MAYIS 2017, Yıl 29, Sayı 341 İklim Değişikliği ve

advertisement
İklim Değişikliği ve 21. Yüzyıl Kalkınma
Perspektifi s. 4
Yeşil Sanayi - Daha Rekabetçi Daha Kârlı s. 10
Sanayi Sitelerinde Yeşil Bina Uygulaması s. 16
Endüstriyel Simbiyoz Olanaklarının Belirlenmesi;
Ankara Sanayi Odası 1. OSB Örneği s. 22
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
MAYIS 2017, Yıl 29, Sayı 341
EMEK - ANKARA - PP - 2
T.C.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
8-14 MAYIS
Toplumun her kesiminde “verimlilik” bilincinin oluşturulması ve yaygınlaştırılması amacıyla 2014 yılında başlatılan
Verimlilik Haftası Etkinlikleri bu yıl 8-14 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecektir.
Hafta kapsamında iki önemli yarışmanın ödül töreni ile birlikte çok sayıda kurum ve kuruluşun işbirliğiyle Türkiye
genelinde kapsamlı bir program gerçekleştirilecektir.
Ülke çapında gerçekleştirilecek etkinliklerden bazıları:
• Verimlilik Proje Ödülleri
• Ortaokul ve Lise Öğrencileri Verimlilik Temalı
Fikir ve Kısa Film Yarışması
• Ankara’da Panel ve Çalıştaylar
• Türkiye genelinde İyi Uygulama Paylaşım Toplantıları,
Teknik Geziler, Sergiler, Paneller, Konferanslar,
Çalıştaylar, Yarışmalar
The Green Park Hotel
Ankara
verimlilikhaftasi.gov.tr
Kızılırmak Mah. 1443 Cad.No:39
Çukurambar/Ankara
MAYIS 2017
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
MAYIS 2017 YIL: 29 SAYI: 341
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Muhammed GÜNDOĞDU
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Muhammed GÜNDOĞDU - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Şirin Müge KAVUNCU - Gülçin MANZAK AYDIN
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
mehtap.emre@sanayi.gov.tr
Anahtar dergisini PDF formatında almak için,
konu alanına “anahtar” yazarak
abone@sanayi.gov.tr adresine e-posta gönderiniz.
Dergide yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler
yazarlarına aittir. Kaynak gösterilmeksizin
alıntı yapılamaz. Dergide yayımlanan yazılardan,
Anahtar dergisinin adı ve sayısı belirtilerek
alıntı yapılabilir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
e-posta: vgm@sanayi.gov.tr
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
Zeynep ÖZEK - Burcu YETKİN
BASKI
ELMA TEKNİK BASIM MATBAACILIK
İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sok.
No:35 Yenimahalle-ANKARA
Tel:(312) 229 92 65 Faks:(312) 231 67 06
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin MAYIS 2017 sayısı
21.04.2017 tarihinde basılmıştır.
Günümüzde küresel ölçekte karşılaşılan en önemli sorunların başında
iklim değişikliği gelmektedir. Fosil yakıtların kullanımı, ormansızlaştırma
ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleri yoluyla atmosfere salınan sera
gazının artışı sebebiyle yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarının yükselmesi
sonucu iklimde oluşan değişiklikleri ifade eden küresel iklim değişikliği,
ciddi sosyoekonomik sonuçlara yol açabilecek bir sorun olarak kabul
edilmektedir. Tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki
genel değişiklikler ile sel, fırtına ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak
artışlar iklim değişikliğinin etkileri arasında kabul edilmektedir. Bu
etkilerin önüne geçmek için küresel sera gazı emisyonlarının önemli oranda
azaltılmasından hareketle uluslararası alanda politikalar geliştirilmektedir.
Bu politikaların sonuçlarından biri ise yeşil sanayidir. Sürdürülebilir
kalkınma ve yeşil büyüme için “kaynakları sürdürülebilir kullanan, verimli
üretim metotlarından yararlanan, üretim yaptığı çevreye zararını en az
seviyede tutmaya çalışan, zararlı kimyasalların kullanımından imtina
eden, iklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarını azaltmayı
hedefleyen, atıkların geri kazanımına-tekrar kullanımına-geri dönüşümüne
önem veren sanayi ile tüm bunlara yönelik teknoloji geliştiren sanayi”
anlamına gelen yeşil sanayi sadece çevresel sürdürülebilirliği değil aynı
zamanda rekabetçiliği de artırmaya katkı sağlayacak bir araç olarak kabul
edilmektedir. Bu nedenlerle dergimizin bu sayısında iklim değişikliğini göz
önünde bulundurarak insan sağlığını ve çevreyi öncelikli kılan “yeşil sanayi”
konusunu Bakanlığımız uzmanlarınca hazırlanan makaleler etrafında detaylı
bir şekilde ele aldık.
Toplumda verimlilik bilincini oluşturmak amacıyla, 1992 yılından bu yana
kutlanan Verimlilik Haftası bu yıl Bakanlığımızca 8-14 Mayıs 2017 tarihleri
arasında gerçekleştirilecektir. Verimlilik Genel Müdürlüğü koordinasyonunda
ülke genelinde düzenlenecek bilimsel, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerle
kutlanacak olan Hafta kapsamında, sanayi ve hizmet sektörlerinde verim
artırıcı projeleri başarıyla uygulamış olan mikro, küçük, orta ve büyük ölçekli
işletmeler ile kamu kurumlarına “Verimlilik Proje Ödülleri” verilecektir.
Hafta çerçevesinde ayrıca Bakanlığımız ile Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğinde
düzenlenen “Verimlilik Temalı Fikir ve Kısa Film Yarışması”nda dereceye
giren öğrenciler de ödüllerini alacaktır. Ülke genelinde çeşitli toplantı,
seminer, konferans, panel ve diğer etkinliklerle kutlanacak olan Verimlilik
Haftasına herkesi davet ediyor, Hafta’nın verimli sonuçları beraberinde
getirmesini diliyoruz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
1
MAYIS 2017
İÇİNDEKİLER
10
4
İklim Değişikliği ve 21. Yüzyıl Kalkınma
Perspektifi
Abdurrahim DURMUŞ
10
Yeşil Sanayi - Daha Rekabetçi Daha Kârlı
Betül KONAKLI BASMACI
16
Sanayi Sitelerinde Yeşil Bina Uygulaması
Hakan OKUMUŞ
22
Endüstriyel Simbiyoz Olanaklarının
Belirlenmesi; Ankara Sanayi Odası
1. OSB Örneği
Cihan USTA
28
“Temiz Teknoloji” İş Fikirleri Destek
Programı GCIP 2017 Başlıyor
31
Ar-Ge Harcamalarının Yüksek Teknolojili
Ürün İhracatı Üzerindeki Etkileri:
Türkiye İncelemesi
Ayşe YAMAK
41
IV. Sanayi Devrimi Ülke İncelemeleri
Amerika Birleşik Devletleri
16
22
2
MAYIS 2017
45
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
45
Projeler
52
Haber
57
Temiz Üretim
59
Green Industry
61
Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
Regional Productivity Statistics
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri
National and International Productivity
Statistics
28
45
56
55
3
MAYIS 2017
MAKALE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE 21. YÜZYIL KALKINMA PERSPEKTİFİ
Abdurrahim DURMUŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
4
MAYIS 2017
18. ve 19. yüzyıllarda buhar gücüyle
çalışan makinaların icadıyla birlikte
sanayileşme başlamış ve buna paralel
olarak kentleşme artmıştır. İkinci Dünya
Savaşı’nın akabinde dünya nüfusunun
da hızlı bir şekilde çoğalması ve
insanların tüketim endeksli bir yaşam
biçimini benimsemelerinin sonucu,
doğal kaynaklar plansız bir şekilde
kullanılmaya başlanmıştır. Teknolojinin
gelişimine bağlı olarak insan yaşamının
kolaylaştığı ve refahın arttığı 1950 sonrası
dönemde, rekabetçi ekonomilere geçiş
önemli çevresel sorunları da beraberinde
getirmiştir. Günümüze kadar intikal
eden ve halen çözülmeyi bekleyen, doğal
yaşamın geleceğini tehdit eden en ciddi
çevresel sorun ise insan aktiviteleri
sonucu doğaya salınan sera gazlarının
neden olduğu “İklim Değişikliği”dir.
Literatürde iklim değişikliği,
“Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde
gözlenen doğal iklim değişikliğine ek
olarak, doğrudan veya dolaylı olarak
küresel atmosferin bileşimini bozan insan
faaliyetleri sonucunda, iklimde oluşan
değişiklik” şeklinde tanımlanmaktadır.
Fosil yakıtların (kömür, petrol ve
türevleri, doğal gaz vb.) kullanımından
kaynaklanan sera gazlarının atmosfere
salınımının ve ormansızlaşmanın
hızlanması nedeniyle dünyanın karbon
tutma kapasitesinin azalmasının
sonucu küresel sıcaklığın artması, iklim
değişikliğinin en önemli sebebi olarak
gösterilmektedir. Bu etmenlerin dayandığı
temel faktörler; nüfus büyüklüğü,
ekonomik faaliyetler, yaşam tarzı, enerji
kullanımı, toprak kullanım şekli, teknoloji
ve iklim değişikliği politikaları olarak
sıralanmaktadır.
yağış, kuraklık, okyanuslarda su sıcaklığı
ile asit oranının artması ve sıcak hava
dalgalarının yoğun yaşanması gibi birçok
olumsuz etki gösteren iklim değişikliği,
doğal yaşam için mevcut riskleri
artırmakla birlikte yeni riskler de ortaya
çıkarmaktadır. Nihai etki noktasına
bakıldığında iklim değişikliğinin ekonomik
büyümeyi yavaşlatacağı, yoksulluğun
azaltılmasını zorlaştıracağı ve gıda
güvenliğini azaltacağı öngörülmektedir.
Küresel ısınmanın nedenleri ve sonuçları
konusunda dünya çapında ilk ciddi toplantı
1979 yılında, Dünya Meteoroloji Örgütü
(WMO) öncülüğünde gerçekleştirilen
“Birinci Dünya İklim Konferansı”dır.
1988 yılında ise Birleşmiş Milletler’in
iki örgütü olan Dünya Meteoroloji
Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre
Programı (UNEP) tarafından insan
faaliyetlerinin neden olduğu iklim
değişikliğinin risklerini değerlendirmek
üzere “Hükümetlerarası İklim
Değişikliği Paneli (Intergovernmental
Panel on Climate Change, IPCC)”
kurulmuştur. İnsan faaliyetleri sonucu
salınan sera gazlarının iklim üzerinde
etkileri olduğunu kabul ederek,
atmosferdeki sera gazı konsantrasyonunu,
iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini
en aza indirecek bir seviyede tutmayı
amaçlayan Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
(BMİDÇS) 1992 yılında Brezilya’nın Rio
de Janeiro kentinde düzenlenen “Rio
Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda
imzaya açılmış ve 21 Mart 1994 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Sözleşmede, ulusal
ve bölgesel farklılıklar hesaba katılarak
“ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk”
ilkesi benimsenmiş, sözleşmenin tüm
taraflarına insan kaynaklı sera gazı
emisyonlarının azaltımı konusunda çeşitli
yükümlülükler getirilmiştir. “Ortak fakat
farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi,
bazı ülkelerin sanayi devriminden sonra
iklim değişikliğine sebep olan sera
gazlarını atmosfere diğer ülkelerden
daha çok salmalarından ötürü daha
fazla sorumluluk almaları gerektiği
düşüncesine dayanmaktadır. Bu bağlamda
Sözleşme, farklı yükümlülüklere göre
ülkeleri üç gruba ayırmıştır. Ek-1’de pazar
ekonomisine geçmiş Doğu Avrupa ve eski
Sovyet ülkeleri ile OECD üyesi ülkeler
bulunurken, Ek-2’de sadece OECD üyesi
ülkeler yer almaktadır. Sözleşmeye göre
1880-2012 yılları arasında kara ve
okyanus yüzeyinin sıcaklığı ortalama
0,85 ˚C artmıştır (IPCC, 2013)1. Aşırı
Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli
(Intergovernmental Panel on Climate Change)
1
Şekil 1. Yıllara Göre Küresel Sıcaklık Artışı
Kaynak: IPCC, 2013
5
MAYIS 2017
MAKALE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE 21. YÜZYIL KALKINMA PERSPEKTİFİ
Ek-1 ülkelerinin temel sorumluluğu,
küresel ısınmanın önlenmesi amacına
yönelik olarak sera gazı emisyonlarının
azaltımına ilişkin politikalar uygulamak
ve 2000 yılına kadar toplam sera gazı
emisyonlarını 1990 seviyesine indirmektir.
Ek-2 ülkeleri ise Ek-1’de belirtilen
yükümlülüklere ilaveten, ekler dışında
kalan gelişmekte olan ülkelere finansal
ve teknik destek sağlamakla yükümlü
kılınmıştır. İklim değişikliği konusunda
herhangi bir yükümlülük verilmeyen
ek dışı ülkeler, sera gazı salınımlarını
azaltmaya, araştırma ve teknoloji üzerinde
iş birliği yapmaya ve sera gazı yutaklarını
korumaya teşvik edilmektedir. Türkiye,
Sözleşmeye 2004 yılında taraf olarak Ek-1
listesinde yer almıştır.
BMİDÇS’nin uygulanmasını gözetmek
amacıyla, her yıl tüm tarafların söz sahibi
olduğu “Taraflar Konferansı (COP)”
toplantıları gerçekleştirilmektedir.
Japonya’da gerçekleştirilen 3. Taraflar
Konferansı’nda, Sözleşmesinin sera
gazı emisyonlarının azaltılmasına veya
sınırlandırılmasına yönelik hukuki açıdan
bağlayıcı belgesi olan Kyoto Protokolü
imzaya açılmış ve 2005 yılında yürürlüğe
girmiştir. Protokolde Ek-1 ülkelerinin sera
gazı emisyonlarını 2008-2012 döneminde
1990 seviyesinin %5 altına indirmeleri
öngörülmüştür. Türkiye, Protokole 2009
yılında taraf olmuş ancak herhangi bir
yükümlülük altına girmemiştir.
Güney Afrika’da gerçekleştirilen
17. Taraflar Konferansı’nda Kyoto
Protokolü’nün ikinci yükümlülük
döneminin 1 Ocak 2013 tarihinde
başlayacağı kararıyla 2015 yılı sonuna
kadar kapsayıcı, uygulanabilir ve adil
yeni bir iklim değişikliği anlaşma
taslağının hazırlanması için çalışmaların
başlatılması kararı alınmıştır. 2012
yılında Katar, Doha’da gerçekleştirilen
18. Taraflar Konferansı’nda ise Kyoto
Protokolü’nün ikinci taahhüt döneminin
2020’de bitmesine karar verilmiştir.
Yeni anlaşmaya yönelik müzakereler
Paris’te düzenlenen 21. Taraflar
Konferansı’nda sonuçlanmış ve küresel
sıcaklık artışını 2˚C ile sınırlandırmayı
hedefleyen “Paris Anlaşması” kabul
edilmiştir. 4 Kasım 2016 tarihinde
yürürlüğe giren Anlaşma’da, Sözleşmenin
ek sistemine atıf yapılamayarak
“gelişmiş ülke” ve “gelişmekte olan
ülke” tanımlamaları kullanılmış ve
böylelikle mevcut ek sisteminden
uzaklaşılmıştır. Anlaşma’yla, gelişmiş
ülkelerin ekonomi ölçeğinde mutlak
sera gazı emisyon azaltımında öncülük
edeceği ve gelişmekte olan ülkelere
finansal ve teknolojik destek sağlanacağı
kararlaştırılmıştır.
Kyoto Protokolü’nün aksine Paris
Anlaşması’nda aşağıdan yukarı bir
yaklaşım sergilenmiştir. Şöyle ki;
Paris Konferansı öncesinde ülkeler,
iklim değişikliğiyle mücadelede ortaya
koyacakları politikaların belirtildiği
“Niyet Edilmiş Ulusal Katkılarını-INDC”2
sunmaya davet edilmiştir. Anlaşma,
sunulan bu INDC’ler üzerine inşa
edilmiştir. Ülkemiz de, artımdan azaltım
öngören INDC’sini BMİDÇS Sekretaryasına
sunmuştur. Türkiye, 2030 yılında, referans
senaryoya göre %21 azaltım yapmayı
taahhüt etmiştir.
Sözleşme Sekretaryası, sunulan
INDC’lerin kümülatif etkilerini projekte
etmiş olduğu sentez raporunu 2016
yılında güncellemiştir. Güncel rapora
göre, mevcut INDC’lerin uygulanması
durumunda küresel sera gazı emisyon
artış hızının yavaşlayacağı ancak emisyon
artışının devam edeceği öngörülmektedir.
Yapılan projeksiyonlara göre 2010-2030
yılları arasında atmosferde birikecek olan
kümülatif sera gazı miktarının 738.8 Gt
CO2 eq olacağı varsayılmaktadır. Küresel
sıcaklık artışının 2˚C aşmamasını temin
edecek limit değere ise sadece 261 Gt CO2
eq kaldığı belirtilmiştir.
Emisyon artışının devam etmesi; küresel
sıcaklığın artması, iklim sisteminin
tüm bileşenlerinde uzun süreli
Niyet edilmiş ulusal kararlaştırılmış katkı (Intended
Nationally Determined Contributions-INDC). Paris
Anlaşması metninde INDC ifadesi yerine NDC
ifadesi bulunmaktadır: Ulusal kararlaştırılmış katkı
(Nationally Determined Contributions-NDC)
2
Şekil 2. Türkiye’nin Niyet Edilmiş Ulusal Katkısı
Kaynak: UNFCCC
6
MAYIS 2017
Şekil 3. Sıcaklık Artışının Sınırlandırılması
Kaynak: BMİDÇS, 2016
değişimlerin yaşanması ve ekosistemin
geri döndürülmesi mümkün olmayan
şiddetli olumsuz etkilerin altında
kalması ihtimallerini doğuracaktır. İklim
değişikliğinin olumsuz etkilerinin en aza
indirilmesi için sera gazı emisyonlarında
sürekli ve önemli bir miktarın azaltımına
ve iklim değişikliğinin olumsuz etiklerine
adapte olunmasına ihtiyaç vardır.
Küresel sıcaklık artışının 2100 yılında
sanayi devrimi öncesi döneme göre 2°C
ile sınırlandırılması için küresel çapta
çok güçlü bir çabanın gösterilmesi
gerekmektedir.
İklim değişikliği konusunda yapılan
araştırmalar sonucu, karbon
emisyonlarının göz önüne alınmadığı
ekonomik kalkınma anlayışının
sürdürülemez olduğu anlaşılmıştır.
Bunun sonucu olarak da düşük karbonlu
kalkınma kavramı ortaya çıkmıştır.
BMİDÇS altında yürütülen iklim değişikliği
müzakerelerinin de önemli yapı taşları
arasında yer alan ve düşük emisyonlu
kalkınma veya düşük karbonlu büyüme
gibi isimlerle de anılan düşük karbonlu
kalkınma kavramı, ilk olarak Avrupa Birliği
tarafından 2008 yılında ortaya atılmış ve
uluslararası toplumun iklim değişikliği ile
mücadele öncelikleri ve ihtiyaçlarının nasıl
belirleneceğini belirten bir yöntem olarak
tanımlanmıştır. Daha sonraki süreçte,
sera gazlarının azaltılarak kontrol altına
alınmasını, küresel finansman kaynakları
ve teşvik mekanizmaları oluşturarak
yoksullukla mücadele edilmesini baz alan
bir kalkınma modelidir. Düşük karbon
ekonomisinin amacı imalat sanayi, tarım,
ulaştırma ve elektrik üretimi gibi alanlarda
mümkün olan en düşük seviyede emisyon
ile enerji elde edilmesini ve üretim
yapılmasını sağlamak ve böylelikle üretim
ve tüketim kapsamında tüm kesimler
tarafından enerjinin ve doğal kaynakların
daha verimli bir şekilde kullanımını
gerçekleştirmektir.
gelişmekte olan ülkelerin
sera gazı emisyon
azaltımı yapmalarının bir
alternatifi olarak “Düşük
Emisyonlu Kalkınma
Stratejileri” gündeme
getirilmiştir. 2010 yılında
Meksika’nın Cancun
kentinde düzenlenen 16.
Taraflar Konferansı’nda,
stratejilerin sürdürülebilir
kalkınmanın vazgeçilmez
bir unsuru olduğu ve bu
stratejileri hazırlaması
için gelişmekte olan
ülkelere teşvik ve
desteklerin verilmesi
gerektiği kabul edilmiştir.
“Düşük Karbonlu
Kalkınma Stratejileri”,
2015 yılından itibaren
müzakere metinlerinde
yer almıştır.
Düşük karbonlu
kalkınma, üretim
süreçlerinde enerji ve
kaynak verimliliğini
artırarak çevre ve
doğal kaynaklar
üzerindeki baskının en
aza indirilmesini, iklim
değişikliğine neden olan
7
MAYIS 2017
MAKALE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE 21. YÜZYIL KALKINMA PERSPEKTİFİ
henüz taraf olmamıştır.
Sözleşmenin Ek-1 listesinde
yer alan Türkiye, diğer Ek-1
ülkelerinden farklı olduğuna
ilişkin Taraflar Konferansı
kararları bulunmasından
dolayı günümüze kadar
emisyon azaltım yükümlülüğü
altına girmemiştir.
Şekil 4. GSYİH Sera Gazı Emisyon Yoğunluğu
Kaynak: OECD
Paris Anlaşmasında üzerinde mutabakata
varılan küresel sıcaklık artışının 2˚C
ile sınırlandırılması ve 1,5˚C altında
tutulmasına yönelik çaba sarf edilmesi
hedefinin başarılabilmesi için, tüm
tarafların kısa dönemli emisyon azaltım
hedefleriyle uyumlu uzun dönemli
kalkınma stratejilerini belirlemeleri
gerekmektedir. Bu sebeple, “Uzun
Dönemli Düşük Sera Gazı Emisyonlu
Kalkınma Stratejisi” ifadesi Anlaşma
metnine derç edilmiş ve Anlaşma’ya taraf
ülkelerin 2020 yılına kadar stratejilerini
hazırlayıp BMİDÇS Sekretaryasına
sunmaları için çağrı yapılmıştır.
İklim değişikliğinin zararlı etkilerinin
bertaraf edilebilmesi için küresel ölçekte
bu yüzyılın sonunda sıfır karbonlu
ekonomiye geçişin sağlanması gerektiği
ifade edilmektedir. Bu geçişin sağlanması
için tüm ülkelerin yol haritalarını
belirlemeleri büyük önem taşımaktadır.
Hâlihazırda; Amerika Birleşik Devletleri,
Kanada, Meksika, Almanya, Fransa ve
Benin “Uzun Dönemli Düşük Sera Gazı
8
Emisyonlu Kalkınma Stratejilerini”
hazırlamış ve BMİDÇS Sekretaryasına
sunmuştur. Enerji, sanayi ve ulaştırma
gibi birçok sektöre ilişkin hedeflerin yer
aldığı bu stratejilerde, ABD ile Kanada
2005 yılına göre 2050 yılında sera gazı
emisyonlarını %80 azaltmayı hedeflediğini;
Meksika 2000 yılına göre 2050 yılında
sera gazı emisyonlarını %50 azaltmayı
hedeflediğini; Almanya 1990 yılına göre
2050 yılında sera gazı emisyonlarını %8590 azaltmayı hedeflediğini ve Fransa ise
1990 yılına göre 2050 yılında sera gazı
emisyonlarını %75 azaltmayı hedeflediğini
belirtmiştir.
Hızlı gelişen ekonomisine
ve artan nüfusuna paralel
olarak Türkiye’nin sera gazı
emisyonları 1990-2014 yılları
arasında %125 oranında
artmıştır. Başlıca emisyon
kaynaklarını ise enerji, sanayi
ve ulaştırma sektörleri
oluşturmaktadır. Ekonomisi
enerji ve emek yoğun
sektörlere dayandığından
önümüzdeki dönemde
emisyonlarının artacağı
düşünülmektedir. Türkiye ekonomisinin
karbon yoğunluğu her ne kadar OECD
ortalamasına yakın olsa da, OECD
ülkelerinin karbon yoğunluğu düşerken
Türkiye’nin karbon yoğunluğunun aynı
değerlerde devam ettiği görülmektedir.
Bu trend, emisyon azaltım talebinin
karşılanmadığı ve emisyon azaltım
potansiyelinin olduğunu göstermektedir.
Türkiye ekonomisinin enerji yoğunluğunu
analiz ettiğimizde de, dünya ve AB
ortalamasının düşüş trendinde olduğu
halde Türkiye’nin enerji yoğunluğunun
karbon yoğunluğuna benzer şekilde
Türkiye Değerlendirmesi
çok küçük bir düşüş gösterdiği
Akdeniz Havzası’nda yer almasından dolayı görülmektedir. Enerji yoğunluğundaki bu
iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine
trend ise enerji verimliliği talebinin tam
maruz kalan Türkiye, Birleşmiş Milletler
karşılanmadığını ve Türkiye’nin enerji
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne
verimliliği potansiyelinin bulunduğunu
2004 yılında, Kyoto Protokolü’ne ise
göstermektedir.
2009 yılında taraf olmuştur. Paris
Paris Anlaşması’yla başlayan yeni
Anlaşması’nı 22 Nisan 2016 tarihinde
süreçte, 2100 yılında sıfır karbon hedefi
imzalamasına rağmen parlamento onay
ile yeni bir ekonomik model uygulanmaya
süreci tamamlanmadığı için anlaşmaya
MAYIS 2017
Şekil 5. GSYİH Enerji Yoğunluğu
Kaynak: Enerdata, 2016
başlanmıştır. Fosil yakıt kullanımın
azaldığı bu ekonomik modelin başarılı
uygulanabilmesi noktasında enerji
verimliliği ve yenilebilir enerji ön plana
çıkmaktadır.
İklim meselesini bir fırsat görerek
düşük karbonlu ekonomiye geçmeyi
başarabilmesi halinde Türkiye, sadece
enerjide dışa bağımlılığını azaltmakla
kalmayıp yeni istihdam alanları da
oluşturabilir. Ayrıca, iklim değişikliği
endeksli kurulan yeni ekonomik düzenin
önemli aktörlerinden biri olma şansını da
yakalayabilir.
Bu sebeple, Türkiye’nin düşük karbonlu
ekonomiye geçiş için somut hedefler
içeren ve tüm sektörleri kapsayıcı bir
yol haritası belirlemesi gerekmektedir.
Tüm sektörel stratejiler bu makro yol
haritasına göre hazırlanmalı, tüm yatırım
ve teşvik planlamaları bu minvalde
gerçekleştirilmelidir.
Kaynakça
1. Aggregate Effect Of The Intended Nationally Determined
Contributions, Synthesis Report, UNFCCC, 2016.
2. Fıfth Assessment Report Of
The Intergovernmental Panel
On Clımate Change, IPCC,
2013.
3. Synthesis Report, IPCC, 2014.
4. Paris Agreement, UNFCCC,
2015.
5. Yeldan, E., Voyvoda, E. , Türkiye İçin Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve Öncelikleri,
WWF-TÜRKİYE ve Sabancı
Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi, İstanbul; Bion
Matbaacılık, 2015.
6. Şatır, D., Düşük Karbonlu
Kalkınma, Anahtar Dergisi,
Ankara: Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı, Sayı: 294,
Haziran, 2013.
7. Akın, G., Küresel Isınma,
Nedenleri ve Sonuçları,
Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Ankara:
2006.
8. Karakaya, E., Özçağ, M., Sürdürülebilir Kalkınma ve İklim Değişikliği: Uygulanabilecek
İktisadi Araçların Analizi, Adnan Menderes
Üniversitesi.
9. Global Energy Statistical Yearbook, Enerdata, 2016.
10.United Nations Framework Convention Climate Change, http://www.unfccc.int
11.OECD, http://www.oecd.org/
9
MAYIS 2017
MAKALE
YEŞİL SANAYİ - DAHA REKABETÇİ DAHA KÂRLI
Betül KONAKLI BASMACI / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
Sanayi politika ve stratejilerini
hazırlamakla sorumlu Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından Onuncu
Kalkınma Planı’yla uyumlu olarak
oluşturulan ve temel ekseni “Yerli,
Yenilikçi ve Yeşil Üretim” olan Türkiye
Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018) ile
kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve
rekabetçi bir sanayi yapısına dönüşümün
sağlanması amaçlanmaktadır. Yeşil
işleri artıracağı belirtilen yeşil sanayinin
ekonomik kalkınmanın motoru olacağı
ifade edilmektedir.
Bu kavramı biraz açacak olursak, yeşil
sanayi; sürdürülebilir kalkınma ve
yeşil büyüme için sanayiye bir çerçeve
çizmektedir. Yeşil sanayi çerçevesi içinde;
kaynakları sürdürülebilir kullanan,
verimli üretim metotlarından yararlanan,
üretim yaptığı çevreye zararını en
az seviyede tutmaya çalışan, zararlı
kimyasalların kullanımından imtina eden,
iklim değişikliğine sebep olan sera gazı
emisyonlarını azaltmayı hedefleyen,
atıkların geri kazanımına-tekrar
kullanımına-geri dönüşümüne önem
veren sanayi ile tüm bunlara yönelik
teknoloji geliştiren sanayi yer almaktadır
(1)(2).
Yeşil sanayi sadece çevresel
sürdürülebilirlik konusu değil aynı
zamanda rekabetçiliği ve kârlılığı
artırmaya katkı sağlayacak bir araç
olarak görülmektedir (3).
Yeşil sanayiye geçiş için Şekil 1’de
görselleştirilen sanayiyi etkileyen önemli
unsurların da bu dönüşüme uyumlu
olması ve katkıda bulunması gereklidir.
10
Geçtiğimiz yıllar boyunca mevzuat,
müşteriler, sivil toplum kuruluşları ve
rakiplerin baskısının bir sonucu olarak
dünya çapında şirketler faaliyetlerinin
çevresel etkileri için yeşil ve sürdürülebilir
uygulamalara belli bir seviyede uyum
sağlamaktadır.
Yeşil sanayi, üretimin
tüm iş süreçlerinde
stratejik düşünmeyi
gerektirmektedir.
Bu bağlamda tüm
iş süreçlerinde
enerji, su,
ham madde
ve kimyasal
kullanımı yönetilmelidir. Yeşil sanayi
çerçevesi içinde atıkların geri kazanımınatekrar kullanımına-geri dönüşümüne
önem veren ve bu süreçleri yürütürken
de çevreye, iklime değişikliğine, insan
sağlığına dikkat eden sanayi yer
almaktadır.
Müşterinin Ürün Talepleri
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki
müşteriler, satın aldıkları ürünün ne kadar
sürdürülebilir üretildiği, ürünü üreten
firmanın ve/veya ürünün ambalajının çevre
dostu olup olmadığı gibi bilgilere önem
vermektedir. Hatta çevre dostu üretilen
ürünleri satın almak için daha fazla fiyat
ödemeye gönüllü olan müşterilerin oranı
da artmaktadır (5). Örneğin ABD’de
mağazalarda satışa
sunulan çevre dostu
etiketli ürünler 2010
yılında 2009 yılına göre
%73 artmıştır (6).
MAYIS 2017
Türkiye’de ise tüketicilerin bir markayı
seçerken dikkate aldıkları faktörler
üzerine yapılan bir araştırmada
tüketicilerin %78,4’ünün aldıkları ürünün
sağlık kurallarına uygun olmasını
önemsedikleri belirlenmiştir (7). Bu veriler
göstermektedir ki yeşil sanayinin temiz
üretime ve kimyasalların kontrolüne önem
vermesi ile tüketicilerin hassasiyetleri
arasında uyum bulunmaktadır.
Şekil 1’de kamuoyu, sanayiyi etkileyen
unsurlardan biri olarak yer almakta olup
bunu açıklamak üzere çevreci bir sivil
toplum kuruluşunun (STK) önayak olduğu
bir hareket örnek verilebilmektedir.
STK’nın tekstil sanayisi ve markaları
üzerine ilkini 2011 yılında hazırladığı
raporlar ile Uzakdoğu’da üretim yapan
tekstil fabrikalarının çevreye verdiği
zararlar ve bu fabrikaların küresel tekstil
markalarıyla olan tedarik zinciri bağı
ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca bu fabrikalarda
zararlı kimyasallar kullanılarak üretilen
ürünlerin başka bir coğrafyada satın
alınması, kullanılması ve yıkanması
sonrasında bu kimyasalların o coğrafyada
da su döngüsüne katıldığı belirlenmiştir.
Tüm bunların ortaya çıkmasının ardından
oluşan kamuoyu sonucu küresel
markalar üretim yaptırdıkları fabrikalarda
zararlı kimyasalların kullanımını en
aza indirgeme hedeflerini açıklamıştır.
Ayrıca kamuoyu baskısıyla AB,
Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi,
İzin ve Kısıtlanması Direktifi’nde (REACH)
değişiklik yaparak ithal edilen ürünleri de
direktif kapsamına alarak zararlı kimyasal
olan NPE’leri içeren ürünlerin AB’ye 2021
yılından itibaren girişine engel olma kararı
almıştır (8).
Bu gibi durumlar göstermektedir
ki kamuoyu tek bir şirket ile tedarik
zincirindeki ortakları arasında her zaman
ayrım yapmamaktadır. Belli bir tedarik
zincirindeki öncü şirket, genel olarak
tedarik zincirindeki tüm organizasyonların
olumsuz çevresel etkilerinden sorumlu
Şekil 1. Endüstriyel Değişim İçin İç İçe Geçmişlik Çerçevesi (4)
tutulmaktadır. Bu nedenle, öncü
şirketler tüm tedarik zincirinin çevresel
performansından sorumludur. Bu
bağlamda, yeşil tedarik zinciri yönetimi
son derece önemlidir (9). Bu bakış
açısıyla yan ve fason sanayinin küresel
piyasada rekabet edebilmesi için yeşil
sanayi yaklaşımını benimsemeleri tavsiye
olunmaktadır.
Mevzuat ve Uluslararası Anlaşmalar
Bir ülkede yeşil sanayinin
gerçekleşebilmesi için sanayi
dönüşümünü teşvik eden, engelleri
ortadan kaldıran, çevre ve iklimi koruyan
kapsayıcı bir mevzuata ihtiyaç olup
mevzuatın uygulanması ise yeşil sanayi
dönüşümü için büyük önem taşımaktadır.
Ülkelerin ulusal mevzuatı ile yeşil sanayi
için kurallar, standartlar, izin şartları,
gönüllü anlaşmalar, cezalar, teşvikler ve
destekler gibi unsurların düzenlenmesi
gerekmektedir. Mevzuatın uygulanmasıyla
sanayinin çevresel mal ve hizmetlere olan
ihtiyacında artışla buna bağlı olarak yeşil
işler ve teknoloji-iş süreçlerini geliştirmek
üzere inovasyonun tetikleneceği
öngörülmektedir. Ayrıca ürünlerin satıldığı
ülke ya da topluluklardaki yasal mevzuat
da sanayi dönüşümünü önemli ölçüde
etkilemektedir. Örneğin AB’deki Tehlikeli
Maddelerin Kısıtlanması ve Atık Elektrikli
ve Elektronik Ekipmanlar Direktifleri
ile AB’ye elektrikli ve elektronik
ekipmanlar satmak isteyen üreticiler
üzerinde önemli ölçüde ekonomik
piyasa baskısı sağlanmaktadır. Böylece
sanayici kendi ülkesindeki mevzuatta
yer almayan hususlara başka bir ülkede
satış yapabilmek için uyum sağlamakla
yükümlü olmaktadır.
Uluslararası çevre ve iklim anlaşmalarına
taraf olunması da yeşil sanayinin
oluşmasında etkilidir. Ayrıca ülkemiz için
AB çevre müktesebatına uyum sağlama
süreci ve Gümrük Birliği uygulamaları
da sanayinin dönüşümü üzerinde etkili
olmaya devam etmektedir.
195 ülke ve AB’nin taraf olduğu Ozon
Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin
Montreal Protokolü’ne ülkemiz 19
Aralık 1991 tarihinde taraf olmuştur.
11
MAYIS 2017
MAKALE
YEŞİL SANAYİ - DAHA REKABETÇİ DAHA KÂRLI
Protokol kapsamında Türkiye’de üretimi
yasak olan ozon tabakasını incelten
maddelerin ithalatına yönelik 2009 yılında
başlayan kota uygulamasının ardından
bu maddelerin ithalatına izin verilen
miktar kademeli olarak azaltılmaktadır.
12 Kasım 2008 tarih ve 27052 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan “Ozon Tabakasını
İncelten Maddelerin Azaltılmasına İlişkin
Yönetmelik” CFC gazların, Halonların,
HCFC gazların sanayide üretimini,
ithalatını ve kullanımını düzenlemektedir
(10). Türkiye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
koordinasyonunda Montreal Protokolü’nün
uygulanması kapsamında yürüttüğü
başarılı çalışmalar sonucunda 2012 ve
2014 yıllarında “Avrupa ve Orta Asya
Bölgesel Ozon Ağı Ozon Tabakasını
Koruma Onur Madalyasına” layık
görülmüştür (11).
Türkiye’nin 2010 yılından itibaren resmen
taraf olduğu Kalıcı Organik Kirleticilere
ilişkin Stockholm Sözleşmesi; doğada
uzun süre bozulmadan kalabilen, besin
zincirinde aktarılarak biyolojik birikime
uğrayan, bu yolla insan sağlığı ve çevre
üzerinde zararlı etkilere yol açan kimyasal
bileşiklerin üretimini ve kullanımını
yasaklamayı ya da katı bir şekilde
denetlemeyi ve atıkların bertarafını
düzenlemeyi amaçlamaktadır. Günümüzde
sözleşme kapsamında 30 tane kimyasal
bileşik yer almakta olup bunların bir
kısmı sanayi kimyasallarıdır. Sözleşmeye
taraf olarak ülkemiz sanayisinin zararlı
kimyasallar kullanması engellenmek
istenmekte olup 9 pestisit ve 1 sanayi
kimyasalının (PCB) kullanımı ülkemizde
yasaklanmıştır (12).
197 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’ne Türkiye 2004 yılında
resmen taraf olmuştur. İklim değişikliğine
Şekil 2. AB’de Çevresel Mal ve Hizmetler Sektöründe İstihdamın Hizmet Alanlarına Göre Sınıflandırılması (1000 TZE) (14).
12
MAYIS 2017
sebep olan veya bundan dolayı etkilenen
birçok sektör bulunmakta olup ülkemizde
farklı sektörlerde mevzuat ve politika
çalışmaları yürütülmektedir. Böylelikle
sanayi ve etkileşimde olduğu diğer
sektörler iklim değişikliği ile ilgili
çalışmalara katılmaktadır.
Çevresel Mal ve Hizmetler Sektörü
Yeşil sanayi çerçevesi temiz teknolojileri
hem üreten hem de kullanan sanayileri
kapsamaktadır. Çevresel mal ve hizmetler
sektörü; hava kirliliği için filtrasyon
sistemlerinden atık yönetimine kadar
ve kaynak verimliliği, temiz üretim ve
iklim dostu üretim sağlayan birçok
şeyi içermektedir. Bu alanda teknoloji
geliştirmek için birçok ülke yatırım
yapmakta ve küresel liderliği elde etmek
için çalışmaktadır. AB yenilenebilir
enerji konusunda dünya lideri olacağını,
ABD 21.yy’da istihdam ve sanayinin
temiz ve yenilenebilir sanayi odağında
olacağını belirterek ABD’nin bunu
gerçekleştirmesini istediğini, Çin küresel
sanayi arasındaki yarışı kazanmak için
dünyanın en iyi çevre teknolojilerine sahip
olacağını, Hindistan güneş enerjisinde
dünya lideri olmak istediğini ve son
olarak Japonya dünyanın en enerji verimli
cihazlarını üretme gayesinde olduğunu
açıklamıştır (13).
AB’de, gayri safi yurt içi hasılanın
(GSYİH) birimi başına çevre malları ve
hizmetlerinin üretimi son on yılda %50’den
fazla artmış ve bu üretimle bağlantılı
istihdam artarak 4 milyondan fazla tam
zaman eşdeğeri (TZE) olmuştur (Şekil 2).
liliğin kademeli olarak azaldığı ve önemli
miktarda enerji tasarrufu sağlandığı, 2008
yılından bu yana endüstriyel katı atıkların,
atık su ve gazın yıllık deşarjının yanı sıra
tüketilen yıllık enerji miktarının kademeli
olarak azaldığı belirlenmiştir (15).
Bu bağlamda son olarak belirtilmelidir
ki yeşil sanayi kapsamında temiz
teknolojilere erişim için gerekli finans
ve kapasite artırımı büyük önem
taşımaktadır. Özellikle KOBİ’lerin bu yönde
ihtiyaçları için destek olunmalıdır.
Performans Takibi ve Pazarlama
Markaların ve ürünlerinin çevreci/iklim
dostu olduğunu beyan etmesi piyasada
müşterilerin tercihi olabilmesine ve
Çin’de yeşil sanayinin sosyo-ekonomik
itibar kazanmasına sebep olabilmektedir.
kalkınmaya olan etkisi üzerine yapılan bir
Bu nedenle şirketlerin sürdürülebilir
araştırmada; yeşil sanayinin katma değeri- olma yolunda çabaları ya da ürünlerinin
nin 2008’den 2012’ye GSYİH’nin %41-48’ini özellikleri konusunda abartılı beyanları
oluşturduğu, yeşil ürünlerin miktarının her bulunabilmektedir. “Greenwashing”
yıl arttığı, çevreye verilen endüstriyel kirolarak tabir edilen bu durumun
13
MAYIS 2017
MAKALE
YEŞİL SANAYİ - DAHA REKABETÇİ DAHA KÂRLI
rehberlerinden yararlanmaları büyük
önem taşımaktadır. Böylece yeşil sanayi
hedefi altındaki çalışmaların çıktıları daha
net görülebilecektir.
tüketicileri yanıltmaması ve dolayısıyla
haksız rekabete yol açmaması için
çaba gösterilmelidir. Yeşil sanayi
kavramının itibarının bu gibi durumlarla
zedelenmemesi için şirketlerin pazarlama
stratejilerini doğru belirlemeleri
gerekmektedir.
Ayrıca tüketicilerin daha yeşil ürün
ve hizmetleri ayırt edebilmelerine
yardımcı olmak amacıyla şirketler
gönüllü olarak AB Çevre Etiketi
uygulamasına katılabilmektedir. AB
Çevre etiketi; gıda, içecek, ilaç ve tıbbi
ürünler dışındaki alanlarda hizmet ya da
ürün için verilebilmektedir. Eko-etiket
uygulamasının kullanımda olduğu 35
PolitikaÖnlemleri
YUMUŞAK
Bu bağlamda şirketlerin; çevre yönetim
sistemleri kullanmaları, yaşam döngüsü
analizlerinden faydalanmaları, çevre
yönetimi standartlarını takip etmeleri ve
çevre/iklim faaliyetlerini değerlendirmek
üzere hesaplama ve raporlama
KurumsalSosyal
Sorumluluk
Çevre
Vergileri
Yükümlülük
SERT
EndüstriyelFarkındalık
veKapasiteGeliştirme
Genişletilmiş
Üretici
Sorumluluğu
Eko-Etiket
Teşvikler
ürün grubu vardır: Temizlik (deterjan,
sabun, şampuan vs.), ofis ve baskı
ürünleri (bilgisayar, fotokopi, çizim
kâğıtları, görüntüleme donanımı, baskı
kâğıdı), elektrik-elektronik cihazlar
(TV, ampul, ısı pompaları, ışıklandırma,
buzdolabı, çamaşır makinesi), inşaat
(ahşap mobilya, yatak, döşek, saksı,
boya, vernik, binalar, musluk ve duş
başlıkları, tuvaletler, ısıtma sistemleri),
bahçe (tarım ürünleri ve toprak ıslah edici
malzemeler), tatil alanları (otel, kamp
yeri vs.) ve giyim ürünleri ana gruplardır.
Eko-etiket kapsamında; ürün için ham
YeşilKamuİhaleleri
Ticarete
Elverişli
İzinler
Gönüllü
Anlaşmalar
NormlarveStandartlar
ÖDÜL/CEZA
BilgiAraçları
YeşilTedarik
Zinciri
Gözlem
TeknolojiYayılımı
TicariAnlaşmalar
Ar-Ge
ÜcretlerveKullanıcı
Masrafları
Eğitim
UygulamalıEğitim
SanayiStandartları
ÇevreYönetimSistemleri
MOTİVASYON
Eko-Parklar
Kümelenme
Ağ
FinansMekanizması
DESTEK
DevletStratejisi
Şekil 3. Yeşil Sanayi Politika Matrisi (17)
14
MAYIS 2017
madde seçiminden imalata, dağıtımına,
tüketimine ve kullanımı bittiğinde geri
dönüşümünün sağlanmasına kadar olan
bütün evreler dikkate alınmaktadır (16).
uyum ve uygulama rejimleri, iyi uygulama
önlemleri yer alabilmektedir. Şekil
3’te politika araçları sınıflandırılarak
görselleştirilmiştir (17).
Unutulmamalıdır ki başarılı bir çevre
yönetim sistemi verimliliği artırmakta,
maliyetleri düşürmekte, kaynak
kullanımını ve israfı azaltmakta, mevzuata
uyumu sağlamaya yardımcı olmakta,
çalışanların çevre performansına
katılımını teşvik etmekte ve müşterilerle
ilişkileri geliştirmektedir.
Ülke ihtiyaçları ve kapasitesi dâhilinde
dengeli olarak seçilen politikalarla yeşil
sanayi, sürdürülebilir kalkınma bağlamında yeşil ekonominin uygulanmasına
yönelik kanıtlanmış tedbirlerle küresel ve
yerel çevresel zorluklara ve doğal kaynak
kısıtlamalarına somut çözümler sunmaktadır.
Politika ve Stratejiler
Kaynakça
(11)http://www.hurriyet.com.tr/ozon-tabakasini-koruma-onur-madalyasi-turkiyenin-26756123
Yeşil sanayinin gerçekleşmesi ve gelişmesi
için ulusal ve uluslararası politika ve
stratejilerinin yeşil sanayi hedefiyle
uyumlu olması gerekmektedir. Yeşil
sanayi hedefi için birçok politika aracı
bulunmaktadır. Bununla birlikte hem
ekonomik hedeflere ulaşabilmek hem de
gelişmiş çevresel sonuçlar elde edebilmek
için iyi tasarlanmış politika araçları
karışımı gerekmektedir.
(1) http://www.unido.org/greenindustry/green-industry-initiative.html
(12)http://ab.immib.org.tr/Diger-Mevzuat-ve-Politikalar/Stockholm-Sozlesmesi
(2) http://www.wri.org/blog/2011/08/encouraging-green-industry-innovation
(13)Janicke, M., (2012). “Green growth’’: From
a growing eco-industry to economic sustainability. http://dx.doi.org/10.1016/j.
enpol.2012.04.045
Politika araçları karışımının; gerekli
tüm sektörleri kapsaması, ekonomik
açıdan esnekliğiyle firmaların uzun
dönemli hedefler koymalarına imkân
tanıması ve politika çakışması ya da
çatışması içermemesi lazımdır. Karışım
içerisinde; piyasa temelli mekanizmalar,
mevzuat araçları, gönüllü anlaşmalar,
bilgi paylaşımı temelli araçlar, çevresel
gözlem ve raporlama araçları, sağlam
(3) UNIDO (2012). Towards Green Growth
Through Green Industry Development in Viet
Nam.
(4) Penna, C.C.R., Geels, F.W. (2012). Multi-dimensional struggles in the greening of
industry: A dialectic issue lifecycle model
and case study. doi:10.1016/j.techfore.2011.09.006
(5) http://www.nielsen.com/us/en/insights/
news/2015/green-generation-millennials-say-sustainability-is-a-shopping-priority.html
(6) https://gelr.org/2016/02/01/making-the-green-by-going-green-increased-demand-for-green-products-and-the-ftcs-role-in-a-greener-future-georgetown-envi-
ronmental-law-review/
(7) AK,T., (2009). Marka Yönetimi ve Tüketici
Karar Sürecine Etkileri.
(8) http://www.regblog.org/2016/06/02/cramer-cleaner-clothes-coming-to-europe/
(9) Vanalle, R.M. vd. (2017). Green supply chain
management: An investigation of pressures,
practices, and performance within the Brazilian automotive supply chain. http://dx.doi.
org/10.1016/j.jclepro.2017.03.066
(10)http://www.csb.gov.tr/projeler/iklim/index.
php?Sayfa=sayfa&Tur=webmenu&Id=12428
(14)http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Environmental_goods_
and_services_sector
(15)Chen, W. vd. (2016). Assessment of the
practices and contributions of China’s
green industry to the socio-economic development. http://dx.doi.org/10.1016/j.jclepro.2016.11.065
(16)http://ab.immib.org.tr/AB-Mevzuati-ve-Politikalari/Eko-etiket
(17)UNIDO (2011). Policies for supporting green
industry
15
MAYIS 2017
UZMANLIK TEZİ
SANAYİ SİTELERİNDE YEŞİL BİNA UYGULAMASI*
Hakan OKUMUŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü)
1.Giriş
Dünyamızda insan kaynaklı sera
gazlarının salınımının artması, doğal
kaynakların tüketimi ve atıkların etkisi
çevresel değişimlerin gözle görülür
şekilde artmasına sebep olmuştur. İklim
değişikliğinin sınırlandırılması ve çevresel
değişikliklerin azaltılması için sera gazı
salınımları ve doğal kaynakların tüketimi
önemli biçimde azaltılmalıdır.
Sürdürülebilirlik kavramı 1972
İnsan ve Çevre Konferansı’ndan beri
gelişim göstermiş ve kamu
politikalarında yer bulmaya
başlamıştır. Sürdürülebilirlik
kavramının yansıması olarak
ise yeşil bina kavramı ortaya
çıkmıştır.
Küresel ısınma, doğal kaynakların
azalması ve yanlış kullanımı, çevre kirliliği
problemleri gibi konuların çözümüne
yönelik yapılan çalışmalar sonucu
sürdürülebilirlik kavramı ortaya çıkmıştır.
Brundtland Raporu’nda kalkınmayla
bütünleştirilerek “Bugünün
gereksinmelerini, gelecek kuşakların
gereksinmelerinin karşılanma
yeteneğinden ödün vermeden karşılayan
kalkınma” olarak tanımlanmıştır ve
böylece çevre, kalkınma ve ekonomi
arasındaki ilişkilerin belirleyicisi olmuştur
(Türkiye Çevre Sorunları Vakfı - TÇSV,
1987).
Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunca
sürdürülebilirlik kavramı ilk defa
1996 yılında İstanbul’da Habitat II
Konferansı gerçekleştirilmiştir. Bu
ve sanayi sitelerinin kurulum aşamasında
düzenleme yapılması gerekliliği
üzerinedir.
2. Sürdürülebilirlik ve Yeşil Bina Kavramı
Yeşil bina kavramının
standartlaştırılması ve
belgelendirilmesi için sertifika
değerlendirme modelleri
oluşturulmuş, bu konu üzerine
birçok çalışma yapılmıştır.
Ülkemizdeki çalışmalar son
yıllara dayanmaktadır.
Bu yazının amacı Türkiye için
oluşturulmuş/oluşturulacak
yeşil bina değerlendirme
sistemine göre sanayi
sitelerinde yeşil binaların
uygulanması için Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığının verdiği
yapım kredisiyle ilgili şartlarda
* Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
bünyesinde 2016 yılında hazırlanan
uzmanlık tezinden derlenmiştir.
16
Şekil 1. Yeşil Bina Tasarımındaki Bazı Uygulamalar
MAYIS 2017
konferansın sürdürülebilir gelişmenin
sürecinde önemli bir yeri vardır. Habitat
II’de kabul edilen İstanbul Bildirgesi
ve Habitat Gündemi’nde sürdürülebilir
gelişme kavramıyla insan yerleşimleri
arasındaki ilişkiye vurgu yapılmıştır.
Kentler sürdürülebilirliğin
uygulanabileceği yerlerdir. Bu açıdan
çevre dostu yapılar inşa edilebilir.
Sürdürülebilir, ekolojik ve çevre dostu
gibi pek çok isimlerle karşımıza çıkan
doğayla uyumlu yeşil yapılar, yapının arazi
seçiminden yaşam döngüsü çerçevesine
bütüncül bir anlayışla sosyal ve çevresel
sorumluluk bağlamında, iklim verilerine
ve bölgesel koşullara uygun, ihtiyacı kadar
tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarını
kullanan, doğal olan ve atık üretmeyen
malzemeleri kullanmayı teşvik eden,
ekosistemlere karşı duyarlı yapılar olarak
tarif edilebilmektedir (Çevre Dostu Yeşil
Binalar Derneği - ÇEDBİK, 2007).
Yeşil binaların en önemli avantajları;
binalardan kaynaklı karbondioksit
salınımını azaltmaları ve inşaat
aşamasında çevre tahribatını en aza
indirgemeleri, işletme masraflarını
düşürmeleri, yenilenebilir enerjinin
kullanımını ve geliştirilmesini ve hafriyat
ile ortaya çıkan atık malzemenin
değerlendirmeye alınmasını
sağlamalarıdır. Ayrıca yeşil çatı
uygulaması sayesinde yağmur sularının
biriktirilip kullanılması, doğal ışıktan
faydalanılması, enerji tasarrufu sağlaması,
izolasyon sistemleriyle ısıtma-soğutma
maliyetlerini düşürmeleri, binanın değerini
artırmaları, kullanıcılara daha verimli ve
sağlıklı bir ortam sunmaları ve kentsel
yaşam alanlarında değer oluşturmaları da
potansiyel faydalar olarak sayılabilir (Sur,
2012).
Şekil 1’de yeşil binadaki bazı uygulamalar
gösterilmiştir (Sarıer, Özay, Özkılıç, 2008).
3. Yeşil Bina Değerlendirme Sistemleri
Yeşil binalardaki değerlendirme
sistemleri, binalarda belirli standartlara
göre çevresel etkileri azaltmak, mevcut
kaynakları korumaya yönelmek, sağlıklı
bir ortam oluşturmak ve piyasa değeri
olan bir belge oluşturmak amacıyla
geliştirilmiştir.
Yapıların çevresel etkilerini ortaya
koyan çalışmalar, Yaşam Döngüsü
Değerlendirme (YDD) yöntemleri ve
sertifika programları olmak üzere iki
gruptan oluşmaktadır. Tablo 1’de çeşitli
yeşil bina değerlendirme ve sertifika
programlarıyla uygulandıkları ülkeler
belirtilmiştir (Sev, Canbay, 2009).
Bu bölümde dünyada en çok kabul
gören BREEAM ve LEED değerlendirme
sistemleri açıklanacaktır. Bu
değerlendirme sistemleri her türlü
binanın çevresel performansını
değerlendirmek için kullanılabilir. Bu
sistemlerde tasarımcılar, müşteriler
ve diğer paydaşlar bir yapı oluşturarak
düşük seviyede karbon salınımına,
çevre üzerindeki negatif etkilerin
azaltılmasına ve etkili tasarıma teşvik
edilir. Değerlendirmede kullanılan
ölçütler enerjiden ekolojiye geniş
yelpazede sunulmaktadır. Değerlendirme
aşamasında kategorilere göre (sağlık,
eğitim, endüstriyel vs.) değerlendirme
standartları ve puanlar belirlenmiştir.
Alınan puanlara göre binanın hangi
sertifikayı alacağı ortaya çıkmaktadır.
BREEAM (BRE Environmental Assessment
Method)
İngiltere’de 1988 yılında temelleri atılan
ve BRE (Yapı Araştırma Kurumu, Building
Research Establishment) tarafından 1990
yılında kurulan BREEAM, dünyanın önde
gelen çevresel değerlendirme yöntemi ve
derecelendirme sistemidir.
BREEAM değerlendirme standartları BRE
tarafından;
Tablo 1. Yeşil Bina Değerlendirme ve Sertifika Programları
Programlar
Ülkeler
LEED
ABD
BREEAM
İngiltere
Green Globes
Kanada, ABD
Green Star
Avustralya
CASBEE
Japonya
SBTool
Uluslararası
Green Mark for Buildings
Singapur
EcoProfile
Norveç
PromisE
Finlandiya
HK-BEAM ve CEPAS
Hong Kong
SBAT
Güney Afrika
Environmental Status
İsveç
AQUA / LEED BREZİLYA
Brezilya
HQE
Fransa
17
MAYIS 2017
UZMANLIK TEZİ
• Yönetim
• Bütünleştirici Süreç (Bonus)
• Sağlık ve Memnuniyet
Projeler aşağıdaki seviyelere göre puan
alabilirlerse sertifika kazanabilmektedir.
• Enerji
• Ulaşım
•
•
•
•
• Su
• Malzeme
• Atıklar
• Kirlilik
• Arazi Kullanımı ve Ekoloji
• İnovasyon olmak üzere 10 başlık
altında toplanmıştır. Değerlendirme
aşamasında alınan puanlar sonucuna
göre bina;
LEED Sertifikası
: 40–49 Puan
LEED Gümüş : 50–59 Puan
LEED Altın
: 60–79 Puan
LEED Platin
: 80+ Puan
4. Sanayi Siteleri, Sürdürülebilir Tasarım
ve Enerji Verimliliği ile İlgili Çalışmalar,
Yeşil Binaların Sanayi Siteleri İçin
Değerlendirilmesi
• (< %30) Sınıflandırılamaz
Sanayi Siteleri
• (≥ %30) Geçer (BREEAM Pass)
Sanayi siteleri, tamirat ve imalat üzerine
çalışan küçük işletmeler topluluklarıdır.
1960’lı yıllarda, çarpık sanayinin
önlenmesi ve sanayi yapılaşmalarıyla
ilgili yapılan çalışmalar sonucunda,
sanayi sitesi yapı kooperatiflerinin altyapı
ve üstyapı yapım kredileri aracılığıyla
desteklenmelerine başlanmıştır.
• (≥ %45) İyi (BREEAM Good)
• (≥ %55) Çok İyi (BREEAM Very Good)
• (≥ %70) Mükemmel (BREEAM
Excellent)
• (≥ %85) Sıradışı (BREEAM
Extraordinary) olarak kategorize
edilmektedir.
LEED (Leadership in Energy and
Environmental Design)
1993 yılında Amerika’da Yeşil Bina Konseyi
(USGBC: U.S. Green Building Council)
kurulmuştur. Bu konsey bir komite
oluşturup yeşil bina tanımlamaya ve
değerlendirmeye yönelik LEED sertifika
sistemini 1998 yılında hayata geçirmiştir.
Değerlendirme standartları aşağıdaki
gibidir:
• Yerleşim ve Ulaşım
• Sürdürülebilir Araziler • Su Verimliliği
• Enerji ve Atmosfer
• Malzeme ve Kaynaklar
• İç Hava Kalitesi
• Yenilik ve Tasarım
• Bölgesel Öncelik
18
SANAYİ SİTELERİNDE YEŞİL BİNA UYGULAMASI
Türkiye’de 1965 yılında başlayan sanayi
sitesi uygulamalarıyla 2014 yılı sonunda
toplam 457 adet sanayi sitesi ile 93.790 iş
yerinde yaklaşık 469.000 kişiye daha
sağlıklı koşullarda çalışma imkânı
sağlanmıştır (Sanayi Bölgeleri Genel
Müdürlüğü, 2015).
Sürdürülebilir Tasarım ve Enerji
Verimliliği ile İlgili Çalışmalar
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
enerjinin etkin kullanılması, yabancı enerji
kaynaklarına bağımlılığın azaltılması,
enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki
yükünün hafifletilmesi ve çevrenin
korunması için enerjinin kullanımında
verimliliğin artırılması çalışmalarını
yapmaktadır.
9 Ağustos 1983 yılında kabul edilen
Çevre Kanunu’nda bütün canlıların ortak
varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir
çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri
doğrultusunda korunmasını sağlamak
amaçlanmıştır. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı (ÇŞB) tarafından “Sürdürülebilir
Yeşil Binalar ile Sürdürülebilir
Yerleşmelerin Belgelendirilmesine Dair
Yönetmelik” 8 Aralık 2014 tarihli ve 29199
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu
yönetmelik yayımlanmış olmasına rağmen
geçen süre zarfında komite oluşturulması
ve değerlendirme kılavuzu hazırlanması
gibi çalışmalar devam etmektedir.
Yönetmeliğe göre sürdürülebilir yeşil bina
ile sürdürülebilir yerleşmeler belgesi
almak isteğe bağlıdır.
1993 yılından itibaren sürdürülebilir
turizm kapsamında, çevrenin korunması
ve çevre bilincinin geliştirilmesi için talep
eden turistik tesislere Kültür ve Turizm
Bakanlığınca Çevre Dostu Kuruluş Belgesi
(Çam Simgesi) verilmiştir. Bu belge,
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
güncelleştirilmiş ve geliştirilmiş olup
“Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama
Tesislerine Çevreye Duyarlı Konaklama
Tesisi Belgesi Verilmesine Dair 2008/3
no’lu Tebliğ” olarak, 22 Eylül 2008 tarih ve
27005 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir ve sınıfları için
belirlenen asgari puanı sağlayan tesislere
Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi
Belgesi (Yeşil Yıldız Simgesi) ve plaketi
düzenlenmektedir.
Türkiye şartlarına uygun yeşil bina
sertifikasyon sistemi oluşturulması
amacıyla İstanbul Kalkınma Ajansının
desteğiyle, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi (MSGSÜ) bünyesinde kurulan
Yapı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin
(YUAM) koordinasyonuyla, Ulusal Yeşil
Bina Sertifikasyon Sistemi “SEEB-TR
(Sürdürülebilir Enerji Etkin Binalar)”
Ocak 2014’te oluşturulmuştur. Ancak,
tanıtımı yapılan bu sertifika sistemi ulusal
bir nitelik kazanmamış, herhangi bir
uygulama alanı maalesef bulamamıştır.
MAYIS 2017
Türk Standardları Enstitüsü (TSE), ulusal
ve uluslararası alanda Güvenli-Yeşil
Bina (GYB) belgelendirme faaliyetlerinin
yürütülmesi amacıyla 29 Nisan 2014
tarih ve 50-236 sayılı TSE Yönetim Kurulu
Kararı ile Belgelendirme Usul ve Esasları
hazırlamıştır.
Türkiye koşullarına uygun bir sertifika
sistemi üzerinde çalışmaktadır. Bu
çalışmalar sonucunda Yeşil Konut
Sertifikası kapsamında Yeşil Bina Sertifika
Kılavuzu oluşturulmuştur.
ÇEDBİK Yeşil Konut Sertifikası, Çevre
Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
konut projelerinde uygulanmak üzere
Yapılaşmış çevre, insanları dış etkilerden
koruma gibi toplumsal ihtiyaçlara
hizmet etmek için tasarlanmış olmasına
Yeşil Binaların Sanayi Siteleri İçin
Değerlendirilmesi
rağmen doğal çevreyi, insan sağlığını
ve performansını ciddi şekilde olumsuz
yönde etkilemektedir. Örneğin ABD’deki
karbondioksit emisyonu üretiminin
%38’i, elektrik tüketiminin %71’i, enerji
kullanımının %39’u, su tüketiminin %12’si
ve endüstriyel olmayan atık üretiminin
%40’ından binaların sorumlu olduğu
anlaşılmıştır (USGBC, 2008).
Yeşil binaların avantajları arasında karbon
salınımı, enerji tüketimi, su tüketimi,
işletme masraflarının azaltılması
bulunmaktadır. Bunun yanında personel
memnuniyeti ve verimlilik artışı da
görülmektedir. Yeşil binaların maliyetli
olduğu yönündeki düşünce bu yapıların
yaygınlaşmasına engel olmaktadır. Oysa
sürdürülebilir ilkeleri içselleştirmiş bir
tasarım ekibi en temel kriterleri yerine
getirerek %1 ila %3 arasında bir maliyet
artışıyla çevre dostu bina yapabilir (Erten,
2008).
TSE, ÇŞB, ÇEDBİK ve MSGSÜ yeşil
binalar üzerine çalışmalar yapmış,
sertifika sistemleri oluşturmuşlardır.
Yapılan çalışmalardan da anlaşılacağı
üzere ÇŞB yeşil bina sertifika sistemiyle
ilgili çalışmalarına devam edecek veya
yapılan bir çalışmayı destekleyecektir.
Ulusal kabul görmüş bir sistemin
oluşması zaman alacaktır. Bakanlığımız
USGBC, BRE, ÇEDBİK, MSGSÜ veya
TSE ile ortak bir çalışma yapıp sanayi
sitelerinde uygulanabilecek binalarla
ilgili bir kılavuz oluşturulmasına ve
mimar-mühendisler için eğitim programı
düzenlenmesine destek olmalıdır. USGBC
ve BRE yurt dışı kuruluşları olup yeşil bina
konusunda dünyada kabul görmüştür.
Bu kuruluşlar tecrübe konusunda ileri
düzeydedir. Bu kuruluşlar ile sanayi
siteleri için özel bir çalışma yapılabilir.
Diğer yandan ülkemizde MSGSÜ, TSE ve
ÇEDBİK’in çalışmaları da iyi bir düzeyi
yakalamıştır. TSE’nin Bakanlığımızın
ilgili kuruluşu olması önemli bir avantaj
olarak değerlendirilebilir, yapılacak
19
MAYIS 2017
UZMANLIK TEZİ
SANAYİ SİTELERİNDE YEŞİL BİNA UYGULAMASI
çalışmalar hızlı bir şekilde yürütülebilir.
MSGSÜ’nün yapmış olduğu çalışma
hazırda beklemektedir. Bakanlığımız
MSGSÜ ile beraber çalışma yapıp, SEEBTR’yi güncelleyerek sanayi siteleri için
uygulama alanı oluşturabilir. ÇEDBİK
yapmış olduğu çalışmalar ile yeşil bina
konusunda ülkemizdeki tek dernektir. Bu
dernek Bakanlığımız ile gönüllü olarak
çalışmak isteyecektir. Bakanlığımızın
desteğiyle hazırlanacak kılavuz her
meslek grubu için ayrı ayrı oluşturulabilir.
14/07/2010 tarihli 27641 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Yatırım
Programında Yer Alan Sanayi Sitesi Yapı
Kooperatiflerinin Kredi Kullanımına İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik
kapsamında sanayi siteleri kuruluş yeri
inceleme raporu hazırlanmaktadır. Bu
rapor kapsamında;
1) İncelenen alanın büyüklüğü, mevkii ve
idari durumu,
2) Yerleşim merkezinin özellikleri ve
incelenen alanın yerleşime göre
konumu, 3) Yerleşim alanının içinde ya da
çevresinde planlı sanayi sitesi
alanlarının mevcut olup olmadığı ve
doluluk oranları,
4) İncelenen alanın karayolu, havaalanı,
liman ve demiryolu ulaşım
bağlantıları,
5) Mülkiyet durumu,
6) Mevcut arazi kullanım durumu,
7) Çevresindeki alanların mevcut ve
planlama durumu,
8) Eğimi ve yönü,
9) Bulunduğu deprem kuşağı,
10) Su ihtiyacının nereden
sağlanabileceği,
11) Enerji ihtiyacının nereden
sağlanabileceği,
12) Atık su ve yağmur suyu deşarj ortamı,
20
13) Hâkim rüzgâr yönü, 23) Doğal kaynak potansiyeli,
14) Gelişme ve genişleme olanağının bulunup bulunmadığı,
24) İçme suyu temin edilen havzalara göre
konumu,
15) Çevresinde konut yerleşimine imkân
olup olmadığı,
25) Tarım il müdürlüğünün görüşü
dikkate alınarak hazırlanır.
16) Varsa Özel Çevre Koruma Bölgeleri,
sit alanları, milli parklar, sulak
alanlar, doğal anıtlar gibi koruma
alanları ile uluslararası sözleşmeler
gereği korunması gereken alanlara
göre konumu,
17) Drenaj durumu,
18) Taşkına maruz kalma durumu,
19) Önceden belirlenmiş bir jeolojik probleminin olup olmadığı,
20) Varsa yeraltı ve yüzeysel içme ve
kullanma suyu kaynaklarına göre
konumu,
21) Varsa katı atık depolama alanlarına
göre konumu,
22) Su ürünleri üreme ve istihsal
sahalarına olan konumu,
Maddeleri incelediğimizde birçok konunun
yeşil bina değerlendirme kılavuzlarında
ele alınan puanlama kriterleriyle
yakından ilgili olduğu görülmektedir.
Raporda seçilecek arazinin mevkii ile
ilgili yapılan çalışmalarda özel bir durum
olup olmadığı incelenmektedir. Bu madde
daha kapsamlı hale getirilerek arazinin
ekolojik durumu, arazideki biyolojik
çeşitlilik gibi değerlendirme başlıkları da
eklenebilir. Maddelerden biri olan araziyle
ilgili ulaşım bölümü geliştirilerek ulaşım
planı, otoparkın konumu, alternatif ulaşım
araçları, toplu taşımaya erişebilirlik ve
bisiklet tesisi gibi konular incelemeye
alınabilir. Rapordaki maddelerden biri
olan mevcut arazi kullanımına; ulaşım
altyapısı, açık alan oluşturma, inşaat
MAYIS 2017
faaliyeti kirliliğini önleme gibi konular
dâhil edilebilir. Rapordaki su ihtiyacının
karşılanması maddesine; su tüketimi ve
izleme, su kaçak tespiti, su tasarruflu
cihazlar kullanma, çevresel su tüketimini
azaltma ve geri kazanılmış suyu tüketme
konuları eklenebilir. Enerji ihtiyaçlarının
nereden sağlanacağı kısmıyla ilgili
maddeye; enerji verimli ekipmanlar, enerji
sistemlerini kontrol planı, enerji kullanımı
ölçümü, yenilenebilir enerji üretimi gibi
konular eklenebilir. Katı atık depolama
alanlarına göre konumu maddesi
geliştirilerek geri dönüştürülebilen atıkları
toplama ve depolama sistemi, inşaat
atık yönetimi ve geri dönüşümlü agrega
kullanılması gibi maddeler eklenebilir.
Bunların dışında görsel konfor, emniyet
ve güvenlik, iç hava kalitesi stratejisi,
düşük emisyonlu malzeme kullanımı, iç
aydınlatma ve akustik performans gibi
yeşil binalarda olan özellikler tasarım
aşamasında ele alınabilecek konulardır.
Bakanlık tarafından bu raporun yeşil
bina olma kriterleri göz önüne alınarak
güncellenmesi ve tasarım aşamasında
yapılacak düzenlemeler sayesinde
sanayi sitelerinde yeşil binalara giden
yol açılmış olacaktır. Böylece sanayi
sitelerinde yeşil bina sertifikası almak da
kolaylaşacaktır. Yeşil bina sertifikasındaki
asıl amaç çevreyle uyumlu, minimum
zararlı, konforlu ve enerjiyi ve suyu verimli
kullanan yapılar elde etmektir. Yeşil bina
uygulaması yapılacak sanayi sitelerinde
üst yapı destek oranı Bakanlığımızca
bir miktar artırılabilir. Böylelikle yeşil
bina olmasından kaynaklı kurulum
maliyet artışı da karşılanmış olacaktır.
Bakanlığımız tarafından verilen kredi
desteğinin artırılmasının yanı sıra yeşil
binalı sanayi sitelerince kullanılan kredi
geri ödemesinde yeni bir düzenleme
yapılabilir. Bunların dışında uluslararası
kuruluşlardan da yapılan çalışmalara
destek veya hibe sağlanabilir.
Kaynakça
5. Sonuç ve Değerlendirme
Sanayi sitelerinde yeşil bina uygulamasını
destekleyen bir sistem şeklinde
oluşturulacak sertifika sisteminin
yönetmeliklerle uyumlu olması ve mutlaka
sürdürülebilir kamu politikalarıyla
desteklenmesi gerekmektedir. Sanayi
sitelerinde yeşil bina uygulamaları
krediler, teşvikler ve hatta vergi
indirimleriyle de desteklenmelidir.
Bakanlık politikası olarak da
benimsenecek bu yaklaşımın kamu ve
özel sektörün tüm paydaşlarıyla birlikte
oluşturulması ve sürekli güncellenmesi
gerekmektedir. Belirlenecek destek
mekanizması gerekli altyapıların
oluşturulması sonrası gerçekçi ve
geliştirici nitelikte olmalıdır.
•
ÇEDBİK (2007). Yeşil Bina Nedir? Eylül
2015. http://www.cedbik.org/yesil-bina-nedir_p1_tr_3_.aspx
•
Erten, D. (2008). Kazanca Dönüşen Maliyet,
Bölgesel Çevre Merkezi Dergisi, 2008. sayı
4, s.18-19. http://www.rec.org.tr/dyn_files/23/676-YU-4-4.pdf
•
Türkiye Çevre Sorunları Vakfı. (TÇSV).
(1987). Ortak Geleceğimiz Dünya Çevre Ve
Kalkınma Komisyonu Raporu, Ankara: Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını
•
Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü. (SBGM).
(2015). Sanayi Siteleri Hizmetleri. Ekim
2015. http://kss.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=188
•
Sarıer, N., Özay, S., Özkılıç Y. (2008). Sürdürülebilir “Yeşil” Binalar I, İstanbul Kültür
Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü.
•
Sev, A. ve Canbay, N. (2009). Dünya Genelinde Uygulanan Yeşil Bina Değerlendirme
ve Sertifika Sistemleri, Yapı Dergisi Yapıda
Ekoloji Eki, sayı 329, s.42-47, İstanbul: Yem
Yayın
•
Sur, H. (2012). Yeşil Binalar Referans Rehberi 2012 Çevre Dostu Yeşil Binalar. Eylül
2015. http://issuu.com/xxi_dergi/docs/yesil_binalar_small
•
USGBC (2008). A National Green Building
Research Agenda 2007 (Gözden geçirilmiş
baskı). U.S. Green Building Council
Asıl amacın çevre dostu bina üretimini ve
bilincini artırmak olduğunu unutmamak
gerekir.
21
MAYIS 2017
UZMANLIK TEZİ
ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ OLANAKLARININ BELİRLENMESİ;
ANKARA SANAYİ ODASI 1. OSB ÖRNEĞİ*
Cihan USTA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü)
Dünyada son yıllarda sürekli gündemde
olan iklim değişikliği, ülkeleri sera gazı
emisyonu ve karbon salınımıyla ilgili
olarak tedbirler almaya yöneltmiştir.
Bu tedbirler sektörel olarak farklı
odak noktaları ortaya çıkarmıştır.
Hizmet sektöründe iş gücü verimliliği,
enerji sektöründe yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımı ve sanayi
sektöründe de kaynak verimliliği
konularında çalışmalar hızla artmıştır.
Sanayi sektöründe kaynak verimliliği
konusu üzerine yapılan çalışmalar
endüstriyel ekoloji, sürdürülebilir üretim,
temiz üretim ve eko-endüstriyel park
(EEP) gibi birçok kavramı literatüre
kazandırmış ve ülkeler bu kavramlar
üzerinden sanayi politikalarını1*
şekillendirmeye başlamıştır. Özellikle
coğrafi olarak sanayi kümelenmelerinin
çok fazla olduğu Çin ve Güney Kore, sanayi
tesislerinin çevresel performanslarını
EEP kavramı üzerine inşa ettikleri
politikalarla artırmayı hedeflemektedir.
Ülkemizde 1960’lı yıllarda başlayan ve
hâlâ devam eden illerde organize sanayi
bölgeleri (OSB) oluşturma politikasının,
EEP yaklaşımını benimseyen bir
politika üretilmesine çok uygun olacağı
düşünülmektedir.
EEP modellerinin yedi temel prensip
etrafında tasarlanması gerekmektedir [1].
EEP kavramının net bir tanımı
olmadığından EEP’ler için farklı tasarım
yaklaşımları ortaya çıkmıştır. Ancak
tasarım yaklaşımları farklı da olsa, tüm
7. Toplum: EEP geliştiricileri, parka komşu
topluluklarla (halk, sanayi kuruluşları,
kamu kurumları, üniversiteler) sürekli bir
iletişim içinde olmalıdır.
*
22
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde
2016 yılında hazırlanan uzmanlık tezinden
derlenmiştir.
Bu yedi temel prensip şunlardır:
1. Doğal sistemler: EEP’ler doğal
sistemlerle entegrasyon içinde olmalıdır.
2. Enerji: EEP’lerdeki enerji verimliliği
maksimize edilmelidir.
3. Malzeme akışı: EEP’ler işletmeler arası
ürün, yan ürün ve atık değişimi maksimum
düzeyde olacak şekilde tasarlanmalıdır.
4. Su akışı: EEP’lerde suyun tekrar
kullanımı maksimize edilmelidir.
5. Park yönetimi ve ortak hizmetler:
EEP’lerdeki yönetim geleneksel sanayi
bölgelerinden parklardaki yönetimlerden
farklı olarak, park içerisindeki tüm ağı
(ham madde, insan kaynakları, iletişim,
ulaşım vb.) idare edebilecek düzeyde
olmalıdır.
6. Sürdürülebilir tasarım ve inşaat:
EEP’lerdeki bina ve altyapı inşaatlarında
kaynakların etkin kullanımı optimize
edilirken, atık oluşumu ise minimize
edilmelidir.
Ülkelerin EEP politikalarında yukarıda
bahsedilen prensiplerin her biri önem
seviyesi anlamında farklı hacimler
kaplamaktadır. Fakat malzeme akışı
prensibi bir EEP tasarımında göz ardı
edilemeyecek, olmazsa olmaz bir prensip
olarak karşımıza çıkmaktadır. Coğrafi
olarak bir sanayi kümelenmesinin
malzeme akışı açısından ürün ve yan
ürün değişiminin çok olması o üretimin
ve buna bağlı olarak oluşan ekonominin
güçlü olduğunu göstermektedir. Bu tarz
kümelere örnek olarak kimya endüstri
parkları gösterilebilir. Malzeme akışı
açısından atık değişimlerinin çok olduğu
kümeler ise ham maddenin atıktan
sağlanmasından dolayı rekabetçiliği
ve çevresel performansı yüksek
kümelerdir. Firmalar arasındaki malzeme
akışları “endüstriyel simbiyoz” olarak
tanımlanmakta olup ülkemizde birçok
MAYIS 2017
projeyle sanayi tesisleri arasında var olan
simbiyotik ilişkiler ortaya konulmaya
çalışılmış ve ayrıca yeni simbiyotik
ilişkilerin oluşturulması sağlanmıştır.
OSB’ler coğrafi yerleşimleri ve yönetimleri
ile EEP yaklaşımına yakın olmanın yanında
sanayi tesisleri arasında yeni endüstriyel
simbiyotik ilişkilerin oluşturulmasında da
büyük avantajlara sahiptir.
Ankara’da kurulan ilk OSB olması
nedeniyle kurumsallığı yüksek,
içerisindeki parsellerin tamamının tahsisi
yapılmış ve üretim ve ihracat açısından
büyük ölçekli sanayi tesislerine sahip
olan Ankara Sanayi Odası (ASO) 1. OSB,
endüstriyel simbiyoz olanaklarının açığa
çıkarılması bakımından Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı uhdesinde hazırlanmış
olan uzmanlık teziyle incelenmiştir. ASO 1.
OSB karma bir organize sanayi bölgesidir
ve bölgede mobilya, döküm, gıda, elektrik,
elektronik, makine üretimi, alüminyum,
tekstil, zirai aletler, savunma sanayi,
kimya, metal işleri, madeni eşya vb.
alanlarda üretim yapılmaktadır.
Büyüklükleri 5.000 m² ile 100.000 m²
arasında değişen 334 sanayi parseline
sahip ASO 1. OSB, toplam 1000 hektar
alan üzerine kurulmuştur. 2015 yılı ikinci
yarısı itibarıyla 262 fabrikanın faaliyet
gösterdiği bölgede bu sayı çok yakında
334’e ulaşacaktır. Toplam 35.000 kişinin
istihdam edildiği ASO 1. OSB, ülke
ekonomisine 2 milyar ABD Doları ihracat
olmak üzere yıllık 6 milyar ABD Doları
katkı sağlamaktadır. Tüm veriler ışığında
ASO 1. OSB’nin ülkemizde yer alan
OSB’ler içerisinde ilk beşe girmiş olması
da bölgenin önemini ve büyüklüğünü
göstermektedir.
ASO 1. OSB’de endüstriyel simbiyoz
olanakları hem atık değişimi hem de ısı
transferleri anlamında ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Endüstriyel simbiyoz
potansiyeli yüksek atıklar OSB’deki
sektörler ve ilgili mevzuat çerçevesinde
belirlenmiştir. Yine sektörler baz alınarak
atık ısı üretebilecek veya ısı ihtiyacı yüksek
işlemlere sahip sektörler tespit edilmiştir.
2015 yılında ASO 1. OSB tarafından
Bakanlığımıza iletilen 2015 yılı 2.
dönemine ait parsel bilgileri verileri
ışığında ASO 1. OSB’de toplamda 334
sanayi parseli olup bu parsellerin
262 adedinde üretim yapılmaktadır.
262 adet üretim yapılan parseldeki
firmaların 19 adedinin NACE kodu bilgisi
bulunmamakta ve bu çalışmada kapsam
dışında bırakılmaktadır. 243 adet üretim
yapılan parseldeki firmaların NACE
kodları üzerinden sektörel sınıflandırma
yapılmıştır. Bu sınıflandırma sonucunda
sektörlerin tüm sektörler içindeki
yüzdesel değerler üzerinden %5 kabulü
yapılarak bölgede %5’in üzerinde yer alan
sektörler dikkate alınmıştır. Söz konusu
kabul sonucu ele alınan sektörler, firma
sayıları ve yüzdeleri Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1’de yer alan sektörler baz alınarak
02.04.2015 tarihli 29314 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan Atık Yönetimi
23
MAYIS 2017
UZMANLIK TEZİ
Yönetmeliği’nin ekinde yer alan atık listesi
incelenmiştir. Söz konusu yönetmelikte
atıklar üretim süreçlerine/işlemlerine
göre sınıflandırılmıştır. Bu nedenle
sektörler ve atık kodları üretim süreçleri
dikkate alınarak eşleştirilmiştir.
Ana Metal Sanayii sektöründe yer
alan firmaların büyük bir çoğunluğu
demir ve çelik dökümü yapmaktadır
ve bu işlemlerden kaynaklı 10 09 ve
10 10 kodlu atıklar dikkate alınmıştır.
Başka Yerde Sınıflandırılmamış Makine
ve Ekipman İmalatı sektöründe yer
alan firmaların çoğunluğu maden,
taş ocağı ve inşaat makineleri imalatı
yapmaktadır. Atık listesinde makine ve
ekipman imalatından çıkan atıklarla ilgili
spesifik bir bölüm bulunmamakta olup
makine kullanımı sonrası çıkan atıkların
üretimde de çıkabileceği düşünülerek
atık listesindeki 16 01 grubundaki atıklar
baz alınmıştır. Aynı doğrultuda elektrikli
teçhizat imalatından çıkan atıklarla ilgili
de spesifik bir bölüm bulunmamakta
olup söz konusu teçhizatların kullanımı
sonrası çıkan atıkların üretimde de
çıkabileceği düşünülerek atık listesindeki
16 02 grubundaki atıklara bakılmıştır.
Fabrikasyon Metal Ürünleri İmalatı
sektöründe yer alan firmaların atıkları
atık listesinde 12 kod numaralı metallerin
ve plastiklerin fiziki ve mekanik yüzey
işlemlerinden ve şekillendirilmesinden
kaynaklanan atıkları içermektedir. Gıda
Ürünleri İmalatı sektöründe yer alan
firmaların çoğunluğu un ve makarna
üreticileridir. Bu durum göz önüne
alınarak atık listesindeki 02 06 kod
numaralı Unlu Mamuller ve Şekerleme
endüstrisinden kaynaklanan atıklara
öncelik verilmiştir. Kauçuk ve Plastik
Ürünlerin İmalatı sektöründe yer alan
firmaların atıkları, atık listesinde 07 02
kod numaralı plastiklerin, sentetik kauçuk
ve yapay elyafların imalat, formülasyon,
tedarik ve kullanımından kaynaklanan
atıklardır. Mobilya İmalatı sektöründe yer
24
ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ OLANAKLARININ BELİRLENMESİ;
ANKARA SANAYİ ODASI 1. OSB ÖRNEĞİ
Tablo 1. ASO 1. OSB’de Yoğun Olan Sektörler ve Firma Sayıları
2 Haneli
Sektörel
NACE Kodu
NACE Koduna Göre Sektör Adı
Firma Sayısı Yüzdesel Olarak
(Adet)
(%)
24
Ana Metal Sanayii
26
11
28
Başka Yerde Sınıflandırılmamış Makine
ve Ekipman İmalatı
67
28
27
Elektrikli Teçhizat İmalatı
24
10
25
Fabrikasyon Metal Ürünleri İmalatı
(Makine ve Teçhizat Hariç)
30
12
10
Gıda Ürünlerinin İmalatı
21
9
22
Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı
25
10
31
Mobilya İmalatı
13
5
206
85
TOPLAM
alan firmaların atıkları, atık listesinde
03 01 kodlu ağaç işlemeden ve sunta
ve mobilya üretiminden kaynaklanan
atıklardır.
Atık Yönetimi Yönetmeliği’nin ekinde *
işaretiyle atıkların tehlikeli ve muhtemel
tehlikeli atıklar olduğu belirtilmiştir.
Atık kodunun son iki hanesi 99 olan
atıklar ise tanımlanmamış atıklar olarak
nitelendirilmiştir. Tehlikeli ve muhtemel
tehlikeli atıklar hem miktar olarak hem
de simbiyoz ilişkilerinde kullanılmasının
zorluğundan ve herhangi bir sınıflandırma
yapılmamış atıkların belirsizliğinden dolayı
potansiyel endüstriyel simbiyoz ilişkilerine
konu edilmemiştir. Bu eleme sonrası
geriye kalan atıklar endüstriyel simbiyoz
potansiyeli yüksek atıklardır.
Atıkların tekrar kullanımıyla ilgili
standartlar 20.06.2014 tarih ve 29036
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Atıktan
Türetilmiş Yakıt, Ek Yakıt ve Alternatif
Hammadde Tebliğiyle belirlenmiştir.
Bu Tebliğin amacı, atıkların alternatif
ham madde olarak kullanılması, atıktan
türetilmiş yakıt hazırlanması ve bu
hazırlama tesislerinde bulunması gereken
asgari şartlara ilişkin teknik, idari ve
uyulması gereken genel kurallar ile
atıktan türetilmiş yakıt (ATY) kullanımı
ve beraber yakma tesislerinde ek yakıt
olarak kullanılacak atıklara ilişkin esasları
belirlemektir. Söz konusu tebliğin Ek4’ünde yer alan liste “ATY Hazırlama, Ek
Yakıt ve Alternatif Ham Madde Kullanacak
Tesislerin Kabul Edebileceği Atıkların
Listesi” olarak tanımlanmıştır. Bu listede
hangi atıkların hangi sınıflandırma
doğrultusunda kullanılabileceği
belirtilmiştir.
Endüstriyel simbiyoz potansiyeli yüksek
atıkların kodları yukarıda belirtilen
tebliğin ekli listesinde yer alan atık
kodları ile eşleştirilerek hiçbir kullanıma
uygun olmayan atıklar sınıflandırmadan
çıkarılmıştır. Bu işlemler sonrası
endüstriyel simbiyoz potansiyeli yüksek
ve ATY, ek yakıt ve alternatif ham madde
olarak kullanılabilecek atıklar Tablo 2’de
yer almaktadır.
Tablo 2’ye göre ASO 1. OSB’de endüstriyel
simbiyoz potansiyeli yüksek olan atıklar
aşağıdaki gibi kısaca tanımlanabilir:
MAYIS 2017
Tablo 2. Endüstriyel Simbiyoz Potansiyeli Yüksek ve Üretimde Kullanılabilecek Atıklar
Atık Kodu
10 09
Atık İsmi
Demir Döküm İşleminden Kaynaklanan Atıklar
ATY
Ek
Yakıt
Alternatif
Ham Madde
10 09 03
Ocak cürufları
X
10 09 06
X
10 09 08
10 09 05 dışında henüz döküm yapılamamış maça ve
kum döküm kalıpları
10 09 07 dışında döküm yapılmış maça ve kum döküm
kalıpları
X
10 09 10
10 09 09 dışındaki baca gazı tozu
X
X
10 10
10 10 06
10 10 08
16 01
Demir Dışı Döküm Atıkları
10 10 05 dışındaki henüz döküm yapılamamış maça ve
kum döküm kalıpları
10 10 07 dışındaki döküm yapılmış maça ve kum döküm
kalıpları
Çeşitli Taşıma Türlerindeki (İş Makineleri Dâhil) Ömrünü
Tamamlamış Araçlar ve Ömrünü Tamamlamış Araçların
Sökülmesi ile Araç Bakımından (13, 14, 16 06 ve 16 08
hariç) Kaynaklanan Atıklar
X
16 01 03
Ömrünü tamamlamış lastikler
X
16 01 15
16 01 14 dışındaki antifriz sıvıları
X
16 01 19
Plastik
X
X
12 01
Metallerin ve Plastiklerin Fiziki ve Mekanik Yüzey
İşlemlerinden ve Biçimlendirilmesinden Kaynaklanan
Atıklar
12 01 05
Plastik yongalar ve çapaklar
X
X
12 01 15
12 01 14 dışındaki işleme çamurları
X
12 01 17
12 01 16 dışındaki kumlama maddeleri atıkları
X
Unlu mamuller ve şekerleme endüstrisinden kaynaklanan
atıklar
02 06 01
Tüketime ve işlenmeye uygun olmayan maddeler
X
X
02 06 02
Koruyucu katkı maddelerinden kaynaklanan atıklar
X
X
02 06 03
İşletme sahası içerisindeki atık su arıtımından
kaynaklanan çamurlar
X
X
X
02 06
07 02
Plastiklerin, Sentetik Kauçuk ve Yapay Elyafların
İmalat, Formülasyon, Tedarik ve Kullanımından (İFTK)
Kaynaklanan Atıklar
07 02 12
07 02 11 dışındaki saha içi atık su arıtımından
kaynaklanan çamurlar
X
X
X
07 02 13
Atık plastik
X
X
07 02 15
07 02 14 dışındaki katkı maddelerinin atıkları
X
X
07 02 17
07 02 16 dışında silikon içeren atıklar
X
X
03 01
Ağaç İşlemeden ve Sunta ve Mobilya Üretiminden
Kaynaklanan Atıklar
03 01 01
Ağaç kabuğu ve mantar atıkları
X
X
03 01 05
03 01 04 dışındaki talaş, yonga, kıymık, ahşap,
kontraplak ve kaplamalar
X
X
Cüruf: Döküm firmalarından kaynaklı
cüruf atıklar genellikle çimento
fabrikasında veya inşaat sektöründe
değerlendirilmektedir. OSB Uygulama
Yönetmeliği 101. madde çerçevesinde
çimento fabrikalarının OSB’lerde yer
alması mümkün değildir. Bu atıklar
inşaat sektöründe özellikle yol yapım
çalışmalarında çok kullanılmaktadır.
Her iki nedenden ötürü döküm
firmalarından kaynaklı cüruflar bölge
dışında değerlendirilmek zorundadır. Bu
değerlendirme için bölge yönetimi cüruf
atıkları firmalardan toplayarak bunların
bölge dışında bertarafına ön ayak olabilir.
Organik atıklar: Un ve makarna üretimi
yapan firmalardan çıkan organik atıklar
bölge içinde faaliyet gösteren çiftlik
hayvanları için hazır yem imalatı yapan
firmalarda veya yeni kurulacak biyokütle/
biyogaz tesislerinde değerlendirilebilir.
Yeni kurulacak bir biyokütle/biyogaz tesisi
bölgedeki firmalara enerji, gaz ve ısı
sağlayarak yeni bir endüstriyel simbiyoz
ilişkisinin ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Ahşap atıklar: Mobilya sektöründen
kaynaklı ahşap atıklar tekrar ürüne
dönüştürülmek üzere kereste
fabrikalarına, kâğıt fabrikalarına veya
enerji kaynağı için diğer firmalara
verilebilir. Bölgede kâğıt ve kereste
fabrikaları bulunmadığı gibi enerji kaynağı
için bunları kullanacak firma da yoktur.
Bu nedenle ahşap atıklar bölge dışında
yer alan petrol rafineri veya çimento
fabrikalarına ek yakıt olarak gönderilebilir.
Yukarıdaki atıklara ek olarak hurda
veya atık metallerin endüstriyel
simbiyoz potansiyelinin yüksek olacağı
düşünülmektedir. Hurda veya atık
metaller ASO 1. OSB’deki en yoğun ilk
iki sektörden kaynaklanan ve en temel
değerlendirilmesi gereken atıklardır.
Bölgede çıkan hurda veya atık metaller
yine bölgede yer alan döküm firmaları
tarafından değerlendirilebilir. Bölge
25
MAYIS 2017
UZMANLIK TEZİ
yönetimi bu atıkların değerlendirilmesi
için ara depolama tesisi kurabilir veya ara
depolama tesisi kurulmasına finansal ve
yönetimsel anlamda iştirak edebilir. Ara
depolama tesisi kurulması ve hatta gelen
atıkların ayrıştırma işlemlerinin yapılması
döküm firmalarının endüstriyel simbiyoz
ilişkisine sıcak bakmasını teşvik edecektir.
Son olarak da bölgedeki tehlikeli atıkların
bertarafı konusunda ASO 1. OSB’de
tehlikeli atık ara depolama faaliyetinde
bulunan bir tesisten bahsetmek gerekir.
Mevcut durumda bölgedeki firmalardan
bazıları tehlikeli atıkların ara depolaması
için bu tesisle iş birliği yapmaktadır. Fakat
bu durumun bir endüstriyel simbiyoz
uygulaması olduğu söylenemez. Söz
konusu firma faaliyetlerine tehlikeli ve
tehlikesiz atıkların geri kazanımı, geri
dönüşümü ve bertarafını eklemesiyle
26
ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ OLANAKLARININ BELİRLENMESİ;
ANKARA SANAYİ ODASI 1. OSB ÖRNEĞİ
birlikte katı atıklar anlamında bölgedeki
endüstriyel simbiyoz uygulamalarının
merkezinde olacaktır.
su ihtiyacı yeni yapılacak bir atık su arıtma
tesisinden çıkan arıtılmış atık su ile
sağlanabilir.
Endüstriyel simbiyozun diğer yönü
olan ısı transferleri açısından inceleme
yapıldığında doğal gaz ve elektrik tüketimi
yüksek olan tesislerin ısı ihtiyaçlarının
yüksek olduğu görülmektedir. Özellikle
döküm firmaları yüksek miktarda doğal
gaz ve elektrik tüketimleri ile dikkate
alınması gereken tesislerdir. Bunun
yanında, ASO 1. OSB’de atık ısısı olan
tesis bulunmamakta olup böyle bir
tesisin kurulmasıyla üretim süreçlerinde
kullanmak üzere döküm firmalarına ve
de ısınma amaçlı diğer firmalara atık
ısı iletilebilir. İkinci bir alternatif olarak,
oluşan atık ısının yakındaki yerleşim
yerlerinin ısınma ihtiyacı için kullanılması
düşünülebilir. Ayrıca söz konusu tesisin
Yukarıda yapılan değerlendirmeler
ışığında atık değişimi ve ısı transferi
yönüyle bahsedilen endüstriyel simbiyoz
örnekleri Şekil 1’de gösterilmiştir.
Sonuç olarak, Şekil 1’de gösterilen
endüstriyel simbiyoz örneklerinde
görüldüğü üzere atık değişimi yönüyle
OSB’ler içerisinde endüstriyel simbiyoz
olanaklarına sıklıkla rastlanılacağı ve
planlanabilecek endüstriyel simbiyoz
olanaklarıyla bu sayının artırılabileceği
düşünülmektedir. Fakat aynı şeyi ısı
transferi yönüyle söylemek zor olacaktır.
Özellikle atık ısısı yüksek olan enerji
üretim tesislerinin bazı çeşitlerinin
OSB’lerde çok az olması ve bazılarının
MAYIS 2017
Şekil 1. ASO 1. OSB Örnek Endüstriyel Simbiyoz Ağı
ise OSB Uygulama Yönetmeliği 101.
madde çerçevesinde kurulamaması
ısı transferleri yönüyle endüstriyel
simbiyoz ilişkilerinin kurulmasını
güçleştirmektedir. OSB’lerde endüstriyel
simbiyoz olanaklarının artması için bu
konu özelinde firma ve kamu kurum ve
kuruluşlarında kurumsal kapasitenin
artırılması, firmalara sağlanacak finansal
desteklerin çeşitlendirilmesi ve artırılması
ve bu iki hususun üst düzeyde bir çatı
kuruluş tarafından yönetilmesi veya
organize edilmesi gerekmektedir. 10.
Kalkınma Planı (2014-2018) çerçevesinde
endüstriyel simbiyoza ilişkin eylemler
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında
olmasına rağmen bu konuya ilişkin
mevzuat Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
uhdesindedir. Söz konusu mevcut durum
hem yetki karmaşasını hem de bürokrasiyi
artırmaktadır. İlk olarak
bu durumun düzeltilerek
konuya ilişkin yetkilerin tek
elde toplanması hızlı ve etkin
kararlar ışığında endüstriyel
simbiyoz politikalarının
uygulamaya yansımasını
sağlayacaktır. İkinci husus
olarak kurumsal kapasitenin
artırılması amacıyla OSB’lerde
yer alan firmaların endüstriyel
simbiyoz konusunda
bilinçlendirilmeleri çalışmaları
kapsamında OSB bölge
yönetimlerinin ve kamu kurum
ve kuruluşlarının ortak projeler
yürütmesi gerekmektedir.
Bilinçlendirme çalışmalarının
yanında firmalara bu konuda
finansal destek veren kalkınma
ajansı sayısının da artması
gerekmektedir. Bu çalışmalar
sonucunda artacak olan
endüstriyel simbiyoz örnekleri
sanayimizin uluslararası
alandaki rekabet gücünün
yanında ülkemizin çevresel
performansını ve toplumumuzun refah
seviyesini de artıracaktır.
Kaynak:
1. Lowe, E.A. (2001) Eco-industrial Park
Handbook for Asian Developing Countries.
A Report to Asian Development Bank,
Environment Department, Indigo
Development, Oakland, CA.
27
MAYIS 2017
DUYURU
“TEMİZ TEKNOLOJİ” İŞ FİKİRLERİ DESTEK PROGRAMI
GCIP 2017 BAŞLIYOR!
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma
Teşkilatı (UNIDO) tarafından
2014’ten beri düzenlenmekte
olan “Enerji ve Çevre” temalı
Girişimcilik Hızlandırma ProgramıGCIP 2017 “Sürdürülebilir
bir dünya için temiz teknoloji
fikirlerinizle değişime katkınız
olsun” sloganıyla başlıyor.
GCIP, Türkiye’de Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı himayelerinde ve
TÜBİTAK’ın ev sahipliğinde, UNIDO
tarafından 2014 yılından beri yürütülmekte
olan bir girişimcilik hızlandırma
programıdır. Her sene bir kez çağrıya
çıkılan program “Temiz Teknoloji iş
fikirlerini arıyor, kaynak sağlıyor ve hayata
geçirebilmek için birlikte çalışıyoruz”
yaklaşımıyla Türkiye’nin de aralarında
bulunduğu 8 ülkede sürüyor. Program
başta eğitim ve mentorluk destekleri
olmak üzere, tanıtım ve sermayeye
ulaşım kilit aktivitelerini bu konuda
çalışan girişimcilere sunuyor.
GCIP’de 2014 yılından bugüne alınan
toplam 645 başvuru arasından, ileri
seviyedeki 281 iş fikri değerlendirmeye
tabi tutulmuş ve 82 temiz teknoloji
girişimci ekibi eğitimlerimizi
tamamlayarak GCIP mezunu olmuştur. Ulusal ve Uluslararası Arenada
Adınızdan Söz Ettirin!
GCIP Türkiye, kamu ve özel sektör
destekli yürütülmekte olan çok sayıda
28
girişimcilik programı içinde 2014 yılından
bugüne oluşturduğu çeşitli iş birlikleri ve
girişimcilik ekosistemine yaptığı katkılarla
öne çıkıyor.
Yarışma, Fikri Olan Herkese Açık
GCIP’de bu yıl, “Yenilenebilir Enerji”,
“Enerji Verimliliği”, “Atık Yönetimi”,
“Su Verimliliği” ve “Yeşil Binalar”
kategorilerine ilaveten “Ulaşım” ve “İleri
Malzemeler” dâhil ediliyor. Yarışmaya,
bu kategorilerde faaliyet gösteren tüm
KOBİ’lerin yanında, bu alanda yeni bir
fikri olan, bir ürün geliştirmeye ve/veya
geliştirdiği ürünü pazara ulaştırmaya
çalışan tüm girişimciler, öğrenciler,
araştırmacılar ve akademisyenler
başvurabiliyorlar.
Başvuru Aşaması ve Katılımcı Profili
Başvurular 15 Mart-10 Mayıs 2017
tarihleri arasında www.turkey.
cleantechopen.org adresinden kabul
edilecek. Bağımsız panellerde projeler
akademisyen, iş dünyası temsilcisi,
yatırımcı ve seri girişimcilerden oluşan
uzmanlar tarafından değerlendirilecek,
programa devam etmeye uygun bulunan
projeler seçilecek ve yarı finalistler 19
Mayıs 2017 tarihinde ilan edilecek.
GCIP’ye başvuracakların en az iki kişiden
oluşan bir takım kurması ve girişimci
takım üyelerinden en az birisinin Türk
vatandaşı olması ve/veya Türkiye’de bir
ikâmete sahip olması yeterlidir. GCIP2014, 2015 ve 2016 programlarında ödül
alan finalistler tekrar programa yarışmacı
olarak başvuru yapamayacaklar. Ancak
ödül almayan katılımcıların tekrar başvuru
yapmaları mümkündür.
GCIP Girişim Hızlandırma Süreci
• Girişimcilik Ulusal Akademisi ve
Eğitim Desteği
Yarı finalist olan ve GCIP iş geliştirme
sürecine katılmaya hak kazanan
tüm girişimciler Ulusal Akademi’nin
olanaklarından yararlanacaklardır.
Girişimciler ayrıca Silikon Vadisi’nde temiz
teknolojilerde girişimcilik konusunda
faaliyet gösteren dünyanın bu konudaki
en önemli uzman kuruluşu The Cleantech
Open tarafından sağlanan mentorluk
desteği, webinar, seminer, doküman ve
çeşitli diğer kaynaklardan yararlanarak
girişimlerini hızlandıracaklar. TÜBİTAK
destekli üniversitelerde faaliyet gösteren
Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) ile
çeşitli Girişim ve Teknoloji Merkezleri
tarafından düzenlenen eğitim ve kuluçka
faaliyetlerinden de ücretsiz olarak
faydalanmaları mümkün olacaktır.
• Mentorluk ve Sürekli Danışmanlık
Desteği
Sürece dâhil olan tüm takımlar “iş modeli,
satış, pazarlama, iş hukuku, markalaşma
ve sürdürülebilirlik vb.” konularda uzman
kişilerden danışmanlık desteği alacaklar.
Özellikle projelerinde var olan teknoloji
konusunda yaşadıkları sorunların
çözümüne yönelik teknik destek hizmeti ve
mentorluk da hızlandırma çalışmasının bir
parçası olacaktır.
Pazara Daha Hızlı Erişmek İçin
Yeni Kapılar Aralayalım!
• İş Kampı ve Deneme Jürisi Etkinlikleri
Finaller öncesinde son eksikleri
tamamlamak ve/veya aksayan yönleri
MAYIS 2017
29
MAYIS 2017
DUYURU
“TEMİZ TEKNOLOJİ” İŞ FİKİRLERİ DESTEK PROGRAMI GCIP 2017 BAŞLIYOR!
bölümünde verilen 5 ödülden 3’ünü Türk
gidermek amacıyla farklı alanlarda
uzmanların katılımıyla iş kampı ve deneme takımları kazandı.
jürisi etkinlikleri yapılacaktır.
Global Forum’a katılan ekipler;
uluslararası mentorlarla çalışma imkânını
• İletişim Ağı Desteği ve Yatırımcı
yakalarken, yatırımcı aktivitesinde özel
Buluşmaları
yatırım kuruluşlarıyla finans ve risk
Takımlar program paydaşları tarafından
sermaye gruplarının temsilcilerinin
sağlanan profesyonel iletişim ağına
yer aldığı özel seansta 70 civarındaki
erişim fırsatı bulacaklar ve bu sayede
potansiyel müşteri, iş ortağı ve yatırımcıyla yatırımcıya fikir, proje ve ürünlerini
anlattılar. Expo’da ziyaretçilere ürünlerini
buluşacaklardır. Fikir alışverişlerinin
sergilerken potansiyel müşteri ve stratejik
yapılacağı ve benzersiz bir fırsat
ortaklar aradılar.
sunan bu iletişim ağı iş modellerinin
geliştirilmesinde ve tanıtımının yapılması
konularında takımlara büyük destek
olacaktır.
GCIP Türkiye Ekipleri Global Forum’da!
Ulusal alanda elde ettiği başarıları
uluslararası arenada da devam ettiren
program kısa zamanda programın
yürütüldüğü ülkeler başta olmak üzere
tüm dünyada girişimcilik ekosisteminde
adından söz ettirmeyi başardı.
Silikon Vadisi’nde yer alan program
ortağımız The Cleantech Open tarafından
her yıl San Francisco’da “Global
Girişim Haftası (GGH)” etkinliği olarak
gerçekleştirilen Global Forum, GCIP’nin
uluslararası aşamasıdır. 2015 yılında GCIP
30
• Kadın Girişimciler Artıyor!
GCIP genelinde İstanbul ve Anadolu
takımları hem sayısal hem de nitelik
bakımdan eşit başarı gösterirken, kadın
girişimcilerin ve takım liderlerinin sayısı
da mutluluk verici bir oranda yüksekti. Bu
motivasyonla yola çıkan GCIP’nin, 2017 yılı
hedeflerinden biri de başvurularda kadın
girişimcilerin sayısını artırmak…
Global Forum’da Ülkemizi
Temsil Edin!
Program Finali ve Ödüller
Program sonunda birinci seçilen takım
50.000 TL olan Ulusal Birincilik Ödülü’nü,
ikinci seçilen takım 25.000 TL olan İkincilik
Ödülü’nü ve üçüncü seçilen takım ise
15.000 TL olan Üçüncülük Ödülü’nü
almaya ve Silikon Vadisi’nde senede bir
kez gerçekleştirilen Global Forum’da
ülkemizi projeleri ile temsil etmeye
hak kazanıyorlar. Aynı zamanda Global
Forum’un sunduğu küresel yatırımcılar,
iş çevreleri ve uluslararası mentorlar
ile tanışma ve küresel platformda diğer
ülke ekipleri ile yarışma fırsatını da
yakalıyorlar.
Bunların dışında başarılı takımlara
Bakanlık Özel Ödülü, Kadın Girişimci
Ödülü, Halkın Seçimi Ödülü, Yılın Genç
Girişimcisi Ödülü, Sürdürülebilirlik
ve Başarılı Mezun Ödülü gibi ödüller
sunuluyor.
Program hakkında ayrıntılı bilgilere www.
turkey.cleantechopen.org adresinden
ve 0312 298 9406 numaralı telefondan
ulaşılabilir.
MAYIS 2017
MAYIS 2017
MAKALE
AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İNCELEMESİ
Ayşe YAMAK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)*
Giriş
Ülkeler arasındaki gelir düzeyi ve
ekonomik büyüme farklılıklarının
temelinde ülkelerin sahip olduğu teknoloji,
nitelikli iş gücü ve doğal kaynaklar ile
ekonomik ve siyasi istikrarın yer aldığı
kabul edilmektedir. Ülkeler bu farkları
kapatabilmek için eğitime ayırdıkları
kaynakları artırmakta, diğer ülkelerle
ekonomik ve siyasi iş birliğine girmekte,
teknoloji transferi içeren doğrudan
yabancı yatırımlarını teşvik etmekte, kamu
ve özel sektörün araştırma ve geliştirme
(Ar-Ge) yatırımı yapmalarını özendirmekte
ve yeni doğal kaynak arayışlarını
hızlandırmaktadır (Göçer, 2013a: 216).1*
Yapılan son çalışmalar ülkeler
arasındaki gelir ve büyüme farklarının
kapatılmasında en önemli faktörlerden
birinin Ar-Ge harcamaları olduğunu
göstermektedir. Ar-Ge harcamaları
özellikle dış ticaret kanalıyla yüksek
teknolojili ürün ihracatını artırmakta,
yüksek teknolojili ürünler, katma değeri
Şekil 1. Katma Değer Üretimi Ülke Sıralamaları
yüksek ürünlerden oluştuğundan bu
Kaynak: WIPO
durum ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılasını
(GSYİH) artırarak ekonomik büyümeye
Hakkında Kanun ile kamu politikası olarak önemli bir gösterge olarak kabul
önemli katkı sağlamaktadır (Kılıç vd.,
uygulanmaya başlamıştır. Yaklaşık 10 yıllık edilmektedir.
2014: 116).
bir süreçte yürütülen destekleme faaliyetAr-Ge harcamalarının üretime ve
Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin
lerinin etkilerinin incelenmesi, adı geçen
dolayısıyla yüksek teknolojili ürün
desteklenmesi, 2008 yılında kabul edilen
Kanunun amacına ulaşıp ulaşmadığının
ihracatına etkilerinin araştırıldığı
5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve
değerlendirilmesi noktasında son derece
çalışmanın birinci bölümünde ülke
Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi
önem arz etmektedir.
karşılaştırmalı katma değer üretimi
sıralamalarına, ikinci bölümünde konu
Dünya
genelinde
Ar-Ge
harcaması
*
Makale; Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Behiye
hakkında yapılan akademik çalışmaların
değerleri, ülkelerin teknoloji geliştirmeye
Canan ÜNLÜ ve Özkan ÖZKARA ile Şube Müdürü
bulgularına, üçüncü bölümünde
ayırdıkları payların incelenmesi açısından
Filiz SAYAR AKAN’la birlikte hazırlanmıştır.
31
MAYIS 2017
MAKALE
AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ:
TÜRKİYE İNCELEMESİ
Bu değerlere bakıldığında, Türkiye’nin
üretim yapısının mevcudu koruduğu,
bir başka deyişle yenilikçi ve yüksek
teknolojiyi içeren atılımları beklentiler
yönünde gerçekleştiremediği
gözlemlenmektedir. Türkiye’nin üretim
yapısının düşük ve orta düşük teknoloji
düzeyi üzerine kurulmuş olması sebebiyle
dünya sıralamasında üst sıralara
yerleşemediği değerlendirilmektedir.
Ayrıca bu alanlarda yapılan Ar-Ge
1. Ülke Karşılaştırmalı Katma Değer
harcamalarının ülke ekonomisine
Üretimi Sıralamaları
ihracat yönlü pozitif katkı sağlamadığı
McKinsy tarafından yapılan bir
araştırmada (Manufacturing the Future: The görülmektedir.
Next Era of Global Growth and Innovation,
2. Literatür
2012) üretilen katma değer açısından
1980’de liste dışında olan Türkiye, dünyada Ekonomilerde Ar-Ge harcamaları
teknoloji geliştirmede önemli bir araç
1990’da 13’üncü, 2000 yılında ise 15’nci
iken 2010 yılında tekrar liste dışına çıkmış olarak kullanılmaktadır. Literatürde bu
ilişkilerin incelenmesine yönelik birçok
bulunmaktadır.
çalışma bulunmaktadır. Çalışmalarda
McKinsey Raporu’nda yer alan sıralamaya Ar-Ge harcamaları ile inovatif politikalar
göre, yazılım ve elektronik teknolojileriyle arasında pozitif korelasyon olduğu
gözlemlenmiştir.
bu teknolojilerin geliştirilmesine yönelik
Ar-Ge harcaması, patent başvurusu ve
yüksek teknolojili ürün ihracatının yıllar
ve seçilmiş ülkeler özelindeki mevcut
duruma, dördüncü bölümünde Ar-Ge
harcaması-patent başvurusu, Ar-Ge
harcaması-yüksek teknolojili ürün ihracatı
ilişkilerinin analizine ve son bölümünde
ise sonuç, değerlendirme ve önerilere yer
verilmiştir.
yatırım ve Ar-Ge harcaması yapılan Çin,
Hindistan ve Güney Kore gibi ülkelerin
üretimlerindeki katma değerin yıllar
içerisinde yükseldiği görülmektedir.
Dünya Bankası verilerine göre ise Türkiye
sanayisinin katma değerinin cari fiyatlarla
ve 2010 yılı sabit fiyatlarıyla belirli
yıllardaki dünya sıralaması Tablo 1’de
gösterildiği gibidir.
Alagöz ve Akar (2016) tarafından yapılan
çalışmada, E7 ülkelerinin (Brezilya, Çin,
Endonezya, Hindistan, Meksika, Rusya
ve Türkiye) Ar-Ge harcamalarıyla yüksek
teknolojili ürün ihracatı arasındaki
ilişki değerlendirilmiştir. Çalışmada,
bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik
kalkınma ve küresel rekabet avantajının
sağlanmasında yüksek teknolojili
sektörlere sahip olma ve yüksek katma
Tablo 1. Türkiye Sanayinin Katma Değer Üretimi Dünya Sıralaması
Türkiye Sanayinin Katma Değer Üretimi Dünya Sıralaması-2010 yılı Sabit Fiyatlarıyla
Dünya Sıralaması
1990
2000
2010
2014
21
23
21
19
Türkiye Sanayinin Katma Değer Üretimi Dünya Sıralaması-Cari Fiyatlar
Dünya Sıralaması
1990
19
2000
2010
2014
18
20
18
Kaynak: Dünya Bankası
32
değer üretme kabiliyetinin en önemli
faktörlerden biri olduğu vurgulanarak,
Çin’in Ar-Ge harcamaları için ayırdığı payı
ve yüksek teknolojili ürün ihracatının diğer
ülkelere göre daha fazla olduğu tespit
edilmiştir. Ülkelerin kendileri ile gelişmiş
ülkeler arasındaki uçurumu kapatabilmesi
ve aynı küresel alanda ses çıkarabilmesi
için yüksek katma değerli ürünler
üretmesi gerektiği, inovasyonun ekonomik
kalkınmada kilit rol oynadığı belirtilmiştir.
1996-2011 döneminde G-8 ülkelerinde
Ar-Ge harcamaları ile yüksek teknolojili
ürün ihracatı arasındaki ilişkiyi panel
veri analiziyle inceleyen Kılıç vd. (2014)
çalışmalarında, Ar-Ge harcamaları
ve reel efektif döviz kurunun, yüksek
teknolojili ürün ihracatı üzerinde pozitif
etkiye sahip olduğunu belirtmiştir. Ayrıca
Ar-Ge harcamaları ile yüksek teknolojili
ürün ihracatı ve Ar-Ge harcamaları ile
reel efektif döviz kuru arasında iki yönlü
nedensellik, yüksek teknolojili ürün
ihracatından reel efektif döviz kuruna
doğru ise tek yönlü bir nedensellik
olduğunu tespit etmişlerdir.
Moiseeva ve Mazol (2013) tarafından
yapılan ve kamu ve özel Ar-Ge
harcamalarının payıyla ulusal Ar-Ge
sektörünün etkinliği arasındaki ilişkiyi
araştıran bir başka çalışmada ise belirli
harcama düzeyini karşılamak yerine ArGe harcamalarında etkinliği artırmaya
odaklanmanın önemli olduğu, Ar-Ge
yatırım politikasının verimliliği ve rekabet
gücünün, Ar-Ge finansmanında özel
sektörün payının %70-80’e çıkarılarak
sağlanabileceği, Ar-Ge harcamalarının
kamu harcamaları içerisindeki payının
%15-20 seviyesinde korunması ve
aynı zamanda kamu Ar-Ge fonlarının
tahsisinde esneklik sağlanmasının
sürdürülmesi gerektiği, ülkelerin ana
araştırma alanına yoğunlaşması ve
bu şekilde Ar-Ge yatırımlarının diğer
alanlarını hızlandırması gerektiği
sonuçlarına ulaşılmıştır.
MAYIS 2017
Sa (2014) tarafından Ar-Ge harcamalarının
araştırma yayınları, patentler ve Avrupa
ülkeleri arasındaki yüksek teknolojili
ürün ihracatları üzerindeki etkisi
karşılaştırılmıştır. 47 Avrupa ülkesinin
incelendiği çalışmada, Ar-Ge ile üniversite
sayısı, endekslenmiş dergiler, yüksek
teknolojili ürün ihracatı ve patent
sayısı, çeşitli bilim ve sosyal bilimler
konularında yayınlanan belgelerin sayısı
arasında pozitif bir korelasyon olduğu,
patent başvurusu ile yüksek teknolojili
ürün ihracatı arasında pozitif bir ilişki
bulunduğu ancak kişi başına GSYİH ile
araştırma sonuçları arasında bir ilişki
olmadığını belirtmiştir.
İnovasyon performansının bazı
göstergeleriyle yüksek teknolojili
ürün ihracatının hacmi ve performans
arasındaki ilişkiyi ekonometrik analizle
inceleyen Sandu ve Ciocanel (2014)
çalışmasında, kamu ve özel sektör ArGe harcamaları ve insan kaynaklarının,
AB ülkelerinde yüksek teknolojili ürün
ihracatının artması için önemli nedensel
faktörler olduğunu ve ülke düzeyinde
spesifik değişiklikler gösterdiğini
belirtmiştir. Ar-Ge harcamalarının toplam
hacmi ile yüksek teknolojili ürün ihracat
hacmi arasında pozitif bir korelasyon
olduğunu ve ülkeler arasında değişkenlik
gösterdiğini vurgulamıştır. Ayrıca ArGe harcamalarının yüksek teknolojili
ürün ihracatına etkisinin, kamu Ar-Ge
harcamalarından daha güçlü olduğu
vurgulanmıştır.
Patent başvuruları, Ar-Ge harcamaları ve
yüksek teknolojili ürün ihracatı arasındaki
ilişkileri 62 ülke kapsamında inceleyen
Soybilgen (2013) çalışmasında, Türkiye’de,
yapılan her milyon Dolarlık Ar-Ge harcaması başına, diğer ülkelere kıyasla daha
az patent başvurusu ve daha az yüksek
teknolojili ürün ihracatı yapıldığını, Ar-Ge
harcamalarının diğer ülkeler kadar başarılı bir şekilde son ürüne çevrilemediğini,
Ar-Ge harcamaları artmaya devam ettikçe,
daha fazla patent başvurusu ve yüksek
teknolojili ürün ihracatı yapılacağını, ancak
birim harcama başına başvuru sayısının ve
yüksek teknolojili ürün ihracatının artırılması için kalitenin artırılması gerektiğini
vurgulamıştır.
3. Ar-Ge Harcamaları, Patent Başvurusu
ve Yüksek Teknoloji İhracatı
Türkiye’de 2016 yılında 142,6 milyar Dolar
ihracat gerçekleştirilmiştir. İmalat sanayi
133,7 milyar Dolar ile toplam ihracattan
%93,6 pay almıştır. İhracatın lokomotif
sektörü pozisyonunda olan imalat sanayi
sektörü, Türkiye’nin sürdürülebilir
büyüme hedeflerine ulaşılması noktasında
sahip olduğu üretim kabiliyetiyle önemli
bir araçtır.
Diğer taraftan imalat sanayi ihracatı kadar,
ihracatın teknoloji düzeyi de ekonomiye
kazandırılan katma değerin ölçülmesinde
önemli bir göstergedir.
Teknoloji düzeyine bakıldığında, 2016
yılı imalat sanayi ihracatının %35,1’inin
düşük, %28,3’ünün orta-düşük, %33,1’inin
orta-yüksek ve sadece %3,5’inin
yüksek teknolojili ürünlerden oluştuğu
görülmektedir.
TÜİK’ten alınan verilere göre imalat
sanayi ihracatı 2003 yılında 44,4 milyar
Dolar ile toplam ihracattan %93,9 pay
alırken, 2016 yılında 133,7 milyar Dolar
ile %93,6 oranında pay almıştır. Buna
Tablo 2. İmalat Sanayi İhracatı Teknoloji Düzeyi (%)
İmalat Sanayi İhracatı
Teknoloji Düzeyi (%)
2003
2009
2016
Düşük
44,9
31,7
35,1
Orta Düşük
22,6
34,4
28,3
Orta Yüksek
26,0
30,4
33,1
Yüksek
6,5
3,5
3,5
Toplam
100
100
100
Kaynak: TÜİK
Şekil 2. Teknoloji Düzeyine Göre İmalat Sanayi İhracatı (Milyar Dolar)
Kaynak: TÜİK
33
MAYIS 2017
MAKALE
AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ:
TÜRKİYE İNCELEMESİ
Şekil 3. Seçilmiş Bazı Ülke/Ülke Grupları R&D/GDP Oranı (%)
Kaynak: Dünya Bankası
göre 2003 yılında %6,5 pay ile 2,9 milyar
Dolar düzeyinde gerçekleşen yüksek
teknoloji ihracatı, 2016 yılına gelindiğinde
%3,5 pay ile 4,7 milyar Dolar düzeyinde
gerçekleşmiştir.
Ülkeler ihracatlarının teknoloji düzeyini
artırmada Ar-Ge harcamalarına GSYİH’den
önemli bir pay ayırmaktadır. Buna göre
2014 yılı itibarıyla Ar-Ge harcamalarının
tutarı Çin’de 398 milyar Dolar, Kore’de 72
milyar Dolar, Rusya’da 39 milyar Dolar,
Tayvan’da 32 milyar Dolar ve Türkiye’de
ise 15 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir.
Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranı
incelendiğinde ise, Güney Kore %4,3’lük
oran ile diğer ülkelerden ayrışmaktadır.
Söz konusu oran Tayvan’da yükseliş eğilimi
sergilemekte olup %3 düzeyindedir. AB’de
ise bu oranın nispeten yatay seyrettiği
görülmektedir.
34
Şekil 4. Türkiye Ar-Ge Harcamalarının GSYH’ye Oranı
Kaynak: TÜİK
MAYIS 2017
Şekil 5. Harcamayı Yapan Birime Göre Ar-Ge Harcaması (Milyon TL)
Kaynak: TÜİK
Türkiye’de ise Ar-Ge harcamalarının
GSYİH’ye oranı, 2006 yılında %0,58 iken
2015 yılı itibarıyla %1,06 seviyesinin
üzerine yükselmiş olmakla birlikte halen
diğer ülkelere kıyasla oldukça düşük ve
%2,38 olan OECD ortalamasının altındadır.
Türkiye’nin gayri safi yurt içi Ar-Ge
harcaması, 2006-2015 döneminde
4,40 milyar TL’den 20,62 milyar TL’ye
yükselmiştir.
Ar-Ge harcamalarının finans kaynağını
ortaya koyan grafikte, Ar-Ge’ye ayrılan
kaynağın 10.309 milyon TL ile en
fazla ticari kesim tarafından yapıldığı
görülmektedir. Gayri safi yurt içi Ar-Ge
harcamalarında ticari kesim %50 ile en
Şekil 6. Harcamayı Yapan Birime Göre Ar-Ge Harcamaları (%)
Kaynak: TÜİK
35
MAYIS 2017
MAKALE
AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ:
TÜRKİYE İNCELEMESİ
büyük paya sahip olurken bunu %39,7 ile
yükseköğretim kesimi ve %10,3 ile kamu
kesimi takip etmektedir. Bir ülke için Ar-Ge’ye harcanan paranın
miktarı kadar, Ar-Ge harcamalarını yapan
birim kompozisyonu da önemlidir. 2014
yılında AB’deki Ar-Ge harcamalarının
%63,9’nu özel sektör, %12,2’ini kamu
sektörü, %23,2’ini ise yükseköğretim
kurumları gerçekleştirmiştir. Türkiye’de
ise bu paylar sırasıyla %49,8, %9,7 ve
%40,5’dir.
Şekil 7. Ar-Ge Personeli
Kaynak: OECD
Şekil 6’da Türkiye’de 2006-2015 yılları
arasında harcama yapan birimlerin Ar-Ge
harcamalarındaki payları gösterilmiştir.
Özel sektörün Ar-Ge harcamalarındaki
payı 2009 kriz yılı sayılmazsa 2006 yılından
beri düzenli bir biçimde artmaktadır. Buna
rağmen Türkiye’deki özel sektörün Ar-Ge
harcamasındaki payı hala AB’nin oldukça
gerisindedir.
Diğer taraftan Ar-Ge açısından
beşeri sermaye birikimi
önem taşıyan bir unsur
olarak değerlendirilmektedir.
Çin’de Ar-Ge faaliyetinde
bulunan araştırmacı sayısı
3 milyon kişinin üzerinde
seyretmektedir. Rusya’nın
da azalmakla birlikte
önemli seviyede araştırmacı
kapasitesine sahip olduğu
görülmektedir (Şekil 7).
Patent başvuruları ve
üniversite yayın sayısı
da ülkelerin teknolojik
gelişmişlikleri hakkında
bilgi veren diğer göstergeler
arasında yer almaktadır.
Şekil 8. Patent Başvuruları-Üniversite Yayın Sayısı
Kaynak: TPE, TÜBİTAK ULAKBİM
36
Üniversite yayın sayısı ile
patent başvuruları arasında
%97 oranında yüksek
korelasyon bulunmaktadır.
MAYIS 2017
Şekil 9. Teknoloji Gruplarına Göre Patent Yayınlarının Dağılım (2011) (%)¹
Kaynak: WIPO, Betam Hesaplamaları
Üniversite yayın sayısı artış eğimi patent
başvurularının artış eğiminin yaklaşık iki
katı oranında gerçekleşmiştir.
Patent başvurularının niceliği kadar2
niteliği de önemlidir. Eğer patent
başvuruları düşük teknoloji grubundaki
ürünler için yapılıyorsa bu ülke
ekonomisine yüksek teknoloji grubundaki
patentler kadar katkı sağlamayacaktır.
Patent başvurularının kompozisyonu
1-Elektrik mühendisliği teknoloji grubu elektrikli
aletler, görsel ve işitsel teknoloji, telekomünikasyon
ve iletişim teknolojileri, bilgisayar teknolojileri, yarı
iletkenler gibi teknolojileri içeriyor.
-Enstrümanlar teknoloji grubu optikler, ölçüm,
biyolojik maddelerin analizi ve kontrol teknolojilerini
içeriyor.
-Kimya teknoloji grubu tıbbi teknolojileri,
biyoteknoloji, kimya mühendisliği, besin kimyası,
yüzey teknolojisi ve ilaç teknolojileri gibi
teknolojileri içeriyor.
-Makine mühendisliği teknoloji grubu mekanik
aletler, motorlar, pompalar, türbinler, tekstil ve
kâğıt makineleri gibi teknolojileri içeriyor.
-Diğer alanlar teknoloji grubu mobilya, inşaat
mühendisliği ve diğer alanların içine girmeyen
teknolojileri içeriyor.
hakkında yapılan analizlerde WIPO
tarafından benimsenen 5 teknolojik
(Elektrik Mühendisliği, Enstrümanlar,
Kimya, Makine Mühendisliği ve Diğer
Alanlar) sınıflandırmaya başvurulmaktadır
(Soybilgen, 2013:3).
Bilim ve teknolojiyi, ekonomik ve sosyal
faydaya dönüştürmeye yönelik gerekli
araç ve kurumlar sistematiğinde önemli
gelişmeler kaydedilmiş ve Ar-Ge’ye ayrılan
mali ve beşeri kaynaklar artırılmıştır.
Ancak, Ar-Ge için ayrılan kaynak ve
girdilerdeki artışa rağmen patent ve
ticarileştirme hususlarında ilerleme
ihtiyacı sürmektedir (Kalkınma Bakanlığı,
2013). Zira ticarileşen patent sayısının
toplam patent sayısı içindeki payının
oldukça düşük seviyelerde gerçekleşmesi
ülkemizin bilimsel bilgi üretme yeteneğini
ekonomik ve toplumsal faydaya
dönüştürmekte tam olarak başarılı
olamadığını ve Ulusal Yenilik (İnovasyon)
Sistemine işlerlik kazandıramadığını
göstermektedir (TÜBİTAK, 2004).
Diğer taraftan gelişmiş ülke/ülke grupları
ile karşılaştırma yapmak amacıyla
seçilmiş ülke/ülke grupları bazında yapılan
Ar-Ge harcamalarının, patent başvuru
sayısı, yüksek teknolojili ürün ihracatı ve
Ar-Ge harcaması/GSYİH (%) oranları Tablo
4’te gösterilmiştir.
Tablo 3. Ticarileşmeye İlişkin Göstergeler
Ticarileşmeye İlişkin Göstergeler
Lisanslanan Yerli Patent Sayısı
Lisanslanan Yerli Patent Sayısının
Toplam Patent Sayısı İçindeki Oranı (%)
2011
2012
2013
2014
2015
4
3
4
2
1
0,5
0,3
0,3
0,2
0,1
Kaynak: BTYK 29. Toplantı Hazırlık Notları
37
MAYIS 2017
MAKALE
AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ:
TÜRKİYE İNCELEMESİ
Tablo 4. Seçilmiş Bazı Ülke/Ülke Grupları Ar-Ge Harcaması, Patent Başvuru Sayısı, Yüksek Teknoloji İhracatı ve
Ar-Ge Harcaması/GSYİH Oranları
Ar-Ge Harc. (Milyon
$) (2005-2014
ortalaması)
Patent Başvuru Sayısı
(2005-2014 ortalaması)
Yüksek Tekn. İhracatı
(Milyon $)
(2005-2014 ortalaması)
AB
304.728
135.612
605.227
1,80
2,03
ABD
360.731
487.232
172.524
2,55
2,73
Almanya
86.978
61.296
168.516
2,46
2,83
Çin
Ülke
210.357
455.711
392.906
1,13
2,01
İsrail
9.141
7.029
7.368
3,90
4,09
Kore
51.230
178.656
110.078
2,35
4,15
OECD
996.931
1.269.976
1.124.059
2,25
2,42
Polonya
5.599
3.878
7.496
0,54
0,87
Singapur
7.485
9.543
120.034
2,03
2,00
Türkiye
9.615
3.142
1.698
0,48
0,94
Kaynak: Dünya Bankası, WIPO, OECD.
Ar-Ge harcaması/GSYİH (%) verisi için seçili ülke/ülke gruplarının ortak son yıl verisi kullanılmıştır.
Şekil 10. Patent başvuruları ve Ar-Ge Harcamaları (2005-2014 ortalaması)
Kaynak: Dünya Bankası, SGM Hesaplamaları
38
Ar-Ge Harc/GSYİH Ar-Ge Harc/GSYİH
(%) (2003)
(%) (2013)
Tablo 4’teki son on
yıl ortalamalarına
göre yapılan Ar-Ge
harcamaları ve yüksek
teknolojili ürün ihracatı
verileri incelendiğinde
Polonya, Singapur,
İsrail ve Türkiye’nin
mukayesesi dikkat
çekmektedir. Bu
ülkelerde tutar bazında
yaklaşık eşit veya daha
düşük düzeyde Ar-Ge
harcaması yapılmasına
rağmen Türkiye’den
daha fazla yüksek
teknolojili ürün ihracatı
gerçekleştirildiği
göze çarpmaktadır.
Bu da yapılan Ar-Ge
harcamasının niteliğinin
ve verimliliğinin
ölçülmesinin önemini
gözler önüne
sermektedir.
MAYIS 2017
teknoloji ihracatı ve
patent başvurularında
sınırlı da olsa bir artış
yaratmıştır. Bununla
birlikte Türkiye’nin 2023
hedeflerine ulaşılması
noktasında gerçekleşen
performans
beklentilerini
karşılamamaktadır.
Bilim ve teknolojiyi,
ekonomik ve sosyal
faydaya dönüştürmeye
yönelik gerekli
araç ve kurumlar
sistematiğinde önemli
gelişmeler kaydedilmiş
ve Ar-Ge’ye ayrılan mali
ve beşeri kaynaklar
artırılmıştır. Ancak,
Ar-Ge için ayrılan
kaynak ve girdilerdeki
artışa rağmen patent
ve ticarileştirme
Şekil 11. Yüksek Teknolojili Ürün İhracatı ve Ar-Ge Harcamaları (2005-2014 ortalaması)
hususlarında ilerleme
Kaynak: Dünya Bankası, SGM Hesaplamaları
ihtiyacı sürmektedir
(Kalkınma Bakanlığı,
2013). Zira ticarileşen patent sayısının
yapmıştır. Türkiye de regresyon çizgisinin
4. İnceleme
toplam patent sayısı içindeki payının
altında kalan ülkelerden biri olarak
Soybilgen (2013) çalışmasındaki
oldukça düşük seviyelerde gerçekleşmesi
görülmektedir.
metodoloji kullanılarak 42 ülke için
ülkemizin bilimsel bilgi üretme yeteneğini
2005-2014 yılları arasında Ar-Ge
ekonomik ve toplumsal faydaya
Yüksek
teknolojili
ürün
ihracatı
ile
harcamaları ile patent başvuruları
dönüştürmekte tam olarak başarılı
Ar-Ge harcaması arasındaki ilişkisi
ortalama değerler bulunarak veriler ve
olamadığını ve Ulusal Yenilik (İnovasyon)
incelendiğinde de benzer bir durum
grafik oluşturulmuştur. Dünya Bankası ve
Sistemine işlerlik kazandıramadığını
görülmektedir. Türkiye yine birim ArUluslararası Patent Enstitüsü’nden temin
göstermektedir (TÜBİTAK, 2004).
Ge
harcaması
başına
yapılan
yüksek
edilen verilerin durağanlaştırma amacıyla
teknolojili ürün ihracatında ortalamanın
logaritmik dönüşümü yapılmıştır.
Açıklanan istatistiklere göre 2003 yılında
oldukça altında yer almıştır.
Türkiye’nin Ar-Ge harcamaları GSYİH’nin
Grafikte görüldüğü üzere Ar-Ge
%0,48’ine karşılık gelirken, 2015 yılında
Sonuç, Değerlendirme ve Öneriler
harcamaları ve patent başvuruları
bu oran %1,06’ya çıkmıştır. Türkiye’de
Türkiye 2008 yılında yürürlüğe konulan
arasında doğrusal ve güçlü bir ilişki
yerleşiklerin yaptığı patent başvuruları ise
5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve
bulunmaktadır. Yapılan Ar-Ge harcaması
2003 yılında 657 iken, 2011 yılında 5283’e
arttıkça patent başvuru sayısı artmaktadır. Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi
çıkmış bulunmaktadır (WIPO).
Hakkında Kanun ile Ar-Ge faaliyetlerinin
Regresyon çizgisinin altında kalan
desteklenmesi uygulamalarını
ülkeler ortalama olarak diğer ülkelere
Açıklanan istatistiklere dayanarak,
hızlandırmıştır. Yaklaşık on yıllık bir
kıyasla yaptıkları birim Ar-Ge harcaması
gerek Ar-Ge faaliyetlerinde gerekse
süreçte yapılan Ar-Ge faaliyetleri ileri
başına daha az patent başvurusu
patent başvurusu alanında nicelik
39
MAYIS 2017
MAKALE
AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ:
TÜRKİYE İNCELEMESİ
hızlı bir şekilde artarken, yüksek
teknolojili ürün ihracatında beklenen
artış görülememektedir. Bunun
nedenleri incelendiğinde öncelikle
Ar-Ge harcamalarını yapan birimlerin
taşıdığı önem ortaya çıkmaktadır. 2012
yılı verilerine göre Ar-Ge harcamalarının
%45’i özel sektör, %11’i kamu, %44’ü
ise yükseköğretim kurumları tarafından
yapılmıştır. AB’de ise bu oranlar sırasıyla
%63, %13 ve %24’tür (Soybilgen, 2013).
Literatürde yer alan bulgulara göre özel
sektörün Ar-Ge harcaması içerisindeki
payının artırılması önem arz etmektedir.
Türkiye’de yapılan Ar-Ge harcamalarına
ilişkin istatistikler Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından periyodik olarak
açıklanmaktadır. Her ne kadar bu
istatistikler harcamaların yıllar, yapan
birimler ve sektörleri vb. detaylarda bilgi
sağlasa da, Ar-Ge harcamasının gerek
üretime dönüşmesi (ticarileşme) gerekse
bu dönüşümün analizi noktasında daha
fazla çalışma yapılması gerektiği benzer
pozisyonlardan kalkışa geçen ülkelerle
yapılan mukayesede açıkça görülmektedir.
Ar-Ge harcamasının verimliliğinin
artırılması için bir diğer yaklaşımda
ise rekabetçiliğin Ar-Ge harcamaları
politikası kullanılarak doğrudan yabancı
yatırım temelli geliştirilmesi gerektiği
belirtilmektedir (McKinsy, 2003).
Diğer taraftan patent başvurularının
ağırlıklı olarak yüksek teknoloji
yerine düşük teknoloji gerektiren
sektörlerde oluştuğu gözlenmektedir.
Ar-Ge harcamalarında özel sektörün
40
payının artırılmasının patent başvuru
alanlarının niteliğinin geliştirilmesine
katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan Uzak Doğu ülkelerindeki
uygulamalara benzer şekilde
sanayide tersine mühendislik, bir nevi
yaparak öğrenme, uygulamalarının
geliştirilmesinin beşeri sermayenin
artırılmasına katkı sağlayarak patent
başvurularının niteliklerinde de artış
yaratabileceği düşünülmektedir.
Bunun yanında; kamu tedarikinde orta
ve yüksek teknolojili ürünlere sağlanan
zorunlu fiyat avantajı uygulamasına
ilaveten, yine bu ürün gruplarının
tedarikinde uygulanmak üzere patent
başvurularının da değerlendirmeye
alınmasının, tersine beyin göçü desteği
programının sonuçlarının izlenmesinin
patent başvurusu niteliğini artıracağı
düşünülmektedir.
Kaynakça
• Alagöz M., Akar G., Akar T. (2016), “High
Technology Export And R&D Expenditures
A Study For E7 Countries”, International
Journal of Economics, Commerce and
Management, Vol. IV, Issue 11, November,
2016
• Göçer, İ. (2013), “Ar-Ge Harcamalarının
Yüksek Teknolojili Ürün ihracatı, Dış Ticaret
Dengesi ve Ekonomik Büyüme Üzerindeki
Etkileri”, Maliye Dergisi, 165, ss.215–240.
• Kılıç, C., Bayar, Y., Özekicioğlu, H. (2014),
“Araştırma Geliştirme Harcamalarının Yüksek
Teknoloji Ürün İhracatı Üzerindeki Etkisi:
G–8 Ülkeleri İçin Bir Panel Veri Analizi”,
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, Sayı: 44, Temmuz-Aralık
2014 ss. 115-130.
• Kalkınma Bakanlığı, (2013), 10. Kalkınma
Planı (2014-2018), Ankara: Kalkınma
Bakanlığı Yayını.
• Meo, S.S., Usmani, A.M. (2014), “Impact of
R&D expenditures on research publications,
patents and high-tech exports among
european countries”, Eur Rev Med
Pharmacol Sci, 18 (1): 1-9.
• McKinsy (2003), “Turkey: Making the
productivity and growth breakthrough” http://
www.mckinsey.com/global-themes/europe/
turkey-making-the-productivity-and-growthbreakthrough (erişim tarihi: 08/02/2017)
• Moiseeva O., Mazol S. (2013), How to Make
High-tech Industry Highly Developed?
Effective Model of National R&D Investment
Policy, Proceedings of the 9th International
Conference on ICT in Education, Research
and Industrial Applications, Integration,
Harmonization and Knowledge Transfer,
Kherson, Ukraine, June 19-22, 2013, pp.
366-373.
• Sa M., Am U. (2014), “Impact of R&D
expenditures on research publications,
patents and high-tech exports among
European countries”, Eur Rev Med
Pharmacol Sci. 2014;18(1):1-9).
• Sandu, S., Cıocanel, B. (2014), “Impact of
R&D and Innovation on High-tech Export”,
Procedia Economics and Finance, 15:80-90.
• Soybilgen, B. (2013), “Türkiye’de İnovasyon:
Nicelik Var Nitelik Yok”, BETAM Araştırma
Notu 13/158.
• Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu, (2004), Vizyon 2023 projesi / Ulusal
Bilim ve Teknoloji Politikaları / Strateji
Belgesi (Versiyon 19), Ankara: TÜBİTAK
Yayınları.
MAYIS 2017
MAYIS 2017
DOSYA
IV. SANAYİ DEVRİMİ ÜLKE İNCELEMELERİ*
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD),
sanayinin dönüşümüne ilişkin faaliyetler
“ileri imalat (advanced manufacturing)”
adı altında ve Ulusal İmalat İnovasyon
Ağı (National Network for Manufacturing
Innovation-NNMI) Programı kapsamında
yürütülmektedir. Söz konusu Program
kapsamında, hâlihazırda beş adet İmalat
İnovasyon Enstitüsü faaliyet göstermekte
olup 300’den fazla şirket ve üniversite
bu enstitüler bünyesinde ağın üyesi
durumundadır. Ağ kapsamındaki her
bir enstitü için beş yıldan yedi yıla kadar
uzanan sürelerle 70-120 milyon Dolar
Federal yatırım yapılmıştır. Şimdiye
kadar bu alanda gerçekleştirilen özel
sektör finansmanı ise toplam 481 milyon
Dolar’dır.
Tarihsel Süreç
İmalat sanayi, ABD ekonomisinde her
zaman önemli bir rol oynamıştır. Her
ne kadar Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın
yalnızca %12’sini oluşturuyor olsa
da imalat, özel sektör araştırma ve
geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarının üçte
ikisinden fazlasına, ülkenin toplam
Ar-Ge personelinin üçte ikisine, alınan
patentlerin büyük çoğunluğuna ve
ABD ihracatının çoğunluğuna tekabül
etmektedir. İmalat aynı zamanda, ulusal
ve yerel olarak ekonomide bir çarpan
etkisine sahiptir: Her bir imalat işi, imalat
dışında 1.6 işi daha desteklemektedir. Bu
etki, ileri imalat söz konusu olduğunda
daha da büyüktür: Her bir ileri imalat
* “IV. Sanayi Devrimi Ülke İncelemeleri” dosyası BSTB
Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce
Aralık 2016’da hazırlanan aynı başlıklı rapordan
derlenmiştir.
çalışanı, ulusal olarak ilave beş işi daha
desteklemektedir.
ABD, uzun bir süredir temel araştırma
alanında küresel lider olarak bir üne
sahip olsa da, araştırma bulgularının
büyük çoğunluğu henüz imalat ürünlerine
aktarılamamıştı. Temel araştırma ve
üretim arasındaki engeller, şirketlerin
yeni imalat süreçleri ve yeni ürünler
geliştirme kabiliyetlerine ket vurmaktaydı.
Dolayısıyla ileri imalatın ABD ekonomisi
için öneminin fark edilmesiyle, Başkan’ın
Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi
(President’s Council of Advisors on Science
and Technology-PCAST) tarafından
2011 yılında “İleri İmalatta Amerika
Liderliğinin Sağlanması” başlıklı bir
rapor hazırlanarak, ABD Başkanı’na
sunulmuştur. Söz konusu raporda, ABD
imalat sanayisinin milli gelir içerisindeki
payının 1970’lerden itibaren ciddi oranda
azaldığı, ABD’nin Ar-Ge’nin imalat
sektörüyle bağlantısının kurulması
noktasında Japonya ve Almanya gibi
diğer yüksek ücretli ülkelerin gerisinde
kaldığı ve bu nedenle ABD’nin imalattaki
tarihi liderliğinin risk altında olduğu
belirtilerek, birtakım çözüm önerilerinde
bulunulmuştur. Raporda, ileri imalat; a)
bilginin, otomasyonun, hesaplamanın,
yazılımın, algılamanın ve ağ kurmanın
41
MAYIS 2017
DOSYA
IV. SANAYİ DEVRİMİ ÜLKE İNCELEMELERİ
kullanımına ve koordinasyonuna bağlı
olan ve/veya b) nanoteknoloji, kimya ve
biyoloji gibi fiziki ve biyolojik bilimler
tarafından devreye sokulmuş en yeni
malzemelerden ve yeni ortaya çıkan
yeteneklerden istifade eden faaliyetler
ailesi olarak tanımlanmıştır. Bu tanım,
hem mevcut ürünleri yeni yöntemlerle
imal etmenin yollarını hem de yeni gelişen
ileri teknolojilerden dolayı ortaya çıkan
yeni ürünlerin imalatını kapsamaktadır. Bu
çerçevede ülkenin sadece belirli şirketler
ve sektörler üzerine odaklanan bir sanayi
politikasına değil, ileri imalatta inovasyonu
destekleyecek bir stratejiye, diğer bir
deyişle bir inovasyon politikasına ihtiyaç
duyduğu ifade edilmiştir. Bunun üzerine
2011 yılında Federal Hükümet tarafından
yüksek kaliteli imalat işleri yaratmak ve
ABD’nin küresel rekabetçiliğini artırmak
üzere potansiyeli olan ve yeni ortaya
çıkan teknolojilerin belirlenmesi amacıyla
sanayiyi, üniversiteleri, Federal Hükümeti
ve diğer paydaşları bir araya getiren ulusal
bir girişim olarak, İleri İmalat Ortaklığı
(Advanced Manufacturing Partnership-AMP)
başlatılmıştır.
AMP Yönlendirme Komitesi’nin 2012
yılında yayımlamış olduğu “İleri
İmalatta Yurt İçi Rekabet Avantajını
Yakalama” başlıklı raporda, ABD’nin
imalat rekabetçiliğini geliştirmek üzere
Şekil 1. Enstitü Ekosistemi - Temel Paydaş Grupları ve Bunların Bağlantıları
42
MAYIS 2017
birtakım önerilerde bulunulmuştur.
Raporda getirilen öneriler, temel olarak
şu üçayak altında şekillendirilmiştir: a)
inovasyonun etkinleştirilmesi, b) yetenek/
iş gücü arzının sağlamlaştırılması ve c)
iş ortamının iyileştirilmesi. Bunun yanı
sıra kilit öneme sahip önerilerden biri,
ileri imalat teknolojilerinde bölgesel
ekosistemlerin yaygınlaştırılması amacıyla
kamu-özel ortaklıkları şeklinde “ulusal
imalat inovasyon enstitüleri ağı” kurulması
olmuştur. Bu kapsamda, Başkan’ın isteği
üzerine ve mevcut yetkili makamlar
kullanılarak, 2012 yılında, ABD Savunma
Bakanlığı (Department of Defense-DoD)
öncü finansman kurum olmak üzere
pilot bir imalat inovasyon enstitüsü
kurulmuştur. Eklemeli (katmanlı) imalat/3
boyutlu baskı üzerine odaklanan “Ulusal
Eklemeli (Katmanlı) İmalat İnovasyon
Enstitüsü”, bir diğer adıyla America Makes,
Ohio’da kurulmuş olup başlangıçta 40 üye
şirket, 9 üniversite, 5 ön lisans üniversitesi
ve 11 adet kâr amacı gütmeyen kuruluştan
oluşan bir kamu-özel ortaklığıdır.
2014 ve 2015 yıllarında, DoD ve ABD Enerji
Bakanlığı’nın (Department of EnergyDoE) finansmanlarıyla, ilave enstitüler
açılmıştır. Bunlardan 2014 yılında;
- Gelişmiş hafif ve modern metal imalatı
kabiliyetlerinin geliştirilmesini ve dönüşümünü kolaylaştırmak üzerine odaklanan ve 36 şirket, 12 üniversite ve 18 diğer kuruluşun üyeliğiyle oluşan “Hafif ve
Modern Metaller İmalat Enstitüsü (daha
sonra LIFT olarak anılmaya başlanmıştır) Detroit’te kurulmuştur.
Aralık 2014’te, ABD Kongresi tarafından
çıkarılan “Amerikan İmalatını ve
İnovasyonunu Canlandırma Yasası
(Revitalize American Manufacturing and
Innovation Act-RAMI)” ile ABD Ticaret
Bakanlığı (Department of CommerceDoC) ve Yönetim (The Administration),
Ulusal İmalat İnovasyon Ağı Programı’nı
kurmakla görevlendirilmiştir.
Bu kapsamda NNMI, her biri belirli ve
gelecek vadeden ileri imalat teknolojisi
alanına odaklanmış imalat inovasyon
enstitülerinden oluşan güçlü bir
ağ yaratılması yoluyla, ABD imalat
sanayisinin rekabetçiliğini ve verimliliğini
artırmak amacıyla kamu ve özel
yatırımların koordinasyonunu sağlamak
üzere kurulmuş bir ABD Federal Hükümeti
programıdır.
Söz konusu ağa 2015 yılında;
- Yeni nesil enerji tasarruflu, yüksek güçlü - Liflerle güçlendirilmiş polimer kompogeniş bant aralıklı yarı iletken tabanlı
zitler üzerine faaliyet gösteren “Gelişmiş
elektronik çipler ve aygıtlar üzerine
Kompozitler İmalat İnovasyon Enstitüsü
odaklanan ve 18 şirket ile 7 üniversite
(IACMI)”,
ve ulusal laboratuvarın üyeliğiyle oluşan “Yeni Nesil Güç Elektroniği İmalat
- Entegre foton imalatı üzerine faaliyet
İnovasyon Enstitüsü” (daha sonra Power
gösteren “Amerikan Entegre Foton İmaAmerica olarak anılmaya başlanmıştır)
latı Enstitüsü (AIM Photonics)”,
North Carolina’da,
- İnce esnek elektronik aygıtlar ve sensör- Dijital imalat ve tasarım teknolojilerinin
ler üzerine faaliyet gösteren “Amerika
geliştirilmesini ve ticarileştirilmesini
Esnek Hibrit Elektronik İmalat İnovasyon
hızlandırmaya odaklanan ve 41 şirket,
Enstitüsü (NetFlex)” de dâhil edilmiştir.
23 üniversite ve ulusal laboratuvar ve 9
diğer kuruluşun üyeliğiyle oluşan “Dijital Bunların yanı sıra, “Devrimsel Lifler
ve Tekstil Ürünleri İmalat İnovasyon
İmalat ve Tasarım İnovasyon Enstitüsü
Enstitüsü”nün 2016 Mali Yılı içerisinde
(DMDII)” Chicago’da,
ağa katılması beklenmekte olup “Akıllı
İmalat: İmalat İçin Gelişmiş Sensörler,
Denetim/Kontrol Sistemleri, Platformlar
ve Modelleme İmalat İnovasyon
Enstitüsü”nün ağa katılımı için de
başvuruda bulunulmuştur.
Aktörler
NNMI Programı’nda paydaş olarak yer
alan Federal Bakanlıklar ve kurumlar şu
şekildedir:
- Savunma Bakanlığı (DoD),
- Enerji Bakanlığı (DoE),
- Ticaret Bakanlığı (DoC),
- Tarım Bakanlığı (USDA),
- Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST),
- Eğitim Bakanlığı (DoEd),
- Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi (NASA),
- Ulusal Bilim Vakfı (NSF),
- Federal Havacılık İdaresi (FAA),
- Gıda ve İlaç İdaresi (FDA).
Hedefler ve Eylemler
2016 yılında yayımlanmış olan NNMI
Programı Stratejik Planı’nın dört temel
hedefi şunlardır:
• Hedef 1: ABD imalatının rekabetçiliğini
artırmak.
• Hedef 2: Yenilikçi teknolojilerin ölçeklenebilir, uygun maliyetli ve yüksek
performanslı yurt içi imalat kapasitesine
dönüşmesini kolaylaştırmak.
• Hedef 3: İleri imalat iş gücünün geliştirilmesini hızlandırmak.
• Hedef 4: Enstitülerin istikrarlı ve sürdürülebilir hale gelmesine yardımcı olacak
iş modellerini desteklemek.
Bu kapsamda NNMI Programı’nın,
bünyesindeki enstitülere önerdiği
ekosistem Şekil 1’de gösterilmektedir.
43
MAYIS 2017
DOSYA
IV. SANAYİ DEVRİMİ ÜLKE İNCELEMELERİ
Öncelikli Sektörler
- Yüksek değerli rulodan ruloya imalat,
Değerlendirme
Ulusal Bilim ve Teknoloji Konseyi altında
kurulu İleri İmalat Alt Komitesi tarafından
2016 yılı Nisan ayında yayımlanmış olan
“İleri İmalat: Federal Hükumet Çapında
Öncelikli Teknoloji Alanlarının Görünümü” başlıklı raporda, ileri imalat alanında
Federal Hükümetin öncelik verdiği ve kamu-özel iş birlikleri ile Federal yatırımların odaklanabileceği olası teknoloji alanları anlatılmıştır. Yeni ortaya çıkan öncelikli
imalat teknolojisi alanları olarak;
- Sert hizmet koşulları için malzemeler
olarak ifade edilmiştir.
ABD’de sanayinin dönüşümü için yapılan
çalışmalar incelendiğinde;
Mevcut öncelikli imalat teknolojisi alanları
altında bir diğer başlık İmalat İnovasyon
Enstitülerinin odağında olan alanlardır. Bu
alanlar ise şu şekilde sıralanmıştır:
- Söz konusu dönüşüme, ABD’nin iç
pazarının oldukça büyük olmasının da
etkisiyle, öncelikli olarak iç pazarın
rekabetçiliği gözetilerek, aynı zamanda
ABD imalat sektörünün dünya çapındaki
payının korunması da göz önüne alınarak ihtiyaç duyulduğu,
- İleri malzeme imalatı,
- Esnek hibrit elektronikler,
- İleri biyo-imalat için mühendislik biyolojisi,
- Onarıcı tıp için biyo-imalat,
- İleri biyo-ürünler imalatı ve
- Tıbbi ilaçların sürekli imalatının belirlendiği ifade edilmektedir.
Mevcut öncelikli imalat teknolojisi alanları
ise iki başlık altında ele alınmıştır. Bunlardan ilki olan Potansiyel Gelecek Yatırımların İlgi Alanları başlığı kapsamında,
Savunma Bakanlığı’nın yatırım yaptığı veya
yapmayı planlandığı alanlar;
- İleri takım tezgâhları ve kontrol sistemleri,
- Destekleyici ve yumuşak robotlar,
- Onarıcı tıp için biyo-mühendislik,
- Teknoloji sektörleri çapında biyo-baskı,
- Belgelendirme, değerlendirme ve yeterlilik,
- İmalat için siber güvenlik olarak ifade
edilmiştir.
Enerji Bakanlığı’nın yatırım yaptığı veya
yapmayı planladığı alanlar;
- Kimyasal ve termal süreç güçlendirmesi,
- İmalatta sürdürülebilirlik,
44
- Eklemeli baskı (3 boyutlu baskı),
- Gelişmiş kompozitler,
- Dijital imalat ve tasarım,
- Entegre fotonlar,
- Hafif metaller,
- Akıllı imalat,
- Devrimsel lifler ve tekstil ürünleri,
- Geniş bant aralıklı elektronikler.
Son olarak, raporda İmalat Eğitimi ve İş
Gücünün Eğitilmesi Öncelikleri altında,
yeni nesil imalat iş gücünün sahip olması
gerektiği düşünülen niteliklere yer verilmiştir. Raporda imalat sanayisinin, teoride
öğrendiklerini uygulamaya aktarabilen,
oldukça yetenekli zanaatkârlar, teknisyenler, tasarımcılar, plancılar, araştırmacılar,
mühendisler ve yöneticiler gerektirdiği
ifade edilmektedir. Bu kapsamda, Federal
kurumlarca yapılan yatırımlar, ön lisans
üniversitelerinde yetiştirilen uzmanlaşmış
teknisyen eğitimlerinden, dünyaca lider
üniversitelerin araştırma programlarından
mezun öğrencilerin eğitimine kadar geniş
bir aralığı kapsamaktadır.
Yine bu çerçevede, Çalışma Bakanlığı
(Department of Labor) ve Eğitim Bakanlığı’nın (DoEd), ön lisans üniversitelerindeki
imalat müfredatını güçlendirmek üzere
kurulan Ticari Uyum Yardımı Ön Lisans
Üniversitesi ve Kariyer Eğitimi (TAACCCT)
hibe programı vasıtasıyla yaklaşık 1 milyar
Dolar yatırım yaptıkları belirtilmektedir.
- Yeni gelişen teknolojilerin sanayinin
ihtiyaçlarını karşılamada kullanılmasını sağlamak üzere sanayi, akademi ve
kamu kurumlarını bir araya getirecek
ve her paydaşın aktif olarak katılımını
sağlayacak bir eko sistem oluşturulmak
istendiği,
- Büyük şirketler kadar küçük ve orta
ölçekli işletmelerin de sürece dâhil
edilmeleri, yeni gelişen teknolojiler konusunda bilgilendirilmeleri ve gerekli
finansmanın sağlanması yoluyla bunları
kullanarak işletmelerinde dönüşümü
sağlamalarının amaçlandığı,
- İleri imalatla ortaya çıkacak olan yeni
iş tanımlarının gerektireceği nitelikte iş
gücünü yetiştirmek üzere, orta öğretimden başlayarak her seviyede eğitime son
derece önem verildiği görülmektedir.
MAYIS 2017
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*
Alman Mühendisler 2018’de Ay’a
Uzay Aracı İndirecek
Alman mühendisler tarafından kurulan,
Audi ve Vodafone gibi şirketlerden destek
gören PTScientists (Part Time Scientists)
isimli araştırmacı ekip 2018’de Ay’a
bir uzay aracı indirerek tarih yazmaya
hazırlanıyor. Avrupalı bir grup roket
mühendisinden oluşan PTScientists, bir
ilki başarmaya hazırlanıyor. 2018 yılında
Ay’a insansız bir uzay aracı indirmek için
artık son aşamalara gelen Avrupalı bilim
insanları, bu işi başaran ilk bağımsız grup
olarak tarihe geçmek istiyor.1*
SpaceX ile anlaşmaya varıldı:
Falcon 9 roketinin ilk Ay görevi
PTScientists tarafından yapılan
açıklamalara göre ekip Ay’a bir iniş
modülü ve iki farklı gözlem aracı
gönderecek. Gözlem araçlarının
geliştirilmesinde bir süredir Alman
otomobil markası Audi’den yardım alan
grup, fırlatma işlemleri içinse SpaceX
ile anlaşmaya vardı. Görevin kalkış tarihi
henüz netlik kazanmamış olsa da şu an
için 2018’in ilk ayları işaret ediliyor. Zira
PTScientists ekibi aynı zamanda Google’ın
Lunar X Prize yarışmasındaki diğer
ekiplerle de Ay’a uzay aracı indiren ilk
özel şirket olma yolunda kıyasıya bir yarış
halinde.
SpaceX’in Falcon 9 roketi üzerinde Ay’a
fırlatılacak olan uzay araçları, TaurusLittrow Vadisi isimli bölgeye iniş yapacak.
İnişin ardından iniş modülünden ayrılıp
bağımsız bir şekilde hareket etmeye
* Bu sayfalar, Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil
ARSLAN, AB Uzmanları Kezban AKKURT, Kaan
KIRTAY ve Utku MACİT tarafından derlenmiştir.
başlayacak olan araçlar bu aşamadan
sonra ilginç bir hedefe yönelecek ve Ay’da
yürüyen son insan Eugene Cernan’ın orada
bıraktığı arabayı arayacak. PTScientists
ekibi, yaklaşık 50 yıldır Ay’da terk edilmiş
şekilde bekleyen bu arabayı incelemek ve
bugünkü durumunu görmek istiyor.
Saatte maksimum 3.6 kilometrelik hıza
ulaşabilen keşif araçlarının önemli bir
kısmı Audi tarafından geliştirilmiş. Gücünü
üzerindeki güneş panellerinden sağlayan
araçlar yaklaşık 35 kilogramlık bir ağırlığa
sahip. Uzay araçları ayrıca Ay’ı incelemek
için de üç boyutlu fotoğraflar çekebilen
iki stereo kamera, video ve panoramik
fotoğraflar yakalayabilen üçüncü bir
kamera ve bir bilimsel kamerayı da
üzerlerinde taşıyacak.
PTScientists’in bu önemli görevine
destek olmak isteyen bir diğer büyük
şirket ise Vodafone oldu. Uzay araçlarının
görev boyunca Dünya’yla olan iletişimini
sağlayacaklarını belirten Vodafone
yetkilileri ayrıca diğer şirketlerin gelecekte
yapacakları Ay görevleri için de büyük bir
iletişim sistemi kurmak istediklerini ifade
etti.
PTScientists’in 2018’deki göreviyle
beraber bu iletişim sisteminin temellerini
atacaklarını söyleyen Vodafone Almanya
CEO’su Hannes Ametsreiter, “Elon
Musk 2018’de Ay’a ilk uzay turistlerini
gönderdiğinde veya ESA Ay köyünü inşa
etmeye başladığında Vodafone orada
onlara destek verecek” sözlerini kullandı
(www.donanimhaber.com).
45
MAYIS 2017
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
Satürn’e Yolculuk Başlıyor!
NASA, Satürn keşif uydusu Cassini’nin
yörünge misyonunu tamamlayarak
gezegenin halkalarından yüzeyine
doğru son yolculuğuna başlayacağını
duyurdu. NASA’nın Bilim Misyonları
Direktörlüğünden yapılan açıklamada,
Cassini’nin nihai dalışına 26 Nisan’da
başlayacağı ve akabinde beş aylık bir
yolculuğun ardından 15 Eylül’de gezegenin
atmosferine girdikten sonra parçalanarak
yok olacağı belirtildi. Cassini’nin,
bilim insanlarının “büyük final” olarak
adlandırdıkları bu son yolculuğunda,
Satürn’ün yüzeyiyle halkaları arasındaki
2 bin 400 kilometrekarelik boşlukta keşif
yapan ilk uzay aracı olacağı kaydedildi.
NASA’nın Bilim Misyonları Direktör
Yardımcısı Thomas Zurbuchen, Cassini’nin
Satürn halkaları çevresinde yaptığı son
22 yörünge yolculuğunun bugüne dek
yapılanların en cesuru olduğunu belirterek
“Cassini’nin yörünge yolculuklarından
öğrendiklerimiz, büyük gezegenler,
gezegen sistemlerine dair ufkumuzu
genişleten gerçek bir keşif atılımı oldu”
değerlendirmesinde bulundu. Cassini
misyonu araştırmacısı Linda Spilker
da keşif uydusu için planlanan sonun,
başlangıçtaki tasarılarından çok farklı
olduğunu ifade ederek Cassini’nin en
olağanüstü gözlemlerini bu nihai dalış
sırasında yapmasını beklediklerini belirtti.
Uzaya 1997 yılında fırlatılan Cassini keşif
aracı, NASA’nın Satürn araştırma misyonu
kapsamında 2004 yılından bu yana
gezegende incelemeler yapıyor (www.
hurriyet.com.tr).
Almanya’dan Dünyanın En Büyük
Yapay Güneşi
Fosil yakıtlara olan bağımlılığı ortadan
kaldırmak için farklı enerji kaynakları
arayışına giren Almanya, geçtiğimiz
günlerde ilginç bir sistem geliştirdi.
46
Alman Uzay ve Havacılık Merkezi’nde
görev yapan bilim insanları, genellikle
sinemalarda kullanılan ksenon ark
lambalarından 149 tanesini bal peteği
şeklinde yerleştirip bunların hepsini aynı
anda açarak dünyadaki en büyük yapay
güneşi oluşturmayı başardı. Peki, ekip bu
dev yapay güneşle ne yapmayı planlıyor?
Güneş ve rüzgâr enerjisi açısından yeterli
kapasiteye sahip olmayan Almanya fosil
yakıt kullanımını azaltırken ortaya çıkacak
açığı kapatmak için füzyon enerjisi gibi
farklı alanlarda çalışmalara yönelmişti.
Yetkililer şimdi ise enerji ihtiyacını,
kullanımı esnasında sera gazı salınımına
neden olmayan hidrojenden karşılamak
istiyorlar ancak evrende en çok bulunan
element olan hidrojen gezegenimizde
az miktarda bulunuyor. Şu an hidrojeni
kullanmak için sadece elektroliz işlemiyle
sudaki hidrojen elementlerini elde
etmek mümkün ve Alman bilim insanları
geliştirdikleri “Synlight” isimli bu yapay
güneşi hidrojen elde etmede kullanmak
istiyorlar.
Araştırmalarda Kullanılacak
Synlight, üzerinde bulunan 149 ksenon
ark lambasının aynı anda 20 cm²’lik bir
alana doğru çalıştırılmasıyla doğal güneş
ışığından 10.000 kat daha yoğun olan ve
3500°C’ye varan bir güç uyguluyor. Bu
sayede sistem; ekibe, doğal güneş ışığının
su moleküllerine etkin bir şekilde nasıl
uygulanabileceğini araştırma ve bunun
yanında hâlihazırda kullanılan güneş
panellerinin nasıl daha verimli hale
gelebileceğini tespit etme imkânı sunuyor.
Sistem şimdilik sadece araştırmalar ve
ortaya yeni bir enerji kaynağı çıkarmak
için kullanılıyor ancak yine de sistemin
kullanılmasını oldukça zorlaştıran
unsurlar var. İlk olarak sistemin çalışması
için çok yüksek miktarlarda enerjiye
ihtiyaç duyuluyor. Araştırmacıların
verdikleri bilgilere göre Synlight sadece
4 saat çalıştığında 4 kişilik bir hanenin 1
yıl boyunca tükettiği elektriği harcamış
oluyor. İkinci problem ise Synlight
kullanılırken çok dikkatli olmak gerekiyor
zira Profesör Bernard Hoffschmidt’in
dediği gibi sistem açıkken odaya girildiği
anda bu yüksek güç karşısında insan
bedeni yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya geliyor. Ayrıca deneyler, görevli
bilim insanlarının zarara uğramaması
için koruyucu radyasyon odalarında
gerçekleştiriliyor, bu da ekibin müdahale
imkânını kısıtlıyor.
MAYIS 2017
Şimdilik Synligth’ın enerji ihtiyacını
çözmekten ziyade Güneş hakkındaki
sorulara cevap verecek şekilde
kullanılması bekleniyor. Uzay yolculuğu
yapacak uzay ekipmanlarının yolculuk
öncesinde Synlight ile test edilmesi şu an
için Synlight’ın üstlenebileceği en işlevsel
görev olarak nitelendiriliyor
(www.donanimhaber.com).
Teslimat Robotu Silikon
Vadisi’nde İşbaşı Yaptı
Starship Technologies’ın geçtiğimiz
aylarda deneme sürüşlerini
gerçekleştirdiği otonom teslimat
robotu, Silikon Vadisi’ndeki müşterilerin
yiyeceklerini teslim etmeye başladı.
Londra merkezli bir robot şirketi olan
Starship Technologies, özellikle trafiğin
Restoran servis ağı olan DoorDash
tarafından kullanılan 10’un üzerinde
robot California, Redwood City’de en
fazla 4 kilometre uzaklıkta bulunan
noktalara teslimat yapıyor. Robotlar her
ne kadar saatte 16 kilometrenin üstünde
hıza ulaşabiliyor olsa da şirket şimdilik
herhangi bir aksilik çıkmaması için
robotları saatte 6,5 km hıza ulaşacak
şekilde kullanıyor. Yiyeceklerin çalınmasını
önlemek için sadece müşterilerin cep
telefonuna gelen mesajla kapağı açılan
robot ayrıca üzerindeki kameralar,
sensörler ve GPS ile kendisini çalmak
isteyen kişileri de caydırıyor.
Robotlar şu an için sadece yemek
siparişlerini taşıyor ancak Amazon ve
FedEx gibi şirketlerin drone ile teslimat
yapma planlarının aksine yerden otonom
bir araçla teslimat yapmak isteyen
şirketlerin kısa bir süre içinde Starship’in
bu robotlarını kullanacağı düşünülüyor
(www.donanimhaber.com).
Dünyanın En Büyük Dinozor
Ayak İzi Bulundu
yoğun olduğu bölgelerde kullanılmak
üzere müşterilerin satın aldıkları ürünü
kapılarına kadar otonom bir şekilde
götürebilen 6 tekerlekli teslimat robotunu
geçtiğimiz yıl tanıtmış ve ocak ayında
test sürüşlerinin tamamlandığını, kısa
bir süre sonra robotun ABD’de işbaşı
yapacağını duyurmuştu. İlk olarak başkent
Washington’da göreve başlayan robotlar
şimdi Silikon Vadisi’nde müşterilerin
yemek siparişlerini getiriyor.
Avustralya’nın Dampier yarımadasındaki
Walmadany bölgesinde, Queensland
ve James Cook Üniversiteleri’nden
araştırmacılar, 140 milyon yıllık kayalarda
1.7 metre büyüklükte dinozor ayak izi
buldu. Avustralya’nın kuzey batısındaki
Dampier
yarımadasında
yapılan
araştırmalarda
rastlanan izler 21
farklı dinozora ait.
Bilimleri Okulu’ndan Dr. Steve Salisbury,
“Stegosauria’nın da içinde olduğu,
gezegendeki en büyük dinozorlar faunasını
gördük. Sauropoda’nın ayak izleri 1.7
metreyi buluyor. Buradaki izleri fark eden
bölgenin yerlileri tarafından davet edildik.
Bunların bilimsel olarak incelenmesine ve
belgelenmesine ihtiyaç vardı” dedi.
Salisbury ve ekibinin Walmadany
bölgesinde 400 saat boyunca çalışarak
dinozor izlerini belgelemesi sonucunda,
bölgede sıvılaştırılmış doğalgaz merkezi
yapılması için 2008 yılında gündeme gelen
proje, hükümet tarafından iptal edildi
(www.milliyet.com.tr).
Ispanaktan Kalp Dokusu Üretildi
Amerikalı bilim insanları, nakil bekleyen
hastalara bitkilerden organ üretme
çalışmalarında önemli bir başarı sağladı.
Araştırmacılar, ıspanaktan kalp dokusu
üretmeyi başardı. Massachusetts’teki
Worcester Politeknik Enstitüsü (WPI)
araştırmacıları, ıspanak yaprağını çalışan
bir insan kalbi dokusuna çevirmeyi
başardı. Yapraktaki hücreler vasıtasıyla
da insan kan hücrelerine benzeyen sıvı
ve mikro boncuklar gönderen araştırma
ekibi, sonrasında ıspanak hücrelerini
insan hücrelerine tohumladı.
Bu çalışmanın olumlu sonuçlar vermesi,
ıspanağın çok yaygın bir bitki olması
“Jurassic
Park” olarak
adlandırılan
bölgede,
ekibiyle birlikte
çalışma yürüten
Queensland
Biyoloji
47
MAYIS 2017
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
nedeniyle de ayrıca sevindirdi. Worcester
Politeknik Enstitüsü’nde biyomedikal
mühendisliği profesörü Glenn Gaudette,
“Hâlâ yapacak çok işimiz var ancak
bugüne kadar yaptığımız çalışmalar
içinde bu çok umut verici oldu. Çiftçilerin
binlerce yıldır topladığı bitkiler doku
mühendisliğinde kullanılmak üzere bir
dizi problemi çözebilir” dedi (www.sabah.
com.tr).
Norveç Dünyanın İlk Gemi
Tünelini İnşa Etmek İçin Kolları
Sıvadı
Norveç, Kuzey Denizi ve Norveç Denizi’nin
birleştiği noktanın gemiler için tehlikeli
olması nedeniyle bir gemi tüneli inşa
etmeye karar verdi. Çalışmalar 2018
yılında başlayacak.
Norveç, ülke sınırları içerisindeki en
tehlikeli kıyı şeritlerinden biri olan Stad
Peninsula’nın daha güvenli bir alternatifini
oluşturmak için dünyanın ilk deniz tünelini
inşa edeceğini duyurdu. 1.6 kilometre
uzunluğa sahip olacak tünel, yaklaşık
45 metre yüksekliğinde ve 35 metre
genişliğinde olacak. Tünelin boyutları
Hurtigruten yolcu gemilerinin geçebileceği
kadar büyük.
Norveç Parlamentosu tarafından
onaylanan proje, 2014-2023 yıllarını
kapsayan National Transport Plan’da
kendine yer buldu ve 118 milyon Dolarlık
bütçe aldı. İnşa çalışmalarının 2018
senesinde başlaması bekleniyor ancak
1.5 kilometreden daha uzun olan bu tüneli
inşa etmek için öncelikle 7.5 milyon ton
taşın aşılması gerekiyor. Bu nedenle tünel
inşasının 2022 yılına kadar uzayabileceği
tahmin ediliyor.
Tünelin isminin ne olacağı henüz net
değil ancak daha önceki senelerde “Stad
Skipstunnel” ismiyle parlamentoya
sunulduğu biliniyor. Tünelin
tamamlanmasının Norveç turizmine
48
çok büyük oranda katkı sağlayacağı
düşünülüyor (www.donanimhaber.com).
Trafik Kâbusu Bitecek,
Uçan Taksiler Geliyor
Eğer yolda çok fazla trafik varsa ve eve
hızlı dönmeniz için bir yol arıyorsanız,
uçan bir taksi en iyi seçeneğiniz olabilir.
En azından Singapur Ulaşım Bakanlığı’nın
fikri bu yönde ve 2030 yılı için uçan
drone taksileri vatandaşlarına sunmayı
amaçlıyor. Business Times’ın söylediğine
göre Bakanlık, yolcu taşıyabilen drone’lar
için çeşitli firmalarla görüşmeye başlamış
durumda.
Bakanlık Sekreteri Pang Kin Keong, 2030
yılında hava ulaşımının geçerli bir seçenek
olacağını söylüyor. Singapur’un göreceli
olarak küçük boyutu ve yoğun nüfusu
düşünülürse, trafik sıkışıklığı her zaman
bir problem oluşturuyor.
Ülke, araç sahiplerinden yüksek vergiler
almakta ve trafiği daha az yoğun yollara
yöneltmek için otomatik sistemler
kullanmakta. Ayrıca trafik sorununa bir
çözüm ararken, sürücüsüz araçlar ve
sürücüsüz taksi denemelerine de izin
veriliyor (www.trthaber.com.tr).
Akıllı Diz Protezinde Türk İmzası
Türk bilim insanlarınca, bacağı dizin
üstünden kesik olduğu için yürüme
güçlüğü çeken kişilerin yararlanacağı,
kablosuz iletişim özelliği bulunan, şarj
edilebilen “akıllı diz protezi” geliştirildi.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Elektrik
ve Elektronik Mühendisliği Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atila Yılmaz’ın
başkanlığında yürütülen çalışma
sonucunda prototipi hazırlanan akıllı diz
protezi, kullanıcı beklentilerine uygun hale
getirilebiliyor ve kendiliğinden parametre
ayarı yapabiliyor. Kullanıcıya yürüyüş
esnasında güven hissini artıran protez,
yürüyüş hızına otomatik olarak uyum
sağlıyor.
Doç. Dr. Yılmaz, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, geliştirilen akıllı diz
protezinden, doğuştan ya da sonradan
gelişen bir hastalığa bağlı ya da kaza
ve cephede yaralanma dolayısıyla
bacağı diz üstünden kesilen kişilerin
yararlanabileceğini belirterek, bu sorunu
yaşayanların akıllı protezlerle çok daha
güvenli yürüyebileceklerini söyledi. Bu
MAYIS 2017
kişiler için en önemli sorunun, günlük
yaşamda kendi kendilerine hareket
edebilme özgürlüklerinin kısıtlanması
olduğunu ifade eden Yılmaz, bacağını
kullanamayanların yürümek için çok
fazla enerji sarf etmek ve birinden destek
almak zorunda kaldığını belirtti.
Protez yurt dışındakilerle aynı özellikte
ve daha ucuz olacak
Yılmaz, piyasada, Türk bilim insanlarınca
geliştirilen yerli akıllı protezle aynı işlevi
yapan ithal protezlerin bulunduğunu,
ancak fiyatları 20-30 bin Dolar olduğu için
erişimde sıkıntı yaşandığını söyledi. Yerli
diz protezinin piyasaya çıktığında fiyatının
yaklaşık 10 bin Lira olacağını ifade eden
Yılmaz, “Yurt dışındaki eşdeğer ürünlerle
aynı görevi yapacak olan yerli akıllı diz
protezine erişim imkânı artacak” dedi.
Hurda Malzemelerle ‘Örümcek
Robot’ Tasarladılar
Erzincan’da iki üniversite öğrencisi, 3D
yazıcı yardımıyla “bubi tuzakları” ile
kimyasal tehlike arz eden durumlara
müdahale edebilecek “Örümcek Robot”
tasarladı.
Erzincan Üniversitesi (EÜ) Robot
Teknolojileri ve Kullanımı Kulübü üyesi
olan EÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği
Bölümü 3. sınıf öğrencisi Mehmet Parlak
ile aynı üniversitenin Bilgisayar ve Öğretim
Teknolojileri Öğretmenliği öğrencisi Sinan
Karakaşoğlu, bir süre önce, internette
gördükleri bir 3D yazıcıyı imal etmek
amacıyla çalışma başlattı. İmkânlarının
kısıtlı olması nedeniyle kentteki
hurdacılardan topladıkları parçalarla
söz konusu 3D yazıcıyı üretmeyi başaran
Karakaşoğlu ve Parlak, ardından sarp ve
engebeli arazide ilerleyebilen “Örümcek
Robot” adını verdikleri robotu tasarladılar.
Sarp ve engebeli arazide rahatlıkla
ilerleyebilme özelliği bulunan “Örümcek
Robot”, şüpheli paket ya da küçük bir
dokunmayla patlayan, kamufle edilmiş
bomba olarak adlandırılan “bubi tuzağı”
gibi bombalı olaylara müdahalede benzer
robotlardan ayrılıyor (www.trthaber.com).
Doç. Dr. Yılmaz, akıllı diz protezlerin,
içinde kart ve mikro denetleyicisi bulunan,
mekanik kısmıyla elektronik kısmı birlikte
çalışan ve tamamen kullanıcının yürüyüş
hızına ve güvenliğine odaklı ürünler
olduğunu vurgulayarak, “Burada ‘akıllı’
olmasının özelliği, protezin yürüyüş
şartlarını kendi kendine duyargalar
vasıtasıyla aldığı verilerden kestiriyor
olması. Yani, kullanıcının yürüyüş hızına
yönelik isteklerini kestiriyor ve buna göre
kendi denetim algoritmalarını çalıştırıyor
ve kontrolü sağlıyor. Geliştirilen yerli
diz protezi, kullanıcının yürüyüş hızı
ayarlanmadan, yürüyüş esnasında bunu
kendi kestiriyor ve uyum sağlayarak
kullanıcısının istediği hızda yürümesine
olanak veriyor. Ayrıca, yürüyüşün hangi
aşamasında olduğunu belirleyebiliyor”
diye konuştu.
Doç. Dr. Yılmaz, yerli akıllı diz
protezlerinin, endüstriyel tasarım ve
testlerin tamamlanmasının ardından bir
sene içinde piyasa çıkabileceğini bildirdi
(www.aa.com.tr).
49
MAYIS 2017
PROJELER
REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI BİRİNCİ ÇAĞRI DÖNEMİ BAŞLADI
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından uygulanan, Avrupa Birliği ile
Türkiye Cumhuriyeti eş finansmanıyla
gerçekleştirilen Rekabetçi Sektörler
Programının, Türkiye’nin 81 ilini de
kapsayan yeni döneminde imalat
sanayinde dönüşüm, hizmetler ve yaratıcı
endüstriler, Ar-Ge ve inovasyon, teknoloji
transferi ve ticarileşme ekseninde
geliştirilecek projeler için 405 milyon Avro
kaynak oluşturuldu. Uygulaması 2026
yılının sonuna kadar devam edecek yeni
dönem desteklerine kâr amacı gütmeyen
kuruluşlar başvurabilecek.
Rekabetçiliğe ve inovasyona yatırımla
ihracat ve katma değer artışı
Rekabetçiliğe ve inovasyona odaklanan
yeni dönem programı kapsamında
geliştirilecek projelerin, ihracatın ve
katma değerin artırılmasına, üniversitekamu-sanayi iş birliğine, yaratıcı
endüstriler ile imalat sanayi arasında
ilişkilerin güçlendirilmesine, yaratıcılığın
rekabetçiliğe kanalize edilmesine, yenilikçi
ürünlerin ticarileşmesine, yenilikçi
fikirler ile sermaye yatırımcıları arasında
iş birliği kurulmasına katkı sağlayacak
nitelikte olması bekleniyor. Desteklenecek
projelerin, başvuru alanlarındaki
hedeflere katkısının dışında, bu projelerin
çıktılarından faydalanacak KOBİ sayısı da
önemli değerlendirme kriterleri arasında
yer alıyor.
Birinci çağrı neleri kapsıyor?
Programın yeni dönemindeki ilk çağrısı
altında imalat sanayi, Ar-Ge, teknoloji
transferi ve ticarileşme konularındaki
projelere yaklaşık 110 milyon Avro fon
ayrıldı. Bu çağrı döneminde hazırlanacak
projelerin süresi en fazla 36 ay olup her
türlü eğitim ve danışmanlık hizmeti (teknik
50
AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Oğuz HAMŞİOĞLU
destek) ile makine/ekipman, yazılım ve
veri tabanı üyeliği gibi tedarik alımları için
harcama yapılabilecek.
İmalat sanayi alanındaki projelerin
KOBİ’lerin verimlilik düzeyini artırması ve
katma değer üretim oranını yükseltmeyi
amaçlaması bekleniyor. İmalat sanayinde
dönüşümü sağlamak için “değer
zinciri yaklaşımı”nın benimsenmesi
ve KOBİ’lerin ticarete konu olan değer
zincirlerine katılımın kolaylaştırılmasının
amaçlanması hedefleniyor.
Destek Miktarı: 2.000.000 - 10.000.000
Avro
Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik
destek ve Tedarik
Kimler başvurabiliyor?
Kamu kurumları, kalkınma ajansları,
üniversiteler ile TOBB, TİM, ihracatçı
birlikleri genel sekreterlikleri, OSB ve
TGB yönetimleri gibi yarı kamusal ve kâr
amacı gütmeyen, iş dünyasını temsil eden
kuruluşlar.
Araştırma-Geliştirme odaklı projelerde
kurumların, araştırma altyapılarının
işlevselliğini artırma, üniversite-sanayi
iş birliğini geliştirme ve sosyal yeniliği
destekleyici beceri ve kabiliyetleri
güçlendirmeyi hedeflemesi bekleniyor.
Ar-Ge odaklı projeler arasında Ar-Ge
merkezlerinin kapasitelerinin artırılması,
mevcut Ar-Ge tesislerinin operasyonel
hale getirilmesi, ürün prototipleri
üretmek üzere Ar-Ge faaliyetleri
MAYIS 2017
Proje çağrısı bilgilendirme toplantısı ile
duyuruldu
gerçekleştirilmesi, prototipi üretilmiş
ürünlerin test ve sertifika hizmetlerinin
yapılması, üniversite-sanayi ortak
araştırma çalışmalarının yürütülmesi,
özellikle sosyal yeniliğe dair farkındalığın
artırılması ve kapasitenin geliştirilmesi
gibi faaliyetler gerçekleştirilebilecek.
Yetkinlik Geliştirme Temalı Projeler için;
Destek Miktarı: 1.000.000 - 5.000.000 Avro
Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik
destek ve Tedarik
Araştırma, Teknoloji Geliştirme, Yenilik
Odaklı İş Birliği ve Ağ Oluşturma Temalı
Projeler için;
Destek Miktarı: 1.000.000 - 3.000.000 Avro
Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik
destek
Kimler başvurabiliyor?
KOBİ’ler kamu veya özel sektördeki
araştırma ortakları olan üniversiteler,
TTO’lar, TGB’ler, teknoloji merkezleri,
kuluçka merkezleri, hızlandırıcılar gibi
Ar-Ge ve yenilik odaklı yapılar.
Teknoloji transferi ve ticarileştirme
alanında geliştirilecek projelerin
ise yenilikçi başlangıç firmalarının
kurulmasına, yenilikçi girişimcilerin
ortaya çıkmasının desteklenmesine,
yenilikçi ürünlerin daha hızlı bir şekilde
piyasaya sürülebilmesi ile ticarileştirme
aşamasında finansman açığının
kapatılmasına odaklanması bekleniyor.
Teknoloji Transferi ve Ticarileştirmenin
Hızlandırılmasına Yönelik Kapasite
Oluşturma Temalı Projeler için;
Destek Miktarı: 1.000.000 - 5.000.000 Avro
Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik
destek ve Tedarik
Ortaklıklar ve Ağlar Vasıtasıyla Teknoloji
TicarileştirmeTemalı Projeler için;
Destek Miktarı: 1.000.000 - 3.000.000 Avro
Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik
destek
Kimler başvurabiliyor?
Teknoloji transfer ofisleri, TGB’ler,
teknoloji merkezleri, kuluçka merkezleri,
hızlandırıcılar gibi Ar-Ge ve yenilik odaklı
yapılar.
Başvurular nasıl yapılacak?
Teklif sunma aşamalarına ve başvuru
ölçütlerine ilişkin bilgileri içeren çağrı
rehberleri ve Programla ilgili tüm
detaylara http://rekabetcisektorler.
sanayi.gov.tr adresinden ulaşılabiliyor.
Rekabetçi Sektörler Programı fonlarından
yararlanmak isteyen kuruluşların
9 Haziran 2017 saat 17.00’ye kadar
başvurularını web sitesi aracılığıyla
elektronik sistem üzerinden yapmaları
gerekiyor. Başvuru yapmayı planlayan
kurum ve kuruluşlar, Program Otoritesine
sorularını 2 Haziran 2017 tarihine kadar
iletebilecek. Sorulara haftalık olarak
web sitesi üzerinden toplu olarak yanıt
verilecek.
Yeni dönem desteklerinin kamuoyuna
duyurusu Türkiye genelinde düzenlenen
tanıtım seminerleriyle yapılmıştı. 6 Nisan
2017 tarihinde çıkılan ilk proje çağrısı
aynı tarihte Ankara’da düzenlenen
Proje Çağrısı Bilgilendirme Toplantısı
ile duyuruldu ve katılımcılarla hem yeni
dönem hakkında hem de çağrıya ilişkin
bilgiler paylaşıldı. Açılış konuşmalarını
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonundan
Tsevetana Stoycehava ile Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler
Genel Müdürü Oğuz Hamşioğlu’nun
gerçekleştirdiği toplantıda Hamşioğlu
“Programın ilk döneminde büyük
altyapı yatırımlarından Ar-Ge ve
inovasyon çalışmalarına, KOBİ’lerin
finansmana erişim olanaklarından
kümelenme ve kapasite geliştirmeye
kadar farklı alanlarda 44 önemli projenin
hayata geçirildiğini, yeni dönemde
Ar-Ge ürünlerinin ticarileşmesi için
üniversite-sanayi iş birliğini ve teknoloji
transferini destekleyen projelere öncelik
vereceklerini, sektörlerin gerek altyapı
gerekse bilgi ve beceri eksikliklerinin
giderilmesinin de öncelikli hedefler
arasında yer aldığını” ifade etti.
Rekabetçi Sektörler Programı hakkında
genel bilgi veren Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı AB Mali Programları Dairesi
Başkanı Murat Altun ise yeni dönemde
uluslararası değer zincirlerine dâhil
KOBİ sayısını artırmayı hedeflediklerini
ve toplam faktör verimliliğini artıracak,
aynı zamanda dış ticaret açığını azaltacak
proje fikirlerini beklediklerini dile getirdi.
Proje Çağrısı Bilgilendirme Toplantısı AB
Mali Programları Dairesi Uzmanları Beyza
Coşkun ve Pınar İrdem’in sunumları
ve katılımcılardan gelen soruların
yanıtlanmasıyla son buldu.
51
MAYIS 2017
HABER
18. DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ BAHREYN’DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ
3 Nisan’da düzenlenen oturumlardan
ilkinin teması “Yenilik Ekosistemi:
Zorluklar ve En İyi Uygulamalar” oldu.
2 Nisan’da kongre açılış konuşmacısı
Bu tema altındaki oturumda; “Ani
olarak Bahreyn Elektrik ve Su İşleri Bakanı Artışlardan Vazgeçin: Kaçınılmaz Karmaşa
Dr. Abdulhussain bin Ali Mirza “Yenilik
İçin Planlama”, “Cambridge Yenilik
ve Sürdürülebilirlik” başlıklı bir sunum
Ekosisteminin Gelişimi: Daha İyi Bir
gerçekleştirdi. Ardından Dünya Verimlilik
Dünyanın Kurulması için Yardım”, “Dijital
Bilimleri Akademisi tarafından Katılımcı
Farklılıklar Arasında Köprü Kurmak:
Sevk Töreni yapıldı, bu açılış etkinliğinden KOBİ’leri Yenilik için Güçlendirmek” ve
sonra oturumlara geçildi.
“Wadi Makkah’ta Araştırma ve Yeniliğin
Ticarileştirilmesi: Akademik Araştırmadan
“Daha Yüksek Verimlilik Yoluyla Finansal
Pazara” başlıklı sunumlar yapıldı.
İstikrar ve Ekonomik Büyüme” temalı
birinci oturumda; “ Yenilik ve Yüksek
“Eğitsel Reformlar ile Verimlilik ve
Verimlilik Yoluyla Finansal İstikrar
Yeniliğin Entegrasyonu” temalı dördüncü
ve Ekonomik Büyüme”, “Verimliliği
ana oturumdaki konuşmacıların tümü söz
Kalkınmanın Öncüsü Yapmak”, “Çin
konusu tema çerçevesinde sunumlarını
‘Tek Kuşak Tek Yol’ Stratejisi Dünya
yaptı. Kanada, Çin ve Bahreyn gibi
Verimliliğinde Büyük Gelişme Sağlar” ve
farklı ülkelerde uygulanan modeller ve
“ Verimlilik İçin Gerçek Değer Arayışı”
elde edilen sonuçlara ilişkin bulgular,
başlıklı sunumlar gerçekleştirildi. Genel
katılımcılar açısından son derece ilgi
çerçevesini büyüme-verimlilik ilişkisinin
çekici bulundu.
oluşturduğu söz konusu oturumda, gerek
Üçüncü günün sonunda bir panel
özel sektör gerekse kamu açısından
düzenlendi. Konusu, “Teknoloji,
finansal istikrarın önemine de işaret
İstihdama Düşman mı?” olan panelin
edildi; verimlilik, sosyal ve ekonomik
moderatörlüğünü Dr. Thomas C. Tuttle
sürdürülebilirliğin temel unsurlarından
yaptı. Panelist olarak ise Prof. Riyad
biri olarak öne çıkarıldı.
Hamzah, Dr. Tim Minshall, Prof. Mansoor
Aynı gün ikinci oturum “Sosyal İyileştirme- Al’Aali ve Dr. Samir Benmakhlouf
Verimlilik Sağlayıcıları ve Göstergeleri”
katıldılar. Teknoloji-istihdam ilişkisine dair
temasıyla gerçekleştirildi. Bu oturumda;
farklı yorumların ortaya konduğu oturum
“Sosyal Gelişim ve Verimlilik”,
sonunda konuşmacılar, teknolojinin
“Sürdürülebilir Gelişim Amaçlarına
istihdam üzerindeki etkilerine yönelik
Ulaşmak için Verimlilikte Değişik Yollar”
kısa, orta ve uzun vade için farklı önlemler
ve “ Dijital dönüşüm” başlıklı sunumlar
geliştirilmesi konusunda uzlaştı.
yapıldı. Oturumda ağırlıkla; verimlilik
Kongrenin son gününde eşzamanlı
kavramının doğrudan ilişkili olduğu
oturumlar ve çalıştaylar düzenlendi.
istihdam, çevre, teknoloji, endüstri
Sabahki oturumlarda eşzamanlı sunumlar
ilişkileri, iş güvenliği gibi birçok konuya
gerçekleştirildi. İlk grupta “Küresel
ilişkin son dönem yaşanan gelişmelere
Finansal Hizmetlerde Sürdürülebilir
değinildi.
gerçekleştirildi. Törenin sonunda
sponsorlara ödülleri verildi.
18. Dünya Verimlilik Kongresi
1-4 Nisan 2017 tarihleri arasında Bahreyn
Manama’da gerçekleştirildi. Dünya
Verimlilik Bilimi Konfederasyonu (World
Confederation of Productivity Science,
WCPS) tarafından düzenlenen kongrenin
amacı; ulusal verimlilik hareketleri
tecrübelerini paylaşmak ve verimliliğin
önemini vurgulamaktır. Kongre bu
yıl “İnovasyon ve Yüksek Verimlilik
İçin Yeni Yollar” ana teması etrafında
şekillendirildi. Söz konusu ana tema
“Verimlilik Aracılığıyla Finansal İstikrar ve
Ekonomik Büyüme”, “Sosyal İyileştirme,
Verimlilik Faktörleri ve Göstergeleri” ve
“Eğitim Reformları ve Yenilik Ekosistemi”
şeklinde üç alt temaya ayrıldı. Bu temalar
çerçevesindeki sunumlar hem çağrılı
konuşmacılar hem de hakemli bildiri
sahipleri tarafından gerçekleştirildi.
Kongre 1 Nisan’da açılış töreniyle başladı.
Törende açılış konuşmaları; Bahreyn
Eğitim ve Gelişim Toplumu (Bahrain
Society for Training& Development, BSTD)
Başkanı Mohammed Mahmood, Kongre
Başkanı Dr. Akbar Jaffari (JAFCON),
WCPS Başkanı John Heap ve kongrenin
ev sahipliğini yapan Sheikh Mohammed
bin Mubarak Al-Khalifa tarafından
52
MAYIS 2017
‘Yıkıcı Yenilik’ ve Verimlilik”, “İslami
Bankacılıkta Uluslararası Gelişmeler”,
“İşlemlerin Verimliliğinin Gölge Etkisi”
ve “Teknolojiler ve Harekete Geçirme”
konularında sunumlar yapıldı.
İkinci grupta “Yüksek Teknik Enstitüler:
Mükemmellik Yolunda Üniversiteler”,
“Duygusal Verimlilik: Performans ve
Mükemmel Hizmet Sunumu için Yeni Bir
Yaklaşım”, “Uygulamalı Bilim Üniversitesi
Eğitim ve Öğreniminin Üniversite
Mezunlarının İstihdam Edilebilirliği
Üzerine Etkisi”, “Serbest Madenciliğin
Tahribatı: “Yenilikçi Verimlilik Gelişimi
Odaklı Bir Kavram” konularında sunumlar
yapıldı.
Üçüncü oturumda ise “İşyeri Sağlığının
Geliştirilmesi ve Verimlilik”, “Ulusal
Verimliliği Artırmak için Bir Strateji
Olarak Beceri Geliştirme”, “İnsanSigma:
Büyümeyi ve Kârlılığı Sağlamak için
Davranışsal Ekonomiye Başvurmak”
ve “Kurumsal Girişimcilik Yoluyla
Zemini Değiştirmek” başlıklı sunumlar
gerçekleştirildi.
Eş zamanlı oturumların ardından
çalıştaylara geçildi. Öğleden önce dört,
öğleden sonra üç tane olmak üzere
toplam yedi çalıştay gerçekleştirildi.
Öğleden önceki çalıştaylar; “Verimlilik
Artırma Personelinin Mesleki Gelişimi”,
“Kamu Kesimi, Özel Kesim Yenilikleri; Her
İkisinin de En İyileri”, “21. Yüzyıl Çalışma
Ortamında Çalışan Memnuniyeti İçin
Yenilik Yaklaşımı” ve “Yenilikçi Verimlilik
Atölyesi Olarak İlham Laboratuvarları”
konularında yapıldı.
Öğleden sonraki çalıştaylar ise “Ulusal
Bir Beceri Politikası Çerçevesinde
Verimlilik Beceri Stratejisi Geliştirmek”,
“Anahtar Ticari Alanlarda Rekabetçiliği
Yönlendirmede Ulusal Kıyaslama”
ve “Hükümet ve Kamu Sektörünün
Verimlilik Genel Müdürü Anıl YILMAZ
Verimliliği: Geleceğin Hükümeti”
konularında gerçekleştirildi.
“Hükümet ve Kamu Sektörünün
Verimliliği: Geleceğin Hükümeti” konulu
çalıştayı Verimlilik Genel Müdürü Anıl
Yılmaz hem Türkiye temsilcisi hem de
Dünya Verimlilik Bilimleri Federasyonu
(World Federation for Productivity Science)
Üyesi olarak yönetti. Çalıştayda Yılmaz
ilk olarak “Yeni Dönemde Devletler ve
Verimlilik” konulu bir sunum yaptı. Yılmaz
sunumunda, öncelikle genel olarak kamu
yönetiminde verimliliğin ne olduğunu ve
bu alandaki ölçüm çalışmalarına nasıl
yaklaşıldığını aktardı. Daha sonra kamu
sektöründe değişimin yönlendiricileri,
kamu hizmetlerinin sunumunda ve
vatandaşları yönetim süreçlerine dâhil
etmede yeni yollar, büyük veri ve diğer yeni
teknolojilerin kamu sektörü üzerindeki
etkileri gibi konulara değindi.
Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından
gerçekleştirilen çalıştayda Sanayi ve
Teknoloji Uzmanları Ahmet Emre Çoban
ile Özlem Özdemir görev aldılar.
Çalıştay üç aşamalı olarak gerçekleştirildi.
Bu aşamalarda sırasıyla, “Değişime
Zorlayan Unsurlar”, “Kritik Başarı
Faktörleri” ve “Geleceğin Devletinin
Öncelikleri” konuları tartışmaya açıldı.
İlk olarak değişime zorlayan unsurların
sorgulandığı aşamada katılımcılara
“hükümetlerden kimler neler ister ya da
talep eder?” sorusu yöneltildi ve soruya
her bir katılımcıdan üçer cevap istendi.
İkinci bölümde katılımcılara “yakın
gelecekte idari birimlerin başarısını neler
belirleyecek?” sorusu yöneltildi ve her
katılımcıdan beş ile yedi arasında konu
başlığı istendi. Üçüncü ve son bölümde
“yakın gelecekte devletlerin temel
hedefleri ne olmalı?/ yakın gelecekte
hükümetlerin zorunlu ya da en önemli
öncelikleri neler olmalı?” soruları
yöneltildi ve her katılımcıdan üçer ifade
istendi. Çalıştayın sonunda katılımcılardan
alınan cevaplar toplulaştırıldı ve öne
çıkan, katılımcılar tarafından vurgulanan
önermeler katılımcılarla paylaşıldı.
Çalıştay oturumlarının ardından kongre,
bir kapanış oturumuyla sonlandırıldı.
53
MAYIS 2017
HABER
VERİMLİLİK HAFTASI 2017
Ülkelerin refah düzeylerini ve rekabet
güçlerini artırmada anahtar bir kavram
olan verimlilik, üretim sürecine giren
çeşitli faktörlerle (girdiler) bu sürecin
sonunda elde edilen ürünler (çıktılar)
arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir.
Verimlilik, savurganlıktan uzak, kaynakları
en iyi biçimde değerlendirerek üretmek
demektir. Mevcut kaynaklar eksik veya
kötü kullanıldığında yeterince yeni iş,
istihdam ve gelir yaratılamamakta,
dolayısıyla hem gelir dağılımındaki
bozulma giderilememekte hem
de büyüme sağlıklı ve istikrarlı bir
yapıya kavuşturulamamaktadır.
Anlamlı bir kalkınma ölçütü
olan verimlilik, günümüzde kalite ile
T.C.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
8-14 MAYIS
The Green Park Hotel - Ankara
verimlilikhaftasi.gov.tr
54
birlikte sunulan, rekabet ile birlikte
düşünülen, bilgi teknolojisini devreye
sokan, çevreyi geliştirmeyi amaçlayan bir
dünyayı da beraberinde getirmektedir.
Bu nedenle verimlilik bir bilinç
meselesidir. Bu bilinç toplumun her
kesiminde, her ferdinde oluşturulmalı ve
yaygınlaştırılmalıdır. Toplumda verimlilik bilincini oluşturmak
amacıyla, 1992 yılından 2011 yılına kadar,
mülga Milli Prodüktivite Merkezi’nin
kuruluş tarihi olan 17 Nisan tarihini
içine alan hafta “Verimlilik Haftası”
olarak kutlanmış, çeşitli etkinliklerle
farklı toplum kesimlerine ulaşılmaya
çalışılmıştır. Bu uygulama kapsamında
hafta içinde ülkemizin dört bir yanında;
kamu ve özel kesim kurum ve işletmeleri,
eğitim kurumları, üniversiteler, sivil
toplum kuruluşları ve meslek kuruluşları
başta olmak üzere tüm kesim ve
sektörlere yönelik olarak verimlilik bilgi
ve bilincini geliştirmek ve yaygınlaştırmak
amaçlı çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir.
Verimlilik konusunda yürütülen projelerin
kamuoyuna duyurulması, uygulanmış projelerin sağladığı yararların tanıtılması ve
verimliliği artırma konusunda yürütülecek
yeni projelerin teşvik edilmesi amacıyla
her yıl, “Verimlilik Haftası”nda, sanayi
ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren
mikro, orta ve büyük ölçekli işletmeler ile
kamu kurumlarına “Verimlilik Proje Ödülleri” verilmektedir. Bu yıl toplam 157 proje
başvurusu değerlendirmeye alınmış olup
büyük işletme kategorisinde 59, kamu
kategorisinde 25 ve diğer kategorilerde
toplam 8 proje 70 ve üzeri puan almıştır.
“Ödül Jürisi” tarafından yapılacak nihai
değerlendirme sonrasında, 8 Mayıs 2017
tarihinde Ankara’da yapılacak törenle, ödül
almaya hak kazanan proje sahibi kurum ve
kuruluşa ödülleri takdim edilecektir.
Hafta kapsamında çocukların ve gençlerin verimlilik konusuna ilgilerini çekmek
amacıyla tüm ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik olarak, Milli Eğitim Bakanlığıyla
iş birliği içinde, “Verimlilik Temalı Fikir ve
Kısa Film Yarışması” düzenlenmektedir.
08.06.2011 tarihinde yürürlüğe giren
Yarışmaya bu yıl Türkiye genelinde resmi
635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji
ve özel tüm ortaokulların (5, 6, 7 ve 8. sınıf)
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
öğrencileri ile lise ve dengi okulların (9,
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
10, 11 ve 12. sınıf) öğrencileri katılmıştır.
ile işlevleri ve organizasyon yapısı değişen “Verimlilik Temalı Fikir Yarışması”na 147
Bakanlığımızın “Verimlilik” alanındaki
fikir, “Verimlilik Temalı Kısa Film Yarışmagörev ve yükümlülükleri de artmış olup
sı”na 83 kısa film başvurusu yapılmıştır.
2014 yılından itibaren “Verimlilik Haftası”
İki kategoride olmak üzere verimlilik tekutlamalarına devam edilmiş ve geçtiğimiz malı 6 fikir ve 3 kısa film ödüllendirilecekyıl bu etkinlikler 25 Nisan-1 Mayıs
tir. Dereceye giren öğrencilere ödülleri,
2016 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. 8 Mayıs 2017 tarihinde Ankara’da düzenlenecek ödül töreninde sunulacaktır.
Hafta kapsamında ülke genelinde
gerçekleştirilecek bilimsel, sosyal,
Verimlilik Haftası boyunca başta Ankara
kültürel ve sportif etkinliklerle
olmak üzere çeşitli illerimizde yenilikçilik,
verimlilik bilincinin yaygınlaştırılması
temiz üretim, KOBİ’lerin kurumsallaşamaçlanmaktadır. Bu çerçevede,
ması, verimlilik-ekonomik büyüme ilişkisi
Bakanlığımızca Verimlilik Haftası
ve benzeri konuların ele alındığı toplantı,
bu yıl 8 –14 Mayıs 2017 tarihleri
seminer, konferans ve paneller gerçekleşarasında kutlanacak olup faaliyetlerin
tirilecektir.
koordinasyonu Verimlilik Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülecektir. MAYIS 2017
55
MAYIS 2017
HABER
METROLOJİ VE STANDARDİZASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
YETKİLİLERİ SUUDİ ARABİSTAN’DA “YASAL METROLOJİ”Yİ ANLATTI
Kaliteli, rekabetçi ve sürdürülebilir
bir üretim için ölçüm altyapısını
güçlendirmek ve yapılan ölçümlerin
doğruluğunu, güvenilirliğini sağlayacak
mekanizmayı oluşturmak en gerekli
hususlardandır. Bu kapsamda, TÜBİTAK
UME ve Suudi Arabistan Metroloji
Enstitüsü (NMCC) arasında 2014 yılında
başlayan “Development and Realization
Measurement and Calibration System for
the National Measurement and Calibration
Center (NMCC) at Saudi Standards,
Metrology and Quality Organization
(SASO)” Projesi ile Suudi Arabistan’ın
bilimsel metroloji çalışmaları TÜBİTAK
UME tarafından yürütüldü ve SASO’nun
altyapısı oluşturuldu. Ayrıca altyapı için
gerekli makine ve teçhizatın önemli
bir bölümünün Türkiye’deki firmalar
tarafından üretilmesi sağlanarak milli
sanayiye kritik kabiliyetler kazandırıldı.
TÜBİTAK UME bu doğrultuda 2015 yılı
içinde gerçekleştirdiği yaklaşık 13 milyon
Dolar ihracatla elektrik-elektronik
sektöründe aynı yıl gerçekleşen 10,8
milyar Dolarlık toplam ihracata ciddi bir
katkı sağladı.
SASO yetkilileri tarafından ayrıca, Suudi
Arabistan’da çevre, sağlık, güvenlik,
kullanıcının korunması ve adil rekabet
ortamı sağlanması gibi yasal gereklerden
kaynaklanan hususlara ilişkin yasal
metroloji sisteminin kurulması konusunda
yeni bir proje talebinde bulunuldu.
Ülkeler arası ticaretin aynı zemin ve
seviyede tam olarak yürütülebilmesi için
gerekli “yasal metroloji” konusunda da
yine Türkiye’den destek alma niyetinde
oldukları bildirildi. Bu kapsamda, Metroloji
ve Standardizasyon Genel Müdürlüğü
personeli ve SASO yetkililerince 2-6 Nisan
2017 tarihleri arasında Suudi Arabistan/
Riyad’da ilk toplantı gerçekleştirildi.
56
Toplantıda Genel Müdürlük personelince
tartı aletleri, akaryakıt, elektrik, su ve gaz
sayaçları, taksimetre, takograf vb. ölçü
aletleri ile hazır ambalajlı mamullerle
ilgili sunumlar gerçekleştirilerek “yasal
metroloji” sistemimiz hakkında SASO
yetkililerine bilgi verildi. İkinci toplantının
Mayıs ayı içerisinde gerçekleştirilmesi
planlanmaktadır. Söz konusu proje ile milli
sanayiye ve ihracata katkı sağlanması
ve uluslararası alanda iş birliklerinin
geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
MAYIS 2017
TEMİZ ÜRETİM
“DÖNGÜSEL EKONOMİ/BİYOEKONOMİ”
PAYDAŞLAR ÇALIŞTAYI KOPENHAG’DA DÜZENLENDİ
Avrupa Çevre Ajansı (AÇA)
tarafından düzenlenen
“Döngüsel Ekonomi/
Biyo-ekonomi” Paydaşlar
Çalıştayı, 30-31 Mart 2017
tarihlerinde Danimarka’nın
başkenti Kopenhag’da
gerçekleştirildi.
AÇA ile AÇA’nın Avrupa Yeşil Ekonomide
Atık ve Malzemeler Konu Merkezinin
(European Topic Center on Waste and
Materials in a Green Economy, ETC/WMGE)
ortaklaşa düzenlediği Çalıştaya ülkemizi
temsilen Sanayi ve Teknoloji Uzmanı ve
AÇA “Kaynak Verimli Ekonomi ve Çevre”
Birincil Odak Noktası Özlem Durmuş
katılım sağladı.
Çalıştayda “döngüsel ekonomi”
ve biyoekonomi” kavramlarının
ve ilgili politikaların birbirini nasıl
destekleyebileceği görüşülürken,
yaşanabilecek sorun ve güçlükler tespit
edilerek bu sorunların çözümü için
sürdürülebilir çözüm önerileri geliştirildi.
Doğası gereği
döngüsel olarak
kabul edilen ve
yenilenebilir
kaynakların
sürdürülebilir
üretimini ve
kullanımını
hedefleyen
“biyoekonomi”
ile daha az ham
madde ve enerji kullanımıyla emisyonları
ve malzeme kayıplarını azaltmak
gibi “döngüsel ekonominin” temel
amaçlarına ulaşmanın yolları araştırıldı.
üretilmesi için gereken arazi tahsislerinin
ve bu ürünlerin küresel ticaretinin
dikkatle değerlendirilmesi gereken
alanlar olduğunun altı çizildi. Son olarak
biyoekonominin yerel ve sürdürülebilir
kılınabildiği takdirde ekonominin
döngüselliğini sağlamak açısından önemli
bir fırsat haline geleceği konusunda görüş
birliğine varıldı.
Çalıştayda ayrıca, Avrupa Komisyonu
Çevre Genel Müdürlüğünden Hugo
Schally tarafından AB Döngüsel Ekonomi
Paketi ve bu paketin biyoekonomiyle
ilişkisi konusunda, Araştırma ve
İnovasyon Genel Müdürlüğünden
Waldemar Kütt tarafından ise AB’nin
Biyoekonomi Stratejisi ve bu stratejinin
döngüsel ekonomiyle etkileşimi hakkında
bilgi aktarıldı. Özel sektör temsilcileri
tarafından tekstil, gıda ve kimya
sektörlerinden örnek iyi uygulamalar
paylaşıldı.
Çalıştayda en fazla öne çıkan konu;
biyoekonominin küresel etkileri,
özellikle de arazi kaynakları üzerinde
oluşturabileceği baskı ve gıda fiyatlarına
olası yansımaları oldu. Biyoekonominin
yerel ölçekte uygulandığında dışa
bağımlılığı azaltma ve enerji/ham
madde güvenliğini sağlamada önemli
bir araç olduğu ancak biyoürünlerin
57
MAYIS 2017
TEMİZ ÜRETİM
“ASO 1. OSB ATIK ISI POTANSİYELİNİN TESPİTİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ
FİZİBİLİTE ÇALIŞMASI” PROJESİNİN AÇILIŞ TOPLANTISI YAPILDI
Murat EVREN / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
“ASO 1. OSB Atık Isı Potansiyelinin Tespiti
ve Değerlendirilmesi Fizibilite Çalışması”
Projesinin Açılış Toplantısı 31 Mart 2017
tarihinde Ankara Sanayi Odası 1. Organize
Sanayi Bölgesi’nde gerçekleştirildi.
OSB bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli
işletmelerin enerji yöneticilerinin ve OSB
temsilcilerinin katıldığı toplantı, ASO
1. OSB uzmanlarından Mehmet Ozan
Berk’in yapmış olduğu “imalat sanayiinde
enerji verimliliği ve bilinci” konulu
sunumla başladı. Sunum kapsamında
imalat sanayiinde enerji verimliliğinin
mevcut durumuna dair küresel ve
ülkemize özgün veriler paylaşılarak enerji
verimliliği projelerinin KOBİ’ler için önemi
vurgulandı.
Toplantı, Verimlilik Genel Müdürlüğü
Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı
Murat Evren’in “Verimlilik Genel
Müdürlüğü’nün Temiz Üretim Alanındaki
Çalışmaları” başlıklı sunumuyla devam
etti. Sunumun ilk bölümünde temiz
üretim konusuna dair yasal düzenlemeler,
sorumlu kuruluşlar, mevcut finansal
destekler ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının vizyonundan bahsedilerek
ülkemizdeki genel çerçeve çizildi.
Sunumun ikinci bölümünde ise Verimlilik
58
Genel Müdürlüğü tarafından
temiz üretim alanında yürütülen
faaliyetler ve projeler ele alınarak
ASO 1. OSB’de de yürütülmekte olan
“Türkiye İçin Yeşil OSB Çerçevesinin
Geliştirilmesi Projesi”nin Organize
Sanayi Bölgesi ve bünyesinde
faaliyet gösteren işletmelere
sağlaması hedeflenen yararları
üzerinde duruldu. Toplantı, daha
sonraki sunumların ardından
endüstriyel simbiyoz projesi ve atık
ısı potansiyeli tespiti projesi için yapılan
firma başvuru alımıyla son buldu.
Proje Hakkında
Söz konusu projenin, Ankara Kalkınma
Ajansı’nın 2016 yılı Doğrudan Faaliyet
Desteği Programı kapsamında
sağladığı mali destekle finanse
edilmesi planlanmaktadır. Bu projeyle
hedeflenen; ASO 1. OSB’de bulunan
işletmelerin temiz üretim imkânlarının
artırılması ve endüstriyel simbiyoz
fırsatlarının belirlenmesi için firmaların
atık ısılarındaki verimlilik odaklarını ve
miktarlarını tespit etmek ve tespit edilen
atık ısının ekonomiye kazandırılmasını
sağlamaktır. Bu hedeflere ulaşmak için
proje kapsamında 20 firmada ücretsiz
olarak atık ısı potansiyeli tespit edilecek
ve iyileştirme önerileri yapılacaktır.
Ayrıca belirlenen firmalarda temiz
üretim ve endüstriyel simbiyoz olanakları
araştırılacak olup analiz yapılan firmalar
konuyla ilgili bilgilendirilecektir. Söz
konusu projenin hizmet alım ihalesi 14
Mart 2017 tarihinde sonuçlandırılmış olup
ihaleyi “ENERVİS Enerji Servis San. ve Tic.
A.Ş.” kazanmıştır.
Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı Murat EVREN
MAYIS 2017
SUMMARY
GREEN INDUSTRY
Climate Change and 21st Century
Development Perspective
Due to its economic development and
population growth, greenhouse gas
emission of Turkey has increased at the
rate of 125 % between 1990 and 2014.
Energy, industry and transportation
sectors are the main sources of emission.
Since Turkish economy is based on energy
and labour intensive sectors, greenhouse
gas emission is expected to increase in
forthcoming period. Despite the fact that
carbon intensity of Turkish economy is
close to OECD average, it is seen that
carbon intensity of Turkey continues at
the same rate whereas OECD countries
have downward tendency. This trend
shows that the requirement for emission
reduction has not been fulfilled in Turkey.
When energy intensity of Turkish economy
in comparison with EU and world average
is taken into consideration, it shows
a minor downward trend similar with
carbon intensity whereas both energy and
carbon intensity of EU economies go into
a decline. This fact indicates that demand
for energy efficiency has not been met
and there is a potential for it in Turkey.
A new economic model with the objective
of zero carbon in 2100 has been put
into implementation starting with Paris
Agreement on climate change. Decrease
in fossil fuel consumption is aimed in
this model and energy efficiency and
renewable energy are the key factors in
the achievement of the model.
If the threat of climate change can
be turned into an opportunity with
58
transition to a low carbon economy by
Turkey, energy dependency on foreign
sources can be reduced and new areas of
employment can be created. In addition
to that, our country can take a chance
in terms of being one of the important
actors in new economic model.
For this reason, determination of a road
map is required for Turkey in which
concrete goals considering all economic
sectors take place in transition to a low
carbon economy. All sector-specific
strategies, investments and incentive
system have to be designed and planned
within the context of this road map.
Green Industry: More Competitive
and Profitable
Industrial Strategy Document of Turkey
(2015-2018) with the principle of ‘local,
innovative and green production’ has
been prepared by the Ministry of Science,
Industry and Technology in accordance
with 10th Development Plan with the
purpose of transition to a competitive
and green industrial structure with
efficient resource use. Green industry has
been considered as the driving force in
economic development.
Green industry draws a framework
for industry in terms of sustainable
development and green growth. Within
the context of green industry, sustainable
resource use, efficient and green
production methods, avoidance of noxious
chemical substances, waste recycling,
decreases of greenhouse gas emission
and minimum environmental damage in
production process are the objectives.
Determination of Industrial
Symbiosis Opportunities:
Ankara Chamber of Industry 1st
Organized Industrial Zone
Climate change in the world made
countries to take precautions in terms
of greenhouse gas emission and carbon
emission. These measures become
the focus of different sectors and
studies concerning labour productivity
in service sector, use of renewable
energy resources in energy sector and
resource productivity in industry sector
have increased rapidly. Research for
resource productivity in industry has
introduced new concepts in literature
such as industrial ecology, sustainable
production, cleaner production and ecoindustrial park. The countries started
to shape their industrial policy via
these concepts. Particularly countries
like China and South Korea, where
industrial clustering is geographically
extensive, aim to increase environmental
performance of their industry by policies
based on eco-industrial park concept.
The policy concerning foundation of
organized industrial zones in provinces,
which have started in 1960’s in Turkey, is
considered to be an appropriate base for
policies embracing eco-industrial park
perspective.
Global Cleantech Innovation
Programme (GCIP) 2017 Clean
Technology Support Program
Global Cleantech Innovation Programme,
which has been organized by United
Nations Industrial Development
MAYIS 2017
Organization (UNIDO) since 2014, starts
Clean Technologies Entrepreneurship
Accelerator Programme this year based
on theme of ‘energy and environment’
with the slogan of ‘make a contribution
with your clean technology ideas in
evolution of a sustainable world’.
Green
Construction
Implementation in
Industrial
Areas
GCIP Turkey is an entrepreneurship
accelerator programme which has been
carried out by the Ministry of Science,
Industry and Technology, Scientific
and Technological research Council
of Turkey (TUBİTAK) and UNIDO since
2014. Together with Turkey, this program
is continued in 8 countries with the
perspective of search, support and
implementation of clean technology ideas.
GCIP gives support to entrepreneurs in
terms of training, mentorship, publicity
and financial access (www.turkey.
cleantechopen.org).
Greenhouse
gas emission,
waste and
overconsumption
of national
resources have a
substantial impact
on climate change.
In order to restrict
climate change
and decrease
environmental effects, greenhouse gas
emission and use of natural resources
should be minimised at a considerable
extent.
The Impact of R&D Expenditures
on High-Tech Product Exportation:
Case Study for Turkey
Technology, natural resources, qualified
labour force, economic and political
stability are considered as the underlying
reasons for income level and economic
growth differences between countries.
In order to close this gap, countries
increase their resources in education,
make economic and political cooperation,
encourage foreign direct investment,
increase R&D investments in public and
private sector and accelerate the search
for new natural resources.
Recent studies show that R&D
expenditures are one of the key factors
in filling the income and growth gaps
between countries. R&D expenditures
increase high-tech products exportation
through foreign trade and this situation
leads to increase in gross domestic
product of the countries and economic
growth by means of products with high
added value.
After the concept of sustainability has
been brought to agenda in 1972 UN
conference on human environment, it was
taken into consideration in public policy.
Green construction concept came forward
as a reflection of sustainability studies.
For standardization of green buildings
many studies have been carried out and
certificate evaluation models are formed.
In our country, studies concerning green
construction have started in recent years.
The subject of this article is to underline
the regulations that have been required
in credit conditions in the foundation
process of industrial areas, which is given
by the Ministry of Science, Industry and
Technology, for implementation of green
construction in industrial areas.
Sustainability and Green Building
As a consequence of the studies
searching solutions for the problems
of global warming, environmental
pollution and overconsumption of natural
resources, sustainability concept has
come to the forefront.
Cities are the places where sustainability
studies can be carried out. In this respect,
environmentally friendly buildings can be
constructed. Green buildings, which are
mentioned as sustainable, ecologic and
nature friendly constructions, are defined
as the structures that are in harmony
with climate and regional conditions
that use renewable energy and natural
building materials without waste. With a
holistic perspective in terms of life cycle,
ecosystems, social and environmental
responsibilities, these constructions are
environment-friendly.
Fundamental advantages of green
buildings are indicated as decrease of
carbon emission caused by the buildings,
reduction of environmental damage
to minimum level during construction
process, put down operational costs,
progress of renewable energy use and
recycle of waste materials coming from
excavation. Furthermore, green roof
implementation brings benefits in terms
of accumulation of rain water, use of
natural light, energy saving, decrease of
cooling costs by isolation systems, more
efficient and healthy environment and
value creation in urban living space.
59
R
P
21,9
P
S
TR31
TR22
P
S
TR32
N
S
I
TR33
P
S
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
I
P
S
TR61
S
TR41
P
M
N
S
TR52
P
İstanbul
Tekirdağ, Edirne, Kırklareli
Balıkesir, Çanakkale
İzmir
Aydın, Denizli, Muğla
Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak
Bursa, Eskişehir, Bilecik
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova
Ankara
Konya, Karaman
Antalya, Isparta, Burdur
Adana, Mersin
Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
P
N
TR51
TR81
P
S
S
TR42
B
5,2
N
P
TR62
P
TR71
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir
Kayseri, Sivas, Yozgat
Zonguldak, Karabük, Bartın
Kastamonu, Çankırı, Sinop
Samsun, Tokat, Çorum, Amasya
Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane
Erzurum, Erzincan, Bayburt
Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan
Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli
Van, Muş, Bitlis, Hakkari
Gaziantep, Adıyaman, Kilis
Şanlıurfa, Diyarbakır
Mardin, Batman, Şırnak, Siirt
L
S
N
B
C
D
E
F
G
H
I
J
L
M
N
P
Q
R
S
Source : TurkStat, VGM-Regional Productivity Statistics
P
I
18,7
İBBS TR Düzey 2 Bölge Sınıflaması - NUTS Level 2 Regional Classification
Kaynak: TÜİK, VGM-Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
N
S
N
16,2
P
7,9
21,9
8,5
S
P
11,0
12,8
8,6
S
15,6
13,8
14,2
16,1
13,3
5,7
TR10
28,2
29,8
17,8
13,1
37,0
25,5
13,4
17,1
14,6
6,6
11,4
15,5
25,0
15,2
20,2
9,2
19,2
5,5
12,1
16,6
12,4
12,1
22,9
15,7
S
TR82
S
P
13,1
P
S
R
N
P
S
P
TR63
TR72
P
S
N
TR90
TRC1
S
I
P
P
S
N
P
I
N
TRC2
TRB1
TRA1
I
R
S
TRB2
S
P
TRA2
S
S
P
P
N
I
0 - 40.000 TL
40.000 - 80.000 TL
80.000 - 120.000 TL
120.000 - 160.000 TL
160.000 - 200.000 TL
TR Düzey 2 bölgelerinin çalışan kişi başına ciro değeri (Sektörler Toplamı)
The turnover per employee value of NUTS 2 regions (Total Sectors)
TRC3
L
R
12,0
Mining and quarrying
Manufacturing
Electricity, gas, steam and air conditioning supply
Water supply; sewerage, waste management and remediation activities
Construction
Wholesale and retail trade; repair of motor vehicles and motorcycles
Transportation and storage
Accommodation and food service activities
Information and communication
Real estate activities
Professional, scientific and technical activities
Administrative and support service activities
Education
Human health and social work activities
Arts, entertainment and recreation
Other service activities
NACE Rev.2 Sanayi ve Hizmet Sektörleri Sınıflaması - NACE Rev. 2 Industrial and Service Sector Classification
N
TR83
15,2
Madencilik ve taş ocakçılığı
İmalat
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri
İnşaat
Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı
Ulaştırma ve depolama
Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri
Bilgi ve iletişim
Gayrimenkul faaliyetleri
Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler
İdari ve destek hizmet faaliyetleri
Eğitim
İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri
Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor
Diğer hizmet faaliyetleri
N
16,5
6,7
15,0
13,8
16,1
12,7
12,4
14,1
8,6
8,9
TR21
11,8
14,4
17,9
16,1
12,4
7,3
18,8
13,0
The lowest three sectors based on turnover per employee value according to economic activity sections in NUTS 2 regions, 2014 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
5,5
13,8
10,5
12,7
15,6
16,1
15,5
18,1
16,5
8,2
11,7
9,0
10,4
13,3
11,9
11,7
16,0
İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına ciro bazında en düşük üç sektör, 2014 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
The lowest
three
sectors
based on turnover
per faaliyet
employee
value according
to economic
sections
in NUTSüç2sektör,
regions,
2014
(Nace
2) (1000
İBBS TR
Düzey
2 bölgelerinde
Ekonomik
kısımlarına
göre çalışan
başına activity
ciro bazında
en düşük
2014
(Nace
Rev.Rev.
2) (1000
TL) TL)
MAYIS 2017
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
61
MAYIS 2017
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production
IndexEndeksi
(2010 Avg.=100)
- Manufacturing
Index
(2010 Avg.=100)
Sanayi Üretim
(2010 Ort.=100)
- İmalat SanayiIndustry
Üretim Production
Endeksi (2010
Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
145
136,8
140
135
130
125
117,5
120
110,5
115
110
113,0
112,9
105
100,0
98,5
136,2
128,0
125,7
134,3
121,3
120,5
138,8
140,0
137,9
121,3
114,3
124,3
108,9
118,8
120,6
125,2
116,3
118,2
113,7
110,1
104,7
100
88,6
95
98,3
90
85
100,0
Sanayi Üretim Endeksi Industrial Production Index
87,3
80
İmalat Sanayi Üretim Endeksi Manufacturing Industry
Production Index
75
70
Kaynak:
TÜİK TÜİK
- Source:
TurkStat TurkStat
Kaynak:
- Source:
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
İmalat Sanayi
KullanımIndustry
Oranı (%)
Capacity Utilization
RateKapasite
of Manufacturing
(%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
77,0
76,6
76,5
76,0
76,4
76,4
76,5
75,7
75,4
75,5
75,0
74,6
74,5
75,5
75,2
74,2
75,4
74,9
74,7
74,4
74,0
73,5
73,0
72,6
72,5
72,0
71,5
71,0
70,5
70,0
Temmuz
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2016
Ortalama Ortalama Ortalama Ortalama Ortalama Ortalama
2010
Average
2011
Average
2012
Average
2013
Average
2014
Average
2015
Average
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
July
2016
Ağustos
2016
Ekim
2016
Kasım
2016
Aralık
2016
Ocak
2017
August September October November December January
2017
2016
2016
2016
2016
2016
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
62
Eylül
2016
Şubat
2017
Mart
2017
February
2017
March
2017
MAYIS 2017
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2015)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2015)
Total
R&D
PersonnelPer
PerThousand
ThousandTotal
TotalEmployment
Employment
in Turkey
Selected
OECD
Countries
time equivalent)
Total
Researchers
in Turkey
andand
Selected
OECD
Countries
(Full (Full
time equivalent)
(2015) (2015)
Türkiye ve Seçilmiş
Ülkelerinde
Toplam
Ar-GeAraştırmacı
İnsankaynağı
SayısıBüyüme
Yıllık Oranı
Büyüme
zaman
eşdeğeri) (2015)
Türkiye veOECD
Seçilmiş
OECD Ülkelerinde
Toplam
Sayısı Yıllık
(TamOranı
zaman(Tam
eşdeğeri)
(2015)
Total
Researchers
andand
Selected
OECD
Countries
(Full (Full
time equivalent)
(2015)(2015)
Total
R&D
PersonnelAnnual
AnnualGrowth
GrowthRate
Ratein Turkey
in Turkey
Selected
OECD
Countries
time equivalent)
1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı
Total ResearchersPer Thousand Total Employment
18,0
Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı
Total Researchers Compound Annual Growth Rate
90,0%
16,0
80,0%
14,0
70,0%
12,0
60,0%
10,0
50,0%
8,0
40,0%
6,0
30,0%
4,0
20,0%
2,0
10,0%
0,0
0,0%
-10,0%
Yunanistan
Greece
Türkiye
Turkey
Slovak Cumhuriyeti
Slovak Republic
Portekiz
Portugal
Polonya
Poland
Meksika
Mexico
Macaristan
Hungary
Kore
Korea
Kanada
Canada
Japonya
Japan
İtalya
Italy
İspanya
Spain
İrlanda
Ireland
İngiltere
United Kingdom
Hollanda
Netherlands
Fransa
France
Çekya
Czechia
Belçika
Belgium
Avrupa Birliği (28 Toplam)
EU28 total
Almanya
Germany
-2,0
Kaynak: OECD, MSTI - Source: OECD, MSTI
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Türkiye’ de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 -2015)
Total Researchers inselected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 -2015)
Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2015)
Totalde
Researchers
selected OECDSayısı
Countries
and Büyüme
Turkey (FullOranı
time equivalent)
(2002 - 2015)
Türkiye’
Toplam inAraştırmacı
Yıllık
(Tam zaman
eşdeğeri) (2015)
Türkiye'
Toplam Araştırmacı Sayısı
YıllıkRate
Büyüme
Oranı (Full
(Tam zaman
eşdeğeri) (2015)
TotaldeResearchersAnnual
Growth
inTurkey
time equivalent)
(2015)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2015)
800.000
40,0%
Japonya - Japan
700.000
35,0%
Almanya Germany
600.000
30,0%
Kore - Korea
500.000
25,0%
İngiltere - United
Kingdom
400.000
20,0%
300.000
15,0%
200.000
10,0%
100.000
5,0%
İspanya - Spain
Türkiye - Turkey
0
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
Kaynak:
TÜİK,
OECD
MSTI
- Source:
TURKSTAT,
OECDOECD
MSTI MSTI
Kaynak:
TÜİK,
OECD
MSTI
- Source:
TURKSTAT,
2010
2011
2012
2013
2014
2015
0,0%
Meksika Mexico
Macaristan Hungary
Türkiye Yıllık
Büyüme Oranı Annual Growth
Rate of Turkey
63
MAYIS 2017
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changesİmalat
in Manufacturing
(Annually
andAylık)
Quarterly)
and
Sanayi VerimlilikIndustry
Değişimleri
(Yıllık ve Üç
ve Üç Aylık
içinTrends
Eğilimlerfor Quarterly Data
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
120
115
110
105
100
95
90
85
80
70
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
1.Ç- Q1
2.Ç- Q2
3.Ç- Q3
4.Ç- Q4
75
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
YıllıkÇalışanKişiBaşınaKatmaDeğerEndeksi(2005=100)/AnnualValueAddedPerPersonWorked
Resmi İstatistik
Kalite Belgesi
YıllıkÇalışanKişiBaşınaKatmaDeğerEndeksi(2009=100)/AnnualValueAddedPerPersonWorked
ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(2010Ort.=100)/QuarterlyIndexofManufacturingProductionPerPersonWorked
Eğilim;ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(20051.Ç-20082.Ç)/Trend;QuarterlyIndexofManufacturingProductinPerPersonWorked(2005
1.Q-20082.Q)
Eğilim;ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(20091.Ç-20114.Ç)/Trend;QuarterlyIndexofManufacturingProductionPerPersonWorked(2009
1.Q-20114.Q)
Eğilim;ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(20121.Ç-20164.Ç)/Trend;QuarterlyIndexofManufacturingProductionPerPersonWorked(2012
1.Q-20164.Q)
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
Kaynak:TürkiyeUlusalVerimlilikİstatistikleriSource:NationalProductivityStatisticsofTurkey
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları
Index of Production Per Person
Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /
Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı (2005-Ort. - 2016 Ort.)
Average Rate of Annual Productivity Change (2005-Ort. - 2016 Ort. )
%18
%16
120
%14
100
%12
80
%10
60
%8
%6
40
%4
20
İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
Malta-Malta
İsveç-Sweden
Portekiz-Portugal
İspanya-Spain
Almanya-Germany
Lüksemburg-Luxembourg
TÜRKİYE-Turkey
Avusturya-Austria
Fransa-France
Hırvatistan-Crotia
Macaristan-Hungary
Sırbistan-Serbia
Slovenya-Slovenia
Polonya-Poland
Romanya-Romania
Yunanistan-Greece
Litvanya-Latvia
Estonya-Estonia
0
%2
Slovakya-Slovakia
İmalat Sanayi Son Dört Çeyrek (2016 I - 2016 IV) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
(2010 Ort.=100)
Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average of Last Four Quarters (2016 I 2016 IV) (2010 Ave.=100)
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European C
140
%0
İmalat Sanayi Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri ve EUROSTAT - Source: National Productivity Statistics of Turkey and EUROSTAT
64
96,98
91,54
68,40
93,00
80,66
90,71
84,03
93,63
100,37
96,08
80,39
102,93
87,48
102,57
58,87
86,90
79,87
99,97
87,56
61,85
88,90
79,51
86,51
81,70
91,66
99,38
94,21
68,50
99,08
86,40
93,85
50,93
82,23
74,47
Madencilik ve Taşocakçılığı / Mining and Quarrying
İmalat / Manufacturing
Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme …/Electricity, Gas, Steam And Air
Conditioning Supply
ARM - Aramalı / IG - Intermediate Goods
DLT - Dayanıklı Tüketim / DCG - Durable Consumer Goods
DZT - Dayanıksız Tüketim / UCG - Non-Durable Consumer Goods
ENJ – Enerji / E- Energy
SEM - Sermaye Malı / CG - Capital Goods
Gıda ürünlerinin imalatı / Manufacture of food products
İçeceklerin imalatı / Manufacture of beverages
Tütün ürünleri imalatı / Manufacture of tobacco products
Tekstil ürünlerinin imalatı / Manufacture of textiles
Giyim eşyalarının imalatı / Manufacture of wearing apparel
Deri ve ilgili ürünlerin imalatı / Manufacture of leather and related products
Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı … /Manufacture of wood and of products of wood
and cork…
Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı / Manufacture of paper and paper products
Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması /Printing and reproduction of recorded media
89,01
114,22
64,12
76,22
91,51
86,92
103,76
69,40
60,22
100,12
Mobilya imalatı / Manufacture of furniture
Diğer imalatlar / Other manufacturing
128,93
71,89
80,52
195,61
90,12
99,57
97,15
112,68
104,39
106,32
90,25
96,56
93,83
91,28
123,70
85,10
87,72
66,82
89,26
92,54
97,91
87,16
102,87
97,86
99,42
87,43
92,35
84,26
94,43
75,75
94,22
95,02
2007
Ort.-Ave.
93,22
95,08
85,39
92,70
205,10
89,40
90,52
90,62
106,00
96,76
100,59
90,95
91,76
96,99
85,61
115,86
86,42
86,87
78,26
86,99
85,54
93,66
106,77
110,36
96,86
97,36
92,09
91,42
88,00
92,74
82,27
93,09
101,25
2008
Ort.-Ave.
92,99
91,88
89,86
95,11
127,15
78,58
80,87
93,33
98,07
88,42
93,83
91,81
90,96
101,42
88,39
95,93
94,88
94,28
94,08
89,92
91,07
96,21
94,05
109,41
94,51
83,04
92,21
96,01
92,34
93,18
86,68
91,63
105,67
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
100,00
2009
2010
Ort.-Ave. Ort.-Ave..
92,65
100,00
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri Source: National Productivity Statistics of Turkey
Kaynak:TürkiyeUlusalVerimlilikİstatistikleriSource:NationalProductivityStatisticsofTurkey
Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı /Repair and installation of machinery and equipment
Diğer ulaşım araçlarının imalatı / Manufacture of other transport equipment
99,22
97,17
94,68
Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı /Manufacture of machinery and
equipment n.e.c.
Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı /Manufacture of motor
vehicles, trailers and semi-trailers
Elektrikli teçhizat imalatı /Manufacture of electrical equipment
90,66
102,92
93,72
Ana metal sanayi / Manufacture of basic metals
121,43
91,04
88,30
Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı /Manufacture of other non-metallic mineral
products
151,68
94,46
95,99
Kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı / Manufacture of rubber and plastic products
98,59
85,85
78,56
Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı /Manufacture of basic
pharmaceutical products and pharmaceutical preparations
96,25
88,14
78,31
Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı /Manufacture of chemicals and chemical products
Fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç) /Manufacture of fabricated metal
products, except machinery and equipment
Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı /Manufacture of computer, electronic and
optical products
125,18
116,53
Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı /Manufacture of coke and refined petroleum
products
Ana Sanayi
Grupları /
Main
Industrial
Groups
(MIGs)
Sanayinin
Kısımları/
Sections of
Industry
Toplam Sanayi / Total Industry
2006
Ort.-Ave.
90,43
2005
Ort.-Ave.
86,58
103,45
107,82
108,42
123,73
104,38
113,06
103,12
100,12
110,08
102,00
100,85
104,53
103,34
101,94
105,74
112,96
103,74
106,61
93,96
94,56
96,36
92,12
94,53
101,79
108,70
109,44
99,89
105,71
102,56
113,53
103,45
102,02
2011
Ort.-Ave.
103,38
102,97
111,05
95,54
105,27
96,00
105,61
98,03
106,90
110,09
102,24
97,48
98,36
119,88
100,10
105,05
113,55
104,31
100,57
85,33
97,27
92,66
108,33
101,59
100,25
102,22
110,89
100,95
101,31
99,76
113,91
100,81
103,06
2012
Ort.-Ave.
101,22
106,60
109,31
103,45
92,02
100,76
109,20
104,09
103,87
108,11
105,51
97,87
97,84
112,00
98,71
97,78
117,47
103,53
97,95
83,01
96,06
90,13
99,92
91,30
101,24
103,35
110,53
99,92
101,75
99,96
118,81
100,85
98,75
2013
Ort.-Ave.
100,64
2014
Ort.-Ave.
101,52
116,30
100,26
106,59
101,27
98,31
106,58
101,88
105,14
106,42
102,85
95,09
98,60
132,06
96,94
85,44
118,50
104,12
102,59
79,09
96,12
88,53
101,66
82,69
103,59
104,03
119,02
102,80
101,54
98,42
130,28
100,97
110,06
Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Index of Production Per Person Employed (2010 Ave.=100)
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
149,94
109,28
115,00
114,25
106,69
101,19
99,62
108,65
106,04
102,18
94,78
96,70
161,68
99,25
111,06
127,64
106,97
101,66
77,01
100,83
87,50
106,32
85,07
103,11
109,40
127,42
107,31
106,53
98,24
131,80
104,21
109,00
2015
Ort.-Ave.
104,46
Resmi İstatistik
Kalite Belgesi
166,96
101,57
108,35
117,91
103,04
100,34
99,44
119,25
102,19
103,34
96,94
95,49
187,34
102,13
115,82
119,87
110,81
104,92
73,55
108,81
88,99
101,67
80,79
107,71
109,85
137,96
113,95
106,58
99,30
142,52
106,81
117,77
2016
Ort.-Ave.
107,77
Download