bina bezeme malzemelerinin uygulamadaki konumu ve yitirilen

advertisement
BİNA BEZEME MALZEMELERİNİN UYGULAMADAKİ
KONUMU VE YİTİRİLEN GÖRSEL KALİTE
DİCLE AYDIN 1
ÖZET
Mimarlık tarihi boyunca bezeme, dönemin imkan ve teknikleri
kapsamında, estetik arayışlarla duyguları somutlaştıran öğeler olarak
uygulanmış, barok, rokoko, art noveu gibi bir dönemin üslupları süsleme
özellikleriyle tanımlanmışlardır. Bezeme amacıyla taş, tuğla, çini, seramik,
cam gibi dönem malzemelerinden yararlanılmış, malzemenin doğal renk ve
yapı özellikleri ve yüzeylere sonradan kaplanarak elde edilen düzenlemelerle
süslemeler gerçekleştirilmiştir. Ölçü, oran, biçim, denge, birlik, renk gibi
unsurların tüm incelikleri düşünülerek uygulanan bütünlük amaçlı
kompozisyonlar, son dönem mimari uygulamalarda karmaşayı arttıran,
sentezsiz yığınlara dönüşmüştür. Günümüzde bezeme anlayışı mimarinin en
yoğun uygulama alanlarından olan konutta karşımıza çıkmaktadır. Çalışma,
bugünün bezeme anlayışını “kaybeden mimarlık”, “yitirilen görsellik”
açısından sorgulamayı amaçlamıştır.
1. GİRİŞ
Bireylerin ve toplumların gereksinimlerinden doğan mimarlık ürünleri,
işlev ve kullanım nesneleri olarak, uygun malzemenin seçimi ve o
malzemenin teknolojik imkanlarla biçimlendirilmesine dayanan bir süreç
1
Yrd. Doç. Dr. S.Ü. Müh.-Mim. Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Alaaddin Keykubat Kampusu, Konya
1
içinde gerçekleşmektedir. Mimari ürünün yalnızca işlevsel amaca ilişkin
olarak biçimlendirilmesi, bireylerin beklentilerinin tümü olmamaktadır.
Güzellik ve beğeni ile ilgili tüm durumları içine alan estetik de, bireylerin
duygusal yönden beklentilerini karşılamaya yönelik olarak mimari yapıtta
aranan bir olgu olmaktadır.
Tarih boyunca estetik kaygılardan uzak tutulmayan mimarlık, farklı
dönemlerde tek defaya özgü nitelik taşıyan ürünler vermiştir. Estetik endişe,
mimari ürünün iç mekanında, iç ile dışı birbirinden ayıran “cephe” de farklı
arayış ve uygulamalarla karşımıza çıkmıştır [1]. Kentsel kurguda bina
cephelerinin algılamada etken olması, estetik değeri ile bir bütün olarak
görsel kalite açısından önemli olmaktadır. Kalite “bir şeyin iyi veya kötü
olma özelliği, nitelik” olarak tanımlanmaktadır. Nitelik ise “öznelerin ve
nesnelerin farkına varılması”nı olanaklı kılan bir olgudur. Niteliği arttırmak
amacıyla, dönemin sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik faktörlerine de bağlı
olarak mimaride süsleme/bezeme dönem dönem gündeme gelmiştir.
Son dönem mimari uygulamalar cephe/yüzey açısından incelendiğinde,
fark edilme yada estetik adına yapılan uygulamaların nitelik açısından
bulunduğu nokta dikkat çekmektedir. Geçmişte ağırlıklı olarak dini, idari,
eğitim amacına hizmet eden binalarda görülen ve özel detaylarla cepheye
karakterini veren bezeme anlayışı, yerini allı pullu uyumsuz eklere, renkli
yüzeylere ve karmaşayı arttıran uygulamalara bırakmıştır. Bu uygulamalar
günümüzde mimarinin en yoğun uygulama alanlarından olan konutta
karşımıza çıkmaktadır. Çalışmada konut yüzeylerinde kullanılan bezeme –
ek malzemelerinin uygulamadaki niteliği görsel elemanlarla desteklenerek
değerlendirilmiştir. Amaç değişen bezeme anlayışının konut mimarisindeki
bugünkü durumunu sorgulamak olmuştur. Çalışma kapsamında mimaride
bezemenin tarihsel süreçteki yerine, bezeme-malzeme ve bezeme-estetik
ilişkisine kısaca yer verilmiş, Konya’dan seçilen konut örnekleri üzerinde
günümüz uygulamaları bezeme açısından analiz edilerek değerlendirilmiştir.
2. MİMARİDE BEZEME
Kelime olarak bezeme, “süsleme, donatma [2], tezyinat [3]” anlamına
gelmektedir. İzgi bezemeyi, yapının kurgusal oluşumu ve yapımı ile
doğrudan bağlantılı olmayan, varlığında zorunluluk bulunmayan ek olarak
tanımlamıştır [4]. Kuban ise; yapının ana öğelerini, işlevlerinin gereği
olmayan, hatta bazen onlarla bir ölçüde karşıtlaşabilen iki ve üç boyutlu
biçimler, düzenler, renklerle süslemek olarak belirtmiştir [5]. Tarihi süreçte
estetik kaygılarla yapılan bezeme, fark edilme, ayırt edilme, simgeselleşme,
2
zenginleştirme kavramlarıyla özdeşleşen boyutta karşımıza çıkmış ve
yapının özgünlüğünü belirleyen nitelik olarak uygulanmıştır.
Süsleme, 12. yy dan başlayan gotik mimarlığın geç dönemlerinde, 17.yy
da barok, 18. yy da rokoko üslubuyla doruk noktasına ulaşmıştır. Bu
dönemlerdeki üsluplar süsleme özellikleriyle tanımlanmıştır. 19.yy da Art
Noveu ile romantik bireyselci süsleme mimari strüktür ve planlama ile ilişki
kurmadan yalnızca estetik bir davranış halinde gelişmiştir (Şekil-1) [2].
İslam kültüründe süsleme, geometrik biçimler ve düzenlemelerle soyuta
yönelmiştir. Anadolu topraklarında da Selçuklulardan günümüze farklı
dönemlerde, etkilenmelerin de etkisiyle cephede bezeme yapıla gelmiştir.
Selçuklularda bezeme yapısal kuruluşa uymuş, taç kapı, niş, pencere, duvar
sınırları, taç kemer gibi mimarinin tanımladığı çerçeveleri vurgulamıştır [6].
Taş malzemenin geometrik, bitkisel motiflerle bezenmesiyle oluşturulan
yüzeyler, silmelerin, rozetlerin, gülbezeklerin kullanımıyla zenginleştirilmiş
ve simgesellik arttırılmaya çalışılmıştır. Selçuklularda karşımıza çıkan ve
yapısal kurgunun esas olduğu diğer bir bezeme türü de mukarnastır.
Mukarnas prizmatik öğelerin yan yana ve üst üste gelerek geliştirdikleri bir
bezeme türüdür. İşlevi bir geometrik biçimden farklı geometrik biçime geçişi
sağlamaktır (Şekil-2) [7]. Kendine özgü geometri ve teknolojisiyle özel bir
detay olan mukarnas, kullanıldığı yere göre örtü, geçiş bölümü, silme ve
çerçeve olarak taçlandırma amacıyla uygulanmıştır.
Şekil 1- Antonio Gaudi’nin ünlü eseri Sagrada
Familia kilisesi doğadan esinlenilerek
gerçekleştirilen ilginç bir sentez [15].
3
Şekil 2- Aksaray Sultan Han taç kapı
bezemesi, mukarnas örgülü kavsara ve iki
renkli taş kullanımı.
Osmanlı mimarlığında 19. yy tarihsel üslupları (barok, ampir, rokoko,
neoklasik, gotik) batı etkisiyle uygulanmış, I. Ulusal Mimarlık akımının
başlamasına kadar sürmüştür. I. Ulusal Mimarlık döneminde mimari
bezemenin ana kaynağı 15. ve 16. yy Osmanlı mimarlığıdır. Geleneksel
Osmanlı mimarlığının yapı öğeleri ve yüzeysel bezeme türlerinden görsel
etkiyi oluşturmak için yararlanılmıştır. Mimarlık bezemesi, ulusal bilinci
oluşturmak için başlıca araç olarak kullanılmış, yapı öğeleri de bezemesel
amaçlarla değerlendirilmiştir (Şekil-3) [8]. Bu dönemde dış cepheler, çini ve
taş malzeme süslemeleriyle bezenmiştir. Kemer çevreleri bezeme öğelerinin
fazlaca kullanıldığı alanlardır.
1965’lere gelindiğinde, bezeme yapıda önemini yitirmiştir. Yapının
estetiğini, her yapı öğesinin geometrik biçimi ve yapı bütününde yapı
öğelerinin geliştirdikleri düzen belirlemiştir. 1965’lerden sonra, batıdaki
gelişmelerin uzantısı olarak mimarlığın resim ve heykelle bütünleşmesi
düşüncesinin benimsenmesiyle, mimarlık bezemesi konusu yine gündeme
gelmiştir. Günümüz endüstrisi ve teknolojisinin olanaklarından yararlanarak
mimarlık bezemesinde yeni malzemeler farklı içerik içinde kullanılmaya
başlanmıştır. Betonarme yapıların geniş, yalın duvar yüzeyleri renk ve biçim
öğeleriyle zenginleştirilmeye çalışılmıştır [8].
Şekil 3- I. Ulusal Mimarlık Dönemi eserlerinden Konya PTT Binası.
4
2.1. Bezeme ve Malzeme
Tasarım sürecindeki soyut düşünceler malzeme aracılığı ile
somutlaşmaktadır. Mimari öğeyi oluşturan malzemeler, uygulama
tekniklerine ve sahip oldukları dokusal ve görsel özelliklerine bağlı olarak,
tasarımın kurgulanmasında anahtar rol oynamaktadırlar. Malzeme, tasarımın
gerçekleştirilme sürecinde amaca uygun olarak biçimlendirilmekte, farklı
malzemeler bir araya getirilerek kurgusal bütünlük sağlanmaya
çalışılmaktadır.
Yapı malzemeleri, türü, üretim yöntemleri, nitelikleri, boyutları ve
uygulama teknikleri yönünden dönemin imkanları çerçevesinde
kullanılmışlardır. Yapı tarihinin öncü örneklerinden başlayarak, çağımızda
da geçerli olmak üzere yeryüzünün en yaygın yapı malzemesi olan ve ana
maddesi kilden oluşan toprak ve ondan üretilen çeşitli türler, ilkel, yalın veya
gelişmiş kimlikleri ile geniş bir yelpazede uygulanmıştır [4]. Kerpiç, tuğla,
ahşap, doğal taş gibi geleneksel yapı malzemeleri de düşünceleri
somutlaştırma da araç olmuşlardır. Endüstriyel gelişimlerle bir yandan
geleneksel malzemelerin uygulamaya ve üretime dönük nitelikleri arttırılmış,
bir yandan da çelik, cam, beton gibi malzemeler farklı strüktürlerin elde
edilmesine imkan vermiştir.
Sanatsal bir değere ulaşmak, toplumsal beğeni ve istekleri yansıtmak
amacıyla mimari ürüne uygulanan bezemelerin gerçekleştirilmesinde de
farklı yapı malzemeleri kullanılmıştır.
Bezeme, ya malzemenin doğal renk, doku ve yapım tekniği
özelliklerinden yararlanarak yüzeyler üzerinde süs etkileri oluşturmak, yada
yapı öğelerini sonradan başka malzeme ve biçimlerle süslemek biçiminde
uygulanmıştır. Farklı bezeme tekniklerinin kullanılması çevrede bulunan
malzeme olanaklarına olduğu kadar, kültürün etkisi altında bulunduğu
ilişkilere de bağlı olmuştur [5]. Taş malzemenin farklı renklerinin bir araya
getirilmesiyle oluşturulan kemer düzenleri, tuğla ve taş malzemenin belli bir
düzende dizilişleri, sıvalarla yapılan süslemeler, yapı malzemelerinin çeşitli
düzenlemeleriyle uygulanan bezemeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca
yapının gerçekleştirilmesi sürecinde devreye giren korniş, silme, profil gibi
öğelerin, malzemenin şekillendirilerek bütünde yer almasıyla da bezemenin
gerçekleştirildiği görülür. Yapı malzemesinin işlenerek, oyularak bezenmesi,
veya kaba duvarların çini, seramik, ahşap, alçı gibi malzemelerle
renklendirilerek yüzeylere kaplanması da tipik bezeme uygulamalarıdır.
Geçmişte bezeme, yapı ustasının emeğine ve yaratıcı gücüne bağlı olarak
gerçekleştirilmiştir.
5
2.2. Bezeme ve Estetik
Mimarlık yapıtının oluşturulmasında gereksinimlere dayanan birçok
eleman yer almaktadır. Yapının bütünselliğini oluşturan bu kurguda yer alan
elemanların bir aradalığı, o yapıtın karakterini yansıtmaktadır.
Mimarlıkta görsel etki, bütün ve onu oluşturan parçalar arasındaki ilişki
bağlamında güçlenmekte ve bu olgu, biçimsel estetik değerlerle
irdelenmektedir. Doğal veya yapılı çevrenin görsel niteliği geometrik bir
strüktüre indirgendiğinde biçimi, oranları, dengesi, ritmi, ölçeği, karmaşıklık
derecesi, rengi, dokusu, aydınlanan ve gölgede kalan etkinliği/kütlesi,
devinimi ile değerlendirilmektedir [9]. Çevreleriyle doğal, tarihi; insanla
kendi içinde uyumlu ve bütün; sıradan olmayan; özgün ve yeni; planlı,
bakımlı, kullanışlı mimari çevreler estetik açıdan “güzel” olarak
tanımlanmaktadır [10].
Mimaride bezeme de, her dönemde güzelliği, estetiği gerçekleştirmek
amacıyla uygulanmıştır. Cepheye uygulanan bezeme ile mimaride simgesel,
iletişimsel rol dönem dönem ön plana çıkmış, dış mekanda en üst düzeyde
algılanabilme imkanına kavuşmuştur [11]. Kentsel mekanda bina cepheleri
ilk bakışta algılanan yüzeyler olmaktadır. Cephelerde biçim, düzen ve diğer
öğelerin durumu, birbirleriyle ilişkisi, kullanılan malzeme ve detaylar
yüzeyin ne anlama geldiğini de ortaya koymaktadır. Dolayısıyla cephelere
uygulanan süsleme/bezeme öğeleri bütün içindeki duruşlarıyla bağlantılı
olarak estetik açıdan önemli unsurlar olmaktadırlar.
3. GÜNÜMÜZ UYGULAMALARINDA BEZEMENİN ANALİZİ VE
GÖRSEL AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
İnsan gereksinimlerinin, mimarlık olgusu adı altında fiziksel mekana
dönüşme süreci, hem fiziksel, hem de sosyo-kültürel faktörlere bağlı olarak
gerçekleşmektedir. Zaman akışı içinde sosyo-kültürel, ekonomik, strüktürel,
teknolojik değişimler mimari oluşumu da değiştirmiş, bu faktörlerden
bazıları dönem dönem baskın rol oynamıştır. Endüstri devriminden sonra
yapı malzemelerindeki hızlı değişim, hızlı üretimi ve yapımda alternatifleri
arttırmıştır. Yapı malzeme ve tekniklerinin gelişimi, tasarımdaki sanatsal
düşünceleri gerçekleştirmede etken olmuş ve mimarlık ortamında yetkin
ürünlerin oluşmasını sağlamıştır. Görsel etkiyi taçlandırmak amacıyla
cepheye uygulanan bezeme ile de, mimarlık tarihi boyunca farklı
yaklaşımlar, özgün nitelik taşıyan ürünler olarak varolmuşlardır.
Mimari ve kentsel öğeler olarak cepheler, Gür’ün ifadesine göre, tıpkı
insan yüzünün ve bedeninin yaptığı gibi, mimarın, müşterinin ve düz okurun
6
anlamsal üçgenini yapılandırarak, örttüğü binanın kişilik ve kimliğini dışa
vurur [12]. Bununla beraber cepheler değişimin belgelenmesinde, kent
kimliğinin ve kent belleğinin oluşumunda önemli öğeler olmaktadır.
Dolayısıyla bina cepheleri sadece binayı birebir kullanan bireylere değil,
binanın bulunduğu yere ve kentliye de ait olmaktadırlar. Bu nedenle görsel
algılamada, anlamlandırmada, değerlendirmede ve özellikle kentsel kurguda
ve kent kimliğinde cephelere yapılan düzenlemelerde “duyarlılık” önemli
olmaktadır. Hasol, günümüz mimarlık ürünlerini, mimarinin temel
ilkelerinin uygulanmasından, form, kütle plastiği, mekan araştırmalarından
çok cepheye ve içeriğe uyarlanan, yapıştırılan, eklenen çoğu yersiz
süslemelerin kurgusu(zluğu) olarak nitelendirmiştir [13]. Balamir ise,
mimarlıkta emek yoğun repertuarının giderek yerini standart çözümlere
bıraktığını vurgulamıştır [14].
Konuya ilişkin olarak konut cepheleri, bezeme/süsleme açısından Konya
kentinden seçilen örnekler üzerinde görsel malzemelerle desteklenerek
analiz edilmiş ve değerlendirmeleri yapılmıştır (Şekil-4, Şekil-5, Şekil-6,
Şekil-7, Şekil-8, Şekil-9).
Şekil 4- Tuğla ve mozaik malzemenin kaplama malzemesi olarak kullanıldığı konutta,
bezeme amacıyla malzemenin dokusal ve renkli etkisinden yararlanılmıştır. Mozaik
malzeme bina bütününde yatay etkiyi arttırmış ve renkli kullanımda desen karmaşayı
arttırmıştır. Yarı açık mekanların önyüzlerinde desenle birlikte biçimsel hareketlilik söz
konusudur. Korkuluk elemanların tekrar ederek sınır etkisini arttıracak biçimde düşeyselliği
ve bu elemanlardaki hareketler gözü yormaktadır. Renk, desen, farklı malzeme ve biçim
birlikteliği görsel niteliği olumsuz etkilemektedir.
7
Şekil 5- Doğal taş, ahşap ve betonarme yapı malzemelerinin birlikte kullanıldığı konutta,
biçimsel olarak farklı geometrilerin kurgusu söz konusudur. Yapı malzemelerinin dokusal,
biçimsel ve renk özelliklerinden bezeme amacıyla yararlanılmıştır. Üçgen alınlıklarda ve
dairesel yüzeylerde figüratif öğeler kullanılmış ve renklendirme ile vurgulanmıştır. Yarı açık
mekan örtüsünün taşıyıcı sütun üst başlıkları, geçmişin öğelerine benzetilmeye çalışılmıştır.
Çatı saçaklarına destek amacıyla yerleştirilen, işlevsel amacı bulunmayan öğeler de süsleme
amacıyla yüzeyde yer almıştır. Bezeme amacıyla yapılan uygulamalar çeşitlilikle beraber
karmaşayı oluşturmuştur.
Şekil 6- Betonarme yapı malzemesinin kullanıldığı konutta biçimsel hareketlilik konsol ve
saçaklarla desteklenmiştir. Zeminde pencerelerin oluşturduğu boşluklar silmelerle
tanımlanmış, üst katta ise geometrik düzenlerle anlaşılması güç bir uygulama tercih
edilmiştir. Bu düzenleme renk öğesiyle de desteklenmiştir. Çatı düzenlemesiyle oluşturulan
üçgen alınlıklar yüzeyde de farklı malzeme ve renk ile tekrar edilmiştir. Girişi vurgulayan
saçak ön yüzü de aynı karakterde elemanlarla bölümlenerek parçalı görüntü elde edilmiştir.
8
Şekil 7- İki farklı geometrik biçimin bir araya getirilmesiyle oluşturulan konutta, günümüz
yapı malzemelerinin (tuğla, cam tuğla, betonarme, ahşap, güvenlik amacıyla ferforje..)
neredeyse tümü bir arada kullanılmıştır. Geniş yüzeylerde yer alan pencere boşlukları düşey
renkli elemanlarla cepheyi de kaplayacak biçimde çerçevelenmiştir. Merdivenin
konumlandığı yüzey, cam tuğla ile sınırlandırılmıştır. Yüzey de farklı renkler kullanılarak
desenlerle/motiflerle bezenmiştir. Tuğla malzeme ile kaplanan çokgen yüzey, zeminde
tanımladığı yarı açık mekanı, dilimli ahşap kafes ile sonlanan elemanlarla örtmüştür.
Yüzeyde kullanılan öğeler bütünselliği yakalayamamıştır.
Şekil 8- Doğal taşın kaplama malzemesi olarak yoğun bir biçimde kullanıldığı konutta farklı
geometrik biçimlerle bütün oluşturulmuştur. Ahşap malzeme çatı saçaklarında motifli olarak
ve pencere boşlukları altlarında kaplama olarak kullanılmıştır. Silindirik yüzey üst örtüsü,
işlevsel olmayan eğrisel biçimli destek elemanlarıyla yüzeye bağlanmış, üst noktasında
süsleme amaçlı kuş heykeli yerleştirilmiştir. Çeşitlilik arz eden biçimsel düzen, renk ve
farklı malzemelerin bir araya gelmesiyle de garip bir dekora dönüşmüştür.
9
Renk, malzeme ve biçimle oluşturulan yüzey.
Malzeme ve renk ile parçalanmış yüzey.
Şekil 4’deki konutun farklı renk seçimiyle
tekrarı.
Çok renkli yüzeyde farklı biçim ve malzeme
birlikteliği.
Renkli taş kaplamayla parçalanmış yüzey.
Desenli kaplama malzemelerinin yüzeyde
kullanımı.
Renk ve biçimin hareketli tekrarı.
Dokusal etkiyi arttıran malzemelerin
kullanımı.
Şekil 9- Konut cephelerine uygulanan bezemelerden farklı uygulamalar.
10
4. SONUÇ
Geçmişte estetik duyumu yaşatmak, binaları taçlandırmak, simgeleşmek
amacıyla uygulanan ve bir bütün olarak varlığını hissettiren veya bir araya
gelerek, ölçü, biçim, oran, doku, renk, birlik, düzen, denge ilkeleriyle
temellenen emek yoğun bezeme anlayışı yerini, uyumsuz birlikteliklerin,
yapıştırmaların, taklidin, çeşitliliğin, karmaşanın, tutarsızlığın aldığı
söylenebilmektedir. Tek tek düşünülerek uygulanan detaylar yerini,
kataloglardan seçilip yapıştırılan sentezsiz çözümlere bırakmıştır. Mimarlık
sade, tutarlı, özgün olmak yerine, belki de tutarsız ve heterojen toplumsal
yapıdan kaynaklanan kolaja bürünmüştür. Oluşturulan kolajın yüzeysel
estetiğinden zevk alınmakta ve beğeni ortamı oluşturularak tekrarlar
yapılmaktadır. Bu noktada, kaybeden mimarlık ve kent kimliği olmaktadır.
Mimari ürünün oluşmasında yetkili olan mimar, bu yaratıcı süreçte
toplumsal sorumluluk sahibi olarak bulunduğu noktayı iyi tanımlamalı ve
duyarlılıkla yaklaşmalıdır. Mimarlık sanatı bütünsellik içinde ele alınarak,
uygulamanın da, eğitimin de buna göre yapılması gerekli olmaktadır.
KAYNAKLAR
1. Aydın, D.- Gurcan, D., (2004) “The Change of Surface in Dwellings as Border
Element in the Process of Urbanization, Applications-Theories”, International
Gazimağusa Symposium 2004, Medi3ology: Momentum, Metamorphosis, Manifesto, Eastern
Mediterranean University Press, ss:52, Gazimagusa, Cyprus, Turkey
2. Hasol, D., (1993) “Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü”, YEM Yayınları, Beşinci Baskı,
ss: 46, 81, İstanbul
3. Doğan, D.M., (1987) “Büyük Türkçe Sözlük”, Beyan Yayınları ss:114, İstanbul
4. İzgi, U., (1999) “Mimarlıkta Süreç, Kavramlar, İlişkiler”, YEM Yayınları, ss: 104,
105, 182, İstanbul
5. Kuban, D., (1992) “Mimarlık Kavramları, Tarihsel Perspektif İçinde Mimarlığın
Kuramsal Sözlüğüne Giriş”, YEM Yayın, ss:51-52, İstanbul
6. Ögel, S., (2002) “Anadolu Selçuklu Mimarisinde Taş Süsleme”, “Selçuklu
Çağında Anadolu Sanatı” Yazar: Doğan KUBAN, Yapı Kredi Yayınları, ss:311, İstanbul
7. Ödekan, A., (2002) “Anadolu Selçuklu Çağında Mukarnas Bezeme”, “Selçuklu
Çağında Anadolu Sanatı” Yazar: Doğan KUBAN, Yapı Kredi Yayınları, ss:329, İstanbul
8. Ödekan, A., (1997) “Mimarlık ve Sanat Tarihi (1908-1980)”, Türkiye Tarihi 4
Çağdaş Türkiye 1908-1980” Cilt:4 Yayın Yönetmeni: Sina Akşin, Cem Yayınevi, ss:575577, İstanbul
9. Aydınlı, S., (1993) “Mimarlıkta Estetik Değerler”, İTÜ Mimarlık Fakültesi Baskı
Atölyesi, ss:41, İstanbul
11
10. Şentürer, A., (1995) “İnşa Edilmiş Çevre Kalitesinin Yükseltilmesine Etik ve
Estetik Açıdan Bakış”, Mimari ve Kentsel Çevrede Kalite Arayışları Sempozyumu,
Bildiriler Kitabı, İTÜ Mimarlık Fakültesi, ss:330, İstanbul
11. Özer, B., (1993) “Yorumlar, Kültür, Sanat, Mimarlık”, YEM Yayın, 2. Baskı,
ss:275, İstanbul
12. Gür, Ş.Ö., (2002) “Cepheler / Yüzler”, Yapı Dergisi Sayı:247, Çatı ve Cephe
Kaplamaları Eki, YEM Yayın, ss:10-13, İstanbul
13. Hasol, D., (1998) “Ev Mimarimizin Bugünü Üzerine Düşünceler”, Yapı Dergisi
Sayı:205, YEM Yayın, ss:63-64, İstanbul
14. Balamir, A., (2002) “Zorunlu Özgün Üretimden Pasif Montaja-Cilalı Kaporta
Mimarisi”, Yapı Dergisi Sayı:250, YEM Yayın, ss:122, İstanbul
15. http://www.GreatBuildings.com
12
Download