İklim Değişikliği ve 21. Yüzyıl Kalkınma Perspektifi s. 4 Yeşil Sanayi - Daha Rekabetçi Daha Kârlı s. 10 Sanayi Sitelerinde Yeşil Bina Uygulaması s. 16 Endüstriyel Simbiyoz Olanaklarının Belirlenmesi; Ankara Sanayi Odası 1. OSB Örneği s. 22 T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI MAYIS 2017, Yıl 29, Sayı 341 EMEK - ANKARA - PP - 2 T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI 8-14 MAYIS Toplumun her kesiminde “verimlilik” bilincinin oluşturulması ve yaygınlaştırılması amacıyla 2014 yılında başlatılan Verimlilik Haftası Etkinlikleri bu yıl 8-14 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecektir. Hafta kapsamında iki önemli yarışmanın ödül töreni ile birlikte çok sayıda kurum ve kuruluşun işbirliğiyle Türkiye genelinde kapsamlı bir program gerçekleştirilecektir. Ülke çapında gerçekleştirilecek etkinliklerden bazıları: • Verimlilik Proje Ödülleri • Ortaokul ve Lise Öğrencileri Verimlilik Temalı Fikir ve Kısa Film Yarışması • Ankara’da Panel ve Çalıştaylar • Türkiye genelinde İyi Uygulama Paylaşım Toplantıları, Teknik Geziler, Sergiler, Paneller, Konferanslar, Çalıştaylar, Yarışmalar The Green Park Hotel Ankara verimlilikhaftasi.gov.tr Kızılırmak Mah. 1443 Cad.No:39 Çukurambar/Ankara MAYIS 2017 T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR MAYIS 2017 YIL: 29 SAYI: 341 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Muhammed GÜNDOĞDU SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Muhammed GÜNDOĞDU - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Şirin Müge KAVUNCU - Gülçin MANZAK AYDIN WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 mehtap.emre@sanayi.gov.tr Anahtar dergisini PDF formatında almak için, konu alanına “anahtar” yazarak abone@sanayi.gov.tr adresine e-posta gönderiniz. Dergide yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yazarlarına aittir. Kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz. Dergide yayımlanan yazılardan, Anahtar dergisinin adı ve sayısı belirtilerek alıntı yapılabilir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 e-posta: vgm@sanayi.gov.tr İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA Zeynep ÖZEK - Burcu YETKİN BASKI ELMA TEKNİK BASIM MATBAACILIK İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sok. No:35 Yenimahalle-ANKARA Tel:(312) 229 92 65 Faks:(312) 231 67 06 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin MAYIS 2017 sayısı 21.04.2017 tarihinde basılmıştır. Günümüzde küresel ölçekte karşılaşılan en önemli sorunların başında iklim değişikliği gelmektedir. Fosil yakıtların kullanımı, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleri yoluyla atmosfere salınan sera gazının artışı sebebiyle yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarının yükselmesi sonucu iklimde oluşan değişiklikleri ifade eden küresel iklim değişikliği, ciddi sosyoekonomik sonuçlara yol açabilecek bir sorun olarak kabul edilmektedir. Tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler ile sel, fırtına ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artışlar iklim değişikliğinin etkileri arasında kabul edilmektedir. Bu etkilerin önüne geçmek için küresel sera gazı emisyonlarının önemli oranda azaltılmasından hareketle uluslararası alanda politikalar geliştirilmektedir. Bu politikaların sonuçlarından biri ise yeşil sanayidir. Sürdürülebilir kalkınma ve yeşil büyüme için “kaynakları sürdürülebilir kullanan, verimli üretim metotlarından yararlanan, üretim yaptığı çevreye zararını en az seviyede tutmaya çalışan, zararlı kimyasalların kullanımından imtina eden, iklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedefleyen, atıkların geri kazanımına-tekrar kullanımına-geri dönüşümüne önem veren sanayi ile tüm bunlara yönelik teknoloji geliştiren sanayi” anlamına gelen yeşil sanayi sadece çevresel sürdürülebilirliği değil aynı zamanda rekabetçiliği de artırmaya katkı sağlayacak bir araç olarak kabul edilmektedir. Bu nedenlerle dergimizin bu sayısında iklim değişikliğini göz önünde bulundurarak insan sağlığını ve çevreyi öncelikli kılan “yeşil sanayi” konusunu Bakanlığımız uzmanlarınca hazırlanan makaleler etrafında detaylı bir şekilde ele aldık. Toplumda verimlilik bilincini oluşturmak amacıyla, 1992 yılından bu yana kutlanan Verimlilik Haftası bu yıl Bakanlığımızca 8-14 Mayıs 2017 tarihleri arasında gerçekleştirilecektir. Verimlilik Genel Müdürlüğü koordinasyonunda ülke genelinde düzenlenecek bilimsel, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerle kutlanacak olan Hafta kapsamında, sanayi ve hizmet sektörlerinde verim artırıcı projeleri başarıyla uygulamış olan mikro, küçük, orta ve büyük ölçekli işletmeler ile kamu kurumlarına “Verimlilik Proje Ödülleri” verilecektir. Hafta çerçevesinde ayrıca Bakanlığımız ile Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğinde düzenlenen “Verimlilik Temalı Fikir ve Kısa Film Yarışması”nda dereceye giren öğrenciler de ödüllerini alacaktır. Ülke genelinde çeşitli toplantı, seminer, konferans, panel ve diğer etkinliklerle kutlanacak olan Verimlilik Haftasına herkesi davet ediyor, Hafta’nın verimli sonuçları beraberinde getirmesini diliyoruz. Anıl YILMAZ Genel Müdür 1 MAYIS 2017 İÇİNDEKİLER 10 4 İklim Değişikliği ve 21. Yüzyıl Kalkınma Perspektifi Abdurrahim DURMUŞ 10 Yeşil Sanayi - Daha Rekabetçi Daha Kârlı Betül KONAKLI BASMACI 16 Sanayi Sitelerinde Yeşil Bina Uygulaması Hakan OKUMUŞ 22 Endüstriyel Simbiyoz Olanaklarının Belirlenmesi; Ankara Sanayi Odası 1. OSB Örneği Cihan USTA 28 “Temiz Teknoloji” İş Fikirleri Destek Programı GCIP 2017 Başlıyor 31 Ar-Ge Harcamalarının Yüksek Teknolojili Ürün İhracatı Üzerindeki Etkileri: Türkiye İncelemesi Ayşe YAMAK 41 IV. Sanayi Devrimi Ülke İncelemeleri Amerika Birleşik Devletleri 16 22 2 MAYIS 2017 45 Bilim, Sanayi ve Teknoloji 45 Projeler 52 Haber 57 Temiz Üretim 59 Green Industry 61 Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Regional Productivity Statistics 62 Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri National and International Productivity Statistics 28 45 56 55 3 MAYIS 2017 MAKALE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE 21. YÜZYIL KALKINMA PERSPEKTİFİ Abdurrahim DURMUŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Sanayi Genel Müdürlüğü) 4 MAYIS 2017 18. ve 19. yüzyıllarda buhar gücüyle çalışan makinaların icadıyla birlikte sanayileşme başlamış ve buna paralel olarak kentleşme artmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde dünya nüfusunun da hızlı bir şekilde çoğalması ve insanların tüketim endeksli bir yaşam biçimini benimsemelerinin sonucu, doğal kaynaklar plansız bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Teknolojinin gelişimine bağlı olarak insan yaşamının kolaylaştığı ve refahın arttığı 1950 sonrası dönemde, rekabetçi ekonomilere geçiş önemli çevresel sorunları da beraberinde getirmiştir. Günümüze kadar intikal eden ve halen çözülmeyi bekleyen, doğal yaşamın geleceğini tehdit eden en ciddi çevresel sorun ise insan aktiviteleri sonucu doğaya salınan sera gazlarının neden olduğu “İklim Değişikliği”dir. Literatürde iklim değişikliği, “Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda, iklimde oluşan değişiklik” şeklinde tanımlanmaktadır. Fosil yakıtların (kömür, petrol ve türevleri, doğal gaz vb.) kullanımından kaynaklanan sera gazlarının atmosfere salınımının ve ormansızlaşmanın hızlanması nedeniyle dünyanın karbon tutma kapasitesinin azalmasının sonucu küresel sıcaklığın artması, iklim değişikliğinin en önemli sebebi olarak gösterilmektedir. Bu etmenlerin dayandığı temel faktörler; nüfus büyüklüğü, ekonomik faaliyetler, yaşam tarzı, enerji kullanımı, toprak kullanım şekli, teknoloji ve iklim değişikliği politikaları olarak sıralanmaktadır. yağış, kuraklık, okyanuslarda su sıcaklığı ile asit oranının artması ve sıcak hava dalgalarının yoğun yaşanması gibi birçok olumsuz etki gösteren iklim değişikliği, doğal yaşam için mevcut riskleri artırmakla birlikte yeni riskler de ortaya çıkarmaktadır. Nihai etki noktasına bakıldığında iklim değişikliğinin ekonomik büyümeyi yavaşlatacağı, yoksulluğun azaltılmasını zorlaştıracağı ve gıda güvenliğini azaltacağı öngörülmektedir. Küresel ısınmanın nedenleri ve sonuçları konusunda dünya çapında ilk ciddi toplantı 1979 yılında, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) öncülüğünde gerçekleştirilen “Birinci Dünya İklim Konferansı”dır. 1988 yılında ise Birleşmiş Milletler’in iki örgütü olan Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin risklerini değerlendirmek üzere “Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC)” kurulmuştur. İnsan faaliyetleri sonucu salınan sera gazlarının iklim üzerinde etkileri olduğunu kabul ederek, atmosferdeki sera gazı konsantrasyonunu, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en aza indirecek bir seviyede tutmayı amaçlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen “Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda imzaya açılmış ve 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmede, ulusal ve bölgesel farklılıklar hesaba katılarak “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk” ilkesi benimsenmiş, sözleşmenin tüm taraflarına insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltımı konusunda çeşitli yükümlülükler getirilmiştir. “Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi, bazı ülkelerin sanayi devriminden sonra iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını atmosfere diğer ülkelerden daha çok salmalarından ötürü daha fazla sorumluluk almaları gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Bu bağlamda Sözleşme, farklı yükümlülüklere göre ülkeleri üç gruba ayırmıştır. Ek-1’de pazar ekonomisine geçmiş Doğu Avrupa ve eski Sovyet ülkeleri ile OECD üyesi ülkeler bulunurken, Ek-2’de sadece OECD üyesi ülkeler yer almaktadır. Sözleşmeye göre 1880-2012 yılları arasında kara ve okyanus yüzeyinin sıcaklığı ortalama 0,85 ˚C artmıştır (IPCC, 2013)1. Aşırı Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change) 1 Şekil 1. Yıllara Göre Küresel Sıcaklık Artışı Kaynak: IPCC, 2013 5 MAYIS 2017 MAKALE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE 21. YÜZYIL KALKINMA PERSPEKTİFİ Ek-1 ülkelerinin temel sorumluluğu, küresel ısınmanın önlenmesi amacına yönelik olarak sera gazı emisyonlarının azaltımına ilişkin politikalar uygulamak ve 2000 yılına kadar toplam sera gazı emisyonlarını 1990 seviyesine indirmektir. Ek-2 ülkeleri ise Ek-1’de belirtilen yükümlülüklere ilaveten, ekler dışında kalan gelişmekte olan ülkelere finansal ve teknik destek sağlamakla yükümlü kılınmıştır. İklim değişikliği konusunda herhangi bir yükümlülük verilmeyen ek dışı ülkeler, sera gazı salınımlarını azaltmaya, araştırma ve teknoloji üzerinde iş birliği yapmaya ve sera gazı yutaklarını korumaya teşvik edilmektedir. Türkiye, Sözleşmeye 2004 yılında taraf olarak Ek-1 listesinde yer almıştır. BMİDÇS’nin uygulanmasını gözetmek amacıyla, her yıl tüm tarafların söz sahibi olduğu “Taraflar Konferansı (COP)” toplantıları gerçekleştirilmektedir. Japonya’da gerçekleştirilen 3. Taraflar Konferansı’nda, Sözleşmesinin sera gazı emisyonlarının azaltılmasına veya sınırlandırılmasına yönelik hukuki açıdan bağlayıcı belgesi olan Kyoto Protokolü imzaya açılmış ve 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Protokolde Ek-1 ülkelerinin sera gazı emisyonlarını 2008-2012 döneminde 1990 seviyesinin %5 altına indirmeleri öngörülmüştür. Türkiye, Protokole 2009 yılında taraf olmuş ancak herhangi bir yükümlülük altına girmemiştir. Güney Afrika’da gerçekleştirilen 17. Taraflar Konferansı’nda Kyoto Protokolü’nün ikinci yükümlülük döneminin 1 Ocak 2013 tarihinde başlayacağı kararıyla 2015 yılı sonuna kadar kapsayıcı, uygulanabilir ve adil yeni bir iklim değişikliği anlaşma taslağının hazırlanması için çalışmaların başlatılması kararı alınmıştır. 2012 yılında Katar, Doha’da gerçekleştirilen 18. Taraflar Konferansı’nda ise Kyoto Protokolü’nün ikinci taahhüt döneminin 2020’de bitmesine karar verilmiştir. Yeni anlaşmaya yönelik müzakereler Paris’te düzenlenen 21. Taraflar Konferansı’nda sonuçlanmış ve küresel sıcaklık artışını 2˚C ile sınırlandırmayı hedefleyen “Paris Anlaşması” kabul edilmiştir. 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe giren Anlaşma’da, Sözleşmenin ek sistemine atıf yapılamayarak “gelişmiş ülke” ve “gelişmekte olan ülke” tanımlamaları kullanılmış ve böylelikle mevcut ek sisteminden uzaklaşılmıştır. Anlaşma’yla, gelişmiş ülkelerin ekonomi ölçeğinde mutlak sera gazı emisyon azaltımında öncülük edeceği ve gelişmekte olan ülkelere finansal ve teknolojik destek sağlanacağı kararlaştırılmıştır. Kyoto Protokolü’nün aksine Paris Anlaşması’nda aşağıdan yukarı bir yaklaşım sergilenmiştir. Şöyle ki; Paris Konferansı öncesinde ülkeler, iklim değişikliğiyle mücadelede ortaya koyacakları politikaların belirtildiği “Niyet Edilmiş Ulusal Katkılarını-INDC”2 sunmaya davet edilmiştir. Anlaşma, sunulan bu INDC’ler üzerine inşa edilmiştir. Ülkemiz de, artımdan azaltım öngören INDC’sini BMİDÇS Sekretaryasına sunmuştur. Türkiye, 2030 yılında, referans senaryoya göre %21 azaltım yapmayı taahhüt etmiştir. Sözleşme Sekretaryası, sunulan INDC’lerin kümülatif etkilerini projekte etmiş olduğu sentez raporunu 2016 yılında güncellemiştir. Güncel rapora göre, mevcut INDC’lerin uygulanması durumunda küresel sera gazı emisyon artış hızının yavaşlayacağı ancak emisyon artışının devam edeceği öngörülmektedir. Yapılan projeksiyonlara göre 2010-2030 yılları arasında atmosferde birikecek olan kümülatif sera gazı miktarının 738.8 Gt CO2 eq olacağı varsayılmaktadır. Küresel sıcaklık artışının 2˚C aşmamasını temin edecek limit değere ise sadece 261 Gt CO2 eq kaldığı belirtilmiştir. Emisyon artışının devam etmesi; küresel sıcaklığın artması, iklim sisteminin tüm bileşenlerinde uzun süreli Niyet edilmiş ulusal kararlaştırılmış katkı (Intended Nationally Determined Contributions-INDC). Paris Anlaşması metninde INDC ifadesi yerine NDC ifadesi bulunmaktadır: Ulusal kararlaştırılmış katkı (Nationally Determined Contributions-NDC) 2 Şekil 2. Türkiye’nin Niyet Edilmiş Ulusal Katkısı Kaynak: UNFCCC 6 MAYIS 2017 Şekil 3. Sıcaklık Artışının Sınırlandırılması Kaynak: BMİDÇS, 2016 değişimlerin yaşanması ve ekosistemin geri döndürülmesi mümkün olmayan şiddetli olumsuz etkilerin altında kalması ihtimallerini doğuracaktır. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi için sera gazı emisyonlarında sürekli ve önemli bir miktarın azaltımına ve iklim değişikliğinin olumsuz etiklerine adapte olunmasına ihtiyaç vardır. Küresel sıcaklık artışının 2100 yılında sanayi devrimi öncesi döneme göre 2°C ile sınırlandırılması için küresel çapta çok güçlü bir çabanın gösterilmesi gerekmektedir. İklim değişikliği konusunda yapılan araştırmalar sonucu, karbon emisyonlarının göz önüne alınmadığı ekonomik kalkınma anlayışının sürdürülemez olduğu anlaşılmıştır. Bunun sonucu olarak da düşük karbonlu kalkınma kavramı ortaya çıkmıştır. BMİDÇS altında yürütülen iklim değişikliği müzakerelerinin de önemli yapı taşları arasında yer alan ve düşük emisyonlu kalkınma veya düşük karbonlu büyüme gibi isimlerle de anılan düşük karbonlu kalkınma kavramı, ilk olarak Avrupa Birliği tarafından 2008 yılında ortaya atılmış ve uluslararası toplumun iklim değişikliği ile mücadele öncelikleri ve ihtiyaçlarının nasıl belirleneceğini belirten bir yöntem olarak tanımlanmıştır. Daha sonraki süreçte, sera gazlarının azaltılarak kontrol altına alınmasını, küresel finansman kaynakları ve teşvik mekanizmaları oluşturarak yoksullukla mücadele edilmesini baz alan bir kalkınma modelidir. Düşük karbon ekonomisinin amacı imalat sanayi, tarım, ulaştırma ve elektrik üretimi gibi alanlarda mümkün olan en düşük seviyede emisyon ile enerji elde edilmesini ve üretim yapılmasını sağlamak ve böylelikle üretim ve tüketim kapsamında tüm kesimler tarafından enerjinin ve doğal kaynakların daha verimli bir şekilde kullanımını gerçekleştirmektir. gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyon azaltımı yapmalarının bir alternatifi olarak “Düşük Emisyonlu Kalkınma Stratejileri” gündeme getirilmiştir. 2010 yılında Meksika’nın Cancun kentinde düzenlenen 16. Taraflar Konferansı’nda, stratejilerin sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru olduğu ve bu stratejileri hazırlaması için gelişmekte olan ülkelere teşvik ve desteklerin verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. “Düşük Karbonlu Kalkınma Stratejileri”, 2015 yılından itibaren müzakere metinlerinde yer almıştır. Düşük karbonlu kalkınma, üretim süreçlerinde enerji ve kaynak verimliliğini artırarak çevre ve doğal kaynaklar üzerindeki baskının en aza indirilmesini, iklim değişikliğine neden olan 7 MAYIS 2017 MAKALE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE 21. YÜZYIL KALKINMA PERSPEKTİFİ henüz taraf olmamıştır. Sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan Türkiye, diğer Ek-1 ülkelerinden farklı olduğuna ilişkin Taraflar Konferansı kararları bulunmasından dolayı günümüze kadar emisyon azaltım yükümlülüğü altına girmemiştir. Şekil 4. GSYİH Sera Gazı Emisyon Yoğunluğu Kaynak: OECD Paris Anlaşmasında üzerinde mutabakata varılan küresel sıcaklık artışının 2˚C ile sınırlandırılması ve 1,5˚C altında tutulmasına yönelik çaba sarf edilmesi hedefinin başarılabilmesi için, tüm tarafların kısa dönemli emisyon azaltım hedefleriyle uyumlu uzun dönemli kalkınma stratejilerini belirlemeleri gerekmektedir. Bu sebeple, “Uzun Dönemli Düşük Sera Gazı Emisyonlu Kalkınma Stratejisi” ifadesi Anlaşma metnine derç edilmiş ve Anlaşma’ya taraf ülkelerin 2020 yılına kadar stratejilerini hazırlayıp BMİDÇS Sekretaryasına sunmaları için çağrı yapılmıştır. İklim değişikliğinin zararlı etkilerinin bertaraf edilebilmesi için küresel ölçekte bu yüzyılın sonunda sıfır karbonlu ekonomiye geçişin sağlanması gerektiği ifade edilmektedir. Bu geçişin sağlanması için tüm ülkelerin yol haritalarını belirlemeleri büyük önem taşımaktadır. Hâlihazırda; Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Meksika, Almanya, Fransa ve Benin “Uzun Dönemli Düşük Sera Gazı 8 Emisyonlu Kalkınma Stratejilerini” hazırlamış ve BMİDÇS Sekretaryasına sunmuştur. Enerji, sanayi ve ulaştırma gibi birçok sektöre ilişkin hedeflerin yer aldığı bu stratejilerde, ABD ile Kanada 2005 yılına göre 2050 yılında sera gazı emisyonlarını %80 azaltmayı hedeflediğini; Meksika 2000 yılına göre 2050 yılında sera gazı emisyonlarını %50 azaltmayı hedeflediğini; Almanya 1990 yılına göre 2050 yılında sera gazı emisyonlarını %8590 azaltmayı hedeflediğini ve Fransa ise 1990 yılına göre 2050 yılında sera gazı emisyonlarını %75 azaltmayı hedeflediğini belirtmiştir. Hızlı gelişen ekonomisine ve artan nüfusuna paralel olarak Türkiye’nin sera gazı emisyonları 1990-2014 yılları arasında %125 oranında artmıştır. Başlıca emisyon kaynaklarını ise enerji, sanayi ve ulaştırma sektörleri oluşturmaktadır. Ekonomisi enerji ve emek yoğun sektörlere dayandığından önümüzdeki dönemde emisyonlarının artacağı düşünülmektedir. Türkiye ekonomisinin karbon yoğunluğu her ne kadar OECD ortalamasına yakın olsa da, OECD ülkelerinin karbon yoğunluğu düşerken Türkiye’nin karbon yoğunluğunun aynı değerlerde devam ettiği görülmektedir. Bu trend, emisyon azaltım talebinin karşılanmadığı ve emisyon azaltım potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Türkiye ekonomisinin enerji yoğunluğunu analiz ettiğimizde de, dünya ve AB ortalamasının düşüş trendinde olduğu halde Türkiye’nin enerji yoğunluğunun karbon yoğunluğuna benzer şekilde Türkiye Değerlendirmesi çok küçük bir düşüş gösterdiği Akdeniz Havzası’nda yer almasından dolayı görülmektedir. Enerji yoğunluğundaki bu iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine trend ise enerji verimliliği talebinin tam maruz kalan Türkiye, Birleşmiş Milletler karşılanmadığını ve Türkiye’nin enerji İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne verimliliği potansiyelinin bulunduğunu 2004 yılında, Kyoto Protokolü’ne ise göstermektedir. 2009 yılında taraf olmuştur. Paris Paris Anlaşması’yla başlayan yeni Anlaşması’nı 22 Nisan 2016 tarihinde süreçte, 2100 yılında sıfır karbon hedefi imzalamasına rağmen parlamento onay ile yeni bir ekonomik model uygulanmaya süreci tamamlanmadığı için anlaşmaya MAYIS 2017 Şekil 5. GSYİH Enerji Yoğunluğu Kaynak: Enerdata, 2016 başlanmıştır. Fosil yakıt kullanımın azaldığı bu ekonomik modelin başarılı uygulanabilmesi noktasında enerji verimliliği ve yenilebilir enerji ön plana çıkmaktadır. İklim meselesini bir fırsat görerek düşük karbonlu ekonomiye geçmeyi başarabilmesi halinde Türkiye, sadece enerjide dışa bağımlılığını azaltmakla kalmayıp yeni istihdam alanları da oluşturabilir. Ayrıca, iklim değişikliği endeksli kurulan yeni ekonomik düzenin önemli aktörlerinden biri olma şansını da yakalayabilir. Bu sebeple, Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomiye geçiş için somut hedefler içeren ve tüm sektörleri kapsayıcı bir yol haritası belirlemesi gerekmektedir. Tüm sektörel stratejiler bu makro yol haritasına göre hazırlanmalı, tüm yatırım ve teşvik planlamaları bu minvalde gerçekleştirilmelidir. Kaynakça 1. Aggregate Effect Of The Intended Nationally Determined Contributions, Synthesis Report, UNFCCC, 2016. 2. Fıfth Assessment Report Of The Intergovernmental Panel On Clımate Change, IPCC, 2013. 3. Synthesis Report, IPCC, 2014. 4. Paris Agreement, UNFCCC, 2015. 5. Yeldan, E., Voyvoda, E. , Türkiye İçin Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve Öncelikleri, WWF-TÜRKİYE ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi, İstanbul; Bion Matbaacılık, 2015. 6. Şatır, D., Düşük Karbonlu Kalkınma, Anahtar Dergisi, Ankara: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sayı: 294, Haziran, 2013. 7. Akın, G., Küresel Isınma, Nedenleri ve Sonuçları, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Ankara: 2006. 8. Karakaya, E., Özçağ, M., Sürdürülebilir Kalkınma ve İklim Değişikliği: Uygulanabilecek İktisadi Araçların Analizi, Adnan Menderes Üniversitesi. 9. Global Energy Statistical Yearbook, Enerdata, 2016. 10.United Nations Framework Convention Climate Change, http://www.unfccc.int 11.OECD, http://www.oecd.org/ 9 MAYIS 2017 MAKALE YEŞİL SANAYİ - DAHA REKABETÇİ DAHA KÂRLI Betül KONAKLI BASMACI / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Sanayi Genel Müdürlüğü) Sanayi politika ve stratejilerini hazırlamakla sorumlu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Onuncu Kalkınma Planı’yla uyumlu olarak oluşturulan ve temel ekseni “Yerli, Yenilikçi ve Yeşil Üretim” olan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018) ile kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve rekabetçi bir sanayi yapısına dönüşümün sağlanması amaçlanmaktadır. Yeşil işleri artıracağı belirtilen yeşil sanayinin ekonomik kalkınmanın motoru olacağı ifade edilmektedir. Bu kavramı biraz açacak olursak, yeşil sanayi; sürdürülebilir kalkınma ve yeşil büyüme için sanayiye bir çerçeve çizmektedir. Yeşil sanayi çerçevesi içinde; kaynakları sürdürülebilir kullanan, verimli üretim metotlarından yararlanan, üretim yaptığı çevreye zararını en az seviyede tutmaya çalışan, zararlı kimyasalların kullanımından imtina eden, iklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedefleyen, atıkların geri kazanımına-tekrar kullanımına-geri dönüşümüne önem veren sanayi ile tüm bunlara yönelik teknoloji geliştiren sanayi yer almaktadır (1)(2). Yeşil sanayi sadece çevresel sürdürülebilirlik konusu değil aynı zamanda rekabetçiliği ve kârlılığı artırmaya katkı sağlayacak bir araç olarak görülmektedir (3). Yeşil sanayiye geçiş için Şekil 1’de görselleştirilen sanayiyi etkileyen önemli unsurların da bu dönüşüme uyumlu olması ve katkıda bulunması gereklidir. 10 Geçtiğimiz yıllar boyunca mevzuat, müşteriler, sivil toplum kuruluşları ve rakiplerin baskısının bir sonucu olarak dünya çapında şirketler faaliyetlerinin çevresel etkileri için yeşil ve sürdürülebilir uygulamalara belli bir seviyede uyum sağlamaktadır. Yeşil sanayi, üretimin tüm iş süreçlerinde stratejik düşünmeyi gerektirmektedir. Bu bağlamda tüm iş süreçlerinde enerji, su, ham madde ve kimyasal kullanımı yönetilmelidir. Yeşil sanayi çerçevesi içinde atıkların geri kazanımınatekrar kullanımına-geri dönüşümüne önem veren ve bu süreçleri yürütürken de çevreye, iklime değişikliğine, insan sağlığına dikkat eden sanayi yer almaktadır. Müşterinin Ürün Talepleri Yapılan araştırmalar göstermektedir ki müşteriler, satın aldıkları ürünün ne kadar sürdürülebilir üretildiği, ürünü üreten firmanın ve/veya ürünün ambalajının çevre dostu olup olmadığı gibi bilgilere önem vermektedir. Hatta çevre dostu üretilen ürünleri satın almak için daha fazla fiyat ödemeye gönüllü olan müşterilerin oranı da artmaktadır (5). Örneğin ABD’de mağazalarda satışa sunulan çevre dostu etiketli ürünler 2010 yılında 2009 yılına göre %73 artmıştır (6). MAYIS 2017 Türkiye’de ise tüketicilerin bir markayı seçerken dikkate aldıkları faktörler üzerine yapılan bir araştırmada tüketicilerin %78,4’ünün aldıkları ürünün sağlık kurallarına uygun olmasını önemsedikleri belirlenmiştir (7). Bu veriler göstermektedir ki yeşil sanayinin temiz üretime ve kimyasalların kontrolüne önem vermesi ile tüketicilerin hassasiyetleri arasında uyum bulunmaktadır. Şekil 1’de kamuoyu, sanayiyi etkileyen unsurlardan biri olarak yer almakta olup bunu açıklamak üzere çevreci bir sivil toplum kuruluşunun (STK) önayak olduğu bir hareket örnek verilebilmektedir. STK’nın tekstil sanayisi ve markaları üzerine ilkini 2011 yılında hazırladığı raporlar ile Uzakdoğu’da üretim yapan tekstil fabrikalarının çevreye verdiği zararlar ve bu fabrikaların küresel tekstil markalarıyla olan tedarik zinciri bağı ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca bu fabrikalarda zararlı kimyasallar kullanılarak üretilen ürünlerin başka bir coğrafyada satın alınması, kullanılması ve yıkanması sonrasında bu kimyasalların o coğrafyada da su döngüsüne katıldığı belirlenmiştir. Tüm bunların ortaya çıkmasının ardından oluşan kamuoyu sonucu küresel markalar üretim yaptırdıkları fabrikalarda zararlı kimyasalların kullanımını en aza indirgeme hedeflerini açıklamıştır. Ayrıca kamuoyu baskısıyla AB, Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzin ve Kısıtlanması Direktifi’nde (REACH) değişiklik yaparak ithal edilen ürünleri de direktif kapsamına alarak zararlı kimyasal olan NPE’leri içeren ürünlerin AB’ye 2021 yılından itibaren girişine engel olma kararı almıştır (8). Bu gibi durumlar göstermektedir ki kamuoyu tek bir şirket ile tedarik zincirindeki ortakları arasında her zaman ayrım yapmamaktadır. Belli bir tedarik zincirindeki öncü şirket, genel olarak tedarik zincirindeki tüm organizasyonların olumsuz çevresel etkilerinden sorumlu Şekil 1. Endüstriyel Değişim İçin İç İçe Geçmişlik Çerçevesi (4) tutulmaktadır. Bu nedenle, öncü şirketler tüm tedarik zincirinin çevresel performansından sorumludur. Bu bağlamda, yeşil tedarik zinciri yönetimi son derece önemlidir (9). Bu bakış açısıyla yan ve fason sanayinin küresel piyasada rekabet edebilmesi için yeşil sanayi yaklaşımını benimsemeleri tavsiye olunmaktadır. Mevzuat ve Uluslararası Anlaşmalar Bir ülkede yeşil sanayinin gerçekleşebilmesi için sanayi dönüşümünü teşvik eden, engelleri ortadan kaldıran, çevre ve iklimi koruyan kapsayıcı bir mevzuata ihtiyaç olup mevzuatın uygulanması ise yeşil sanayi dönüşümü için büyük önem taşımaktadır. Ülkelerin ulusal mevzuatı ile yeşil sanayi için kurallar, standartlar, izin şartları, gönüllü anlaşmalar, cezalar, teşvikler ve destekler gibi unsurların düzenlenmesi gerekmektedir. Mevzuatın uygulanmasıyla sanayinin çevresel mal ve hizmetlere olan ihtiyacında artışla buna bağlı olarak yeşil işler ve teknoloji-iş süreçlerini geliştirmek üzere inovasyonun tetikleneceği öngörülmektedir. Ayrıca ürünlerin satıldığı ülke ya da topluluklardaki yasal mevzuat da sanayi dönüşümünü önemli ölçüde etkilemektedir. Örneğin AB’deki Tehlikeli Maddelerin Kısıtlanması ve Atık Elektrikli ve Elektronik Ekipmanlar Direktifleri ile AB’ye elektrikli ve elektronik ekipmanlar satmak isteyen üreticiler üzerinde önemli ölçüde ekonomik piyasa baskısı sağlanmaktadır. Böylece sanayici kendi ülkesindeki mevzuatta yer almayan hususlara başka bir ülkede satış yapabilmek için uyum sağlamakla yükümlü olmaktadır. Uluslararası çevre ve iklim anlaşmalarına taraf olunması da yeşil sanayinin oluşmasında etkilidir. Ayrıca ülkemiz için AB çevre müktesebatına uyum sağlama süreci ve Gümrük Birliği uygulamaları da sanayinin dönüşümü üzerinde etkili olmaya devam etmektedir. 195 ülke ve AB’nin taraf olduğu Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü’ne ülkemiz 19 Aralık 1991 tarihinde taraf olmuştur. 11 MAYIS 2017 MAKALE YEŞİL SANAYİ - DAHA REKABETÇİ DAHA KÂRLI Protokol kapsamında Türkiye’de üretimi yasak olan ozon tabakasını incelten maddelerin ithalatına yönelik 2009 yılında başlayan kota uygulamasının ardından bu maddelerin ithalatına izin verilen miktar kademeli olarak azaltılmaktadır. 12 Kasım 2008 tarih ve 27052 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına İlişkin Yönetmelik” CFC gazların, Halonların, HCFC gazların sanayide üretimini, ithalatını ve kullanımını düzenlemektedir (10). Türkiye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda Montreal Protokolü’nün uygulanması kapsamında yürüttüğü başarılı çalışmalar sonucunda 2012 ve 2014 yıllarında “Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ozon Ağı Ozon Tabakasını Koruma Onur Madalyasına” layık görülmüştür (11). Türkiye’nin 2010 yılından itibaren resmen taraf olduğu Kalıcı Organik Kirleticilere ilişkin Stockholm Sözleşmesi; doğada uzun süre bozulmadan kalabilen, besin zincirinde aktarılarak biyolojik birikime uğrayan, bu yolla insan sağlığı ve çevre üzerinde zararlı etkilere yol açan kimyasal bileşiklerin üretimini ve kullanımını yasaklamayı ya da katı bir şekilde denetlemeyi ve atıkların bertarafını düzenlemeyi amaçlamaktadır. Günümüzde sözleşme kapsamında 30 tane kimyasal bileşik yer almakta olup bunların bir kısmı sanayi kimyasallarıdır. Sözleşmeye taraf olarak ülkemiz sanayisinin zararlı kimyasallar kullanması engellenmek istenmekte olup 9 pestisit ve 1 sanayi kimyasalının (PCB) kullanımı ülkemizde yasaklanmıştır (12). 197 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne Türkiye 2004 yılında resmen taraf olmuştur. İklim değişikliğine Şekil 2. AB’de Çevresel Mal ve Hizmetler Sektöründe İstihdamın Hizmet Alanlarına Göre Sınıflandırılması (1000 TZE) (14). 12 MAYIS 2017 sebep olan veya bundan dolayı etkilenen birçok sektör bulunmakta olup ülkemizde farklı sektörlerde mevzuat ve politika çalışmaları yürütülmektedir. Böylelikle sanayi ve etkileşimde olduğu diğer sektörler iklim değişikliği ile ilgili çalışmalara katılmaktadır. Çevresel Mal ve Hizmetler Sektörü Yeşil sanayi çerçevesi temiz teknolojileri hem üreten hem de kullanan sanayileri kapsamaktadır. Çevresel mal ve hizmetler sektörü; hava kirliliği için filtrasyon sistemlerinden atık yönetimine kadar ve kaynak verimliliği, temiz üretim ve iklim dostu üretim sağlayan birçok şeyi içermektedir. Bu alanda teknoloji geliştirmek için birçok ülke yatırım yapmakta ve küresel liderliği elde etmek için çalışmaktadır. AB yenilenebilir enerji konusunda dünya lideri olacağını, ABD 21.yy’da istihdam ve sanayinin temiz ve yenilenebilir sanayi odağında olacağını belirterek ABD’nin bunu gerçekleştirmesini istediğini, Çin küresel sanayi arasındaki yarışı kazanmak için dünyanın en iyi çevre teknolojilerine sahip olacağını, Hindistan güneş enerjisinde dünya lideri olmak istediğini ve son olarak Japonya dünyanın en enerji verimli cihazlarını üretme gayesinde olduğunu açıklamıştır (13). AB’de, gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) birimi başına çevre malları ve hizmetlerinin üretimi son on yılda %50’den fazla artmış ve bu üretimle bağlantılı istihdam artarak 4 milyondan fazla tam zaman eşdeğeri (TZE) olmuştur (Şekil 2). liliğin kademeli olarak azaldığı ve önemli miktarda enerji tasarrufu sağlandığı, 2008 yılından bu yana endüstriyel katı atıkların, atık su ve gazın yıllık deşarjının yanı sıra tüketilen yıllık enerji miktarının kademeli olarak azaldığı belirlenmiştir (15). Bu bağlamda son olarak belirtilmelidir ki yeşil sanayi kapsamında temiz teknolojilere erişim için gerekli finans ve kapasite artırımı büyük önem taşımaktadır. Özellikle KOBİ’lerin bu yönde ihtiyaçları için destek olunmalıdır. Performans Takibi ve Pazarlama Markaların ve ürünlerinin çevreci/iklim dostu olduğunu beyan etmesi piyasada müşterilerin tercihi olabilmesine ve Çin’de yeşil sanayinin sosyo-ekonomik itibar kazanmasına sebep olabilmektedir. kalkınmaya olan etkisi üzerine yapılan bir Bu nedenle şirketlerin sürdürülebilir araştırmada; yeşil sanayinin katma değeri- olma yolunda çabaları ya da ürünlerinin nin 2008’den 2012’ye GSYİH’nin %41-48’ini özellikleri konusunda abartılı beyanları oluşturduğu, yeşil ürünlerin miktarının her bulunabilmektedir. “Greenwashing” yıl arttığı, çevreye verilen endüstriyel kirolarak tabir edilen bu durumun 13 MAYIS 2017 MAKALE YEŞİL SANAYİ - DAHA REKABETÇİ DAHA KÂRLI rehberlerinden yararlanmaları büyük önem taşımaktadır. Böylece yeşil sanayi hedefi altındaki çalışmaların çıktıları daha net görülebilecektir. tüketicileri yanıltmaması ve dolayısıyla haksız rekabete yol açmaması için çaba gösterilmelidir. Yeşil sanayi kavramının itibarının bu gibi durumlarla zedelenmemesi için şirketlerin pazarlama stratejilerini doğru belirlemeleri gerekmektedir. Ayrıca tüketicilerin daha yeşil ürün ve hizmetleri ayırt edebilmelerine yardımcı olmak amacıyla şirketler gönüllü olarak AB Çevre Etiketi uygulamasına katılabilmektedir. AB Çevre etiketi; gıda, içecek, ilaç ve tıbbi ürünler dışındaki alanlarda hizmet ya da ürün için verilebilmektedir. Eko-etiket uygulamasının kullanımda olduğu 35 PolitikaÖnlemleri YUMUŞAK Bu bağlamda şirketlerin; çevre yönetim sistemleri kullanmaları, yaşam döngüsü analizlerinden faydalanmaları, çevre yönetimi standartlarını takip etmeleri ve çevre/iklim faaliyetlerini değerlendirmek üzere hesaplama ve raporlama KurumsalSosyal Sorumluluk Çevre Vergileri Yükümlülük SERT EndüstriyelFarkındalık veKapasiteGeliştirme Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Eko-Etiket Teşvikler ürün grubu vardır: Temizlik (deterjan, sabun, şampuan vs.), ofis ve baskı ürünleri (bilgisayar, fotokopi, çizim kâğıtları, görüntüleme donanımı, baskı kâğıdı), elektrik-elektronik cihazlar (TV, ampul, ısı pompaları, ışıklandırma, buzdolabı, çamaşır makinesi), inşaat (ahşap mobilya, yatak, döşek, saksı, boya, vernik, binalar, musluk ve duş başlıkları, tuvaletler, ısıtma sistemleri), bahçe (tarım ürünleri ve toprak ıslah edici malzemeler), tatil alanları (otel, kamp yeri vs.) ve giyim ürünleri ana gruplardır. Eko-etiket kapsamında; ürün için ham YeşilKamuİhaleleri Ticarete Elverişli İzinler Gönüllü Anlaşmalar NormlarveStandartlar ÖDÜL/CEZA BilgiAraçları YeşilTedarik Zinciri Gözlem TeknolojiYayılımı TicariAnlaşmalar Ar-Ge ÜcretlerveKullanıcı Masrafları Eğitim UygulamalıEğitim SanayiStandartları ÇevreYönetimSistemleri MOTİVASYON Eko-Parklar Kümelenme Ağ FinansMekanizması DESTEK DevletStratejisi Şekil 3. Yeşil Sanayi Politika Matrisi (17) 14 MAYIS 2017 madde seçiminden imalata, dağıtımına, tüketimine ve kullanımı bittiğinde geri dönüşümünün sağlanmasına kadar olan bütün evreler dikkate alınmaktadır (16). uyum ve uygulama rejimleri, iyi uygulama önlemleri yer alabilmektedir. Şekil 3’te politika araçları sınıflandırılarak görselleştirilmiştir (17). Unutulmamalıdır ki başarılı bir çevre yönetim sistemi verimliliği artırmakta, maliyetleri düşürmekte, kaynak kullanımını ve israfı azaltmakta, mevzuata uyumu sağlamaya yardımcı olmakta, çalışanların çevre performansına katılımını teşvik etmekte ve müşterilerle ilişkileri geliştirmektedir. Ülke ihtiyaçları ve kapasitesi dâhilinde dengeli olarak seçilen politikalarla yeşil sanayi, sürdürülebilir kalkınma bağlamında yeşil ekonominin uygulanmasına yönelik kanıtlanmış tedbirlerle küresel ve yerel çevresel zorluklara ve doğal kaynak kısıtlamalarına somut çözümler sunmaktadır. Politika ve Stratejiler Kaynakça (11)http://www.hurriyet.com.tr/ozon-tabakasini-koruma-onur-madalyasi-turkiyenin-26756123 Yeşil sanayinin gerçekleşmesi ve gelişmesi için ulusal ve uluslararası politika ve stratejilerinin yeşil sanayi hedefiyle uyumlu olması gerekmektedir. Yeşil sanayi hedefi için birçok politika aracı bulunmaktadır. Bununla birlikte hem ekonomik hedeflere ulaşabilmek hem de gelişmiş çevresel sonuçlar elde edebilmek için iyi tasarlanmış politika araçları karışımı gerekmektedir. (1) http://www.unido.org/greenindustry/green-industry-initiative.html (12)http://ab.immib.org.tr/Diger-Mevzuat-ve-Politikalar/Stockholm-Sozlesmesi (2) http://www.wri.org/blog/2011/08/encouraging-green-industry-innovation (13)Janicke, M., (2012). “Green growth’’: From a growing eco-industry to economic sustainability. http://dx.doi.org/10.1016/j. enpol.2012.04.045 Politika araçları karışımının; gerekli tüm sektörleri kapsaması, ekonomik açıdan esnekliğiyle firmaların uzun dönemli hedefler koymalarına imkân tanıması ve politika çakışması ya da çatışması içermemesi lazımdır. Karışım içerisinde; piyasa temelli mekanizmalar, mevzuat araçları, gönüllü anlaşmalar, bilgi paylaşımı temelli araçlar, çevresel gözlem ve raporlama araçları, sağlam (3) UNIDO (2012). Towards Green Growth Through Green Industry Development in Viet Nam. (4) Penna, C.C.R., Geels, F.W. (2012). Multi-dimensional struggles in the greening of industry: A dialectic issue lifecycle model and case study. doi:10.1016/j.techfore.2011.09.006 (5) http://www.nielsen.com/us/en/insights/ news/2015/green-generation-millennials-say-sustainability-is-a-shopping-priority.html (6) https://gelr.org/2016/02/01/making-the-green-by-going-green-increased-demand-for-green-products-and-the-ftcs-role-in-a-greener-future-georgetown-envi- ronmental-law-review/ (7) AK,T., (2009). Marka Yönetimi ve Tüketici Karar Sürecine Etkileri. (8) http://www.regblog.org/2016/06/02/cramer-cleaner-clothes-coming-to-europe/ (9) Vanalle, R.M. vd. (2017). Green supply chain management: An investigation of pressures, practices, and performance within the Brazilian automotive supply chain. http://dx.doi. org/10.1016/j.jclepro.2017.03.066 (10)http://www.csb.gov.tr/projeler/iklim/index. php?Sayfa=sayfa&Tur=webmenu&Id=12428 (14)http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Environmental_goods_ and_services_sector (15)Chen, W. vd. (2016). Assessment of the practices and contributions of China’s green industry to the socio-economic development. http://dx.doi.org/10.1016/j.jclepro.2016.11.065 (16)http://ab.immib.org.tr/AB-Mevzuati-ve-Politikalari/Eko-etiket (17)UNIDO (2011). Policies for supporting green industry 15 MAYIS 2017 UZMANLIK TEZİ SANAYİ SİTELERİNDE YEŞİL BİNA UYGULAMASI* Hakan OKUMUŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü) 1.Giriş Dünyamızda insan kaynaklı sera gazlarının salınımının artması, doğal kaynakların tüketimi ve atıkların etkisi çevresel değişimlerin gözle görülür şekilde artmasına sebep olmuştur. İklim değişikliğinin sınırlandırılması ve çevresel değişikliklerin azaltılması için sera gazı salınımları ve doğal kaynakların tüketimi önemli biçimde azaltılmalıdır. Sürdürülebilirlik kavramı 1972 İnsan ve Çevre Konferansı’ndan beri gelişim göstermiş ve kamu politikalarında yer bulmaya başlamıştır. Sürdürülebilirlik kavramının yansıması olarak ise yeşil bina kavramı ortaya çıkmıştır. Küresel ısınma, doğal kaynakların azalması ve yanlış kullanımı, çevre kirliliği problemleri gibi konuların çözümüne yönelik yapılan çalışmalar sonucu sürdürülebilirlik kavramı ortaya çıkmıştır. Brundtland Raporu’nda kalkınmayla bütünleştirilerek “Bugünün gereksinmelerini, gelecek kuşakların gereksinmelerinin karşılanma yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” olarak tanımlanmıştır ve böylece çevre, kalkınma ve ekonomi arasındaki ilişkilerin belirleyicisi olmuştur (Türkiye Çevre Sorunları Vakfı - TÇSV, 1987). Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunca sürdürülebilirlik kavramı ilk defa 1996 yılında İstanbul’da Habitat II Konferansı gerçekleştirilmiştir. Bu ve sanayi sitelerinin kurulum aşamasında düzenleme yapılması gerekliliği üzerinedir. 2. Sürdürülebilirlik ve Yeşil Bina Kavramı Yeşil bina kavramının standartlaştırılması ve belgelendirilmesi için sertifika değerlendirme modelleri oluşturulmuş, bu konu üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Ülkemizdeki çalışmalar son yıllara dayanmaktadır. Bu yazının amacı Türkiye için oluşturulmuş/oluşturulacak yeşil bina değerlendirme sistemine göre sanayi sitelerinde yeşil binaların uygulanması için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının verdiği yapım kredisiyle ilgili şartlarda * Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde 2016 yılında hazırlanan uzmanlık tezinden derlenmiştir. 16 Şekil 1. Yeşil Bina Tasarımındaki Bazı Uygulamalar MAYIS 2017 konferansın sürdürülebilir gelişmenin sürecinde önemli bir yeri vardır. Habitat II’de kabul edilen İstanbul Bildirgesi ve Habitat Gündemi’nde sürdürülebilir gelişme kavramıyla insan yerleşimleri arasındaki ilişkiye vurgu yapılmıştır. Kentler sürdürülebilirliğin uygulanabileceği yerlerdir. Bu açıdan çevre dostu yapılar inşa edilebilir. Sürdürülebilir, ekolojik ve çevre dostu gibi pek çok isimlerle karşımıza çıkan doğayla uyumlu yeşil yapılar, yapının arazi seçiminden yaşam döngüsü çerçevesine bütüncül bir anlayışla sosyal ve çevresel sorumluluk bağlamında, iklim verilerine ve bölgesel koşullara uygun, ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan, doğal olan ve atık üretmeyen malzemeleri kullanmayı teşvik eden, ekosistemlere karşı duyarlı yapılar olarak tarif edilebilmektedir (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği - ÇEDBİK, 2007). Yeşil binaların en önemli avantajları; binalardan kaynaklı karbondioksit salınımını azaltmaları ve inşaat aşamasında çevre tahribatını en aza indirgemeleri, işletme masraflarını düşürmeleri, yenilenebilir enerjinin kullanımını ve geliştirilmesini ve hafriyat ile ortaya çıkan atık malzemenin değerlendirmeye alınmasını sağlamalarıdır. Ayrıca yeşil çatı uygulaması sayesinde yağmur sularının biriktirilip kullanılması, doğal ışıktan faydalanılması, enerji tasarrufu sağlaması, izolasyon sistemleriyle ısıtma-soğutma maliyetlerini düşürmeleri, binanın değerini artırmaları, kullanıcılara daha verimli ve sağlıklı bir ortam sunmaları ve kentsel yaşam alanlarında değer oluşturmaları da potansiyel faydalar olarak sayılabilir (Sur, 2012). Şekil 1’de yeşil binadaki bazı uygulamalar gösterilmiştir (Sarıer, Özay, Özkılıç, 2008). 3. Yeşil Bina Değerlendirme Sistemleri Yeşil binalardaki değerlendirme sistemleri, binalarda belirli standartlara göre çevresel etkileri azaltmak, mevcut kaynakları korumaya yönelmek, sağlıklı bir ortam oluşturmak ve piyasa değeri olan bir belge oluşturmak amacıyla geliştirilmiştir. Yapıların çevresel etkilerini ortaya koyan çalışmalar, Yaşam Döngüsü Değerlendirme (YDD) yöntemleri ve sertifika programları olmak üzere iki gruptan oluşmaktadır. Tablo 1’de çeşitli yeşil bina değerlendirme ve sertifika programlarıyla uygulandıkları ülkeler belirtilmiştir (Sev, Canbay, 2009). Bu bölümde dünyada en çok kabul gören BREEAM ve LEED değerlendirme sistemleri açıklanacaktır. Bu değerlendirme sistemleri her türlü binanın çevresel performansını değerlendirmek için kullanılabilir. Bu sistemlerde tasarımcılar, müşteriler ve diğer paydaşlar bir yapı oluşturarak düşük seviyede karbon salınımına, çevre üzerindeki negatif etkilerin azaltılmasına ve etkili tasarıma teşvik edilir. Değerlendirmede kullanılan ölçütler enerjiden ekolojiye geniş yelpazede sunulmaktadır. Değerlendirme aşamasında kategorilere göre (sağlık, eğitim, endüstriyel vs.) değerlendirme standartları ve puanlar belirlenmiştir. Alınan puanlara göre binanın hangi sertifikayı alacağı ortaya çıkmaktadır. BREEAM (BRE Environmental Assessment Method) İngiltere’de 1988 yılında temelleri atılan ve BRE (Yapı Araştırma Kurumu, Building Research Establishment) tarafından 1990 yılında kurulan BREEAM, dünyanın önde gelen çevresel değerlendirme yöntemi ve derecelendirme sistemidir. BREEAM değerlendirme standartları BRE tarafından; Tablo 1. Yeşil Bina Değerlendirme ve Sertifika Programları Programlar Ülkeler LEED ABD BREEAM İngiltere Green Globes Kanada, ABD Green Star Avustralya CASBEE Japonya SBTool Uluslararası Green Mark for Buildings Singapur EcoProfile Norveç PromisE Finlandiya HK-BEAM ve CEPAS Hong Kong SBAT Güney Afrika Environmental Status İsveç AQUA / LEED BREZİLYA Brezilya HQE Fransa 17 MAYIS 2017 UZMANLIK TEZİ • Yönetim • Bütünleştirici Süreç (Bonus) • Sağlık ve Memnuniyet Projeler aşağıdaki seviyelere göre puan alabilirlerse sertifika kazanabilmektedir. • Enerji • Ulaşım • • • • • Su • Malzeme • Atıklar • Kirlilik • Arazi Kullanımı ve Ekoloji • İnovasyon olmak üzere 10 başlık altında toplanmıştır. Değerlendirme aşamasında alınan puanlar sonucuna göre bina; LEED Sertifikası : 40–49 Puan LEED Gümüş : 50–59 Puan LEED Altın : 60–79 Puan LEED Platin : 80+ Puan 4. Sanayi Siteleri, Sürdürülebilir Tasarım ve Enerji Verimliliği ile İlgili Çalışmalar, Yeşil Binaların Sanayi Siteleri İçin Değerlendirilmesi • (< %30) Sınıflandırılamaz Sanayi Siteleri • (≥ %30) Geçer (BREEAM Pass) Sanayi siteleri, tamirat ve imalat üzerine çalışan küçük işletmeler topluluklarıdır. 1960’lı yıllarda, çarpık sanayinin önlenmesi ve sanayi yapılaşmalarıyla ilgili yapılan çalışmalar sonucunda, sanayi sitesi yapı kooperatiflerinin altyapı ve üstyapı yapım kredileri aracılığıyla desteklenmelerine başlanmıştır. • (≥ %45) İyi (BREEAM Good) • (≥ %55) Çok İyi (BREEAM Very Good) • (≥ %70) Mükemmel (BREEAM Excellent) • (≥ %85) Sıradışı (BREEAM Extraordinary) olarak kategorize edilmektedir. LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) 1993 yılında Amerika’da Yeşil Bina Konseyi (USGBC: U.S. Green Building Council) kurulmuştur. Bu konsey bir komite oluşturup yeşil bina tanımlamaya ve değerlendirmeye yönelik LEED sertifika sistemini 1998 yılında hayata geçirmiştir. Değerlendirme standartları aşağıdaki gibidir: • Yerleşim ve Ulaşım • Sürdürülebilir Araziler • Su Verimliliği • Enerji ve Atmosfer • Malzeme ve Kaynaklar • İç Hava Kalitesi • Yenilik ve Tasarım • Bölgesel Öncelik 18 SANAYİ SİTELERİNDE YEŞİL BİNA UYGULAMASI Türkiye’de 1965 yılında başlayan sanayi sitesi uygulamalarıyla 2014 yılı sonunda toplam 457 adet sanayi sitesi ile 93.790 iş yerinde yaklaşık 469.000 kişiye daha sağlıklı koşullarda çalışma imkânı sağlanmıştır (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü, 2015). Sürdürülebilir Tasarım ve Enerji Verimliliği ile İlgili Çalışmalar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı enerjinin etkin kullanılması, yabancı enerji kaynaklarına bağımlılığın azaltılması, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerjinin kullanımında verimliliğin artırılması çalışmalarını yapmaktadır. 9 Ağustos 1983 yılında kabul edilen Çevre Kanunu’nda bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak amaçlanmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) tarafından “Sürdürülebilir Yeşil Binalar ile Sürdürülebilir Yerleşmelerin Belgelendirilmesine Dair Yönetmelik” 8 Aralık 2014 tarihli ve 29199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu yönetmelik yayımlanmış olmasına rağmen geçen süre zarfında komite oluşturulması ve değerlendirme kılavuzu hazırlanması gibi çalışmalar devam etmektedir. Yönetmeliğe göre sürdürülebilir yeşil bina ile sürdürülebilir yerleşmeler belgesi almak isteğe bağlıdır. 1993 yılından itibaren sürdürülebilir turizm kapsamında, çevrenin korunması ve çevre bilincinin geliştirilmesi için talep eden turistik tesislere Kültür ve Turizm Bakanlığınca Çevre Dostu Kuruluş Belgesi (Çam Simgesi) verilmiştir. Bu belge, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından güncelleştirilmiş ve geliştirilmiş olup “Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerine Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi Verilmesine Dair 2008/3 no’lu Tebliğ” olarak, 22 Eylül 2008 tarih ve 27005 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir ve sınıfları için belirlenen asgari puanı sağlayan tesislere Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi (Yeşil Yıldız Simgesi) ve plaketi düzenlenmektedir. Türkiye şartlarına uygun yeşil bina sertifikasyon sistemi oluşturulması amacıyla İstanbul Kalkınma Ajansının desteğiyle, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) bünyesinde kurulan Yapı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (YUAM) koordinasyonuyla, Ulusal Yeşil Bina Sertifikasyon Sistemi “SEEB-TR (Sürdürülebilir Enerji Etkin Binalar)” Ocak 2014’te oluşturulmuştur. Ancak, tanıtımı yapılan bu sertifika sistemi ulusal bir nitelik kazanmamış, herhangi bir uygulama alanı maalesef bulamamıştır. MAYIS 2017 Türk Standardları Enstitüsü (TSE), ulusal ve uluslararası alanda Güvenli-Yeşil Bina (GYB) belgelendirme faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla 29 Nisan 2014 tarih ve 50-236 sayılı TSE Yönetim Kurulu Kararı ile Belgelendirme Usul ve Esasları hazırlamıştır. Türkiye koşullarına uygun bir sertifika sistemi üzerinde çalışmaktadır. Bu çalışmalar sonucunda Yeşil Konut Sertifikası kapsamında Yeşil Bina Sertifika Kılavuzu oluşturulmuştur. ÇEDBİK Yeşil Konut Sertifikası, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından konut projelerinde uygulanmak üzere Yapılaşmış çevre, insanları dış etkilerden koruma gibi toplumsal ihtiyaçlara hizmet etmek için tasarlanmış olmasına Yeşil Binaların Sanayi Siteleri İçin Değerlendirilmesi rağmen doğal çevreyi, insan sağlığını ve performansını ciddi şekilde olumsuz yönde etkilemektedir. Örneğin ABD’deki karbondioksit emisyonu üretiminin %38’i, elektrik tüketiminin %71’i, enerji kullanımının %39’u, su tüketiminin %12’si ve endüstriyel olmayan atık üretiminin %40’ından binaların sorumlu olduğu anlaşılmıştır (USGBC, 2008). Yeşil binaların avantajları arasında karbon salınımı, enerji tüketimi, su tüketimi, işletme masraflarının azaltılması bulunmaktadır. Bunun yanında personel memnuniyeti ve verimlilik artışı da görülmektedir. Yeşil binaların maliyetli olduğu yönündeki düşünce bu yapıların yaygınlaşmasına engel olmaktadır. Oysa sürdürülebilir ilkeleri içselleştirmiş bir tasarım ekibi en temel kriterleri yerine getirerek %1 ila %3 arasında bir maliyet artışıyla çevre dostu bina yapabilir (Erten, 2008). TSE, ÇŞB, ÇEDBİK ve MSGSÜ yeşil binalar üzerine çalışmalar yapmış, sertifika sistemleri oluşturmuşlardır. Yapılan çalışmalardan da anlaşılacağı üzere ÇŞB yeşil bina sertifika sistemiyle ilgili çalışmalarına devam edecek veya yapılan bir çalışmayı destekleyecektir. Ulusal kabul görmüş bir sistemin oluşması zaman alacaktır. Bakanlığımız USGBC, BRE, ÇEDBİK, MSGSÜ veya TSE ile ortak bir çalışma yapıp sanayi sitelerinde uygulanabilecek binalarla ilgili bir kılavuz oluşturulmasına ve mimar-mühendisler için eğitim programı düzenlenmesine destek olmalıdır. USGBC ve BRE yurt dışı kuruluşları olup yeşil bina konusunda dünyada kabul görmüştür. Bu kuruluşlar tecrübe konusunda ileri düzeydedir. Bu kuruluşlar ile sanayi siteleri için özel bir çalışma yapılabilir. Diğer yandan ülkemizde MSGSÜ, TSE ve ÇEDBİK’in çalışmaları da iyi bir düzeyi yakalamıştır. TSE’nin Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olması önemli bir avantaj olarak değerlendirilebilir, yapılacak 19 MAYIS 2017 UZMANLIK TEZİ SANAYİ SİTELERİNDE YEŞİL BİNA UYGULAMASI çalışmalar hızlı bir şekilde yürütülebilir. MSGSÜ’nün yapmış olduğu çalışma hazırda beklemektedir. Bakanlığımız MSGSÜ ile beraber çalışma yapıp, SEEBTR’yi güncelleyerek sanayi siteleri için uygulama alanı oluşturabilir. ÇEDBİK yapmış olduğu çalışmalar ile yeşil bina konusunda ülkemizdeki tek dernektir. Bu dernek Bakanlığımız ile gönüllü olarak çalışmak isteyecektir. Bakanlığımızın desteğiyle hazırlanacak kılavuz her meslek grubu için ayrı ayrı oluşturulabilir. 14/07/2010 tarihli 27641 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Yatırım Programında Yer Alan Sanayi Sitesi Yapı Kooperatiflerinin Kredi Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında sanayi siteleri kuruluş yeri inceleme raporu hazırlanmaktadır. Bu rapor kapsamında; 1) İncelenen alanın büyüklüğü, mevkii ve idari durumu, 2) Yerleşim merkezinin özellikleri ve incelenen alanın yerleşime göre konumu, 3) Yerleşim alanının içinde ya da çevresinde planlı sanayi sitesi alanlarının mevcut olup olmadığı ve doluluk oranları, 4) İncelenen alanın karayolu, havaalanı, liman ve demiryolu ulaşım bağlantıları, 5) Mülkiyet durumu, 6) Mevcut arazi kullanım durumu, 7) Çevresindeki alanların mevcut ve planlama durumu, 8) Eğimi ve yönü, 9) Bulunduğu deprem kuşağı, 10) Su ihtiyacının nereden sağlanabileceği, 11) Enerji ihtiyacının nereden sağlanabileceği, 12) Atık su ve yağmur suyu deşarj ortamı, 20 13) Hâkim rüzgâr yönü, 23) Doğal kaynak potansiyeli, 14) Gelişme ve genişleme olanağının bulunup bulunmadığı, 24) İçme suyu temin edilen havzalara göre konumu, 15) Çevresinde konut yerleşimine imkân olup olmadığı, 25) Tarım il müdürlüğünün görüşü dikkate alınarak hazırlanır. 16) Varsa Özel Çevre Koruma Bölgeleri, sit alanları, milli parklar, sulak alanlar, doğal anıtlar gibi koruma alanları ile uluslararası sözleşmeler gereği korunması gereken alanlara göre konumu, 17) Drenaj durumu, 18) Taşkına maruz kalma durumu, 19) Önceden belirlenmiş bir jeolojik probleminin olup olmadığı, 20) Varsa yeraltı ve yüzeysel içme ve kullanma suyu kaynaklarına göre konumu, 21) Varsa katı atık depolama alanlarına göre konumu, 22) Su ürünleri üreme ve istihsal sahalarına olan konumu, Maddeleri incelediğimizde birçok konunun yeşil bina değerlendirme kılavuzlarında ele alınan puanlama kriterleriyle yakından ilgili olduğu görülmektedir. Raporda seçilecek arazinin mevkii ile ilgili yapılan çalışmalarda özel bir durum olup olmadığı incelenmektedir. Bu madde daha kapsamlı hale getirilerek arazinin ekolojik durumu, arazideki biyolojik çeşitlilik gibi değerlendirme başlıkları da eklenebilir. Maddelerden biri olan araziyle ilgili ulaşım bölümü geliştirilerek ulaşım planı, otoparkın konumu, alternatif ulaşım araçları, toplu taşımaya erişebilirlik ve bisiklet tesisi gibi konular incelemeye alınabilir. Rapordaki maddelerden biri olan mevcut arazi kullanımına; ulaşım altyapısı, açık alan oluşturma, inşaat MAYIS 2017 faaliyeti kirliliğini önleme gibi konular dâhil edilebilir. Rapordaki su ihtiyacının karşılanması maddesine; su tüketimi ve izleme, su kaçak tespiti, su tasarruflu cihazlar kullanma, çevresel su tüketimini azaltma ve geri kazanılmış suyu tüketme konuları eklenebilir. Enerji ihtiyaçlarının nereden sağlanacağı kısmıyla ilgili maddeye; enerji verimli ekipmanlar, enerji sistemlerini kontrol planı, enerji kullanımı ölçümü, yenilenebilir enerji üretimi gibi konular eklenebilir. Katı atık depolama alanlarına göre konumu maddesi geliştirilerek geri dönüştürülebilen atıkları toplama ve depolama sistemi, inşaat atık yönetimi ve geri dönüşümlü agrega kullanılması gibi maddeler eklenebilir. Bunların dışında görsel konfor, emniyet ve güvenlik, iç hava kalitesi stratejisi, düşük emisyonlu malzeme kullanımı, iç aydınlatma ve akustik performans gibi yeşil binalarda olan özellikler tasarım aşamasında ele alınabilecek konulardır. Bakanlık tarafından bu raporun yeşil bina olma kriterleri göz önüne alınarak güncellenmesi ve tasarım aşamasında yapılacak düzenlemeler sayesinde sanayi sitelerinde yeşil binalara giden yol açılmış olacaktır. Böylece sanayi sitelerinde yeşil bina sertifikası almak da kolaylaşacaktır. Yeşil bina sertifikasındaki asıl amaç çevreyle uyumlu, minimum zararlı, konforlu ve enerjiyi ve suyu verimli kullanan yapılar elde etmektir. Yeşil bina uygulaması yapılacak sanayi sitelerinde üst yapı destek oranı Bakanlığımızca bir miktar artırılabilir. Böylelikle yeşil bina olmasından kaynaklı kurulum maliyet artışı da karşılanmış olacaktır. Bakanlığımız tarafından verilen kredi desteğinin artırılmasının yanı sıra yeşil binalı sanayi sitelerince kullanılan kredi geri ödemesinde yeni bir düzenleme yapılabilir. Bunların dışında uluslararası kuruluşlardan da yapılan çalışmalara destek veya hibe sağlanabilir. Kaynakça 5. Sonuç ve Değerlendirme Sanayi sitelerinde yeşil bina uygulamasını destekleyen bir sistem şeklinde oluşturulacak sertifika sisteminin yönetmeliklerle uyumlu olması ve mutlaka sürdürülebilir kamu politikalarıyla desteklenmesi gerekmektedir. Sanayi sitelerinde yeşil bina uygulamaları krediler, teşvikler ve hatta vergi indirimleriyle de desteklenmelidir. Bakanlık politikası olarak da benimsenecek bu yaklaşımın kamu ve özel sektörün tüm paydaşlarıyla birlikte oluşturulması ve sürekli güncellenmesi gerekmektedir. Belirlenecek destek mekanizması gerekli altyapıların oluşturulması sonrası gerçekçi ve geliştirici nitelikte olmalıdır. • ÇEDBİK (2007). Yeşil Bina Nedir? Eylül 2015. http://www.cedbik.org/yesil-bina-nedir_p1_tr_3_.aspx • Erten, D. (2008). Kazanca Dönüşen Maliyet, Bölgesel Çevre Merkezi Dergisi, 2008. sayı 4, s.18-19. http://www.rec.org.tr/dyn_files/23/676-YU-4-4.pdf • Türkiye Çevre Sorunları Vakfı. (TÇSV). (1987). Ortak Geleceğimiz Dünya Çevre Ve Kalkınma Komisyonu Raporu, Ankara: Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını • Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü. (SBGM). (2015). Sanayi Siteleri Hizmetleri. Ekim 2015. http://kss.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=188 • Sarıer, N., Özay, S., Özkılıç Y. (2008). Sürdürülebilir “Yeşil” Binalar I, İstanbul Kültür Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü. • Sev, A. ve Canbay, N. (2009). Dünya Genelinde Uygulanan Yeşil Bina Değerlendirme ve Sertifika Sistemleri, Yapı Dergisi Yapıda Ekoloji Eki, sayı 329, s.42-47, İstanbul: Yem Yayın • Sur, H. (2012). Yeşil Binalar Referans Rehberi 2012 Çevre Dostu Yeşil Binalar. Eylül 2015. http://issuu.com/xxi_dergi/docs/yesil_binalar_small • USGBC (2008). A National Green Building Research Agenda 2007 (Gözden geçirilmiş baskı). U.S. Green Building Council Asıl amacın çevre dostu bina üretimini ve bilincini artırmak olduğunu unutmamak gerekir. 21 MAYIS 2017 UZMANLIK TEZİ ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ OLANAKLARININ BELİRLENMESİ; ANKARA SANAYİ ODASI 1. OSB ÖRNEĞİ* Cihan USTA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü) Dünyada son yıllarda sürekli gündemde olan iklim değişikliği, ülkeleri sera gazı emisyonu ve karbon salınımıyla ilgili olarak tedbirler almaya yöneltmiştir. Bu tedbirler sektörel olarak farklı odak noktaları ortaya çıkarmıştır. Hizmet sektöründe iş gücü verimliliği, enerji sektöründe yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve sanayi sektöründe de kaynak verimliliği konularında çalışmalar hızla artmıştır. Sanayi sektöründe kaynak verimliliği konusu üzerine yapılan çalışmalar endüstriyel ekoloji, sürdürülebilir üretim, temiz üretim ve eko-endüstriyel park (EEP) gibi birçok kavramı literatüre kazandırmış ve ülkeler bu kavramlar üzerinden sanayi politikalarını1* şekillendirmeye başlamıştır. Özellikle coğrafi olarak sanayi kümelenmelerinin çok fazla olduğu Çin ve Güney Kore, sanayi tesislerinin çevresel performanslarını EEP kavramı üzerine inşa ettikleri politikalarla artırmayı hedeflemektedir. Ülkemizde 1960’lı yıllarda başlayan ve hâlâ devam eden illerde organize sanayi bölgeleri (OSB) oluşturma politikasının, EEP yaklaşımını benimseyen bir politika üretilmesine çok uygun olacağı düşünülmektedir. EEP modellerinin yedi temel prensip etrafında tasarlanması gerekmektedir [1]. EEP kavramının net bir tanımı olmadığından EEP’ler için farklı tasarım yaklaşımları ortaya çıkmıştır. Ancak tasarım yaklaşımları farklı da olsa, tüm 7. Toplum: EEP geliştiricileri, parka komşu topluluklarla (halk, sanayi kuruluşları, kamu kurumları, üniversiteler) sürekli bir iletişim içinde olmalıdır. * 22 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde 2016 yılında hazırlanan uzmanlık tezinden derlenmiştir. Bu yedi temel prensip şunlardır: 1. Doğal sistemler: EEP’ler doğal sistemlerle entegrasyon içinde olmalıdır. 2. Enerji: EEP’lerdeki enerji verimliliği maksimize edilmelidir. 3. Malzeme akışı: EEP’ler işletmeler arası ürün, yan ürün ve atık değişimi maksimum düzeyde olacak şekilde tasarlanmalıdır. 4. Su akışı: EEP’lerde suyun tekrar kullanımı maksimize edilmelidir. 5. Park yönetimi ve ortak hizmetler: EEP’lerdeki yönetim geleneksel sanayi bölgelerinden parklardaki yönetimlerden farklı olarak, park içerisindeki tüm ağı (ham madde, insan kaynakları, iletişim, ulaşım vb.) idare edebilecek düzeyde olmalıdır. 6. Sürdürülebilir tasarım ve inşaat: EEP’lerdeki bina ve altyapı inşaatlarında kaynakların etkin kullanımı optimize edilirken, atık oluşumu ise minimize edilmelidir. Ülkelerin EEP politikalarında yukarıda bahsedilen prensiplerin her biri önem seviyesi anlamında farklı hacimler kaplamaktadır. Fakat malzeme akışı prensibi bir EEP tasarımında göz ardı edilemeyecek, olmazsa olmaz bir prensip olarak karşımıza çıkmaktadır. Coğrafi olarak bir sanayi kümelenmesinin malzeme akışı açısından ürün ve yan ürün değişiminin çok olması o üretimin ve buna bağlı olarak oluşan ekonominin güçlü olduğunu göstermektedir. Bu tarz kümelere örnek olarak kimya endüstri parkları gösterilebilir. Malzeme akışı açısından atık değişimlerinin çok olduğu kümeler ise ham maddenin atıktan sağlanmasından dolayı rekabetçiliği ve çevresel performansı yüksek kümelerdir. Firmalar arasındaki malzeme akışları “endüstriyel simbiyoz” olarak tanımlanmakta olup ülkemizde birçok MAYIS 2017 projeyle sanayi tesisleri arasında var olan simbiyotik ilişkiler ortaya konulmaya çalışılmış ve ayrıca yeni simbiyotik ilişkilerin oluşturulması sağlanmıştır. OSB’ler coğrafi yerleşimleri ve yönetimleri ile EEP yaklaşımına yakın olmanın yanında sanayi tesisleri arasında yeni endüstriyel simbiyotik ilişkilerin oluşturulmasında da büyük avantajlara sahiptir. Ankara’da kurulan ilk OSB olması nedeniyle kurumsallığı yüksek, içerisindeki parsellerin tamamının tahsisi yapılmış ve üretim ve ihracat açısından büyük ölçekli sanayi tesislerine sahip olan Ankara Sanayi Odası (ASO) 1. OSB, endüstriyel simbiyoz olanaklarının açığa çıkarılması bakımından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde hazırlanmış olan uzmanlık teziyle incelenmiştir. ASO 1. OSB karma bir organize sanayi bölgesidir ve bölgede mobilya, döküm, gıda, elektrik, elektronik, makine üretimi, alüminyum, tekstil, zirai aletler, savunma sanayi, kimya, metal işleri, madeni eşya vb. alanlarda üretim yapılmaktadır. Büyüklükleri 5.000 m² ile 100.000 m² arasında değişen 334 sanayi parseline sahip ASO 1. OSB, toplam 1000 hektar alan üzerine kurulmuştur. 2015 yılı ikinci yarısı itibarıyla 262 fabrikanın faaliyet gösterdiği bölgede bu sayı çok yakında 334’e ulaşacaktır. Toplam 35.000 kişinin istihdam edildiği ASO 1. OSB, ülke ekonomisine 2 milyar ABD Doları ihracat olmak üzere yıllık 6 milyar ABD Doları katkı sağlamaktadır. Tüm veriler ışığında ASO 1. OSB’nin ülkemizde yer alan OSB’ler içerisinde ilk beşe girmiş olması da bölgenin önemini ve büyüklüğünü göstermektedir. ASO 1. OSB’de endüstriyel simbiyoz olanakları hem atık değişimi hem de ısı transferleri anlamında ortaya konulmaya çalışılmıştır. Endüstriyel simbiyoz potansiyeli yüksek atıklar OSB’deki sektörler ve ilgili mevzuat çerçevesinde belirlenmiştir. Yine sektörler baz alınarak atık ısı üretebilecek veya ısı ihtiyacı yüksek işlemlere sahip sektörler tespit edilmiştir. 2015 yılında ASO 1. OSB tarafından Bakanlığımıza iletilen 2015 yılı 2. dönemine ait parsel bilgileri verileri ışığında ASO 1. OSB’de toplamda 334 sanayi parseli olup bu parsellerin 262 adedinde üretim yapılmaktadır. 262 adet üretim yapılan parseldeki firmaların 19 adedinin NACE kodu bilgisi bulunmamakta ve bu çalışmada kapsam dışında bırakılmaktadır. 243 adet üretim yapılan parseldeki firmaların NACE kodları üzerinden sektörel sınıflandırma yapılmıştır. Bu sınıflandırma sonucunda sektörlerin tüm sektörler içindeki yüzdesel değerler üzerinden %5 kabulü yapılarak bölgede %5’in üzerinde yer alan sektörler dikkate alınmıştır. Söz konusu kabul sonucu ele alınan sektörler, firma sayıları ve yüzdeleri Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1’de yer alan sektörler baz alınarak 02.04.2015 tarihli 29314 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Atık Yönetimi 23 MAYIS 2017 UZMANLIK TEZİ Yönetmeliği’nin ekinde yer alan atık listesi incelenmiştir. Söz konusu yönetmelikte atıklar üretim süreçlerine/işlemlerine göre sınıflandırılmıştır. Bu nedenle sektörler ve atık kodları üretim süreçleri dikkate alınarak eşleştirilmiştir. Ana Metal Sanayii sektöründe yer alan firmaların büyük bir çoğunluğu demir ve çelik dökümü yapmaktadır ve bu işlemlerden kaynaklı 10 09 ve 10 10 kodlu atıklar dikkate alınmıştır. Başka Yerde Sınıflandırılmamış Makine ve Ekipman İmalatı sektöründe yer alan firmaların çoğunluğu maden, taş ocağı ve inşaat makineleri imalatı yapmaktadır. Atık listesinde makine ve ekipman imalatından çıkan atıklarla ilgili spesifik bir bölüm bulunmamakta olup makine kullanımı sonrası çıkan atıkların üretimde de çıkabileceği düşünülerek atık listesindeki 16 01 grubundaki atıklar baz alınmıştır. Aynı doğrultuda elektrikli teçhizat imalatından çıkan atıklarla ilgili de spesifik bir bölüm bulunmamakta olup söz konusu teçhizatların kullanımı sonrası çıkan atıkların üretimde de çıkabileceği düşünülerek atık listesindeki 16 02 grubundaki atıklara bakılmıştır. Fabrikasyon Metal Ürünleri İmalatı sektöründe yer alan firmaların atıkları atık listesinde 12 kod numaralı metallerin ve plastiklerin fiziki ve mekanik yüzey işlemlerinden ve şekillendirilmesinden kaynaklanan atıkları içermektedir. Gıda Ürünleri İmalatı sektöründe yer alan firmaların çoğunluğu un ve makarna üreticileridir. Bu durum göz önüne alınarak atık listesindeki 02 06 kod numaralı Unlu Mamuller ve Şekerleme endüstrisinden kaynaklanan atıklara öncelik verilmiştir. Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı sektöründe yer alan firmaların atıkları, atık listesinde 07 02 kod numaralı plastiklerin, sentetik kauçuk ve yapay elyafların imalat, formülasyon, tedarik ve kullanımından kaynaklanan atıklardır. Mobilya İmalatı sektöründe yer 24 ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ OLANAKLARININ BELİRLENMESİ; ANKARA SANAYİ ODASI 1. OSB ÖRNEĞİ Tablo 1. ASO 1. OSB’de Yoğun Olan Sektörler ve Firma Sayıları 2 Haneli Sektörel NACE Kodu NACE Koduna Göre Sektör Adı Firma Sayısı Yüzdesel Olarak (Adet) (%) 24 Ana Metal Sanayii 26 11 28 Başka Yerde Sınıflandırılmamış Makine ve Ekipman İmalatı 67 28 27 Elektrikli Teçhizat İmalatı 24 10 25 Fabrikasyon Metal Ürünleri İmalatı (Makine ve Teçhizat Hariç) 30 12 10 Gıda Ürünlerinin İmalatı 21 9 22 Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı 25 10 31 Mobilya İmalatı 13 5 206 85 TOPLAM alan firmaların atıkları, atık listesinde 03 01 kodlu ağaç işlemeden ve sunta ve mobilya üretiminden kaynaklanan atıklardır. Atık Yönetimi Yönetmeliği’nin ekinde * işaretiyle atıkların tehlikeli ve muhtemel tehlikeli atıklar olduğu belirtilmiştir. Atık kodunun son iki hanesi 99 olan atıklar ise tanımlanmamış atıklar olarak nitelendirilmiştir. Tehlikeli ve muhtemel tehlikeli atıklar hem miktar olarak hem de simbiyoz ilişkilerinde kullanılmasının zorluğundan ve herhangi bir sınıflandırma yapılmamış atıkların belirsizliğinden dolayı potansiyel endüstriyel simbiyoz ilişkilerine konu edilmemiştir. Bu eleme sonrası geriye kalan atıklar endüstriyel simbiyoz potansiyeli yüksek atıklardır. Atıkların tekrar kullanımıyla ilgili standartlar 20.06.2014 tarih ve 29036 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Atıktan Türetilmiş Yakıt, Ek Yakıt ve Alternatif Hammadde Tebliğiyle belirlenmiştir. Bu Tebliğin amacı, atıkların alternatif ham madde olarak kullanılması, atıktan türetilmiş yakıt hazırlanması ve bu hazırlama tesislerinde bulunması gereken asgari şartlara ilişkin teknik, idari ve uyulması gereken genel kurallar ile atıktan türetilmiş yakıt (ATY) kullanımı ve beraber yakma tesislerinde ek yakıt olarak kullanılacak atıklara ilişkin esasları belirlemektir. Söz konusu tebliğin Ek4’ünde yer alan liste “ATY Hazırlama, Ek Yakıt ve Alternatif Ham Madde Kullanacak Tesislerin Kabul Edebileceği Atıkların Listesi” olarak tanımlanmıştır. Bu listede hangi atıkların hangi sınıflandırma doğrultusunda kullanılabileceği belirtilmiştir. Endüstriyel simbiyoz potansiyeli yüksek atıkların kodları yukarıda belirtilen tebliğin ekli listesinde yer alan atık kodları ile eşleştirilerek hiçbir kullanıma uygun olmayan atıklar sınıflandırmadan çıkarılmıştır. Bu işlemler sonrası endüstriyel simbiyoz potansiyeli yüksek ve ATY, ek yakıt ve alternatif ham madde olarak kullanılabilecek atıklar Tablo 2’de yer almaktadır. Tablo 2’ye göre ASO 1. OSB’de endüstriyel simbiyoz potansiyeli yüksek olan atıklar aşağıdaki gibi kısaca tanımlanabilir: MAYIS 2017 Tablo 2. Endüstriyel Simbiyoz Potansiyeli Yüksek ve Üretimde Kullanılabilecek Atıklar Atık Kodu 10 09 Atık İsmi Demir Döküm İşleminden Kaynaklanan Atıklar ATY Ek Yakıt Alternatif Ham Madde 10 09 03 Ocak cürufları X 10 09 06 X 10 09 08 10 09 05 dışında henüz döküm yapılamamış maça ve kum döküm kalıpları 10 09 07 dışında döküm yapılmış maça ve kum döküm kalıpları X 10 09 10 10 09 09 dışındaki baca gazı tozu X X 10 10 10 10 06 10 10 08 16 01 Demir Dışı Döküm Atıkları 10 10 05 dışındaki henüz döküm yapılamamış maça ve kum döküm kalıpları 10 10 07 dışındaki döküm yapılmış maça ve kum döküm kalıpları Çeşitli Taşıma Türlerindeki (İş Makineleri Dâhil) Ömrünü Tamamlamış Araçlar ve Ömrünü Tamamlamış Araçların Sökülmesi ile Araç Bakımından (13, 14, 16 06 ve 16 08 hariç) Kaynaklanan Atıklar X 16 01 03 Ömrünü tamamlamış lastikler X 16 01 15 16 01 14 dışındaki antifriz sıvıları X 16 01 19 Plastik X X 12 01 Metallerin ve Plastiklerin Fiziki ve Mekanik Yüzey İşlemlerinden ve Biçimlendirilmesinden Kaynaklanan Atıklar 12 01 05 Plastik yongalar ve çapaklar X X 12 01 15 12 01 14 dışındaki işleme çamurları X 12 01 17 12 01 16 dışındaki kumlama maddeleri atıkları X Unlu mamuller ve şekerleme endüstrisinden kaynaklanan atıklar 02 06 01 Tüketime ve işlenmeye uygun olmayan maddeler X X 02 06 02 Koruyucu katkı maddelerinden kaynaklanan atıklar X X 02 06 03 İşletme sahası içerisindeki atık su arıtımından kaynaklanan çamurlar X X X 02 06 07 02 Plastiklerin, Sentetik Kauçuk ve Yapay Elyafların İmalat, Formülasyon, Tedarik ve Kullanımından (İFTK) Kaynaklanan Atıklar 07 02 12 07 02 11 dışındaki saha içi atık su arıtımından kaynaklanan çamurlar X X X 07 02 13 Atık plastik X X 07 02 15 07 02 14 dışındaki katkı maddelerinin atıkları X X 07 02 17 07 02 16 dışında silikon içeren atıklar X X 03 01 Ağaç İşlemeden ve Sunta ve Mobilya Üretiminden Kaynaklanan Atıklar 03 01 01 Ağaç kabuğu ve mantar atıkları X X 03 01 05 03 01 04 dışındaki talaş, yonga, kıymık, ahşap, kontraplak ve kaplamalar X X Cüruf: Döküm firmalarından kaynaklı cüruf atıklar genellikle çimento fabrikasında veya inşaat sektöründe değerlendirilmektedir. OSB Uygulama Yönetmeliği 101. madde çerçevesinde çimento fabrikalarının OSB’lerde yer alması mümkün değildir. Bu atıklar inşaat sektöründe özellikle yol yapım çalışmalarında çok kullanılmaktadır. Her iki nedenden ötürü döküm firmalarından kaynaklı cüruflar bölge dışında değerlendirilmek zorundadır. Bu değerlendirme için bölge yönetimi cüruf atıkları firmalardan toplayarak bunların bölge dışında bertarafına ön ayak olabilir. Organik atıklar: Un ve makarna üretimi yapan firmalardan çıkan organik atıklar bölge içinde faaliyet gösteren çiftlik hayvanları için hazır yem imalatı yapan firmalarda veya yeni kurulacak biyokütle/ biyogaz tesislerinde değerlendirilebilir. Yeni kurulacak bir biyokütle/biyogaz tesisi bölgedeki firmalara enerji, gaz ve ısı sağlayarak yeni bir endüstriyel simbiyoz ilişkisinin ortaya çıkmasını sağlayabilir. Ahşap atıklar: Mobilya sektöründen kaynaklı ahşap atıklar tekrar ürüne dönüştürülmek üzere kereste fabrikalarına, kâğıt fabrikalarına veya enerji kaynağı için diğer firmalara verilebilir. Bölgede kâğıt ve kereste fabrikaları bulunmadığı gibi enerji kaynağı için bunları kullanacak firma da yoktur. Bu nedenle ahşap atıklar bölge dışında yer alan petrol rafineri veya çimento fabrikalarına ek yakıt olarak gönderilebilir. Yukarıdaki atıklara ek olarak hurda veya atık metallerin endüstriyel simbiyoz potansiyelinin yüksek olacağı düşünülmektedir. Hurda veya atık metaller ASO 1. OSB’deki en yoğun ilk iki sektörden kaynaklanan ve en temel değerlendirilmesi gereken atıklardır. Bölgede çıkan hurda veya atık metaller yine bölgede yer alan döküm firmaları tarafından değerlendirilebilir. Bölge 25 MAYIS 2017 UZMANLIK TEZİ yönetimi bu atıkların değerlendirilmesi için ara depolama tesisi kurabilir veya ara depolama tesisi kurulmasına finansal ve yönetimsel anlamda iştirak edebilir. Ara depolama tesisi kurulması ve hatta gelen atıkların ayrıştırma işlemlerinin yapılması döküm firmalarının endüstriyel simbiyoz ilişkisine sıcak bakmasını teşvik edecektir. Son olarak da bölgedeki tehlikeli atıkların bertarafı konusunda ASO 1. OSB’de tehlikeli atık ara depolama faaliyetinde bulunan bir tesisten bahsetmek gerekir. Mevcut durumda bölgedeki firmalardan bazıları tehlikeli atıkların ara depolaması için bu tesisle iş birliği yapmaktadır. Fakat bu durumun bir endüstriyel simbiyoz uygulaması olduğu söylenemez. Söz konusu firma faaliyetlerine tehlikeli ve tehlikesiz atıkların geri kazanımı, geri dönüşümü ve bertarafını eklemesiyle 26 ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ OLANAKLARININ BELİRLENMESİ; ANKARA SANAYİ ODASI 1. OSB ÖRNEĞİ birlikte katı atıklar anlamında bölgedeki endüstriyel simbiyoz uygulamalarının merkezinde olacaktır. su ihtiyacı yeni yapılacak bir atık su arıtma tesisinden çıkan arıtılmış atık su ile sağlanabilir. Endüstriyel simbiyozun diğer yönü olan ısı transferleri açısından inceleme yapıldığında doğal gaz ve elektrik tüketimi yüksek olan tesislerin ısı ihtiyaçlarının yüksek olduğu görülmektedir. Özellikle döküm firmaları yüksek miktarda doğal gaz ve elektrik tüketimleri ile dikkate alınması gereken tesislerdir. Bunun yanında, ASO 1. OSB’de atık ısısı olan tesis bulunmamakta olup böyle bir tesisin kurulmasıyla üretim süreçlerinde kullanmak üzere döküm firmalarına ve de ısınma amaçlı diğer firmalara atık ısı iletilebilir. İkinci bir alternatif olarak, oluşan atık ısının yakındaki yerleşim yerlerinin ısınma ihtiyacı için kullanılması düşünülebilir. Ayrıca söz konusu tesisin Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında atık değişimi ve ısı transferi yönüyle bahsedilen endüstriyel simbiyoz örnekleri Şekil 1’de gösterilmiştir. Sonuç olarak, Şekil 1’de gösterilen endüstriyel simbiyoz örneklerinde görüldüğü üzere atık değişimi yönüyle OSB’ler içerisinde endüstriyel simbiyoz olanaklarına sıklıkla rastlanılacağı ve planlanabilecek endüstriyel simbiyoz olanaklarıyla bu sayının artırılabileceği düşünülmektedir. Fakat aynı şeyi ısı transferi yönüyle söylemek zor olacaktır. Özellikle atık ısısı yüksek olan enerji üretim tesislerinin bazı çeşitlerinin OSB’lerde çok az olması ve bazılarının MAYIS 2017 Şekil 1. ASO 1. OSB Örnek Endüstriyel Simbiyoz Ağı ise OSB Uygulama Yönetmeliği 101. madde çerçevesinde kurulamaması ısı transferleri yönüyle endüstriyel simbiyoz ilişkilerinin kurulmasını güçleştirmektedir. OSB’lerde endüstriyel simbiyoz olanaklarının artması için bu konu özelinde firma ve kamu kurum ve kuruluşlarında kurumsal kapasitenin artırılması, firmalara sağlanacak finansal desteklerin çeşitlendirilmesi ve artırılması ve bu iki hususun üst düzeyde bir çatı kuruluş tarafından yönetilmesi veya organize edilmesi gerekmektedir. 10. Kalkınma Planı (2014-2018) çerçevesinde endüstriyel simbiyoza ilişkin eylemler Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında olmasına rağmen bu konuya ilişkin mevzuat Çevre ve Şehircilik Bakanlığının uhdesindedir. Söz konusu mevcut durum hem yetki karmaşasını hem de bürokrasiyi artırmaktadır. İlk olarak bu durumun düzeltilerek konuya ilişkin yetkilerin tek elde toplanması hızlı ve etkin kararlar ışığında endüstriyel simbiyoz politikalarının uygulamaya yansımasını sağlayacaktır. İkinci husus olarak kurumsal kapasitenin artırılması amacıyla OSB’lerde yer alan firmaların endüstriyel simbiyoz konusunda bilinçlendirilmeleri çalışmaları kapsamında OSB bölge yönetimlerinin ve kamu kurum ve kuruluşlarının ortak projeler yürütmesi gerekmektedir. Bilinçlendirme çalışmalarının yanında firmalara bu konuda finansal destek veren kalkınma ajansı sayısının da artması gerekmektedir. Bu çalışmalar sonucunda artacak olan endüstriyel simbiyoz örnekleri sanayimizin uluslararası alandaki rekabet gücünün yanında ülkemizin çevresel performansını ve toplumumuzun refah seviyesini de artıracaktır. Kaynak: 1. Lowe, E.A. (2001) Eco-industrial Park Handbook for Asian Developing Countries. A Report to Asian Development Bank, Environment Department, Indigo Development, Oakland, CA. 27 MAYIS 2017 DUYURU “TEMİZ TEKNOLOJİ” İŞ FİKİRLERİ DESTEK PROGRAMI GCIP 2017 BAŞLIYOR! Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) tarafından 2014’ten beri düzenlenmekte olan “Enerji ve Çevre” temalı Girişimcilik Hızlandırma ProgramıGCIP 2017 “Sürdürülebilir bir dünya için temiz teknoloji fikirlerinizle değişime katkınız olsun” sloganıyla başlıyor. GCIP, Türkiye’de Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayelerinde ve TÜBİTAK’ın ev sahipliğinde, UNIDO tarafından 2014 yılından beri yürütülmekte olan bir girişimcilik hızlandırma programıdır. Her sene bir kez çağrıya çıkılan program “Temiz Teknoloji iş fikirlerini arıyor, kaynak sağlıyor ve hayata geçirebilmek için birlikte çalışıyoruz” yaklaşımıyla Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 8 ülkede sürüyor. Program başta eğitim ve mentorluk destekleri olmak üzere, tanıtım ve sermayeye ulaşım kilit aktivitelerini bu konuda çalışan girişimcilere sunuyor. GCIP’de 2014 yılından bugüne alınan toplam 645 başvuru arasından, ileri seviyedeki 281 iş fikri değerlendirmeye tabi tutulmuş ve 82 temiz teknoloji girişimci ekibi eğitimlerimizi tamamlayarak GCIP mezunu olmuştur. Ulusal ve Uluslararası Arenada Adınızdan Söz Ettirin! GCIP Türkiye, kamu ve özel sektör destekli yürütülmekte olan çok sayıda 28 girişimcilik programı içinde 2014 yılından bugüne oluşturduğu çeşitli iş birlikleri ve girişimcilik ekosistemine yaptığı katkılarla öne çıkıyor. Yarışma, Fikri Olan Herkese Açık GCIP’de bu yıl, “Yenilenebilir Enerji”, “Enerji Verimliliği”, “Atık Yönetimi”, “Su Verimliliği” ve “Yeşil Binalar” kategorilerine ilaveten “Ulaşım” ve “İleri Malzemeler” dâhil ediliyor. Yarışmaya, bu kategorilerde faaliyet gösteren tüm KOBİ’lerin yanında, bu alanda yeni bir fikri olan, bir ürün geliştirmeye ve/veya geliştirdiği ürünü pazara ulaştırmaya çalışan tüm girişimciler, öğrenciler, araştırmacılar ve akademisyenler başvurabiliyorlar. Başvuru Aşaması ve Katılımcı Profili Başvurular 15 Mart-10 Mayıs 2017 tarihleri arasında www.turkey. cleantechopen.org adresinden kabul edilecek. Bağımsız panellerde projeler akademisyen, iş dünyası temsilcisi, yatırımcı ve seri girişimcilerden oluşan uzmanlar tarafından değerlendirilecek, programa devam etmeye uygun bulunan projeler seçilecek ve yarı finalistler 19 Mayıs 2017 tarihinde ilan edilecek. GCIP’ye başvuracakların en az iki kişiden oluşan bir takım kurması ve girişimci takım üyelerinden en az birisinin Türk vatandaşı olması ve/veya Türkiye’de bir ikâmete sahip olması yeterlidir. GCIP2014, 2015 ve 2016 programlarında ödül alan finalistler tekrar programa yarışmacı olarak başvuru yapamayacaklar. Ancak ödül almayan katılımcıların tekrar başvuru yapmaları mümkündür. GCIP Girişim Hızlandırma Süreci • Girişimcilik Ulusal Akademisi ve Eğitim Desteği Yarı finalist olan ve GCIP iş geliştirme sürecine katılmaya hak kazanan tüm girişimciler Ulusal Akademi’nin olanaklarından yararlanacaklardır. Girişimciler ayrıca Silikon Vadisi’nde temiz teknolojilerde girişimcilik konusunda faaliyet gösteren dünyanın bu konudaki en önemli uzman kuruluşu The Cleantech Open tarafından sağlanan mentorluk desteği, webinar, seminer, doküman ve çeşitli diğer kaynaklardan yararlanarak girişimlerini hızlandıracaklar. TÜBİTAK destekli üniversitelerde faaliyet gösteren Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) ile çeşitli Girişim ve Teknoloji Merkezleri tarafından düzenlenen eğitim ve kuluçka faaliyetlerinden de ücretsiz olarak faydalanmaları mümkün olacaktır. • Mentorluk ve Sürekli Danışmanlık Desteği Sürece dâhil olan tüm takımlar “iş modeli, satış, pazarlama, iş hukuku, markalaşma ve sürdürülebilirlik vb.” konularda uzman kişilerden danışmanlık desteği alacaklar. Özellikle projelerinde var olan teknoloji konusunda yaşadıkları sorunların çözümüne yönelik teknik destek hizmeti ve mentorluk da hızlandırma çalışmasının bir parçası olacaktır. Pazara Daha Hızlı Erişmek İçin Yeni Kapılar Aralayalım! • İş Kampı ve Deneme Jürisi Etkinlikleri Finaller öncesinde son eksikleri tamamlamak ve/veya aksayan yönleri MAYIS 2017 29 MAYIS 2017 DUYURU “TEMİZ TEKNOLOJİ” İŞ FİKİRLERİ DESTEK PROGRAMI GCIP 2017 BAŞLIYOR! bölümünde verilen 5 ödülden 3’ünü Türk gidermek amacıyla farklı alanlarda uzmanların katılımıyla iş kampı ve deneme takımları kazandı. jürisi etkinlikleri yapılacaktır. Global Forum’a katılan ekipler; uluslararası mentorlarla çalışma imkânını • İletişim Ağı Desteği ve Yatırımcı yakalarken, yatırımcı aktivitesinde özel Buluşmaları yatırım kuruluşlarıyla finans ve risk Takımlar program paydaşları tarafından sermaye gruplarının temsilcilerinin sağlanan profesyonel iletişim ağına yer aldığı özel seansta 70 civarındaki erişim fırsatı bulacaklar ve bu sayede potansiyel müşteri, iş ortağı ve yatırımcıyla yatırımcıya fikir, proje ve ürünlerini anlattılar. Expo’da ziyaretçilere ürünlerini buluşacaklardır. Fikir alışverişlerinin sergilerken potansiyel müşteri ve stratejik yapılacağı ve benzersiz bir fırsat ortaklar aradılar. sunan bu iletişim ağı iş modellerinin geliştirilmesinde ve tanıtımının yapılması konularında takımlara büyük destek olacaktır. GCIP Türkiye Ekipleri Global Forum’da! Ulusal alanda elde ettiği başarıları uluslararası arenada da devam ettiren program kısa zamanda programın yürütüldüğü ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada girişimcilik ekosisteminde adından söz ettirmeyi başardı. Silikon Vadisi’nde yer alan program ortağımız The Cleantech Open tarafından her yıl San Francisco’da “Global Girişim Haftası (GGH)” etkinliği olarak gerçekleştirilen Global Forum, GCIP’nin uluslararası aşamasıdır. 2015 yılında GCIP 30 • Kadın Girişimciler Artıyor! GCIP genelinde İstanbul ve Anadolu takımları hem sayısal hem de nitelik bakımdan eşit başarı gösterirken, kadın girişimcilerin ve takım liderlerinin sayısı da mutluluk verici bir oranda yüksekti. Bu motivasyonla yola çıkan GCIP’nin, 2017 yılı hedeflerinden biri de başvurularda kadın girişimcilerin sayısını artırmak… Global Forum’da Ülkemizi Temsil Edin! Program Finali ve Ödüller Program sonunda birinci seçilen takım 50.000 TL olan Ulusal Birincilik Ödülü’nü, ikinci seçilen takım 25.000 TL olan İkincilik Ödülü’nü ve üçüncü seçilen takım ise 15.000 TL olan Üçüncülük Ödülü’nü almaya ve Silikon Vadisi’nde senede bir kez gerçekleştirilen Global Forum’da ülkemizi projeleri ile temsil etmeye hak kazanıyorlar. Aynı zamanda Global Forum’un sunduğu küresel yatırımcılar, iş çevreleri ve uluslararası mentorlar ile tanışma ve küresel platformda diğer ülke ekipleri ile yarışma fırsatını da yakalıyorlar. Bunların dışında başarılı takımlara Bakanlık Özel Ödülü, Kadın Girişimci Ödülü, Halkın Seçimi Ödülü, Yılın Genç Girişimcisi Ödülü, Sürdürülebilirlik ve Başarılı Mezun Ödülü gibi ödüller sunuluyor. Program hakkında ayrıntılı bilgilere www. turkey.cleantechopen.org adresinden ve 0312 298 9406 numaralı telefondan ulaşılabilir. MAYIS 2017 MAYIS 2017 MAKALE AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İNCELEMESİ Ayşe YAMAK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)* Giriş Ülkeler arasındaki gelir düzeyi ve ekonomik büyüme farklılıklarının temelinde ülkelerin sahip olduğu teknoloji, nitelikli iş gücü ve doğal kaynaklar ile ekonomik ve siyasi istikrarın yer aldığı kabul edilmektedir. Ülkeler bu farkları kapatabilmek için eğitime ayırdıkları kaynakları artırmakta, diğer ülkelerle ekonomik ve siyasi iş birliğine girmekte, teknoloji transferi içeren doğrudan yabancı yatırımlarını teşvik etmekte, kamu ve özel sektörün araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) yatırımı yapmalarını özendirmekte ve yeni doğal kaynak arayışlarını hızlandırmaktadır (Göçer, 2013a: 216).1* Yapılan son çalışmalar ülkeler arasındaki gelir ve büyüme farklarının kapatılmasında en önemli faktörlerden birinin Ar-Ge harcamaları olduğunu göstermektedir. Ar-Ge harcamaları özellikle dış ticaret kanalıyla yüksek teknolojili ürün ihracatını artırmakta, yüksek teknolojili ürünler, katma değeri Şekil 1. Katma Değer Üretimi Ülke Sıralamaları yüksek ürünlerden oluştuğundan bu Kaynak: WIPO durum ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılasını (GSYİH) artırarak ekonomik büyümeye Hakkında Kanun ile kamu politikası olarak önemli bir gösterge olarak kabul önemli katkı sağlamaktadır (Kılıç vd., uygulanmaya başlamıştır. Yaklaşık 10 yıllık edilmektedir. 2014: 116). bir süreçte yürütülen destekleme faaliyetAr-Ge harcamalarının üretime ve Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin lerinin etkilerinin incelenmesi, adı geçen dolayısıyla yüksek teknolojili ürün desteklenmesi, 2008 yılında kabul edilen Kanunun amacına ulaşıp ulaşmadığının ihracatına etkilerinin araştırıldığı 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve değerlendirilmesi noktasında son derece çalışmanın birinci bölümünde ülke Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi önem arz etmektedir. karşılaştırmalı katma değer üretimi sıralamalarına, ikinci bölümünde konu Dünya genelinde Ar-Ge harcaması * Makale; Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Behiye hakkında yapılan akademik çalışmaların değerleri, ülkelerin teknoloji geliştirmeye Canan ÜNLÜ ve Özkan ÖZKARA ile Şube Müdürü bulgularına, üçüncü bölümünde ayırdıkları payların incelenmesi açısından Filiz SAYAR AKAN’la birlikte hazırlanmıştır. 31 MAYIS 2017 MAKALE AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İNCELEMESİ Bu değerlere bakıldığında, Türkiye’nin üretim yapısının mevcudu koruduğu, bir başka deyişle yenilikçi ve yüksek teknolojiyi içeren atılımları beklentiler yönünde gerçekleştiremediği gözlemlenmektedir. Türkiye’nin üretim yapısının düşük ve orta düşük teknoloji düzeyi üzerine kurulmuş olması sebebiyle dünya sıralamasında üst sıralara yerleşemediği değerlendirilmektedir. Ayrıca bu alanlarda yapılan Ar-Ge 1. Ülke Karşılaştırmalı Katma Değer harcamalarının ülke ekonomisine Üretimi Sıralamaları ihracat yönlü pozitif katkı sağlamadığı McKinsy tarafından yapılan bir araştırmada (Manufacturing the Future: The görülmektedir. Next Era of Global Growth and Innovation, 2. Literatür 2012) üretilen katma değer açısından 1980’de liste dışında olan Türkiye, dünyada Ekonomilerde Ar-Ge harcamaları teknoloji geliştirmede önemli bir araç 1990’da 13’üncü, 2000 yılında ise 15’nci iken 2010 yılında tekrar liste dışına çıkmış olarak kullanılmaktadır. Literatürde bu ilişkilerin incelenmesine yönelik birçok bulunmaktadır. çalışma bulunmaktadır. Çalışmalarda McKinsey Raporu’nda yer alan sıralamaya Ar-Ge harcamaları ile inovatif politikalar göre, yazılım ve elektronik teknolojileriyle arasında pozitif korelasyon olduğu gözlemlenmiştir. bu teknolojilerin geliştirilmesine yönelik Ar-Ge harcaması, patent başvurusu ve yüksek teknolojili ürün ihracatının yıllar ve seçilmiş ülkeler özelindeki mevcut duruma, dördüncü bölümünde Ar-Ge harcaması-patent başvurusu, Ar-Ge harcaması-yüksek teknolojili ürün ihracatı ilişkilerinin analizine ve son bölümünde ise sonuç, değerlendirme ve önerilere yer verilmiştir. yatırım ve Ar-Ge harcaması yapılan Çin, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkelerin üretimlerindeki katma değerin yıllar içerisinde yükseldiği görülmektedir. Dünya Bankası verilerine göre ise Türkiye sanayisinin katma değerinin cari fiyatlarla ve 2010 yılı sabit fiyatlarıyla belirli yıllardaki dünya sıralaması Tablo 1’de gösterildiği gibidir. Alagöz ve Akar (2016) tarafından yapılan çalışmada, E7 ülkelerinin (Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Meksika, Rusya ve Türkiye) Ar-Ge harcamalarıyla yüksek teknolojili ürün ihracatı arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Çalışmada, bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve küresel rekabet avantajının sağlanmasında yüksek teknolojili sektörlere sahip olma ve yüksek katma Tablo 1. Türkiye Sanayinin Katma Değer Üretimi Dünya Sıralaması Türkiye Sanayinin Katma Değer Üretimi Dünya Sıralaması-2010 yılı Sabit Fiyatlarıyla Dünya Sıralaması 1990 2000 2010 2014 21 23 21 19 Türkiye Sanayinin Katma Değer Üretimi Dünya Sıralaması-Cari Fiyatlar Dünya Sıralaması 1990 19 2000 2010 2014 18 20 18 Kaynak: Dünya Bankası 32 değer üretme kabiliyetinin en önemli faktörlerden biri olduğu vurgulanarak, Çin’in Ar-Ge harcamaları için ayırdığı payı ve yüksek teknolojili ürün ihracatının diğer ülkelere göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Ülkelerin kendileri ile gelişmiş ülkeler arasındaki uçurumu kapatabilmesi ve aynı küresel alanda ses çıkarabilmesi için yüksek katma değerli ürünler üretmesi gerektiği, inovasyonun ekonomik kalkınmada kilit rol oynadığı belirtilmiştir. 1996-2011 döneminde G-8 ülkelerinde Ar-Ge harcamaları ile yüksek teknolojili ürün ihracatı arasındaki ilişkiyi panel veri analiziyle inceleyen Kılıç vd. (2014) çalışmalarında, Ar-Ge harcamaları ve reel efektif döviz kurunun, yüksek teknolojili ürün ihracatı üzerinde pozitif etkiye sahip olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Ar-Ge harcamaları ile yüksek teknolojili ürün ihracatı ve Ar-Ge harcamaları ile reel efektif döviz kuru arasında iki yönlü nedensellik, yüksek teknolojili ürün ihracatından reel efektif döviz kuruna doğru ise tek yönlü bir nedensellik olduğunu tespit etmişlerdir. Moiseeva ve Mazol (2013) tarafından yapılan ve kamu ve özel Ar-Ge harcamalarının payıyla ulusal Ar-Ge sektörünün etkinliği arasındaki ilişkiyi araştıran bir başka çalışmada ise belirli harcama düzeyini karşılamak yerine ArGe harcamalarında etkinliği artırmaya odaklanmanın önemli olduğu, Ar-Ge yatırım politikasının verimliliği ve rekabet gücünün, Ar-Ge finansmanında özel sektörün payının %70-80’e çıkarılarak sağlanabileceği, Ar-Ge harcamalarının kamu harcamaları içerisindeki payının %15-20 seviyesinde korunması ve aynı zamanda kamu Ar-Ge fonlarının tahsisinde esneklik sağlanmasının sürdürülmesi gerektiği, ülkelerin ana araştırma alanına yoğunlaşması ve bu şekilde Ar-Ge yatırımlarının diğer alanlarını hızlandırması gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır. MAYIS 2017 Sa (2014) tarafından Ar-Ge harcamalarının araştırma yayınları, patentler ve Avrupa ülkeleri arasındaki yüksek teknolojili ürün ihracatları üzerindeki etkisi karşılaştırılmıştır. 47 Avrupa ülkesinin incelendiği çalışmada, Ar-Ge ile üniversite sayısı, endekslenmiş dergiler, yüksek teknolojili ürün ihracatı ve patent sayısı, çeşitli bilim ve sosyal bilimler konularında yayınlanan belgelerin sayısı arasında pozitif bir korelasyon olduğu, patent başvurusu ile yüksek teknolojili ürün ihracatı arasında pozitif bir ilişki bulunduğu ancak kişi başına GSYİH ile araştırma sonuçları arasında bir ilişki olmadığını belirtmiştir. İnovasyon performansının bazı göstergeleriyle yüksek teknolojili ürün ihracatının hacmi ve performans arasındaki ilişkiyi ekonometrik analizle inceleyen Sandu ve Ciocanel (2014) çalışmasında, kamu ve özel sektör ArGe harcamaları ve insan kaynaklarının, AB ülkelerinde yüksek teknolojili ürün ihracatının artması için önemli nedensel faktörler olduğunu ve ülke düzeyinde spesifik değişiklikler gösterdiğini belirtmiştir. Ar-Ge harcamalarının toplam hacmi ile yüksek teknolojili ürün ihracat hacmi arasında pozitif bir korelasyon olduğunu ve ülkeler arasında değişkenlik gösterdiğini vurgulamıştır. Ayrıca ArGe harcamalarının yüksek teknolojili ürün ihracatına etkisinin, kamu Ar-Ge harcamalarından daha güçlü olduğu vurgulanmıştır. Patent başvuruları, Ar-Ge harcamaları ve yüksek teknolojili ürün ihracatı arasındaki ilişkileri 62 ülke kapsamında inceleyen Soybilgen (2013) çalışmasında, Türkiye’de, yapılan her milyon Dolarlık Ar-Ge harcaması başına, diğer ülkelere kıyasla daha az patent başvurusu ve daha az yüksek teknolojili ürün ihracatı yapıldığını, Ar-Ge harcamalarının diğer ülkeler kadar başarılı bir şekilde son ürüne çevrilemediğini, Ar-Ge harcamaları artmaya devam ettikçe, daha fazla patent başvurusu ve yüksek teknolojili ürün ihracatı yapılacağını, ancak birim harcama başına başvuru sayısının ve yüksek teknolojili ürün ihracatının artırılması için kalitenin artırılması gerektiğini vurgulamıştır. 3. Ar-Ge Harcamaları, Patent Başvurusu ve Yüksek Teknoloji İhracatı Türkiye’de 2016 yılında 142,6 milyar Dolar ihracat gerçekleştirilmiştir. İmalat sanayi 133,7 milyar Dolar ile toplam ihracattan %93,6 pay almıştır. İhracatın lokomotif sektörü pozisyonunda olan imalat sanayi sektörü, Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşılması noktasında sahip olduğu üretim kabiliyetiyle önemli bir araçtır. Diğer taraftan imalat sanayi ihracatı kadar, ihracatın teknoloji düzeyi de ekonomiye kazandırılan katma değerin ölçülmesinde önemli bir göstergedir. Teknoloji düzeyine bakıldığında, 2016 yılı imalat sanayi ihracatının %35,1’inin düşük, %28,3’ünün orta-düşük, %33,1’inin orta-yüksek ve sadece %3,5’inin yüksek teknolojili ürünlerden oluştuğu görülmektedir. TÜİK’ten alınan verilere göre imalat sanayi ihracatı 2003 yılında 44,4 milyar Dolar ile toplam ihracattan %93,9 pay alırken, 2016 yılında 133,7 milyar Dolar ile %93,6 oranında pay almıştır. Buna Tablo 2. İmalat Sanayi İhracatı Teknoloji Düzeyi (%) İmalat Sanayi İhracatı Teknoloji Düzeyi (%) 2003 2009 2016 Düşük 44,9 31,7 35,1 Orta Düşük 22,6 34,4 28,3 Orta Yüksek 26,0 30,4 33,1 Yüksek 6,5 3,5 3,5 Toplam 100 100 100 Kaynak: TÜİK Şekil 2. Teknoloji Düzeyine Göre İmalat Sanayi İhracatı (Milyar Dolar) Kaynak: TÜİK 33 MAYIS 2017 MAKALE AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İNCELEMESİ Şekil 3. Seçilmiş Bazı Ülke/Ülke Grupları R&D/GDP Oranı (%) Kaynak: Dünya Bankası göre 2003 yılında %6,5 pay ile 2,9 milyar Dolar düzeyinde gerçekleşen yüksek teknoloji ihracatı, 2016 yılına gelindiğinde %3,5 pay ile 4,7 milyar Dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Ülkeler ihracatlarının teknoloji düzeyini artırmada Ar-Ge harcamalarına GSYİH’den önemli bir pay ayırmaktadır. Buna göre 2014 yılı itibarıyla Ar-Ge harcamalarının tutarı Çin’de 398 milyar Dolar, Kore’de 72 milyar Dolar, Rusya’da 39 milyar Dolar, Tayvan’da 32 milyar Dolar ve Türkiye’de ise 15 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranı incelendiğinde ise, Güney Kore %4,3’lük oran ile diğer ülkelerden ayrışmaktadır. Söz konusu oran Tayvan’da yükseliş eğilimi sergilemekte olup %3 düzeyindedir. AB’de ise bu oranın nispeten yatay seyrettiği görülmektedir. 34 Şekil 4. Türkiye Ar-Ge Harcamalarının GSYH’ye Oranı Kaynak: TÜİK MAYIS 2017 Şekil 5. Harcamayı Yapan Birime Göre Ar-Ge Harcaması (Milyon TL) Kaynak: TÜİK Türkiye’de ise Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranı, 2006 yılında %0,58 iken 2015 yılı itibarıyla %1,06 seviyesinin üzerine yükselmiş olmakla birlikte halen diğer ülkelere kıyasla oldukça düşük ve %2,38 olan OECD ortalamasının altındadır. Türkiye’nin gayri safi yurt içi Ar-Ge harcaması, 2006-2015 döneminde 4,40 milyar TL’den 20,62 milyar TL’ye yükselmiştir. Ar-Ge harcamalarının finans kaynağını ortaya koyan grafikte, Ar-Ge’ye ayrılan kaynağın 10.309 milyon TL ile en fazla ticari kesim tarafından yapıldığı görülmektedir. Gayri safi yurt içi Ar-Ge harcamalarında ticari kesim %50 ile en Şekil 6. Harcamayı Yapan Birime Göre Ar-Ge Harcamaları (%) Kaynak: TÜİK 35 MAYIS 2017 MAKALE AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İNCELEMESİ büyük paya sahip olurken bunu %39,7 ile yükseköğretim kesimi ve %10,3 ile kamu kesimi takip etmektedir. Bir ülke için Ar-Ge’ye harcanan paranın miktarı kadar, Ar-Ge harcamalarını yapan birim kompozisyonu da önemlidir. 2014 yılında AB’deki Ar-Ge harcamalarının %63,9’nu özel sektör, %12,2’ini kamu sektörü, %23,2’ini ise yükseköğretim kurumları gerçekleştirmiştir. Türkiye’de ise bu paylar sırasıyla %49,8, %9,7 ve %40,5’dir. Şekil 7. Ar-Ge Personeli Kaynak: OECD Şekil 6’da Türkiye’de 2006-2015 yılları arasında harcama yapan birimlerin Ar-Ge harcamalarındaki payları gösterilmiştir. Özel sektörün Ar-Ge harcamalarındaki payı 2009 kriz yılı sayılmazsa 2006 yılından beri düzenli bir biçimde artmaktadır. Buna rağmen Türkiye’deki özel sektörün Ar-Ge harcamasındaki payı hala AB’nin oldukça gerisindedir. Diğer taraftan Ar-Ge açısından beşeri sermaye birikimi önem taşıyan bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Çin’de Ar-Ge faaliyetinde bulunan araştırmacı sayısı 3 milyon kişinin üzerinde seyretmektedir. Rusya’nın da azalmakla birlikte önemli seviyede araştırmacı kapasitesine sahip olduğu görülmektedir (Şekil 7). Patent başvuruları ve üniversite yayın sayısı da ülkelerin teknolojik gelişmişlikleri hakkında bilgi veren diğer göstergeler arasında yer almaktadır. Şekil 8. Patent Başvuruları-Üniversite Yayın Sayısı Kaynak: TPE, TÜBİTAK ULAKBİM 36 Üniversite yayın sayısı ile patent başvuruları arasında %97 oranında yüksek korelasyon bulunmaktadır. MAYIS 2017 Şekil 9. Teknoloji Gruplarına Göre Patent Yayınlarının Dağılım (2011) (%)¹ Kaynak: WIPO, Betam Hesaplamaları Üniversite yayın sayısı artış eğimi patent başvurularının artış eğiminin yaklaşık iki katı oranında gerçekleşmiştir. Patent başvurularının niceliği kadar2 niteliği de önemlidir. Eğer patent başvuruları düşük teknoloji grubundaki ürünler için yapılıyorsa bu ülke ekonomisine yüksek teknoloji grubundaki patentler kadar katkı sağlamayacaktır. Patent başvurularının kompozisyonu 1-Elektrik mühendisliği teknoloji grubu elektrikli aletler, görsel ve işitsel teknoloji, telekomünikasyon ve iletişim teknolojileri, bilgisayar teknolojileri, yarı iletkenler gibi teknolojileri içeriyor. -Enstrümanlar teknoloji grubu optikler, ölçüm, biyolojik maddelerin analizi ve kontrol teknolojilerini içeriyor. -Kimya teknoloji grubu tıbbi teknolojileri, biyoteknoloji, kimya mühendisliği, besin kimyası, yüzey teknolojisi ve ilaç teknolojileri gibi teknolojileri içeriyor. -Makine mühendisliği teknoloji grubu mekanik aletler, motorlar, pompalar, türbinler, tekstil ve kâğıt makineleri gibi teknolojileri içeriyor. -Diğer alanlar teknoloji grubu mobilya, inşaat mühendisliği ve diğer alanların içine girmeyen teknolojileri içeriyor. hakkında yapılan analizlerde WIPO tarafından benimsenen 5 teknolojik (Elektrik Mühendisliği, Enstrümanlar, Kimya, Makine Mühendisliği ve Diğer Alanlar) sınıflandırmaya başvurulmaktadır (Soybilgen, 2013:3). Bilim ve teknolojiyi, ekonomik ve sosyal faydaya dönüştürmeye yönelik gerekli araç ve kurumlar sistematiğinde önemli gelişmeler kaydedilmiş ve Ar-Ge’ye ayrılan mali ve beşeri kaynaklar artırılmıştır. Ancak, Ar-Ge için ayrılan kaynak ve girdilerdeki artışa rağmen patent ve ticarileştirme hususlarında ilerleme ihtiyacı sürmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2013). Zira ticarileşen patent sayısının toplam patent sayısı içindeki payının oldukça düşük seviyelerde gerçekleşmesi ülkemizin bilimsel bilgi üretme yeteneğini ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürmekte tam olarak başarılı olamadığını ve Ulusal Yenilik (İnovasyon) Sistemine işlerlik kazandıramadığını göstermektedir (TÜBİTAK, 2004). Diğer taraftan gelişmiş ülke/ülke grupları ile karşılaştırma yapmak amacıyla seçilmiş ülke/ülke grupları bazında yapılan Ar-Ge harcamalarının, patent başvuru sayısı, yüksek teknolojili ürün ihracatı ve Ar-Ge harcaması/GSYİH (%) oranları Tablo 4’te gösterilmiştir. Tablo 3. Ticarileşmeye İlişkin Göstergeler Ticarileşmeye İlişkin Göstergeler Lisanslanan Yerli Patent Sayısı Lisanslanan Yerli Patent Sayısının Toplam Patent Sayısı İçindeki Oranı (%) 2011 2012 2013 2014 2015 4 3 4 2 1 0,5 0,3 0,3 0,2 0,1 Kaynak: BTYK 29. Toplantı Hazırlık Notları 37 MAYIS 2017 MAKALE AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İNCELEMESİ Tablo 4. Seçilmiş Bazı Ülke/Ülke Grupları Ar-Ge Harcaması, Patent Başvuru Sayısı, Yüksek Teknoloji İhracatı ve Ar-Ge Harcaması/GSYİH Oranları Ar-Ge Harc. (Milyon $) (2005-2014 ortalaması) Patent Başvuru Sayısı (2005-2014 ortalaması) Yüksek Tekn. İhracatı (Milyon $) (2005-2014 ortalaması) AB 304.728 135.612 605.227 1,80 2,03 ABD 360.731 487.232 172.524 2,55 2,73 Almanya 86.978 61.296 168.516 2,46 2,83 Çin Ülke 210.357 455.711 392.906 1,13 2,01 İsrail 9.141 7.029 7.368 3,90 4,09 Kore 51.230 178.656 110.078 2,35 4,15 OECD 996.931 1.269.976 1.124.059 2,25 2,42 Polonya 5.599 3.878 7.496 0,54 0,87 Singapur 7.485 9.543 120.034 2,03 2,00 Türkiye 9.615 3.142 1.698 0,48 0,94 Kaynak: Dünya Bankası, WIPO, OECD. Ar-Ge harcaması/GSYİH (%) verisi için seçili ülke/ülke gruplarının ortak son yıl verisi kullanılmıştır. Şekil 10. Patent başvuruları ve Ar-Ge Harcamaları (2005-2014 ortalaması) Kaynak: Dünya Bankası, SGM Hesaplamaları 38 Ar-Ge Harc/GSYİH Ar-Ge Harc/GSYİH (%) (2003) (%) (2013) Tablo 4’teki son on yıl ortalamalarına göre yapılan Ar-Ge harcamaları ve yüksek teknolojili ürün ihracatı verileri incelendiğinde Polonya, Singapur, İsrail ve Türkiye’nin mukayesesi dikkat çekmektedir. Bu ülkelerde tutar bazında yaklaşık eşit veya daha düşük düzeyde Ar-Ge harcaması yapılmasına rağmen Türkiye’den daha fazla yüksek teknolojili ürün ihracatı gerçekleştirildiği göze çarpmaktadır. Bu da yapılan Ar-Ge harcamasının niteliğinin ve verimliliğinin ölçülmesinin önemini gözler önüne sermektedir. MAYIS 2017 teknoloji ihracatı ve patent başvurularında sınırlı da olsa bir artış yaratmıştır. Bununla birlikte Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşılması noktasında gerçekleşen performans beklentilerini karşılamamaktadır. Bilim ve teknolojiyi, ekonomik ve sosyal faydaya dönüştürmeye yönelik gerekli araç ve kurumlar sistematiğinde önemli gelişmeler kaydedilmiş ve Ar-Ge’ye ayrılan mali ve beşeri kaynaklar artırılmıştır. Ancak, Ar-Ge için ayrılan kaynak ve girdilerdeki artışa rağmen patent ve ticarileştirme Şekil 11. Yüksek Teknolojili Ürün İhracatı ve Ar-Ge Harcamaları (2005-2014 ortalaması) hususlarında ilerleme Kaynak: Dünya Bankası, SGM Hesaplamaları ihtiyacı sürmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2013). Zira ticarileşen patent sayısının yapmıştır. Türkiye de regresyon çizgisinin 4. İnceleme toplam patent sayısı içindeki payının altında kalan ülkelerden biri olarak Soybilgen (2013) çalışmasındaki oldukça düşük seviyelerde gerçekleşmesi görülmektedir. metodoloji kullanılarak 42 ülke için ülkemizin bilimsel bilgi üretme yeteneğini 2005-2014 yılları arasında Ar-Ge ekonomik ve toplumsal faydaya Yüksek teknolojili ürün ihracatı ile harcamaları ile patent başvuruları dönüştürmekte tam olarak başarılı Ar-Ge harcaması arasındaki ilişkisi ortalama değerler bulunarak veriler ve olamadığını ve Ulusal Yenilik (İnovasyon) incelendiğinde de benzer bir durum grafik oluşturulmuştur. Dünya Bankası ve Sistemine işlerlik kazandıramadığını görülmektedir. Türkiye yine birim ArUluslararası Patent Enstitüsü’nden temin göstermektedir (TÜBİTAK, 2004). Ge harcaması başına yapılan yüksek edilen verilerin durağanlaştırma amacıyla teknolojili ürün ihracatında ortalamanın logaritmik dönüşümü yapılmıştır. Açıklanan istatistiklere göre 2003 yılında oldukça altında yer almıştır. Türkiye’nin Ar-Ge harcamaları GSYİH’nin Grafikte görüldüğü üzere Ar-Ge %0,48’ine karşılık gelirken, 2015 yılında Sonuç, Değerlendirme ve Öneriler harcamaları ve patent başvuruları bu oran %1,06’ya çıkmıştır. Türkiye’de Türkiye 2008 yılında yürürlüğe konulan arasında doğrusal ve güçlü bir ilişki yerleşiklerin yaptığı patent başvuruları ise 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve bulunmaktadır. Yapılan Ar-Ge harcaması 2003 yılında 657 iken, 2011 yılında 5283’e arttıkça patent başvuru sayısı artmaktadır. Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi çıkmış bulunmaktadır (WIPO). Hakkında Kanun ile Ar-Ge faaliyetlerinin Regresyon çizgisinin altında kalan desteklenmesi uygulamalarını ülkeler ortalama olarak diğer ülkelere Açıklanan istatistiklere dayanarak, hızlandırmıştır. Yaklaşık on yıllık bir kıyasla yaptıkları birim Ar-Ge harcaması gerek Ar-Ge faaliyetlerinde gerekse süreçte yapılan Ar-Ge faaliyetleri ileri başına daha az patent başvurusu patent başvurusu alanında nicelik 39 MAYIS 2017 MAKALE AR-GE HARCAMALARININ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN İHRACATI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İNCELEMESİ hızlı bir şekilde artarken, yüksek teknolojili ürün ihracatında beklenen artış görülememektedir. Bunun nedenleri incelendiğinde öncelikle Ar-Ge harcamalarını yapan birimlerin taşıdığı önem ortaya çıkmaktadır. 2012 yılı verilerine göre Ar-Ge harcamalarının %45’i özel sektör, %11’i kamu, %44’ü ise yükseköğretim kurumları tarafından yapılmıştır. AB’de ise bu oranlar sırasıyla %63, %13 ve %24’tür (Soybilgen, 2013). Literatürde yer alan bulgulara göre özel sektörün Ar-Ge harcaması içerisindeki payının artırılması önem arz etmektedir. Türkiye’de yapılan Ar-Ge harcamalarına ilişkin istatistikler Türkiye İstatistik Kurumu tarafından periyodik olarak açıklanmaktadır. Her ne kadar bu istatistikler harcamaların yıllar, yapan birimler ve sektörleri vb. detaylarda bilgi sağlasa da, Ar-Ge harcamasının gerek üretime dönüşmesi (ticarileşme) gerekse bu dönüşümün analizi noktasında daha fazla çalışma yapılması gerektiği benzer pozisyonlardan kalkışa geçen ülkelerle yapılan mukayesede açıkça görülmektedir. Ar-Ge harcamasının verimliliğinin artırılması için bir diğer yaklaşımda ise rekabetçiliğin Ar-Ge harcamaları politikası kullanılarak doğrudan yabancı yatırım temelli geliştirilmesi gerektiği belirtilmektedir (McKinsy, 2003). Diğer taraftan patent başvurularının ağırlıklı olarak yüksek teknoloji yerine düşük teknoloji gerektiren sektörlerde oluştuğu gözlenmektedir. Ar-Ge harcamalarında özel sektörün 40 payının artırılmasının patent başvuru alanlarının niteliğinin geliştirilmesine katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan Uzak Doğu ülkelerindeki uygulamalara benzer şekilde sanayide tersine mühendislik, bir nevi yaparak öğrenme, uygulamalarının geliştirilmesinin beşeri sermayenin artırılmasına katkı sağlayarak patent başvurularının niteliklerinde de artış yaratabileceği düşünülmektedir. Bunun yanında; kamu tedarikinde orta ve yüksek teknolojili ürünlere sağlanan zorunlu fiyat avantajı uygulamasına ilaveten, yine bu ürün gruplarının tedarikinde uygulanmak üzere patent başvurularının da değerlendirmeye alınmasının, tersine beyin göçü desteği programının sonuçlarının izlenmesinin patent başvurusu niteliğini artıracağı düşünülmektedir. Kaynakça • Alagöz M., Akar G., Akar T. (2016), “High Technology Export And R&D Expenditures A Study For E7 Countries”, International Journal of Economics, Commerce and Management, Vol. IV, Issue 11, November, 2016 • Göçer, İ. (2013), “Ar-Ge Harcamalarının Yüksek Teknolojili Ürün ihracatı, Dış Ticaret Dengesi ve Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkileri”, Maliye Dergisi, 165, ss.215–240. • Kılıç, C., Bayar, Y., Özekicioğlu, H. (2014), “Araştırma Geliştirme Harcamalarının Yüksek Teknoloji Ürün İhracatı Üzerindeki Etkisi: G–8 Ülkeleri İçin Bir Panel Veri Analizi”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 44, Temmuz-Aralık 2014 ss. 115-130. • Kalkınma Bakanlığı, (2013), 10. Kalkınma Planı (2014-2018), Ankara: Kalkınma Bakanlığı Yayını. • Meo, S.S., Usmani, A.M. (2014), “Impact of R&D expenditures on research publications, patents and high-tech exports among european countries”, Eur Rev Med Pharmacol Sci, 18 (1): 1-9. • McKinsy (2003), “Turkey: Making the productivity and growth breakthrough” http:// www.mckinsey.com/global-themes/europe/ turkey-making-the-productivity-and-growthbreakthrough (erişim tarihi: 08/02/2017) • Moiseeva O., Mazol S. (2013), How to Make High-tech Industry Highly Developed? Effective Model of National R&D Investment Policy, Proceedings of the 9th International Conference on ICT in Education, Research and Industrial Applications, Integration, Harmonization and Knowledge Transfer, Kherson, Ukraine, June 19-22, 2013, pp. 366-373. • Sa M., Am U. (2014), “Impact of R&D expenditures on research publications, patents and high-tech exports among European countries”, Eur Rev Med Pharmacol Sci. 2014;18(1):1-9). • Sandu, S., Cıocanel, B. (2014), “Impact of R&D and Innovation on High-tech Export”, Procedia Economics and Finance, 15:80-90. • Soybilgen, B. (2013), “Türkiye’de İnovasyon: Nicelik Var Nitelik Yok”, BETAM Araştırma Notu 13/158. • Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, (2004), Vizyon 2023 projesi / Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları / Strateji Belgesi (Versiyon 19), Ankara: TÜBİTAK Yayınları. MAYIS 2017 MAYIS 2017 DOSYA IV. SANAYİ DEVRİMİ ÜLKE İNCELEMELERİ* AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD), sanayinin dönüşümüne ilişkin faaliyetler “ileri imalat (advanced manufacturing)” adı altında ve Ulusal İmalat İnovasyon Ağı (National Network for Manufacturing Innovation-NNMI) Programı kapsamında yürütülmektedir. Söz konusu Program kapsamında, hâlihazırda beş adet İmalat İnovasyon Enstitüsü faaliyet göstermekte olup 300’den fazla şirket ve üniversite bu enstitüler bünyesinde ağın üyesi durumundadır. Ağ kapsamındaki her bir enstitü için beş yıldan yedi yıla kadar uzanan sürelerle 70-120 milyon Dolar Federal yatırım yapılmıştır. Şimdiye kadar bu alanda gerçekleştirilen özel sektör finansmanı ise toplam 481 milyon Dolar’dır. Tarihsel Süreç İmalat sanayi, ABD ekonomisinde her zaman önemli bir rol oynamıştır. Her ne kadar Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın yalnızca %12’sini oluşturuyor olsa da imalat, özel sektör araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarının üçte ikisinden fazlasına, ülkenin toplam Ar-Ge personelinin üçte ikisine, alınan patentlerin büyük çoğunluğuna ve ABD ihracatının çoğunluğuna tekabül etmektedir. İmalat aynı zamanda, ulusal ve yerel olarak ekonomide bir çarpan etkisine sahiptir: Her bir imalat işi, imalat dışında 1.6 işi daha desteklemektedir. Bu etki, ileri imalat söz konusu olduğunda daha da büyüktür: Her bir ileri imalat * “IV. Sanayi Devrimi Ülke İncelemeleri” dosyası BSTB Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce Aralık 2016’da hazırlanan aynı başlıklı rapordan derlenmiştir. çalışanı, ulusal olarak ilave beş işi daha desteklemektedir. ABD, uzun bir süredir temel araştırma alanında küresel lider olarak bir üne sahip olsa da, araştırma bulgularının büyük çoğunluğu henüz imalat ürünlerine aktarılamamıştı. Temel araştırma ve üretim arasındaki engeller, şirketlerin yeni imalat süreçleri ve yeni ürünler geliştirme kabiliyetlerine ket vurmaktaydı. Dolayısıyla ileri imalatın ABD ekonomisi için öneminin fark edilmesiyle, Başkan’ın Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi (President’s Council of Advisors on Science and Technology-PCAST) tarafından 2011 yılında “İleri İmalatta Amerika Liderliğinin Sağlanması” başlıklı bir rapor hazırlanarak, ABD Başkanı’na sunulmuştur. Söz konusu raporda, ABD imalat sanayisinin milli gelir içerisindeki payının 1970’lerden itibaren ciddi oranda azaldığı, ABD’nin Ar-Ge’nin imalat sektörüyle bağlantısının kurulması noktasında Japonya ve Almanya gibi diğer yüksek ücretli ülkelerin gerisinde kaldığı ve bu nedenle ABD’nin imalattaki tarihi liderliğinin risk altında olduğu belirtilerek, birtakım çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Raporda, ileri imalat; a) bilginin, otomasyonun, hesaplamanın, yazılımın, algılamanın ve ağ kurmanın 41 MAYIS 2017 DOSYA IV. SANAYİ DEVRİMİ ÜLKE İNCELEMELERİ kullanımına ve koordinasyonuna bağlı olan ve/veya b) nanoteknoloji, kimya ve biyoloji gibi fiziki ve biyolojik bilimler tarafından devreye sokulmuş en yeni malzemelerden ve yeni ortaya çıkan yeteneklerden istifade eden faaliyetler ailesi olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, hem mevcut ürünleri yeni yöntemlerle imal etmenin yollarını hem de yeni gelişen ileri teknolojilerden dolayı ortaya çıkan yeni ürünlerin imalatını kapsamaktadır. Bu çerçevede ülkenin sadece belirli şirketler ve sektörler üzerine odaklanan bir sanayi politikasına değil, ileri imalatta inovasyonu destekleyecek bir stratejiye, diğer bir deyişle bir inovasyon politikasına ihtiyaç duyduğu ifade edilmiştir. Bunun üzerine 2011 yılında Federal Hükümet tarafından yüksek kaliteli imalat işleri yaratmak ve ABD’nin küresel rekabetçiliğini artırmak üzere potansiyeli olan ve yeni ortaya çıkan teknolojilerin belirlenmesi amacıyla sanayiyi, üniversiteleri, Federal Hükümeti ve diğer paydaşları bir araya getiren ulusal bir girişim olarak, İleri İmalat Ortaklığı (Advanced Manufacturing Partnership-AMP) başlatılmıştır. AMP Yönlendirme Komitesi’nin 2012 yılında yayımlamış olduğu “İleri İmalatta Yurt İçi Rekabet Avantajını Yakalama” başlıklı raporda, ABD’nin imalat rekabetçiliğini geliştirmek üzere Şekil 1. Enstitü Ekosistemi - Temel Paydaş Grupları ve Bunların Bağlantıları 42 MAYIS 2017 birtakım önerilerde bulunulmuştur. Raporda getirilen öneriler, temel olarak şu üçayak altında şekillendirilmiştir: a) inovasyonun etkinleştirilmesi, b) yetenek/ iş gücü arzının sağlamlaştırılması ve c) iş ortamının iyileştirilmesi. Bunun yanı sıra kilit öneme sahip önerilerden biri, ileri imalat teknolojilerinde bölgesel ekosistemlerin yaygınlaştırılması amacıyla kamu-özel ortaklıkları şeklinde “ulusal imalat inovasyon enstitüleri ağı” kurulması olmuştur. Bu kapsamda, Başkan’ın isteği üzerine ve mevcut yetkili makamlar kullanılarak, 2012 yılında, ABD Savunma Bakanlığı (Department of Defense-DoD) öncü finansman kurum olmak üzere pilot bir imalat inovasyon enstitüsü kurulmuştur. Eklemeli (katmanlı) imalat/3 boyutlu baskı üzerine odaklanan “Ulusal Eklemeli (Katmanlı) İmalat İnovasyon Enstitüsü”, bir diğer adıyla America Makes, Ohio’da kurulmuş olup başlangıçta 40 üye şirket, 9 üniversite, 5 ön lisans üniversitesi ve 11 adet kâr amacı gütmeyen kuruluştan oluşan bir kamu-özel ortaklığıdır. 2014 ve 2015 yıllarında, DoD ve ABD Enerji Bakanlığı’nın (Department of EnergyDoE) finansmanlarıyla, ilave enstitüler açılmıştır. Bunlardan 2014 yılında; - Gelişmiş hafif ve modern metal imalatı kabiliyetlerinin geliştirilmesini ve dönüşümünü kolaylaştırmak üzerine odaklanan ve 36 şirket, 12 üniversite ve 18 diğer kuruluşun üyeliğiyle oluşan “Hafif ve Modern Metaller İmalat Enstitüsü (daha sonra LIFT olarak anılmaya başlanmıştır) Detroit’te kurulmuştur. Aralık 2014’te, ABD Kongresi tarafından çıkarılan “Amerikan İmalatını ve İnovasyonunu Canlandırma Yasası (Revitalize American Manufacturing and Innovation Act-RAMI)” ile ABD Ticaret Bakanlığı (Department of CommerceDoC) ve Yönetim (The Administration), Ulusal İmalat İnovasyon Ağı Programı’nı kurmakla görevlendirilmiştir. Bu kapsamda NNMI, her biri belirli ve gelecek vadeden ileri imalat teknolojisi alanına odaklanmış imalat inovasyon enstitülerinden oluşan güçlü bir ağ yaratılması yoluyla, ABD imalat sanayisinin rekabetçiliğini ve verimliliğini artırmak amacıyla kamu ve özel yatırımların koordinasyonunu sağlamak üzere kurulmuş bir ABD Federal Hükümeti programıdır. Söz konusu ağa 2015 yılında; - Yeni nesil enerji tasarruflu, yüksek güçlü - Liflerle güçlendirilmiş polimer kompogeniş bant aralıklı yarı iletken tabanlı zitler üzerine faaliyet gösteren “Gelişmiş elektronik çipler ve aygıtlar üzerine Kompozitler İmalat İnovasyon Enstitüsü odaklanan ve 18 şirket ile 7 üniversite (IACMI)”, ve ulusal laboratuvarın üyeliğiyle oluşan “Yeni Nesil Güç Elektroniği İmalat - Entegre foton imalatı üzerine faaliyet İnovasyon Enstitüsü” (daha sonra Power gösteren “Amerikan Entegre Foton İmaAmerica olarak anılmaya başlanmıştır) latı Enstitüsü (AIM Photonics)”, North Carolina’da, - İnce esnek elektronik aygıtlar ve sensör- Dijital imalat ve tasarım teknolojilerinin ler üzerine faaliyet gösteren “Amerika geliştirilmesini ve ticarileştirilmesini Esnek Hibrit Elektronik İmalat İnovasyon hızlandırmaya odaklanan ve 41 şirket, Enstitüsü (NetFlex)” de dâhil edilmiştir. 23 üniversite ve ulusal laboratuvar ve 9 diğer kuruluşun üyeliğiyle oluşan “Dijital Bunların yanı sıra, “Devrimsel Lifler ve Tekstil Ürünleri İmalat İnovasyon İmalat ve Tasarım İnovasyon Enstitüsü Enstitüsü”nün 2016 Mali Yılı içerisinde (DMDII)” Chicago’da, ağa katılması beklenmekte olup “Akıllı İmalat: İmalat İçin Gelişmiş Sensörler, Denetim/Kontrol Sistemleri, Platformlar ve Modelleme İmalat İnovasyon Enstitüsü”nün ağa katılımı için de başvuruda bulunulmuştur. Aktörler NNMI Programı’nda paydaş olarak yer alan Federal Bakanlıklar ve kurumlar şu şekildedir: - Savunma Bakanlığı (DoD), - Enerji Bakanlığı (DoE), - Ticaret Bakanlığı (DoC), - Tarım Bakanlığı (USDA), - Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST), - Eğitim Bakanlığı (DoEd), - Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi (NASA), - Ulusal Bilim Vakfı (NSF), - Federal Havacılık İdaresi (FAA), - Gıda ve İlaç İdaresi (FDA). Hedefler ve Eylemler 2016 yılında yayımlanmış olan NNMI Programı Stratejik Planı’nın dört temel hedefi şunlardır: • Hedef 1: ABD imalatının rekabetçiliğini artırmak. • Hedef 2: Yenilikçi teknolojilerin ölçeklenebilir, uygun maliyetli ve yüksek performanslı yurt içi imalat kapasitesine dönüşmesini kolaylaştırmak. • Hedef 3: İleri imalat iş gücünün geliştirilmesini hızlandırmak. • Hedef 4: Enstitülerin istikrarlı ve sürdürülebilir hale gelmesine yardımcı olacak iş modellerini desteklemek. Bu kapsamda NNMI Programı’nın, bünyesindeki enstitülere önerdiği ekosistem Şekil 1’de gösterilmektedir. 43 MAYIS 2017 DOSYA IV. SANAYİ DEVRİMİ ÜLKE İNCELEMELERİ Öncelikli Sektörler - Yüksek değerli rulodan ruloya imalat, Değerlendirme Ulusal Bilim ve Teknoloji Konseyi altında kurulu İleri İmalat Alt Komitesi tarafından 2016 yılı Nisan ayında yayımlanmış olan “İleri İmalat: Federal Hükumet Çapında Öncelikli Teknoloji Alanlarının Görünümü” başlıklı raporda, ileri imalat alanında Federal Hükümetin öncelik verdiği ve kamu-özel iş birlikleri ile Federal yatırımların odaklanabileceği olası teknoloji alanları anlatılmıştır. Yeni ortaya çıkan öncelikli imalat teknolojisi alanları olarak; - Sert hizmet koşulları için malzemeler olarak ifade edilmiştir. ABD’de sanayinin dönüşümü için yapılan çalışmalar incelendiğinde; Mevcut öncelikli imalat teknolojisi alanları altında bir diğer başlık İmalat İnovasyon Enstitülerinin odağında olan alanlardır. Bu alanlar ise şu şekilde sıralanmıştır: - Söz konusu dönüşüme, ABD’nin iç pazarının oldukça büyük olmasının da etkisiyle, öncelikli olarak iç pazarın rekabetçiliği gözetilerek, aynı zamanda ABD imalat sektörünün dünya çapındaki payının korunması da göz önüne alınarak ihtiyaç duyulduğu, - İleri malzeme imalatı, - Esnek hibrit elektronikler, - İleri biyo-imalat için mühendislik biyolojisi, - Onarıcı tıp için biyo-imalat, - İleri biyo-ürünler imalatı ve - Tıbbi ilaçların sürekli imalatının belirlendiği ifade edilmektedir. Mevcut öncelikli imalat teknolojisi alanları ise iki başlık altında ele alınmıştır. Bunlardan ilki olan Potansiyel Gelecek Yatırımların İlgi Alanları başlığı kapsamında, Savunma Bakanlığı’nın yatırım yaptığı veya yapmayı planlandığı alanlar; - İleri takım tezgâhları ve kontrol sistemleri, - Destekleyici ve yumuşak robotlar, - Onarıcı tıp için biyo-mühendislik, - Teknoloji sektörleri çapında biyo-baskı, - Belgelendirme, değerlendirme ve yeterlilik, - İmalat için siber güvenlik olarak ifade edilmiştir. Enerji Bakanlığı’nın yatırım yaptığı veya yapmayı planladığı alanlar; - Kimyasal ve termal süreç güçlendirmesi, - İmalatta sürdürülebilirlik, 44 - Eklemeli baskı (3 boyutlu baskı), - Gelişmiş kompozitler, - Dijital imalat ve tasarım, - Entegre fotonlar, - Hafif metaller, - Akıllı imalat, - Devrimsel lifler ve tekstil ürünleri, - Geniş bant aralıklı elektronikler. Son olarak, raporda İmalat Eğitimi ve İş Gücünün Eğitilmesi Öncelikleri altında, yeni nesil imalat iş gücünün sahip olması gerektiği düşünülen niteliklere yer verilmiştir. Raporda imalat sanayisinin, teoride öğrendiklerini uygulamaya aktarabilen, oldukça yetenekli zanaatkârlar, teknisyenler, tasarımcılar, plancılar, araştırmacılar, mühendisler ve yöneticiler gerektirdiği ifade edilmektedir. Bu kapsamda, Federal kurumlarca yapılan yatırımlar, ön lisans üniversitelerinde yetiştirilen uzmanlaşmış teknisyen eğitimlerinden, dünyaca lider üniversitelerin araştırma programlarından mezun öğrencilerin eğitimine kadar geniş bir aralığı kapsamaktadır. Yine bu çerçevede, Çalışma Bakanlığı (Department of Labor) ve Eğitim Bakanlığı’nın (DoEd), ön lisans üniversitelerindeki imalat müfredatını güçlendirmek üzere kurulan Ticari Uyum Yardımı Ön Lisans Üniversitesi ve Kariyer Eğitimi (TAACCCT) hibe programı vasıtasıyla yaklaşık 1 milyar Dolar yatırım yaptıkları belirtilmektedir. - Yeni gelişen teknolojilerin sanayinin ihtiyaçlarını karşılamada kullanılmasını sağlamak üzere sanayi, akademi ve kamu kurumlarını bir araya getirecek ve her paydaşın aktif olarak katılımını sağlayacak bir eko sistem oluşturulmak istendiği, - Büyük şirketler kadar küçük ve orta ölçekli işletmelerin de sürece dâhil edilmeleri, yeni gelişen teknolojiler konusunda bilgilendirilmeleri ve gerekli finansmanın sağlanması yoluyla bunları kullanarak işletmelerinde dönüşümü sağlamalarının amaçlandığı, - İleri imalatla ortaya çıkacak olan yeni iş tanımlarının gerektireceği nitelikte iş gücünü yetiştirmek üzere, orta öğretimden başlayarak her seviyede eğitime son derece önem verildiği görülmektedir. MAYIS 2017 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER* Alman Mühendisler 2018’de Ay’a Uzay Aracı İndirecek Alman mühendisler tarafından kurulan, Audi ve Vodafone gibi şirketlerden destek gören PTScientists (Part Time Scientists) isimli araştırmacı ekip 2018’de Ay’a bir uzay aracı indirerek tarih yazmaya hazırlanıyor. Avrupalı bir grup roket mühendisinden oluşan PTScientists, bir ilki başarmaya hazırlanıyor. 2018 yılında Ay’a insansız bir uzay aracı indirmek için artık son aşamalara gelen Avrupalı bilim insanları, bu işi başaran ilk bağımsız grup olarak tarihe geçmek istiyor.1* SpaceX ile anlaşmaya varıldı: Falcon 9 roketinin ilk Ay görevi PTScientists tarafından yapılan açıklamalara göre ekip Ay’a bir iniş modülü ve iki farklı gözlem aracı gönderecek. Gözlem araçlarının geliştirilmesinde bir süredir Alman otomobil markası Audi’den yardım alan grup, fırlatma işlemleri içinse SpaceX ile anlaşmaya vardı. Görevin kalkış tarihi henüz netlik kazanmamış olsa da şu an için 2018’in ilk ayları işaret ediliyor. Zira PTScientists ekibi aynı zamanda Google’ın Lunar X Prize yarışmasındaki diğer ekiplerle de Ay’a uzay aracı indiren ilk özel şirket olma yolunda kıyasıya bir yarış halinde. SpaceX’in Falcon 9 roketi üzerinde Ay’a fırlatılacak olan uzay araçları, TaurusLittrow Vadisi isimli bölgeye iniş yapacak. İnişin ardından iniş modülünden ayrılıp bağımsız bir şekilde hareket etmeye * Bu sayfalar, Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil ARSLAN, AB Uzmanları Kezban AKKURT, Kaan KIRTAY ve Utku MACİT tarafından derlenmiştir. başlayacak olan araçlar bu aşamadan sonra ilginç bir hedefe yönelecek ve Ay’da yürüyen son insan Eugene Cernan’ın orada bıraktığı arabayı arayacak. PTScientists ekibi, yaklaşık 50 yıldır Ay’da terk edilmiş şekilde bekleyen bu arabayı incelemek ve bugünkü durumunu görmek istiyor. Saatte maksimum 3.6 kilometrelik hıza ulaşabilen keşif araçlarının önemli bir kısmı Audi tarafından geliştirilmiş. Gücünü üzerindeki güneş panellerinden sağlayan araçlar yaklaşık 35 kilogramlık bir ağırlığa sahip. Uzay araçları ayrıca Ay’ı incelemek için de üç boyutlu fotoğraflar çekebilen iki stereo kamera, video ve panoramik fotoğraflar yakalayabilen üçüncü bir kamera ve bir bilimsel kamerayı da üzerlerinde taşıyacak. PTScientists’in bu önemli görevine destek olmak isteyen bir diğer büyük şirket ise Vodafone oldu. Uzay araçlarının görev boyunca Dünya’yla olan iletişimini sağlayacaklarını belirten Vodafone yetkilileri ayrıca diğer şirketlerin gelecekte yapacakları Ay görevleri için de büyük bir iletişim sistemi kurmak istediklerini ifade etti. PTScientists’in 2018’deki göreviyle beraber bu iletişim sisteminin temellerini atacaklarını söyleyen Vodafone Almanya CEO’su Hannes Ametsreiter, “Elon Musk 2018’de Ay’a ilk uzay turistlerini gönderdiğinde veya ESA Ay köyünü inşa etmeye başladığında Vodafone orada onlara destek verecek” sözlerini kullandı (www.donanimhaber.com). 45 MAYIS 2017 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ Satürn’e Yolculuk Başlıyor! NASA, Satürn keşif uydusu Cassini’nin yörünge misyonunu tamamlayarak gezegenin halkalarından yüzeyine doğru son yolculuğuna başlayacağını duyurdu. NASA’nın Bilim Misyonları Direktörlüğünden yapılan açıklamada, Cassini’nin nihai dalışına 26 Nisan’da başlayacağı ve akabinde beş aylık bir yolculuğun ardından 15 Eylül’de gezegenin atmosferine girdikten sonra parçalanarak yok olacağı belirtildi. Cassini’nin, bilim insanlarının “büyük final” olarak adlandırdıkları bu son yolculuğunda, Satürn’ün yüzeyiyle halkaları arasındaki 2 bin 400 kilometrekarelik boşlukta keşif yapan ilk uzay aracı olacağı kaydedildi. NASA’nın Bilim Misyonları Direktör Yardımcısı Thomas Zurbuchen, Cassini’nin Satürn halkaları çevresinde yaptığı son 22 yörünge yolculuğunun bugüne dek yapılanların en cesuru olduğunu belirterek “Cassini’nin yörünge yolculuklarından öğrendiklerimiz, büyük gezegenler, gezegen sistemlerine dair ufkumuzu genişleten gerçek bir keşif atılımı oldu” değerlendirmesinde bulundu. Cassini misyonu araştırmacısı Linda Spilker da keşif uydusu için planlanan sonun, başlangıçtaki tasarılarından çok farklı olduğunu ifade ederek Cassini’nin en olağanüstü gözlemlerini bu nihai dalış sırasında yapmasını beklediklerini belirtti. Uzaya 1997 yılında fırlatılan Cassini keşif aracı, NASA’nın Satürn araştırma misyonu kapsamında 2004 yılından bu yana gezegende incelemeler yapıyor (www. hurriyet.com.tr). Almanya’dan Dünyanın En Büyük Yapay Güneşi Fosil yakıtlara olan bağımlılığı ortadan kaldırmak için farklı enerji kaynakları arayışına giren Almanya, geçtiğimiz günlerde ilginç bir sistem geliştirdi. 46 Alman Uzay ve Havacılık Merkezi’nde görev yapan bilim insanları, genellikle sinemalarda kullanılan ksenon ark lambalarından 149 tanesini bal peteği şeklinde yerleştirip bunların hepsini aynı anda açarak dünyadaki en büyük yapay güneşi oluşturmayı başardı. Peki, ekip bu dev yapay güneşle ne yapmayı planlıyor? Güneş ve rüzgâr enerjisi açısından yeterli kapasiteye sahip olmayan Almanya fosil yakıt kullanımını azaltırken ortaya çıkacak açığı kapatmak için füzyon enerjisi gibi farklı alanlarda çalışmalara yönelmişti. Yetkililer şimdi ise enerji ihtiyacını, kullanımı esnasında sera gazı salınımına neden olmayan hidrojenden karşılamak istiyorlar ancak evrende en çok bulunan element olan hidrojen gezegenimizde az miktarda bulunuyor. Şu an hidrojeni kullanmak için sadece elektroliz işlemiyle sudaki hidrojen elementlerini elde etmek mümkün ve Alman bilim insanları geliştirdikleri “Synlight” isimli bu yapay güneşi hidrojen elde etmede kullanmak istiyorlar. Araştırmalarda Kullanılacak Synlight, üzerinde bulunan 149 ksenon ark lambasının aynı anda 20 cm²’lik bir alana doğru çalıştırılmasıyla doğal güneş ışığından 10.000 kat daha yoğun olan ve 3500°C’ye varan bir güç uyguluyor. Bu sayede sistem; ekibe, doğal güneş ışığının su moleküllerine etkin bir şekilde nasıl uygulanabileceğini araştırma ve bunun yanında hâlihazırda kullanılan güneş panellerinin nasıl daha verimli hale gelebileceğini tespit etme imkânı sunuyor. Sistem şimdilik sadece araştırmalar ve ortaya yeni bir enerji kaynağı çıkarmak için kullanılıyor ancak yine de sistemin kullanılmasını oldukça zorlaştıran unsurlar var. İlk olarak sistemin çalışması için çok yüksek miktarlarda enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Araştırmacıların verdikleri bilgilere göre Synlight sadece 4 saat çalıştığında 4 kişilik bir hanenin 1 yıl boyunca tükettiği elektriği harcamış oluyor. İkinci problem ise Synlight kullanılırken çok dikkatli olmak gerekiyor zira Profesör Bernard Hoffschmidt’in dediği gibi sistem açıkken odaya girildiği anda bu yüksek güç karşısında insan bedeni yok olma tehlikesiyle karşı karşıya geliyor. Ayrıca deneyler, görevli bilim insanlarının zarara uğramaması için koruyucu radyasyon odalarında gerçekleştiriliyor, bu da ekibin müdahale imkânını kısıtlıyor. MAYIS 2017 Şimdilik Synligth’ın enerji ihtiyacını çözmekten ziyade Güneş hakkındaki sorulara cevap verecek şekilde kullanılması bekleniyor. Uzay yolculuğu yapacak uzay ekipmanlarının yolculuk öncesinde Synlight ile test edilmesi şu an için Synlight’ın üstlenebileceği en işlevsel görev olarak nitelendiriliyor (www.donanimhaber.com). Teslimat Robotu Silikon Vadisi’nde İşbaşı Yaptı Starship Technologies’ın geçtiğimiz aylarda deneme sürüşlerini gerçekleştirdiği otonom teslimat robotu, Silikon Vadisi’ndeki müşterilerin yiyeceklerini teslim etmeye başladı. Londra merkezli bir robot şirketi olan Starship Technologies, özellikle trafiğin Restoran servis ağı olan DoorDash tarafından kullanılan 10’un üzerinde robot California, Redwood City’de en fazla 4 kilometre uzaklıkta bulunan noktalara teslimat yapıyor. Robotlar her ne kadar saatte 16 kilometrenin üstünde hıza ulaşabiliyor olsa da şirket şimdilik herhangi bir aksilik çıkmaması için robotları saatte 6,5 km hıza ulaşacak şekilde kullanıyor. Yiyeceklerin çalınmasını önlemek için sadece müşterilerin cep telefonuna gelen mesajla kapağı açılan robot ayrıca üzerindeki kameralar, sensörler ve GPS ile kendisini çalmak isteyen kişileri de caydırıyor. Robotlar şu an için sadece yemek siparişlerini taşıyor ancak Amazon ve FedEx gibi şirketlerin drone ile teslimat yapma planlarının aksine yerden otonom bir araçla teslimat yapmak isteyen şirketlerin kısa bir süre içinde Starship’in bu robotlarını kullanacağı düşünülüyor (www.donanimhaber.com). Dünyanın En Büyük Dinozor Ayak İzi Bulundu yoğun olduğu bölgelerde kullanılmak üzere müşterilerin satın aldıkları ürünü kapılarına kadar otonom bir şekilde götürebilen 6 tekerlekli teslimat robotunu geçtiğimiz yıl tanıtmış ve ocak ayında test sürüşlerinin tamamlandığını, kısa bir süre sonra robotun ABD’de işbaşı yapacağını duyurmuştu. İlk olarak başkent Washington’da göreve başlayan robotlar şimdi Silikon Vadisi’nde müşterilerin yemek siparişlerini getiriyor. Avustralya’nın Dampier yarımadasındaki Walmadany bölgesinde, Queensland ve James Cook Üniversiteleri’nden araştırmacılar, 140 milyon yıllık kayalarda 1.7 metre büyüklükte dinozor ayak izi buldu. Avustralya’nın kuzey batısındaki Dampier yarımadasında yapılan araştırmalarda rastlanan izler 21 farklı dinozora ait. Bilimleri Okulu’ndan Dr. Steve Salisbury, “Stegosauria’nın da içinde olduğu, gezegendeki en büyük dinozorlar faunasını gördük. Sauropoda’nın ayak izleri 1.7 metreyi buluyor. Buradaki izleri fark eden bölgenin yerlileri tarafından davet edildik. Bunların bilimsel olarak incelenmesine ve belgelenmesine ihtiyaç vardı” dedi. Salisbury ve ekibinin Walmadany bölgesinde 400 saat boyunca çalışarak dinozor izlerini belgelemesi sonucunda, bölgede sıvılaştırılmış doğalgaz merkezi yapılması için 2008 yılında gündeme gelen proje, hükümet tarafından iptal edildi (www.milliyet.com.tr). Ispanaktan Kalp Dokusu Üretildi Amerikalı bilim insanları, nakil bekleyen hastalara bitkilerden organ üretme çalışmalarında önemli bir başarı sağladı. Araştırmacılar, ıspanaktan kalp dokusu üretmeyi başardı. Massachusetts’teki Worcester Politeknik Enstitüsü (WPI) araştırmacıları, ıspanak yaprağını çalışan bir insan kalbi dokusuna çevirmeyi başardı. Yapraktaki hücreler vasıtasıyla da insan kan hücrelerine benzeyen sıvı ve mikro boncuklar gönderen araştırma ekibi, sonrasında ıspanak hücrelerini insan hücrelerine tohumladı. Bu çalışmanın olumlu sonuçlar vermesi, ıspanağın çok yaygın bir bitki olması “Jurassic Park” olarak adlandırılan bölgede, ekibiyle birlikte çalışma yürüten Queensland Biyoloji 47 MAYIS 2017 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ nedeniyle de ayrıca sevindirdi. Worcester Politeknik Enstitüsü’nde biyomedikal mühendisliği profesörü Glenn Gaudette, “Hâlâ yapacak çok işimiz var ancak bugüne kadar yaptığımız çalışmalar içinde bu çok umut verici oldu. Çiftçilerin binlerce yıldır topladığı bitkiler doku mühendisliğinde kullanılmak üzere bir dizi problemi çözebilir” dedi (www.sabah. com.tr). Norveç Dünyanın İlk Gemi Tünelini İnşa Etmek İçin Kolları Sıvadı Norveç, Kuzey Denizi ve Norveç Denizi’nin birleştiği noktanın gemiler için tehlikeli olması nedeniyle bir gemi tüneli inşa etmeye karar verdi. Çalışmalar 2018 yılında başlayacak. Norveç, ülke sınırları içerisindeki en tehlikeli kıyı şeritlerinden biri olan Stad Peninsula’nın daha güvenli bir alternatifini oluşturmak için dünyanın ilk deniz tünelini inşa edeceğini duyurdu. 1.6 kilometre uzunluğa sahip olacak tünel, yaklaşık 45 metre yüksekliğinde ve 35 metre genişliğinde olacak. Tünelin boyutları Hurtigruten yolcu gemilerinin geçebileceği kadar büyük. Norveç Parlamentosu tarafından onaylanan proje, 2014-2023 yıllarını kapsayan National Transport Plan’da kendine yer buldu ve 118 milyon Dolarlık bütçe aldı. İnşa çalışmalarının 2018 senesinde başlaması bekleniyor ancak 1.5 kilometreden daha uzun olan bu tüneli inşa etmek için öncelikle 7.5 milyon ton taşın aşılması gerekiyor. Bu nedenle tünel inşasının 2022 yılına kadar uzayabileceği tahmin ediliyor. Tünelin isminin ne olacağı henüz net değil ancak daha önceki senelerde “Stad Skipstunnel” ismiyle parlamentoya sunulduğu biliniyor. Tünelin tamamlanmasının Norveç turizmine 48 çok büyük oranda katkı sağlayacağı düşünülüyor (www.donanimhaber.com). Trafik Kâbusu Bitecek, Uçan Taksiler Geliyor Eğer yolda çok fazla trafik varsa ve eve hızlı dönmeniz için bir yol arıyorsanız, uçan bir taksi en iyi seçeneğiniz olabilir. En azından Singapur Ulaşım Bakanlığı’nın fikri bu yönde ve 2030 yılı için uçan drone taksileri vatandaşlarına sunmayı amaçlıyor. Business Times’ın söylediğine göre Bakanlık, yolcu taşıyabilen drone’lar için çeşitli firmalarla görüşmeye başlamış durumda. Bakanlık Sekreteri Pang Kin Keong, 2030 yılında hava ulaşımının geçerli bir seçenek olacağını söylüyor. Singapur’un göreceli olarak küçük boyutu ve yoğun nüfusu düşünülürse, trafik sıkışıklığı her zaman bir problem oluşturuyor. Ülke, araç sahiplerinden yüksek vergiler almakta ve trafiği daha az yoğun yollara yöneltmek için otomatik sistemler kullanmakta. Ayrıca trafik sorununa bir çözüm ararken, sürücüsüz araçlar ve sürücüsüz taksi denemelerine de izin veriliyor (www.trthaber.com.tr). Akıllı Diz Protezinde Türk İmzası Türk bilim insanlarınca, bacağı dizin üstünden kesik olduğu için yürüme güçlüğü çeken kişilerin yararlanacağı, kablosuz iletişim özelliği bulunan, şarj edilebilen “akıllı diz protezi” geliştirildi. Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atila Yılmaz’ın başkanlığında yürütülen çalışma sonucunda prototipi hazırlanan akıllı diz protezi, kullanıcı beklentilerine uygun hale getirilebiliyor ve kendiliğinden parametre ayarı yapabiliyor. Kullanıcıya yürüyüş esnasında güven hissini artıran protez, yürüyüş hızına otomatik olarak uyum sağlıyor. Doç. Dr. Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geliştirilen akıllı diz protezinden, doğuştan ya da sonradan gelişen bir hastalığa bağlı ya da kaza ve cephede yaralanma dolayısıyla bacağı diz üstünden kesilen kişilerin yararlanabileceğini belirterek, bu sorunu yaşayanların akıllı protezlerle çok daha güvenli yürüyebileceklerini söyledi. Bu MAYIS 2017 kişiler için en önemli sorunun, günlük yaşamda kendi kendilerine hareket edebilme özgürlüklerinin kısıtlanması olduğunu ifade eden Yılmaz, bacağını kullanamayanların yürümek için çok fazla enerji sarf etmek ve birinden destek almak zorunda kaldığını belirtti. Protez yurt dışındakilerle aynı özellikte ve daha ucuz olacak Yılmaz, piyasada, Türk bilim insanlarınca geliştirilen yerli akıllı protezle aynı işlevi yapan ithal protezlerin bulunduğunu, ancak fiyatları 20-30 bin Dolar olduğu için erişimde sıkıntı yaşandığını söyledi. Yerli diz protezinin piyasaya çıktığında fiyatının yaklaşık 10 bin Lira olacağını ifade eden Yılmaz, “Yurt dışındaki eşdeğer ürünlerle aynı görevi yapacak olan yerli akıllı diz protezine erişim imkânı artacak” dedi. Hurda Malzemelerle ‘Örümcek Robot’ Tasarladılar Erzincan’da iki üniversite öğrencisi, 3D yazıcı yardımıyla “bubi tuzakları” ile kimyasal tehlike arz eden durumlara müdahale edebilecek “Örümcek Robot” tasarladı. Erzincan Üniversitesi (EÜ) Robot Teknolojileri ve Kullanımı Kulübü üyesi olan EÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencisi Mehmet Parlak ile aynı üniversitenin Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği öğrencisi Sinan Karakaşoğlu, bir süre önce, internette gördükleri bir 3D yazıcıyı imal etmek amacıyla çalışma başlattı. İmkânlarının kısıtlı olması nedeniyle kentteki hurdacılardan topladıkları parçalarla söz konusu 3D yazıcıyı üretmeyi başaran Karakaşoğlu ve Parlak, ardından sarp ve engebeli arazide ilerleyebilen “Örümcek Robot” adını verdikleri robotu tasarladılar. Sarp ve engebeli arazide rahatlıkla ilerleyebilme özelliği bulunan “Örümcek Robot”, şüpheli paket ya da küçük bir dokunmayla patlayan, kamufle edilmiş bomba olarak adlandırılan “bubi tuzağı” gibi bombalı olaylara müdahalede benzer robotlardan ayrılıyor (www.trthaber.com). Doç. Dr. Yılmaz, akıllı diz protezlerin, içinde kart ve mikro denetleyicisi bulunan, mekanik kısmıyla elektronik kısmı birlikte çalışan ve tamamen kullanıcının yürüyüş hızına ve güvenliğine odaklı ürünler olduğunu vurgulayarak, “Burada ‘akıllı’ olmasının özelliği, protezin yürüyüş şartlarını kendi kendine duyargalar vasıtasıyla aldığı verilerden kestiriyor olması. Yani, kullanıcının yürüyüş hızına yönelik isteklerini kestiriyor ve buna göre kendi denetim algoritmalarını çalıştırıyor ve kontrolü sağlıyor. Geliştirilen yerli diz protezi, kullanıcının yürüyüş hızı ayarlanmadan, yürüyüş esnasında bunu kendi kestiriyor ve uyum sağlayarak kullanıcısının istediği hızda yürümesine olanak veriyor. Ayrıca, yürüyüşün hangi aşamasında olduğunu belirleyebiliyor” diye konuştu. Doç. Dr. Yılmaz, yerli akıllı diz protezlerinin, endüstriyel tasarım ve testlerin tamamlanmasının ardından bir sene içinde piyasa çıkabileceğini bildirdi (www.aa.com.tr). 49 MAYIS 2017 PROJELER REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI BİRİNCİ ÇAĞRI DÖNEMİ BAŞLADI Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uygulanan, Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti eş finansmanıyla gerçekleştirilen Rekabetçi Sektörler Programının, Türkiye’nin 81 ilini de kapsayan yeni döneminde imalat sanayinde dönüşüm, hizmetler ve yaratıcı endüstriler, Ar-Ge ve inovasyon, teknoloji transferi ve ticarileşme ekseninde geliştirilecek projeler için 405 milyon Avro kaynak oluşturuldu. Uygulaması 2026 yılının sonuna kadar devam edecek yeni dönem desteklerine kâr amacı gütmeyen kuruluşlar başvurabilecek. Rekabetçiliğe ve inovasyona yatırımla ihracat ve katma değer artışı Rekabetçiliğe ve inovasyona odaklanan yeni dönem programı kapsamında geliştirilecek projelerin, ihracatın ve katma değerin artırılmasına, üniversitekamu-sanayi iş birliğine, yaratıcı endüstriler ile imalat sanayi arasında ilişkilerin güçlendirilmesine, yaratıcılığın rekabetçiliğe kanalize edilmesine, yenilikçi ürünlerin ticarileşmesine, yenilikçi fikirler ile sermaye yatırımcıları arasında iş birliği kurulmasına katkı sağlayacak nitelikte olması bekleniyor. Desteklenecek projelerin, başvuru alanlarındaki hedeflere katkısının dışında, bu projelerin çıktılarından faydalanacak KOBİ sayısı da önemli değerlendirme kriterleri arasında yer alıyor. Birinci çağrı neleri kapsıyor? Programın yeni dönemindeki ilk çağrısı altında imalat sanayi, Ar-Ge, teknoloji transferi ve ticarileşme konularındaki projelere yaklaşık 110 milyon Avro fon ayrıldı. Bu çağrı döneminde hazırlanacak projelerin süresi en fazla 36 ay olup her türlü eğitim ve danışmanlık hizmeti (teknik 50 AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Oğuz HAMŞİOĞLU destek) ile makine/ekipman, yazılım ve veri tabanı üyeliği gibi tedarik alımları için harcama yapılabilecek. İmalat sanayi alanındaki projelerin KOBİ’lerin verimlilik düzeyini artırması ve katma değer üretim oranını yükseltmeyi amaçlaması bekleniyor. İmalat sanayinde dönüşümü sağlamak için “değer zinciri yaklaşımı”nın benimsenmesi ve KOBİ’lerin ticarete konu olan değer zincirlerine katılımın kolaylaştırılmasının amaçlanması hedefleniyor. Destek Miktarı: 2.000.000 - 10.000.000 Avro Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik destek ve Tedarik Kimler başvurabiliyor? Kamu kurumları, kalkınma ajansları, üniversiteler ile TOBB, TİM, ihracatçı birlikleri genel sekreterlikleri, OSB ve TGB yönetimleri gibi yarı kamusal ve kâr amacı gütmeyen, iş dünyasını temsil eden kuruluşlar. Araştırma-Geliştirme odaklı projelerde kurumların, araştırma altyapılarının işlevselliğini artırma, üniversite-sanayi iş birliğini geliştirme ve sosyal yeniliği destekleyici beceri ve kabiliyetleri güçlendirmeyi hedeflemesi bekleniyor. Ar-Ge odaklı projeler arasında Ar-Ge merkezlerinin kapasitelerinin artırılması, mevcut Ar-Ge tesislerinin operasyonel hale getirilmesi, ürün prototipleri üretmek üzere Ar-Ge faaliyetleri MAYIS 2017 Proje çağrısı bilgilendirme toplantısı ile duyuruldu gerçekleştirilmesi, prototipi üretilmiş ürünlerin test ve sertifika hizmetlerinin yapılması, üniversite-sanayi ortak araştırma çalışmalarının yürütülmesi, özellikle sosyal yeniliğe dair farkındalığın artırılması ve kapasitenin geliştirilmesi gibi faaliyetler gerçekleştirilebilecek. Yetkinlik Geliştirme Temalı Projeler için; Destek Miktarı: 1.000.000 - 5.000.000 Avro Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik destek ve Tedarik Araştırma, Teknoloji Geliştirme, Yenilik Odaklı İş Birliği ve Ağ Oluşturma Temalı Projeler için; Destek Miktarı: 1.000.000 - 3.000.000 Avro Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik destek Kimler başvurabiliyor? KOBİ’ler kamu veya özel sektördeki araştırma ortakları olan üniversiteler, TTO’lar, TGB’ler, teknoloji merkezleri, kuluçka merkezleri, hızlandırıcılar gibi Ar-Ge ve yenilik odaklı yapılar. Teknoloji transferi ve ticarileştirme alanında geliştirilecek projelerin ise yenilikçi başlangıç firmalarının kurulmasına, yenilikçi girişimcilerin ortaya çıkmasının desteklenmesine, yenilikçi ürünlerin daha hızlı bir şekilde piyasaya sürülebilmesi ile ticarileştirme aşamasında finansman açığının kapatılmasına odaklanması bekleniyor. Teknoloji Transferi ve Ticarileştirmenin Hızlandırılmasına Yönelik Kapasite Oluşturma Temalı Projeler için; Destek Miktarı: 1.000.000 - 5.000.000 Avro Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik destek ve Tedarik Ortaklıklar ve Ağlar Vasıtasıyla Teknoloji TicarileştirmeTemalı Projeler için; Destek Miktarı: 1.000.000 - 3.000.000 Avro Desteklenebilir Alım Türleri: Teknik destek Kimler başvurabiliyor? Teknoloji transfer ofisleri, TGB’ler, teknoloji merkezleri, kuluçka merkezleri, hızlandırıcılar gibi Ar-Ge ve yenilik odaklı yapılar. Başvurular nasıl yapılacak? Teklif sunma aşamalarına ve başvuru ölçütlerine ilişkin bilgileri içeren çağrı rehberleri ve Programla ilgili tüm detaylara http://rekabetcisektorler. sanayi.gov.tr adresinden ulaşılabiliyor. Rekabetçi Sektörler Programı fonlarından yararlanmak isteyen kuruluşların 9 Haziran 2017 saat 17.00’ye kadar başvurularını web sitesi aracılığıyla elektronik sistem üzerinden yapmaları gerekiyor. Başvuru yapmayı planlayan kurum ve kuruluşlar, Program Otoritesine sorularını 2 Haziran 2017 tarihine kadar iletebilecek. Sorulara haftalık olarak web sitesi üzerinden toplu olarak yanıt verilecek. Yeni dönem desteklerinin kamuoyuna duyurusu Türkiye genelinde düzenlenen tanıtım seminerleriyle yapılmıştı. 6 Nisan 2017 tarihinde çıkılan ilk proje çağrısı aynı tarihte Ankara’da düzenlenen Proje Çağrısı Bilgilendirme Toplantısı ile duyuruldu ve katılımcılarla hem yeni dönem hakkında hem de çağrıya ilişkin bilgiler paylaşıldı. Açılış konuşmalarını Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonundan Tsevetana Stoycehava ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Oğuz Hamşioğlu’nun gerçekleştirdiği toplantıda Hamşioğlu “Programın ilk döneminde büyük altyapı yatırımlarından Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına, KOBİ’lerin finansmana erişim olanaklarından kümelenme ve kapasite geliştirmeye kadar farklı alanlarda 44 önemli projenin hayata geçirildiğini, yeni dönemde Ar-Ge ürünlerinin ticarileşmesi için üniversite-sanayi iş birliğini ve teknoloji transferini destekleyen projelere öncelik vereceklerini, sektörlerin gerek altyapı gerekse bilgi ve beceri eksikliklerinin giderilmesinin de öncelikli hedefler arasında yer aldığını” ifade etti. Rekabetçi Sektörler Programı hakkında genel bilgi veren Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı AB Mali Programları Dairesi Başkanı Murat Altun ise yeni dönemde uluslararası değer zincirlerine dâhil KOBİ sayısını artırmayı hedeflediklerini ve toplam faktör verimliliğini artıracak, aynı zamanda dış ticaret açığını azaltacak proje fikirlerini beklediklerini dile getirdi. Proje Çağrısı Bilgilendirme Toplantısı AB Mali Programları Dairesi Uzmanları Beyza Coşkun ve Pınar İrdem’in sunumları ve katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasıyla son buldu. 51 MAYIS 2017 HABER 18. DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ BAHREYN’DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ 3 Nisan’da düzenlenen oturumlardan ilkinin teması “Yenilik Ekosistemi: Zorluklar ve En İyi Uygulamalar” oldu. 2 Nisan’da kongre açılış konuşmacısı Bu tema altındaki oturumda; “Ani olarak Bahreyn Elektrik ve Su İşleri Bakanı Artışlardan Vazgeçin: Kaçınılmaz Karmaşa Dr. Abdulhussain bin Ali Mirza “Yenilik İçin Planlama”, “Cambridge Yenilik ve Sürdürülebilirlik” başlıklı bir sunum Ekosisteminin Gelişimi: Daha İyi Bir gerçekleştirdi. Ardından Dünya Verimlilik Dünyanın Kurulması için Yardım”, “Dijital Bilimleri Akademisi tarafından Katılımcı Farklılıklar Arasında Köprü Kurmak: Sevk Töreni yapıldı, bu açılış etkinliğinden KOBİ’leri Yenilik için Güçlendirmek” ve sonra oturumlara geçildi. “Wadi Makkah’ta Araştırma ve Yeniliğin Ticarileştirilmesi: Akademik Araştırmadan “Daha Yüksek Verimlilik Yoluyla Finansal Pazara” başlıklı sunumlar yapıldı. İstikrar ve Ekonomik Büyüme” temalı birinci oturumda; “ Yenilik ve Yüksek “Eğitsel Reformlar ile Verimlilik ve Verimlilik Yoluyla Finansal İstikrar Yeniliğin Entegrasyonu” temalı dördüncü ve Ekonomik Büyüme”, “Verimliliği ana oturumdaki konuşmacıların tümü söz Kalkınmanın Öncüsü Yapmak”, “Çin konusu tema çerçevesinde sunumlarını ‘Tek Kuşak Tek Yol’ Stratejisi Dünya yaptı. Kanada, Çin ve Bahreyn gibi Verimliliğinde Büyük Gelişme Sağlar” ve farklı ülkelerde uygulanan modeller ve “ Verimlilik İçin Gerçek Değer Arayışı” elde edilen sonuçlara ilişkin bulgular, başlıklı sunumlar gerçekleştirildi. Genel katılımcılar açısından son derece ilgi çerçevesini büyüme-verimlilik ilişkisinin çekici bulundu. oluşturduğu söz konusu oturumda, gerek Üçüncü günün sonunda bir panel özel sektör gerekse kamu açısından düzenlendi. Konusu, “Teknoloji, finansal istikrarın önemine de işaret İstihdama Düşman mı?” olan panelin edildi; verimlilik, sosyal ve ekonomik moderatörlüğünü Dr. Thomas C. Tuttle sürdürülebilirliğin temel unsurlarından yaptı. Panelist olarak ise Prof. Riyad biri olarak öne çıkarıldı. Hamzah, Dr. Tim Minshall, Prof. Mansoor Aynı gün ikinci oturum “Sosyal İyileştirme- Al’Aali ve Dr. Samir Benmakhlouf Verimlilik Sağlayıcıları ve Göstergeleri” katıldılar. Teknoloji-istihdam ilişkisine dair temasıyla gerçekleştirildi. Bu oturumda; farklı yorumların ortaya konduğu oturum “Sosyal Gelişim ve Verimlilik”, sonunda konuşmacılar, teknolojinin “Sürdürülebilir Gelişim Amaçlarına istihdam üzerindeki etkilerine yönelik Ulaşmak için Verimlilikte Değişik Yollar” kısa, orta ve uzun vade için farklı önlemler ve “ Dijital dönüşüm” başlıklı sunumlar geliştirilmesi konusunda uzlaştı. yapıldı. Oturumda ağırlıkla; verimlilik Kongrenin son gününde eşzamanlı kavramının doğrudan ilişkili olduğu oturumlar ve çalıştaylar düzenlendi. istihdam, çevre, teknoloji, endüstri Sabahki oturumlarda eşzamanlı sunumlar ilişkileri, iş güvenliği gibi birçok konuya gerçekleştirildi. İlk grupta “Küresel ilişkin son dönem yaşanan gelişmelere Finansal Hizmetlerde Sürdürülebilir değinildi. gerçekleştirildi. Törenin sonunda sponsorlara ödülleri verildi. 18. Dünya Verimlilik Kongresi 1-4 Nisan 2017 tarihleri arasında Bahreyn Manama’da gerçekleştirildi. Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu (World Confederation of Productivity Science, WCPS) tarafından düzenlenen kongrenin amacı; ulusal verimlilik hareketleri tecrübelerini paylaşmak ve verimliliğin önemini vurgulamaktır. Kongre bu yıl “İnovasyon ve Yüksek Verimlilik İçin Yeni Yollar” ana teması etrafında şekillendirildi. Söz konusu ana tema “Verimlilik Aracılığıyla Finansal İstikrar ve Ekonomik Büyüme”, “Sosyal İyileştirme, Verimlilik Faktörleri ve Göstergeleri” ve “Eğitim Reformları ve Yenilik Ekosistemi” şeklinde üç alt temaya ayrıldı. Bu temalar çerçevesindeki sunumlar hem çağrılı konuşmacılar hem de hakemli bildiri sahipleri tarafından gerçekleştirildi. Kongre 1 Nisan’da açılış töreniyle başladı. Törende açılış konuşmaları; Bahreyn Eğitim ve Gelişim Toplumu (Bahrain Society for Training& Development, BSTD) Başkanı Mohammed Mahmood, Kongre Başkanı Dr. Akbar Jaffari (JAFCON), WCPS Başkanı John Heap ve kongrenin ev sahipliğini yapan Sheikh Mohammed bin Mubarak Al-Khalifa tarafından 52 MAYIS 2017 ‘Yıkıcı Yenilik’ ve Verimlilik”, “İslami Bankacılıkta Uluslararası Gelişmeler”, “İşlemlerin Verimliliğinin Gölge Etkisi” ve “Teknolojiler ve Harekete Geçirme” konularında sunumlar yapıldı. İkinci grupta “Yüksek Teknik Enstitüler: Mükemmellik Yolunda Üniversiteler”, “Duygusal Verimlilik: Performans ve Mükemmel Hizmet Sunumu için Yeni Bir Yaklaşım”, “Uygulamalı Bilim Üniversitesi Eğitim ve Öğreniminin Üniversite Mezunlarının İstihdam Edilebilirliği Üzerine Etkisi”, “Serbest Madenciliğin Tahribatı: “Yenilikçi Verimlilik Gelişimi Odaklı Bir Kavram” konularında sunumlar yapıldı. Üçüncü oturumda ise “İşyeri Sağlığının Geliştirilmesi ve Verimlilik”, “Ulusal Verimliliği Artırmak için Bir Strateji Olarak Beceri Geliştirme”, “İnsanSigma: Büyümeyi ve Kârlılığı Sağlamak için Davranışsal Ekonomiye Başvurmak” ve “Kurumsal Girişimcilik Yoluyla Zemini Değiştirmek” başlıklı sunumlar gerçekleştirildi. Eş zamanlı oturumların ardından çalıştaylara geçildi. Öğleden önce dört, öğleden sonra üç tane olmak üzere toplam yedi çalıştay gerçekleştirildi. Öğleden önceki çalıştaylar; “Verimlilik Artırma Personelinin Mesleki Gelişimi”, “Kamu Kesimi, Özel Kesim Yenilikleri; Her İkisinin de En İyileri”, “21. Yüzyıl Çalışma Ortamında Çalışan Memnuniyeti İçin Yenilik Yaklaşımı” ve “Yenilikçi Verimlilik Atölyesi Olarak İlham Laboratuvarları” konularında yapıldı. Öğleden sonraki çalıştaylar ise “Ulusal Bir Beceri Politikası Çerçevesinde Verimlilik Beceri Stratejisi Geliştirmek”, “Anahtar Ticari Alanlarda Rekabetçiliği Yönlendirmede Ulusal Kıyaslama” ve “Hükümet ve Kamu Sektörünün Verimlilik Genel Müdürü Anıl YILMAZ Verimliliği: Geleceğin Hükümeti” konularında gerçekleştirildi. “Hükümet ve Kamu Sektörünün Verimliliği: Geleceğin Hükümeti” konulu çalıştayı Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz hem Türkiye temsilcisi hem de Dünya Verimlilik Bilimleri Federasyonu (World Federation for Productivity Science) Üyesi olarak yönetti. Çalıştayda Yılmaz ilk olarak “Yeni Dönemde Devletler ve Verimlilik” konulu bir sunum yaptı. Yılmaz sunumunda, öncelikle genel olarak kamu yönetiminde verimliliğin ne olduğunu ve bu alandaki ölçüm çalışmalarına nasıl yaklaşıldığını aktardı. Daha sonra kamu sektöründe değişimin yönlendiricileri, kamu hizmetlerinin sunumunda ve vatandaşları yönetim süreçlerine dâhil etmede yeni yollar, büyük veri ve diğer yeni teknolojilerin kamu sektörü üzerindeki etkileri gibi konulara değindi. Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen çalıştayda Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Ahmet Emre Çoban ile Özlem Özdemir görev aldılar. Çalıştay üç aşamalı olarak gerçekleştirildi. Bu aşamalarda sırasıyla, “Değişime Zorlayan Unsurlar”, “Kritik Başarı Faktörleri” ve “Geleceğin Devletinin Öncelikleri” konuları tartışmaya açıldı. İlk olarak değişime zorlayan unsurların sorgulandığı aşamada katılımcılara “hükümetlerden kimler neler ister ya da talep eder?” sorusu yöneltildi ve soruya her bir katılımcıdan üçer cevap istendi. İkinci bölümde katılımcılara “yakın gelecekte idari birimlerin başarısını neler belirleyecek?” sorusu yöneltildi ve her katılımcıdan beş ile yedi arasında konu başlığı istendi. Üçüncü ve son bölümde “yakın gelecekte devletlerin temel hedefleri ne olmalı?/ yakın gelecekte hükümetlerin zorunlu ya da en önemli öncelikleri neler olmalı?” soruları yöneltildi ve her katılımcıdan üçer ifade istendi. Çalıştayın sonunda katılımcılardan alınan cevaplar toplulaştırıldı ve öne çıkan, katılımcılar tarafından vurgulanan önermeler katılımcılarla paylaşıldı. Çalıştay oturumlarının ardından kongre, bir kapanış oturumuyla sonlandırıldı. 53 MAYIS 2017 HABER VERİMLİLİK HAFTASI 2017 Ülkelerin refah düzeylerini ve rekabet güçlerini artırmada anahtar bir kavram olan verimlilik, üretim sürecine giren çeşitli faktörlerle (girdiler) bu sürecin sonunda elde edilen ürünler (çıktılar) arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Verimlilik, savurganlıktan uzak, kaynakları en iyi biçimde değerlendirerek üretmek demektir. Mevcut kaynaklar eksik veya kötü kullanıldığında yeterince yeni iş, istihdam ve gelir yaratılamamakta, dolayısıyla hem gelir dağılımındaki bozulma giderilememekte hem de büyüme sağlıklı ve istikrarlı bir yapıya kavuşturulamamaktadır. Anlamlı bir kalkınma ölçütü olan verimlilik, günümüzde kalite ile T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI 8-14 MAYIS The Green Park Hotel - Ankara verimlilikhaftasi.gov.tr 54 birlikte sunulan, rekabet ile birlikte düşünülen, bilgi teknolojisini devreye sokan, çevreyi geliştirmeyi amaçlayan bir dünyayı da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle verimlilik bir bilinç meselesidir. Bu bilinç toplumun her kesiminde, her ferdinde oluşturulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Toplumda verimlilik bilincini oluşturmak amacıyla, 1992 yılından 2011 yılına kadar, mülga Milli Prodüktivite Merkezi’nin kuruluş tarihi olan 17 Nisan tarihini içine alan hafta “Verimlilik Haftası” olarak kutlanmış, çeşitli etkinliklerle farklı toplum kesimlerine ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu uygulama kapsamında hafta içinde ülkemizin dört bir yanında; kamu ve özel kesim kurum ve işletmeleri, eğitim kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve meslek kuruluşları başta olmak üzere tüm kesim ve sektörlere yönelik olarak verimlilik bilgi ve bilincini geliştirmek ve yaygınlaştırmak amaçlı çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir. Verimlilik konusunda yürütülen projelerin kamuoyuna duyurulması, uygulanmış projelerin sağladığı yararların tanıtılması ve verimliliği artırma konusunda yürütülecek yeni projelerin teşvik edilmesi amacıyla her yıl, “Verimlilik Haftası”nda, sanayi ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren mikro, orta ve büyük ölçekli işletmeler ile kamu kurumlarına “Verimlilik Proje Ödülleri” verilmektedir. Bu yıl toplam 157 proje başvurusu değerlendirmeye alınmış olup büyük işletme kategorisinde 59, kamu kategorisinde 25 ve diğer kategorilerde toplam 8 proje 70 ve üzeri puan almıştır. “Ödül Jürisi” tarafından yapılacak nihai değerlendirme sonrasında, 8 Mayıs 2017 tarihinde Ankara’da yapılacak törenle, ödül almaya hak kazanan proje sahibi kurum ve kuruluşa ödülleri takdim edilecektir. Hafta kapsamında çocukların ve gençlerin verimlilik konusuna ilgilerini çekmek amacıyla tüm ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik olarak, Milli Eğitim Bakanlığıyla iş birliği içinde, “Verimlilik Temalı Fikir ve Kısa Film Yarışması” düzenlenmektedir. 08.06.2011 tarihinde yürürlüğe giren Yarışmaya bu yıl Türkiye genelinde resmi 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji ve özel tüm ortaokulların (5, 6, 7 ve 8. sınıf) Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri öğrencileri ile lise ve dengi okulların (9, Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 10, 11 ve 12. sınıf) öğrencileri katılmıştır. ile işlevleri ve organizasyon yapısı değişen “Verimlilik Temalı Fikir Yarışması”na 147 Bakanlığımızın “Verimlilik” alanındaki fikir, “Verimlilik Temalı Kısa Film Yarışmagörev ve yükümlülükleri de artmış olup sı”na 83 kısa film başvurusu yapılmıştır. 2014 yılından itibaren “Verimlilik Haftası” İki kategoride olmak üzere verimlilik tekutlamalarına devam edilmiş ve geçtiğimiz malı 6 fikir ve 3 kısa film ödüllendirilecekyıl bu etkinlikler 25 Nisan-1 Mayıs tir. Dereceye giren öğrencilere ödülleri, 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. 8 Mayıs 2017 tarihinde Ankara’da düzenlenecek ödül töreninde sunulacaktır. Hafta kapsamında ülke genelinde gerçekleştirilecek bilimsel, sosyal, Verimlilik Haftası boyunca başta Ankara kültürel ve sportif etkinliklerle olmak üzere çeşitli illerimizde yenilikçilik, verimlilik bilincinin yaygınlaştırılması temiz üretim, KOBİ’lerin kurumsallaşamaçlanmaktadır. Bu çerçevede, ması, verimlilik-ekonomik büyüme ilişkisi Bakanlığımızca Verimlilik Haftası ve benzeri konuların ele alındığı toplantı, bu yıl 8 –14 Mayıs 2017 tarihleri seminer, konferans ve paneller gerçekleşarasında kutlanacak olup faaliyetlerin tirilecektir. koordinasyonu Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından yürütülecektir. MAYIS 2017 55 MAYIS 2017 HABER METROLOJİ VE STANDARDİZASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YETKİLİLERİ SUUDİ ARABİSTAN’DA “YASAL METROLOJİ”Yİ ANLATTI Kaliteli, rekabetçi ve sürdürülebilir bir üretim için ölçüm altyapısını güçlendirmek ve yapılan ölçümlerin doğruluğunu, güvenilirliğini sağlayacak mekanizmayı oluşturmak en gerekli hususlardandır. Bu kapsamda, TÜBİTAK UME ve Suudi Arabistan Metroloji Enstitüsü (NMCC) arasında 2014 yılında başlayan “Development and Realization Measurement and Calibration System for the National Measurement and Calibration Center (NMCC) at Saudi Standards, Metrology and Quality Organization (SASO)” Projesi ile Suudi Arabistan’ın bilimsel metroloji çalışmaları TÜBİTAK UME tarafından yürütüldü ve SASO’nun altyapısı oluşturuldu. Ayrıca altyapı için gerekli makine ve teçhizatın önemli bir bölümünün Türkiye’deki firmalar tarafından üretilmesi sağlanarak milli sanayiye kritik kabiliyetler kazandırıldı. TÜBİTAK UME bu doğrultuda 2015 yılı içinde gerçekleştirdiği yaklaşık 13 milyon Dolar ihracatla elektrik-elektronik sektöründe aynı yıl gerçekleşen 10,8 milyar Dolarlık toplam ihracata ciddi bir katkı sağladı. SASO yetkilileri tarafından ayrıca, Suudi Arabistan’da çevre, sağlık, güvenlik, kullanıcının korunması ve adil rekabet ortamı sağlanması gibi yasal gereklerden kaynaklanan hususlara ilişkin yasal metroloji sisteminin kurulması konusunda yeni bir proje talebinde bulunuldu. Ülkeler arası ticaretin aynı zemin ve seviyede tam olarak yürütülebilmesi için gerekli “yasal metroloji” konusunda da yine Türkiye’den destek alma niyetinde oldukları bildirildi. Bu kapsamda, Metroloji ve Standardizasyon Genel Müdürlüğü personeli ve SASO yetkililerince 2-6 Nisan 2017 tarihleri arasında Suudi Arabistan/ Riyad’da ilk toplantı gerçekleştirildi. 56 Toplantıda Genel Müdürlük personelince tartı aletleri, akaryakıt, elektrik, su ve gaz sayaçları, taksimetre, takograf vb. ölçü aletleri ile hazır ambalajlı mamullerle ilgili sunumlar gerçekleştirilerek “yasal metroloji” sistemimiz hakkında SASO yetkililerine bilgi verildi. İkinci toplantının Mayıs ayı içerisinde gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Söz konusu proje ile milli sanayiye ve ihracata katkı sağlanması ve uluslararası alanda iş birliklerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. MAYIS 2017 TEMİZ ÜRETİM “DÖNGÜSEL EKONOMİ/BİYOEKONOMİ” PAYDAŞLAR ÇALIŞTAYI KOPENHAG’DA DÜZENLENDİ Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) tarafından düzenlenen “Döngüsel Ekonomi/ Biyo-ekonomi” Paydaşlar Çalıştayı, 30-31 Mart 2017 tarihlerinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gerçekleştirildi. AÇA ile AÇA’nın Avrupa Yeşil Ekonomide Atık ve Malzemeler Konu Merkezinin (European Topic Center on Waste and Materials in a Green Economy, ETC/WMGE) ortaklaşa düzenlediği Çalıştaya ülkemizi temsilen Sanayi ve Teknoloji Uzmanı ve AÇA “Kaynak Verimli Ekonomi ve Çevre” Birincil Odak Noktası Özlem Durmuş katılım sağladı. Çalıştayda “döngüsel ekonomi” ve biyoekonomi” kavramlarının ve ilgili politikaların birbirini nasıl destekleyebileceği görüşülürken, yaşanabilecek sorun ve güçlükler tespit edilerek bu sorunların çözümü için sürdürülebilir çözüm önerileri geliştirildi. Doğası gereği döngüsel olarak kabul edilen ve yenilenebilir kaynakların sürdürülebilir üretimini ve kullanımını hedefleyen “biyoekonomi” ile daha az ham madde ve enerji kullanımıyla emisyonları ve malzeme kayıplarını azaltmak gibi “döngüsel ekonominin” temel amaçlarına ulaşmanın yolları araştırıldı. üretilmesi için gereken arazi tahsislerinin ve bu ürünlerin küresel ticaretinin dikkatle değerlendirilmesi gereken alanlar olduğunun altı çizildi. Son olarak biyoekonominin yerel ve sürdürülebilir kılınabildiği takdirde ekonominin döngüselliğini sağlamak açısından önemli bir fırsat haline geleceği konusunda görüş birliğine varıldı. Çalıştayda ayrıca, Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğünden Hugo Schally tarafından AB Döngüsel Ekonomi Paketi ve bu paketin biyoekonomiyle ilişkisi konusunda, Araştırma ve İnovasyon Genel Müdürlüğünden Waldemar Kütt tarafından ise AB’nin Biyoekonomi Stratejisi ve bu stratejinin döngüsel ekonomiyle etkileşimi hakkında bilgi aktarıldı. Özel sektör temsilcileri tarafından tekstil, gıda ve kimya sektörlerinden örnek iyi uygulamalar paylaşıldı. Çalıştayda en fazla öne çıkan konu; biyoekonominin küresel etkileri, özellikle de arazi kaynakları üzerinde oluşturabileceği baskı ve gıda fiyatlarına olası yansımaları oldu. Biyoekonominin yerel ölçekte uygulandığında dışa bağımlılığı azaltma ve enerji/ham madde güvenliğini sağlamada önemli bir araç olduğu ancak biyoürünlerin 57 MAYIS 2017 TEMİZ ÜRETİM “ASO 1. OSB ATIK ISI POTANSİYELİNİN TESPİTİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ FİZİBİLİTE ÇALIŞMASI” PROJESİNİN AÇILIŞ TOPLANTISI YAPILDI Murat EVREN / Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) “ASO 1. OSB Atık Isı Potansiyelinin Tespiti ve Değerlendirilmesi Fizibilite Çalışması” Projesinin Açılış Toplantısı 31 Mart 2017 tarihinde Ankara Sanayi Odası 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde gerçekleştirildi. OSB bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli işletmelerin enerji yöneticilerinin ve OSB temsilcilerinin katıldığı toplantı, ASO 1. OSB uzmanlarından Mehmet Ozan Berk’in yapmış olduğu “imalat sanayiinde enerji verimliliği ve bilinci” konulu sunumla başladı. Sunum kapsamında imalat sanayiinde enerji verimliliğinin mevcut durumuna dair küresel ve ülkemize özgün veriler paylaşılarak enerji verimliliği projelerinin KOBİ’ler için önemi vurgulandı. Toplantı, Verimlilik Genel Müdürlüğü Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı Murat Evren’in “Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün Temiz Üretim Alanındaki Çalışmaları” başlıklı sunumuyla devam etti. Sunumun ilk bölümünde temiz üretim konusuna dair yasal düzenlemeler, sorumlu kuruluşlar, mevcut finansal destekler ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının vizyonundan bahsedilerek ülkemizdeki genel çerçeve çizildi. Sunumun ikinci bölümünde ise Verimlilik 58 Genel Müdürlüğü tarafından temiz üretim alanında yürütülen faaliyetler ve projeler ele alınarak ASO 1. OSB’de de yürütülmekte olan “Türkiye İçin Yeşil OSB Çerçevesinin Geliştirilmesi Projesi”nin Organize Sanayi Bölgesi ve bünyesinde faaliyet gösteren işletmelere sağlaması hedeflenen yararları üzerinde duruldu. Toplantı, daha sonraki sunumların ardından endüstriyel simbiyoz projesi ve atık ısı potansiyeli tespiti projesi için yapılan firma başvuru alımıyla son buldu. Proje Hakkında Söz konusu projenin, Ankara Kalkınma Ajansı’nın 2016 yılı Doğrudan Faaliyet Desteği Programı kapsamında sağladığı mali destekle finanse edilmesi planlanmaktadır. Bu projeyle hedeflenen; ASO 1. OSB’de bulunan işletmelerin temiz üretim imkânlarının artırılması ve endüstriyel simbiyoz fırsatlarının belirlenmesi için firmaların atık ısılarındaki verimlilik odaklarını ve miktarlarını tespit etmek ve tespit edilen atık ısının ekonomiye kazandırılmasını sağlamaktır. Bu hedeflere ulaşmak için proje kapsamında 20 firmada ücretsiz olarak atık ısı potansiyeli tespit edilecek ve iyileştirme önerileri yapılacaktır. Ayrıca belirlenen firmalarda temiz üretim ve endüstriyel simbiyoz olanakları araştırılacak olup analiz yapılan firmalar konuyla ilgili bilgilendirilecektir. Söz konusu projenin hizmet alım ihalesi 14 Mart 2017 tarihinde sonuçlandırılmış olup ihaleyi “ENERVİS Enerji Servis San. ve Tic. A.Ş.” kazanmıştır. Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı Murat EVREN MAYIS 2017 SUMMARY GREEN INDUSTRY Climate Change and 21st Century Development Perspective Due to its economic development and population growth, greenhouse gas emission of Turkey has increased at the rate of 125 % between 1990 and 2014. Energy, industry and transportation sectors are the main sources of emission. Since Turkish economy is based on energy and labour intensive sectors, greenhouse gas emission is expected to increase in forthcoming period. Despite the fact that carbon intensity of Turkish economy is close to OECD average, it is seen that carbon intensity of Turkey continues at the same rate whereas OECD countries have downward tendency. This trend shows that the requirement for emission reduction has not been fulfilled in Turkey. When energy intensity of Turkish economy in comparison with EU and world average is taken into consideration, it shows a minor downward trend similar with carbon intensity whereas both energy and carbon intensity of EU economies go into a decline. This fact indicates that demand for energy efficiency has not been met and there is a potential for it in Turkey. A new economic model with the objective of zero carbon in 2100 has been put into implementation starting with Paris Agreement on climate change. Decrease in fossil fuel consumption is aimed in this model and energy efficiency and renewable energy are the key factors in the achievement of the model. If the threat of climate change can be turned into an opportunity with 58 transition to a low carbon economy by Turkey, energy dependency on foreign sources can be reduced and new areas of employment can be created. In addition to that, our country can take a chance in terms of being one of the important actors in new economic model. For this reason, determination of a road map is required for Turkey in which concrete goals considering all economic sectors take place in transition to a low carbon economy. All sector-specific strategies, investments and incentive system have to be designed and planned within the context of this road map. Green Industry: More Competitive and Profitable Industrial Strategy Document of Turkey (2015-2018) with the principle of ‘local, innovative and green production’ has been prepared by the Ministry of Science, Industry and Technology in accordance with 10th Development Plan with the purpose of transition to a competitive and green industrial structure with efficient resource use. Green industry has been considered as the driving force in economic development. Green industry draws a framework for industry in terms of sustainable development and green growth. Within the context of green industry, sustainable resource use, efficient and green production methods, avoidance of noxious chemical substances, waste recycling, decreases of greenhouse gas emission and minimum environmental damage in production process are the objectives. Determination of Industrial Symbiosis Opportunities: Ankara Chamber of Industry 1st Organized Industrial Zone Climate change in the world made countries to take precautions in terms of greenhouse gas emission and carbon emission. These measures become the focus of different sectors and studies concerning labour productivity in service sector, use of renewable energy resources in energy sector and resource productivity in industry sector have increased rapidly. Research for resource productivity in industry has introduced new concepts in literature such as industrial ecology, sustainable production, cleaner production and ecoindustrial park. The countries started to shape their industrial policy via these concepts. Particularly countries like China and South Korea, where industrial clustering is geographically extensive, aim to increase environmental performance of their industry by policies based on eco-industrial park concept. The policy concerning foundation of organized industrial zones in provinces, which have started in 1960’s in Turkey, is considered to be an appropriate base for policies embracing eco-industrial park perspective. Global Cleantech Innovation Programme (GCIP) 2017 Clean Technology Support Program Global Cleantech Innovation Programme, which has been organized by United Nations Industrial Development MAYIS 2017 Organization (UNIDO) since 2014, starts Clean Technologies Entrepreneurship Accelerator Programme this year based on theme of ‘energy and environment’ with the slogan of ‘make a contribution with your clean technology ideas in evolution of a sustainable world’. Green Construction Implementation in Industrial Areas GCIP Turkey is an entrepreneurship accelerator programme which has been carried out by the Ministry of Science, Industry and Technology, Scientific and Technological research Council of Turkey (TUBİTAK) and UNIDO since 2014. Together with Turkey, this program is continued in 8 countries with the perspective of search, support and implementation of clean technology ideas. GCIP gives support to entrepreneurs in terms of training, mentorship, publicity and financial access (www.turkey. cleantechopen.org). Greenhouse gas emission, waste and overconsumption of national resources have a substantial impact on climate change. In order to restrict climate change and decrease environmental effects, greenhouse gas emission and use of natural resources should be minimised at a considerable extent. The Impact of R&D Expenditures on High-Tech Product Exportation: Case Study for Turkey Technology, natural resources, qualified labour force, economic and political stability are considered as the underlying reasons for income level and economic growth differences between countries. In order to close this gap, countries increase their resources in education, make economic and political cooperation, encourage foreign direct investment, increase R&D investments in public and private sector and accelerate the search for new natural resources. Recent studies show that R&D expenditures are one of the key factors in filling the income and growth gaps between countries. R&D expenditures increase high-tech products exportation through foreign trade and this situation leads to increase in gross domestic product of the countries and economic growth by means of products with high added value. After the concept of sustainability has been brought to agenda in 1972 UN conference on human environment, it was taken into consideration in public policy. Green construction concept came forward as a reflection of sustainability studies. For standardization of green buildings many studies have been carried out and certificate evaluation models are formed. In our country, studies concerning green construction have started in recent years. The subject of this article is to underline the regulations that have been required in credit conditions in the foundation process of industrial areas, which is given by the Ministry of Science, Industry and Technology, for implementation of green construction in industrial areas. Sustainability and Green Building As a consequence of the studies searching solutions for the problems of global warming, environmental pollution and overconsumption of natural resources, sustainability concept has come to the forefront. Cities are the places where sustainability studies can be carried out. In this respect, environmentally friendly buildings can be constructed. Green buildings, which are mentioned as sustainable, ecologic and nature friendly constructions, are defined as the structures that are in harmony with climate and regional conditions that use renewable energy and natural building materials without waste. With a holistic perspective in terms of life cycle, ecosystems, social and environmental responsibilities, these constructions are environment-friendly. Fundamental advantages of green buildings are indicated as decrease of carbon emission caused by the buildings, reduction of environmental damage to minimum level during construction process, put down operational costs, progress of renewable energy use and recycle of waste materials coming from excavation. Furthermore, green roof implementation brings benefits in terms of accumulation of rain water, use of natural light, energy saving, decrease of cooling costs by isolation systems, more efficient and healthy environment and value creation in urban living space. 59 R P 21,9 P S TR31 TR22 P S TR32 N S I TR33 P S TR10 TR21 TR22 TR31 TR32 TR33 TR41 TR42 TR51 TR52 TR61 TR62 TR63 I P S TR61 S TR41 P M N S TR52 P İstanbul Tekirdağ, Edirne, Kırklareli Balıkesir, Çanakkale İzmir Aydın, Denizli, Muğla Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak Bursa, Eskişehir, Bilecik Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova Ankara Konya, Karaman Antalya, Isparta, Burdur Adana, Mersin Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye P N TR51 TR81 P S S TR42 B 5,2 N P TR62 P TR71 TR71 TR72 TR81 TR82 TR83 TR90 TRA1 TRA2 TRB1 TRB2 TRC1 TRC2 TRC3 Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir Kayseri, Sivas, Yozgat Zonguldak, Karabük, Bartın Kastamonu, Çankırı, Sinop Samsun, Tokat, Çorum, Amasya Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane Erzurum, Erzincan, Bayburt Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli Van, Muş, Bitlis, Hakkari Gaziantep, Adıyaman, Kilis Şanlıurfa, Diyarbakır Mardin, Batman, Şırnak, Siirt L S N B C D E F G H I J L M N P Q R S Source : TurkStat, VGM-Regional Productivity Statistics P I 18,7 İBBS TR Düzey 2 Bölge Sınıflaması - NUTS Level 2 Regional Classification Kaynak: TÜİK, VGM-Bölgesel Verimlilik İstatistikleri N S N 16,2 P 7,9 21,9 8,5 S P 11,0 12,8 8,6 S 15,6 13,8 14,2 16,1 13,3 5,7 TR10 28,2 29,8 17,8 13,1 37,0 25,5 13,4 17,1 14,6 6,6 11,4 15,5 25,0 15,2 20,2 9,2 19,2 5,5 12,1 16,6 12,4 12,1 22,9 15,7 S TR82 S P 13,1 P S R N P S P TR63 TR72 P S N TR90 TRC1 S I P P S N P I N TRC2 TRB1 TRA1 I R S TRB2 S P TRA2 S S P P N I 0 - 40.000 TL 40.000 - 80.000 TL 80.000 - 120.000 TL 120.000 - 160.000 TL 160.000 - 200.000 TL TR Düzey 2 bölgelerinin çalışan kişi başına ciro değeri (Sektörler Toplamı) The turnover per employee value of NUTS 2 regions (Total Sectors) TRC3 L R 12,0 Mining and quarrying Manufacturing Electricity, gas, steam and air conditioning supply Water supply; sewerage, waste management and remediation activities Construction Wholesale and retail trade; repair of motor vehicles and motorcycles Transportation and storage Accommodation and food service activities Information and communication Real estate activities Professional, scientific and technical activities Administrative and support service activities Education Human health and social work activities Arts, entertainment and recreation Other service activities NACE Rev.2 Sanayi ve Hizmet Sektörleri Sınıflaması - NACE Rev. 2 Industrial and Service Sector Classification N TR83 15,2 Madencilik ve taş ocakçılığı İmalat Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri İnşaat Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı Ulaştırma ve depolama Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri Bilgi ve iletişim Gayrimenkul faaliyetleri Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler İdari ve destek hizmet faaliyetleri Eğitim İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor Diğer hizmet faaliyetleri N 16,5 6,7 15,0 13,8 16,1 12,7 12,4 14,1 8,6 8,9 TR21 11,8 14,4 17,9 16,1 12,4 7,3 18,8 13,0 The lowest three sectors based on turnover per employee value according to economic activity sections in NUTS 2 regions, 2014 (Nace Rev. 2) (1000 TL) 5,5 13,8 10,5 12,7 15,6 16,1 15,5 18,1 16,5 8,2 11,7 9,0 10,4 13,3 11,9 11,7 16,0 İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına ciro bazında en düşük üç sektör, 2014 (Nace Rev. 2) (1000 TL) The lowest three sectors based on turnover per faaliyet employee value according to economic sections in NUTSüç2sektör, regions, 2014 (Nace 2) (1000 İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik kısımlarına göre çalışan başına activity ciro bazında en düşük 2014 (Nace Rev.Rev. 2) (1000 TL) TL) MAYIS 2017 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS 61 MAYIS 2017 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production IndexEndeksi (2010 Avg.=100) - Manufacturing Index (2010 Avg.=100) Sanayi Üretim (2010 Ort.=100) - İmalat SanayiIndustry Üretim Production Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) 145 136,8 140 135 130 125 117,5 120 110,5 115 110 113,0 112,9 105 100,0 98,5 136,2 128,0 125,7 134,3 121,3 120,5 138,8 140,0 137,9 121,3 114,3 124,3 108,9 118,8 120,6 125,2 116,3 118,2 113,7 110,1 104,7 100 88,6 95 98,3 90 85 100,0 Sanayi Üretim Endeksi Industrial Production Index 87,3 80 İmalat Sanayi Üretim Endeksi Manufacturing Industry Production Index 75 70 Kaynak: TÜİK TÜİK - Source: TurkStat TurkStat Kaynak: - Source: İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) İmalat Sanayi KullanımIndustry Oranı (%) Capacity Utilization RateKapasite of Manufacturing (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 77,0 76,6 76,5 76,0 76,4 76,4 76,5 75,7 75,4 75,5 75,0 74,6 74,5 75,5 75,2 74,2 75,4 74,9 74,7 74,4 74,0 73,5 73,0 72,6 72,5 72,0 71,5 71,0 70,5 70,0 Temmuz 2015 2014 2013 2012 2011 2010 2016 Ortalama Ortalama Ortalama Ortalama Ortalama Ortalama 2010 Average 2011 Average 2012 Average 2013 Average 2014 Average 2015 Average Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey July 2016 Ağustos 2016 Ekim 2016 Kasım 2016 Aralık 2016 Ocak 2017 August September October November December January 2017 2016 2016 2016 2016 2016 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey 62 Eylül 2016 Şubat 2017 Mart 2017 February 2017 March 2017 MAYIS 2017 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2015) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2015) Total R&D PersonnelPer PerThousand ThousandTotal TotalEmployment Employment in Turkey Selected OECD Countries time equivalent) Total Researchers in Turkey andand Selected OECD Countries (Full (Full time equivalent) (2015) (2015) Türkiye ve Seçilmiş Ülkelerinde Toplam Ar-GeAraştırmacı İnsankaynağı SayısıBüyüme Yıllık Oranı Büyüme zaman eşdeğeri) (2015) Türkiye veOECD Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Sayısı Yıllık (TamOranı zaman(Tam eşdeğeri) (2015) Total Researchers andand Selected OECD Countries (Full (Full time equivalent) (2015)(2015) Total R&D PersonnelAnnual AnnualGrowth GrowthRate Ratein Turkey in Turkey Selected OECD Countries time equivalent) 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı Total ResearchersPer Thousand Total Employment 18,0 Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı Total Researchers Compound Annual Growth Rate 90,0% 16,0 80,0% 14,0 70,0% 12,0 60,0% 10,0 50,0% 8,0 40,0% 6,0 30,0% 4,0 20,0% 2,0 10,0% 0,0 0,0% -10,0% Yunanistan Greece Türkiye Turkey Slovak Cumhuriyeti Slovak Republic Portekiz Portugal Polonya Poland Meksika Mexico Macaristan Hungary Kore Korea Kanada Canada Japonya Japan İtalya Italy İspanya Spain İrlanda Ireland İngiltere United Kingdom Hollanda Netherlands Fransa France Çekya Czechia Belçika Belgium Avrupa Birliği (28 Toplam) EU28 total Almanya Germany -2,0 Kaynak: OECD, MSTI - Source: OECD, MSTI Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI Türkiye’ de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 -2015) Total Researchers inselected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 -2015) Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2015) Totalde Researchers selected OECDSayısı Countries and Büyüme Turkey (FullOranı time equivalent) (2002 - 2015) Türkiye’ Toplam inAraştırmacı Yıllık (Tam zaman eşdeğeri) (2015) Türkiye' Toplam Araştırmacı Sayısı YıllıkRate Büyüme Oranı (Full (Tam zaman eşdeğeri) (2015) TotaldeResearchersAnnual Growth inTurkey time equivalent) (2015) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2015) 800.000 40,0% Japonya - Japan 700.000 35,0% Almanya Germany 600.000 30,0% Kore - Korea 500.000 25,0% İngiltere - United Kingdom 400.000 20,0% 300.000 15,0% 200.000 10,0% 100.000 5,0% İspanya - Spain Türkiye - Turkey 0 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECDOECD MSTI MSTI Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, 2010 2011 2012 2013 2014 2015 0,0% Meksika Mexico Macaristan Hungary Türkiye Yıllık Büyüme Oranı Annual Growth Rate of Turkey 63 MAYIS 2017 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changesİmalat in Manufacturing (Annually andAylık) Quarterly) and Sanayi VerimlilikIndustry Değişimleri (Yıllık ve Üç ve Üç Aylık içinTrends Eğilimlerfor Quarterly Data Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data 120 115 110 105 100 95 90 85 80 70 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 1.Ç- Q1 2.Ç- Q2 3.Ç- Q3 4.Ç- Q4 75 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 YıllıkÇalışanKişiBaşınaKatmaDeğerEndeksi(2005=100)/AnnualValueAddedPerPersonWorked Resmi İstatistik Kalite Belgesi YıllıkÇalışanKişiBaşınaKatmaDeğerEndeksi(2009=100)/AnnualValueAddedPerPersonWorked ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(2010Ort.=100)/QuarterlyIndexofManufacturingProductionPerPersonWorked Eğilim;ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(20051.Ç-20082.Ç)/Trend;QuarterlyIndexofManufacturingProductinPerPersonWorked(2005 1.Q-20082.Q) Eğilim;ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(20091.Ç-20114.Ç)/Trend;QuarterlyIndexofManufacturingProductionPerPersonWorked(2009 1.Q-20114.Q) Eğilim;ÜçAylıkİmalatSanayiÇalışanKişiBaşınaÜretimEndeksi(20121.Ç-20164.Ç)/Trend;QuarterlyIndexofManufacturingProductionPerPersonWorked(2012 1.Q-20164.Q) Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey Kaynak:TürkiyeUlusalVerimlilikİstatistikleriSource:NationalProductivityStatisticsofTurkey Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları / Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı (2005-Ort. - 2016 Ort.) Average Rate of Annual Productivity Change (2005-Ort. - 2016 Ort. ) %18 %16 120 %14 100 %12 80 %10 60 %8 %6 40 %4 20 İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Malta-Malta İsveç-Sweden Portekiz-Portugal İspanya-Spain Almanya-Germany Lüksemburg-Luxembourg TÜRKİYE-Turkey Avusturya-Austria Fransa-France Hırvatistan-Crotia Macaristan-Hungary Sırbistan-Serbia Slovenya-Slovenia Polonya-Poland Romanya-Romania Yunanistan-Greece Litvanya-Latvia Estonya-Estonia 0 %2 Slovakya-Slovakia İmalat Sanayi Son Dört Çeyrek (2016 I - 2016 IV) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average of Last Four Quarters (2016 I 2016 IV) (2010 Ave.=100) Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European C 140 %0 İmalat Sanayi Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri ve EUROSTAT - Source: National Productivity Statistics of Turkey and EUROSTAT 64 96,98 91,54 68,40 93,00 80,66 90,71 84,03 93,63 100,37 96,08 80,39 102,93 87,48 102,57 58,87 86,90 79,87 99,97 87,56 61,85 88,90 79,51 86,51 81,70 91,66 99,38 94,21 68,50 99,08 86,40 93,85 50,93 82,23 74,47 Madencilik ve Taşocakçılığı / Mining and Quarrying İmalat / Manufacturing Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme …/Electricity, Gas, Steam And Air Conditioning Supply ARM - Aramalı / IG - Intermediate Goods DLT - Dayanıklı Tüketim / DCG - Durable Consumer Goods DZT - Dayanıksız Tüketim / UCG - Non-Durable Consumer Goods ENJ – Enerji / E- Energy SEM - Sermaye Malı / CG - Capital Goods Gıda ürünlerinin imalatı / Manufacture of food products İçeceklerin imalatı / Manufacture of beverages Tütün ürünleri imalatı / Manufacture of tobacco products Tekstil ürünlerinin imalatı / Manufacture of textiles Giyim eşyalarının imalatı / Manufacture of wearing apparel Deri ve ilgili ürünlerin imalatı / Manufacture of leather and related products Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı … /Manufacture of wood and of products of wood and cork… Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı / Manufacture of paper and paper products Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması /Printing and reproduction of recorded media 89,01 114,22 64,12 76,22 91,51 86,92 103,76 69,40 60,22 100,12 Mobilya imalatı / Manufacture of furniture Diğer imalatlar / Other manufacturing 128,93 71,89 80,52 195,61 90,12 99,57 97,15 112,68 104,39 106,32 90,25 96,56 93,83 91,28 123,70 85,10 87,72 66,82 89,26 92,54 97,91 87,16 102,87 97,86 99,42 87,43 92,35 84,26 94,43 75,75 94,22 95,02 2007 Ort.-Ave. 93,22 95,08 85,39 92,70 205,10 89,40 90,52 90,62 106,00 96,76 100,59 90,95 91,76 96,99 85,61 115,86 86,42 86,87 78,26 86,99 85,54 93,66 106,77 110,36 96,86 97,36 92,09 91,42 88,00 92,74 82,27 93,09 101,25 2008 Ort.-Ave. 92,99 91,88 89,86 95,11 127,15 78,58 80,87 93,33 98,07 88,42 93,83 91,81 90,96 101,42 88,39 95,93 94,88 94,28 94,08 89,92 91,07 96,21 94,05 109,41 94,51 83,04 92,21 96,01 92,34 93,18 86,68 91,63 105,67 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 2009 2010 Ort.-Ave. Ort.-Ave.. 92,65 100,00 Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri Source: National Productivity Statistics of Turkey Kaynak:TürkiyeUlusalVerimlilikİstatistikleriSource:NationalProductivityStatisticsofTurkey Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı /Repair and installation of machinery and equipment Diğer ulaşım araçlarının imalatı / Manufacture of other transport equipment 99,22 97,17 94,68 Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı /Manufacture of machinery and equipment n.e.c. Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı /Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers Elektrikli teçhizat imalatı /Manufacture of electrical equipment 90,66 102,92 93,72 Ana metal sanayi / Manufacture of basic metals 121,43 91,04 88,30 Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı /Manufacture of other non-metallic mineral products 151,68 94,46 95,99 Kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı / Manufacture of rubber and plastic products 98,59 85,85 78,56 Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı /Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations 96,25 88,14 78,31 Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı /Manufacture of chemicals and chemical products Fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç) /Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı /Manufacture of computer, electronic and optical products 125,18 116,53 Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı /Manufacture of coke and refined petroleum products Ana Sanayi Grupları / Main Industrial Groups (MIGs) Sanayinin Kısımları/ Sections of Industry Toplam Sanayi / Total Industry 2006 Ort.-Ave. 90,43 2005 Ort.-Ave. 86,58 103,45 107,82 108,42 123,73 104,38 113,06 103,12 100,12 110,08 102,00 100,85 104,53 103,34 101,94 105,74 112,96 103,74 106,61 93,96 94,56 96,36 92,12 94,53 101,79 108,70 109,44 99,89 105,71 102,56 113,53 103,45 102,02 2011 Ort.-Ave. 103,38 102,97 111,05 95,54 105,27 96,00 105,61 98,03 106,90 110,09 102,24 97,48 98,36 119,88 100,10 105,05 113,55 104,31 100,57 85,33 97,27 92,66 108,33 101,59 100,25 102,22 110,89 100,95 101,31 99,76 113,91 100,81 103,06 2012 Ort.-Ave. 101,22 106,60 109,31 103,45 92,02 100,76 109,20 104,09 103,87 108,11 105,51 97,87 97,84 112,00 98,71 97,78 117,47 103,53 97,95 83,01 96,06 90,13 99,92 91,30 101,24 103,35 110,53 99,92 101,75 99,96 118,81 100,85 98,75 2013 Ort.-Ave. 100,64 2014 Ort.-Ave. 101,52 116,30 100,26 106,59 101,27 98,31 106,58 101,88 105,14 106,42 102,85 95,09 98,60 132,06 96,94 85,44 118,50 104,12 102,59 79,09 96,12 88,53 101,66 82,69 103,59 104,03 119,02 102,80 101,54 98,42 130,28 100,97 110,06 Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Index of Production Per Person Employed (2010 Ave.=100) ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS 149,94 109,28 115,00 114,25 106,69 101,19 99,62 108,65 106,04 102,18 94,78 96,70 161,68 99,25 111,06 127,64 106,97 101,66 77,01 100,83 87,50 106,32 85,07 103,11 109,40 127,42 107,31 106,53 98,24 131,80 104,21 109,00 2015 Ort.-Ave. 104,46 Resmi İstatistik Kalite Belgesi 166,96 101,57 108,35 117,91 103,04 100,34 99,44 119,25 102,19 103,34 96,94 95,49 187,34 102,13 115,82 119,87 110,81 104,92 73,55 108,81 88,99 101,67 80,79 107,71 109,85 137,96 113,95 106,58 99,30 142,52 106,81 117,77 2016 Ort.-Ave. 107,77