1 2 Devam... Evet, kapak mapak yok! Başladığımız yerdeyiz. Başladığımızı işi bitirmek için "devam..." ediyoruz. Ne zaman başlamıştık ki... Paris’te barikatlarda mı... Sierra’da mı Bolivya’da mı... ODTÜ’de mi Tuzluçayır’da mı? İstanbul’da bir meydanda mı; bir dağ köyündeki derenin başında mı? Nerede başladığımızı bilmiyoruz, geçmişle geleceğimiz şimdi aynı başlangıç noktasında birleşmedi mi? Sen... Ben... Biz... Birlikte o eski fotoğraflardaki gibi bir barikatın ardında hayaller kurmadık mı? Yere basmadan uçarcasına yürüdüğümüz o meydanlarda kanatlarımızı sokağın rüzgârına bırakmadık mı? O zaman neden vazgeçeceğiz ki... Bizi birbirimize, geleceğe ve geçmişe kopmaz bağlarla bağlayan şey tüm kalbimizle inandığımız fikirlerimizden başka ne ki? Biliyorsun işte reel siyasetin matematiğinden uzağız; okulu kırıp mahalle aralarında top oynadığımızdan beri... Hem demiş birisi, "Gerçekler ancak kalple görülebilir." Sen de hatırlıyor musun bir duvarda yazıyordu hani, "Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak, hayallerimizi de satmadık ya," diye! Seni de uykusuz bıraktı mı o duvar! O uykusuz gecelerinde sen de umutla yeniden bağlandın mı doğan güne! O zaman işte aşktan söz etmeden devrimden de söz edilmez ki be! Boşversene çok bilmişleri, egosu dağları delmişleri... Sıradan ve sahici yolculuğundan Kapak Tasarım: Ahmet Sungur İçTasarım: Eylem Bahadır güzel ne var ki. İşte o yüzden mesele biraz da tersine yürüyebilmek de. Hem de kendi belirlediğin ritimle ilerleyebilmekte. O yüzden senin yürüyüşün, senin ritmin şimdi ille de "devam..." diyor... O barikatta ne hayal ettiysen, hayalini gerçek Redaksiyon: Atatürk Bulvarı No: kılmak için nereye adım attıysan işte orada yürümeye DEVAM... 127 Kat: 10 Bakanlıklar/Ankara, (312) 425 1316 - ISSN 2148-2101 - Redaksiyon senin yürüyüşüne eşlik ediyor. O yüzden bu kez de senin gibi ter- BirGün Kitap Yayınları adına sahibi sine yürüyor. Aşkla bir dünya kurulsun diye, dünyayı tersine çevirecek bir fikrin Deniz Bulunmaz, Sorumlu Yazıişle- cüretiyle DEVAM diyoruz...Kapak mı? Bu kez hadi kapağı hep birlikte yapalım... ri Müdürü Eren Şahiner. Baskı: Algı Reklam Tanıtım Matbaa Organizasyon (Kazım Karabesik Caddesi No: Siz yazın, çizin hayallerinizi... Fotoğrafını yapıştırın aşkınızın. Ve paylaşın ki yalnız olmadığımızı herkes görsün... Binlerce ses, binlerce yüz, binlerce kelime olalım... 195/1 İskitler/Ankara) *** İsteme Adresi (Redaksiyon Atölye): Mithatpaşa Caddesi 45-15, Çankaya- Ankara Devam... Bu bir çağrı...Haziran isyanını yarına taşımaya, Haziran’dan bir ülke kurmak için mücadeleye çağrı...Gezi’nin bu daha başlangıç mücadeleye devam, çağrısına onun fikri cüretine sahip çıkarak ileri taşımak için bir adım. YEREL SÜRELİ YAYINDIR. AYDA BİR YAYINLANIR. Neden mi? Görüyoruz ki, solumuz o isyan çizginin belirginleşmesi, Gezi hesaplaşmanın yolu da buradan günlerini bir yana bırakıp, diline direnişiyle başlayan toplumsal geçiyor. türlü evetçililikleri dolamış. Kötü- seferberliğin harekete geçmesini, nün iyisine, en azından ondan öbü- seçim sonuçlarını belirleyen strate- rüne göre tercih edilebilir olana jik oy kullanma olarak ifade edilen güm...güm...ayak sesleriyle yürü- yani ucu sonu gelmez bir yetinme- dayanışmacı bir tutumun belirgin- yen HAZİRAN’ın izlerini büyütmek, ciliğe doğru hızlı bir geçiş var. leşmesiydi. çoğaltmak için devam... Seçimler geldi geçti. Seçimin Seçim sonrasında bunun Bunun için, sokaklarda güm... *** düşük yoğunluklu politika yüksek dağıldığını da görüyoruz. Koalis- Ve bizim tüm bunları yapmak rakımlı matematik olduğu bir kez yon günlerinin moda sözü olarak için mücadele ederken, artık bir daha görüldü. Oy verme tutum- ‘istikrar’ her şeyin önüne geçiverdi. eksik devam edeceğimizi bilme- ları etrafında fırtınalar kopartıldı. Buna da razı olan ‘türlü evetçiler’ nin hüznü... Eksik mi denir bunca Seçime, kendi gerçeğinin ötesinde sokağı da elden bırakmaya pek yaşanmışlık varken, bilmiyoruz... anlamlar yüklendi. Hani, Gezi gün- niyetli değil. Parlamento-Sokak Ama yine de her an eksikliğini lerinde halkın söz ve karar sahibi bütünlüğü ile başlayan cümleler hissediyoruz işte... olmasından söz eden, temsili de- eşliğinde, sağ parlamenterist çiz- mokrasinin ve düzen siyasetlerinin gilerini sokak vurgusu ile aşmaya ötesindeki arayışlara dem vuranlar çalışıyorlar. Sokak, burada bir parlamentonun tek çözüm yolu yönüyle tek başına bir şey ifade Onunla birlikte eylemimizi de olduğunun teorilerini (!) yazdılar! etmeyen dar bir siyaset zemini sözümüzü de yıllara sığa arkadaş- olarak eleştirilip, öte yanıyla da lığımızda ürettik. Redaksiyon’dan burjuva siyaset alanının bir aparatı önce, Refleks günlerinde birliktey- fikirler uğruna gerçek bir karar- haline getiriliyor. dik. İlk göz ağrımızdı Refleks...Ace- lılıkla mücadele eder. Ötesi biraz İşte böyle.. miliğimizdi...Heyecanımızdı... Sonra Ne diyelim. Herkes inandığı popüler gündem neredeyse oraya Bahadır Grammeşin... Bizim güzel kardeşimiz, kahpece öldürüldü. kısa bir ara vermek zorunda kaldık. eklemlenmeden öteye geçmeyen, *** Redaksiyon’u çıkartma tartışmala- kişiselleşmiş arayışlardan öte değil. Devam... rına başladığımızda, Bahadır ‘ekibi Gezi günlerinde Gezici, seçim Sokağın, yani halk muhalefet topluyoruz’ diye kolları sıvadı. günlerinde seçimci... hareketinin bağımsız zeminde Redaksiyon’un attığı her adımda gelişmesi mücadelesine devam... coşkuyla, neşeyle birlikteydik. Peki Gezi! Ona sadakat gösterenler, seçimlerde de Gezi’nin bi- Bu şekilde, ilerici muhalefet Artık tüm kelimeleriniz, tüm rimlerinin düzen içine hapsedilme- güçlerinin sistemin içerisine doğru eylemlerimiz Bahadır güzelliğini sinin önüne geçecek bir siyaset... çekilme doğrultusundaki adımların taşıyacak. O bize, unutulmayacak Biz ona HAZİRAN diyoruz! karşısında sol bir eksen de kurula- bir yaşam enerjisi, sade ve duru bilir. Bu eksen, ilerici muhalefeti – bir devrimci yaşam bıraktı. Belki tıpkı seçim öncesinde olduğu gibi- en önemlisi insanları sevmeyi ve sistem karşıtı bir noktada tutabilir. umutlu olmayı öğretti. *** Devam... AKP’nin gerilemesinin iki temel faktörünü görerek, bunu ilerlet- Bunun için halk muhalefetinin mek için inisiyatif alma çağrısıdır. güçlenmesinden başka bir yol yok. en çok da Bahadır’ın çağrısıdır. Neydi bu iki temel faktör. Birincisi, Sonucu tayin edecek bu. Onun umutlarının, hayallerinin, devrimcilerin AKP karşısında – referandum gibi kritik eşiklerde 4 O yüzden şimdi Devam çağrısı üzerine gençliğini düşürdüğü kavSeçimin ardından görüldü dahi- savunarak 2015 seçimlerin- ki, sistemde esaslı değişimler de ilerici muhalefetin politikasını yapabilmenin olduğu kadar bugün belirleyen, tutumuydu. AKP karşıtı tüm suçları ortalıkta olan AKP ile gasının izinde devam... Seni çok özlüyoruz Baho... İçin de kiler -Siyaset, Umut ve İnançla Yürünebilen Bir Yol Doğan Tılıç -7 Haziran Seçim Aritmetiği: Umut Tablosu?, Kriz Tablosu Taner Timur -AKP’nin Hareketi Sürüyor; Sol Güçleri Hızla Birleştirmenin Yolunu Bulmak Gerek Ergin Yıldızoğlu -Dünyanın Suretini Yaparken Gezi ve Sokak Siyaseti Funda Çoban 24 31 38 42 45 49 53 55 -Direnişin Coğrafyası ve Politikası Hayri Kozanoğlu -İsyan Çağında Kör Noktalar Güven Gürkan Öztan -Pespaye Tuluatçılık ve Doğaçlama Devrimcilik Melih Pekdemir -Liberal “Ben” Siyaseti Ya Da Kolektif Meclisler Gamze Yücesan Özdemir -Şimdinin Riskli Cazibesi ve Geçmiş- Gelecek Dizgesi Selçuk Candansayar -Türkiye’de Popüler Kültür ve Politik Tahayyüller Yasin Durak -Siz De Bizi Yeneceksiniz Kardeşim Erk Acarer -Alaydaki Cesaret Barış İnce 07 10 16 18 -10 Maddede NAR Kadın Dayanışması NAR -Tekmelen, Bir Kuşağın Özgürlük Arzusudur İsmail Saymaz -Kültürün ve Sanatın Yozlaşmaya Direnişi Gonca Girgin 60 63 67 6 çla n a İn e v t u m U t, se a Siy .. Yürün ebil e n Bir Yol. Doğan Tılıç AKP’nin oylarındaki düşüş, top- güçlendiren bir durum. lumda genel bir rahatlama yarat- mıştır. Bundan böyle karşılaşacakları her sorun ve yenilgide daha mış görünüyor. Oradan başlaya- Sokakta, mahallede, esnaf ara- kırılgan ve daha dağılmaya müsait lım, 13 yıllık bir dönemin ardından sında, kahvehanelerde AKP’ye bir taban olacaktır. sandıktaki ilk yenilgisi, toplumda karşı suskun ve sinmiş insanlar, ki nasıl bir etki yarattı? bu Gezi’den bu yana gelişen bir Erdoğan'sız bir döneme nihayet İnsanlar AKP’nin yenilebilirliğini durumdu, seçimden sonra büyük geçiliyor mu? Yani önümüzde- gördü. İktidarının mutlak olmadı- ölçüde psikolojik üstünlüğü ele ki dönem Saray'ın etkinliğinin ğını gördü. 13 yıldır olagelenin bir aldılar. Erdoğan’ın her gün tele- azaldığı, siyasetin Erdoğan’dan 13 yıl daha sürüp gitmeyeceğini vizyonlara çıkıp saatlerce konuş- arındırdığı aynı zamanda AKP’nin gördü. AKP’nin iktidarı asla bırak- masıyla açıktan dalga geçmeye, de Erdoğan’dan bağımsızlaştığı mayacağı, trafolara giren kedilerle, “Ooooh, birkaç gündür kafamız bir dönem mi olacak? Erdoğan, oy sayımında bilgisayarlara yapılan dinlendi” demeye başladılar. tüm bunları sessiz sedasız kabul edip, köşesine çekilebilir mi? müdahalelerle ne yapıp edip koltuğu koruyacağı ve Saray’da Sonucun toplumda bir rahatlama Seçimin birincil mağlubu Erdo- cisimleşmiş totaliter bir rejime yaşattığı kesin. Rahatlamaya eşlik ğan. Tüm siyasi partiler, biraz gidişin kaçınılmaz olduğu algısı yı- eden duygu da yenilmez gibi utangaç bir şekilde yapsa bile, kıldı. Önlem alınınca, örgütlenilince görünen muktedirin Gezi’de ortaya kendi partisi de, ortaya çıkan sandığın da korunabildiği, oya da konulan yenilebilirliğinin sandıkta tablonun sorumlusu olarak onu sahip çıkılabildiği görüldü. da tescil edilmesidir. görüyor. Erdoğan’ın bundan böyle ne ölçüde etkin olacağı kısmen Bu toplumsal mücadeleler ve mu- Bu sonucun AKP tabanındaki etki- oluşacak koalisyona bağlı. Ancak, halefet açısından cesaret ve umut sini nasıl değerlendiriyorsunuz? bir AKP hükümeti bile Erdoğan’ın verici bir durum. “Yapabiliriz” duy- Sonucun AKP tabanındaki etkisi, yetkilerinin sınırlanması koşuluyla gusunu yaygınlaştıran bir durum. muhalifler üzerindeki etkinin tam kurulabilir. Muhalefetin koalisyon İnsanları mücadeleye katılım nok- tersidir. Her ne kadar parti yöneti- kurmayı başardığı durumda ise tasında karamsarlıktan iyimserliğe mi kuyruğu dik tutup tabana moral Saray, Erdoğan için, içinde uzun yönelten bir durum. Muhalefetin vermeye çalışsa da AKP tabanının süre kalamayacağı iğneli bir fıçıya önünü açan ve psikolojik zeminini morali bozulmuş, güvenleri sarsıl- dönüşecek. 7 yalist olmayan ama sosyalistlere açık bir parti. Türkiye totaliter bir tek adam rejimine giderken, bu haliyle HDP, mevcut sonucun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadı. Aldığı yüzde 13’lük oy oranıyla bundan sonrası açısından da önemli rol oynamaya aday. Sorumluluğu arttı. Koalisyonlar konuşuluyor. Oraya gelmeden sizce AKP karşısındaki güçler açısından seçimden çıkan sonuç ve yapılması gerekenler neler? Seçimin en net mesajı şuydu: AKP Erdoğan’la arasına mesafe koyarak bir hükümet kurmaya çalışa- Saray’da sultan istemiyoruz! AKP bilir. Bunun hiç kolay olmayacağı kesin. AKP içinde güçlü bir Erdoğan karşısındaki güçlerin bunu iyi anla- etkisi var. Ancak, Erdoğan’ın gücü partisini iktidar yapmasından, iktidar ması gerek. Bu seçimde seçmenin nimetlerini partisinin önüne sermesinden kaynaklanıyordu. Tersi olmaya temel refleksi, kendi gönlündeki ve başladığında o da vaz geçilebilir olacaktır. iktidara gelmesini istediği parti için oy vermek değil, iktidardan gitme- Bu duruma seyirci kalmayacağı kesin olsa da manevra alanı çok geniş sini istediği parti için oy vermekti. değil. Mevcut anayasa sınırları içinde, daha avantajlı bir sonuç umduğu erken seçimi zorlayabilir. Provokasyonlarla siyasi gelişmeleri lehine AKP karşısındaki güçlerden kaste- çevirmeyi deneyebilir. Her durumda şu kesin; artık Erdoğan eski Erdoğan dilen Meclis’e giren üç muhalefet değil. Siyasette eski gücü ve etkisi olmayacak. Bir adım ötesi kendisinin partisi ise, seçmenin onlara söyle- de olmamasıdır. diği AKP’siz bir hükümet formülünü başarmalarıdır. HDP’nin barajı aşması kuşkusuz denklemi değiştiren ana faktördü. Geniş bir dayanışma ilişkisi örüldü HDP etrafında. Aynı zamanda geniş Kastettiğiniz parlamento dışı bir kesim de stratejik oy denilen, seçim matematiği içinde oy kullandı. muhalefetse onların görevini kısa HDP, şimdi yüzde 13 alarak parlamentoya girmiş bir parti olarak şimdi ve uzun vadeli, taktik ve stratejik HDP nedir? olarak ikiye ayırmak mümkün. Kısa Açıkça deklare ederek ve resmen işbirliğine girerek HDP’ye destek veren vadeli ve taktik görev, muhalefet kesimler dışında, ülkede totaliter bir tek adam rejiminin anayasal çerçe- partilerini AKP’siz bir hükümet veye büründürülmesinden endişe eden kesimlerin “stratejik oy” kullana- kurmaya zorlamaktır. Erdoğan’ın rak HDP’ye yöneldikleri kesin. HDP seçimin birincil kazananı, bu da kesin. bir siyasi figür olarak etkisizleştirilmesini, 13 yılın yıkımını kısmen 8 Bu noktaya ulaşırken, HDP, kendisini “Türkiye Partisi”ne dönüştürmeye de onaracak, Gezi’nin taleplerini dönük adımlar attı. Başarıda bunun da payı var. Yine de, bu süreç para- gözeten bir hükümet kurmaya, bir doksal olarak, aynı zamanda HDP’nin daha fazla Kürt partisi olmasını da sonraki seçime daha adil koşul- sağladı. HDP’nin yüzde 13’ü bulmasındaki büyük etken AKP’ye oy veren larda ve yüzde 10 barajı olmadan muhafazakar Kürt seçmenin, özellikle Kobane’den sonra, HDP’ye yönel- gitmeye dönük çalışmaya zorla- mesidir. maktır. Şimdi HDP, etnik temelde Kürt oylarını toplarken, sınıfsal olarak da daha Uzun vadede ve stratejik olarak 13 fazla “kitle partisi” oldu. İçinde AKP kurucusunu da, Sünni Müslüman yıldır inşa edilen AKP düzeninin aktivistleri de, Hristiyan’ı da, sosyalisti de barındıran bir kitle partisi. Sos- AKP ile sınırlı ve onun iktidar- dan gitmesiyle son bulmayacak neye çıktığı bir CHP var. CHP’de çekim alanının etkisiyle sola yöne- olduğunu bilmek durumundalar. yön arayışı nasıl devam edecek? lebilecektir. HDP’den de bu yönde Sokakta, mahallelerde, fabrikalar- CHP’de yön arayışları devam etkilendiğini söylemek mümkün. da, kısacası hayatın her alanında edecek. Bu arayışlar iki şekilde Sosyalist solun toplumsallaşması bu neo-liberal sömürü düzenine etkilenebilir. Birincisi, yukarıda ve etkin bir muhalif güç haline karşı örgütlenmeyi öncelemeliler. da belirttiğimiz şekilde AKP’li bir gelebimesi, yön arayışındaki CHP koalisyon tercihi, arayışın kendi de- için de yol gösterici olacaktır. Geniş kaolisyon sermayenin de ğerlerinin tam tersi bir yöne gitti- açık tercihi olarak öne çıkıyor. ğini görenler, daha sol bir oluşuma Bu büyük harflerle siyaset denk- AKP-CHP koalisyonu ile ekonomik yönelebilirler. İkincisi, CHP’nin ara- leminin dışında, sol-toplumsal ve siyasi restorasyon arayışları yışının yönünü sola dönmesi kendi muhalefet açısından bu sonuçlar gündemde. Olasılık ve olursa dışındaki sol, sosyalist çevrelerin nasıl bir imkan ortaya çıkarıyor? sonuçları üzerine neler söyleyebi- başarısına, ne ölçüde toplumsal- Siyaset umut ve inançla yürünen lirsiniz? laşıp başarılı olduklarına da bağlı. bir yol. Bu yolda yaratılan her Sermayenin geniş koalisyon için CHP kendi solunda oluşacak bir başarı öyküsü umudu ve inancı bastırıyor olması da parlamento dışı muhalefetin stratejik olarak düzene karşı hayatın her alanında örgütlenmesinin önemini ortaya koyuyor. Sermaye, hatta uluslararası güçler, mevcut düzenin – gerekirse Erdoğan’ı kenara iterek– devamından yanalar. Düzenin savunucuları için tercih edilen kuşkusuz budur. Ancak, böyle bir koalisyonun, içinde ve tabanında sol bir damar bulunan CHP açısından intihar Sermayenin geniş koalisyon için bas tırıyor olması da parlamento dışı muhalefet in s t ratejik olarak düzene karşı hayatın her alanında örgütlenmesinin önemini or taya koyuyor. Sermaye, hatta uluslararası güçler, mevcut düzenin –gerekirse Erdoğan’ı kenara iterek– devamından yanalar. Düzenin savunucuları için tercih edilen kuşkusuz budur. olacağını söylemek mümkün. 80 kadar milletvekilini önseçimle belirlemiş CHP’de, sol tabanın böyle bir koalisyona şiddetle pekiştirip, yolcuların kararlılığını yapacaktır. Sokak ve sandık arasın- tepki göstereceği kesin. Bu tercih, ve yürüyüş azmini artırır. Gezi bu da, birini diğerine alternatif olarak CHP’den kopuşlara yol açabilir, topraklarda muhalefet adına son koymadıkça, bir zıtlık değil tersine açacaktır diye düşünüyorum. Kim yıllarda yaratılan en muazzam ba- doğrudan ilişki olduğu, sokakta bilir, belki de CHP’nin daha sol bir şarıdır. Umudu ve inancı güçlendir- örgütlemeyi başaranların sandıkta sosyal demokrat partiye dönüşme- miş, yeni örgütlenmelerin önünü da bunun sonucunu alabilecek- sine yarayan bir sonucu da olur bu açmıştır. Öğretmiştir ve o öğren- lerini vurgulamak gerekir. Sokak tercihin. meden Birleşik Haziran Hareketi ve sandık, örgütlenme tarzları doğmuştur. açısından karşı karşıya konulabilir ancak ve öncelenmesi gereken de CHP, seçim döneminde sosyal-ekonomik programıyla öne çıktı. Seçim sonuçlarını da muhalefet bir hayat alanı olarak sokaktır. San- HDP’ye kendi tabanından gidecek açısından moral veren, umudu dık için örgütlenmeyi temel alanlar oyların önüne geçme noktasında artıran, Erdoğan’ın ve AKP’nin san- sandıkta bile başarıyı yakalayama- da hamle yapmadı. Ön seçim ya- dıkta da yenilebilirliğini gösteren bilir, ama sokakta örgütlenmeyi pan tek parti olarak, tabanının sol bir başarı olarak not etmek gerekir. başaranlar için sandıkta başarıyı eğilimleri de önceki dönemlerden Bu sonuç, toplumsal muhalefetin yakalamak hiç de zor değildir. fazla içerebildi. Ama öte yandan kendine güvenini, kitlelerin mu- da Kemal Derviş’in yeniden sah- halefete güvenini artırıcı bir etki Söyleşi: Eylem Bahadır 9 7 Haziran Seçim Arit me t iği: Umut Tablosu? Kriz Tablosu? Taner Timur 7 Haziran gecesi açıklanan seçim Üstelik kampanyasına, trajedi kah- mutlak otoriteydi. İlkel ve ritüel an- sonuçları, bana ilk anda Amerikalı ramanlarını anımsatan uğursuz bir lamda şeriatçı bir dünya görüşüne bir yazarın sözlerini anımsattı. rol ile Başbakanı da ortak etti. Onu sahip olan; “Kuran’ı yaşıyorum, Ku- “Ben, diyordu yazar, ülkemde siyasi bir HİÇ haline sokacak bir ran bize yeter” diyen; üstadı Necip yapılan her seçimden sonra çok kavganın aktif ve coşkulu bir aracı Fazıl gibi “Halkın sözü”nü, “Hakkın seviniyorum; kazanan için değil, yaptı. Ve ünlü strateji profesörü sözü”nün sadece bir aracı olarak kaybeden için!”.Doğrusu ben de de, “Başkanlık sistemi” konusunda gören bir Cumhurbaşkanı’nın “ana- 7 Haziran gecesi aynı duygular pek coşkulu görünmese de, el-hak, yasal sistemler” umurunda bile içindeydim. Sevinçliydim; daha çok görevini canla başla yerine getirdi. değildi. “Başkanlık sistemi” dediği kaybeden için. Seçimleri kişisel hır- Hatta hızını da alamadı; seçim de, parti çoğunluğuna dayanarak sının aracı haline getirip, “başkan- sonuçları alındıktan sonra bile fiilen kurduğu dikta rejimine huku- lık” oylamasına çeviren bir diktatör kendisini hala miting meydanla- ki bir kılıf aramaktan ibaretti. İşte taslağının yenilgisi için... rında sanarak Parti binası önünde 7 Haziran seçimlerinde, seçmenler toplanan Erdoğan’cı kalabalığı coş- bu zorbalığa “hayır!” dediler. Ve turdu. Sonuç olarak da – belki tam bu “hayır!” oyuyla beraber ülkenin Aslında çok partili hayatımızın ayırdında olmadan- Erdoğan’ın bütün demokratları da derin bir en antidemokratik seçimlerinden işlediği anayasal suçlara tamamen nefes aldılar. “Başkan Erdoğan” birini yaşadık. Bir Cumhurbaşkanı, ortak oldu. dönemi kapanmış, eski parlamen- *** ter sisteme dönülmüştü. Anayasa ile belirlenmiş statüsünü ve ettiği yemini hiçe sayarak 10 *** *** miting meydanlarına inmiş ve Erdoğan seçim kampanyasını seç- tüm devlet olanaklarını da kişisel menlerden “başkanlık sistemi” için Evet, korkulan olmamış, Erdoğan kavgasının aracı haline getirmişti. oy isteyerek yürüttü. Oysa bunu fiili başkanlığına hukuki bir kılıf bu- Bununla da kalmadı farklı dini ve yaparken, ülkedeki parlamenter lamamıştı. Ne var ki ortaya da ür- cinsel tercihler için nefret tohum- sistemi de fiilen değiştirdi ve Baş- kütücü bir tablo çıkmıştı: Belki de ları saçtı; bir LGBTİ adayı aşağıladı; kanlık sistemiyle yönetilen ülkeler- tarihimizin en büyük krizlerinden “Dağda, mağaralarda Zerdüştlük de asla rastlanmayan bir “kuvvet- birini doğurma potansiyeli taşıyan dinini öğretenler nasıl Müslüman ler birliği” yarattı. Zaten asıl amacı bir tablo. Zaten son yıllarda bütün oluyor?” diyerek halkı kışkırttı. da, “başkanlık sistemi” değil, işaretler, iktisadi krizi daha da de- rinleştirecek bir siyasal tıkanmanın krizlere alışık bir ülkede habercisiydi. bundan beklenen, bazı tecrübeli ve akil siyasetçilerin İlginçtir ki bu krizi yaratacak kişisel bu yolla krizlerin çözülme- hırsı ilk keşfedenler de Erdoğan’ı sinde katkı sağlamaları idi. iktidara getiren Amerikalılar Bizde Erdoğan’ın yetersiz olmuştu. Wikileaks belgelerine bulduğu kurumun dayan- göre, daha 2004 yılında Amerikan dığı felsefe, aslında buydu. büyükelçisi Eric Edelman, Was- Kısaca İtalyan Anayasa- hington’a yolladığı 20 Ocak 2004 sı’nda güçlü bir cumhur- tarihli telgrafta, Erdoğan’ın “çok başkanlığı, demokratik baskın bir gurur”a sahip olduğunu istikrar için bir güvence ve “Tanrı’nın onu Türkiye’yi yönet- olarak düşünülmüştü.Bu mek için hazırladığına inandığını” yüzden de seçimle ilgili yazmıştı. Hatta 2003 AKP Kurul- özel çoğunluk (bizdeki 367 tayında bu konuda bizzat kendi- kavgası) İtalya’da hiçbir sinin “Kurana atıf yaptığı” da nota zaman sorun yaratmadı. eklenmişti. Aksine bu seçim için konulan 2/3’lük anayasal nisap, Kuşkusuz bu “teşhis”, elçinin kişi- daima titizlikle uygulandı sel gözlemlerine değil, Erdoğan’ın ve yirmi üç tura kadar oyu ile de tüm demokratlar derin en yakın çevresindeki kimselerden uzanan seçimler yapıldı. Alınan bir nefes aldı. alınan bilgilere dayanıyordu; fakat sonuç da beklentilere uygun oldu o tarihlerde bir tehlike olarak algı- ve bu ülkede yakın tarihte Pertini, Ne var ki ortaya da demokratik lanmadı. Aksine tüm “ileri demok- Scalfaro, Ciampi gibi partiler-üstü çözüme hiç elverişli olmayan bir ratlar”, “laikçi beyaz Türkler”e karşı davranmasını bilen, manevi otorite Meclis aritmetiği çıktı. Erdoğan’ın etrafında kenetlendiler. sahibi cumhurbaşkanları seçildi. Ve hedef tahtasına da askeri bir Çok daha yakınlarda da, İtalya darbenin ürünü olan 12 Eylül Ana- borç krizi içinde sarsılırken (2011), Galiba önümüzdeki günlerde baş- yasası yerleştirildi. Berlusconi Hükümeti’nin istifasın- layacak görüşmeleri yerine oturta- da rol oynayan ve 2013 seçimlerine bilmek için ilk yapmamız gereken Bugün bütün heybetiyle ufukta tamamen bağımsız bakanlardan şey, seçim sırasında duyduğumuz beliren krizin temelleri 2007 cum- oluşan “teknik” bir hükümetle gi- küfür ve hakaretleri unutmamız hurbaşkanlığı seçimlerinde patlak dilmesini sağlayan, yine böyle akil olacak. Ortaya çıkabilecek kimi veren Anayasa krizi ile atıldı. bir Cumhurbaşkanı, Giorgio Napo- “koalisyon” önerileri karşısında litano oldu. Ve böylece demokratik şaşırıp kalmamak için, galiba önce uzlaşma da sağlandı. bunun altını çizmemiz gerekiyor. 1982 Anayasası’nın antidemokratik Aslında bizde de, formel demokra- Tabii “küfürleşme”lere temel teşkil hükümler içerdiği ve değişmesi sinin dar alanı içinde, aynı kurum- eden “kelbî” (cynic) felsefeyi en gerektiği kuşkusuz doğrudur. sal hükümler benzer bir eğilim iyi temsil edenleri de bu arada Zaten bu Anayasa son otuz yılda yaratmaya ve asker cumhurbaş- unutmadan... Yine de yeni Meclis defalarca değişikliğe de uğradı. Ne kanlarının yerini sivil cumhurbaş- aritmetiğine bakarken sınıfsal ko- var ki Türkiye’de demokrasiyi asıl kanları (Özal, Demirel) almaya num ve ideolojik saplantı kriterleri- yozlaştıran hükümler Anayasa’dan başlamıştı.Ne var ki Erdoğan ile ni ön plana çıkarmak ve analizi bu çok seçim kanunu, siyasi partiler durum değişti ve aslında demokra- ölçütlere dayandırmak herhalde en gibi kanunlarda yer alıyordu. 1982 si için bir emniyet supabı olabile- gerçekçi yöntem olacaktır. Anayasası, İtalyan Anayasası’ndan cek bir kurum, bir şahsın iktidar alınan hükümlerle, normal parla- tutkusu yüzünden demokrasiyi menter sistemlerde pek rastlan- yok edecek bir araca dönüştü.İşte Sınıfsal açıdan önümüze iki olası mayan güçlü bir cumhurbaşkanlığı 7 Haziran’da seçmenler bu çılgın almaşık çıkıyor. Bunlardan birincisi yaratmıştı. İtalya gibi parlamenter gidişe “dur!” dediler.Ve bu “dur!” AKP-MHP koalisyonu.Gerçekten de *** *** *** 11 başladı: “Hadi, sıkıysa o bölgeye girin!” *** Erdoğan’ı böyle bir “süreç”e yönelten hesap, bölgede hala hatırı sayılır derecedeki aşiret ve şeyhlik kalıntılarının yarattığı oy deposuydu. 2011 seçimlerinin gösterdiği gibi, bunda da yanılmamıştı. Buna karşılık, Kürtler de kendileri için eşit ve onurlu bir statü ve buna temel olacak hukuki düzenlemeler peşindeydiler ve bu amaçla da bazı yol kazalarına bu iki parti asıl güçlerini benzer sınıfsal konumlardan (köylü ve esnaf 12 *** (KCK tutuklamaları; “ölü sevicisi” tabakaları, daha çok orta büyük- 2009 yılında Öcalan ve MİT gibi hakaretler; terörizm suçlama- lükte iş çevreleri, pleb kategoriler aracılığıyla başlayan ve AKP ile ları vb) aldırış etmeden, “süreç”i vb) alıyorlar ve bu toplumsal Kürt siyasetçiler arasında temas canla başla desteklediler. Ve onlar temel üzerinde AKP dinci duy- sağlayan görüşmeler, aslında nes- da kazançlı çıktılar. Bu “süreç” guları seferber ederken, MHP de nel planda hiçbir zaman gerçek bir sayesinde, Öcalan “Sayın Öcalan”, Türkçülüğü ön plana çıkarıyor. Bu çözüm arayışı olmadı. Bu, elbette Güneydoğu Anadolu da “Kürdis- iki hareketi (AKP ile MHP’yi) son ki süreç, pratikte etkisiz kaldı; tan” haline geldi. yıllarda Kürt sorunu birbirine dü- hiçbir şeyi değiştirmedi anlamına şürmüş, adeta “düşman kardeşler” gelmiyor. Daha çok şunu söylemek Süreç ilerliyordu; ne var ki bu ara- haline getirmişti; oysa 7 Haziran istiyorum: Her iki taraf da aslında da Türkiye Kürtleri de bölünmüş seçimleri ile aynı sorun onları “ateşkes”in yaratacağı rahatlık ve katı bir şekilde Şeriatçı-Laik birbirine yaklaştırma potansiyeli ortamında, kendi siyasal hedefleri kamplara ayrılmıştı. Üstelik tera- yarattı: Bu kez ortak bir Kürtçülük yönünde kazanç sağlamak istiyor- zide de AKP kefesi ağır basmış, düşmanlığı temelinde. lardı. Ve sağladılar da. Burada par- “süreç”ten daha çok kazanan tizan eğilimlerden söz ediyorum; iktidar partisi olmuştu. Böylece, Türkçü bir partinin Kürtçülük yoksa elbette ki taraflarda çözüme giderek “ya diline, ya dinine” oy düşmanlığını açıklamak için her- ve barışa inanlar yoktu demek vermeye başlayan bölgede Kürt halde kafa yormaya gerek yoktur; istemiyorum. Ne var ki tarafların oylarının yarısından fazlası iktidar fakat yıllardır “çözüm süreci” adı ideolojileri arasında tam bir çelişki partisine gitti. Bu durumda Kürtler altında ülkeye barış getireceği- vardı ve Erdoğan İslamcılığı ile de, katkılarının karşılığını alama- ni iddia eden AKP’nin, HDP’nin Kürt milliyetçiliğini uzlaştırmak dıkları inancıyla şikâyete, tehditler seçimlere parti olarak girme kararı kolay değildi. Kaldı ki kimse de savurmaya başladılar. Basına sızan karşısında paniğe kapılması ve bu böyle bir şey beklemiyordu. Uzlaş- tutanaklara göre, 2013 Nevruz gö- partinin barajı aşmasının “felaket” ma daha çok diğer partilere karşı rüşmeleri sırasında, Öcalan, Altan olacağını ilan etmesi nasıl açıkla- oldu ve AKP ile BDP el ele diğer Tan’a “Sayın Altan, demişti, bilirsin nabilir? Sanıyorum ki bunun için, partileri bölgeden kovdular. Ve o İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rü- son gelişmeler ışığında, “çözüm kadar net bir şekilde kovdular ki, yalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye süreci” denilen etkinliklerin nesnel Erdoğan, sık sık başbakanlık koltu- iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir değerlendirmesini yapmamız ğunda oturduğunu unutarak, diğer bir teşekkür etmedikleri gibi ikinci gerekiyor. parti liderlerine meydan okumaya Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalış- için sorun salt Şii-Sünni savaşının yanılgısı ve biraz da çaresizlik psi- tılar”. Tehdit bu sözlerde gizliydi. ötesinde bir anlam taşıyordu. kolojisi, AKP ile bağların devamını Neyse ki Kürt siyasetçiler bu çirkin pazarlık sözlerinin duyulmasından sağladı.“Dolmabahçe Anlaşması” *** bu koşullarda bir zafer edasıyla hiç de memnun olmadılar ve öfkeli Dramatik gerilim Kobani kuşat- ilan edildi. Oysa Ortadoğu’daki tepkiler verdiler. Türk-Kürt laik masında yaşandı ve PYD-PKK –biraz da kendi eseri olan- yeni cephenin (züğürt?) tesellisi de bu savaşçıları kahramanca direndiler; kompozisyonu daha iyi okuyan oldu. fakat şu da var ki, eğer Amerikan RTE, çok geçmeden, bunun hiçbir uçaklarının bombardımanı olma- değeri olmadığını, zaten “Kürt saydı, direncin başarıya ulaşması Sorunu” diye bir sorunun da bu- çok zor olacaktı. lunmadığını ilan etmekte gecikme- *** Yine de süreç devam ediyordu. Ne var ki bu arada Ortadoğu’daki yecekti. gelişmeler, oyunun kurallarını ve Kürtler Kobani’de kırımla burun oyuncuların kozlarını derinden buruna gelmişlerdi; oysa “çözüm etkileyecek bir dönüşüm yaratmış- süreci”nin mimarı IŞİD ile PKK ara- İşte 7 Haziran seçimleri bu koşul- tı. Olay şuydu: Erdoğan-Davutoğlu sında bir fark görmüyor, bu şekilde larda yapıldı ve Erdoğan’ın “süreç” ikilisi Suriye’de Müslüman Kardeş- de fiilen saldırganlardan yana tavır konusundaki dönüşümünü pekiş- ler kartına oynamış ve bölgenin koymuş oluyordu. İpler kopmuştu; tirecek bir tablo ortaya çıkardı. mezhep savaşlarında taraf olmaya 50 ölüye yol açan 6-7 Ekim çılgın- Ve anlaşılan o ki, Türkiye Cum- karar vermişlerdi. “Özgür Suriye lığı bu koşullarda yaşandı. Nesnel hurbaşkanı artık HDP’yi bir ihanet Ordusu” karargâhını Türkiye’de gelişmeler tabloyu alt üst etmiş, cephesi olarak algılıyor ve bunları kurdu; basın toplantılarını –Türk “çözüm süreci”ne bambaşka bir siyaseten yok etmek için de her Dışişleri himayesinde- Türkiye top- nitelik vermişti. Artık tüm Türki- şeye hazır görünüyordu. Partiyi raklarında yaptı.Her şey açıktı. ye’yi de tehdit eder hale gelmiş “hiçleştirme” operasyonu da en IŞİD vahşet ordusu karşısında Türk kolay şekilde HDP’ye karşı bir ve Kürt laikleri ortak bir düşman AKP-MHP koalisyonu ile gerçekle- Türkiye, Suriye iç savaşında taraf karşısındaydılar. Geçmişteki kanlı şebilirdi. Zaten AKP’li seçmenler haline gelince, Kürt sorunu da olaylar ve işlenen cinayetler ne arasındaki anketler de bunu işaret ülkenin en önemli sorunu olmak- olursa olsun, PKK ve PYD gerillala- ediyor ve Erdoğan’a en yakın tan çıkmıştı. Artık Türk ordusu her rı Türkiye’deki laik güçlerin nesnel kalemler bunu söylüyordu. Kaldı ki Unutmamak gerekir ki IŞİD’in ör- müttefikleri haline gelmişlerdi. bu formül TSK’nın en muhafazakâr gütlenmesinde Kürtleri hain olarak Ne var ki somut koşullardan kopuk unsurlarının desteğini kazanma gören kaçak Saddamcı subaylar da bir “süreç” saplantısı; “Biz partiy- gibi bir “avantaj” da sağlayabilirdi! önemli bir rol oynamıştı ve onlar le değil ‘Devlet’le görüşüyoruz” *** *** an kendisini on, on beş bin kişilik gerilla savaşçıları ile değil, Ortadoğu’nun güçlü bir ordusu ile karşı karşıya bulabilirdi. Nitekim Esad’ın uçakları bir uçağımızı düşürüp pilotu şehit ettikleri zaman, gerileyen Türkiye oldu. Türkiyeli Kürtler ise bu arada tarafsızlık iddiası ile kendilerine özerk bir alan açan Suriyeli Kürtlerle bağlarını güçlendirmişlerdi. Fakat ne zaman ki Sünni Cephe, tüm dünyadan akan “Cihadist”lerin de katılımıyla, önce IŞİD, sonra da İslam Devleti’ne dönüştü, o zaman Kürtler için de işin rengi değişti. 13 *** karak, bütün partilere örnek oldu İyi de, böyle bir formülü MHP benimseyebilir mi? Seçim kampanyasındaki ve başta ülkenin en muhafazakâr bunca ağır suçlamalardan ve hakaretlerden sonra bu çağrıya “olur” diye- bölgesi olan Güneydoğu Anadolu bilir mi? Öyle görünüyor ki, hayli zorlansa da, sonunda “evet” diyebilir ve olmak üzere, tüm Türkiye’ye bir elini uzatabilir. laiklik dersi verdi. Ne var ki bu ba- Elini uzatabilir; çünkü AKP’nin şeriatçı politikasına hiçbir itirazı olmayan, şarıyı, meydanlara adını verdikleri hatta en sıkışık anlarında onun yardımına koşan MHP’nin en büyük kor- Şeyh Said’e değil, her şeyden önce kusu Kürt sorunudur ve Ülkücüler “vatanın kurtuluşu” için çeşitli ödünler Atatürk’e borçlu olduklarını da vermeye hazır görünüyorlar. Belki de yolsuzluk dosyalarının kapanmasına unutmamaları gerekiyor. Kar- bile? Zaten AKP’li kalemler Erdoğan’ın bu formülü “gerçekleşme şansı şı-devrimci Şeyh, Millet Meclisi’nde yüksek olan modellerin”başına koyduğunu ve MHP’nin ise “bazı bakan- böyle bir tablo görmekten herhal- lıklar üzerinde durduğunu” şimdiden yazmaya başladılar bile. Nihayet de hiç de memnun olmazdı. seçim gecesi, AKP binası önünde toplanan kalabalık, Davutoğlu’nu, aynı ülkücülerin sloganı ile (Ya Allah, Bismillah, Allah-u Ekber...) alkışlamıyor *** Yine de sorun bitmiyor ve ha- muydu? reketin sınırlarını da gerçekçi *** bir şekilde saptamak, –bir kısım Yine de bugünkü koşullarda, çeşitli şimşekleri üzerine çekse de, Meclis sosyalistlerin yaptığı gibi- bayram aritmetiği HDP’yi anahtar parti konumuna getiriyor ve Parti yöneticilerine havasına kapılmamak gerekiyor. ağır sorumluluklar yüklüyor. Önce son seçimlerde bu partinin iki büyük Kaldı ki HDP yöneticileri bile böyle başarısının altını çizelim: bir havaya girmediler ve realist bir davranış sergilediler. Önce şu saptamayı yineleyelim: RTE yönetimi, İslamcı ideoloji bağlamında, Türkleri olduğu gibi Kürtleri de böldü ve IŞİD tehlikesi de PKK pozisyonlarını tamamen değiştirdi. PKK-ABD-Irak Kürtleri ittifakı bu koşullarda oluştu. Zaten Cemil Bayık da bu gelişimi The Economist dergisine (21 Şubat) anlatırken, eski Marksist-Leninist tutumlarını tamamen terk ettiklerini söylemişti. Daha sonra, 1) HDP, 7 Haziran oylamasının doğruladığı bir kararla, seçimlere parti yine Bayık, Amberin Zaman’la bir olarak katıldı ve protesto oylarının da desteği ile aldığı sonuçla, ülkedeki konuşmasında (Taraf, 16 Mart), karşı-devrimci gidişi durduran, tüm demokratlara rahat bir nefes aldıran “Türkiye’de savaşmamızı gerekti- parti oldu. Şimdi “Bölücüler Mecliste!” diye homurdanan kimi laikler, sa- ren koşullar kalmadı” da demişti. nıyorum ki ilerde bunun laik cumhuriyet için önemli bir başarı olduğunu Zaman, “tarihsel nitelik taşıdığına” kabul edeceklerdir. inandığı bu sözlerin “HDP’ye sırf PKK ile bağları yüzünden ‘oy ve- 14 2) HDP, parlamentoya cumhuriyet tarihimizde eşi benzeri görülmemiş remeyiz’ diyen herkesin zihninde bir oranda kadın milletvekili (CHP’nin kadın 21 vekiline karşı, 26 vekil) so- yer etmesi” gerektiğini de yazısına eklemişti. 7 Haziran seçimleri, Am- 2. HDP şimdiye kadar Devlet ile gönlünde yatan ve –A. Selvi’ye berin Zaman gibi düşünen önemli değil de AKP yönetimiyle görüştü- göre- Erdoğan’nın ikinci tercihi bir seçmen kategorisinin olduğunu ğü gerçeğini kabul ederse, bugün olan bu formül, AKP Erdoğan’ı ortaya koydu. Çok da iyi oldu. kimlerle ve hangi ilkeler temelin- feda edemeyeceğine göre, yakın de ittifak yapabileceği de daha geçmişte işlenen (anayasal ve adi) Yine de HDP’nin önümüzdeki gerçekçi bir şekilde ortaya çıkar. bütün suçların aklanması anlamı- kritik günlerde davranışlarına yön Bu güçler, esas itibariyle, CHP’de na gelecektir ki, bu da CHP’yi % veren bazı varsayımlarını yeniden yer alan önemli bir kesim ile Meclis 25’i de arayacağı günlere götürür. gözden geçirmesi gerekiyor. Gö- dışındaki sosyalist güçlerdir. Zaten HDP’ye de –umduklarının aksine- rebildiğim kadarıyla bunlar şöyle Kobani savaşından beri, biraz da hiçbir şey kazandırmaz. sıralanabilir: olayların zoruyla, HDP bu potansiyele uygun hareket etmiş ve *** 1. HDP çevreleri, AKP ile “Süreç” Selahattin Demirtaş da aynı espri Görebildiğim kadarıyla, 7 Hazi- görüşmelerini, “Devleti kendileriyle içinde çok başarılı bir kampan- ran’ın ortaya koyduğu tablo budur görüşmeye mecbur kılan askeri ya yürütmüştür.Alınan sonuç da ve bu tablo, hem bir kriz hem de bir başarı” bağlamında değerlen- ortadadır. bir umut tablosudur. Kriz olasılığı Meclis aritmetiğinde yatıyor ve dirmek eğilimindeler. Onlara göre, PKK, TC’yi zorla barış masasına 3. MHP, HDP’nin içinde bulunacağı tüm “siyaset uzmanları” (yani her- oturtmuştur.Oysa bu tez hiç de –ya da dışarıdan destekleyeceği- kes) koalisyon puzzle’ını çözmek gerçeklere uygun görünmüyor. her türlü formülü dışladığına göre, için aylarca sürecek tartışmalara HDP, teorik olarak ancak AKP ile başlarken, kriz de derinleşme Kuşkusuz otuz yıldır süren bir koalisyon kurabilir. Oysa HDP’nin potansiyeli taşıyor. savaşın TSK’yı yıpratan, herkesi Gezi’den beri uyandırdığı tüm bezdiren ve barış özlemi yara- kuşkuları doğrulayıcı nitelikteki bu Umut ise, Meclis’te ilkeli ve tutarlı tan etkileri oldu. Fakat “süreç”i teorik olasılığa, mevcut koşullarda, hareket edebilecek, her türlü yaratan ortamı daha çok şöyle ne HDP’nin ne de AKP’nin sempa- haksızlığa ve fanatizme “hayır!” açıklayabiliriz: Kürt siyasi hare- tiyle baktıkları söylenebilir. diyebilecek olanların birlikte direnebilmelerine bağlı görünüyor.. keti, aslında ABD’nin Irak’ı işgali ile açılan alanda kendisine bir yer Aynı şekilde, başta Demirtaş Tıpkı iki yıl önce “yeter!” diyen ve edinmiş, AKP ile görüşmeler de olmak üzere bazı HDP yönetici- bugünkü umutları da doğuran Ge- seçimler öncesinde zicilerin direnişi gibi..7 Haziran Erdoğan’ın oy seçimleri demokratik güçlere hesapları çerçeve- koalisyon kurma, iktidar olma sinde başlamıştı. Suriye savaşı ise Kandil’i giderek ABD’ye daha da yaklaştırdı ve ABD liderliğinde Yine de kavga devam ediyor… Demokrat ik devrim kavgası… şansı tanımadı. Yine de kavga devam ediyor.. Meclis içinde ve Meclis dışında. Demokratik devrim kavgası... yukarıda sözünü ettiğimiz ittifak kuruldu. Bu nesnel durum HDP militanlarının çok daha mütevazi bir lerinin AKP-CHP profil takınmalarını ve o çevrelerde koalisyonunu yaygın -örneğin “Ortadoğu’da normal bir çıkış önder halk”, “bölgenin kaderini yolu olarak işaret değiştirecek parti” vb gibi- gerçek- eden önerileri de çi olmayan övünmelerden kaçın- yersiz ve tehlikeli- malarını gerektiriyor. dir. ABD ve büyük iş çevrelerinin 15 AKP’nin HAREKETİ Sürüyor Sol Güçleri Hızla Birleşt irme nin Yolunu Bulmak Gere k Ergin Yıldızoğlu Seçim sonucunu, AKP’nin, siyasal ve nimetlerinden yararlanmaya “fabrika ayarlarına geri dönmeye”, İslam'ın momentumu kırıldı ama devam edebilmek için Erdoğan’ın diğer bir deyişle ilk dönemindeki hareketi durmadı, diye yorumladı- basıncına çoğu zaman boyun gibi, kapitalist sınıfın iç hiyerar- nız. Genel anlamda bugün ortaya eğmek durumunda kalacak, Erdo- şilerine hizmet edecek bir konu- çıkan tablo nasıl bir yakın gelece- ğan, AKP güç biriktirmeye devam ma geri çekilmeye ikna etmeye ği işaret ediyor? edebilecektir. çalışıyorlar. toplumu düzenleme çabalarının İç çevrelerinden, kimi Bilderberg Bence bunların ikisi de fantezidir. momentumu kırıldı. Hava değişti. davetlisi liberal yazarlardan gelen Eğer bir “fabrika ayarları” durumu Ancak, Erdoğan hala “Saray”da yorumlara bakınca, acilen bir söz konusuysa, Erdoğan bu “ayar- oturuyor. Yüzde 40 oyla AKP, hala AKP’li koalisyon kurmak, bunun lara” ikinci dönemde dönmüş, en büyük, yeni hükümeti, bir koa- için, MİT ve İç güvenlik yasalarını temsil ettiği hareket, devlete ulaş- lisyonla da olsa, kurma olasılığı en olduğu gibi bırakmak, geçmişe maya başladığını, iktidara geldiğini yüksek parti olmaya devam ediyor. sünger çekmek yönünde bir ba- düşündü anda, “kendisi” olmuş, iç sıncın arttığı anlaşılıyor. Böyle bir ve dış politika da kendi doğasına Seçimlerden önce, Erdoğan arzu- uzlaşma, seçim sonuçlarıyla dalga göre davranmaya başlamıştır. ladığı başkanlık sistemine anayasal geçmek, seçmeni yok saymak bir dayanak istiyor, pratikte her anlamına geliyor. Ama bunda Egemen sınıfların temsilcilerinin, fırsatta güç biriktiriyor, AKP, yürüt- şaşılacak bir şey yok bu kesim için liberal entelijensiyanın umduğu meyi, yargıyı, güvenlik güçlerini, seçimler iktidarlarını onaylama- restorasyon da tam anlamıyla bir hatta ekonomi yönetimini “baş- nın ötesinde bir anlam taşımaz. fantezidir. AKP döneminde devle- kanın” otoritesi altında “bir”leşti- Bu liberal yazarlar, ilk başta AKP tin yapısında kimi önemli parçalar, riyor, Başbakanlık’ın ve Bakanlar projesini desteklediler. Sonra devletten sorumlu sınıflar büyük Kurulu’nun içini boşaltıyordu. aldatılmışız dediler şimdi yeniden ölçüde değişti ve dönüştü. “Eski” “fabrika ayarlarına” dönüyorlar. den var olan “şeyler” basitçe devre AKP’nin, siyasal İslam’ın yükselme Eğer şimdi, düzen partilerinden 16 dışı kalmadı, imha edildi. biri, AKP ile momentumu kırılan Ekonomik-siyasi restorasyon hareketi geri çevirebilecek, Erdo- arayışları ve dinamikleri açısından Şimdi bir “restorasyon”, AKP’nin ğan’ın gücünü kıracak adımların önümüzdeki dönemi nasıl görü- kurduğu düzeni değiştirmeye, atılmasını dayatmadan, koalisyon yorsunuz? siyasal İslam’ın momentumunu kır- kurarsa, pratikte, bu koalisyonda Bugün egemen sınıflar ve temsilci- maya başlarsa, ortaya AKP önce- muhatabı Erdoğan olacak. Koa- leri, “kurulu düzeni” fazla sarsma- sindekinde çok farklı bir manzara lisyon ortağı, iktidarda kalmaya dan restore etmek, Erdoğan’ı da çıkacaktır. Bu anlamda tek olanaklı hareket bir “aufebung” (aşmadır) dolayı Türkiye egemen sınıflarının önemli görev Podemos, Syriza, olacaktır. Nasıl şekilleneceğini ise vazgeçmeyi kabul edemeyecekleri Gezi gibi olaylarda kendini ortaya şimdiden öngörmek olanaklı değil. bir ekonomik varlıktır. koyan sol muhalefeti ortak bir platformda birleştirmeye çalışmak Ama şu kadarı söylenebilir: Halk sınıfları işçi sınıfı ve Kürt siyasi ha- Bir kapitalist sınıfının doğasının olmalıdır. Bunu yapabilmek içinde, reketi, bu “aufebung” aşamasında gerektirdiğinin dışında davrandı- geride kalan 25-30 yıl içinde işçi sürece etkin biçimde katılmazlarsa ğını ben bugüne kadar görmedim; hareketi, sol hareket içinde yaşa- ortaya çıkacak yeni düzen onlar tarihte de bir örneğini bilmiyorum. nan değişikliklerin ekonomik ve açısından, haklar ve özgürlükler Kürt kapitalist sınıflarıyla Türkiye kültürel sonuçlarını iyi kavramak bağlamında, bu günkünden pek kapitalist sınıfları arasındaki eko- ve bunlardan çalışma tarzı bağla- farklı olmayacaktır. Kürt siyasi nomik ilişkilerin, giderek derin- mında geçerli sonuçlar üretmeyi hareketiyse çok daha karanlık bir leşmekte çeşitlenmekte olması- başarmak gerekiyor. manzarayla, pratiklerle karşı karşı- nın sürece etkilerini, Kürt siyasi ya kalacaktır. hareketinin halkçı kanadı karşısına Son olarak, kapitalizmin kriz koyacağı engelleri de ayrıca de- koşullarında Türkiye açısından da ğerlendirmek gerekir. sistemin krizinin olası görünümle- HDP’nin barajı aşması, siyaset ri nasıl şekillenebilir, mevcut güç denklemine nasıl bir etkide bulunacak? HDP’nin başarısını bu arka plana ilişkileri içerisinde? HDP’nin barajı aşma biçimi, barajı yerleştirirsek, şu olasılıkları düşü- Türkiye ekonomisi sürdürülemez aşmış olması kadar, belki de daha nebiliriz. HDP, bir AKP-CHP/MHP özellikler sergiliyor. Bu seçimlerin fazla öneme sahiptir. HDP barajı koalisyonuna dışarıdan destek ardından başlayan siyasi konjonk- aşarken Türkiye sosyalist hareke- verirse ki bu meclis aritmetiği tür, geride kalan 13 yılda olduğu tinden, Cumhuriyetçi kesimden açısından gerekli değildir. HDP, bu gibi “istikrarsızlık unsurlarında” aldığı oylar, egemen sınıflar ve koalisyon hemen hiç bir talebini bir istikrar (bir öngörülebilirlik) devlet tarafından sık sık istismar dayatamayacak, barajı geçmesiyle vaat etmiyor. Bu noktada iyimser edilen bir kopukluğun az da olsa oluşan güç algısı hızla zayıfla- bir yaklaşım, Mao’nun bir deyişini aşılmaya başladığını düşündürü- yacak, barajı aşmanın getirdiği anımsayarak “gök kubbenin altın- yor. heyecan yerini düş kırıklığına da kaos egemen, koşullar mükem- bırakacaktır. mel” diyebilir. Ancak, Mao’nun güçlü bir devrimci hareket ve iyi Ben daha önce de vurguladığım gibi “Kürt sorunu” denen şeyin İkincisi, HDP kendi taleplerini açık- örgütlenmiş bir partinin lideri olma aslında bir ulusal sorun ve bu an- ça ortaya koyar, bunları kabul eden konumundan bakarak dile getirdiği lamda da kaçınılmaz olarak toprak bir koalisyon formülü bulamazsa iyimserliği bugün bizim paylaşma- sorunu olduğunu düşünüyorum. dışında kalır ve muhalefete çekilir, mız kolay değil. Toprak sorunu, çözüme giden kendisine destek veren sosyalist yolda, söz konusu topraklarda, en ve Cumhuriyetçi güçlerin içindeki Buna karşılık, bu “kaos” ortamı azından bir öz yönetim” , “özerk- etkisini genişletmeye çalışır: “bir içinde sosyalist harekete kıyasla lik” talebinin karşılanmasını gerek- tarihsel blok” olasılığının doğması çok ileri düzeyde örgütlü, kararlı, tirir. Anca bundan sonra, sürecin için mücadele eder. gerektiğinde şiddete başvurmaktan kaçınmayan gerici güçlerin bir ayrılmaya doğru gitmemesi için egemen ulusun egemen sınıflarının Gerek dünyadaki isyan hareketle- Kürtleri, ama esas olarak Kürt ka- ri, bunun içinden gelişen Syriza ve pitalist sınıflarını ayrılmanın değil Podemos gibi deneyimler gerekse Nerede ve nasıl bilemem ama her birlikte yaşamanın onların çıkarına de ülkemizde Gezi isyanın ardın- düzeyde (!) hızla hazırlanmaya, olduğuna ikna etmeleri gerekir. dan oluşan potansiyel açısından, sol güçleri birleştirmenin yollarını sol muhalefetin önümüzdeki bulmaya çalışmak gerektiğine Ben Türkiye egemen sınıflarının, dönemine ilişkin neler söyleyebi- inanıyorum. böyle bir kapasitesi olduğuna lirsiniz? inanmıyorum. Kürtlerin yaşadığı Bu soruya, sorunuzu biraz değişti- topraklar ise bu toprakların stra- rerek cevap vermeye çalışacağım. tejik öneminden, jeopolitiğinden Sosyalist hareket açısından en varlığı da bir gerçek. Söyleşi: Ali Yücel 17 Dünya nın Su re t ini Yapar ke n Ge zi ve So ka k Siya se t i Funda Çoban 31 Mayıs, Gezi’nin yıldönümünde ama kazmaya devam ediyor. Şu gerçekleştiriyoruz bu söyleşiyi. anda olan şey, hani bugün benzer Ben bu çıkarımı da zaten sokağın Oradan başlayalım. Gezi ve baki- bir kitlesel eylem, eylem demek kendisinden yola çıkarak yo- yesi üzerine neler söylersiniz? bile aslında yersiz oluyor bence, rumluyorum. Gezi’nin en büyük Gezi hâlâ devam eden bir süreç kitlesel bir toplaşma olmuyorsa, kazanımlarından bir tanesi, şu izinli aslında benim gözümde. Türki- sadece o momentin, o tarihsel gösteri meselesi halinin gerçek- ye'nin toplumsal muhalefeti, Türki- uğrağın olgunlaşmamasıyla alakalı ten altının oyulması. Yani sokakta ye'nin politik konjonktürü itibarıyla bir şey. Ama benim gözümde hâlâ şekillenen şeylerin kalıcı sonuçlara hâlâ devam eden bir süreç. Ama devam eden, içten içe o köstebe- vesile olmasının belki en büyük bunu tarihin uğrakları açısından ğin toprağı kazdığı ve zamanı gel- göstergelerinden bir tanesi bu. ya da tarihin uğrakları üzerinden diğinde yeniden başını topraktan Çünkü insanlar artık o korku eşiğini falan da düşünmek lazım. Gezi, çıkaracağı bir sürecin var olagelişi. bir şekilde aşmış olmakla birlikte, kimsenin böyle bir hareketin aslında bu işlerin çok tartışılmış ol- oluşacağını beklemediği bir anda, Bu biraz şey gibi; hani şu hayalet masıyla beraber, sokağa çıkmanın hani o köstebek metaforu üze- metaforu var ya, Komünist Mani- hiç de o kadar yasadışı, kanunsuz rinden düşüneceğimiz şekilde, festo’nun ilk cümlesi: “Avrupa'nın bir şey olmadığına dair bir bilinç kafasını topraktan çıkaran toplum- üstünde bir hayalet dolaşıyor; de edindiler. Mesela, daha önce- sal bir çokluğun adıydı. Şemsiye komünizm hayaleti.” Hayalet, hem siyle kıyaslayarak düşündüğüm ad olarak kullanılan bir sürecin, bir orada olandır, ama aynı zamanda zaman, daha rahat bir sokağa birikimin neticesi benim gözümde olmayandır. Bakışımsız, yani orada çıkma halinin; protesto edilecek ve özellikle o köstebek metaforun- olduğunu bildiğin, ama göreme- olan şey her ne olursa olsun, konu dan devam edip söylersem, tarihin diğin, hissedemediğin. Marks’ın her ne olursa olsun, daha kolay belirli dönemlerinde o köstebek hayaletlerinden bahsediyorum. birlikteliklerin oluştuğunu görüyo- kafasını toprağın altına sokuyor, Referansı oradan alarak kullanıyo- rum. Bu, en büyük kazanım zaten rum bu hayalet metaforunu. Onun ve hayaletin oradaki varlığını da gibi bir şey. Yani bu hayalet hâlâ olumlayan, işte o gözlemi yap- bu toprakların üzerinde dolaşıyor mamı sağlayan şey de en çok bu ve şüpheler duyulsa da ya da ora- sokağın daha kullanılabilir, daha da olup olmadığına dair birtakım aktif, daha yaratıcı şekilde özüm- yorumlar yapsak da, aslında bir senmesiyle alakalı bir şey. hayalet her zaman orada. Aynalar- 18 da bakışımsız, göremediğin, ama Sokaktan devam edelim. Gezi’nin varlığını hissettiğin bir şey. ardından sokak siyaseti nedir? Gezi isyanı bu anlamda sokak si- Dolayısıyla, bir anlamda dışlıyo- yasetinde neleri değiştirdi, neleri rum. Evet, seçimlerde oy kulla- kattı? nıyoruz. Evet, basın açıklamaları Ben, sokak siyaseti dediğim yapma özgürlüğümüz var, izinli zaman, aslında sokak mefhumu- gösteriler, şunlar bunlar. Parla- nu somut bir mekân anlamının menter demokrasinin temel hak ve yanında bir zihinsel ağ, insanlar yetkileri esasında düşüneceğimiz o arasında birlikteliği sağlayan bir muhalefet alanını bir yere koyalım. soyut küme olarak da düşünü- “Bunların haricinde bizler nasıl yorum. Yani evet, sokak zaten politik özneler oluyoruz?” sorusu somut varlığıyla insanları bir araya üzerinden sokak siyaseti diye bir getiren, hiyerarşileri yıkan, insanlar çerçeveden bahsediyorum. Orada arasında eşitliği hâkim kılan bir zaten çok kuramsal açıdan bir ay- mekân, bunu hepimiz biliyoruz. rıma gidiyorum, siyaset ve siyasal Ama bunun haricinde, siyasetle olan arasında bir ayrıma gidiyorum bağlayarak söyleyecek olursam, ve siyasetin o kurumsal olarak sokak siyaseti dediğimiz zaman, anlaşılması meselesinin haricinde, özellikle zihinsel bir aradalık hali “sıradan insanın” gündelik yaşam diye düşündüğüm başka bir, daha pratikleri içinde zaten siyasal olanı, soyut bir anlamla bunu düşünü- siyasal anlamları ürettiğini iddia yorum ve özellikle gündelik hayat ediyorum. Onun mekanizmalarını pratikleri içerisinden sokağın ken- falan da herhalde yine konuşuruz. disini kurduğunu, şekillendirdiğini, savaşlarını verirler diyorum, kendi yani sokakta üretilebilecek çeşitli Tam oradan devam edelim aslın- öznel zaman ve kendi öznel uzam muhalefet biçimlerinin ya da siya- da. Biraz iç içelik olsa bile, so- deneyimlerini kurmaya çalışırlar set üretme biçimlerinin o zihinsel nuçta burjuva demokrasisinin ya diyorum. Yani bir taraftan egemen bir aradalık haliyle somutlaştığını da onun kurumsal siyaset yapma iktidar kendi zaman ve mekân düşünüyorum. O somutlaşmanın alanının, biçiminin dışında bir so- düzenlemesini yapmaya çalışırken; mekanizmaları da gündelik hayat kak ekseni, sokak siyaseti ekseni bunun karşısında yer alan gruplar, pratiklerinde oluşuyor. Bu açıdan, var. Mesela, dediğiniz o mekaniz- iktidarın elinden kendi alanlarını benim için her yer bir sokak bir maları, açığa çıkarttığınız şeyleri, almaya çalışır ve tutmaya çalışırlar. anlamda. Bir kahvehane sohbe- deneyimleri biraz konuşalım. Siyasal anlamın buradan üretildiği- tinden tutun da (bu da sokak Meseleyi biraz başa sarmam gere- ni söylüyorum ve bunun üzerinden siyasetini üretmenin bir biçimi) kiyor bunu anlatabilmek için. Yani araçlar devreye sokulur. Bunlar sokakta yapılan müzik ya da gerilla “Buraya nereden varıyorum ki, zaten kitapta tek tek anlatılıyor. tiyatrosu ya da oturup arkadaşla- gündelik hayat pratikleri içerisin- Bunlardan biri müziktir, biri danstır, rınla iki bira içmek; bunların hepsi den insan politik özne olabiliyor?” aylaklıktır, esnekliktir, internettir. aslında politik birer özne olmanın sorusunu yanıtlayabilmek için, Bunların hepsi aslında öznel… Yani çeşitli araçları. Dolayısıyla, sokak şu bahsettiğim siyaset ve siyasal iki taraflı bakıyorum meseleye. kavramını çok geniş bir anlamda olan ayrımına girmem ve orada Egemen iktidar kendi nesnel za- kullanıyorum ben. siyasal olanın bir alan savaşı olarak man ve uzam düzenlemesini nasıl tanımlanması meselesine dönmem yapmaya çalışıyor mesela? Müzik gerekiyor. üzerinden düşünelim. Bandolar, Dediğim gibi, siyaset meselesinden hiç ayrı düşünerek açıklayabi- askeri yürüyüşler, jimnastik gös- leceğim bir şey değil. Çünkü sokak Alan kavramı içerisinde iki tane terileri falan; bu, egemen iktidarın siyaseti kavramını kullanırken, yüklem olduğundan bahsediyorum dans ve müzik üzerinden kendi “Kurumsal mekanizmalar aracı- ben burada. Biri zaman, biri de siyasi anlamını üretmeye çalıştığı lığıyla politika yapma hallerinin uzam. Egemen iktidarın zaman bir alanı kodlar. Ancak, bunun tam ötesinde bizler nasıl politik birer ve uzam düzenlemelerine karşı, karşısında, biliriz ki, tavernalarda, özne oluyoruz?” sorusu üzerinden mikro ölçekteki aktörler dediği- halk türkülerinde falan sıradanın şekillendirdiğim bir bakış açısı bu. miz, bireyler, yerel gruplar, kendi içerisinden çıkan her yerde ege- siyaset pratiklerini, kendi alan men iktidara karşı bir muhalefet 19 angajmanı falan düşündüğümüz- Orada bir şey var, hemen kitabın başında… Aslında bu kitabı en çok tarif eden şeylerden bir tanesi o. En başında bir Afrika atasözü var. “Dünyanın birçok yerinde küçük küçük insanlar dünyanın suret ini yapacak bir sürü iş yaparlar” gibisinden. Minik minik bunlar, ama anlamsız olduklarını düşünmüyorum. “Bu anlamları nerelerden okuyabiliriz?” sorusu üzerinden şekillenmiş bir çalışma zaten bu. de, bize biraz “ters”; hani çok fazla sıkıntılar, kolektivitenin içerisindeki insanlar açısından çok sıkıntıları olur” falan diye düşündüm. Ama yine belki Gezi’ye bağlayarak söylersek, böyle şeylere dair cesaret de geldi zannedersem. Tesadüfi olmasa gerek, değil mi, Gezi’den sonra böyle şeylerin ortaya çıkmış olması. Yazılamalar meselesi de öyle. Aksaray’da ben bu aralar şey görüyorum; Scoob diye bir tag’ci var, bu kişi kim bilmiyorum ama, her tarafa Scoob yazıyor. Kimdir, nedir, necidir bilmiyorum. Bazı yerlere grafiti yapıyor. Sonra şeyi unsuru ortaya çıkar. Müzik ve dans bunlardan biri. Antik Yunan’da İncelediğiniz alanda, somut, bu fark ettim; bir süre sonra başka biri tiyatro temsillerine falan baktığı- tür deneyimlere, arayışlara ilham de ona karşılık vermeye başladı. mız zaman, kadınların ve kölelerin verecek neler var? Bu, tam da kenti oyun alanına bu temsillere katıldığını; normalde Özellikle Gezi’den sonra olan iki çevirmek. Yani kenti yeniden üre- yurttaşlık haklarından muaf, azade şey… Bir araştırmacı için kutlu bir tiyorsun, onu sana verildiği şekilde tutulmuş bu insanların, dansın ve şey bu sonuçta. Gezi’den sonra kabul etmiyorsun, bir şekilde müziğin olduğu alanlara katılabil- İstanbul’da ve Ankara'da, tam oynamalar yapıyorsun. Ne bileyim, me imkanının olduğunu görüyoruz işgal evi modunda diyemeyiz, ama bunun adı yazılama oluyor, bunun ve bu bir araç olarak, kendini ifade sizler de biliyorsunuz işte, sosyal adı bir kolektivite üzerinden işgal etmek, bir siyasal özne olmak, yaşam evleri falan, bu tarz ama evi oluşturmak, kültür evi oluş- sözü söyleyen kişi olmak anla- özünde mülkiyet haklarının kamu- turmak oluyor. Mizah zaten başlı mında bir yer tutuyor, bir mekân sallaştırılması üzerinden birtakım başına çok önemli bir muhalefet tutuyor, bir birliktelik hali yaratıyor. taleplerle oluşturulmuş mekanlar unsuru. Bu bir örnekti. türedi ya da oluşturuldu arkadaşlar tarafından, kolektiviteler tarafın- Bütün bu araçlarla aslında şunu Daha güncel boyutlarında, internet dan. Yavaş yavaş Türkiye'de de görebiliyorum: Bir eksen var, mesela. Bir kamusal alan olarak karşılığını buluyor. Çok ilginç ama özellikle bunu söyleyen bir eksen. tanımlıyorum orayı da. Günümüz tam Avrupa'da, o nezihleştirme “Bizler ideolojinin kurbanlarıyız. koşulları itibarıyla üretilmiş yeni süreci içerisinde biraz bunların İdeolojinin içerisinde sıradan insan bir kamusal alan olarak tanımlıyo- köklerinin kazınmaya çalışıldığı bir zehirlenmiş, herkes tüketimin pe- rum. Tabii ki bu, üretim araçlarının süreç varken şu anda Türkiye'de şinde, herkes hiçbir şeyin bilincin- gelişimiyle alakalı bir şey. Egemen böyle nüveleri diyebileceğimiz de değil” falan gibisinden, insanları iktidarlar, bir taraftan, evet, inter- oluşumlar var. ideolojinin elinde kuklaymış gibi gören bir yaklaşım var. Ben hiç de neti denetler ve internetle alakalı 20 çok ciddi dezenformasyon olanak- Şöyle söyleyeyim: Oradayken böyle olduğunu düşünmüyorum. ları, bilginin metalaştırılması falan düşünüyordum ben de; “Türki- İnsanların son derece bilinçli, aktif gibisinden şeyleri devreye sokarak, ye'de olabilirliği nedir? Bu tarz bir şekilde; ama farklı şekiller- bu alanı tutmaya çalışırlar. Ancak, kolektiviteler üzerinden, ‘Kentimi- de gayet siyaset üreten özneler bu alanın içerisinde kendi alanları- ze, mahallemize, sokağımıza sahip olduklarını düşünüyorum. nı kurmaya çalışan o sıradan insan çıkıyoruz, birlikte bir şeyler üreti- da, yine bir zaman ve mekânı yoruz’ mesajını verecek oluşumlar Gezi’nin ortaya çıkması, çok bek- bir aradalaştırma, eşgüdümleme olabilir mi?” falan gibisinden şeyler lenmedik bir şeydi. Herkesin, “Aa, hali üzerinden (sosyal medyanın düşünüyordum. Ama “Yok yahu. bu gençler ne kadar apolitik” falan kullanılması, blogların kullanılması Türkiye'nin muhafazakar yapısı, dediği bir anda, bir momentte vesaire) başka bir alan yaratıyor. sağ ideoloji eksenindeki o politik ortaya çıkmış bir şey bu. Demek ki, o bilgisayar başında oyununu böyle gelecek odaklı tahayyüllerden ziyade… Çünkü Marks’ın kendisinde oynayan, Facebook’undan ayrılma- de bu yok aslında. Ben hiç de tarihin sonunu getirdiğini söyleyen o şey yan falan insanlar, hiç de aslında kuşakla aynı düşünmüyorum bu konuyu. Marks’ı Marks yapan tarihselli- öyle gözleri kapalı, kendilerine ğidir zaten. Komünizmi tarif etmez bile Marks, böyle bir şeyi yok. Sadece dayatılan ideolojileri (ki ben, ideo- kendi tarihsel bağlamı içerisinde bir çözümleme yapıyor adam ve bunu loji kelimesini de negatif anlamda da “tarihin sonunu belirledi” gibisinden bir yere vardırmak gerekmiyor kullanan biri değilim) benimsemiş, bence. Aynı perspektiften bakıyorum. Yani kendi tarihsel bağlamımız içselleştirmiş falan değil. Dediğim içerisinde olasılıkları çoğaltma, daha yaşanabilir bir dünyanın olasılıklarını gibi, kimse kukla değil; herkesin nasıl oluşturabiliriz; bence daha anlamlı olan bakış açısı böyle bir şey. kendine göre bir dünyayı anlama, Çünkü evet, farklı farklı oluşumlar var, birbirine temas etmiyorlar belki anlamlandırma biçimi var ve bir birçok noktada; ama benim gözümde hiçbiri değersiz değil. Hepsi de şeyler yapıyor. Herkes bir şeyler kendi tuttukları alan içerisinde egemen iktidar ilişkilerine karşı bir şey yapıyor. üretiyorlar, onun o şekilde var olmasına neden oluyorlar, kendini dönüştürmesine neden oluyorlar. Sonra belki bir zamanların ezilen kesiminde Orada bir şey var, hemen kitabın olan kısım, o süreç içerisinde egemen konuma geliyor ve bu süreç başka başında… Aslında bu kitabı en çok muhalif unsurlar üretmeye başlıyor. tarif eden şeylerden bir tanesi o. En başında bir Afrika atasözü var. Berlin İşgal Evleri’ni incelediniz? Öncelikle nasıl bir yaşam sürüyor işgal “Dünyanın birçok yerinde küçük evlerindekiler. Ve bu deneyimler bize bugün için ne söylüyor? küçük insanlar dünyanın suretini Bir taraftan tarihçesi de burada önemli. İki kutuplu dünya, Doğu Ber- yapacak bir sürü iş yaparlar” gi- lin-Batı Berlin meselesi var. Yani Duvar’ın örülmesinden sonra, 70’lerde bisinden. Minik minik bunlar, ama başlayan bir oluşum. Özellikle de işçiler, anarşistler ve punk’ların tuttuğu anlamsız olduklarını düşünmü- özerk alanlar bunlar ve evsizlik problemine bir çözüm olarak geliştirili- yorum. “Bu anlamları nerelerden okuyabiliriz?” sorusu üzerinden şekillenmiş bir çalışma zaten bu. Bu tür arayışların, kapitalizmin içinde kırılma noktaları yaratmakla birlikte, bütünsel bir ufuk yaratacak bir enerji de ortaya çıkaramadığını görüyoruz. Biraz sanki herkes kendi halinde, birbirine dokunmadan alternatifler arıyor. Bunların bütünselliği ile dönüştürücü gücü noktasında neler söyleyebilirsiniz? Ben bunu zaten ucu açık bir süreç olarak görüyorum. Tarihin gidişatıyla ilgili ya da o mümkünatın nerede sonlanabileceğiyle ilgili keşke bir öngörüm olabilse. Yok. Ama zaten tarihi de böyle bir şey olarak, yani ucu açık bir şey olarak görüyorum ben. Yani bir egemen iktidar ilişkileri var, buna muhalefet eden başka iktidar ilişkileri ortaya çıkıyor ve tarih dediğimiz şeyin kendisini yapan da bu. “Biz bu süreç içerisinde kendi özgürlük alanlarımızı ne kadar genişletebiliriz?” sorusu bence önemli. Yani 21 yor. O sıralarda şeyde 50 bin boş hane var, ama evsiz sayısı 70 bin, 100 oturma odası, bu tarz ortak yaşam binlerde falan. Örgütlenmelerle, inisiyatif alınarak, boş mekanlar işgal alanları var. ediliyor. Bunun şeyleri var tabii; farklı aşamaları, tarihçesi falan var. Oralara çok girmeyeyim. Veganlar, vejetaryenler ve et de yiyen insanlar için ayrı dolaplar falan Bunu biraz kavramsallaştırarak söylersek; 70’lerdeki ilk çıkış motivasyo- oluşturulmuş hatta ayrı mutfaklar nu, son derece pratik bir ihtiyaca karşılık olarak şekilleniyor. Siyasi bir an- oluşturulmuş durumda. Çünkü bazı gajmanı olmakla birlikte, bir şeylerin tazmin edilmesi, evsizlik problemine veganlar ve vejetaryenler hoş- çözüm amaçlı gelişiyor. Ama orada yine… Tabii, Sovyetlerin o dönemde lanmayabiliyor, yani ayrı bile olsa var olmasının çok ciddi bir ideolojik desteği de var şey olarak. Hani dolaplar, kokusundan dahi rahatsız birebir destek verdiği anlamında söylemiyorum; ama o ideolojik ortamın olabiliyorlar. Onun için de farklıla- gerilimi içerisinden düşünürsek… İşçi hareketlerinden çok şey beklendiği şıyor evin düzenine göre. Ama bu bir dönem bu. tarz hassasiyetler fazla. Ama 70’lerden günümüze geldiğimizde, 2015’ten baktığımızda, şu anda Mesela, çocuk yetiştirmeyle alakalı evlerin vermiş oldukları temel mücadele, aslında eski kazanımların koru- ilginç diyebileceğim şeyler var. O nabilmesi üzerinden yürüyor. Çok ciddi tahliye süreçleriyle karşı karşıya- kolektivitenin içerisinde yaşayan lar bunlar. Turistik birer fenomen haline getirilmiş durumda aynı zamanda bir anne, çocuğun büyüme süre- bu mekanlar. Berlin yönetimi bunu pazarlıyordu; grafitileri de pazarlı- ciyle alakalı olarak eve kapatılmış yordu, işgal evlerini de, bugünkü adıyla proje evleri de. 80’lerden sonra, olmuyor. Çünkü büyük bir “ailesi” normalize etmek üzere, bir yasayla isimleri de değiştirilip, bunlar proje var. İşe gidecekse ya da arkadaşla- evler haline getirildiler ve kira veriyorlar şu anda. Yani eski kazanımlar rıyla sinemaya gidecekse, rahat- yavaş yavaş kaybediliyor aslında. Yıkık dökük, içinde farelerin cirit attığı lıkla, o kolektivitenin içerisinde ya- mekanları, bu insanlar, kolektif bir yaşamın olduğu, yaşanabilir yerler şayan bir insana teslim edebiliyor haline getirmişler. Normalde atıl duruyor; gittiler, yaşıyorlar falan. Ama çocuğu, emanet edebiliyor. Çocuk şimdi o varlıkları pazarlanabilir bir meta haline getirilmiş durumda. Ama açısından da verimli bir ortam bir taraftan hem kira ödüyorlar… Yaklaşık 100-150 Euro falan düşüyor, olduğunu düşünüyorum bunun. bir işgal evinde kalan birisi için ya da proje evde kalan birisi için maliyeti Çünkü daha “toplumsal kalıplarını” bu işin. Ama Berlin’de o civarda, o semtlerde bir odanın kirası 350 Euro aşmış insanlarla birlikte büyüyor falan. Bu, işin maddi boyutu. Onun ötesinde, şekilsel olarak bakarsak, bu çocuk. Daha farklı bir eleştirel dediğim gibi, tipik şeylerden farklı. Dışarıdan, evet, apartman görünümlü; ortam var. ama üstünde renkli grafitiler, şunlar bunlar olan… Kitapta da var zaten fotoğrafları bunların. Bir ayrıcalık, bir ayrılık yaratıyorlar; o kentin genel O süreç içerisinde, yani bu havasını yeniden üretmek anlamında bir aykırılıkları var. mülakatları falan yaptığım süreç içerisinde, bazen, “İyi de, siz ne ya- Ortalama 40 kişi falan kalıyor bir işgal evinde. Küçüklü büyüklü. Cinsel, pıyorsunuz?” diye sorduğum olu- dinsel, ayrımcılık üretebilecek her türlü söylem, yazılı olmayan kurallarla yordu. Ben bunu zaten her zaman zaten yasak. Atılır yani evden, seksist söylemde bulunan kişiler, faşizan bir tarafımla sorarım. “Peki, sonra? söylemlerde bulunanlar falan. Bunlar barınamazlar o evlerde. Ortak ya- Yani bu minik minik etkinliklerin şam alanları var; mutfaklar, müzik odaları, yoga odası, misafir odası, toplu haricinde nereye oturacak bu şeyin kendisi?” sorusunun -aslında araştırmamı da olumlayan bir şey bu- bir yanıtı yok. Açık uçlu süreç falan dememin de sebebi bu. Yani o minik minik şeyler zaten o hayatın kendisini oluşturan şey belki. Yoksa, büyük tümcelerle anlamaya çalışınca anlayamıyorsunuz. Bisikletini sürebilen insan haricinde bir sonuca varamıyorsunuz. Söyleşi: Serpil Şahbaz 22 Direnişin Coğrafya sı ve Polit ika sı Hayri Kozanoğlu Gezi Direnişi'nin, Haziran Direni- dünyanın heyecanla izlediği, Dünyadaki direniş mücadelelerine şi'nin, Gezi ayaklanmasının ikinci dikkatleri üzerine çeken mücade- şöyle bir genel baktığımız zaman, yılına denk gelen bir dönemde bu lelerde de hep Gezi izleri var, Gezi değişik kategorilerle değerlendir- tartışmayı sürdürüyoruz. Ben, zor- referansları var. Örneğin, Yunanis- memiz mümkün. Hızlı bir şekilde, ba katillerin katlettiği çok değerli tan’da Syriza’yı hükümete taşıyan her biri temelinde bir şeyler söyle- arkadaşımız Bahadır’dan başla- süreçte, 2011’den sonra mücadele meye çalışacağım. yarak Gezi’de yitirdiğimiz bütün biraz dinmeye yüz tutmuşken, arkadaşlarımızın mücadelesine Gezi ile birlikte, Gezi dayanışma- Direnişin Coğrafyası olan desteğimizi, onlara sevgile- sıyla birlikte yeni bir dinamizm Birincisi, coğrafya olarak bakabili- rimizi, özlemlerimizi ifade ederek kazandı, yeni bir ivme kazandı. O riz; dünyanın hangi coğrafyaların- başlamak istiyorum. açıdan, kendimizi, kendi müca- da direnişler ön plana çıkıyor diye. delemizi küçümseyerek değil; Belki şöyle bir metaforla söylersek Daha evvel dünyada böyle direniş ama konuşmanın çerçevesinin yanlış olmaz: Kızıl bayrak bir hareketleri üzerine tartışmalar ya- gereği olarak biraz dünyaya ağırlık anlamda, Avrupa coğrafyasından, pıldığı zaman, genellikle şöyle bir vererek konuşmamızı sürdürmek Avrasya coğrafyasından Latin psikoloji hâkim olurdu hepimize: durumundayız. Amerika’ya geçmiş durumda. “Neden bizim böyle direnişlerimiz yok? Neden Türkiye'de 70’lerdeki Her şeyin ötesinde, bizler, kendi la, Ekvator, Bolivya, 21. yüzyılın gibi bir devrimci süreç yaşanmı- topraklarımızda mücadele ver- sosyalizminden söz ediyorlar. yor?” Hâlbuki Gezi bizler açısın- menin yanında, enternasyonalist Ama aşağı yukarı Latin Ameri- dan aslında bir milat oldu. Çünkü olduğumuz için mücadelesini de ka’nın tüm coğrafyalarında direniş dünyanın başka coğrafyalarında, kendi mücadelemiz kabul ettiği- hareketleri var; şöyle ya da böyle bu sefer, “Bizim niye Gezi’leri- miz için de dünyayı izlemek du- ya sol hükümetler var ya solun miz yok?” denilmeye başlandı. rumundayız ve her zaman olduğu önemli ağırlığı var. Quebec’te Kanadalılar, “Niye bizde gibi, bugün de oralardaki müca- Gezi’ler olmuyor?”, Hollanda’da deleler, direnişler bizlere heyecan Mesela, baktığımız zaman, Latin sosyalistler, “Niye Gezi’deki gibi veriyor, güç katıyor, dayanışma Amerika’nın en sağ iki ülkesi ayaklanmıyoruz?” diye yazmaya duygularımızı pekiştiriyor, müca- olarak Meksika ve Kolombiya başladılar. Ben böyle çok yazıya dele azmimizi pekiştiriyor. görülebiliyor. Hatta Türkiye'ye de rastladım. Gerçekten de bugün 24 Hepimizin bildiği gibi, Venezüel- “Ortadoğu’nun Kolombiya’sı” de- niyor. Samir Amin böyle değerlendirmişti. Orada da, uzun yıllardır çok ciddi bir gerilla mücadelesi sürüyordu, bir “çözüm süreci” yaşanıyor; orada da böyle saldırgan bir sağdan, daha uzlaşmacı bir rejime geçilmek durumunda. Meksika’da, Latin Amerika’nın Brezilya’dan sonra en büyük ülkesinde yıllardır sağ yönetiyor ülkeyi; ama orada da, unutmayın, 90’lı yıllarda dünyadaki direniş mücadelelerine önemli bir heyecan, ivme katan Zapatistalar duruyor, o bölgeyi kontrol ediyorlar. Mexicocity’de geçtiğimiz yıl katledilen öğrencilerle dayanışma amacıyla on binlerin katıldığı gösteriler oldu. Yani orada da direniş güçleri ayakta. Şöyle veya böyle, Uruguay’dan Brezilya’ya, Paraguay’a rünüyor. Ama diğer taraftan, en azından şöyle düşünelim: Beş yıl evvel, yedi yıl evvel konuşsak, en azından yaygın medyada, Arapların “miskin, umursamaz, kaderci” bir ulus olduğu söylenirdi; en azından bu hava dağılmış durumda. Her yerde çekişmeler, savaşlar, mücadeleler sürüyor. kadar bütün Latin Amerika'da sol rüzgarlar esmeye devam ediyor. Burada Koban ’den bahsetmek lazım; Kobanê direnişinden, IŞİD’e karşı oradaki onurlu direnişten. Ama ben burada biraz Suriye’deki diğer dire- Belki bu tartışmada biraz daha Türkiye'deki mücadeleyle bağlantısını kurmak açısından Podemos-Syriza ağırlıklı bir tartışma yaparız; ama Avrupa'nın başka coğrafyalarında da örneğin; Portekiz’de benzer bir yükseliş olabilir. nişlere karşı haksızlık yapıldığını; sadece düzen güçleri açısından değil, sol açısından da haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Çünkü aynı cihatçılara, aynı IŞİD’çilere, aynı Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye'den beslenen, Amerika desteğiyle Suriye halkına ölüm yağdıranlara karşı direnen Alevilerden, Hıristiyanlardan, Ermenilerden kimse bahsetmiyor. Çünkü onları hükümet güçlerinin, yıkılmaya çalışılan rejimin bir parçası olarak görüyorlar. Orada bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Birleşik Krallık’taki seçimlerde İskoç Ulusal Partisi'nin yükselişi ayrı bir olgu olarak değerlendirilmek durumunda. Sadece ulusal bir hareket temelinde olduğu için değil, kemer sıkma önlemlerine karşı ciddi bir tavırla ortaya çıktığı için de orada İşçi Partisi'ni yenilgiye uğrattı. Çünkü İşçi Partisi'nin kalesi Direnişlerin Niteliği-Konumu Coğrafyadan geçip, direnenlerin sınıfsal nitelikleri, toplumsal konumları açısından sınıflarsak; bir tarafıyla dünyada, özellikle Latin Amerika'da daha çok yerlilerin talepleri -Kanada’da benzeri var, Avustralya’da benzeri var- şeklinde dile geliyor. Yani toplumsal mücadelelerin, direnişlerin bir boyutu kimlik ve tanınma talepleri çerçevesinde ortaya çıkıyor. Bu anlamda, Türkiye'de HDP’nin, Kürt halkının mücadelesi de bu kapsamda değerlendirilebilir. olarak bilinen bir yerdi İskoçya. İkinci bir eksen, dünyanın lanetlileri diyebileceğimiz, işsizlerin, topraksız Ortadoğu coğrafyası. Evet, bir tarafıyla bakılırsa, şu anda Ortadoğu coğrafyasında ulus-devlet anlamında, Tunus dışında, Arap Baharı’ndan, Arap direnişlerinden fazla bir şey kalmamış gibi görünüyor. köylülerin, evsizlerin, dünyada önemli bir toplumsal mücadele merkezi haline gelen seyyar satıcıların mücadeleleri var. Mesela, Hindistan gibi yoksul coğrafyalarda, Afrika’da bunlar toplumun önemli bir kısmını oluşturuyorlar. Mesela, İstanbul’da yaşayan biri olarak söyleyeyim; trafik sıkışıklığında su satan, muz satan, “Aman, trafik bir sıkışsa da, satışlarım artsa” diyen insanların hepsini bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Tek sahip çıkılacak, sonuç vermiş olan mücadele Tunus’ta gibi gö- Üçüncüsü, örgütlü emek kesimleri. İşçi sınıfının yanında, kamu çalışanları, 25 emeklileri bu kapsamda değerlen- dinamizmi olmaktan çıktığından ayrı bir sınıfsal nitelik taşıdıklarını direbiliriz. bahsedilir. Ama Türkiye'de en son düşünmemekle birlikte, gelirleri metal işçilerinin direnişinde oldu- ve konumları itibarıyla değişik Bunların hepsinin dinamikleri ğu gibi, bunlar, belki artık üretim mücadele eksenlerinde serma- üzerinde daha detaylı durabili- tarzlarının değişmesi, emekçiler yeden yana veya emekten yana, riz. Zaman zaman, işçi sınıfının, arasında ağırlıklarının azalmasıyla ezenlerden yana veya ezilen- proleter mücadelenin, toplumsal öncü güç olma niteliklerini kaybet- lerden yana tutum alabilecek; muhalefetin artık önemli bir gücü, miş de olsalar, toplumsal muha- ama Gezi sürecinde olduğu gibi, ezilenlerden yana tutum alan, o mücadelenin bir parçası olan orta sınıfları bu şekilde nitelendirmenin Değişik kesimlerin kendi taleplerini dillendirebildiği, inisiyat if koyabildiği; ama burjuvaziye, sömürenlere, ezenlere karşı or tak bir ses olabildiği bir potayı nasıl oluşt urabiliriz; bu çerçe- vede de bir tar tışma yürüt memiz gerekiyor. çok yanlış olmadığını düşünüyorum. Bu anlamda, öğrencilerin de mücadelesini bu kategoride değerlendirmek mümkün. Ki son dönemlerde, bakarsanız, değişik coğrafyalarda, öğrenciler, toplumsal muhalefetin önemli bir gücü haline gelebiliyorlar. Mesela, son on yılda İngiltere’deki en önemli direnişler; öğrenci direnişleriydi. Avrupa'da, çok beklenmedik bir ülkede, Hollanda’daki öğrencilerin neoli- lefetin çok önemli bir beral düzene karşı dinamiği olmaya devam direnişleri, üniversi- ediyorlar. Türkiye'de, geç- te işgalleri çok öne mişe bakarsak, mesela çıktı. Amerika’da bu bir TEKEL direnişi. TEKEL anlamda henüz büyük direnişi, üretimden gelen bir öğrenci hareketi gücü olmayan kesimlerin direnişi olması ve toplumun değişik kesimlerini o mücadelenin bir bileşeni haline getirmesi, toplumun genelinde heyecan yaratması anlamında önemliydi. Dünyanın başka coğrafyalarında da benzer şeyleri görebiliyoruz. Örneğin Güney Afrika’daki maden işçileri; Güney Afrika’da artık sistemin bir parçası haline gelen Afrika Ulusal Kongresi, oradaki siyahi elitlerin giderek zengin, neoliberal politikaların destekçisi bir kesim re yayılmasıyla birlikte, oradaki olmamakla birlikte, Wall Street’i proleterlerin mücadeleleri, kendi işgal hareketleri kampuslara da ulusal mücadeleleri içerisinde yansıdı, buna destek verdiler; ama önemli bir dinamik olmaya devam burada da ciddi bir potansiyel var. ediyor. Bunları tek tek konuşabi- Çünkü öğrencilerin yaklaşık 1.5 liriz. Mesela, Kore’de çok örgütlü trilyon dolar, yani bir anlamda Tür- bir işçi sınıfı var. Bunların bir siyasi kiye'nin gayrisafi yurtiçi hasılasının partiye dönüşmesi, bir siyasi özne iki katı kadar, yani 1600 milyar haline gelmesi yıllardır konuşulu- dolar borçları var ve çoğunlukla yor. Bunun örgütsel sorunlarının da iş bulmakta güçlük çektikleri, ayrıntısına hâkim değilim; ama en buldukları zaman da geçici, kısmi azından böyle bir potansiyelleri zamanlı işler buldukları için, üretim var. süreci içinde bir yerleri olsa da bu borçları ödemekte güçlük çekiyor- haline gelmesiyle birlikte sınıfsal ayrımların öne çıkmasıyla önemli bir güç oluşturuyor. Üretimin, imalat sanayinin giderek büyük ölçüde Çin, Tayvan, Kore, giderek Vietnam, Bangladeş gibi ülkele26 Dördüncü bir kesim olarak da lar. Şili’de, biliyorsunuz, öğrenci sol arasında ciddi bir tartışma hareketi çok önemli bir dalga oldu, konusu olan orta sınıfların müca- toplumsal muhalefetin öncülüğünü delesi. Ben, üretimdeki konumları yaptı. Bu anlamda da bu değişik nedeniyle, emek-sermaye dışında, kesimlerin direnişleri önemli. Bizler açısından, bunları ortak bir radikal unsurları ortak bir şemsiye çıktı. Çünkü birincisi, “Bu borçlar mücadelenin bir parçası haline altında toplamayı başardı ve işçi ödenemez; Yunanistan’ın borç- getirmek, emekçi dayanışmasını sınıfı arasında daha örgütlü olan, ları yeniden yapılandırılmadan, sağlamak önemli. Değişik kesim- daha etkili olan Yunanistan Ko- Syriza veya hiçbir hükümet yoluna lerin kendi taleplerini dillendire- münist Partisi'ni geride bırakarak, devam edemez” diyen, Financial bildiği, inisiyatif koyabildiği; ama solun adresi olarak 25 Ocak se- Times gibi, burjuvazinin yayın or- burjuvaziye, sömürenlere, ezenlere çimlerinde birinci parti oldu. Çok ganlarında kalem oynatan insanlar karşı ortak bir ses olabildiği bir az farkla tek başına hükümet olma vardı. Bu anlamda, borçların tekrar potayı nasıl oluşturabiliriz; bu şansını yitirdi, ama büyük ölçüde yapılandırılması talepleri gerçek- çerçevede de bir tartışma yürüt- ağırlığını koyduğu bir koalisyonu çiydi. Öbür tarafıyla da, insanlara memiz gerekiyor. oluşturmayı başardı. tekrar bir satın alma gücü sağlamanın yani kısacası, giderek yok- Syriza, Podemos ve Türkiye Çok özetle; Syriza’nın taleple- sulluğun yaygınlaştığı, hastalıkların Belki üçüncü bir eksen, solun çok ri, Keynesyen talepler, sosyal diz boyu gittiği; toplumun üretici âşina olduğu bir sınıflama; devrim- demokrat taleplerdi, Selanik kesiminin, “insan sermayesinin” ci mücadele-reformist mücadele, Programı'nda ifade edilen. Bu bile gerilediği bir süreçte bir tami- hangi durumda ilkeli davran- anlamıyla, uçuk kaçık talepler ratı öngörüyordu. mak-hangi durumda pragmatik saymak mümkün değil. Aslında davranmak meselesi. bir anlamda statükoyu tekrar tesis Burjuvazi burada iki seçenekle or- eden taleplerdi. Mesela, asga- taya çıkabilirdi. Birincisini seçenler, Bunları belki son dönemde fazla- ri ücrete ilişkin vaatleri, asgari baştan itibaren Syriza’yı kötüle- sıyla dünyanın dikkatini toplayan, ücretin kriz öncesindeki düzeyine mek, günah keçisi ilan etmekle bizler açısından önemli dersler çıkartılmasıydı, emeklilerin zaman önünü kapatmaya çalıştılar. Ama içeren Yunanistan’da Syriza ve içerisinde aşınan ücretlerinin her şeye rağmen, Syriza, halkın İspanya’da Podemos’un yükselişi eski durumuna getirilmesiydi; iradesini almayı başardı. ve mücadelesi çerçevesinde de- Yunanistan’da yaygın bir şekilde ğerlendirmek mümkün. Syriza’nın uygulanan, artık gelenekselleşmiş Sonra ikinci seçenek gündeme hem hükümete gelmesi, hem yılda iki ikramiye verme politika- geldi: “Bunlara öyle bir ders vere- hükümete geldikten sonraki yaşa- sının tekrar gündeme gelmesiydi. lim ki, artık Avrupa'da, kapitalist nan süreç aslında önemli dersler Yani mülkiyet ve güç ilişkilerini metropollerin hiçbirinde kimse içeriyor. değiştirmeyi öngörmeyen, aslında neoliberalizme karşı sosyal de- uygulanabilir ve bir anlamda da mokrat, Keynezyen temelde bile Çok özetle anlatacak olursak; Avrupa burjuvazisinin akil insan- bayrak açamasın.” Bu anlamda da, Syriza, büyük ölçüde Syntigma larının dahi işaret ettiği bir taleple şu ana kadar görüldüğü kadarıyla, Meydanı ile sembolize edilen, Yunanistan’daki örgütlü toplumun, sendikaların, sosyal hareketlerin, emeklilerin, sol partilerin ortak direnişinin billurlaştığı bir siyasal yapı. Kapitalizmin içine girdiği 2007-2008 krizinde en fazla faturayı ödeyen, yaşam şartlarının en fazla gerilediği, işsizliğin en fazla yaygınlaştığı Avrupa'daki coğrafyaların başında Yunanistan geliyor. Ama bunun tepkisel bir hale dönüşmesini Yunanistan’da örgütlü toplumun var olması engelledi. Syriza da kendi açısından iyi bir manevra yaparak kendi dışındaki solu, sol partileri, hareketleri, 27 başarı sağlamış durumdalar. Çün- olduğu, Yunanların borçla yaşa- damgasını vurmuştu. Hatırlarsanız, kü büyük bir koalisyon oluşturul- maya alışık olduğu, uzo içmekten, Seattle direnişi, IMF-Dünya Ban- du. Bu koalisyonun en saldırgan siesta yapmaktan başka dertleri kası toplantılarındaki küreselleşme unsurlarını, birincisi, İspanya-Por- olmadığı, bu anlamda da Slovak- karşıtı hareketler, Üçüncü Dün- tekiz’deki gibi kemer sıkma ya, Slovenya, Litvanya gibi daha yanın borçlarının iptaline yönelik politikalarını sadakatle uygulayan yoksul ülkelerin payına düşmesi hareketler, Dünya Kadın Yürüyüşü ve kendi ülkelerindeki, İspanya’da- gereken yardımlara el koyan bir ve bunların sonunda ortaya çıkan ki Podemos gibi, Portekiz’deki ülke olarak sundular Yunanistan’ı 2001’deki Porto Allegre’de ilk defa Sol Blok gibi sol alternatiften veya Syriza’yı bunun temsilcisi oluşan Dünya Sosyal Forumu, korkan sağ hükümetler oluşturdu. olarak sundular. Bir anlamda onu bunun giderek bölgesel forumlar Onlar dediler ki, “Bunların önünü yalnızlaştırma politikası izlediler. şeklinde, Avrupa Sosyal Forumuyla karşılık bulması; bir anlamda, kesmezsek, bizim ülkelerimizde de benzer hükümetler oluşur. Bu, çok uzun bir tartışma. Emek Davos’la ifade edilen dünyanın Avrupa'da böyle bir dayanışma güçlerinin, sol güçlerin yeterince egemenlerine karşı dünyanın dalgası olursa da, bütün neoliberal dayanışma gösterdiği de söyle- ezilenlerinin enternasyonalist dayanışması damgasını vurmuştu. Ama Irak, Afganistan işgalleri, savaş karşıtı mücadelenin ön plana çıkması nedeniyle, neoliberalizme karşı mücadele biraz ikinci planda kaldı. Daha sonra, biraz da belki metal yorgunluğu denilebilir, biraz da enternasyonalist mücadelenin günlük hayatta, ulusal mücadelelerde emekçilerin hayatına çok yansıması olmaması, bir şekilde bu uluslararası toplantılara ya küçük burjuva devrimcilerin ya da sendikal ve toplumsal muhalefet elitlerinin katılması, sade insanın hayatına çok etkisi olmamasıyla birlikte bahsettiğim ulusal temel- Şimdi bunu tekrar tarkurgu, Avrupa Birliği'nin neolibe- nemez. Ama Syriza ile ral tasarımı tehlike altına girer.” birlikte, “Tek başına bir Birinci ekseni onlar oluşturdu. ülkede neoliberalizme İkinci ekseni, Almanya’nın başını karşı direnmek, hükü- çektiği, bir anlamda tuzu kurular; met oluşturmak müm- yani Finlandiya, Avusturya, Hol- kün müdür, hükümet landa gibi, kişi başına milli geliri programını uygulamak daha yüksek, istikrar politikalarını mümkün müdür?” ko- uygulamasına rağmen insanların nusu tartışılır hale geldi. tışmak durumundayız. Yani tek tek ülkelerde neoliberalizme karşı di- renmek mümkün müdür, bunun enternasyonal ayağını tam oluşt urmadan? yaşam standartlarının çok da hızlı 28 düşmediği, bu anlamda istikra- Tabii, bunlar uzun rın hüküm sürdüğü ve genelde tartışmalar, ama çok kısaca deki mücadeleler öne çıkmıştı. merkez sağın bulunduğu ülkeler bahsedersek; 90’lı yıllara, küresel Şimdi bunu tekrar tartışmak duru- oluşturdu. Üçüncü eksen de şu: kapitalizme karşı direniş hare- mundayız. Yani tek tek ülkelerde Bir şekilde Yunanların tembel ketleri, enternasyonalist direniş neoliberalizme karşı direnmek mümkün müdür, bunun enternasyonal ayağını tam oluşturmadan? Bu, benim de cevabını çok kolay veremediğim bir durum. İsterseniz çok da uzatmadan, biraz da Podemos’tan bahsedeyim. Ben, özet olarak değineceğim; ama baktım, Redpolitik’te, gerçekten, hem genelde direnişlere ilişkin hem Podemos’a ilişkin çok kapsamlı bir dosya bulunuyor. Buradaki arkadaşların önemli bir kısmı da zaten Redpolitik’e destek veren ya da yakından okuyucusu olan arkadaşlar. O bakımdan, topluluğumuzun bu konudaki birikiminin de yeterli olduğunu düşünüyorum. Ama çok kısaca bahsedeyim. Podemos, birincisi, küresel krize karşı tepki olarak gelişen çeşitli coğrafyalardaki hareketlerin en etkililerinden biri. Daha doğrusu Öfkeliler Hareketi'nin 2011’de yükselişini sürdürüp, zirveye vuran; özellikle Barselona’nın Katalonya Meydanı ve Madrid’in Puarte El Sol Meydanı, bir anlamda İstanbul’un Taksim Meydanı veya Ankara’nın Kızılay Meydanı’na denk gelen meydanları uzun süre elinde tutan direniş dalgasının üzerinde yükseldi. Ama şu görüldü ki meydanlarda değişik halk kesimlerinin, değişik muhalefet kesimlerinin bir araya gelmesi, dayanışması, Gezi’de olduğu gibi, hareketin komünizmi diyebileceğimiz dayanışma ilişkileri, ortak mutfak, ortak çadırlar oluşturması anlamlıydı; ama bunun uzun sürmesi çok rasyonel değildi. Hayatın aktığı yerlerde, gerçek sosyal sorunların yaşandığı yerlerde etkili olmak gerekiyordu. Bir anlamda Öfkeliler Hareketi sönümlendi zannedildi. Ama üç eksende… Birincisi, İspanya konut balonunun en belirgin ve borçlanarak konut alanların çok olduğu ama borcunu ödemeyenlere acımasızca hacizle- rin geldiği ülkelerden biriydi. Bir, bu hacizlerde sade vatandaşa, yurttaşa destek olmak. İkincisi, istikrar önlemleriyle birlikte sağlık sistemi çöküntüye uğruyordu; sağlık sistemini ayağa kaldıran, gönüllülük temelinde yurttaşlara sağlık hizmeti götüren beyaz dalga. Üçüncüsü de, eğitimin standartlarının düşürülmesine karşı eğitim alanına müdahale eden dalga. Podemos Hareketi, yani bunun siyasi bir nitelik taşıması, aslında bu iki sürecin sonunda gelişti. Çeşitli artı-eksi değerlendirilecek yönleri var. Öncelikle şöyle denilebilir: İdeolojisi, bir anlamda, Türkiye'de HDP’ye en çok benzetilebilir. Çünkü açık bir şekilde radikal demokrat olduklarını söylüyorlar. HDP bu referansı Podemos’la bağlantılandırarak çok kullanmadı. Ama doğrudan doğruya, sözcüleri Iglesias, radikal demokrat tezlerden beslendiklerini, Gramsci’nin yanında, Türkçeye de kitapları çevrilen Muffel-Laclau’nun tezlerinden beslendiğini söylüyor. Bu da uzun bir tartışma. Radikal demokrasi derken biz biraz Türkiye'deki sol liberallerin tanımını alıyoruz. Ama emek mücadelelerini tamamen küçümseyen, sendikaların, kamu mülkiyetinin devrinin geçtiğini söyleyen, ekolojik mücadelenin, kadın mücadeleleri, LGBTİ mücadeleleri gibi mücadelelerin toplumsal dinamiği tek başına oluşturduğunu söyleyen anlayış değil. Sözcülerinin söylediklerini, yazdıklarını daha dikkatli bir şekilde okuduğunuz zaman, genel tezleri, tek başına toplumsal mücadelenin emek ekseninde sürdürülmesinin yeterli olmadığı, diğer dinamikleri de göz önünde bulundurmak gerektiği yönünde. Onlar bunu eşdeğerlikler zinciri olarak ifade ediyorlar. Bu anlamıyla, radikal demokrasi sıfatını kullanmak anlamında HDP’ye benziyor. HDP’nin Kürt kesimine söyleyeceğim bir şey yok; ama onu destekleyen sol liberal kesimlerin radikal demokrasi anlayışı ile Podemos’un radikal demokrasi anlayışının tam aynı olmadığını düşünüyorum. Ama şöyle bir farkları da var: Mesela, son dönemde gündeme gelen bir tartışma, “Birleşik Haziran Hareketi bu durumda ne yapardı?” üzerinden 29 konuşulabilecek bir konu: Biliyor- sinin gereğini mi yapmak gerekir? liberal, özelleştirmeden yana, ama sunuz, eski Kral, yolsuzluklarla Ben ikincinin doğru olduğunu siyasette hiyerarşilere bir şekilde falan çok gündeme geldi, ipliği düşünüyorum. Ama burada da bir karşı çıkan, yolsuzluklara karşı pazara çıktı ve tahtını oğluna tartışma yürütebiliriz. Neyse. tavrı olan bir neoliberal hareketi devretti. Onun resepsiyonuna oluşturdu. Yani orada bir Syriza çağırıyorlar bütün siyaset kesimle- Son olarak şunu söyleyeyim: var, bir Potami var. İspanya’da ise, rini. ÖDP’nin de içinde bulunduğu Syriza ile Podemos arasında bir yine Podemos’un çıkışıyla birlikte, Avrupa Sol Partisi'nin üyesi olan taraftan bir dayanışma ilişkisi var. Podemos’un hiyerarşi tanımayan, İspanya Birleşik Sol’u, “Biz, cum- Syriza’nın seçim kampanyasında, gençlere hitap eden, doğrudan huriyetçiyiz, monarşiye karşıyız; gerçi biz de dayanışmaya gittik, demokrasi talebini öne çıkartan o anlamda, monarkların ayağı- Alper Taş da oradaydı, ama biraz ve bunun üzerinden ivme kazanan na gitmeyiz” diye resepsiyona onlarda medya figürü olan, bütün politikaları karşısında, Ciudadanos katılmıyor. Buna karşılık Podemos, Avrupa'da tanınan figürleri öne denilen bir liberal parti ortaya halkın monarşiye sempati duyan çıkardılar. Kürsüde Iglesias ile Çip- çıktı, bu seçimlerde de dördüncü kesimlerini yabancılaştırmamak ras halkı birlikte selamladı. Böyle parti oldu. kaygısıyla, katılıyor. Haksızlık bir dayanışma ilişkileri var. Hatta etmek istemiyorum, Podemos’u mücadelenin momentini ölçmek Türkiye'de HDP de, hem Kürt aynı kefeye koyduğum zannedil- açısından da ilginçtir; Syriza’nın muhalefetini hem de Türkiye'nin mesin; ama biraz Genç Siviller’in seçim başarısının arkasından, Potami veya Ciudadanos’unu; yani Cumhurbaşkanının resepsiyonuna insanların önemli bir kısmı çok bü- sol liberal ekonomik politikalarla converse’lerle gitmesine benzer; yük bir heyecana kapılmadığı için, aydınlanma ile çok derdi olma- farklı kıyafetlerle, kravat takmadan krizden çok yıprandığı, yorulduğu yan, kamuculuğu savunmayan, gidiyorlar, Game of Thrones’un için, Atina’da çok büyük kutlama- özelleştirmelerden yana, ama DVD’sini hediye ediyorlar. Ken- lar olmadı; İspanya’da, Syriza’ya baskıcı bir hükümete karşı da bir di açılarından onun bir şekilde destek anlamında, Podemos’lu- toplumsal muhalefetin içerisinde felsefesini de yapıyorlar. Orası çok lar çok daha büyük kutlamalar olan kesimleri içeriyor. Bir yandan detaylı, ona girmeyeyim. Ama bir yaptılar. Ama aralarında şöyle de da hatırlanırsa, Türkiye'de radikal şekilde… Mesela, din ve laiklik ko- reel anlamda gerilimli durum var: demokrasi terimini ilk kullanan nusunda HDP’nin tutumuyla veya Syriza’lılara sorulduğu zaman, Yeni Demokrasi Hareketi idi. Yani Kürt muhalefetinin tutumuyla Bir- diyorlar ki, “Bizi bu kadar boğma- Türkiye siyasetine onunla girmişti leşik Haziran Hareketi'nin tutumu larının önemli bir sebebi, ‘Pode- bu kavram. Radikal demokrasiyi arasındaki farkı yansıtıyor. mos arkadan geliyor, biz bir kere savunan ve Yeni Demokrasi Hare- Syriza’nın önünü açarsak, bunun keti içerisinde yer alan unsurların Bizler, bu gerici-mezhepçi Hükü- arkası çorap söküğü gibi gider, da bugün bulundukları yerin mete karşı laikliğe sahip çıkmanın Kissinger’ın domino etkisini yara- nerede olduğunu unutmamak -ki ilk eylemini laik-bilimsel eğitim tır’ diye düşünüyorlar. O bakım- gerekiyor. üzerine yaptı Birleşik Haziran- ge- dan, bize Podemos yüzünden çok riciliği mahkum etmenin gereğine fazla yükleniyorlar.” Podemos’lular Bunu seçim tercihlerine ilişkin bir inandık. Her ne kadar laiklikle ilgili da şunu düşünüyor: “Syriza’nın eleştiri anlamında, yönlendirme HDP’nin seçim beyannamesinde gerçek olduğunu görünce, bir anlamında söylemiyorum. Çünkü bir vurgu varsa da genel tavırları, daha Syriza’lar olmasın diye, bizi Birleşik Haziran Hareketi'nin tavrı dindar, inanmış kesimleri yaban- kötülemek için, bizim siyaset sah- belli. Öbür tarafta da, CHP’de de cılaştırmamak, ekseni bunun üze- nesine ağırlığımızı koymamamız Kemal Derviş zihniyetine sahip çı- rinden kurmak. Bu bir tartışmadır. için her şey yapılıyor.” kan bir ekonomik kadro var. Peki, Yani halkın önemli bir kesimini ka- 30 bunları niye söylüyorum? 7 Hazi- zanmak açısından böyle bir tutum HDP bileşenleri açısından, Yuna- ran ve sonrasında, Birleşik Haziran mu izlemek, pragmatik bir tutum nistan ve İspanya’daki merkez Hareketi gibi, daha ilkeli davranan, mu izlemek gerekir; yoksa, ilkeli sağ ve merkez sola karşı gelişen toplumun güç ve mülkiyet ilişkile- olarak, Aydınlanmanın, sosyaliz- hareketlerin bir koalisyonu gibi. rini değiştirmeyi de öne koyan bir min gereği olan eşitlik, özgürlük Şöyle açarak bitireyim: Syriza’nın harekete ne kadar ihtiyaç olduğu anlayışının, Aydınlanma düşünce- yükselişi, Potami Hareketi denilen, anlamında söyledim. İsya n Çağın da Kör N o k t alar Güven Gürkan Öztan Son bir yılda maalesef üst üste yazıyorduk çiziyorduk, birbirimizle ları da genellikle 1750’den 1848’e, kayıplar yaşıyoruz. Gezi’deki paylaşıyorduk. Bir seçim, günde- 1848’den 1917’ye, 1917’den de kayıplarımızın üzerine, bir de be- me geldi ve bu seçim gündemi, bugüne, kimi zaman 1968 ayracını raber siyaset yaptığımız, sokakta tahmin edebileceğiniz gibi, hiç de ya da noktalı virgülünü koyarak olduğumuz dostlarımızı, arkadaş- tartışmaların önünü açıcı bir işlev anlatırız. larımızı kaybediyoruz. Dolayısıyla, görmedi maalesef. onların üzüntüsü içimizde ve onları Bu 1750-1848 arasındaki hareket- unutmadan yola devam edeceği- Direnişin Tarihselliği lerin içerisinde neler yoktur ki. mizi bir kez daha haykırmak lazım Toplumsal hareketler, direniş Bugün bizim direniş alanlarının galiba. hareketleri ve bunların tarihi coğrafyası olarak tanımladığımız üzerine çalışan, bir yanıyla da yerde, Hayri Hoca’nın çok güzel Ben, Hayri Hoca’nın bardağın orada çalışan bir akademisyen analiz ettiği ve bizim önümüze çok oldukça dolu tarafını gören olarak, genellikle şöyle bir fotoğ- güzel bir fotoğraf koyduğu şeye konuşmasından sonra biraz daha raf çiziyoruz: Dünyadaki direniş baktığımızda, buradaki gördü- pesimist bir konuşma yapacağım. hareketleri, aslında dünyadaki ğümüz hareketlerin ve direniş Aslında yapmaya çalışacağım şey ekonomik entegrasyonla birebir biçimlerinin birçoğunun nüveleri- şu: Bir genel fotoğraf çekmeye ça- giden tecrübelerdir. Yani ne zaman ni, bu ekonomik entegrasyon ya lışacağım, Türkiye'yi onun içerisin- kapitalizm kendi entegrasyon da bu ekonomik entegrasyonun de bir yere koyacağım ve oradan alanını genişletmeye başlamıştır kapitalizmle at başı gittiği zaman “Haziranca nasıl konuşulur?”a dair yerel ölçekte, o zaman direnişler dilimlerinde görüyoruz. Bunların birkaç söz söylemeye çalışacağım. yükselmiştir. Bu direnişlerin de az içerisinde yerli hareketleri var, çok 18. yüzyılın ortasından itibaren bunların içerisinde köylü isyanları İşin bardağın boş tarafına bakmak bir tarihi var. Modern toplumsal var, bunların içerisinde gemilerde kısmıyla ilgili neden böyle düşün- tarih çalışan- düğümü söyleyerek başlayayım. lar, genellikle Aslında biz yaklaşık bir yılı aşkın bize 19. yüzyılı süredir, ama daha öncesinde de, işaret ederler; hatta Birleşik Haziran Hareketi ama kökte 18. olmadan evvel de başlayarak, “Ne yüzyıldan bu yapacağız, ne edeceğiz, bu dina- yana gelen mizmi nereye taşıyacağız?” diye direniş hareket- kendi aramızda konuşuyorduk, leri var. Bun31 şacağım. Bu fotoğraf niye böyle oldu, niye karşımıza böyle çıktı? Burjuva devletinin kendini yeniden yapılandırması sürecinde, 70’lerin güçlü radikal hareketleri ve solun yükselişi, 68 hareketini arkasına alarak yarattığı özgüvenle sistemde yarattığı gedikler, 73 ve 77 petrol şokları sonunda hepimizin bildiği gibi, kapitalizmin kendisini yeni düzenlemelerle var etmeye çalışması, neoliberalizmin, neootoriteryanizm ile birlikte yükselişe geçmesi ve buna eşlik eden süreççıkan isyan hareketleri var, var da lerin mevzi kaybetmesiyle gerçek- te bir hegemonyanın kurulmasıyla var. Fakat bunların hiçbiri, an- leşti. Kısa bir liberal dönem geçirdi sonuçlandı. ti-sistemik özelliklerine rağmen, Avrupa toprakları. Onun ardından dünyaya yön verecek, dünyadaki her yerde irili ufaklı faşist baş- 80’lerin dünyası ise, en azından gidişata dur diyecek ya da en kaldırılara ve sistemi ele geçirme kapitalist ülkeler için, rızanın devşi- azından bildiğimiz anlamıyla ka- yönelişlerine şahit olduk. 1922’de rilebildiği, orta sınıflara bir şekilde pitalizmin bu yıkıcı yükselişine set İtalya’da, 1933’te Almanya’da. İtal- dikey mobilizasyon yolunun açık çekebilecek bir özelliğe kavuşma- ya ve Almanya kadar net olmayan olarak görüldüğü, emekçi sınıfların dı. O yüzden 1848 önemliydi. 1848 birçok başka yerde de, Doğu Av- ise bu yeni hayırseverlik ve yeni devrimleri, kısa vadede dönüş- rupa’da, İspanya’da faşist güçlerin hayırseverliğe eşlik eden çeşitli türücü etki yaratmadıysa da, 19. hızlıca yükseldiğine tanıklık ettik içerimleme, çeşitli sosyal devlet yüzyılın son çeyreğinde çok büyük ve bu süreçte devrimci güçler ile yerine geçen parçalı düzenleme- bir dinamizmin başlangıcı oldu. faşist güçler arasında müthiş ve lerle pasifize edilmeye çalışıldığı tarihi bir mücadele gerçekleşti. bir dönemdi. Benim baktığım yerden, dünya, Bu tarihi mücadele, İkinci Dünya aslında 20. yüzyıldaki Birinci Dün- Savaşı esnasında yeni bir başka Bu dönem içerisinde hegemonya ya Savaşı sonrası dönemi andıran kırılma noktasına dönüştü. diyeceksek hegemonya, rıza kültürü diyeceksek rıza kültürü, adına koşullar yaşıyor. 20. yüzyılın ilk başında büyük devrimci hareketler Buradan baktığımızda, aslında 21. ne diyeceksek diyelim, bunun hem yaşadı dünya. Bu büyük devrimci yüzyılın dünyası, büyük ölçü- emekçi sınıfların üzerinde, hem de hareketler içerisinde Meksika’dan de hem radikal sağın, hem de orta-alt sınıflar diyebileceğimiz Ekim Devrimi’ne kadar uzanan bir devrimci-emekçi güçlerin birlikte sınıfların üzerinde bir etkisi oldu ve dalga vardı ve bu dalga aslında yükseldiği bir döneme karşılık ge- bu, öyle ya da böyle bir pasif- devrimci güçlere büyük bir öz- liyor. Yani aslında bir yanıyla umut leşme, içe dönme, içe kapanma, güven kazandırmıştı. Bu özgüven var, gelişmeler var ki hocam biraz kendine dikey mobilizasyon yön- üzerinden, hegemonik olan siya- önce detaylı bir şekilde aktardı; temleri içerisinde politik alan açma setin büyük ölçüde devrimciler, bir yandan da, Avrupa dahil olmak girişimiyle sonuçlandı ve burada, emekçiler tarafından evrilebilece- üzere, Amerika Birleşik Devlet- rıza üretebildiği kadar burjuva ğine dair bir umut ve strateji vardı. leri’nden Ortadoğu coğrafyasına devleti ve onunla işbirliği yapan Bu umut ve strateji, maalesef, kadar, adına ne dersek artık, gerici, güçler, bildiğimiz anlamda şiddet Birinci Dünya Savaşı sonrasında şoven, faşist örgütlenmelerin ciddi uygulamalarının dışındaydı. hızlı bir şekilde sönümlendi. Bu sö- bir yükselişi söz konusu. Türkiye bu konuda biraz istisnai bir nümlenme, Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden dönemde, Almanya Bu fotoğraftan bize düşen bir pay örnek. 90’lar, Türkiye'de şiddetin başta olmak üzere devrimci güç- var, sonunda oraya gelmeye çalı- çok yüksek olduğu, özellikle devlet şiddetinin ve taşeronlaştırılmış 32 şiddetin çok yüksek olduğu bir larına karşı geliştirmeye çalıştıkları orta-alt sınıflar için oldukça ya- zaman dilimi. O da aslında Türki- devrimci cevap verme yöntemi, bu bancı karşıtı ya da şoven eğilim- ye'nin 80’li yıllarda değil de, 90’lı teknokrat vesayetini kırmak üzeri- lerin hızlanmasını, yükselmesini yıllarda bu yeni sisteme adapte ne. Bu ne kadar başarılı olur ya da beraberinde getirdi. Dolayısıyla, olmasının sonuçları içerisinde olmaz, onu göreceğiz. aslında post-endüstriyel toplumların hemen hemen tümünü kuşatan düşünülebilir elbette. Diğer taraftan, orta sınıflar olarak bir yabancı karşıtlığı ve göçmen Neoliberalizmin Çöküş Dönemi ve tanımlanan, oldukça amorf ve karşıtlığıyla karşı karşıyayız. Bu Radikal Sağ Reaksiyonlar devrimci mücadele düşünüldüğün- yabancı karşıtlığı, aynı zamanda Buradan baktığımızda, aslında son de ancak belirli koşullarda stratejik bu ülkelerdeki radikal sağ unsurları on yıl, ağırlıklı olarak neoliberaliz- müttefik olabilecek, ama varlığı güçlendiriyor ve bu radikal sağ min yarattığı rıza devşirme siste- doğrudan mücadelenin içerisinde unsurlar hızlıca seküler siyasetten minin ve kurmaya çalıştığı sisteme verili kabul edilemeyecek kitlelerin uzaklaşarak, daha fundemantalist entegrasyon mekanizmalarının içerisinde bir değişim ve dönüşüm bir yere doğru savruluyorlar. çöktüğü bir zaman dilimine denk var. Bu dönüşüm ve değişimin bir düşüyor. O yüzden de, Avrupa kısmı, prekaryalaşma diyebilece- Diğer taraftan, aslında ikna kapa- başta olmak üzere, ama onunla ğimiz, yersizleşme yurtsuzlaşma, sitesini kaybettiği için devletler, kalmayan, aynı zamanda Ortado- güvencesizleşmeyle beraber 1990’ların sonlarından itibaren bi- ğu’ya ve Latin Amerika'ya uzanan devam eden bir süreç. Bu sürecin zim tanıklık ettiğimiz bir süreç çok bir yeni devrimci-sol bir yükseliş içerisinde üniversite öğrencileri de daha hızlı bir ivme kazandı. Bunun var. Bildiğimiz anlamda burjuva var, post-Fordist üretim biçimle- en net örneği, kolluk kuvvetlerinin, devleti ve onun etrafında örgütlen- rinde çekirdek halkanın dışındaki iç güvenlik birimlerinin ordulaşma- miş güçlerin bu yükselişle, yeni bir halkalarda olan ve esnek üretim sı. Daha net ifade edecek olursak, rıza kültürü üreterek baş etmesi ve esnek hizmet vermek zorunda polislerin ordulaşması. Biz bunun çok mümkün olmadığından, buna olan yersizleşmiş yurtsuzlaşmış, aslında Soğuk Savaş sonrasında paralel olarak, aynı zamanda hızla ama eğitim görmüş kitleler var; nasıl adım adım gerçekleştiğine güçlenen bir radikal sağla karşı öğrenciler var, beyaz yakalılar var. şahit olmuştuk; ama 99 Seattle eylemleri bu konuda önemli karşıyayız. Fakat onların tepkilerini de stan- kırılma noktalarından biriydi. Yani Fotoğrafı çektiğimizde şunları dartlaştırmak kolay değil. Çünkü direniş kendini daha yeni yöntem- söylemek mümkün: Özellikle ka- aynı zamanda post-endüstriyel lerle, daha yaratıcı yöntemlerle ve pitalistleşmiş ve post-endüstriyel toplumlarda başka bir süreçle karşı daha büyük kitlelerle örgütlemeye toplumlar, aynı zamanda endüst- karşıyayız. Özellikle post-endüst- başladığı andan itibaren, devletler rileşmede ikinci dalgada olan riyel toplumlar diyebileceğimiz buna kolluk kuvvetlerinin ordulaş- toplumlar açısından baktığımızda, toplumlar, hizmet sektörünü hızla masıyla cevap verdiler. birkaç temel gösterge var. Bu gös- etnikleştiriyorlar. Bu, şu demek: tergelerden bir tanesi şu: Hızlıca, Aslında bir yandan göçmen poli- aslında liberallerin, ağırlıklı olarak tikalarına koşut olarak neoliberallerin verdiği reçete, yani devam eden bir süreç ekonomik alan ile siyasal alanın içerisinde, göçmen birbirinden ayrılması ve bu ayrılma ağırlıklı nüfusu hizmet sürecinin akabinde siyasal talep- sektörlerinde, o toplu- lerin ekonomik taleplerle beraber mun “asli unsurlarının” yürütülmesinin önünün kapanması yapmak istemedikleri arzusu teknokrat yönetimlerle alanlarda, hizmet sek- büyük ölçüde gerçekleşti. Yani törlerinde kullanıyorlar siyasetin üzerinde bir “vesayet” ve birçok sektör bu varsa, o, teknokratların vesayeti ve açıdan etnikleştirilmiş bugün Syriza’nın, Podemos’un ya sektörler haline dönüş- da başka örgütlenmelerin kırmaya tü. Bu, aslında daha çalıştığı şey. Kemer sıkma politika- önce bu işleri yapan Bugün bu konuda iki gelişme 33 var. Bu gelişmelerden biri, yasal süreçlere ilişkin gelişmeler. Türkiye'de- sol muhalif direniş hareketleri var. ki İç Güvenlik Paketi'ne benzer paketler, özellikle devrimci güçlerin Oldukça parçalı ve reaksiyonerler. hız kazandığı, toplumsal hareketlerin yükseldiği bütün alanlarda hızla Ama aynı zamanda buralarda, uygulamaya geçiriliyor. Son bir ay içerisinde İspanya’ya bakmak yeterli; bildiğiniz gibi, hızla güçlenen ve İspanya’da Kamu Güvenliği Paketi çerçevesinde yaptıkları şeyler, yine siyasal alanı da tümden tanzim Ceza Kanunu'nda son bir yılda yaptıkları değişiklikler. Bu, bir yandan etme gücüne kavuşmuş sağ burjuva devletinin bildiğimiz yasal-yapısal süreçleri işleterek direnişlere örgütlenmeler var. Doğu Avru- cevap verme yöntemlerinden biri. Ama burada şöyle bir farklılık var: pa’ya baktığımızda, Podemos’tan Artık, baskı yöntemleri, devletin meşru şiddet tekeli olması sıfatıyla ya da Syriza’dan farkı şu: Doğu yürümüyor. Artık, devlet, şiddet uygulama yöntemlerini taşeronlaştırdı. Avrupa’nın kolektif belleğinde Bundan da şunu kastediyorum: Eskiden yasal mevzuat içerisinde faaliyet sağ baskıcı yönetimlere direnme göstermeyen, ama devletin şiddet uygulaması gerektiğinde başvurduğu pratikleri var. Ama bu direnme stepneler, taşeron örgütler artık bir şekilde sistemin içerisinde ve devletin pratiklerinin önemli bir kısmı, yönetişim sisteminin içinde bunlara birer pay veriliyor. Dolayısıyla, aslında Soğuk Savaş sonrasında ağırlıklı radikal sağ örgütler ve radikal sağ örgütlerin şiddetiyle sınırlı olmayan; olarak din üzerinden, liberal bir onların ötesinde, devletin farklı şiddet araçlarını, kanun tanımayan -ki o dindarlık üzerinden sivil toplumcu- kanunların da ne halde olduğunu zaten biliyoruz- bir yöntem uyguladığı- luğa “evrilmiş” durumdaydı. Bugün nı görüyoruz. Dolayısıyla, ikna gücünü kaybettikçe şiddete savrulan, daha şöyle bir şans var: Bir şekilde doğrusu devlet şiddetini kılcallaştıran, aynı zamanda taşeronlaştıran bir ruhu elinden alınmış bu direniş “yeni” devlet aygıtıyla karşı karşıyayız. hareketlerinin yeniden seküler bir temelde kendini gösterme şansı Bir yandan toplumsal tabandaki bütün bu ayrışmaların ve aslında sınıfsal var. Fakat o kadar reaksiyoner ve mücadelenin yerine ikame edilmeye çalışılan diğer fay hatlarının; yerlilik, o kadar parçalı ki… Macaristan’da yabancılık, Hıristiyanlık, radikal İslam vesaire gibi farklı mücadele ya da olduğu gibi. (Biliyorsunuz, orada çatışma alanlarının bu denli siyasetin merkezi haline getirilmesi, tam da da bir başka Erdoğan var.) Oradaki buradan, bu devletin yeni mücadele biçiminin bir türü olarak karşımıza pratiklere baktığımızda, enter- çıkıyor. nasyonal mücadeleyle eklemlenemediği için, bizim ajandamızın Radikal Sağ ve Devrimci Güçler Coğrafyası ve gündemimizin dışında. Aynı Aslında Hayri Hoca çok büyük bir çerçeve çizdi bize. O çerçevede genel- zamanda yine bu coğrafyalarda likle de direniş pratiklerinin olumlu örneklerini bize anlattı. Birkaç ek yap- hiç de azımsanmayacak ölçüde mak mümkün. Mesela, Doğu Avrupa. Doğu Avrupa, çok konuştuğumuz paramiliter sağcı güçler faaliyet bir örnek değil. Özellikle Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan. Bura- gösteriyorlar. larda yaklaşık 3-5 yıldır kendini daha fazla gösteren toplumsal hareketler, Gördüğünüz gibi, buradan, benim çizdiğim yerden tatsız bir tablo çıkıyor. Daha çok faşist sağ güçlerin devrimci sol güçlere karşı mevzi kazandığı; daha doğrusu, devletin bu yeni rolü ve bu yeni rolü üzerinden eklemlenen üretim ilişkileri, sermaye ile emekçiler arasındaki bütün bu yenilenmiş ya da yeniden üretilmiş sistem içerisinde sağ güçlerin yükselişi, asılnda kamusal alanı bastırıcı, ortak olan, müşterek olan neyse onu savunmayı zorlaştırıcı bir yere doğru hızla ilerliyor. Teğellenen Direnişler ve Türki34 ye’nin Özgünlükleri yöntemlerle, aynı yöntemleri kulla- bir faşizm yaşıyoruz. Katmanlı fa- Türkiye ölçeğindeki durum ile narak ya da aynı dinamizmi arkası- şizmden kastım da şu: Toplumdaki dünyadaki farklı direniş örgüt- na alarak ve aynı siyasal kampan- farklı grupların, iktidarın yönetme lenmelerini birbirine teğelleyip, yayı yürüterek başarılı olabilir ve biçimine katıldığı, eklemlendiği ve bunları enternasyonalist bir bu başarılı olma, Türkiye'nin hızla onun içinden, onun dilinden ko- mücadele içerisinde düşünürken, savrulduğu sağcı-gerici yerden, nuştuğu bir biçim bu, bir yönetim neleri aynı analiz çerçevesi içinden, Türkiye'yi daha demokrat, daha biçimi ve bu yönetim biçimi, bu neleri de onun dışından düşünmek devrimci bir yere doğru yönelte- söylediğim anlamıyla muhafazakâr gerektiğine dair galiba birkaç şerh bilir.” Sol muhalefetin içerisinde eli otoriteryanizmden daha başka bir düşmek lazım. Çünkü genel eğilim kalem tutan birçok insanın söyle- şey. Neden? Çünkü aynı zamanda şu; Türkiye'deki sol muhalefetin bir diği şey bu. Dolayısıyla, HDP kısmı için de: “Podemos bir şeyi desteğini başardı. Son yerel seçimlere bak- falan da tığımızda, Madrid’de, Barselona’da buralarda elde ettiği mevziler var. İspanya aramak genelini düşününce, küçümsen- lazım diye meyecek başarılar bunlar. Syriza düşünüyo- hemen burada. Dolayısıyla, Pode- rum. mos, Syriza varsa, Türkiye'de de benzer bir dinamik, bu şekilde, bu Elbette Biz, kat manlı bir faşizm yaşıyoruz. Kat manlı faşizmden kastım da şu: Toplumdaki farklı grupların, ikt idarın yönet me biçimine katıldığı, eklemlendiği ve onun içinden, onun dilinden konuşt uğu bir biçim bu, bir yönet im biçimi ve bu yönet im biçimi, bu söylediğim anlamıyla muhafazakâr otoriteryanizmden daha başka bir şey. devletleşmiş bir partiden, devletleşmiş bir partinin araçlarından, bu araçlarına eklemlenen yeni klientalist ağlardan bahsediyoruz. Buradan baktığımızda, aslında çok temel iki fark var, dünyadaki diğer direniş biçimlerinin karşı karşıya olduğu şeyden farklı olarak. Bunlardan bir tanesi, Türkiye'deki faşist sokak güçlerinin aslında son 10-15 yılda yaşadığı dönüşüm ve değişim. Biz, eskiden, öğrencilik yıllarımız dahil olmak üzere, bilir- bu mücadeleler, enternasyonal bir mücadelenin, önemli bir mü- dik faşist kim karşımızda. Bugün mücadelenin bir parçası. Elbet- cadelenin kendi iç dinamiklerini aslında başka bir şeyle karşı karşı- te İspanya’da olan, Hollanda’da gözden kaçırmış oluyoruz gibi yayız. Sokak güçleri ya da sokağa öğrencilerin yaptığı, İskoçya’daki geliyor bana. çıkmaya hazır ya da sokakta olan Ulusal Parti'nin başarısı, sistemde devrimci güçlere saldırma ihtimali gedikler oluşturan önemli başarılar Türkiye'nin genel haritası uzunca olan güçler katmanlaştı ve bu ve hiçbir şekilde küçümsenmemesi bir süre şey tartışmasındaydı; bir katmanlaşmış güçler üzerindeki gerekir. Fakat bütün bu mücade- muhafazakâr otoriteryanizm. “Er- şemsiye de bildiğimiz şemsiyenin lelerin yanı sıra, her ülkenin kendi doğan, bir neopatrimonyal özne çok daha ötesine geçti. Yani devlet iç dinamikleri ve kendi iç dinamik- ve onun üzerinden bir otoriter zaten bu işi böyle yapıyordu; ama lerinde savruldukları yerler var. muhafazakârlık var.” Evet, bu açık; devlet ne zaman artık bu işi aynı Bunları bir kenara koyduğumuzda çok otoriter bir muhafazakârlık zamanda resmi taşeronlarla yürüt- ve oradaki metotları aynen buraya var. Ama bir yanıyla daha başka meye başladı, illegal taşeronların uygulamaya kalktığımızda, aslında bir şey var aslında: Biz, katmanlı hareket alanları da epey genişledi. 35 Dolayısıyla, rızanın üretilemediği rüzgârın içerisine almış durumda; ği üzerine bizden sonra arkadaşlar yerlerde, yani Türkiye'de devrimci onları standartlaştırarak, onları konuşacaklar, o yüzden onlardan güçlerin Haziran Direnişleri gibi ehlileştirerek. Dolayısıyla, bırakın rol çalmayayım. Ama şöyle bir tekrar bir başkaldırış yaşadığı za- ateistleri, bırakın hâlâ bir şekilde durumla karşı karşıyayız: Sol, sos- man diliminde karşımızda bulaca- Türkiye'deki Anadolu kültürünün yalist veya -haydi muhalif diyeyim, ğımız şey sadece ordulaşmış polis inanç gruplarını yaşatmaya çalı- daha geniş bir tanımla-muhalifler değil. Bir defa, bu gerçeğin altını şanları; kendisi örgütlü, ama Orto- açısından iki tane temel eğilim var. çizmek lazım ve bundan sonra bu doks İslam’ın dışında olan gruplar gerçeklikle yaşıyor olduğumuzu bile hızlı bir asimilasyon süreciyle Biri, Haziran nostaljisi yapmak. karşı karşıya. Bu Haziran nostaljisi yapmanın da asimilasyon süre- anlamı şu: Yani anı dondurmak, o cinin de katmanlı anda yaşanılmış olanın içerisinden olduğunun altını güzel enstantaneleri çıkarmak, çizmek lazım. “Aa, nasıl başarmıştık, ne güzel şeyler yapmıştık” demek; ama onu “Bütün bu tehlike- yaparken, aslında bir daha gerçek- lerle birlikte yaşa- leşme “ihtimalini” imkansızlaştır- dığımız şeyin karşı- mak, onu o ana hapsetmek, o anı lığında ne var?” da kutsamak. Dolayısıyla, oradan diye sorarsanız; ders çıkarmak ya da yol bulmak ya burada, hepimizin da onun içinden konuşmak yerine, bildiği birkaç şeyi var olan bir şeyi buzdolabında bir söylemek ihtiyacı yere ya da derin dondurucuda bir hissediyorum. yere koymak. Birincisi, mevcut düşünerek, önlemleri de buradan olan rıza kültürü; yani AKP’nin Diğeri, mevcut bütün direniş hare- almak lazım. özellikle 2003-2007 arasında ketlerinden birer Haziran çıkarma- güçlü olan, 2007-2010’da da bir ya çalışmak. “Acaba Renault’dan İkincisi, dünyadaki farklı pratiklerin şekilde sürdürmeyi becerdiği rıza Haziran çıkar mı, PETKİM’den yanı sıra, Türkiye'de, benim Sünni- kültürü bugün artık yok. Üstüne Haziran çıkar mı?” diye düşünmek. fikasyon ya da aşırı Sünnileştirme üstlük, AKP’nin sözü de yok; yani Bu da, tahmin edebileceğimiz gibi, dediğim bir durumla karşı karşıya- kitlelere verecek, Üçüncü Köprü- Haziran’ın kendi dinamikleriyle ya yız. Bu, AKP ile olmadı; ama AKP den, Adıyaman’da İstanbul’daki da çeşitliliğiyle ya da katmanlılı- ile çok derinleşti. Bu coğrafya 19. Üçüncü Havaalanının ya da Tüp ğıyla ölçülebilecek, anlaşılabilecek yüzyılın son çeyreğinden itibaren Geçidin reklamını yapmak dışında bir şey değil. hızlıca Sünnileşiyor. Son 15 yıldır, bir sözü de yok. Sözünün olmadığı bu, bir yandan devlet aygıtlarıyla, yerde, tahmin edebileceğimiz gibi, Bir yandan da Haziran’da olmayıp bir yandan devletle bütünleşmiş ya bütün bu genel anlatı ve insanların ya da az olup, Haziran’dan nema- da devletle iş yapan STK’lar aracı- kendilerini anlamlandırma biçim- lanmak gibi bir durum var. Bütün lığıyla, öte yandan da aslında buna lerine müdahale ediyor, hatırlama bu denklemi bozacak ya da bütün inanışları gereği karşı duran ya da biçimlerine müdahale ediyor. bu denklemin dışında, bizim, bir karşı durması beklenen örgütlen- Muhtemelen, bugün en önemli şekilde dilim döndüğünce anlat- melerin bazıları aracılığıyla devam gösterilerinden birini yapacaklar, maya çalıştığım tehlikelere karşı ediyor. Fetih Gösterisi adı altında. Aynı za- yeni bir pozisyona geçebilecek manda bütün bu sürecin içerisinde hem kavramsal araçlara, hem bir Bunun ne kadar ciddi bir tehlike de insanların mücadele biçimlerini dile, hem de üstüne üstlük var olan olduğunun hepimiz farkındayız. verili kimlikleri üzerinden yapmaya örgütlenme tabanını bir şekilde Fakat Türkiye'de öyle bir durum- indirgiyorlar. derinleştirmeye ihtiyacımız var. karşı direnebilecek en güçlü inanç Haziran Direnişleri ve Haziran Burada benim tehdit olarak altını odaklarını, inanç gruplarını bile bu Direnişlerinin nasıl değerlendirildi- çizmeye çalıştığım şey; yani aşırı daki Sünnileştirme pratikleri, buna 36 bir mezhepçi, Sünnileştirilmiş bir leşme sürecinin bütün arızaları, tekleştirme, homojenleştirme yüzünden, politika ve buna karşı tepkileri sol, yurttaşlık kavramını ya da vatandaşlık kavramını arkaik, çeşitli baskıları sosyalist, devrimci bir yerden değil görmezden getiren bir şey gibi algılamaya başladık. Hâlbuki, yurttaşlık, de, yine bu dilin içerisinden konu- kazanılmış bir kimliktir ve ona bir sıfat verdiğiniz zaman, devletin biçim- şan bir yerden vermeye çalışan bir lemiş olduğu şekilden başka bir mücadele hattı açabilir. Yani bir devrimci iktidar ve o iktidara eklemlenmiş, yurttaşlık tanımı yapılabilir mi, yeni bir devrimci yurttaşlık tanımı yapıla- ama ona aynı zamanda muhalif bilir mi üzerine konuşmakta fayda olduğunu düşünüyorum. görünen liberal bir distorsiyon, liberal bir göz yummayla karşı Üstüne üstlük, bütün bu tartışmaların içinde Haziranca konuşmayı karşıyayız. Öte yandan, sürecin sürdürebilmek adına, galiba en iyi yaptığımız şeye geri dönmek gerek- kırılmaları esnasında mevcut 13 yıl- tiğini düşünüyorum; yani somut taleplerde bulunmak, somut hedefler lık birikime eklemlenebilecek yeni göstermek ve somut talepler ve hedefler için örgütlenmek ve eyleme faşist kıtalarla karşı karşıyayız. geçmek. O yüzden, aslında laik eğitim için yapılmış boykot çok önemli bir işti. Haziran’ın kendi pratiklerinin ve örgütlülüğünün ötesine geçti. Bu da Burada galiba bir şeyin altını aslında tam da bahsettiğimiz şeyden kaynaklanıyordu galiba; yani bu ağır çizmemiz lazım. Radikal demokrasi Sünnileştirme, ağır mezhepçilik ve ona eşlik eden otoriteryanizm vesaire tartışmalarıyla da ilgili bir şey bu. ve bunun karşısında mağdur olanların sayısının çeşitliliği. Yani buradan Şöyle diyorlar: “Feministler, ekolo- mağdur olanlar sadece Aleviler değildi; aynı zamanda okumuş orta jistler, LGBTİ, kadınlar, çocuklar ve sınıfların, ama laik eğitim isteyen çocuklarıydı, aileleriydi; aynı zamanda sosyalistler…” bütün bu mezhepçiliğin ürettiği şeyin bir yandan yeni bir üretim biçimi için rıza kültürü olduğunu fark eden sosyalistlerdi, ama aynı zamanda Solda Olmak Kimliğe İndirgene- buna hayat tarzı nedeniyle karşı çıkanlardı falan. Orada bir çeşitlilik var mez ve o çeşitlilik bugün anlaşıldığı anlamıyla radikal demokrasi çeşitliliğinden Burada şöyle bir hatayla karşı kar- başka bir çeşitlilik. Çünkü somut talepler var; bu somut talepler doğrudan şıyayız galiba: Sosyalist olmak ya tanınma taleplerinin ötesine geçmiş talepler, siyasal alanda söz söyleyen da solda olmak bir kimlik meselesi ve siyasal alanı dönüştürme kapasitesine sahip olan talepler ve tam da değil. Biz, annemizin karnından Haziran Direnişlerindeki çokluğu… Eğer orada bir çokluk varsa, o çokluk sosyalist olarak doğmuyoruz. böyle bir çokluktu işte; yani farklı nedenlerden aynı hedefte birleşebil- Bu, kazanılan bir kimlik, uğru- mekti. Dolayısıyla, bu hedefleri birleştirebilecek pratikleri süreğen hale na mücadele verilen bir kimlik. getirmek, bunları süreğen hale getirebilmek için de hızlıca farklı alanlarda Dolayısıyla, kimliğinin ya da verili somut hedefler ve somut taleplerle çıkmak önemli diye düşünüyorum. olan kimliğinin üzerinden farkındalık yaratıp, buradan politik hat Bir süredir şöyle bir tartışma yürüyor: Bu tartışma, belki siz de takip açmak ile bunların aynı torbanın ediyorsunuzdur, temsili demokrasi ile tabandan demokrasi, doğrudan de- bir parçası olduğunu düşünmek ya mokrasi meselesi tartışması. Haziran Hareketi'nin aslında temsili demok- da böyleymiş gibi lanse etmek, bir rasiye yüzünü dönmeyerek önemli bir hata yaptığını ve aslında bu müca- mücadele biçimi ya da bir siyasi delenin her iki hatta birden yürütülmesi gerektiğini söyleyen bir tartışma strateji biçimi olamaz. Dolayısıy- var. Bu tartışmanın içerisinde elbette azımsanmayacak doğruluk payları la, mücadele ederek kazanılmış var. Ancak, temsili demokrasi ve temsili demokrasinin biçimlerinin, temsili kimlikler üzerinden nasıl bir siyaset demokrasi uğrunda yapılan mücadelenin Türkiye'yi 7 Haziran'a nasıl yapabiliriz, onu konuşmak lazım. kilitlediğinin farkındayız. AKP’yi geriletmenin yolunun seçimlerle hiç ilgisi Haziran’da tecrübe ederek kazan- olmadığını iddia etmiyorum. Ama politik tartışmayı, politik tartışmanın dığımız ve bir şekilde bu sürecin dinamizmini, bütün bunların üzerine Haziran Direnişlerinin dinamizmini içerisinde doğrudan ya da dolaylı 7 Haziran'a endekslemek ya da 7 Haziran'a endekslenmediği takdirde olarak katılmış öznelerin kendi muhalif olma karakterini kaybedeceğini söylemenin sadece bir insafsızlık kazanılmış kimlikleriyle orada var değil, bir kötü niyet olduğunu düşünüyorum. Burada bir kötü niyet var olmalarını sağlayan bir siyaset na- ve bu kötü niyetin, tam da bundan sonraki süreç içerisinde örgütlenme sıl örgütleriz, onu konuşmak lazım. biçimlerimize, söz söyleme biçimlerimize dair, nereye savrulmamamız gerektiğine dair boynumuza asmamız gereken bir madalyon olduğu Birkaç nokta var galiba burada. kanısındayım. Birincisi, ulus-devlet, ulus-devlet37 Pe spaye Tuluatçılık ve Doğaçlama Devrimcilik Melih Pekdemir Mevzuu malum; Gezi Hareketi'nin bitti derken, şu toplumda dalga laştırılır oldu. Haziran'ın yedinci ikinci yıldönümünde, bizim Birleşik dalga Haziranlaşmaların olduğu- gününü şu ülkede yaşayacağız, ne Haziran Hareketi'nin durumu. na tanık olduk. “Haziran bir daha olup bittiğini göreceğiz; ama daha Yani en azından Gamze’yle benim olmaz” denildiği anda, Berkin’i- sonraki gelişmelerle bu ülkede ne açımdan konu bu. Daha önceki mizin cenazesine 1.5 milyon kişi yapılacaksa yapılacak. konular doğrudan bu eksende de- katıldı. “Artık bu öyle spontane bir ğildi kuşkusuz, ama Gamze’yle ben eylemdi” denildiği anda, bu öyle Doğaçlama Devrimcilik yan yana oturunca bunu konuşa- bir duyguydu ki, Özgecan kızımızı Şurası bir gerçek: Birleşik Haziran cağız. katlettiklerinde, aynı heyecanla, Hareketi hakikaten can havliy- aynı öfkeyle Türkiye'de milyonların le oluşturulmuş bir topluluktu. tepkisini gördük. Canımız için, yani hayati sorunlara Elde var bir; Haziran 2013 bir daha aynen tekrarlanmayacak. çözüm bulmak iddiasıyla ortaya Elde var iki; ama Haziran geçici Mersin’de yolda gidiyorum, bir lise konulmuştu. Hayati sorunlar diyor- bir olay, geçici bir olgu değildi ki dağılmış; kız çocukları, yüzlerce sak eğer, hayatın her alanındaki Türkiye'de. Elde var üç; hep “Gezi, kız çocuğu “Özgecan” deyip deyip sorunlara dokunmak, hayatın her Gezi” diye başlıyoruz lafa ve bütün alkış tutarak yarım saat yürüdüler alanıyla temas kurabilen bir kabili- modeller Gezi etrafında kuruluyor. yollarda. yet sayesinde gerçekleştirilir. Haziran ayı boyunca Gezi ve Gazi Son metal direnişi olayı… Evet, her Kendi adıma şunu söyleyeyim: Tür- iç içeydi. Sadece GTA’ları hayata olaydan bir Gezi çıkarmayalım, kiye sosyalist hareketinin tarihinde, tedavül ettiren genç çocukların ama Türkiye'deki bu toplumsal 80 öncesinde bütün tartışmalar değil; Gazi’deki, gecekondudaki, patlamaları Gezi’nin bize öğrettik- hakikaten önce teorik, felsefi Tuzluçayır’daki, Okmeydanı’nda- leri ışığında ele aldığımız zaman boyutlarıyla tartışılırdı; yani bizim ki ve giderek Anadolu’nun dört ayakta kalabileceğiz. Bu sözüme için, objektif koşulları, sübjektif bir yanındaki halk kesimlerinin tekrar dönmek üzere bir mim koşulları konuşmak çok önemliydi. katıldığı bir halk hareketiyle karşı koyuyorum. En önemli konulardan birisi deter- Unuttuğumuz bir husus var; o karşıyaydık. Yani “Haziran bitti- 38 minizm ve volontarizm konusuydu. bitmedi, bir daha olur- olmaz” Birleşik Haziran Hareketi'yle Hazi- Bu konularda iki çift laf etmeyen, tespitinin ötesinde, Haziran tam ran'ın yedinci günü sürekli karşı- pratik konusunda da konuşamazdı. Geldiğimiz noktada, volontarizm deyince kuşkusuz aklımıza devrimci geliyor, iradi müdahale geliyor; ama çağımızın da bir gereği olarak ve 2013 Haziran'ını yaşamış insanlar da olarak bir gerçekle karşı karşıyayız. “Spontane bir hareket, kendiliğinden bir patlama olduğu zaman ne yapacağız? Hemen buna uygun bir örgüt mü kuracağız, buna nasıl müdahale edeceğiz, bununla bizim ilişkimiz nasıl olacak?” gibi bir dizi soruyla karşı karşıyayız. Ben bir süredir bu soruya kendimce şöyle yanıt bulmaya çalıştım. 2013 Haziran'ı hakikaten Türkiye’de eğer bir kaos dönemine giriliyorsa, elimizde hakikaten yeterli örgütlenmemiz yoksa, hareket imkanlarımız da yoksa bu, bizim sorumluluktan kaçmamız için ya da “Ne yapalım, elimizde çare yok” dememiz için bir mazeret değil. Tam tersine, doğaçlama bir tarzla, hani caz müziğindeki bir tarzla, o doğaçlamayla, o yaratıcılıkla karşı karşıya kaldığımız gerçeği var. Çünkü öbür tarafta -doğaçlamanın öbür adı t uluatçılıktır- pespaye t uluatçılar bütün toplumu pişkin insanlar haline get iriyorlar, ar tık kendilerinden t iksineceğimiz bir noktaya taşıyorlar. kendilerinden tiksineceğimiz bir noktaya taşıyorlar. Konuşmamın başlangıcında bir mim koymuştum; oradan devam edeyim. Benzer hadiseleri ya da benzer ikilemleri gençliğimizde biz de yaşadık. Hep verdiğim bir örnek vardır; Devrimci Gençlik dergisinin 7. sayısı, Türkiye'deki devrimci hareketin gelişimindeki tarihsel momentlerden birisidir. Orada şöyle söyleniyordu: “Biz, faşist saldırılar karşısında sabit bir hedef haline geldik.” Bundan kastedilen şuydu: “Devrimci çocuklarız. Okullarımıza gidiyoruz, okumak istiyoruz, faaliyetlerimizi yapıyoruz ve diğer genç arkadaşlarımız da bizimle beraber oluyor. Ne oluyor? Bir taksi yaklaşıyor, arabadan faşistler spontane bir patlamaydı, kendiliğinden bir patlamaydı, kendiliğinden bir iniyor, tarıyorlar, bir arkadaşımız patlamaya iradi müdahale, devrimci tarzda volontarist bir müdahale söz ölüyor, üç arkadaşımız ölüyor, ce- konusu; ama hayat her zaman da kitaptaki gibi olmuyor. O zaman, bunun naze töreni yapıyoruz, cenazemize karşısında doğaçlama yapmasını bilen bir devrimcilik tarzına ihtiyacımız faşistler saldırıyor, iki arkadaşımız var; yani acil durumlara acil çözümler getirebilen bir tarza ihtiyacımız daha ölüyor.” Böyle bir fasit daire var. Ki, şu halkın evlatları olarak bunu hayatımızın her alanında yaparız. içine girmişiz. Devrimcilik, sabit bir Tornavida bulamadığımız zaman bıçağın kenarıyla vidayı açarız ya da hedef olmaktan kendini kurtar- arabamız bozulduğunda yedek parça bulamadığımız zaman, bir kabloyla, maktır. Aktif mücadeleyi ve aktif bir kayışla motoru tamir ederiz. savunmayı öğrendik, onlara hedef olmayacak yerlere gittik, mahalle- Türkiye'de eğer bir kaos dönemine giriliyorsa, elimizde hakikaten yeterli lere gittik, işyerlerine gittik. örgütlenmemiz yoksa, hareket imkanlarımız da yoksa, bu, bizim sorumluluktan kaçmamız için ya da “Ne yapalım, elimizde çare yok” dememiz için Lafı uzatmadan, o tarihsellik bakı- bir mazeret değil. Tam tersine, doğaçlama bir tarzla, hani caz müziğin- mından buradan çıkarabileceğimiz deki bir tarzla, o doğaçlamayla, o yaratıcılıkla karşı karşıya kaldığımız birkaç tane önemli ders var. Birin- gerçeği var. Çünkü öbür tarafta -doğaçlamanın öbür adı tuluatçılıktır- cisi şudur: O mahallelerden bizi pespaye tuluatçılar bütün toplumu pişkin insanlar haline getiriyorlar, artık 39 çağırdıkları zaman, hiçbir zaman gidip de, “Tamam, biz sizin silahşoru- senaryo olacak ya da bir gri senar- nuzuz, faşistler saldırdığında biz sizi savunacağız” demedik. Dev-Genç’li yo olacak. Eğer ikilem varsa, kara olarak gittiğimizde, o mahallelere faşistler saldırdığı zaman, “Yok, onlar senaryoyla gri senaryo arasındadır. bize saldırmıyor, onlar size saldırıyor, onlar sizin canınıza kastediyor. Siz Kara senaryoda, Birleşik Hazi- direnmek istiyorsanız biz varız. Siz onlara karşı kendinizi savunacaksanız, ran Hareketi'ne yine çok büyük o savunma içinde varız.” Direniş Komiteleri dediğimiz gerçekliğimiz böyle görevler düşecek. Birleşik Haziran ortaya çıktı. Hareketi diyoruz; bir halk hareketi olarak, farklı toplumsal muhalif Evet, oturduğumuz yerden, bir metal direnişinden tekrar bir Gezi isyanı güçlerin birlikteliğini kastediyo- beklemeyelim, ummayalım. Böyle bir şey olmaz. Ama biz Hazirancılar ruz. Birleşik derken kastettiğimiz ikinci bir özelliğimizi de aklımızda tutmalıyız; dayanışma ve direnme, bunların birleşik tarzını oluşturabilmeliyiz. Kara senaryoda elbette direniş faktörü ortaya çıkacak. Size oturup da burada direniş biçimleri konusunda ajitasyon çekecek durumda değilim. Direniş öyle bir konudur ki, artık o gündeme geldiğinde söylenmez, yapılır. İster can havliyle yaparsın, ister doğaçlama tarzıyla yaparsın. Onun için, hukuki sakıncalarından filan değil; çünkü o günlerde zaten direnmek isteyenler ayakta kalır, sokakta olur ve onlarla beraber oluruz. olarak -dün metaldi, yarın mutlaka başka bir patlama olur- oralarda Gri senaryo dediğimiz zaman, yani olmalıyız, onlarla beraber olmalıyız, onların tepkisinde doğaçlama tarz- “Bu adamlar şöyle ya da böyle larımızda yer almayı bilmeliyiz. Hayatın bizden beklediği budur ve bizim oldu, burunları sürtüldü, iktidardan hayata verebileceklerimiz bunlardır. Çünkü toplumdaki gelinen noktada gittiler, filancayla feşmekan arasın- -eskiden de kısmen böyleydi- şudur: Hiçbir zaman, “Haziran isyanının da koalisyon kuruldu” dediğimiz ruhuna uygun Birleşik Haziran Hareketi kurduk, meclislerimiz de var. İn- bir noktada, bu sefer, o direniş ve sanlar gelsin, meclislerimize katılsın. Oh, ne güzel. Tartışalım, kararlarımızı dayanışma özelliğimizdeki daya- verelim, çözümlerimizi bulalım. Bak, ne güzel meclislerimiz var. Metal nışma yanımız ortaya çıkacaktır. işçileri de gelsin, PEKTİM işçileri de gelsin” gibi bir hayat yok. Gelmezler. Çünkü biliyoruz ki, bu toplumda Biz, onların gelmesini beklemeden, onların olduğu yere gidip, onların faşizm seçimle gelmedi, faşizm bulunduğu noktadan örgütlenme yaparız. Onları kendi örgütlerimize çek- seçimlere gitmeyecek. Sürekli, meye çalıştığımız zaman, sosyalliğin gereğidir, bir gerilim yaratırsın ve çat yıllardır, on yıllardır bir kurumsal diye kopar, var olan ilişkin de kopar. Yani hayatın her alanında herkesle faşizmden söz ediyoruz. Bazen bu faşizme karşı birlikte örgütlenebilmek dediğimiz zaman, laf olsun diye sömürge tipi demokrasi biçimini söylenmiş bir laf değildir bu. Demek ki, dünden bugüne Haziran ruhunu alıyor. Bunların elinde mezhepçi taşıdığımızda, unutmamamız gereken önemli noktalardan birisi bu. bir faşizm olarak tekrar hortlatıldı, gündeme geldi. Ama bunlar gitti 40 Direnme ve Dayanışma İçin diye de faşistleştirilen toplum, HAZİRAN faşistleştirilen devlet hemen de- Doğal olarak 7 Haziran'a kilitlendik diyoruz. 7 Haziran'dan sonra ne mokratikleşmeyecek. Seçimle her olacağını hakikaten bilemiyoruz. Ya bir kara senaryo olacak ya pembe bir bir şey ortadan kalkmayacak. Yolda gelirken, arkadaşım hatırlatmıştı bana, yani “Yıllardır cuma namazı kılmıyor bunlar” demişti. Velev ki bunlar iktidardan gitti, cuma namazları, âyinleri başlayacak. On-on beş yıl öncesinden hatırlarsınız, her cuma namazında toplumu harekete geçirirlerdi. Bu tür gerici ayaklanmalar başlayacak ve bunun tadını almış zaten esnafı var, alperen dediği adamı var, şunu var, bunu var; sokaktaki faşizm devletteki faşistlerle birlikte tekrar karşımızda olacak. Böyle bir noktada, diyelim ki gri senaryoda, Türkiye toplumunun önünde sol adına üç tane odak var; CHP, HDP ve çalışırsın, fazla oy almaya çalışır- onların korkacağı günlere kapı Birleşik Haziran Hareketi. Kendimi- sın, bunun için taviz verirsin; ama açmış oluruz. zi küçümsemeyelim. Milli Güvenlik devrimci siyasette bu matematikte sıralamasında 4. sıradayız. Birleşik önemli olan, o siyasetin geomet- Haziran'ın ikinci yıldönümündeyiz Haziran Hareketi'nin rüştünü ispat risidir, toplumsallaşmadır. Kağıt ve iki yıl önce bu Haziran'daki edebilmesi için, o sıralamada biraz üzerindeki iki boyutlu geometri- gençlerimiz için yazdığımız bir daha üst düzeylere çıkması lazım. den de söz etmiyorum, üç boyutlu şeyle sözümü bitireceğim. O Kendi dediklerimizi hayata ancak geometridir söz konusu olan ve günlerde ortalık buram buram bu şekilde geçirmiş sayılabiliriz. bizler bunun için ortaya çıktık. özgürlük kokuyordu ve o özgürlük kokusunu hâlâ alıyoruz. O genç- Lafı pek uzatmak istemiyorum, Çok önemli günlerin arifesinde lere ben, “Özgürlük Kokuyorsun” Gamze’ye bırakmak istiyorum. konuşuyoruz. Demin dediğim diye seslenmiştim ve şöyle devam Söylediklerimi şöyle toparlamaya gibi, kara senaryonun ya da gri etmiştim: çalışayım. Birleşik Haziran Hareke- senaryonun kapıda beklediği bir Evlat, devrimci ve gelecek koku- ti, şu Türkiye topraklarında kendi noktadayız. Görebildiğimiz kadar yorsun tarihinden taşıdığı birikimi gele- bir harita çiziyoruz. Eskiden, bu Yasemin tüten her kelimeni ceğe sevk etme iddiasında olan uzay teknolojilerinin filan olmadığı Öfke yüklü o asi bilinci devrime ve muhtemelen dünyadaki diğer yerlerde, insanlar gittikleri ya da sayalım muhalif güçler için de bir model görebildikleri yere kadar haritaları Yüzkırk karakterlik başkaldırını olacak olan, çok büyük, tarihsel çizer ve bilmedikleri yerlere de bir Zekânı, haytalığını ve en büyük bir iddiadır. Böyle bir iddianın ejderha resmi çizerlerdi ve “Ultima masumiyetin altına elimizi koyduğumuzu bilerek thule” derlerdi, yani “Bundan Direnişini devrime sayalım davranmak gibi bir durumumuz sonrasını bilmiyoruz” diye. Şimdi TOMA’ya sataşmanı var. karşımızda şöyle bir seçenek var: Aşkı, dayanışmayı, korkusuzluğunu 7 Haziran'dan sonrası hakikaten Ve illa ki özgürlük kokunu devrime Şunu unutmamak lazım: Siyase- ultima thule olabilir. Eğer korkar- sayalım tin aritmetiğinden söz ediyorlar. sak, onların oraya çizdiği ejderha- Ne kadar sahicisin Bence, siyasetin bir matematiği dan, canavardan korkuyor oluruz; Çapulcu ve ölümlü vardır. Bu konulara pek kafam ama tersi de söz konusudur. O sağ Her an ölebilirliğini ve ölümsüzlü- basmaz; ama matematik, aritmetik taraftaki ejderhanın yanına, sol ğünü ve geometri diye okullarda ayrı taraftaki o ultima thule diyarında Devrime ayrı öğretilirdi. Tamam, siyasetin sol taraftaki kendi Birleşik Haziran Devrime aritmetiği vardır; sayını arttırmaya Hareketi'ni koyduğumuz zaman, Devrime sayalım 41 Lib eral ‘Be n’ Siyase t i Ya Da Kolek t if Mec lisl er Gamze Yücesan Özdemir Evet, 2 yıl önce, memleketin dört takip eden yerel seçimler ve cum- Hareketi, bir memleket düşüyle yanında halkın geniş kesimleri ve hurbaşkanlığı seçimi sonuçlarının yola çıkanların hareketidir, yolda daha da önemlisi gençler ayak- sandıkta ciddi sonuçlar doğur- yürümeyi seçenlerin ve ileride lanma ve direnişle tanıştı. Dire- mamış olmasının, halkın nezdinde seçecek olanların hareketidir. nişi takip eden aylarda, özellikle “Hiçbir şey değişmiyor” ifadesinin Dolayısıyla biz o yolda yürüyoruz, metropol kentlerde forumlarla bu altını çizdiği ya da bu karamsar gayet de büyük yüreklilikle yürü- paylaşımlar devam etti. Direnişte, yaklaşımın bununla söylemek yoruz. Şimdi ve her zaman Haziran aslında halk ve gençler şunu söy- istediği, “Bir ayaklanma olmuştu, Hareketi görünür olacak. Dolayı- lüyorlardı: Burjuva demokrasisinin hemen şimdi bir şey değişecekti, sıyla karamsarlığa hiç yer yok. ve burjuva siyasal alanının yetme- değişmedi.” Tam böyle bir başlangıçtan sonra diği bir siyaset etme biçimi, bir 42 şöyle bir şeyi sizinle paylaşayım siyasallaşma peşindeydiler. Kendi Haziran Hareketi bu karamsar- istiyorum. “HAZİRAN siyaseti nasıl kamusallıklarını, kendi tartışma lığın hiçbir yerinde yer almaz. örüldü, bugün nasıl değerlendiri- alanlarını ve zamanlarını yarat- Haziran Hareketi'nin karamsar liyor ve çok daha önemlisi, yarın mak istiyorlardı ve bu sürece de olacak hiçbir yanı yoktur; çünkü nasıl örülecek?” Bu üç noktanın sokaklar ev sahipliği yaptı. Haziran bu karamsar yaklaşımın iki tavrına altını çizeyim ve akşam saatlerinde direnişinde halk, burjuva siyase- karşı siyasetini farklı bir yerde, sizi de çok yormayayım. tinin kalıpları dışında bir siyaseti farklı bir gözle ve farklı bir yürekle mümkün kılma arayışına koyuldu. örmektedir. Haziran Hareketi ken- Haziran Hareketi nasıl örüldü altı Arkasından gelen aylarda, yaklaşık disini sandıkça çok fazla sınamaz, aylık bir süreç içinde? Aslında şu belki bir bir buçuk yılda diyelim, toplumun içinde sınar, toplumun temelde örüldü: Biraz önce dedi- sol içi ve sol dışı çevrelerde bir değişip dönüşen ilişkilerinde sınar; ğim gibi, burjuva temsil sisteminin karamsarlık görebiliyoruz. Nasıl bir toplumun dayanışmacı, bir arada çöktüğü bir anda, halkın talep karamsarlık; “Nerede bu Hazi- olan yapılanmasında sınar ve ora- ettiği zaman ve mekanı örmek için ran'da sokağa çıkmış insanlar?” da görmeye çalışır, oradan örmeye yola çıktı. HAZİRAN, meclisleriyle sorusu. Bu karamsar yaklaşımın çalışır siyasetini. Yine Haziran sistemin çöktüğü anda, iletişim- dayandığı temel ifade, “Hiçbir Hareketi hiçbir zaman “Hemen, siz olmayacağını, dayanışmasız şey değişmiyor” diyor artık halk. şimdi” talebinin, bu liberal talebin olmayacağını, bir arada duracağını Burada da söyledikleri, direnişi bir parçası olmamıştır. Haziran gösteren Haziran Meclisleri'y- le yola çıktı, memleketin dört bakıldığında, yanında ilmek ilmek bunu örmek HAZİRAN için yola çıktı. Haziran Meclisleri siyaseti- zihinlerde bir buluşma yeriydi, ni görmek bilinmeyen adreslerdi ve yangında istemeyenler ilk kaçılacak yerlerdi. Bu örülme ya da görüp süreci devam ediyor. de eleştirenler hangi nokta- Haziran Hareketi altı ayda neyi lardan eleştiri- başardı, neyi hedefledi? Bence, yor? İki hattan bunu en güzel “Bilimsel ve Laik eleştiri alıyor Eğitim Boykotu”muz gösterdi. Haziran Hare- Boykotta üç şey öne çıktı. Birincisi keti. Birincisi, şu: Sosyalist sol, taleplerini cüretli burjuva temsil bir şekilde söyledi, laiklik talebini sisteminin yış düzeyine duyduğu endişedir. sahiplendi. Yıllardır üstümüze koyduğu sandığı yeterince görme- Biz, Haziran Meclisleri’nde gelen çöken sol liberal, radikal demokrat, diği iddiası var. HAZİRAN sandığı insanlarla, buluşmak istediğimiz laiklik dediğiniz beyaz Türklerin, görüyor ve gördüğünü de her insanlarla zaten belli bir kavrayışta endişeli modernlerin, totaliter/ yerde açıklıyor. Sandıktan çıkacak omuz omuza duruyoruz; onlar otoriter devletin talepleri yerine sonucun, bir sosyalist siyasetin bize değmeye çalışıyor, biz onlara kendisine güvenerek -sosyalist so- zeminini oluşturacağı ve çıkacak değmeye çalışıyoruz. Bu anlamda, lun talebidir laiklik- bu memleketin farklı renklerin önümüzde farklı kitleye böyle seslenmek; kitleyi, çocuklarını biz karanlık bir eğitime gelecekler, Melih abinin deyişiyle halkı nasıl gördüğü anlamında teslim etmeyeceğiz. Bu bir cüretti. gri ya da kara senaryolar oluştura- endişelidir. Diğeri, biraz önce söy- cağını biliyor kuşkusuz, bunun için lediğim gibi, önünde, başında bir İkincisi, halkın yakıcı bir sorununu de gerekenin yapılacağını söylü- sürü unvan olan insanın bu ifadeyi sahiplenmişti. Çünkü halk, çocuk- yor; ama sözü burada bitirmiyor, edip de bir siyasal tahlil yaptığını ların itaatkar, korkak yetişmesini bir adım daha ileri götürüyor söyleme noktası çok endişelidir. Bu değil; kararlı, inatçı ve yaramaz ve “Sandıktan sonrası, sistemin kadar kitap, bu kadar sosyal bilim, olmasını istiyordu. Orada halkla çöktüğü anda dayanışan, iletişen, şu Türkiye konjonktüründe bu buluştu. Üçüncüsü ve en önemlisi, ilmek ilmek bir arada durmaya ifadeyi için mi vardır? bilimsel ve laik eğitimde HAZİ- çalışan bir halk hareketini örüyor RAN her yerdeydi. Hatta yapılan ve bir memleket düşü, bir sosyalist Dolayısıyla burada esas ortaya çı- açıklamalarda beni de en çok ufku var” diyor. Sandıktan çok bu kan ufuksuz olma halidir. Ufkumuz keyiflendiren, “Bunlar birkaç mey- sosyalist ufka vurgu yaptığı için var, sosyalist bir yürüyüşümüz, sol danda değiller azizim, bunlar her belki, daha fazla eleştiri alıyor. bir hedefimiz var ve gülerek, yan yana durarak, dayanışarak yürüyo- yerdeler” ifadesiydi. Her yerdeydik. Dolayısıyla burayla aslında, HAZİ- Bu “Sandığı görmüyor” diyenler ruz. Niye insanların canını sıkıyor, RAN ne olmak istediğini gösterdi noktasında sizinle şunu paylaşmak bilmem. Tekrar düşünmek lazım diye düşünüyorum. Bu Haziran istiyorum. Şöyle bir tahlilden çok belki de. Meclisleri'ndeki çaba bundan son- endişeliyim. Bayağı kelli felli insan- raki süreçte de hem yerel halkın lar, önlerinde bayağı unvanlar olan Liberal “Ben” Siyaset Moda- sıkıntılı anlarında cevap bulabile- insanlar şöyle siyasal tahliller yapı- sı ceği, dayanışabileceği, yan yana yorlar: “AKP’yi sandıkta geriletmek İkinci olarak, HAZİRAN siyaseti- durabileceği bir noktaya işaret gerekir, başkanlık sistemine son ne en çok saldıran, şu anda pek ediyor; hem de memleket gene- vermek gerekir.” Bir Hazirancının, bir moda olmuş “Ben” siyaseti. linde, Soma gündemiyle, 1 Mayıs Haziran Meclisi'nin ya da halkın Arkadaşlar; sol içi çok liberal bir gündemiyle, emekten yana tüm bu tahlili yapamaması mümkün “Ben” siyaseti başladı. “Benim gündemlerde orada olma çalışıyor. müdür? Ben bu ifadede iki tane oyum buna, benim de oyum buna. endişe görüyorum. Birinci endişe, Ben bu listedeyim, ben bu listenin konuştuğu kitlenin zeka ve kavra- imzacısıyım.” Hazirancıların işi Peki, bugün HAZİRAN siyasetine 43 değildir bu kadar ben. HAZİRAN, ruz. İşte bu, radikal demokrasinin siyasetin öznesi sınıflardır ve siya- toplumun içinde görünür olmak yarattığı tahribattır. Toplumun setin varacağı program sosyalist ister, temsil sisteminde bu kadar başka bir ufuk, başka bir gelecek programdır. Bu kadar net iki hat öne çıkıp “Ben” demez; toplumsal tahayyülünü elinden almıştır. Bunu vardır. Bunların üzerindeki çaba- hareketin içindeki dayanışmacı nasıl yapmıştır? Parçalı, mikro, nın daha büyütülmesi ve üzerine ağlarda, değişip dönüşen ilişkiler- bölük pörçük analizlerle, büyük daha fazla düşünülmesi gerektiğini de var olmak ister. Böyle bir liberal anlatılarla, emperyalizm ve faşizm düşünüyorum. ben, hiçbir zaman Hazirancının işi tahlillerine, kapitalizm ötesi tahlil- olamaz. lere itibar etmeyerek, onları yana Son söz olarak, HAZİRAN siyaseti- atarak, mikro analizlerle hareket ne yönelik en önemli eleştirilerden Tekrar söylüyorum “HAZİRAN etmiş ve insanı, toplumları sessiz biri, “Kendisini yenilemiyor, hep görünmüyor” diyenler için: bırakmıştır. aynı şeyleri söylüyor ve sosyalizmi bir kimlik olarak da hiç kimseye Memleketin yangın halinde en çok görünecek olan, en çok gidilecek Bu noktada, Troçki’nin 1909’da bırakmıyor” şeklinde. HAZİRAN yer olan Haziran Meclisleri'dir. HA- yazdığı bir yazıda şöyle bir teşhisi siyaseti kendisini yeniliyor, ama ZİRAN'dan beklenen bu sandıkla var, bugüne de çok uyuyor bence. ne ışığında yeniliyor; özyönetim ilişkisini bir hikayeyle anlatmak Diyor ki Troçki, “Ne zaman politik tartışmaları. Konsey, komite, mec- istiyorum kısaca. Masalların hareketlilik yükseliş durumunday- lisler, Sovyet deneyimleri, sosya- gücü konuşulurken şöyle bir şey sa, halk zeki, atılgan olur, bütün list deneyimler, emperyalizm ve iddia edilir: “Masalın gücü, masal olayları çözer ve pozisyon alır; ne faşizm tahlilleri, sosyalist strateji, karakterlerinin kitaptan çıkması, zaman ki politik eğri bir iniştedir, halk, hareket, parti, lider, bütün bu konuşmaya başlamasıdır” deni- zihinleri bir budalalık sarar ve tartışmaları yapıyor; ama daha çok lir. Bir sosyal bilimci buna itiraz her türlü genelleme eğilimi alaya yapmak ve fikri hegemonyayı daha eder. Masalın gücü, ne zaman ki alınır.” Dolayısıyla bence şu anda güçlü kurmak durumundayız. o masalı okuyan çocuk bir bulut HAZİRAN siyasetinin bugün ve yığını olarak masalın içine girer ve yarın söyleyeceği şey, bir orada kendini görürse ortaya çıkar, memleket düşü olan büyük HAZİRAN siyaseti de böyle bir anlatıya sahip çıkmaktır. şeydir. HAZİRAN siyaseti dışarı- Dolayısıyla radikal demok- da, barajdan, sandıktan çıkacak rasinin kendini kurarken sonucu beklemez, halkın içine kurduğu bütün kavramların girer ve duvarlara Haziran güneşi karşısına kendi kavramla- çizer. rımızı ve fikri hegemonyamızı doğrudan inşa etmek HAZİRAN Başka Bir Ufkun Siyase- Memleket in yangın halinde en çok gö- rünecek olan, en çok gidilecek yer olan Haziran Meclisleri’dir. durumundayız. ti Peki, yarın ne yapacak Haziran Radikal demokrasi tahakkümle Hareketi ve nasıl örülecek? Haziran başlıyor. Tahakküm dediği, sömü- Bu sürekli yenilenme, sürekli Hareketi sosyalist ufku savunmaya rüye ve artı değere temellenmeyen değişme, merkezsiz olma hali devam edecek. İnanıyorum ki, bu- bir iktidar ilişkileri ağı, hayatın piyasanın da sevdiği bir şeydir, gün en devrimci hareket, bir sos- her alanında, çoklu, dağınık. Bu tüketim alışkanlıklarının sevdiği bir yalist ufkun olduğunu söylemektir. durumda, tahakkümün öznesi şeydir. Sürekli değişmeyi, sürekli Radikal demokrasi ve sol libera- sınıflar olmuyor; ırk, toplumsal yenilenme sol liberallerin işi olabi- lizmin yarattığı en büyük tahribat, cinsiyet, kimlikler, kültürler oluyor. lir. Biz yenileniyoruz; ama sömürü- sözümüzü bitirmiş olmasıdır. Hem Dolayısıyla tahakkümün politika- yü tahakküm yapmadan, sosya- memleketteki Haziran Direnişi'nde, sı bunların tanınması oluyor ve list programı radikal demokrat hem dünyadaki halk hareketlerin- gelinen nokta radikal demokrat program yapmadan yenileniyoruz. de, baktığınızda, insanların sokağa program oluyor. Herkesin devrimci olduğu zamanda devrimci olmak kolaydır. Zoru çıktığını, ne istemediğini söylediği- 44 ni; ama ne istediği hakkında kafa- HAZİRAN'ın siyaseti sömürü ve seçtik. Dudaklarımızda ıslıklar, sının çok karışık olduğunu görüyo- artı değerle başlar, dolayısıyla HAZİRAN güneşine yürüyoruz. e si Şimdinin Ris kli Cazib ge si iz D k e c le e G iş m ç e G ve Selçuk Candansayar Benim konuşmam felç oldu; çünkü yeni mi, dünyada ilk mi, bunun ne-babası ve onun anne-babası da ben, aslında bütün bu Gezi ve son- üzerine de tartışmamız gereki- aynı şehirde doğmuş kaç kişi var, rasındaki tartışmada, “Çok fazla yor mu?” sorusunu biraz havada yani üç kuşak aynı şehirde doğmuş eylem ve hiç düşünce yok” diye bırakan bir süreç yaşıyoruz. Ciddi kaç kişi var? Bu şehrin ne olduğu- bir analiz yapmaya çalışacaktım, bir şey dönüşümü var. Toplantı dü- nun önemi yok. Gördüğünüz gibi, battı. O kadar çok teori vardı ki, zenindeki konuşmalara katılımda epey az. (Salondan üç kuşak aynı büyük bir teori yumağı ve düşünce ciddi bir düşüş; ama sokak, eylem, şehirde doğmuş iki kişi var.) yumağı oldu ve konuşma izleğim hareket olduğunda da büyük bir Üç kuşak aynı şehirdesiniz. Çok darmadağın oldu. Toparlamaya kitlesel katılış var. Bu, bana göre, güzel vallahi. çalışacağım. kendi içerisinde riskleri de taşıyan bir şey. Riskin temeli de, bugün Tarihsizleştirme ve Belirsiz- Bu tür tartışma toplantılarında burada çok altını çizmek istediğim lik katılım düşük oluyor genelde, iki kavram var; bir tanesi tarihsiz- Burada iki tane değişken olduğunu ama milyonlar sokaktaydı. “Aca- leşmek ve şimdiye takılıp kalmak düşünüyorum. Bir, zaten bizatihi ba sokak güzel, salon kötü, artık ve bir şimdi güzellemesi üzerinden göçebe durumdayız ve yersiz yurt- salonlarda konuşarak devrimci gitmek. Bunun riskleri olduğunu suzlaşmış durumdayız. Bir tarih mücadele ya da muhalefet pratiği düşünmemiz lazım. İkincisi de, kuracak kadar bir yerli olamıyoruz. üretilemiyor” gibi bir şey mi var, sonuçsuz bir yere doğru, “Çabuk Üstelik aynı yerde olsak bile aynı “Ondan mı insanlar gelmiyor? yenildim” duygusu yaşamak ve bu mekanda uzun süre duramıyoruz. Düşünelim mi, hareket mi edelim?” duygunun temelinde de, “Yaptığım “Babamın doğduğu evde ben de üzerinden, tam da var olan şimdiki her şey çok yeni ve ilk kez oluyor” büyüdüm” diyen çok az insan durumdaki sorunlardan birinin bu yanılsamasına düşmek. vardır herhalde. Artık sormaya, olduğunu düşünüyorum. Sadece sayısal döküm yapmaya gerek hareket etmeye, sadece eylemeye, Sonuçta, ben doktorum. Doktorlar yok. Bir kere, kendiliğinden sürekli sadece pratik üretmeye bir güç da genellikle hep araştırma üzerin- hareket eden, yer değiştiren, bir atfetme, “Sokaktayız işte, oturup den çalışırlar. Tek bir tane araştır- yere sabit kalamayan, bir yerde ne konuşacağız? Hadi, davranalım, ma sorum var; 30 yaşın altında kaç kökleşemeyen bir nüfus yapısına şurayı alalım, burayı kapatalım” kişi var burada, bir el kaldırabilirler sahibiz. Elimizde bunu tutalım, yaparken, “Tamam da, bu yap- mi? Çoğunluk 30 yaşın altında. bununla taşeronlaşmayı birleştire- tıklarımız ne oluyor, neye tekabül edecek, bu yaptıklarımız gerçekten lim. Nasıl birleştirelim? Kadrosu olİkinci sorum da şu: Kendisi, an- mayan, güvencesi olmayan bir işe 45 girdiğinde, o işyerinde 20-25 yıl çalışıp sonra da ölene kadar maaş alacak bir şey vardır; 60 yaşın üzerinde dediğimiz kişinin kaybolup, onun yerine, herhangi bir işte bir ya da iki yıl CEO olmaz. Biz ve bütün hareket- çalışan, sözleşmeli çalışan, yıllık izni olmayan; bugün garson, yarın resep- ler muhalif bir hareket olduğumuz siyon görevlisi, ertesi gün stantta görevli, ertesi gün inşaatta işçi, başka iddiasındayken, bu yeni fetişizmi- bir gün lojistik firmasında bilmem ne, sürekli işini değiştiren, hareket mizle, “Yeni olacak, farklı olacağız, eden insanlar aynı zamanda da bir yerde duramıyorlar, babalarıyla aynı eskiyle bağımız olmayacak. Eskiler mesleği yapamıyorlar. Bu ana değişen çerçeveyi en temele alırsak, bu beceremediler. Zaten ben eskiy- insanların şöyle bir ortak özellikleri olduğunu söyleyebiliriz: Tarihsizleşme, le tamamen farklıyım” derken, geçmiş-şimdi-gelecek dizgesi içinde kendini hissedememe. O yüzden, aslında daha arka zeminde işleyen Yasin’in bu gelecek tahayyülüyle artı değer ilişkisini kurmasını çok anlamlı siyasetin bir parçası olmaktan, buldum, çok da yararlı buldum. Ama şöyle bir kaçınılmaz yanı da var: siyasetin öznesi gibi hissetmekten Evet, belki artı değerden önce gelecek tahayyülü yoktu, ama 30 bin yıldır kopmanın bir izdüşümü olarak da artı değer var. Artık bitti, artık mecbur var, artık bir gelecek tahayyülü yaşlılardan kurtulmaya çalışıyoruz. yapmadan hiçbir şey yapamayız. Ne zaman gelecek kavramımızı kaybedebiliriz belki; artı değer olmadığı zaman belki. Ama şu anda varsa, şeyi Bu arada ben, bizimkilerin arasın- kabul etmemiz gerekiyor. Geçmişte vardık, şimdi varız ve gelecekteyiz ve da çok gencim. Bizim durum içler şu anda, durduğumuz anda bile bu geçmiş-gelecek dizgesinde iç içeyiz. acısı. Ben genç sayılıyorum bizim Ama Türkiye'de, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bu ikili şey; yani şeyde. Bu yaşlılardan kurtularak, geçmiş, şimdi, gelecek gibi bir tarihim var ve ben bir mekana, bir yuvaya, yeniyi bularak, yenide büyüsel bir yere, bir işe de sahibim. Bu ikisinin de ortadan kalktığı bir 30-40 yıl bir güç bularak bir devrim yapma yaşıyor dünya, biz de bundan bağımsız değiliz. Latin Amerika'da da bu iddiası ortaya çıkıyor. Birincisi bu. yaşanıyor, Amerika Birleşik Devletlerinde de bu yaşanıyor, İngiltere’de de İkincisi de, bu güç bulma arzusu. bu yaşanıyor, bizde de bu yaşanıyor. Birincisi bu. “Ne kadar güçlüydük, o gücün karşısında biz de bir güç olduk ve onu Yeni ve Farklı Arayışı paramparça ettik” dediğimizde, bir Bu tarihsizleşme iki sonuca yol açıyor. Bir, bir tarihsel dizge içerisine güçler kavgası ve horoz dövüşü- yoksam, benden öncekilerle bir ilişkim de olmamalı. Buna psikiyatride nün içerisine girmiş oluyoruz. “Gerontisit” deniliyor, yani yaşlı düşmanlığı; yaşlıları öldürmek, yaşlıların fikirlerinden ve deneyimlerinden kendini azade kılmaya çalışmak, bunu Birçok yerde defalarca söylü- ya o fikirlerle alay ederek, ya o fikirlerle bütünleşmeyerek sağlamak. yorum, burada da söyleyeyim. Hemen bir örnek söyleyeyim. Bunu en iyi kimler yapıyor arkadaşlar; Türkiye'de şu anda iyi yada kötü, aslında kapitalist şirketler. Kapitalist şirketlerde övüne övüne söyledikleri ister olumlu baksın, ister olumsuz baksın, yaşayan herkesi gerçekten büyüleyen bir güç simgesi var; ondan nefret edeni de büyüleyen, ona kendini tâbi hissedeni de büyüleyen bir güç simgesi var Erdoğan’da simgeleşen. Neyi simgeliyor Erdoğan? Bu paramparça olmuş, yersiz yurtsuzlaşmış, tarihsizleşmiş, o yüzden de kendisini yapayalnız, kimsesiz ve tarihsiz hissedenin yaşadığı büyük belirsizlik duygusunu yenebilen olarak, belirsizliğin, karmaşanın, gelecek tahayyülünün 46 yok olduğu her durumda hepi- ruyu gös- miz yoğun bir kaygıya kapılırız. teriyorum. Bu kaygı basitçe, “Ben yarın bu Bugüne taşeron işten atılırsam, ertesi ayın kadar yapı- ev kirasını ödeyemeyeceğim ve lan bütün sokağa atılabilirim” kadar somut araştırmalar bir kaygı da olabilir ve bu çok kategorik somut, elle tutulur bir kaygıdır. olarak ha- Biliyorsunuz, nüfusun çok büyük talıdır. Oysa bir bölümü taşeron olarak çalışı- meseleye yor ve gerçekten bu insanlar işten şu gözle atıldıklarından sonra en fazla 2 ay bakmak ev kiralarını ödeyebiliyorlar, sonra gerekir.” somut olarak sokağa düşmek Bakın, bir zorundalar. Elle tutulur bir gerçek sürü cümle olarak belirsizlik kaygısı var. kurdum. Bu cümleleri ister akademik ortam- Güç Arzusu daki tartışmalara atın, ister aşk İki, daha soyut anlamda öyle ilişkilerine atın, ister marketten büyük bir değişim var ki, “Bunun alışverişe atın, hepsinde ortak bir karşısında benim yapabileceğim şey görürüz; “Ben, hiçbir kural hiçbir şey yok” anlamında soyut- tanımadan kendi kuralımı ortaya lanmış bir kaygı. Her iki kaygı da koyarım ve hepiniz de buna uymak bizi güce, güçlü olmaya, “Güçlü zorundasınız.” olup çözebilirim” beklentilerine Arkadaşlar; bu, kendisini belirsizlik iter ve güçlü olduğunu kafamıza karşısında un ufak olacakmış gibi vura vura ikna eden her sembole hisseden her insanın kapıldığı bir doğru da bir arzu hissederiz. “Tay- büyü. Zaten iktidarın ya da bu oto- yip Erdoğanlaşma” diyorum ben riterleşme dediğimiz şeydeki biatın buna ve sosyalistler arasında da doğmasının da ana etkenlerinden çok yaygın olduğunu düşünüyo- bir tanesi bu büyü. Otoriteye biat rum. Onlar da bundan azade değil- eden herkes içten içe o otoritenin ler. Kendisini gerçekten samimi bir bir parçası olarak güç kazandığını şekilde sosyalist olarak tanımlayan, hissettiği için o yerdedir. solcu olan, gerçekten eşit bir dünyada yaşamak istediğini hisseden, Peki, bu niye patladı Gezi’de, söyleyen ve arzulayan; ama tipik niye başka bir şey oldu? Dikkat Recep Tayyip Erdoğan modelinde ederseniz ve hatırlarsanız, Gezi bir sürü insan var çevremizde. olup bittiğinde de -bitti kısmına bir Nasıl anlıyoruz bunları; bir, had parantez koyun; “Ne bitti?” tartış- bilmemelerinden. Had bilmemek, masını yapabiliriz- Gezi’nin bizatihi güç karşısında haddini bilmekle varlığına da aynı güç arzusuyla eşdeğer değil. Had bilmemek şu: yaklaşımlar oldu. Onu milat kabul Sınır bilmemek. “Ben yaparım, ben edenler, Türkiye Anadolu tarihinde ederim. Bugüne kadar böyle yapıl- olmamış bir eylem gibi görmeye mış, ama ben öyle yapmayacağım. çalışanlar oldu mu; oldu. Aynı güç Şurada bir kural varmış; ama ben arzusunu, tarihsiz, geçmişle bağı zaten bütün kurallara karşıyım, olmayan, geleceğe gönderme hatta gözüne soka soka da kuralı yapmayan, bir düzen vaat etme- ezeceğim. Sizin yaptıklarınız neydi yen bir güç olarak Gezi’yi görmek ki, hepsi yanlış. Bak, ben size doğ- solcular arasında da oldukça yaygındır. Tabii, bunu çok hoş, Hollywood’vari popüler bir mit, insanın karşı koymakta zorlanacağı bir sekans, bir tema olarak görmek mümkün; ama belki de Gezi’ye en büyük zarar verenlerden bir tanesi de bu güç arzusu, ona bir güç vehmetme, kimsede olmayan, kimseyle ilgisi olmayan. Farkındaysanız, hemen arkasından, “Hayır, o bizdendi, bizim bir parçamızdı” tartışmaları başladı. “Gezi, aslında şu grubun hareketiydi.” Başka bir grup da dedi ki, “Nasıl olur onun hareketi? Hayır, asıl bizim hareketimizdi.” Gezi’nin içerisindeki işçi sınıfı dinamiklerini bulanlar da oldu, Gezi’nin içerisindeki orta sınıf bilgisayar oyunu tutkunlarını bulan da oldu. Haksız da değillerdi. Örneğin, konuştuğum 19 yaşındaki bir çocuk şöyle diyordu Kennedy Caddesi’ndeki barikat savaşlarıyla ilgili olarak: “Vallahi, kendimi bilgisayar oyununun içinde gibi hissediyorum hocam. O kadar hoş bir şey ki, kaçıyorsun, biber gazı solundan geçiyor, oradan dönüyorsun, arkadan TOMA’nın bilmem nesine sıkışıyorsun, bonusları topluyorsun. Orada hissettiğim şiddet duygusundan o kadar tatmin oluyordum.” Bu var mıydı Gezi’de; vardı. Ama Gezi’de, 50 yıllık sol hareketin içerisinden gelip, daha girdiği anda meydana çıkıp, orada 47 bir örgütlenme çabasına giren de vardı, beyaz yakalısı da vardı, kırmızı nostalji üretiriz ileride çocukla- yakalısı da vardı, o vardı, bu vardı. Bir şeye karşıydı; o da bu homojenle- rımıza anlatacağımız. Üstelik bu şip üzerine heyula gibi çöken güce ne yapacağını bilmez bir şekilde isyan tarihsizlik yüzünden o nostaljinin etme haliydi. devamı da gelmez, orada kalır ve tam sağcıların söylediği, genç- Bir laf var bu devrimci kriz anlarıyla ilgili ya da büyük çalkantılarla ilgili. ken isyankar ve sola eğilimli, orta Büyük çalkantılar ya da devrimler olana kadar hiç kimse olmasına ihtimal yaşa gelince ise muhafazakar ve vermez; ama olduğu anda da herkes der ki, “Bugüne kadar niye olmadı?” aklı başına gelmiş insanlar haline gibi bir ilişkisi var kriz ya da devrimin. Az önce Yasin dedi ya, hiç kimse dönüşürüz. Oysa yeni gibi görü- öngörmedi. Öyledir zaten, hiç kimsenin öngörmediği anda olur; ama ol- nenin içerisindeki tarihsel çizgiyi duğu anda da herkes, “Aslında bunun bugüne kadar elli kere olması gerekirdi” der. Bir kavramla daha uğraşayım, eleştiri getireyim ve oradan da tartışma kısmına geçelim. Tarihsizliği eleştirmeye çalıştım, güç arzusunun bu tarafta da yoğunlaşmasını eleştirmeye çalıştım. Üçüncü eleştirmeye çalıştığım kavram da yeni. İlk ikisiyle çok bağlantılı yeni fetişizmi, her şeyin yeni olmasına ayrı bir özen göstermek. Aramızda bir sürü ekonomist, siyaset bilimci var; herhalde onlar benden çok daha iyi söyleyeceklerdir ki, yeni kadar kapitalist bir kavram yok. Yeni, farklı, eskisinden olmayan, değişmiş. O yeninin Yeni gibi görünenin içerisindeki tarihsel çizgiyi görmek, örneğin Tak- sim’deki komün çadırlarının Tekel direnişinde de kurulduğunu hatırlamak, o bağı görmek, onun öncesindeki Zonguldak ma- den yürüyüşünü görmek, görmek, görmek... Bunların aslında başka bir tarihsel sürekliliğin her yeni toplumsal mücadele anında bir öncekinden bir şey alarak değişt iğini de aklımızda t ut mamız gerekir. içerisinde, görmek, örneğin Taksim’deki kapitalist komün çadırlarının Tekel direni- sistemde şinde de kurulduğunu hatırlamak, aslında hep o bağı görmek, onun öncesindeki eski vardır. Dikkat edin, bütün sağ partiler isimlerini değiştirmekte çok Zonguldak maden yürüyüşünü rahattırlar, hemen değiştiriverirler. Sola dönük partilerse illa o isimleri görmek, görmek, görmek. Bunların tutmaya çalışırlar. Yeni merakının sola, muhalif olana, isyan edene sirayet aslında başka bir tarihsel sürekli- etmesi karşısında da dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Buna kafa liğin her yeni toplumsal mücadele yormak, her yeninin her zaman yeni olmayabileceğini, her yeninin eskiyle anında bir öncekinden bir şey bağını kopardıkça kimliksizleşeceğini de aklımızın bir köşesinde tutma- alarak değiştiğini de aklımızda mız gerektiğini düşünüyorum. tutmamız gerekir ve buna dair de kafa yormamız gerekir diyeyim ve En başa döneyim, Yasin’in o teorisini paranteze alalım. Sadece eylemle, sadece hareket ederek, sadece koşarak, sadece alanları doldurarak bir 48 bitireyim, tartışma kısmına gelelim. ltür ü K r le ü p o P e ’d e iy k Tür r ve Poli t ik Ta h ayyüll e Yasin Durak Bize, gündelik hayat ve popü- değildir, hikâyenin kudreti önemli- ilgili -ilgilenenler bilirler- literatür ler kültür eksenli bir ödev verdi dir. Hikâyeler için durum böyledir. çok karmaşık ve neredeyse her arkadaşlar, sağ olsunlar. Benim Zira iktidar da çoğunlukla hikâye bir çalışmacının kendisine göre bahsedeceğim hadise daha çok anlatıyor. Kaldı ki, iktidarın anlattı- tanımlar mevcut. Bu bakımdan, popüler kültür ve politik kültürle ğı hikâyeler biraz şöyle bir sonuca önce ister istemez, sıkıcı olması ilgili. Zira ben, Haziran 13’ün bu tekabül ediyor: Mesela, bu hızlı pahasına iki dakikalık birkaç tanım tarafının fazlasıyla önemli olduğu- tren projeleri ilk gerçekleştirilmeye yapmam gerekiyor. nu ve politik kültüre ilişkin özellikle başlandığında, sadece Eskişehir’e Haziran’ın başlı başına pratik bir bir tane hat vardı ve onunla da sa- Sembol denildiğinde, özellikle cevap içerdiğini düşünüyorum. Te- dece iki tane tren gidip geliyordu; pratik süreçlere odaklanılması, mel sorunsalımı, “Kültürün büyük fakat bütün televizyonlarda, bütün bireyin her türden sembolizasyona çoğunluğunun ortalama üyenin reklam panolarında, her yerde hızlı muktedir olduğu; tekil bireyin her bilincinde erişilemez olduğu yö- trenlerin resimleri vesaire o kadar türden hareketinin, jestinin sembol nündeki aksiyomatik varsayımın, çok yer aldı, o kadar çok günde- olduğu gibi bir bilgiyi çıkarıyor. toplumun işleyişine ilişkin gerçek liğin içinde yer etti, gözümüze Ama ben maalesef sosyoloğum ve bilginin de elit tabakanın ayrıcalığı gözümüze sokuldu ki, insanlar tüm hâlâ bütünsel de düşünüyorum. olduğuna dair politik bir praksisi trenlerin o hızlı trenler gibi olmuş Dolayısıyla artsüremsel, yani birbi- dile getirdiği” şeklindeki formüle olduğunu düşünmeye başladılar. rini takip eden hareketler, edimler katılarak ifade edebilirim. Ancak, Buna kanan ihtiyar bir amcamız ekseninde süregelen faaliyet ya evvelinde, politik kültüre ilişkin Kayseri’ye bilet aldığında, yeni hız- da pratik icraat eşsüremsel, yani olarak, AKP döneminde tırmanışa lı treni beklerken birden karşısında eşzamanlı; yapısal anlamlılığın geçen “Yeni Türkiye” semboli- Cumhuriyetin kara trenini görün- oluşturduğu genel bant ekseninde zasyonuyla ilgili birkaç anekdotla ce itiraz eder, “Tayyip Erdoğan, bir yere tekabül ediyor. Bu iktidar başlayacağım. bunların yenilerini getirdi, ben için de geçerli. Yani AKP iktida- yaşlıyım diye siz beni kandırıyor- rı da parmağını şaklatarak her Evvelce de anlatmış olduğum bir sunuz” der. Algı yönetimi gibi bir şeyi değiştiremedi. Biz bu süreci, hikâye vardı. Ankara Tren Garı’na ton psikolojik süreçten tartışılabilir biraz garip gelebilir, Amerikan giden yaşlı bir amcamız Kayseri’ye bu. Ancak ben, bunu sembolik pragmatizmine daha çok yatkın bilet alır. Bu, herkesin kulaktan izlekler üzerinden nasıl tartışabi- olan Peirce’ın üçlü kategorisi duyduğu halde birinci ağızdan an- leceğimizi düşünmeye başladım. ekseninde değerlendirdiğimizde, lattığı türden hikâyelerden biridir. Şöyle bir hadise var: Bu sembol, “ikon, endeks ve sembol” ayrımı Burada hikâyenin realitesi önemli gösterge vesaire gibi kelimelerle üzerinden okuyabiliyoruz. İkonlar, 49 anılan Atatürk, yani bildiğiniz gibi, daha çok çağrışımda Türklerin atası olarak Endekslere baktığımızda, HES açılış anılagelen Mustafa Ke- projelerindeki Erdoğan konuşmala- mal, sürekli olarak zaten rına dikkat ederseniz şunu görür- herhangi bir iktidarın sünüz: Ferhat’ın Şirin’e su taşıma- mevcut statüko dahi- sına atıf yapar hep, Ferhat ile Şirin linde kolayca baltala- efsanesine atıf yapar, dağları delip yamayacağı bir puttu. suları getiren bir sevdaya atıf yapar İstediği kadar anti-Ke- ve HES projesini de bizim kültürü- malist olsun, Türkiye'de müz, bizim maneviyatımız, bizim mevcut statüko, Mustafa değerimiz diye savunmaya başla- Kemal ikonunun bertaraf dığını görürsünüz. Burada mevcut edilmesine çok fazla söylencenin ya da mevcut efsane- olanak tanımıyordu. AKP nin de yine AKP’ye endekslendiğini döneminde Atatürk’e görürsünüz. Kaldı ki, bu süreç şöyle bulundukları söylem ile suretsel doğrudan saldırmak yerine, AKP’li devam eder: Mesela, ikonik olarak ilişki içerisinde olan, görsel temas elitlerin Atatürk’ten Gazi Mustafa doğrudan atıf yapamadığı suret- barındıran sembolik muhteva Kemal’e doğru bir retorik zorlama lere. Mesela, Mehmet Akif Ersoy’a iken; endeks ise Türkçe literatüre yarattığını görüyoruz. Mesela, Er- doğrudan atıf yapabilir, ama Nazım “belirti” diye ya da işitsel gösterge- doğan’ın cumhurbaşkanı olduktan Hikmet’e yapamaz. O zaman, Na- lere daha çok vurgu yapmak üzere sonraki ilk 10 Kasım konuşması zım Hikmet’e nasıl yapacak? Nazım aktarılmış. Ancak, Ulus Baker’in tamamen bununla ilgilidir. Atatürk Hikmet’in ya da Ahmet Kaya’nın kullandığı anlama biraz sadakatle nasıl yanlış anlaşıldı vesaire, Ga- sürgün efsanesine, sürülmesine, endeks demek, sözcüğün gündelik zi’nin şahsı manevisi, “Bir Osmanlı tam da CHP zihniyeti tarafından anlamıyla da uyuşuyor. Bir şeyi zabiti olarak” gibi, özellikle onun sürülmesine vesaireye atıf yapacak kendine endekslemek gibi. Nor- Osmanlı geçmişine atıf yapar. Tabi ya da Aziz Nesin’in CHP eleşti- malde bizdeki literatürde daha çok ki, bu retorik zorlama, yani bizzat risi alıp okuyacak. Kendisine ait sonbaharı, ağaçların yapraklarının erk tarafından sürdürülen retorik olmayan figürleri dahi böylelikle sararmasının işaret etmesi gibi manipülasyonun yanı sıra, medya kendisine mal etmeye başladığını artsüremsel bir izleği ifade ediyor; aracılığıyla da tarih yazımını değiş- görüyoruz ve bu endeksleme te- ama ben bunu endekslemek ekse- tirmeye dönük bir manipülasyonda laşesinin ardından ortaya şöyle bir ninde, yani politik kültür ekseninde ya da Mustafa Kemal’in daha çok şey çıkıyor: Yunus Emre’den Ahmet kullanırken bildiğiniz endeksle- Osmanlı kıyafetlerini kuşanmış Kaya’ya kadar neredeyse herkes mek, gündelikteki endekslemek görüntülerini sergilediği bir mani- AKP’liymiş de, biz bilmiyormuşuz anlamında; daha çok artsüremli pülasyonla birlikte süregider. Hal gibi bir hadise çıkıyor. hikayeleri, öyküleri ve retoriği be- böyle olunca da, resmi söylemde lirli başka hedeflere endekslemek ve resmi görselde artık Atatürk’ten Sembolik performanslara gelince, anlamında kullanacağım. Üçüncüsü ziyade bir Gazi Mustafa Kemal, burada bütünselliğe ısrarla dikkat ise sembolizasyon. Bu da genel gazayla anılan bir Mustafa Kemal çekmemin nedeni, son zamanlarda tasvir ya da isim... görüyoruz. çok moda olan bu performans ya da performatif siyaset, performatif 50 Sembolizasyon İzlekleri Neden “Basitçe pratiğe bakmama- edimlere yönelik siyasal beklenti- Bu üç ekseni nerede görüyoruz? mız lazım” diyorum? Bütünsellik lerin özellikle sosyolojik karşılığına Bütünsel baktığımızda şunu görü- ekseninde baktığımız zaman, dikkat çekmek isteyişim. Marksist yoruz: Sembolizasyon, aynı zaman- basitçe, ilk elden şunu söyleye- yazında da aslında performansa da bir asimilasyon sürecini içeriyor. biliriz: Mustafa Kemal’in “Gazi” benzer teatral maharetlerden Yani sembol yoluyla asimile; artı, olarak anılması gerekir ki, Soma’da bahsedilir. E.P. Thompson da sembollerin asimile edilmesi gibi yaşamını yitiren işçiler de şehit yöneticilerin benzeri tarzda teatral bir süreç. Dikkat ederseniz, AKP olsun. Temel politik tahayyül, temel maharetlerinden bahseder. Mesela, döneminde, ulus-devletin kurulu- izlekler bütünsel olarak kayma benim kendi Konya araştırmamda şundan beri epinomik bir soyadıyla eğiliminde. da, işverenin işçilerle birlikte iftar açması, onlarla birlikte belirli ritüel de gördüğümüz şey yine aslında bizim kendi politik tahayyüllerimize de süreçleri oluşturması ve tüm bura- yansıyor. Yani biz Marksistler olarak da geleceği fetişleştirmeye ya da bir daki süreci kendi sömürü ilişkisinin gelecek metafiziğinden bahsetmeye çok yatkın ve yakınız. Temelde tarih yeniden üretimine odaklaması felsefesine ilişkin tartışmalarımızla ayrışabileceğimiz, burada da belki yer gibi bir durum mevcuttu. AKP’li yer birbirimizi yiyebileceğimiz bir tartışma bu. Ama şunu söylemeye çalışı- siyasal elitlerde, özellikle de yerel yorum: Geleceğe ilişkin olan rasyonel plan şimdiye taşınarak, mevcut bir yöneticilerde çok sık gördüğümüz şey gibi gösterildiğinde, aslında Marks’ın “Geleceğin mutfaklarına yemek bu durumu Erdoğan’a kadar en tarifi hazırlamak” dediği şey ortaya çıkıyor. Bilirsiniz, Marks, hiçbir şekilde tepedekilerde de görüyoruz. Yine sosyalizmin ayrıntılı bir projesini çizmez. Elyazmalarındaki bir betimleme Soma’yı hatırlarsak, Enerji Bakanı vardır; sabah sığır güdüp akşam felsefe yapmak, balık tutmak vesaire gibi, ne dedi; “Ben daha geçen sene tutup sosyalizmde, “Devlet şöyle çalışır,” gibi bir şey çıkmaz Marks’tan. orada iftar açmıştım.” Enerji Bakanı Bunu çıkarmak da hermeneutik bir marifet gerektirir. Dolayısıyla, “Gelece- neden iftar açıyor işçilerle? Bu soru önemlidir. Buraya dikkat çekmek istiyorum. Gelecek Fetişizmi Buna ek olarak bir şey daha söylemek istiyorum. Gelecek tasavvurları, 2023 planları, 2071 planları… Dikkat ederseniz, bu gelecek tasavvurları illa ki geçmişten bir referans içerir. 2023, Cumhuriyetin yeniden ilanı vesaire gibi ya da 2071, 1071’in bin yıl sonrası vesaire gibi. Burada şuna dikkat çekmek istiyorum: İlkel komünal diye adlandırılan toplumlara baktığımızda, yani sınıflı toplum yapısının olmadığı toplumlara ilişkin ampirik muhtevada benim dikkatimi çeken şey, bu toplumların takvimlerinde gelecek diye bir mevhumun olmaması. İki seneden sonrasına kehanet diyorlar çoğunluğu. Sayabilirim ampirik olarak. Bu iddialı gelebilir, ama burada şunu düşünmeye başladım: Gelecek tahayyülü ya da gelecek endişesiyle artık ürünün ortaya çıkışı ya da iktidar arasında doğrudan bir bağ kurabiliriz. Dolayısıyla geleceği göstererek şimdiyi gasp etmek dediğimiz şey, geleceğe ilişkin vaatlerle şimdiyi gasp etmek dediğimiz şey, zorlayıcı iktidarın en belirgin özelliklerinden birisi gibi karşımıza çıkıyor; sadece burjuva iktidarların değil, zorlayıcı iktidarın diğer uğraklarının da. Dolayısıyla bu gelecek projelerin- ğin mutfaklarına yemek tarifi hazırlamak” der Marks buna ve geleceğe ilişkin şeyleşmiş kanaat, yani bir kâhinlik, bu bakımdan da geçersizdir. Bir kehanete soyunmaz Marks. İşin bu kehanet kısmı, tarih felsefesinin, kaba hatlarıyla Hegel’de de gördüğümüz, daha evvel- Haziran’a dikkat ederseniz, kim, ne derse desin, Haziran’ı hiç kimse tahmin edememişt ir. Tam da beklenmedik, tam da umulmadık, tam da her şeyin en kötü olduğu o anda, her şeyin en kötü olduğu düşünülen o anda isyanın kara anının doğduğunu görürüz. Bu bakımdan da bizim belki de kendi mevcut polit ik kavramlarımızı şeyleşt irmemiz, Haziran’la kurduğumuz ilişkinin arasındaki engellerden birisiydi. Bunu açıkça ifade et mek is t iyorum. den beri Batılı apokaliptik, kıyametçi tarih yazımının bir parçası olarak sirayet etmiştir ve bu kehanete biz de kandığımız zaman, bu sefer sürekli olarak geleceği fetişleştirerek, geleceğe ilişkin hesap ederek, geleceği öngörerek, rasyonel olarak hesap ettiğimiz hamleler burjuva tarafından da rasyonel olarak hesap edilebilir haldedir. Haziran Bir Yangın Alarmıydı Haziran’a dikkat ederseniz, kim, ne derse desin, Haziran’ı hiç kimse tahmin edememiştir. Tam da beklenmedik, tam da umulmadık, tam da her şeyin en kötü olduğu o anda, her şeyin en kötü olduğu düşünülen o anda isyanın kara anının doğduğunu görürüz. Bu bakımdan da bizim belki de kendi mevcut politik kavramlarımızı şeyleştirmemiz, Haziran’la kurduğumuz ilişkinin arasındaki engellerden birisiydi. Bunu açıkça ifade etmek istiyorum. Nihai kertede, bizim sürekli olarak gelecek planıyla, programıyla, projesiyle burjuvaya öykünen, tıpkı burjuva gibi ürettiğimiz siyasal projeler acilen sorgulanmalıdır. Biz, öngörülebilir ya da planlı, programlı, birikimsel 51 bir süreç düşünüp uygulamaya üretimine yönelik kitsch sanat zatı muhterem yazmış. Konver- geçirdiğimizde, bu, elbette ki aynı eserleriyle avangard sanat eserleri jans diye bir terim kullanmış; ama zamanda burjuva tarafından da ön- arasında, üretim aşamasından bir konverjans, eşeyli üremeye benzer görülebilir bir hale gelir. Sadece ve ayırım yapılmıştır ve bu ayırımın bir botanik terimi. Burada yine bu sadece geleceğe ilişkin tahayyülle- özellikle üretim aşamasından avangard ve kitsch arasındaki gele- rimizde geleceğin burjuva tarafın- yapılması biz Marksistleri cezp etti, neksel ayırımı reddetmemiz gerek- dan istilasının göz önüne alınması beni de cezp etti mesela. Neden tiğini, özellikle çağcıl fantazyada, gerektiğini söylüyorum. derseniz, tecimsel, ticari kaygılarla yani sinema üretiminde vesairede üretilen sanatsal meta ile sanat ve özellikle bilgisayar oyunlarında Asıl bahsetmek istediğim ikinci eseri arasında bir ayırımdı bu; bu ayırımın ortadan kaldırıldığına şey ise, bunun karşısında, tüm bu ancak, uzun sürede ister istemez dikkat çekiyor. Gerçekten de bizim vahşet, sistematikleştirilmiş dehşet Adorno’nun Minima Moralia’sı gibi jenerasyonların, benden de küçük karşısında bizim reaksiyonlarımız. ya da Frankfurt Okulu’nun bazı olanların durumu şöyle: Mesela İster istemez bizde de gelenekçi çözümlemeleri gibi ya da Benja- ben, kardeşimi bilgisayar oynarken tavırlar var, ister istemez biz de çe- min’in estetiğe ilişkin analizleri gibi, görüyorum, çocuk Louvre Müze- şitli çelişkiler ve açmazlar içindeyiz; sanatın ya da kültürün, bu endüst- si’nde dolaşıp zombileri öldürüyor ama hatırlatmak istediğim bir şey rileşme ve şeyleşme süreçleri içeri- bir animasyon dünyasında. Burada var. Kültür ya da işçi sınıfı kültürü- sinde çözülmesini sorunsallaştırdık. bizim artık kendi klasik kitsch ya ne ilişkin tartışmaların, Haziran 13’e Ama Haziran’da gördüğümüz bir da avangard gibi kültürel kategori- şey var. Benim gibi lerimizin altüst olduğu ve hepsinin entelektüel züppeler mitolojide buluşmaya başladığını; Haneke filmlerini arketipler aracılığıyla, mitoloji filan izleyip özgür- aracılığıyla tahayyülün kudret- lük çağrışımları lendirildiği ve çağcıl toplumdaki üretmeye çalışır- politik kültürdeki düşünceye de ken, 18-19 yaşında sirayet eden bir tekabül görüyoruz bebeler Hollywood burada. Hal böyle olunca da o Guy kültleriyle dünyayı Fawkes maskelerine, Star Wars değiştiriyordu. Böyle göndermelerine şaşırmıyorsunuz. de bir realite var. O Bunların aslında tam da kardeşim- zaman, üretim aşa- gillerin jenerasyonunda çok daha masında yaptığımız seri bir şekilde, hızlı bir şekilde bu ayrıma başka bir itirazın referansları haline gelebil- ilişkin ya da bu reaksiyonlara ilişkin yerden daha bakmamız gerekiyor. mesine şaşırmıyorsunuz. çözümlemelerde fazlasıyla önemli Bütünsel baktığımızda, mevcut Hal böyleyken, siyasal kabiliye- olduğunu düşünüyorum. Raymond imgesel evrene olan tekabüliyetiyle tin güç üzerinden düşünülmesi Williams, kültürel tanımlamaların birlikte sorgulamamız gerekiyor sa- en ciddi burjuva yanılgı olarak yaşam tarzı olarak ve sanatsal, natsal-kültürel muhtevayı. Haziran, karşımıza çıkıyor. Nedense, bizim entelektüel üretim olarak çeşitli bize bunu gösterdi en azından. gibi güçsüzler, yarım yamalaklar anlamlarla ikili bir eksende topla- 52 pek hesaba katılmıyor; daha güçlü nabileceğini söylemişti. Bu eksen- İşçi sınıfı kültürünün özellikle yaşa- olanın, güçlü bir partinin ya da de baktığımızda, ilk söylediğim mın örgütlendiği yerden yaratıcılı- güçlü bir başkanın vesairenin dün- yanılgı, yani kültürün bir kısmının ğın ve kendini yaratmanın Willi- yayı değiştirmeye daha muktedir toplumun büyük bir çoğunluk ola- amsçı birliğiyle birlikte yeniden olduğu düşünülüyor. Tolkien diye ğan üyeleri tarafından erişilemez formülize edilmesine acil şekilde bir yazar var, hepimiz okuduk, si- olduğu fikri, bizi ister istemez bir ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyo- nemaya uyarlandı izledik, kurgula- elitizme kaydırıyor. rum. Buna ilişkin çeşitli örnekler rını bilgisayar oyunlarında gördük… var. 2000 yılında çok güzel bir Onun çizdiği düzlemi, ejderhanın Bir ayırım, sanat tarihinde yapılan, çalışma yayınlanmış New Left karşısında güç yüzüğünü çıkaran geçmişte yapılan, Greenberg ve Review’de, “Medyadan Mitolojiye” Hobbit’i unutmamamız gerekiyor Bodler’in yaptığı bir ayırım, kitle diye bir çalışma; Lütticken diye bir sanırım. Siz d e Bizi EŞİM YE NE CEKSİNİZ KARD Erk Acarer Ben, gazeteci ve “yazan” biri getirip anlatmaya çalışacağım. Kendimi böyle tarif etmeyi de çok seviyorum. Gerçekten de öyleyim. olarak biraz iletişimden söz etmek istiyorum. Özellikle de iletişimin Hayatımız boyunca biz de yaptık Hatta zaman zaman övünüyorum nasıl karşılıklı sağlanabileceği, in- bunu aslında, daha çok da duyduk; da. Yani biraz kibirli bir davranış teraktif iletişimin nasıl sağlanacağı böyle çok kalın kalın cümleler, çok da bu; sokağın şifrelerini biliyorum üzerine düşünen bir gazeteci ve acayip acayip yazılar okuduk falan. diyorum. iletişim kurmayı seven biri olarak Ama bir türlü kendimize itiraf ede- çok uzun yıllar düşündüm. Şunun medik; yani biz bunu anlamıyoruz Evet, biliyorum. Çünkü benim kurgusunu yaptım aslında: Neyi in- ve dinlemiyoruz. Derin sosyolojik çocukluğum Beşiktaş’ta geçti. sanlara anlatabiliyorum ya da neyi çıkarımlar, birtakım hadiseler falan. Cumbalı evler vardı, akşam karanlık alanlar vardı. Biraz o şifreleri anlatamıyorum? Neyi anlayabiliyoBen, Gezi döneminde, bir gün, çözebildim. O şifrelerden yola Beşiktaş’ta şöyle bir yazı gördüm: çıkarak şunu söyleyebilirim: Mesela Kızım 6 yaşındaydı. Bir gün annesi “Semt bizim, ev kira.” Bunun üze- bir seçim analizi yaptığınızda, bana bırakıp gitti. Ben sevindim rine hiçbir şey söylemeye gerek taksiciden bir cevap alacaksanız, kız bana kaldı diye ve uzun felsefi yoktu. Yabancılaşma sürecine şöyle bir sorarsanız; “Üstadım, siz bir konuşma yaptım. Dinledi kız bir eleştiriydi, insanların aidiyet siyasi yelpazenin hangi tarafın- da; 10 dakika, 15 dakika falan duygularını özetleyen bir sosyo- dasınız?” diye, sopayla indirir sizi konuştuk. Karşılığında şunu bek- lojik çözümlemeydi. Bu da bende arabadan. Şunu sorabilirsiniz: “Sen ledim: “Sen hayatımın adamısın kırılma noktalarından biri oldu. ne ayaksın yani, nedir durum?” baba olarak değil, koca figürü ola- Yani şunu demek istiyorum aslın- Ben biraz gazetecilikte de me- rak da senin gibi birini seçeceğim” da: Yeni bir form üzerine konuşu- seleye böyle baktım ve Gezi ile falan. Karşılığında şunu söyledi: yoruz biz çok uzun zamandan beri. büyümek diye bir şey oturttum “Karnım çok aç baba.” Benim de öteden beri kendimle il- şimdilerde kafamda. Yani aslında gili düşündüğüm bir form üzerine. çok basit bir kurguydu, çok basit rum ya da neyi anlayamıyorum? ve hep öyle kalacaksın. Sadece bir tanımlar üzerinden yola çıkan bir Yani şöyle dedi açıkça: “Bırak bu işleri, biz işimize bakalım.” İnsanlarla iletişim kurmanın ya hareketti, söylemleri son derece da iletişimin önemi, biraz başka pratikti ve bunun üzerine belki de Bu benim için aslında bir kırılma pencerelerden bakabilmekle ilgili çok fazla bir şey koymak gerekmi- noktasıydı. Tabii, bunu Gezi’ye bir şey. Ben, sokak gazetecisiyim. yordu. Sonra düşündüm ki, en çok 53 sevdiğim taraflardan biri de buydu Yine aynı şeydi, aynı dildi. İnsanlar pati meselesi diyebiliriz. Empatiyi Gezi’de, o harekette. Yani çok basit şunu söylediler: Bunun üzerine çok falan çoktan unuttuk da teması da anlattılar gençler; bizim uzun yıllar fazla, çok uzun uzadıya yazılar ya- kestik, iletişimi kestik. boyunca otokrasi dediğimiz, fa- zılmazdı. “Simit sat, onurlu yaşa” şizmin analizini yaptığımız şeyleri, dediler ya da hepimizin dilinde Gezi de tam bu noktada imdadı- polise, o şiddete bir tepki olarak, olan bir slogandı, inanılmaz bir mıza yetişmişti. Şimdi üzerine bir duvara, “Sis atma lan!” diyerek çok sistem eleştirisiydi aynı zaman- şeyler koymaya çalışıyoruz. Yani şu net özetlediler. Bunun üzerine as- da: “Biber gazı, oley!” Çok basit vardı aslında: İletişim dediğiniz şey lında yine koyulacak ve yazılacak bir şeydi, ama müthiş bir sistem çok basitti. Biri yardım istiyordu, bir şey yoktu. eleştirisiydi. Bunun üzerine parag- hiç konuşmuyordu insanlar ve raflarla yazılar yazsanız, sayfalarca birbirlerine yardım ediyorlardı. Ben, tüm bunların toplamında kitaplar yazsanız, başka bir şey Benim en sevdiğim diyaloglardan şöyle bir şey düşünüyorum: Bir koyamazdınız. bir tanesidir, galiba bu hafta da yazdım onu. Biber gazı çok atılmış, şifre çözme meselesi var. Yani bu toplum özellikle bir şey biriktirmiş Şunu anlattım hep: Bu aynı za- bir Galatasaraylı yere düşmüş, bir ve son 3 yıldır bu birikimi kurgula- manda bir uyumdu da. Biz bunu Fenerli de ona elini uzatmış, kaldır- mış. Her şeyde olduğu gibi bir geri Gezi’den sonra evrilmeye başlayan maya çalışıyor ve şunu diyor: “Siz dönüş yok artık. Biz hep bekliyo- başka şeylerde, Gezi’nin miras- de bizi yeneceksiniz kardeşim.” ruz ya. Ben şunu bekliyorum, biraz larında, forumlarda gördük. Bu da hırs yaparak bekliyorum. Her dil birlikteliğini biz çok kullandık. Aslında iletişim böyle bir şey. Çok gün evden çıkarken (sadece eşimi Dolma yapan bir teyze, yanında basit bir şeydi, çok dolambaçlı ha- dostumu değil, konu komşuyu da gencecik bir çocuk vardı; bir baktık diselere gerek yoktu ve interaktifti. bıktırdım) “Biz bunları devirece- ki, o hareketten sonra bu iki insan Şimdi bunun üzerine bir şeyler ğiz” diye çıkıyorum ya, “Bugün aynı dili konuşmaya başlamış. Bu koyabiliriz diye düşünüyorum. bu iş bitecek” ya da “Bir ay sonra aslında çok mucizevî bir şeydi ve Tabii, bunda zekanın ve gençli- bu iş bitecek” diye çıkıyorum ya o kızımla olan ilk diyalog gibi biz ğin yarattığı zekanın özellikle bir ve bunu artık başka bir söylem buna çok hazırdık aslında. mucizesi var. Özellikle biz gazeteciler olarak bunu işlemeliyiz ve biçimiyle yapmaya çalışıyorum ya, Gezi formülünde de aslında bunlar Ben, daha çok Barış’ın yaptıkla- karşılıklı bir dil yaratmalıyız diye vardı. rından yola çıkarak, bu dili çok de düşünüyorum. Adam kaç yıldır sevdiğimi ve bu dili geliştirmek inanılmaz şeyler yazıyor, inanılmaz istediğimi söylüyorum. başlıklar atıyor; şu tartışılıyor: “Bu Ben biraz şeyden de söz etmek gazete bu kadardan bu kadara istiyorum; Beşiktaş’tan söz ettim, Beşiktaş’ın o tuhaf ağabeylerinden Ben, doğrusu, hayatın her alanında geldi.” Allah Allah! Niye oldu söz ettim, biraz Çarşı geleneğin- iletişimin çok önemli olduğunu, acaba? Çok basit bir şey yaptı- den söz etmek istiyorum aslında. kibirden uzak bir biçimde ele ğından ve bu basit şeyi de zekâ İçinde olduğum için, biraz içinde alınması gerektiğini ve her konuda kırıntılarıyla yaptığından olabilir mi büyüdüğüm için. interaktif olması gerektiğine acaba? Evet, olabilir. Çünkü şunu inanıyorum. Sadece gazeteci söyledim defalarca: Artık yeni bir -okuyucu ya da ne bileyim söylem biçimi geliştirmemiz lazım. PR’cı-müşteri ilişkileri açısın- Biz biliyoruz, devlet katil. Hesap da dan değil, hayatın her alanın- vermesini istiyoruz. 43 yaşındayım. da biz çok uzun zamaandan Ben kendimi bildim bileli, “Katil beri ilişkilerin ucunu kaçırdık. devlet hesap verecek” diye sokak- Tabii, biraz da otoriter bir larda bağırıyorum ve gazeteye ge- tavandan gelen bir sorun lip manşet atıyorum. Tamam, bunu bu. Hastanın doktorla ilişkisi biliyoruz da, başka bir dille, başka bitti, öğretmenin öğren- bir temas etme biçimiyle söyleme- ciyle ilişkisi bitti. Çünkü bu miz daha enteresan olabilir diye insanlar birbirleriyle teması düşünüyorum. kestiler. Biraz belki buna em54 Alayda ki Ce sare t Barış İnce Sokak ve dil deyince, ilk başta vesaire ya da diyor ki, “5 senede nabileceğini gösteren bir şey. sokaktan ne anladığımızdan biraz bir bana oy ver” ya da “Belediye Peki, o gün sokakta olanlar kimdi başlamak gerekiyor. Ben bunu başkanına oy ver ve ona göre ve solcular, devrimciler olarak nasıl ikiye ayırıyorum. Bir, yaşam alanla- belirle” diyor. Peki, tamam, haydi baktıkbiz onlara nasıl baktık? Bu rımız, yani mevcut mahallelerimiz, bunları kabul edelim! Böyle bir konu biraz muğlak, biraz tartışma- yaşadığımız yer; ikincisi, bize çizi- durumda bile baktığınız zaman, ya açık. len çerçevenin ya da tıkıldığımız elindeki yandaş medya imkanla- Sokağa çıkan insanlar aslında yerin dışı olarak sokağı algılayabi- rıyla, seçim olanaklarıyla, hatta bambaşka insanlar değildi. Aslında liriz. Eğer siyasette sokak dersek, devlet imkanlarıyla birlikte düşün- buradaki ablalarımızın, ağabey- bazılarının anladığı gibi, “Çıkalım düğünüzde, aslında size bir seçim lerimizin çocuklarıydı. O çocuklar dışarı, motolof atalım” ya da çata- imkânı vermediğini, belli bir sınır bir şekilde seküler eğitimden pat, taş-sopa, sadece bu anlama çizdiğini ve o sınır içerisinde sizi geçmişlerdi, sevgiyi öğrenmişlerdi, gelmiyor. Size belirlenen sınırların, oynattığını görebiliyorsunuz. Bu vicdanı öğrenmişlerdi; belki sizinle siyaset sınırlarının, çizilen çerçeve- sadece Tayyip Erdoğan için geçerli birlikte siyaset yapmıyorlardı ama nin dışarısında olma anlamına da değil, aslında Türkiye'de kurumsal- sizlerden vicdanlı olmayı, ahlaklı geliyor. Ben, siyaseten sokağı bu laşmış olan sistemin kendisi böyle olmayı öğrenmiş insanlardı. Bu anlamda kullanmayı daha doğru bir şey. insanlar, bu çocuklar bizimle aynı sıraları paylaşmış; fakat kimi za- buluyorum. O yüzden, sokak dediğimiz zaman, man bizimle birlikte siyasi müca- Mesela seçim sistemine, Türki- belirlenen çerçevenin dışına dele içerisine girmemiş insanlar ye'deki sisteme ve kurumlara çıkmak anlamına gelirse, yani olabilir. Bu, onların farklı olduğunu baktığınız zaman, belli bir çerçe- evde oynamak dışında, sokakta göstermez. venin çizildiğini görüyorsunuz. oynamak fiili gerçekleştiğinde, bu, Kimi renkler, kimi seçimler, aslında muktedirleri çok fazla korkutan bir Burada iki tip grupla karşılaş- yaptığımız her türlü tercih, o şey. O yüzden, Gezi Direnişi, Türki- tık. Bir, bu kitleyi görüp, “Yahu, belirlenen çerçeve içerisinde geli- ye'de bir kırılma ve Türkiye'de artık bunlar ne biçim insanlar? Eski, şiyor. Mesela, Tayyip Erdoğan bir siyasetin üstten belirlenen, bugüne anladığımız anlamda devrimcilere konuyla ilgili, “Gel, bunu referan- kadar çizilen çerçeveler içerisinde benzemiyorlar” diyen, orayı dö- duma sokalım ve orada bir karar değil, başka türlü de oynanabile- nüştürme, dışarıdan dönüştürme ver” diyebiliyor ya da plebisit diyor ceğini ve başka türlü de yorumla- halinin yansıması. Yani “Gideyim, 55 kuşlama atayım ya da bir pankarta verdi. Ta 2007 yılında hatırlarsınız, olmadıklarını, sokaktaki insanın sloganları yazayım, insanlar gelsin, BirGün gazetesi o dönemler- bambaşka bir nesne, bir laboratuar oradan okusun” diye düşünen, de solun rotasını doğru tutmak nesnesi olmadığını bilmek, içeri- dışta bir dil. İkincisi ise, oradaki için neredeyse çırpındı. “AKP’ye den yaklaşmak çok önemliydi. kitleyi görüp, bu sefer, çok yabancı karşı olmak demek, darbeci olmak bir kitleyle karşılaşmış gibi, “Vay demek değil” diye adeta yırtındı. İşte mesela Erk ağabeyin bahset- be, böyle de bir şey varmış!” diyen, Bunları yaparken, bu mücade- tiği, gazetecilikte yıktığımız kural, sanki o insanlar uzaydan gelmiş leleri verirken, üniversitelerde, belki yanlış bir şey; ama “biz” gibi bakan ve bütün ezberi bozu- sokaklarda, 6 Kasım’larda, ODTÜ kelimesini kullanmak. Normalde, lan, aslında ezberi bozulduğu için eylemlerinde insanlar bir direniş gazeteci “biz” kelimesini, “ben” kelimesini kullanmaz. Çünkü dışarıdan bakar ve dışarıdan olanı aktarmakla mükelleftir. Fakat o dönemde o insanların acısıyla, o insanların yaşadıklarıyla belki bir arada olduğumuzu göstermek için, tutunacak dal arayan insanlara bir el uzatabilmek için, “Çapulcuyuz”, “Bakın, babaannemizi zor tutuyoruz” kelimelerini manşete geçirdik. Bunu yapmak büyük bir riskti ve bu riski aldık. Ama burada aslında yapmaya çalıştığımız şey şuydu: Bugüne kadar bu insanların taleplerini dile getiren bir gazete olarak, hiçbir şekilde onlarla bir temasımız olmadığını gördük. Ne zaman ki o şekilde içeriden bir dil kurduk, “Yahu, böyle bir gazete varmış ve bu gazete bizim gazetemizmiş” diye insanlar düşünmeye başladı. Park forumlarına gazeteyi götürdüğümüzde, de yeni ne yapacağını şaşıran bir geleneği bıraktı. Bunda tabii ki insanlar neredeyse üzerimize para grup. “Antikapitalist Müslümanlar Kürt hareketinin direnişçi tavrını atıyordu. Böyle bir psikoloji, böyle bundan sonra geçer akçedir” diye da yadsıyamayız. Bunların hepsi bir güzel anı gördükten sonra fikirler çıktı ya da “Bundan sonra birleşmeden, bunların hepsini bir artık ne yapmamız gerektiğini şöyle örgütlenmek lazım, illa her arada düşünmeden, sanki bir anda biraz daha anladık. Dedik ki, “Evet, yerde şenlik şarkı yapmak lazım” bir şeyler olmuş, olaylar olmuş gibi zaten bu insanlar bizi okuyabile- gibi düşünenler oldu. Yani uç nok- düşünmek çok doğru değil. cek, bizim arkadaşlarımız, bizim talara doğru bir savruluş başladı. 56 yanımızda olan, bizim sokağımızElbette ki toplumun bam telleri da, mahallemizde olan insanlar. Aslında gelenek, yani direniş ge- var. Elbette ki o biriken çığ bir Fakat bugüne kadar neden bir leneği Türkiye'de belli bir birikim anda patlayabiliyor ve dediğim temas geliştirememişiz?” Bu, tabii üzerinde çoğaldı. Birincisi, AKP’ye gibi o güne kadar sizinle temas ki bizim öznel başarısızlıklarımızla, karşı net tavır alma konusunda bu halinde olmamış insanlar bir anda yani solun öznel başarısızlıklarıyla topluluk da dahil olmak üzere pek temas haline geçebiliyor. Orada alakalı olabilir. Ama bazen bir ko- çok kesim amansızca mücadele aslında farklı, yabancı insanlar şul gelir ve o koşul seninle o kitleyi buluşturur. sözümün başında söylediğim, park forumlarıydı, meclislerdi, kurmaya çalıştığımız Haziran Meclisleri’ydi. Çünkü bizi tekrar bu oyunun içerisine hap- Bilinç biraz toplu halde bilebil- setmek isteyecekler. Bakın, siz istediğiniz kadar oy verin, istediğiniz kadar mekten gelir ya. Belli kırılma anları belli bir noktaya getirin işi, bu insanlar o kadar büyük suçlara bulaştılar ki, vardır toplumda. O kırılma anı seni o büyük suçlardan kurtulmak için ya da o büyük suçlardan yargılanmamak kitleyle, sokakla buluşturabilen an için bir şekilde, oy çalmaktan tut, başka şeylere kadar, her türlü hukuksuzlu- olur. ğu yerine getirecekler. Hukuksuzluğu yaparken de kurumlar belli bir tekelin Bu anlamda, topluluk açısından da içerisine girdiği için, yani birbirlerini denetleyebilir olmadığı için, size meşru Gezi’yi okuyabildiğimizi düşünüyo- sokak-direniş hattı dışında bir şey kalmıyor. Böyle bir durumda, meclisleriniz rum. Eğer Gezi’yi okuyamasaydık olmazsa, meşru müdafaa imkanlarınız olmazsa, sizin bir arada olabileceği- zaten, “Haziran Hareketi” diye bir niz ve toplumda da meşru görünebilecek, Taksim Dayanışması gibi, Haziran oluşumun içerisine girmek için bu Hareketi gibi alanlarınız olmazsa, yalnızlaşırsınız. kadar uğraşmazdık. O yüzden sokak önemli. O yüzden Haziran Hareketi önemli ve sokakla en iyi bağ kurabilecek ve onu anlayabilecek hareket burasıdır, Haziran meclisleridir, Şimdi, Haziran Hareketi’ne yönelik Haziran Hareketi’dir. eleştirilere, Haziran Hareketi’yle ilgili konuşmalara bakıyorum, şöyle Yine Gezi dönemindeki dile dönersem eğer; sokağın dili dediğimizde, di- şeyler söylüyorlar: “Yahu, sürekli renişin dili dediğimizde, cesaret, mizah ve gençlik elbette ki öne çıkıyordu. sokak diyorsunuz.” Fakat burada mizahı biraz ayırmam gerekiyor. Mizah dediğim şey, kuru şaka, “Haydi alaya alalım” demek değil. “Biber gazı, oley!” örneği güzel. Bir yerde Tekrar açarsak; bizim sokaktan size baskı yaptığı zaman faşizm, siz onu alaya alıp, “Ben senin yaptığın işi ta- kastettiğimiz şey, “Çıkalım, sokakta nımıyorum” dediğiniz zaman, bu, bir anda toplumda bir motivasyon yaratı- sabah akşam çatışalım” demek yor. Yani toplu halde bunu takmama hali, “Ne yaparsan yap bana” deme hali, değil. Çatışırız da, mesele bu değil. bir ucuz kahramanlıktan çıkıp, toplu halde bir direnme eylemine ve diren- Mesele, mevcut olan sistemin, menin meşrulaşmasına yol açıyor. O yüzden, Çarşı’nın gelip orada “Kaskını bizi evimize tıkan oyunun dışına çıkar, copunu bırak” diye attığı slogan, o kadar çok tuttu. Çünkü orada bir çıkabilmek. cesaret vardı ve bunu da biraz komik bir şekilde, taraftar diliyle söylediği için insanların hoşuna gitti. O yüzden, şunu söylüyoruz: Seçimler önemli, elbette önemli; Buradan yola çıkarak, sadece gülelim eğlenelim şeklinde bir bakış açısı söz gideceğiz, oyumuzu vereceğiz fa- konusu olamaz. Burada aslında alaya alınan ya da küçümsenen şey; dev- lan filan. Zaten her makul kişi şöyle letin şiddeti. Burada bu şiddet, insanları öldürürken, niye bunu yapıyorlar bakar: “Yahu, şu AKP gerilese, diye baktığımızda; aslında korkmadıklarını, arkadaşlarının öldüğünü bile şu parti barajı geçse, şu tablolar bile hiçbir şekilde geri adım atmayacaklarını gösteren bir mizah bu aslında. değişse” falan. Görüyorsunuzdur O yüzden, sadece bunu bir espri olarak algılamak doğru değil. Cesaretten belki Facebook’ta, ne zaman birisi koparttığınız zaman bir anlam ifade etmiyor. bir şey paylaşsa, sürekli böyle pastalar geliyor; oy oranları, AKP Öte yandan, şu kadar iniyor, şu kadar sandal- gençlikten ye vesaire. Bu kadar sandalye ve bahsettik. anketlere bağımlı hale gelmek Gençlik de- de çok doğru bir şey değil. Ama diğimiz şey, herhangi bir Gezici, herhangi bir buradaki ağa- Gezi kitlesindeki insan zaten bunu beylerimizin düşünerek oy verecekti. Bizim çocukları ya da yapmamız gereken neydi? Hazır laik eğitimle sokağı bulmuşken, hazır o siste- eğitilmiş ya min dışına çıkmışken, o mevzileri da biraz daha koruyabilmekti. İşte o mevziler, canı yanmış, sistem içerisinde canı yanmış, uzak diye okumak doğru değil. Sınıf deyince aklımıza hemen ağır sanayi sınıfsal anlamda da tepki vermiş işçileri geliyor; böyle bir durumda yeterince grev olmamış diye eleştirebi- bir kitle. lirsiniz. Fakat bu tepkiyi de bu anlamda sınıfsal olarak okumak gerekiyor. O yüzden, sokak dili dediğimiz zaman, aslında bizim kendi içimizde olan “Sınıfsal anlamda tepki derken tepkilerin, reflekslerin bir arada, belli bir bilinç içerisinde ortaya dökülme- neyi kastediyorsun?” diyebilirsiniz. si olarak söyleyebiliriz. Burada da bu topluluğun bu anlamda olumlu bir okuma yaptığını düşünüyorum. Türkiye'deki cemaat-tarikat alanın- Mesela, gittik Gezi Parkı’na. Hatırlarsınız, Gezi Parkı’nda bazı pankartlar da, bu klientalist diyebileceğimiz, asıldı. Bir pankart vardı, hangi siyasetindi bilmiyorum, ama on tane talep iç içe geçmiş, kayırmacı, torpilci var; “IMF dağıtılsın, YÖK kaldırılsın…” falan filan. Gördüm, iki tane kız sisteme karşı geleceğini göreme- gelmiş, orada selfie çektiriyor, ellerinde Türk bayrağı, gülüşüp, öpüşüp, yen, gelecek hissedemeyen çok gittiler. Oradaki şeyi okumamışlar bile. Hâlbuki onun içerisinde yer alıp, geniş bir kesim var. Bu kesimin bir hani bizim yapmaya çalıştığımız gibi eşkıya marketi kurmak, o komün kısmı, geçmişte, “Ordu gelir, bizi içerisinde yer almak ve orada paylaşırken bir şeyleri konuşmak çok daha kurtarır” zanneden ya da Cumhu- anlamlı ve etkili olacaktır. Zaten orada biz hazırlıklı olabilseydik, zaten riyetin gerçekten sahibi olduğunu Haziran Meclisleri gibi meclislerimiz olabilseydi veya onu o an hemen ku- düşünen ya da laikliğin gerçekten rup sürdürebilseydik, bugün çok daha başka şeyleri tartışıyor olabilirdik. teminatı olabileceğini zanneden, O park forumlarını… Hemen o günlerde yazıldı aslında, BirGün gazete- Türkiye'de gerçekten laiklik oldu- sinde de ğunu sanan insanlardı. Fakat bu in- yazılması sanlar ne zaman ki böyle olmadığı- gere- nı, kendileri direnmediği müddetçe kenlerin kimsenin kendilerini kurtarama- yazıldı; yacağını anladı, aslında sınıfsal da bu atalet, bir tepki verdiler, geleceklerine kendi yönelik bir tepki verdiler. Adliyede sindeki iş bulamazsın, öğretmensen iş krizleri bulamazsın, akademide bir yere gelledi. gelemezsin. Böyle bir durumda bu insanların geleceksizleşmeye Tüm karşı verdiği tepkiyi sınıfsallıktan ları ya- O yüzden, sokak dili de- hepsi diğimiz zaman, aslında bizim kendi içimizde fakat solun içeri- olan tepkilerin, re fleks- bazı lerin bir arada, belli bir enbilinç içerisinde or taya dökülmesi olarak söyleyebiliriz. bunparken, biz de gazeteciler olarak, biraz daha sokağın bu içselleşmiş dilini cesaretle savunmak zorunda olduğumuzu hissediyoruz. İşte bugün bakıyorsunuz, Cumhuriyet gazetesi bir fotoğraf yayınladı diye baskı görüyor; BirGün gazetesi üzerinde de yine benzer baskılar her geçen gün artıyor. Burada gazeteci ucuz kahramanlık peşinde olan insan olarak değerlendirmemeli. Göz önünde olduğumuz için, topluma bir mesaj vermek zorunda olduğumuz için bunu yapıyoruz. Ama eğer toplum direnmezse, eğer toplum hep birlikte o Gezi’deki gibi bir kalkışma yaşamazsa, bireysel kahramanlıkların, Can Dündar’ın yaptığının, öbürünün yaptığının çok bir anlamı yok. O yüzden, bir arada bir şeyler yapacağız, bir arada kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Başka da bir yolumuz yok. 58 10 Maddede NAR Kadın Daya nışma sı 1. Başlangıçta her şey atölyeydi… Tabii adı konusunda uzun uzun Duysun, adını da birlikte koyduk, Redaksiyon Kadın ve Toplumsal karar verme süreci yaşadık en herkes duysun kadınların sesi ve Cinsiyet Atölyesi geçen sene dö- sonunda Tomris Uyar gibi“Şeytan sözü birleşerek yayılsın dedik… nem başında ilk toplantısını yaptı. diyor ki çek kapıyı çık ya da evdeki Nar’ın adımını da Bağır Herkes Her hafta cuma günleri artık atölye bütün patlıcanları kızart gitsin dü- Duysun’da attık aslında… günüydü! Güncel-teorik-pratik şünme” ve patlıcanları kızartmaya birçok konu atölyede tartışıldı kimi karar verdik… patlicankizartmasi. 4. RedSista: Artık bir Dergimiz zaman sadece muhabbet ettik wordpress.com’u açmış olduk. Var! kimi zaman hocalarımız bize ko- Sebze-meyve sevgimizi ilk burada Daha sonra atölyede konuştukla- nuk oldu onlarla tartıştık konuları gösterdik diye sonraları güldü- rımızı, tartıştıklarımızı biriktirelim, kimi zaman kendimiz anlattık. ğümüz blogumuz herkesten yazı Redaksiyon Dergi'yi büyütelim bekliyor. Güncel, çeviri, tartışma… istedik ve ortaya RedSista çıktı, atölyenin dergisi. Üniversiteli 60 3. Bağır Herkes kadınlar, akademisyenler, HES'lere Duysun: Sokaktan direnen kadınlar, ev işçileri, kadın ekrana… mücadelesinde öne çıkan isimler... Bağır Herkes RedSista'ya katkı koyan çok çeşitli Duysun, atölyenin yerlerden kadınlar gerçekten… kolektif olarak yürüt- İlk sayımız forum gibiydi, bugün tüğü bir televizyon kadınların yaşadığı kuşatılmışlık, programı. YOL TV’de kadın mücadelesinin öne çıkan yayınlanıyor. Biz so- başlıkları, portreler, söyleşiler… kaktan kadınların se- Şimdi ikinci sayı çıkmak üzere sini ekrana taşımaya dünyada direnişlerde kadın ve çalışıyoruz, her hafta kadınların direnişi konulu bir dergi sokak röportajları ile, olacak, İspanya’dan, Hindistan’dan, güncel gelişmelere İran’dan, Türkiye’den sesler var 2. Tomris Uyar esinli blogumuz… dair aldığımız görüşlerle, atölyede- dergimizde biz de heyecanla ta- Atölyenin ilk kararı bir blog aç- kilerin yaptığı sohbetlerle ekranda mamlamayı bekliyoruz. Ve 3 ayda maktı. Redaksiyon Kadın ve Top- oluyoruz. Bizim blogdan sonraki bir çıkartacağımız dergimize tüm lumsal Cinsiyet Atölyesi blogu… ikinci ürünümüz Bağır Herkes kadınların sesini katmak için bura- mücadele- Noise adlı aktivist gruptan. Benzer sine dair bir bir kampanya yürüttüler. Şimdi tartışma ve iletişim halindeyiz bundan sonra fikri birikim onlarla birlikte kurgulayacağımız alanı olmak, çalışmalar da olacak. Önce bir has- bu konuda htag çalışması yaptık daha sonra Türki- da üzerinde #BanaNiyeBakıyorsun ye’deki ve yazan tshirtler hazırladık, her şeyi dünyadaki birlikte yaptık, tshirtleri elimizle deneyimleri boyadık. Ve hep birlikte sokağa incelemek, çıktık, her yaştan kadın vardı etkin- bunlara dair likte. Keçiören’den, Batıkent’ten atölyeler hatta Muğla’dan. Yürüdük, Kızı- düzen- lay’da sokakları dolaşarak bildirile- lemek, kadın dayanışması için rimizi dağıttık ve etkinlik fazlasıyla çalışmalar yapmak ve bu konuda ilgi çekti. Amacımız kadınların 5. Ve nihayet NAR… deneyimler oluşturmak, kadınların üzerindeki ‘göz’e dikkat çekmekti. Nar’ın tohumları ilk dört maddede hayatın her alanında yaşadıkları Bunu tersten yapalım istedik, soru- atıldı. Yani herşey atölyeden, atöl- sorunlara ilişkin farkındalık yarata- ları biz sorarız dedik çünkü sürekli yeye katılan kadınlardan, oradaki cak kampanyalar oluşturmak gibi kendimizi suçlamamız ve tedirgin tartışmalardan ve elbette her gün amaçları var. Ve şimdi forumlarla olmamız gerektiği dayatılıyor bize. ölümle sınandığımız noktada bunu bunu somutlamaya çalışıyor. Yok dedik, kadın olmam, gece so- dan bir çağrı daha yapmış olalım. ancak kadın dayanışması ile aşa- kakta olmam, mini etek giymem… bileceğimiz fikrinden, “yaşamak 6. Forumlarla büyümek için yola Senin beni taciz etmeni meşru için isyan”ı yanyana gelerek nasıl çıktı. kılacak hiçbir şey yok! İktidarın büyütebiliriz sorusundan çıktı… Ankara, Keçiören, Ankara Üniver- kadın düşmanlığı, gerici politikaları sitesi Cebeci Kampüsü, Eskişehir, bir kadına fiziksel ya da psikolojik Bütün bu tartışmalarda kadın da- Narlıdere, Antalya… “Nar’ı Birlikte şiddet uyguladığı için toplumsal yanışmasını ağlarla, esnek, kadın- Büyütelim” forumları ların yanyana geldikleri, gündelik devam ediyor, nasıl hayatlarında çeşitli dayanışma sorusunun cevabını deneyimleri geliştirdikleri, bugün- kadınların forumlar- kü kuşatılmışlığa yanyana gelerek da bir araya gelişle- direndikleri bir biçimde örmenin rinde arıyoruz… Ce- etkili olabileceğini düşünüyorduk. beci’nin, Nar Kadın Ve sonunda Nar’ın çağrısını yaptık. Okulu ve fanzini var, Antalya’da forumda İşte şimdi “Nar’ı Birlikte Büyü- kadınlar küçük Nar telim” forumları yapıyoruz, “Nar kuşlarını birbirleriyle nedir?” sorusunun cevabını bu paylaştılar, Nar'ın forumlarla hep birlikte oluştu- sesini Eskişehir'in ruyoruz. Süreç devam ediyor duvarlarına taşıdılar. ama bu sorunun cevabını bugün Ve daha bir sürü geldiğimiz noktadan verelim: Nar, şey... kadınların yerellerinde, yaşadıkları şehirde, mahallede, okulda bir 7. Erkek tacizine karşı #BanaNiye- olarak bir baskı görmeyeceğini, araya gelerek dayanışma deneyim- Bakıyorsun mevcut hukuk düzeninin kendini leri oluşturdukları, bunu forumlarla Cinsel tacize karşı farkındalık ya- aklayacağını bilen bir erkekler belirledikleri bir ağ. ratmak için ilk sokak etkinliğimizi toplumu yarattı. Bu toplumun tam Ankara’da yaptık. #BanaNiyeBa- da ortasında ilk adımı tacize karşı Nar’ı belki birkaç cümle ile özetle- kıyorsun, Hindistanlı kadınlardan ses çıkarmakla attık, ataerkinin, yebiliriz: Nar’ın, kadın sorunları ve esinlenerek kurgulandı, Blank iktidarın, erkek tacizinin gözünün 61 üzerimizde olduğunu belirtirken baskılardan dolayı dışarı çıkamadıkları için gökyüzüne özlemlerini bu aslında bu ‘göz’ün bize ‘tedirgin motiflerle giderirlermiş. Biz de aldık boyaları Kuğulu Park’taki duvara -ki ol, kork, yaşama’ dediğini söyledik. orası Haziran direnişinde Ankara’nın simgesi- yanımızda getirdiğimiz boş Çalınan yaşamlarımızı geri alacağız bezlere, kartonlara Özgecan için, yaşamlarımız için çizelim diye Kuğulu söylemimizin de ilk adımı burası Park’a gittik 10 Haziran’da… Yaşamaya, özgür yaşama olan özlemimiz için oldu. boyayalım dedik… Birlikte bu isyanı, özlemi haykırmaya gelen çok kişi oldu. Çocuklarıyla gelenler, ses sistemi getirip bizim için şarkılar çalanlar, 8. Özgecan’a sılseller bir Amerikalı’ya sılselin ne demek olduğunu anlatma çabamızdan sonra 12 Haziran’da Özgecan davasının heyecanlanarak bize kocaman kuş kanatları çizmesi, bir ressam kadının ilk duruşması vardı. Özgecan’dan boyalarını alıp gelerek duvarı güzelleştirmesi… Sılsel Aramice’de “kanat sonra her adımımız yaşamı çırpmak” anlamına geliyormuş biz de o gün aslında bu dayanışmanın istediğimizi söylüyordu, özgürce kanatlarında yükselen umudumuzu ve isyanımızı heyecanla izledik. yaşamak istediğimizi söylüyordu. Her adımımızın öfkesini, her adımı- Daha sonra İstanbul’da kadınlar “”İsyanımızı Büyütüyoruz #BirKişiDaha- mızın isyanını bir mücadele sözüne Eksilmeyeceğiz” diyerek Kadıköy sokaklarındaydılar… dönüştürelim istedik #BirKişiDahaEksilmeyeceğiz dedik. Bu umudu, Antalya’da ayaklarına kırmızı boyalar sürerek yürüyen siyahlı kadınlar özlemi, isyanı dillendirmenin, #BirKişiDahaEksilmeyeceğiz demek için adımlarını şehre kazıdı… şehrin duvarlarına taşımanın bir yolunu düşündük. 9. Ellerimiz İsyana Açılıyor #BirKişiDahaEksilmeyeceğiz Duvarlara, kağıtlara, sokaklara çalınan yaşamlarımızı geri alacağımızı Mardin’deki gibi “sılsel”ler ya- yazarken, sokaklarda isyanımızı haykırdık, Nevin’in bakışlarında isyanımı- palım istedik. “Sılsel”in hikayesi zı taşıdık, Nevin’in hapishanede geçirdiği her gün bizim yaşamımızdan şöyle: Eskiden Süryaniler evleri- çalınıyor dedik, Özgecan için isyanımızı büyüttük, isyanımızın adı oldu nin tavanlarına turkuaz boyalarla Özgecan, isyanımızın adı oldu yaşam… Her gün ölümle sınanırken bir dikdörtgen motifler çizerlermiş, canımız daha gitti. Cansu ile birlikte erkek egemen düzen, gerici ve kadın düşmanı iktidar, kadın katillerine hafifletici sebepler arayan erkek adalet, bu sefer bir iş çıkışında yaşamımızı çaldı! Cansu’nun, Özgecan’ın, çalınan yaşamlarımızın hesabını soracağız demek için ellerimizi isyana açtık. Ellerimize kalpler çizdik, yaşamı tuttuğumuzu, ördüğümüzü, yaşamın ellerimizin birbirine değişinde olduğunu haykırmak için… Ellerimiz isyana açılıyor #BirKişiDahaEksilmeyeceğiz dedik ve her yerden, Samsun’dan, Eskişehir’den, Mersin’den, Gaziantep’ten, Almanya’dan, İzmir’den sesimize ses geldi. Kadınlar ellerine kalpler çizerek fotoğraflar paylaştı, şehrin sokaklarına “Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz” yazdı, ellerine kalpler çizerek sokağa çıktı, çalınan yaşamlarımızı geri alacağımızı haykırdı. 10. Nar’ı Birlikte Büyütelim Forumlarımızın sözü “Nar’ı Birlikte Büyütelim” ve şimdi dayanışmayı, yaşamak için isyanı büyütmek için kadınları Nar forumları yapmaya, dayanışmayı, mücadeleyi birlikte büyütmeye çağırıyoruz. Biliyoruz ki kadınların yanyana gelmesi her şeyi değiştirir…Facebooktan ve twitterdan bize ulaşarak “Nar’ı Birlikte Büyütelim” sesine ses katabilirsiniz. facebook: /narkadindayanismaagi twitter:@narkadidayanis 62 ğın Te kmele n e n Bir Kuşa Özgürlük A r zu su du r İsmail Saymaz Başta hemen belirteyim: Onun hir’de kayıtlara geçen ilk şiddetin ler, Gezi Parkı eylemine katılıp ölümü, bir sokağa girerken, sadece mağduru, Akaki Avaliani adlı bir katılmamaya bile bakmamışlar; kaçarken, koşarken dövülerek gençtir. Gürcistanlıdır ve orada bir demek ki polisler, sadece o saatte ölüme itilmesi, gerek Eskişehir’de yıldır misafir öğrencidir. Oturduğu sokakta olması nedeniyle Akaki’yi gerekse Gezi Parkı sürecinde cafeden evine doğru gitmektey- dövmüşlerdir, bundan başka bir polisin âdeta bir düşman ceza ken, güzergahı, eylemin odak sebebi yoktur. hukukuyla hareket ettiğini, her- noktası olan Eti Park’ın yanın- hangi bir direniş göstermelerini dan geçtiği için, polis tarafından beklemeksizin, sadece sokakta eylemci zannedilir. Arkasından Püskürtün Emri ve Polisin olmalarından hareketle yurttaşını koşarlar, kafasına cop vururlar, Fethi cezalandırdığına işaret eden örnek şiddetli cop darbesiyle kafatası 2 Haziranı, 3 Hazirana bağlayan bir vakıadır. Aslında Ali İsmail’in kırılır, kemik beyine batar ve sağ gece, Ali İsmail ve arkadaşları yine şahsında, tekmelenen ve dövü- kolu felç kalır. Gezi Parkı eylemine gittiler. açığa çıkmış özgürlük ve demok- Akaki Avaliani’nin şüphelileri halen O günün sabahında Eskişehir rasi arzusunun kendisidir ve onu daha bulunamadı. Akaki Avalia- Emniyeti bir karar almıştır; bütün tekmeleyen de bir polis ve birkaç ni’nin avukatı, aynı zamanda daha polislere tebliğ edilir. Tebligatta amiri değil; aynı zamanda ceberut sonra Ali İsmail Korkmaz’ı tek- şu yazar: “Emir verilmedikçe, cop, devletin cisimleşmiş ve billurlaş- meleyip yere düşüren fırıncıların biber gazı, tazyikli su ve orantısız mış halidir, onun suretidir bu. Bu da avukatıdır. Dolayısıyla orada güç kullanılmayacak, halkla ve ba- yönüyle o, diğerlerinden ayrılır ve fırıncılar kurtarılmak istenirken, sınla karşı karşıya gelinmeyecek.” farklılaşır. burada Akaki’nin dosyasının Polis memurlarının tamamı, bu üzerine örtüldü. Akaki Avaliani’nin emri veren dâhil, hepsi bu tebli- ‘Sen Dışarıda Çok Gezer Mi- dövülmesini soruşturan polis gatta yazılı kuralların tamamını sin?’ müfettişleri Eskişehir’e gelip, bu ihlal ettiler; o gece, öncesinde ve Ali İsmail Korkmaz da kendi ku- garip çocuğa şunu sordular: “Sen sonrasında… şağının bütün fertleri gibi, bütün dışarıda çok gezer misin?” len, Gezi Parkı kuşağıyla beraber Sokaktaki Tuzak akranları gibi aynı güdüyle, özgürlük arzusuyla, demokrasi arzusuyla Akaki Avaliani bir semboldür. İddiaya göre, sözlü bir emir sokağa çıktı. İlk gün, 31 Mayıs günü Demek ki polisler, herhangi bir suç verilmişti. Sözlü emir, yani şifahi sokağa çıktığında, Eskişehirliler iddiasına ilişkin bir müdahalede olduğu için, yazılı bir kayda bağ- Eti Park’ta toplanmışlardı. Eskişe- bulunmamışlar; demek ki polis- lanmadığı için içeriğini biz henüz 63 Delil Karartma ve Görüntülerin Silinmesi O 38 günlük dilim, Ali İsmail Korkmaz’ın suçlularının bulunmasına ilişkin o süreç, aslında öncesi ve sonrasıyla devletin bütün dahlinin çırılçıplak açığa çıktığı süreçtir. bilmiyoruz; ancak emniyete; “Size verilen sözlü emrin içeriği nedir?” diye soruldu. “Ara sokaklara girenleri püskürtün denildi bize” dedi polislerden biri. Püskürtmekten anladıklarını aşağı yukarı Ali İsmail Korkmaz’da gördük. Ali İsmail ve bir grup genç, üç dört genç, 23.52 sularında sokağa girdiler. Bu sokağa giren dört kişiden ikisinin ismini biliyoruz; biri Ali İsmail Korkmaz, diğeri Doğukan Bilir. Sokağa girdiklerinde ilk şiddetle karşılaştılar, koşmaya devam ettiler; fakat Doğukan Bilir, ileride başka bir tuza- Ali İsmail’in şahsında yere düşürülüp dövülen, tekmelenen ve it ilen, bu ülkenin bir kuşağının demokrasi arzusu, daha geniş bir toplamının gençliğinin kendisidir. ğın olduğunu fark edip geriye doğru koşmaya başladı. Doğukan Bilir, öyle veya böyle kendisini bu cendereden kurtarırken, Ali İsmail Korkmaz tuzağı fark etmediği için koşmaya devam eder. Sokağa girdiği bilindiği için polisler, ileride beklemekte olan fırıncılara “Yakalayın!” talimatı verir. Fırıncıların 4’ü bir baraj oluşturur, Ali İsmail Korkmaz’ı yere düşürürler, sizin hepinizin izlediği görüntüler gerçekleşir. Hep beraber döverler, sonra polis gelir, tek başına kafasına üç tekme atar ve Ali İsmail Korkmaz’ı oradan gönderir. Ali İsmail’in nerede dövüldüğüne dair tanık yoktur. Ali İsmail bir yerde dövüldüğünü söyler, ama nerede dövüldüğünü hatırlamadığı için, ilk etapta bu belirsizlikle karşı karşıya kalınır. O günlerde şöyle bir Dayaktan yaklaşık yarım saat sonra, ada, eyleme beraber katıldığı arkadaşı Ali İsmail Korkmaz’ı oturduğu bir durakta kolunu tutarken bulur. “Sana ne oldu?” diye sorduğunda, “Beni dövdüler” der, ama nerede dövüldüğünü hatırlamaz. O gece hastanelerde de meydana gelen bir dizi ihmalin ardından evine gider. Ertesi gün tekrar hastaneye gitmek üzere önce karakola ifadeye gider. Karakolda yarım sayfalık bir ifadesi vardır; bu, belki de hayattaki son ifadesidir aynı zamanda. İfadesinde şunu söyler: beş altı kişi tarafından durdurulduğunu, sopalarla dövüldüğünü, bir gün öncesi itibarıyla hatırlama güçlüğü çektiğini, o gün itibarıyla artık konuşamadığını söyler. Ardından götürüldüğü hastanede beyin kanaması geçirdiği fark edilir, ameliyata ardından yoğun bakıma alınır. O gecenin ilerleyen saatlerinde bilinci kapanır, 38 gün boyunca hayat mücadelesi verir ve maalesef, 10 Temmuz 2013’te bu dünyadan ayrılır. kahramanlık ortaya çıkar: Ali İsmail’in dövüldüğü görüntülerde, ona vurmayan sadece bir kişi vardır; o kişi, Gezi Parkı’na katılmış genç bir çocuktur, 23 yaşında. Adı, Semih Berkay Yapıcı. Gezi Parkı’nda polis şiddetine ilişkin görüntüleri çekip, bilgisayara yüklemek üzere evine giderken, gazdan kaçıp o sokağa girmiştir. Polislerden önce oraya geldiği için, kendisine müdahale edilmemiştir. Sokaktan çıkmak üzereyken, Ali İsmail’in sokağa girdiğini fark edip bir duvarın 64 ardına saklanmıştır, bütün dayağa gerçekleşir? Ali İsmail Korkmaz’ın düğünü ve suçun polise atılmak tanık olmuştur, ama korkusundan önünde dövüldüğü fırının kamera istendiğini iddia etti. Tarih sahnesi- yardım da edememiştir. kayıtları kayıptır, silinmiştir. Çok ne ikinci çıkışı, Ali İsmail Korkmaz sonra jandarma bu görüntüleri davasının Eskişehir’den Kayseri’ye O gece, dayağa tanık olduğu o kurtardığında raporunda şunu yaz- sürülmesini talep ettiği gün oldu. gece eve gider ve hırsıyla, bü- dı: “Bu görüntüler dört defa silindi. Savcılığın görüş sorması üzerine, tün öfkesiyle, yazarı olduğu Ekşi ikisi 6 Haziran tarihinde, diğer ikisi Vali Tuna şunu söyledi: Eskişe- Sözlük’te olan biteni, gördüklerini 21 Haziran 2013’te.” hir’de Ali İsmail’in dövülmesinden anlatır. Üç gün sonra Ali İsmail’in sonra, dövüldüğü noktada eylem yoğun bakımda olduğuna ilişkin İkinci kez nerede silindi? 21 Hazi- yapan gençler, adliye önünde ada- haberlerde fotoğrafını görünce, ran’da, görüntüler bu kez savcılık let nöbeti tutan gençler, o davaya dövüldüğünü gördüğü kişinin o tarafından görüntülerin gönderil- sahip çıkmak için çevre illerden çocuk olduğunu fark eder ve aileye diği bir bilirkişinin elindeydi. Os- gelen Çağdaş Hukukçular Derneği ulaşır. Aileye ulaşmasıyla beraber mangazi Üniversitesi’nde çalışan üyesi avukatların tümünün terörist Ali İsmail’in nerede dövüldüğü açı- bilirkişi bu görüntüleri iki kez sildi. olduğunu ve Eskişehir’de kendisi- ğa çıkmış olur. Daha sonra muhit Dört kez silinmiş bu görüntüler ne devrimci örgüt tarafından silahlı belli olduğu için, kameralar toplan- neyse ki jandarmanın gayretiyle eylem yapılacağını iddia etti. Bu maya çalışılır. Otuzu aşkın güvenlik kurtarılmış oldu. Kurtarıldığında, eksene oturttuğu savunmasıyla bu kamerasından yarısı bozuk çıkar. vaziyet berrak bir biçimde açığa davanın gönderilmesini talep etti “78 saniyelik kısım ne?” diyeceksi- çıktı ve Ali İsmail Korkmaz’ın orada ve gönderilmesini sağladı. niz. 78 saniyelik kısım, dosyadaki dövüldüğü anlaşıldı. Bu bozuk kameralardan üçü Ali İsmail’in dövüldüğü Sanayi Sokak’a aittir. Bunlardan biri bir manifaturacıya aittir. Polisler ilk gittiğinde, görüntülerin olduğu yönünde tutanak tutarlar, ikinci gittiklerinde ise görüntülerin silindiği yönünde bir tutanak tutarlar. Bu görüntülere bir daha hiç ulaşılamaz. Bir diğer görüntü, Ali İsmail’in sokağa girdiği Beşik Otel’e ait görüntülerdir. Bu görüntülerde iki parça halinde görüntü kaybı vardır; biri 20 dakika bütün, diğeri ayrıca 78 saniye. en kritik kısımdır. Çünkü Ali İsmail Dava Kayseri’ye gittiğinde, polis- Korkmaz’ın sokağa giriş anı vardır, Dava Öncesi Vali Sahnede lerin tek bir savunması vardı. Gö- dayak yeme anı vardır, sokaktan Cinayet suçlamasıyla bir iddi- rüntülerde dövdükleri belli zaten çıkış anı yoktur. Sokaktan çıkış anı, aname hazırlanmıştı. Davanın onu inkar edemiyorlar. Diyorlar ki, işte bu 78 saniyelik dilim içerisin- görülmesine on gün kala, Eylül “Biz bir kişiyi dövdük, ama döv- dedir. Peki, sokaktan çıkış anında başında, bu kez tarih sahnesine düğümüz kişi Ali İsmail Korkmaz onun başına bir şey gelmiş midir; Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna değildi.” Dövdüğünüz kişi eğer o evet. Yine bu tanığın anlatımına çıktı. Aslında biz, onun ismini ilkin kişi çıkmazsa, yani yargılandığınız göre, sokaktan çıkarken, delilleri 10 Temmuz 2013’te, yani Ali İsmail davadaki maktul çıkmazsa, o dava sildiren polis tarafından dövülmüş- Korkmaz’ın öldüğü gün duymuş- düşer. Bunun üzerine mahkeme, tür, tekmelenmiştir. Dolayısıyla kişi, tuk. CNN Türk’e bağlandı, Ali İs- dövenlerin de, Ali İsmail’in de HTS aynı zamanda kendi işlediği suçun mail Korkmaz’ın polisler tarafından kayıtlarını istedi; yani telefonlarının da delilini yok etmiştir. öldürülmediğini, aslında Gezi Parkı geçmişe dönük arayan, aranan ve olaylarında bu eylemlere katılanla- sinyal kayıtlarını. Sinyal kayıtları rın arkadaşları tarafından dövül- geldiğinde, Ali İsmail Korkmaz’ın Üçüncü görüntü kaybı nerede 65 telefonunun ve polislerin telefonu- ifadeye göre söylüyorum- Sayın Validen gelmektedir. O halde, manzara çok açıktır. nun aynı anda sinyal verdiği netlik Emri verenler var, bir talimat var, bir sözlü emir var. kazandı. Darbeyi Bastırdım Polislere en azından o günün Hal böyle olunca, manzara bu kadar berraklaşınca, davada da bu şemanın kendisi, sabahında verdikleri talimat gere- bu örgütlü yapının kendisi açığa çıkınca, Ali İsmail’i döven polis mahkemede ilkin ğince, “Emir verilmedikçe cop bile şu argümana başvurdu: “Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve İçişleri Bakanı, kullanmayın, gaz bile sıkmayın” Gezi Parkı’nın darbe olduğunu iddia ediyor; ben de bu darbeyi bastırdım” dedi, diye emir veren, talimat yayınlayan attığı tekmenin demokratik bir hamle olduğunu kendince izah etmeye çalıştı. Tabii, Emniyet Müdür Yardımcısı şube bu savunma, aslında onun arka planındaki bakışın, Ali İsmail’i düşmanlaştırma, Gezi müdürleriyle beraber bizzat insan Parkı’nda sokağa çıkanları düşmanlaştırma bakışının net bir ifadesidir. Zaten tercihini dövmüştür. Onun suç ortağı da, de çok önceden ortaya koymuştur. O tutuklandığında ailesi, bu kişiyi kurtarabilmek Ali İsmail’i döven diğer polistir. için bir AKP milletvekiliyle temasa geçmiştir. Tercih ettikleri avukat da AKP’nin 2011 İki şube müdüründen biri -Em- ve 2015’teki milletvekili adayıdır. Bu bile aslında tercihini ortaya koyuyor. niyet Müdür Yardımcısıdır şu an Eskişehir’de- Çevik Kuvvet Şube Ali İsmail Korkmaz’ın katillerine verilen ceza, trajik bir cezadır. Ali İsmail Korkmaz’ın Müdürü dedi ki, “Biz hiçbir hukuk bir cinayet değil, bir yaralama eylemi olduğunu, kastı aşan bir yaralama olduğunu dışı iş yapmadık. Bakın, gaz sıkma tespit eden ve bunun sonucunda, tekme atana on yıl on ay, diğerlerine de on yıl ve talimatını bile Valimizden aldık” daha düşük miktarlarda ceza verildi. Bu, Ali İsmail Korkmaz’ı dövenlerin ortalama dediler. 5-6 yıl sonra serbest kalması demektir. Ama mahkeme bu kararı verirken, gerekçeli kararına çok ilginç bir ifadeyi geçirdi. Dedi ki, “Burada görevli polis memurları sokakta yakalama amacıyla değil, yaralama amacıyla vurmaktadırlar.” Bu çok tarihi bir tespittir. Öldüren Kimdi? Bu örgüt hiyerarşik bir bağ içerisinde hareket etmiştir. Bu örgütü koruyanlar vardır, bu örgütün hamileri vardır ve bu örgütün ideolojik bir yapısı da vardır; hem hiyerarşisi vardır, hem ideolojik yapısı vardır. Zaten örgüt iki temel dayanağa yaslanır; biri hiyerarşi, biri ideoloji. Bu örgütte ikisi de vardır. Bu örgüt, kamu görevlilerinin onlara halk tarafından verilmiş gücünü kendi örgütlerinin amacı doğrultusunda kullanmışlardır. Bu bakımdan bir suç örgütüdür ve bu suç örgütünün sadece küçük bir ayağı yargılanabilmiştir. Henüz emri verenleri, henüz Bir şehrin valisi, hangi sokağa ne onların hamilerini, henüz onların koruyucularını maalesef kamuoyu baskısına rağmen miktarda gaz sıkılmasının emrini yargı karşısına çıkarma ve bu anlamıyla hesap sorma imkânı bulunmadı. Ancak, bu neden verir? Kime gaz sıkılacağı- yargılamanın kendisi, özelde Ali İsmail Korkmaz davasının kendisi, hem Eskişehir’deki nın, kime cop vurulabileceğinin, bu şiddete ilişkin, hem de Gezi Parkı dönemindeki o sekiz bin yaralının, birden çok kimin gözaltına alınacağının kararı ölümün ve sayısız mağduriyeti kendisinde ifade eden tarihsel bir yerde duruyor. valiye mi aittir, emniyet müdürüne mi aittir? Cevap emniyet müdürü, Ali İsmail Korkmaz Gezi Parkı’nda ölen bütün gençleri içerir. Yetmez; ondan önce, değil mi? Halbuki, Eskişehir’de o örneğin İzmir’de Baran Tursun’un öldürülmesini de içerir, Muğla’da Şerzan’ı içerir, tarihte emniyet müdürü yoktur. Es- Adana’da İbrahim’i içerir, Trabzon’da Ahmet’i içerir, Cizre’de Nihat’ı içerir, daha geniş kişehir’in Emniyet Müdürü Mustafa bir kaplamı ifade eder. Çünkü aslında Ali İsmail’in şahsında yere düşürülüp dövü- Kuru, 27 Mayıs 2013’te kanserden len, tekmelenen ve itilen, bu ülkenin bir kuşağının demokrasi arzusu, daha geniş bir ölmüştür. Kanserden öldüğü için, toplamının gençliğinin kendisidir. Onun şahsında özgürlük, demokrasi ve doğrudan onun yerine müdür yardımcıları demokrasi talebi tekmelenmiş ve ölüme itilmiştir. Tekme atan da birkaç polis değildir, bakmaktadır. Talimat da anladığı- tekme atan ceberut devletin kendisidir; devletin bugüne kadarki muhaliflere, itiraz mız kadarıyla Validen gelmektedir. edenlere duyduğu nefretin kendisidir, devletin şahsında Adalet ve Kalkınma Parti- Kimin, nereye müdahale edeceği- si’nin nefretinin kendisidir. nin talimatı, gaz sıkma dâhil -bu 66 Kültürün ve Sa natın Yozlaşmaya Dire nişi Gonca Girgin Hep bir yere yetişmek, belirlenmiş ürün hepsini hesaplıyoruz. Tembel- lamıyorsam- 2007 yılında bir zaman dilimi içinde belirlenmiş lik hakkı konuşulur ya yaşama hak- grup öğrencinin yazdığı “ös yeme görevleri yerine getirmek üzerine kı yok artık; kazanma ve harcama (g.tümü ye)” adlı şarkı üniveriste- kurulmuş bir hayat içinde insanlar hakkından ibaret herşey… Düz çizgi ye giriş sınavı sistemi eleştirisinin bir dönme dolap misali dönüp oluşu da burda zaten. Ritmi de argo dili bozulmadan müziklendi- duruyor gibi. Bunun bir ritmi yok, yok evet çok ritimli, ama sağlıklı ve rilmiş halidir. Şarkının sözlerini düz düz bir çizgi gibi. Bu dünya halini anlaşılabilir bir ritim değil. Dahası bir şekilde fikir olarak söylerseniz siz nasıl tanımlarsınız. duyulabilir bir ritim değil ki ritmi küfür, müzikle söylerseniz “isyan Bu dünya halinden önce ben insanı bile takip edemeden gelişigüzel ve eleştiri” kapsamına girer. tanımlıyorum aslında. Çünkü insan savrulmaktayız… dediğimiz zaten bu dünya halinin Öte yandan yıkıcı ve tekrar inşa toplumsal aktörü. Özellikle 90’ların Müzik hayata, isyancı, neşeli ve edici kamusal sanat alanında da sonlarından beri tek tip bireyleriz, rutin bozan bir nitelik katması kritik bir işlevi var müziğin. En bu tipin ana belirleyeni her bir bakımından, alternatif hayat mü- yakın ve yaygın olarak Haziran di- bireyin belirli projeleri gerçekleştir- cadelelerinde nerde duruyor? renişinde gördük; insanlar komünal mekle yükümlü şirketleşmiş, hare- Spekülatif bir soru oldu. Bak- bir yaşam inşa etme girişiminin ketli varlıklar olması. Bahsettiğiniz tığınız yere ve müzik dediğiniz temel özneleri oldukları gibi o “dönme dolap misali dönme” bu- şeyin işlevine bağlı. Bu eğilimle yaşamın melodisini üretmede de raya denk geliyor. Çünkü adil siner- düşününce müziğin ifadeyi en aynı öznelik konumunu aldılar. jiden yoksun bir rekabet ortamının temelde meşrulaştırdığı ve naiflik Hakan Vreskala barikatta eylem- kısırlaşmış, yozlaşmış, aynılaşmış kattığı yadsınamaz. Misal çok kaba, cilerle birlikte söyledi “dağılın lan” döngüsü içinde küfürlü ifadeleri şarkısını. Ritim gruplarıyla katılımcı devinip duran şarkı sözüne bir sanatsal eylem gerçekleşti belki aslında dövünüp çevirdiğinizde onlarca kez. “Bandista” diye bir duran bireyler belirli oranda grubu duyduk, icracıları değişken, olduk. Evlilik ve kabul görür; kü- doğrudan katılımcı, ticari kafası çocuk yapma für ya da argo olmayan, alternatif ve demokratik gibi geleneksel bir sözden öte bir yaşam şeklinin inşasında talebi meselelerimiz şarkıdır artık. müzikle ifade eden bir oluşum bile bir proje Çok belirgin “Bandista”. Sonra Bandista’dan yapar gibi; amaç, örnekler ver- “Bandsista” çıktı; kadınlığı haykıran kapsam, takvim, mek gerekirse gece yürüyüşlerinde melodiyle var elde edilecek -yanlış hatır- olan Bandsista. Yani estetik-politik 67 eylemlilik halini gördük müzi- 68 ürünün ya da bireysel bir formları dışında kalan besteler TRT sanat ürününün metalaşarak repertuarına alınmıyor. Denetleyi- belirli bir kar karşılığında mü- cisi sadece “halk istiyor” saçma- badele edilmesini görüyoruz. lığına dayandırılan bir cümle olan Aslında kültürel organizma piyasanın müziği bu yeni şarkıları değişkendir, bu organizmanın dilediği gibi kullanmaya devam içinde müzik de değişir. Bu ediyor. Bunun üzerine TRT tarafın- durum ardışık, tarihsel bir dan kurulan ve akil adam niyetiyle koşullandırmayla diyalektik radyo sanatçılarından oluşturulan, açıdan eleştirel bir yapıyı ba- yanlarına da arabesk icracısı Hakkı rındırmaz. Ancak bu değişim Bulut iliştirilen, adına da arabeskle sürecinde yaratılan çatışma savaş kurulu denen bir kurul diyor ortamı ve bu şekilde beslen- ki; “Ey halk! Madem arabesk dinle- ğin. Bir başka örnek; Hükümetin me bizi bozulan evreye vardırır. yeceksin Müslüm Gürses’le kendini “kentsel dönüşüm” dediği ve Çünkü değişim manipülasyona paralayacağına, biz sana 'acısız uygulamaya baktığınızda “kentsel açıktır. Örneğin; kültürün içinde arabesk' yaptık onu dinle!” Deva- çöküşüm” gerçeğini yüzümüze vu- konu müzikken, sosyal, politik, mında TRT önderliğinde geliştirilen ran Sulukule’den çıkan “Tahribad-ı ekonomik, kültürel koşullar deği- ilk acısız arabesk ürünü kendilerine İsyan” hip-hop grubunun yazdığı şirse müzik de değişir. Bu değişim göre dev bir sahne prodüksiyo- şarkıyı hatırlatabilirim. Sözlerle ya yozlaşmaya doğru ya gelişime nuyla (kalabalık keman, bağlama doğrudan Fatih Belediye Başkanı doğru yol alır. Bu anlamda salt mü- grupları olduğundan böyle kabul Mustafa Demir’e meydan okuma- zikal alandaki direniş etkili olamaz, ediliyor) televizyon kaydıyla halka ları müziğin alternatif bir araç olu- ancak toplumsal direnişin içinde sunuluyor: icracı Hakkı Bulut, eser: şuna örnek. Nasıl olmasın? yıkılan, müzik aracı önemli bir rol oynar. “Henüz üç yaşında bir kardeşim yağmalanan kültürün karşısında Devletlerin ideolojik oyunlarında var, seni ondan bile kıskanıyorum”, “yeni yapılan evin temeline işedik” illüzyona en uygun alan sanatsal tarz: acısız arabesk. Devamında, diyen bir ses yükseldi. Bu tabi alandır ve bu doğrultuda ürün çık- misal 90'larda hangi ticari katego- müzik tarzının açtığı alanla da ilgili tısı daha ucuz ve kısa sürede elde rinin müzikal ürününe bakarsanız bir mevzu. Örneğin folk tarzların- edilen müzik repertuarı birincil bakın, arabesk tarza dokunmayan da karşı duruşun ya da siyasi bir öneme sahip. Buradan hareketle, bir ürün bulamıyoruz. 90'lı yılların mizahın, taşlamanın daha dolaylı sorunuzu Türkiye’deki arabesk türü pop müziği örneğin… imalarla yer aldığını görebiliriz. üzerinden somutlaştırabiliriz: Ben Bunlar bireysel sanat ürünleri de Arabesk’i, kullanılan çalgılar ve icra Dolayısıyla, devlet yani aslında değildir üstelik, kolektif bir yaşam tarzı açısından Arap etkili, sosyolo- ulusal güç kendi eliyle yarattığı koşuluna dayanır. Bu örnekleri jik olarak 50'lerden beri yoğun bir canavarı kendi eliyle öldürmek yakın geçmişten aklıma hemen şekilde süren iç göçlerin beslediği, istermişçesine bir çatışma ortamı geldikleri için söyledim. Yoksa kırsal halkken yaktığı türküyü ken- yaratarak sektörel anlamda ara- örneğin; Moğolların 94 yılında yap- te getirdiğinde kozmopolitleştiren besk müziği, arabesk tarzın kaderci tıkları “dinleyiverin gari” şarkısının bireylerin benimsediği, bolca ağ- anlayışını, ezilenin mağduriyetini, mevzusu alternatif yaşamın fiili lamalı, ağlarken gülmeli nitelikleri isyan ediyormuş gibi yapan ama niteliğinde olmasa da sözlerdeki de olan bir olgu olarak görüyorum. o isyanı içine atan bir halk teza- siyasi taşlamanın varlığı yine rutini İşin bilimsel ve tarihsel boyutunu hürünü yaratıyor. Bu anlamda ben bozan örneklerden biridir. anlatması çok uzun ve başlı başına kapitalist sistemin temelindeki bir iş, ama bir detayla açıklama- özelleştirme ve taşeron mantığının Her şeyi içine alıp, eriten yok eden ya çalışayım mevzuyu. Devletin müzikal alandaki en belirgin yansı- piyasa canavarı, tüm kültürel desteklediği yani resmi olarak malarından biri olarak arabesk ve özgünlüklerini de kendi parçası TRT ile sunulan müziklere karşı onun taşeron işçileri olan arabesk haline getirerek, bozuyor. Buna arabeskin 80’lerde doruğa ulaşan müzik icracılarını görüyorum. Me- müziğin, kültürlerin direnmesi popülerliğiyle savaş yine TRT taforik anlamda bir karşılaştırma nasıl mümkün olabilir? tarafından başlatılıyor. Arabesk yaparsam, tabr-i caizse sermaye- Piyasa canavarı tek bir şeyle müzik yasaklı, Orhan Gencebay’ın nin katlettiği işçi, müzik piyasasının ilgileniyor tabi; ürünü pazarlama serbest çalışma olarak adlandırdığı katlettiği icracıyla, sermayenin ve satma. Bu süreçte kültürel bir klasik dönemin geleneksel şarkı doğa talanı, yine müzik piyasasının kültürel talanıyla eş. Üstelik müzik ve doktora eğitimlerim boyunca yaptığım alan araştırmaları ve yorumların piyasasının ve ürünlerinin tüketimi ürünü olarak çıktı tabi kitap. Ama bunun ötesinde ben iki temel mevzu- açısından bakıldığında katledilen dan bahsetmek istedim: birincisi liberal politikanın temel silahlarından bir halk da söz konusu. Çünkü olan kimlik mevzusunun bize ettikleri. İkincisi ise kimlik siyasetiyle bağı arabesk Türkiye’nin politik ürünü hiç kopmadan üretilen, tekrar üretilen, yıkılan, tekrar inşa edilen kültürel olan din anlayışı ve pratiklerinin, kimliklerden biri olan Çingeneliğin görünümleri. Bu görünümler de temel- müzik anlayışı ve pratiklerindeki de iki karakterde, birincisi devlet eliyle ya da örtük desteğiyle yaratılan iz düşümü gibi. Her ikisinin de bir “Çingene” imgesi. Bu alanda medyanın taşıdığı bayrak önemli. İkincisi ortak özelliği bilinçsizce ya da yarı Çingene’nin kendi mahallesindeki kültürel imgesi. Bu iki karakterin çatış- bilinçli bir şekilde içselleşebiliyor ma ortamları üzerinden toplumsal yaşama yansımalar, yabancılaşma ve olması. Bu doğrultuda toparlarsak, sermaye gücü ve Çingene aktör arasındaki karşılıklı ilişki sonucunda ken- kültürün ya da kültürel/sanatsal bir dine yabancılaşan bir Çingenelik mevzusu var. Toplumsal olarak kuşak- ürün olarak müziğin izole bir şekil- lardan beri Cennet Mahallesi modelindeki dizilerle bilinen bir Çingenelik de yozlaşmaya direnmesi mümkün var bir de mahallenin Çingenesi var. Örneğin 50-90'lı yıllar arası Çingene değil. Bu öz bilinçle ve eleştiriyle imgesinin olumsuzlanma dönemi. TDK sözlüklerindeki Çingene madde- müzikal ürünler yapılabilir tabi, ya- sinin karşılığı olarak yazılan hırsız, başıboş, serseri, gününü gün eden, es- pılıyor da ancak sanatın burjuvanın mer vatandaş gibi anlatımların değiştiği dönem 90'lar. Ancak bu samimi tekelinde olduğunu göz önünde bir farkındalık dönemi de değil. 90'ların özgürlük ve halkların kardeşliği bulundurursak, halk sanat olma- temalarıyla süslenen liberal baskısının demokratik yüzü niteliğinde. 90'lar yanla baş başa kalmak zorunda. Çingene imgesinin hem olumlanan hem olumsuzlanan anlamlarıyla dolu. Eğer konservatuar eğitimi alan ve 2000’lerden itibaren ise olumlama ağır basıyor yine aynı liberal niyetle. yüksek sanat niteliklerini öğre- Öyle olmasa hükümetin Roman açılımı toplumsal bilinçte Çingene köyüne nen insanların sahne icralarına o saldırılarla, Çingenelerin kovulması örnekleriyle zuhur etmezdi. Çingene- konservatuarın binasının inşasında ler, toplumsal açıdan gericilik adına uygulanacak stratejiler için seçilen çalışan işçiler ulaşamıyorsa direniş pilot halkların başında geliyor. Sermayenin kentsel dönüşüm projelerinin de zor gözüküyor. Kültürlerin ve ilk ve yoğun olarak Çingene mahallelerinde uygulanmaya başlanması bu sanatın yozlaşmaya direnişi ancak anlamda tesadüf değil. Müzik ve dans meselesine gelince, bahsettiğim toplumsal bilinç düzeyinin arttırıl- kimlik siyasetinde Çingenelere biçilen rol alanları bunlar. Çingene bağla- masıyla, bilginin sermaye- mında müzik nin elinden alınıp halklara ve dans ser- verilmesiyle, bu anlamda yaratıcı özne olarak bireylerin yaşamdan beklentilerini yükseltmesiyle olabilir. Ek olarak tabii ki devrimci sanatın devrimci koşullara temas eden müzikleri daha çok üretmesi de gerek. Çingeler üzerine yazdınız, medyada biçimlendirilmiş Çingeneler, toplumsal açıdan gericilik adına uygulanacak s t ratejiler için seçilen pilot halkların başında geliyor. Sermayenin kent sel dönüşüm projelerinin ilk ve yoğun olarak Çingene mahallelerinde uygulanmaya başlanması bu anlamda tesadüf değil. maye ve eğitim gerektirmeyen meslekler. Bu anlamda yeteneğin ötesinde zorunlu olarak seçilmiş zanaat, sanat işleri hem göçebe yaşama uygunluğu hem bir roman kimliği var. İlk aklımıza gelen yaşadıkları dar mahalleler, dansları ve de sermaye gerektirme- müzik aletleri. Ama onlar dahi yok mesi açısından kendine oluyor. Mahalleri kalmıyor mesela. alan yaratabiliyor. Özel- Bir kültür olarak çingenelik ve likle müzik icrasındaki romanlaştırılan bir kültür olarak Çingene icracının ezici siz bu dönüşümü nasıl değerlendi- üstünlüğü de bununla riyorsunuz? ilişkili, çünkü kültürel Bu konu da bir önceki soruda an- olarak müzik yapmak lattıklarımla doğrudan iişkili. Kitabı bir var oluş şekli. Zana- yazma amacım da buydu. Mastır at türlerinde, örneğin 69 geleneksel kalaycılık mesleğinde Türkiye’de kimlik siyasetine konu tabanı yoktu, beyaz yakalının iş olduğu gibi. Toplumsal aktörlerin olan diğer halklarında olduğu çıkışı uğradığı, olayın ne olduğunu pragmatist tutumu da burada dev- gibi örneğin Kürt halkı gibi tehdit bilmeden fotoğraf çektirmek için reye giriyor, en fazla para ve prestij unsuru olarak görülmüyor Çinge- gelenleri de gördüğümüz, doğası- getiren meslek neyse dönemine neler. Tehlikeli hevaller ve eğlenceli nı, evini, mahallesini geri isteyen- göre o tercih ediliyor. Yine de bu- şoparlar konsepti Çingene’yi sorun lerin barikatlara yığıldığı örgütsüz rada bağlam Çingenelik değil tabii, olmaktan çıkarıveriyor. Bu yüzden bir halk mücadelesiydi. En önemlisi yani kalaycılık mesleğini bırakanlar hiç bugüne kadar Kürt yada Erme- güç birikmesinin, kırılmanın ilk Çingeneler değil, kalaycılar çünkü ni Havası diye bir dizi izlemedik, evresiyle, bu güç Gezi’den ma- kalaycılık artık para kazandırmıyor ama en son Roman Havası dizisine halle forumlarına aktarıldı. Bugün ve toplumsal ihtiyaç olmaktan maruz kalmıştık. Dolayısıyla her birikmenin yeni deneyimlerinden çıkmış durumda. Çingenelik bağla- kültürel özgünlükte olduğu gibi Birleşik Haziran Hareketini görüyo- mından çıktığımızda yani Çingene Çingenelik de akademinin, med- ruz. Yani süreç devam ediyor. Gezi olmayanlar için müzik ve dansın yanın, erkin elinde lime lime edilen birikerek devam ediyor aslında. “kavga ederken müzik çalınca oy- bir alana dönüşüyor. O dönüşümün Dolayısıyla müziğin Gezi'yle ilişki- nar” gibi kalıplarla yerleşikleşmesi temel aktörleri olarak rol alan lendirilmesinde somut çıktılardan de popülist bir üretim. Yoksa çocu- Çingene bireylerin bir süre sonra bahsetmek için de erken olduğunu ğu ölse çalan, müzik duyduğu an kendilerine yabancılaşması da düşünüyorum. Gezi sürecinde daha kavga ederken oynayan Çingene kaçınılmaz bu açıdan. Bu anlamda önce belirttiğim gibi estetik-politik ancak televizyonda görüyoruz. Bir dönüşüm toplumsal bütünün dö- eylem olarak doğrudan katılımcı gerçekliği var tabi; göçebe Çinge- nüşümünden bağımsız ya da farklı bir müzik bağlamını deneyimledik. nelik koşullarında kavga çıktığında değil. Çingenelik de diğerleri gibi İşgal evleriyle müzik ve sanatsal sıradanlaşan, yağma- alanların kamusal temaslarına şahit lanan, özgünlüğü bo- olduk. Caferağa mahalle evine zulan bir kültürel ürün polis baskınının protestosunu çıktısı haline gelmiş dans eden, bedenini isyanın ifade durumda. aracı olarak kullanan profesyonel icracıyı da gördük. Madalyonun Daha fazla detayla öbür yüzünde Gezi popülerliğin- uzatmayalım isterse- den faydalanan bir üretim alanı da niz, bu konunun daha oldu tabi. Aynı Gezi ayaklanması can alıcı tarafları da başladıktan iki ay sonra satışa kitabı okuyanların çıkan Gezi kitapları gibi, Gezi'nin ayrıcalığı olsun. anarşik armoniyle ilişkilendirildiği film festivaline de tanık olduk. 70 zabıtanın obaya gelmesiyle mev- Dünyada bir dönüşüm dönemine Tüm bu örnekleri şimdilik sanatın zunun eğlence ortamına döndü- ilişkin emareler de çoğalıyor. sokaktaki varlığı konusundaki bir rülmesi yaşamsal bir pratik. Ama Önceki döneme nazaran isyanlar, farkındalık ve bireylerin doğrudan işte bu bilgiye ulaşan pragmatist, direnişler var. Bizde de Gezi ve katılımıyla sanatı mümkün kılan kapitalist tutum konuyu istediği sonrası var. Müzik bununla nasıl deneyimlerin yaygınlaşması olarak şekilde hercümerç edebiliyor ve o ilişkileniyor. Müzikte de yeni bir görmek mümkün. Öte yandan kültürü lime lime ettiği gerçeğini döneme giriyor muyuz? mücadele büyüyor, devrimci yadsıyarak başka bir kurguyla yola Öncelikle Gezi ve sonrası dönemi, ezberleri yeniden düşünüyoruz, sa- çıkıyor. Toplumsal yansıma da politik açıdan iyi okumak gerekti- natsal ezberleri de öyle. Toplumun aynı izlediğiniz bir filmin etkisinde ğini düşünüyorum. Gezi her türlü doğrudan kendi sanatsal alanını kalmanız gibi. Bir Çingene izliyo- anlamının ötesinde yeni birşeydi, üreteceği bir sürece doğru ilerliyo- ruz yıllardır etkisindeyiz… İşte son çokça söylendi ama liberallerin ruz belki. Ancak müzikte yeni bir dönemde de Roman izliyoruz artık, özgürlük illüzyonlarıyla yanıltılan, dönem gibi bir yaklaşım için henüz Çingene yok, çünkü anlamı kötü. yaşam hakkı iyiden iyiye elin- elimizde yeterli yaşanmışlık ve veri Kimlik siyasetine konu olduğu den alınan, baskıyı omuzlarında olmadığını düşünüyorum. sürece de yeniden inşa edilmiş hissetmiş bir halkın “yetmez ama şekillerde izleyeceğiz, aracımız evet” e karşı “yeter artık halk hep müzik ve dans olacak. Çünkü sokakta” dediği bir isyandı. Sınıfsal Söyleşi: Hande Gazey 71 72