan›m›n› s›n›fland›rmaya ve bireyin dinamikleriyle olas› iliflkilerini ortaya ç›karmaya çal›flmaktad›rlar. Suler (1996), Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarflisiyle iliflkilendirdi¤i siberuzay ba¤›ml›l›¤›n›n, toplumsal ihtiyaçlara hitabeden yönleriyle efllefltirilip tan›mlanabilece¤ini ve bu yönüyle örne¤in, internette chat yapan bir ev han›m›yla internette oyun oynayan bir çocu¤un eylemlerinin nedenlerine iliflkin bir ayr›m yap›labilece¤ini öne sürmektedir. Young (1996a), araflt›rmas› sonucunda internet ba¤›ml›lar›n›n büyük ço¤unlu¤unun interneti chat yapmak (ba¤›ml›lar›n % 35’i) ve internet üzerinden oynanan rol oyunlar› (ba¤›ml›lar›n % 28’i) oynamak için kulland›klar›n› bildirmektedir. ‹nternet ba¤›ml›lar›n›n, sosyal iliflkilerin ön planda oldu¤u bu iki servisi seçmelerinin anlaml› oldu¤unu bildiren Young (1997), do¤rudan etkileflim ve anonimli¤in, ba¤›ml›lar›n do¤rudan cinsel doyum ve sosyal destek sa¤lamalar›na; yeni personalar yaratarak, güç ve onay almalar›na olanak sa¤lad›¤›n› söylemektedir. Ayr›ca bunlar›n, ba¤›ml›larda azalan 2 (a) yetiflkin web sitelerinin sanal seks ve sanal porno için zorlant›l› kullan›m›n› içeren “sanal cinsel ba¤›ml›l›k”, (b) online iliflkilere afl›r› kat›l›m› içeren “sanal iliflkiler ba¤›ml›l›¤›”, (c) zorlant›l› online kumar veya al›flverifli içeren “a¤ zorlant›lar›”, (d) zorlant›l› bir flekilde web’de dolaflma ve veri aramay› içeren “afl›r› bilgi yüklenmesi” ve (e) zorlant›l› bilgisayar oyunu oynamay› içeren “bilgisayar ba¤›ml›l›¤›” 119 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 yaln›zl›k, artan özsayg› ve hoflnutluk (euphoria) duygular›na yol açt›¤›n› ve bunun olumlu pekifltireç etkisi yaratarak, afl›r› internet kullan›m› davran›fl›nda bulunmalar›na neden oldu¤unu ileri sürmektedir. Griffiths (1998), befl internet kullan›c›s›n› inceledi¤i vaka çal›flmas›nda, befl vakan›n da, interneti en çok sosyal görüflme, özellikle internette chat yapmak (IRC) için kulland›klar›na dikkat çekmektedir. ‹nternet ba¤›ml›l›¤› semptomlar›n› gözledi¤i iki vakas›n›n interneti baz› bireysel eksikliklerini (fiziksel görünüm, iliflkiler, arkadafls›zl›k, bafla ç›kma gibi) gidermek için kulland›klar›n› bildiren Griffiths, baz› durumlarda online iliflkilerin, önyarg›lar› ortadan kald›rd›¤› için psikolojik olarak sa¤l›kl› olabilece¤ini öne sürmektedir. Patolojik internet kullan›m›n›n medya ve baz› psikologlar taraf›ndan abart›ld›¤›n› belirten Davis (2001) ise, gelifltirmifl oldu¤u biliflsel-davran›flç› patolojik internet kullan›m› modelinde, patolojik kullan›m›n gerçek durumlar›n›, yapay olanlar›ndan ay›rabilmek için iki tip PIU tan›mlamaktad›r: (1) ‹nternetin özgül bir ifllevinin (online kumar, online cinsel servisler, online al›flverifl servisleri, online müzayede servisleri) kullan›m›n› içeren, internetin yoklu¤unda da varl›¤›n› sürdürebilecek nitelikteki “özgül patolojik internet kullan›m›” ve (2) internetin daha çok sosyal boyutuyla iliflkili olan, belirgin bir hedef olmadan yaln›zca zaman öldürmek için kullan›m›n› da içeren “genellenmifl patolojik internet kullan›m›”. Özgül kullan›m›n zaten varolan patolojiden ileri geldi¤ini savunan Davis, genellenmifl kullan›m›n internet kullan›m kaynakl› patolojilerin ortaya ç›kmas›nda belirleyici oldu¤unu öne sürmektedir. Davis, Flett ve Besser (2002), patolojik internet kullan›m›n›n dört alt boyutunu belirlemifllerdir. Bunlar: (a) internet hakk›nda saplant›l› düflünceleri ve internet kullan›m›n›n azalt›lamamas›n› içe- ren “azal›c› dürtü kontrolü” (b)internetle iliflkili de¤ersizlik ve depresif bilifller içeren “yaln›zl›k/depresyon boyutu” (c)“sosyal destek boyutu” ve (d) interneti stres verici olay ve durumlardan kaç›nmak için kullan›m› içeren “dikkat da¤›t›c› boyut”. Hangi tür kullan›m›n patolojik oldu¤una dair benzer bir sonuca Song ve arkadafllar› farkl› bir görüfl do¤rultusunda ulaflmaktad›rlar. Song, LaRose, Eastin ve Lin (2004), internet ba¤›ml›l›¤›n›n, hazlar ve internet kullan›m› aras›nda bir tür uyar›c›-tepki iliflkisi oldu¤unu söylemektedirler. Onlara göre, ba¤›ml›l›¤›n ilk aflamalar›nda kullan›c›lar, girdikleri web sitelerini etkin olarak seçmekteyken, sonraki aflamalarda interneti kullan›mlar› koflullu davran›fllara dönüflmekte, kullan›m-haz iliflkisi, uyar›c›-tepki iliflkisi haline gelmektedir. ‹nternetten al›nan hazz›, hazz›n iki alt boyutunu (süreç ve içerik hazz›n›) temel alarak yedi alt faktörde toplayan Song ve arkadafllar›, bu faktörlerden (a) sanal cemaat, (b) estetik deneyim, (c) oyalay›c›l›k ve (d) kiflisel statü’yü süreç hazz›; (e) bilgi arama ve (f) parasal telafi’yi içerik hazz›; (g) iliflki deste¤i’ni ise hem süreç hem de içerik hazz› olarak tan›mlamaktad›rlar. Araflt›rmalar›n›n sonucunda, internet ba¤›ml›l›¤›na yatk›nl›¤›n, süreç hazlar›yla pozitif iliflkisini saptarken; içerik hazlar›yla herhangi bir iliflkisine rastlamam›fllard›r. Hamburger (2002) ise, kullan›m farkl›l›klar›n›, (i) e¤lence ve kullan›m için farkl› aktiviteleri kullananlar, (ii) yaln›zca elektronik posta kullananlar, (iii) çeflitli servisleri dar s›n›rlarla kullananlar ve (iv) az miktarda servisi genifl s›n›rlarla kullananlar olmak üzere 4 gruba ay›rmaktad›r. Ek olarak, bireylerin neden kullan›m farkl›l›klar›na gitti¤ini ve internete karfl› ba¤›ml›l›k gelifltirdiklerini hipotetik olarak, kapanma arzusu, liderlik, kontrol oda¤›, risk alma, kiflilik yap›s›n›n ilgi profilleri gibi baz› kiflilik faktörleri ile anlamland›r›- 120 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 labilece¤ini belirtmektedir. Lin ve Tsai (2002), 753 Tayvanl› yüksek okul ö¤rencisi üzerinde, duyu arama ve internet ba¤›ml›l›¤› aras›ndaki iliflkiye bakt›klar› araflt›rmalar›nda, duyu araman›n alt faktörlerinden kapsaml› duyu arama ve kontrolü gevfletmenin internet ba¤›ml›lar›nda, ba¤›ml› olmayanlara oranla yüksek oldu¤unu bulmufllard›r. Buna karfl›n, gruplar aras›nda yaflam deneyimi arama ve heyecan ile macera arama alt faktörlerinde herhangi bir farka rastlamam›fllard›r. Lin ve Tsai, kontrolü gevfletmenin ba¤›ml›larda daha az olmas›n›, internet arac›l› etkileflimlerin, anonimlik özelli¤ine ba¤lamaktad›rlar. Onlara göre, anonimlik, bireyin di¤erlerinin yarg›lamalar›yla daha az ilgilenmesine olanak tan›maktad›r. Bu durum, bireyin daha düflük öz-fark›ndal›k gelifltirmesine neden olmakta ve ketlenmeyi azaltmaktad›r. Harman, Hansen, Cochran ve Linsey (2005) ise, internette anonimli¤in, internetle iliflkilendirilen zay›fl›klar› aç›klay›c› bir özellik oldu¤unu ileri sürmektedirler. ‹lkö¤retim ö¤rencileri üzerinde yapt›klar› araflt›rmaya göre, internette yüksek oranda numara yapma davran›fl› sergileyen çocuklar düflük özsayg›, yüksek sosyal anksiyete, zay›f sosyal beceriler ve yüksek sald›rganl›k gelifltirmektedirler. Ancak, bu çocuklarda internet kullan›m s›kl›¤›na ba¤l› olarak söz konusu de¤iflkenlerde herhangi bir fark görülmemektedir. Bu sonuçlardan yola ç›kan Harman ve arkadafllar›, internette anonimli¤in çocuklar› numara yapma davran›fl›na yöneltti¤ini, numara yapma davran›fl›n›n da çocuklarda düflük özsayg›, yüksek sosyal anksiyete, zay›f sosyal beceriler ve yüksek sald›rganl›k de¤erlerine yol açt›¤› belirtmektedirler. konuyla iliflkili araflt›rmalar›n hangi tür kullan›m›n patolojik oldu¤una dair aç›klamalar›, “sosyal iliflkiler” ortak paydas›nda birleflmektedir. Araflt›rmac›lar (Young, 1997; Griffiths, 1998; Lin ve Tsai, 2002; Harmann ve ark. 2005), patolojik kullan›mda sosyal iliflkilerin bu denli yo¤un olmas›n›, internetin anonimlik özelli¤ine ba¤lamaktad›rlar. Araflt›rmalar›n ortak görüflünden yola ç›k›larak gündelik internet kullan›m›, etkileflim içeren ve içermeyen olmak üzere iki genel bafll›k alt›nda toplanabilir. Etkileflim içermeyen kullan›m, kullan›c›n›n yaln›z bilgiye eriflti¤i; herhangi bir flekilde geribildirim vermedi¤i kullan›m olarak tan›mlanabilirken, etkileflim içeren kullan›m bilgi al›n›m›n›n yan› s›ra bilgi iletiminin de oldu¤u kullan›m olarak tan›mlanabilir. “‹nternet Ba¤›ml›lar›”n›n Tercihleri: Sosyal ‹liflkiler Araflt›rmalar göstermektedir ki (Young, 1996; Davis, 2001; Davis ve ark., 2002; Song ve ark., 2004), internete ba¤l› patolojilerin gözlemlendi¤i bireyler, internetin etkileflim içeren kullan›m›n› tercih etme e¤ilimindedirler. Etkileflim içeren kullan›mda (e-mail, IRC gibi) sosyalli¤in yo¤un olmas› beklenir. Oysa, Kraut ve arkadafllar›n›n yapm›fl oldu¤u araflt›rmada bir paradoks gündeme gelmektedir. Kraut, Patterson, Lundmark, Kiesler, Mukophadhyay ve Scherlis (1998), 73 aileden 169 kifliye bedava internet donan›m› ve ulafl›m› sa¤layarak, bu kiflileri birer senelik periyodlarla iki sene boyunca gözlemlemifllerdir. Deneklerin interneti s›kl›kla iletiflim amac›yla kulland›klar›n› belirttikleri araflt›rmada, öntest ve sontest tekni¤inden yararlanm›fllard›r. ‹nterneti fazla kullanmaya bafllayanlarda yaln›zl›¤›n artt›¤›n›, sosyal çevrenin darald›¤›n›, sosyal iliflkilerin zay›flad›¤›n›, aile içi iletiflimin azald›¤›n› ve depresyonun artt›¤›n› saptam›fllard›r. ‹nternete ba¤l› bozukluk gösteren bireylerin özelde hangi web servislerini, neden kulland›klar›na iliflkin görüfller çeflitlidir. Bununla birlikte, Etkileflim içeren internet kullan›m›n› tercih eden bireylerin sosyal iliflkilerinin zamanla zay›flamas› paradoksal bir durumdur. Kraut, Kiesler, 121 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Boneva, Cummings, Helgeson ve Crawford (2001), paradoksu birey dinamiklerinden içedönüklük ve d›fladönüklük faktörleriyle aç›klamaya çal›flmaktad›rlar. Onlara göre, afl›r› internet kullan›m›, d›fladönük ve sosyal deste¤i yüksek olan bireylerde sosyalli¤i artt›r›rken; içedönük ve sosyal deste¤i düflük olan bireylerde sosyalli¤i azaltmaktad›r. LaRose, Eastin ve Gregg (2001) ise , Kraut ve arkadafllar›n›n (1998) ileri sürdü¤ü internet paradoksunu, Bandura’n›n sosyal biliflsel kuram› çerçevesinde aç›klamaya çal›flmaktad›rlar. LaRose ve arkadafllar› internet arac›l› iletiflimin, bireylere sosyal destek sa¤lad›¤›ndan, depresyonu yat›flt›rma etkisine sahip oldu¤unu; ayr›ca, internetten kaynaklanan stres verici etkileflimlerin depresyona yol açabildi¤ini, ancak öz-etkinli¤in bu stresin etkisini tersine çevirdi¤ini iddia etmektedirler. ‹nternetin sosyalli¤i azaltmas›n›, internetin anonimlik özelli¤ine ba¤layan Young ve Rodgers (1998), internet ba¤›ml›l›¤› ve depresyon aras›nda anlaml› bir iliflki saptam›fllard›r. Bu sonucu aç›klarken, birebir göz temas›, dokunma, duyma gibi karfl›l›kl› etkileflimin bulunmad›¤› anonim bir iletiflime olanak sa¤lamas› aç›s›ndan internetin depresifler için cazip bir ortam olabilece¤ine iflaret etmektedirler. Young ve Rodgers, iliflkinin di¤er boyutunun da göz önünde bulundurmakta, yani, internetle afl›r› meflgul olman›n yaratt›¤› sosyal izolasyonun bireyleri depresyona itebilece¤ini de belirtmektedirler. Sonuç ‹nternete iliflkin sorunlar ilk kez Amerikal› bir kad›n›n, internet yüzünden kocas›n›n kendisini ihmal etti¤i iddias›yla açm›fl oldu¤u bir davayla gündeme gelmifltir. Daha sonra, internet yüzünden sorunlarla karfl›laflm›fl bireylerin klini¤e baflvurma nedenleri, genellikle sosyal iliflkilerdeki aksakl›klar üzerinden olmufltur. ‹nternete ba¤l› bir sorunun hem nedenlerinde hem de sonuçlar›nda sosyalleflme sorununun rol oynad›¤› söylenebilir. Birey, sosyal ihtiyaçlar›n› di¤er bireylerle etkileflime girerek karfl›lamaktad›r. Ancak teknoloji, birey etkilefliminde alternatif araçlar sundu¤undan beri bu etkileflimin niteli¤i de¤iflmifl midir? Parklarda, sokaklarda, kafelerde di¤er bir deyiflle, gerçek mekanlarda yüzyüze kurulan etkileflimlerle, bir ekran karfl›s›nda kurulan etkileflimin niteli¤i ve doyuruculu¤u bir tutulabilir mi? Konu bir flekilde sanal olan›n, gerçe¤in yerine geçip geçemeyece¤i, gerçe¤i tam olarak karfl›lay›p karfl›layamayaca¤› sorununa gelmektedir. Filozof Baudrillard, “Günümüzde gerçe¤in yerini sanal alm›flt›r. Sanal gerçek dünyay›, salt gerçekli¤e uygun bir flekilde kusursuz olarak yeniden üretmekte ve böylelikle gerçekli¤e son vermektedir.”3 sözleriyle belki de bu duruma iflaret etmektedir. Psikologlar›n görevi sonuçlar›n etkisine bakmak oldu¤u kadar nedenleri de bulup ç›karmak oldu¤undan, internetin sanal olma niteli¤inin derinlemesine bir çözümlemesi, nedenlere iliflkin bilgi verebilir. Sanal ile gerçe¤in ‘ne’li¤i üzerine tart›flmalarda öncelik filozoflar›nd›r. Psikolog ise, ancak sanal olan›n insan iliflkilerine etkisini gözlemleyebilir. Bu ba¤lamda, internet üzerinden yap›lacak bir etkileflimle gerçek dünyada yap›lan etkileflimi karfl›laflt›rmaya giderek sonuçlar› izleyebilir. Kuflkusuz, gerçeklefltirilecek kültürler aras› araflt›rmalarla yap›lacak saptamalar da alana büyük katk› sa¤lanacakt›r. Kaynaklar Brenner, B. (1997). Psychology of computer use: XLVII. Parameters of Internet use, addiction: The first 90 days of the Internet usage survey. Psychological Reports, 80, 879-882. Davis, R. A. (2001). A cognitive-behavioral model of pathological Internet use. Computers in Human Behavior, 17(2001), 187-195. 3 Baudrillard, J. (1975). Anahtar Sözcükler: 54. 122 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 Davis, R. A., Flett, G. L. & Besser, A. (2002). Validation of a new scale for measuring problematic Internet use: Implications for pre-employement screening. CyberPsychology and Behavior, 5(4), 331-345. Goldberg, I. (1996). Internet addiction disorder: Diagnostic criteria. 17 fiubat 2006, http://www.psychom.net/iadcriteria.html Griffiths, M. (1996). Behavioural addiction: an issue for everybody? Employee Counselling Today, 8(3). 19-35. Griffiths, M. (1998). Does Internet and computer ‘addiction’ exist?: Some case study evidence. 17 fiubat 2006, http://www.sosig.ac.uk/iriss/papers/paper47.htm Griffiths, M. (2000). Internet addiction - time to be taken seriously? Addiction Research, 8(5), 413-418. Hamburger, Y. A. (2002). Internet and personality. Computers in Human Behavior, 18 (2002), 1-10. Harman, J. P., Hansen, C. E., Cochran, M. E. & Linsey, C. R. (2005). Liar, liar: Internet faking but not frequency of use affects social skills, self-esteem, social anxiety and aggression. CyberPsychology and Behavior, 8(1), 1-6. Holmes, L. (1997). Pathological Internet use-some examples. 17 fiubat 2006, http://mentalhealth. about.com/cs/sexaddict/a/intaddict.htm Kaltiala-Heino, R., Lintonen, T. & Rimpela, A. (2004). Internet addiction? Potentially problematic use of the Internet in a population of 12-18 year-old adolescents. Addiction Research and Theory, 12(1), 89-96. Kraut, R., Patterson, M., Lundmark, V., Kiesler, S., Mukophadhyay, T. & Scherlis, V. (1998). Internet paradox: A social technology that reduces social involvement and psychological well-being? American Psychologist, 53(9), 1017-1032. Kraut, R., Kiesler, S., Boneva, B.,Cummings, J., Helgeson, V. & Crawford, A. (2001). Internet paradox revisited. Journal of Social Issues, a special issue. LaRose, R., Eastin, M. S. & Gregg, J. (2001). Reformulating the Internet paradox. social cognitive explanations of Internet use and depression. Journal of Online Behavior, 1 (2), 1-22. Lin, S. S. J. & Tsai, C. (2002). Sensation seeking and internet dependence of Taiwanese high school adolescents. Computers in Human Behavior, 18, 411-426. Marks, I. (1990). Behavioural (non-chemical) addictions. British Journal of Addiction, 85, 1389-1394 Morahan-Martin, J., Schumacher, P. (2000). Incidence and correlates of pathological Internet use among college students. Computers in Human Behavior,16(2000), 13-29. Scherer, K. (1997). College life on-line: Healthy and unhealthy Internet use. Journal of College Student Development, 38(6), 655-665. Shapira, N. A., Lessig, M. C., Goldsmith, T. D., Szabo, S. T., Lazoritz, M., Gold, M. S. & Stein, D. J. (2003). Problematic Internet use: Proposed classification and diagnostic criteria. Depression and Anxiety, 17, 207-216. Song, I., LaRose, R., Eastin, M. S. & Lin, C. A. (2004). Internet gratifications and Internet addiction: On the uses and abuse of new media. CyberPsychology and Behavior, 7(4), 384-394. Suler, J. (1996). Why is this thing eats my life?. 17 fiubat 2006, http://www.rider.edu/~su ler/psycyber/eatlife.html Suler, J. (1999). Computer and cyberspace addiction. International Journal of Applied Psychoanalytic Studies, 1, 359-362. Young, K. S. (1996a). The Emergence of a new clinical disorder. CyberPsychology and Behavior, 1(3), 237-244. Young, K. S. (1996b). Psychology of Computer Use: XL. Addictive use of the Internet: A case that breaks the stereotype. Psychological Reports, 79, 899-902. Young, K. S. (1997, A¤ustos). What makes the Internet addictive: Potential explanations for pathological Internet use. Paper presented at the 105th annual conference of the American Psychological Association, Chicago, IL. Young, K. S. ve Rodgers, R. C. (1998). The relationship between depression and Internet addiction. CyberPsychology and Behavior, 1(1), 25-28. Young, K. S. (2000). Therapeutic issues with Internet-addicted clients. New Therapist, 7, 12-13. 123 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 SEL‹M HOCA’NIN FARELER‹ Prof. Dr. Selim Hovardao¤lu METROSEKSÜEL FARELER‹N ÖZELL‹KLER‹ Metroseksüel fareler, baz› özellikleriyle di¤er farelerden farkl›d›r. “Metroseksüel fare olarak m› do¤ulur; yoksa metroseksüellik sonradan edinilmifl bir özellik midir?” tart›flmalar›n› bir kenara b›rak›rsak, metroseksüel farelerin ay›r›c› yanlar›n› flöyle özetleyebiliriz: Metroseksüel fareler her zaman kendine güvenlidir ve tüm koflullama deneylerinde baflar›l› olacaklar›na inan›rlar. Metroseksüel farelerin pedala basma tarzlar› vard›r ve bu tarz, birikici kay›t cihazlar›ndaki kay›tlarda kendini belli eder. Metroseksüel fareler, kendilerine güven duyduklar› için, hem kafeste hem de koflullama kutusunda rahat davran›rlar ve deneycilerini de rahatlat›rlar. Bir araflt›rmac›n›n deyifliyle, “metroseksüel farelerle deney yapmak, romantik bir akflam yeme¤i kadar rahatlat›c›d›r”. Deney s›ras›nda, pekifltirme tarifesini yanl›fl tahmin edip, buna göre davranan metroseksüel fareler, bu yanl›fll›¤›n sorumlulu¤unu üstlenirler. Metroseksüel fareler, koflullama kutusuna girmeden önce kiflisel bak›mlar›n› en iyi ve zevkli biçimde yaparlar. Daima temiz yaflad›klar› için, b›y›k, saç, difl, t›rnak, kuyruk bak›m›na özen gösterirler. Genelde yorucu deney sonralar›nda masaj, sauna gibi seçenekleri tercih ederler. Ayr›ca düzenli olarak spor yaparlar. Faaliyet tekerle¤ini çevirmek, özellikle tercih ettikleri spor dal›d›r. Kontrolü sevdikleri için pekifltireç kontrolünün kendilerinde olmas›, performanslar›n› artt›r›r. Di¤er yandan, en nefret ettikleri deneyler, çaresizlik deneyleridir ve bu deneylerde, köpeklerden bile daha kötü bir performans sergilerler. Metroseksüel farelere yaln›zca pekifltireç vermek yeterli de¤ildir. Deneyciden övücü sözler iflitmek, metroseksüel farelerin pedala basma performans›n› artt›r›r. Ayr›ca bak›ml› ve düzgün giyimli deneyciler de, metroseksüel farelerin moralini olumlu etkileyip, performanslar›n› artt›r›r. Metroseksüel fareler, difli farelerle oldu¤u kadar, kad›n deneycilerle de flört etmeye bay›l›rlar. Özellikle deney s›ras›nda, bayan deneyciyle yapt›klar› sohbet, vazgeçemedikleri al›flkanl›klar›d›r. Deney ve deneyciyle oldu¤u kadar, kendileriyle de dalga geçmek metroseksüel farelerin ay›r›c› özelliklerindendir. Metroseksüel bir fareyle deney yap›yorsan›z, onun yaln›z performans›na de¤il, genel görünümüne ve söylediklerine de dikkat edin. Metroseksüel fareler do¤rular› söylemeyi tercih etti¤inden, deneyinizin olas› bozucu de¤iflkenleri hakk›nda da size önemli ipuçlar› verebilirler. Üstelik baflka fareler gibi argo ve küfürlü konuflmad›klar›ndan, deney s›ras›ndaki sohbetleriniz size keyifli dakikalar yaflatacakt›r. Metroseksüel fareler, yapt›klar› ifli sevdiklerinden, onlarla yapaca¤›n›z deney sonras› (postexperimental) görüflmeler, ufkunuzu epeyce geniflletecektir. Sonuç olarak, bir araflt›rma asistan›n›n ifadesiyle söylersek, metroseksüel farelerle deney yapt›¤›n›zda, metroseksüel deneyci olmay› ö¤renirsiniz. 124 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 KONGRE ve SEMPOZYUMLAR Yurtiçi 28-29 Nisan 2006 Psikosomatik T›p Buluflmalar›-II “Psikanaliz ve Sinirbilim” Cerrahpafla Oditoryum-‹stanbul Düzenleyenler: Cerrahpafla T›p Fakültesi Psikiyatri AD, Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi BD Türk Psikosomatik Psikoterapi Derne¤i Davetli Konuflmac›lar: Vam›k Volkan (Virginia Üniversitesi,ABD), Lynn W. Reiser (Yale Üniversitesi, ABD), Morton Reiser (Yale Üniversitesi, ABD), Kaarina Lethon (Finlandiya), Johannes Lethonen (Kuopio Üniversitesi,Finlandiya) Bilimsel Yaz›flma Adresi: Prof. Dr. Mine Özmen GSM: 0 542 523 25 38 e-posta:drmineozmen@yahoo.com Organizasyon: Arga Organizasyon/Bosfor Turizm Tel: 0 212 244 73 91 Fax: 0 212 251 45 11 e-posta:psikanaliz2006@argaorganizasyon.com www.psikosomatiktipbulusmalari.org 2-6 May›s 2006 10th EARA Conference Düzenleyen: European Association for Research on Adolescence Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araflt›rmalar› Merkezi Yer: Antalya Web: http://eara2006.ebuline.com Haziran 2006 15. Anadolu Psikiyatri Günleri Yer: Samsun Düzenleyen: Türkiye Psikiyatri Derne¤i Ondokuz May›s Üniversitesi T›p Fakültesi Psikiyatri AD Web: www.psikiyatri.org.tr 12-16 Temmuz 2006 Dünya Psikiyatri Birli¤i (WAP) Uluslararas› Kongresi Yer: ‹stanbul Düzenleyen: Dünya Psikiyatri Birli¤i (WAP) Destekleyen: Türkiye Psikiyatri Derne¤i Türk Nöropsikiyatri Derne¤i Web: www.psikiyatri.org.tr 6-8 Eylül 2006 XIV. Ulusal Psikoloji Kongresi Düzenleyen: Türk Psikologlar Derne¤i Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yer: Hacettepe Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi, Ankara Web: www.psikon06.hacettepe.edu.tr Yurtd›fl› 16-21 Temmuz 2006 26th International Congress of Applied Psychology (ICAP 2006) Yer: Atina - Yunanistan Düzenleyen: International Association of Applied Psychology Hellenic Psychological Society Association of Greek Psychologists Web: www.erasmus.gr/congresses/ ICAP2006/ 17-22 Temmuz 2006 16th International Congress of Group Psychotherapy Düzenleyen: International Association of Group Psychotherapy Yer: SaoPaulo, Brezilya Web: www.eventus.com.br/iagp 125 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 TEMS‹LC‹LER ADANA Masum Ayd›n Tel.: 322 329 09 84 mahsun-aydin@hotmail.com Befl Ç›nar Zihinsel Engelliler Rehabilitasyon Merkezi Sar›çam Mah. No:136 Yüre¤ir-Adana Gürdal Görhan Tel.: 322 239 04 77/166 Kurtdere Ruh Sa¤l›¤› Hast. Kurtdere, Adana AFYON Ecel Seçer Tel.: 272 213 24 77 Dumlup›nar Cad. Tokman Ap. 23/10, Afyon ANTALYA fiebnem Ak› Karao¤lu Tel.: 0242 243 00 10 ‹smetpafla Cad. 457. Sok. No. 16, Antalya BARTIN Ayflin Tekinkafl Akda¤ Tel.: 378 227 55 47 Bart›n Devlet Hastanesi, Bart›n D‹YARBAKIR Özlem Çakmak Tolan Tel.: 412 248 85 50/3067 ozlemt@dicle.edu.tr Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü, Diyarbak›r ESK‹fiEH‹R Mukaddes Özdemir Tel.: 222 220 25 26 Akarbafl› Mahallesi Pilot Sokak No:8, Eskiflehir Betül Tümkaya Tel.: 222 239 29 79/3608 K›rm›z› Toprak Mah.Ötnü Sk.Özdemir Ap.B Blok No:39(61)D:10, Eskiflehir E-posta: betultumkaya@yahoo.com ELAZI⁄ Metin Kurflun Tel.: 424.218.18.53 Mehmet Akif Ersoy Lisesi, Elaz›¤ E-posta: metinkursun242@hotmail.com ERZURUM Canani Kaygusuz Tel.: 442 218 13 50/147 cananikaygusuz@hotmail.com Atatürk Ünv. K.K E¤t. Fak., Erzurum BOLU H. Nefle Alt›nbay Tel.: 374 215 11 07 Bolu Zübeyde Han›m Anadolu K›z Mes.Lis. Bolu E-posta: nesealtinbay@hotmail.com GAZ‹ANTEP Bahad›r Bilgin Tel.: 342 241 18 26 bbilgin@mail.koc.net Gaziantep Devlet Hastanesi, Gaziantep DEN‹ZL‹ Talip Çabuk Tel.: 258 241 00 28 Pamukkale Ün.T›p.Fak.Uyg. Arfl.Psi.Lab. Köseo¤lu ‹fl Mer.‹stasyon Cad., Denizli HATAY Y›lmaz Turunç Tel.: 326 223 90 66 yilmazturunc@hotmail.com Sümerler Mah. Harbiye Cad. Didem Apt. No: 58/10 Hatay 126 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 ‹NG‹LTERE ‹lhan Raman 0 181 362 26 20 i.raman@mdx.ac.uk School of Social Science Psychology middlesex Uni. Enfield EN3 4 SF Middlesex UK KAHRAMANMARAfi Cahit SARI 344-2235330/354 E-posta: kahramanmarasdh@saglik.gov.tr Kahramanmarafl Devlet Hastanesi Psikiyatri Servisi, Kahramanmarafl KOCAEL‹ Elif Karagün Tel.: 262 324 99 10/305 Kocaeli Üniversitesi Mediko Sosyal Merkezi, Kocaeli E-Posta: elgun68@yahoo.com KONYA Hüseyin Çam Tel.:322 324 44 15 Sayg› Özel E¤itim Kurumu, Konya KKTC Biran Mertan Tel.: 392 630 22 51 biran@cc.emu.edu.tr Do¤u Akdeniz Üniv. PDRAM KKTC MALATYA ‹. Sabri Titi Tel.: 422 326 15 70/310 sabrititi@yahoo.com Malatya Devlet Hastanesi, Malatya N‹⁄DE Hüseyin Kaya Tel.: 388 232 74 65 Tel.: 388 232 22 20/302 Zengen Belediye Baflkanl›¤› Ere¤li/ Konya SAMSUN Mine Aktafl Tel.: 362 440 00 63/105 mineaktas@hotmail.com Atatürk Bul.Mimar Sinan Mah. Özal Muratl› Konutlar› 215/14 Atakum, Samsun fiANLIURFA Abidin Balkan Tel.: 414 312 94 85 abidinbalkan@mynet.com fianl›urfa Çocuk Yuvas› Müdürlü¤ü, fianl›urfa TRABZON Faruk Bozk›r Tel.: 462 230 23 00/01 1917 Trabzon Numune Hastanesi Klinik Psikoloji Trabzon E-posta: farukbozkir@mynet.com VAN Özlem Olcay Karay Tel.: 432 217 35 25 ozlemolcay65@mynet.com Süphan ‹.Ö.O. ‹pek Yolu Üzeri, Van ZONGULDAK Tugay Yazgan Tel.: 372 322 70 41-329 49 98 K›rmal› Mah. Kale Sok. No: 45 Kdz. Ere¤li, Zonguldak E-posta: tyazgan@erdemir.com.tr 127 TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005 TÜRK PS‹KOLOGLAR DERNE⁄‹ YAYINLARI SÜREL‹ YAYINLAR ÜYELER NORMAL Ö⁄RENC‹* Türk Psikoloji Dergisi (46-52. Say›lar, tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15.00 Türk Psikoloji Dergisi (32-46. Say›lar, tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00 Türk Psikoloji Bülteni (3-29. Say›lar, tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3.00 Türk Psikoloji Yaz›lar› (tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00 20.00 10.00 4.00 5.00 6.00 5.00 2.00 3.00 50.00 15.00 20.00 45.00 10.00 15.00 20.00 50.00 15.00 11.00 33.00 21.00 15.00 45.00 9.00 7.00 22.00 17.00 10.00 10.00 7.00 5.00 9.00 10.00 7.00 15.00 7.00 7.00 6.00 7.00 7.00 6.00 3.00 7.00 7.00 5.00 9.00 4.00 4.00 4.00 6.00 6.00 7.00 4.00 5.00 5.00 20.00 4.00 4.00 4.00 2.00 3.00 5.00 15.00 10.00 22.00 33.00 11.00 30.00 10.00 11.00 7.00 11.00 11.00 K‹TAPLAR Anormal Psikolojisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45.00 Evrimsel Psikolojiye Girifl (Dylan Evans & Oscar Zarate) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . .13.00 Koflullama ve Ö¤renmenin Temelleri (Michael Domjan) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . .17.00 Geçifl Döneminde Türkiye: de¤iflim, Geliflim Tutumlar ve De¤erler (Fatma Baflaran) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17.00 Psikolojiyi Anlamak (Charles G. MORRIS) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45.00 Biliflsel - Davran›flç› Terapiler (3. Bas›m) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13.00 Psikometri Üzerine Yaz›lar (Adnan Erkufl) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9.00 Anormal Davran›fllar Psikolojisinde Vak'a Çal›flmalar› YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28.00 Biliflsel Terapi Temel ‹lkeler ve Ötesi (Judith S. Beck) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19.00 Türkiye'de Kullan›lan Psikolojik Testler (Necla Öner) BASKISI TÜKEND‹ Psikoloji Terimleri Sözlü¤ü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8.00 K›sa Süreli Grup Psikoterapileri: ‹lkeler ve Teknikler (Irwin D. Yalom) . . . . . . . . . . . .9.00 Stresle Bafla Ç›kma: Olumlu Bir Yaklafl›m (3. Bas›m) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00 Cinsel Tedaviler El Kitab› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00 Biliflsel Davran›flç› Terapilerde De¤erlendirme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8.00 Sa¤l›k Psikolojisi: Girifl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9.00 Çocuk, Kay›plar ve Yas . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00 Türkiye'de Yönetim, Liderlik ve ‹nsan Kaynaklar› Uygulamalar› . . . . . . . . . . . . . . . .13.00 Endüstri ve Örgüt Psikolojisi (2. Bas›m - 1. C‹LT) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00 Endüstri ve Örgüt Psikolojisi 2. C‹LT . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00 Yönetim E¤itimi Al›flt›rmalar›: Kuramdan Uygulamaya . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5.00 MMPI Uygulama ve Yorumlama Rehberi (2.Bas›m) BASKISI TÜKEND‹ Tek Denekli Araflt›rma Yöntemleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00 E¤itimde ve Psikolojide Ölçme Standartlar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00 Zihinsel Özürlüler ‹çin Beceri Saptama Formu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00 VIII. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3.00 IX. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00 Ana-Babalara Yönelik Bilgiler Broflürü (8 adet) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5.00 Türkiye'de Ergenlik Dönemi Araflt›rmalar› Konu ve Yazar Dizini (1980-2004) . . . . . .17.00 TEST, ÖLÇEK, ENVANTER WISC-R El Kitab› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9.00 WISC-R Kay›t Formu 50'lik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20.00 WISC-R Kay›t Formu 100'lük . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28.00 Okul Öncesi Çocuklar için Psikolojik Gözlem Formu (50 Adet Form) . . . . . . . . . . . .10.00 AGTE (Ankara Geliflim Tarama Envanteri) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .27.00 Piers-Harris'in Çocuklarda Öz-Kavram› Ölçe¤i - El Kitab› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7.50 Bender-Gestalt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10.00 GÖRSEL-‹fi‹TSEL YAYINLAR VE D‹⁄ER ÜRÜNLER Gevfleme Egzersizleri CD'si . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .11.00 DERNE⁄‹M‹ZE BA⁄IfiLANAN K‹TAPLAR Bilimsel Psikoloji: Temel ‹lkeler (2. Bas›m) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00 5.00 4.00 *Bu fiyatlar Derne¤imize fahri üye olan ö¤renciler için geçerlidir (Yaln›zca Psikoloji Bölümü Lisans ö¤rencileri) TÜRK PS‹KOLOGLAR DERNE⁄‹ Adres: Meflrutiyet Cad. 22/12 K›z›lay 06640 ANKARA Tel: (312) 425 67 65 Tel/Faks: (312) 417 40 59 E-mail: bilgi@psikolog.org.tr Web Sitesi: http://www.psikolog.org.tr Posta Çeki: 1586502 Banka Hesap No: Yap› Kredi Bankas› ODTÜ fiubesi (747) 1000092-7