İslam Tarihi ve Uygarlığı 4. ÜNİTE: İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI (13. YÜZYILA KADAR) KONULAR A. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN VE ARAP YARIMADASI’NIN GENEL DURUMU B. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI C. DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661) Ç. EMEVİLER DÖNEMİ (661-750) D. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031) E. ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258) F. TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ 118 4. Ünite Temel Kavramlar l Aforoz A. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN VE ARAP YARIMADASI’NIN GENEL DURUMU l Cahiliye l Endülüjans l Gök Tanrı l Putperestlik l Skolastik l Ukaz l Zerdüştlük Hazırlık Çalışmaları 1. İslamiyet öncesi Arap Yarımadası’nda Araplardan başka milletler yaşamadığı hâlde siyasi ve dinî birliğin olmamasının nedenlerinin neler olabileceğini araştırınız. 2. İslamiyetin doğduğu sırada dünyada hangi büyük devletler bulunduğunu araştırınız. 3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. İslamiyet doğduğu sırada dünya, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik bunalımlarla karşı karşıya idi. İnsanlık maddi ve manevi sıkıntılar içerisinde yaşamaktaydı. Dünya olarak yalnızca Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları biliniyordu. Sami ırkından olan Arapların Hicaz ve Yemen’de oturanları yerleşik bir hayat yaşıyorlardı. Bunlar tarım ve ticaretle uğraşıyordu. Çölde göçebe hayatı yaşayanlar ise Bedevi olarak adlandırılıyorlardı. Bedeviler hayvancılıkla uğraşıyordu. Araplar, aralarında siyasi birlik bulunmadığından kabileler hâlinde yaşıyordu. Kabile geleneklerine, aile ve akraba bağlarına büyük önem veriyorlardı. Kabileler arasında uzun süren kan davaları onların siyasal birlik kurmalarını önlüyordu. Toplumun zengin ve soylularından oluşan aristokrat kesim şehir devletlerini yönetiyordu. Araplarda kölelik çok yaygındı. Kadın, toplum hayatında bir değer olarak görülmüyordu. Çok tanrılı bir dinsel inanışa sahip olan Araplar, tanrıları adına put yapıyor ve bunlara tapıyorlardı. Dünya’nın ve Arap Yarımadası’nın içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve kültürel durum hakkında çıkarımlarınız nelerdir? Açıklayınız. 1. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN GENEL DURUMU VII. yüzyılda Amerika ve Avustralya’daki insanların Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarındaki insanlarla iletişimleri yoktu. Afrika kıtasının yalnızca kuzey bölümünün çok küçük bir bölgesi biliniyordu. Bu nedenle “İslamiyetin Doğuşu Sırasında Dünya” derken Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarından oluşan Eski Dünya anlatılmaktadır. İslamiyetin meydana getirdiği değişimi anlayabilmek için İslam dininin ortaya çıktığı yıllarda bu kıtalarda bulunan devletlerin siyasi, dinî ve ekonomik yapılarını incelemek gerekiyor. a. Avrupa Kıtası 375 yılındaki Kavimler Göçü’nden sonra Avrupa’da büyük bir karışıklık yaşanmıştı. Taht kavgaları ve savaşlar yüzünden hayat durma noktasına gelmiş, kavimlerin birbiriyle mücadeleleri sonucunda binlerce insan hayatını kaybetmişti. Avrupa’da yaşayan insanların büyük çoğunluğu Hristiyanlık dinine inanmaktaydı. Yönetim biçimi olarak feodalite, düşünce olarak da skolastik anlayış hâkimdi. Skolastik düşünce gözlem ve deneyi reddeden, eleştiri kabul etmeyen kilisenin ortaya attığı düşüncenin adıydı. Bu durum bilimsel faaliyetleri engellemiş, özgür düşünceyi ortadan kaldırmıştı. Kilisenin elinde bir kişiyi dinden çıkarmak anlamına gelen “aforoz”, bir kralı ve hükümdarı cezalandırmak anlamındaki “enterdi” ve kiliseye karşı gelenlerin yargılandığı “Engizisyon Mahkemeleri” vardı. Ayrıca kilise, para karşılığında insanların günahlarını bağışlıyordu. Cennet kâğıdı anlamına gelen bu belgeye “Endülüjans” deniliyordu. Yahudi dinine inananlar ise azınlık durumunda olduklarından her türlü şiddet ve baskıya uğruyorlardı. Halk çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Din adamları ve senyörler en üst sınıfı oluşturuyordu. 119 İslam Tarihi ve Uygarlığı b. Afrika Kıtası İslamiyetin doğuşu sırasında Afrika’nın en önemli bölgeleri Kuzey Afrika ile Habeşistan (bugünkü Etiyopya) idi. Afrika’nın kuzeyi Bizans İmparatorluğu’nun denetimindeydi. Bu bölgenin hâkimiyeti için Bizanslılar ve Sasaniler sürekli mücadele ediyorlardı. Habeşistan Krallığı’nın başında bulunan Ezana, Hristiyanlık dinini resmî din olarak kabul etmişti. Yerli halkın büyük bir kısmı eskiden olduğu gibi putperestliğe inanıyordu. c. Asya Kıtası Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü’nden sonra Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmıştı (395). Bizans Doğu Roma olarak bilinen Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’du. Doğu Roma en parlak dönemini VI. yüzyılda Justinianos (Jüstinyenüs) zamanında yaşamıştı. İslamiyetin doğuşu sırasında Bizans siyasi açıdan kötü durumdaydı, başkent İstanbul karışıklık içindeydi. Doğuda Sasaniler, batıda Avarlar ve Slavlarla mücadele etmekteydi. Bütün bunlara rağmen İslamiyetin doğuşu sırasında en güçlü Hristiyan devletiydi. Bizans, Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini benimsemişti. Ortodoksların dini lideri patrik İstanbul’da oturmaktaydı. Sasaniler Asya kıtasının diğer bir devleti ise Sasani İmparatorluğu idi. Sasaniler İpek Yolu hâkimiyeti için Kök Türklerle uzun süren savaşlar yapmışlardı. Sasaniler, Zerdüştlük inancına sahiptiler. Zerdüştlük inancının temelini iyilik ve kötülük düşüncesi oluştururdu. İyilik düşüncesini temsil eden “Ahuramazda” için tapınak yapıyor, buralarda ateş yakıyorlardı. Onun için bunlara mecusi, ateşperest (ateşe tapan) de deniliyordu. Aşağıda “İslamiyet Öncesi Dünyanın Genel Durumu” adlı etkinlikte verilen dilsiz haritada gösterilen coğrafi bölgelerin siyasi, sosyal ve dinî durumlarını ilgili kutucuklara yazınız. 1. Etkinlik: İSLAMİYET ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL DURUMU Avrupa’da siyasi durum: .................................................................................................... Asya’da siyasi durum: ............ ........................................................... ........................................................... Sosyal durum: .......................... ........................................................... ........................................................... Dinî durum: ............................... ........................................................... ........................................................... Sosyal durum: ...................................................................................................................... Dinî durum: ........................................................................................................................... Afrika’da siyasi durum: .................................................................................................... Sosyal durum: ...................................................................................................................... Dinî durum: ........................................................................................................................... Arap Yarımadası’nda siyasi durum: ....................................................................... ....................................................................... Sosyal durum: ...................................... ....................................................................... ....................................................................... Dinî durum: ........................................... ....................................................................... ....................................................................... 4.1. Harita: Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının bir bölümünü gösteren dilsiz harita 120 4. Ünite Kök Türkler İslamiyetin doğuşu sırasında Orta Asya topraklarının büyük bir kısmı Kök Türklerin egemenliğindeydi. I. Kök Türk Devleti 582 yılında Doğu ve Batı Kök Türk olarak ikiye ayrıldı. Daha sonra her iki Kök Türk devletine de Çinliler son verdi. Bu yüzyılda Türklerle Araplar arasında komşuluk ilişkileri yoktu. Türkler ile Araplar arasındaki ilişkiler Cahiliye devrinde İpek Yolundan dolayı aşağıdaki resimde verilen minyatürde de görüldüğü gibi ticaret ile sınırlıydı. Arap tüccarlar aracılığı ile kurulan ilişkiler, Türklerle Arapların birbirini tanımasını sağladı. Kök Türklerde diğer devletlerde olduğu gibi bir kölelik anlayışı yoktu. Kök Türkler, Gök Tanrı dinine inanıyorlardı. Bu inanca göre tanrı tekti ve kâinatın yaratıcısıydı. Ölümden sonra yeni bir hayat başlardı. Bu dinde, yazılı dinî kaynaklar ve ruhban sınıfı yoktu. İslamiyetten önce Araplar ve Türkler karşılıklı olarak hangi ürünleri alıp satmış olabilirler? 4.1. Resim: Türklerle Araplar arasındaki ticareti gösteren bir minyatür (İslam Uygarlığı Ansiklopedisi, s. 30.) Japonya Asya’nın doğusunda yer alan Japonya’nın ulusal dini Tanrılar Yolu anlamına gelen Şintoizm’di. Bu dinin yanında Çin’de yaygın olan Budizm, Teoizm ve Konfiçyüs inançlarını da kabul etmişlerdi. Japonlar imparatorlarının güneş tarafından geldiğine inanmış ve imparatorlarına güneşin oğlu unvanını verilmişlerdi. İslamiyetin doğuşu sırasında Japonya’nın dünya üzerinde siyasi bir etkisi yoktu. Hindistan Asya’da bulunan diğer bir devlet de Hindistan’dı. Hindistan’da çeşitli ırk ve dinler olduğu için bir siyasi birlik sağlanamamış ve güçlü bir devlet kurulamamıştı. Siyasi birliğin kurulamamasının en önemli nedeni sınıf farkına yol açan “Kast Sistemi”dir. Hindistan’ın en eski inancı “Veda” idi. Tabiat kuvvetlerine tapma esasına dayanan bu inancın rahiplerine Brahman denilirdi. Zamanla Brahmanların nüfuzu genişleyerek Brahmanizm şekline dönüştü. Çin Güneydoğu Asya’da yer alan Çin, eski ve köklü bir medeniyete sahipti. Çin, Orta Asya’nın hâkimiyeti için Kök Türklerle sürekli mücadele hâlindeydi. Çok tanrılı bir din anlayışının bulunduğu Çin’de tanrılara kurban kesilirdi. Belli tapınakları olmadığından açık havada veya kutsal kabul edilen yerlerde ayinler yapılırdı. Birtakım felsefi görüşler ortaya atan Konfiçyüs ve Lao-Tzu (Lao-zı) fikirleri daha sonra değişikliklere uğrayarak din hâline geldi (Konfiçyüsizm, Taoizm). Çin’de ayrıca Budizm dini de yaşanıyordu. 2. İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAP YARIMADASI’NIN DURUMU İslamiyetten önce Arap Yarımadası’nın o dönemdeki durumunu İslam devletinin ikinci halifesi Hz. Ömer şöyle ifade etmektedir: “Tanrı diye helvadan put yapar, onlara tapardık. Uzun bir yolculuğa çıktığımızda karnımız acıkınca, yaptığımız putları yerdik. Bunları hatırladıkça gülerim. Bununla beraber hiçbir günahı ve suçu olmayan masum kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. O günler aklıma geldiğinde ise oturup ağlarım.” (1) _______________________ (1) www.resulullah.org. 121 İslam Tarihi ve Uygarlığı Hz. Ömer’in anlattıklarından hareketle İslamiyet öncesi Arapların yaşayışı ve dinî inanışlarıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Asya kıtasının güneybatısında yer alan yarımadanın en önemli bölgeleri Hicaz, Necid ve Yemen’di. Arap Yarımadası’nın büyük bölümü çöldür. Çöllerde çok seyrek olarak vahalar görülür. Yarımadanın yaşamaya en elverişli yeri güneyde bulunan Yemen’di. Yandaki fotoğraftada görülen Necid’in de büyük bir kısmı çöldü. Necid’de yaşayan halkın geçim kaynağı hayvancılıktı. Mekke, Medine ve Taif şehirlerinin yer aldığı Hicaz Bölgesi özellikle ticaret yollarının geçtiği bir yerdi. Ayrıca Mekke ve Kâbe’nin burada olması nedeni ile dinî bir merkez konumundaydı. Hz. İbrahim tarafından yapılan Kâbe, Mekke şehrine dinî bakımdan büyük bir itibar kazandırmıştı. Yandaki fotoğrafta gösterilen Kâbe’nin bulunduğu Mekke kentinin yönetimi V. yüzyıl başlarında Hz. İsmail’in soyundan gelen Kureyş Kabilesi’nin elindeydi. Şehrin dinî ve idari hayatını Kureyş Kabilesi düzenlerdi. Arabistan’ın bu coğrafi yapısı ve doğal koşulları, insan toplulukları arasındaki iletişimin çok zor sağlanmasına ya da hiç sağlanamamasına yol açmıştı. Bu iletişimsizlik, kabile yaşamını doğurmuştu. Kabile yaşamı da Arabistan’da siyasal birliği sağlayabilen güçlü bir devletin ortaya çıkmasını engelleyen nedenlerden biri olmuştu. Kurulan küçük krallıklarda devleti gerçekte kabile başkanları yönetmekteydi. Kabile başkanları istedikleri kişiyi tahta çıkarır, istemediklerini tahttan indirirdi. Bu yüzden de krallar, kabile başkanlarının isteği doğrultusunda davranırdı. Bu durumun etkisiyle İslamiyetten önce Arabistan’ın kuzeyinde ve güneyinde, aşağıdaki haritada görülen birçok küçük devlet kurulmuştu. 4.1. Fotoğraf: Arap Yarımadası’nda yer alan Necid Çölü’nden bir görünüm 4.2. Fotoğraf: Müslümanların Kâbe’yi tavaf etmesini gösteren bir görünüm 4.2. Harita: İslamiyetten önce Arap Yarımadası (Tarih Atlası 1, s. 24.) 122 4. Ünite Hz. Ömer’in anlattıklarından da anladığımız gibi İslamiyetten önce Araplar arasında putperestlik inancı yaygındı. Her kabilenin ayrı bir putu vardı. Kutsal kabul edilen bu putlar Kâbe’de bulunuyordu ve “Hubel, Lat, Menat ve Uzza” en başta gelenlerdi. Araplar arasında putperestlik inanışının yanında Musevilik, Hristiyanlık ve Haniflik gibi inanışlar da vardı. Haniflik, Hz. İbrahim’in getirdiği ve tek ilah anlayışına dayanan bir inançtı. Arapların büyük bir bölümü güneyde Yemen, batıda Hicaz Bölgesi’ndeki Mekke ve Medine dışında yandaki temsilî resimde gösterildiği gibi göçebe (bedevi) idiler ve kabileler hâlinde yaşıyorlardı. Kabilelerin başında şeyh ya da emir denilen kişiler bulunuyordu. Bunlar, genellikle kabilenin en yaşlı ve deneyimli kişileri idi ve aile başkanlarından oluşan meclis tarafından belirleniyordu. Kabileler arasında kan davası eksik olmuyordu. Erkeğin üstünlüğüne dayanan ailede kadınların miras hakkı yoktu. Çok eşliliğin yaygın olduğu Arap toplumunda bedevi kadın, kentte yaşayan kadına 4.2. Resim: İslamiyetten önce Arapların yaşantısını gösteren temsîlî resim (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 129.) göre daha özgürdü. Fakat hiçbiri evli oldukları erkekle eşit haklara sahip değildi. İslamiyetten önce kadınların evlenecekleri erkeği seçme ve ondan ayrılma hakkı yoktu. Erkek istediği zaman eşini boşayabiliyor ve onunla yeniden evlenebiliyordu. Ailede erkek çocuk, kız çocuklarından daha üstün tutuluyordu. Arabistan’ın İslamiyet öncesi sosyal yapısı hakkında neler söyleyebilirsiniz? Araplar, şehre Medine dediklerinden şehirde yaşayanları da medeni olarak adlandırıyorlardı. Çölde göçebe olarak yaşayanlara ise bedevi diyorlardı. Bedevi Arapların başlıca gelir kaynağı deve, at ve küçükbaş hayvanlardan elde edilen ürünlerdi. Tarım daha çok Yemen’de, Medine çevresinde ve çok seyrek görülen vahalarda yapılıyordu. Ticaretin merkezi ise Hicaz’dı. Mekkeli tüccarlar Uzak Doğu’dan gelen malları ker vanlarla Şam’a ve Suriye limanlarına ulaştırıyorlardı. Arabistan, Uzak Doğu ülkeleri ile Afrika ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ticarette bir köprü görevi yapıyordu. Bu nedenle Arabistan’da ticaretle uğraşanlar çok zengin olmuşlardı. Ticaret yollarının bir bölümü Yemen’den başlayıp Kızıldeniz boyunca uzanarak Akdeniz kıyılarına ulaşırken bir bölümü de İran Körfezi kıyılarından başlayıp çöldeki vahaları izleyerek Mezopotamya ve Suriye’nin güneyine ulaşıyordu. Ticaret yolları, Arabistan için yaşamsal bir önem taşıyordu. Bu yollar yalnızca ticaretle uğraşanları değil, güzergâhları üzerinde bulunan kentleri de zenginleştiriyordu. İslamiyetten önce Arabistan Yarımadası’nda halkın geçim kaynakları arasında neler yer almaktadır? İslamiyetin ortaya çıktığı sırada Arabistan’da en çok konuşulan dil Arapçaydı. Arapça, Sami dilleri ailesindendir. İslamiyet öncesinde Arap Yarımadası ile sınırlı olan Arapça, İslamiyetle birlikte geniş bir coğraf yaya yayıldı. Bazı bölgelerde Aramca ve Süryanice de konuşulmaktaydı. Araplar, haram aylar olarak kabul ettikleri dört ayda (zilkade, zilhicce, muharrem ve recep) savaş yapmıyorlardı. Haram aylarda Mekke çevresinde “Ukaz” denilen bir panayır kurup burada ticaret yapıyor, spor karşılaşmaları ve eğlenceler düzenliyorlardı. Kâbe ziyaret ediliyor, şiir yarışmaları yapılıyordu. Dereceye giren şiirler Kâbe duvarına asılıyordu. Bunlara Muallakati Seba (Yedi Askı) denirdi. 123 İslam Tarihi ve Uygarlığı Temel Kavramlar B. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI l Bi’at l El-Emin l Ensar l Hicret l Hutbe l Muhacir l Vahiy Hazırlık Çalışmaları 1. Mekkeli Müşriklerin İslam dinine tepki göstermelerinin nedenleri neler olabilir? 2. Hz. Muhammed’in, İslam dinini yayarken karşılaştığı güçlükler neler olmuştur? 3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. “Hz. Muhammed, zeki, sakin, kendinden emin, ölçülü ve dengeli tutuma sahip, sözü dinlenir, herkes tarafından sevilen ve takdir edilen, doğruluğundan ve samimiyetinden şüphe edilmeyen bir karaktere sahipti. Onunla peygamberlik öncesinde ticari ilişkilerde bulunanlar, çok iyi arkadaş olduğunu, hak hususunda hatır gönül tanımadığını, zerre kadar riyâkârlık yapmadığını söylemişlerdir. Yalan söylemezdi. dostdüşman herkes onun yalan söylemediğini itiraf ederdi. Akrabalarının hakkını gözetir, ailesiyle ilgilenir, geçimini helal yoldan kazanır, muhtaçlara, zayıf ve güçsüzlere yardımda bulunur, misafire ikram eder, herkesle iyi geçinirdi.” (1) Yukarıdaki metni dikkate aldığınızda Hz. Muhammed’in nasıl bir kişiliğe sahiptir? 1. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİKTEN ÖNCEKİ HAYATI Son peygamber Hz. Muhammed, 20 Nisan 571 tarihinde Mekke’de doğdu. Babası Abdullah, annesi Âmine idi. Hz. Muhammed’in soyu Hz. İbrahim’e dayanmaktaydı. Ticaretle uğraşan babası, Hz. Muhammed doğmadan önce ölmüştü. Hem Arapçayı güzel konuşabilmesi hem de Mekke’nin havasının yeni doğan çocuklara iyi gelmemesi nedeniyle Hz. Muhammed, Halime adlı sütanneye verildi. Altı yaşına geldiğinde annesi de ölünce dedesi Abdülmuttalip’le yaşamaya başladı. Hz. Muhammed sekiz yaşındayken dedesinin vefat etmesi üzerine amcası Ebu Talip, onu yanına alarak büyüttü. Hz. Muhammed, ticaretle uğraşan amcasının kervanlarına yardım etmeye başladı. Bu kervanlarla Yemen ve Suriye’ye gidip geldi. Hz. Muhammed, amcasının kervanıyla Şam’a giderken Şam ve Kudüs arasındaki Busra’da “Bahira” adlı bir rahiple karşılaştı. Rahip, Hz. Muhammed’i gördüğünde onun, geleceği haber verilen son peygamber olduğunu anladı. Ebu Talip’e, “Bu çocuk bütün peygamberlerin sonuncusudur. Şam Yahudileri içinde onun özelliklerini bilen ve alametlerini tanıyan kâhinler vardır. Sen onu Şam’a götürme. Buradan geri çevir.” diye öğüt verdi. Ebu Talip, rahibin sözüne uyarak mallarını orada sattı ve Mekke’ye geri döndü. (2) Hz. Muhammed, genç yaşına rağmen doğruluğu ile Mekke halkı arasında büyük ün kazandı. Doğruluğu ve güvenilir biri olması sebebiyle kendisine “Muhammed-ül Emin” unvanı verildi. Hz. Muhammed’de güzel huyların tümü vardı. Tavırları, hareketleri, doğruluğu, yardımseverliği ile herkese kendini kabul ettirmişti. Putlara tapmanın yanlış olduğunu açıkça söylerdi. Mekke’de zulme ve haksızlığa uğrayan insanların haklarını ve mallarını korumak amacıyla kurulmuş olan “Hilfu’l-Füdul Cemiyeti”ne katılmıştı. Hz. Muhammed, peygamber olmadan önce Hz. Hatice’nin kervanı ile ticaret yapıyordu. Hz. Hatice, Kureyş’in önde gelenlerinden biriydi ve genç yaşta dul kalmıştı. Çevresinin tavsiyesi üzerine Hz. Muhammed’i kendi işlerinin yönetimi ile görevlendirmişti. Birbirlerini tanıdıktan sonra Hz. Muhammed 25 yaşında iken Hz. Hatice ile evlendi. Bu evlilikten çocukları oldu. Fakat Hz. Fatma dışındaki diğer çocukları küçük yaşlarda öldü. _______________________ (1) İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, s. 79. (2) Zekeriya Kitapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, s. 98. 124 4. Ünite Aşağıda verilen “Kâbe’nin Hakemliği” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 2. EtkinliK: KÂBE’NİN HAKEMLİĞİ Resulullah otuz beş yaşlarındaydı. Kureyşliler, Kâbe’yi tamir ediyordu. Zaman zaman Hz. Muhammed de çalışıyor, onlarla birlikte taş taşıyordu. Kâbe’nin tamiri bitip sıra Hacerü’l-Esved (Kara Taş)’i yerine koymaya gelince kabileler arasında tartışma çıktı. Taşı yerine koyma şerefi kime ait olacaktı? Tartışma büyüdü, nerede ise aileler birbirine girecekti. Sonra birisi bir teklifte bulundu. Kâbe’ye Şeybe kapısından ilk gelen hakem olacak ve o ne derse herkes onu kabul edecekti. İlk gelen Hz. Muhammed oldu. Bütün kabileler buna sevindiler. “Muhammed emin bir kimsedir, onun hakemliğine razıyız.” dediler. Durumu kendisine arz ederek hakemliğini istediler. Hz. Muhammed, kabul etti, hırkasını yere serdi. Hacerü’l-Esved’i üzerine koydu ve: “Her aileden birer kişi ucundan tutsun.” dedi. Hep beraber taşı kaldırıp konulacağı yere getirdiler. Hz. Muhammed de taşı bizzat kendi eliyle alıp yerine yerleştirdi. Hasan Karaköse, Ortaçağ Tarihi ve Uygarlığı, s. 9. (Düzenlenmiştir.) Hz. Muhammed’in güvenilir kişiliği, etkinlikte anlatılan olayda Kureyşliler ile Mekkeliler arasındaki barışa nasıl bir katkı sağlamıştır? 2. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİĞİ Hz. Muhammed, yaşı ilerledikçe ticaret işlerinden uzaklaşmaya, zamanının büyük bir kısmını tek başına ve insanlardan uzak bir şekilde geçirmeye başladı. Düşünmek ve kendi kendine ibadet etmek için yanda görseli verilen Mekke yakınındaki “Nur Dağı”nda bulunan “Hira Mağarası”na gidiyor, burada günlerce kalıyordu. Hz. Muhammed, kırk yaşında Ramazan ayının 27. gecesi yine Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’ndayken kendisine “Cebrail” adlı bir melek tarafından ilk vahiy geldi. Bu vahiyde “Yaratan Rabbinin adı ile oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, senin Rabbin en büyük kerem sahibidir: Ki o, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti.” (1) (Alak Suresinin ilk beş ayeti) deniliyordu. Hz. Muhammed, korku ve heyecan içinde evine geldi. Başından geçenleri Hz. Hatice’ye anlattı. Daha sonra ikisi birden Hz. Hatice’nin amcasının oğlu Varaka Bin Nevfel’in yanına gittiler. Varaka, Tevrat ve İncil hakkında geniş bilgi sahibiydi. Hz. Muhammed’i dinledikten sonra “Müjde ey Muhammed! Meryem’in oğlu İsa’nın haber verdiği son peygambersin. Sana gönderilen melek, Musa’ya da gelen Cebrail’dir.” dedi. 4.3. Fotoğraf: Hira Mağarası’ndan Cebrail, ilk vahiyden sonra üç yıl görünmedi. Bu durum Hz. bir görünüm (Mekke) Muhammed’de büyük bir üzüntü yarattı. Sonunda bir gün Cebrail tekrar geldi. Bu kez kendisine “Ey sarınıp bürünen peygamber! Kalk, insanları uyar, Rabbini yücelt.” (Müddesir Suresinin ilk üç ayeti) deniliyordu. Bu ayetle Hz. Muhammed’in peygamberlik görevi başlamış oldu. Hz. Muhammed, insanları İslam dinine davet etmeye başladı. Kendisine ilk olarak eşi Hz. Hatice inandı. İkinci olarak amcasının oğlu Hz. Ali, daha sonra azad ettiği kölesi Zeyd ve Hz. Muhammed’in yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir Müslüman oldular. İslam tarihinde bu kişilere “İlk Müslümanlar” denilmektedir. İlk Müslüman olan kişilerin toplumdaki konumu göz önüne alındığında bu durum İslam dininin hangi özelliği ile açıklanabilir? 3. MÜSLÜMANLARA BASKI BAŞLIYOR Önceleri İslamiyeti gizlice anlatan Hz. Muhammed, Allah’tan gelen emirle İslam dinini açıktan yaymaya ve putlara tapınmanın yanlışlığını anlatmaya başladı. Puta tapan müşrikler ilk zamanlar Hz. Muhammed’in bu davetine ses çıkarmadılar. Zira bu dinin Mekke’de kabul görmeyeceğini düşünüyorlardı. Oysaki, _______________________ (1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 15. 125 İslam Tarihi ve Uygarlığı Hz. Muhammed’in getirdiği düşünceler, insanlar arasında rağbet görüyor ve her yerde konuşuluyordu. Bu durum Mekkeli müşrikleri öfkelendirdi. Müşrikler İslamiyete karşı tavır alarak Müslümanlara baskı ve şiddet uygulamaya, onlarla her türlü ticari alışverişi kesmeye, onları toplumdan tecrit (dışlanma, yalnızlığa terk etme) etmeye başladılar. Bu baskılar sonuç vermeyince bu kez Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talip’ten yeğenini peygamberlikten vazgeçirmesini istediler. Bunun karşılığında ona devlet başkanlığı, yüklü miktarda mal ve para vereceklerini ifade ettiler. Hz. Muhammed bu teklifleri reddetti ve onlara “Allah’a andolsun ki, benim bu yolu bırakmam için güneşi sağ elime ayı da sol elime verseler, Allah dinini zafere ulaştırmadıkça veya ben bu yolda harap olmadıkça bırakmam.” (1) cevabını verdi. Hz. Muhammed’in peygamberlikten vazgeçmesini isteyenlere karşı verdiği cevabı değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz? Hz. Muhammed’in bu cevabı üzerine müşrikler, Müslümanlara uyguladıkları baskı ve işkenceleri artırdılar, bazı Müslümanları şehit ettiler. Müşriklerin eziyetleri çekilemez hâle gelince Müslümanlar Mekke’den göç etmek istedi. Hz. Muhammed, bazı Müslümanların Habeşistan’a göç etmesine izin verdi. Müslümanlardan önce on altı, daha sonra doksan kişi Habeşistan’a göç etti (615 ve 616). Göç edenler arasında yaşlılar, kadın ve çocuklar da vardı. Bunlar savunmasız, hiçbir kabile desteği olmayan kişilerdi. Müslümanların Habeşistan’a hicret ettiği yıllarda Hz. Ömer ve Hz. Hamza Müslüman oldular. Müslümanların sayısının giderek artması üzerine müşrikler, bütün Müslümanlar ile görüşmeyi, ticaret yapmayı yasakladılar. Müşriklerin bu boykotu üç yıl sürdü. 619 yılı Hz. Muhammed için oldukça üzüntülü geçti. Çünkü bu yıl içinde önce eşi Hz. Hatice’yi daha sonra da amcası Ebu Talip’i kaybetti. Bu nedenle sözü edilen dönem “Hüzün Yılı” olarak anılır. 4. HİCRET VE MEDİNE İSLAM DEVLETİ Hz. Muhammed, her yıl hac mevsiminde Mekke’ye gelen kabilelerle görüşerek onları İslamiyete davet ediyordu. 619 yılı hac mevsiminde Kâbe’yi ziyarete gelen altı Medineli ile “Akabe” denilen yerde karşılaşan Hz. Muhammed onları İslamiyet’e davet etti. Medineliler de İslamiyet’i kabul ettiler. Hz. Muhammed 621 ve 622 yıllarında Medinelilerle iki görüşme daha yaptı. Bu görüşmelere “I ve II. Akabe Bi’atları” denir (I. görüşmede 12, II. görüşmede 75 kişi Müslüman olmuştur.). Bu kişiler her zaman Hz. Muhammed’e bağlı olacaklarına ve onun sözlerini tutacaklarına yemin ettiler. Belli bir süre sonra Mekke’deki Müslümanların yaşam şartlarının iyice zorlaşması üzerine Hz. Muhammed onların Medine’ye göç etmelerine izin verdi. İslamiyetin giderek yayılmasından ve önemli ticaret merkezlerinin Müslümanların eline geçmesinden endişe duyan Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed’i öldürmeyi kararlaştırdılar. Kan davası olmaması için her kabileden bir kişi görevlendirdiler. Mekkeli müşriklerin planlarını gerçekleştireceği gece Hz. Muhammed Hz. Ebu Bekir’le birlikte Medine’ye doğru yola çıktı (622). Hz. Muhammed ve Hz. Ebu Bekir, Mekke yakınlarındaki “Sevr” mağarasında üç gün saklandılar. Müşriklerin takiplerini ve kurdukları pusuları boşa çıkaran Hz. Muhammed ve Hz. Ebu Bekir, Medine’ye bir saat mesafede olan “Kuba”ya ulaştılar. Burada ilk mescidi inşa ettiren Hz. Muhammed, ilk cuma namazını kıldı. Oradan yandaki fotoğrafta gösterilen Medine’ye geldi. Medine halkı kendisini sevinç, heyecan ve büyük bir coşkuyla karşıladı. Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye yaptığı bu göç İslam tarihinde “Hicret” olarak adlandırılmaktadır. Hicret asla 4.4. Fotoğraf: Günümüzdeki Medine Şehri’nden bir kaçış değildir, önceden düşünülmüş ve hesaplanmış bir bir görünüm harekettir. _______________________ (1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 18. 126 4. Ünite Hicretle birlikte ilk İslam devletinin temelleri atıldı. Medine’ye yerleşen Müslümanlar rahat bir ortama kavuştu ve İslamiyeti Medine dışına yaymaya başladılar. Hicret olayı daha sonra Hz. Ömer döneminde oluşturulan hicri takvimin başlangıcı oldu. Müslümanlar Medine’de “Mescidi Nebi” adını verdikleri bir mescit yaptılar. İbadet için kullanılan bu mescit hem önemli konuların konuşulduğu ve kararların alındığı bir yer hem de yeni kurulan İslam Devleti’nin yönetim merkezi hâline geldi. Daha önceki adı Yesrib olan Medine’ye peygamber şehri anlamına gelen “Medinetü’n Nebi” adı verildi. Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara “muhacir”, Medine’nin yerlisi olan Müslümanlara da yardım eden anlamına gelen “ensar” denildi. Muhacir ve ensar, din kardeşi ilan edildi. Ensarlar, mallarının büyük bir kısmını muhacirlerle paylaştı. Hz. Muhammed Medine’ye gelince önce Müslümanlar arasında “Kardeşlik”, daha sonra burada yaşayan Yahudilerle “Vatandaşlık Antlaşması” imzaladı. Aşağıda verilen “İslam’da Kardeşlik” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 3. Etkinlik: İSLAM’DA KARDEŞLİK Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman orada iki büyük Arap kabilesi (Evs ve Hazrec kabileleri) yaşıyordu. Bu iki kabile cahiliye döneminde birbiriyle uzun süren savaşlar yapmıştı. Hz. Muhammed daha başlangıçta İslam’da kardeşlik esasını getirmiş ve bunu birbirlerine mirasçı olma hususunda akrabalık bağı kadar kuvvetli kılmıştı. Müslümanlar Medine’ye hicret edince aralarındaki kardeşliğin sınırları genişledi. Hz. Muhammed, Mekke’den göç eden Müslüman (muhacir)larla, Medineli Müslüman (ensar)lar arasında kardeşlik tesis etti. Bu kardeşliğin gayesi, Mekke’de her şeylerini bırakarak Medine’ye gelen, dinleri uğruna vatanlarını terk eden muhacirleri desteklemek, maddi sıkıntılarını bir ölçüde de olsa hafifletmeye çalışmak, yurtlarından ayrı düşmenin vermiş olduğu garipliği ve mahzunluğu gidermekti. Medine’de 186 aile birbiriyle kardeş hâle geldi. Bu anlayış İslam medeniyetinin temelini oluşturan en güçlü bağdır. www.diyanet.gov.tr (Düzenlenmiştir.) 1. Hicret olayı ile birlikte İslam toplumunda ne gibi bir değişim yaşanmıştır? 2. Müslümanların kardeş ilan edilmesi ne gibi sonuçlar meydana getirmiş olabilir? Aşağıda verilen “Medine Sözleşmesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 4. Etkinlik: MEDİNE SÖZLEŞMESİ Hicretten sonra Medine halkı şu üç ana gruptan meydana geliyordu: t.VIBDJSWFFOTBSEBONFZEBOBHFMFO.àTMàNBOMBS t#FOJ,BZOVLB#FOJ/BEJSWF#FOJ,VSFZ[BEBONFZEBOBHFMFO:BIVEJMFS t)FOà[.àTMàNBOPMNBNǦ"SBQMBSWFTBZMBSB[PMBO)SJTUJZBOMBS Hz. Muhammed, Medine’de yaşayanlarla bir sözleşme yaptı. Böylece dilleri, dinleri, kültürleri farklı olan ancak aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların, uymaları gereken evrensel kuralları bu sözleşmeyle ortaya koydu. Bu sözleşme “Medine Sözleşmesi (Vesikası)” olarak bilinir ve bir anayasa niteliği taşır. 47 maddeden oluşan Medine Sözleşmesi’nin bazı maddeleri şunlardır: t#JSTBMESPMEVNJVUBLEJSEF.FEJOFIFQCFSBCFSTBWVOVMBDBLUS t.àTMàNBOMBSWF:BIVEJMFS.FLLFMJNàǦSJLMFSMFJUUJGBLZBQNBZBDBLMBSES t)[.VIBNNFEJOJ[OJPMNBEBOIJÎLJNTFTFGFSFÎLNBZBDBLUS t)FSUPQMVMVLCJSCJSJOJOIBLMBSOBTBZHHÚTUFSFDFLUJS t:BIVEJMFSLFOEJEJMMFSJOEFTFSCFTUPMBDBLMBSES www.diyanet.gov.tr (Düzenlenmiştir.) 1. Medine Sözleşmesi neden bir anayasa özelliği taşımaktadır? 2. Farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşamasını sağlayan unsurlar nelerdir? 127 İslam Tarihi ve Uygarlığı 5. HZ. MUHAMMED DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI Hz. Muhammed ve Müslümanlar Medine’ye hicret ettikten sonra yapılan seferler ve savaşlar önce Arap Yarımadası’nı, daha sonra tüm dünyayı etkilemeye başladı. İslamiyet’in hızla yayılmasını ve dünya tarihinde yeni bir sayfa açılmasını sağlayan bu olaylar şunlardır: a. Bedir Savaşı (624) Müslümanlarla Mekkeliler arasında yapılan ilk savaştır. Medine’nin güneybatısında, Mekke-Şam ticaret yolu üzerinde bulunan, yanda fotoğrafı verilen Bedir kuyusu çevresinde yapıldığı için Bedir Savaşı adını aldı. Hicretten sonra İslamiyetin Medine’de hızlı bir şekilde yayılmaya başlaması ve özellikle Mekke-Şam ticaret yolunun Müslümanların kontrolüne geçmesi Mekkeli müşrikleri ekonomik yönden tehdit etti. Bu duruma son vermek isteyen müşrikler hazırlıklara başladı. Müslümanlar güçlerini göstermek ve Mekke’de kalan mallarının karşılığını almak için Ebu Süfyan yönetiminde Şam’dan Mekke’ye dönen 4.5. Fotoğraf : Bedir Savaşı’nın yapıldığı günümüzdeki Bedir Kuyusu’ndan bir görünüm büyük bir ticaret kervanını ele geçirmek istediler. 313 kişilik bir ordu kuran Müslümanlar ile 950 kişiden oluşan Mekkeli müşrikler karşı karşıya geldi. Yapılan savaş, Müslümanların zaferi ile sonuçlandı. Bedir Savaşı, Müslümanların kazandığı ilk askerî başarı oldu. Bu başarı, Müslümanların kendilerine ve Hz. Muhammed’e olan güvenlerini artırdı. Tutsak alınanlardan kurtuluş parası (fidyey-i necat) ödeyenler ve on Müslüman çocuğa okuma yazma öğretenler serbest bırakıldı. Ele geçirilen ganimetin beşte dördü savaşa katılanlar arasında eşit olarak paylaştırıldı. Beşte biri ise Hz. Muhammed tarafından Medine’deki yoksullara dağıtıldı. Böylece İslam savaş hukukunun esasları ortaya çıktı. Hz. Muhammed, Kaynuka Yahudilerini Medine Sözleşmesine uymadıkları için Bedir Savaşı’ndan sonra Medine’den çıkardı. Hz. Muhammed’in müşriklerden bazılarını Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması onun hangi yönünü gösterir? b. Uhud Savaşı (625) Bedir yenilgisinin öcünü almak isteyen Mekkeliler, bu kez 3000 kişilik bir orduyla Medine üzerine yürüdü. Hz. Muhammed, Medine’de kalıp savunma savaşı yapmak düşüncesindeydi. Bedir Savaşı’na katılmamış genç Müslümanlar ise Medine’nin dışında savaşmak istediklerini Hz. Muhammed’e bildirdiler. Medineli Müslümanlarla Mekkeliler, yanda fotoğrafını gördüğünüz Uhud Dağı eteklerinde karşılaştı. Müslümanlar başlangıçta Mekkelilere karşı üstünlük kurdu ancak okçu birliklerinin savaşın kazanıldığını düşünerek yerlerini terk etmeleri üzerine Mekkeliler yeniden saldıraya geçerek üstünlüğü ele geçirdiler. Hz. Muhammed’in de yaralandığı bu savaşta Hz. Hamza ve Müslümanların önde gelen kişileri 4.6. Fotoğraf: Uhud Savaşı’nın yapıldığı Uhud şehit oldu. Dağı’ndan bir görünüm 128 4. Ünite Bu yenilgi Müslümanlar arasında bir süre üzüntüye neden oldu. Mekkelilerle iş birliği yaptıkları iddia edilen Medine’deki Yahudi Ben-i Nadir Kabilesi, mal varlıklarına el konularak Hayber’e sürüldü. Bu savaş Hz. Muhammed’in sözlerinin dinlenmemesi ve ona göre hareket edilmemesinin ortaya çıkardığı sonuçları göstermesi bakımından çok önemlidir. Uhud Savaşı’nı komutan-asker ilişkisi açısından değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz? c. Hendek Savaşı (627) Uhud Savaşı’nı kazanan Mekkeliler, Müslümanlığın daha fazla yayılmasını önlemek amacıyla kendilerini destekleyen kabilelerle birlikte büyük bir ordu hazırlayarak 627 yılında yeniden Medine’ye doğru harekete geçtiler. Mekkelilerin saldırı hazırlığını haber alan Hz. Muhammed, Medine’de kalmanın ve şehri savunmanın en doğru yol olduğuna karar verdi. Bu amaçla Medine’nin saldırıya açık yönüne, Selman-ı Farisi’nin tavsiyelerine uyarak insanların geçemeyeceği genişlikte hendekler kazdırdı. Müslümanlar bu savaşta Arabistan’da ilk kez görülen bir savunma sistemi uyguladılar. Medine önüne gelen Mekkeliler, bu savunma durumunu görünce şaşırdılar. Hendeği aşamayınca ok atmakla yetinerek bir ay beklediler. Sonunda yiyecek sıkıntısının başlaması ve kum fırtınasının çıkması nedeniyle kuşatmayı kaldırarak Mekke’ye geri döndüler. Bu olaydan sonra Medine’ye yakın yerlerde yaşayan Arap kabileleri arasında Müslümanlığın yayılması hızlandı. Mekkeliler bir daha Müslümanlara saldırıda bulunmadılar. Medine’de Müslümanlarla eşit haklara sahip olan Yahudilerin bir bölümü Medine’nin savunmasına katılmamıştı. Mekkelilerle iş birliği yapan Yahudi topluluklarından Ben-i Kureyza kabilesi Medine’den çıkartıldı. Bu savaş, Mekkelilerin son saldırı savaşı olması açısından önemlidir. Hz. Muhammed’in, hendek kazma fikrini ortaya atan Selman-ı Farisi’nin düşüncesini kabul etmesi onun hangi özelliğini göstermektedir? ç. Hudeybiye Barışı (628) Hendek Savaşı’ndan sonra Hz. Muhammed ve Müslümanlar Kâbe’yi ziyaret etmek istediler. Bu amaçla 1500 kişiyle yola çıktılar. Mekkeliler, Hz. Muhammed ve beraberindekilerin Mekke’ye saldıracakları söylentisi üzerine savaşa hazırlandılar. Hudeybiye yakınlarına gelince Hz. Muhammed, Hz. Osman’ı Mekkelilere göndererek amaçlarının sadece Kâbe’yi ziyaret etmek olduğunu bildirdi. Mekkeliler aralarında görüşerek barış yapmaya karar verdiler. Mekke’den gelen bir elçi ile Hz. Muhammed arasında bir antlaşma imzalandı. Hudeybiye Kuyusu başında yapılan bu antlaşmaya göre; 1. Müslümanlar o yıl Kâbe’yi ziyaret etmeden geri dönecek , bir yıl sonra orayı ziyaret edecek fakat üç günden fazla kalmayacaklar, 2. Müslümanlar ile Mekkeliler arasında on yıl süreyle savaş yapılmayacak , 3. Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye sığınanlar Medine’ye dönemeyecek, fakat yeni Müslüman olan bir Mekkeli Medine’ye geldiğinde tekrar Mekke’ye dönebilecek, 4. Arap kabileleri Mekkelilerin ya da Hz. Muhammed’in koruması altına girebilecek ama iki taraf da bu kabilelere askerî yardımda bulunmayacaktır. 129 İslam Tarihi ve Uygarlığı Hudeybiye Antlaşması ilk bakışta Müslümanların aleyhine gibi gözükmesine rağmen kısa sürede Müslümanların lehine neticeler vermeye başladı. Mekkeli müşrikler Müslümanların varlığını hukuken tanımış oldu. Müslümanlar, dinlerini rahatça yayma fırsatı elde etti. Halid Bin Velid ve Amr İbnü’l As gibi Mekke’nin önde gelenleri Müslüman oldu. Hudeybiye Antlaşması’nın üçüncü maddesine, Müslümanların önde gelenlerinin karşı çıkmasına rağmen Hz. Muhammed’in böyle bir maddeyi kabul etmesinin sebepleri sizce neler olabilir? d. Hayber Kalesi’nin Fethi (629) Medine’den çıkarılan Yahudilerin Hayber Kalesi’ne yerleşmeleri ve Suriye ile yapılan ticareti engellemeleri nedeniyle yandaki fotoğrafta görülen Hayber Kalesi Müslümanlarca kuşatıldı. Kuşatma sonucunda kale ele geçirildi. Böylece Medine-Suriye ticaret yolu kontrol altına alındı. Yahudiler, Müslümanlar için bir tehlike olmaktan çıkarıldı. Kaledeki Yahudilerin vergi vermek şartıyla burada yaşamalarına izin verildi. 4.7. Fotoğraf: Hayber Kalesi’nden bir görünüm e. Mute Savaşı (629) Hz. Muhammed, Suriye’deki Hristiyan Gassanileri İslama davet için Haris B. Umeyr’i elçi olarak gönderdi. Gassaniler, Bizans İmparatorluğu’ndan aldıkları destekle elçiyi öldürdüler. Bunun üzerine Müslümanlar 3000 kişilik bir ordu hazırladılar. Zeyd Bin Harise’nin komutan olarak tayin edildiği orduda ayrıca Cafer B. Ebi Talip, Abdullah B. Revaha ve Halid B. Velid de görevlendirilmişti. Gassanilere yardım etmek isteyen Bizans, Müslüman ordusundan daha büyük bir ordu oluşturdu. İki ordu Mute’de karşı karşıya geldi. Yapılan savaşta önemli kayıplar veren ve üç büyük komutanını kaybeden İslam ordusunu Halid Bin Velid toparladı. İzlediği taktikle saldırıya geçen Halid Bin Velid, Bizans ordusunu püskürtmeyi ve ordusunu Medine’ye geri getirmeyi başardı. Hz. Muhammed bu başarısından dolayı kendisine Seyfullah (Allahın Kılıcı) unvanını verdi. Mute Savaşı, Müslümanlarla Bizans İmparatorluğu arasında yapılan ilk savaş olması açısından önemlidir. f. Mekke’nin Fethi (630) Hudeybiye Antlaşması’na göre Arap kabileleri Mekkelilerin ya da Müslümanların koruması altına girecek ama her iki taraf da bu kabilelere askerî yardımda bulunmayacaktı. Ancak Mekkeliler, bu kabileler arasında çıkan savaşta bir tarafa askerî yardım yaparak antlaşmayı bozdular. Bu da yandaki fotoğrafta görülen Mekke’nin fethi için uygun bir ortam yarattı. Hz. Muhammed bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü. Müslümanlar ciddi bir direnişle karşılaşma- 4.8. Fotoğraf: Günümüzdeki Mekke Şehri’nden bir görünüm 130 4. Ünite dan kenti ele geçirdiler. Hz. Muhammed Kâbe’yi putlardan temizledi ve genel af ilan etti. Bu savaştan sonra Mekkelilerin büyük bir bölümü Müslüman oldu. Müslümanlar Mekke’nin fethi ile ticaretin denetimini ellerine geçirdikleri için ekonomik olarak güçlendiler. Hz. Muhammed’in Mekke’de genel af ilan etmesi onun hangi yönünü gösterir? g. Huneyn Savaşı ve Taif Seferi (630) Mekke’nin fethinden sonra putperest Arap kabileleri Müslümanlara saldırmak amacıyla Huneyn denilen yerde toplandılar. Müslümanlar burada yapılan savaşı kazandıktan sonra Taif şehrini kuşattılar. Bu seferden sonra Taifliler kendiliğinden Müslüman oldular. ğ. Tebük Seferi (631) Arapların tamamına yakınının Müslüman olması ve Müslümanların gittikçe büyük bir güç hâline gelmesi Bizans İmparatorluğunu endişelendiriyordu. Büyük bir Bizans ordusunun Arabistan üzerine sefere çıktığı söylentisi üzerine Hz. Muhammed de büyük bir orduyla Tebük’e kadar gitti. Haberin asılsız olduğunu öğrenince geri döndü. Hz. Muhammed’in bu son seferi Bizans’a bağlı Gassanilerin Müslüman olmalarını sağladı, Suriye’deki bazı kabilelerle anlaşma yapıldı. 6. VEDA HACCI VE HZ. MUHAMMED’İN VEFATI Hz. Muhammed, 632 yılında hac için Medine’den Mekke’ye geldi. Kâbe yakınında toplanan Müslümanlara son kez seslendi. Onlara, “Sizleri bir daha görüp göremeyeceğimi bilemem.” diyerek veda ettiği için Peygamber’in bu haccına “Veda Haccı”, yaptığı konuşmaya da “Veda Hutbesi” denir. Hz. Muhammed, 632 yılında Medine’de vefat etti. Vefat ettiğinde hicri yıla göre 63, güneş yılına göre 61 yaşındaydı. Medine’de bugün Mescid-i Nebevî diye anılan yanda fotoğrafta görülen mescidin, Ravza-i Mutahhara adıyla bilinen, “cennet 4.9. Fotoğraf: Mescid-i Nebevi’den bir görünüm (Medine) bahçesi” anlamına gelen bölümüne defnedildi. Vefatı Müslümanlar arasında büyük bir şaşkınlık yarattı. Hz. Ebu Bekir, heyecan ve üzüntü içerisinde bulunan Müslümanlara şöyle dedi: “Ey insanlar! Kim Muhammed’e tapıyorsa gerçekten Muhammed ölmüştür. Kim Allah’a tapıyorsa gerçekten Allah diridir ve ölmez.”(1) Hz. Muhammed döneminde bütün Arabistan İslam dinini kabul etmiştir. Yine onun döneminde Kur’an-ı Kerim’in tüm ayetleri inmiştir. _______________________ (1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 85. 131 İslam Tarihi ve Uygarlığı Aşağıda verilen “Hz. Muhammed Dönemi” başlıklı etkinliği yapınız. 5. Etkinlik: HZ. MUHAMMED DÖNEMİ Aşağıda Hz. Muhammed dönemindeki önemli olaylar ve gelişmelerin kronolojisi verilmiştir. Bu olay ve gelişmelerin numaralarını tarih şeridi üzerindeki noktalı bölümlere doğru bir şekilde sıralayarak olaylarla tarihleri eşleştiriniz. (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) (.......) 571 610 615 622 624 625 627 628 629 630 631 632 1. Bedir Savaşı 5. Hicret 9. İlk Vahiy Gelişi 2. Hudeybiye Antlaşması 6. Hayber’in Fethi 10. Hz. Muhammed’in Vefatı 3. Hendek Savaşı 7. Mekke’nin Fethi 11. Tebük Seferi 4. Hz. Muhammed’in Doğumu 8. Uhud Savaşı 12. Habeşistan’a göç Aşağıda verilen “Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 6. Etkinlik: HZ. MUHAMMED’İN VEDA HUTBESİ Hz. Muhammed, 632 yılında ailesi ve kalabalık bir Müslüman grubuyla hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmiştir. Bu hac sırasında 100.000 kişiden fazla bir topluluğa hitaben bir hutbe okumuştur. Hz. Muhammed’in bu hutbesi İslam tarihinde Veda Hutbesi olarak adlandırılır. Veda Hutbesi, dünyada insan haklarına yönelik ilk belgelerden biridir. Aşağıdaki metin Veda Hutbesi’nden kısaltılarak alınmıştır. ... Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu hemen sahibine versin. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları tamamen kaldırılmıştır. Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ve böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Bir Müslümana kardeşinin kanı da malı da helal olmaz. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız. İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Tanrı emaneti olarak aldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Ey insanlar! Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah tenliye, siyah tenlinin de kırmızı tenliye bir üstünlüğü yoktur. Suçlu, kendi suçundan başka suç ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. Doğuştan günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 242, 243. (Düzenlenmiştir.) 1. Sizce Veda Hutbesi’ndeki hangi ifadeler evrensel özellikler taşımaktadır? 2. Hz. Muhammed’in ırkçılığa karşı olduğunu gösteren sözlerini söyleyiniz. 3. “Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.” sözünden neler anlıyorsunuz? 4. Hz. Muhammed, insanlardan kadın haklarına titizlikle uyulmasını neden istemiştir? 5. Hz. Muhammed’in kişisel haklar ve eşitlik konusundaki görüşleri nelerdir? 132 4. Ünite Temel Kavramlar C. DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661) l Beytül Mal l Halife l Harici l İkta l Ordugâh l Ridde l Sıddık Hazırlık Çalışmaları 1. Hz. Muhammed’in vefatının ardından İslam Devleti yöneticilerinin işbaşına nasıl geçtiklerini araştırınız. 2. Kur’an-ı Kerim’in kitap hâline getirilmesinin gerekçeleri nelerdir? Araştırınız. 3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. Hz. Muhammed hayattayken kendisinden sonra kimin devlet başkanı olacağını belirlememişti. Bu nedenle Hz. Muhammed’in vefatından sonra yerine kimin halife olacağı konusu tartışmalara neden oldu. Bazı Müslümanlar Hz. Muhammed’in cenaze işleriyle uğraşırken bazı Müslümanlar da Hz. Muhammed’in yerine İslam Devleti’ni kimin yöneteceğini belirlemeye çalışıyorlardı. Durumu öğrenen Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer, Müslümanların toplandığı yere gittiler. Sözü alan Hz. Ömer heyecanla Hz. Ebu Bekir’e dönerek “Sen Allah’ın resulünün emriyle Müslümanlara namaz kıldırdın. Ona hepimizden daha yakındın. Biz seni halife kabul ediyoruz.” dedi. Diğer Müslümanlar da Hz. Ömer’in bu düşüncelerine katıldılar ve Hz. Ebu Bekir birinci halife ilan edilmiş oldu. Hz. Ebu Bekir’den sonra sırasıyla Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali seçimle halife oldular. İslam tarihinde bu yeni döneme Dört Halife veya Hülefa-i Raşidin (Büyük Halifeler) Devri denir (632-661). 1. Hz. Ebubekir’in ilk halife seçilmesinde etkili olan sebepler nelerdir? 2. Dört halifenin seçimle işbaşına gelmesi size hangi yönetim anlayışını hatırlatmaktadır? Neden? Dört Halife Döneminde insanların her bakımdan eşit olduğu ilkesine önem verilmiştir. Soy, kabile ve zenginliğe dayalı ayrıcalıklar oluşmasına izin verilmemiştir. Bu dönemde İslam dininin hüküm sürdüğü sınırlar genişlemiş, Hristiyan ve Yahudilerin durumu ve hakları İslam hukukuna göre belirlenmiştir. Bu kişiler haraç ve cizye denilen vergileri ödemeleri koşuluyla devletin koruyuculuğundan ve yurttaşlık haklarından yararlanmışlardır. 1. HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ (632-634) Hz. Muhammed, lakabı “Sıddık” olan Hz. Ebu Bekir’den söz ederken “O ne söylüyorsa doğrudur.” derdi. Halife seçilen Hz. Ebu Bekir “Sizin en iyiniz olmadığım hâlde sizin üzerinize hâkim oldum. Eğer doğru yaparsam bana yardım edin, eğer yanlış yaparsam beni doğrultun. Hakka samimiyetle saygı göstermek bağlılıktır, hakka saygısızlık ise ihanettir.” (1) diyerek nasıl bir yönetim istediğini ifade etmiştir. Hz. Muhammed’in vefatı üzerine Arabistan’da birtakım sorunlar çıktı. Bu dönemde bazı kişiler peygamberliklerini ilan ederken bazı kişiler de zekât vermek istemiyordu. Hz. Ebu Bekir zaman kaybetmeden peygamberliklerini açıklayanlar üzerine ordu göndererek Yemen ve çevresinde yaşanan yalancı peygamberler sorununu çözümledi. İslamiyeti içtenlikle benimsemedikleri hâlde, sadece Hz. Muhammed’in kişisel otoritesi ile İslamiyete bağlı görünen birçok kabile vardı. Bu kabileler, Hz. Muhammed’in ölümünü fırsat bilerek zekât vermemeye ve İslamiyetten ayrılmaya başladılar. İslamiyetten ayrılan bu kabilelerin yeniden İslamiyete katılmaları sağlandı. İslam tarihinde bu olaya ridde (dinden dönenler) olayı denilir. _______________________ (1) Martin Ligns, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 372. 133 İslam Tarihi ve Uygarlığı Hz. Ebu Bekir, ülkedeki dinî birliği sağladıktan sonra İslamiyeti yaymak amacıyla Bizans ve Sasaniler üzerine ordular gönderdi. Irak üzerine yapılan seferde Sasani ordusunu yenen Müslümanlar Dicle’ye kadar olan Irak topraklarını ele geçirdi. Halid Bin Velid komutasındaki İslam ordusu Suriye topraklarına girdi. Bizans İmparatorluğu Yermuk Savaşı’nda yenilgiye uğradı. Hz. Ebu Bekir dönemindeki diğer bir gelişme ise Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin toplanarak kitap hâline getirilmesi oldu. Böylece Kur’an-ı Kerim günümüze kadar hiç değişmeden geldi. 4.10. Fotoğraf: El yazması Kur’an-ı Kerim Hz. Ebu Bekir dönemi, Hz. Muhammed’in vefatından sonra Arabistan Yarımadası’nın dinî ve siyasi birliğinin sağlaması bakımından önemlidir. Aşağıda verilen “Hz. Ebu Bekir’in Tavsiyeleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 7. Etkinlik: HZ. EBU BEKİR’İN TAVSİYELERİ Hz. Ebu Bekir Suriye’ye gönderdiği orduyu uğurlarken komutan Usame’ye şu tavsiyede bulunmuştur: “Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. Çocukları, yaşlıları, kadınları öldürmeyin, zulmetmeyin. Hurma ve diğer meyve ağaçlarını; koyun, keçi ve diğer hayvanları, yeme dışında bir amaçla kesmeyin, telef etmeyin. Kiliselerde ibadete çekilenlere rastlarsanız onları ibadetleri ile başbaşa bırakın.” Hz. Ebu Bekir’in komutan Usame’ye tavsiyeleri dikkate alındığında onun kişisel özellikleri ile ilgili neler söylenebilir? 2. HZ. ÖMER DÖNEMİ (634-644) Hz. Ebu Bekir 634 yılında vefat etti. Hz. Ebu Bekir’in önerisi üzerine Hz. Ömer halife seçildi. Hz. Ömer, adalet ve doğruluğu ile tanınan bir halifeydi. “Fırat kıyısında bir deve helak olursa, Allah bunu Ömer ailesinden sorar diye korkarım.”(1) diyen Hz. Ömer, adaleti titizlikle uygulamıştır. 8. Etkinlik Hz. Ömer’in “Adalet mülkün temelidir.” sözünden neler anladığınızı belirten bir kompozisyon yazınız. Hz. Ömer döneminde önemli fetih hareketleri olmuş, İslâm Devleti’nin sınırları genişlemiş ve İslamiyet en parlak devrini yaşamıştır. Yapılan fetih hareketlerini birlikte inceleyelim. a. Suriye’nin Fethi Hindistan’dan başlayarak Arabistan’dan geçen ticaret yollarının son bulduğu yer Suriye idi. Suriye’ye sahip olan devlet, Ön Asya ticaretini de denetimi altına alıyordu. Suriye’nin alınmasının ticari önemini kavrayan Hz. Ömer, Bizans orduları ile savaşarak Suriye ve Filistin’i ele geçirdi (636 Ecnadin Savaşı). Böylece Müslümanlar, Doğu Akdeniz ticaretine egemen olarak büyük bir ekonomik güce ulaştılar. İslam orduları, Suriye ve Filistin’de fetihlerle uğraşırken bir yandan da Irak cephesinde Sasanilerle mücadele ediliyordu. _______________________ (1) Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 181 134 4. Ünite b. İran ve Irak’ın Fethi Köklü bir uygarlığa sahip olan Sasaniler, Bizans ve Kök Türklerle yaptığı savaşlar sonucunda zayıflamıştı. Bundan yararlanan Müslümanlar, Sasanilerle yaptıkları Kadisiye (636), Celûla (637) ve Nihâvend (642) savaşlarından sonra İran’ın büyük bölümünü ele geçirdiler. Bunun sonucunda Müslümanlar büyük bir zenginliğe kavuştu. Nihâvend Savaşı, Sasanilerin yıkılması açısından önemli bir yere sahipti. Sınırlarını genişleten Müslümanlar bu savaştan sonra Horasan bölgesindeki Türklerle komşu oldu. c. Mısır’ın Fethi Aşağıda yer alan haritada da görüldüğü gibi Mısır’ın Bizanslıların elinde bulunması Müslümanlar için bir tehdit oluşturuyordu. Ayrıca bölge halkı Bizans’ın ağır baskısı altındaydı. Bu nedenlerle Mısır, Amr İbnü’l As komutasındaki İslam ordusu tarafından 641 yılında fethedildi. Hristiyanlar, cizye vergisi ödemeleri karşılığında din ve ibadetlerinde serbest bırakıldı. Mısır’ın fethi 642 yılında İskenderiye’nin ele geçirilmesi ile tamamlandı. Böylece Kuzey Afrika’ya hakim olmak için önemli bir üs elde edildi. 4.3. Harita: İslam Devleti’nin genişlemesi d. Kudüs’ün Fethi Filistin ve çevresinin fethi için Amr İbnü’l As görevlendirildi. Kudüs şehri Müslüman orduları tarafından kuşatıldı. Şehir kan dökülmeden ele geçirildi. Ancak halk ve patrik tarafından barışı Hz. Ömer’in imzalaması şart koşulmuştu. Hz. Ömer’in Kudüs’e gelmesiyle bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre, halk inançlarında serbest bırakılarak can ve mal güvenliği teminat altına alındı. Bölge halkına din ve inanç özgürlüğü tanındı. Hz. Ömer döneminde idari, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda düzenlemeler yapılmıştır. Bu dönemde; t#FZUàMNBMEFOJMFOJMLEFWMFUIB[JOFTJOJLVSVMNVǦ tƹLUBTJTUFNJVZHVMBONǦ t)JDSJUBLWJNEà[FOMFONJǦWFLVMMBOMNǦ t"EMJZFUFǦLJMBUPMVǦUVSVMNVǦWFLBEMBSHÚSFWMFOEJSJMNJǦ t%à[FOMJWFHàÎMàCJSPSEVLVSVMNVǦÚOFNMJPSEVHÉIǦFIJSMFSJJOǦBFUUJSJMNJǦ t'FUIFEJMFOCÚMHFMFSFZBMFUMFSFBZSMBSBLCVSBMBSBNFSLF[EFOWBMJMFSBUBONǦUS Hz. Ömer dönemindeki kurumlar hangi amaçla kurulmuştur? 135 İslam Tarihi ve Uygarlığı Aşağıda verilen “Hz. Ömer’in Halkla İlişkileri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 9. Etkinlik: HZ. ÖMER’İN HALKLA İLİŞKİLERİ Hz. Ömer, halka karşı son derece şefkatli ve merhametliydi. Onların haklarını daima korurdu. Birgün Hz. Ömer halka yiyecek dağıtıyordu. Herkes sırasını beklerken sahabenin ileri gelenlerinden Sa’d B. Ebi Vakkas sıraya dikkat etmeyip öne geçti. Bunun üzerine Hz. Ömer onu uyararak sırasına geçmesini istedi ve şöyle dedi: “Sen Allah’ın adaletini gözetmiyorsan ben sana öğretirim.” Halifeyi kızdıran, sıraya ve eşitlik ilkesine uyulmamasıydı. Hz. Ömer, Beytülmal’de toplanan paraları israf etmekten kaçınırdı. Maaşını Beytülmal’den aldığı hâlde en azını alırdı. Çoğu zaman ihtiyacını karşılayamaz, Beytülmal emirinden borç isterdi. Hz. Ömer, ailesinden birinin kendi hakkı olmayan bir şeye sahip olmasından çok çekinirdi. İnsanlara kötü örnek olmamaya dikkat ederdi. Kendinde ve ailesinde olabilecek küçük bir sapma diğer insanların daha fazla bozulmalarına sebep olacağından ev halkını sıkı sıkı uyarırdı. Bir sorun çıktığında karar vermeden önce halkın görüşüne başvurur, konuyu onlarla enine boyuna tartışırdı. Halkın her kesiminden insan Hz. Ömer’in karşısında fikirlerini söyleme fırsatı bulurdu. Hasan Karaköse, Orta Çağ Tarihi ve Uygarlığı, s. 37. (Özetlenmiştir.) 1. Hz. Ömer’in eşitliğe ve adalete önem vermesinin nedenleri nelerdir? 2. Hz. Ömer, ailesinden birinin hakkı olmayan bir şeye sahip olmasını neden istememiştir? Hz. Ömer, ödediği verginin azaltılmasını isteyen ve bu isteği kabul edilmeyen bir kölenin saldırısı sonucu ağır yaralandı. Vefat etmeden önce Müslümanlar kendisinden yeni bir halife seçmesini istediler. Ancak Halife Ömer bu öneriyi kabul etmedi. Yeni halifeyi sahabeden oluşan bir kurulun seçmesini istedi. Hz. Ömer’in önerisiyle oluşturulan kurul, onun vefat etmesinden sonra toplanarak Emevi ailesinden Hz. Osman’ı halife seçti. Bir kölenin İslam Devlet Başkanı’ndan vergisinin azaltılmasını istemesi, İslam Devlet yönetim anlayışının hangi özelliğini göstermektedir? 3. HZ. OSMAN DÖNEMİ (644-656) Hz. Ömer’in şehit edilmesinden sonra “Şura” denilen bir kurul tarafından halife seçilen Hz. Osman döneminde yapılan önemli faaliyetler şunlardır: t)[0TNBO)[½NFS[BNBOOEBCàZàLCÚMàNàGFUIFEJMFOƹSBOOGFUIJOJOUBNBNMBONBTJÎJOCJSPSEV gönderdi. Bu ordu Horasan bölgesini ele geçirdi. Böylece İran’ın fethi tamamlanmış oldu. İran’ın tümüyle ele geçirilmesi Müslüman Arapları yeni yerler fethetmeye yöneltti. Sıra, İslam dinini yaymak için Türkistan’ı ele geçirmeye gelmişti. Bu amaçla Ceyhun Irmağı’nı aşan Arap orduları ilk kez Türklerle karşılaştılar (651). t ƹSBOO GFUIJ UBNBNMBOELUBO TPOSB .àTMàNBOMBS ZMOEB ,BGLBTZBZB HJSEJMFS )B[BS 5àSLMFSJOF yenilerek Kafkasya’nın güneyine çekildiler. t )[ ½NFS [BNBOOEB HFSÎFLMFǦFO .TSO GFUIJ ,V[FZ "GSJLBOO GFUIJ ZPMVOV EB BÎU #FSCFSJMFSMF Bizanslıların oluşturduğu orduyu yenen Müslümanlar Tunus’u ele geçirdiler. Tunus’un fethi (647) ile Kuzey Afrika’daki Müslüman egemenliği için büyük bir adım atılmış oldu. t)[0TNBO[BNBOOEBJMLƹTMBNEPOBONBTLVSVMEVWFEPOBONBOOCBǦOB.VBWJZFHFUJSJMEJ#J[BOTM larla savaşılarak Kıbrıs vergiye bağlandı ve Müslümanlar adaya yerleştirildi (649). Rodos Adası fethedildi (655). Böylece Doğu Akdeniz’de önemli bir üs ele geçirilmiş oldu (Müslümanlar ile Bizans İmparatorluğu arasında “Zatü’s Zavari” adıyla anılan ilk deniz savaşı yapılmıştır.). t)[&CV#FLJS[BNBOOEBLJUBQIÉMJOFHFUJSJMFO,VSBO,FSJNPMVǦUVSVMBOCJSIFZFUUBSBGOEBOÎPNJBMUMB rak belli başlı İslam merkezlerine gönderildi. Kur’an-ı Kerim’in çoğaltılıp belli başlı İslam merkezlerine gönderilmesinin amacı sizce ne olabilir? 136 4. Ünite Hz. Osman dönemi, Müslümanlar arasında ciddi ayrılıkların başladığı bir dönemdir. Hz. Osman, adaletli bir yönetim kurmaya özen gösteren bir halife oldu. Ancak üst makamlara kendi soyundan olanları getirmesi halkın tepkisini çekti. Özellikle yönetimdeki valilerin yanlış politikaları yüzünden bazı gruplar arasındaki eski düşmanlıklar da yeniden alevlendi. Sonunda, valilerden şikâyetçi olanlar Medine’ye gelerek toplandılar. Hz. Osman’ın evini sardılar. Yirmi günlük bir kuşatmadan sonra eve giren asiler, Kur’an-ı Kerim okuyan, 4.11. Fotoğraf: Hz. Osman’ın mezarından bir görünüm (Medine) yanda fotoğrafta mezarı gösterilen Hz. Osman’ı şehit ettiler. Hz. Osman döneminde başlayan ayrılıkların İslam dünyasına ne gibi etkileri olmuştur? 4. HZ. ALİ DÖNEMİ (656–661) Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra İslam ülkesinde karışıklıklar ortaya çıktı. Bunun üzerine halk Hz. Ali’ye başvurarak halifeliği kabul etmesini istedi. Daha fazla karışıklığa yol açmak istemeyen Hz. Ali halifeliği kabul etti (656). Emeviler, Hz. Osman’ın öldürülmesi ile ilgili olarak Hz. Ali’yi suçladılar. Hz. Osman’ın katilleri bulunarak cezalandırılmadan Hz. Ali’nin halifeliğini kabul etmediler. Şam Valisi Muaviye, Hz. Ali’ye karşı başlatılan hareketin başında yer aldı. Hz. Ali zamanı iç karışıklıkların yaşandığı, Müslümanlar arasındaki ayrılıkların keskinleştiği bir dönem olması bakımından önemlidir. Bu dönemin başlıca olayları şunlardır: a. Cemel Vakası (656) Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe ile Talha ve Zübeyr gibi sahabeler bir ordu toplayarak Basra’ya hareket ettiler. Hz. Ali’den Hz. Osman’ı şehit edenlerin bulunup yargılanmasını istediler. Hz. Ali onlarla görüşerek bu durumu çözeceğini ifade etti. Hz. Ali boş yere Müslüman kanı dökülmemesi için çalıştı. İki taraf arasında anlaşma sağlanmasına rağmen Hz. Ali’nin ordusunda yer alan ve İslamı içeriden yıkmak isteyen Abdullah İbn-i Sebe ve taraftarları geceleyin karşı tarafa saldırdılar. Basra yakınında yapılan bu savaşın en şiddetli bölümü Hz. Ayşe’nin bindiği devenin çevresinde gerçekleştiği için bu olaya Cemel Vakası (Deve Olayı) denir. Hz. Ali kuvvetlerinin galip geldiği bu savaşta Hz. Talha ve Hz. Zübeyr şehit oldu. Hz. Ayşe tutsak edildi ve Medine’ye gönderildi. Cemel Vakası’ndan sonra Hz. Ali, devletin merkezini Medine’den Kufe’ye taşıdı. b. Sıffin Savaşı (657) Hz. Ali halife olunca Muaviye, Hz. Ali’nin halifeliğini tanımayarak Şam’da halifeliğini ilan etti. Bunun üzerine Hz. Ali büyük bir orduyla Muaviye’nin üzerine yürüdü. İki ordu Sıffin Ovası’nda karşılaştı (657). Savaş günlerce sürdü. Hz. Ali taraftarlarının savaşı kazanacağı anlaşılınca Muaviye, Amr İbnü’l As’ın tavsiyesine uyarak askerlerine Kur’an sayfalarını mızraklarının ucuna taktırdı ve “Kur’an aramızda hakem olsun.” diye bağırttı. Hz. Ali, bunun bir hile olduğunu askerlerine anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Sorunun hakemler tarafından çözülmesi kararlaştırıldı. c. Hakem Olayı (657) Halifelik sorununun çözümlenmesi için Muaviye ve Hz. Ali birer hakem seçtiler. Hakemler, tanıklar önünde bir araya geldiler. Aralarındaki tartışma sonucunda iki hakem Hz. Ali ve Muaviye’nin görevden alınmasına ve yeni halifenin bir kurul tarafından seçilmesine karar verdi. Kararı açıklamak üzere kürsüye önce Hz. Ali’nin hakemi (Ebu Musa Eş’ari) çıktı ve onu görevden aldığını açıkladı. Daha sonra kürsüye gelen Muaviye’nin hakemi (Amr İbnü’l As) önceden aldıkları karara uymayarak onu halife ilan etti. Hz. Ali’nin taraftarları bu kararı kabul etmediler. Muaviye, Şam’da halifeliğini sürdürürken Hz. Ali taraftarları da Kufe’de Hz. Ali’yi halife olarak tanıdılar. Bu olaydan sonra Hz. Ali yanlıları, Muaviye yanlıları ve her ikisininde halifeliğini kabul etmeyen Hariciler olmak üzere üç gruba ayrılan Müslümanlar arasında İslamiyetin farklı yorumlarına dayanan görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Bunlardan Haricîler, halifelik sorununun çözümü için Hz. Ali, Muaviye ve Muaviye’nin hakemi (Amr İbnü’l As)ni aynı günde öldürmeye karar verdiler. Amr İbnü’l As ve Muaviye bu girişimden kurtuldular. Hz. Ali ise Haricîler tarafından şehit edildi (661). Hz. Ali’nin bir Haricî tarafından şehit edilmesiyle Dört Halife Dönemi sona ermiş oldu. 137 İslam Tarihi ve Uygarlığı Temel Kavramlar Ç. EMEVİLER DÖNEMİ (661-750) l Berid l Cebelitarık l Dinar l Dirhem l Eyalet l Mevali Hazırlık Çalışmaları 1. Emeviler, devlet yönetiminde hangi uygulamalarıyla Dört Halife Devrinden farklı yönetim sergilemiştir? Araştırınız. 2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? l Saltanat Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız. Hz. Muhammed’in vefatının ardından Müslümanlar yöneticilerini seçimle iş başına getirdiler. Emevi Devleti’nin kuruluşuyla birlikte siyasi anlamda bir değişiklik yaşandı. Emevi ailesinin soyundan gelenler idarede söz sahibi olmaya başladılar. Böylece halifelik Emevilerle beraber babadan oğula geçen saltanat hâline geldi. Halifeliğin saltanat hâline gelmesi, halk ile devlet arasındaki ilişkiyi ne şekilde etkilemiş olabilir? 1. HALİFELİK SORUNU ÇÖZÜMLENİYOR Hz. Ali’nin şehit edilmesinden sonra büyük oğlu Hz. Hasan’la Muaviye arasında halifelik için yeniden mücadele başladı. Kufeliler, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan’ı halife seçtiler. Muaviye de Şam’da halifeliğini ilan etti. Kan dökülmesini istemeyen Hz. Hasan, Muaviye lehine halifelikten çekilince Muaviye halife oldu. Muaviye, merkezi Şam olan Emeviler Devleti’ni kurdu. İç karışıklıkları önleyerek ülkede huzuru sağlamaya çalıştı. Güçlü bir ordu kurarak Bizans İmparatorluğu ile mücadele etti. Bu dönemde İstanbul iki kez (668-674) Emeviler tarafından kuşatılmasına rağmen alınamadı. Karadan ve denizden yapılan birinci kuşatma sırasında Hz. Muhammed’in sancaktarlığını yapan Eyüp El Ensari şehit oldu. Yandaki fotoğrafta gördüğünüz İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbe ve Camisi onun adına yapılmıştır. 4.12. Fotoğraf: Eyüp Sultan Türbe ve Camisi’nden bir görünüm (İstanbul) Muaviye ölmeden önce, Hz. Hasan’ın öldüğünü ve aralarındaki anlaşmanın sona erdiğini belirterek oğlu Yezid’i veliaht ilan etti. Ölümünden sonra Yezid halife oldu (680). Bilgi Hazinesi Emeviler döneminin sona ermesiyle halifelik Abbasilere geçti. Son Abbasi halifesi, Moğollar’dan kaçarak Mısır’da hüküm süren ve Türk-İslam Devleti olan Memluklere sığındı. Halifelik 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmesiyle Osmanlıların eline geçti. Cumhuriyetin ilanından sonra 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan bir kanunla da halifelik kurumuna son verildi. 138 4. Ünite 2. KERBELA OLAYI (10 EKİM 680) Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin, Yezid’in halifeliğini tanımadı. Küfeliler Hz. Hüseyin’i Irak’a davet ettiler. Medinelilerin gitmemesi konusundaki ısrarlarına rağmen Hz. Hüseyin beraberindekilerle Irak’a hareket etti. Yandaki fotoğrafta görülen Fırat kıyısındaki Kerbela şehrine geldiklerinde Yezid’in gönderdiği kuvvetlerle karşılaştılar. Yezid’e bağlı kuvvetler Hz. Hüseyin’i ve yanındaki Müslümanları şehit ettiler. Bu olay ile Müslümanlar, Sünniler ve Şiiler olmak üzere ikiye ayrıldılar. Kerbela olayı, İslam dünyasında ne gibi olayların yaşanmasına yol açmış olabilir? 4. 13. Fotoğraf: Günümüz Kerbela şehrinden bir görünüm (Irak) 3. MÜSLÜMANLAR AVRUPA’DA Halife Yezid döneminde Cezayir ve Fas, Müslümanların eline geçti. Emevilerin en parlak dönemi ise Halife Abdülmelik ve I. Velid zamanıdır. Halife I. Velid zamanında (705-715) İslam orduları Atlas Okyanusu’na kadar bütün Kuzey Afrika’yı fethetti. Burada yaşayan Berberiler, İslamiyeti kabul ederek İslam kültürünün etkisine girdiler. Yandaki haritayı inceleyerek Emevilerin batıda ve doğuda nereleri fethettiğini söyleyiniz. 711 yılında Tarık Bin Ziyad komuta sındaki İslam ordusu Septe Boğazı’nı geçerek İspanya’ya çıktı. Yapılan Kadiks Savaşı’nda Müslümanlar Vizigotları yenerek varlıklarına son verdi. İspanya’yı fetheden Müslümanlar buraya Endülüs adını verdiler. 4.4. Harita: İslamiyetin yayılışı (Tarih Atlası 1, s. 25.) Bilgi Hazinesi Tarık Bin Ziyad, karaya çıktıktan sonra gemilerin bir kısmını yakıp “arkamız deniz, önümüz düşman” diyerek askerlerine savaşmaktan başka bir yol bırakmamıştı. Tarık Bin Ziyad, Septe Boğazı’nın adını değiştirerek buraya Tarık’ın dağı anlamına gelen Cebelitarık adını vermiştir. İspanya’daki İslam ilerleyişi Pireneleri aşıp Fransa içlerine kadar uzandı. 732 yılında Puvatya Savaşı’nda Franklarla karşılaşan Emevi ordusu, Frank ordusuna yenildi. Bu savaş Müslümanlar için Avrupa’da bir dönüm noktası oldu. Puvatya Savaşı Müslümanların batıdaki ilerleyişini durdurdu ancak Endülüsteki gücünü sarsamadı. 139 İslam Tarihi ve Uygarlığı 4. EMEVİLER VE TÜRKLER Türklerin yaşadığı Türkistan ve çevresine yapılacak seferler için Emeviler Horasan bölgesini bir üs hâline getirip buraya 50 bin Arap yerleştirdiler. Buradaki Türklerle uzun süren savaşlar yaptılar. Arap orduları Ceyhun Irmağı’nı geçerek Maveraünnehir bölgesine girdi. Buhara, Semerkant ve Taşkent’i ele geçirdi. Bu bölgelerde Müslüman Araplarla en fazla mücadele eden Türk devletleri Hazarlar ve Türgişler oldu. Türgiş Kağanı Sulu Han, Emevi valisini yendi. Onun ölümünden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu nedeniyle Batı Türkistan Müslümanların eline geçti. Bilgi Hazinesi İpek Yolu üzerindeki “Semerkant, Buhara, Taşkent” gibi Türk şehirlerinde yaşayan Türkler, deri imal ediyor ve kâğıt üretimiyle uğraşıyorlardı. Bu Türk şehirleri birer ticaret, bilim ve kültür merkezi konumundaydı. Aşağıdaki “Emevi Dönemi Olayları” adlı etkinlikte verilen tabloda ilgili bölüme Emevi Dönemi’nde yaşanan olayların siyasî, sosyal ve dinî sonuçlarını yazınız. 10. Etkinlik: EMEVİ DÖNEMİ OLAYLARI Olayın Adı Sonuçları Siyasî Sosyal ve dinî Halifelik sorunu ...................................................................... ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ........................................................................... .................................................................................. .................................................................................. .................................................................................. .................................................................................. Kerbela olayı ...................................................................... ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ........................................................................... .................................................................................. .................................................................................. .................................................................................. .................................................................................. Emevi-Türk mücadeleleri ...................................................................... ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ............................................................................. ........................................................................... .................................................................................. .................................................................................. .................................................................................. .................................................................................. 5. EMEVİ DEVLETİ’NİN YIKILMASI Arap milliyetçiliğine dayalı bir politika izleyen Emeviler, Arap olmayan diğer Müslümanları azat edilmiş köle (mevali) olarak gördü ve onlardan ağır vergiler almanın yanı sıra devlet ve ordu yönetiminde görev vermediler. Fetihlerin durması, merkezî otoritenin bozulması, devlet yönetimine Emevi soyundan kişilerin getirilmesi (Arap milliyetçiliği), Abbasi ve Şiilerin yıkıcı faaliyetlerde bulunması Emevileri oldukça zayıflattı. Daha sonra Horasan bölgesinde bulunan Türk asıllı Ebu Müslim tarafından çıkarılan ayaklanma İran ve Irak’a yayıldı. Hz. Muhammed’in amcası olan Abbas soyundan gelenler bu ayaklanmaya destek verdi. Ebu’l Abbas Abdullah, Ebu Müslim tarafından halife ilan edildi. Mısır’a kaçan Halife II. Mervan’ın yakalanarak öldürülmesi sonucunda Emevi Devleti yıkıldı. 140 4. Ünite 6. EMEVİ DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI İslamiyetin sınırlarını genişleten Emeviler döneminde yönetim, kültür, ekonomi, sanat ve bilim alanında önemli gelişmeler yaşandı. Ülke yönetim bakımından büyük eyaletlere ayrılarak buralara merkezden valiler atandı. Hukuk davaları bu çağda mahkeme defterlerine kaydedilmeye başlandı. Divanü’l harac (devletin gelir ve giderlerinden sorumlu) ve Divan’ül hatem (resmî yazışmaları yürütmekle görevli) kurumları oluşturuldu. Halife’nin güvenliğini sağlamak amacıyla Muhafız Birliği kuruldu. Emeviler döneminde Bizans İmparatorluğu ve Türklerle önemli ticari ilişkiler sağlandı. Halife Abdülmelik zamanında ekonomik alanda yapılan en önemli gelişme, altın (dinar), gümüş (dirhem) adı ile ilk İslam parasının bastırılması oldu. Yandaki fotoğrafta gördüğünüz paralar Emevi Halifeleri tarafından değişik dönemlerde bastırılmıştır. Bu zamana kadar İslam ülkesinde Bizans ve Sasani paraları kullanılıyordu. Böylece İslam Devleti ekonomik bakı4.14. Fotoğraf: Abdülmelik ve diğer Emevi halifeleri döneminmından Bizans ve Sasani etkisinden kurtarıldı. de bastırılan sikkeler (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. Yine Abdülmelik zamanında Arapça, devletin 47.) resmî dili oldu. Emevi hükümdarı Abdülmelik’in para bastırıp Arapça’yı resmi dil hâline getirmesinin önemi nedir? Emeviler, yapılan fetihler sonucunda farklı kültür ve milletlerle tanıştı, çeşitli milletleri bünyesinde barındırdı. Bu durum bilim ve sanat alanında farklı üslupların ve böylece yeni bir İslam sanatının ortaya çıkmasını sağladı. Emeviler döneminde İslam mimarisi, Avrupa mimarisi ile yarışabilecek seviyeye ulaştı. Cami, saray, medrese, kervansaray gibi sanat eserleri yapıldı. Yapılan bu eserlerin tavan, duvar ve camları renkli geometrik şekillerle süslendi. Ortaya çıkan bu süsleme sanatına “Arabesk” adı verilir. Ebru, hat ve tezhip, bu dönemde yapılan diğer süsleme sanatları arasında yer aldı. Emeviler döneminde Şam’da yanda fotoğrafını gördüğünüz Emeviye Camisi, Mısır’da Amr İbnü’l As Camisi ve Kayravan’da Seyd-i Uleba Camisi yapıldı. Emevi cami mimarisine mihrap, minare ve şadırvan 4.15. Fotoğraf: Emeviye Camisi’nin içinden bir görünüm (Şam, Suriye) eklendi. Suriye ve Şam’da Emeviler tarafından camiler dışında birçok saray yapıldı. Böylece saray hayatı gelişmeye başladı. Saray hayatının başladığı Emeviler döneminde Arap şiiri yeniden önem kazandı. “Edeb” adı verilen bu tarzın en önemli ismi “Hilafet Ordusu’nun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri” adlı bir kitap yazmış olan “Cahiz” dir. 141 İslam Tarihi ve Uygarlığı Temel Kavramlar D. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031) l Hoşgörü l Rönesans l Tavâif-i Mülûk Hazırlık Çalışmaları 1. Ünlü İspanyol yazar Cervantes (Servantes) Endülüs Emevileri için söylediği “İspanya’ya doğru düşünceyi ve bilimi öğreten onlardır.” sözü ile ne ifade etmek istemiştir? 2. Yanda verilen temel kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız. Bilgiyi aramak için yollara düşen İngiliz rahip ve bilgin Morleyli Daniel (Morlli Denyil) çağdaşı olan birçok genç gibi anavatanı İngiltere’den ayrılarak doğuya gider. Önce Paris’te bulunan üniversiteye uğrar. Bu üniversiteyi oldukça bozulmuş ve can çekişir hâlde bulan Daniel, buradan ayrılırken şu tespitte bulunur: “Paris’teki öğretmenler o kadar cahillerki tek yaptıkları heykel gibi öylece durmak ve sessiz kalarak kendilerine bir şey biliyormuş süsü vermek.” Peki, nereye gider? Yine kendi ağzından dinleyelim: “...Bugünlerde Toledo’da Arap öğretileri pek rağbet gördüğünden dünyanın en bilge filozoflarını dinlemek için oraya doğru yola koyuldum. 12. yüzyılda Toledo’da en az üç kültür yan yana yaşıyordu. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar. Herkesin tek bir arzuyu yani öğrenme arzusunu paylaştığı, kültürel zenginliğin hakim olduğu bir dönemdi.” 1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 92, 93. (Düzenlenmiştir.) İngiliz rahip ve bilginin söylediklerinden hareketle o dönemdeki Doğu ve Batı dünyasının eğitim anlayışını karşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz? ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU Abbasilerin Emevi Devleti’nin varlığına son verdiği dönemde bu aileden olan Abdurrahman, İspanya’ya giderek Endülüs Emevi Devleti’ni kurdu. Kurtuba, Endülüs Emevilerinin başkenti hâline geldi (756). Abdurrahman, Abbasilerle mücadele etti. Franklara karşı başarılar kazandı. Endülüs Emevilerinin en parlak dönemi ise III. Abdurrahman ve II. Hakem zamanıydı (976). Endülüs Emevileri siyasi ve askerî başarılardan çok, bilim ve kültür alanındaki gelişmelere önem vererek İspanya’da birçok kütüphane ve medrese yaptırdılar. X. yüzyılın başlarından itibaren Endülüs Emevi hükümdarları halife unvanını kullanmaya başladılar. Böylece İslam dünyasında aynı dönemde halifeliği kullanan üç devlet ortaya çıkmış oldu. Bu devletler Bağdat’ta Abbasiler, İspanya’da Endülüs Emevileri ve Mısır’da Fatimilerdi. Endülüs Emevi Devleti’nde II. Hakem’in ölümünden sonra karışıklıklar yaşanmaya başladı. 1031 yılında yıkılan Emevi Devleti’nin toprakları üzerinde birçok yeni devletçik kuruldu. Bu devletçiklere Tavaif-i Mülük denildi. Bunların içinde başkenti Gırnata olan Beni Ahmer Devleti oldukça önemliydi. Bilgi Hazinesi Beni Ahmer Devleti (1232-1492): İspanya’da Müslümanların son olarak kurdukları devlettir, başkenti “Gırnata”dır. 250 yıl hüküm süren Beni Ahmer Devleti, İslam kültürünün İspanya’da yayılmasında, bilim ve sanatın gelişmesinde, Avrupa’daki Rönesans hareketlerinin başlamasında etkili olur. Gırnata’yı 1492 yılında ele geçiren Hristiyanlar, İslam kültür ve medeniyetine ait olan birçok eseri yakıp yıkarlar. Böylece Müslümanların İspanya’daki varlığı sona erer. İspanya’da sadece Müslümanlar değil burada yaşayan Yahudiler de soykırıma uğrar. Bu yıllarda Akdeniz’de denizcilikle uğraşan Oruç ve Hızır kardeşler, Osmanlı padişahı II. Bayezit’in isteğiyle Hristiyan zulmünden kurtardıkları Müslüman ve Yahudileri Osmanlı Devleti’ne getirirler. Yahudiler İstanbul, Selanik ve İzmir gibi Osmanlı şehirlerine yerleştirilirler. 142 4. Ünite Şehirlerin Şehri Kurtuba Kurtuba’yı anlatan Alman Sigrid Hunke (Zigert Henke), “Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi” adlı eserinde şunları ifade etmektedir: “Endülüslünün nazarında şehirlerin şehri Kurtuba’dır. Etrafını çevreleyen geniş, yeşil 28 varoşu ile Kurtuba, X. asrın ortalarında Batı’nın hatta bütün Avrupa’nın en geniş sahaya inşa olunmuş şehridir. Bu tarihte Kurtuba’da vezirlerle memurların ikametgâhı dışında, 113.000 ikâmete mahsus ev, 600 cami, 300 hamam, 50 hastane, 80 sübyan mektebi (ilkokul), aşağıda bir görünümü verilen 17 medrese (üniversite) ve birçok yüksek okul vardır. IX. asırda bu okullarda yaklaşık 4000 ilahiyat öğrencisi bir araya gelmiştir. 100.000 cilt kitabı içeren 20 resmî kütüphane vardır.”(1) Bu el yazması kitapların çoğu kral Ferdinand tarafından yakılarak ortadan kaldırılır. 4.16. Fotoğraf: Kurtuba Medresesi’nden bir görünüm (İspanya) 4.17. Fotoğraf: El Hamra Sarayı’ndan bir görünüm (İspanya) Endülüs Emevilerinde yaşanan bilimsel ve kültürel gelişmeler, siyasi ve ekonomik ilişkilerle değişik bölgelere yayılır. Bilgi Hazinesi Müslümanların Sicilya ve Endülüs’te kurduğu medreseler aracılığıyla Avrupa’ya İslam dünyasındaki yeni gelişmeler aktarıldı. Birçok Hristiyan öğrenci bu bölgedeki medreselerde eğitim gördü. Bu medreselerin mimari şekli, ders programları, öğretim metotları taklit edilerek Batı üniversitelerinin çekirdeği oluşturuldu. Aşağıda verilen “Endülüs Medeniyeti” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 11. Etkinlik: ENDÜLÜS MEDENİYETİ Endülüs Emevilerine kadar İstanbul hariç hiçbir şehrin 300.000’den fazla nüfusu, hiçbir belediyenin bir tane olsun hastanesi, hiçbir yerin zikre değer bir kütüphanesi veya umumi bir hamamı asla mevcut değildi. Aynı tarihlerde şehirlerin caddeleri kaldırımsız, süprüntü ve pislik içinde, son derece sağlıksız bir durumdaydı. 28 Mart 1819 tarihinde bile “Kölnische Zeitung” gazetesi ilahî nizam ve karanlığı insanın bozamayacağını ileri sürerken 950 yılında kaldırımları sanatkârene bir şekilde döşenmiş, 80.000 dükkânlı “Kurtuba”nın caddeleri öküz arabalarıyla muntazam bir şekilde temizleniyor, evlerin duvarlarına asılan lambalarla aydınlanıyordu. İlk defa 200 yıl sonra 1150 yılında Avrupa’nın birinci şehri Paris, cadde kaldırımı tekniğinde İslam örneğine küçük çapta uydu. Endülüs yıkıldıktan 200 sene sonra bile Paris’te ayağını kaldırıma basan, bir diz çamura batıyordu... Lağım kanalları bile şehir içerisinde hemen göze çarpıyordu. Sigrid Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 412, 413. (Düzenlenmiştir.) 1. Kurtuba’da görülen gelişmeleri Avrupa şehirleri ile karşılaştırdığınızda neler söylersiniz? 2. Endülüs Medeniyetinde sosyal devlet anlayışına uygun yerleri metinden bularak söyleyiniz. _______________________ (1) Sigrid Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 412. Özetlenmiştir. 143 İslam Tarihi ve Uygarlığı Temel Kavramlar E. ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258) l Avasım l Dar’ül Hikme l İslam Rönesansı Hazırlık Çalışmaları 1. Abbasiler dönemine “İslam tarihinin rönesansı” denilmesinin nedenleri nelerdir? Araştırınız. 2. Yanda verilen temel kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız. Bağdat’ın altın çağı, İslam aleminin yükselen başkenti olduğu dönem, bundan bin iki yüz yıl öncesidir. Halife Harun Reşit, Memun ve Emin dönemlerinde edindiği itibar ile şehir beş yüz yıla yakın bir süre ilim ve kültürün elit tabakasını kendisine çekmiştir. Bir milyondan fazla nüfusuyla Konstantinopolis (İstanbul)’ten sonra dönemin ikinci büyük şehri olan Bağdat, dünyanın en zengin şehri ve entellektüel gelişimin beşiğidir. 1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 46. (Özetlenmiştir.) Bu bilgilere göre Abbasi Devleti’nin başkenti olan Bağdat şehri ile ilgili neler söylenebilir? ABBASİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU Ebu Müslim, Horasan’da isyan başlatan Ebu’l Abbas’ı halife ilan edince Emevi dönemi sona erdi ve yönetim Abbasilerin eline geçti (750). Abbasi hanedanı üyeleri Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan geldiği için bu devlete Abbasiler denildi. Abbasilerin ilk hükümdarı Ebu’l Abbas Abdullah‘tı. Onun ölümünden sonra kardeşi halife oldu. Abbasilerin ilk büyük hükümdarı ise Halife Mansur’du. Mansur döneminde Bağdat şehri kurularak ülkenin başkenti yapıldı. Vezirlik makamı kuruldu. İran kökenli vezirler yönetime getirildi. En tanınmış vezir İran kökenli Halid Bin Bermek’ti. Vezirlere geniş yetkiler verildi. Hz. Ömer zamanında kurulan divan, devletin idari, mali, askerî ve her türlü davalarının görüşülüp karara bağlandığı yerdi. Emeviler dönemindeki mali ve askerî divanlara Abbasiler döneminde yenileri eklendi. Abbasiler döneminde oluşturulan divanlar ve görevleri şunlardı: t Divan-ı İnşa, yönetim işlerine bakardı. tDivan-ı Adl, adalet işlerini yerine getirirdi. t Divan-ı Mezalim, halkın şikâyetlerini dinler ve sorunlarına çözüm getirirdi. tDivan-ı Tevki, valilerin hesap işlerini takip ederdi. tDivan-ı Bir, vakıf işlerini yürütürdü. Abbasilerin en güçlü dönemi Harun Reşit dönemi (786-809) idi. Bu dönemde Bağdat şehri bir bilim ve kültür merkezi hâline geldi. Çok sayıda eser Yunanca ve Latinceden Süryaniceye, Farsçaya ve Arapçaya çevrildi. Arapçaya çevrilen eski Yunan metinlerinin Latinceye çevrilmesi Avrupa’daki bilimin canlanmasına katkıda bulundu. Bazı tarihçiler bu hareketliliği, Rönesans’tan önce bir İslam Rönesansı’nın doğuşu olarak kabul eder. Harun Reşit’ten sonra yerine sırasıyla Emin, Memun ve Mutasım halife oldular. Her üç halife de bilim ve sanat alanındaki çalışmalara büyük önem verdiler. Bilim insanlarını ve sanatçıları koruyup desteklediler. Halife Memun, Bağdat’ta bilimsel araştırma merkezleri olan “Dar’ül Hikmeler” açtı. Devrin en zengin kütüphanesini ve gözlemevi (rasathane)ni oluşturdu. Çevrenin en yetkin bilim insanlarını burada topladı. Bu merkez, bilim tarihinde “Bağdat Okulu” olarak anılır. Birçok araştırmacı ve bilim insanı burada öğrenim gördü. 762 Bağdat Abbasilerin yeni başkenti oldu. 144 786 Harun Reşit Abbasi halifesi oldu. 789 Tavâif-i Mülûk Devletleri’nden İdrisiler Fas topraklarında kuruldu. 800 Dünyanın yedi harikasından biri olan Peru’daki Machu Picchu şehri kuruldu. 4. Ünite Aşağıda verilen “Harun Reşit ve Charleamagne (Şarlman)” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 12. Etkinlik: HARUN REŞİT VE CHARLEAMAGNE Harun Reşit, sadece kendi ülkesinde değil, Avrupa’da da büyük ün kazanmıştı. Frank Kralı Charleamagne ile dostane bir ilişki kurmuştu. Bu duruma şu tarihî gelişmeyi örnek verebiliriz: Frank Kralı Charleamagne Harun Reşit’ten Hristiyanların Kudüs’ü serbestçe ziyaret etmelerine izin verilmesini istemişti. Charleamagne’ın bu ricasını kabul eden Harun Reşit, ona elçiler ve hediyeler göndermişti. Bu hediyeler arasında o zamanlar Avrupa’nın bilmediği çalar saat da bulunuyordu. Frankların Puvatya’da Endülüs Müslümanlarını yenilgiye uğrattığını dikkate aldığınızda Abbasilerle Frankların birbiriyle dost olmalarının temel nedeni sizce ne olabilir? a. Bir Kültür Hazinesinin Yakılması Büyük bir kütüphane olan Bağdat Kütüphanesinde yaklaşık bir milyon el yazması eser bulunduğu rivayet edilmektedir. “Bir seyyah 891 yılında Dicle kenarındaki Bağdat’ta yüzden fazla genel kütüphane olduğunu, bu kütüphanelerde insanın bilgisini artıran önemli eserlerin bulunduğunu söylemiştir.”(1) Büyük çoğunluğunu yazma eserlerin oluşturduğu bu kültür hazinesinin, Moğol istilası sırasında Dicle Nehri’ne atılması insanlık tarihinin en büyük kültür cinayetlerinden biridir. Bağdat Kütüphanesindeki eserlerin yok edilmesini İslam uygarlığı açısından değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz? Aşağıda verilen “Abbasiler ve Bilim” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 13. Etkinlik: ABBASİLER VE BİLİM Eski Hint edebî metinleri ve matematiğe ilişkin yapıtlar Abbasiler döneminden itibaren Hintli gezgin ve tüccarlar aracılığı ile Bağdat’a ulaştırılarak Arapçaya tercüme edilmiştir. Bu gelişmenin yaşanmasında Abbasi halifelerinin özgür tartışma ortamına imkân veren hoşgörülü tutumları ve bilim insanlarını koruyup desteklemeleri etkili olmuştur. Yunan kültürü felsefe alanında etkili olurken Hint uygarlığı astronomi ve matematik konularında Abbasileri etkilemiştir. İran’ın İslam kültürüne olan katkıları daha çok güzel sanatlar, edebiyat ve yönetim alanında olmuştur. Galip bir devletin sulh (barış) anlaşması şartı olarak silah ve harp gemilerinin teslimini istemeye itina göstermesi gibi Harun Reşid de Ankara’nın fethinden sonra eski Yunan el yazmalarını istemiştir. Halife Memun da Bizans Kralı III. Michael (Mikel)’e karşı kazandığı zaferden sonra tazminat olarak antik filozofların henüz Arapçaya çevrilmemiş eserlerinin büyük bir kısmını istemiştir. Sigrid Hunke, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 273-274. (Düzenlenmiştir.) Abbasi halifelerinin kazandıkları savaş sonrası anlaşma karşılığı edebî ve bilimsel eser istemelerinin amacı ne olabilir? 805 Franklar Romanya’da kurulan Avar egemenliğine son verdi. 813 Bulgarlar İstanbul’u kuşattı. 816 Endülüs Emevi Devleti Korsika adasını aldı. _______________________ (1) Sigrid Hunke, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 282. Düzenlenmiştir. 145 İslam Tarihi ve Uygarlığı b. Yeni Bir Kent Kuruluyor Emeviler, Arap olmayan Müslümanlara değer vermedikleri için onlara devlet yönetiminde ve orduda herhangi bir görev de vermediler. Abbasiler, Emevilerin bu ayrımcı politikalarına son vererek Arap olmayan kişileri devlet yönetiminde ve orduda önemli makamlara getirdiler. Türkler ve Abbasiler arasındaki ilişkiler 751 yılındaki Talas Savaşı’ndan sonra arttı. Türkler bu savaşta Çinlilere karşı Abbasilere yardım ettiler. Bu tarihten sonra Türk-Arap ilişkileri olumlu yönde gelişti. Abbasilerin ılımlı ve hoşgörülü politikaları, İslamiyetin Türkler arasında yayılmasında etkili oldu. Abbasiler, Türklerin askerlik özelliklerinden fay4.18. Fotoğraf: Günümüzdeki Samarra Şehri’nden bir dalanarak onları ordu komutanlığına getirdiler. Harun Reşit, görünüm (Irak) Malatya’dan Tarsus’a kadar Bizans sınırına yakın kurduğu “avasım” şehirlerine Türkleri yerleştirerek Suriye ve Irak’ın kuzeyi ile Anadolu’nun güneyini Bizans saldırılarına karşı güvence altına almayı başardı. Türkler bunun dışında Abbasilere karşı çıkarılan isyanların bastırılmasında oldukça etkili oldular. Halife Mutasım Türk askerleri ve aileleri için yukarıdaki fotoğrafta görülen “Samarra” şehrini inşa ettirdi. Bağdat’ın yetmiş mil uzağında ve Dicle kenarında kurulan Samarra zamanla gelişerek Bağdat’tan sonra Abbasilerin en önemli şehri hâline geldi. Abbasilerin Samarra’yı kurmak istemelerinin amacı ne olabilir? Bilgi Hazinesi Abbasilerin zayıflamasından sonra kurulan devletlerden olan Büveyhoğulları 945 yılında Bağdat’ı işgal ederek halifeyi baskı altına aldı. Gazne hükümdarı Mahmut, Abbasi halifesini bu baskıdan kurtardı. Halife bu başarısından dolayı Gazneli Mahmut’a “Sultan” unvanını verdi. Büveyhoğulları tekrar halifeyi baskı altına alınca 1055 yılında Bağdat’a giren Türk Hükümdarı Tuğrul Bey, halifeyi bu durumdan kurtardı. Bu olaydan sonra Abbasi Devleti varlığını 250 yıl kadar daha sürdürmeyi başardı. Abbasi Devleti zayıflamaya başladıktan sonra ülke eyalet ve devletçiklere ayrıldı. Bunlara Tavâif-i Mülûk denirdi. 1258 yılında İlhanlı hükümdarı Hülagü Han, ordusu ile Bağdat’ı ele geçirerek Abbasi Devleti’ne son verdi. Bağdat şehri yakılıp yıkıldı. Abbasi ailesinden bazı kimseler Mısır’daki Memluk Devleti’ne sığınmayı başararak hayatlarını burada devam ettirdiler. Memluklüler, İslam dünyasındaki siyasi etkilerini arttırmak için Mustansır’ı halife ilan ettiler. Memluklülerin himayesindeki Abbasi halifeliği, Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı fethine kadar Mısır’da devam etti (1517). Bilgi Hazinesi Abbasiler döneminde İslam Devleti’nin sınırları Horasan’dan Atlas Okyanusu kıyılarına kadar uzanıyordu. Devletin içinde birçok etnik ve dinî topluluk vardı. Merkezden çok uzakta olan İspanya ve Kuzey Afrika, Abbasiler döneminin daha başlarında imparatorluktan ayrıldı. Abbasilere bağlı uzak ülkelerde denetim sağlanamadı. Eyaletlerdeki vali ve komutanlar devletin zayıflamasından yararlanarak bağımsızlıklarını ilan etti. Abbasi topraklarında kurulan bu küçük devletler Kuzey Afrika ve Mısır’da Tolunoğulları, Akşitler, İdrisiler, Fatimiler; İran, Irak ve Horosan’da Tahiriler, Saffariler, Samanoğulları, Büveyhoğulları ve Tavaif-i Mülûk (küçük beylikler)tü. 818 Endülüs Emevi Devleti Sardinya Adası ile Fas’ı ele geçirdi. 146 832 Halife Memun Bağdat’ta Beyt’ül Hikmet’i kurdu. 845 Çin’de kağıt para kullanılmaya başlandı. 4. Ünite Temel Kavramlar F. TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ l Âlim l Fakih l Fetva l Usturlap Hazırlık Çalışmaları 1. İslam dininin bilimi teşvik etmesi Türk-İslam bilginlerini nasıl etkilemiştir? 2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Hz. Muhammed ve Gazneli Mahmut’un sözlerine yönelik aşağıda verilen soruları cevaplayınız. Hz. Muhammed’in “İlim Çin’de bile olsa gidip alınız.” sözünden neler anlıyorsunuz? Gazneli Mahmut’un Biruni için “Sarayımın en değerli hazinesidir.” demesinin sebebi sizce neler olabilir? İSLAM DİNİ VE BİLİM ANLAYIŞI İslam dini, insanların sadece inanç anlayışlarını etkilemekle kalmamış, bilim, düşünce ve kültür gibi alanlarda da etkili olmuştur. Abbasiler ve özellikle Endülüs Emevileri döneminde bilim ve kültür alanında önemli gelişmeler yaşanmış, birçok değerli bilim insanı yetişmiştir. Yanda temsilî resmi görülen bu bilim insanları sadece İslam ülkelerindeki bilimin değil aynı zamanda Avrupa’daki bilimin de ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Türk-İslam bilginleri pozitif bilimler (fen, tıp, matematik, astronomi vb.) dışında İslami bilimler dediğimiz tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, kıraat gibi alanlarda da eserler yazmışlardır. İbn-i Rüşt, Farabi, İbn-i Sina, Biruni, Taberi, İbn-i Fadlan, İbnü’l Heysem, Muhyiddin Arabi, Gazali, İdrisi VII. ve XIII. yüzyıllar arasında yaşamış en önemli bilim insanlarıdır. a. İslami Bilimler 4.3. Resim: İslam Bilginleri’nin çalışmala- Tefsir: Kuran-ı Kerim’i açıklayan ve yorumlayan bilimdir. Bu rını gösteren temsîlî resim (1001 İcat Dünyabilimle uğraşanlara “müfessir” denir. Tebari, Zemahşehri, İbn-i mızda İslam Mirası, s. 49.) Mesud en tanınmış müfessirlerdir. Hadis: Hz. Muhammed’in çeşitli konularda Müslümanları aydınlatmak için söylediği sözlere denir. Hadis, Kur’an-ı Kerim’den sonra Müslümanların başvurduğu ikinci ana kaynaktır. Hadis ilmiyle uğraşanlara “muhaddis” denir. Hadis ilminin en büyük bilgini Türkistanlı İmam Buhari’dir. Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace, Nesai diğer önemli hadis bilginleridir. Fıkıh: İslam hukukuna “fıkıh”, bu bilimle uğraşanlara ise “fakih”, fakihlerin verdikleri hüküm ve kararlara da “fetva” denir. Mahkemelerde görülen davalar, yönetim ile maliye gibi devlet ve toplum hayatını düzenleyen işler fetvalara dayanılarak yapılırdı. Fıkıh alanında büyük isimler arasında Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafiî, Ahmet İbn-i Hanbel başta gelir. Kelam: İmanın esaslarını ortaya koyan, bunu akıl ve mantık delilleriyle savunan bilim dalıdır. İmam Gazali, İmam Maturidi, İmam Eşari en tanınmış kelamcılardır. Tasavvuf: Allah’ı tanımayı ve ona kalp yoluyla yakınlaşmayı amaç edinen bir bilim dalıdır. Muhyiddin İbn-i Arabi en tanınmış tasavvuf bilginidir. Kıraat: Kur’an-ı Kerim’in doğru okunmasını sağlayan bilim dalıdır. 147 İslam Tarihi ve Uygarlığı Harezmi (780-850) IX. yüzyılda yaşayan ve cebir alanında ilk defa eser yazan Müslüman Türk bilginidir. Abbasi Halifesi Memun, Bağdat’ta kurduğu Beytül-Hikme (Bilgelik Evi) de kütüphanenin idaresinde görev almıştır. Burada araştırma yapan Harezmi astronomi, matematik ve coğraf ya alanında eserler yazmıştır. Yer yüzünün çapına ait hesapları ortaya koymuştur. Nil Nehri’nin kaynağını açıklayan Harezmi aynı zamanda Batlumyus’un astronomik cetvellerini de düzenlemiştir. Zicü’l-Harezmi (Harezmî’nin Yıldız Katologu) Kitab’ul Muhtasar fi Hisabi’l Hind (Hint Hesabına Göre Matematik El Kitabı) önemli eserleri arasındadır. 4.7. Resim: Harezmi adına bastırılan pul (Bir dergi, Mart, 2010.) Farabi (870-950) Büyük bir düşünce ve ünlü bir musiki üstadı olan Farabi, 870 yılında Türkistan’ın Farab kasabasında doğmuştur. Batı kaynaklarında Alpharabius (Alfarabus) adıyla anılır. Mantık, felsefe, matematik, tıp ve musiki alanlarında önemli eserler vermiştir. Eserlerinin çoğu Latinceye çevrilerek Avrupa üniversitelerinde okutulmuştur. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar getirdiği için ikinci öğretmen anlamına gelen “Muallim-i Sani” unvanıyla anılmıştır. Musikişinas olarak da 4.5. Resim: Farabi’nin bilinen Farabi, kanun adı verilen müzik aletini icat etmiştir. Ayrıca “rübap” adı temsilî resmi (Mehmet verilen çalgıyı geliştiren ve bugünkü şeklini veren de yine kendisi olmuştur. Kitab- Özel, Vatan Millet ve ül Musiki ve İhsa’ül-Ulûm (İlimlerin Sayımı) önemli eserleridir. Bayrak Sevgisi s. 448.) Biruni (973-1051) Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçen Biruni matematik, doğa bilimleri, coğraf ya ve astronomi alanlarında eserler vermiştir. Ona göre bilimin ilerlemesi için özgür düşünebilmek şarttır. “İnsanların düşünüş ve inanışları başka başkadır. Uygarlık da bu farklılıktan doğar.” diyerek bu konudaki düşüncelerini açıklamıştır. El Kanun-ül Mesüdi (Sultan Mes’ud’a sunduğu astronomi konulu eser), Kitâbü’s Saydelef î’t- Tıp (eczacılık kitabı) önemli eserleridir. 4.6. Resim: Biruni’nin temsilî resmi (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 284.) İbn-i Sina (980-1037) Avrupalıların Avicenna (Avicenna) diye adlandırdıkları ve dünya çapında ünlü bir bilim insanı olan İbn-i Sina, Buhara yakınlarında doğmuştur. Felsefe, mantık, fizik, astronomi ve özellikle de tıp alanında birçok eser vermiş olan İbn-i Sina, “El Kanun Fı’t-tıp (Tıp Kanunu)” adlı eseri ile tanınmıştır. Bu eser Latinceye çevrilerek birçok kez basılmış ve Avrupa üniversitelerinde de ders kitabı olarak okutulmuştur. Tıp konusunda kendi gözlemlerine dayanarak çalışmalar yapmıştır. Yaşadığı yüzyılda Avrupa’daki ruh hastaları ateşe atılırken İbn-i Sina bu tür hastaları müzik ile tedavi etmiştir. Tarihte ilk mide ameliyatını gerçekleştiren İbn-i Sina, 4.4. Resim: İbn-i Si na’nın temsilî resmi ilaç bilimi demek olan “farmakoloji”nin kurucusu olarak kabul edilmektedir. İbn-i (Vatan Millet ve BaySina’nın 200’ün üzerinde eser yazdığı söylenmektedir. rak Sevgisi, s. 449.) 148 4. Ünite Taberi (839-923) Taberistan’da doğan Ebucafer Taberi tefsir, kıraat, hadis, tarih, edebiyat, matematik ve tıp alanlarında dersler almıştır. Bu alanlarda önemli çalışmalar yapmıştır. Bağdat’ta vefat etmiştir. Tarih’ul Ümen ve’l Mülük önemli eserleridir. İbn-i Fadlan (10. Yüzyıl) 10. yüzyılda yaşamıştır. Zamanında uluslararası ilişkilerden geniş ölçüde haberdar bir diplomat olan İbn-i Fadlan, Abbasi halifesinin çok zor durumda olduğu bir dönemde Türklerle Abbasiler arasında dostluk kurulmasını sağlamıştır. 921 yılında Abbasi halifesinin Bulgarlara gönderdiği elçi heyetinde yer almıştır. En önemli eseri ise İbn-i Fadlan Seyahatnamesidir. İbnü’l Heysem (965-1039) 965 yılında Basra’da doğan İbnü’l Heysem matematik, astronomi, tıp, kimya, fizik ve optikte önemli başarılar kazanmıştır. Fotoğraf makinası gibi bütün resim kaydetme cihazları basit bir temel ilkeye dayanır. Bu ilkeyi bin yıl önce Müslüman bilim adamı İbn’ül Heysem’in keşfettiği çoğu kişi tarafından bilinmez. Kitabü’l Menazir İbnü’l Heysem’in en önemli eseridir. Gazali (1058-1111) Gazali İran’da yetişen bir fıkıh alimidir. Küçük yaşlardan itibaren iyi bir eğitim almış, ilim öğrenmek için pek çok ülke gezerek İslam dünyasında Hüccet-ül İslam (İslam’ın ispatlayıcısı) olarak tanınmıştır. İhyâ’ü Ulûmi’d Din, El-Munkizumine’d Dalâl önemli eserleri arasındadır. İdrisi (1100-1165) Endülüs’ün Septe şehrinde doğmuştur. Coğrafya alanındaki çalışmaları ile ünlüdür. Güney Afrika ve İspanya’da uzun süreli seyahatler yapmıştır. 1166 yılında Polerma’da ölmüştür. Yandaki resimde de görüldüğü gibi İdrisi Dünya’nın ekvatorla ikiye ayrıldığını belirtmiş ve Güney Yarım Küre ile 4.8. Resim: İdrisi’yi Sicilyalı II. Roger Sarayın- Kuzey Yarım Küre’nin özelliklerinden söz etmiştir. İdrisi da dünyanın yuvarlak olduğunu göstermek için ayrıca Batı Avrupa ülkelerinin haritalarını tarihte ilk defa yaptığı gümüş küre ile gösteren temsilî resim aslına uygun çizmiştir. (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 250.) Muhyiddin Arabi (1165-1240) İspanya’da doğan Muhyiddin Arabi, küçük yaştan itibaren yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine toplamayı başarmıştır. Kendi döneminin din bilginleri ve filozofları ile görüşmeler yaparak İslam dünyası içerisinde uzak gezilere çıkmıştır. Öğretisini varlığın mutlak birliğine dayandırmıştır. 1240 yılında Şam’da vefat etmiştir. Fususu’ı Hikem, Muhederât’ul-Ebrâr ve Müsameratü’l-Ahyâr önemli eserleridir. İbn-i Rüşd (1126-1198) Endülüs’te doğan İbn-i Rüşd önceleri dinî bilimlerle uğraşmış, daha sonra fizik, tıp, astronomi ve özellikle de felsefe alanında önemli eserler vermiştir. Her türlü gerçeğin yalnız akıl ile bulunabileceğine inanan İbn-i Rüşd, rasyonalist bir filozof olarak tanınmaktadır. Hristiyanlar tarafından zamanın Voltaire (Volter)’i olarak kabul edilmektedir. Makale Fit Mizac (yazdığı ilk felsefi eser) ve Tühefütü’t Tehefüt (çelişkilerin çelişkileri) önemli eserleridir. 149 İslam Tarihi ve Uygarlığı Aşağıdaki “Türk-İslam Bilginleri” adlı etkinlikte verilen tabloda ilgili bölüme Türk-İslam bilginlerinin çalışma yaptıkları bilim dallarına göre adını, yaşadığı dönemi ve devleti, bilim ve teknolojiye yaptığı katkıları yazınız. Çalışmalarınızı arkadaşlarınızla karşılaştırınız. 14. Etkinlik: TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ Bilim dalı Türk-İslam bilgininin adı Yaşadığı dönem ve Türk-İslam devleti Bilime ve teknolojiye yaptığı katkı Matematik Cebir Tıp Eczacılık Fizik Kimya Astronomi Tarih Coğrafya PERFORMANS GÖREVİ Performans Görevi: Türk-İslam bilginlerinin bilimin gelişmesine olan katkılarını araştırarak bir kitapçık hâline getirmek. Performans Görevinin Amacı: Türk-İslam bilginlerinin buluşları, hangi alanlarda çalışmalar yaptıkları ve yazdıkları eserler hakkında bilgi sahibi olmak. Hazırlama Süreci: 2 Hafta Araç-Gereç: İnternet, bilimsel ve teknik dergiler ile ansiklopediler Beklenen Performans: Eleştirel ve yaratıcı düşünme, zaman ve kronolojiyi algılama, değişim ve sürekliliği algılama DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ Çok iyi-4 Yeterli-3 Geliştirilmeli-2 Yetersiz-1 Hazırlık Başlık İçerik ve kapsam Görsel kullanımı Tarihler Şekil ve düzenleme Yazma kurallarına uyma Kaynaklardan yararlanma Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 32, en düşük puan 8’dir. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 24 puan almış olduğunuzu varsayalım; 32 24 100 x x = 100 x 24 = 2400 : 32 = 75 puandır. 75 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür. Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir. 150 4. Ünite ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı yazarak cümleleri tamamlayınız. Mevali (köle) Ortodoks Ukaz Hristiyanlık Sasani Hudeybiye valilerin İbn-i Sina haram Farabi Katolik Tavaif-i Mülük Devlet ve ordu yönetiminde 1. Bizanslılar .................................. dininin .................................. mezhebine bağlıdır. 2. Mekkeli müşrikler .................................. aylarda savaşmaz,........................................................... denilen panayırlar kurarlardı. 3. Mekkeli müşrikler, Müslümanların hukuki varlıklarını ......................................... Antlaşması’ndan sonra kabul etmişlerdir. 4. Emeviler Arap olmayan Müslümanları ................................................... diye adlandırarak onlara .................. .............................. görev vermediler. 5. Abbasi Devleti’nin otoritesinin zayıflamasıyla ortaya ............................................. denilen devletler ortaya çıkmıştır. 6. Hz. Ömer döneminde Irak ve İran toprakları .................................... İmparatorluğu’ndan alınmış ve bu devlete son verilmiştir. 7. El Kanun Fit Tıp ............................................................. yazmış olduğu en önemli eserlerinden biridir. B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız. (....) Bağdat Kütüphanesi Moğol istilasında yakılmıştır. (....) Puvatya Savaşı ile Müslümanların batıdaki ilerleyişi hızlanmıştır. (....) Emeviler döneminde İslam mimarisi Avrupa mimarisi ile yarışabilecek seviyeye gelmiştir. (....) İslamiyetten önce kabileler hâlinde yaşayan Araplar arasında siyasi birlik kurulmuştur. (....) Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında ilk olarak Uhud Savaşı yapılmıştır. (....) Mısır, Suriye ve Kudüs, Hz. Ömer döneminde fethedilmiştir. (....) Kur’an-ı Kerim, Hz. Osman döneminde kitap hâline getirilmiştir. C. Aşağıda verilen olayların başındaki numarayı yaşandığı dönemin başındaki parantez içine yazarak olaylarla yaşandığı dönemleri eşleştiriniz. Olay Yaşandığı Dönem 1. Nihavend Savaşı ( ) Abbasiler Dönemi 2. Puvatya Savaşı ( ) Hz. Ömer Dönemi 3. Beyt’ül Hikme ( ) Emeviler Dönemi 4. Kurtuba Medresesi ( ) Hz. Muhammed Dönemi 5. Vatandaşlık Antlaşması ( ) Endülüs Emevileri Dönemi 6. Cemel Savaşı ( ) Hz. Ali Dönemi ( ) Hz. Osman Dönemi 151 İslam Tarihi ve Uygarlığı Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. İslamiyet öncesinde Arabistan’da tüm Arap Yarımadası’nı egemenlik altına alan merkezî bir devlet kurulamamıştır. Bu durumun en önemli nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Çok tanrılı din anlayışının hüküm sürmesi B) Arabistan’ın dışarıdan sürekli istilaya uğraması C) Kabile yaşamının varlığı D) Dinî anlayışın olmayışı E) Arabistan’da yaşamaya elverişli yerlerin azlığı 2. Hz. Ömer döneminde ordugâh şehirler kurulmuş, fethedilen yerler yönetim birimlerine ayrılarak divan teşkilatı oluşturulmuştur. Buna göre; I. Düzenli bir devlet örgütü kurulmuştur. II. Devletin sınırları genişlemiştir. III. Fetihler durma noktasına gelmiştir. yargılarından hangisine ya da hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) I, II ve III E) Yalnız III 3. I. Arap milliyetçiliğine dayalı bir politika izlemek II. Halifeliği saltanat hâline getirmek III. İspanya ve çevresini fethetmek Yukarıda verilen gelişmelerden hangisi veya hangileri Emevilerin yıkılışında etkili olmuştur? A) Yalnız I B) Yalnız II C) II ve III D) Yalnız III E) I, II ve III 4. Felsefe, fizik ve müzik alanında çalışmalar yapmıştır. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar getirdiği için Muallim-i Sani (İkinci Öğretmen) adı verilmiştir. Yukarıda sözü edilen Türk-İslam bilim insanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Gazali B) İbn-i Rüşd C) El Bîrunî D) İbn-i Sina E) Farabi 5. tƹTMBNTBWBǦIVLVLVOVOUFNFMJBUMNǦUS t.àTMàNBOMBSONàǦSJLMFSFLBSǦLB[BOENJJMLCBǦBSES Yukarıda verilen bilgiler aşağıdaki savaşlardan hangisinin sonuçları arasındadır? A) Uhud B) Bedir C) Huneyn D) Hendek E) Puvatya D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız. 1. Hz. Muhammed’in Mekkeli müşriklerle yaptığı savaşların tarihlerini kronolojiye uygun olarak tarih şeridinde gösteriniz. 2. Dört Halife Döneminin önemli özelliklerini açıklayınız. 3. Abbasilerin Türkleri birçok devlet kademesine getirmesinin sebepleri neler olabilir? 4. Emevi Devleti’nin yıkılmasında etkili olan faktörleri açıklayınız. 5. Endülüs Emevilerinin bilim ve kültür alanında yaptığı çalışmaları yazınız. 152