ANARŞİNİN ÇOCUKLARI Her şeyden önce bu kitabı anlamak için anarşizmin bir tanımını yapmamız gerekir. Anarşizmi temel tanımını ele alacak olursak; devletsiz toplumu savunan, her türlü devlet otoritesini reddeden bir siyasi ideolojidir. Anarşizme sempati duyan bir Fransız yazar, 1890'da, “Anarşizm hayli güçlü bir koruyucu zırha sahip; tıpkı bir kitabın sayfaları gibi, kendi can düşmanlarından daha da yıkıcı olanların eylemleri de dahil olmak üzere, her şeye karşın varlığını sürdürüyor” diye yazıyor. 1 Yıllar boyunca bu eylemler gibi, tarihi çok derinden etkileyen pek çok anarşist düşünce ve hareket oldu. Bu hareketler bazen haklı nedenlerden dolayı ortaya çıksa da bana göre anarşist eylemler hep yıkım ile sonuçlanmıştır. Bunun nedeni ise devletleri ve kurumları hedef alan, onların yaptırımlarından hoşlanmayan bir grup insanın ayaklanması ve bunun sonucunda birçok kişinin hayatına ve maddi kayıplara mal olmasıdır. Anarşist eylemlerin artış gösterdiği 20. yüzyılda en önemli figürlerden biri olan Emma Goldman'ın hayatını anlatıldığı Joanna Higgins'in Anarşist adlı kitabında Amerika'daki anarşizm hareketlerinin o yıllarda nelere neden olduğunu görebiliyoruz. Yaşadığı dönemde birçok insanın hayatını kaybetmesine sebep olan patlamaların merkezinde Emma Goldman olması ve her ne kadar kendi düşüncelerini çoğunluğun iyiliği için olduğunu düşünse de aslında bu insanların ölümünde parmağı olmasından dolayı bana göre bir canavardır. 6 Eylül 1901'de kendisi gibi Slav asıllı ve Emma Goldman'ın büyük bir hayranı olan Leon Czolgosz'un dönemin Amerika Birleşik Devletleri başkanı William McKinley'e yaptığı suikastte bile etkisinin olması bunu kanıtlıyor. Anarşizmin ise dünyanın en güçlü ülkesinde bile ne kadar etkili olduğunu gözler önüne seriyor. Türkiye'de anarşizmin etkilerine örnek verecek olursak; her yıl bir ritüel haline gelen ''1 Mayıs Eylemleri''nde ortaya çıkan anarşist provakatörlerin, haklarını savunduklarını iddia ettikleri emekçi halkın dükkanlarını yakması , emekçi işçilerin döşediği kaldırım taşlarını söküp yine emekçi olan polis memurlarına atmalarını görebiliriz. Karşı olduklarını iddia ettikleri devlet yapılanmasını yıkmak için ''Zafere ulaşmak için her yol mübahtır,'' mantığıyla hareket eden anarşistler bu yolda çirkinleşmekten çekinmemişlerdir. Örneğin, Gezi Parkı Eylemleri her ne kadar anarşist bir eylem olarak başlamamış olsa da devamındaki eylemleri yöneten anarşist provakatörler hem kendi arkadaşlarının hem de polislerimizin ölümüne sebep olmuşlardır. Nasyonel anarşizm kolunu ele alacak olursak karşımıza milliyetçi ve anarşist ideolojilerin karışımı bir siyasi düşünce çıkar. Türkiye'yi 30'u aşkın yıldır tehdit eden ve her ne kadar amaçlarını Kürt devleti kurmak olarak lanse etseler de gerçek amaçlarının Türk devletini yıkmak oldukları aşikâr olan PKK (Kürdistan İşçi Partisi)'yı ise bu nasyonel anarşist gruplardan biri olarak niteleyebiliriz. Anarşist eylemlerine örnek verecek olursak 1993 yılında Kemaliye'ye bağlı Başbağlar Köyü'nde yaptıkları sivil katliamı örnek olarak gösterebiliriz. Bu örnek kendilerini özgürlük savaşçıları olarak nitelendiren bu örgütün aslında direk devlet otoritesine karşı sivil halka bile katliam yapabileceklerini gösterir çünkü anarşist düşünce hedefine ulaşmak için sivil, asker, kadın veya çocuk dinlememeyi kendisine esas edinmiştir. Anarşist eylemlerin bireysel özgürlük adında hükümetlerin devrilmesine neden olması bu eylemlerin ne kadar güçlü bir etkisi olduğunu bize gösteriyor. Çarlık Rusya'nın yıkılmasına neden olan etki ise Bolşeviklere verdikleri destekti. Kişisel özgürlük fikrinin şemsiyesi altında hapishaneler, ateizm, ifade özgürlüğü, doğum kontrolü, militarizm, kapitalizm, evlilik, aşk, eşcinsellik gibi konularda yavaş yavaş söz sahibi olmaya başladılar. Bunun nedeni ise devletlerin anarşistlerden korkmasıydı. En insancıl anarşizm konu olarak niteleyebileceğimiz pasif anarşizm, temelinde şiddet hareketlerine karşı çıkar. Bu fikrin en büyük savunucularından birine Leo Tolstoy'u örnek olarak verebiliriz. Bu fikir adamı pasif anarşizm düşüncesini dinle yoğurmuştur. Tolstoy'un “Tanrının egemenliği içimizde,” 2 sözünü pasif anarşizmin dinle yoğrulmuş haline örnek verebiliriz. Her ne kadar dünyayı etkileyen önemli felsefelerden biri olsa da çoğu devletin anayasasında bulunan eylem yapma hakkını can ve mal kaybı olacak şekilde sonuçlandırmaları anarşizmin dünya genelinde kabul edilebilir bir felsefe olmadığını bize gösteriyor. Türk kültürüne adapte etmeye çalışacak olursak başarısız olacağımız aşikârdır. Bunun nedeni ise Türk devlet geleniğidir. Türkler tarih sahnesine çıktıklarından beri her zaman kendi devletlerini kurmuşlardır. Buna kanıt olarak cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 büyük Türk devletini gösterebiliriz. Sonuç olarak Türkler anarşizme karşı devlet otoritelerini çok iyi yapılandırmıştır. Anarşizm ne Türkiye'de ne de dünyada hiçbir zaman başarıya ulaşacak bir ideoloji değildir. Kaynakça: 1. Octave Mirbeau, aktaran James Joll, "The Anarchists", s. 145-6. 2. Lev Nikolayeviç Tolstoy, “Tanrının Egemenliği İçinizdedir,” Kaos Yayınları, 2009 3. Joanna Higgins, “Anarşist”, Kalkedon Yayınları, 2016