KAMU SÜROKRASısi}} ÜZERiNE

advertisement
i
«KAMU SÜROKRASısi}} ÜZERiNE
Oya ÇiTCi *
Türkiye yönetim tarihi üzerine yapılan tüm incelemeler 18. yüzyıldan gü­
nümüze değin yönetsel düzeltim çabalarımn sürekli gündemde olduğunu
göstermektedir. Herekonomik ve siyasal bunalım döneminin ardından yö­
netim mekanizmasının yetersizliği "tartışma konusu yapılmıştır. Bu tartış­
ma sürekli olarak bir çelişkiyi içermiştir. Bir yandan bürokrasinin siyasal
iktidara bağımlılığı dile getirilirken öte yandan ekonomik ve siyasal buna­
lım dönemlerinde bürokrasi tümüyle siyasal iktidardan bağımsız bir «bü­
tünlük» olarak eleştiri konusu olmuş ve bunalımın suçlusu ilan edilmiştir.
Bu bağlamda, «yönetsel düzeltim» bunalım dönemlerinin vazgeçilmez sloganı
olarak ortaya çıkmıştır. Bir yandan katı bir merkeziyetçilik ve hiyerarşik
yapıya dayanan yönetim geleneği sürdürülürken, öte yandan bürokrasi de­
ğişen koşullara ayak uydurmamakla suçlanmış ve her düzetim çabasında
bu suçlunun iyice denetim altına alınması amacıyla merkeziyetçiliğin güç­
lenmesini sağlayacak önlemler alınmıştır.
Geleneksel merkezi ve hiyerarşik yapının varlığll1l sürdürmesine kar­
bu tür suçlamaların söz konusu olmadığı dönem, bürokrasinin Türkiye'­
de «altın çağı» olarak nitelendirilebilecek, tek parti dönemi olmuş'tur. Bur­
juvazinin gelişmesine önderlik etme işlevini üstlenen bürokrasi çok parti­
liliğe geçiş aşamasına kadar büyük Öıçüde suçlamalardan uzak kalmıştır.
Değişen toplums·al denge ve çok partiliğe geçiş ile birlikte Türkiye'de
bürokrasinin altın ç-ağı sona ermiştir. Bundan sonra da bürokrasi dönemsel
olarak yoğun eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır.
şın,
Kuşkusuz bir toplumsal sistemdc yönetim sisteminin değişen koşul ve
gereksinmelere göre yeniden düzenlenmesi, daha etkin ve verimli bir biçimde
çalışır duruma getirilmesi kesin bir zorunluluktur. Ancak, Türk toplumun­
d~ bu zorunluluk yalnızca ekonomik ve siyasal bunalım dönemlerinin ar­
dından tüm sorunların tek çözümü olarak sunulmuştur. Bu tür bir yaklaşı­
mın sonucu olarak, yönetim sisteminin toplumda geçerli toplumsal ve eko­
nomik örgütlenmenin bir 'türevi olduğu hiç düşünülmcksizİn kimi girişim­
lerde bulunulmuştur. Özellikle 1960 sonrasında girişilen çabaların ortak özel­
liği uygulama alanı bulamamış olmasıdır. Bu tür girişimler arasında en
çok anılan, 1960 sonrasında yürütülen ve Mehtap Raporu adıyla bilinen Mer­
• Dr., TODAİE Y. Öğretim Üyesi.
-KAMU BüROKRASİSİ» UZERİNE
17.
kezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi'dir. 1972'de ikinci bir girişim söz­
konusu olmuştur. 1980'i izleyen yıllarda da yönetsel düzeltim çabaları hız
kazanmıştır.
Bu yıllar süresince yönetsel düzeltim sorunu bilimsel araştırma ve in­
celemelere de konu olmuş·tur. 1980 sonrasında gözlenen ilginç bir olgu bu ko­
nuya iş çevrelerinin ciddi bir biçimde eğilmeleridir. Gerçi daha önceleri de
iş çevreleri Türkiye'nin yönetsel düzeninin hızl-a sanayileşen toplumun ge­
reksinmelerine uymadığını dile getirmişlerdir!, ancak ilk kez iş çevrelerinin
sorunu doğrudan bir biçimde irdelemesi 1983 yılında söz konusu olmuş'tur.
Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği «Kamu Bürokrasisi» adını taşıyan,
yönetim sistemine ilişkin eleştiri ve önerileri kapsayan bir raporu kamu­
oyuna sunmuştur2 •
Bu Raporun hazırlanmasındaki temel amaç «sadece, iş adamları ve
sanayicilerin daha verimli ve süratli çalışan bir kamu bürokrasii'İ olduğu
takdirde ülke kalkınmasına daha fazla katkıda bulunabileceklerini sapta­
mak ve böyle bir yönetimin nasıl sağlanabileceği konusunda bir kısmı za­
ten bilinen önerilerin önemlerini vurgulamak», (s.2) olarak açıklanmaktadır.
söz konusu Raporun, Türk yönetim sistemine ilişkin veri ve
ışığı altında incelemesi amaçlanmaktadır. İncelemenin üç
temel bölümde yapılması söz konusudur: ilk olarak kamu yönetimi ve
kamu görevlisi yaklaşımları incelenecek, ikinci olarak kamu yönetimine iliş­
kin en temel eleştirilerden birisini oluşturan sayısal artış üzerinde duru­
lacak ve son olarak da TÜSİAD Raporunda yer ,alan öneriler tartışılmaya
Bu
yazıda
araştırmaların
çalışılacaktır.
TÜSİAD
ve Kamu Bürokrasisi
TüSİAD Raporunda, eleştiri .konusu olarak bürokratik sistemin seçilme
nedeni, «memur veya hükümetin eleştirilmesi yerine o ülkedeki bürokra­
tik sistemin tartışılması daha uygun düşer. Zira bu suretle yapılan eleştiri­
ler yüzünden devlet itibarının zarar görmesi önlenebilir.» (s.3) biçiminde
dile getirilmektedir. Buna karşılık Raporım baştan sonra incelenmesi sonu­
cu kamu bürokrasisi teriminin kimi yerde Türk Yönetim sistemi, kimi
yerde de kamu görevlileri ya d·a Rapordaki deyişle memurlar anlamında
kullanıldığı görülmektedir. Bu bağlamda, hem sistemin yapısal özelliklerıne
hem de kamu görevlilerinin niteliklerine ilişkin değerlendirme ve eleştiriler
yapılmaktadır.
Raporun, Önsöz'de Metin Heper tarafından hazırlandığı açıklanan, ı.
Bölümünde «ülkemizde diğer bazı konularda olduğu gibi (bürokrasi) «ifrat­
Örnc~in, Sezai Dıblan 1970'Ierde yönetime ilişkin görüşlerini «İdari reform bir an önce ger­
çekleşmeli
ve reformda iki ana prensip hakim kılınmalıdır. Prensiplerden biri idarenin de.
mokratik siyasal değişmelere, yani Anayasa kuralları içinde oluşan iktidar değişikliklerine
karşı tarafsız kalması, diğeri gittikçe karmaşık hale gelen iktisadi faaliyetin işleyişini kolay­
laştıracak bilgi, sürat ve ona uyumluluk kaabiliyetine sahip mekanbnanın doğuşudur.» biçi­
minde özetlemiştir. Ekonomi ve Politika, 13 Kasım 1972.
2 Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği, Kamu Hürokrasisi, Tüsiad Yayınları, Tj83.ıo.78, İstanbul. 1983. AMME İDAREst DERGİSi
18
ile ele alınmaktadır. Bir tarafta bazı önemsiz sayılabilecek
birlikte, bürokrasiyi temelde körükörüne savunanlar
da bulunmaktadır; diğer bir grup ise ortadan kaldırılmasa bile bürokrasi­
nin büyük ölçüde etkisiz kılınması gerektiği görüşündedir.» (s.12) denilmek­
tedir. Ancak tümü üzerinde yapılan bir inceleme TÜSİAD Raporunun bü­
yük ölçüde bu yaklaşımlardan ikincisini yansıttığını göstermektedi:r.
tefrit»
yaklaşımı
yanlarını eleştirmekle
Raporun kamu yönetimine ilişkin genel yaklaşımı gözden geçirildiğin­
de, Türk kamu yönetimi sisteminin ve yönetsel düzeltiın çabalarının ekonomik
kalkınmaaçısından değerlendirildiği görülmektedir. Etkin kamu yönet'imi
----7) Özel kesim ve kamu yatırımlarının arttırılması
) Milli ge­
lir artışı -------? Ekonomik kalkınma ş2:blonunda belirlenen yaklaşım bir
başka biçimde «diğer faktörlerin aynı kalması kaydıyla bir toplum az ge­
lişmiş bir kamu yönetimi ile yerinde sayarken etkin bir yönetime ka\Cu­
şunca kalkınma hızı derhal süratlenmeye başlayaıbilir.» diye özetlenmekte­
dir. Dahası «bizde kamu yönetimi Batı Avrupa ülkelerindeki etkinlik sevi­
yesine bugüne kadar ulaşabilseydi ülkemizde ekonomik kalkınma daha ön
sıralarda olabilirdi.» (s. 1) denilmektedir. Ayrıca, Rapora göre «". giderek
kök salan piyasa ekonomisinin 'temelinde yarışmacı girişimcilik yatar. Söz­
konusu yarışmanın kurallara uygun bir biçimde gerçekleşmesi için ise et­
kin bir kamu yönetimine gerek vardır.» (s.22) Yine rapora göre, Türk bü·
rokrasInin gelişme 'temposu dış piy<:salarda pastlanan «rakip ülkeler bü­
rokrasinln çalışmalarına göre henüz emekleme aşamasındadır.» (s.5). Buna
karşılık "Türk iş aleminin ülkemizde de çağdaş bilgi ve uygulama düzeyine
ulaşmış bir bürokrasiyi istemesi doğal hakları arasındadır. Aksi halde sa­
nayi ve ihracatçımızın dış piyasalarda ismimizi duyurmaya, mallarımızı
satmaya gücü ve kaynakları yetmeyecektir.» (s.5) deyişleriyle İş adamları­
nın kamu yönetiminden temel beklentileri açıkca belirlenmektedir. «Eko­
nomimizin batıdaki piyasalarla rasyonel entegrasyonu sermaye, döviz, iş­
gücü piyasalarının en az bürokratik müdahale ile yönetilmelerine bağlıdır.»
(s.6) denilerek bu beklentinin özü açıklığa kavuşturulmaktadır.
Raporun, Kamu yönetimine ilişkin değerlendirmelerinde toplum hiz­
meti, kamu yararı, halka hizmet gibi, şimdiye dek kamu yönetimi ve yö­
netsel düzeltim girişimlerinde sürekli yinelenen kavmmların yer almadığı
görülmektedir. Tümüyle Türk özel kesiminin işleyişi açısından kamu yö­
netiminin değerlendirilmesi söz konusudur. Kamu yararı, kamu hizmeti tar­
tışması, ekonomik kalkınmanın öncülü&ü görevini üstlenmek istemini açık.
layan özel girişimin bunu gerçekleştirmesinden sonragündeme gelecektir.
O zamana kadar kamu yönetiminden beklenen ise özel kesime en elverişli
koşullarda cn az bürokratik karışma ile hizmet sunmasıdır.
Özel kesimin kamu yönetiminden temel beklentisi belirlendikten sonra
TÜSİAD'in görüş açısından kamu yönetiminin görünümü üzerinde durmak
gerekmektedir. Genel görünüm rapordan yapıl-an alıntılarla şöyle özetlene­
bilir: "Ataerkil Osmanlı aile tipi ve bunun toplum bilincindeki görüntü­
leri nedeni ile kamu yönetimi tarihten geleneski ve yozlaşmış gelenekler~
den kl!rtulamamıştır.» (s. 37). "Osmanlı'da merkez ile toplum arasında or­
ganik bir bağ kurulmamıştır. Merkez, bu arad-a sivil bürokratlar bir kültür
«KAMU rmROKRASİsİ» - üZERİNE
19
ve uygulamalar sistemi geliştinnişlerdir. Yani memurlar toplumun dina­
mik güçleri dışında ayrı bir güç oluşturmayı yeğlemişlerdir.» (s.20). «Os­
manlı da ve hatta Türkiye'nin siyasal gelişiminde idareciler, ekonomik ke­
simi daima devletin görünebilen kısa-.orta vadeli gereksinmeleri açısından
ele almışlardır. Meşrutiyetten sonra ulusal girişimci bir -orta sınıf yarat­
mak çabaları ise devletin ekonomik hayatı daha yakından denetleme gay­
retlerine dönüşmüştür» (s.20). Ayrıca «bürokrasi ile toplum arasındaki ko­
pukluk ve bürokratik yaklaşıma ekonomik rasyonalitenin egemen olmaması
piyasa ekonomisine karşı alınmayan uygulamalarda dahi özel kesim için
çeşitli engeller ortaya çıkartmıştır.» «Türkiye'de sosyo-ekonomik sorunlara
yaklaşım zihniyetinin uzun süre değişmemesi, bürokrasinin değişen koşul­
lara uyum göstermesini önlemiştir.» «Bürohatik yapı ekonomik ve sosyal
yapıdaki gelişmelere paralel bir dönüşüm geçirmemiştir.» «_ __ geleneksel
ataerkil ka1ıplara ait özellikler ve görüntüler .günümüze kadar bürokrasiye
egemen olmaya devam etmiştir.» «Bürokfasi Türkiye de rasyonelolduğu çok
kuşkulu olan bir mantık çerçevesinde faaliyet göstern1ekte, bu mantığın uzan..
tıları olan bürokratik yapı ve uygulamalar Türkiye'nin sosyo-ekonomik ya­
pısı açısından bir fonksiyona sahip bulunmamakta ve vatandaş söz konusu
mantığı ve uygulamaları eleştirme konusunda önemli engellerI e karşılaşmak­
tadır.» (s.21).
Görüldüğü gibi, TÜSİAD, kamu yönetimını, öz olarak, toplumda ayrı
bir güç odağı oluşturmakla, özellikle meşrutiyetten sonra ulusal burjuvaziyi
yaratma biçiminde belirlenen tarihsel görevini yerine getirirken sapma ya­
parak ekonomik yaşamı denetleme çabasına girişmekle ve günümüzde Tür­
kiye'nin değişen 'toplumsal ve ekonomik yapısının gereklerine uygun işlev­
lere uyarlanamamakla suçlamaktadır. Kısacası, kamu yönetiminin özel gi­
rişimin karşısında yer alan bir toplumsal .güç odağıymışcasma eleştirilmesi
-sözkonusudur. Bu bağlamda Türk kamu yönetimi özel kesime gereksindiği
çalışma ortamını sağlamaması nedeniyle ekonomik 0zgolişmişdiğin temel
sorumlusu ilan edilmekte ve özel kesimin istediği biçimde bir örgütlenme ve
işleyiş sonucunda ekonomik kalkınmanın gerçekleşeceği ileri sürülerek, ka­
mu yönetimine bir anlamda lokomotimk rolü verilmektedir.
TÜSİAD ve Kamu Görevlileri
Raporda, daha önce de belirtildiği gibi, «Devlet itibarının zarar görme­
sinin önlenmesİ» kaygısıyla memur ya da hükümetin eleştirilmesi yerine
yönetim sis'teminin eleştirilmesi gereği üzerinde durulmakla beraber kamu
görevlilerine ilişkin olarak da son derece olumsuz yargıların dile getirildiği
görülmektedir. Yine Rapor'dan yapılaoak alıntılarla ortalama bir bürokrat
tipi çizmek olanaklıdır.
Öncelikle, bürokrasiye «adam almada» ye'terlilik (liyakat) ilkesine «has­
sasiyetle» uyulmadığı üzerinde durulmaktadır (s.32). Buna göre bürokrasl
yeteneksiz kişilerin büyük ölçüde işe alındığı bir kurum olarak ortaya çık­
maktadır. İkinci olarak «memurların daha güç ve sorumlu işlere yükseltilme­
lerinde liyakaften çok kıc1em esas alınmakt-adır", "memurun işe alınmasın­
AMME iDARESi DERGIs!
20
dan sonra
(s.33). kayırma,
liyakat ha'tta
kıdemden dalıa
önemli
roloynamaktadır» Bunun dışında genelde memurlara ilişkin olarak yine şu görüşler dile
getirilmektedir: «Bürokratik yönetim geleneğimizde başarılı·başarıs1Z me­
mur ayrımı ort-adan kalkmış gibidir. Terfiler otomatik hale gelmiş ve başa­
rısız memurlar yetenekleri olmadığı halde üst yönetim kadrolarına hızla Her­
leyebilmektedirlerı> (s. 89). «Tüm memurlar zamanla üst kademelere atan­
malarının doğal ve otomatik olduğunu düşünmektedirler. Bu memurların
tazyiki sonunda üst kademeler de gereksiz kadro yara:tılmış ve büyük yığıl­
malar meydana gelmiştir.» (s.30). «İşleri geciktiren, savsaklayan, formali­
teleri kasten arttıran memurlar süratli bir yaptırım mekanizmasının yok­
luğunu fırsat bilerek iş sahiplerine tarifsiz sıkıntıkır çektirmekte ve bu
konu yıllardır bir türlü halledilemektediL» (s. 89-90). Kırtasiyecilik zihni­
yeti. .. uygulamada, özellikle çıkarcı memurların elinde patolojik bir gö.
rün"lü kazanmaktadır» (s.91).
Bu değerlendirmelere göre kamu yönetiminin gerek alt gerek üst dü­
zeyleri yeteneksiz kişilerle doludur.
Rapora göre, bu yetersiz ve yeteneksiz kişiler hiyemrşisinde yer alan
«memurlarda ancak kendilerinden bir şey istendiğinde yerine getirme, ak·
si takdirde hareketsiz kalma eğilimi vardın> (s.34). «Bürokrat «birinin işi
için neden kendime sor.un yaratayırn?», «Sorumluluk benden çok kuralları
koyanlarda» diye düşünerek «mevzuatı» en ince ayrıntılarına kadar ve kendi
açısından haklı olarak uygulamaktadır» (s.36). Buna ek olarak "Bürokra­
siyle ilişkili her tür işlemde, ister dıŞ ticarette, is'ter yatırımlarda olsun, iş­
lem sahibi vatandaşın mutlaka bir suiistimal yapacağı varsayımı memurlar­
da vardır», «Bu ortamda da hem işler yavaşlamakta, hem de kural dışı iş­
lerin sahipleri, kendi işlerini çıkartmanın yolunu gene bulabilmektedirler»
(s.36). Görüldüğü gibi burada temel eleştiri konusu görevlinin varolan ku­
rallam yani «mevzuata» uymasıdır. Yiyicilik sorunu da «mevzua'ta uyma»
nın kaçınılmaz bir sonucu olarak sunulmaktadır.
Raporda halkın yönetime ilişkin yakınmaları da şöyle dile getirilmek­
tedir: «memurların dairelerde genellikle boş olurması, halkın şikayetçi ol­
duğu konulara çare bulmak için çalışılmaması, herkese eşit işlem yapılma­
ması, «bu gün git yarın gel» anlayışıyla işlerin savsaklanması, aşırı kırt-asİ­
yecilik, yapılan hizmetin kalitesiz ve noksan olması, ilgili kamu görevlisinin
yetkisiz olması veya yetkinin mevcut olduğu haııerde ilgilinin yetkisini kul­
lanmaktan kaçınması, ilgili memurun toplantı vs. nedeniyle yerinde olma­
ması, başvurudan önce bilgi alınmaması» (s.37). Bu genellemeler sonucu
ortaya «işini savsaklayan, halkın beyl1ude yere emeğini ve zamanını israf
eden ve yiyici» kamu görevlisi tipi çıkmaktadır. Bu görevlilere k-arşı bir baş­
vuru sisteminin geliştirilmemiş olması da temel yakınma konularından birisi
olarak belirlenmektedir (s.37).
Tüm bu alıntıları özetlemek gerekirse, TüStAD'in Kamu Bürokrasisi Ra­
poruna göre Türk bürokrasisİ merkezci, otoriter, verimlilikten uzak, kırta­
siyeeilik ve buna bağlı olarak yiyiciliğin yaygın olduğu, yeteneksiz ve yeter- •
«KAMU B'UROKRASİsı. ÜZERİNE
21
siz kişilerin büyük sayılarda çalıştığı ve gereKsiz yere yüksek ücret aldığı
bir sistem niteliği taşımaktadır.
Türk kamu yönetiminin kimi aksaklıklarının olduğu yadsınamaz. Ancak
tüm aksaklıkların yalnızca Türkiye'ye özgü bir olguymuşcasına sunulmasının
ve sorumluluğun da örtük bir biçimde de olsa 9alışan1ara yüklenmesinin ne
ölçüde gerçekçi ve geçerli olduğu tartışılmalıdır.
Bu konuya ilişkin olarak öncelikle, sözü edilen aksaklıkların Türk kamu
yönetimine özgü olgular olmadığı ileri sürülebilir. Örneğin Bendix tarafın­
dan ABD'de yapılan artık klasikleşmiş bir araştırmanın sonuçlarına göre,
ülkemizde çoğu kez örnek olarak gösterilen Amerikan toplumunda da «bü­
rokratların iş becerme ve başarı güdüleri özel kesim yöneticilerine göre
oldukça düşüktür.» Aynı araştırmaya göre bürokratik kültür kalıbının en
yaygın öğelerinden birisi de yasalara biçimsel bağlılık ve sorumluluktan
kaçma eğilimidir3 . Ülkemizde de çok iyi bilinen Fulton Komitesi raporun­
da da, «Görüşümüze göre (İngiliz) kamu yönetimi {civil service)'nin yapısı
ve uygulamaları değişen görevlerin gerisinde kalmaktadır. Bu gün kamu
yönetimi köklü bir değişiklik gereksinmesi içindedir.» denilmektedir. Bunun
dışında kamu yönetiminin genel yönetici tipi felsefesine dayanması, kari­
yer sisteminin uygulanması nedeniyle kamu görevlilerinin günlük yaşamdan
kopuk olmaları, yöneticilik becerisine sahip pek az kamu görevlisinin olma­
sı, kamu görevlilerinin ilerlemesinin büyük ölçüde kıdeme bağlı olması,
sisteme4 ilişkin temel eleştiriler olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, yö­
netim görevlileri çoğunlukla fazla sakmganlıkla, kişisel girişim eksikliğiyle,
olumsuz tutuma sahip olmakla, kendini beğenmiştik, toplumsal sorunlar­
dan haberdar olmamakla ve doğal ve toplumsal bilimlerdeki son gelişme­
lere ilişkin sahibi olmamaklaS eleştiriImektedirler.
Sayısı çoğaltılabilecek bu türden araştırınalara dayanılarak, kamu yö­
netimine ya da TÜSİAD Raporundaki deyişle bürokrasiye yöneltilen temel
eleştirilerin genel bir nitelik taşıdığı söylenebilir. Örnek alınmak istenen ya
da özenilen ülkelerde de benzer yakınmalar gündemdedir.
TüSİAD Raporunun çizdiği ortalama bürokrat tipinin yetersiz yetenek­
sİz. duyarsız
fazla ücret alan «görevli olarak ortaya çıktığı
Bu ortalama bürokrat tipinin eğilim ve değerlendir­
meleri konunun bir yönüne açıklık getirebilir. Türk kamu görevlileri üze­
rinde yapılan kimi araştırmalar, TÜSİAD Raporunda yer alan bilgileri ta­
mamlayarak, bu kategorinin çalışma koşullarını gözönüne serebilir.
ve
gereğinden
yukarıda belirtilmişti.
Türk kamu yönetiminde üst düzey yöneticileri üzerinde yapılan bir
göre, Türk yönetim sİsteminde üst düzey yönetici­
lerinin (bile) işlev, görev, sorumluluk ve yetki alanları bugünkü (1976)
araştırmanın bulgularına
3 Reinhard Bendix, Higher CiviI Servants in American Society, University of Colorado Press,
Loudler, 1949, s. 112-122.
4 The Civi1 Service, Report of the Commltee, 1%6-1968, Vol, I, Her Majesty's Stationaı-y
Office, London, 1968, s. 11·13_
S R.K. KeIlsall, «(The Social Background of the Higher Service>}, The Civil Service in Britaiıı
and Fraııce, (Ed_ William A_ Robsol1), The Hogart Press, London, 1956, s. 152.
AMME İDARES1 DERGİSİ
22
durumuyla birörnek ve açık biçimde belirlenmemiştir. Üst düzey yöne­
ticileri POSCDORB olarak özetlenen yönetsel işlevlerin düzenli bir biçimde
ve aksamadan yüriitülemediğinden yakınmaktadırlar. Bu işlevsel tutukluk
özellikle yetki konusunda kendisini göstermektedir. Üst düzey yöneticilerine
göre nitelik yetersizliği, parasal yetersizlik ve mevzuatın engelleyiciliği de
işlevsel tutukluluğu doğuran nedenler arasında sayılmaktadır 6 •
Çeşitli
düzeylerdeki kamu görevlileri üzerinde yapılan bir başka araş­
gön: ise, «ınemurluk» geleneksel saygınlığını yitirmiş
bu uğraş olar·ak ortaya çıkmaktadır. Memurluk mesleği saygınlığı nede­
niyle değil güvencesi nedeniyle seçilen bir uğraş haline gelmiştir7 • Görev­
lilerin mesleğin genel koşullarına ilişkin değerlendirmeleri 0lumsuzdur8 .
Araştırma kapsamına girenlerin çoğunluğu kendilerini toplumun yöneticileri
olarak algılamamakta aksine yönetilenlere yakın bulmaktadırlar9 • Ancak,
kamu görevlisi olarak toplum içinde özel bir saygınlığa sahip olma iste­
ğini dile getirmektedider ıo . Kamu görevlilerinin bir uğraş kümesi olarak
saygınlığını yitirdikleri başka araştırmalarla da saptanmıştır. «Tek parti dö­
neminde mesleklerin saygınlığa göre yeğlenmesinde memurluk, serbest mes­
lek, 'tücearlık, sanayicilik ve işçilik sırası izlenirken, sonraları bu sıralama
sanayicilik, serbest meslek, tüccarlık, memurluk ve işçilik biçimine dönüş­
tırmanın bulgularına
müştürll.
Kamu yönetiminde çalışma koşulları ve iş doyumu üzerinde yapılan bir
da kamu görevlilerinin doyum düzeylerinin düşük olduğu so­
nUCLına erişilmiştir 12 • Bu araştırma kapsamına girenlerin «yüksek ölçüde
uz laşan değerlendirmelerine göre Türkiye de bürokratik kişilik çoğunlukla
katılımsız ya da işine ve örgütüne yarşı yabancılaşmış, katılımsızlığa hağlı
olarak tüm ayrıntılarıyla düzenlenmiş tekdüze işler yapan, bir statü hiye­
rarşisİ içinde ezik ve silik, karar üretmede edilgen, etkinliği düşük, giriş­
kenlik gerektiren durumlarda bunu üstlerine ya da başkalarına bırakan ve
sorumluluk üsılenmediği gibi tersine bundan kaçınan kişidir!3. Araştırma
kapsamına girenlere göre kamu yönetiminin en büyük sorunu olarak bilgi
ve beceri yetersizliği qt 31 ile ilk sırayı almaktadır. Yazara göre bu bulgu
bürokraside gerek işe alınma, gerek yükselınede yetersizlik ve uygunluk
ölçütlerinin gereğince işlemediği ve bu nedenle yönetici ve işgören konum­
araştırmada
6 Cemi! Cem. Türk Kamu Yönetiminde Üst Düzey Yöneticileri, TODAİE Yayını, No: 153. An.
kara, 1976, s.177.183.
7 ömer Bozkurt, Memurlar, Türkiye'de Kamu Bürokrasislnin Sosyolojik Görünümü, TODAİE
Yayını, No: 189, Ankara. 1980, s. 106. Söz konusu çalışmanın kimi bulguları TüSİAD Ra­
porunda da kullanılmakla beraber kaynak belirtilmemiştir. Bu çalışmanın bUll!Uları Basına
TÜStAD araştırmasının sonuçları olarak yansımıştır. Bkz. Milliyet, 24 Ocak ~1982, s.10.
X a.k., s. 112.
9 H.k., s. 142,162.
10 a.k., s. 139.
11 Arif Payashoğln, Türkiye'de Özel Sam,yi Alanında Müteşebbislt'r ve Teşebbüsler, (Çoğal!.
ma), Türk İktisadi Gelişmesi Araştırma Projesi, No: 4, S.B.F. Maliye Enstitüsü, Ankara,
1961,5.39.
12 A1uzaf[C'r Sencer, «Kamu Görevlilerinde İş Doyumu ve Morah~, AmmE: İd~~resi Dergisi, c.IS,
s. I, Mart 1982, s.30.
13 a.k., s.36.
·KAMU BÜROKRAStSİ» üZERİNE.
23
yetersiz kişilerce kolaylıkla ele geçirilebileceğini vurgulamaktadır l4 •
Nitekim araştırma kapsamına girenlerin % 62.6'lik bir bölümü kamu bürok­
rasisinde yönetici konumlara yükselmenin niteliğe değil başka etkenlere
bağlı olduğu kanısındadır. Konumsal yükselmede kayırmacılık, uzlaşmacılık
grbi işin gerekleri dışında kalan kimi özelliklerin ya da çeşitli .etkiledn da­
ha etkin bir roloynadığını vurgulamaktadırlar ls .
larının
Görüldüğü gibi, bürokrasiye dışardan yönetilen kimi eleştiriler içer­
den çalışanlarca da yöneltilmektedir. Ancak bu iç eleştiriler in varlığı kamu
görevlileri arasında önemli boyutlara ulaşan bir doyumsuzluk olgusunu or­
taya koymaktadır. TüSİAD Raporunda betimlenen duyarsız, sorumsuz, ye­
teneksiz kamu görevlisinin karşısına, kamu yönetimindeki aksaklıkların bi­
lincinde olan, işten doyum sağlama, saygınlığı olan bir uğraşa sahip olma
ve bağlılık gibi yüksek üretkenliğin ·temeli olan moral etkenlerinden yoksun
olan, yükselmenin kendi kişisel yeterliliklerine bağlı olmadığından yakınan
bir küme çıkarmaktadır. Bu görünümü kamu görevlilerinin maddi doyum­
suzlukları bütünlemektedir.
Nitekim kamu görevlerinin özel kesime geçiş nedenleri üzerinde yapı­
lan bir araştırmaya göre, nedenler arasında ilk sırayı ücret yetersizliği alır­
ken, bunu, kamu kesiminde kişinin bi1gi ve deneyiminden yeterince yarar­
lanılmaması ile yükselme ve ilerleme olanaklarının kısıtlılığı izlemek'tedir I6 •
Ancak bu doyumsuz kamu görevlileri arasında özel kesime geçişin öncelikle
üst düzey görevlileri için olanaklı olduğu bilinmektedir. Geride kalanlar
için ise elverişsiz koşullar altında çalışmak sözkonusudur. TüSİAD Rapo­
runda çalışma koşulları konusu neredeyse yokumsanmakta, yalnız ücret
sorunu üzerinde durulmakta, bu sorunun da diğer birçok sorun g1bi, oran­
sız büyümesinden kaynaklandığı ileri sürülmektedir.
TÜSİAD ve Kamu Görevıilerinin Sayısal Artışı
TÜSİAD Raporunun en belirgin özelliklerinden birisi, bürokrasinin bü­
yümesine karşı bir tepkiyi dile getirmes:idir. Bu tepki çeşitli yerlerde şöyle
dile getirilmektedir. «Kamu bürokrasisi sağlıksız bir biçimde büyümüş ve
taşraya ait olması gereken önemli yetkiler merkezde toplanmıştır.» (s.23)
«sayıların artması ayrıca yetki ihtilaflarını da arttırmış sonunda bürokra­
. sİnin verimli ve etkin çalışma konusu ikinci plana itilmiştir.» Giderek «han­
tallaşan» bürokrasi çok pahalı bir kurum haline gelmiştir.» (s.30).
Bu genişlemeden duyulan temel kaygı ise, «bürokratik genişleme özellik­
le girişim hürriyet;ni aşırı bir biçimde sınırlandırmaya başlar ve artık bü­
rolara gitmeden bir yatınm ve ihracaat ve iş yapmak olanağı kalmaz.» (s.1)
deyişiyle somut anlatımını bulmak·tadır. Özetle, yönetime ilişkin tüm olum­
suz nitelendirmeler kamu görevlilerin sayısal artışına bağlı olarak ileri sü­
rülmektedir.
14 a.k., s. 21. 15 a.k.: s. 23·24. 16 Doğan Canınan, Türkiye'de Kesimlerarası İnsangücü Hareketlmı:;., TODAİE Yayını, No: 147, Ankara, 1975, s. 52·61.
24
AMME İDARESİ DERGtsi
Sayısal artışın çeşitli açılardan incelenmesi sorunun boyutlarına ilişkin
bir açıklık getirebilir. tık olarak belirtilmesi gereken nokta bu konunun da
Türkiye'ye özgü bir olgu ya da yakınma olmamasıdır. Kamu bürokrasisinin
sayısal artışının hızı, gelişmiş ya da az gelişmiş olsun tüm bürokrasiler için
temel ilgi alanlarından biri olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye'nin yönetim
sistemini benimsediği Fmnsız örneği karşısında seçenek olarak sunulan
Anglo-sakson yönetim sistemlerine ilişkin olarak da benzeri yakınmaların
dile getirildiği görülmektedir. Örnek vermek gerekirse, ilk olarak yönetim­
bilim yazınına gülmece düzeyinde yansımış iki yapıttan söz etmek olmaklı­
dır. C. Northcate Parkinson tarafından geliştirilen ve kendi adıyla anılan
yasaya göre, «yapılan bir işin oylum ve süresi artsa, azalsa ya da aynı kalsa
da o işi göreceklerin sayısı sürekli artış gÖs·terir.»17 Parkinson'a göre bu
artış yılda % 5.17 ile % 6.56 arasında değişirIS.
Parkinson yasasını eleştiriden yola çıkan Laurence Peters ise görevli
Parkinson'un varsaydığı gibi üst yönetim konumlarında bulu­
nanların kendi kişisel çıkarlarına yönelik bilinçli çabalarının ürünü olmadı­
ğını, bu kişilerin içten ama yararsız verimlilik arayışlarının sonucu olarak
ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Peter'in geliştirdiği Peter İlkesine göre
yönetsel hiyerarşide her görevli kendi yetersizlik düzeyine kadar yükselme
fazlalığının
eğilimindedir l9 .
Kuramsal düzeyden uygulama düzeyine inildiğinde de ortaya benzer
örnekler çıkmaktadır. İkinci dünya savaşından günümüze dek, gelişmiş ka­
pitalist ülkelerde YÖi1etsel düzeltim konusu gündemden hiç çıkmamışt1r. İşe
göre adam alma ilkesini gerçekleştirdiği ve yeterlik ilkesini ön plana çıkar­
dığı için ülkemizde bir seçenek olarak öne sürülen, pozisyon sisteminin uy­
gulandığı Amerika Birleşik Devletlerinde 1977'de Başkan Carter'in seçim
kampanyasında kullandığı temel sloganlardan birisini «Federal Bürokraside
Reform» 01uşturmuştur2°.Bunun bir sonucu olarak 1978 yılında federal dü­
zeyde bir kamu yönetimini düzenleme çabasına girişilmiştir. Buçabamn ar.
dında kamuoyunun giderek artan eleştirisinin yattığı belirtilmektedir. Bu
eleştirilerin odak noktalarını ise kamu yönetimindeki sayısal artış, karma.
şıklık, yönetsel programların maliyetlerinin yüksekliği, kamu kuruluşlarının
yetkin bir hizmet sağlamaktaki yetersizlik ve verlmsizlikleri oluşturmakta­
dırıı. Amerikan kamuoyunun büyük bir bölümü kamu görevlilerini ve­
rimsizlik, duyarsızIık ve fazla ücret alınakla suçlamakf.adırlar22 • Görüldüğü
gibi bunlar ülkemize hiç de yabancı olmayan yakınma konularıdır.
17 C. Northcote Parkinson, Parkinson's Lawand Other Studies in Administration, Houghıon.
MiffIin Co., Cambridge, Mass., 1957, s.2.
18 a.k., s.12.
19 Laurence Peter - Raymonel Hill, The Peler Principle, Pan Books Ltd .. London, 1971, s.76.79.
20 Howard Messner, «Refonn of theUnited States Cİvil Service System», Sıraıegies for Change
and Refonn in Publle Management, I, Proceedings of the Symposİum of Managing Change
in Publie Adıninisıratİan, Publication o[ OECD, Paris Codex, 1980, s. 144,
21 a.k., s.144.
22 Micheal P. HaIzano, Rcorganlzing the F'ederaI Eureaucracy - The Rhetoric and the Reality,
American Enterpıhe Institute for Public Policy Research, Washington D.C., 1977, s.38.
«KAMu BüROKRASİst. üZERİNE
25
Türk kamu yönetimine ilişkin incelemelerde de görevlilerin sayısal ar­
en çok üzerinde durulan konulardan birisini oluşturmaktadır. Bu ko­
nuda iki temel yaklaşım izlenmektedir.
tışı
Birİnci yaktaşıma
göre, kamu yönetiminde görevli sayısında olağanüstü
ve bu gelişmenin durdur.ulması ve dahası geriletil­
mesi için önlemler almak gereklidir. Örneğin Güran'a göre Türkiye'de me­
murluk yapay kadro arttırımıyla tabanda, ortada ve tavanda büyütülüp
yamuklaştırılmaktadır23 • Toplam sayıdaki kanser, haliyle bugün bir milyonu
aşan memurların kadro piramidini de deforme etmiştir. Geometrik deyişle
piramit bir yamuğu dönüşmüş'tür24 • Bu.· da genelde kamu yönetiminde işle­
yişin ağırl,aşmasına, maliyetin yükselmesine, saygınlık ve akçalı haklar açı­
sından yitime neden olmaktadır.
gelişmeler olmaktadır
'İkinci yaklaşım yandaşları ise, kamu görevlilerinin artışını veri olarak
kabul etmekle birlikte daha değişik bir görüş açısından hareket etmekte·
dirIer. Bir bölümüne göre kamu yönetiminde sayıs,al artış devletin geniş­
leyen hizme'tlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadırlS. Diğer bir bölüm
ise soruna sistemin işleyişi açısından yaklaşmaktadır. Buna göre, «genel
olarak kamukesiminin ve KİT'lerin fazla işgücü kullanmalarının sistemin
devamı açısından işlevsel bir yönü vardır .Nüfus artışı ve kentleşme oranı­
nın çok yüksek olduğu Türkiye'de ciddi bir işsizlik sorunu vardır. Bu ba­
kımdan kamu kuruluşları gereğinden fazla işgücü çalıştırarak bir tür iş­
sizlik sigortası işlevini de yerine getirmektedir»26.
Ancak yine de bu konuda kesin yargıya ulaşıldığından söz etmek ola­
görülmemektedir. Genelde kamu görevlilerinin sayısal artışında dev·
let hizmetlerinin genişlemesinin, sosyal devlet ilkesinin bir uzantısı sayıla­
bilecek bir biçimde işsizlik sorununa bir ölçüde çözüm bulma arayışının ve
ülke düzeyinde ins'angücü planlamasının yapılmayışının etkilerinin olduğu
kabul edilmektedir. Bunların yanısıra siyasal iktidarların kadro oluş'turma
çabalarının da gereksiz bir artışa yol açtığı ileri sürülmektedir.
naklı
Bu genel düşüncc!erden sonra özele inip Türk kamu kesimine
verileri incelemek gerekli görüImektedir~7.
ilişkin
sayısal
ı. İlk olarak kamu görevlilerinin sayısal artışının genel eğilimi üze­
rinde durmak söz konusudur. Cumhuriyet döneminde kamu görevlilerinin
sayısal evrimine ilişkin kullanılabilecek İstatistikler 1931 yılından başla­
maktadır.
23 Sait Güran, Türkiye'de Memur Hukukw1cla Kayınna ve Liyakat Sistemleri, Lü. Hukuk
Fakültesi Yayınları, No: 627, İstanbul, 1980, s,37.
24 a.k., s. 13,
25 eahit Tutum, .Personel Sisteminin Sorunları», Amme İdaresi Dergisi, C,B, s.3, Eylül
1980, s.99.
21i Goncay Şaylan, «Türkiye'de Devlet Kapitallzminin Bunalımı ve KİT'ler», Amme İdaresi Der­
gisi, c,13, s.3, Eylül 1980, s.86.
27 Tüsiad raporunda kamu görevlilerin sayısal artışına ilişkin olarak «kaynak belirtilmeksi­
zin». Mesut Gülmez, «Türk Kamu Görevlilerinin Sayısal Evrimi», Amme İdaresi Dergisi,
C. 6, s. 3, Eylül 1973 çalışmasında yer alan çizelgeler kullanılmakla beraber artışın nite.
ğine ilişkin yorumlara yer verilmemiştir.
AMME İDAREst DERGİSİ
26
Aşağıdaki çizelgenin incelenmesi sonucu, 50 yıllık bir dönem içersinde
kamu görevlilerinin sayısının gerek mutlak gerek oransalolarak büyük öl­
çüde arttığı görülmektedir. Anılan dönemde yönetsel nüfus 40 kaftan fazla
artmış, genel nüfusa oranı ise % 0.7 den % 2.93'e çıkmıştır. Günümüzde ge­
lişmiş Batı ülkelerinde bu oranın % 1 olduğu Türkiye'de dt! bunun gerçek­
leştirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
YÖNETSEL NÜFUSUN EVRİMİ
1931-1980
Genel Nüfus
s.ayıın
Yönetsel Nüfus
0/0
Memur Başına
Nüfus
Düşen
Yıllan
14756000
19916000
LO 076 000
29655000
35232000
44736957
1931
1938
1946
196:'
1970
1980
104.115
134.779
222".166
449.869
655.737
1.312.243
141.7
125.5
85.9
65.9
53.7
34.0
0.7
0.8
1.16
1.51
1.86
2.93
KAYNAK: Mesut Gülmez, "Türk K;:ımu Görevlilerinin Sayısal Evrimi", .\mme İdaresi Dergisi,
c.6, s.3, Eylül 1973, s.37; DI'D, Kamu PersonEli Anket Raporları 1980, DPD Yayını,
Ankara, ı931; DİE, Türkiye İstatistik Y,J1ığl 1983, DİE Yayını, No: 1040, Ankara, 1983.
Görüldüğü gibi Türkiye'de 1931 yılında kamu görevlileninin toplam
nüfusa oranı % 0.7 gibi bugün amaçlanan % ı'lik düzeyin altındadır. An­
cak kamu görevlisi sayısının sözü geçen dönemde de bir sorun olarak su­
nulduğu bilinmektedir. Örneğin 4.5.1931 tarihli İsmet İnönü Hükümeti prog­
ramında memur kadrol·arında gerçekleştirilen % 15 derecesinde bir tasar­
rufun sağladığı yararbrdan söz edilmektedir2s •
Ayrıca
gelişmiş batı
ülkelerinde kamu görevlilerinin
oranının
nüfusun
% l'i olduğundan söz edilirken bazı gerçekler gözden kaçırılmaktadır. Örne­
ğin İngiltere' de «civil service» kamu hizmetlerinden yalnızoa biri olarak dü­
şünülmektedir.
Bunun
dışında eğitim
ve polis hizmetleri yerel yönetimlerce
hizmetleri de kamu yönetiminin dışında yer
almaktadır 29 • Kamu görevlilerinin sayısal artışı söz konusu olduğunda eği­
tim, polis ve sağlık görc\'lilerinin dışındaki görevliler düşünülmektedir.
üstlenilmiştir. Ayrıca
sağlık
Amerika Birleşik Devletlerine gelince, bu ülkedeki kamu görevlisi sayı­
söz edilirken de benzeri bir yanılgıya düşüldüğü görülmektedir. Bu­
rada da kamu görevlisi olarak yalnızca federal devlet düzeyinde çalışanlar
düşünülmekte buna karşılık federe devlet ve yerel yönetimler düzeyinde ça­
lışanlar gözönüne alll1mamaktadır. Örneğin 1980 yılında ABD'de genel nü­
sından
28 Kazım Öztürk, T.C. Hükümetleri ve Programları, Ak yayınları, İstanbul, 1968, s.153.
19 Raymond Nottage, «The Civil Service in Britain», Civil Service Systems, (Ed. Louis Fougere),
International Institute cf Administrati"c Sciences, Brussels, 1967, s.89.
.KAMU BÜROKRASİsİ» ÜZERİNE
27
fus 226.545.805'dir30• Federal kamu görevlilerinin sayısı ise aynı yıl 2.875.866
olarak saptanmıştır31 • Bu sayı genel nüfusun % 1.26'sını oluşturmaktadır.
Buna karşılık federe devlet ve yerel yönetimler görevlileri de gö,Zönüne alın­
dığında kamu görevlilerinin sayısı 16.213.000'e ulaşmaktadır 32 • Bu sayı ise
genel nüfusun % 7.15'idir.
incelenmesi de olanaklıdır. Yapılan bir araş­
göre33 gelişmiş kapitalist ülkelerde kamu görevlileri­
nin aktif nüfusa oranları göz önüne alındığında bu ülkelerde etkin nüfus
içinde kamu görevlilerinin oranının % 10 dolaylarında bulunduğu buna kar­
şılık az gelişmiş ülkelerde bu oranın daha düşük olduğu görülmektedir.
Türkiye açısından soruna bakıldığında etlıin nüfusa oranla kamu görevli­
lerinin evrimi 1965-1980 yılları arasında .ışağıdaki gelişmeyi izlemektedir.
Konunun bir
başka açıdan
tırmanın bulgularına
ETKİN NÜFUS İçİNDE YÖNETSEL NÜFUSUN PAYı YıHar
Etkin Nüfus
Yönetsel Nüfus
%
1970
15.118.887
655.737
4.3
1975
17.383.828
962.537
5,5
1980
19.026.885
1.312.243
6.9
KAYNAK: DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 1983; DPD, Kamu Personeli Anket Sonuçları 1976, 1980.
DİE, Devlet Memurları Sayımı 1970, DiE Yayını, No: 644, Ankara 1973.
Görüldüğü gibi Türk kamu görevlilerinin etkin nüfus içindeki oranı
1970-1980 yılları ·arasında artış göstermekle birlikte gelişmiş ülkelerdeki ora­
na ulaşmış değildir.
II. Türk kamu görevlilerinin gerçekten büyük bir artış hızı gösterdiği
Ancak bu artışın niceliği kadar niteliği de önem taşımaktadır.
Artış hizmet alanlarına nasıl yansımıştır? Gerek personel sisteminde yapılan
yasal değişiklikler gerekse çeşitli yıllarda farklı kurumlarca yapılan çalışma­
larda değişik ölçüler kullanılması başlangıçtan bugüne dek bir karşıhiştır­
ma yapmaya olanak vermemektedir. Bu nedenle burada 1970 ve 1980 yılları
temelolarak alın.ıcaktır. Üstelik Türk kamu yönetiminde bmu görevlileri­
nin artış hızımn en yüksek orana bu dönemde ulaştığı bilinmektedir.
yadsın.ımaz.
30 US Bureau of Census, Statistıcal Abstract of the Unlted States, 1982.1983, Publication of
Bureau of Census, Washington D.C., 1982, s.~.
31 a.k., s.266.
32 a.k., s. 303.
33 Alper Topçuoğlu, "Kamu Görevlilerinin Sayısal Evrimi Ne Zamana Kadar Devam Edecek?»,
Sayıştay Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 32, Mayıs 1975, s. 12.
AMME İDARESl DERG1Si
28
Aşağıda
ki Çizelgede
görüleceği
grbi
sayısal açıdan düşük değerde
olan
Avukatlıkhizmetleri bir tarafa bırakılacak olursa oransal artış en yüksek
değerlere sır·asıyla Sağlık hizmetleri, Emniyet hizmetleri, Teknik hizmetler
ve Öğretim hizmetleri sınıflannda ulaşmıştır. Genel idare ve Yar­
hizmetler sınıfının sözü edilen dönemdeki oransal artışları göreli ola­
rak daha düşük düzeyde kalmıştır.
ve
Eğitim
dımcı
KAMU GÖREVLİLERİNİN HİZMET SıNıFLARINA GÖRE DAGILlMI Oransal
Hizmet
Sınıfı
Genel İdare H.
Teknik H.
Sağlık H.
Eğıtim ve Öğretim
Avukatlık H.
Din H.
Emniyet H.
Yardımcı H.
1970
1980
239.839
53.133
11.146
179.040
687
25.991
23.378
122.072
485.690
125.698
99.888
409.775
3.230
50.215
66.555
261.282
Mutlak
Artış
245.851
72.565
88.742
230.735
2.543
24.224
43.177
139.210
Artış
%
102.5
136.6
796.2
128.8
370
92.3
184.7
114.0
KAYNAK: DİE, Devlet Memurları Sayımı, 1970, DiE Yayını, No: 644, Ankara, 1973; DPD, Kamu
Personeli Anket Sonuçları 1980.
Ancak toplam artışa oranları gözönüne alındığında Genel İdare hizmet­
lerinin oranının % 29, Teknik hizmetlerin % 8.6, Sağlık hizmetlerinin % 10.4,
Eğitim ve Öğretim hizmetlerinin % 27.2, Din hizmetlerinin % 2.9, Emniyet
hizmetlerinin ~o 5.1, Yardımcı hizmetlerin % 16.4 olduğu görülmektedir. Ge­
nel İdare hizmetlerinin toplam artış içindeki payının göreli yüksekliğine
karşın artış hızının diğer hizmet sınıflarından düşük olduğu söylenebilir.
Artış hızı göreli olarak yüksek hizmet alanları ise sağlık, eğitim ve teknik
hizmetler g1bi, artışın sınırlandırılması söz konusu olamayacak, personel azlı_
ğından yakınılan alanlardır.
Bu eğilimi sınamak üzere kurumlararası bir karşılaştırmaya gidildiğin­
de ortaya çıkan görünüm yan sayfadaki Çizelgede sunulmuştur. İzleneceği
gibi, 1970-1980 yılları arasında kamu personeli sayısı büyük ölçüde artmıştır.
Ancak bu artışın devletin temel işlevlerini üstlenen beş kuruluşta YOWun­
laş'tığı ileri sürülebilir. Sözü geçen dönemde gerçekleşen mutlak artışın
% 6S.2'si bu kuruluşlardan kaynaklanmaktadır, Bu gerçekleşen mutlak artı­
şın durdurulmasının, önlenmesinin ne ölçüde geçerli bir yololduğu tartış­
malıdır. Ayrıca, daha önce de değinildiği gibi. gerek milli eğitim gerekse
sağlık hizmetlerinde yeterli personel sayısma ulaşılamamış olması sürekli ya­
kınma konusu olarak gündemdedir.
«KAMU BüROKRASİst. ÜZERİNE
29
ALTı KURULUŞTA KAMU GÖREVLiLERiNiN
SAYıSAL ARTIŞI
1970-1980
Oransal
1970.
Kuruluş
Eğitim Bak;:ınlığı
Mutlak Artış
1980
Artış
Adalet Bakanlığı
Maliye Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü
222.143
27.407
19.993
12.072
26.858
466.337
110.158
/40.087
45.750
74.103
244.194
82.751
20.094
33.678
47.245
109.9
301.9
100.5
278.9
175.9
Toplam
Genel Toplam
308.473
655.737
736.435
1.312.243
427.%2
656.506
138.7
100.0
Milli
Sağlık
ve Sosyal
KAYNAK:
DİE,
Yardım
Devlet Memurlan
Sayımı
1970; DPD,
Kanıu
Personeli Anket Sonuçlan 19811.
III. Yine kamu yönetimine ilişkin değerlendirmelerden birisi yönetsel
piramidin çarpıklaştığı ve giderek garip bir yamuk görünümü aldığıdır.
Genel bütçeye dahil kumluşların "toplam kadro
görülmektedir.
sayısının
derecelere göre
dağılımı aşağıda
KAMU GÖREVLİLERİNİN
DERECELERE GÖRE DAGILlMI
(25.9.1981)
Derece
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
Memur
Sayısı
17.284
15.474
27.120
35.182
56.844
80.144
111.184
125.516
154.473
198.520
108.314
91.875
68.514
64.733
40.806'
Payı
1.4
1.3
2.3
2.9
4.8
6.7
93
10.5
12.9
16.6
9.1
7.7
5.7
5.4
3.5
KAYNAK: Yücel Ergurı, «1980'!i Yıllarda Türkiye'nin Beşeri Kaynakları, İstihdam. İnsangücü»,
(Çoğaltma), DPT, İstihdam Özel İhtisas Komisyonu Alt Komisyon Ön Raporu, An­
kara, 1982 S. 18.
AMME İDARESİ DERGİst
30
Çizelge incelendiğinde 1 - 4 derecelerdeki kadroların toplam içindeki pa­
% 7.9 olduğu görülmektedir. Buna karşılık en fazla yığılmanın 8,9 ve
10. derecelerdeki kadrolarda olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu üç derecedeki
kadrolar toplam kadro sayısının % 40'ını oluşturmaktadır. Bu yığılmanın
da eğitim hizmetleri alanındaki görevlilerden kaynaklandığı bilinmektedir.
Aynca lise sonr·ası öğrenim görenlerin kamu görevine giriş derecesi DMK 36.
maddesine göre 10. derece olarak saptanmıştır. Görevli sayısındaki artışın
öncelikle bu derecelere yansıdığı söylenebilir.
yının
ı - 4 derecelerde olağanüstü bir artış hızının gerçekleştiğinden söz edil­
mektedir. Buna göre 1961-1978 düneminde toplam kadro sayıları % 221.5 ora­
nında artarken 1 - 4. derecelerde artış oranı % 661.5, 5 - 15. derecelerde bu
artış % 210.9 dur34 • 1961-1981 döneminde ise toplam artış (285.906/1.195.954)
% 318.3, 1- 4 derecelerdeki ·artış (6752/95060) % 1307.3, 5 -15 derecelerdeki
artış ise (279.154 /1.195.954) % 318.3, 1-4 derecelerdeki artış (6752/95060)
% 1307.8, 5 -15 derecelerdeki artış ise (279.154/ 1.000.894) % 294.3 oranında­
dır. Buna karşılık, bu dönemde söz konusu kadrolarda gerçekleşen artışın
% 90.2'si 5 -15 derecelerde, % 9.7'si 1 - 4. derecelerde gerçekleşmiştir. Buna
ilişkin olarak «Türk personel sisteminde kadronun hizmet sıradüzeni ile
ilişkisi olmayan bir terim olduğu, yalnızca kişinin aylık olmasına olanak
veren bir araç olarak görüldüğü,,35 ileri sürülmektedir. Kamu görevlilerinin
satın alma gücünün sürekli gerilediği bir dönemde bu eğilimin daha kesin
bir biçimde ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Yani kamu görevlilerine parasal
olanakların yeterince sağlanamadığı dönemde kadro piramidinin yarnuklaş­
ması pahasına üst derecelerin doldurulması söz konusu olmuştur.
IV. Kadrolar, aylıklar tartışmasına bağıntılı olarak ortaya kamu gö­
revlilerinin maliyeti ve personel giderleri sorunu çıkmaktadır. TüSİAD Ra­
porunda yakınma konularından birisini de bütçelerde personel giderlerinin
yüksek yer tutması oluşturmaktadır. Buna göre «kamu harcamaları içinde
personel harcamalarının oranı giderek artmaktadır." (s.23).
Ancak sayısal veriler TÜSİAD'ın savım doğrularnamaktadır. Son beş
bütçeleri incelendiğinde personel harcamalarının oranının hiç de art­
yılın
madığı saptanmaktadır.
Personel giderlerinin bütçe içindeki payında artış olmadığı gibi artış
da doyurucu olmadığı görülmektedir. Yapılan saptamalara göre,
1984 yılı için artış oranının % 56 olması durumunda kamu görevlileri asgari
yaşam düzeyine erişebileceklerdj36.
oranlarının
Son
yıIlarda
genel ve katma bütçeli kuruluşlarda çalıştırılan görevli
önemli artışlara karşın bütçe harcamaları içinde ki personel
yaklaşık aynı düzeyde kalmış olması, bütçeden ayrılan paym değiş­
sayısındaki
payının
34 GÜran. a.g.e., s. iS.
35 Kenan Sürgit. «Türk Kamu Yönetiminde Onvan Standardizasyonu Konusunda Bir Panel».
Amme İdl!resi Dergisi, c. 12, s.3. Eylül 1979, s. 14.
36 Selçuk Kantarcıo(!;lu. «1984 Bütçesi Personel Rejimi ve Orta Direk», Milliyet, 20 Ocak
1984. s,2,
«KAMU
mediğini
buna
karşın
memur
BüROKRASİst. üZERİNE
başına düşen
ödemenin
31
azaldığını
göstermek­
tedir37 •
BÜTeELERDE
PERSONEL GİDERLERİ
.
,
Yıl
Personel Giderleri
(Milyar)
198L9
1981
1982
1983
1984
233.0
403.1
444.7
693.6
834.0
KAYNAK: 1980, 1981, 1982, 1983, 1984 Mali
Pay
(%)
30
26
25.6
26.7
25.6
Yılı
Bir önçeki Yıla Göre
Artış Oram (%)
99
73
10.3
55.9
20.2
Bütçe Gerekçesi.
Özet olarak değerlendirmek gerekirse sayıs,al verilerin ışığı altında
TüsİAD raporunda sunulandan daIm farklı bir görünümün ortaya çıktığı ileri
sürülebilir. ilk olarak, Türkiye'de yönetsel nüfus hızlı bir biçimde artmakla
-birlikte, sözkonusu artış yeterli sayıda görevlinin bulunmadığından yakını­
lan ve sınırlandırılması olanaklı olmayan alanlarda yoğunlaşmaktadır. İkin­
ci olarak, gelişmiş batı ülkeleri ile yapıl·an karşılaştırmalar, Türkiye'de kamu
görevlerinin gerek genel nüfusa, gerekse e't19n nüfusa oranları açısından bu
ülkelerdeki oranların arkasında kaldığını göstermektedir. Üçüncü olarak
da Türkiye'de personel giderlerinin bütçe içindeki payı açısından bir artış
değil tersine bir azalma söz konusudur.
TÜSİAD'm önerileri
TüsİAD raporunda Türk kamu yönetiminin aksaklıldarı saptandıktan
sonra kimi öneriler ileri süriilmektedir. Öncelikle belirtilmesi gereken şey,
bu önerilerin bir kısmının gerçekten çok gerekli ve yararlı olduğudur. Bun­
lar, genelde, sistemin daha ussal bir biçimde ve daha güvenilir bir ortam­
da işlemcsini gerçekle5tirmeye yönelik önlemlerdir. Örnek vermek gere­
kirse, bakanlık merkez örgütlerine ilke saptama ve yöneltim işlevinin ka­
zandırılması, yetki devrinin gerçekleştirilmesi, siyasal nitelikli kadroların
önceden belirlenmesi ve siyasal iktidarların diğer yüksek yönetim görevli­
lerini değiştirme yetkisinin nesnel ölçütlerebağlanması, yönetici lvadroların
özelolarak seçilmesi ve eğitilmesi, memur suçlarının yargılanmasına iliş­
kin olarak yeniden düzenlemeye gidilmesi, bağımsız bir kamu yönetimi araş­
tırma kun.:munun geliştirilmesi. yönetsel işlemlerin basitleştirilmesi, yasa­
ların gözden geçirilmesi "ayılabilir. Tüm bunlar gerek yönetimin içinde, ge­
rekse dışında yer alanlardan büyük ölçüde onay görecek konulardır.
ği
Raporda, yönetimle karşı karşıya gelen tüm kişilerin yararlanabilece­
nitelikteki önerilerin yanında, s,alt iş adamları açısından düşünülmüş öne­
37 Yücel E rgun , <d980'Ji Yıllarda Türkiye'nin Beşeri Kavnakları, İstihdam, İnsangücü», (Ço­
ğallnıQ), DPT İstihdam Özel thtisas Komisyonu Alt Komisyon Ön Raporu, Ankara 1982, s. 37.
AMME İDARESt DERGİSİ
32
riler de yer almaktadır. Örneğin, «kamu hizmeti vatandaşın ayağına gölü­
rülmeli» denildikten sonra vatandaş sözcüğüyle kimin amaçlandığı «hiçbir
iş -adamı ve sanayici belli bir müsaade ya da onay için merkeze çağrılına­
malı veya kendileri .gidip gelme zorunda bırakılmamalıdır.» (s.87) deyişiyle
açıklığa kavuşturulmaktadır. Bir başka öneri, «Bakanlık veya vilayetlerde
iş sahiplerini karşılama dertlerini dinleme ve işlerini sonuçlandırma ama­
çıylaBakan';veya Valiye bağlı özel ekiplerden k:urulu büroları> oluşturulma­
sıdır. Böylelikle «uzman memurların kıymetli zamanlarının israf ettirilme­
mesi» amaçlanmaktadır. Ancak, iş sahiplerinin kamu kuruluşları içinde do­
laşmalarının engellenmesine karşı «belli saatlerde dairenin çalışma duru­
munu mer'ak edenler için özel turların ter'tip edilmesi» (s,33) de TüSİAD Ra.
porunun jlgi çekici önerilerinden birisidir. Büyük ölçüde üst düzey yöneti­
cilerine yönelik olduğu izlenimi yara'tan ·bir başka öneride «memudarın
zamanları ve özellikle toplantılarının disipline alınması» (s. 94) na ilişkin­
dir. Böylelikle iş adamlarının bir kaç yüz kilometre katederek geldikleri
merkezde yetkili kişileri yerinde bulamamaları, gereksiz yere para ve za­
man harcamaları önlenmiş olacaktır. TÜSİAD'ın bunu sağlamaya yönelik ön­
lemi ise gerçekten çok radikal bir nitelik taşımaktadır: «Toplantı sayısını
azaltmak amacıyla bakanlık sayısı asgariye İndirilmelidir.» (s.94). Bakanlık
sayısının azaltılması isteminin bu tür bir bir gerekçeye bağlanması pek sağ­
lıklı gözükmemektedir.
Büyük ölçüde fantazi niteliği ağır basan, iş adamlarının para ve zamanla­
korunmaya yönelik yukarıdaki türden önerilerin yanında ciddi 'tartışmala­
ra yol açması olanaklı önerileri de yer almaktadır. Bunlardan ilk TÜSİAD'ın
devletin rol ve işlevine ilişkin temel yeğlemesini, ikincisi ise kamu görevli­
lerine yaklaşımını yansıttığı için önem taşımaktadır.
rını
ı.
Raporda öncelik verilen ilk öneri doğrudan doğruya yönetim anla­
kamu yönetiminin işlevlerinin sınırınailişkindir. Buna göre <,Piya­
saya tevdii mümkün kamu hizmetlerinin süratle özelleştirilmesi» istenmek­
tedir. Bir başka deyişle «piyasa ekonomisi .içinde bir fiyat ve kar karşılığın­
da yapılabilecek hizmet alanlarından devletin derhal çekilmesi» (s.87) ön­
görülmektedir. Bundan beklenen yarar «bürokrasinin küçülmesi ve özel ki­
şilere büyük iş ve istihdam olanağının verilmesidinı (s.4).
yışına,
Özel kesime devredilmesi öngörülen hizmetler gözden 'geçirildiğinde bun­
enerjiye kadar çok geniş bir alanı kap­
sadığı görülmektedir. Teker teker sayılırsa, sağlık (hastahane ve laboratu­
varlar), eğitim (meslek okulları ve kreşler), iletişim (telefon, teleks ve TV
hizmetleri), ulaşım (şehir taşımacılığı, ekspres yolları yapımı ve işletilmesi,
memurların işe gidiş ve dönüş nakil hizmetleri), enerji (enerji tüketim ve
satışı, yol ışıklama sis'temleri), belediye hizmetlerİ (temizlik, çöp toplama,
kar temizleme, yangın hizmetleri parkIar, çocuk bahçeleri), işsizlere iş bul­
ma hizmetleri, tekel durumu zorunlu olmayan bütün ticari ve sinai imalat
ve satışlar, resmi daire arşiv ve dökümantasyon hizmetleri, yöneylem araş­
tırmaları özel kesime devredilmesi istenen hizmetler arasında yer almak­
ların eğitimden temizliğe, sağlıktan
tadır.
«KAMU BÜROKRASIs!» OZERİNE
33
Özel kesime devredilmesi gerekli gÖI'Ü.len hizmetlerin ço~nluğu nitelik
olarak toplumun tümünü ilgilendiren, toplumsal yarar amacı önde gelen
ve bugüne dek «kln> kavramı ile bir arada düşünij.lmemİş hizme'tlerdir.
Türk özel kesiminin somut koşulları açısından bu hizmetleri üstlenebilme
olanağının ne ölçüde olduğu bir yana, bu tür bir uygulamanın Anayasa'da
yer alan sosyal devlet ilkesi ile ne denli ıbağdaşır olduğu tartışmaya açıktır.
Daha' önce belirtildiği gibi bu tür bir düzenleme ile özel kişilere büyük
ve isti:hdam olanağının sağlanması yanında bürokrasinin küçültülmesi
amaçlanmaktadır. Burada da devletin temel işlevlerine ilişkin bir yeğleme
sözkonusudur. Temel amaç kamu yönetiminin hizmet alanını devletin ge­
leneksel işlevleri (Adalet, Maliye, 1ç ve Dış güvenlik, İçişleri, Dışişleri) ile
sınırlandırınaktır. Bu da kamu yönetiminde bir düzeltim önleminden çok
devletin rol ve işlevine ilişkin bir yeğleme niteliği taşımaktadır. Kısaca özet·
lemek gerekirse, devletin yukarıda sayılan geleneksel işlevleri dışında kamu
hizmetlerini özel kesim üstlenecek, kamu yönetimi de özel kesimin hizme·
tinde olaoaktır.
iş
Bunun dışında, TÜS1tAD Raporuyla, küçütülmesi ve etkinlik alanı enaza
indirilmesi amaçlanan bürokrasinin iyice denetim altına alınmasını sağlaya­
cak bir öneri de getirilmektedir: «Bakanlıkların işlemlerini şikayet üzerine
inceleyecek parlamentoy,a bağlı, tarafsız bir organ kurulmalıdır.» (s.7). Me­
mur suçlarının kovuşturulmasının 'tümüyle adalet mahkemelerine bırakıl­
masının öngörüldüğü de düşünülecek olursa, bu tür bu düzenleme istemi·
nin yönetimin kendi iç denetim süreçlerine karşı duyulan güvensizliği dile
'getirdiği ileri sürülebilir.
II. Tartışma konusu olabilecek ikinci bir ,öneri kamu görevlilerine iliş­
kindir. Raporun çeşitli yerlerinde otomatik terfilerden, görevler, yeterlik ve
ücretler arasında anlamlı bir ilişki olmadığından (s.33) söz edilmesine kar·
şın kimi yerlerde de kamu görevlilerinin ücret yetersizliğine değinilmekte·
dir. Ancak bu konuda belli bir kaygı da dile getirilmektedir. Örneğin bir
yerde,«yönetim bilimi uzmanlarınca incelenmeden yapılacak rastgele maaş
ve ücre't artışları yanlış bürokrasinin d·aiha da yerleşmesiyle sonuçlanaca­
ğından, bürokrasideki sorunu çözmez, daha da şiddetli hale getirebilir.» (s.S)
denilirken, bir başka yerde de, gerçekleri yansıtmamasına karşın, kamu
harcamaları içinde personel harcamalarının oranının gittikçe arttığından
(s.23) sözedilmektedir. Bunlara karşılık, yetenekli kişilerin yeterli sayıda
kamu kesimine çekilememesinin nedeni olarak memur sınıfının satın alma
gücünün sürekli düşmesi gösterilmektedir.
Tüm bu çelişen göı:ıiişleri uzlaştıran öneri ise «memurların gelir durum­
reform sonuçları alındıkça,. düzeltilmesidir. Bu öneri diğer önerile­
rin mantıks,al bir sonucu olarak sunulmakta, «TüstAD önerileri tümüyle uy­
'gulandığı zaman memurlara milli gelire yaptıkları katkıyla oranIılı ve daha
fazla gelir sağlanması imkanı doğacaktır» (s.6) denilmekte ve yine "diğer
önerilerin yerine getirilmesi halinde bürokmsinin büyüklüğü önemli ölçüde
azalacağından ve memurlara daha fazla gelirin daha kolay sağlanacağından»
(s.95) söz edilmektedir.
larının
34
AMME İDARE sİ DERGİsİ
Özetle, kamu görevlilerinin gelir duııumlarının düzeltilmesi bürokrasi­
nin küçültülmesi koşuluna bağlanmakta ve milli gelire yaptıkları katkıya
göre belirlenmesi önerilmektedir. Burada tümüyle klasik örgüt kuraınının
çalışanı dışlayan, üretim ya da buraya daha uygun deyişle çalışmanın so­
nuçları üzerinde odaklaşan yaklaşımın söz konusu olduğu ileri sürülebilir.
Ancak bunun da raporun tümünün incelenmesİ sonucu ortaya çıkan TüsİAD'_
ın kamu bürokrasisine ilişkin genel yaklaşımı ile tutarlı olduğu yadsınamaz.
Sonuç
Bir yönetsel düzeltim gırışımının başarıya ulaşabilmesi için öncelikle
temel toplumsal ve ekonomik yeğlernelerin yapılması gerektiği kimsenin karşı
çıkamayacağı bir gel'çektir. Başlangıçta «ne için, kimin için daha iyi bir
kamu yönetimi» sorusuna yanıt verilmesi zorunludur. Türkiye açısından,
bir yönetsel düzeltim girişimine temel olacak yeğlerneler, ekonomik kalkın­
mayı hızla ve öncelikle gerçekleştirmek ya da toplumsal refah politikaları­
na da ağırlık verme, ekonomik kalkınmada özel girişim ya da devlet öncü­
lüğüg~bi seçenekler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu seçenekler arasında ke­
sin yeğlerneler yapılmaksızın girişilecek çabaların, alınacak önlemlerin ayak­
larının yerde olmayacağı açıktır.
Genelde, kamu yönetimi düzeltim girişimlerinin altında yatan gerçek
yönetimin işleyişinden çok, uygulanan temel yönetsel politikaya
ve kararlara ilişkin olarak ortayaçıktığı söylenebilir. Bunun somut göster­
gesi, yönetsel düzeltim çabalarının çoğunlukla ekonomik ve siyasal bunalım
dönemlerinin ardından ve bir siyasal iktidar değişikliğinden sonra gündeme
gelmesidir.
eleştirinin,
Bu temel çerçeve içinde düşünülecek olursa, TÜSİAD'ın Kamu Bürokra­
sisi Raporu kendi çıkış noktası açısından Cumhuriyet tarihinin en bilinçli
ve en ussal belgelerinden biri olarak dEğerlendirilebilir. ilk olarak, kamu
yönetimine belli bir dünya görüşü ve devlet felsefesi ·açısından bakış söz
konusudur. Raporda amaçlanan toplumsal ve ekonomik örgütlenme biçimi
çerçevesinde bir alt sistem olarak kamu yönetiminden beklenenler dile ge­
tirilmektedir. Rapomn, toplumsal ve ekonomik örgütlenmeyi belirleyecek
temel yeğlernesi, ekonomik kalkınmanın hızla ve öncelikle gerçekleşti­
rilmeSi ve bunda, da öncülüğü tümüyle özel girişimin üstlenmesi olarak
özetlenebilir. Bir başka deyişle, özel girişim ağırlıklı bir piyasa ekonomisi­
nin gerçekleştirilmesi istenmektedir. Bu bağlamda Türk İş Adamları ve
Sanayicileri Derneği, ekonomik gelişmenin öncülüğü görevini herhangi bir
karışma olmaksızın yerine getirme istemiyle ortaya çıkmaktadır. Kamu yö­
netiminden beklenen ise, özel girişimi sınırlandırıcı etkinlik ve işlevlerini
bir yana bırakarak özel girişimin serıbest piyasa koşulları içinde rahatça
çalışmasını sağlamasıdır. Daıha da ötesi devletin geleneksel işlevleri dışında
tüm etkinliklerini özel kesime bırakması önerilmektedir. Bu önerinin ger­
çekleşebilirlik derecesinin tartışılması - 1980'li yılların açıkca gözönüne ser­
diği özel kesim görünümüne karşın bu çalışmanın kapsamı dışında kal­
maktadır. Ancak üzerinde 'durulması gereken konu Türk ,iş Adamları ve Sa­
.KAMU BüROKRASİsİ» üZERİNE
nayicileri Derneğinin bu temel'
tiği yoldur.
yeğleme
35
ve öneriyi gerekçelendirmekte seç­
Seçilen yol, Türk kamu bürokrasisini, gerek örgüt gerekse çalışanlar an­
tüm geri kalmışlıkların sorumlusu olarak sunmaktır. Kamu bürok­
rasisinin, bu nedenle, ortadan kaldırılamasa bile olabi1diğince küçü1tülme­
si, sınırlandırılması önerilmektedir. Bu amaçla sayısal verilerin tek boyutlu
sunulmasının yanısıra, kamu görevlilerine ilişkin olarak da olumsuz bir tab­
lo çizilmektedir. Türk kamu yönetiminin aksaklıkları olmadığı, yönetsel dü­
zeltime gereksinmesi bulunmadığı söylenemez. Ancak, bürokrasinin tanımı
gereği ortaya çıkan kimi özelliklerin de Türk kamu yönetimine özgü has­
talıklar olarak sunulması ve geri kalmışlığın buna bağlanması çok sağlıklı
bir gerekçe oluşturmamaktadır. Ayrıca, kamu yönetiminin içinde yer aldığı
toplumsal ve ekonomik sistemle tek yanlı bir etkileşim içinde olamayacağı
unutulmuş gözükmektedir.
lamında
Türk özel girişiminin «Kamu Bürokrasisi" Raporunda somutlaşan kamu
yönetimi ve kamu görevlisi anlayışına ilişkin olarak söylenenleri, Tüsiad Baş­
kanı Ali Koçman'ın «İş Adamının Sorumluluğu" konulu konuşmasından ya­
pılacak bir alıntıyla noktalamak yeterli olacaktır:
«itiraf edelim ki, bizler bugüne dek kamu sektörünü ve bazı
mercileri barbalarımızın şirketlerinden daha fazla ve rahatça kullan­
mışızdır. Sonra da işimize gelmediğinde acımasızca eleştirmişizdir.
İş dünyası böyle zigzaglar çizerek, bu denli ikilemler içinde davra­
narak kendisine onurlu bir yer sağlayamaz.,,38.
38 Tüsiad Başkanı Ali Koçman'ın İstanbul İhracaatçıları Birliğinin düzenlediği .İhracaalın
Sorunları" konulu panelde yaptığı konuşma. Cumhuriyet, 29 Ocak 1984, s.9.
Download