Untitled

advertisement
i
Organh:a5yon-Easkl öncesi çalışmaları Ile kapak / GÖKSEL AJANS
Tel:O.232.21Jl6 96 34 - 285 65 45 Fax:O.232.285 27 98 e-mail:berrinsezgil1er@ttnet.neLtr
Montaj, Baskı / Üç NOKTA {l.232.4578327
Şubat - 2004
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
i
ÖNEMLi BÖLÜMLERIYLE içiNDEKiLER
BÖLÜM i : STRESLi YILLAR (1964-1967)
-
SAYFA 05
Sunuş
Kuruluştan kısa notlar
Behçet Osmanağaoğlu-Refet Ülgenalp Paşa görüşmesi
(Planlı Kalkınma Dönemi) Karma Ekonomide özel sektörün yeri nerede?
inönü Hükümetiyle sorunlar (Özel sektöre güvensizlik)
iTO iKV'yi kuruyor
iTO ilk kez kiracılıktan kurtulacak
Tüccar Çimento Fabrikası bastı!
iTO'nun insan kaynakları ekibi! (Cunta=Seleksiyon Komitesi)
BÖLÜM ii : (1968-1971)
SAYFA 27
- Devalüasyon spekülasyonları
- 1968 iTO seçimleri
- AP Hükümeti avansı eritiyor.
- Yoklar ülkesi olduk
- iTO'nun tarım politikasına bakışı (Böyle destekleme olmaz)
- Bağ-Kur fikri iTO'dan
- Tarabya Oteli olayı ve turizm politikasına bakış:Devlet otelcilik yapamaz
- ihracatçıyı ödüllendirme
- Fırtına yaratan Dış Ticaret Raporu
- Hükümete iTO Meclisi'nden protesto telgrafı
- iTO'dan istanbullu Parlamenterlere muhtıra
- Anlaşmalı ülkeler çıkmazı
- AET yolunda rötar var
- 1969 ... iTO'da meşhur seçim
- TOBB'da üzücü gelişmeler
- iTO sağduyudan şaşmadı
- Aracılar ortadan mı kalkacak?
- Koca Reis Sırrı Enver Batur'a başkaldırı!
- Yetki Yasası'na Anayasa engeli (Hükümet ağır yara aldı ve etkiler ... )
- Türkiye AET'yi tartışıyor
- iTO Eğitimde öncü
- Ve nihayet devalüasyon ...
- Her yerde kaos
- Behçet Bey'den orduya mesaj : Darbe istemiyoruz!
BÖLÜM iii : VAROLUŞ SAVAŞı (1971-1980)
- Özel sektörü teslim alamadılar
- 1. Erim Hükümeti'ne 100 sayfalık rapor
- Raif Onger TOBB Başkanı
- Ekonomide izinler ve yoğun denetim dönemi
- 2. Erim Hükümeti: Siyaset ve ekonomide soluklanma dönemi
- Anadolu'yu tanıyalım
- Umumi Mağazalarda sorun
- Politikaya kurban edilen yıllar
- Celal Umur'dan ekonomi dersi
- Saygı duruşunu ihlal
- Gerçek dinamo: Türk özel sektörü
- ABD'nin kara listesindeyiz
- ismail Özaslan Genel Sekreter
SAYFA 83
- iTO'da gençleştirme dönemi
- Emir Sencer'den vasiyet gibi uyarı
- iso ile ihtilaf
- Müezzinoğlu'na iTO'da tepki
- Yönetim gençlerde ...
- Nuh Kuşçulu Yönetim Kurulu Başkanı (Liberal
- AET ile ilişkiler donduruldu
- Yaşar Ünal: Gaflet ve delalet içindeler
görüş
iktidarda)
BÖlÜM LV : REFORMLARA DESTEK (1980-1988)
SAYFA 121
- Turgut Özal iTO'ya danışman olacaktı
- 24 Ocak Kararları
- Servet Beyannamesi'nin kaldırılmasını Evren istemedi.
- iso ile yeni bir gerginlik
- Sivil hayata geçiş
- iTO Yöneticilerine politika teklifi
- Konsey'in isteği ile Sunalp Paşa'ya seçim desteği
- Hayali ihracat tartışmaları iTO Meclisi'nde
- Mehmet Yıldırım Meclis üyesi oldu
- Niyazi Adıgüzel Başkan (Rüzgar gibi geçti)
- Yahm Erez Yönetim Kurulu Başkanı
BÖLÜM V : (1989-2001)
SAYFA 146
- Her yerde kaos
- Peşin Vergi iTO Meclisi'nde
- Yalım Erez Meclis oylarıyla Yönetim Kurulu Başkanı
- Yahm Erez TOBB'a, Atalay Şahinoğlu iTO'ya Yönetim Kurulu Başkan
- iTO'nun büyük araştırması: istanbul Halkının yaşam biçimi
- Petrol fiyatlarına uyarı
- Hamdi Tombak Yönetim Kurulu Başkanı
- Tombak: iTO'yu dışlatmam
- Baş döndürücü siyasi trafik
- iTO hedef büyütüyor
- Yeni Bir döneme doğru ... Mehmet Yıldırım Yönetim Kurulu Başkanı
BÖLÜM Vi : YÜKSELME DÖNEMi (günümüze kadar)
- Hizmette sınır yok
- Büyük bir proje: Teknolojik Tarım
- KOBi'lere büyük hizmet... Yan Sanayi Borsası vb ..
- SUNCON 2002 istanbul
- Dışa açık milli ekonomi
- Piyasa-Banka ilişkileri
- Artan ihracata en büyük destek iTO'dan
- Balkan ülkeleriyle iyi ilişkiler
- Kırkpınar Fuarı geleceğe hazırlanıyor.
- Eğitime katkı büyüyor. (Lice'de ilkokul yapımı ile başlayan evre)
- Akşam kurslarından üniversiteye
- Doğu'ya yönelen bir yönetim
- Siyasi trafik yoğunlaşıyor
- istanbul aşığı bir başkan: Mehmet Yıldırım (özel projeler)
- Hocaların hocası ismail Özaslan'ın vefatı
- Dr. Cengiz Ersun iTO'ya Genel Sekreter
- F-I iSTANBUL'UN, iTO'nun oldu
- iz bırakan fotoğraflar
SAYFA 158
KURULUŞTAN BU YANA MECLis BAŞKANLARı
ıbrahim Paşaı:ade Hüseyin Bey
Hüseyin Hüsnü Bey
Avundukzade Üzeyir Bey
Mithat Nemli
Ahmet Kara
Mithat Nemli
Muhlis Erdener
Hayri Gönen
Emir Sencer
Bedii Yazıcı
Sırrı
Enver Satur
Emir Sencer
08.09.1339
1341
1926
1927
1928
1929-1942
21.06.1943
30.04.1946
07.03.1948
16.08.1949
21.09.1951
29.04.1952
30.04.1953
30.11.1954
28.11.1955
29.11.1956
27.02.1958
26.11.1959
24.08.1960
24.11.1961
29.11.1962
29.11.1963
30.11.1964
30.11.1965
30.11.1966
23.11.1967
12.12.1968
29.11.1969
26.11.1970
25.11.1971
29.11.1972
29.11.1973
28.11.1974
26.11.1975
01.12.1976
10.03.1977
Mahmut Sucuoğlu
Refik Sunol
Can Kulaksızoğlu
Kemal Yarar
NazmiAkın
Kemal Yarar
Refik Aras
Atalay Şahinoğlu
01.12.1977
01.12.1978
01.12.1979
01.12.1980
01.12.1981
10.11.1983
25.03.1984
13.03.1986
20.11.1987
08.11.1989
13.03.1992
04.11.1993
20.11.1995
17.11.1997
23.11.1999
24.10.2001
KURULUŞTAN BU YANA YÖNETiM KURULU BAŞKANLARı
Aristakes Azaryan Efendi
Basrnacızade
Ferit Bey
Bedros Azaryan Efendi
Mehmet Abut
Hüseyin Bey
Refik ismail
Necip Bey
Hamdi Bey
Habibzade Ziya Bey
(Ziya Taner)
Hasan Necip (Necip Serdengeçti)
Sadettin Serim
Murat Furtun
Nuri Kozikoğlu
Mithat Nemli
Nuri
Kozikoğlu
Sait ibrahim Esi
Celal Umur
Mithat Nemli
1892-1897
1898-1900
1900-1903
1903-1916
01.01.1926
01.01.1927
01.01.1928
01.01.1929
01.01.1930
01.01.1931
01.01.1932
01.01.1933
01.01.1934
01.01.1935
01.01.1936
01.01.1937
06.01.1939
05.01.1940
07.01.1941
06.01.1942
02.07.1943
07.05.1946
03.02.1948
21.09.1951
29.04.1952
30.04.1953
30.11.1954
28.11.1955
29.11.1956
30.11.1959
01.06.1960
29.06.1960
24.08.1960
Behçet Osmanağaoğlu
Celal Umur
Emir Sencer
Nuh
Kuşçulu
Niyazi Adıgüzel
E.Yalım Erez
Atalay Şahinoğlu
Hamdi Tombak
Atalay Şahinoğlu
E.Yalım Erez
Atalay Şahinoğlu
Mehmet Yıldırım
30.11.1961
01.12.1962
01.12.1963
01.12.1964
01.12.1965
01.12.1966
01.12.1967
12.12.1968
01.12.1969
01.12.1970
01.12.1971
01.12.1972
01.12.1973
02.12.1974
01.12.1975
01.12.1976
01.12.1977
01.12.1978
01.12.1979
01.12.1980
20.03.1984
18.03.1986
01.12.1987
01.06.1988
01.12.1989
13.06.1990
20.12.1990
09.07.1991
18.03.1992
16.06.1992
01.12.1993
01.12.1995
17.11.1997
29.11.1999
24.10.2001
SON 43
YıLıN
••
•
YONETIM KURULU
BAŞKANIARI
Behçet Osmanağaoğlu
1961-1972
Celal Umur
1973-1976
Nuh Kuşçulu
1978-1086
Niyazi Adıgüzel
1987
Erez
1988-1989 ve1992
Atalay Şahinoğlu
1990 ve 1991
Hamdi Tombak
1990
Mehmet Yddınm
1995-200 I-Sürüyor
Emir Sencer
1977
Yalım
s
U N U
Ş
1972'de kurulan TÜSiAD'ın oluşum amaçları arasında, özel sektörün
varlığını koruma güdüsü ilk plandadır. TüsiAD daha sonraki yıllarda özel sektörün güçlenmesi ve atağa geçmesi görevini üstiendi. Bu durum, Odalar ve
Borsaların tepe noktasını oluşturan TOBB ile zaman zaman çekişmelerine yol
açtı. Özal'la iyi bir diyaloğu olan TüsiAD, oluşturduğu süper kadrolarla,
2000'lere doğru, ekonominin dışına taşarak, sosyal, siyasi projelerle kamuoyunun karşısına çıkmaya başladı.
Koç'lar, Eczacıbaşı'lar, Kermen'ler, Narin'ler, Bodur'lar, Kocabıyıklar,
Şah ap Kocatopçu, izmir'den Şinasi Ertan ve Selçuk Yaşar tarafından kurulan ve
1980'e kadar kendini kamuoyuna pek anlatamamış olan TüSiAD'ın aksine, 90
bin (1960'larda) üyeli istanbul Ticaret Odası, arkasındaki büyük gücün de
katkısı ile 1965 yılından itibaren Türk ekonomisinin yıldızı oldu.
4. Vakıf Han'ın 4. kattaki sıkışık odalarından Haliç kıyısındaki yeni
binalarına taşınma ile başlayan vizyon ve misyon değişimi ile istanbul Ticaret
Odası, 1961'den itibaren ekonomiye ağırlığını koymayı başardı. Şimdi rahmetle
andığımız, Sırrı Enver Satur gibi bir Meclis ve Behçet Osmanağaoğlu gibi bir
yönetim kurulu başkanı ile yola çıkan iTO yönetimi, 1965-1970 arasında
kalkınmanın doruğa ulaştığı o yıllarda, kimsenin önemini kavrayamadığı, hatta
anlamını tam olarak bilemediği, özelleştirme, serbest piyasa ekonomisi, liberal
ekonomi ilkeleri, bürokrasi ile savaş, vergide reform, dış ticarette yeniden
yapılanma ve serbestlik, ekonomide özel sektöre daha fazla ağırlık verilmesi
gibi, Türk halkına o yıllarda yabancı gelen ekonominin bu temel kavramlarını,
Türkiye'nin gündemine taşımaya başladı.
1970'li yılların ikinci yansından itibaren iTO yönetiminde, sürekli bir
gençleşme dönemi yaşandı. Ancak bu değişim, ustaların gözetiminde, bir
satranç oyunu titizliği ile gerçekleşti. Bu gençleşme ve değişim hareketi, Nuh
Kuşçuiu ile başlayarak günümüze kadar sürdü. Bunda, iTO'da uzun yıllar görev
yapan ve çok kısa bir zaman önce yitirdiğimiz Genel Sekreter Prof. ismail Özaslan'ın, bu çatı altında uzun müddet bulunmaktan doğan deneyimlerinin çok
önemli bir payı vardır ..
istanbul Ticaret Odası, serbest ekonomiye geçişin ve özel sektörün bu
alanda öne çıkmasının sağlanmasında çok önemli bir roloynadı. Bugün isimleri
bile bilinmeyen bu kahramanlar, belki Amiral Gemisi'nin karargahında bulunmadılar ama, uzun yıllar evvel başlattıkları bu büyük mücadelede, ÖNCÜ GÜç
olarak yer alıp, çok önemli görevler yaptılar. Türk özel sektörünün onlara minnet borcu vardır.
1964 yılından beri, gazeteci olarak yakından izlediğim istanbul Ticaret
Odası'nda yaşanan önemli olayları anlatmanın, bu mücadeleye omuz vermiş
isimleri anmanın, geçmişi yaşamak kadar, ondan ders çıkarmak, geleceğe bir
şeyler bırakmak açısından yararlı olacağına inandım. Kişisel arşivimde yer alan
belge, bilgi ve fotoğrafların
ışığında meydana getirdiğim bu eserim ile
saygıdeğer okurlann bir kaç tatiı saat geçireceklerini umuyorum.
Ölenlere rahmet, yaşayanlara sağlık ve mutluluk dilerken, eserimin
oluşmasında büyük desteği olan istanbul Ticaret Odası Yönetimi ve eksik verilerin tamamlanmasında bana yardımcı olan ilgili servislere teşekkür ederim ...
(V.S.)
KURULUŞTAN GÜNÜMÜZE KISA NOTLAR
istanbul'un; 19.yy.'dan günümüze kalan güzel binalarından birisi de
Cağa!oğlu'nda Çatalçeşme Sokağı'ndaki iÇTiHAT Evi'dir. Yayınlnı 1960'11
yıllara kadar sürdüren Son Posta gazetesi ve kısa bir müddet öncesine kadar da
Sular idaresinin bulunduğu sokakta, bahçesinde Fatih Sultan Mehmet Han'm
hocalarından Molla Fenari'nin
türbesi bulunan aynı adlı caminin hemen
karşısındaki bu güzel yapı, Osmanlı siyasi ve ticari hayatını bilenler için bir
utanç anıtıdır.
Osmanlı Devleti'nin Hlasına yol açan dış borçların ödenmesi amacına
yönelik olarak; alacaklı ülkeler temsilciierinin oluşturduğu Düyun-u Umumiye
idaresi'nin rahat çalışması için inşa edilen, içi ıtalyan mermerleri ile kaplı bu
muhteşem yapı, Osmanlı'nın yıkılışının hazırlandığı bir yerdir. Borcu borçla kapatmayı ilke edinen politikacıların, önünde uzun müddet durup düşünmeleri
gereken Cağaloğlu'ndaki bu görkemli yapı, tarihi görevinden sonra günümüze
kadar konut, daha sonra konut-işyeri olarak kullanıldı.
Osmanlı imparatorluğu'nu iik borçlandıran Hünkar Abdülmecid oldu.
Müsriflik, aşiri lüks tutkunluğu, yüksek maaşlar, gelirle gideri birbirine uymayan
bir hazine kaosuna, Kırım savaşının yüklediği maddi olumsuzluklar da eklenince,
dış borçlanmanın sürmesi zorunlu hale geldi.
Aynı politikayı izleyen Abdülaziz'den sonra, tahta geçen 5. Murat ve daha
sonra Abdülhamit zamanında, iç ve dış olayların yoğunlaşması, Osmanlı'nın iyi
bildiği bir konu olan vergi toplamayı da aksattl. Ardından yaşanan savaşlar, yeni
borçlanmaları doğurdu.
Avrupa'da yüzyıl! aşkın bir süredir yaşanan sanayi devrimini sadece uzaktan izlemekle yetinen Osmanlı, üretmek yerine, bu devrimin ürettiği mallan,
kapitülasyonlar sonucu düşürülen gümrüklerle tüketmeye başlaması, ekonomik
çöküntüyü hızlandırdı.
Osmanlı'ya borç veren ingiltere, Fransa, Avusturya-Macaristan, Almanya,
ıtalya'nın giderek artan sabırsızlığına çözüm bulmak için 1881 yazında ıstan­
bul'da yapılan toplantıda iL. Abdülhamid, Osmanlı'nın resmen iflasını ilan eden
bir kararnamenin yayınlanmasını, yoğun baskılardan sonra kabul etmek zorunda kaldı. 1881 yılının Aralık ayında padişah tarafından imzalanan bu kararnameye, Muharrem ayına rastladığı için Muharrem Kararnamesi de denir. Ancak
tarihi adı, Düyun-u Umumiye kararnamesidir. Alacaklı ülkeler, Bulgaristan başta
olmak üzere Balkan ülkelerinden Osmanlı'ya gelecek vergilere el koydular.
Bunun yanında tuzdan, tütünden devlete giren vergileri de izlemeye aldılar.
Daha sonraları, eski Osmanlı padişahlannın, aralan iyi olan ülkelere fütursuzca tanıdıkları imtiyazlardan oluşan kapitülasyonlar gereği, Cağaloğlu'ndaki içtihat Evi'nde, geniş bir ekiple çalışmalarını sürdüren Düyun-u Umumiye idaresi,
damga pulu, alkollü içecekler başta olmak üzere tüm devlet gelirlerine el attı.
Tarih 1882'dir.
Ve aynı yıl... 14 Ocak 1882 tarihinde istanbul Ticaret Odası'nın
çekirdeğini oluşturacak
"Dersaadet Ticaret Odası" olacak Ticaret
Cemiyetı'nin 11 maddelik tüzüğü ii. Abdülhamit'in fermanı ile ananır. Aralarında
Rum, Ermeni gibi ekalliyete mensup vatandaşlarımızdan oluşan 24 kişilik bir
topluluğun hazırladığı 11 maddelik tüzük, nihayet kabul edilmiş ve istanbul
Ticaret Odası doğmuştur.
Nihayet diyoruz ... Çünkü; resmi olmayan bazı kaynaklara göre, istanbul
Ticaret Odası'nın kuruluşu, Düyun-u Umumiye'yi oluşturan yabancı ülkelerin
temsilcileri tarafından, tam üç yıl geciktirilmiştir. Olayın gerçekleşmesi özet
olarak şöyledir:
Ülkede ziraat ve ticaretin gelişmesi için yapılacak çalışmaları toparlayıcı
kuruluşların, faaliyete geçmesi için ilk adım 13 Haziran 1876'da atıldı. Bu tarihte
Ticaret ve Ziraat Meclisleri kurulması için bir kararname yayınlandı. Bu kararname gereği, 1879 yılında kurulan Ticaret ve Ziraat Cemiyeti, fevkaiade iyi
niyetli bir yaklaşımdl. Ama ne var ki, ziraat ve ticaretin apayrı branşlar olması
'nedeniyle gerekli yararları sağlayamadığı için, kısa süre sonra kapatıldı.
Bundan sonra istanbul'da sayıları çok az olan öze! sektör mensupları, ziraat,
ticaret ve sanayide kendi örgütlerini kurmak için temaslarda bulundu. Bunun
sonucunda, hükümetlere danışmanlık görevi başta olmak üzere; çeşitli amaçlara
yönelik cemiyetıerin kurulmasına izin verildi. Bu izinden sonra 13 Aralık 1879 tarihinde 24 ticaret erbabı, istanbul Ticaret Odası'nı kurmak için hazırladıkları
tüzükle beraber, devlete başvurdu. Fotokopisini yayınladığımız yazı ile bu
başvuru üst kurullara 1879 yılında gönderildi. 11 maddelik tüzük başbakanlıkta
üç yıl bekledi. Yabancı ülkelerin üç yıl engellemeye çalıştığı istanbul Ticaret
Odası'nın kuruluşu, Düyun-u Umumiye'nin faaliyete geçmesinden hemen sonra
ve
adı
gerçekleşti.
8 Mart 1950 tarihinde yürürlüğe giren 5590 Sayılı Yasa gereği adı "istanbul Ticaret ve Sanayi Odası" olarak değişen kurum, 30 Mayıs 1952 yılında
sanayici üyelerinin ayrılıp istanbul Sanayi Odasını kurması sonucu "iSTANBUL
TicARET ODASı" adını aldı.
Btışbakanlık
Yüksek Katına
ArzelimIJr, .
1879 yılmda zamanm
hükümetine verilen ve aym
tarihte Başbakanlığa giden
kuruluş yazısı, üç yıl sonra
onaylanabildi!
ZlmM ve Ticaretinyükselmesi ile meırileketin iman Ile
servetin, a~tmasına gayret edilmek Üzere istanbul'da 24 tah!'!
üyeden ibaret bil' ziraat ve .ticaret derneği kuruh'l'lası 8 Nisan
1876 (il RablüLevvel 1293) tarihli Başbakanlık tezkaresi ile emI'
edılmiştir. Budefa adı geçen derneğin dağllmaSllYltı vazife ve
meşgalelerinin yenidenteşkil ve tesisi sanayi. ticClret ve ziraat
mOdQrlülderinEl. inhisal" .e~mış olmasından .dolayı ticaret işleri~
Il!nlle'l"iemes!ve gelişmesine· hızmet etmek için istonbtiı'clo
bir Ticare't, Odası kurtırmasına dalı' Ti~aret MiidGrlOğiJ tcirafın~
dan 11 madde olarak lunıi." olunan tüzuk tasol'ısı.tetkikedil­
mek ij:;:ere. Başbakanlığa takdim kılınmışolunooğı..uıdon içine
aldıği konular hakkındaverilecek emrin ~arafmıza bildirilmesi •..
13 Aralfk 1879
ZUnıcra 1296)
e2"1
2
Moral değerler olarak sıfıra yaklaşan ulus, istanbul Ticaret Odası'nın
ile biraz olsun rahatladl. Osmanlı'yı kemiren iç spekülatörlerin, dış
dünya ile beraber kurdukları tuzaklar sonucu siyasi ve ekonomik kaosa sürüklenen Osmanlı Devleti'nin; nihayet batı tarzı çalışacak bir ekonomik güce sahip
olması basında geniş yer buldu.
istanbul Ticaret Odası, kuruluş yapısı için Fransa'daki odaları örnek aldı.
Osmanlı'da yabancı dillerde Fransızca'nın egemen oluşu, bu ülke ile önemli bir
sorunun yaşanmamış bulunması, Osmanlı'nın eğitimde yüzünü Fransa'ya
döndürmüş bulunması ve nihayet iki
ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin
yoğunluğu, Fransa modelini öne çıkarmıştı.
istanbul Ticaret Odası, işe ülke envanterini çıkarmakla başladı.
Sorunların temeline inen odanın ilk yöneticileri, hazırladıkları raporlarda
ekonomik kurtuluşu gerçekleştirmek için neler yapılması gerektiğini irdelediler.
Bitip tükenmiş ülke şartlarında içe dönük ve oldukça ulusalcı metotları benimseyen o günün yöneticileri, Cumhuriyetle beraber başlayan kalkınma hamlelerinde önemli roller aldılar.
1882 yılında kurulan istanbul Ticaret Odası'nın ofisi Mehmet Ali Paşa
Hanı'ndaydl. Daha sonra 2. Vakıf Han'a geçen iTO, ticaret erbabının artışı ile
Union Han'da çalışmalarını sürdürdü. Daha sonra Bahçekapı'daki 4. Vakıf
Han'ın dördüncü katını komple kiralayan iTO, 1972 yılında Unkapanı'ndaki
Ticaret Sarayı'na taşındı. iTO'nun birimleri şimdi Eminönü'nde, istanbul'a
yakışır, tarihini aksettiren görkemli bir yapıda üyelerine ve ülke ekonomisine
çağdaş hizmetler sunuyor.
iTO'nun son Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım ve ekibi, siyasi ve
ekonomik açıdan bin bir zorluklar yaşanan bir dönemde göreve geldi.
Koalisyonların bozulup kurulduğu, siyasi istikrarsızlığın sağlanamadığı, onlarca
bankanın kapanmasına yol açan bir düzende, sorumluluğu büyüyerek artan
iTO'da Mehmet Yıldırım Başkanlığındaki yönetim, tüm olumsuzluklara rağmen
çok önemli reformları gerçekleştirmeyi başardı. Sadece 2000 Kasım ve 2001
Şubat krizlerinin bile ekonomiyi çökertmeye yettiği sekiz yıllık devrede, doğruları
söylediği için yargıya taşınan bir başkan ve onunla uyum içinde çalışan yönetimi ile iTO, Avrupa'mn EN lvi TicARET ODASı ünvanını aldı..
Ekonomik konularda sergilenen yoğun bir performans sonucu verilen
olağanüstü bir mücadele yanında, ticaret, turizm, eğitim, kültür ve sanatsal etkinlikleri ile istanbul'un yeniden yapılanmasında çok büyük katkılar sağlayan
Mehmet Yıldırım, sekiz yıllık görev süresinde övünerek ifade ettiği istanbul
hayranlığını pek çok kereler ispatlamak fırsatını buldu.
"Çalışmanın sınırı yoktur" ilkesini benimseyen Mehmet Yıldırım, başta
KOBi'ler ve onların etkinliklerini genişleten Yan Sanayi Borsası, ülkeyi refaha
taşıyacak Teknotarım gibi çılgın ve her biri başlı başına DEV projelerin hayata
geçirilmesine öncü oldu.
3000 yıldır dünyanın en önemli ticaret merkezi olan istanbul'da 394 personeli ile hizmet veren 300 bini aşkın üyesi ile iTO, etkinliğini uluslararası platkurulması
3
formlara da
taşırken,
sektöründe ISO-9001 kalite belgesini alan ilk kurum olarak
adını yazdırdl.
"Ayrı bir kişilik, ayrı bir vizyon, parlak bir ışık kümesi" yorumu yapılan
Mehmet Yıldırım dönemi ile son bulacak eserimizde gurur abidemiz iTO,
övünebileceğimiz çok az şeyin kaldığı şu son yıllarda içimizi ferahlatacak.
4
lÜM
STRESLi YILLAR (1964-1967)
ORDUMUZUN EN GÜVENDiGi KURUM
Beşer
planları,
yıllık
kalkınma
ülkenin ve tüm sekihtiyaçları dikkate
alınarak hazırlandı. Bunlar
arasında ordumuzun ihtiyaçlan da yer alıyordu.
Kıbrıs'ta; Rumiann Türklere karşi giriştiği asimilasyona, 1963 yılında sert tepki
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Korgeneral Refe! Ülgenalp, veren Türkiye'nin, adaya
Behçet Osmanağaoğlu ile beraber görülüyor.
yapacağı herhangi bir askeri
müdahaleye karşı çıkan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Johnson'un,
Başbakan ismet inönü'ye yazdığı ve Cüneyt Arcayürek tarafından ele geçirilerek
yayımlanan ünlü mektup, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine
yol açtı. Başını öne eğecek kişilikte olmayan ınönü "yeni bir dünya kurulur ve
Türkiye bu dünyada yerini bulur"diyerek ABD'den uzaklaşma sinyalleri verdi.
1960'11 yılların başında bilek gücünün dışında silah açısından önemli bir
varlığı olmayan Türkiye, gelecek yılların getireceği yükleri dikkate alarak, 1. Beş
Yıllık Planla beraber siyasi ve ekonomik alanda yeni stratejilere yönelmişti.
Hemen üstümüzde, kuzeydeki dev, Türkiye'nin her ihtiyacını gidermeye hazır
görünüyordu. Başbakan inönü, mesafe koyduğu ABD gibi, Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği'ne karşı da aynı iikeleri tercih etti. Çünkü inönü, büyük
devletlerle ilişkiler söz konusu olunca "onlarla yatağa girmemaya bakını" diyen
bir devlet adamıydı. ABD'nin; Nato üyesi, onun da ötesinde Kore'de 1125 askeri
şehit olan Türkiye'ye karşı gösterdiği tepki, Türk-Sovyet ekonomik ilişkilerini
geliştirecek, Türkiye, kalkınması için ihtiyaç duyduğu (komple sınai tesisler dahil)
pek çok şeyi, 15 yıla yayılan bir ihracat programı karşılığı elde edecekti.
Sovyetler, Nato'nun en güçlü ordusuna sahip komşusu Türkiye ile gelişen ilişkil­
erden fevkalade hoşnuttu.
inönü, Türkiye'nin nefes borusu konumundaki Kıbrıs'a, bir gün müdahale
etmenin kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Muhaliflerince, Kıbrıs konusunda
yumuşak davranmakla suçlanan ısmet Paşa, silah yetersizliği ve bilhassa
çıkarma araç ve gereçlerinin yokluğu nedeniyle Ada üzerinde bir kaç kez jetlerimizi uçurmakla yetinmek zorunda kalmıştı. Adada yaşayan Türkler üzerindeki
baskının kalkması için tehditlerini arttıran Paşa'nın blöflerini müttefiki ABD bile
görememiş, Türkiye'nin Kıbrıs'a çıkarma yapacağı kuşkusu içinde, bir gece
operasyonu nu önlemek amacıyla, altıncı filosunu Türk denizcilerini engellemek
törlerin
5
amacıyla Akdeniz'e göndermişti. inönü daha sonra ABD, ingiltere, Yunanistan
ile
yaptığı pazarlıklarda
adaya asker çıkarma kozunu sürekli
kullandı.
O yıllarda
dünyanın en iyi istihbarat birimlerine sahip olan ingiltere başta olmak üzere, hiç
bir devlet bu kozu kullanacağımızı sanmıyordu. 1974 Temmuz'unda gerçekleşen birinci çıkarmadan sonra ingiltere Başbakanı, M5'in başkanını arayarak
"hani Türklerin çıkarma gemileri yoktu? Binlerce asker, tank, zırhlı araç, silah bu
adaya nasıl girdi?" diye sormuştu. Türkiye 1964'den sonra gerçekleştirdiği
özverili ve çok gizli çalışmalarla yüzlerce çıkarma gemisi yapmış, silah sanayiini
güçlendirmiş, ordusunu modernize etme yolunda önemli mesafeler almıştı.
Türkiye bunların çok büyük bir kısmını yerli sanayicisi, milli ithalatçıs! ile el ele
gerçekleştirmişti.
FOTOGRAFIN ÖYKÜSÜ
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra oluşan sistemde yer alan Milli Güvenlik
Kurulu'nun Genel Sekreteri Korgeneral Ragıp Ülgenalp ile istanbul Ticaret
Odası Yönetim Kurulu Başkanı Behçet Osmanağaoğlu'nu birlikte gösteren tarihi
fotoğrafımız 18 Nisan 1966 yılında çekildi.
Milli Güvenlik Kurulu'nun çalışmalarını düzenleyen genel sekreterin, iTO
Başkanını ziyaret etmesi basını meraklandırmıştl. Sadece fotoğraf alınmasına
izin verilen toplantıdan sonra bazı çevrelerden yazılmamak kaydıyla( o yıllarda
resmi bir açıklama yapılmadan askeri konularda haber yapmak pek mümkün
değildi) elde ettiğim bilgiler ve yapılan yorumlar, istanbul Ticaret Odası'nın
büyüklüğünü, önemini, ona duyulan güven ve saygınlığı, bana anlatan olaylardan birisi oldu.
Silah modernizasyonunu, yerli sanayie, ulusal boyutlu ithalatçı firmalara
kaydırmayı planlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, özel sektörün ulaştığı boyutları
saptamak, nelerin yapılabileceğini görmek için istanbul Ticaret Odası'nı muhatap kabul etmiş; kurul, en önemli isim olan genel sekreterini istanbul'a göndermişti.
Orgeneral Ülgenalp, Behçet Osmanağaoğlu'na uzun bir ihtiyaç listesi
vererek bunların, silahlı kuvvetlerin ismi geçmeden yurt içinden temini veya imalinin mümkün olup olamayacağını sordu. 18 Nisan toplantısını diğerleri izledi.
Bu temaslar sonucunda, istanbul Ticaret Odası'nın büyük katkılarıyla, o yıla
kadar ithalatı yapılan pek çok malzemenin yerli sanayie kaydınıması başarıldı.
Bunlar büyük bir gizlilik içinde gerçekleşti. Yerli üretimin gelişmesi ve ihtiyaçların
içeride imal edilmesi sonucu, büyük bir tasarruf olanağı sağlayan ordumuz, araç
ve gereç açısından önemli bir rahatlama yaşadı. 1974'de gerçekleşen birinci
Kıbrıs Harekatında kullanılan malzemelerin büyük bir kısmı yerli olup, ithal
parçaları da iTO ile yakın ilişkilerde bulunan firmalar tarafından temin edilmişti.
istanbul Ticaret Odası'nın kırk yılının anlatıldığı bu esere bu anı ile
başlamamm nedeni, yukarıda da belirttiğim gibi, iTO'nun konumunu anlatabilmektir. Gazeteciliğimin ilk yıllarında bu olayın beni hayli etkilemesini, ulusal
duygulara verdiğim öneme de bağlayabilirsiniz.
Şimdi eseri yaratan diğer etkenlere bakalım ...
6
KONUSUNDA EN GÜÇLÜ KURULUŞ
1964 yılında başladığım ekonomi gazeteciliğindeki görevierim arasında,
istanbul Ticaret Odası, Sanayi Odası, ihracatçı Birlikleri, Borsa, daha sonraları
TüsiAD gibi kurumlar ön plandayd!. Bu kurumların içlerinde yaşadım; başkan­
larıyia, yöneticileriyle çok iyi ilişkiler kurdum; onların haberlerini yaptım. Tanıyan­
lar bilir ... her zaman yansızlığım!a övündüm, koruyucu, kollayıcı veya yargıç
olmadım. Yazılanmda asla aşağılayıcı ifadeler yer almadı. Olumsuz haberleri
yayımlanan kişilerle aramda en ufak bir sürtüşme yaşamadım. Çünkü yansızlık
ilkesini benimsediğimi herkes bilirdi. Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birisi
olan TiCARET'te çalıştığım uzun yıllar boyunca, patronum veya yayın kurulu
tek bir haberimi bile sakıncalı bulup yırtmadl. Buna karşılık yazdığım binlerce
haber içinde(gönderilen ve çoğu iyi niyete dayalı açıklamalar dışında) bir teki
bile tekzip almadı..
Ömür boyu san basın kartı taşımaya hak kazanmış deneyimli bir gazeteci olarak istanbul Ticaret Odası'nın; konusunda Türkiye'nin en büyük kurumu
olduğunu ifade edersem; sanırım diğer güzide kurumlarımızı kırmış olmam.
Kırmış olmam; çünkü onların da bunun bilincinde olduğunu, bana hak verdiklerini biliyorum.
Özel kesime mensup kişileri çatısı altıııda toplamasına rağmen, bir kamu
kurumu olduğunu asla unutmayan, kamunun çıkarlarını daima ön planda tutan
iTO'nun, tanığı olduğum kırk yıl içinde, çok önemli kararlarda yönlendirici
olduğunu gözlemledim.
Ekonomik gelişmelerin sulandırılması, ekonomik hayatın yozlaş­
tınlmasına ilişkin planları kavrayıp, önlemlerini zamanında alan iTO, yaşanan
tüm olumsuzlukların suçlusu iian edilen ve bu yüzden panik içindeki özel sektörü toparlayıcı etkinliği ile tarihi görevlerinden birisini yerine getirdi.
Dış ticaretin devletleştirilmesine zemin hazırlayan gelişmelerin karşısında
cesurca duran iTO'nun; hükümeti de aşarak, Büyük Millet Meclisi ve Senato'da
giriştiği eylemlerin bugünkü ve yarınki nesillerce bilinmesinde yarar umuyorum.
Serbest pazar ekonomisi, özelleştirme, dış ticarette serbestlik, konvertibiliteye geçiş, devletin ekonomiden elini çekmesi gibi deyimleri ekonomi literatürümüze ilk kez sokarak, kamuoyunun dikkatini bu konular üzerine çeken
iTO, bugün de bazı yönleriyle eleştirilmesine rağmen, uygulanan ekonomik sistemin yaratıcılarının başında yer aldı. Bu çok uzun ve zahmetli yolda pek çok
kayıp vermesine rağmen, onurundan hiçbir şey kaybetmeyen,
yıpranmadan
hedefine varan bu güzide kurum, Türk ekonomisinin omurgasını oluşturmak­
tadır.
iTO kubbesinin altında çok şey yaşadım, çok şey öğrendim. Bunları,
gelecek kuşaklara aktarmaktan sevinç duyuyorum. Bu eseri hazırlarken iTO
camiasından gördüğüm destek, bu meşakkatli çalışmada bana moral ve güç
verdi.
Şimdi lütfen buyrun ... hep birlikte 1964 yılına gidelim!
7
KARMA EKONOMiDE YERIMiZ NEREDE?
1963, kalkınma planlarının tatbikine başlanılan yıldır. Türkiye, Cumhuriyet
Halk Partisi'nin, kabineye en fazla üye verdiği koalisyonla yönetilmektedir.
Uygulanan sistemin adı karma ekonomidir. Başbakan ismet inönü, Maliye
Bakanı Ferit Melen'dir.
istanbul Ticaret Odası, 1965'de yapılacak milletvekili genel seçimlerine
hazırlanan Türkiye'de, ekonomik gelişme yolunda atılacak adımlarda özel sektörün sık sık engelleneceğini düşünüyordu. Özel sektörün bu en fazla üyeli ve
en güçlü kurumu, geleceği yaratmak, hatta varolmak açısından yeni stratejiler
oluşturmanın gerektiğine inanmıştı. O güne kadar izlenen kapalı politikalardan
vazgeçilerek, kurumun çalışmalarının kamuoyuna kapsamlı biçimde
yansıtılması kararı alındı. Gerekli enformasyonlar yanında, iTO'nun resmi yayın
organı olan istanbul TicARET gazetesi, çok sayfal! haftalık yayın organına
dönüştürüldü .. Gazetenin başına çalışkan bir müdür getirildi. iTO'da Genel
Sekreterlik görevini ise, ismail Hüsrev Tökin yapıyordu. 1930'lu yıllarda adını
sıkça duyuran kadro harekatı
içinde yer alan Tökin, öze! sektöre uyum
sağlamakta zorianmamıştl.
iTO, 1960-70'li yılları kapsayacak büyük mücadeleye deneyimli, enerjik
kadrolarla girdi. 1964 ve onu izleyen yıllarda istanbul Ticaret Odası'nın yönetimlerinde çok güçlü isimlerin yer alması bir tesadüf değildir. Bu isimler, iTO
yanında, özel sektör kurumlarının tepe organı olan Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği yönetimi ile bunların yan kuruluşlarında da görevalarak hükümetlere
danışmanlık yaptılar.
Vergi komisyonları, çeşitli yasaların hazırlanması için
yapılan çalışmalar, gümrüklerin reorganizasyonu, plan gereği yeni yapılan­
malarda özel sektöre düşecek görevlerin yürütülmesinde; istanbul Ticaret Odası
yönetimi, en güçlü kurum oiması nedeniyle daima söz sahibi oldu.
Bunları dikkate alan iTa Meclisi, 1964 yılı 30 kasım tarihinde yaptığı
seçimde, bir yıl için görev yapacak Meclis Divanı'nı Sırrı Enver Batur (Başkan)
ve Raif Onger'den (Başkan Yardımcısı), yönetim kurulunu ise şu isimlerden
oluşturdu: "Behçet Osmanağaoğlu (Başkan), Ömer Gazioğlu, Neşet Sirmen,
Emir Sencer, Mehmet Küçükdeveci, Cemil Parman, Kemal Bingöl, Mustafa
1964
yılında
göreve gelen yönetim kurulunun Türkiye'ye büyük hizmetleri oldu.
8
Kopuz, Muhip işmen, Salih Binbay, Ahmet Güre."
1964 yılı kasım ayında göreve gelen bu ekip içinde on yıldan fazla yönetimde kalanlar, Behçet Osmanağaoğlu'ndan sonra başkanlık yapan üyeler vardı.
Bir kaçı dışında yüksek okul mezunu olan ve aralarında bir kaç yabancı dil bilen
bu yönetimin üyeleri, istanbul Ticaret Odası'nın öncü çekirdeğini oluşturdu.
Meclis Divan Başkanı Sım Enver Batur, uzun yıllar TOBB başkanlığı
yaparken; yetiştirdiği Raif Onger de özel sektörün bu tepe kurumunda başkan
olarak görevaldı,
Bilişim hizmetlerinin yetersizliği yüzünden, ancak 6-7 ay sonra
yayımlanan ekonomik verilere göre; 1963 yılında milli gelirde yüzde 6.5 oranında
artış oldu. 375 milyon $ olarak planlanan 1964 yılı ihracatında yılın ilk altı aylık
dış ticaret rakamları şöyleydi: ihracat 175 milyon $, ithalat 318 milyon $ ... 1963
yılının ilk altı ayında ihracat 168, ithalat ise 295 milyon $ olmuştu. 1963'ün ilk
altı ayında 127 milyon $ olan dış ticaret açığı, 1964 yılı ilk altı ayında 143 milyon $'a yükselmişti. Kalkınan bir ülke için farkın ithalat lehine büyümesinden
korkulmaması gerektiği ifade ediliyordu.
1963 yıiı döviz karşılığı turizm gelirleri 75 milyon lira oldu. Dolar kuru 9
lira 08 kuruşta sabitleştiğine göre, Türkiye'nin 1963 yılı turizm geliri 8 milyon 259
bin dolar olmuştu. iTO yönetimi Türkiye'nin turizm ülkesi olması için çalışmalar
yapıyordu. Oda'nın gayretiyle turizmde öncelikli yöre olarak kabul edilen bölgelere 25 yıl vadeli, yıllık yüzde 4-5 faizli banka kredileri veriliyordu. Mesela;
istanbul'da Sultanahmet, Beyazıt gibi semtlerin turizme açılmalarında , bu
yörelerin birinci sınıf turistik bölge kabul edilmesinin payı büyüktür.
1964 yazmda Türkiye'de tedavüldeki para miktarı, 5 milyar 611 milyon
480 bin 155 liradır. Külçe altmın gramı ise 13 lira 70 kuruştur. iTO, 1963'te imzalanan Ortak Pazar Anlaşmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, hükümeti ağır
davranması nedeniyle uyarıro Türkiye, Ortak Pazar olayını sadece tarımsal yönü
ile ele almıştır. Oysa topluluk içinde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıldır
1964 ... Planlama, vadeli ihracat politikaları, milli bankalann durumu, sermayenin
serbest dolaşımı, enerji ve petrol politikalarının saptanması gibi önemli konular
Avrupa'nın gündemine oturmasına rağmen, Türkiye, iç meselelerden başını
kaldırıp Avrupa'ya bakamamaktadır. Avrupa'da tarım ürünleri sübvansiyonları
için üreticiler lehine önemli kararlar alındığı duyulmaktadır.
Demokrat Parti iktidarının savruk mali politikaları sonucu girilen dar
boğazdan çıkış için çalışmalar yapılırken; Devlet Planlama Teşkilatı başta olmak
üzere; bürokratik kadrolarda özel sektöre karşı bir güvensizlik havası esmektedir. Zaman zaman, siyasilere de yansıyan bu havayı dağıtmakla da yükümlü
olan iTO yönetimi, karma ekonomi ilkeleri doğrultusunda, özel sektörün gerçekleştirebileceği
projelere devletin girmemesini, özel sektörün yetişemeyeceği
alanlarda devletin egemen olmasını ister.
iTO yine karma ekonomi ilkeleri doğrultusunda alınacak önemli karariarda özel sektör görüşlerinin alınmasını da hükümetten beklediğini duyurur. iTa
yönetimi bu dileğini, istanbul'da bir araya getirdiği parlamenterlere iletir. Yılda iki
9
kez istanbullu parlamenterlerle toplantılar düzenleyen iTO yönetimi, sıkıntıları,
ve çözüm yollarını onlara deklare eder. Ama hükümetle arzulanan
ortak çalışmayı gerçekleştirmek bir türlü mümkün olmaz.
Mesela; bir gece Başbakan ismet Paşa, radyodan halka seslenir. Sebep,
hazırlanmakta olan vergi paketidir. Bunun erdemlerinden söz ettikten sonra
vatandaşlardan, Maliye Bakanı Ferit Melen tarafından açıklanacak pakete uyum
gösterilmesini ister. Ferit Melen'in ertesi gün açıkladığı paketten öze! sektörü
kısıtlayıcı, vergi barışı ile ilişkisi olmayan bir içerik çıkar. Oysa iTO, çeşitli kesimlerin görüşlerini alarak batı standartlarını yakalayan reform niteliğinde bir
taslak hazırlamış ve bunu kamuoyuna duyurmuştur. Melen'in açıkladığı
pakette, bu taslaktan tek bir satır bile yoktur. Gelir vergisi, Vergi Usul Kanunu,
Gider Vergisi Değişikliği, Bina Vergileri, Motorlu Taşıtlar Vergisi üzerinde
çalışmalar yapan iTO'nun emekleri boşa gitmiştir ..
sorunları
MELEN'lE KAVGA BAŞLIYOR
iTO yönetiminin 1964 yılında fevkalade önem verdiği ve titizlikle takip
ettiği iki konu vardı. Bunlardan birisi vergiler, ikincisi icra ve iflas Kanunu'dur.
Özel sektör için olmazsa olmazı oluşturan bu iki konuda iTO çok önemli
çalışmalar yaptı.
1964 yılında Türkiye genelinde 2131 işyeri açılmış ve kayıtlı işyeri sayısı
40 bin 353 olmuştu. Bunlardan 15 bin 381 'i istanbul' daydl. ıcra iflas Kanunu'nda
değişiklik yapılması gerekliliği, genellikle istanbul kenti için, vergi reformu kadar
önemliydi. Merkez Bankası ile yapılan bir çalışma sonrasında yılda 17 bin olan
protestolu senet sayısının 36 bine ulaştığı saptandı. Piyasada tedavüldeki
paranın dokuz misli senet dolaşmaktaydı. Piyasa mekanizması içinde sadece
bir enstrüman olan ticari senetler, perakende piyasalarda TL' den çok daha etkili olmaya başlamıştı. Bunlar çok önemli verilerdi. Bunlara bir de senet protestolarındaki yoğunlaşma eklenince, iş çığırından çıktı. 200-300 liralık senetler bile
ödenmiyar, noterlere gidiyordu. iTO'nun Tüccarlar Derneği Başkanlığını yapan
üyesi Osman Kermen, gidişi "fevkalade olumsuz" olarak değerlendirirken, icra
ve iflas Yasası'nda değişikliğin zorunlu olduğunu belirterek, uzmanları bu konu
üzerinde çalışmaya çağırdı.
istanbuliu parlamenterlerle yapılan toplantıda, bu iki konu da masaya
yatırılarak; üzerlerinde düzenleme yapılmaması halinde ekonomide beklenen
sonuçların alınamayacağı onlara aniatıldı.. Hatta iTa yönetimi, Meclis ve
Senato Başkanlarına gönderdiği telgraflarla dikkatleri bu konulara çekerken,
piyasada emniyet ve güven oluşumunun bu iki yasaya bağlı olduğunu ısrarla
belirtti.
Başbakan ismet Paşa, yöneticilerinin bir kısmını tanıdığı iTO'nun genellikle vergiler konusundaki feryadı üzerine Melen'e "istanbul'a kadar bir
uzan ... Bunlar ne istiyor, bir bak bakalım" demesi üzerine; Maliye Bakanı yanında
Defterdar Hakkı Musaballı ile beraber, 1964 yılının sıcak bir temmuz günü, çantasında bazı müjdelerle (kredi artışı gibi) Bahçekapı 4. Vakıf Han'ın 4. katında
10
çalışan iTO'yu ziyaret etti.
O küçücük meclis salonunda yapılan toplantıda, Me!en; vergi paketine
gelen eleştiriler üzerinde hassasiyetle durulacağı mesajını verdikten sonra,
genel ekonomik konulara değinerek şunları söyledi:
"Kimi çevrelere göre Türkiye bugün bir buhran içindedir ... kimilerine göre
kalkınma başlamış, Türkiye ileriye doğru gitmektedir. Bunlar tartışılabilir;
tartışılmayacak tek şey Türkiye'nin 1958 yılındaki durumda olmadığıdır. 1963
yılında piyasalar canlıdır. Verilerin de ortaya koyduğu gibi, iş hacmi hareketlenmiştir. içinde bulunduğumuz 1964 yılının ilk altı ayında geçici bir durgunluk söz
konusudur. Bu durum sonbaharda atlatılacaktır. Bugünkü durumun sebebi,
psikolojiktir. Bunu bildiğimiz halde Merkez Bankası ile beraber bazı kararlar
aldık. Kamu sektörü kredilerini artıracağız. Sanayi Yatırım Bankası'nı bu konuda
zorlayacağız. Ancak bu kaynağı çok dikkatli kullanmalıyız. Enflasyon konusunda tedbirli olmak zorundayız. Türkiye sınai bir ülke olduktan sonra tüm sorunlar
çözümlenecektir. Şimdi bankaların millileştirilmesinden söz ediliyor. Hükümet
olarak bunu hiç düşünmedik. Fakat bazı özel bankaların krizde olduğu da bir
gerçektir. Her önüne gelenin banka açması, bugünkü sıkıntılan yarattı. Banka
kapamak hiç hoş bir şey değil, ama buna mecburuz. Sorun, bankaların denetimsiz bırakılmalarından kaynaklanıyor. Bankaların size verecek kredileri kendi
kaynaklanndan bulmalan gerekiyor. Şimdi istanbul Ticaret Odası olarak bazı
sıkıntılannız olduğunu belirtiyorsunuz. Bunları etraflıca görüşmek üzere sayın
başkanınızı Ankara'ya bekliyoruz."
Behçet Osmanağaoğlu'nun Melen'e yamtı özetle şöyle oldu:
"Bir ülkede Maliye Bakanlığı sadece vergi tahsil etmez. Ülkenin mali ve
iktisadi politikalarını tayin ederken, gidişin başarılı olması için önlemler alır.
Sayın Maliye Bakanı'nın şahsında piyasada bir inanç oluşmuştur. Kendisi iş
çevrelerinin güvenini kazanmıştır. Ama bilhassa böyle kritik günlerde; hükümetlerin süratli ve enerjik hareket etmesi, kararlar alması gerekir. Bu performansı biz
bu hükümette göremiyoruz. Buna mukabil, hususi teşebbüs gerekli enerji ve
atılımı gösterebilmesine rağmen; hükümetiniz tarafından desteklenmiyor. Şimdi
bize açıkça söyleyin ... karma ekonomide bize yer yoksa bunu baştan bilelim,
haberimiz olsun! Eğer bu sistemde hususi teşebbüs var diyor ve beraber
çalışabileceğimizi söylüyorsanız, bize güvenmeniz gerekiyor. Kararlarınızda
görüşlerimizi almanızı istiyoruz. Bize danışılmadan
hususi teşebbüsün de
çalışma alanı olan ekonomiye yön verecek kararlar alınmasın."
Salonda buz gibi bir hava esti. .Temmuz sıcağı yerini poyraza bırakmışt!.
Deneyimli Başkan Osmanağaoğlu, yaşlı bir başbakan ve yaşlı üyelerden oluşan
koalisyon kabinesini ağır davranmakia suçlamış, yerinizi gençlere bırakın
mesajını vermişti. Bu mesaj kurt politikacı Melen tarafından alındı ve Maliye
Bakanı toplantıyı kısa keserek Ankara'ya döndü.
BEHÇET BEY: ZAYıF HÜKÜMETLER BÖYLE YAPAR!
1964 yılı sonuna doğru Türkiye, ısmet Paşa'nın başkanlığındaki
koalisyon hükümetinin aldığı bir kararla sarsıldı. Maliye Bakanı Ferit Melen, 1965
yılı mali bütçesinin hazırlanışı nedeniyle TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu'nda
11
yaptığı açıklamada;
Servet beyanı ihdas edildiğini ve
piyasayı kontrol için mali polis kurulacağını belirtti.
Türk ekonomisi üzerinde hırpalayıcı etkisi
yıllarca sürecek olan servet beyannamesinin getirilişi ile
piyasalar şoke oldu. Kald!rılması uzun yıllar alacak olan
servet beyanı, Demoklesin kılıcı gibi özel kesimin başı
üzerinde asılı durdu.
Kalkınmaya çalışan, bunun için beşer yıllık planlar
yapan bir ülkede; yatırımları durdurmak, ekonomiyi
kaosa sürüklemek, ülkeyi sabote etmek için bundan
daha mükemmel bir silah bulunamazdı! Servet beyannamesinin yarattığı servet düşmanlığı ile Türkiye, çok
değil üç yıl soma, sonu belirsiz maceralara sürüklenmeye başladı. Ekonomik kaosun yarattığı siyasi çıkma­
zlar, ülkeyi askeri muhtıralara, darbelere itti. Kaybolan
yılları ile Türkiye demokrasi ve kalkınmada büyük darbeler yedi.
Servet beyannamesi getirilmesini vergi ödenmemesine bağlayan Melen'in açıklamalarından sonra
düzenlediği basın toplantısında Behçet Osmanağaoğlu
şunları söyledi:
"Biz dürüst işverenler olarak vergi ödemeyen
veya gereği gibi ödemeyen, az ödeyen kesimlerin
karşısına her zaman çıktık. Ama bakan bey, münferit
olayları genelleştirerek servet beyanı ve mali polis kurulmasına gitti. Bundan büyük üzüntü duyduk. Özel sektör
yatırım yapıyor. Ama bunları istenilen düzeye getirmek
Behçet Osmanağaoğlu'nun için devletin hiçbir çabası yok. Bu konuda hevesli olanFerit Melen'e yanıtı gündeme lan teşvik edici müeyyideler bulunmuyor. Bu ülkede
bomba gibi düştü.
servet düşmanlığı varsa bu tüccarın değil, hükümetlerin
yanlış politikalarından doğdu. Servet düşmanlığı zayıf hükümetlerin eseridir. Ne
gariptir ki, başarısızlığı ilan etmek yerine, suçu özel sektöre atma, hususi
teşebbüse yüklenme yöntemi, hükümetlerin baş vurduğu bir ferahlama yolu
oluyor.Oysa kalkınan bir ülkede hükümet ve hususi teşebbüsü n işbirliği büyük
önem taşır."
DEVLETTEN DEVLETÇiLiK TEMiNATı!
Özel sektörün konuyu ön plana çıkarması ve ekonomide çarkın durma
noktasına gelmesi üzerine; Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel dış ticaretin devletleştirilmesi diye bir şeyin söz konusu olmadığını resmen açıkladı. "Talebe
fena, öğretmen kötü olabilir ama bu okulların kapanması için bir neden teşkil
etmez"diyen Cumhurbaşkanı, böylece uygulayıcıların kötü yönetimlerini kabul
ediyordu. Yolsuzlukların üzüntü verici olduğunu kaydeden Gürsel, kooperatifçilik
12
hareketlerinin
geliştirilmesi gerektiği görüşündeydi.
Cumhurbaşkanının
ilk günlerinde, bir yeni yıl sunuşu olarak
Başbakan inönü, hükümetinin
devletçiliğe karşı olduğunu söyledi. Başbakan daha geniş çaplı bir açıklamayı
gereksiz görürken, planın eksiksiz tatbikini de kamu ve özel sektörden istedi.
1965
yılının
yaptığı bu açıklamadan 6 gün sonra, bu kez
VE !ILiNÖNÜ HÜKÜMETi DÜŞÜRÜLDÜI
Devletin iki sorumlusunun devletçiliğe karşı açıklamalar yapması bile
özel kesimdeki endişeleri durduramamıştl. Ok yaydan çıkmıştı bir kere!
Hükümetin devletçiliği ön plana çıkaran zihniyetine, servet beyannamesi getirilmesi ve mali polisin de eklenmesi ile durum netleşmişti. Oysa TBMM'de
çoğunluk, hükümetle aynı görüşte değildi. Olmadığı da 1965 yılı bütçe müzakereleri sonunda yapılan oylamada ortaya çıktı. 4 Mart 1965 tarihli oturumda dört
siyasi partiden oluşan III. inönü Hükümetinin 1965 yılı bütçesi için yapılan oylamanın rengi kırmızı oldu. Oylamaya katılan 432 milletvekilinden 231 'i ret oyu
verdi.
Başbakan inönü, Washington'da ABD Başkanı Johnson'un konuğuydu.
Gece onuruna verilen
resepsiyonda büyükelçimiz inönü'nün kulağına
"hükümetin hazırladığı bütçenin mecliste reddedildiğini" fısıldadl. Heyet, gezisini
kısa keserek Ankara'ya döndü. 1946 yılında Türkiye'ye demokrasiyi yerleştiren
ve 1950 yılında iktidarı DP'ye devreden Milli Şef inönü, bütçe tasarısının reddedilmesini hükümetine duyulan güvensizlik olarak algılayıp; kabinenin istifasını
cumhurbaşkanına sunarken, demokrat yapısını bir kez daha ispatladl.
Adalet Partisi bu seçimlere CHP ağırlıklı bir koalisyon hükümeti ile girmek
istemiyordu. Ama bu yüzden de iii. inönü Hükümetini devirmek gibi bir gayretin
içinde olmadı. Servet Beyanının getirilmesi, özel sektöre inanan, güvenen üyelerden oluşan mecliste büyük tepki çekmiş ve bu faktör bütçenin reddine ve
hükümetin düşmesine yol açmıştı. Bu sonuçta özel sektörün payı büyüktü.
Ülkeyi seçime tarafsız bir başbakan götürecekti. CHP ve AP, Suat Hayri
Ürgüplü ismi üzerinde anlaştılar. Her iki partinin de üye verdiği Ürgüplü
Hükümetinin görevi, ülkeye başarılı bir seçim dönemi yaşatmaktı. Başbakan
siyasi işlerle meşgulolurken, ekonomi, Maliye Bakanı ihsan Gürsan'a bırakıldı.
AP Genel Başkanı Süleyman Demirel ise, kabineye dışarıdan Başbakan
yardımcısı olarak atandı.
Milletvekili Genel Seçimlerinden önce, 1965 yılı mayıs ayında yapılan
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 17. Genel Kurul toplantısı, Adalet Partisi'nin
gövde gösterisine dönüştü. TOBB Başkanı Nuri Ciritoğlu, Bülent Ecevit'e verdiği
yanıtta, CHP'nin gücünün özel sektörü bölmeye yetmeyeceğini vurguladı.
Başbakan Ürgüplü, hükümetinin özel sektöre önem verdiğini belirtirken,
Süleyman Demirel, özel sektörsüz bir demokratik düzen olamayacağını savundu. Ticaret Bakanı Macit Zeren, serbest düzene geçilmeden ekonomi başta
olmak üzere hiçbir şeyin değişemeyeceğini ileri sürdü. TOBB Genel Kurulu
13
yapılan seçimlerde istanbul Ticaret Odası'nın düzenlediği
istanbuı+izmir ağırlıklı liste seçimi kazandı. iTO Meclis Başkanı Sım Enver
sonunda
Batur, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin yeni başkanı olurken, eski başkan
Nuri Ciritoğlu da yönetime girmişti. TOBB'un genel sekreteri, Prof. Dr. Necmettin
Erbakan'dı. TOBB'da 1965 Mayıs'ında yapılan seçimlerde yönetim şöyle
oluşmuştu. "Sırrı Enver Batur (istanbul Ticaret Odası), Sıtkı Çiftçi (istanbUl
Sanayi Odası), Sakıp Sabancı (Adana), Nuri Ciritoğlu (Ankara), Yusuf Tanık
(izmir-EBSO), Ali Altınordu (Mersin), Enver Ak (Antalya) Mustafa Kopuz (istanbul Ticaret Borsası-aynı zamanda iTO Meclis üyesi), Şevket Filibeli (izmir
Ticaret Odası)
Tersine döndürülmeye çalışılan düzen, ülkenin en büyük demokratik kitle
örgütü istanbul Ticaret Odası'nın diğer demokratik kurum ve kuruluşlara verdiği
büyük destek ve katkılarıyla normale dönüştü.
IKV'YE FORD'TAN MALi DESTEK
istanbul Ticaret Odası yönetimi, 1965'j yoğun yaşadı. Yönetim, oda personelinin sosyal güvencelerini ve geleceğini teminat altına amacıyla, bağımsız
bir emekli sandığı kurulması için çalışmalara başladı. SSK'ya bağlanma
görüşüne, yönetim ve çalışanlar sıcak bakmadl. 1960'larda SSK hizmetleri
fevkalade iyi olmasına rağmen, SSK'nın bugünkü durumu tahmin edilmiş olacak
ki, çalışanlar ve yönetim ayrı bir sandıkta ısrar etti. Ayrıca SSK'ya girilmesi
halinde; geçmiş yılların hakları da kaybolacağı için yönetim, bağımsız bir sandık
için çalışma kararı aldı.
Ortalama kar hadleri, işportacılığın düzene sokulması için faaliyetlerini
yoğunlaştıran iTO, Ortak Pazar çalışmaları yanında, kalkınma planları ile Ortak
Pazar arasındaki ilişkileri düzenleme ve Ortak Pazar hakkında özel sektöre
gerekli enformasyonu sağlamak için; istanbul Sanayi Odası'nın da katkılarıyla
bir örgüt kurma kararı aldı. iktisadi Kalkınma Tesisi olan bu kurumun adı daha
sonra iktisadi Kalkınma Vakfı olarak değişti.
Tesisin ilk genel kurulu 23 Kasım 1965'de yapıldı. Giderlerinin önemli bir
kısmının iTO tarafından karşılandığı Tesisin Genel Kurulunu, her iki kurumdan
15+ 15= 30 isim oluşturdu. 30 kişinin altısı dışarıdan tayinle gelebilecekti. Bunun
için iSO'ya 3, iTA'ya 3 kontenjan tanındI. istanbul Ticaret Odası dış kontenjanları, Prof. Or., eski bakanlarımızdan mümtaz insan ve hala iTO için emek veren
Haluk Ciiiov, daha sonraları AET konusunda uzman olacak Fazı! Ayverdi ve Ali
Alaybek için kullanırken, meclisinden şu isimleri iktisadi Kalkınma Tesisi'nin
genel kuruluna gönderdi:
Behçet Osmanağaoğlu, Raif Onger, Nejat BasmaCi, Cemi! Parman,
Tevfik Ercan, Avni Şasa, Muhittin Gençaslan, Ziya Bengü, Emir Sencer, ismail
Hüsrev Tökin (iTO Genel Sekreteri) Şaban Gazioğlu ...
Bugün Avrupa'da bile, bu kalitede isimleri bir araya getirmenin mümkün
olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Siyasetten bucak bucak kaçan o günün
işverenleri, eğer devleti yönetmeye soyunsalardı bugün Türkiye, hiç bir problemi
kalmamış, gelişmesini tamamlamış çağdaş, Ata'nın arzuladığı bir ülke olurdu.
Bugün bir Avni Şasa, bir Behçet Bey, otomotiv duayenıerinden Tevfik
14
Ercan, Ziya Bengü, Cemil Parman, Raif Onger'i bulmak mümkün mü? iKV, çok
küçük bir topluluk olarak başladığı yaşamında; Avrupa Birliği ile bugün
geldiğimiz süreçte unutulmaz çalışmalar yaptLAsla popülist bir kimliğe sapmayan, tevazu içindeki çalışmaları ile her kesime açık olan iKV, bugün hala bu
doğrultuda önemli mesailer veriyor. iTO patronajı altında bir kurum olması
nedeniyle; çalışmalarına çok sık değineceğimiz iktisadi Kalkınma Tesisi veya
değişen adı ile iktisadi Kalkınma Vakfı'na, ABD'deki Ford Vakfı'nın önemli bir
miktarda yardım vaadinde bulunduğu da o günlerde konuşuimuştu. Daha sonraki notlarımızdan Ford Vakfı'nca aktarılan fonun 1 milyon lira olduğunu anladık.
Tabii bu girişimde, Vehbi Bey'in, Koç Topluluğu'nun önemli bir payı vardı.
SERVET DÜŞMANLARıNA YANıT
Yaşanan
lastik darlığını önlemek için, 5.5 milyon liralık iç ve dış lastik
ithali için hükümetten izin çıkartan iTO'nun gündemine okulolayı geldi. iTO
Meclisi'ne verilen bir önergede, Özel Sektör Okulu açılması istendi. Oda'nın
Kültür Komisyonu Başkanı M.AIi Kırca, Doğu illerine yapılan yardımlar için
toplanan fondan 1 milyon 600 bin liranın komisyon adına bloke edildiğini
anımsatarak, bu paranın okul için kullanılabileceğini belirtti. Önerge sahipleri
kız-erkek, gündüz-yatılı olarak düşünülen okulda eğitim süresinin iki yılolmasını
önerdiler. Yönetim Kurulu, okul kurma ve yaşatma işinin çok zor ve külfetli
olduğunu belirterek bu önergeye karşı çıktı. Hesaplamalara göre, 1 milyon 600
bin liralık tahsisatın kullanılmasından sonra, bütçeye her yıl 600 bin liralık bir yük
binecekti. Okul işi daha etraflı bir biçimde incelenmek üzere kurulacak bir
komisyona havale edildi! Ama istanbul Ticaret Odası, bir kaç yıl sonra ilk öğretim
okulları açarak başlattığı eğitim seferberliğine, Mehmet Yıldırım'ın başkanlığı
sırasında üniversite ile devam etmek onurunu yakaladı. iTO, eğitim
seferberliğine gönülden destek veren ilk özel sektör kurumu olarak anılacak.
1965 yılının en büyük ve en fazla ses getiren olayı; istanbul Ticaret
Odası'nın Doçent Dr. Halil Nadaroğlu'na hazırlattığı YATıRıMLAR konusundaki
devaraştırması oldu. Kamu oyunda yaratılmak istenilen servet düşmanlığına
ve onu körükleyen sol düşüncelere bir yanıt olarak yaptırılan bu çalışmada, özel
sektörün yatırımdan kaçmayarak üzerine düşen görevi yerine getirdiği verilerle
ortaya kondu.
Nadaroğlu önce "özel sektörün büyük vergi borcu varll iddialarını
çürütürken, 1961-1964 devresi itibarıyla, iktisadi devlet teşekküllerinin toplam
borcunun 900 milyon liraya çıktığını saptadl.Bu o günün şartlarında çok büyük
bir rakamdl. Koca Türkiye, lastik sıkıntısını gidermek için 5.5 milyon lira karşılığı
olarak bulduğu 550 bin $'Ia sevince boğulurken, iktisadi Devlet Kuruluşlarının
vergi borcu 100 milyon dolardı! 1966 yılı ihracat hedefinin 450 milyon dolar
olduğu Türkiye'de 100 milyon dolar vergi borcunun gündeme getirilmemesi
altında elbette kasıt yatıyordu. Bunu düşürülen başbakan, özel sektöre servet
beyannamesi getiren Maliye Bakanı bilmiyor muydu?
Nadaroğlu yatırımlarla ilgili şu bulguları elde etti;
15
"Özel ve kamu yatırımları 1965 yılı programında 1963 fiyatlarıyla 12 milyar 700 milyon lirayı buldu. Bunun 8 milyar 702 milyonunu kamu, 5 milyarlık
bölümünü özel sektör taahhüt etmişti. Özel sektör yatırımlarında gecikme varmış
gibi görünüyordu. Bunun sebebi, Ereğli Demir Çelik A.Ş.'ye özel sektörün 1963
yılında yaptığı 960 milyon liralık yatırımın 1965'de 70 milyona düşmesiydi
Aradaki bu fark nedeniyle özel sektör 65'te daha az yatırım yapmış gibi gözüküyordu. Aslında sektör tüm taahhütlerini yerine getirmişti. Özel sektör ayrıca, istihdam+ücret+muhtasar+gelirler+kurumlar vergisi+diğer vergilerle hazine için çok
önemli bir kaynaktı."
YENi HÜKÜMETLE BAHAR GÜNLERi
Tahminler doğru çıktıo ..
Koalisyonu sevmeyen halkımız, 1965 yılı Milletvekili Genel Seçimlerinde
Adalet Partisi'ni tek başına iktidara taşıdı.
Bu sonuçta CHP'nin devletçiliğe ve servet düşmanlığına yeşil ışık yakan
tavrı önemli bir roloynadı. Ortanın Solu sloganı ile yola çıkan CHP, tüccarsanayici-esnaf-sanatkardan oyalamadı. Kimlik arayışındaki CHP, oy beklediği
sol kitlelere de yeterince güven vermeyince, koalisyon ortağı olma şansını bile
yitirdi. CHP'nin zikzaklığı, iik kez seçimlere giren Türkiye işçi Partisi'ne 16 milletvekili kazandırdı. Bu 16 milletvekili, dört yıl boyunca, mecliste birinci muhalefet partisi gibi davranarak ,CHP'yi geri plana itmeyi başardı.
10 Ekim'de yapılan ve gece 01.00'e doğru ilk defa Londra BBC radyosu
tarafından Dünya'ya ilan edilen AP'nin tek başına iktidar oluşu ,özel sektör
camiasında sevinç yarattı. istanbul'un tanınmış tüccarlarından Lütfi Bornovalı,
AP kurmaylarının ekonomiyi bildiklerini belirtirken, kurulacak yeni hükümetin
aşırı cereyanlarla mücadele etmesini istedi.
Yine iTO Meclis üyelerinden Faik Üstar, batılı, çağdaş bir politika
izleneceği umudunda olduğunu belirttikten sonra, Amerikan aleyhtarlığı ve
servet düşmanlığını körükleyen akımlarla mücadele edilmesini önerdi.
iTO Meclisi'nin bir başka üyesi Nevzat Sayınar ise, tek parti iktidarının iyi
olduğunu belirtirken "programlanna baktığımızda ekonomik olarak en doyurucu
parti AP idi. Sağduyunun galip gelmesi güzel bir şey" dedi. Hasan Yairnan, tek
başına iktidar oluşun AP'yl sarhoş etmemesini temenni etti.
Yeni Hükümetin programı 27 Ekim'de Meclis ve Senatoda aynı gün okundu. Demirel özel teşebbüse önem veren karma ekonomi sistemi uygulanacağını
açıklarken, özel sektör kuruluşları ile yakın bir diyalog içinde
olacaklarını,
piyasada güvensizlik yaratan, özel sektörün çalışma şevkini kıran yasaların
düzeltileceğini özellikle vurguladı.
1. Demirel kabinesinin güven oyu almasından sonra; özel sektör Servet
Beyanının kaldırılması için gün saymaya başladı. Ama bunu kaldırmak pek öyle
kolay olmayacaktı. Özel sektör bu konuda bir kaç cephede vuruşmak zorunda
kaldı!
istanbul Ticaret Odası Meclisi ise, Milletvekili Genel seçimlerinden hemen
sonra 30 Kasım 1965'de yaptığı seçimde Sım Enver Batur+Raif Onger ikilisini
16
Meclis Divanma yeniden seçerken, yönetim kurulunda önemli bir değişiklik
olmadı: "Behçet Osmanağaoğlu, Ömer Gazioğlu, Emir Sencer, Mehmet
Küçükdeveci, Kemal Bingöı, Ahmet Güre, Muhip işmen, Neşet Sirmen, Mustafa
Kopuz, ısmail Göksu, Salih Binbay" bir yıl için iTa yönetimini oluşturdu. Bu
isimlerden bazılarının Adalet Partisi kurmayları, kimisinin de Süleyman Demirel
ile arkadaşlıklan vardı.
Meclis Başkanı ve 1965 yılı Mayıs ayında TOBB Başkanlığına seçilen
Sım Enver Batur'un da, Demirel ile sıkı bir dostluğu olduğu biliniyordu.
Demirel'in özel sektör içindeki gözü kulağı konumunda olan Sım Enver Batur,
genellikle AP'nin yıpranma yıllarının başlangıcı olan 1968'den itibaren çok zor
günler geçirdi.
Bütün bu aşamalar yayınımızda yer alacak ...
13
Kasım'da
1965
yılının
son
toplantısını
yapan Oda Meclisi'nde Ticaret
Sarayı'nın
Timlo
tarafından inşa
edileceği açıklandı. iTO, kuruluşundan bu yana ilk kez kendi binasında çalışacaktı. Fotoğraf inşaat
faaliyetinin ilk
yılında
çekildi.
ıTO KiRACIUKTAN KURTUlUYORI
iTa Meclis Divanı ve Yönetim Kurulu seçimlerine iki hafta kala, Unkapanı
Ticaret Sarayı'nın TiMlO tarafından inşa edilmesi önerisi alkışlarla kabul edildi.
bir üyenin, inşaat ihalesiyle ilgili olarak meclis
başkanlığına sunduğu ve bazı şüpheleri ortaya koyan
mahiyetteki önerge,
mecliste havanın elektriklenmesine yol açtı. Toplantıya başkanlık yapan Meclis
Başkan Vekili Raif Onger, Ticaret Sarayı'nın her aşamada Meclis Başkanlığının
Ancak
adını bulamadığım
17
denetiminde
olduğunu
ve
olacağını
da duyurarak, her hangi bir
endişeye
gerek
bulunmadığını
belirtti.
istanbul'un tanınmış inşaat guruplarından Arı ve intes'in de katıldığı ihaleyi iTO Yönetimi, Emlak Bankası tarafından kurulan bir inşaat şirketi olan
Timlo'ya verdi. 9.5 milyonu inşaat bedeli olmak üzere, yönetim Ticaret Sarayı
için 20 milyon ayırdı. Alınan karar mecliste okununca alkışlar koptu. istanbul
Ticaret Odası kuruluşundan bu yana, ilk kez kendine ait bir binada çalışmalar
yapacak; kiracı olmaktan kurtulacaktl. Bu kararı alma onuru 1965 yılı meclisine
ait oldu.
Unkapanı'ndaki Ticaret Sarayı, Merkez Hal'in hemen yanında, gıda
çarşısına bitişiktL işin getirdiği canlılık, Unkapanı Caddesi'ni trafik açısından
olumsuz etkileyecekti. Öyle de oldu ... Karaköy-Eminönü ve Aksaray-Balat
tarafından gelişlerde, trafik dakikalarca kilitlendi.. Bu sorunun dışında, Ticaret
Sarayı genellikle Haliç'e bakan arka
kısmıyla görülmeye değerdi. 30 yıl
öncesinin tüm imkanlarının kullanıldığı bina, mimarlık açısından da beğeni
toplamıştır. Bugün iTO Üniversitesi'nin çalıştığı eski Ticaret Sarayı'nın
arsasının, rahmetli Menderes'in ısrarlarıyla alındığı söylenir.
1 Şubat 1966'da iTO'nun 84. yıldönümünde, Ticaret Sarayı'nın temeli
atıldı. Bu mutlu günün gecesinde ise, iTO yönetimi, meclis üyelerine ve iş alemine, eşlerinin de katılımı ile Hilton'da muhteşem bir resepsiyon verdi.
YENi BAKANLARLA TANIŞMA
Yeni hükümetin ekonomiden sorumlu bakanları ile istanbul Ticaret
Odası'nın yeni yönetimi, ilk kez 6 Aralık 1965'de Ankara'da Şeker Şirketi'nin
Konferans Salonu'nda bir araya geldi. Toplantıya Başbakan Demirel, Maliye
Bakanı ihsan Gürsan, Ticaret Bakanı Macit Zeren, Sanayi ve Ticaret Bakanı
ibrahim Tekin, Tarım Bakanı Bahri Dağdaş, Sanayi Bakanı Mehmet Turgut,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ıbrahim Deriner katıldı.
Başbakan Demirel; önümüzdeki on yılın çok önemli olduğunu ve iki şeye
özenle dikkat edeceklerini vurgulayarak, bunları enflasyonsuz kalkınma ve hür
anlayış olarak tanımladı. Demirel özetle şunları söyledi:
"istikrar ve emniyet çok önemli. Bu yüzden enflasyonu özendirici politikalardan kaçınacağız. Artık koalisyon dönemleri bitti. Endişeler geride kaldı.
Dış meselelerde büyük bir sıkıntıya uğrayacağımızı sanmıyorum. Bir devir
kapandı. Burada bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Sadece kar etme
zihniyeti ile demokrasiyi yürütemeyiz. Sermayenin yanına emeği de alacak ve
kalkınmayı tamamlayacağız. Bunu gerçekleştirmek için hür anlayış çok önemlidir. "
Demirel ile geçmişe dayalı özel dostluğu olan Sırrı Enver Batur; özel sektör isteklerini ilettiği toplantıda enflasyonsuz bir kalkınmanın hür teşebbüsün de
arzusu olduğunu belirterek kaynakların verimli kullanılması ile bu sorunun
çözümleneceğini belirtti.
Özel sektörün yeni hükümetten istekleri ise şöyle sıralandı:
18
Dış
kredi temininde devlet kefaletL ..
• Kredili ithalatta özel sektöre kolaylık ...
Resmi sektöre ait mal ve hizmetlerde aşırı biçimde yukarı çekilen fiyat
ların düşürülmesi. ..
.. Sanayicimizin ihtiyacı olan yatırım mallarına ithalatta öncelik verilmesi. .
.. Türk Parası'nın Kıymetini Koruma Mevzuatının değiştirilmesi, kısa
vadeli ihracat kredilerine işlerlik sağlanmas!. ..
• Anlaşmalı ülkelere yapılan ihracatın ,ekonomiye
maliyetinin
çıkanlmasl. ..
., Tescil, asgari ihraç fiyatı, lisans gibi işlemlerin kaldırılarak ihracatın
serbestleşmesi ...
o Ham madde ihracatı yerine işlenmiş ürün ihracatının teşvik edilmesi. .. (Pamuk yerine pamuklu mensucat ihracatına ağırlık verilmesi gibi. .. Henüz
sanayiimiz, giysi gibi ileri aşamalarda fabrikasyon üretim yapamıyor"
o Ve icra iflas Kanunun değiştirilmesi.
G
i>
GÜMRÜK KOMiSYONCULARI AYAKlA
1966 yılının ilk ayı içinde yeni hükümetle ilk çatışan gümrük komisyoncuları oldu. Bakanlar Kurulu yayımladığı bir kararname ile, gümrük vesikalarının
kolcular tarafından muayene komisyonlarına getirileceğini hükme bağladı.
Bunun anlamı, gümrük komisyonculannın gümrüğe sokulmamasıydl.
Yine aynı günlerde gümrükte bekleyen eski malların tasfiyesi için 474
sayılı yasa çıkmasına rağmen uygulamalarda yaratılan aksaklıklar, komisyoncular ile idare arasında gerginleşmelere yol açmıştı. Bilhassa istanbul Gümrükler
Başmüdürü Fethi Pozantı ile komisyoncular arasında her gün tatsiz olaylar
yaşanmaya başlamıştı.
Hem 474 sayılı yasa, hem de komisyoncu firma elemanlarının gümrüklere sokulmama kararı üzerine iTO'nun gümrükçü Meclis Başkan Vekili Raif
Onger, sektör mensuplarını Ticaret Odası'nda özel bir toplantıya çağırdı.
Durumu basına açıklayan Onger, tasfiyenin taksitler halinde yapılmasını zorla
kabul ettirdiklerini, ama sorunların bitmediğini, 474 sayılı yasanın uygulanmaması ile yatırımların adeta bombalandığını anlattı. Daha sonra konuşan
Komisyoncular Birliği Başkanı Kadri Dağ, tüccara karşı sadece gümrük komisyoncularının mesu! olduklannı belirterek "yarın bir kıymetli evrak yok olsa bunun
hesabını kim verecek?" dedi. Dağ, işin kolculara bırakılması ile zamanın israf
edileceğini, kolcuların günde bir kez muayeneye çıkacaklarını belirttikten sonra,
tahakkuklar sırasında yapılacak hesaplamalarda meydana gelebilecek hataların
,daha sonra telafi edilemeyeceğini vurgulayarak bu kararnamenin geri çekilmesini istedi.
Hükümetten olumlu bir sinyal alamayan gümrük sektörü, işi kolculara
havale eden kararname için Danıştay'a gitmek zorunda kaldı. Mayıs ayında
Bakanlar Kurulu kararnarneyi iptal eden ikinci bir kararname yayınlayarak gümrük sektörünü rahatlattı.
19
GÜNDEM: SABANCı GRUBU TAHSisLERi
çalışmaları 1966 yılında başlandı. iTO, hükümetten
gelen istek üzerine vergi reformu, vergi politikaları, yatırımların teşviki,
bankacılık, sigortacılık konularında özel ihtisas komisyonları kurarak plan
yapıcılara danışmanlık hizmeti vermeye başladı.
1966, iTO'nun dış dünyaya açılma yılı olarak da kabul edilebilir. Geniş bir
heyetle yapılacak ABD gezisi için çalışmalar son aşamaya geldi. ABD'nin sanayi
bölgelerinde incelemeler yapacak olan heyet, 25 meclis üyesi ve idareciden
oluşuyor. ABD gezisinden sonra başka ülkeler de gündeme gelecekti. iTO
Türkiye'nin yurt dışmda tanıtımı için, fuarcılık başta olmak üzere çeşitli
aktiviteleri geniş bir konsept içinde ele aldı.
Özel sektör cephesindeki uyumun yarattığı sessizlik , 1966 yılı Mayıs
ayında Ankara'daki TOBB Genel Kurul toplantısında bozuldu. Bazı üyelerin
kişisel çıkarları ve firmalarına yararlı olmak için, TOBB yönetiminde bulundukları iddiasını içeren bir önergede, yönetim kurulu üyelerinden Sakıp Sabancı ve
Yusuf Tanık'tan (izmir'li sanayicilerden) devletten kaç bin dolarlık tahsis aldıkları
soruldu. Daha sonra yapılan açıklamalarda her iki üyeye 100 bin $ tahsis çıktığı
öğrenildi. Yusuf Tanık, bulunduğu görevin getirdiği sorumluluk nedeniyle, daha
sonra bu tahsisi değerlendirmeye almadığın! ve Sınai Kalkınma Bankası kaynaklarını kullandığım genel kurulda açıkladı.
Sakıp Sabancı ise, Bossa firması için bu tahsisi kullandığım belirterek
gurubuna ait sınai tesislerin nasıl kurulduğunu, şimdi bu tesislerde neler
yapıldığını anlattı. Türk ekonomisine çok daha büyük katkılar sağlamaya
hazırlandığını belirten Sabancı, TOBB yönetiminde kendisine ihtiyaç bulunduğu
için yer aldığını söyledi.
Sabancı'nın kendine has üslubu ile yaptığı konuşma genel kurulda
alkışlandı. Daha sonra söz alan iTO delegesi Osmanağaoğlu, bu tür konuları
tartışma yerinin TOBB gene! kurulu olmadığını sert bir üslupla belirtirken, iş
hayatında başarılı olmuş isimlerin TOBB yönetiminde bulunmasi için
çalıştıklannı, bu görevi onlara zorla kabul ettirdiklerini anlatarak "Türkiye
kalkınıyor. Bunu da özel sektör gerçekleştiriyor. Bununla iftihar edeceğimize,
niçin yatırım yapılıyor diye hesap soranlar var. Divana verilen bu takrirle neyin
2.Beş Yıllık Plan
amaçlandığın! anlayamadım?"dedi.
Genel kurul sonunda yapılan seçimlerde Yusuf Tanık (izmir) ve Sakıp
Sabancı (istanbul) yeniden yönetim kuruluna seçilirken, yine Sırrı Enver
Satur'un (istanbul) başkanlığındaki yönetimin diğer üyeleri şu isimlerden oluştu:
"Sıtkı Çiftçi(istanbul), Enver Ak (istanbul), Şevket Filibeli (izmir), Orhan
Işık (Ankara) Mustafa Kopuz (istanbUl) M. Mithat Sözmen.
TOBB'da istanbul ve izmir'in ağırlıklı olarak yer alması; Anadolu'daki oda
ve borsaların tepkisini çekmeye başlamıştı. Bu konuda eleştirilerin
yoğunlaşması üzerine 1967 yılının Mayıs ayında yapılan seçimlerde TOBB
yönetimine Hayri Terzioğlu, Ferhat Nuri Yıldırım, Feridun Alpat girdi. istanbul
Sanayi Odası ise 1966'da Sıtkı Çiftçi ile doldurduğu kontenjanını Ertuğrul
Soysal'a devretti. Sabancı 1967 yönetiminde de yer aldı.
20
SOLA ALTERNATiFLER
1966 Ağustos'unda Doğu Anadolu'da meydana gelen deprem, büyük
üzüntü kaynağı olurken, iTO yönetimi 500 bin liralık bağışla, yaraların biraz
olsun sanıması için adım atan ilk kurum oldu. Bir ay sonra ise Cumhurbaşkanı
Cemal Gürsel vefat etti.
Gereksiz yere yaratılan servet düşmanliğmın yol açacağı tahribatı
zamanında gören istanbul Ticaret Odası yönetiminin uyarısı ile, TOBB sol
akımlarla mücadele için çalışmalara başladı Başkan Sırrı Enver Batur, 1966 yılı
Ekim ayında Sivas'ta başlattığı kampanyada, önemli projeleri devreye sokacaklannı belirterek, mali durumu müsait tüccarlardan para yardımı istedi. TOBB
solla mücadeleyi eğitim alanından başlatacaktı.
Batur 40 bin çocuğun ancak 13 bininin üniversiteye gidebildiği Türkiye'de,
cehaletle mücadele edilmesi gerektiğini belirtti. En büyük sorumluluğun özel sektöre düştüğünü kaydeden Batur, insanların mutlu olması için piyasa mensuplanna çok iş düştüğünü, bu nedenle bol üretim ve düşük fiyatlarla halkın
karşısına çıkılması gerektiğini söyledi. istanbul Ticaret Odası, bu uyanlardan
sonra; eğitim alanında kendine özgü bir program uygularken, onu yıllar sonra
diğer kurumlar izledi.
PROVAKATÖRLER VAR!
20 Temmuz günü iTO Meclisi piyasada servet düşmanlığı ile ilgili olarak
Avni Özden tarafından verilen takriri görüştü. Haksız rekabetten yakınan
Özden'e yanıt veren başkan Osmanağaoğlu, özel sektör içine provakatörlerin
sızmış olabileceğini, aklı başında hiçbir tüccann böyle davranamayacağım
belirterek, herkesi bildiklerini ortaya koymaya çağırdı.
idealist guruptan Nazmi Akın, piyasadaki bütün aksaklıkların özel sektöre
mal edilemeyeceğini belirtirken, uygulanmakta olan karına ekonomi sistemindeki aksaklıklann öncelikle temizlenmesi gerektiğini vurguladı. Akın; özel sektörün
yeteri kadar faalolmadığının itiraf edilmesini isterken, daha süratli hareket
edilmesini önerdi.
Nedim irengün, kağıt ithalatının Seka'ya yaptırılmasının devletçilikte ısrar
edilmesinin bir işareti olduğunu anlatırken, Faruk Çehreli, Ahmet Karafakılı,
Mahmut Sucuoğlu, ibrahim Hatipoğlu piyasalarla ilgili değerlendirmede bulundular.
21
iTO'da üst düzeyde çalışmaya katılan bir grup bir arada ... Fotoğrafta, ismail Göksu (soldan birinci), Genel
Sekreter ismail Hüsrev Tökin (soldan üçüncü) hemen yanında Behçet Osmanağaoğlu, ibrahim Hatiboğlu
(Sağdan üçüncü) görülüyor. Bu ekip içinde on yıldan fazla önemli görevler üstlenenler oldu.
TÜCCAR FABRiKA BASTı!
1967 yılı ile beraber, AP iktidannın başını ağartacak ekonomik olaylar
yoğunlaşmaya başladl.Başta çimento ve profil demir olmak üzere, her türlü
inşaat malzemesinin sıkıntısı hissediliyordu. Lastik, galvanizli sac da son
zamanlarda yoklar listesine ilave edilmişti.
7 Nisan 1967 tarihinde ıstanbul'da, dünyada pek görülmemiş, eşine rastlanmamış bir olay yaşandı. Torbası 3-4 lira olan bir torba siyah çimentonun 13
liraya çıkması ve bu fiyata bile bulunmaması, çimento satıcılarını fabrika basmaya yöneltti. inşaat malzemeleri satanlar yanında, inşaatlan duran müteahhitler, çalışamadıklan için yevmiye alamayan kalfa ve ustabaşııar, Aslan
Çimento'nun kapısına dayanarak, denetim yapmak istediklerini bildirdiler. Üç
vardiya çalışan fabrikadan çıkan malın, çeşitli şekillerde karaborsaya intikal ettirildiğini belirten mağdurlar, fabrikayı emniyet güçlerinin müdahalesi ile terk etti.
iTa yönetimi mesaisinin önemli bir bölümünü yoklukların çözümüne ayımken,
tüketici kitleden gelen şikayetlerin yoğunlaşması üzerine, mevsim sonu ve tasfiye satışları için bir yönetmelik hazırladı.
Ama iTO'nun 1967 yılında gerçekleştirdiğ'i en önemii çalışma; 26
Ocak'taki genişletilmiş meslek komiteleri toplantısıydl. Tüm mesleklerin mevcut
sorunları yanında, gelecekte gelişmesi olası olayların ele alınıp çözüm arandığı
toplantıda, yeni yayımlanan 18. kota ile ilgili görüşler de saptandı.
Ülkeyi ekonomik savaşın ateşine atacak günlerin habercisi olan 1967'nin
başında piyasanın tansiyonunu yansıtan bu toplantının sonuçları üzerinde
gereği gibi durulamadi. Belki durmak isteyenler oldu ama, bürokrasi yeni
hükümete zaman ve zemin tanımadı!
Makineler gurubundan Nazmi Akın, 18. kotadaki değişikliklerin önemli
22
olmadığını,
sorunun temelde yattığını vurgularken, ithalatçı ile sanayicinin birbirine düşürüldüğünü söyledi. Bu kota ile ithalatçının gayri meşru bir iş yaptığı
izleniminin doğduğunu kaydeden Akın, baskı gurupları tarafından oluşturulan
ortam ve kota çalışmalarından sonra kendilerini suçlu gibi görmeye
başladıklarını söyledi!
Kamuran işmen, pek çok maddenin ithalatının Sanayi Bakanlığı emrine
verilmesinin çok abartılı bir davranış olduğunu kaydederken, Neşet Yazgan, 250
bin motorlu aracın, yedek parçasiziık yüzünden yatar hale geleceğini anlattı.
Yazgan liberasyondan yapılan 40 milyon $'Iık ithalatın yarısının montaj sanayiine kaydırıldığı iddiasında da bulundu.
Hükümet iTO yönetiminden bu çalışmanın DPT'ye iletilmesini özelolarak
istedi. Ancak yukarıda belirttiğimiz nedenlerden ötürü olacak; önlemler alınmadı
veya iş işten geçtikten sonra alındı.
BASMACI, EREZ, GÜVEN, ŞAMLI, UMUR VÖNETiMDE
1964, 65,66 yıllarını çok az değişimlerle geçiren istanbul Ticaret Odası
yönetimi, muhalefetten gelen tepkiler üzerine, 23 Kasım'da yapılan 1967 seçimlerinde kan değişikliğine gitmek lüzumunu hissetti.
Milletvekili genel seçimlerinin üzerinden geçen iki yıl içinde Adalet Partisi
önemli hizmetler yapmış olmasına rağmen, sokaklardaki çılgınlığın durmayacağını, süreceğini gösteren işaretler giderek artıyordu. iTO yönetimi daha güçlü
bir kadro ile 1968 yılına başlamak gereğini duyarken, yapacağı değişimlerle
muhalefetin de görüşlerine saygı duymuş olacaktı.
iTO'yu 1968 kasım ayına kadar götürecek olan yönetim kuruluna, 1967
yılında yapılan seçimde istanbul Ticaret Borsası Başkanı Nejat Basmacı girdi.
Basmacı, A~kara'da siyasi ilişkileri Qüçlü bir yöneticiydi. Aynı yönetin:ı kuruluna,
daha sonra Istanbul Sanayi Odası yönetimlerinde de izleyeceğimiz ıhsan Erez
katıldı. Başbakan atanıp kabineyi kurmak için görevlendirilen, ancak siyasilerin
ayak oyunlanyla görevi bırakmak zorunda kalan başarılı Sanayi ve Ticaret eski
bakanlarından Ya!ım Erez ve günümüzde iTO Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Zekai Erez'in pederleri olan sanayici ihsan Erez, geniş bir çevreye sahipti ve
iTO onun deneyimlerinden çok yararlandı.
Üçüncü takviye, Yeni Karamürsel'in sahibi Nuri Güven oldu. Merih Şamiı
ise, iTO'nun gerçek bir kazancıyd!. iTO'nun temsilcisi olarak katıldığı Basın ilan
Kurumu yönetiminde, gazete sahipleri ile çok iyi diyaloglar kuran Merih Şamiı,
iTO'nun halkla ilişkiler kolu gibi, yıllarca çok önemli çalışmalar yaptı.
Patronundan muhabirine kadar tüm basını tanıyan, bu sektörün çilelerini iyi
bildiği için gazetecileri seven Şamiı'nın vakitsiz vefatı, istanbul'daki iş alemini
derinden yaraladı. Yaşasaydı, o narin, kibar ve çok zeki kişiliği ile muhakkak ki
onu çok önemli mevkilerde görecektik. Tütün sektörünün duayenıerinden Celal
Umur da aynı yönetime girenler arasındaydı.
23
iNSAN KAYNAKLARI EKiBI
Demokratik kitle örgütleri içinde seçim haberleri ıTO kadar popülist olan,
seçimleri onlannki kadar ilgi doruğuna ulaşan bir başka özel sektör kuruluşu
gösterilemez. Oda meclisinde çok sert tartışmaların yaşandığı gibi, büyük
mücadele ile geçen seçimlerden sonra saygı ve sevginin asla kaybolmamış
olması, istanbul Ticaret Odası'nı daha da büyütmüştür. Seçime saatler kala
oluşan konsensüsler, ilginç kulisler, bunları seçim platformuna taşımak için
sergilenen muhteşem oyunlar, belleklerimizin en müstesna yerlerindedir.
istanbul Ticaret Odası'na Yönetim veya Meclis Başkanı olacak kişiler
genelde önceden saptanmış ve liderlik için eğitilmiş, yetiştirilmişlerdir. Bu çok
iddialı bir varsayım gibi gelebilir. Ama istanbul Ticaret Odası'nın geleneklerinde
bu husus ön plandadır. Veya ön planda tutulmaya çalışılmıştır. Oda'ya büyük
hizmeti geçmiş isimlerin sürpriz bir biçimde ortaya çıktıkları pek görülmemiştir.
Yönetim katında çalışanlar, kendilerinden önce görev yapmış başkan­
lann, üyelerin de görüşleri çerçevesinde sürekli yeni isimler arayışında olmuşlar;
gelecek vaat eden, kültürlü,lisan bilen gençlere fırsat hazırlayarak onları
geleceğe taşımışlardır. Yönetimlerde ve meclis divanında görevalan üyelerin
genelde iTO'da daima bir geçmişleri olmuştur. Bu isimler, damdan düşer gibi
değil, denenerek o görevlere gelmişlerdir. Bu büyük camiada insan
kaynaklarının yaratılmasından sorumlu küçük, çekirdek ekibe Cunta denmiştir.
Bu ad daha sonra "Seleksiyon Komitesi" olarak değiştirildi.
NASIL SEçiLiRLERDi?
1960'11 yıllarda Behçet Osmanağaoğlu, Lemi işmen, Merih Şamiı, Muhittin
Gençarslan, Emir Sencer, Raif Onger, Salih Binbay, Mehmet Küçükdeveci,
Ömer Gazioğlu, ve bizim anımsayamadığımız veya bilemediğimiz etkin kişilerin
oluşturduğu Cunta, iTO muhabirliğimizin ilk yıllarında bizim için de bir giz
kaynağı idi. Ama zamanla Cunta'nın
seçimler sırasında etkili çalışmalar
yaptığını gözlemledik. iTO'yu ileriye götürecek, atılım yapma gücü olan, dış
dünyaya uyum sağlayabilecek insanları bulup çıkarmada usta olan bu grubun
gerçekleştirdikleri organizasyonlar sonunda yanıldığı pek az seçim olmuştur.
Bunun gizini yıllar sonra çözdüğümü sanıyorum.
Cunta üyeleri genelde meclisin arka sıralarında oturarak ( o arka slfa
koltuklanna yay/a, orada oturanlara da yay/acı denirdi) ileride yönetim için
düşündükleri aday üyelerin konuşmalarını, tavırlannı titizlikle izler ve daha
sonra salonda yaptığı etkiyi saptarlardı. Bu adaylarla ilgili olarak deneyimli
meclis üyelerinin de görüşlerini alınır, komisyonlar, seçim listeleri, süzgeçten
geçirilerek düzenlenirdi.
Örneğin; pek çok kereler yeni adayları, meclisin yaşlı üyelerinden
mesela ... rahmetli Faik Üstar'dan öğrendiğimi hatırlarım. Konuşmalanmızda
"evladım ... yönetim galiba muhalefetten Mahmut'u beğeniyar. Listelerine alabilirler. Bu isim üzerinde dur" derdi..Veya ben bir aday ismi söylediğimde "biraz
inatçı tutumu var. Yönetime girerse eskilerle anlaşamaz, ahenk bozulur ... bu yüz24
den istemeyebilirler" gibi yorumlar yapardı. Bu arada hemen belirtelim ki, yıpran­
ması nedeniyle cuntanın listeye almadığı bir üyesinin yeniden seçilmek için
direnmesi bir anlam taşımazdl. Cuntanın verdiği kararlar kesindi ve bu kararlar
bünye içinde geçerliydi.
Gençlerin göreve hazırlanış! genellikle şöyle gerçekleştirdi:
Eğitim düzeyi yüksek, süratli karar verme yeteneği olan, iyi konuşan, ve
bilhassa öneri getiren genç üyeler izlenmeye alınır, cuntanın karar vermesinden
sonra kendisine, ITO'ya bağlı kuruluşlarda görevler verilirdi. O gün mecliste iyi
bir konuşma yapan genç bir üye, birkaç hafta sonra, mesela; iKV veya Umumi
Mağazalarda boş olan bir üyeliğe getirilirdi. Buraları gençler için bir deneyim yeri
olurdu. Birkaç yıl sonra bu gençler üst yönetimlerde icrayı temsil ederlerdi.
Behçet Bey Cunta'nın başkanıydl. Ama Cunta'nın en faal ve kararlarda
en etkili ismi Mehmet Küçükdevecı idi. Teması genelde Başkan sağlardı. Gelen
bir telefonda "Seni pek beğendim ... tebrik ederim. Yanniarda bu müessesenin
yöneticileri olacaksınız. iKV'de boş bir üyelik var. Zamanın müsaitse seni yönetime alalım mı?" denirdi. Bu teklifle beraber, genç üyenin önü açılmış olurdu.
Sayın okurlar. .. burada bir noktaya özellikle dikkatinizi çekmek isteriz:
1964 yılında Nuh Kuşçulu, Nazmi Akın, Mahmut Sucuoğlu gibi gençlerin
iTO'da başlattıkları muhalefetten sonra başarılı çalışmaları ile, ama yıllardan
sonra tepe noktalara geldiler. 1970'Ii yıllardan sonra, Can Kulaksızoğlu, Ali Zafer
Taciroğlu, Yaşar Ünal, Atalay Şahinoğlu, Şemsettin Gökbayrak, Ya!ım Erez,
ıbrahim Hatipoğlu, Mithat Yümlü, Tank Şehrnen, Ahmet Çarşıbaşı, Dündar Uçar
gibi dinamik gençler çeşitli platformlardaki faaliyetleri sonucu kendilerini kanıtla­
yarak, bileklerinin hakkıyla görev kervanında yer!erini aldılar. Bunlar içinde iTO
ve TOBB Başkanlığını yapan Yalım Erez, uzun bir süre Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı görevinde bulundu. Erez, bugün yok olup gitmiş çirkin politikacıların
kasıtlı tutumlarıyla ülkeye başbakanlık gibi şerefli bir hizmeti ifa etmekten
alıkonuldu. Bir diğer isim ... Nuh Kuşçulu ise, unutulmayacaklar arasında yer aldı.
Osmanlı'nın biraz da devşirme metoduna benzeyen nöbet değişimleri ile
pek çok genç insan iTO çatısı altında, hiç bir menfaat beklemeden emeklerini bir
araya getirerek, ülkenin, kalkınma hamlesine katkıda bulundular. Bunu
demokratik koşullarda sürdürdükleri mücadelelerle gerçekleştirdiler.
insan Kaynakları Komitesi (veya cunta) fevkalade realistti. Mesela Sım
Enver Batur gibi bir büyük başkan, TOBB Başkanlığında yıpranması nedeniyle
istanbul Ticaret Odası'nın 1969 seçimlerinde aday gösterilmedi. Muhalefetle de
arası iyi olmayan Batur s'bağımsız olarak da koysam bu meclis beni seçer"
demesine rağmen, buna cesaret edemeyerek kenara çekilmeyı yeğledi. Oysa
Batur, Cunta'nın söz sahipleri arasındaydı. Cunta, Sırrı Bey'le ilgili kararını
vermişti. Sırrı Bey Cunta'nın desteği olmadan seçilemeyeeeğıni bildiği için, hiçbir
hareket yapmayarak kendini pasifleştirdi.
Bazen çok önemli isimlerin meslek komitelerinden meclise girmedikleri de
sık sık yaşanan olaylardır. ilerideki sayfalanmızda okuyacağınız gibi,
mesela ... Muhittin Gençarslan, Lemi işmen gibi isimler Ticaret Odası'nda seçim
25
kaybetmişler ve özel sektör örgütlerindeki görev tutkunluğuna, istanbul Sanayi
Odası'nda
devam etmişlerdir.
Aslında buna seçim kaybı da demek doğru olmaz. iTO'daki Cunta'nın,
iSO'da da hayatiyetini yıllardır sürdürdüğü görülür. Bunu Cunta'nın mükemmel stratejilerine bağlamak da mümkündür. istanbul Ticaret Odası içinde olan
cunta, istanbul Sanayi Odası'ndaki çalışmaları da gözlemleyebilmek için oranın
meclisine, hatta yönetimine üye sokmuştur.
26
II. BÖlÜM
(1968-1971 )
AVANSLAR ERiYOR
olan veya az gelişmiş ülkelerde askeri darbeleri, muhtıralan
yaratan birinci etken, ekonominin kötü yönetilmesidir. Bunun sonucunda geniş
halk yığınlarının ihtiyaçlarını ertelemek zorunda kalmaları, piyasalarda iş
hacminin azalmasına yol açar. Küçük firmalarda başlayan ciro kayıpları büyük
guruplara sıçradığında yangın başlamıştır. Eğer alınacak somut tedbirler yoksa,
ekonomideki zafiyet siyaseti bir kurt gibi kemirir. Sokak bu tür ülkelerde zaten
ayaklanmaya hazırdır. Eğer ülke stratejik açıdan önemliyse, yabancı kaynakların kundaklamasıyla yangın yayılır. Ülkenin esenliğe çıkması otoriter bir
rejimin işi olur.
Kalkınma hamlelerinin başladığı ülkemizde, gelişmelerden aşırı karlar
sağlamak isteyenler çoğalınca
işler ters gitmeye başladı. Gücendirilen
bürokrasi olaylara lakayt kalınca ekonomi kapanın elinde kalan bir döneme
girdi. Karaborsa, kaçakçılık, aleni yapılan tahsis ticaretieri, gümrüklerin laçkalığı
ve birbirini izleyen vurgunlarla ticari hayat tam bir dejenerasyona sürüklendi.
Buna madenierimiz başta olmak üzere, ekonomik değerlerimize sahip olmak için
AP Hükümetine yapılan dış baskılar da eklendi. Örnek: Merkezi londra'daki
Dünya Boraks Tröstü'nün, boraks madenierimize ei atma girişimine, hükümetin
zamanında gerekli resti çekememesi spekülasyonları yoğunlaştırdı.
Bütün bunlara iç siyasetteki dalgalanmalar ve toplumsal hareketler de
eklenince Türkiye çıkmaza sürüklenmeye başladı. istanbul Teknik Üniversitesinde bir öğrencinin ölümü ile sonuçlanan çatışma, ABD'ye ait 6. Filonun
istanbul'u ziyaretine gösterilen tepkiler sırasında meydana gelen üzücü olaylar,
Konya'da irticai gösteriler düzenlenmesi, sol grupların işçilerle birlikte, grey
başta olmak üzere çeşitli eylemlere girişmeleri,
ekonomik büyümeye koşut
sancılar olarak ön plana çıktı.
Gelişmekte
DEVALÜASYON ÇiKMAZI
1968 yılı Ocak ayından itibaren devalüasyon kaygısı Türkiye'nin gündemine oturdu.
Türkiye'deki kalkınma yılları ile beraber oluşmaya başlayan lobjeilik
faaliyetleri içinde "rantçıiarınki" birinci sıradadır. Bilerek veya bilmeyerek,
ekonomiye veya siyasete yön veren pek çok isim, bu lobinin oyuncağı oldu.
Başbakan Demirel, Maliye Bakanı Cihat Bilgehan, Sanayi Bakanı Ali Naili
Erdem, Ticaret Bakanı Ahmet Türkel, Ulaştırma Bakanı Saadettin Bilgiç,
DPT'nin değerli müsteşarı Turgut Çarıklı, çeşitli kereler
demelerine rağmen, 1970 devalüasyonuna Türkiye ağır ağır sürüklendi. Tam üç
yılda alınan bu yolun sonunda,
kalkınan Türkiye'nin kaymağını, rantçılar, ucu
ve gücü dışarıda olan para babaları ve onların beslediği devalüasyon ve enflas27
yon lobileri yedi.
Yapılan çok basit bir hesapla;
Türkiye'de kalkınma hızının yüzde Tye çıktığı yıllarda, bunun yüzde 5'j
rantçılara, iç ve diŞ finansörlere, lobjeilere kaymış, nüfus artış oranı yüzde 2.5
olan Türkiye'de milli hasıla bu yüzde Tnin 2'sini alabilmiştir. Bu 1965 yılından
2003'e kadar böyle sürüp gelmiş, bu oluşuma bütün iktidarlar çanak tutmuştur.
Böyle bir ekonomik tabloda darbeler, elbet zaruret olacaktır.
1960'11 yıllann sonunda iTO camiasının büyük bir bölümü, üç yıl önce oy
verdiği Adalet Partisi hükümetini eieştiren davranışlar sergiledi. Bu durum daha
sonraları iTO yönetimlerine de hakim oldu. Süleyman 8ey'e yakınlığı ile tanınan
iTO Meciisi Başkanı Sırrı Enver Batur'un, 1968'de iTO Meclisi'nde yaptığı
konuşma hükümeti huzursuz etti. Ekonomide dengelerin bozulmaya başladığını,
halkın refahtan pay alamadığını belirten Batur konuşmasında, özel sektöre
güven duyulmamasını eleştirdi. Ankara'ya davet edilen Batur'a Demirel bu
konuşmanın nedenlerini sordu ve gerekli bilgileri aldı. Ama ortada sonuç yoktu.
Kalkınma hamlesiyle beraber, bir kamu kurumu niteliğindeki istanbul
Ticaret Odası'nın sorumluluklan daha da artmıştı. 1968, büyük bir seçim
mücadelesinin yaşandığı yıl oldu.Ülkenin kalkınmasında görevalmak isteyenler
demokratik bir ortamda heyecanı! bir seçim mücadelesi yaşadı.
1968 SEçiMLERi
istanbul Ticaret Odası'nın tarihinde 1968 yılı seçimlerinin ayrı bir yeri ve
önemi vardır. 21 Kasım'da yapılan yönetim ve divan seçimlerine muhalefeti
oluşturan idealistler çok iyi hazırlanmışlardl. Nuh Kuşçulu, Nazmi Akın, Mahmut
Sucuoğlu, Hasan Özer, Avni Özden gibi konuşma sanatının ustalan, iki yıl
boyunca yönetimle sürekli didişmişlerdi.
Muhalefet, Meclis Başkan Vekilliğine Hulki Alisbah gibi çok güçlü bir ismi
aday göstermiş ve bu adaylık Alisbah tarafından kabul edilmişti. Alisbah, Koç
Holding'in genel koordinatörüydü.
idealistler, meclis yönetimini Raif Onger'den muhakkak almak istiyorlardı.
Sırrı Enver Batur, TOBB Başkanı oiması nedeniyle zamanının önemli bir kısmını
Ankara'da geçiriyordu. Bu yüzden iTO Meclisi'ni sürekli olarak Onger idare ediyordu. idealistler, yönetime yakınlığı ile tanınan Onger'in adilolmadığını savunuyoriardı. Muhalefet seçimden önceki son toplantıda, oy pusulaiarının bulunduğu
zarfların sandık kurulu başkanına imzası alınarak teslim edilmesine ilişkin bir
takriri meclisten geçirmeyi başardı. Böylece mükerrer, fazla oy olasılığı da sona
erecektL
1968, katılımın ilk kez çok yüksek olduğu bir seçim yılıydı. 162 meclis
üyesinin 156'sl meclisteydi. Bu rakam bundan önceki seçimlerde 130 civarında
kalırdı. Sım Enver Batur'un TOBB Başkanlığı sırasında aldığı darbelerin de etkisiyle ıTO'da yönetim, 21 Kasım seçimlerine moralsiz girdi. Doğrusu iyi
hazırlanamamış!ardl. Önce Meclis Divanı sandığı açıldı. Sırrı Bey iki tarafın da
adayı olarak rakipsizdi. Ama başkan vekili sayımı nefes kesti. Sonuçta Raif
28
Onger, 4 oy farkla seçimi aldı. Cunta, adayı Onger'e yeni bir zafer armağan
etmişti. Yönetim kurulu oy sayımına geçildi.
11 üyeden dört fire verdi yönetim. Rahmetli ıhsan Erez, (Yalım ve Zekai
Bey'lerın pederleri. .. 1969 seçimlerini kazanacak, iTO'dan sonra uzun yıllar
istanbul Sanayi Odası Meclis ve yönetimlerinde bulunacaktır) ismail Göksu,
Neşet Sirmen ve Salih Binbay gibi dört as seçim kaybetmişti. 1967 seçiminde
muhalefetten yönetime giren Celal Umur'a yönetim listesinde yer vermemiş ve
Umur yine muhalefetin adayı olarak yönetime ikinci kez girmişti. Muhalefetten
yönetime giren diğer üç isimden birisi Matbaa ve basın gurubundan Mahmut
Sucuoğlu, Gıda gurubundan Karadeniz'in iTA'daki temsilcisi Mustafa Kopuz ve
iki listede de yer aldığı için tarafların "bizim oyumuzia geidi"diyerek
paylaşamadıklan Sıtkı Çiftçi idi. Yönetimin seçim kazanan yedi ismi ise şöyley­
di: "Behçet Osmanağaoğlu, Emir Sencer, Nuri Güven, ayrılmaz ikililerden
Mehmet Küçükdeveeı ve Ömer Gazioğlu, Nejat Basmacı, Merih Şamiı"
Ama ne var ki, idealistlarin sevinci uzun sürmedi. Cunta çok önemli bir
kozu elinde tutuyordu. Beklemediği bir sonuçla karşı!aşılınca bu koz ortaya
sürülecekti. Dört sandaiyanın muhalefete kaptıniması hiç hesapta yoktu. O
halde saklanan koz ortaya sürülmeliydi!
(Sayın okurlar: Burada o yıllarda çaltştığım yayın organt ile ilgili küçük bir parantez açacağım için
artlntza sığıntyorum. En önemli ekonomik konulart ilk yazan ve diğer gazetelerin daha sonra alıntı yaptığı
TiCARET GAZETESi, merkezi izmir'de olmasına rağmen, oluşturduğu dağıtım sistemiyle istanbul başta
olmak üzere uçak inen büyük kentlerimizde günü gününe okunurdu. Giresun, Kars gibi bölgeler ise ertesi
gün alırdı gazeteyi. O yıllarda 10 bin okuyucusu olan TiCARETi okumak bir altşkanltk, bir ayncalıktı. iş
Dünyasının sesi olması kadar, verdiği çarpıcı haberlerle ünlenen gazete, bünyesinde Prof. Dr. Aydın
)~alçln, Doç. ifter Akat, Hariciye eski Bakanlanmızdan Hayrettin Erkmen, Mücahit Büktaş gibi ünlülere köşe
vermişti. 1968 yılında istanbul bürosunu güçlendiren TiCARETin istanbul haberleri genellikle Ankara ve
izmir'de ilgiyle takip ediliyordu. Gazetenin istanbul temsilcisi olan bu eserin yazan, gazetesinin büyüklüğü
nedeniyle geniş bir istihbarat olanağına sahipti... Bugün kuşlar! nastl yüksek tirajlı gazeteleri uyanyarlarsa,
o yıllarda ekonomik olaylarla ilgili ilk bilgiler, bir numaralı yayın organt olması nedeniyle TiCARETe akardı.)
günü yapılan seçimden 4 gün sonra, 25 Kasım
sabahı büromda günlük gazeteleri karıştırırken, bir meclis üyesi Salih
Binbay'ı aramamı öğütledi. Sirkeci'ye inen Babıali Caddesi'nde postaneye
sapan yolun karşı köşesindeki şerbetçilerin hemen yanında ofisi bulunan Salih
Binbay, tibbı malzemeler, araç ve gereçler konusunda dünyanın sayılı firmalarının Türkiye distribütörlüğünü yapıyordu. Ameliyat masalan, dişçi koltukları
başta olmak üzere Binbay konusunda bir uzmandL
Saat 10 gibiydi. Pazartesi sabahı iTO'da herhangi bir etkinlik yoktu.
"Hayırdır?" dedim .. "Galiba bombalar patlayacak" diyerek yanıtladı sorumu. Kısa
bir istihbarattan sonra Salih Binbay'ın, 21 Kasım seçimlerini iptal ettirme
girişimini başlattığın! öğrendim. Binbay seçimde, Mahmut Sucuoğlu ile çekişmiş
ve kaybetmişti. Yönetim kuruluna girememenin hıncını sergiler görüntüdeki Salih
Binbay, aslında Cuntanın kozunu oynuyordu. Cunta 15 üyenin mazeretsiz
meclis toplantılarına katılmadığini tespit etmiş ve çekirdek kadro, seçimin
kaybedilmesi halinde bu kozun kullanılarak seçimin iptali yönüne gidilmesini
21
Pazartesi
Kasım Perşembe
kararlaştırmıştl.
29
ira camiası birbirine girdi. Cunta durumu mahkemece tespit ettirmişti.
Binbay şimdi Danıştay'a gidecekti. iTO'nun 86 yıllık tarihinde seçim iptali diye bir
şey yoktu. Oklar Meclis Başkan Vekili Raif Onger'e çevrilmişti. .. herkes onu
suçluyor, nasıl bu kadar dikkatsiz olabildiği konuşuluyordu.
Oda'nın deneyimli üyeleri devreye girerek, olayın daha fazla gürültü
koparmadan kapanması tavsiyesinde bulundular. Kamuoyu birkaç gün, iTO
seçimleri ile çalkalandI. Seçim kaybetmenin hırsını çıkarır bir görüntü sergileyen
Salih Binbay, binbir rica! sonucu Danıştay'a gitmekten vazgeçti. Bunu fırsat bilen
muhalefet, Raif Onger'i mecliste başkan vekili olarak görmek istemediklerinde
ne kadar haklı olduklarını anlatıyor, olayı lehierine çevirmek için çırpınıyorlardı.
Bu nedenle muhalefet bir kaç gün konu ile ilgilenen tüm gazetelerin
sütunlanndayd!. Ama bu yayınların Oda'yı yıprattığını göremiyorlardl. Seslerinin
fazla çıkması ile zafere yaklaştıkları inancındaydılar.
Üç gün sonra Raif Onger basın toplantısı yaptı. Sorumluluğu kabul eden
başkan yardımcısı, Sırrı Bey'in Ankara'da olması nedeniyle gelişmeleri iyi takip
edemediği için meclisten özür diliyor ve "yeni bir seçimle olayı kapatını" diyordu. Muhalefet bu teklifi hemen benimsedi. Çünkü daha şimdiden kendilerini
yönetimde görmeye başlamışlardı. Ama ne var ki, olayı muhalefetin aşırı
biçimde kullanmak istemesi, oda camiasında hoş karşılanmadl. Prestij sarsıcı bir
biçimde yönetime yüklenilmesı sağduyu sahibi meclis üyelerini tedirgin ettL"
Önce Oda ve onun menfaatleri gelir" görüşünden hareket eden meclis üyelerinin
büyük bölümü, sempati duymaya başladıkları genç idealistlere sırtını dönmeye
başladı.
Ve 12
Aralık
yeni seçim tarihi olarak belirlendi.
meclis divan! için Batur +Onger ikilisinin fark
yaptığı görüldü .. Huiki Aiisbah 54 ayda kaldı. 21 Kasım'da 4 üyeyi yönetim kuruluna sokan muhalefet, 12 Aralık'ta tek bir kişiyi dahi kurula indiremedi.
Muhalefetin, aşırı yüklenmesi sonucu mecliste prestij kaybetmesini
değerlendiren Cuntanın, meclis üyelerini yakın markaja almaları sonucu, yönetimin listesi tulum çıkardı. Yeni yönetim şu isimlerden oluştu:
"Behçet
Osmanağaoğlu, Emir Sencer, Celal Umur, Sıtkı Çiftçi, Nuri Güven, Mehmet
Küçükdeveci, Nejat Basmacı, Ömer Gazioğlu, Merih Şamil, Mustafa Kopuz,
.Sandıklar açıldığında
Kemal BingöL."
Muhalefeti oluşturan genç idealistler perişan olmuşlardı. Ama o gün
seçim yitiren muhalefetten pek çok isim, yanniarda ira yönetiminde çok önemli görevler üstleneceklerdi. Yapılanlar daha sonraları, gençlere verilen bir ders
olarak algılandı.
Bir şey daha...
Toplumun bir parçasını oluşturan iro meclisi, çalışma hayatında kavga,
gürültü değil, konsensüs, yardımlaşma istediğini ortaya koymuştu. Çok sonralan, dört cepheden oy isteyen Özal'ın başarısında da kavga etmeyen, barışı
ön plana çıkaran zihniyetin önemli bir payı olacaktı. Ne yazık ki bu gerçeği siyasi
parti liderleri çok sonra fark ettiler!
30
GÜZEL GELişMELER DE VARDI
Türkiye'de sanayi ikame yoluyla ayağa kalkmaya çalışırken, 1968 sanayi
yılı olarak ilan edildi. 1967 yılında kurulması için teşebbüse geçilen Türkiye
Sanayiciler Meciisi Projesi, TOBB'un "bölünme" kaygısıyla 1968 yılında tam
oluşamadan yürürlükten kalktı. Proje, menfaat sağlayabileceği için bazı yöneticiler, hatta siyasetçiler tarafından daha sonraki yıllarda gündeme getirilmek
istendL .. ancak bunlar da saman alevi gibi parlayıp söndü.
Koç Holdingin, italyanlarla Fiat 124 modelini üretme kararı vermesi, 1968
yılına rastlar. Kısa adı Oya k olan Ordu Yardımlaşma Kurumu ise, Volvo ile
temastadır. Daha sonra Renault'un tercih edilmesinde, Fransa ile iklim
açısından benzerlik önemli bir roloynadı.
Oto sanayiinden önce kurulan hafif sanayilerdeki fiyat yükseklikleri ise,
onu kullanan iş kolları ve tüketicilerin başını ağntmaya başlar. Mesela akü
sanayi. .. 10 milyonluk bir yatırımla kurulan bir akü firmasının yıllık karı 5.5 milyon olunca, yer yerinden oynadı. Haksız kazanç devri, iTO yöneticileri tarafından
ele alınan konuların başında geldi. Çünkü özel sektörle ilgili her olumsuzlukta,
kamuoyu dikkatlerini en büyük kurum olması nedeniyle ITO'ya çeviriyor ve
ondan yanıt bekliyordu. iTO, oluşturduğu şubeleri ile küçük sanayi ve sanayici
ile de ilgilenmek zorundaydı.
Ülkede siyasi tıkanıklıklara rağmen, güzel şeyler de oluyordu. Keban
Barajı'nın 1971 'de faaliyete geçmesi kesinlik kazanmıştı. TV'ye ilgi giderek
artıyordu. 1969 yılının ilk altı ayında TV cihazı üretimi için ayrılan ithalat kotası
200 bin dolara yükseldi. Bunun büyük bir kısmını istanbul kullanacaktl.
1969 yılına giderken, önceleri Ortak Pazar olarak anılan, daha sonra kısa
adı AET olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun Türkiye ile ilişkilerinde gözle
görülür bir olumsuzluk ve bunun getirdiği bir gerginlik yoktu. Türkiye, çok olumsuz koşullara rağmen,
vecibelerini yerine getirmeye çalışıyor,
AET'ye
hazırlanıyordu. istanbul Ticaret Odası'nın geniş maddi ve manevi katkılarıyla
oluşturulan iktisadi Kalkınma Vakfı, AET ile ilgilenen tek kurumdu. Bu kurum
enformasyon yanında, ortaklık ile devletimiz arasındaki ilişkilerde özel sektörü
temsil ediyor, yeri geldiğinde devlete danışmanlık hizmeti sunuyordu. O yıllarda
Türk işçilerinin serbest dolaşımı için ilginç projeler dahi gündeme gelmeye
başlamıştı. AET'nin Türkiye'yi dışlaması gibi bir hisse kapllmaYi gerektirecek
hiçbir neden yoktu ve böyle bir olayı kimse aklına getirmiyordu. Karşıda altı ülkeden oluşmuş bir topluluk, öbür yanında ciddi bir DEVLET olan Türkiye vardı.
Türkiye-AET ilişkileri ve buna istanbul Ticaret Odası'nın yaptığı katkıları ilerideki bölümlerde bulacaksınız.
HÜKÜMET AVANSI ERiTiYOR
1969 yılının yaz aylarında Türkiye'nin bozulmaya yüz tutan siyasi ve iç
dinamik dengelerinden sonra ekonomik yoklukların
ön plana çıkmaya
başlaması, moral değerler üzerinde çok olumsuz etkiler yarattı. Genellikle istanbul'da grevler bahane edilerek pek çok fabrikanın işgal edildiği, sabah ile akşam
31
saatleri arasında neyin ne olacağının biiinmediği Türkiye, yaşanmaz bir ülke
konumuna geldi. Hele siyasi hiçbir yapılanmaya girmemiş, her partiye aynı
mesafede bakmış olan Vehbi Koç'un, Silahtardaki Demir Dökümü'nün işgal
edilmesi büyük üzüntü yarattı. Bu olaylar dış basında da yer alıyor, kaos
yaşayan Türkiye, AET nezdinde prestij yitirirken, yabancı sermayenin ilgi alanlarının dışına çıkarılıyordu. Artık kurumların sabah toplantılarında yapılacak işler
değil, önce sokaktaki kaos gündeme geliyor, firmalar, insanlar geleceğin
hesaplarını yapıyorlardı. Nakit sıkışıklığı yaşayan Türkiye'de piyasalar, bozulan
ahenkle daha çok içine kapanıyordu. Hele Türk Demir Döküm'ün işgali, moral
değerleri yıkmış, parayı iyice ürkütmüştü!
Siyasi barıştakı bozulmanın yoğunlaştığı 1969 yılının ortalarında, Türkiye
ekonomisi iyi idare edilemiyardu. Kalkınma Planlarının getirdiği yükü, Adalet
Partisi'nin ekonomik kadroları taşıyamıyorlardı. Karma ekonomi ilkeleri ile
kalkınacağız derken, iktisadi Devlet Kurumları, özel sektörün önüne geçmeye
başlamıştı. Hayatında evine ekmek bile almamış bir genel müdür, Perşembe
pazan esnafının bile içinden zorla çıkacağı bir konuda ahkam kesiyor, devlet
adına bir takım anlaşmalar yapabiliyor, bu da piyasalarda dalgalanmalar
yaratıyordu.
istanbul Ticaret Odası, Türkiye'nin geleceğini, büyümesini dikkate alarak
1965 yılından beri sürdürdüğü yapıcı tavırlarını 1969 yılına kadar taşıdı. istanbul
Ticaret Odası Meclisi'nde, yönetiminde bulunanlar, halkın tek başına iktidara
taşıdığı Adalet Partisi'ne güveniyor, sempati ile bakıyordu.
AP'nin tek başına iktidar olduğu 1965 Milletvekili Genel Seçimleri'nde,
1961 Anayasasının da getirdiği özgürlükçü hava ile sol kesimi seçimlerde temsil
eden Türkiye işçi Partisi, Büyük Millet Meclisi'ne demir lebiebi denen 16 sosyalist-komünist karışımı milletvekili göndermişti. Buna bir de ismet Paşa faktörü
eklenince, genç Süleyman Bey'in işlerinin ne kadar zor olacağı ortadaydı.
Özel sektöre inanan, mülkiyet haklarına saygılı, muhalefete açık, sokaklara taşanıara "yollar yürümekle aşmmaz ... yürüsünlerl" diyen Demirel,
kamuoyundan, demokratik kitle örgütlerinden aldığı destekle üç yılı iyi geçirdi.
istanbul Ticaret Odası, hazırlanmasında emeği bulunan Beşer Yıllık Kalkınma
Planları'nın her aşamasında, devlete ve hükümete istenildiğinde yardımcı oldu.
Sorulmadığı zamanlarda da bildiklerini söylemeyi sürdürdü. Hükümet, istanbul
Ticaret Odası Başkan ve yöneticilerine ülke çıkarları için ne sorduysa, yanıtını
her zaman aldı. iTO Meclisi'nin Başkanı Sırrı Enver Batur, Demirel'in ricasi ile
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı yaptı. Batur'un ıTO ve TOBB maeerasını hüzünlü bir biçimde noktalayışını
çok önemli bir deneyim olarak
algıiadığım için, buna geniş yer verdim. Siyasete soyunacak gençlerin bundan
çıkaracak çok dersleri olacağına inandığım için, bugünkü nesillere bunu anIatmayı yeğledim.
Hükümete eleştirilerın yoğunlaştığı 1969 yılında da güzel gelişmeler
Ama o yılın sonuna doğru, eksiler, artılardan daha fazla olmaya
başlamıştı. Mesela, AP hükümeti yatırım programlarına sadık kalıyor ve karma
yaşanıyordu.
32
ekonomi içinde sektörlere neyi vaat etmişlerse o yapılıyordu, TV'nin Türkiye
çapında yayılması için çaba harcanıyor, yerli üretim gündeme taşınıyordu, 1969
yazına gelindiğinde henüz montaj talimatı çıkmadığı için, Almanya'daki işçiler
kanalıyla yurda önemli miktarda televizyon sokulmuştu, Ancak bunların yedek
parçasını sağlamak büyük sorun oluşturuyordu, Yedek parça kotasının
attınlması istekleri ön plandaydl.
Ortak pazarla ilgili tepe noktalarda bazı tereddütler olmasına karşın, belirli
devreleri içeren yaptırımlara uyan Türkiye,1 Aralık 1969'da süresi dolan mali
protokolOn yenilenmesi için, 6 ay kala gerekli başvurulan yapmıştı.
Otomotiv ve yan sanayiindeki gelişmeler gündemdeki yerini korurken,
birkaç yıl sonra iTO'ya başkan olacak Nuh Kuşçulu'nun çabalanyla, 2000 tüccann ortak olduğu 100 milyon lira sermayeli Anadolu Cam Sanayii'nin temelleri
atıldı.
Ihracatta vergi iadesi kapsamının genişletilmesi için, istanbul Ticaret
Odası yeni öneriler getirdi. Tescil ve temdidi ızmir ihracatçı Birliklerine ait bir
kısım malların muamelelerinin istanbul'da da yapılması isteği hükümete iletildL
Sanayinin gelişmesi ve kalkınma planlanna uyum için yeni teşvikler
hazırlandı. Bugün Türkiye'nin genel ihracatında yüzde 40 paya sahip olan tekstil
ve konfeksiyon üretiminin gelişmesi için ilk ciddi adımlar atıldı.
1969 Mart ayından itibaren
piyasada hissedilen nakit sıkışıklığının
giderilmesi için, başta iTO olmak üzere özel sektör kuruluşlarının görüşleri
dikkate alınmaya başladı.
Adalet Partisi Hükümetinin tek başına iktidarda olmasına rağmen,
gireceği ikinci genel seçimlerde popülist politikalara itibar etmemesi,
iieride
bütçe açıklannın genişlemesini engelledi, Bu kurala daha sonraki iktidarlar,
hatta Süleyman Bey'in kendisi, 1, Kabinede olduğu gibi uyabilselerdi, Türkiye
yıllar boyu yüzde yüzü aşan enflasyon oranları ile uğraşmak zorunda kalmazdı.
Dünya Bankası Türkiye'deki gelişmeleri dikkatle izliyordu, Tarımın
gelişmesi için Ziraat Bankası emrine 200 milyon liralık bir fon ayırmayı hiçbir
araştırmaya tabi tutmadan kabul etti ve fonu aktardı. 34 yıl önce tarımdaki
gelişmeye bakıp, böyle yüksek bir fonu Ziraat Bankası emrine veren Dünya
Bankasının,
bugünlerde Türk Tarımının sonunu getirecek düzenlemelere
gitmesi dikkati çekicidir,
Türk tarımında o yıllarda görülen gelişmeler sonucu,1969 yılında ünlü
traktör markası Massey Ferguson, istanbul'da fabrika açma karan aldLBunu
Koç Holdingin Fiat traktörlerini Türkiye'de üretmek için Ağustos 1969'da !talya
ile yaptığı anlaşma izledi.,
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı önemli bir atılımla, rafinaj kapasitesini yıllık 3 milyon tondan 13 milyon tona çıkartacak kararı aldı.
istanbul Ticaret Odası; birkaç dolar nedeniyle,
Ağır Ceza
Mahkemelerinde davaları yıllarca süren firmaların mağduriyetlerini önlemek için
hükümete kambiyo affı teklifini getirdLAncak basın maalesef "kaçakçılara af
isteniyor"şeklinde yayınlar yaptı.
33
1970-72 'de altı büyük projenin ele alınacağı 10969 yazının sevindirici
haberleri arasındaydı. Kurşun, çinko, alüminyum, perporat için devlet 2 milyarlık
bir yatırım planlamıştı.
Yine gelecek yıl Etibank Ferrokrem tesisini devreye sokacak, Demir Çelik
işletmeleri genişlemek için yeni finans kaynakları bulacaktı. 1970 dizel gemi
motorlarının yapım yılı olacaktı. Kamyon imalatında ise yerli parça oranı
artıyordu.
YOKLAR ÜLKESi
Bunlar güzel şeylerdi. Ancak aniden başlatılan kalkınma hamlelerinin
yükünü çekemeyen bürokrasinin basiretsizliği yanında, her zaman sisi i havaları
seven rantiyecilerin katkılarıyla Türkiye, 1969 Mart'ından sonra yoklar ülkesi
oldu. Ama ne var ki, parası olan için yok yoktu.
Pik ve çelik darlığı had safhadaydL Kauçuk bulunamıyardu. Çimento
yokluğu yüzünden, inşaatlar durmuştu. Son depremierde yıkılan konut ve işyer­
lerinin çoğunun yapım tarihinin 1969-70 yılları olması bir rastlantı olamaz.
Çimento yanında, inşaat demiri yokluğu da binaların sağlıklı yükselmesini önledi. Cam piyasadan tamamen çekilmişti. Çinko da bulunmayan ürünler listesindeydi. Nakliye sektörü ise, kamyon lastiğinin olmamasından yakınıyordu.
Yeni lastik bulamayan kamyon sahiplerinin, yıpranmış lastiklerle yollara çıkması
büyük kazalara yol açınca, hükümet lastik kotasını artırdı. Fakat bu kotanın tüccarlar yerine, yaklaşan seçimler yüzünden Otomobilciler Federasyonuna verilmesi karaborsayı yarattı. ihtiyacının üzerinde lastik alanlar, yüksek fiyatlarla
bunu elden çıkardı.Uygulamalann yetkili kurullarca yapılmaması, hükümetin
aldığı iyi niyetli önlemlere rağmen yoklukların devamına yol açıyordu.
Bu yokluk ve karaborsa devirlerinde naylon fatura skandallan birbirini
izlemeye başladı. Plastik hammaddelerinde kesilen yüksek fiyatlı proformalarla
Türkiye'ye sokulan ürünlerle mücadele etmek yine istanbul Ticaret Odası'na
düştü. Döviz yokluğunun da giderek artmasıyla geciken transferlerin yarattığı
kaos, Türkiye'yi demokrasi dışı istemlere itmeye başladı.
Gıda maddelerinden pirinç, şeker karaborsadayd!. Buna daha sonra
kahve eklendi. 70'li yıllara gelince gıda maddelerindeki yokların sayısı da arttı.
Bu arada ihracatta da gerilemeler gözlenmeye başladı. Bunun sebebi
devalüasyon söylentilerinin artmasıydı. Hükümet üyeleri, bizzat Başbakan'ın
kendisi, Maliye Bakanı Cihat Bilgehan, devalüasyon u kesinlikle düşünmedikleri­
ni çeşitli kez açıklamalarına rağmen, söylentiler dinmek bilmiyordu. Bunda dış
çevrelerin de önemli payı vardi. Genellikle Financial Times, seçimlerden sonra
Türkiye'de devalüasyon yaşanacağı şeklinde çok sık haberler yapıyor, bu da
içerideki havayı elektriklendiriyordu. Türkiye'de yapılan devalüasyonlardan hiç
biri, böylesine dillendirilerek gerçekleşmemiştir. Bu tam üç yıl süren söylenti
sonucu gerçekleşen bir operasyon oldu. Hani "bir şeyi kırk kez söylediniz mi
tutar" esprisi var ya, aynen böyle oldu. Sonuçlarına bakıldığında buna gerek
olmadığı da kısa zamanda anlaşıldı.
""O gün için ciddi, tutarlı olmayan bu
enstrümanın kullanılması, Türkiye'ye pahalıya maloldu" yorumunu yapmak
gerçekçi olur.
34
TARIM DESTEKLENMEıi
Öze! sektörün tepe organı TOBB'un yayınladığı Tarımın sorunları konulu
çok geniş kapsamlı raporun hazırlanmasında, istanbul ve ızmir Ticaret
Odalarının yaptığı çalışmanın büyük etkisi oldu.
1969 yılı kışının son aylarında açıklanan tarımın sorunları konulu rapordan yaptığımız alınt!lar, Türk özel sektörünün yaklaşmakta olan tehlikeyi
zamanında sezerek, gerekli uyarıları yaptığını gösteriyor. Bu uyanlar 1969'dan
sonra da sürecek. Ülkenin çıkarlarını ön plana alarak yapılan çalışmalara tarım
sektörünü de katan
istanbul Ticaret Odası, plana dayanmayan tarımsal
desteklernelerin ülkeye zarar vereceğini 35 yıl önce saptamış, bunların
sonuçlarını sıralamıştı.
Önce şunu belirtelim ...
istanbul Ticaret Odası, tarımda desteğin zorunlu olduğunu prensip olarak
kabul etmişti. Ama bu destek, yanlış uygulamalara oturtulmamalıydı. Çok sonraları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yapan iTO ve TOBB eski başkanlarından
Valım Erez, iTO'nun 1969'da saptadığı tarımsal ilkelerden bir kısmını yaşama
geçirirken, patronajında olduğu üretici birlikleri ve çiftçi kesimine unutamadıklan
mutlu bir dönem yaşattı.
Madde politikalarında hedefler belii olmadan genel bir destekten söz
edilemeyeceğini savunan iTO, 1969 yılına kadar uygulanan ve daha sonraki
yıllarda da uygulanacağı anlaşılan sistemin başarılı olmadığının görüldüğüne
dikkati çekerken, üzerinde ısrar edilmemesini, bir an önce değiştirilmesini önerdi.
iTO Türkiye'de temel bir tarım politikası istiyordu. Bunun saptanmasından
sonra maddelerin bütün olarak ele alınmasından yanaydl. Gözü kapalı desteklemeler sonucu üreticiye yüksek gelir sağlamak yerine, maddenin iç ve diŞ
sürümünün dikkate alınarak, arz-talebe uygun ekim politikalarının saptanması,
desteklemelerin bu koşullarda gerçekleşmesi görüşü en önemli ilkeydi.
Destekleme kararının siyasilerin tekelinde olmaktan çıkarılmasını isteyen
iTA'nun 35 yıl önce saptadığı öneriler iyice tetkik edildiğinde, çağdaş dünya
şartlarına adapte edilmiş, ülkeye avantaj sağlayan, çiftçi lehine işleyecek çok
önemli bir yapılanmayıoluşturacağı görülecektir. Eğer Türk tarımı bu temellere
oturtulsaydı, bugün sektörde sorunlar dağ gibi karşımızda durmaz, Türkiye kendi
kendini besleyen ve kalanı ile ihracat yapan bir ülke olmayı sürdürürdü. Pamuk
deposu Türkiye'nin bugün dünya pamuk ithalatında birinci sırada olup, yılda 1.5
milyar dolar ithalat çizgisine ulaşmasının nedenleri ortaya çıkmadıkça, Türk
tarımı için bundan sonra yapılacaklar çok geç olacaktır kanısındayız.
işte iTa önerilerinden bazıları:
.. Bugün bir ürünle özellikleri nedeniyle birkaç bakanlık ilgilenmek zorunda kalıyor. Bu da destek saptamada önemli hatalara yol açıyor. .. (Haziran 2000
tarih ve 4572 Sayılı Üretici Birlikleri'nin özerkleştirilmesi konusundaki yasaya
kadar bu böyieydi. .. Bir ürüne birkaç bakanlık bakıyordu. 31 yılda değişen bir şey
olmadığı ortada .. )
35
fiyatla elden çıkarmak hazineye yük oluyor. Yan tedbirler
Maliyet artışları ile fiyatı yükselen mallar ancak kliring ülkelerine gidebiliyor.(Takas ticareti demek isteniyor. Pahalı satarsak demirperde ülkeleri de
ürünlerini pahalı gönderiyor)
• Ürünlerin satımında kamu kuruluşlarına ayrıcalık tanınmamalı, özel sektör firmaları da aynı fiyattan ürün alabilmeli, ayrıcalıklar ortadan kalkmaııdır.
Bunun için en geçerli uygulama, satışlarda dış fiyatların baz alınmasıdır.
e Tarım bir bütündür. Konu ile ilgili kararları devlet özel sektörle birlikte
almalıdır. Bunun için geniş kapsamlı bir Koordinasyon Kurulu oluşturulmalı, önce
tarım politikası saptanmaııdır. Destekleme ve diğer önlemler, bu koordinasyon
kurumu tarafından gerçekleştirilmelidir.
e Bir çekirdek komite, Koordinasyon Kurulu'na bağlı olarak görev yapmalıdır. Bu komiteye ilgili bir bakan veya temsilcisi başkanlık yapmalı, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) komitenin sekreteryasın! oluşturmalıdır. Bu
komite tarım politikasının ana hedeflerini çizebiliL
o Fonlar devletçe sağlanmalıdır.
eTanm ürünlerinden alınacak küçük fonlar ihracatın finansmanında kul"
Stokları düşük
alınmıyor.
lanılabilir.
BAG-KUR'un TEMEli iTO'OAN
Türkiye'de pek çok ilke imza atmış olan istanbul Ticaret Odası, bugün binlerce
işverene kucak açan Bağ-Kur'un da mimarıdır. SSK'nın işlevini en iyi şekilde
gerçekleştirdiği 1960'11 yılların sonunda, özel sektörün en fazla üyeye sahip olan
kuruluşu (o yıllarda 90 bin idi) istanbul Ticaret Odası'nda, ismi henüz belli
olmayan ihtiyarlık, malulluk ve sağlık işleriyle uğraşacak bir kurumun özel sektör
için de devre girmesi konuşuluyordu. Bugüne kadar sakladığımız notlarda
maalesef bu fikrin kimden doğduğunu bulamadım. Notlarımda konunun iTO
tarafından TOBB'a intikal ettirildiği var. TOBB yönetimi bu öneriye çok sıcak
bakmış ve genel sekreterlikten konunun acilolarak gündeme getirilmesini istemiş. Bağ-Kur'un temelini oluşturan çalışma için bir komisyon kurulmuş. Bu
komisyonun başına yine istanbul Ticaret Odası'nın önemli isimlerinden Lemi
işmen getirilmiş. (Komisyonun başkanı Lemi işmen olduğuna göre, proje sahibi
de o olabilir. Ama gerçek olan şey, özel sektörün sosyal güvenliğinin 1968
yılında istanbul Ticaret Odası tarafından gündeme taşındığıdır. Bugün dev bir
kurum özelliği gösteren Bağ-Kur'un doğuşu kadar gelişmesinde de iTO'nun çok
önemli bir payı vardır.
Hükümet tarafından yürütülen sosyal güvenliği yasalaştıracak çalışmalar
22 Eyiül'de son aşamaya geldi. istanbul Ticaret Odası'nın önerisi ile gerçekleşecek bu proje ile en üst kademeden en alt kademeye kadar özel sektör sosyal
güvenlik şemsiyesi altına alınacaktı.
Konu ile ilgili olarak özel sektörde de çalışmalar yapılıyor. istanbul Ticaret
Odası yönetiminin kurduğu özel komisyon aylardır çalışmalarını sürdürüyordu.
Son şeklini almak üzere olan tasarı özel sektör çalışma gruplarının
36
görüşüne
sunulacak. Hükümetin hazırladığı taslakta neler olduğu bilinmiyor. Bu
konuda özel sektörün görüşleri de netleşmiş değiL. Ancak basına sızan haberlere göre, özel sektör, kendi sosyal güvenliği için Emekli Sandığı ve SSK dışında
bir oluşumu benimsemiş durumda ve çalışmalar bu ağırlıkta yürütülüyor.
Muvaffak Benderli Başkanlığındaki altı kişilik komisyon, 20 Ekim 1969'da
istanbul'da altı gün süren toplantıdan sonra, 10 Kasım'da izmir'de bir kez daha
bir araya geldi. Yine altı gün süren bu toplantıya Türkiye'deki bütün özel sektör
kuruluşları temsilci gönderdi. Tasarı hakkında doyurucu açıklamalar önümüzdeki günlere kaldı.
TARASYA OTEıi OLAYı
Devletin otel işletemeyeceği, lokanta çalıştıramayacağı 1960'11 yılların
sonlarında Hilton ve Tarabya Otelleri rezaleti ile anlaşıldı. Kimin aklından
çıkmıştır bilemiyoruz ama, lüks otellerin Emekli Sandığına
devredilmesinin
nelere malolduğu çok kısa bir zamanda anlaşıld!. .. Ama Türk ekonomisi bu
kamburu uzun yıllardan beri sırtından atamadığı için, yara büyüdü ve vücudu
kemirip durdu.
istanbul Ticaret Odası, Tarabya Oteli'ndeki Emekli Sandığı hisselerinin
düşük bir fiyata bir ıtalyan firmasına devredilmesi ile ilgili olayla çok yakından
ilgilenerek, kamu oyu dikkatinin yoğunlaşmasını sağladı.
Şimdi baktığımızda rakamlar küçülmüş gibi görünüyor; ama, Türkiye'nin
dövize büyük ihtiyaç duyduğu 1968 yılında Emekli Sandığı'nın patronajındaki
Tarabya Oteli'nin işletmesine bir halyan firması 20 bin dolar karşılığında talip
olmuştu. Ekonomimizdeki ilk "işlet devret" formülünü oluşturan bu gelişme üzerine Türkiye'de fırtına koptu. 20 bin dolan çok az bulan bir grup, Emekli
Sandığı'nın oyuna getirildiğini savunarak ortalığı ayağa kaldırdı.
Adalet Partisi Hükümeti'nin Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, ileride problem
yaratabilecek böylesine hassas bir konuda karar vermeden önce, kamu kurumu
niteliği yanında, o yılların bir numaralı demokratik sivil toplum örgütü konumunda bulunan istanbul Ticaret Odası'na başvuruda bulunarak, 20 bin dolarlık fiyat
için ivedi görüş istedi.
iTO yönetiminin başında Behçet Osmanağaoğlu vardı. Çok deneyimli bir
yönetici olan Osmanağaoğlu, iTO'dan 20 bin dolar için bir OLUR beklendiğinin
farkına vardı. Zamanı gelince "efendim ... Ticaret Odamız da uygundur
görüşünde bulundu" denecekti. Normal koşullarda yönetim kurulunun böyle bir
isteği yanıtlaması olağandı ve kendi yetki sınırları içinde de mümkündü ... ama
olay Tarabya Oteli sınırlarını! aşmış, boyutları büyümüştü.
DEVLET OTELCiliKYAPARSA?
Behçet Bey hemen "Otelcilik ve Turizm Meslek Komitesi"ne durumu
bildirerek görüş istedi. Komite, Hilmi Bayındır başkanlığındaki toplantısında 20
bin doların çok az olduğunu bildirdi. Ancak iTO'nun, Hükümette bekleyen pek
çok işi vardı. Hükümetin 20 bin doları yeterli gördüğü izlenimini edinen büyük
idareci Behçet Bey'in böyle bir ortamda Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'na
37
"hayır"demesi, istanbul Ticaret Odası'nın veya oda mensubu iş adamlarının
çeşitli bakanlıklardaki işlerinin askıya alınmasına yol açabilirdL iTO yönetimi
bakanlığa "uygundur"şeklinde
bir görüş bildirirken, Behçet Bey, komitenin
başkanı Hilmi Bayındu"a "biz yönetim olarak olur verdik ... ama sen konuyu
meclise indir!" talimatını verdi.
Meclis Başkanlık Divanı'nın da istemiyle konu Oda Meclisi'nin 11
Temmuz 1968 tarihli toplantısının gündemine geldi. O gün istanbul'a yapışkan
bir sıcak hakimdi. Saat 14. 15'de son toplantı zili çalarken, üyeler ceketlerini kolianna asmış, kravatlannı çıkarmış, gömlek yakalarını iyice araiamış olarak biraz
sonra fırtınalar kopacak oturuma girdiler. Başkan yoklama yaptırdı ... izin taleplerini okuttu ve müzakereler başladı. Otelcilik ve Turizm Meslek Komitesi'nden
Oda Meclisi'ne de giren Hilmi Bayındır, yaptığı kısa konuşmada konuyu özetledikten sonra, Emekli Sandığı'nın konumuna değindi. Bayındır, Emekli
Sandığı'nın turizm ve otelcilikle ilgiii faaliyetlerini "tam bir fiyasko" olarak nitelendirirken, devletin, ona bağlı kurumların, özetle kamunun turizm ile ilgilenmesi
halinde ortaya böyle tabloların çıkacağını belirterek, devletin, özel sektörün
başarabileceği sahalara girmemesini ve girilmişse bu alanların terk edilmesinin
ilke olarak benimsenmesini ve bunun hükümete duyurulmasını önerdi.
Başkan Behçet Bey, Yönetim Kurulu'nun bu işletme devrine onay vermesi ile ilgili gelişmeyi şöyle özetledi:
-"Emekli Sandığı italyanlarla mukaveleyi imzalamış. Eğer bize sorulsaydı,
böyle bir mukavele tanzimine karşı çıkardık. Ama sorulmadan hazırlanmış. Bize
sorulan sadece 20 bin dolar oldu. Bu bedelle otel işletilebilir mi denildi. Biz de
"evet" dedik."
Meclisin muhalif üyelerinden Hasan Özer, Behçet Bey'in bu açıklamasına
tepki gösterirken "sayın başkan ... madem tek başınıza karar verecektiniz; niçin
meslek komitesine sordunuz? Meslek komitesi size hayır demiş, bunu nasıl evet
yaptınız?"sorusunu Behçet Bey, "şartlar öyle gerektirdi. .. Dışarıdan yaptığımız
tetkikler evet dememizi gerektirdi" şeklinde yanıtladı.
Oturum gerginleşti...
Haluk çatırı! izmir Efes Oteli'nin de aynı durumda olduğunu söyledi.
iTO Meclisi'nin yıldızlarından Nevzat Sayıner, Hilton Oteli ile Emekli Sandığı
arasındaki mukavelenin yüz kızartıcı olduğunu vurgularken, Emekli Sandığı'nda
yetim hakkı bulunduğunu, bu paraların çarçur edilemeyeceğini söyledi.
Genelde 20 bin doların çok düşük olduğu yolunda konuşmalar yapılırken,
en can alıcı darbeyi Mevım Baysal indirdi. iTO Meclisi'nin rahmetle anılacak bu
saygıdeğer üyesi, temel sorunun devletin otelcilik yapamayacağı, yapmaması
gerektiğinde toplandığını vurgularken, kafaların değişmesini istedi.
Sonuçta istanbul Ticaret Odası Meclisi, konunun MECLIs ARAŞTIRMASI
açılmas! istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne iletilmesine karar verdi. istanbul Ticaret Odası gibi etkin bir kurumun takındığı bu tavır nedeniyle, Tarabya
Oteli'nin işletme hakkının devri önlendi.
Aradan 35 yıl gibi bir süre geçti. Şimdi daha serin kanlı düşünmek
38
mümkün.
Mevlüt Baysal gibi eski tüfeklerin sesine o zamanlar kulak verilebilseydi,
Türkiye özelleştirmeyi çok uzun yıllar önce ele alıp bitirmiş olacaktı. halyanların
takdir ettiği bedel düşük olabilir, ama yükseltilebilirdi. .. Böylece devlet, sırtında
yıllar boyu bir kene gibi kalan Emekli Sandığına bağlı otel ve tesislerden 3035 yıl önce kurtulmuş olurdu.
Serbest ekonomiyi ilk savunan kurum olan iTO'nun, her dönemdeki
meclisinde pırıl pınl aydınlık beyinler etrafa ışık saçıp durmuştur.
iHRACATÇıYA iLK ÖDÜL
istanbul Ticaret Odası, özel sektör kuruluşları içinde sosyal, kültürel,
eğitsel çalışmaları başlatan ilk kurum oldu. Hatta, özel sektör kurumları içindeki
sıfatı da kaldırıp, bunu Türkiye'ye genelleştirebiliriz.
ihracatın Türkiye için öneminin kavranmasından sonra, bu konuda
yapılan eğitsel çalışmaları çok geniş bir alana yayan istanbul Ticaret Odası, kalifiye eleman yetiştirilmesinden ithalatçı ülkelerin durumlarına kadar ihracatı
artırmak için bütün imkanlarını seferber etti. Firma temsilcilerinin teknik bilgi
düzeylerini artırmak, kambiyo işlemlerinin sağlıklı gelişmesi için bilgilendirme
çalışmaları, işlemlerin yabancı dil ile yapılmasını kolaylaştırıcı etkinliklerle iTO,
makro düzeyden mikro düzeye, pek çok çalışmaya ev sahipliği yaptı.
Ortak Pazar çalışmalarının yoğunlaşması üzerine, Türk özel sektörünün
bu konudaki gelişmeleri yakından izlemesi için iktisadi Kalkınma Vakfı'nı
oluşturan ve uzun yıllar finansmanının önemli bir bölümünü sağlayan iTO, Türk
ihracatçılarının Avrupa pazarına yerleşmesinde en önemli katkıyı yaptı.
iTO, ihracatın geliştiği yıllarda, dövizi mukaddes kabul eden bir ortamda
firmalarımızı ihracata özendirmek için Başarılı ihracatçılarımızi Ödüllendirme
yoluna gitti. Hükümetin de fevkalade ilgisini çeken bu projenin ilki, 1968 yılında
Hilton Oteli'nde gerçekleştirildi. Daha sonra bu proje anane haline getirildi.
Başarılı ihracatçıları, yüksek gelir ve kurumlar vergisi ödeyenıerin ödüllendirilmesi izledi.
Notlarımıza göre; 1968 yılında yapılan ilk Başarılı ihracatçılar töreninde
1967 yılı rakamları baz alındı. Tütün ihracatçısı Abdi Fuat Akev ı 1976 yılında
gerçekleştirdiği 44 milyon liralık! (Evet... milyondur, yanlış okunmad!..) ihracatla,
altın madalyasını Vali Vefa Poyrazıdan aldı. Hükümetin temsilci göndermediği
törende, Avrupa Para Birliği alanına en fazla ihracat yapan yine bir tütün firması
oldu. Türkiye Tütüncüler A.Ş. adına madalyayı Hasan Çakın, Ticaret Bakanlığı
Müsteşarı Mazlum Ataman'dan aldı. En çok sanayi mamulü ihraç eden firma ise
P.Robert ve S. Konur Gülyağı ve itriyat Ltd. Şti. idi. Firmanın madalyasını Zeki
Konur aldı. iTO, arjinal ve iz bırakan ihracat partilerini gerçekleştirenleri de unutmamıştl. 1967 yılında Bulgarların ünlü Plovdiv (Filibe) Fuarı'nda sergilediği ürünlerle birinci olan Azmet Alüminyum Sanayii'ne, madalyasını Nejat Eczacıbaşı
verdi. Azmet Alüminyum, bu başarısı ile Türkiye'de "yurt dışında ilk kez başarılı
sonuç alan firma" ünvanını da kazandı. Azmet'i törende Doç. Baltacıoğlu ile Sadi
39
Şatır
temsil etti.
Oda'nın bir yıl sonra düzenlediği "1968 yılının başarılı ihracatçıları "ödül
töreninde yine tütüncü Abdi Fuat Akev birinci olurken, alt kademelerde önemli
değişiklikler gözlendi. Fındık ihracatçısı Mehmet Gürel, kendisine fındık kralı
dedirtecek ilk madalyasını aldı. Gürel firması daha sonra arka arkaya aldığı altın
madalya!arla birinciliğe abone oldu.
Tiftikte Hilmi Gürgen, Kuru Meyvede S. Sirsel ve ortakları, Tarım
ilaçlarında Koruma Tarım ilaçları, Halıda Hayim Pinhan, Vedat Durusel, Vahak
Yağıpyan, Abdülkadir Balıoğlu, üst derecelerde ödül aldılar. ihracatçılara
madalya getiren bu ürünler, 1970'li yıllara yaklaşırken, Türk ihraç ürünlerinin de
karakterini ortaya koyuyordu.
HAYDAR ARYAL'IN iSYAN i
istanbul Ticaret Odası'nın düzenlediği başarılı ihracatçılar ödül töreni
Türkiye'nin tütün duayenıerinden ızmir'li Haydar Aryal'ın ilgisini çekti. Aryal,
iTO'yu bu yürekli projesi için kutlarken, bir hususa değinmeyi yararlı bulduğunu
belirtti. istanbul Ticaret Odası ürün değerlendirmelerinde istanbul'u baz alıyor ve
ülke genelini vermiyordu. Mesela, tütünde Türkiye'ye en fazla döviz getiren Abdi
Fuat Akev değildi. Akev, istanbul Gümrüklerinden çıkış yaptığı tütünler için birincilik madalyas! alıyordu. Türkiye'nin gerçek tütün kralları izmir'deydi.
TOBB ve izmir'deki kuruluşlar yanında Türkiye Tütüncüler Federasyonu
Başkanı da olan Haydar Aryal, iTO'yu kutlarken, "inşallah ızmir Ticaret Odası da
böyle bir ödüllendirmeyi uygular" diyerek duygularını ortaya koydu.
MillETLERARASı TicARET ODASı
istanbul, yine Ticaret Odası'nın büyük katkılarıyla gerçekleşen uluslararası bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Milletlerarası Ticaret Odası'nın 22.
Kongresi, Kültür Sarayı'nda, Başbakan Demirel, hükümet üyelerinden bir kısmı
ve yüksek mevkideki mülki ve askeri erkanın katılımı ile gerçekleşti.
Milletlerarası Ticaret Odası'nın 50. kuruluş yıldönümüne isabet eden 22.
istanbul Kongresi'ne katılan 1100 delege ve eşleri, istanbul'da unutamayacakları bir beş gün geçirdi. Beyler gündüzleri kongre salonunda çalışmalara
katılırken, eşler Kapalıçarşı-Beyoğlu-Nişantaşı gibi alışveriş semtlerine ve turistik özellikleri olan yerlere götürüldü. Gece ise yatlarla yapılan Boğaz ve ada
turları, tarihi saraylarda verilen resepsiyonlarla konuklar ağırlandı,
Kongrenin büyük ilgi görmesinin önemli iki nedeni vardı. Türkiye'yi yönetmeye talip olan genç Başbakan Demirel, herkes tarafından merak ediliyor ve dış
basında ilgi görüyordu. ikinci etken ise, siyasi ve sosyal çalkantılara rağmen,
Türkiye'nin kalkınmasını yakından görmek, izlemektL
Demirel ingilizce hitap ettiği üyelere, Türkiye hakkında kısa ve öz bilgiler
verdi ve çıkılan kalkınma yolunda, uluslararası ölçekte yardım isterken, bütün
ülkeler için işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu savundu. Demirel, liberal ekonomilerin faziletlerinden de söz ederken, kalkınma konusunda geçiş dönemi yaşayan
40
Türkiye'nin, bu sorunları çözdükten sonra liberalleşmeye daha çok pay
ayıracağını vurguladı.
Milletlerarası
Ticaret
Odası Başkanı
Arthur Watson ise, liberal ve marksist ekonomilerin karşılaştırmasını yaptiğı toplantıda, Türkiye'de gördüklerinin
kendisini şaşırttığını ve çok kısa bir zaman sonra kalkınmanın tamamlanacağına
inandığını anlattı.
iTO, TOBB'un finansörlüğünde, çok büyük bir organizasyonu başarıyla
bitirdi. Ama her iyi olayda olduğu gibi, toplantı sonrasında da çeşitli spekülasyonlar yapıldı. 500 bin liralık harcama yetkisini, 1 milyon lira harcayarak aşmakla
suçlanan TOBB yönetiminden hesap sorulması istendi. TOBB Başkanı Batur,
belgelerle yaptığı basın toplantısında, TOBB'un 500 bin lira harcama yetkisi
verdiği iTa yönetiminin, 410 bin lira harcayarak 90 bin lira tasarruf sağladığını,
kamuoyundaki bu söylentilerden son derece rahatsızlık duyduklarını belirtti.
DIŞ TiCARET VURGUNLARı
gidilirken, dış ticarette bir sistemden söz etmek
olanaksızlaştı. Genellikle ithalatın arapsaçına döndüğü, kararların günü birlik
değiştiği, uygunsuz tahsislerin yapıldığı, neyin nereye konulacağının biIinmediği, bürokrasinin deneyimsizlikler veya kasten müdahale edemediği olaylar
sonucunda, Türkiye'de genel ithalat, önemli oranda spekülatörlerin büyük vurgunlanna araç oldu.
Bir örnek;
Kalkınma dönemindeki Türkiye'nin en gerekli temel ihtiyaçlarından birisi
olan demirdeki vurgunlar, döviz yokluğunun bir eseriydi. Sovyetler Birliği'nden
ithal edilmek üzere tahsisli ithal malları listesine konan 600 bin $'Iık kütük demir
kotasının kullanış biçimi, büyük gürültüler kopardı. Çünkü tahsisin tümü sanayiciye ayrıımıştı.
istanbul Ticaret Odası Meclisi ve yönetiminde büyük ağırlığı olan
Perşembe Pazarı tüccarları bu kararla ayağa fırladı" Sınai gelişmesiyle birlikte
konut ve işyeri inşaatlarının hızla arttığı Türkiye'de, ticari kesim ihtiyaç duyduğu
demiri nereden alacaktı?
Birileri, Sanayi Bakanlığını belli ki etkilemiştL Sanayici tahsisleri ile gelen
demirler, piyasada yüksek fiyatlarla satılmaya başladı. Ankara'da bürokrasi
neyin ne olduğunu araştırma safhasında iken, atı alan Üsküdar'ı geçmiş, demir
vurgunları yeni ağalar yaratmıştı! Bugünlerde bazı grupların hesap edilemeyen
servetlerinin temelinde, demir vurgunlarının yattığını pek kimse bilmez.
1970'1i
yıllara
TAHSis TiCARETi MEŞRULAŞTı!
listeleri ile şekillenen kotalar, yeni bir iş kolunu da
yarattı. TAHSis ALIM SATIMI fevkalade cazip bir iş kolu oldu. Günlük gazetelerde bu tahsis alım satım ilanları önemli bir yer kaplamaya başladı. "0313
satılır. Tel:, .. " "022 alınır. Tel: ... " türü ilanlardı bunlar. Demir, çuval kanaviçe,
kalay, bazı kimyevi maddeler, çelik tercih edilen maddelerin başındadır.
Tahsisli ithal
malları
41
Hükümet bunların
kaynağına inemez ... inse de her şey usulüne göre planlanmış,
çuval hazırlanmıştır. Karaborsanın, kayıtsız ticaretin böylesine
aleniyete döküldüğü, daha hiçbir devir yoktur ülkede. Bu işler o kadar cazip hale
gelir ki, istanbul'un birinci derecedeki iş muhiti olan Karaköy ve Eminönü'de han
odalarının fiyatları katlanır ... bir telefon satın alabilmek için büyük paralar ödemek
gerekir.
Tüm bu gelişmelerin karşısında duran tek kurum istanbul Ticaret
Odası'dır. Ancak bu soygun düzeni ile, bu karaborsa ile mücadele etmek kolay
değildir. 2000 yılında Türkiye'de oluşan servetlerin en önemli nedeni enflasyonist baskılarsa, bu servetlerin oluşum kaynağı 1960-?0'li yıllardır. Kalkınan
Türkiye'de yaratılan zenginlere karşılık, gelir dağılımı hiç de adaletli olmamıştır.
Aslında kalkınma planlarının uygulanmasından vazgeçilmesinin altında yatan
sebep, gelirin, orta ve alt gelir gruplarınca bölüşülmesini engellemektir. Bunda
da bazı çevreler başarılı olmuşlardır.
mızrağın gireceği
iTHALArçl SANAYiCi OLDU
Bu vurgun devrinin ekonomiye (pek çok mahsuru ile beraber) bir tek
yararı oldu ...
Dürüst ve yarınını düşünen, çalışmak zorunda olan pek çok ithalatçı,
sanayi kesiminin ilgi görmesi ve ithalatçılığın giderek arka plana düşmesi sonucu, sanayiciliğe başladı. ithal ettikleri ana maddeler veya ona yakın grupların
ürünlerini Türkiye'de üretmeye yönelen köklü ithalatçılar, birer atölye ile
başlattıkları atılımlarını büyüyerek sürdürdüler. Hükümetin sanayi kesimine
verdiği teşviklerden, bilhassa, çok düşük ve çok uzun vadeli kredilerden yararlanarak kurulan bu iş yerleri, istanbul'u bugün yaşanmaz yapan etkenler olarak,
o yıllarda devreye girdi. Haliç kıyıları 1970 sonunda küçük ve orta boy sanayi
işletmeleri ile doldu. Bugün istanbul izmit ile birleştiyse, bunun nedenini o yıllar­
daki yatırımlarda aramak gerekir. Ama ne var ki, ülkede işsizlik bugünkü gibi
büyük boyutlarda değildi. işçi evine para getirebiliyordu. Ve bu fabrikalarda
üretilen pek çok ürünün, daha sonraki aşamalarda dış piyasaya girmesi
Türkiye'nin ihracatını büyütürken, genellikle iç krizlere rastlayan dönemlerde,
piyasaya likidite sağlaması açısından bu dövizlerin fevkalade yaran oldu. istanbul'da bugünün pek çok dev firmasının temeli o yıllarda atılmış olup, bu temeli
atanların pek çoğu eski ithalatçılardl. ..
FıRTıNA YARATAN DIŞ TicARET RAPORU
Dövizi kıt olan bir ülkede, vurgunların önlenmesi için iTO büyük
mücadeleler sergiledi. En deneyimli üyelerini, dış ticaret, genellikle ithalat işleri
için görevlendirirdi. Türkiye'nin çok az olan döviz rezervlerinin en iyi biçimde
harcanması, iTO camiası için kutsal bir görev kabul edildi. istanbul Ticaret
Odası bu konuda üstlendiği sorumlulukla, o kalkınma yıllarının en az hasaria
geçmesini sağladı.
ikinci beş yıllık planın ilk yıllarında kısıtlı şartların zorladığı ithalatta çeşitli
42
spekülasyonlar olması üzerine iTa yönetimi, dış ticareti mercek altına aldı.
1967 yılının sonunda oluşturulan dokuz üyeli bir komisyon, dokuz ay çalıştıktan
sonra Türkiye'nin dış ticaretine yön verecek bir rapor hazırladı. Bu komisyonun
başkanı Türkiye'nin kalburüstü maliyecilerinden ve Sabancı imparatorluğunun
baş mimarlarından Hulki Alisbah'tır. iTO'nun bu büyük çalışmasını Alisbah kamu
oyuna açıklarken, meclis üyesi Avni Özden yine de gözden bir şey kaçmaması
için "aman dikkat edin ... ithalattaki yolsuzlukların önünü alamazsak bu işin sonu
devletçiliğe kadar gider" gibi bir uyarı yapar. Özden haklıdır ... Çünkü; her delikten girip çıkmayı başaran bir güruh, listelerdeki en ufak boşluklardan yararlanmakta, karaborsa yaratmak dahil, para kazanmak için her yolu, bilhassa ithalatı
kullanmaktadır.
SANAViciYE AGıR SUÇLAMA
Rapor, ilk kez o yılların en gözde ekonomik yayını olan TiCARET
Gazetesi'nde yayımlandığında yer yerinden oynar. Piyasada ne gibi oyunlar
dönüyorsa raporda yer alır. Rapora kimsenin diyecek bir şeyi yoktur. Çünkü,
Alisbah gibi dürüstlüğünden, yansızlığından asla şüphe edilemeyecek bir büyük
ismin başkan olarak imzasını atıp kamu oyuna açıkladığı raporda, en ağır
darbe, rantlan için her şeyi geçerli sayan sanayiciye atılmış, bu saygın sektörün
bazı kendini bilmezleri, fırsatçılıkla suçlanmıştır.
1968 yılında açıklanan 78 sayfalık raporun ilgi çekici maddelerinden
bazıları şöyledir:
ithaiattaki usulsüzlükler, döviz kaçakçılığının dış ticaretimiz üzerinde
olumsuzluklar, iç ticari yapımızı da etkiliyor. Karlar, suni tekellerin
elinde toplanıyor; dürüst çalışan piyasa mensupları bu kardan yararlanamıyor.
• ithal listelerinde merci emrine ve müsaadelerine bağlı mallarda uygulanan kararlar, çoğu kere rekabeti zedeleyici ve ihlal edici sonuçlar veriyor.
Listelerin muayyen teşekkülleri göstermesi (KiT'ler ve Adalet Partisi ile yakın
ilişkide olan firmalar kastediliyor. Zira Kit'lerin ithalatı gerçekleştirdikten sonra
bunların firmalar arası bölüşümleri de ayrı bir roman olur!) fiili monopollerin aşırı
karlar sağlamalarına yol açıyor.
• Sanayiciyi himaye ediyorum" diye ithal rejiminde kısıntıya gitmek yanlış
bir politikadır. Korunan sanayici piyasayı istismar etmektedir. Herhangi bir maddenin ithalatı, o maddelerin çok az bir parçasının yerli imal edilmesi sebebiyle
durdurulmakta, yerli imal edilen parça dışındaki kısımların da ithalatı sanayiciye
verilmektedir. Bu şekilde sanayici sıfatı ile bir maddenin ithalatı üzerinde tesis
edilen fiili monopol bu sahanın karlılık derecesine göre yapılan yeni yatırımlara
kadar devam etmekte, sanayici sahip olduğu tekel durumu sonucu piyasayı
istismar edebilmektedir.
• ithal yasakları ile sanayicinin himaye edilmesi kalkınma planlarının
esasları ile de bağdaşmıyor. Montaj sanayi için yapılan ithalat, genel ithalatın
yüzde 55'ine ulaşmış!Bunun tamamının sanayicinin imalatında kullanıldığını
söylemek, bunu iddia etmek mümkün mü?
G
yarattığı
43
.. Bu yılın ilk altı ayında genel fiyatlarda yüzde 30 artış var. Buna mukabil
ithal malları ucuzladl. Ancak bu ucuzlama problem yarattı. Çünkü ithal mallarına
olan talep kamçılandl. Ama döviz yetersizliği yüzünden talepler karşılanamıyor.
Bu da ithalattaki tahditlerin artmasına yol açıyor. Hükümet fazla döviz harcanmasın diye yeni önlemler alıyor. Bu yüzden ithalat işlerinde ustalaşmış olanlar,
yeni oyunları sahneye koyuyor. Proformalarda fiyat düşük gösteriliyor. Bu
şekilde daha fazla mal girişi oluyor. Dürüst çalışanların bunlarla baş etmesi
mümkün olmadığı için rekabet ortamı da bozuluyor. Kar marjı yükselen bu mallara olan ilgi sonucu, dışarıya yasalolmayan yollardan transferler yapılıyor. Bu
da ayrı bir döviz kaybı yaratıyor. Bütün bu gelişmeler yanında kaçakçılık çok
cazip oldu. Kontrol yetersizliği, hudut kapılarındaki laçkalık bunlara zemin
hazırlıyor. Göçmenlerin getirdikleri eşyalar, yolcu beraberindeki eşyalar, fuar
kontenjanının uygulanmasındaki aksaklıklar, ithalatın önündeki problemler
olarak dikkati çekiyor .
.. Doğu bloğu ile (o yıllarda Sovyetler Birliği ve onun sistemine bağlı
Comecon bloğu da denilen Doğu Avrupa ülkeleri )yapılan kliring anlaşmaları
sonucu gerçekleşen dış satışlar istismara yol açıyor. Anlaşmalara daha fazla
sanayi ürünü koymamız için çaba harcamaliyız. Sanayi ürünü ihraç eden firmalara vergi iadesi ve teşvik verilmeli. Kalite+fiyat konusuna eğilmeliyiz. ihracatımızı geliştirmek için daha fazla sanayi ürünü üretmemiz gerekiyor.
Ama en önemlisi ihracatın, SERBEST Döviz sahasına kaydırılmasıdır.
Ayrıca, ihracat üzerindeki baskılar giderilmelidir.
HÜKÜMETE PROTESTO TELGRAFLARI
Özverili çalışmalar sergileyen iTA'ya karşı, Adalet Partisi Hükümetinin
mesafeli davrandığı dikkati çekiyor o yıllarda. Örneğin; ithalatı çok iyi bilen iTO,
ithalat rejiminin hazırlık çalışmalarına, kota tanzim toplantılarına çağınlmamak­
tadır. işi uygulayanlar, o işin nasıl yapılmasının gerektiği üzerinde hiç bir yorumda bulunamıyordu. Odalar Birliği temsilcilerinin de çağınıdıkları toplantılarda
yetersiz kaldıkları, sorunların çözümünde ısrarcı olamadıklan, hükümet temsilcilerine gerekli direnişi sergileyemedikleri gözleniyordu.Bu durum, hükümetin
protesto edilmesine kadar vardı.. 1968 yılı eylül ayı meclis toplantısında üyeler
hükümetin bir telgrafla uyanlmasına karar verdi. Meciis divanı gerekeni yaptı.
istanbul Ticaret Odası'nın Dış Ticaret Rejimi ile ilgili bir başka isteği, daha
sonra Hükümetçe kabul edildi. Tahsisli ithal mallarında kota dağıtımlarının bir
bölümünün, TOBB tarafından yapılması uygun görüldü. Bu istek, iki kota
devresinden sonra kabul edilerek uygulandı. iTO, Amerika Birleşik Devletleri
tarafından Türkiye için oluşturulan AlD fonundan yapılan ithalat tahsislerinin de
TOBB tarafından dağıtımını istedi. ithalatta teminatların düşürülmesi, gümrük
sorunları, istanbul Ticaret Odası yönetimleri tarafından Hükümet nezdinde
sürekli takip edilen konulardı.
Sanayici-ithalatçı mücadelesinin yoğunlaştığı 1969 yılında, 860 milyon
dolarlık ithalatın yapılması karara bağlandı. Bunun 350 milyon dolan yatırım ma!44
ları,
440 milyon dolan hammadde, 55 milyon doları ise tüketim maddeleri ithalatı
içindi.
Günümüzde tüketim malı ithalatının yüzde 40'1 aşan sınırlarına bakıp,
geçmişte yüzde 5-6 oranında olan bu grubun ithalatı, gazetecilere çok fazla
geldiği için eleştiri konusu yapılır ve kalkınmakta olan bir ülke için bu oran çok
yüksek bulunurdu. Herhalde bugünkülerin bildiği bazı şeyler olmalı!
Hemen belirtelim... Kota dağıtımlarının bir teknik komite tarafından
yapılmasını isteyen iTO, iki yıl sürekli mücadele ettikten sonra beğendiği bir
ithalat rejimine 1969'da kavuştu. Eleştiriler biraz olsun dindi.
liBERASYON iTHALATı DURDURULDU!
12 Ekim 1969 yılında yapılan Milletvekili Genel seçimlerinden tek başına
iktidar olarak çıkan Adalet Partisi'nin yeni hükümeti, (2. Demirel Kabinesi) 933
sayılı yasanın bazı maddelerini iptal eden.Anayasa değişikliği şokunu atamayan
piyasaya ikinci bir şok yaşattı.
10 Kasım 1969'da henüz istifasını Başbakana sunmamış olan Ticaret
Bakanı Ahmet Dallı'nın yaptığı açıklama, piyasalara bomba gibi düştü. ithalatı
liberasyona bağlı liste iptal edilmişti. Bir başka ifadeyle; 4.1.1970'de
yayınlanacak ithalat rejimine kadar geçecek iki ay içinde, ithalatçılar, sanayiciler, liberasyon listesinden mal getiremeyeceklerdi.
Ticaret Bakanı Dallı, 1969 yılı programında öngörülen ithalat hedeflerinin
aşılması nedeniyle bu kararın alındığını belirtirken, spekülatif olayları önleme ve
dengeleri koruma zorunda olduklannı söyledi. Bakan ayrıca, 1970 yılında liberasyon ithalatına sınırlama getirileceğini öne sürdü. Böylece, 1970 yılında liberasyon listesinin daraltılacağı ve tahsisli ithal malları listesinin kabaracağı,
böylece, mantık dışı da olsa, çeşitli önlemlerle hükümetin ithalatı denetim
altında tutacağı anlaşıldı.
Bütün bunlar, döviz dengesinin iyice bozulmuş olduğunun bir göstergesiydi ve kendi içinde piyasa kendince önlemler almaya yönelecekti ki, bu da
ekonomiye yeni yüklerin binmesi, kayıt dışının gelişmesi demekti.
RUSYA TiCARi PARTNERil..
istanbul Ticaret Odası'nın dış ticareti anlaşmalı ülkelerden kurtarmak için
yaptığı çalışmalar, meyvelerini, ekonomiye yeni bir anlayışın yerleşeceği
1980'den sonra verecekti. 1969 -1970'ler sakıncalı yıllardı. Başta Sovyetler
Birliği olmak üzere, aramızda ikili anlaşmalar bulunan o zamanki Comecon'a
bağlı ülkelerden ne kadar uzaklaşmak istesek de, Türkiye'nin içine düştüğü
döviz bunalımı buna engeloldu. Sol mihraklann ve devletçi ekonomiyi savunanIann da gayretleriyle Türkiye, yüzünü Doğu Bloku ülkelerine dönerken, Sovyetler
Birliği, Türkiye'nin bir numaralı ticaret partneri oldu. Cumhurbaşkanı Cevdet
Sunay'ın Sovyetler Birliği'ne yaptığı gezinin son gününde, 1969/1970
devresinde Türkiye-Sovyetler Birliği arasındaki ticaret hacminin, 60 milyon
$'dan 80 milyon $'a çıkacağı açıklandı.
45
imzalanan
Ticaret Antlaşması ile Sovyetler, Türkiye'ye kurmaya
başladıkları ve kuracaklan tesisler için önemli miktarda mali yardım sağlıyordu.
iskenderun Demir Çelik için 263 milyon $, Seydişehir Alüminyum için 62 milyon
$, ızmir Rafinerisi için 25 milyon $, Artvin Lif Fabrikası için 375 milyon $ olmak
üzere yapılacak mali yardımın TL karşılığı 3 milyar 302 milyon olarak saptandı.
Bu yardımın karşılığında Türkiye, 15 yıl boyunca Sovyetler Birliği'ne tarım ve
gelişen sanayimizin ürünlerini gönderme taahhüdünde bulundu.
Berlin Duvarı'nın henüz kalkmadığı, soğuk savaşın tüm şiddeti ile
sürdüğü 1970'lerin dünyasında Türkiye, stratejik ortağı ABD ve Avrupa'dan
temin edemediği gerekli mali yardımları Sovyetlerden alamadı ama, Türkiye'nin
sınai ve ekonomik kalkınmasında önemli roloynayan pek çok tesisi onlara
yaptırmak fırsatını buldu. Bugünlerde komşularımız iran ve Suriye ile iyi ilişkiie­
rimizi bile sorgulayan ABD'nin, o günlerde Sovyetler Birliği ile aramızda esen
bahar havasına karışmayarak Türkiye'yi politikasında özgür bırakması,
seçeneklerimizin bolluğundan kaynaklanıyordu. Ayrıca 35 yıl önce Türkiye'de
çok iyi dış politikacılar vardı. O günün ustaları, lider konumundaki devletlerle
ilişkilerde çok dikkatli olunması gerektiğini sık sık öğütlerdi.
Nur içinde yatsınlar ... dedikleri aynen çıktı. Şaşkınlıktan ne yapacağımızı
bilemiyoruz şu günlerde!
iLK MUHTIRA iSTANBUlLU PARLAMENTERLERE
istanbul Ticaret Odası 1969 yılının ortalarına gelindiğinde; gelişmelerin
özel sektörün yarınlarını tehdit eder hale geldiğini sezince, duruma müdahale
etme gereği duydu. 90 bin üyeli iTO, Türkiye'nin çok önemli bir kurumuydu ve bu
müdahale hakkını kendinde görecek temel bir yapılanmaya sahipti. TüSiAD'ın
kuruluş felsefesinin ana amacı olan özel sektörün korunması ve kollanması
ilkesini istanbul Ticaret Odası uzun yıllar önce, çok daha açık ve cesur bir
biçimde yaşama geçirmişti.
12 Ekim 1969'da yapılacak Milletvekili Genel Seçimleri'nde "AP'ye oy
kaybettirdj" denmemesi için, iTO yönetimi önce kurumla birinci derecede ilintili
Ticaret Bakanı Ahmet Türker'i hedef aldı. ithalatçı ve tüccann haklarını koruyamadığı, yokluklara, karaborsaya zemin hazırladığı için, Türker ön plana çıkarıldı.
Bakanlığın bir Fin firması ile yaptığı özel anlaşma bardağı taşırdI. Gazetelere
belgeleriyle yansıyan bu anlaşma, iTO yönetimi tarafından resmen "ekonomik
kapitülasyon"olarak yorumlandı.
Çıkarılan bir kararnameye göre, ismi "Kaukomarkinat Oy" olan bir Fin firması, Türkiye'den yılda 19 milyon dolar tutarında ürün alacak ve bunu başta
Avrupa pazarları olmak üzere, çeşitli pazarlarda değerlendirecekti. 10 yıl evvel
kapanan swic dosyasının bu kararname ile yeniden dirildiğini ifade eden iTO
yönetimi, konuyu resmi yayın organı olan haftalık istanbul TiCARET Gazetesi'ne
taşırken, Ticaret Bakanlığı'nı yoğun bir eleştiriye tuttu. Haberde, Fin firmasının
alacağı malları Türk ihracatçılarının bulduğu hazır pazarlara satarak büyük karlar elde edeceği belirtilirken, hükümetin 19 milyon dolar için piyasa düzenini alt
46
üst ettiği savunuldu. Haber "Türker daha geçenlerde özel sektörü sevmek fazilettir demişti. Bu ne sevgi sayın Türker?" şeklinde bitiriidi.
Ticaret Bakanlığı'ndan Oda'ya hemen yanıt geldi. Fin Antlaşması'nın
takas özelliği taşımadığı, bunun böyle yorumlanmaması istendi.
iTO yönetimi, bakanlığı daha sert bir tonda uyararak "ihracatı Seka,
Sümerbank gibi kamu kurumları yapabiliyor. Nasıl yapılıyor? Milletlerarasında
geçerli olacak tediye araçlarının hiç birine anlaşmada yer verilmemiş. Firma satacağı 19 milyon dolarlık ürünün bedelini Fin markı mı, dolar mı, nasıl ödeyecek? Ne zaman ödeyecek? Hiçbir şey yok anlaşmada.
Kliring esasıyla
dendiğine göre, onlar da bizim gönderdiğimiz kadar Türkiye'ye mal verecekler."
istanbul Ticaret Odası'nın bu çıkışından sonra, Ticaret Bakanlığı'ndan bir
daha ses çıkmadı. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra istanbul Ticaret Odası
yönetimi,
Partilerinin en üst birimlerine ulaştırılmak üzere,
istanbul
Milletvekillerinin tümüne muhtıra verdi. Kamu kuruluşlarının ekonomi yönetimi ve
uygulamalarda ağırlık almaya başladığının ortaya çıktığı belirtilen muhtırada,
genellikle ithalatla ilgili çalışmalarda bunun hissedildiği anlatlldl.Sanayicinin
sürekli kollandığı, Sanayi Bakanlığı çalışmalarının Ticaret Bakanlığının önüne
geçtiği savunulan muhtırada, ekonominin devletçiliğe kaydığı ifade edildi.
Muhtıra, iktisadi Dev!et Kuruluşları'nın ekonominin kilit kurumlar konumuna getirildiklerini, amacın, ekonomide devletçilik olduğu iddiası ile sona erdi.
ANLAŞMALI ÜLKELERE VETOI
istanbul Ticaret Odası, bu muhtırayı izleyen günlerde, anlaşmalı ülkelerle yapılan Ticaret Anlaşmalanna karşı çıkan bir rapor yayınladı. 1963 yılından
itibaren yoğun gelişme gösteren kiiring (Comecan) ülkeleri ile yapılan ticaret
anlaşmalanna karşı çıkan ıTO, anlaşmaların kalkınmakta olan Türkiye aleyhine
sonuç verdiğini verilerle ortaya koydu.
1963 ile 'i 968 yılları alım satımlannın da karşılaştırıldığı raporda, 1968'e
gelindiğinde genel ihracatımızin yüzde 29'unun, gene! ithalatımızın ise yüzde
i6'slnln anlaşmalı ülkelere kaydığı belirtilerek, bunun mahzurlarının piyasa dengeleri üzerinde görüldüğü vurgulandı. Kamu kurumlarının bilinçsiz ürün alımları
nedeniyle artan stok maliyetlerinin ihraç fiyatlarına eklenmesi sonucu, Türk ihraç
ürünlerinde fiyatların yükseldiği, buna karşılık bu ülkelerden gelen ağır sanayi
ürünleri, yedek parçalar, tezgahlann fiyatının da anormal boyutlara çekildiği,
bundan da kalkınmakta olan Türkiye'nin zarar gördüğü, piyasa dengelerinin
bozulduğu,
raporda özellikle vurgulandı. iTO raporunda, tedrici de olsa,
anlaşmah ülkelerle ticaretin Serbest Döviz Sahasına kaydınımasını, veya, bu
ülkelerden zorunlu olan ithalatın serbest dövizle yapılmasını, ihracatımızda da
bu öğelerin yer almasını önerdi.
ÜNAL: COMECON SiVAS! TERCiH Mi?
Aynı tarihlerde istanbul ihracatçılar Birliği Başkanı olarak da görev yapan
Yaşar Ünal, düzenlediği basın toplantısında genellikle ihracatımızın, demirperde
47
ülkelerinin ortak pazarı olarak çalışan Comecon'a kaydınıması için yoğun bir
çaba harcandığı izlenimini edindiğini belirtirken, çok ağır ifadeler kullanmaktan
kaçınmadı:
"Bu tercihlerin siyasi tercihleri de peşinden getirmemesini diliyoruz.
Bunlar çok tehlikeli kaymalardır ve düzeltilmesinde yarar vardır. Türkiye tercihini yapmıştır. Nihai hedef Avrupa Ekonomik Topluluğudur. Şimdi bunun entegrasyonu için çalışmalıyız. Ortak Pazar'la ilişkilerimizde aksayan yönler vardır.
Bunların halledilmesi gerekir. Türkiye'nin Comecon'a kayması Avrupa'da da
yanlış algılanmalara yol açıyor. Bunu da özellikle belirtmek gerekir."
VEHBi BEY'IN UYARıSı
Uzun iş yaşamı buyunca ekonomik konularda da olsa çok az ve sınırlı
konuşan Vehbi Koç, 1969 seçimlerinden çok kısa bir zaman önce, Ankara'da
yaptığı basın toplantısında; bozulan siyasi ve ekonomik dengelerin ve bilhassa
ekonomik düzenin, demokrasiyi tehlikeye düşürecek boyutlara ulaştığını vurguladı.
Devalüasyon baskılarının dış ticaret üzerinde dengeleri daha da
içerideki kargaşalar nedeniyle Ortak Pazara intibak çalışmalarını
aksattığımızı kaydeden ünlü iş adamımız, spekülasyonlardan, yolsuzluklardan,
karaborsadan yakınırken, halkın mutlu ve refah içinde olmadığını, verilen sözlerin tutulmadığını özenle vurguladı.
Vehbi bey, sırası ve yeri geldiğinde uyanlarını yaşadığı sürece yapmayı
sürdürdü.
bozduğunu,
AET OLAYlNDA RÖTAR VAR
1968 yılına gelindiğinde Ortak Pazar -Türkiye ilişkileri normal düzeyinde
seyrederken, sorun birliğin içindedir. ingiltere Ortak Pazar'ın altı ülke yerine
dokuz üyeden oluşmasını istemektedir. ingiltere'den Lord Chalfont'un, Bonn'a
yaptığı ani ziyaret,
bu konuda nabız yoklama amacını güder. Federal
Almanya'da gayri resmi kanallar bu teklife sıcak bakarken, Wilson planının
uygulama aşamasına girmesi o günler için zor görünür.
Birinci derecede
Fransa, irlanda, Danimarka ve Norveç'in ortaklığa katılımına karşıdır. italya ve
Benelüks devletleri pek yorumda bulunmazlar. Daha sonra De Gaulle ile Willy
Brand karşı karşıya gelerek konuyu tartışırlar. Wilson planında; savunma sektöründe, askeri konularda, güçlü sermayeleri n kontrolünde Avrupa Şirketleri
kurulması projeleri vardır. De Gaulle, ingiltere'nin önerilerini reddederken,
ingiltere'nin Ortak Pazara üyeliğini ikinci kez veto eder. Ama ortak para kullanımı
ile ilgili projenin ortaklığa sunulmasının yılı da 1968'dir. Bu tarihte Lüksemburg
Maliye Bakanı Pierre Werner, bugünkü Euro'nun temelini atacak öneriyi sunar.
iÇERDEN BALTALAMA BAŞLlYORI
Ortak Pazar'la ilgili işlerimizi düzene koyacak, özel sektör çalışmalarını
rafine edecek tek kurum olan iktisadi Kalkınma Vakfı, aynı zamanda hükümete
48
danışmanlık görevi de vermektedir. Büyük oranda istanbul Ticaret Odası
tarafından desteklenen iKV, gelişmeleri atlamamak, Türk özel sektörünü
zamanında
uyarmak için
yoğun
bir faaliyet gösterirken, kamu ile de dirsek
temasını geliştirir.
ve beş yıl süren geçiş dönemi 1968'de tamammeseleleri görüşmek için yılda 2 kez toplanan
Karma Parlamento Komisyonu, Ortak Pazar'a üye altı ülke ve Türk parlamenterlerin katılımı ile 1968 yılının son toplantısını istanbul'da 21 Eylüi'de yaptı.
Toplantının tek gündem maddesi vardı. Komisyon, Türkiye'nin Hazırlık
Dönemi'ni başarıyla tamamladığını kabul edecek ve Bakanlar Konseyi'ne Geçiş
Dönemi'ne başlanması için tavsiyede bulunacaktır.
Her olasılığı düşünen 1963 Ankara Antlaşması, Hazırlık Dönemi'nin beş
yıl daha uzatılması için Türkiye'ye bir opsiyon tanımıştı. Devlet konu hakkında
özel sektörün görüşünü almak için iKV'ye başvurdu. iKV'nin en büyük ortağı
olan irO'nun temsilcileri, Avrupa yolunda bir beş yıl kaybetmemek için bu opsiyonu kullanmama kararı aldı. 21 Eylül 1968 yıiında toplanan Karma Parlamento
komisyonu, Tip'li bir milletvekilinin aleyhteki oyuna rağmen, Türkiye'nin bir beş
yıl daha Hazırlık Dönemi yaşamadan Geçiş Dönemi'ne girmesini
Bakanlar
Konseyi'na tavsiye etme kararı aldı. 1965'deki seçim sistemi olan Milli
Bakiye'nin (ismet Paşa'nın formülü: atık oyların toplanarak değerlendirmesi. .. Bu
sistemde tek bir oyun bile değeri vardı) eseri olarak parlamentoya 16 milletvekili sokan Türkiye işçi Partisi, CHP'nin bir kanadı ile birlikte Türkiye'nin AET'ye
girmesine karşıyd!. işçi Partisi, bu konuda katı ve uzlaşmaz bir tutum sergiliyordu.Ancak, günümüzde de işçi Partisi daha esnek ve çizgileri daha yumuşak
olmasına rağmen, AB konusunda yine aynı görüşü korumaktadır.
Türkiye'nin Hazırhk Dönemi'nden hemen sonra GEçiş DÖNEMi'ni
istemesi, bir beş yıl daha beklenmemesi yerinde bir davranış mıydı?
istanbul Ticaret Odası üst yönetimi; bilim adamları, ekonomistler ve
piyasanın kalburüstü isimleri ile olayı değerlendirmişti. Bir beş yıllık opsiyonun
kullanılması daha yerinde olacaktı. Çünkü, Ortak Pazar müeyyideierine riayet
nedeniyle yapılan çalışmaların da etkisiyle, Türk dış ticaretine daha fazla yük
bindirmek sakıncalı olacaktı.
Ama madalyonun öbür yüzünde, Türkiye'nin kalkınması için gerekli Ortak
Pazar fonları, teşvikleri vardı. Bu durumda bir beş yıl daha beklemek
sakıncalıydl. Ancak Türkiye, Hazırlık Dönemi'ndeki hataları kapatacak önlemleri
bir an önce almalıydi. Hükümet Parlamento Komisyonu toplantısından önce
kararını, toplantıya katılacak parlamenterlerimize bildirmişti. Bugün AB'ye karşı
çıkışın kökeninde,
bazı grupların menfaati kadar, yerimizin nerede olması
gerektiğini hesap edemeyenlerin rolü büyüktür.
1963
yılında başlayan
lanmıştır. Sorunları, birikmiş
ıKV'YE YENi KATKıLAR
1968
yılının sonlarına doğru, Türkiye-AET Ortaklık Konseyi, 1 Aralık
1968'de başlaması gereken beş yıllık geçiş döneminin ilk yılı için, Türkiye'ye 17
49
milyon dolarlık bir mali yardımda bulunma karar aldı.
Yurt içinde olumsuz bazı gelişmeler yaşanmasına rağmen, özel sektörün
bu alandaki fonksiyoner tek kurumu olan iktisadi Kalkınma Vakfı'nın çalışmaları
yanında, bir kısım iyi niyetli bürokratlarımızın özel çabalanyla, hükümet AET
konusunda sık sık uyarılıyordu. Bazı kanatlar geçiş döneminin beş yıl yerine bir
yıl ileriye kaydırılmasında ısrarlı görünürierken, iKV'nin takviye edilmesi gündeme geldi. ıKV'nin en büyük hissedan istanbul Ticaret Odası, mali olanaklarını
iKV için seferber etti. ıKV'yi bir tercüme bürosu konumundan kurtaran iTO,
iKV'yi, AET konusunda Türkiye'nin en gözde kurumu yapmayı kısa zamanda
başardı. iKV'den çok sonra AET konusu ile özdeşleşecek kurumlar faaliyete
geçti. Ama temeli iTO attı. Bu arada, Koç Holding'in katkılarıyla Ford Vakfı'nın
iKV'ye 1 milyon liralık bir fon aktarması, kurumun bütçesini soluklandırırken, yeni
proje taslaklarını da gündeme getirdi. Bunlar öncelik sırasına göre ele alındı.
1969 SEçiMiNiN DE GALiBI AP
Sokağın azgınlığına,
özel sektörün ekonomik politikaya karşı giriştiği
mücadeleye, sivil toplum örgütlerinin muhalefetine rağmen, 12 Ekim'de yapılan
1969 Yılı Milletvekili Genel Seçimleri'ni Adalet Partisi yine tek başına alarak
seçim totoculan şaşırttl.
AP'nin 256 Milletvekili çıkarmasına karşılık, muhalefeti oluşturan yedi
parti ve bağımsızlar 194 milletvekili çıkarabilmişlerdi. Sonuç şöyleydi:
CHP
143
Güven Part.: 15
Birlik"
8
Millet"
6
YTP
6
Tip
2
MHP
1
AP.
256
Toplam
194
450
Gen.Top.
Demokrat Parti'nin devamı olarak siyasi hayatımızda kendine yer bulması, sonra muhafazakar ve gelenekçi yapısı, kırsal kesimle kurduğu diyalog ve
köye, kasabaya getirdiği hizmetler, dar gelirlilere umut olmayı sürdürmesi ve
bütün bu etkenlerin yanında, başındaki liderinin zekası ile, Adalet Partisi
1965'deki gibi tek başına iktidar oldu. Halkın karşısına imaj tazeleyerek! çıkmayı
deneyen Cumhuriyet Halk Partisi, sıkı sıkıya sarıldığı Ortanın Solu'ndan beklediğini bulamadı. Genel Sekreter olarak Bülent Ecevit'in yürüttüğü bu politika
üzerine CHP'den ayrılan Turhan Feyzioğlu+Kemal Satır ikilisi ve yandaşlarının
kurduğu Güven Partisi önemli bir oy potansiyeline ulaşmasına rağmen, seçim
sistemi nedeniyle 15 milletvekilinde kaldı.
1965 yılı seçimlerinde Milli Bakiye sistemi geçerliydi. Pek çok soloyun işçi
Partisi'ne gitmesi ve bu partinin 16 milletvekili çıkarması üzerine önlem alan
50
CHP Genel Başkanı ismet inönü, işçi Partisi'ni engellemek için 1969 seçimlerinin Barajı! D'Hont ile yapılması konusunda Demirel'i ikna ettiğini sandı!
Demirel bu sisteme dünden razıydı! Sistem, işçi Partisi'ni eritirken, bundan
kazançlı çıkan, aldığı 256 milletvekili ile Adalet Partisi oldu. Bir iddiaya göre,
1969 seçim sonuçları Milli Bakiye sistemiyle gerçekleşseydi, AP çok az bir milletvekili farkı ile hükümet kuracaktl. Solu k!rmak için yola çıkan ismet Paşa, daha
sonra yapacağı hatalar gibi CHP'nin önünü kesti. (Bu görüşler yüzeyselolup, olaylan
kamuoyuna aktaran ve siyasete hiç bulaşmamış bir gazetecinin o günkü basite
leridir.Bu nedenle iddia" değildir. Ama tarafsız bir görüşle yazJimıştır.)
indirgenmiş
gözlem-
Demirel, 1965'e göre yeni bir kabine oluşturdu. Sayısı dört olan Devlet
Rafet Sezgin, Hüsamettin Atabeyli, Gürkan Tetik, Turhan Bilgin
getirildi. V.Ziya Önder Adalet, Ahmet Topaloğlu Milli Savunma, Haldun Menteşe
iç işleri, Çağlayangil Dış işleri Mesut Erez Maliye, Orhan Oğuz iç işleri, Tevfik
Güler Bayındırlık, Ahmet Dallı Ticaret Bakanlıkları olarak görevaldılar .. Vedat
Ali Özkan Sağlık, A.i.Birincioğlu Gümrük ve Tekel, ibrahim Ertem Tarım, Nahit
Menteşe Ulaştırma, Seyfi Öztürk Çalışma, Selahattin Kılıç Sanayi, Sabit Osman.
Avcı Enerji ve Tabii Kaynaklar, Hayrettın Nakiboğlu imar iskan, Necmettin
Cevheri Turizm, , Turgut Kapaniı Köy işleri, Haydar Özalp Orman Bakanı, ismet
Sezgin Gençlik ve Spor Bakanı oldu.
iş çevrelerinin çok iyi tanıdığı, yıllardır etkin görevlerde olan Ahmet
Dallı'nın Ticaret Bakanlığı'na atanması memnuniyet yarattı. Ayağının tozuyla,
genellikle dış ticaretimizle ilgili reform hareketlerine başlayan Dallı, iki ay sonra
rahatsızlığını bahane ederek bakanlıktan ayrıldı. Partinin hasta dediği Ahmet
Dallı, Sabancı Holding'te Genel Koordinatör olarak göreve başladı! ve uzun yıllar
Sabancı bünyesinde yüksek bir performansla çalıştı. Dallı'nın ayrılması üzüntü
yaratırken, Devlet Bakanı Gürkan Tetik, Ticaret Bakanı oldu. istihbaratımıza
göre, ekonomiyi çok iyi bilmesi ve enstrümanları iyi tanıması, yurt içi ve dışındaki
çevresi, asla vazgeçemeyeceği prensipleri ile Türkiye'nin yetiştirdiği önemli
isimlerden birisi olan Dallı, Demirel de dahil, parti üst kademelerinden gelen
isteklere boyun eğmeyerek bakanlığı bırakmayı uygqn bulmuştu. Bir yazar, bu
konuya ayırdığı makalesinde "Dallı, Demirel'in istediği kıvraklıkta bir bakan olamayacaktl. Bunu gördü ve yol yakınken ayrılmayı yeğledi" ifadelerini kullanmıştı.
ikinci bir dört yıl için hizmete talip olan AP'yi ve bütün ülkeyi ilginç
gelişmeler, sürprizler bekliyordu. Ülkenin güzel günlere, esenliğe gidişini
engellemek için kovana çomak sokmaya hazır eller, alacakları sinyali beklemekteydiler. Bunun böyle olduğu bilinmesine rağmen, görev başında olanların
anlan etrafa yayma konusunda süreci kısaltmak için ellerinden geleni yapmaları,
sağduyulu insanları şaşkına çevirecek, "bu da olur mu?" dedirtecektir.
Bu akışı, eserimize konu olan istanbul Ticaret Odası'ndaki gelişmelere
paralelolarak izlemeye devam edelim lütfen ...
Bakanlıklarına
1969...iTO'DA poıis GÖZETiMiNDE SEçiMI
istanbul Ticaret Odası, çok önemli yılları enerjik, genç bir kadro ile
51
karşılamaya hazırlandı. Bunu bilinçli olarak yaptı. 1970 ve sonraları iTO'nun en
parlak
yıllarını
oluşturacaktır.
Ekonomiyi kurtarma mücadelesinde sadece
eleştirjci değil, yol gösterici konumu ile yeni bir imaj yaratan iTO, hedefe güçlü
kadroları ile gitti. Bu nedenle 1969 yıli kasım ayı seçimlerinin ıTO tarihinde çok
önemli bir yeri vardır. Bugün az sayıda kişinin hatırlayabileceği 1969, amaçlar
uğruna uzun yıllar süren dostlukların yıkıldığı veya yeni ve ebedi dostlukların
başladığı bir yıloldu. Basın, Türkiye'nin en fazla ses getiren kurumu olan
iTO'nun seçim çalışmalarına geçmişte çok daha geniş yer verir, kulisler içinden
edindiği ilginç izlenimleri renkli biçimde sayfalarına koyardı. Sağ ve soi cereyan!ann yoğunlaştığı 1969 yılı seçimlerinde basın bu temayı çok kullandı.
1969 yılı seçimleri meslek komitelerini de kapsayan üçer yıllık bir görev
süresini içerdiği için önemliydi. O yıllarda Meslekkomiteleri şimdiki gibi dört
değil, üç yıl için seçilir, meslek komiteleri seçimden sonra ilk toplantısında
başkan ve yardımcıiarı ile meclise gönderecekleri iki üyeyi seçerdi. Meclis
]1
üyeleri de üç yıl için görev
yapar, meclis divan i ve
yönetim kurulu seçimleri
her yıl tekrarlanırdl. 1969,
büyük seçimler nedeniyle
önemli, iki ay sonra
yapılacak TOBB seçimleri
için de be!irleyici bir ylldL
iTO'da muhalefet kanadı,
1965'den beri kendine idealistler adını takmış ve bu
isim benimsenmişti.
162
Meclis üyesi içinde sayılan
40-60 arasında değişen,
bir-iki
üye
sokmaları
Yaş meyve ve sebze grubu çıkacak oyları merakla bekliyor ... Arkada dışında
yönetimi
sağdan ikinci rahmetli Dinçer Şekerci, sağda ilk başta oturan Yaşar değiştirme gücü olmayan
Ünal...
idealistler, çeşitli siyasi
partilere sempati duyan üyelerden oluşuyordu. Bunlar içinde Adalet Partili, milliyetçi, solcu, CHP'li işadamı-üye vardı.
Basının, özel sektör parçalanıyar görüntüsünü verebilmek amacıyla suni haber yapmaya yönelik çabalanyla fev-kalade elektriklenen 1969
seçimlerinde bazı komitelerde oy kullanma sırasında çekişmeler yaşandı.
istanbul'da bazı mesleklerde, hayranl!klan nedeniyle Erbakan'In görüşleri
doğrultusunda çalışanlar oldu. Bu mesleklerin sayısı az sempatizanlan iTO'da
asla belirleyici konumlara gelecek bir güce sahip değildi. Boya gurubunun sakallı
üyesi Şadoğlu, Ayakkabı imalatçıları gurubundan Ahmet Abacı, Hırdavat
Gurubundan Fermenedler Caddesinde büyük bir mağazası olan ve Erbakan'ın
istanbul kolu olarak tanınan Ahmet Çarşıbaşı, bunlardan bazılarıydl. Hatta bir
52
toplantıda
ri yas et makamının Atatürk için bir dakikalık saygı duruşuna Şadoğlu
yerinden kalkmadığı için üyeler tarafından yuhalanıp tartaklanmıştl. Bu gelişme bazı gazetelerde "iTO mukaddesatçılann eline geçiyor"
karşı
çıkmış,
şeklinde yayınlanmıştı.
meslek guruplarında seçim
çalışmalarını yoğunlaştırmasım, basın ilgi ile takip ediyordu. Bu arada idealistler
içinde de milliyetçi görüşe sahip üyelerin varlığı nedeniyle, muhalefet hareketlerini basın sürekli olarak miliiyetçi-mukaddesatçı gurup biçiminde sunuyor, bu
da idealistleri üzüyordu. Ama o kargaşa içinde basma doğruyu göstermek de
mümkün değildi. Çünkü basın, olayı bu biçimde vermeye adeta şartlanmıştl. Bu
arada bazı rastlantılar da bu çağrışımlan pekiştiriyordu. Mesela .., 16 Kasım 1969
günü yapılacak 81 Meslek Komitesi'nin seçimine 2 gün kala idealistlerin saptadığı biçimde bazı iş gruplarının kaleme aldıkları ortak açıklamaya imza verenler arasında Erbakancdann da bulunması yüzünden, bu deklarasyon milliyetçimukaddesatçı muhalefete mal edildi. isimleri gazetelerde yer aldıkça balon gibi
şişen az sayıdaki mukaddesatçınm yoğunlaşan demeçieri ile
oluşturulan
havaya bakılırsa, '1969 seçimleri neredeyse ortada görülüyordu! Kamuoyu
aniden iTO seçimlerine kilitlendi.
81 mesle!'\. grubundan 30'unda çekişme yaşanacağı beın oldu. Meclis
Başkan Vekili Raif Onger, meclisin 1/3 oranında değişeceği tahmininde bulundu.
Tiftik yapağı, kereste, zeytin ve zeytinyağı, elbise ve kürk, tücear terziler, elektrik
malzemeleri, demir hırdavat, tıbbi alet, eczacılık, bankalar, hal komisyonculan,
nakliyeeiler, özelokullar meslek gruplarında çekişme olacaktı. Bir iddiaya göre,
son 10 günde 59 firma 57. Tıbbi malzeme grubuna kayıt yaptırmıştı. Bunu saptayan idealistler, bu firmaların paravan olduklannı belirtiyorlardı.
Ve 16 Kasım sabahı saat 08.0ü'de meslek komitesi seçimleri polis
KORDONU! altında başladı. Basının fevkalade abarttığı, spekülasyon konusu
yaptığı iTO seçimleri, onurlu tarihinde ilk kez polis gözetiminde yapıldı. Basının
tutumu havayı germiş ve iTO yönetimi Valilığe müracaat ederek önlem
alınmasını istemişti. Bu seçimlerde doğu kökenli iş adamlan, iik kez mukaddesatçılann yanında yer aldL Polise iş düşmedi ama, polisin bulunamadığı yer ve
zamanlarda bazı tatsız gelişmeler yaşandı. Mesela yaş meyve sebzede, meslek
komitesi seçiminde bir komisyoneu sandık başkanı olan Yaşar Ünal'a silah çekerek sayımı doğru yapmadığını söyledi. Bunun dışında bir kaç grupta münakaşalar görüldü ve bunlar da daha sonra tatlıya bağlandl,.. Sonuçlar 18
Kasım'da alındı. 81 Komitenin 44'ünde değişim oldu. 162 üyeli meciiste 51 yeni
üye yer aldı. Ilginç gördüğümüz değişimler şöyle:
Hububat komitesine yılların ismi Mümtaz Rek giremedi. Yönetimin daimi
üyelerinden! Mehmet Küçükdeveei, kerestecilerde seçim kaybetti. Ancak bunu
tahmin edebildiği için başka bir komiteden girerek meclise geldi. ismail Göksu
tekstil gurubunda çok zorlandı; ama az bir oy farkıyla komiteye girdLOericilerde
duayen Hasan Yelrnen, çekiştiği isa Soydan'ın listesini bozguna uğratarak
komiteye girdi. iki yıl iSO'da Meclis Başkanlığı yapan Yelmen, iTO Meclisi için
gerçek bir kazançtı. Hazır giyimde cuntanın önemli üyelerinden Muhittin
Az
sayıda
mukaddesatçınln
bazı
53
Gençaslan, seçim kaybetti. Ama iSO'da seçim kazandığı için oraya gidecekti.
inşaatçılar Meslek Gurubu'nda Tarık Şehrnen'in kaybi, idealistler için üzücü
oldu. idealistlerin lider takımından Avni Özden, Erbakancılarla giriştiği büyük
mücadeleyi az bir farkla da olsa kazandı. Bankalar gurubunda Ziraat Bankası
hiçbir varlık gösteremedi. Akbank, Türk Ticaret, Koç Holding, Yapı Kredi,
Sümerbank komiteye girdi.
29 Kasım'da 1969/1970 devresinin yönetimi ve meclis divanı belirlendi.
Cunta, Sırrı Enver Batur'u, hemen aşağıda geniş biçimde vereceğimiz Odalar
Birliği'ndeki başarısızliğı
nedeniyle Meclis Başkanlığına aday göstermedi.
Yıllardır eleştiri aldığı idealistlerin yanında ,yer alması da mümkün olamayacağından bağımsız adayolmayı bir müddet için düşündü. Ama bunu da yapmayarak meclisin tabii bir üyesi olarak kalmayı yeğledi. Yapılan seçim sonunda idealistlerin başkan adayı, saatçiler gurubundan Nihat Parkar 44 ayalırken, yönetimin başkan adayı Emir Sencer 149, Başkan Yardımcısı Raif Onger 108 oyaldı.
1/3 oranında değişen mecliste yeterli kulis yapacak zaman bulamayan idealistler, aldıkları büyük yenilginin sebebini yeni oyların yönetime kaymasına
bağladılar. Bu yorum bir yerde geçerliydi. Meslek seçimlerinden sonra meclis ve
yönetim kurulu seçimleri arasında yeterli zaman olmaması nedeniyle taraflar birbirlerini yeterince tanıyacak zaman bulamamışlardı. Meclise yeni giren üyelerin
büyük bir bölümü, yönetimin hazırladığı listeyi sandığa atmayı tercih ettiler.
iTA'nun yeni yönetimi, polis gözetiminde başlayan bir seçim devresi sonunda
şu isimlerden oluştu: "Behçet Osmanağaoğlu, Celal Umur, Şaban Gazioğlu,
Nejat Basmacı, Neşet Sirmen, ihsan Erez, Kemal Bingöl, Mehmet Küçükdeveci,
Muhip işmen, Merih Şamil, Salih Binbay"
TOBB'DA ÜZÜCÜ GEıişiMLER
istanbul Ticaret Odası'nın 1969'da yaşadığı büyük seçim sürecinden
sonra, 1970 yılı Mayıs ayında yapılacak TOBB seçimleri için çalışmalar başladı.
Sadece iTO değil, Türkiye'de her oda ve borsa yaklaşan krizli dönemleri görerek, kendilerince önlem almaya yöneliyordu. Bu TOBB'da da böyleydi. iktidarın
TOBB üzerinde uygulamak istediği güç gösterisi bazı olumsuz gelişmelere yol
açtığı için, 1968'de başlayıp 1970'in hemen başında seçimle sona eren bir
buçuk yılı aşkın sürede üzücü olaylara tanıklık ettik .. Bu dönemi her anıyla
yaşayan bir gazeteci olarak derlediğimiz bu satırlarda somut veriler yer alacaktır. Şimdi bu fırtınalı 1.5 yılın özetini verelim:
Ticaret Odaları ile TOBB arasındaki sıcak bağlara rağmen, zaman zaman
çekişmeler de yaşandı. Bunlardan en önemlisi 1968 yılında TOBB'un, istanbul
Ticaret Odası yönetimi ile yaşadığı sorundu. Bürokrasinin ithal kotaları
hazırlanırkenözel sektörün görüşlerine yeterince yer vermemesi, istanbul
Ticaret Odası'nın yaptığı her meclis toplantısında eleştiri konusu oluyordu.
Sistem olarak uygulanan karma ekonomi prensiplerine uyulmadığı, özel sektörkamu sektörü ayırımının sürdüğünü ileri süren istanbullu ithalatçılar, özel sektörün haklarını yeterince savunmadığı ve özel sektörü yeterince temsil edeme54
diği
için Odalar Birliği yönetimini topa tutuyorlardi.Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı'nın ithalatla uğraşan bürokratlarının son şeklini verdiği ve bakan onayı
ile yayımlanan tahsisi i ithal mallar listelerinde yer alan kotaların tespiti, iki
komisyondan geçtikten sonra bürokratlara ulaşıyordu. Alt ve üst komiteler içinde
piyasayı temsil eden gerçek ithalatçı olmadığını ileri süren istanbullu ithalatçılar,
konuyu her platforma taşıyorlar, uygulamalardaki yanlışlığı anlatıyorlardı. iTO
üyelerinin tepkisi hükümete de ulaştığı için, sorun TOBB-iTO arasındaki
çekişmeyi aşıyordu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Türker'in bir toplantıda
iTO'nun yönetim kurulu üyelerinden Ömer Gazioğlu'na herkesin önünde
"bugüne kadar bu komitelerde bulundunuz da ne oldu? Ne yaptınız? işte ithalatın hali ortada. Siz işleri daha da vahim hale getirdiniz" demesi ithalatçı ve tüccarlar arasında şok etkisi yaratmıştı. 8 Ağustos 1968 tarihinde yapılan olağan
Meclis toplantısında bakandan eleştiri alan Ömer Gazioğlu, olayın özünü
anlattıktan sonra, neler yapılması gerektiğini, kişisel kanaati olarak şöyle anlattı:
"ithalatla ilgili temel konular kota alt komitelerinde görüşülüyor. Alt
komite kararları kota saptamalarında önemli ro! oynuyor. TOBB temsilcileri üst
komitede yer alıyor. işler üst komiteye geldiğinde her şey tamamlandığı için
zaten yapacak pek bir şey kalmıyor. Eğer özel sektör alt komitede ağırlık
sağlayamazsa, yani bizi temsil edenler bu komiteye alınmayacaksa, üst komiteden çekilmemiz en doğru hareket olur. Bu şekildeki ortaya koyacağımız eylemle kamuoyunun ve iktidann dikkatini çekmiş oluruz ... "
Yönetim kurulunun piyasanın içinde yaşayan
üyelerinden Mehmet Küçükdeveci, aynı toplantıda yaptığı
konuşmada,
Ankara'da tuhaf olaylar sergilendiğini
anlatırken, kota toplantılarını tiyatro sahnelerine benzetiyor
ve TOBB'un etkinliğini arttırması için bir uyan telgrafı gönderilmesini öneriyordu.
HÜKÜMETE ELEŞTiRi TELGRAFI
Aynı toplantıda, iTO delegeleri arasında olup 1965
yılından beri TOBB Başkanlığı yapan Sırrı Enver Batur'dan
TOBB Başkanı Sırrı
Enver Batur aynı zadaha feragatli bir çalışma beklendiği ifade edildi. Batur
manda iTO Başkanı
başkanı olduğu iTO Meclisi'nde eleştiri bombardımanına
olduğu için bu anlaş­
tutuldu. iTa Meclisi'nde giderek ağırlığını hissettiren genç
mazlıklar
O'nu cok
rahatsız etmişti.
bir gurup, başkanları Sırrı Enver Batur'un, Süleyman Bey'in
(Demirel) yakın ahbabı olduğunu ileri sürerek, TOBB'un
iktidara bundan fazla yüklenemeyeceğini belirtiyordu. Uzun müzakerelerden
sonra, istanbul Ticaret Odası Meclisi, hükümete telgraf çekme kararı aldı. Sırrı
Enver Batur'un imzaladığı telgrafta, karma ekonomi ilkeleri ile yönetilmesi benimsenen ülkede, güven unsurunun önemine değinildikten sonra, özel sektöre
inanılması istendi. Böylece iTO'da idealistler olarak anılan genç muhalefetin
bastırması sonucu, Sım Enver Batur, dostluğu bir kenara bırakarak Demirel'in
başkanı olduğu hükümete eleştiri telgrafı çekmenin zamanı geldiğine ikna olmuş
ve gereğini yerine getirmişti.
55
1965 yıl/ında tek başına iktidara gelen ve 1969 yılı milletvekili genel
seçimlerini de kazanmayı başaran Adalet Partisi hükümetinin, siyasi başarısına
rağmen yıpranmakta olduğu gözleniyordu. Taşlar bir kere yerinden oynamışt!.
Türkiye kalkınma hamlelerine girişirken, disipline edici kuralların başından
itibaren konulmamış olmasının yarattığı spekülasyonlar, piyasa çarkları üzerinde
olumsuz , etkiler yaratıyordu. Bunların yan refJeksleri sosyal yaşamı harekete
geçiriyor, ülke her güne yeni, heyecanlı ve sonu müessif olaylarla başlıyordu.
1968 Avrupa gençlik ve işçi hareketlerinin, "yollar yürümekle aşınmaz"
diyen bir başbakanın idaresindeki Türkiye'ye de sıçraması, ülkeyi cuntalar dönemine getirecek hareketlerin başlangıcını oluşturdu. Türkiye'ye hep çok bol
geldiğiifade edilmiş olan 1961 Anayasası ile sağlanan hakları, dejenere ve
istismar ederek kullanmaya çalışan, hatta zaman zaman provokasyonlara
karışan Türkiye işçi Partisi ile genelde ortak çalışan devrimci solunkarşısında
yer alan MHP ve onun gençlik kollarının mücadelesi, çokuzücü gelişmelere yol
açtı. Kardeşin kardeşe kırdınldığı yıllarda büyük acılar çekildi. Bütün bunlara,
radikal islamcıların laiklik ve demokrasi karşıtı eylemleri de eklenince, üç yıl yüksek bir performans sergilenen ekonomide kan kayıpları yaşanmaya başladi.
.
i
iTO SAGDUYUDAN AYRiLMADI
Yönetim açısından istanbul'dan, ikinci derecede b:mir'den beslenen
TOBB'da yönetimlerin seçim devrelerinde Adalet Partisi'nden gelen direktiflerle
oluştuğu ve bu nedenle özel sektörün tepe noktasındaki bu kurumun siyasetle
içi içe olduğu daima söylendi, iddia edildi. Başkanlar veya yönetimlerdeki bazı
üyelerin genelde AP ile gonül bağları vardı, ama yöneticiler bunu hiçbir zaman
istismar konusu yapmadı. Aslında bir başbakan'ın veya ekonomiden sorumlu
bakanın özel sektörün bir numaralı kuruluşunun üst yönetimi ile iyi bir diyalog
içinde olmasını da doğal karşılamakgerekir.
Bazı tavsiyelerin dikkate alınması, kurumun, iktidarın dümen suyunda
olduğunu göstermez. Türkiye ekonomisinin bugünlere gelmesi için kendisine
bağlı
kuruluşlarla birlikte çok önemli mücadeleler sergileyen TOBB, başta
Adalet Partisi hükümetleri olmak üzere, yanlış gördüğü her gelişmeyi eleştirmek­
ten kaçınmamıştır. Yukarıda anlattığımız Sırrı Enver Batur olayı bunun somut
bir örneğidir. Bu örnekler ileride daha da artacaktır. Zaten bu kitabın yayınlan­
masındaki amaç da gerçekleri bugünkü nesillere aktarmaktır.
TOBB hükümetleri nasıleleştiriyorsa, başta istanbul Ticaret Odası olmak
üzere, üye kurumlar da TOBB'u hata ve yanlışlarında uyarmaktan kaçınmadi.
Çok önemli meselelerde "kol kırılır yen içinde kalır" dendiği olmuşsa da,
piyasaları, özel sektörün geleceğini ilgilendiren konularda istanbul Ticaret
Odası, TOBB'u hırpalayacak ölçüde eleştirmekten geri kalmadı. TOBB yönetimlerinde çok ünlü, laf söyienilmesine tahammül edemeyecek patronlar yer
almasına rağmen, ıTO yetkilileri "aman bunları üzmeyelim ... kınlırlar!" gibi bir
düşünceye aslakapılmadı.
56
ARACıLAR
ORTADAN KALKACAK MI?
1968 yılı 20 Mayıs tarihinde yapılan TOBB yönetim seçimleri sonucunda
yeni isimler karşımıza çıktı. Bursa'dan Hayri Terzioğlu, T088'a uzun yıllarını
verdi. izmir'den Yusuf Tanık, yine Ege'nin tütün duayeni Haydar Aryal, ününün
başlangıcındaki Sakıp Sabancı, Enver Ak, Ferhat Nuri Yıldırım, Feridun Alpat,
T08B yönetiminde bulunuyordu.
Halkın Pancar Motor olayından tanıdığı Prof. Dr. Necmettin Erbakan,
Başbakan Demirel'in tavsiyesiyle 16 Ocak 1968 yılında TOBB'a Genel Sekreter
oldu. Ancak bu görevi çok kısa sürdü. Başkan Sırrı Enver Batur gibi ciddi, otoriter bir lider Erbakan'a tahammül edemezdi. Bunun üzerine Erbakan, bir firma
kanalı ile Konya Ticaret Odası'ndan TOBB yönetimine 1968 yılı seçimlerinde
girmeyi başarmıştl.
istanbul Ticaret Odası bünyesinde tartışılan bir olay 1968 yılı yaz
aylarında meclise geldi. Hükümetin, fiyat artışlarını önlemek için, üretici ile
tüketici arasında yer alan tedarikçi kurumları kaldırmayı amaçladığı, hatta
bürokrat kesimde bu konuda çalışmalar yapıldığı iddiaları vardı. Bu iddialar 1968
yılının sonlarında giderek arttı. iTO yönetimi TOBB'u uyararak hükümetle
konuyu görüşmesini istedi. Söylentiler TOBB'a da ulaşmıştı. Bu iddialara ilgili
bir basın toplantısı yapmak zorunda kalan Sırrı Bey, şunları söyledi:
-"iç ve dış dünyamızda gerçekleşen her şey piyasaları etkiliyor. Tam
düze çıkacakken meydana gelen bizim dışımızdaki bir olay veya içeride yayılan
bir söylenti önemli tereddütiere yol açıyor. Bu sadece bize özgü bir şey değiL. Bu
her ülkede böyledir. Mesela Çekoslava-kya'da yaşananlar bütün dünyayı etkilemiştir. (Sovyetler Birliği askerleri, reformist bir politika izlemeye kalkan Comeeon
üyesi Çekoslavakya'yı işgal etmişti. Bu olay, özgürlükçü olduğu ifade edilen
SOl'un dünya üzerindeki prestijini çok sarsmış, pek çok ülkede bu gelişmeyi i
izleyen aylar ve yıllarda yapılan seçimlerde sol partilerbüyük yenilgiler almıştı.
O yıla kadar büyük gelişme gösteren Türk solu da Çekoslavakya olayından
derinden etkilenmiş, hatta gemelde bütünlük gösteren Türk solu, bu olaydan
sonra fraksiyonlara bölünmeye başlamıştır. Veya, bölünmesine Çekoslavakya
macerası önemli
bir sebep oluşturmuştur. ) Şimdi de Hükümetin piyasa
araçlannı ortadan kaldıracak bir yapılanma içinde olduğu iddiaları var. Ben böyle
bir şeyolacağım sanmıyorum. Resmi beyanlarda aracıyı veya herhangi bir zümreyi ortadan kaldırıcı hiç bir anlam yoktur. Hükümetin özel sektöre bakış açısını
görmek için ekim ayında yapılacak özel sektör-bakanlar toplantısını
bekleyeceğiz. "
Kalkınan Türkiye'de tek başına iktidara gelmiş olan Adalet Partisi
Hükümeti, özel sektöre olan güvenini her zaman ifade etmesine rağmen,
bürokratların ortaya koyduğu tavırlar veya bazı gelişmelerin provakate edilmesi, özel kesimde kuşkuların oluşmasına yol açmıştı. Üyelerinin önemli bir
kısmının aracı tüccarlar, komisyonculardan oluştuğu iro, politik olaylarla
giderek tatsızlaşan Türkiye'de bu tür söylentileri huzur bozucu olarak niteliyor ve
hükümetten bu konuda açıklama bekliyordu. Hatta iTO'nun bazı üyeleri, karma
ekonomi sisteminden vazgeçilerek, ekonominin devletçiliğe teslim edileceği
57
duyumlarını aldıklarını,
böyle bir izlenirnin giderek
arttığını
gözlemlediklerini
belirtiyorlardı. Öyle ya, aracının ortadan kalkması ile ticareti kim omuzlayacaktı?
işin aracı tüccariarla da bitmeyeceği, ardından dış ticaretin devietleştirilmesinin
geleceği
de
kuşkular arasındaydı.
BAŞKAN
DA KUŞKUlUI
ve tepkilerle basın toplantısı yapmak zorunda kalan
Enver Batur'un "hükümetin piyasa araçlarını ortadan
kaldıracak bir yapılanmada olduğunu sanmıyorum" cümlesindeki sanmıyorum
kelimesi kuşkunun açık bir ifadesiydi. Başkan "Yok böyle bir şey" yerine,
sanmıyorum deyimini kullanmayı tercih etmişti.
Sım Bey'in
gazetecilerin
karşısına çıkıp bunları anlatması, bir takım yerlerden önemli bilgiler edindiğinin
bir kanıtıydı ve başkan bazı yolları tıkamak istiyordu.
Özel kesim, Sırrı Bey'in Başbakan Demirel'e olan yakınlığından son
derece yararlanmıştır. Sım Bey, iTO Başkanı Behçet Osmanağaoğlu ile
beraber, özel sektörün pek çok sorununu Başbakana, bakanlara rahatlıkla anlatmak olanağı bulan ender yöneticilerdendi. Nitekim bu basın toplantısının
ardından Demirel, Sırrı Enver Batur'u Ankara'ya çağırarak sorunları ondan dinledi.
Dipten gelen
TOBB
Başkanı
eleştiri
Sım
SATUR'A
BAŞKALDıRı
Prof. Dr. Necmettin Erbakan'dan boşalan genel sekreterlik makamını altı
dolduramayan TOBB yönetiminde, 1969 yılı ile beraber sancılı bir dönem
başladı. TOBB'a 1968 yılı ocak ayında genel sekreter olarak girip aynı yılın
Mayıs ayında yapılan seçimle yönetim kuruluna gelen Erbakan'ın siyasi beklentileri, kamuoyu yaratma ve popülist olma eğilimi, yönetimde huzuru kaçıran
en önemli etkendi. Sinirli, ısrarcı bir yapıya sahip olan Sırrı Enver Batur'la aynı
yuvarlak masada çalışan Erbakan'ın diyalogları, yönetimin her toplantısının
gerginleşmesine yol açtı. Ağır tavırları, uzun cümleli konuşmaları, itham edici
çıkışları ile Sırrı Bey'in sinirlerini yıpratan Erbakan, TOBB'da genel sekreter işini
sürekli askıya aldı. Sebep, TOBB'u basında ön planda tutmak, bundan yararlanarak bir TOBB yönetim kurulu üyesi olarak gündemde kalmaktl. Erbakan
siyasete hangi tarihte atılacağını, kuracaği partiyi ne zaman açıklayacağını planlamıştı. Tüzüğü hazır olan partinin güçlü bir biçimde kamuoyu karşısına çıkması
için maddi hazırlıklar da tamamlanmak üzereydi. Erbakan, bağını hiç kesmediği
Avrupa'daki Türklerden de yararlanacak, yurt içinde olduğundan daha fazla
geliri onlardan elde edecekti.
Batur-Erbakan çekişmesi TOBB yönetimini, başkanı konusunda ikiye
ayırdı. Batur'u istemeyen bir gurup ortaya çıktı. Hesaplar daha bir yıl öncesinden
yapılmıştı. TOBB delegelerinin, yönetim kurulu seçiminin de yapılacağı genel
kurula, Batur'un başkanlığında gidilmemesi için her şey yapılacaktı. TOBB yönetiminden Haydar Aryal (tütüncülerin duayeni-izmir), Enver Ak (Mersin), Prof.Dr.
Necmettin Erbakan (Konya) Sakıp Sabancı (Adana) Yusuf Tanık (izmir) imzaladıkları muhtırada, Sırrı Enver Satur'dan Başkanlığı bırakmasını istediler. 9
aydır
58
kişilik yönetimden beşinin Satur'a karşı çıkışlanna rağmen, istanbul, Eskişehir
üyeler Batur'un yanında olmayı sürdürdü.
Muhtıracıların gerekçeleri şuydu:
"Başkan çok ilgisiz davranıyor. Birlik içinde ikilik yaratıldı. Yönetim kurulu
başkanı Satur, Demirel ile iyi ilişkiler içinde. Bu nedenle hükümetin dümen
suyunda gidiyor. Amacımız, özel sektörün tepe organı TOBB'un güçlü olmasını
sağlamak ve özel sektör hal,<1 arı nı en iyi biçimde savunmaktır. Bu başkanla bir
yere varılmaz."
Beş üye, son yönetim kurulu toplantısında görevi bırakması konusunda
bir muhtıra hazırladıklarını Batur'a iletti. Satur, bu konuyu müzakere etmeye
gerek olmadığını, görevinden ayrılmayacağını belirterek toplantıyı kesti ve
TOBB merkezinden ayrıldı.
Olay günlük siyasi gazetelerde değişik biçimlerde yer aldı. çoğu gazete,
AP idare Kurulu seçimlerinde Süleyman Bey'e karşı üstünlük kuramayan
Mehmet Turgut'un, TOBB bünyesinde delik açıp, mücadeleyi ekonomik alana
sürüklemek için yandaşlarını harekete geçirdiğini, Aryal, Erbakan, Sabancı gibi
kendisine yakın üyelerle TOBB'da isyan başlattığını ileri sürdü.
ve
Ankaralı
ERBAKAN'A REKLAM
Bu hareketle beraber, Necmettin Erbakan ismi kamuoyunda öne
çıkacaktır. Bunu ilerideki sayfalara bırakalım. O yıllardan çok sonra görüştüğüm
o zamanın TOBB Yönetim Kurulu üyesi ve Türkiye'nin tütün duayeni Haydar
Aryai, Batur'a karşı isyan hareketi başlatmalarının Erbakan'a yol açılmasını
sağladığını, Erbakan'ın TOBB'daki olayları bir reklam aracı olarak çok iyi kulIandığını, bu yüzden fevkalade müteessir olduğunu anlatmıştı.
Bu olay Erbakan'ın planlı hareket ettiğini, başlarda muhtıracılar arasında
en arkada yer aldığını, zamanı iyi değerlendirip harekete geçtiğini gösterdi.
Daha sonra okuyacağınız gibi, Erbakan, seçim platformlannda istanbul'u sürekli olarak DÜKAUKLA suçlarkan, Anadolu'nun bayraktarlığına soyundu ..
Batur'u başkanlıktan alma girişimi, istanbul Ticaret Odası'nı kenetledi. 12
Aralık 1968 yılında polis nezaretinde yapılan seçimlerden yenilgi ile çıkan
muhalefet, 1969 yılının Şubat ayında Satur'a karşı girişilen oyunu bozmak için,
yönetimle birlikte hareket ederek iTO camiasma yaraşır bir tavır sergıiedi.
Satur'a istanbul'da, Ticaret Odası'nda muhteşem bir karşılama yapıldı.
"Koca Başkan ... seninleyiz" sesleri ortalığı çınlattı. Kapalı kapılar ardında yapılan
toplantıdan sonra iTO'dan ayrılırken gazetem adına konuştuğum Batur "ben
muhtırayı görmedim. Ama olabilir. idare heyetinde bir kişi ile ihtilafım var.
Huzursuzluk, Erbakan'ın idare heyetine girmesi ile ortaya çıkmıştır. Mevzuat ne
gerektiriyorsa o yapılacaktır" dedi.
Batur'la iTa yönetimi arasındaki gizli toplantının sonuçlarını birkaç saat
sonra aldım. Yönetim Batur'a, Mayıs 1969'da yapilacak seçimlere başkan
olarak gitmesini, kesinlikle istifa etmemesini salık verdi. Ama Satur'a yakın kaynaklar, ayakları suya ermiş, hiçbir gelecek beklentisi olmayan, bu işleri bir onur
59
kabul ederek üstlenen başkanın bu tür spekülatifolaylara daha fazla meydan
vermemek için, her an için çekilebileceğini ileri sürdüler ...
BASıN ÜZERiNE ATLADı
1965 yılında başlayan ekonomik kalkınma Türk özel sektörünü hazırlıksız
yakalamıştı. Tüm kurumların yeniden organize edilmesi gerektiği kısa zamanda anlaşıldı. Bu büyük kalkınmaya ayak uyduracak kadroların yetersizliği, özel
sektör kuruluşları için bir engeloluşturdu. Aceleci olan piyasa mensupları,
sonuçlar uzadıkça, mensubu oldukları kuruluşları daha fazla eleştirmeye
başladı. Önemli bir kısmı toplumcu, kimileri komünist, kimileri de sosyalist kimlikleri ile basın, sermaye sınıfını savunan kalemlerden çok daha kalabalıktı. O
yılların kargaşa ortamlarında, özel sektörü temsil eden ekonomik kuruluşlarda­
ki en küçük bir ihtilaf dahi abartılarak kamuoyuna sunuluyor ve "işte özel sektör!"
deniyordu!
Adalet Partisi Hükümeti ve onun uygulamalarını kamuoyunda eleştiri
fırsatını hiç kaçırmayan sol kesim, kalkınmanın o günkü metotlarla olamayacağı, sosyal enstrümanların devreye girmesi ile mutlu sona ulaşılacağı
görüşünü her fırsatta ortaya sürüyordu.
TOBB'daki ikilik ve Başbakanla yakınlığı nedeniyle Batur'un yıpratılması
yüzünden Türk özel sektörünün zirvesini oluşturan TOBB, basında her gün vitrindeydi. Zaten Odalar Birliği de hiç boş durmuyor; ilginç gelişmelerle kendi
haberini kendi yaratıyordu!
SATUR: ADAY DEGiliM
1969 Nisan ayında TOBB ile ilgili gelişmeler birbirini izledi. Önce Batur
yanında yer alan gruptan Adana'!ı Ferhat Nuri Yıldırım, muhtıracılara katıldı.
Böylece yönetirnde Batur'u destekleyen, sadece iki üye kaldı. Ve Sım Enver
Batur, seçimlerde adayolmayacağını kesin bir dille açıkladı.
TOBB'daki gelişmeler iTA'da dikkatle izleniyor, mukaddesatçılann
birleşmesine karşılık, iki çağdaş ilin k~rumlan istanbul ve izmir Ticaret Odaları
da dirsek temasın! sürdürüyorlardl. Istanbul, mayıs ayında yapılacak TOBB
seçimlerinde iTO'dan Behçet Beyi, iSO'dan Ertuğrul Soysal'!, istanbul
Borsası'ndan Mustafa Kopuz'u, TOBB yönetimine aday göstermek istiyordu.
istanbul Sanayi Odası, çok yakın bir gelecekte TOBB'dan ayrılacaklarını
belirterek Soysal'ın adayalmasını istemiyor; ama "biz oylama sırasında istanbul paralelinde hareket ederiz" diyerek güvence veriyordu. istanbul, kendi
başkanı Behçet Osmanağaoğlu'nu TOBB Başkanlığında görmek istiyordu.
istanbul'un hazırlıklarına karşılık, Anadolu'yu teşkilatçı Erbakan ve
yandaşları bir yıldan beri örgütıüyorlardi. Erbakan'm çok sık görüş aldığı kişi
yönetim kurulundaki arkadaşı Sakıp Sabancı'ydI. Grup seçime kadar büyüyecek, Anadolu, istanbuı-izmir'i çok gerilerde bırakacaktl. Mukaddesatçı, Nalıncı,
Takunyac! adlarla anılacak olan yandaşları ile Necmettin Erbakan, TOSB olaylan ile büyüyecek ve bu satırları yazdığımız yılda dahi ayakta kalan eski, nadir
siyasilerden birisi olacaktı.
60
Behçet Bey, TOBB Başkanlığın! istemedi. Bunun üzerine istanbul Ticaret
TOBB yönetimine ve başkanlığına aday gösterdi.
iTO, Borsa Başkanı Nejat Basmacı'dan, Mustafa Kopuz'un T08B'a aday gös-terilmesini özellikle rica etti. iTa ile genelde paralel bir politika izleyen Nejat
Basmacı olurunu verdi. Karadeniz'li Kopuz, esprili oluşu kadar sert imajı ile de
tanınırdI. Duruma göre vaziyet alan kişiliği ile tanıdığımız gıda maddeleri toptanclSi Kopuz'un kavgalara karıştığı da olurdu!
Odası, Şaban Gazioğlu'nu
SEçiM ERTElENivOR
14 Mayıs'ta toplanan Bakanlar Kurulu, Mayıs sonunda yapılması kararlaştırılan TOBB yönetim kurulu seçimlerini erteledi. Bakanlar Kurulu'ndan sızan
haberlere göre, TOBB Yönetim Kurulu seçimleri Aralık 1969'da yapılacaktı.
Ancak Bakanlar Kurulu, seçim dışında, genel kurulun yapılmasında bir sakınca
görmemişti.
Gazeteciler bir iki bakanla konuştu. Haber doğruydu. Kamuoyu şaşkınlığa
kapıldı. Hükümetten yapılan resmi açıklamada erteleme gerekçesi "haziran
ayında istanbul'da yapılacak olan Milletlerarası Ticaret Odaları toplantısının
başarılı geçmesi"ne bağlanıyordu.
Oysa yapılan istihbarata göre, hükümet, radikal islamcıların 3 Mayıs'ta
Ankara'da yaptıkları gösteriden bayağı etkiienmişti. Adalet Partisi kurmayları,
1969 yılında yapılacak milletvekili genel seçimlerine özel sektörün tepe organı
olan TOBB'un başında bulunacak mukaddesatçı bir başkanın liderliğinde gitmenin sakıncalarını Demirel'e anlatmışlardı. AP kurmayları, yapılması halinde
TOBB seçimlerini Erbakan'ın farklı alacağını hesaplamışlardı.. Anadolu'dan pek
çok oda ve borsa, erteleme kararına büyük tepki gösterdi. Bu odalar ve borsalar,
Erbakan tarafından teşkiiatlandırı!mışlardl.
RESMi GAZETE AliZliGil
Cevdet Sunay'ın da TOBB Yönetim Kurulu seçimlerini
erteleyen Bakanlar Kurulu Kararnamesi'ni imzalaması ile süreç başladı. Ama ne
var ki, Resmi Gazete'yi basmakla görevli Başbakanlık Matbaas! işçilerinin
grevde olması nedeniyle kararname Resmi Gazete'de yer almadı. Bu gecikme,
24 Mayıs 1969 tarihinde Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Sarayı'nda yapılan
TOBB Genel Kurulu'nu seçime götürdü. Olay şöyle gelişti:
Kongreye başkan seçilen Edirne Delegesi Ziya Alp'e verilen 217 imzal! bir
önergede "seçimleri erteleyen kararname Resmi Gazetede yayımlanmadığına
göre yasal değildir ve genel kurulumuz seçim yapabilir. Biz seçim işleminin gündem maddelerinin ilk sırasına alınarak, açılıştan hemen sonra yönetim kurulu
seçimlerine geçilmesini istiyoruz"deniliyordu.
Hükümetlerin ekonomik güç gösterisi olarak kabul ettikleri Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği Genel Kurulu'nun, bu tarihi 24 Mayıs 1969 seçimlerine
Hükümetten sadece Ticaret Bakanı Ahmet Türker geldi. Bazı kendini bilmez
delegelerin sözlü saldırısına da muhatap olan Türker, başkandan izin isteyerek
Cumhurbaşkanı
61
yaptığı
konuşmada,
TOBB'da Yönetim Kurulu seçimlerinin 1969 yılı Aralık
bugün seçim yapılırsa bunun geçersiz olacağını açık
bir biçimde anlattı. Daha sonra Sım Enver Batur söz aldı. Bugün seçim
yapılmayacağını,
bunu engelleyen bir devlet kararnamesi olduğunu
vurguladıktan sonra, delegelerin çoğunluğunun yuh sesleri arasında kürsüden
indi.
ayında yapılacağını, eğer
ZiYA ALP: DEVLETE KARŞI GELMEM
Mukaddesatçı kanada mensup delegeler sabırsızianıyordu ... "Seçimlere
geçelim" denince, Divan Başkanı Ziya Alp "devlet kararına karşı gelip seçim
yaptıramam. Yapacağınız seçim yasal değildir. Yasalolmayan bir işte ben
yokum" diyerek divan başkanlığı görevini terk edip kürsüden indi.
Kısa bir sürede yapılan Divan Başkanlığı seçimlerinden sonra başkan,
seçim isteyen 217 imzalı önergeyi yeniden oylattı ve 286 kişinin oyuyla önerge
kabul edildi. 1050 kişilik bir genel kurulun 286 oyla seçime gitmesi, o günlerde
Türkiye'de yaşananların garipliğini ortaya koyar. Aman bana buiaşmasın,
üsWme sıçratmayayım duygusu, genel kurul delegelerinden çoğunun salona
gelmesini engeilemişti. Görüştüğümüz bir kısım delegeler ise, katılmama
gerekçelerini; "yasalolmayan bir seçim için Ankara'ya kadar gelmeye gerek
yoktu" şeklinde özetlediler.
Genel kurulun seçim kararı alması üzerine izmir ve istanbul delegeleri de
(yanılmıyorsan gelenler istanbul'dan 30, izmir'den 20 delegeydi) salondan
ayrıldı. Gene! kurulda tek bir sanayici de bulunmuyordu. Sanayi Meclisi
Projesi'nin yaşama geçiş arifesinde, sanayi odaları istanbul ve izmir'in yanında
durarak çağdaşlıklarını sürdürmüşlerdi.
Yapıian seçimler sonunda Mersin Ticaret Odası deiegesi olarak seçime
giren Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın listesi her hangi bir karşıt liste olmadığı için
tulum çıkardı. Erbakan yönetimi şöyle oluşturmuştu;
"Haydar Aryal (izmir), Orhan Sevinç (Gaziantep), Nedim Karahalil
(Tekirdağ), Mustafa Aksaka/ (Eskişehir), Necdet Bi/gen (Adapazan) Mustafa
Kopuz (istanbul-Borsa), Sıtkı Arpacı (Elazığ) ... "
26 Mayıs 1969 Pazartesi sabahı, Hükümet adına Ticaret Bakanı Ahmet
Türker imzalı bir resmi evrak geldi Sım Enver Batur'a. Bu yazıda, Batur'dan
görevine devam etmesi, Hükümetin, TOBB Yönetim Kurulu ve Başkanı olarak
kendisi ve ekibini tanıdığı belirtiliyordu. Böylece TOBB iki başlı oldu. Görev
devir teslimi yapmayan Batur TOBB Merkezi'nde, Erbakan ise özel bir
yazıhanede çalışmaya başladı.
Basında çıkan yazıların verdiği
mesajlar
yanında, başlıklar
da ilginçtir.
Amaç, özel sektörü yıpratmak, TOBB olayından yola çıkarak alınan mesafeleri
yok saymaktır. "Zavallı Özel Sektörı" veya "Buyrun Cenaze Namazına" bunlardan bazılarıdır ...
Olay ticaret, sanayi odaları ve borsaları sarstı.
izmir Ticaret Odası'nda ilk bomba patladı. Meclis Başkanı olan, ancak
62
Erbakan'ın
listesinden aday gösterilerek seçilen Haydar Aryal,
arkadaşlarıyla
takışınca, ızmir Ticaret Odası Meciisi'nden istifa etti. Çağdaş izmir için bunun
affedilecek bir yanı olamazdı! ızmir basınından okuduklarımıza göre, Rahmetli
Dündar Soyer, (köklü bir CHP'/idir. Ama parti iş/erini oda çalışmalanna asla sokmamıştır) Aryal'a
"sen nasıl olurda devlet kararını dinlemez ve ızmir Ticaret Odası delegesi olarak
seçime girersin" diye çıkışmıştl. Şevket Filibeli ve Adil Çulcu da yüklenince Aryal
bu kez meclisten ayrılmak zorunda kalmıştı. Giderken de "beni Erbakan'm listesine gönderenler şimdi kuyumu kazıyor ... bu ne biçim iş!" demişti. Oysa orası
izmir'di! Her zaman her şey beklenebilirdi!
Bu olay istanbul Ticaret Odası'nda da sarsıntıya yol açtı.
Eleştirilerin kaynağı, Erbakan'ın taktiğini görememiş almaktı. Hükümetin
seçimleri erteleme kararını çok ani almasına rağmen Erbakan'ın çok hazırlıklı
olmasını~, kendilerini yamittığı olgusu güç kazandı. Ama istanbul Ticaret Odası,
TOBB Başkanı Sırrı Beyi sonuna kadar savundu. Meclis toplantısında Nevzat
Saymer, iTO'nun TOBB eylemlerini basından duyduklarını, oysa stratejilerin
mecliste saptanmasının doğru olacağını vurgularken "bizim de söyleyebileceklerimiz olurdu elbette ... ama bize danışıimadı" dedi.
Hem iTO, hem Borsa Meclis üyesi ve TOBB delegesi oian Mustafa
Kopuz'u, Erbakan, istanbul Borsası kontenjanından listeye almıştı. iTO'da
Cuntadan "seçime gir... içeride bir adamımız olsun" talimatını alan Kopuz rolünü
çok güzel oynamıştl. Kendisine iTO Meclisi'nde yöneltilen güdümlü eleştirilere,
espri yüklü konuşmasıyla "iki yıldır odamızdan Sırrı Beyıden başka kimse TOBB
yönetiminde yoktu. Eğer kalırsak hem sizi, hem borsayı temsil edeceğim. Bu da
bir onur" diyerek yanıt verdi.
Çok zeki bir kişi olan Mustafa Kopuz kendisinden çıkmamış ama kime ait
olduğunu söylemediği bir projeyi de bizim kanalımızia kamuoyuna duyurdu.
Kopuz sanayicilerin TOBB bünyesinden ayrılarak kendi meclislerini kurmalarını
örnek göstererek, ticaret odaları ve borsaların da aynı yola gidebileceğini,
oluşacak üç birliğin tepesinde TOBB'un bir federasyon biçiminde teşkilatlan­
masını, bu şekilde özel sektörün önünün açabileceği görüşünü ortaya attı. Bu
ilginç projenin bugün bile geçerli olabileceği ortadadır.
TOBB seçimleri bir delege tarafından Danıştay'a intikal ettirildi.
Batur, içişleri Bakanlığı'na durumu bildirip teyakkuz durumunda olun~
masını, gerekirse yardım isteyebileceklerini duyurdu. Bu arada Bankalara talimat gönderen Batur, TOBB adına kimseye ödeme yapılmamasını, buna
maaşların da dahilolduğunu, ödemelerin durdurulduğunu bildirdi.
istanbul Ticaret Odası'nın çalışkan Başkan Vekili Raif Onger, (Kısa süre
sonra TOBB'a başkan olacaktır) yaptığı basın toplantısında TOBB Genel Kurulu'nun
toplantıya çağınımasını istedi. Erbakan'ın da bunu isteyeceğini, ileri süren
Onger, böylece TOBB'un parasal sorunlarını halletmesinin mümkün olabileceğını söyledi.
63
DANıŞTAY'DAN iKi KARAR
Raif Onger'in, TOBB'un en büyük kanadını oluşturan istanbul Ticaret
Odası adına yeni bir seçim atağı başlatmasından sonra, Batur ve Erbakan
arasında centilmenlik anlaşması arayışları başladı. Taraflar, gerginliğin bir yarar
sağlamayacağında birleşmiş, bunun zararlarını kısa bir zamanda görmüşlerdi.
Son gelişmelerin kamu oyunda bıraktığı yıpratıcı etkilerden büyük zarar görmeye başlayan TOBB'a karşı hükümet fevkalade soğuk davranmaya başladı.
Erbakan'ın da başkan seçilmesi bahane edilerek, TOBB'un bütün mali enstrümanian elinden alındı. Tahsisli Ithal Malları Listesi'nin 444 sıra numarasında
kayıtlı kotadan sonra, Acil ihtiyaç Kotası da TOBB emrinden çıkarıldı. 4
Temmuz 1969 tarihinde açıklanan 23. kotada ise TOBB'un adı bile geçmiyordu.
Hükümet, bütün su yollarını kesmiş, TOBB personeli maaşlannı alamaz
olmuştu. Ödeme yapmayan oda ve borsalardan
aidatlannı
ıvedi olarak
merkeze göndermeleri istenirken, Erbakan başkan sıfatıyla yaptığı basın
toplantısında her fırsatta" özel sektörün yanındayız" diyen hükümeti yalancılık ve
samimiyetsizlikle suçluyordu.
TOBB için Danıştay'da iki dava açılmıştı. Bunlardan ilki, Hükümetin
TOBB Yönetim Kurulu seçimlerini Aralık 1969'a kaydıran kararnamesiydL
29.6.1969'da Danıştay, Hükümetin seçimleri altı ay erteleyen kararnamenin
dava sonuna kadar ertelenmesine karar verdi. Bu kararla, yeni bir seçimin ufukta göründüğü tartışmaya açıldı. Erbakan'ın yardımcısı Haydar Aryal, Demirel'in
TOBB seçimlerinin geçersiz olduğunu hatırlatan demecini yanıtlarken, seçim
kararını genel kurulda bulunan çoğunluğun verdiğini söyledi. Erbakan da 4
Temmuz'da izmir'de, camiadaki bütün görüş aynlıklannın giderileceği vaadinde
bulundu. TOBB'daki gelişmelere ilgi duymayan, hatta toplantılara bile
katılmayan izmir iş çevreleri, Erbakan'ıa karşı soğuk davrandı.
Aynı günlerde istanbul Ticaret Odası Başkanı Behçet Osmanağaoğlu'­
nun, Erbakan paralelindeki sözleri dikkati çekti. TOBB'da önemli bir güç
oluşturan ve bunu delege sayısına da yansıtan, ayrıca aralarındaki konsensüsü
hiç bozmamış olan Marmara ve Trakya Oda ve Borsalar toplantısına başkanlık
yapan Behçet Bey'in, 6 kişilik bir komisyon kurdurarak, taraflar arasındaki ihtilaflan giderme önerisi kabul edildi. Ama daha sonra bambaşka bir gelişme
yaşandı.
Danıştay'ın
bir süre sonra, ikinci karan açıklandı.
Kotalarla ilgili açılan dava sonunda Danıştay, Erbakan ve yönetimini yetkisiz
kıldı. Danıştay karannda, 25 Mayıs'ta yapılan ve Erbakan listesinin kazandığı
seçimi hukuk kurallarına aykırı buldu. Bunun üzerine Ticaret Bakanlığı, işgalci
diyerek suçladığı Erbakan ve ekibini bu kanunsuz duruma son vermeye ... ve
TOBB'dan çıkmaya çağırdı. Aryal "yasal yoldan geldik, yine yasa! yoldan gideriz. Danıştay'ın seçim iptal etme hakkı yoktur. Seçimleri ancak mahkemeler iptal
edebilir" dedi..
ilk
kararından kısa
64
iSTANBUL DAGilMAYi ÖNLEDi
Bu çapraşık durum, sorun çözmede usta üç yöneticiyi Ankara yollarına
düşürdü. Artık lıer şey, parçalanma aşamasına gelen özel sektörü aynı çatı
altında, TOBB şemsiyesinde tutmaktl ... iTO Başkanı Behçet Bey, istanbul
Sanayi Odası Başkanı Fazıl Zobu, istanbul Ticaret Borsası Başkanı Nejat
Basmacı, Başbakan Demirel ile görüşerek birlik ve beraberliğin sağlanacağını,
ancak hükümetin TOBB'daki gelişmelere karışmamasını istedi.
Temmuzun son bir haftası beklentiyle geçti. Hükümet, işgalci olarak nitelendirdiği Erbakan ve ekibinin TOBB'dan ayrılmasını beklerken, Erbakan ve
yandaşları, havayı daha da gerecek girişim ve demeçlerden kaçınmıyorlardl.
Ankara'da bir şeylerin olacağı seziliyordu ...
TOBB'daki bu gelişmeleri, TOBB'a üye her kuruluş kendi ekseninde
değerlendirmeye almıştı. istanbul Ticaret Odası Meclisi olaylarla ilgili olarak,
arka arkaya olağanüstü toplantılar yaptı. 17 Temmuz'daki toplantıda, hedef Sırrı
Enver Batur'du. Umur görmüş, yaşamını insanlığa, topluma adamış değerli bir
kişi olan Batur, Demirel başta olmak üzere, pek çok dostunun teşvikiy~e geldiği
TOBB Başkanlığı'nda çok zor anlar yaşıyordu. Hükümetin de yanlış tutumu
nedeniyle gelişen olayların baş sorumlusu olarak gösterilen Batur'u, artık
iTO'daki Cunta bile destekleyemez hale gelmişti. Adadaki muhalefetin TOBB
olaylarını çok iyi işlemesi, yönetim ve cuntayı rahatsız etmişti. Bir kurban verileceği belli olmuştu. Ama o kurban Satur olmayacaktı. Büyük Başkan çekilmesini bilecek kadar onurluydu. Fakat her şeyin bir zamanı vardı ...
Evet; şimdi iTO Meclisi'ni hep birlikte izleyelim:
-Nevzat Saymer: Maalesef istifa müessesesinin yerleşmemesi bu sonucu
hazırlamıştır. istanbul Ticaret Adarnız büyük bir yara almıştır. Sım Bey istifa
etseydi bütün bu olumsuzluklar meydana gelmeyecekti.
-Nacı Öktem: Suçlu Danıştay'dır. Hükümet bir kararname yayımladı.
Demek ki bir takım nedenler!e bu seçimin ertelenmesi gerekiyordu. Ama
Danıştay'ın hükümet kararını hiçe sayması ile her şey birbirine karıştı. (Sa/onda
Öktem'e büyük tepki oluştu. Üyeler bu çatı altında Türk adaletinin eleştirilemeyeceğini, bunun suç teşkil
edeceğini Öktem'e ammsatarak sözlerini geri almasını istediler. iri yan fiziği, eksik eğitimi, ama yumuşak
kalbi ile çok iyi bir insan o/an Öktem, kendine yöneltilen bu eleştiri/erden ürkerek -tamam tamam. .. sözlerimi geri alıyorum-demek zorunluluğunu duydu.)
Nuh
Kuşçulu:
(Yddızı parlayan, yakm geleceğin başanIı başkanl-Kayserili...Otomotiv
Sayın Ertuğrul Soysal (istanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı) ile beraber çok uğraşmamıza rağmen, Sırrı
Bey'i istifaya ikna edemedik. Eğer Sırrı Bey bunu yapsaydı, hiç bir sorun çıkma­
yacaktı. Sayın üyelere bir şey söylemek istiyorum. Milli Mücadele Anadolu'dan
başladı. Erbakan, Anadolu tüccarını arkasına alarak bizimle mücadele ediyor.
Bizi ise Anadolu'ya arkamızı dönüyoruz. Oysa onlarla kucaklaşmamız lazım.
Onların da büyük sorunları var. Bunları anlatmak, çözmek için bazı girişimlerde
bulunmuşlarsa onları niçin kınıyoruz? Özel sektör bir bütündür. Anadolu'yu anlamak gerekiyor.
4 saat süren 17 Temmuz toplantısından bir hafta sonra iTO Oda Meclisi,
parçalan ve cam ticareti ile
uğraşıyor.
)
65
24 Temmuz'da yeniden toplandı.
Avni Özden: Son gelişmelerden sonra "tüccanm" demeye utanıyorum.
Hükümetin özel sektöre karşı sergilediği tavır bizi derinden yaraiadl. Bu güvensizliğe bir çözüm bulunması gerekiyor. Attığımız her adımda hükümetin engeli ile
karşılaşıyoruz. Şimdi önümüzde TOBB sorunu var. iki başlı bir yönetim mevcut.
Her ikisinin de istifas! ile bundan sonra yaşanabilecek olumsuzluklardan kurtulabiliriz. TOBB'da durumun bu noktaya gelmesinde bizim de suçumuz var. Biz oda
olarak zamanında gereken tepkiyi ortaya koyamadık.
Nuh Kuşçulu: Sayın Başkanımız (Sırrı Bey'den söz ediyor) TOBB olaylannı iTO Meciis çatısı altında görüşemeyeceğimızi ifade etmişlerdi. Burada, bu
mecliste görüşemeyeceksek, nerede görüşeceğiz? Başka yer mi vardı? işte
şimdi görüşüyaruz. Ama iş işten geçtikten sonra ... istanbul Ticaret Odasfnda
görev taksimierınde hep aynı kişilerin adları geçiyor. Buna son verilmelidir. Bu
mecliste çok değerli arkadaşlar vardır ve verilecek her görevi başarabilecek niteliktedirler. Bir kişi birden fazla işle görevlendirilince sonuç almak zorlaşIL
Nevzat Sayıner: Ben sayın başkanımızin (Sırrı Bey) hem istanbul Ticaret
Odası Meclisi'nden, hem de Türkiye Odalar ve Borsalar Yönetim Kurulu
Başkanlığı'ndan istifa etmesini talep ediyorum. Bu kaybedilen prestijimiz için
zorunlu hale geldi.
Naımi Akın: Son TOBB olaylarında Anadolu'nun fevkalade örgütlendiği
ve çalışmalarını planlı bir stratejiye oturttuklan görüldü. Bu da onlara başarı
getirdi. Ekibin başında Necmettin Erbakan değil, Ahmet, Mehmet olsa yine bu
sonucu alacaklardı. Çünkü çok iyi çalıştılar. Bizise işi cuntalarla götürüyoruz!
Cuntanın varlığı bu mecliste açıkça belirlendi. Az çok biliyoruz ;ama kimlerden
oluştuğu konusunda netleşmiş bir şey söylenmedi. Ama varlığı ortaya kondu.
(Arka sıralardan bir ses: Sana kargaiar mı söyledi?. ve gülüşmeler.) Şimdi ben
Sayın Nevzat Sayıner'in teklifine bir şey daha ekleyeceğim. istanbul Ticaret
Odası Meclis riyaseti istifa etmelidir. (Sayıner sadece Sım Bey'in iTa Meclis
başkanlığından çekilmesini isterken, Nazmi Akın, Meclis Başkan yardımcısı olan
Raif Onger'in de istifasını talep etti)
"iSTiFAMI BEHÇET BEY VE DEMiREL ENGELLEDiı"
Sım Enver Satur: iki yıldır fevkalade huzursuzum; ama bunun
hissedilmemesi için büyük çaba harcadım. Bu da beni çok yıprattl. Şimdi cuntadaki arkadaşlar da beni eleştiriyar. Çünkü TOBB'da başkanlıktan düştüm.
Hukuku hiçe sayıp seçim yapan Erbakan, TOBB merkezinin kapılarını çilingirle
açıp girdi. Ben TOBB Başkanlığından istifa edecektim; Behçet Bey bunun
zamansız olduğunu söyledi. Sonra sayın Başbakan da(Oemirel) buna karşı çıktı
ve istifamı kabul etmeyeceğini söyledi. Sayın Başbakana bu talebimi iletirken,
yanında Sayın Ticaret Bakanı Ahmet Türker de vardı. Ben koltuk meraklısı
değilim. Ama başkanken etrafımdan ayrılmayan çok yakın arkadaşlarımın dahi,
bugün beni terk etmelerini esefle görüyorum. Üzüntümün bir kaynağı da bu
olmuştur.
66
Türk özel sektörünün o devirde çok önemli bir ismi olan Sım Enver
Batur'un, Meclis kürsüsünden yaptığı bu açıklamalar duygu yüklü bir hava
yarattı. Sırrı Bey'i çok seven birkaç üye "başkan her zaman yanındayız ve seni
asla unutmayacağız" derken, Sım Bey'i eleştirenler bile bu duygulu havaya
kapıldı. Sonra yönetim kurulu başkanı Bahçet Osmanağaoğlu söz istedi. Sırrı
Bey'in anlattıklarını doğrulayan Osmanağaoğlu şunları söyledi:
-Sım Bey çekilecektL Ben engelledim. Çok kritik günlerden geçiyoruz.
Sırrı Bey'in böyle bir havada istifa etmesi, hükümete karşı olan cephenin güçlenmesine yol açacak ve hükümetin prestijini sarsacaktı. Sayın Başbakan da böyle
düşünüyordu ve kendisine bunu ifade ederek bir müddet daha beklemesini istedi. Sayın Başkanımız, şu son iki yılda pek çok şeye göğüs gerdi. .. bunlar
doğrudur. Şimdi gelinen noktayı söylemek istiyorum. Ben, Fazıl Zobu (istanbul
Sanayı Odası Başkanı) Nejat Basmacı (istanbul Ticaret Borsası Başkanı)
Başbakanı ziyaret ederek yeni bir seçim konusunda ikna ettik. Kendileri de bl,!
çözümü makul buldular. Çok yakında yapılacak seçimle, TOBB'daki kriz sona
erecektir.
VE ERBAKAN VAKA PAÇAI
da yalan söyler demeyelim ... O günün havası içinde, özel
sektörün üç liderine sorunun yeni bir seçimle çözümleneceğini söyleyen
Süleyman Bey, hükümetin, yasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla, bir otorite
olduğunu
göstermek için kolluk güçlerini kullanmakta bir sakınca görmedi.
Kamuoyu, TOBB'ta seçim beklerken bunun zemini de oluşmuştu. (Erbakan da buna
razı olmuştu) " Son söz hükümetin" dereesine sıcak bir Ankara gecesinde, 7
Ağustos 1969'da saat 23.00'de Ticaret Bakanlığı'nın yazısı üzerine Valilik
tarafından
bırakılan mazbatada, Erbakan'ın TOBB'a girmesi yasaklandı. 8
Ağustos sabahı erken saatlerde Erbakan yine çilingirie kapıyı açtırıp binaya
girdi. Bu kez Valilik Emniyeti uyararak, Erbakan'ın dışarı atılmasını istedi. Aynı
gün saat 12.45'te operasyon tamamlandı. Polis zoruyla TOBB'dan çıkarılan
Erbakan, bu fırsatı da en iyi biçımde değerlendirerek büründüğü mazlum imajıyla
TOBB binası önünde yaptığı basın toplantısında "bu olay burada bitmedi ...
Siyasete soyunup bunun hesabını soracağım .. Adresim Adalet Partisi'dir" dedi.
Böylece TOBB'u bir buçuk yıldır sallayan sorun sona erdi.
Bu olay özel sektörün kulağına küpe oldu. Ve çok sık hatırlandI. Yıllar
sonra bu olay anlatılırken yanlış yorumların yapıldığını görüyor ve üzüıüyoruz.
Oysa gerçek yukarıda anlatılanlardır. Siyasilere fazla güvenilmemesi gerektiği
bu olayla bir kez daha belirginl,eşti.
Adalet Partisi, iki ay sonra yapılacak milletvekili genel seçimlerine, TOBB
kalesini terk etmemiş olarak girdi. Bu büyük bir avantajdl. Üstelik iktidar, kendi
doğrultusundan asla sapmamış olan TOBB başkanına olan vefa borcunu ödedi.
"Bizim başkanımız yasal seçimle iş başına gelen Sım Enver Batur'dur" diyen
hükümet, Aral!k i 96g'da yapılan TOBB seçimlerine kadar Sırrı Bey'in görevde
kalmasını sağlarken, kaybettiği prestiji kazanmasını sağladı.
Başbakanlar
67
Sırrı
Bey, Ekim sonunda TOBB Yönetim Kurulu'nu toplantıya çağırdı.
Dokuz üyeden beşinin katıldığı yönetim kurulu toplantısında, seçimli genel kurul
tarihi 27-28 Aralık 1969 olarak saptandı. Ancak bu tarih daha sonra 5 Ocak
1970 olarak değişti.
Satur, daha üç ay önce kendisini istemeyen beş TOSS Yönetim Kurulu
üyesi ile nasıl çalıştığı yolundaki bir soruyu, "verilmiş bir muhtıra yok. Böyle bir
istek yönetim kuruluna gelmedi. Fevkalade olumlu bir hava içinde
çalışmalarlmızı yapıyoruz. 5 Ocak 1970'de yapliacak yasal seçimle görevimizi
yeni yönetim kuruluna bırakacağız. Her şey Türk özel sektörünün geleceği
içindir" diyerek yanıtladı.
DELEGELER BEliRLENiYOR
Ticaret, Sanayi Odaları ve Borsaları 1969 seçimlerini tamamlamalarından
sonra, TOBB Genel Kuruluna gönderecekleri delegeleri saptamaya başladı.
istanbul Ticaret Odası'nın meclis üyeleri içinden seçtiği Odalar Birliği delegeleri
ağır toplardan oluştu. Bu isimler "Emir Sencer, Behçet Osmanağaoğlu, Raif
Onger, Celal Umur, Medeni Berk, Kemal Yarar, Şaban Gazioğlu, Naim Akbay,
Emin Cankurtaran ve Asım Ak" idL Başkan Sırrı Enver Satur, adayalamadığı
iTO Meclis Başkanlığından sonra, TOBB delegeleri arasında bile yoktu. Kader
çizgilerini çekmiştL
Ertelenen TOBB seçiminde, ITO'nun Şaban Gazioğlu'nu TOBB
Başkanlığına aday göstereceği iddiaları vardı. Kasım ayında yapılan seçimlerde
Ömer Gazioğ!u'nun iTO yönetimi dışında kalması ve Şaban Bey'in yönetimde
görevalması, ıTO'nun TOBB Başkan adayının Şaban Beyolduğu izlenimini
güçlendirmişti. Ama
Aralık ayına girilirken Medeni Berk ismi kulislerde
dolaşmaya başladı.
Henüz
Demirel kabinesinden istifa
etmemiş
olan Ticaret
Bakanı
Ahmet
Dallı, ıTO yöneticileri ile yaptığı bir özel görüşmede "TOBB'da öyle bir yönetim
kadrosu
oluşturun
ki, sadece bir isim
değil,
o kadro içinden pek çok
başkan
adayı çıksın" demişti.
Aralık ayında
ilginç bir olay yaşandı.
8.12.1969 günü Necmettin Erbakan yanında 30 mukaddesatçı genç,
başlarında komando sıfatlı özel kalem müdürü Fuat Akdoğan'la birlikte TOBB'u
basarak,fiili durum yarattı. Genel Sekreter Kemal Savun, "işgal moda oldu ... artık
alıştık" dedi. TOBB seçimine çok az bir zaman kala, Erbakancılar Ankara 5.
Asliye Mahkemesi'ne
5 Ocak 1970'de toplanacak TOBB kongresinin bazı hukuki
yarattığını belirterek, kongrenin yapılacağı Türk
Ocağı salonunun kapatılması
tedbir kararı aldırdılar. Erbakan ve taraftarları
hukuki yolları denerlerken, TOBB üyesi oda ve borsalara telgraflar çekerek kongrenin iptalolması nedeniyle, Ankara'ya delege göndermemelerini istediler.
Ancak
avukatları, tedbir kararını aldıran Halis Bağnaçık ismindeki
Erbakan yanlısının, TOBB Genel kurul delegesi olmadığını ispatlayarak, tedbirin
iptali için bir
mahkemeye başvurdu. Mahkeme, 50 bin TL. banka veya
68
75 bin TL. şahıs teminatının yatınlması halinde, tedbirin kaldırılması kararını
aldı. Bu karar 4 Ocak'ta, yani seçime 1 gün kala alındı. Erbakan'ın kongrenin
iptal edildiği yolunda tüm Anadolu'ya gönderdiği telgrafın geçersiz olduğunu
duyurmak, TOBB sekreterliği için pek kolayolmadı.
Yaklaşık bin delegeye sahip olan TOBB Genel Kurulu 5 Ocak 1970 tarihinde 557 delege ile toplanabildi. Yapılan seçimler sonucunda yeni TOBB yönetimi şu isimlerden oluştu:
"Şinasi Ertan 485, Medeni Berk 467, ıbrahim Bodur 465, Ömer Güriş 426,
Selahattin çanga 455,
Sım Kuşkay
437, Nami Kartay 455, Mehmet Büyükarpacı
420, Turgut Erdem 421 oy"
Yönetim kurulu üyeleri Medeni Berk'i başkan, Şinasi Ertan'ı da başkan
vekilliğine seçti. Yeni TOBB yönetiminden fevkaiade mutlu olan hükümet, kotaları yeniden TOBB'a iade etmekle bu memnuniyetini gösterdi.
Bu son turda da kaybeden Necmettin Erbakan olmuştu. Ancak TOBB
spekülasyonu Hocaya artı puanlar getirdi. istanbul'u" Dükalık "olarak ilan eden
Erbakan, Anadolu'da sempati toplamış, kurmayı düşündüğü siyasi parti için ilk
yoklamalan başarıyla vermişti. Kısaca TOBB, uzun Ilar siyasi hayatımızda
kalacak bir Erbakan ve isimlerinin sık sık değiştiği bir parti yaratmıştı. Aslında
Erbakan, Adalet Partisi'ne girip yakın arkadaşı Süleyman Demirel'le parti içinde
mücadele etmeyi arzuladığını ifade ederdi. Ama bu bir taktiktL AP'ye alınmaya­
cağını bilen Erbakan, kendi siyasi partisini kurarken, bunu
olarak ileri sürecekti. Nitekim AP'ye başvurusu engellenen Erbakan, "başka çarem yok" diyecek
ve Milli Selamet Partisi'nin temellerini oluşturacaktl.
Hep sorulur: Acaba Süleyman Bey Erbakan'dan çekinmekle hata mı
yaptı? TOBB'da işleri oluruna bırakıp, müdahale etmeseydi Erbakan'ın çıkışı
kadar süratli olur muydu?
Kişisel yanıtımız hiçbir şeyin değişmeyeceğidir. Erbakan geleceğini kurgulamış ve planladığı çizgiden sapmanııştır.
1969'da
seçimden 15
iptal
ilK DARBE ANAYASA MAHKEMESI'NDEN
kez
tarafı
69
tayıp bunu kamuoyuna daha sonra duyurdu) ihracatın önemli sıçrama yaptığı
vurgulanan iTO deklarasyonunda, hükümet eleştirilirken "getirilecek hükümler
hukuken tartışılmayacak kadar sağlam olmalıdır. 933 sayılı yasa ile ilgili
Anayasa Mahkemesi kararı geç verilmiştir. Bu da yanlıştır. Bunlar haktır ve
bütün demokratik ülkelerde mevcuttur" ifadeleri yer aldı. Vehbi Koç konu ile ilgili
olarakgazetecilere "ihracat, turizm sektörü başta olmak üzere, bu karar
yatırımlar dahil ekonomiye büyük bir darbe vuracaktır"dedi.
Kısa bir açıklama yapan Başbakanlık, 25 Ekim'den önceki yatırım indirimi belgelerinin müktesep hak olduğunu duyurdu. Anayasa Mahkemesi kararı ile
şok olan hükümet, iş çevrelerinin bu iptalierden zarar görmemesi için, telafi edici
kararnameleri peş peşe çıkarmaya başladı ve kısa bir zaman sonra, her şey
normale döndü. Ama bu geçen zaman içir:ıdeki panikleme e-konQmiye ağır
kayıplar verdil'di.
Yeni hükümet aldığı büyük bir yara ile yeni döneme başlamıştı.
BEHÇET BEY'DEN EKONOMiK TABLO
Milletvekili genel seçimlerinin üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra,
istanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Behçet Osmanağaoğlu,
kamuoyunun karşısına bir uyan ile çıktl.Yeni hükümeti geçmişten ders çıkar­
maya çağıran bu uyanyı, iTO camiası başkanından beklemekteydi. Kasım
ayında yapılacak iTO büyük seçimleri arifesinde böyle
bir uyannın yaratacağı etki, Behçet Bey için de moral kaynağı olacaktı. Hükümeti
eleştirdiği için TRT tarafından kısilıp kuşa döndürülerek verilen uyan özetle
şöyleydi:
-"1970 yılına yaklaştığımız şu günlerde hükümetin dikkatini fiyat
çekmek istedim. Odamızın yaptığı endeks çalışmalarına göre, 1969
ilk dokuz ayında toptan fiyatlarda yüzde 6.8 artış oldu. (istanbul Ticaret Odası
artışlarına
yılının
Sabiha Han/mm şefliğinde uzun zamandan beri aylık fiyatlan izleyip yaymllyordu. ilk ciddi fiyat araştırma
servisine sahip olan iro, zamanla bu servisi teknolojinin getirdiği yeni olanaklarla bütünleştirerek ekonominin hizmetine sunmaya devam ediyor.) Ve bir not daha... (Dokuz aylık fiyat artışı yüzde 6.8 olduğu için
Ticaret
Odası Başkanı
hükümeti uyarmak gereğini duyuyor!)
Genellikle
sınai nebatlar, iptidai maddeler, inşaat malzemeleri
çeşitlerindeki fiyat artışları dikkati çekiyor. Vergi iadesi uygulamalarının ihracatı
cazip hale getirmesi nedeniyle artan talep, iç piyasada fiyatları olumsuz etkiliyor.
Mesela pamukta yüzde 11.07, yaş meyve ve sebzede yüzde 40 oranında vergi
iadesi var. Bu yüzden ihracat cazip hale geldi. içeride fiyatları arttırdığı için ihracattan da vazgeçemeyeceğimize göre, bazı önlemler almamız kaçınılmaz olacak. Yerli üretimin aksamaması için tedbir gerek. Yerli üretim arttırllana kadar,
piyasaların ihtiyacı ithalat yoluyla zamanında karşılanmalıdır. Ama bu
yapılamıyor. Mesela cam ihtiyacının katlanarak artması fiyatları fırlaHI.
Haddehaneler kütük temin edemediği için tam kapasite çalışamadığından fiyat
artışları süreklilik kazandı.
Bugünkü ortamda sanayici de haklı. Onlar da ürünlerine zam yapmak
70
zorundalar. işveren işçi ücretlerinde ayarlama yaparken, devieLvergi zamlarını
arka arkaya sıralıyor. Enerji ülkemizde çok pahalı. ithalat teminatları çok yüksek. Damga vergileri sürekli artıyor. Bunlara bir de ithal mallarının dış
piyasalardaki fiyat artışlarını eklerseniz, Türkiye'de iç piyasalardaki fiyat
artışlarının nedenleri ortaya çıkmış olur.
Şu günlerde, önümüzdeki yıllarda döviz darboğazına gireceğimiz, bu yüzden azalan dövizin ithalatı aksatacağı konuşuluyor. Bu söylentiler, spekülasyonlara yol açıyor ve suni darlık yaratıyor. Hükümetin ithal programlarını revize
etmesi kaçınılmaz oldu. Bunu tüm özel sektör bekliyoLAynca devalüasyon söylentileri de fevkalade etkili oluyor. Yeni hükümetimizin bu konuda önlemler
almasını bekliyoruz."
1970, sorunların giderek ağırlaştığı bir yıloldu. Bunu yılın ilk ayında
gözlemlemek mümkündü ... Siyasi çalkantılar, yerli ve yatınmcıları ürkütüyor.
Siyasi olayların dinmesi ile ekonominin düzlüğe çıkacağı biliniyor; ama huzursuzluk ülkeyi bir deprem gibi kuşatmış. Sosya! adalet sadece işçinin değil,
işverenin de arzusu. Ama sendikalar arası rekabet,
onları çok büyük ve
karşılanmayacak taleplerle işverenin karşısına getiriyor. Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen, 1970'in gelişme hızının yüzde 7 olacağı açıklandı.
HUZURSUZLUK ARTIYOR
1969 yılı 12 Ekim tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimleri'ni tek
başına alan Adalet Partisi'nin kurduğu 2. Demirel Hükümetinin bütçesi TBMM'de
reddedildi. Demirel'in kabinesini oluştururken, parti içi muhalefetten kimseyi
bakan yapmaması ve kurulları kendine bağlı üyelerden oluşturması Saadettin
Bilgiç başkanlığındaki yaklaşık kırk kişilik bir grubun, diğer siyasi parti milletvekilleriyle ortak hareket ederek 1970 bütçesine ret oyu vermesine yol açtı.
Bunu onur konusu yapan Demirel, 2. Hükümetinin istifasını Cumhurbaşkanı
Sunay'a sundu
ve ardından
3. Hükümeti oJuşturmasl için yeniden
göreviendirildi. Parti içi muhalefete taviz vermeyen Demirel'in aynı isimlerden
oluşturduğu 3. Hükümetin hazırladığı bütçe, 15 Mart 1970'de TBMM'de 172'ye
karşı 232 oyla güven oyu aldı. Bu 232 rakamı daha sonraları dillerden düşmeye­
cek, Başbakan Demirel, her saldırı sonrasında "bulun 232'yi, düşürün hükümetii"
diyecektir. Gerçekten de parçalı.mecliste, parlamenter sistemle Demirel'in kabinesini düşürmek mümkün olmadı.
Siyasetteki kargaşa, toplumsal huzursuzluğu körüklüyor, korkak olan
para, daha derinlere iniyordu. Siyasetteki huzursuzluk dış finans çevrelerini tedbirli yapıyor, çeşitli yerlerde yabancılar iş adamlarımıza "kendi sorunlarınızı bir
an önce halledin ... biz daha sonra geliriz" diyorlardı. Durum hem politik, hem
ekonomik açıdan giderek kötüleşiyor, Demirel'in işi zorlaşıyordu. Bu arada nakit
sıkışıklığı yüzünden protestolu senet sayısı her geçen yıl artıyordu. Böyle bir
atmosferde, 3. Demirel Hükümeti, Kalkınma Planları gereği yatırımlara devam
ediyordu. Sovyetler Birliği ile imzalanan yeni anlaşmalar büyük sınai tesislerin,
hatta entegrelerin yapımını sağlarken, 1970 Şubat ayında o günün parası ile
71
1 milyar 560 milyon liraya malolacak 1.
onur da Demirel'e aitti.
Boğaziçi
Köprüsü'nün temeli
atıldı.
Bu
75 SAYILI SiRKÜLER
istanbul Ticaret Odası bu kargaşada yeni ithalat yönetmeliği ile yürürlüğe
giren 75 sayılı sirkülerle mücadelesini! sürdürmekteydL ithalattan önce mal
bedelinin tamamının Merkez Bankası'na yatınlmasını isteyen 75 Sayılı Sirküler,
ithalatçının korkulu rüyası olmuştu. ilk müracaatla beraber, firmanın çalıştığı
bankaya satış bedelinin karşılığı kadar TL.'yi yatırmaya zorunlu tutulan ithalatçı,
para darlığı içinde çırpınıp vergisini bile ödeyemiyordu. 75 Sayılı sirküler, ithalatı
büyük grupların tekeline bırakırken, piyasada mal darlığına yol açtı.
iTO, TOBB'u bu konuda hayli sıkıştırdI. Ama özel sektöre inandığını,
kalkınmanın özel sektör eliyle yapılması gerektiğini kaydeden Demirel Hükümeti,
75 sayılı sirküleri yürürlükte tutmayı ısrarla sürdürdü. TOBB Başkanı Medeni
Berk, "herhalde özel sektörün ithalat yapmasını istemiyorlar. Muhtemelen ithalatın devletleştirilmesi isteniyor" diyordu.
EREGıi'YE TElGRAF
Ülkenin her tarafında arıza vardı.
Başınızı nereye çevirseniz bir bozukluk çıkıyordu karşınıza. Ve istanbul
Ticaret Odası yönetimi, her alanda yoğun bir mücadele sergiliyordu.
Gözler bu kez Ereğli Demir Çelik A.Ş.'ye kaydı. Türkiye'nin tek sac üreten
tesisi Ereğli Fabrikası'nda ürünlerin piyasa dışındaki kişilere tevzii edilmesi
karaborsaya yol açtı. istanbul Ticaret Odası, Ereğli'ye bir heyet gönderme kararı
aldı. Bilgi için hükümete de gönderilen ve Ereğli A.Ş.'nin muhatap alındığı telgrafta, istanbul Ticaret Odası'nın bilgisi dışında hiçbir firmaya sac tevziatı
yapılmaması, aksi halde yöneticilerin mesul duruma düşecekleri bildirildi.
iTO'OA HEM ELEŞTiRi HEM GÖREV
istanbul Ticaret Odasında ilgi çekici olaylar birbirini izliyordu. Yeni oluşan
yönetimde, bir üyenin düşmesi sonucu, Mevzuat Komisyonu'nun yedekteki ilk
üye yerine, boşalan tek üyelik için seçim istemesi muhalefeti ayağa kaldırdı.
Yedekteki bir ve ikinci üyeler, yönetime girme hakkının kendilerinde olduğunu
belirterek, seçim yapılması halinde Danıştay'a baş vuracaklarını ısrarla tekrarladılar. idealistler, cunta tarafından son yönetim seçiminde dışarıda bırakılan
Mustafa Kopuz'un eleştiri ve tehdit edici sözleri üzerine boşalan bir üyeliğe
seçtirileceğini, çünkü Cuntanın Topuz'dan çekindiğıni
ısrarla vurguluyordu.
Gerçekten de Topuz görüşlüğü her meclis üyesine yönetimi şikayet ediyordu.
Bu iddialarını meclis toplantısında da tekrarlayan Kopuz'un konuşması özetle
şöyleydi:
-"Son seçimlerde iç yönetmelik çiğnendi. Yönetim Kurulu üyeliğinde
gözüm yok. Ama benim yönetim kuruluna gelmemem için ne gerekiyorsa
yapılıyor. Önerge veriyorum, yanıtiayamıyorlar. Yönetimin aldığı her karar,
72
goruyorsunuz tartışma konusu oluyor. Danıştay'a, mahkemelere müracaat
olağan vakalar haline geldi. . Şimdi size bir gerçeği daha açıklayacağım. Şu
anda yönetim kurulunda bir üye, bir kollektif şirkette maaş alan bir müdürdür.
Ticaret Kanunu'nun 160. maddesine göre böyle bir şey söz konusu olamaz ..
Sözlerimi ihbar kabul edin. Bu arkadaşın ismini vermiyorum. Yönetim kurulu
bunu kendi bulup çıkarsın. Çıkarmazsa gerekeni yapacağım."
idealistlerin ağır topu Mahmut Sucuoğlu, yangının büyümesini istediği için
olayın üzerine körükle gitti. Kopuz'un yönetim kuruluna yönelik bu suçlamasını,
Sucuoğlu şöyle değerlendirdi:
-"Dikkat edin ... Mustafa Kopuz arkadaşımız yönetime muhalif bir üye
muhalif bir üye olsaydı ve bizim gurubumuzda yer alsaydı, yönetimi yıpratmak için böyle söy!üyor diyebilirdiniz. Ama Kopuz, yıllardır cuntayla
yan yanadır ve yönetirnde görev yapmaktadır. Bu açıdan söyledikleri çok ilgi
çekicidir. Bu kutsal kurumumuzda, bu oda içinde Bizans oyunları oynandığı öteden beri söylenmektedir. Demek ki söylenenler, iddia edilenler doğrudur. Çok
üzüldük. Bunun için gerekli çalışmaları yapıp meclisin huzuruna getireceğiz."
değildir. Eğer
AET iTO'NUN GÜNDEMINDE
Aynı toplantıda meclis üyesi Nazmi Akın, yönetimden, iKV'nin etkinliklerinin genişletilmesini ve daha geniş bir tabana yayılmasını istedi. iKV yöneticilerinin işin ehli kişilerden oluşturulmasını isteyen Akın, ahbaplann, dostların
ıKV'ye atandığını, bu nedenle ıKV'nin beklenen işleri yapamadığını vurguladı.
Bu meclis toplantısından bir müddet sonra 1970 yılı şubat ayı sonunda,
Istanbul Ticaret Odası, 1963 yılından o güne kadarki Türkiye-AET ilişkilerini gündeme getiren çok geniş kapsamlı bir toplantı düzenledi. Kentin 60 kilometre
uzağında Tarabya'da yapılan "Sanayiinin Ortak Pazar'a uyumu" isimli seminere,
AET'ye ilgi duyan iş gruplarının üst düzey yöneticileri, bürokratlar, DPT ilgiiileri
katıldı.
Ev sahibi konumuyia semineri açan iTa Yönetim Kurulu Başkanı Behçet
AET konusunda aradan geçen 7 yıl içinde bir kaç i kaybediidiği
doğrularken, "bu önemlf değiL. Kaybolan birkaç
Iı geri getirmek
mümkündür. Ama bugün en önemli şey, girelim mi girmeyeHill mi tartışmalarının
olmasıdı. Esasen şayanı şükran da budur. (Bunu yapan/ann şükranla amlacağmı
belirtmek istiyor.) Bu toplantılan
gelecek nesillerin mutluluğu için yapıyoruz.
Omuzlarımızda ağır bir mesuliyet var. Gelecek kuşaklara karşi kendimizi sorumlu
dedL
Koç Topluluğu
na konuşan Rahmi Koç'un yorumu şöyle
-"AET
son raundu başarılı bitiremedik. Bugüne kadar alınan
sonuçlar yetersizdir. Bugün alınması gereken tedbirler için bir beş yıl daha
bekleyemeyiz. iç ve
fiyat farklılıkları için giderici önlemler alı
i, vergi
iadesi mekanizmaları geliştirilmeiidir. Bunun yanında formalitelerin basitleşti­
rilmesi, ihracat sigortası ön plana çıkanlmalıdır. Kanaatimizee Ortak Pazar Türk
sanayi için yıkıcı olmayacaktır. Ancak sanayicinin gereksinimi olan ithalat liberasyona alınmalı, sanayii koruyucu önlemler tedrici olaral~ azaltllmaiıdır.Çiçeği
içeride yetiştirip tohumu dışarıdan alamayız. Tohumu da içeride yetiştirmemiz
Osmanağaoğlu,
73
gerekir."
O yılların AET uzmanı olarak ünlenen Prof. Dr. Osman Okyar ise şunları
söyledi:
-20 yıldır enflasyonist bir baskı altında yaşıyoruz. Ecnebi parası ile Türk
parası arasındaki denge bozulmuştur. Ecne~i parası fazla kıymetlendirilmekte­
dir. Buaurumda sanayi içe dönük çalışıyor. Çünkü; o yöne sevk ediliyor. Türkiye
ekonomisi bu baskılara daha ne kadar dayanacaktır? O yüzden Türkiye'de
devalüasyon şart olmuşturl
AET'NIN AMACı ABD'Yi DURDURMAKTIR
iKV'nin AET ile ilgili çabaları, iTO dışındaki kuruluşlar tarafından eleştiri
konusu oluyordu. iKV'nin çalışmalarını sadece istanbul'da odak~aştırması, bu
eleştirilerin ana kaynağı idi. Taşradaki oda ve borsalar iKV'den daha kapsamlı
bir çalışma bekliyorlardı.
Bunun üzerine iKV yönetimi nisan ayında izmir Efes Oteli'nde kapsamlı
bir seminer düzenledi. Bu şekilde çalışmalar özel sektöre anlatılırken, neler beklendiği daha kapsamlı olarak saptanacaktl. Bu seminer, 'ıKV'nin daha yararlı
hizmetlere yönelmesine yardımcı oldu. Büyük oranda iTO'nun desteği ile ayakta duran iKV'nin özel sektöre en iyi hizmeti vermesi için tahsisatların
arttırılmasına bu toplantıdan sonra karar verildi.
Başta devalüasyon söylentileri olmak üzere, güncel ekonomik konuların
da görüşüldüğü izmir Semineri, AET'nin gerçek kuruluş amacının kamuoyuna ilk
kez tüm şeffaflığı iledeklare ed~lmesi açısından da önem taşır. ızmirli
konuşmacılardan ekonomist Haluk Ceyhan, Avrupa'daki önemli gelişmelere
rağmen, ABD'nin dünya ekonomisinden aldığı payın yaklaşık yüzde 70 olduğunu
belirterek"Avrupa bu birliği, ABD'nin çıkışını durdurmak için gerçekleştirdi" dedi.
Bu ifadeler, Türkiye'de ilk kez telaffuz ediiliyordu.
AET KONUSUNDA GÖRÜŞ AYRıllGI
1970 yılı nisan ayında AET, Türkiye'nin gündeminde kaldı.
izmir'de 10 Nisan'da gerçekleştirilen genişletilmiş seminer, 21 Nisan tarihinde Antalya'da yapılacak AET-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu 9.
dönem toplantısı için zemin oluşturdu. izmir'de beliren güçlü görüşler,
Antalya'ya taşınarak tartışma zeminine kaydırıldı. Dönem toplantısında Türk
parlamenterlerin başkanlığını yapan Prof. Aydın Yalçın düzenlediği basın
toplantısında, Türkiye'nin ortak pazaragirişinin üç aşamalı olduğunu belirtirken,
"birincisi gerçekleşti. Şimdi ikinci aşamaya geçeceğiz. Bu geçiş dönemidir. Geçiş
döneminde AET gümrükleri indirirken, Türkiye batı standartlarına uygun olmak
şartıyla ithalatının yüzde 18'ini bulan bir oranda endüstri ve montaj ithalatında
gümrükleri aşağı çekecek. Tekstil makineleri ile lastik bunların başında gelecekııdedi.
den
Parlamento Komisyonu toplantısında dört CHP milletvekili genel merkeztalimat doğrultusunda geçiş döneminin altı yıl ertelenmesini
aldıkları
74
isteyerek belgeyi imzalamadı.
Bu gelişme kamuoyunu AET'yi isteyenler ve istemeyenler olarak ikiye
böldü. Bu gelişmeler AET çalışmaları için kurulan iktisadi Kalkınma Vakfı'nı
olumsuz etkiledi. Üst düzey yöneticiler fevkalade yoğun bir çalışma temposuna
girdi. Hükümete danışmanlık yapan iKV, kendi içinde artık görmezlikten gelinemeyecek ayırımı sonuçlandırmak için büyük uğraş verdi. iKV'nin bir numaralı
patronu konumundaki istanbul Ticaret Odası, geçiş döneminin başlamasından
yana ağırlık koyuyordu. Ama sanayi sektörü gelişmesini tamamlayamadığı için
geçiş döneminin yıkıcı olacağı endişesini her fırsatta ortaya atıyor, ertelemeden
yana tavır alıyordu. Tabii her sektör, hatta her kurum, her büyük grup menfaatini maalesef ön planda tutuyordu.
TÜRKiYE TARTıŞMAYA BAŞLADI
Özel sektör arasındaki bu ikilik, siyasi çevrelerde daha yoğun biçimde
hissediliyordu. AET konusunda hükümet içinde dahi farklı seslerin yükselmesi,
ülkenin AET konusunda ikiye bölünmüşlüğü, özel sektör içindeki görüş
aynlıklarının derinleşmenin en önemli sebebiydi. 1963 yılından 1970 yılına
kadar geçen süre içinde Türkiye'nin temel bir politika oluşturamaması, AET
konusunda disipline edici önlemlerin alınmaması, olayı ekonomik açıdan derleyip toparlayacak, bir başka deyişle, ateşin içine girecek olan özel sektörü
fevkalade tedirgin ediyordu. Konu, geçiş döneminin ertelenmesi görüşünden de
uzaklaşmış, çok uzun zaman önce kapanmış olan "girelim mi-girmeyelim mi?"
bilmecesine dönüştürülmüştü.
Öyle ki; AET'ye başından beri sıcak bakan çevreler bile, Türkiye'nin bu
ikiye bölünmüşlüğünden etkilenmiş, onlarda bile "acaba!" gibi düşünceler
uyanmıştl. Hükümetin en önemli danışma organı olan DPT bile geçiş dönemi
için olumsuz görüş bildiriyor ve Başbakan Demirel'e "bir kaç Yil erteleme!"
tavsiye ediyordu. Maliye Bakanı Mesut Erez, nisan ayı sonunda gazetecilerle
yaptığı bir söyleşide, "CHP, AET'ye karşı değil, ama onlar geçiş dönemine hazır
almadığımızı ileri sürüyorlar. Ayrılık temelde değil, şekilde"
demek
zorunluluğunu duyuyordu. Aynı toplantıda bir gazetecinin sorusunu yanıtlayan
Erez, hükümet içinde de farklı düşüncelerin olduğunu doğruluyordu.
TÜRKiYE ALEYHTARLARINA iLK KOZ
Türkiye'de bunların yaşanması, başından beri Türkiye'ye AET kapılarını
kapamak isteyen küçük bir topluluğun sevinç gösterilerine yol açıyordu. "Türkler
bizlerle uyum sağlayamaz" diyen ve Türkiye'nin tam üyeliğine karşı çıkanların
sayısı, her çekincemizden sonra artacak ve bugün karşımızda bizi içlerinde
istemeyen dev bir kitleye dönüşecektL
Antalya'daki Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu'na başkanlık
eden Belçikalı parlamenter M.De Winter, Türkiye'nin geldiği noktayı şöyle
yorumladı:
-"Soframıza
sizi de buyur ediyoruz. Bu sofrada her şey var. Sizi
75
yanımıza
almak için çalışacağız. Biz de bir aksaklik varsa düzelteceğiz. Biz Türkiye'ye
inanıyor ve güveniyoruz. Bu nedenle sizi yanımızda görmek istiyoruz"
Bugün, Türkiye için böylesine içten duygularla dolu olan kaç Avrupalı
parlamenter bulabiliriz acaba?
iTO EGiTiMOE ÖNCÜ
istanbul Ticaret Odası 1970 yılının ilkbaharına müjdeli bir haberle girdi.
Meclis Başkan Vekili Raif Onger, kurumun eğitime katkı için seferberlik ilan
ettiğini belirterek, "ilk parola her yıl bir okul" dedi. Her şeyi devletten bekleme
zamanının geçtiğini kaydeden Onger, ilk adımın istanbul Ticaret Odası
tarafından atılmasının kendileri için onur olduğunu kaydederek, mudilerine
büyük ikramiyeler ödeyen bankaların bu projeye katkı vermeleri ile her yıl 500
okulun hizmete girebileceğini, devletin omuzlarından kalkacak ağır yükün başka
kanallara yönelebileceğini belirtti. Onger, basın mensuplanna şunları söyledi:
-imkanı olan bu kampanyaya katılsin. Türkiye'nin eğitim seferberliğine
katkısı var. Cumhuriyetimizi çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak için bu
seferberliği gerçekleştirmek zorundayız. Eğitim alanında da her şeyi devlet yaptı.
Garip, yoksul bir semtte okul açmak çok önemliydi.. Davullar çalar, oyunlar oynanır, bayram coşkusu yaşanırdı..
76
Artık
fertlerin ve kurumların da yaratıcı olmaları zamanı geldi. Burada genellikle
bankalara seslenmek
istiyorum. ikramiye dağıtımlan çoğaldı. Bu fonların bir
kısmının eğitime ayrılması ile her yıi 500 okul yapmak mümkün olur. Karma
ekonomi sistemi ile idare edilen ülkemizde hak almakta eşit olanlar, hizmet yapmakta da eşit olmalıdır. O zaman özel sektöre yöneltilen olumsuz iddiaların
yaniışlığı kendiliğinden ortaya çıkar. Sektörümüzün de zaten buna ihtiyacı var.
Bilhassa Anadolu'ya sesleniyorum. istanbul'da bir okul inşaatı için 300 bin lira
gerekiyor. Oysa bu iş Anadolu'da 200 bin liraya biter. Bütün özel sektörü seferberliğe çağırıyorum.
ıTO KENDi BiNASıNDA
Yılın iTa ile bağlantılı olayları da pek azdl. 4. Vakıf Han'daki küçücük
odalardan
Eminönü'nde Ragıp Gümüşpala (1960 ihtilalinden sonra kurulan
Adalet Partisi'nin genel başkanı ... Emekli Orgeneral) Caddesi Hal yanındaki yeni
merkezine 2 Mayıs günü taşınan istanbul Ticaret Odası sadece Türkiye'nin
değil, Avrupa'nın en mükemmel ticaret sarayına sahip oldu. 1950'11 yıllarda
Başbakan Menderes'in gayretleriyle satın alınan arsa üzerinde inşa edilen ve o
günlerde övgü ile söz edilen yeni Ticaret Sarayı, otuz bir yıl sonra ihtiyaca yanıt
veremeyecek ve ıTO yine Eminönü'nde çağdaş bir saraya kavuşacakti.
1970, sanayi odalarının TOBB'dan aynlışlarının engellendiği bir yılaldu.
5590 Sayılı yasada yapılan değişiklik, sanayi odalarının yeni bir meclis altında
toplanmasını içeriyordu. TBMM'de kabul edilen yasa, Senatodan geçmedi ve
sanayiciler yine TOBB bünyesinde kaldılar.
VE NiHAYET DEVALÜASYON ...
Hani bir şeyi kırk sefer söylerseniz olur denir ya, onun gibi. .. üç yıldan beri
dillerden düşmeyecek olan devalüasyon edebiyatı, 9 Ağustos 1970 günü son
buldu 1 $=15 TL, 1 Alman Markl=4.09 kuruş oldu .
. Maliye Bakanı Mesut Erez, operasyonda hükümete baskı yapılmadığını,
AET'nin bu konuda herhangi bir öneride bulunmadığını söyledi.
Beklenmesine rağmen büyük infial yaratan 1970 devalüasyonu ile ekonominin çöküntüye gideceğine ilişkin işaretler de yoğunlaştı. Enflasyonist baskılar
piyasaları ürkütmeye başladı. Ücret-fiyat spiralinin kırılmadıkça soruna çözüm
getirilerneyeceği vurgulanıyordu. Devletle iş yapan müteahhitler kur farkları ile
yıkılmıştı.
Yine ilk ses Behçet Osmanağaoğlu'ndan geldi. iTO Başkanı, devalüasiş çevrelerine vereceği zararların önlenmesi için Hükümeti tedbir almaya
çağırdı. iTO Başkanı çok sert bir konuşma yaptı. Hükümetin Maliye Bakanının
çok kısa bir zaman önce devalüasyon yapmayacaklarına ilişkin verdiği söz üzerine piyasaların vaziyet aldığını kaydeden Osmanağaoğlu, "sözlerine güvenmekle hata ettik. Bu devalüasyon hiç bir sorunu çözümleyemeyecek" dedi. Başkan
açılmış akreditifler başta olmak üzere, hükümete bir dizi önlem sundu.
yonun
77
DEMiREL'DEN GARANTi
Mayıs ayında yapılan genel kurulda yeniden TOBB Başkanı seçilen
Medeni Berk, devalüasyon söylemleri için böyle bir operasyona gerek
olmadığını savunarak, para operasyonunun karşısında yer almıştı.
8 Ağustos operasyonu
başkanın görüşlerini nedense değiştirdi!
Devalüasyona karşı olan Medeni Berk, aradan kısa bir müddet geçtikten sonra,
devaiüasyonun ekonomiye yaradığını ileri sürünce, TOBB camiası ayağa kalktı.
TOBB Başkanındaki bu değişim, onunla ilgili olumsuzluklaq artıran etken oldu!
Sırrı Bey'i pasif görüp Medeni Berk'ten önemli aktif bir polkitika bekleyen
özel sektör, aynı donuk havanın sürmesi üzerine sesini yükseltmeye başladı.
Çıkan vergi yasalarında etkin rol oynayamayan TOBB'un, özel sektörün sesini
iyi yansıtamaması üzerine, TOBB Divan Başkanı olan iTO Başkan Yardımcısı
Raif Onger'den Genel Kurulu'nu toplantıya çağırması istendi. Türkiye'nin dört
bir yanına dağılmış delegeler Divan Başkanı'nı sıkıştırıyorlardı.
Raif Onger, genel kurul yerine yönetim kurulunu ızmir'de olağanüstü
toplantıya çağırdı. Divan Kurulu üyelerinin yönetimi sigaya çektiği, soru
yağmuruna tutarak eleştirdiği 17 Eylül ızmir toplantısında Onger, genel kurul
toplantısına gerek kalmadan bir takım ivedi sorunların çözümlenmesini yönetimden istedi. Bu arada, TOBB başkanlığı için Şinasi Ertan ve Şaban Gazioğlu
adları kulislerde dolaşmaya başladı.
Hükümetin devalüasyona bakışı ise bambaşkaydı. Devrin Ticaret Bakan!
Gürkan Titrek, özel sektörün devalüasyonu eleştirmesini hükümet olarak anlayamadıklanm ifade ederken, "nasılolsa dolan 15-16 liradan karaborsadan temin
ediyorlardı. Akreditifler ise bir yıl bekliyordu. Değişen bir şey yok... Yine dolan
aYn! fiyattan alacaklar, niye kızıyorlar ki?" diyordu.
Gürkan Titrek'in bu toplantıda aşırı fiyat artışı görülen maddelerde ithalatın kaçınılmaz olduğunu vurgulamasından sonra, sorulan bir soruya verdiği
yanıtta, ithalatın kamu kurumları tarafından realize edilebileceğini telaffuz
etmesi, devletçilik olgusunu yeniden gündeme taşıdı.
Demirel, bakanı Titrek'in kırdığı pot üzerine, Maliye ve Sanayi Bakanlannı
istanbul'a Ticaret Odası'na gönderdi. Ama bu iki bakan da iTa yönetimini teskin
edememişti. Ağustos sonunda Mesut Erez ve Selahattin Kıliç'ın iTO'yu
ziyaretinden 15 gün sonra Başbakan Demirel, "önemli dostlarımız" dediği istanbul Ticaret Odası yönetimini ziyaret etti. iTO'nun yeni Ticaret Sarayı'ndaki
toplantısında Meclis üyelerine kısa bir konuşma yapan Demirel, ikinci kattaki
yönetim ofisinde Behçet, Raif, Emir Beyler ve yönetim kurulunun diğer üyeleri ile
baş başa kaldı. Titrek'in piyasayı endişeye boğan devletçi yaklaşımları için,
Başbakan "endişeye gerek yok" teminatını verdi. Demirel, milli bir mesele
yaptıkları dış ticaret dengesinin sağlanmasında özel sektöre güvendiklerini belirtirken, 31 Ocak 1970 tarihine kadar süreli transferlerin 31 Mayıs 1971'e kadar
uzatılacağını müjdeledi. Demirel'e göre, devalüasyon öncesi 1 yıl bekleyen
transferler, 3.5 aya kadar inmişti. Demirel, özel sektörün bu panik havasından
sıynlmasmı, ileriye güvenle bakmasını öğütledi. Yeni kredi düzeni için birkaç
78
güne kadar açıklamalar yapılacağını kaydeden Başbakan, özel sektör açısından
endişe edecek hiçbir şeyolmadığını ısrarla belirtti.
Başbakanın Türk özel sektörünü rahatlatmak için yapacağı açıklamalarda
muhatap kabul ettiği iTO yöneticileriyle görüşürken bazı kaynaklar, özel sektör
açısından ithalattaki kısıtlamaları sürdürecek üç kararnamenin Bakanlar
Kurulu'nda imzaya açıldığını duyuruyordu! Yine o günlerde 1969 yılı kalkınma
hızının yüzde 6.4 olduğu resmen açıklandı.
1970 SONBAHARI: HER YERDE KAOS
Hani bozulan bir şey için "işin çivisi çıktı"denir ya, 1970 yılı sonbaharında
Türkiye'de her şeyin çivisi çıkmıştı. Koca ülkede akıı, mantık yok olmuş gibiydi.
iyi giden, rayında yürüyen hiçbir şey yoktu. iç politikadaki anlaşmazlıkların iktidar partisini çatırdatması ile parlamentoda başlayan sallantı, sokakta anarşinin
sınırsız atakları ile sürüyor, kalkınmaya çabalayan ülkede ekonomi tüm değerleri
ile sallanıyordu. Ülke her kurumu ile kaostaydı. Bu durum bireyleri moralsizliğe
itmişti.
'
1970 yılı Ağustos devalüasyonundan 12 Mart 1971 muhtırasına kadar
geçecek süreyi "beklenen sona yaklaşım" olarak adlandırmak mümkün.
Parlamento iktidara, TOBB Divan Başkanı TOBB yönetimine, iTO ve TOBB
hükümete muhtıralarla veryansın ederken, halk şaşkınlık içinde, kendini yönetmeye talip olanların düştüğü acıkıı durumu, korkarak, endişe içinde ve gelecek
: ---== - - - - . fobisi ile izliyordu. O yedi-sekiz
"-----;:::::~ ay içinde fevkalade ilginç olaylara tanık olduk. Rejim tehlikede
çığlıkları ile bütün sinirlerin gerildiği o uzun aylar, yedi-sekiz yıl
sonra Türkiye'yi bir iç savaş
..::::::::::=:--.;;;;;--eşiğine kadar getirecek günlerin
başlangıcını oluşturdu. Belki
biraz uzun olacak ama, konumuzdan sapmadan o günlerde
bir gezinti yapmanın yararlı
Muhalefetin önemli isimlerinden Mahmut Sucuoğlu , (sağ
başta) iTO Meclis Başkanlığı görevi de dahilolmak üzere
camiaya uzun yıllar hizmet verdi. Fotoğrafta: Atatürk
Fotoğraf Sergisi açılışında Ya lım Erez, Besalet Barım ve
Hasan Özer'le birlikte görülüyor.
olacağını düşündük.
buhranına
adım adım yaklaşırken, istanbul
Önce
rejim
Ticaret Odası'nda neler olup
gözlemlemeye çalışalım:
26 Ekim 1970'de iTO Meclisi, 5590 Sayılı yasada yapılacak değişiklikler
hakkında üyeleri bilgilendirmek için olağanüstü toplandı. Yasada değişiklikler
içeren tasarıyı istanbul Ticaret Odası'nın kurduğu özel bir komisyon hazırlamıştı.
Ancak bu hazırlıklar sırasında kardeş kuruluşlarla da temaslar yapılmıştı.
Muhalefetin ağır toplarından Mahmut Sucuoğlu, iTO'nun hazırladığı
tasarı hakkında eleştiri dolu bir konuşma yaparken, tasarının meclise inmeden
önce parlamentoya ve çeşitli kurumlara gitmesini eleştirdi. TOBB sekreterliği
bittiğini
79
başta olmak üzere iso ve istanbul Ticaret Borsası ile uyum sağlanmamış olan
bu kadar ısrar etmenin yersiz olduğunu kaydeden Sucuoğlu, tasarıda
yer alan ticaret ve sanayi konseylerinin olumlu bir yaklaşım olduğunu belirtti.
Bunun Anadolu odalarının da alınacak kararlarda söz sahibi olmalarını sağlaya­
cağını kaydeden Sucuoğlu, konseyler
ve TOBB'un politika dışı bir tutum
izlemesini salık verdi.
iTO'nun başkanlığını yaptığı Trakya ve Marmara odalarınca da
beğenilmeyen tasarı iTO meclisinde de onaylanmayınca, yenisinin Iıazırlanması
için komisyana geri döndürüldü.
26 Kasım 1970 tarihinde yapılan seçimde iTO Meclis Başkanlığına Emir
Sencer, Yönetim Kurulu Başkanlığına yine Behçet Osmanağaoğlu seçildi.
iTO'yu güç günlerden geçirmek için deneyimli bir başkana gereksinme vardı.
1970 yılı Aralık ayının son günlerini 1971 bütçesi ile geçiren iTO Meclisi,
tıpkı Türkiye gibi kaynamaktaydl. Faruk Çelıreli'nin küçük sanayici sorunlarını
içeren konuşmasından sonra islamcı kesimden Ahmet Çarşıbaşı, özel sektöre
karşı girişilen ekonomik önlemlere işyeri kapama boykotu ile karşıi
verilmesini
istedi.
iTO Meclisi'nde 1971 yılı bütçe görüşmeleri 13 Ocak 1971'e kadar sarktl.
Başkan Emir Sencer'in "bütçeyi oylatacağım" dediğinde 1
üyesi olan mecliste
54 üye vardı. Muhalefet "ekseriyet yok" derken, başkan "var" diyerek iş programı ve bütçeyi meclisten geçirdi. Bunun üzerine muhalefet, ITO'nun tarihinde ilk kez bütçe oylamasının sonucu Danıştay'a gitti.
Behçet Bey, Ocak ayının sonlannda Maliye, Ticaret ve Sanayi
Bakanlanna çektiği telgraflarda, Adalet Partisi program ve tüzüğü ne aykırı
işlemler yapıldığını, ekonomik
felsefesini özel sektör üzerine kurmasına
rağmen, özel sektörü imlıa edici çalışmalar yapıldığını duyurdu. AP, bu telgrafla,
tüccar, işveren kalesini de elden kaçırdI.
Ülkedeki kaos ve umursa- mazlığa rağmen o sisli günlerde, kamu kurumu
olmamasına rağmen, kamu kurumu niteliği taşıyan iTO, tüm vecibelerini yerine
getirme uğraşı içinde, bir şeyler yapmak için didinip duran ender kurumlar
arasındaydı. Yine özveri dolu çalışmalardan birisinde, taban ve destekleme fiyatlan
işlenmiştı. 1
1971
bir raporu Hükümete ulaştıran iTO,
enstrünıanın politik amaçlarla kullanı
ile
edilen fiyatlarla tüccann
tasarıda
"Askeri daxbe istemiyoruz," diyen Behçet Osmanağaoğlu
12 Mart kararlarının yumuşatılmasında önemli bir roloynadı,
80
konusunda yararlanmayı hedeflemişti. Özel sektör camiası, Medeni Berk'in
başkanlığına giderek soğuk bakıyor ve krizli ekonomik yaşamda TOBB'un pasifliğinden şikayet edi--yordu. Odalar ve borsalar, TOBB'da olağanüstü
kurultay için bastırırken, TOBB Divan Başkanı (iTO Meclis Başkan Vekili) Raif Onger,
TOBB Yönetimine verdiği muhtıra ile birlik içinde Ortak Pazar, ihracat ve
Planlama ile ilgilenecek üç bağımsız birim kurulmasını istedi. Onger, Divan
Başkanı olarak TOBB'da revizyonu zorunlu gördüğünü savunurken, yönetimin
her altı ayda bir yurdun muhtelif bölgesinde toplanmasını, bölge sorunlannı da
içine alacak kapsamda çalışmalar yapılmasını istedi.
istanbul Ticaret Odası Türkiye'nin planlı kalkınma dönemine deneyimli bir
kadro ile katıldı. Behçet Osmanağaoğlu, ismet Paşa kabineleri, Suat Hayri Ürgüp!ü, Demire! Hükümetleri döneminden sonra i. Ve IL Nihat Erim Kabineleri
döneminde görev yaptı. Pek çok
görüşüne başvurulan Behçet Bey, kendisinden sonra gelecek nesiller için örnek bir başkan oldu. Performansı,
soğukkanlılığı, dinamizmi ile unutulmayacaklar
arasına adı yazılan
Osmanağaoğlu (soldan ikinci) görevinin son yıllarında "asker darbe istemiyoruz"
diyerek 12 Mart 1971 kararlarını biraz olsun yumuşatan bir lider oldu.
istanbul başta olmak üzere, TOBB Başkanı Medeni Berk'ten memnun
olmayanlar, birkaç gün sonra şaşkınlıklannı gizleyemediler. Çünkü Medeni Berk,
TOBB Başkanı olarak 19 Kasım 1970'de Başbakan Süleyman Demirel'e muhtıra
verdi. Muhtıranın amacı, 1971 'de işıetme vergisi başta olmak üzere yeni vergilerin yürürlüğe girecek olmasıydı. TOBB Başkanı Berk, "varlık vergilerini bile
aratacak şiddet ve kapsamdaki bu çalışmalarda sektörün görüşlerinin alınma­
masını eleştiri konusu yapmıştı. Ama bu muhtıraya rağmen, ünlü işletme vergisi
15. 12. 1970 tarihimde yürürlüğe girdi.
Aradan iki ay geçtikten sonra bu kez muhtıra sırası TOBB Genel
Sekreterine geldi. Muhatap yine Demirel'di. .. konu ise Ortak Pazar. Tanır,
hükümeti, Ortak Pazar konusunda pasif olmakla suçluyor ve acil önlemler
istiyordu.
BEHÇET BEY: DARBE iSTEMIYORUZ
Adalet Partisi'nden ayrılan bir grup parlamenterin kurduğu Demokratik
Parti, 23 Aralık -1970 tarihinde, Ferruh Bozbeyli'yi Genel Başkan olarak atadı. AP
Hükümeti, sli1lrda bir kaç oy fazlası ile iktidar olmayı sürdürüyordu.
baktığımızda hepsinin de "geliyoruz"
Türkiye'de askeri darbelere
dediğine tanık oluruz. Bu gelişmeler karşısında iktidarların gözleri kör, kulakları
ır! Ama darbe ile giderken mazlumu oynamak, geleceğe çok önemli
lmasını sağladığından, başbakanlar veya kabinede birkaç bakan
unu tercih etmemişlerdir.
1 1
nda Türkiye'de margarin karaborsadadır. Benzin yoktur .. jstasyonlar boykattadır. Atalar yatmakta, insanlar donmaktadır.
Anarşi temposunu giderek arttım. 21 Şubat 1971 günü Ankara'da TOBB
Merkezi bombalanır. Başkan Medeni Berk, yaptığı yazılı açıklamada, hiçbir
siyasi yönü olmayan TOBB'a yapılan saldırının, serbest rejimi yıkmayı amaç edi81
nenlerin bir eylemi olduğunu belirterek herkesi demokratik hakları savunmak için
işbirliği yapmaya çağırdı.
Mart başında özel kesimin bir kısmı, daha doğrusu büyük miktarda parası
ve yatırımı olanlar, ordu ile flörte başladı. Gazetelerde "Rejim tehlikede ... nasıi
olursa olsun bu hengameden kurtulalım" temas! işlenmeye başladı. Sakıp
Sabancı'nın "şer kuvvetlerin bu düzeni yıkamayacağını" belirten demecinden
sonra, bu konudaki yayınlar da yoğunlaştı.
Herkesin yangına körükle gittiği, kimsenin Türkiye'nin geleceği ile ilgilenmediği,
daha doğrusu taşları yerine oturtamadığı koca ülkede istanbul Ticaret Odası'nın
Başkanı Behçet Osmanağaoğlu, askeri darbenin Türkiye için çok kötü sonuçlar
vereceğini iian eden tek lider oldu.
Askeri darbeden 4 gün önce istanbul Basınını Ticaret Sarayı'na toplayan
Behçet Bey, şöyle konuştu:
-"Parlamento dış! çözüm yollarına itibar etmiyor ve bunu istemiyoruz. Bu
ülkede ekonomik bir dinamizm var, buna sırtımızı döndüremeyiz. Önce iş
başındaki siyasilerden feragatli davranmalarını istiyoruz. Ama onlar bunu yapmazsa, demokrasi dışı yollar yerine, parlamento düzeni içinde çözümler bekli yoruz."
iTO istihbaratı askeri darbeyi haber almıştı. Bunu Brüksel de öğrenmiş ve
AET Gene! Sekreteri Emile Noel ani olarak Türkiye'ye gelerek çeşiti i çevrelerde
nabız yoklamışt!. Noel, ıstanbul'dan Brükse!'e uçmadan önce Behçet Bey ile
konuyu müzakere etmişti. Noel, Türkiye'yi seven, kollayan bir genel sekreterdi.
Behçet Sey'e, "askeri darbe ile ordunun iş başına gelmesi Türkiye için felaket
olur. Avrupa ve ortaklarınız bunu sindiremez ve hiç hoş karşılanmaz. Buna mani
olun"demişti. Behçet Bey, bu uyarılan yakından tanıdığı emekli generallerle
Ordu üst kademelerine iletti. Büyük bir olasılıkla, ordunun ülkeyi idare etmesi,
parlamenter rejime çok uzun bir ara verilmesi, Behçet Bey'in bu ikazlan ile
önlendi. Gerçekten de darbeci generaller, Demirerin ve kabinesinin istifasını
aldıktan hemen sonra, parlamenter rejimin işlemesine yeşil ışık yakmişlardl.
Sehçet Bey'in bu uyarılan yararlı olmuştu.
12 Mart 1971 günü Gene! Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç
ile üç kuvvet komutanı orgenerallerin imzasını taşıyan muhtıra Demirel'e iletilmiş, o da hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Sunay'a sunduktan sonra Güniz
Sokağın yolunu tutmuştu.
12 Mart Muhtırasi ile Türkiye'de bir perde kapanıyor, ama 68-71 yıllannı
kapsayan olayların yaptığı tahribatın çok üzerinde gelişmelerle dolu yeni sayfa
açılıyordu.
82
BÖLÜM III
VAROLUŞ SAVAŞı
(1971 -1980)
YAMALI BOHÇA HÜKÜMETi
Cevdet Sunay, 12 Mart'tan 7 gün sonra, CHP Kocaeli
Milletvekili Nihat Erim'e kabineyi kurma görevi verdi. Erim iki sürprizle işe
başladı. Birincisi;
Başbakan Yardımcılığı için ABD'den getirilen Atilla
Karaosmanoğlu idi. Dünya Bankası'nda önemli bir görevde çalışan
Karaosmanoğlu, Erim'in davetini kabul etmiş ve yeni kabinede görevalmıştı.
Karaomanoğlu'nu tanıyanlar, sol kişiliğinin ağır bastığını, Erim'in bazı sosyal
gelişmeleri yaşama geçirmek için Osmanaoğlu'nu tercih ettiğini düşündüler.
ikinci sürpriz; özel sektörün ısrarla gündeme getirdiği Dış Ekonomik ilişkiler
Bakanlığı'nın kurulması olmuştu. Özer Derbil bu bakanlığın başına getirilmişti.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına Ayhan Çilingiroğlu, Tekel'e Haydar Özalp,
Çalışma'ya Atilla Sav bakacaktl.
Programı beğenilen yeni hükümetin batıya dönük, demokrasiye sadık bir
sistemle çalışacağı inancı vardı. Ancak, 27 Mayıs 1960 devriminden bu yana
geçen 11 yıl içinde önemli deneyimler edinmiş olan Türk özel sektörü, artık
yoğurdu bile üfleyerek yiyordu. Zaman, özel sektörün haklılığını bir kez daha
ortaya koydu. Yamalı bohçaya benzeyen i. Nihat Erim Kabinesi'nde daha ilk
aylarda çıkan anlaşmazlık, dokuz ay sonra hükümetin düşmesi ile sonuçlandı.
Kabine içindeki ihtilaflar, Başbakan Erim'in, Adalet Partisi'nden eski Maliye
Bakanı Mesut Erez'i hükümet içine almak istemesiyle doruk noktaya ulaştı.
Kabinenin Karaosmanoğlu liderliğindeki 11 Bakanı, 3 Aralık 1972 tarihinde,
Erim'in bu atamayı Bakanlar Kurulu'na getirmemesini eleştirerek istifa etti.
Askeri darbe ile giden bir hükümette yıllardır Maliye Bakanlığı yapan bir kişinin,
reform hükümetine alınmasını kabul edemeyeceklerini bildirerek istifa eden 11
bakana daha sonra 3 bakan daha eklendi.
Cumhurbaşkanı
ÖZEL SEKTÖRÜ TESliM ALAMADıLAR
Olayın siyasi gelişmesini ve sonucunu daha sonraki safhaya bırakarak
önce şunu belirtelim; i. Erim Hükümetinin bitmesi, özel sektör için sevinç kaynağı
oldu. AP'den umut kesen özel sektör, dört elle sarıldığı i. Erim Hükümetinden
dokuz ayda çok çekti! Yamalı bohça kabinesinde, özel sektöre inanmayan, hatta
onu ekonominin kenesi gibi gören peşin hükümlü bakanlar, ilk icraatlarında özel
sektörü yılgınlığa düşürecek, panik yaratacak, moral bozucu bir tutum izleyince,
kabineye teşhis kondu.
Erim başta olmak üzere, vatanını seven, milliyetçi güçlerin dizginlemesiyle devletçiliği tatbik edemeyen ekonomiden sorumlu bakanlar, merkeziyetçi
bir ekonomik sistemle iş dünyasının karşısına çıktı. Bunu yaparken, yarattıkları
strateji gereği, özel sektör arasında bir müddetten beri süren ayrılıkçı unsurları
83
körüklemeyi ihmal etmediler. Kökleri 1964-65'e dayanan kota olayları ile
başlayan sanayici-tüccar ayırımı yüzünden kendilerini TOBB dışına atmaya
çalışan sanayicilerin yanında yer alan LErim Hükümetinin solla özdeşleşmiş
bakanlarının çabaları, istedikleri sonucu vermedi. Oyunu sezen özel sektör kurmaylannın tabanda birleşme girişimleri olumlu sonuç verirdi. Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği'nin başına, çok genç, yüksek eğitimli, üç yabancı dil bilen,
Avrupa ve Dünya ile enformasyonu olan iTO Meclis Başkan Yardımcısı Raif
Onger'in atanması, planlı bir hareketin sonucuydu.
Demirel kabinesinde sonradan yozlaşarak veya oy kaygısıyla özel sektöre cephe alan bakanlar vardı. i. Erim hükümetinde ise, sol düşünceyi temel
ilke kabul etmiş,prensip edinmiş isimler görev başındaydı.
Basında önemli kalemleri yanına alarak kamuoyu yaratan bu isimler ve
onları destekleyen Türkiye'nin önemli kurumlarıyla özel sektör çok büyük bir
mücadele verdi. TOBB'da Raif Onger, iTO'da Behçet Osmanağaoğlu'nun
başkanlıklan altında bakanlar ve bazı devlet kurumları başta olmak üzere, özel
sektörü yok etmeyi amaçlayan güçlerle, ulusa! kurum ve kişilerin varlıklarını
ortaya koymasıyla, dişe diş, yürekli bir mücadele ortaya kondu. Demirel'in
deyişiyle şapka kaptınlmadı! Bu mücadelenin öncü kurumu istanbul Ticaret
Odası oldu. TOBB'un
Raif Onger'ii dönemi,
bu mücadelenin hemen
sonrasında; kurumun yeniden yapılanmasının başlangıç yılını oluşturdu. Kısa
bir zaman sonra kurulan TüsiAD, bu yoğun mücadelenin mirasçısı olmaya
soyunduysa da, kamuoyunda büyük sermayeye özgü bir kulüp havasini hep
korudu.
Mart 1971 'den başlayarak dokuz ay süren dönem, Türk özel sektörünün
geleceğini hazırladı. 1971 yılı Aralık ayına kadar devam eden
I.Erim
Hükümetinin, Başbakanı dinleme gereği duymayan bakanlarının, özel sektöre
karşı sürdürdükleri yok etme mücadelesi, Türk özel sektör tarihinin dönüm noktalarından birisini oluşturdu. Aslında 1980 yılına kadar süren, ama ilk dokuz ayı
sol ideolojiyi ekonomiden söküp atmakla sonuçlanan bu zaman diliminin iyi bilinmesinde ve değerlendirilmesinde yarar vardır.
Şimdi tarihlere sadık kalarak gelişmeleri özetleyalim:
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu, 14
Nisan 1971 'deki basın toplantısında; özel sektör için olumsuz benzetmelerde
bulunup, hür teşebbüsten yağrnacı olarak söz ettikten sonra, ekonomide yeni
önlemlere ihtiyaç duyulduğunu, bunların da en yakın zamanda açıklanacağını
söyledi.
Bu basın toplantısında Osmanoğlu'nun özel sektörü algılama biçimi ve
özel sektöre getireceği yaptirimlar tartışılırken, bakanı haklı gören oda ve borsalann mevcudiyeti dikkatlerden kaçmadı!
ihracatta vergi iade sisteminin kaldınlacağı, ithalatı denetim altına alacak
bir mekanizmanın oluşturulacağı, yeni vergiler getirileceği, dış ticaret rejiminde
köklü değişimler yapııacağı, rejimin daha sert ve kapalı bir biçim alacağı haberleri, piyasaları kilitledi.
84
BUNLAR MERKEZiYETÇi
Bu arada özel sektörün de önemli istekleri arasında yer alan Dış
Ekonomik ilişkiler Bakanlığı'na, Devlet Planlama Teşkilatı, yatırımları inceleyip
denetleyen Teşvik Uygulama Dairesi bağlandı. Bakanlığın, TOBB'un parasal
olanaklarını sıfırlayan, oda aidatıarı dışındaki gelirlerini kaldıran bir uygulama
içinde olduğu duyumları, özel sektör kurumlarını sarstı. Ve en önemli iddia ise,
i Erim Hükümeti'nde yer alan bakanların çoğunun, AET Geçiş Dönemi'ne karşı
olduklarıydı. Bunlar içinde AET'den çıkılmasını isteyen bakanlar da vardı.Özel
kesim kurmayları bunları değerlendirmeye aldı.
Kısa bir beklemeden sonra, .iTO uzmanlarının hazırladığı ve içinde çok
sert ifadelerin bulunduğu 100 sayfalık siyasi ve ekonomik bir rapor; Başbakan,
ilgili bakanlıklara ve basına gönderildi. iTO yönetimi, I.Erim Hükümetinin solcu
bakanlarına taviz vermek yerine, mücadeleyi seçen bir hava yarattı. Rapordan
hemen sonra Mayıs ayı meclis toplantısında, Osmanağaoğlu, raporun hazırlanış
nedenleri üzerinde bilgi verirken ağzından baklayı çıkardı:
-"Beyler ... bugünkü hükümetin ekonomik kadroları merkeziyetçiliği benimsemiştir. Özel sektöre güvenmemeleri nedeniyle bütün yetkileri ellerinde tutmak
istiyorlar. Tavrınızı buna göre belirleyin .. "
Bu rapordan hemen birkaç gün sonra kamuoyunu bilgilendirmek isteyen
iTO Başkanı Osmanağaoğlu, hükümetin dış ticarette yaptığı hataları saptamak
ve çözüm yolları aramak için bir komisyon oluşturduklarını belirterek "rejim yaz
boz tahtasına döndü. ihracat için önce istikrar sağlanmalıdır. Özel sektörün vergi
kaçırdığı ileri sürüıüyor ... bu kanaat değişmedikçe Türkiye'de hiçbir şey iyiye
girmez, hiçbir şer yarına oturmaz"dedi. Behçet Bey, amacı belli olan kesime
meydanı bırakmak istemiyordu.
Arkasından iTO'nun deneyimli üyelerinden Mümtaz Rek, hükümetin
merkeziyetçi olduğunu, bu anlayış ile ihracat yapılamayacağını belirtirken
"tabancayı çektin mi kurşunu sıkacaksın, yoksa av kaçar. ihracat da böyledir. iş
gelir o anda bitiremezsen, ne yapayım diye arkana dönüp sorarsan iş işten
geçer" şeklinde konuştu.
Yine deneyimlilerden Celal Umur, döviz kaçakçısı olarak muamele gördüklerini
belirtirken, o çocuksu, durağan, saf temizliği ile sordu ... "aramızda kaçakçı gören
var mı? Hiç döviz kaçırdınız mı?
Özel sektörün çeşitli cephelerden hükümete saldırıya geçmesi ilgi çekti.
Aldıkları kararları başbakana bildirmek nezaketini bile esirgeyen sol bakanlar, bu
atakları cezasız bırakmamak için kolları sıvadılar.
85
RAiF ONGER TOBB
BAŞKANı
Yıpranan
Sırrı
Enver
Batur'dan sonra, TOBB'da iki
devre görev yapan Medeni
Berk'in yüksek iş kesimleriyle
olan ilişkisi nedeniyle özel
sektörün haklarını savunmada yeterli olmaması, sesini
yükseltememesi; yeni bir
ismin gündeme gelmesini
sağladı. . Büyük ağırlığı istanbul'da olan Türk özel sektörünün önemli firmaları ve
genellikle yabancılarla ortaklık yapan grupların başkan­
ları, daha ikinci ayda
ne
olduğunu gördükleri sol dokegemenliğindeki
kabine
trin
i. Erim Kabinesi'nin sol eğilimli bakanlarının Karma ekonomi sistemini Merkeziyetçiliğe döndüren Girişimleri, özel sektörde kan üyeleri ile mücadele edilmesi
değişimine yol açtl.Genç Raif Onger, bayrağı taşıyan başkandI.
gerektiği hususu üzerinde
birleşirlerken, bu mücadeleyi
sürükleyecek isim üzerinde de mutabakata vardılar. Yıllardır iTO'da başkan
vekilliği yapan, TOBB delegasyonu içinde bulunan ve son yıllarda da TOBB
Genel Kurul Divan Başkanlığı görevini yürüten Raif Onger, aranan kimliğe uyuyordu.Uzun yıllar TOBB'da başkan yardımcılığı yapan Şinasi Ertan'ın, izmir'de
olayların uzağında olması, Şaban Gazioğlu'nun deneyiminin bulunmaması, Raif
Onger ismini öne çıkardı. Birkaç günlük nabız yoklamasından sonra istanbul'un
çıkardığı liste, iso ve istanbul Ticaret Borsası delegeleri ile Marmara ve Trakya
guruplarının tam desteği, Karadeniz ve Doğunun kısmi katılımı ile TOBB'a
başkan olan Onger'in kadrosunda şu isimler vardı:
"Raif Dinçkök isO, Sezai Dıblan (Ankara Ticaret Odasl),Ömer Güris
(Samsun Tic. Ve San. Odası) Şinasi Ertan (EBSO), Hüseyin Sungur (Bursa)
Hasan Güven (izmir Tic. Borsasl),fehami Kuzeyman (Mersin Tic. Ve San.
Odasl)Cemal Bilgin (Kayseri Tic. Ve San. Odası)" Dün bir, bugün iki derken,
TOBB'un çiçeği burnunda başkanı Raif Onger'den hükümete bir rapor iletiidi. 10
Ağustos 1970 tarihli para operasyonunun etkileri giderilmeden alınan olumsuz
önlemlerle son derece kritik bir noktaya ulaşan piyasaların rahatlatılması için
siyasi istikrarın sağlanması ön şart olarak görülürken, hükümetin bu konuda
hiçbir çaba harcamadığı ısrarla vurgulandı.
TOBB'un yeni başkanının eleştirileri etkisini hemen gösterdi. Behçet
Bey'den de nem kapan Hükümet, 26 Temmuz 1971 günkü Resmi Gazetede
86
yayınlanan
genelge ile, TOBB'a son darbeyi indirdi. Hükümet,
TOBB'un
kalan kotalara da el attı. Bunun TOBB'a yıllık getirisi 10 milyon
liraydı. Yine TOBB tarafından çıkarılan Sicilli Ticaret Gazetesi'nin de alınacağı
söylendi. Bunun da TOBB'a yıllık getirisi 1 milyon liraydı.
Osmanağaoğlu, ve Raif Onger'in arka arkaya yaptıkları ve kamuoyunda
ciddi sarsıntılara yol açan Hükümetle ilgili açıklamalardan sonra, parasal açıdan
özel sektörün en büyük tepe organmı boğmaya ça!ışan hükümetin, Odalar
Birliği'ni kapatabileceği dahi konuşulmaya başlandı. Kartlar açılmıştı. Hür
teşebbüs yaşam savaşı veriyordu. Bu havada bütün kozlar oynanacaktl. 2
Ağustos'ta toplanan TOBB yönetimi, 5 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı Sunay'a
çıkarak, rejimin tehlikede olduğunu resmen iletti. Çankaya Köşkü zabıtlarına
geçen bu şikayetler, hükümet içinde fırtınalar kopardı.
CHP'nin yaramaz çocuklarının uydusu haline gelen kabindeki bazı isimler, Başbakan Erim'i özel kesime karşı sertleşmeye itiyorlar; ama başaramıyor­
lardı. ismet Paşa'nın yerine CHP'ye genel başkan olan Ecevit, seçim sonucu
hayaliyle kendini başbakan görürken, ülkeyi bir an önce seçime götürecek tüm
lega! ve illegal imkanları sonuna kadar kullanıyor, kabine içindeki anlaşmazlıkları
olabildiğince körüklüyordu.
dağıtımında
iZiN VE DENETiM DÖNEMi BAŞLADI
12 Mart Muhtırası ve hükümet değişimleri arifesinde, sivillerin ve bazı
devlet görevlilerinin de karıştığı bir sol ihtilalin bastmldığına ilişkin yayılan haberler yanında, yurttaki istikrarsıziık, ekonominin kaos içinde oluşu, tüm yatırımları,
hatta ihtiyaç alım satımlarını bile durdurmuştu. Yurt içindeki yatırımların tek karar
mercii olan Yatırımları Teşvik ve Uygulama Dairesi, beş aydan beri tek bir
yatırım izni vermemişti.
TOBB yönetimi kendine bağlı oda ve borsaların başkanlarını Eylül ayında
istanbul'da topladı. Konu özel sektörün tepe noktası olan TOBB'un geleceği idi.
Onger, "bir hükümet gelir, anlaşamazsınız, sizin elinizdeki imkanları alırsa
güçsüz duruma düşersiniz. Şimdi olduğu gibi. .Birileri geldi TOBB'dan kotaları
aldı, öbürü gazete imkanını ortadan kaldırdı. Aslında TOBB kota dağıtan bir
müessese olmamalıdır. Geleceği olan, güçlü, temsil gücü yerinde bir yapılan­
maya ihtiyaç var"diyordu. ıstanbul'da 250 başkan çeşitli önerilerde bulundu.
Aralarında sola sıcak bakan, hatta sol görüş!ü olan başkanlar bile, I.Erim
hükümetine tepki doluydu.
_
Onger, "hem sistemi merkeziyetçiliğe itiyorlar, hem de yatırım yapmıyor­
sunuz diyorlar. Siyasi istikrarsızlığın kol gezdiği bir ülkede yatırıma olanak var
mı? Bunu soruyorsunuz, yanıt veremiyorlar."dedi. 250 iş adamından kimileri,
boykot yapma çağrısında bulundu. Onger, "kamuoyu önünde kötü bir duruma
düşemeyiz. Herkesin gözü üzerimizde. Anayasal haklar dışına çıkamayız"
uyarısında bulundu. 250 başkan, Aralık ayında yeni önerilerle, Ankara'da
buluşmaya karar verdi. Ama siyasi gelişmeler buna olanak sağlamadı.
1971 yılının temmuz ayında Bağ-kur tasarısı son şeklini alırken, hükümet,
merkeziyetçiliğini simgeleyen yeni bir müessese ihdas etti. ithal mallarının ön
87
kontrolünü sağlamak, gırışme olur vermek ve daha sonraki aşamalarda
denetlemek .için "Fiyat Tesçil Tetkik Dairesi" kuruldu. Tepebaşı Nergis Han'da
çalışmaya başlayan kurum, onlarca personeli, büyük masrafları ile devlete yıllar
boyu yükoldu.
Çok ki bar, özel sektör ruhuna. uygun ,üst yönetim, yaptıkları işin çok
saçma olduğunu kabul ettikleri halde, devlet görevlisi olmaları nedeniyle bu işi
sürdürmek zorunaolduklan için üzüntü duyarlardı. Büronun başkanı ekonomist
Ali Akad, çok sınırlı bir personelle, binlerce ithal malının menşeine indiklerini,
güncel fiyatlarını saptamaya çalıştıkları belirtirken, "Kırk kişi bir delinin kuyuya
attığı taşı çıkarmaya uğraşıyoruz" diyordu.
Bu kurumun oluşmasından sonra, ıthalatçı sayısını azaltma eğilimi belirdi. Türkiye'de çok sayıda ithc;ılatçı olduğuna hükmeden ve bunU zarar!ı gören
hükümetin solcu grubu, öncelikle ithalatçıda ihtisaslaşma arayacaktı! Arkadan
yatırımlarla ilgili olarak Valiliklere genelge göndemfe devri açıldı. DPT, en ufak
bir atölyenin açılmasının bile rapor edilmesini valiliklerden istedi. Sıkı bir kontrol,
arkasından denetim dönemi, Türkiye'nin üzerine kabus gibi çöktü.
Faruk Sükan "solcuların nefes alışlarını bile dinliyoruz"demişti. .. 1971
Türkiye'sinde ise kutsalolan mahremiyet ortadan kalkmış, .sol kesim, ipi özel
sektörün boğazına dolamış, slkıyordu ... Sektör içinde bölünmenin yaşanmaması,
çok önemli bir şans oldu. Bu da hür teşebbüsü n ayakta kalmasını sağladı.
YAMAU BOHÇA YıRTıLDı
3 Aralık 1971 tarihinde 11 Bakan, 3. bölümün başında belirttiğimiz gibi
Adalet Partili Mesut Erez'in, Erim tarafından kabineye alınması nedeniyle istifa
ettLBuna daha sonra 3 bakan daha ilave oldu. Erim hükümetinin gitmesi, özel
sektöre büyük bir mutluluk verdi.
Dokuz aylık ilk, ama en büyük raunt kazanılmıştı. Derin ve rahat bir nefes
alındı! Bu arada istanbul Ticaret Odası 25 Kasım'da seçimlerini yapmış, Meclis
Başkanlığına Emir Sencer'i, başkan yardımcılığına Mahmut Sucuoğlu'nu getirmişti. Başkan Yardımcısı, muhalefetin liderlerindendi.
Yönetim; Behçet Osmanağaoğlu, Mehmet Küçükdeveci,Celal Umur,
Ömer Gazioğlu, Hasan Özer, Nuh Kuşçulu, ibrahim Hatipoğlu, ihsan Erez,
Muhip işmen, Necati Tandoğan'dan oluştu. iTO'da kural yine işlemiş, bir kaç yıl
sonra başkan olacak Nuh Kuşçulu, muhalefet mensubu olarak yönetime girmişti.
Hasan Özer, ibrahim Hatipoğlu, muhalif grup mensuplarıydl. Hatipoğlu çok
gençti ve gelecek vaat ediyordu. Hatipoğlu, iTO'nun deneyimli bir üyesi olarak
halen faal hizmet veriyor.
88
Özel sektöre moral vermek için II.Erim Hükümeti'nin Ticaret Bakanı Naim Talu, istanbul'da Başarılı.
ihracatçılar resepsiyonuna katılarak, gönül aldL(sağdan üçüncü) Talu o gece büyük sükse yaptı.
Fotoğrafta, iso Başkanı Ertuğrul Soysal (solda) Tekstilci Muhittin Gençarslan (soldan dördüncü)
arkasında yaş meyve ve sebze ihracat kralı Yaşar Ünal, anımsayabildiğimiz isimler oldu.
EN RAHAT EDilEN DÖNEM·
i. Erim Hükümeti'nde yer alan sol eğilimli üyeleri temizleme operasyonu
olarak da yorumlanan zorunlu istifalardan sonra, Cumhurbaşkanı Sunay'ın
yeniden; Erim'e hükümeti kurma görevi vermesi bekleniyordu. Öyle de oldu. 12
Aralık'ta Erim ikinci kabinesini açıkladı. Özel sektörün çok tuttuğu Naim Talu
yeniden Ticaret Bakanı, Sait Naci Ergin Maliye, Mesut Erez ise Sanayi ve
Teknoloji Bakanı olarak kabinede görevaldılar.
Naim Talu, güven oylamasından hemen sonra ,büyük destek aldığı istanbul Ticaret Odası'nı ziyaret ederek; başarılı ihracatçılar ödül törenine katıldı.
Talu'ya basın ve özel sektör büyük ilgi gösterdi. ~esepsiyona katılanlar onunla
fotoğraf çekiştirmek için büyük çaba harcad!. Kürsüye davet edilen Talu, yepyeni
bir dönemin açıldığını belirterek ihracatçıların döviz getirici bütün istemlerinin
yerine getirileceği vaadinde bulundu. Çok kısa süren ii. Erim Hükümeti'nin görev
süresi içinde, Ticaret Bakanı Naim Talu'nun olağanüstü çabalarına, diğer bakanların da katılmaları sonucu, özel sektör için mükemmel bir çalışma ortamı
yaratıldı.
BAG-KUR işi BiTTi
sermayenin gelişini teşvik etmek için, iştirakte yüzde 51 yerli
ortak sayısının aranmasını kaldıran hükümet, yabancı sermayenin iştirak payını
da vermeyi taahhüt etti.
Hükümet, özel sektörün geleceğini güvenceye alan ve istanbul Ticaret
Odası tarafından yıllar önce gündeme getirilen Bağ-Kur projesini, 27 Mart 1972
yılında başlattı. Özel sektör için çok önemli olan bu gelişme "yeni bir devri n
başlangıcı" olarak yorumlandi.
Yabancı
89
Bağ-Kur'un
ilk Genel Kurulu, Ali Rıza Uzuner'in konuşması ile çalışmalara
Bu tarihi anı bakan "Türkiye Cumhuriyeti pınl pınl bir anıtı daha açtı, ne
mutlu"dedi.
Başbakan Nihat Erim, gönderdiği mesajda "Bağ-Kur sosyal siyaset tarihimizde yeni bir dönemin başladığına işarettir. Türk milletine hayırlı olsun"
ifadelerini kullandı.
istanbul Ticaret Odası, 6 Kasım'da Bağ-Kur Bürosunu açtı. Türkiye
çapında 2 milyon Bağ-Kurlunun büyük bir kısmının istanbul'da çalışması
nedeniyle, büro geniş çalışma olanakları ve personel ile donatılmasma rağmen,
yığılmaiar önlenemiyordu. Büro takviye edilirken, başvuru süresinin 31 Ocak
1973'e çıkarılması için yapılan uyarı yerinde bulundu.
1972 umutla gelmişti. Herkes, iyi şeyler olacağını hissediyordu. Siyasete
yerieşmeye başlayan istikrar nedeniyle, yatırım hacminde kıpırdanma başladı.
Ayrıca 1972'nin ilk dört ayında, bankalara yatan tasarruf mevduat hacminde de
artış gözlendi. 1972 yılının hükümet açısından en olumsuz kararı, 25 Ekim 1972
tarihli olanıydl. Hükümet yayınladığı tamimle: son üç yılda ithal edilen makine,
motor, yedek aksamlarla ilgili istihsal vergileri farkını defaten talep etti.
Ama burası Türkiye idi. Halka mutluluğu çok gören zihniyet, kendi bakanları azalan, sol düşüncenin egemen olmadığı kabineye istifa yolunu gösterdi.
Kuruluşundan beş ay sonra, 19 Nisan 1972'de ILNihat Erim Kabinesi de istifasını Sunay'a sundu. ismet Paşa CHP'nin başında iken, ondan izin alıp
hükümeti kuran Nihat Erim, Ecevit'ten gelen talimatla kabineyi bozdu.
Anlaşılıyordu ki, CHP, ii. Erim Hükümetinin başarılı olmasını istemiyordu.
22 Mayıs 1972 yılında Kabineyi kurmakla görevlendiriien Başbakan Ferit
Melen, Ziya Müezzinoğlu'nu Maliye Bakanlığına atarken, Naim Talu ve Mesut
Erez aynı görevde kaldılar. TOBB Genel kurulunda büyük bir sürpriz yaşandı.
TOBB'un genç, mücadeleci başkanı Raif Onger, başkanlığa seçilemedi. Ankara
Ticaret Odası Meclis Başkanı Sezai Dıblan'ın listesi seçimi kazandı.
istanbul Sanayi Odası'ndan Raif Dinçkök dışında, yeni TOBB yönetiminde istanbul'dan kimse yoktu. izmir, Ankara başta olmak üzere Anadolu
birleşmiş ve istanbul'u silmişti. Bunu açık bir rekabet havası içinde değil, içten
içe geliştirilen bir kulis çalışmasıyla gerçekleştirmişlerdi. O güne değin genellikle konsensüsle seçilen TOBB yönetimlerinde, rakip bir listeden başkanın
haberinin olmaması pek düşünülemezdi. Onger'in bir yıl içinde elde ettiği
başarıyı devam ettirme olasılığı büyüktü. Bu da istanbul'un TOBB'da
hakimiyetinin daha uzun yıllar devam etmesi demekti. TOBB'u istanbul
hakimiyetinden çıkarmak isteyen Ankara, izmir gibi illerin öze! sektör başkan­
Iannın anlaşması ile başarılı bir yıl geçiren Raif Onger'in karşısına seçim günü
çıkarılan liste ile sonuca gidildi. Zaten sorunların büyük bir kısmı halledildiği
için, istanbul'a Raif Onger'e, Osmanağaoğlu'na ve istanbul ekibine gerek de
yoktu! Gelen Başkan, dikensiz gül bahçesinde oturacaktl.
1972 yılı sonbaharına girerken, siyaset hareketlendi. Mecliste Naim Talu
için, CHP gensoru istedi. Sebep, Talu'nun destekleme fiyatlarını düşük tutbaşladı.
90
masıydl.
Koç
başta
olmak üzere, ülkenin ileri gelenleri, siyasi
istikrarı
bozucu
gelişmelerden kaçınılmasını öğütlediler. Özel sektör, Türkiye'nin son 12 yılda
gördüğü
en çalışkan Ticaret Bakanı olan Naim Talu'nun görevde kalması için
eylemler gerçekleştirirken, CHP merkezine anlamlı mesajlar gönderildi.
Kamuoyunun bu baskısı üzerine Ecevit, Talu ile ilgili gensoruyu geri aidırdI.
Ama görünüm, fırtınadan önceki sessizliği andırıyordu. 4 Kasım'da ısmet
Paşasız kalan CHP'nin Parti Meclisi kararı ile Genel Başkan Bülent Ecevit,
CHP'nin Melen Hükümetinden desteğini çektiğini açıkladı.
Siyaset yeniden toz dumandI. Melen, "güven oyuna sahip olan hükümetimiz fiilen ve hukuken devam etmektedir" dedi. CHP'li bakanlar kabineden istifa etmemişlerdi. Ecevit daha ileri gitmenin, hükümeti düşürmenin CHP için olumsuzluk yaratabileceği hesabında olmasına rağmen, Melen hükümetinin kısmi
başarısı ile huzursuzlaşıyordu.
çeşitli
CUNTA VERiNE SELEKSivON KOMITESiı
5590 Sayılı yasaya göre, üç yılda bir yapılmakta olan genişletilmiş oda ve
borsa seçimleri 1972'de yenilenecektL Kasım başında meslek komitelerinin listeleri asıimaya başlandı. 12 Mart Muhtırasını veren ve tarihimize Cunta olarak
geçen orgeneraller topluluğu ile karışmaması veya onlara karşı bir saygısızlık
ifadesi gibi algılanmamasi için, istanbul Ticaret Odası'nda on yıldan beri var olan
Cunta, adını Seleksiyon Komitesi olarak değiştirdi.
istanbul Ticaret Odası'nın 1972 yılında 39 bin üyesi vardı. Bunların yüzde
otuzu meslek komiteleri için oy kullanmaya gelirdi. Muhalefetin örgütlü ve sıkı
çalışması sonucu, bu rakam 1972 seçimlerinde biraz daha arttı. Muhalefet
genellikle iktidarın kilit taşları olan isimlerin mensup oldukları
meslek
komitelerinde yoğun bir çalışma yaptı. Ama pek başarılı oldukları söylenemezdi.
BEHÇET BEVE SON BiR SENE
Geçen dönem, Odalar Birliği'ndeki oluşumlar nedeniyle Sım Enver
Batur'u yönetimden uzaklaştıran Cunta, (Seleksiyon Komitesi) elit tabakanın
sesini dinleyerek Odalar Birliği'nde başarılı olan Raif Onger'i Behçet Bey'im yerine düşünmüştü.
Raif Bey'e bunun doğruluğunu sorduk. "Behçet Bey görevi bırakırsa,
başkanlığa talip olurum ... ama devam ederse karşısına çıkrnam. Bu bizim
geleneğimizde yok" dedi. Seleksiyon Komitesi, yönetim kurulu seçiminden önce
Pera Palas'ta özel sektör camiasının ileri gelenlerine yemek verdi. Toplantıya
katılanlar, Behçet Bey'in özel sektöre olan büyük hizmetlerinden söz ederek onu
yüceltirken, Seleksiyon Komitesinden uyarıcı almamalarını, kararı Behçet Bey'
bırakmalarını istedi.
Behçet Beyolgun, anlayışlı bir yöneticiydi. 10 yıl uzun bir zamandı ve
Türkiye fevkalade zor yıllardan geçmişti. Yıpranmamış, ama yorulmuştu.
Dinlenmenin kendisi için de yararlı olacağına karar vermişti. Ayrıca sağlık problemleri de vardı. Ancak 1973 yılında Milletvekili genel seçimleri olacaktı. .
91
Oda'nın, camianın kendisine ihtiyacı olabileceğini düşünen
Seleksiyon
Komitesi, kendisinden bir yıl daha görevde kalmasın rica etti.
1972 büyük seçim yliı olduğu için meclisin yüzde 40', değişmişti. Yeni
seçilen Meclis üyelerinin adresleri, telefonlan sekreterlikten alındı. Yenileri de
dahil, meclis üyelerinin büyük bir kısmı, eşleri ile beraber 29 Kasım'da Bebek
Maksim Gazinosunda, Seleksiyon ı<omitesi'nin davetlisiydi. Burada, bir gün
sonra yapılacak seçimde Ticaret Odası'nı yönetmeye talip olanlar, yeni üyelerle
tanıştınldL
29 Kasım'da yapılan seçimde Behçet Bey'in başında olduğu liste tulum
çıkardı. Meclis Başkanlığı'na ise yine Emir Sencer ve Başkan Vekilliğine
Mahmut Sucuoğlu getirildi. 1972 yılı seçiminde yönetim şöyle oluştu:
"Behçet Osmanağaoğlu, Celal Umur, Mehmet Küçükdeveci, Raif Onger,
Ömer Gazioğlu, Salih Binbay, ıhsan Erez, Mustafa Kopuz, Muhip işmen, Necati
Tandoğan, Merih Şamil."
1971 yılı seçimlerinde idealistlerden yönetime giren Nuh Kuşçulu ile Hasan
Özer bu kez dışarıda kalırken, Nazmi Akın 66 oyla muhalefetten en fazla oy
alan isim oldu.
Bu arada istanbul Ticaret Borsası Başkanı Nejat Basmacı, Seleksiyon
Komitesi'ne rest çekerek tayinle yönetime girmeyeceğini, önceden düzenlenen
listelerle seçilmek istemediğini söyledi.
Osmanlı Bankası'nın çalışma müsaadesinin uzatılmama kararı ve istanbul Defterdarlığı'nda çıkan yangın, 1972 yılının ilgi çeken son gelişmeleriydi.
Yangında kontrolörlük, teftiş heyeti, defterdarlık bürosu, makam odası, veraset,
gider, vasıtasız vergiler bölümleri külolurken, yangının çıkış nedeni elektrik
kontağına bağlandı!
Yanan dosya
sayısının
mali portesi için, Maliye
Bakanlığı
bile yeterli bir
açıklama yapamadı.
SEçiME ENDEKSLi YIL:1973
1973 ilerledikçe, 1972 yılı sonuçları da gelmeye başladı. 1972'nin
kargaşalı günlerine rağmen, dış ticaretle ilgili olarak gelen veriler Türk özel sektöründeki özveriyi, çalışma dinamizmini ortaya koyması bakımından önemli bir
ölçekti. ithalat, 1971 'e göre yüzde 34 artarak 1 milyar 562 milyon dolara, ihracat
ise yüzde 30 artarak 884 milyon 989 bin dolara çıkmıştı. Pamuk 191.3 milyon
dolarla ilk sıradaydı ve Türkiye'nin sınai ürün ihracatı diye, istatistiklere geçmiş
bir bölümü yoktu. Türkiye'de organize sanayi bölgelerinin gerekliliği ilk kez
1973'de konuşmaya açılırken, bu konuda DPT'ye projelendirme görevi verildi.
Yıllardan sonra ilk kez, özel sektörün içine sindirebildiği bir ithalat rejimi
yayınlandı. Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu, kamu kesimindeki israfın önüne
geçilmesi gerektiğine dikkati çekerken, bunun devlet giderlerini dengelernede
yararlı olacağını savundu. Müezzinoğlu, fiyat artışlarının hareketlilik kazandığını
da vurgularken, yılın ilk iki ayında yüzde 12 gibi bir seviyeye ulaşmasını tehlikeli bulduğunu da söyledi. Bir torba çimento 20 liraya yükselirken, inşaatların
92
çimento kadar önemli ham maddesi demir bulmak imkansızdı. Otomotiv yedek
parçaları da giderek kayboluyar, fiyatları artıyordu. Gıda maddelerinde kendi
-kendine yeterli ülkelerden birisi olan Türkiye, yanlış tarım politikaları sonucu pirinç ithal etmeye başlamıştı.
Kü!çe altının gramı 40 liraya çıktı. Alman Markı iki kez revalüe edilerek
serbest piyasada 550 kuruşa satılıyordu. Hükümet Alman Markı'nın resmi
kurunu alış 525, satış 535 kuruş olarak açıkladı. Efektifte satış 540 kuruş olarak
saptandı. Dolarda dünya piyasalarında meydana gelen çalkantılar, Türkiye'nin
Ortak Pazarla da olan ilişkileri yanında ihracatının önemli bir kısmının
Almanya'ya yönelik bulunması, dolar sahasından çıkılması görüşlerini gündeme
getirmeye başladı. 1970'li yıllar, çalışmaya giden işçilerimiz nedeniyle de Alman
hayranlığının öne çıktığı dönemler olarak anımsanır.
DPT, 1973 yılında tedavüldeki para tutarını 3 milyar 700 milyon lira olarak
açıkladı. Döviz rezervi ise 1 milyar 600 milyon dolardı. Bu dönemde karşılıksız
çek olayları artmış, çekie alışveriş piyasaların korkulu rüyası olmuştu.Özel sektörün de, önümüzdeki beş yıl içinde 123 milyarlık yatırım yapacağı hesaplanmıştL
Bu arada Ticaret Bakanı Naim Talu, verdiği sözü tuttu ve şubatta ihracatta Vergi iadesi Genelgesi yayımlandı. Yüzde 5 ile 35 arasında değişen oranlar, ihracat kesimi için soluk aldırıcı oldu. Tekstil sanayiindeki gelişmeler, yakın
gelecekte sektörün ihracata başlayacağını gösterdi. istanbu!'da arka arkaya
yapılan moda festivalierinde ürünlerimiz sergileniyor ve büyük beğeni
kazanıyordu. Bütün bu güzel gelişmeler yanında, yatırımcıyı, enerji yokluğu
düşündürüyordu. Elektrik kısıntılan uzuyordu. Günümüze kadar uzanan yaz
saati uygulaması 1973 yılında düşünülmeye başlandı.
1973 seçim yılıydı. Melen Hükümeti önemli hiçbir projeyi ele almıyor,
rutin işler yapılıyordu. Özel sektörden de hükümete iletilen bir şey yoktu. Türkiye
1973 yılı ekim ayında yapılacak seçimlere kilitlenmişti.
28 Mart tarihinde yedi yıllık görev süresini tamamlayan Cevdet Sunay,
Cumhurbaşkanlığından ayrılıyor, 6 Nisan'da üç partinin oylanyla Fahri Korutürk,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 6. Başkanı oluyordu. Başbakan Ferit Melen,
hükümetinin istifasını Korutürk'e sundu. Cumhurbaşkanı, Naim Talu'yu hükümeti
kurmakla görevlendirdi. 26 Nisan'da güvenoyu alan Talu hükümetinde, Sadık
Tekin Müftüoğlu Maliye, Ahmet Türker Ticaret, Nuri Bayar Sanayi ve Teknoloji
Bakanı oldu. Türkiye'yi beş ay sonraki seçime bu hükümet götürecekti.
iTO'OA SIKINTILI DÖNEM
1973, Türk özel sektörüne önemli hizmetler vermiş iki liderin vefat yılı
oldu. Lastik konusundaki deneyimleri ile ülkede bu sanayiinin kurulmasına
öncülük eden Türk Pirelli Genel Müdürü Emir Elagöz
12 Şubat, Türk
eczacıiığının büyük ismi sektörün duayeni Ferit Eczacıbaşı 18 Nisan'da vefat
ettiler.
Hükümetle ilişkilerini iyi bir düzeye getiren özel sektör kurumları, gergin
93
ortamlardan sıyrıldıktan sonra kendi içine döndü. istanbul Ticaret Odası da bu
kurumlardan birisi oldu. Bir müddetten beri buzdolabına kalkan konular yeniden
gündeme taşınırken, son gelişmelerle ilgili olarak Mecliste açılan müzakereler
sırasında tatsız olaylar yaşandı.
Mayıs ayında yapılan Odalar Birliği seçimini, karşısında hiçbir liste
olmadan ikinci kez kazanan Sezai Dıblan'ın başkanlığını yaptığı yönetimde
istanbul Ticaret Odası'ndan tek bir temsilcinin bulunmaması, Oda Meclisi'nde
eleştirilere yol açtı. Ankara'da TOBB genel kuruluna giden delegeler yönetim ve
muhalefetten seçilmişti.
Yalanlanmayan ve Mecliste de anlatılan bir iddiaya göre, seçimden bir
gece önce istanbul grubu liste çıkarmama kararı aldı. Çünkü gelişmeler
Dıblan'ın kazanacağını gösteriyordu. Ancak Dıblan, istanbul Ticaret Odası için
TOBB yönetiminde iki sandalye ayrıldığını belirterek
isimlerin hemen
bildirilmesini istemişti. iTO'nun TOBB delegeleri o gece iki isim üzerinde
anlaşamayınca, Dıblan iTO'nun kotasını Anadolu'ya dağittı. Bu yüzden Dıblan'ın
yönetimine iSO'dan sadece Raif Dinçkök girmiş, iTO yönetirnde temsil edilmemişti.
ANADOLU'YU TANıYAlıM
TOBB Genel kurulunun Behçet Bey'in yokiuğuna tesadüf etmesi de bir
şanssızlık olarak nitelenebiiiL isviçre'ye ameliyata giden başkana vekalet eden
başkan yardımcısı Celal Umur'a, olayın gündeme geldiği haziran ayı Oda
Meclisi'nde büyük eleştiriler yapıldı. Şükrü Çarşıbaşı, Anadolu'nun iro'yu yanlış
tanıdığını, Düka'lık yakıştırması üzerine iTO yönetiminin kendisini Anadolu'ya
anlatamadığını, bunda yönetimin pasif davranmasının etkili olduğunu belirterek,
"TOBB'da seçimden bir gece önce Celal Bey inat etmeyip bizimle (muhalefetle
demek istiyor) konsensüs sağlasaydı, şimdi TOBB yönetiminde iki isim iTO'nun
olacaktı. Ama hep kendilerini öne çıkarmak istedikleri için ikinin birini biie alamadık" dedi.
irO'nun TOBB delegelerinden Nazmi Akın'ın olaya teşhisi ise daha
gerçekçi oldu:
Bazı illerimizdeki odalar, istanbul Ticaret Odası ile Anadolu odalarının
ve borsalarının arasını açacak girişimleri gündeme getirip gelişmeleri körüklüyorlaL Onların tutumu yüzünden Anadolu istanbul'a, menfaatçi-çıkarcı gözü ile
bakıyor. Yapacağımız temel işlev Anadolu'ya kucak açmak olma!ıdır.
Felsefemizi bunun üzerine kurmalıyız. Biz özel sektör olarak bir bütünüz. istanbul-Anadolu diye bir aymma gidersek bölünürüz."
iTa Başkan Vekili Celal Umur, bu eleştirilerden kendine bir pay çıkarma
veya bu eleştirilere tahammül edemerne nedeniyle görevinden ayrıldı. Yedekten
Kapalıçarşı esnafının temsilcisi Oktay Aslan yönetime girerken, TOBB'un iki
devre önceki Başkanı Raif Onger, yönetim kurulu başkan yardımCiSI seçildi.
Bunun yanında Meclis, Nisan toplantısında on yıldan beri genel sekreterlik
görevini yürüten ismail Hüsrev Tökin'in bir yıl daha çalışmasını onayladı.
_LL
94
KURA iLE YURT DIŞI
istanbul Ticaret Odası'nda muhalefet ile yönetim arasında sorunlar yaşanacağı
meclis toplantısında ortaya çıkmıştı. 1973 yılında giderek güçlenen
muhalefet, yurt dışı seyahatlere aynı isimlerin gitmesini eleştiri konusu yaptı.
Mayıs ayında Rio de Janerio'da
Milletlerarası Ticaret Odaları'nın toplantısı
vardı. Saatçiler Meslek gurubundan Nihat Parker ile Kimyevi Maddelerden
Nevzat Sayıner, dış gezilerde kura usulüne gidilmesini önerdi. Meclisin öneriyi
benimsemesi sonucu kura çekildi. Faik Üstar, Sadi Sanver, eski başkan Sırrı
Enver Batur, Rüştü Şahin ve Hüseyin Başarır'dan oluşan beşli Brezilya'ya gitti.
şubat ayı
UMUMi MAGAZALAR
Yıl
içindeki en üzücü gelişme, Umumi Mağazalarla ilgili olanıydl.
bir rejim olan demokrasinin tüm kurallarının her zaman işletilmesi
gerektiği, bu olayla bir kez daha ortaya çıktı.
Projenin mimarı olan istanbul Ticaret Odasl,Umumi Mağazaların kurulmasında en önemli paya sahipti. Bir A.ş. haline gelen kurumun yüzde 52 hissesine sahip olan iTO, yönetim kurulunda yüzde 26'lık bir oranda üç oda meclisi
üyesi ile temsil ediliyor ve iki murakıbı bulunuyordu.
iTO Meclisi'nde ilk sertleşme, Umumi Mağazalarda görevli beş iTO temsilcisinin maaşları dışında, 1972 yılında 88 bin lira temettü almaları oldu.
Muhalefet bu paranın ödenip ödenmediğini sordu; ödenmişti. Mecliste bulunan 5
temsilciden üçü, temettüleri huzur evlerine bağışladı. Birisi, "ben meclise değil
maliyeye hesap veririm"dedi ve istifa etmedi. Aslında olayın meclise getiriliş
nedeni, temettülerle ilgili değildir. Hatta Muhalefet liderlerinden Refik Sunol
"arkadaşlar ... ananızın ak sütü gibi helal olan bu paraları niye huzur evine
bağışlıyorsunuz? Bunlar sizindir. Burada mesaiyi siz veriyor ve ücretini alıyor­
sunuz. Olayın temeli, aldığınız paralar değildir, sistemin yanlış kullanı!masıdır"
dedi.
Muhalefet, iTO yönetimini, Umumi Mağazalar idare heyeti ve murakıp
seçiminde hatalı davranmakla suçladl. Yönetim, iki hukukçunun mütalaasına
rağmen, üç yönetim, iki denetim kurulu üyesinin seçimini yapmıştı. Oysa bu
üyeleri
meclisin seçmesi gerekiyordu. Müzakerelerin uzaması nedeniyle
çoğunluğun kalmadığ! bir oturumda Meclis Başkanı Emir Sencer oylama
yaptırdI. Umumi Mağazalara tayini yönetim yapsın
diyenler 47, meclis
görevlendirsin diyenler 41 çıktı. Bir muhalif üye başkana bağırdı: "Yine yanlış
Katılımcı
yaptınız!"
Ve muhalefet olayı Danıştay'a götürdü. 7. Daire, yürütmeyi durdurma
verdi. Yönetimin Umumi Mağazalara atadığı üyeler, esas kararın da bu
yönde olacağını tahmin ettiklerinden, ileride maddi kayıplara uğramamak ve
kurumu da zarara sokmamak için, bir temsilci hariç, istifa yolunu seçtiler.
Umumi Mağazalar olayı böyle kapanırken unutulmayan bir olayoldu.
Oturumlar sırasında Hasan Özer'in eski dilde bir kelime kullanması ve bunun iyi
anlaşılmaması yüzünden meclis üyeleri birbirine girdi. Özer konuşmasının bir
kararı
95
yerinde iltibas (anndırma) dedi; yönetim bunu iltimas anladl. .. Konuşmada,
idarenin bazı üye!ere iltimas yaptığı izlenimi doğmuştu. Sabahattin Tamer başta
olmak üzere, bir kısım meclis üyeleri Hasan Bey'in üzerine yürüyünce muhalefet de ayaklandI. Olay sonra anlaşıldı ve karşılıklı özürler dilendi. Bu oturumu
hayatta olan eski üyelerin anımsadığını ve bu satırları okurken tebessüm ettiklerini görür gibiyim.
POliTIKAYA KURBAN EDILEN YILLARi
CHP 14 Ekim seçimlerinde en fazla oyu alan parti oldu. Fakat iktidar olabilmek için bir başka partinin desteğine ihtiyacı olacaktı. Bu Bozbeyli'nın
Demokratik Partisi veya Erbakan'ın başkanı olduğu Milli Selamet Partisi idi.
Yapılacak seçimler nedeniyle Ferit Melen gibi, Talu hükümetinin de pasif
davranması ile geçen 1973 yılını izleyen 1974'de, özel kesim, hükümet kurulması ve hükümet bunalımlanna kilitlenirken, bankalardan 4 milyar lira çekilmesine yol açan Kıbrıs olayları, kimsede efor bırakmadı. ismet Paşa'nın "bu arkadaşı iyi izleyin!" tavsiyesinde bulunduğu Ecevit'in ikircikli demeçieri, özel sektör
kurmaylarınca mercek altına alındı. Genellikle Halk Sektörü deyimi, incelemenin
temel unsurunu oluştururken, bunun devlet kapitalizminin değişik bir versiyonu
olduğu anlaşıldı. Herhalde MSP ile bu konuda anlaşma sağlandığı için, Erbakan
da bu deyimi benimsediğini çok sık duyurdu.
Yüksek Seçim Kurulu'nun resmi sonuçları açıklaması ile beraber Naim
Talu, hükümetinin istiı<asını Cumhurbaşkanı Korutürk'e sundu. CHP, AP'den
ayrılan Demokratik Parti ve
MSP, oylarını önceki seçimde 356 milletvekili
çıkaran AP'den almışlardı. Çünkü üç partinin artıları, AP'nin aylan kadardı ve AP
100 milletvekili kaybetmişti.
Seçimin üzerinden iki ay geçmişti; ama ortada hükümet yoktu. Oysa
1974'ün iyi bir yılolmayacağını bütün dünya konuşuyordu, 1929 yılına benzer bir
krizden bile söz ediliyordu. Genellikle fiyat artışlarının hızlanacağı endişesi vardı.
Petrol üreten ülkeler, 1974 teslimatlannda fiyatları yüzde yüz artırmışlardı.
Hükümetin olmaması, acii önlemler alınmasını engelliyordu. Talu hükümeti haklı
olarak hiçbir konuda sorumluluk aimak istemiyordu. Ama günlük işleri
döndürmek için yine de önemli kararlar vermek zorunda kalındığı da görülüyordu. Kurlardaki dalgalanmalar nedeniyle liret ve sterlinle ihracatın yasaklanması,
veya yokluğu çekilen malların ithalatı, bunun uygulama şekii gibi konularda Talu
hükümeti gerekeni yaptı.
ingiltere, ırlanda ve Danimarka'nın AET'ye üyeliği nedeniyle, mevcut
anlaşmaların bu ülkelerle de yapılacak ticarette 1 Ocak 1974 tarihinden sonra
uygulanması için hazırlanan anlaşmaları imzaladı. Ayrıca, bir iyi niyet çabası
olarak, gelecek hükümete bırakılmak üzere, 1974'de çıkması olası mali kriz için
bir dizi önlemler rapor haline getirildi. Türkiye'nin kısa vadede tarım, hayvancılık
ve ormancılık alanında üretimi hızlandırarak, ihracata ağırlık vermesi gibi hususlar bu raporda yer aldı.
Talu hükümeti Ecevit'in kuracağı hükümete, 2 milyar dolar döviz rezervi
96
bırakıyordu.
1974'de yüzde 21 artacak olan yatırımlann tutan 1973 fiyatlarıyla 66
milyar 860 milyondu. Özel yatırımlar ise yüzde 14.5 artarak 39 milyar olacaktı.
Hükümet kurulmasının uzaması, istanbul Sanayi Odası'na yıllarca
başkanlık yapan
ve Kasım 1973 seçimlerinde de yerinde kalan Ertuğrul
Soysal'ın istifasını hazırladı. Soysal, Korutürk'ten gelen "nasıl bir hükümet isterdiniz?" şeklindeki soruyu, 1974'ün krizli bir dönem olacağını da düşünerek
"CHP+AP en idealolanı" şeklinde yanıtlamıştı. Bu öneri istanbul Sanayi Odası
yönetim kurulunda fırtınalar kopardı.
Soysal, bunca yıllık başkanlıktan sonra bu öneriyi yapmakta bir sakınca
görmediğini belirtirken, muhalifleri, böyle bir ortaklıkta Soysal'ın, AP kontenjanından senatör veya dışarıdan kabineye Sanayi Bakanı olarak girebileceği ihtimaline bağlayınca, yılların başkanı istifasını vermek zorunda kaldı. Ertuğrul
Soysal'ın düşüncesi hayata geçmiş olsaydı, Türkiye en az 20 yıl kazanacak,
ülkede kardeş kanı akmayacak, müreffeh bir Türkiye yaratılmış olacaktı.
1990'dan sonra CHP, AP ile oluşturduğu ortaklikla pek çok şeyi kökünden
çözüme kavuştururken, 1974'den sonra geçen yıllara yanmamak mümkün
olmuyor.
Nihayet 15 Ocak 1974 tarihinde CHP, MSP ile anlaşınca Korutürk,
hükümeti kurma görevini Ecevit'e verdi. Deniz Bayka!(CHP) Maliye, Fehim Adak
(MSP) Ticaret Bakanı, Korkut Özal(MSP) Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı'na getiriimişlerdi. Seçimden 3 ay sonra kurulan ve 235 kabuloyu alan
CHP+MSP Koalisyonu'nun, hükümet programında yer alan aracısız bir
ekonomik düzen ve halk sektörü deyimleri özel sektörün ilgisini çekmişti.
Bunların ne anlama geldiğini bizzat Ecevit'ten öğrenmek için Ankara'ya seferler
düzenlendi. Bunlardan birisinde, zamlara karar verecek ön komitenin
kaldırılması başbakandan istendi. Demirperde ülkelerinde bile olmayan bir sistem, Türkiye'de yürürıükteydi. Zam yapacak firma talebini illerde kurulu ön
komiteye bildirmek zorundaydı.
Komite olur kararı verirse zam yapılabiliyordu. Yayınlanan bir genelge ile
"iki ay içinde yanıt alamayan zam tekliflerinin yürürlüğe girmesine" olanak tanıdı.
Ecevit kendisini ziyaret eden heyetlere, özel sektöre güvendiklerini vurguluyor,
halk sektörü için, "özel ve kamunun gidemediği yerlerde halk birikimlerinin devreye sokulması ile oluşacak sektör" ifadesini kullanıyordu.
CELAL UMUR'DAN EKONOMi DERSi
Ama özel sektörün kulağına kar suyu kaçmıştı bir kere. ıTO'nun Çelebi
görünüşlü, kibar Başkanı Celal Umur, 29 Mart 1974 tarihinde Ecevit'e gönderdiği
raporda, hükümet programında özel sektöre ters gelen, karma ekonomi ilke ve
prensipleri ile bağdaşmayacak hususlara dikkat çektikten sonra, genellikle
aracısız düzen ve halk sektörü deyimlerini tahlil ediyordu. Bir ekonomi dersi
niteliğindeki bu raporla başkan, başbakana ekonomi ilmini bilmediğini
anlatıyordu:
* AraCıSiZ
ekonomiye günümüzde rastlanamaz. Mal
97
yokluğunun
yaratılmasında aracının
menfaati olamaz. Aracı mal varsa iş yapar. Mal arzının
artması, yoklukları ortadan kaldırır. Malolmaması nedeniyle fiyatlarda meydana
gelen artışı hür teşebbüsü n vurgunculuğuna bağlayamazsınız. Ekonomi ilmi,
sömürü, vurgun ve aşırı karları inkar eder.
Eğer bir sektörde bunlar varsa, orada rekabet yoktur, tekeller vardır.
Piyasa düzeni tekelleri hiç kaldırmaz. Aracılar ayrıca, yurdun çok geniş alanlarında hizmet görerek mal akışını sağlarlar. Fiyat artışlarım önlemek istiyorsak,
mal arzını artırıcı önlemler almak gerekir.
*Herkese fırsat eşitliği adil bir biçimde dağıtılırsa, adı ne olursa olsun, her
türlü teşebbüs bizim için geçerlidir. Yeter ki, sektörlere adil davranılsın, fırsatlar
eşit dağıtılsın.
Pek çok kurum Başkanı koalisyon hükümetini izlemeye alırken, istanbul
Odası, hükümetle ilgili noktayı koymuştu. Her sabah müphem, sonunun
varacağı belirsiz demeçlerle uyanan ülkede, koalisyon hükümetine ilk
başkaldıran kuruluş iTO oldu.
Ecevit, "sermaye birikimlerinin üretici halk topluluklarının elinde olması
sağlanacak" sözlerini söylediği Ziraat Odaları Birliği'nin 10. Genel Kurul
toplantısında bir konuşmacı da şu tahlili yaptı: Hükümetin devam etmesi ilke
olarak önemlidir. Ama iki parti arasındaki siyasi görüş farklılıkları, koalisyonun
yakında biteceğini gösteriyor.
Haziran'ın sonlarına doğru hükümet, yapacağı Kıbrıs Barış Harekatı
nedeniyle döviz ve TL.'de stok yapılmasını Hazineden istedi. Piyasada dolaşan
banknot hacmi altı ayda aynı kaldı. Ocak 1974'de 25.2 milyar olan hacim,
Haziranda 0.2 milyar artarak 25.4 milyara ancak ulaştı. Piyasalar likidite krizine
girmiş, bütün işler durmuştu.
iTO fedakarlıkların da eşit dağıtılmasından yanaydl. Özel kesime verilecek 6 milyarlık kredi biraz olsun rahatlama sağlayacak, çarkları döndürecekti.
Başbakan buna yanaşmadı. Ama bir kaç gün sonra, üretici birliklerinin ürün
alımları için 50 milyar lira ayrıldığı açıklandı.
Ticaret
nereye
BEHÇET BEY'SiZ YÖNETiM
1973 Milletvekili Genel Seçimlerini verirken, iTO'daki kan değişimini daha
sonraya bıraktık.
Geçen yıl kararlaştırıldığı gibi, Behçet Osmanağaoğlu, 14 yıllık yönetim
kurulu başkanlığından sonra 26 Kasım 1973 yılında yapılan yönetim kurulu seçiminde sağlık nedenleriyle adaylığını koymayacağını açıkladı. Raif Bey mi, Celal
Bey mi derken, Celal Umur iTO'nun yeni başkanı oldu. Ancak Osmanağaoğlu,
iKV, Umumi Mağazalar Başkanlığı gibi ıTO ile ilintili görevlerini sürdürdü.
98
BEHÇET BEY ARTiK YOK! 1 Aralık 1973 tarihinde görev bölümünden sonra çekilmiş olan bu fotoğrafta yer
alanlar: Ayaktakiler soldan itibaren: ismail Hüsrev Tökin (Genel Sekreter), Oktay Aslan, Mustafa Kopuz,
Tarık Şehmen, Kemal Arar, ismail Özaslan (Genel Sekreter Yardımcısı), Ahmet Karafakıli.. Oturanlar:
Kemal Yarar, Mehmet Küçükdeveci (Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı), Merih Şamiı (Meclis Başkan
Yardımcısı) Celal Umur, Raif Onger (Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı) Ömer Gazioğlu, ismail Göksu.
(Meclis Başkanı Emir Sencer bu karede yok.)
SAYGıDURUŞUNUiHLAL
TOBB'da çıkardığı olaylarla ünlenen CHP+MSP Hükümeti'nin Başbakan
Yardımcısı Necmettin Erbakan, kuruluş düzenini çok iyi bildiği TOBB'u, partisinin
sultasına almak için çeşitli girişimlerde bulundu. Demirel'i sevdiği herkes
tarafından bilinen Sezai Dıblan'ı başkanlıktan düşürmek için çeşitli eylemler
oraya koyan Erbakan, Ticaret Bakanı Fehim Adak'a hazırlattığı bir tamimle yıllar­
dan beri Odalar Birliği tarafından çıkarılan Ticaret Sicili Gazetesi'nin yayın
hakkını Ticaret Bakanlığı'na aidırdI. I.Erim Hükümeti'nin solcu bakanlarının bile
vazgeçtikleri bu eylemi, MSP rahatlıkla gerçekleştirerek Odalar Birliği'ni beş
parasız bıraktı.
Sonunda yine Fehim Adak'a dayanan ilginç ama çok üz ücü bir olay,
istanbul Ticaret Odası çatısı altında yaşandı ve konu basını uzun müddet işgal
etti.
Kıbrıs Barış Harekatının hemen sonrasındaki Meclis toplantısında
başkan, Cumhuriyeti kuranlar, bu uğurda ölenler, Kıbrıs'ta şehit düşen vatan
evlatları için saygı duruşu yaptırdI. Herkes hazır olda duasını okurken, beyaz
sakalı ile Boya Gurubu üyelerinden Kemal Şadoğlu'nun oturduğu görüldü. Hava
bir anda gerginleşti. Protestoya uğrayan Şadoğlu, kendisini salondan atmak
isteyenlere direniyor ve "Cumhuriyet laik olabilir ama tartlar laik olmayabilir.
Buna kimse karışamaz" diyordu. Şadoğlu'nun dövülmesini bir kaç meciis üyesi
önlerken, o hala konuşmasını sürdürüyor ve "bu oda hırsızlık yuvasıdır. Bunu
herkese açıklayacağım" diye bağırıyordu.
99
Kemal
Şadoğlu,
(sağdan
ikincibir taraftan
üzerine çullanan,
diğer yandan kendisini dövülmekten
kurtaran
üyelerin
arasında görülüyor.
Sağdan
itibaren ..
Muammer Vaizoğlu,
Ümit Utku, ortada
Faruk Çehreli, arkada gözlüklü bey
ihsan Erez ...
sakallı)
Meclis yeniden toplanarak Kemal Şadoğiu'nun üyelikten atılması ıçın
verilen önergeyi kabul etti. Kararı kendisine iletilen Şadoğlu "şimdi gidiyorum,
ama yakında elimi kolumu sallayarak geleceğim" gibi tehditlerde bulundu. 3
Eylül'de Ticaret Bakanlığı'ndan gelen ve Bakan Fehim Adak imzasını taşıyan
18999 sayılı yazıda, seçimle işbaşına gelen bir meclis üyesinin üyelerin isteği ile
meclisten çıkanlamayacağı belirtiliyor ve Şadoğlu'nun meclise alınması isteniyordu. Gazeteciler Şadoğlu'nu bulmuşlardı. istanbul Merkez ilçe MSP Başkanı
olan Şadoğlu, Erbakan'ın istanbul kasası olarak da tanınıyordu. Ama iTO
Meclisi, bakandan gelen baskıları reddederek, gerekli yanıtı mektupla kendisine
gönderdi.
Zaten iki hafta sonra 18 Eyıürde, Kıbrıs Fatihi imajını çok seven! Ecevit,
tarihi yanılgılarından birisini daha yaparak hükümetinin istifasını Korutürk'e
sundu. Ecevit, erken seçimlere gidilerek CHP'nin tek başına iktidara geleceği
hesabını yapmış ve 233 gün süren koalisyonu bozmuştu. Ecevit hükümeti kurma
görevini 20 Eylül'de yeniden aldı; ama emaneti 16 Kasım'da iade etmek zorunda kaldı. Bu müddet zarfında yaptığı tasarruflar arasında, ürün ödemeleri için
Merkez Bankası'nı devreye sokmak da vardı.
17 Kasım'da görevi alan Sadi ırmak, azınlık hükümetini denedi; ama
güven oyu alamadı. Ancak yenisi kurulana kadar da görevde kaldı .. 1974 yılına
seçim kazanan partinin hükümet çatısı altında giremeyen Türkiye, 1974 yılından
yine seçim kazanan partinin çatısı altında çıkamıyordu.
Yeni hükümet mi? Özel sektör zorlu günler yaşamaya hazırlanırken,
iTO'da 29 Kasım'da seçimler yapıldı. Gümrükçülük sektörünün yeniden yapılan­
ması nedeniyle oluşturulan Dernek faaliyetlerine daha fazla zaman ayırmak için,
Raif Onger ıTO yönetiminden ayrıldı. Emir Sencer+Merih Şamiı ikilisinin
oluşturduğu Başkanlık divanından sonra yeni yönetim şu isimlerden oluştu.
"Celal Umur (Başkan) Ömer Gazioğlu (Başkanvekili)Mehmet Küçükdeveci
(Başkanvekili)Mustafa Kopuz, Kemal Yarar, Tarık Şehmen, Ahmet Karafakılı,
Salih Binbay, ihsan Erez, Nuri Güven, Tarık Kahya."
100
AET'ye
hazırlanan
gümrükçülerin oluş­
turdukları
dernekle
ilgili yoğun bir çalış­
maya
giren
Raif
Onger de (solda) yerini gençlere bıraktı.
Fotoğrafta
Onger,
Besalet Barım ve
Bülent Güvenç'le birlikte gümrük komisyoncularının bir toplantısında görülüyor.
GERÇEK DiNAMO:TÜRK ÖZEL SEKTÖRÜ
1973 yılının ikinci yarısı ile 1974 yılının tamamını siyasi istikrarsızlıkla
geçiren, bir yandan fiyat artışları, öte yandan enerji açığı ile boğuşurken ayakta
kalma mücadelesi veren Türk özel sektörünün ne kadar güçlü, ne kadar dinamik
bir yapıya sahip olduğu, bu bir buçuk yıllık dönemde bir kez daha ortaya çıktı.
Performansını çalışma alanına tam yansıtamamasına rağmen, 1974 yılı
sonuçları, hem ülke, hem özel sektör açısından mükemmeldi.
Yüksek voltaj sağlamaya kurgulanan bu dinamonun çalışmasını hiçbir
şey engelliyemiyordu! Türk özel sektörü, ülke kalkınması için tüm olanaklarını
özveriyle seferber etmişti. 1929 yılı dünya ekonomik buhranına benzetilen 1974
yılında yaşanan fiyat artışları yüzde 25.9 çıktı. Bu oran başarıydı. ihracat,
1973'e göre 1974'de yüzde 16.3 artarak 1 milyar 532 milyon dolar, ithalat ise
yüzde 81.1 oranında artarak 3 milyar 776 milyon dolara çıktı. Böylece 5 "yıllık
kalkınma planı hedefleri aşılırken, Türkiye'nin genel ihracatı, beş yılda yüzde
160.4 oranında arttı. Bu muhteşem bir gelişmeydi ve dünyada bu artış hızını
yaşamış bir başka ülke mevcut değildi. 1975 yılı bütçesini yapmak Sadi ırmak
Hükümetine nasip oldu. 106 milyar 368 milyon lirada bağlanan bütçeye, 104
milyonluk yatırım faslı kondu. 1975 kalkınma hızı yüzde 7.9 olarak hedeflendi.
ABD'NiN KARA LisTESiNDEYiZI
1975 yılında Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nden iki darbe birden
yedi. 26 Mart günü, ABD Başkanı, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 13
ülkeyi ticarette kara listeye alan kararı imzaladı. Türkiye'nin suçu, Avrupa
Ekonomik Topluluğu ile özel anlaşmalar yapmaktı. Bu bağlamda Türkiye ile
beraber, ispanya, Portekiz, israil, Yunanistan, Kıbrıs da kara listedeydi. Onların
da listeye alınma gerekçesi aynı oldu. Uganda, Somali, Romanya ise, petrol fiyatlarını aşırı yükseltmeleri nedeniyle ABD'nin kara listesine girmişlerdi.
Bu kararın arkasından ABD, Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Türkiye'ye
askeri ve ticari ambargo uygulama kararını yürürlüğe soktu. Stratejik ortağımızın
gönlünü almak, kararlarını yumuşatmak için ABD'ye seferler düzenlendi. Bazı
konularda anlaşma sağlanınca ABD'den tavizler geldi. Ama bu neyin
karşılığıydı? Bunu tahmin etmekle beraber, resmi kayıtların kamuoyuna
101
açıklanacağı
2025 yılına kadar bir şey yazmak mümkün değiL. 1975 yılından söz
ederken, iki önemli gelişmeye dikkatinizi çekmek isterim. Bunlardan birincisi
Türkiye'de TV cihazı imalatı ile oluşan havaydl. iki yıl önce sayıları iki olan TV
cihazı üreticisi firma sayısı, 1975'de onu geçmişti. Hükümetlerin aldığı karar
gereği yurdun her köşesine ulaşmaya başlayan yayınlar sonucu TV cihazı talebi
patlama yapmıştı. Örgütlenen TV'ciler, fiyatı 250-600 DM arasında değişen fiyatlarla, Türkiye'ye ithal yoluyla giren cihazların bir yılda 200 milyon liralık döviz
kaybına yol açtığını duyurarak, bu paranın yurt içinde kalması için hükümetten
önlem almasını istediler. Sirkeci, başta Doğu Bank ve Nazif Bey Pasajıolmak
üzere, TV cihazı ile doluydu. Yurt dışından gelen yolcunun pasaportuna "TV
getirmiştir "damgasını vurduran komisyoncular, pasaport sahiplerine memnun
edici bir rant bırakarak, gümrüklere bedel ödedikten sonra stokta bekleyen
Avrupa menşeli TV'leri
piyasaya sürüyarlardı. Gümrükleri ödendiği için
yapılacak hiçbir şey yoktu. Yerli firmaların, TV cihazlarının yolcu beraberinde
getirilecek eşyalar listesinden çıkarılmasını talep etmelerine hükümetler sıcak
bakmıyordu. Çünkü bunlar arasında akrabasına, evine cihaz getiren işçilerimiz
de vardı.
1975'in ikinci salgınıl ise Libya idi. Kıbrıs'a Barış Harekatı sırasında jetlerimiz başta olmak üzere, araç ve gereçlerimizin yedek parça ve aksamını temin
için çaba harcayan Libya ile yakınlaşma, iki ülke arasında önemli bir ticaret
hacmine ulaşacak gelişmelere yol açıyordu. 17 Kasım'da kurulan, ama güven
oyu alamayan Sadi ırmak Hükümeti'nin hükümranlığı i. Milli Cephe Hükümetinin
kurulduğu 31 Mart 1975 tarihine kadar sürdü. Sadi ırmak Hükümeti, Naim Talu
Hükümeti ile beraber, Türk halkına huzur dolu günler yaşattı. Çok önemli siyasi
bir hata yapmayan bu hükümetler, özel sektöre gösterdiği inanç ve güvenle
anıldı. Ecevit düşlerinde yeni bir erken seçim ve bunun sonucunda başbakanlığı
görürken, Süleyman Demirel 16'sl Adalet Partisi, 8'i MSP, 4'ü. Cumhuriyetçi
Güven Partisi, 2'si Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere geniş bir kabine
oluşturdu. Yılmaz Ergenekon'u Maliye, Halil Başol'u Ticaret, Selahattin Kılıç'ı
Sanayi Bakanı olarak görevlendiren Demirel'den,
geçmiş deneyimlerinin
ışığında daha etkili, daha az hatalı bir çalışma dönemi bekleniyordu. Demirel
ismi özel sektör için de bir güven unsuruydu.
Başbakan, yanında yardımcısı Erbakan ve ekonomiden sorumlu bakanlarla Odalar Birliği Genel Kurul Salonu'na girdiği vakit uzun uzun alkışlandı.
Konuşmasında yapacaklarını anlatırken, özel sektöre güvenini bir kez daha
tekrarladl. Yapılan seçimlerde Demirel'e yakınlığının da etkisiyle Sezai Dıblan
görevde kalırken, istanbul Ticaret Odası, yönetimde kendisine verilen tek kontenjanı Şaban Gazioğlu ile doldurdu.
SUNOL'DAN GENÇlERE ÖVGÜ
1970'li yılların sonlanna doğru dört kez iTO Meclis Başkanlığı görevinde bulunan Refik Sunol, 1975 yılı bütçesinin 56 milyon 014 bin lira olarak bağlandığı
1974 yılının son Meclis toplantısında uyarıcı bir konuşma yaptı. Hür teşebbüs
102
ve onun varlığına yönelik girişimlerin artacağının anlaşıldığını kaydeden Sunol,
en küçük bir olayın özel sektör aleyhine kullanıldığına dikkati çekerek; üyelerden
iş ve özel yaşamlarında dikkatli olmalarını önerdi.
"Biz bu saatten sonra ancak deneyimlerimizi aktarabiliriz; ama gençlerin enerjisi
var. Onları yönetime hazırlamamız gerek" diyen Sunoi, iTO Meclis çatısı altında
çok iyi eğitim almış, yabancı lisan bilen pek çok gencin olduğunu anımsatarak
bunlardan bir an önce yararlanılmasını istedi. Bazı üyelerin TÜSiAD'ın Ticaret
Odası'nın önüne geçtiğine ilişkin eleştirilerini yanıtlayan Yönetim Kurulu Başkanı
Celal Umur, "85 milyoner ku!übünün sesinin çok daha fazla çıkmasının normal
karşılanması gerektiğini belirtirken şöyle konuştu:
-"Ağırbaşlılığımızı geçen kısa süre içinde herkes takdir etti. Ne dediysek
onu yaptık; hayale kapılmadık. Türk ekonomisinin biraz olsun istiluara
çıkmasında, özel sektöre güven aşılanmasında çok önemli bir payımızın
olduğunu kimse inkar edemez. Biz alkış için yola çıkmadık, hizmet için buralardayız."
, 1952 yılında
çatısı altında
meslek yaşamını, 1974'den sonra Genel
Sekreter olarak sürdürdü.
Prof. Dr.
başlayan
ÖZASLAN GENEL SEKRETER
1974 yılında iTO'da yaşanan bir başka
gelişme de, Genel Sekreterlik görevi ile
ilgiliydi. 1952 yılında genç bir delikanlı
olarak girdiği istanbul Ticaret Odası
camiasma,
1974 yılında Meclis
karanyla Genel Sekreter olarak hizmet
veren ismai! Özaslan 1973 yılında profesör olmuştu. ismail Hoca, yazdığı
eserler yanında, istanbul Dünya Ticaret
Merkezi, istanbul Ticaret Üniversitesi,
iTO Eğitim ve Sosyal Hizmetler Vakfı,
TOBB
Emekli
Sandığı,
Esnaf
Hastanesi, istanbul Huzur Hastanesi
ve Dinlenme Vakfı gibi oluşumlarda
bulunurken, binlerce öğrenci ve ITO'ya
yüzlerce personel yetiştirdi. Özaslan'dan sık sık söz edeceğiz.
MECLisTE BÜYÜK DEGişiM
Üç yılda bir yapılmakta olan ve Meslek Komitelerini de kapsayan büyük
seçimler, 1975 yılı kasım ayına rastlamışt!. Yönetim seçimleri üzerinde bir etki
yapmamakla birlikte, meslek komitelerinde baş gösteren değişimler sonucu, iTO
Meclisi, fevkaiade kaliteli, konularında uzman kişilerden oluştu. 182 üyeli
mecliste, 52 üye yenilenmişti. Sıtkı Çiftçi, Nurettin Ayasun, Ahmet Karafakılı,
Naim Akbay, Mahmut Nedim irengün, Neşet Yazgan, Neşet Sirmen gibi AS
isimlerin meclisten düşmesi sürpriz oluşturdu. Yeni gelenler iki bölümde top-
103
landl. Bir bölümü gençlerden oluşurken, bir bölümü, deneyimli, piyasanın güçlü
isimleriydi. Mesela bugünün TüsiAD Başkanı izzet Özilhan, 1975 Meclisi'ndeki
üyeliği ile kurumsal çalışmalara başladı. 48 numaralı Otobüs ve kamyon
gurubundan meclise iki önemli isim girdi. Bunlar Koç gurubundan inan Kıraç ile
Aydın Doğan'dı. Adnan Haraççı, yedek parça piyasasının bir numarası Şevki
Kurtkaya, ilaç sektörünün devi Nezih Ulagay, Karaköy'ün ünlü sanayicisi Dinç
Gürkaynak, inşaat dünyasından Mustafa Hacıosmanoğlu ile Zafer Ekşi, artık iTO
Meclis üyesiydi. Üç yıl önce bankerler gurubundan seçim kaybeden TOBB eski
başkanlarından Medeni Berk, aynı meslek komitesinden yine gelmişti. Gençler
içinde ise, yaş meyve ve sebze ihracatının bir numaralı ismi ihracatçı Birlikleri
Başkanı Yaşar Ünal, peynir sektöründen Ali Zafer Taciroğlu ile Medt Bahçıvan,
Necdet Gürsoy, aklımıza ilk takılanlar oldu.
26 Kasım 1975 tarihinde yapılan seçimde Emir Sencer+Merih Şamiı ikilisi Meclis divanını oluştururken, Celal Umur'un başkanlık yapacağı klasik yönetim kurulunda Basri Öztekin, Borsa gurubundan Kazım Ak, Yeni Karamürsel'in
sahibi Nuri Güven, Fethi Arman, Mehmet Şekerci sürpriz isimler oldular. 1975
yılının son meclisinde, irO'nun 1976 bütçesi 60 milyon olarak kabul edildi.
iTO'yu üçte biri yenilenmiş meclis üyeleri ile, ilginç bir üç yıl bekliyordu. 1975 yılı,
yoğunlaşan devalüasyon söylentileri ve birinci MC hükümetinin istikrarı
yakalamış temposu ile veda ediyordu ...
iSTiKRAR SEMBOLÜ ... iTO Meclisi'nde birlik ve beraberliğini bozmayan tek grup, istanbul Ticaret
Borsası grubuydu. Gıda maddeleri meslek komitelerinden iTa Meclisine gelen borsacılann sayısı, tiftik,
deri gibi onlara yakın grupların da katılımı ile 25-30 üyeye kadar çıkardı. Bu rakam 162 kişilik meclis içinde
önemli bir gücü oluşturdu. Bu nedenle iTa yönetimi her seçimde borsacılara en az bir, bazı dönemlerde
iki I~ontenjan ayırır, bu kontenjan, mevcut duruma göre doldurulurdu. Mustafa Kopuz, Kazım Ak, Borsa
Başkanı Nejat Basmacı, Sezai Tabak iTa yönetimine giren isimler olurdu. Bu istikrarlı havanın
oluşmasında, çok çalışkan bir başkan olan Nejat Basmacı'nın (sağdan dördüncü) rolü büyüktü. Fotoğrafta
borsacılar grubuna mensup bazı üyeler görülüyor.
104
TAHMiNi ZOR SiR YIL:1976
Başarılı geçen 1975'in ardından, 1976 için umutlu konuşan pek azdı.
Ekonominin dalgalı bir seyir izleyeceği, enflasyonun hız kazanacağı yorumları
yapılıyordu. Ticaret Bakanı Halil Başol, yeni yılın ilk ayında iTO'yu ziyaretinde,
yeni üyelerin eleştirileri ile karşılaştı. Ahmet Çarşıbaşı, Yaşar Ünal, Özcan
Balkır, Neşet Sirrnen, bakanı sektörlerindeki ağır sorunlar için bilgilendirdiler.
Çarşıbaşı, 1 numaralı liberasyon listesinde bulunan malların iyice tetkik edilmeden, 2 numaralı listeye alınmasının korunmaSi gereken yerli sanayiyi çıkmaza
ittiğini vurguladı.
Yılın
ilerlemesi ile birlikte, 1975 ile ilgili rakamlar da gelmeye başladı.
Geçen yılki kalkınma hızının tahmin edildiği gibi yüzde 7.9 olduğu anlaşılmıştı.
Ancak ihracat rakamının düşüklüğü şaşırtıcı oldu. 1975 ihracatı, bir önceki yılın
yüzde 9 altında kalarak 1.4 milyar dolar olmuştu. Demirel, yıl içinde 1976 ihracatının 2 milyar dolar olacağını ısrarla vurguladı.
ilkbahara doğru, olumsuz sinyaller artmaya başladı. Devalüasyon söylentileri yine yoğunlaşırken, özel sektörün ağır toplan, bunun tek başına bir çare
olmadığı görüşünde birleşiyorlardl. Sezai Dıblan, sabit kur yerine aynak kur istedi. Vadesi gelen DÇM'lerin (Dövize çevrilebilir Mevduat) darboğazlar yaratacağına ilişkin tahminler yapılırken, politik istikrarsızlık, likit olanaklarının darlığı
ve fiyat artışları nedeniyle özel sektör yeni yatırımlara beklendiği kadar ilgi
göstermiyordu.
Günde 4-5 saati bulan elektrik kesintileri, sanayii felç etmeye devam ediyordu. Devlet Demiryolları'nın elektrik idaresine borcu yüzünden, banliyö trenleri
bile sefer yapılamıyordu. Sendika fazlalığının yol açtığı rekabet içinde grevler
artıyor, işgünü ve işgücü kayıpları önemli boyutlara çıkıyordu. Bu arada 1976,
bazı meslek guruplarında, işverenlerin de eyleme gittikleri yıi oldu Aynı zamanda TABGiS (Türkiye Akaryakıt Bayileri işveren Sendikası) Başkanı da olan iTO
Oda Meclisi üyesi Nevzat Sayıner, akaryakıt bayileri karlarının yükseltilmesi için
yaptıkları başvurulara üç yıldır yanıt alamadıklan gerekçesiyle, 24 saat pompa
kapama eylemine karar verdi ve PetrolOfisi dışında tüm yurtta akaryakıt istasyonları çalışmadı. Eylem başarılı sonuç verdi ve bakanlıkla masaya oturuldu. iş
çevrelerini karamsarlıktan kurtarmak için olsa gerek iTO Başkanı Celal Umur,
geçmiş yılları örnek göstererek "1974 gibi ağır koşulları olan bir yıldan en az
tahribatla çıkan ülke olduk. Bu yılı da iyi atlatacağız" mesajları verirken, ilkbaharda transferlerde ağırlık kendini hissettirmeye başladı. Bu konuda hükümete
yapılan uyanlara karşı, Başbakan Demirel 1 milyar dolar döviz rezervimiz
olduğunu söyledi. 28 Ekim 1976 tarihinde ise, bir ABD $, 16 lira 50 kuruşa
eşitlendi. Bu ufak devalüasyon kur ayarlaması olarak lanse edilirken, yabancı
paralardaki dalgalanmaların bunu gerektirdiği savunuldu.
ORTAK PAZAR MASADA
1976, Türkiye'nin AET ile ilişkilerini masaya yatırmak zorunda kaldığı en
ciddi yıldı. Bunda Yunanistan'ın topluluğa girmek için yaptığı nabız yokla105
malarının
da rolü büyüktü.
Kuruluşundan çok sonra dahi, giderlerinin önemli bir kısmının iTO
tarafından karşılandığı iKV, Genel Sekreterliğe Prof. Dr. Vural Savaş gibi
değerli, saygın bir ekonomisti getirmişti. Savaş, M.Caporale başkanlığında altı
kişilik AET heyetine, ilişkilerin endişe verici boyutlara ulaştığını anlattı. Savaş'ın
değerlendirmesi özetle şöyle oldu:
-"16 yıllık ilişkilerde Türkiye yükümlülüklerini yerine getirdi; ama AET bunu
yapmadı. Ortaklığın üçüncü ülkelerle kurduğu ilişkiler ve verdiği tarımsal tavizler,
Türk tarım ürünlerine verilen tavizlerin önemini büyük ölçüde azalttıoTarım tavizlerinin iyileştirilmesi ve genişletilmesi için, gerekli kararlar hala gerçekleşemedi.
AET ile olan dış ticaretimizde, ithalat artışına karşılık, ihracat aynı yönde
artmayınca dış ticaret açığı büyüdü. Türk işçilerinin topluluk ülkelerinde sosyal
güvenceleri sağlanamadı. ingiitere'nin Türk tekstii ithalatına karşı uyguladığı
kısıtlayıcı unsurlar güven kıncı oldu. ilişkilerde yeni aşamalar gündeme gelmelidir. Brüksel'den yapılan kapital ve teknoloji transferi teklifi, Türkiye-AET
ilişkilerinin tartışmaya açılarak eleştirildiği şu günlerde, ortaklığın geleceği
yönünden iyi olmadı. Yunanistan'ın tam üyeliğinden sonra Türkiye'nin önemini
kaybedeceği ve AET'nin anlaşmalardan doğan yükümlülüklerinden kaçacağı,
bizce güçlü bir olasılıktır.
AET, Türk halkının yaşam standardının iyileştirilmesi için hiçbir şey
yapmıyor. ilişkilerdeki gerginliğin en önemli nedeni, AET'nin 3. ülkeler ile
kurduğu ilişkilerdir. Türkiye'ye çok kayrılan ülke statüsü verilmelidir. Türk sanayisi büyük gelişim içinde. Bu yüzden katma protokol hükümleri yeniden gözden
geçirilmelidir. 12 ve 22 yıllık listelerin kapsamı yeniden tespit edilmelidir. ilişkiler
değişen şartlara uydurulmalidır. Dış Ticaret açığımız kadar kredi sağlanmalıdır.
Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelişi teşvik edilmelidir. Kanımıza göre, AET ile
Türkiye arasındaki açık, 12 yıl içinde daha da büyüyecektir. 650 milyon $'Iık bir
kredi limiti çok azdır. Ayrıca Türk kamuoyu, AET'nin Türkiye'yi isteyip istemediğini de tam olarak çözmüş değil.."
Prof. Vural Savaş konuklara bunları anlatırken, Demirel üye olmayan
ülkelerin AET'den, Türkiye'nin çok üzerinde tavizler kopardığını belirtti. ıKV
Başkanı Ertuğrul Soysal ise, AET'nin Türkiye'ye taviz vermeye mecbur olduğunu
söyledi. Avrupa Topluluğu Komisyon Başkan Yardımcısı Carlo Scarascıa
Muznezzo, Türkiye'nin Yunanistan'ın üyeliğinden çekinmemesini, onların zaten
daha başvuruda bile bulunmadıklarını belirmek gereğini duydu. 1980 yılına
yaklaşırken, Türk-AET ilişkilerinin yönü için iyimser olmak giderek zorlaşıyordu.
irO'DA GENÇlEŞTiRME DÖNEMi
1975 büyük seçimleri sonucunda değişen iTO Meclisi'nin yeni üyeleri birbirlerini daha yakından tanıdıkça, küçük ama anlamlı dostluklar oluşuyordu.
Zamanla eskilere yenilerinin de katılımı ile kurulan geniş ölçekli konsensüsler,
artık yönetim kurulu seçimlerinde de etkili olmaya başlamıştı. Meclise gelen yeni
üyeler, geleneklerin yıkılmasına dahi yol açtı. Mesela 1976 yılı kasım ayında
106
yapılan yönetim kurulu seçiminin sonucu, iTO'da 15 yıldan beri seçimlere hakim
olan Cuntanm, tarihe kanşmakta olduğunu gösterdi. Biz o seçimlere dönmeden
önce, yıl içinde ilginç geçen meclis toplantılarına kısaca bir göz atalım. Şubat ayı
meclisinde şekerlemeler gurubunun yeni üyesi, çenesinde bıraktığı sakaıla
tanınan Fikret Alptekin, (bir resepsiyanda gözlerimizin önünde bir kaç dakikada
hayata veda etmişti) Başkan Emir Sencer'e takıldı! Zabıtlann ellerine geç
olaştığını söyleyen Alptekin, ayrıca Emir Sencer'den hükmedici tavırlarını
değiştirmesini de isteyerek "eğitilecek çağı aştık" dedi.
Aynı toplantıda, iTO'nun üç iştirakinin olduğu kuruma temsilci seçiminde
yönetim gösterdiği adayları gelen tepki üzerine çekmek zorunda kaldı ve üç
temsilciyi meclis saptadı. Yenilerin de takviyesi ile güçlenen muhalefet dışında,
bir de GÜç BiRıiöi doğdu. Geniş bir protokol yapan Güç Birliği'nin oluşumun­
da Ahmet Şenyiğit, ıbrahim Hatiboğlu, Şevki Kurtkaya, Fikret Alptekin, Mustafa
Hacıosmanoğlu, Ali Zafer Taciroğiu, Yaşar Ünal faal roi oynadılar. Bu grup, daha
sonra muhalefetle ortak hareket etti.
1966 yılı meclisinin en genç
üyesi olan nakliye sektöründen
ibrahim
Hatipoğlu
(sağdan üçüncü) o yıllarda
istanbul'un en önemli sorunu
olan Sirkeci-Ebusuut caddesindeki nakliye ambarları
için büyük mücadele verdi.
Hatipoğlu bugün de hizmetlerini sürdürüyor.
Mart ayı meclisinde yönetim Mehmet Küçükdeveci'yi, Umumi Mağazalam
temsilci adayı olarak gösterdi. Adnan Ellialtı, Küçükdeveci'yi Perşembe
pazarından tanıyordu. Aralarında iş rekabeti de olduğu söylenirdi. Perşembe
Pazarı'na girişte çok büyük bir mağazası olan Ellialtı "biz yeniyiz ... bu arkadaş
kimdir, kalksm da görelim" gibi kinayeli sözler söyleyince ortam iyice gerildi.
Mehmet Küçükdeveci, muhalefet tarafından protestolara sebep oldu. Yenilerin
"hep aynı kişiler mi bir yerlere gidiyor?" sorusu ortalığı karıştırdı. Yapılan oylamayı "Küçükdeveci gitsin" diyenler kazandl..ama
muhalefetin adayı Ahmet
Abacı ile aradaki fark 11 oyoldu. Ara giderek kapanıyordu.
Üç-dört yıl önceki bir olay için, bakanlık müfettişinin verdiği olumsuz raporun
basına sızması, Mayıs ayı meclis toplantısını elektriklendirdi. Behçet Bey "gemi
batarsa hepimiz boğuluruz" dedi. 25 maddelik müfettiş raporunun incelenerek,
meclise bilgi verilmesi için bir komisyon kuruldu. Sonucun iki aya kadar belirlenmesi kabul edildi.
5 MUHALIF ÜYE YÖNEıiMDE
iTO'da bir şeylerin değişmekte olduğu yıl içinde görülmüştü. Katı tutumunda ısrar eden eski yönetim içindeki bir kaç üyenin, cuntanın direktifleri
107
doğrultusunda çalışmayı sürdürmesi, yenilenen mecliste bir baskı unsuru olarak
görüldü. Yeni üyelerin, sıcak ilişkiler kurduğu muhalefetle (idealistler de denirdi)
işbirliği yapması sonucu, iTO'da uzun yıllar görev yapacak bir yönetimin
çekirdeği oluştu. 26 Kasım seçimlerinde meclis divanını Emiir Sencer+ Merih
Şamiı oluştururken, yönetim kurulu şu üyelerden oluştu: "Celal Umur Başkan,
Mehmet Küçükdeveci,Ömer Gazioğlu, Kemal Yarar, Salih Binbay, Oktay Aslan,
Kazım Ak, Nazmi Akın, Ali Taciroğlu, Yaşar Ünal, Mehmet Ece."yönetim kurulunda sayı 6'ya 5 olmuştu. Muhalif üyeler, Kazım Ak (Borsa gurubundan-iki
tarafın da oyunu almıştı) Ali Zafer Taciroğlu, Nazmi Akın, Yaşar Ünal, Mehmet
Ece idi. Taciroğlu, Ünal ve Ece'nin Unkapanı'nda çalışan gıda maddesi toptaneılan olması nedeniyle, muhalif grup istanbul Ticaret Borsası'nın desteğini
almış ve yönetime girmişti. Bir kişinin muhalefete gelmesi ile başkan ve başkan
vekili değişebilecekti ama, iTO'da bu varyasyonlara hiç gidilmedi. Seçimler bittikten sonra yönetim kurulunda çalışmalar normal rayına oturdu, taraflar ortak
menfaatler için mücadele etti. Ama bunu o yılların meclisi için söylemek mümkün
değiL.
ZAFER FOTOGRAFI:istanbuI Ticaret Borsası'nın desteğini alan muhalefet, ilk kez yönetime beş isim
verdi. Bu müthiş değişim aynı günlere rastlayan bir resepsiyonda borsacılar ve meclisin yeni üyelerini bir
araya getirdi. Fotoğrafta tanıyabildiklerimiz şunlar oldu: Yaşar Ünal (solda oturan birinci), Ali Zafer
Taciroğlu(oturanlardan ortada gözlüklü) sağında Borsa Başkanı Nejat Basmacı, solunda Merih Şamiı,
Basmacı'nın sağındaki ikinci kişi Sadi Sanver, Mecit Bahçıvan (oturanlardan sağdaki ilk kişi) Ayaktakiler:
Asım Ak (solda birinci), Soldan yedinci Sezai Tabak, sekizinci Mustafa Kopuz, onuncu Kazım Ak, sağdan
ikinci (siyah gözlüklü) Nazmi Akın ...
HUZURSUZ GÜNLER GERi GELDi
1977,
siyasi alanda yeni kıpırdanmaların, ekonomide kötü gidişin
yeniden başladığı yıloldu. 1 Mayıs'ta Disk'in Taksim toplantısı sırasında çıkan
olaylarla sokak yeniden cehenneme dönerken, uzun süren elektrik kesintisine
eklenen grevler, anormal zamların yapıldığı toplu iş sözleşmeleri, likidite
buhranınm aşılamaması, döviz kurları ile çok sık oynanması piyasalarda tat-tuz
bırakmadı.
108
Ekonomik önlemler yerine, polisiye tedbirlere yönelen siyasilerin verdikleri
sözde durmamalan, piyasalarda kötümserlik yarattı. Koalisyonlan oluşturan partilerin, içten içe verdikleri mücadeleler bölünmelere yol açtı. 1977 Milletvekili
genel seçimlerinin yenilendiği yılaldu. 1973 seçimlerinden sonra MSP ile yaptığı
hükümet ortaklığını, yeni seçimlere girmek için bozan, ama I.MC Hükümetinin
kurulmasıyla büyük yanılgıya düşen CHP'nin Genel Başkanı Ecevit, 5 Haziran
1977 Pazar günü yapılan seçimlerden sonra gece saat bire doğru, partililerin
tebriklerini kabul etmeye başladı! 1 milyon tirajlı GÜNAYDıN Gazetesi 6 Haziran
sabahı saat 09.00'da yaptığı ikinci baskıda "CHP TEK BAŞıNA iKTiDAR"
manşetini atıyor, hafızam
yanıltmıyorsa, CHP'nin
milletvekili sayısını 230
olarak veriyordu.
Gidiş onu gösteriyordu ama Doğu ve Güneydoğudaki oyların sonuçları,
CHP karşıtı partilere gidince, 5 Haziran akşamı, CHP'nin tek başına iktidar olamayacağı anlaşıldı. 222'de kalan CHP'nin Başkanı'na, Korutürk hükümeti kurma
görevi verdi. Sağduyu sahipleri, özlemle CHP+AP hükümetinin kurulmasını bekledi ... ama bunun gerçekleşmesi olanaksızdı. MSP'yi sırtından atan Ecevit,
dokuz üyeli MHP ile de anlaşamazdı. Ecevit azınlık hükümetinde karar kıldı.
Muhalefet "hele bir programını görelim!" diyerek Ecevit'i oyaladl. CHP, özel sektörü şaşırtacak kadar liberal bir programla TBMM'nin önüne çıktı. Bir tek
bankacılık düzenine getirilen eleştiri dışında
tam not alan program, kemer
sıkmaya son veriyordu.
Programa bakılırsa, ülkenin hiçbir sorunu yoktu ... her şey gü!lük gülistanııktı! Öyle anlaşılıyor ki, bir iskandinav ülkesinden bir model kopya edilerek,
program hazırlanmıştL .. 4 Temmuz 1977'deki güven oylamasında CHP'ye
meclisten kırmızı çıktı. Korutürk, Demirel'e yeni hükümeti kurma görevini verdi.
Gazeteciler "ne olacak?" diye sordu Süleyman Bey'e ... O da ünlü
kahkahalanndan birisini patlatarak taşı hemen gediğine koydu: "Merak
etmeyin ... güvenoyu alamayacak bir hükümet kurmam!"
Demirel, 21 Temmuz'da II.MC'yi kurarak çalışmaya başladı. Maliye'ye
Cihat Bilgehan, Bayındırlık'a Selahattin Kılıç, Ticaret'e MHP'den Agah Oktay
Güner, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na MSP'den Oğuzhan Asiltürk'ü atayan
Başbakan, yıl sonundaki büyüme hızını yüzde 7.7 olarak hedefledi.
Batı Alman Markı karşısında TL'nin değerini düşüren Demirel, yüzde
4.5'luk bir ayarlama ile yetinerek markı 763 kuruş yaptı. Serbest piyasa ise markı
9 liradan satıyordu. işçilerin döviz göndermeyi ağırlaştırmalan, ithalat için döviz
bulunamaması, akreditiflerin beklemesi ve Alman ekonomisinin güçlenmesi,
marka olan ilgiyi yoğunlaştırmıştl.
Sular duruluyor derken, istanbul Ticaret Odası'nın Başkanı Celal Umur,
basın toplantısı düzenleyerek hükümeti devalüasyon yapmaması konusunda
uyarmak gereğini duydu. Kaynak vermeyen Umur, hükümetin bazı hazırlıkları
olduğunu belirterek "bugüne kadar hangi devalüasyon hayır getirdi? Biz oda
olarak yapılmasına karşıyız. Yapılırsa enflasyonist ortam yaratılır. Piyasalar
zaten buna müsait. Devalüasyon yerine gerçekçi kur tatbik edelim" dedi.
109
Üç gün sonra TL. dolar karşısında yüzde 10 devalüe edilerek 19 lira 25
kuruş, Mark 8 lira 27 kuruş oldu. Çok ihtiyacımız olmasına rağmen, işçi
dövizinde uygulanacak kur, dolar bazında 15 lira 03 kuruş olarak Merkez
Bankası tarafından ilan edildi. Bunun nedenini kimse anlayamadı. Ama yapılan
işin yanlışlığı anlaşılmış olacak ki, daha sonraki günlerde yeni ayarlamalara gidildi. Vatandaş zamlarla boğuşurken, sendika enflasyonu yaşanan Türkiye'de,
sendikalar arası rekabet sonucu, çok önemli ücret zamlarını içeren toplu
sözleşmeler imzalanmaya başladı. Gebze'deki TOE işçilerinin aldığı zam oranı
yüzde 300 oldu. Ama rekor, deri sanayiindeydi. Yüksek tirajlı bir gazetenin yayın
koordinatörü ayda 10 bin lira maaş alırken, deri fabrikasında çalışan
ustabaşının haftaiığı 35 bin liraydı. Deri, belki özellik isteyen bir sektördü ama,
genellikle sendikalı olan kamu kurumlarında bu ölçülere yaklaşan zamlar söz
konusuydu. Özel sektör de bunlara zorunlu olarak uyuyordu. Türk sanayiinin
devlerine ait işletmelerin tümünde çalışan işçiler sendikalıydL Kocaeli o yıllarda
refah açısından Türkiye'nin bir numaralı ili özelliğini uzun müddet korudu.
Devalüasyonun üzerinden kısa bir müddet geçtikten sonra, hükümet
istikrar tedbirleri adı altında pek çok maddeye zam yaptı. Akaryakıt, tekel, demir,
çimento, kağıt, kömür, elektrik fiyatları büyük oranda zamlandi. Bunların yürürlüğe girdiği hafta içinde emisyon 71 milyon lira birden arttı ve tedavüldeki para 3
milyar 640 milyar lira oldu. 1977'nin ekonomimiz açısından en yararlı gelişmesi
Türk-Irak petrol boru hattının açılması oldu. iki yılda 15 milyar liraya malolan
boru hattının 340 km'si Irak, 641 km.'si Türk topraklarından geçiyordu.
iTO'NUN iHRACAT TOPLANTISI
iş aleminin yurttaki üzücü olayları seyretmekle yetindiği 1978 yılında,
istanbul Ticaret Odası, ıstanbul'da sayılarını iki bin olarak saptadığı
ihracatçıların temsilcilerini Bakanlık yetkilileri ile buluşturarak, ihracatımızın
önündeki engelleri tartışmaya açtı. Birkaç ay sonra yapılacak seçimlerden sonra,
MHP kontenjanlndan Ticaret Bakanı olacak Agah Oktay Güner, ilkbaharda
bakanlık müsteşarıyd!. Yanında ihracat Genel Müdürü Ajlan Akerman ile istanbul'a gelen Güner, saatler süren toplantıda ihracatçıları dinledi. Fuarlar için
dinamik bir çalışma ortamı, 1 dolar için ağır ceza mahkemelerine gidişierin
önlenmesi için TPKK'da değişiklik istemleri, kur garantisi, ambalaj tekniği, ihraç
fiyatlarının iyi saptanması, AET ülkeleri ihracatçıları ile Orta Doğu'da rekabet
şansı, Türkiye'ye gelen alıcılam satış yapılarak mal bedelinin burada tahsil
edilmesine imkan sağkanması, nakliye filosunun yetersizliği gibi sorunlar Ticaret
Bakanlıği'nın en üst düzey yetkililerine anlatıldı.
Fevkalade ilgi gören ihracat toplantısından sonra, iTO Başkanı Celal
Umur düzenlediği basın toplantısında, ağır sanayi yatirimlarının devlet eliyle
yapılacağı yolundaki hükümet açıklamalarına büyük tepki göstererek, 1976'da 6
milyar lira zarar etmiş iktisadi Devlet Teşebbüsieri'ne böyle bir görev vermenin
ekonomiyi daha da hantallaştı racağ Ini , bunun hazineye yapacağı olumsuz
katkının yeni vergilerle terlafi edileceğini, enflasyonun azacağını kaydetti.
110
CUNTA ÇÖKTÜ
1976 yılı kasım ayında yapılan yönetim kurulu seçimlerinde, muhalefetin
yönetime beş üye sokması, kurul çalışmalarını aksatmasa bile, önemli
rahatsızlıklara sebep oldu. Yönetim kurulu üyeleri, bu rahatsızlığı gizlemelerine
rağmen, meclis toplantılarında sorunların giderek büyümeye başladığı görülüyordu. Meclis toplantılarında yönetim kurulu üyeleri, yönetirnde ihtilaf olduğunu
anlatmak istercesine, kendilerine ayrılan yerlerde oturmuyorlardı. Genç üyeler
seslerini yükseltip protestolarını artırırken, eski üyelerin sinirlerine hakim olamamalan nedeniyle zaman zaman kırgınlıklar yaşandı.
Mesela Celal Umur, sık sık sıkiştığı an istifa edeceğini söylemeye
başladı. Basın ilan Kurumu'na gidecek iTO temsilcisi için, Merih Şamiı'nın yönetim tarafından aday gösterildiği bir Meclis toplantısında yeni bir üyenin "15 yıldır
aynı üye gidiyor. .. Bu ne biçim iştir sayın başkan" demesi üzerine sinirlenen Emir
Sencer, oturumu kapatarak odasına çekildi. 10 dakika sonra Meclis Başkan
Vekili Merih Şamiı oturumu açtı ve Başkan Sencer'in istifasını Mecliste okudu.
Başkanı içeride yatıştırmak mümkün olmamıştı. Sencer "ben bu insanlarla
çalışmam. Bunlar adamı kalpten götürür" demişti. Eskisi gibi sus deyince yerine
oturacak nesil giderek kayboluyor, eleştiren, sorgulayan, anlamak isteyen bir
üye potansiyeli çıkıyordu ortaya. Bu da otoriteli, eleştirilere kapali liderleri çekilmeye veya en yakın zamanda görevi bırakmaya yöneltiyordu.
Emir Sencer'in ani istifası nedeniyle meclis başkanlık seçimi için
olağanüstü toplandı. Cuntanın önemli isimlerinden Muhittin Gençaslan'ın
karşısına muhalefet Refik Sunal'u adayolarak çıkardı. Güç Birliği sayesinde
muhalefet cephesinin genişleyerek güçlenmesi sonucu, 146 oyun 90'lnı Refik
Sunol, 56'slnl Gençaslan aldı. Bu, iTO'da Cuntanın bitişinin başladığı anlamına
geliyordu.
DEGişiM RÜZGARLARı".
iTO'da
1960'11 yıllardan sonra çok önemli
görevler yüklenen, özel sektör felsefesinin
kamuoyuna
yerleşmesini
sağlayan ekip, değişen meclis üyeleri
oranında ya tasfiye oluyor veya yerlerini
gençlere bırakıyorlardı. Bunu bilinçli
yapanlar yanında, bu değişim zaman
zaman
sandıkta
gerçekleşiyordu.
Muhalefetin yönetime beş üye soktuğu
1976 seçimlerinden 4 ay sonra istifa
eden Meclis Başkanı Emir Sencer'in
yerine yapılan seçimde başkan olan
Refik Sunol (solda), 1978'den sonra
uzun yıllar başkanlık yapacak olan Nuh
Kuşçulu ve iso Başkanı ibrahim
Bodur'la beraber görülüyor.
111
MUHALIFLER YÖNETiMDE
Refik Sunol'un Başkanlığı, 1977 Kasım seçimlerine kadar sürdü.
Deneyimli Mahmut Sucuoğlu, 1977'de yapılan Meclis Başkanlığı seçimini
kazandı. Yardımcısı yine Merih Şamiı idi. Ama ne var ki bir yıl sonra yapılan
seçimde, Suno! rövanşı alacak ve dört yıl arka arkaya meciis başkanlığı
yapacaktı. 1977 yılı yönetim kurulu seçimleri sonucu, 10 hatta 12 yıldan beri
yönetime gelmek için çalışan muhalefetin bazı isimleri ile muhalefete yeni katılan
gençlerden oluşan bir kadro, yönetime ağırlığını koydu. Mehmet Küçükdeveci,
Ömer Gazioğlu gibi iTO'da yıllarca yönetim kurulu başkan yardımcılığı yapmış
iki isim seçim kaybederken, Celal Umur, sağlık nedenleriyie adaylığını koymamıştl. Kazanan isimler şunlardı: "Nuh Kuşçulu, Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar
Ünal, Emir Sencer, Kazım Ak, Nazmi Akın, Kemal Yarar, Oktay Aslan, Hamdi
Tombak, Mehmet Şekerci, Aydın Doğan.Bu kadroda yer alan değerli isimler,
iTO'nun geleceğini şekillendireceklerdi. Aceleleri yoktu. Bu nedenle meclis
başkanlığından istifa eden ağabeyleri Emir Sencer'in gönlünü alarak onu 1977
yılında başkanlığa seçerek, onun deneyimlerinden yararlandılar.
Seleksiyon Komitesi'nin ünlü ismi Mehmet Küçükdeveci bile (ortada) kaybetmiş, Yaşar Ünal (sağda), Ali
Zafer Taciroğlu (en sağda) kazanmışlardı. Ama asıl kazanan istanbul Ticaret Odası idi ... En solda da gıda
grubundan Mecit Bahçıvan görülüyor. Bu ekipte çok önemli hizmetlerde bulundu.
KARANLlGA DOGRU L 1978
II.MC'nin sürdüğü 1977 yılı sonbaharında, 222 ile en fazla milletvekili
çıkaran CHP, iktidar olarnamanın hüznünü yaşıyordu. Kim akıı verdi bilinmez;
ama Ecevit, iktidar olmak, başbakan olmak için siyasette bile etik sayılmayan bir
davranışa yöneldi. Gerçi, sonbaharda yapılan Belediye Başkanlıklan seçiminde
büyük kentlerde CHP adaylan aylan toplamışlardı ama, bu Ecevit'in
Başbakanlığını haklı
gösterecek bir gelişme değildi. Siyasette beklemeye
tahammülü olmayan CHP Genel Başkanı, siyasi tarihimize Güneş Moteli
Hükümeti olarak geçecek bir hülle ile, AP'den koparttığı 10 bağımsız milletvekili, Cumhuriyetçi Güven Partisi'nden aldığı (biri Feyzioğlu) iki milletvekili,
Demokratik Parti'nin tek Milletvekili Sükan'ı da alarak Türkiye Cunhuriyeti'nin 43.
hükümeti olan, 35 üyeli Ill.Ecevit Hükümeti'ni 6 Ocak 1978'de kurdu. 17 Ocak'ta
güvenoyu alan yeni hükümette; Sükan,Orhan Eyüboğlu, Feyzioğlu Başbakan
112
Yardımcılan,
Deniz Baykal Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, AP'den transferIerden Tuncay Mataracı Gümrük ve Tekel Bakanı, Şerafettin Elçi Bayındırlık,
Teaman Köprülüler Ticaret, Mehmet Yüceler Tarım ve Hayvancılık, Orhan Alp
Sanayi ve Teknoloji, Ziya Müezzinoğlu Maliye Bakanı, Ali Topuz Köy işleri ve
Kooperatifler Bakanı oldu.
Bütçesi 260 milyar lira olan 1978 yılında, 200 yabancı bankaya 4.5 milyar
$ borcu olan Türkiye'nin Maliye Bakanı "70 cente muhtaç olduğumuz devri n
kapandığını" ilan ederken, halkın, mutlu, refah içinde bir yıl geçireceğini vaat
ediyordu. Vadeli Mevduat faizlerinin yüzde 20 olduğu Türkiye'de, akreditif
açılamadığı için sanayisi ham maddesiz kalan Türkiye'nin yeni hükümetinin ilk
icraatı, IMF ile ilişkileri kesmek oldu. Ocak ayında bunu yapan Hükümet, 12
Mart'ta Maliye Bakanı'nı iMF'ye göndererek, yalvar yakar 450 milyon dolar kredi
aldı! O da ABD'nin direktifiyle ve 150+300 olarak verilecekti. Yumuşak deriden
yapılmış eldivenin altındaki elin sertliği görülmüyordu. Ecevit çıktığı para arama
turlarından dönüşte geçmiş hükümetleri çekiştiriyor, "yazık ... memleketi ne hale
getirmişler?" diye sızlanıyordu. Altı ay sonra, yoklar kuyruğu uzamaya başladı.
Margarin, benzin, gaz kuyrukları, metre hesabıyla en uzun olanlarıyd!.
Karaborsa, fahiş fiyatlar başını almış gidiyordu. Bir ekmeğin fiyatını bile bildiğini
sanmadığımız fiyatlardan sorumlu Başbakan Yardımcısı Faruk Sükan, Fiyat
Kontrol Komiteleri Koordinasyon Kurul Başkanı olması nedeniyle, Vali Necdet
Calp'e telefon ederek, izmir'de üretilen margarin, likit, her türlü yağ ile deterjan
fiyatlarında yapılacak zamlara onay vermemesini istedi. CHP, fiyatları dondurmayı deniyordu! Sovyetler Birliği ile olan ticaret hacmini artırmak, Türkiye ile
siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek için geniş bir heyetin Moskova'ya gitme
hazırlığı yaptığı bir dönemde, komünist rejime merhaba demek için olacak,
Deniz Baykal madenierin devletleştirildiğini açıkladı. "ABD'den hoşnut
olmadığında Sovyetler Birliği'ne uzanırsınL" politikasının 1960'da ülkeye ve
DP'ye nelere malolduğundan hiç esinlenmemiş olan Ecevit'e özel sektörden
giden (hangi kesim, hangi sektör olduğunun notunu almamışım... özür dilerim ama iTO üst çevreleri olabilir) son mesajda, Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler içinde olmamızın önemine
değinildikten sonra, bu ülkeden alınacak tesislerin hantal, modası geçmiş ve eski
teknolojiye dayalı olduğu anımsatılarak bunları çalıştırmanın rantablolmayacağı
anlatıldı. Ama inatçı Ecevit kararını vermişti. Heyet gitti. Sonuçlarını da alacak
zaman pek kalmadı zaten ..
Ekonomideki çarpıklık, başıbozukluk giderek artarken, sabotajlar,
yangınlar, gasp ve cinayetler yüzünden Türkiye geceleri olmayan kentler topluluğuna dönüştü. Halka mutluluk vaat eden olan Ecevit, kan, gözyaşı, kederden
başka bir şey vermedi.
SENCER'DEN VASiYET GiBi UYARı
Bu dönemde istanbul Ticaret Odası nasıl bir politika izledi? Neler yaptı?
Dış politikasındaki zikzaklar, dediğinin aksini yapmaktan doğan güvensizlik,
çevresindeki ekonomistlerin kamu sektörü tutkunlarından oluşması, bürokratlara
113
olan itimat, özel sektöre inanmamak ve onu sürekli hakir görme eğilimi, Ecevit'in
başarısızlıklarının temel nedenleriydi..
Genellikle ıTO'nun yöneticileri, ekonomik sorunların çözümünün piyasa
ekonomisi içinde olduğunu, başka adrese gidilmesine gerek bulunmadığını yazmalanna, anlatmalanna rağmen geri adam atamama basiretsizliği, çok kısa bir
zamanda halkın CHP'ye sırt çevirmesine neden oldu. Ayçiçek yağı deposu
Trakya'da, zeytinyağı, pamuk yağı, haşhaş yağımn vatanı Ege'de, eğer halk bir
paket margarin için kuyruğa giriyorsa, bunun adı işi bilmemekti. Ecevit'in edebi
cümlelerle süslü, hayallere dayalı hükümet programından hemen sonra gazeteciler, iTO Başkanı Emir Sencer'e ne düşündüğünü sordular. Deneyimli başkan
"iş adamından romantik olmasını bekleyemezsiniz. Program çok süslü, tatminkar görülüyor; ama tatbikatmı görmeden bir hükme varamazsınız.
Bekleyeceğiz" dedi
Ülkesini çok seven, yıllarca Merkez Bankası Başkanlığı yapmış olan
Başkan Emir Sencer, gidişatın
iyi olmadığını bir kaç ay sonra görmüştü.
Hazırlanan bazı tasarılarla, özel teşebbüsü n boğulmak istendiğini anlayarak;
Genel Sekreter Prof. DL ismail Özas!an'la beraber yaptığı basın toplantısında
hükümete şunları anlatmak gereğini duydu:
-"istanbul Ticaret Odası, kamu kurumu niteliğinde bir kuruluştur. Oda'nın
görüşleri bu nedenle kamunun hiç bir zaman aleyhine olamaz, olması mümkün
değiL. Bunun aksini kimse iddia edemez.Ama şimdi özel sektör için hayati bir
konuda, vergiler konusunda bir tasarı hazırlanıyor. Bu tasarı kanunlaştıktan
sonra, iş adamları ile yasa uygulayıcılar karşı karşıya kalacaklar. Bunda sonra
büyük sorunlar ortaya çıkacak. Nedir hazırlanan bu tasarı? Hiç haberimiz yok.
Oysa bu oda her konuda ihtisaslaşmış bir kurumdur. Çok bilgili, ehil elemanları
vardır. Onların görevlerinden biri de danışmanlık hizmeti sunmaktır. Eğer özel
sektöre danışmadan arkanızı dönüp giderseniz bizi incitirsiniz!."
Başkan Sencer, üç ay sonra 29 Temmuz günü yine bir basın toplantısı
yaptı. Bir babanın evlatlanna bıraktığı vasiyetin açıklanması gibi bir toplantıydı
bu. Vatanın çok güç günlerden geçip bugünlere geldiğini anlatan Sencer, şu
uyarılan yapma gereği duydu:
-"ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı ambargoda Rum lobisinin payı büyüktür.
Ülkemizin jeopolitik konumundan yararlanarak performansımızı en yüksek noktaya çıkaracak, milli bir anlayışı simgeleyecek milli bir modeloluşturmak zorundayız. Bunun için:
tt Ekonomik araçlar politik umur olarak kullanılmamalıdır.
Ekonomik ve politik anlaşmalar küçük politikalara teslim edilmemelidir.
o Tek yönlü bağımlılık durumuna yol açacak ekonomik ve politik gelişmelerden
@
kaçınılmalıdır
.. Ülkenin verimli kaynakları harekete geçirilmelidir.
Sencer'in bu uyanlan yaptığı günlerden çok önce yılın hemen başında,
halyan'ın gümrük indirimli Türk tekstil ürünlerini
ülkeye sokmamak için
müeyyideleri çiğnernesi, iTO'yu harekete geçirdi. Yönetim Kurulu üyesi Nazmi
114
Akın,
Türk tekstil sanayiinin hızını kesme girişimlerinin başlatıldığını belirterek
itaiya'yı protesto etti. Verdiği sözleri tutma isteği ve azmi yanında, ihracat için
çok önemli düzenlemeler getiren, vergi iade listelerinin yeniden düzenlenmesini
sağlayan Ticaret Bakanı Teornan Köprülüler ile ihracatçılar arasında sıcak bir
diyalog oluşmuştu ve bu diyalog hükümetin sona ermesine kadar sürdü.
ihracat ödüllerinde 10. yll. .. iTO, 1978 yılında, ihracatçıları ödüllendirmenin onuncu yıl dönümünü kutladı.
iso ilE iHTiLAF
15 yıldan beri yan yana gelip bir toplantı yapamayan iTO ile iso,
Moskova'da açılacak Türk Daimi Sergisi'nin organizasyonunu almak için giriştik­
leri mücadele sonrasında birbirlerine yine kırılırken, iTO, iso ile olan münasebetlerini gözden geçirme gereğini duyduğunu açıkladı.
Önceki yılları kapsayan sayfalarda da belirttiğimiz gibi, daimi sergi projesi iTO'nundu. Ancak projenin çok çeşitli unsurları kapsaması yanında, maddi
açıdan büyük olması yüzünden, iGEME, TOBB gibi çeşitli kurumlar yanında iso
da böyle bir projede görev alabileceğini bildirmişti. iso, sergilenecek ürünlerin
çoğunun sınai yapıda olması nedeniyle, serginin organizatörlüğünü yüklenmek
isteyince, iTO buna karşı çıktı. Bu bir sanayi ürünleri sergisi değildi ve her çeşit
mal Moskova'ya gidecekti. "ihracatçılar da iTO üyesidir" görüşünden hareket
eden iTO, organizatörlüğü yüklenmediği takdirde, maddi dahil, bütün desteğini
çekeceğini belirtti. Daimi sergi işine bir de politik çıkarcılık kanşmıştı.
CHP'li üst düzey bir yöneticiyle ilişkisi olan iSO'ya kayıtlı bir firma,
Moskova Daima Sergisi için ambalajlanacak ürünlerin nakliye ve dekorasyon
işini almaya talip oldu. Ortağı olduğu Umumi Mağazalar dururken, nakliye, gü mrükleme, ambalajlama gibi işleri bir başka firmaya ciro etme girişimi iTO yöneticilerini kızdırdı. Verilecek destek, taşıma ve depoculuk işini yıllardan beri yapan
115
Umumi Mağazaların işi alma koşuluna da bağlanacaktl.
Tarihi bile henüz saptanmamış Moskova Daimi Sergisi için koparılan bu
fırtına, bir hafta öncesinde gerçekleşen Ecevit'in istanbul gezisi ile ilgiliydi.
Ecevit'in danışmanlarını Odakule'de tek toplantı için ikna eden iso yönetimine
iTO tepki göstermişti. Teammü!ler gereği istanbul'a gelen Başbakanlar hem
iSO'yu, hem iTO'yu ayrı ayrı ziyaret ederlerdi. iso yöneticileri," Ecevit'in
danışmanlan böyle istedi" diyerek işin içinden sıynldıysalar da iTO yönetimi
gerçeği öğrenmişti. O toplantıya başkanlık yapan iso Meclis Başkanı ibrahim
Bodur'un, kendisine ayrılan kısıtiı zamanı kullanmak için çalışan iTO Başkanı
Emir Sencer'in sözlerini sık sık keserek zamanı hatırlatması da ortalığı germişti.
Bu iki olay, iki kurum arasında buzlann bir müddet daha erimeyeceğini göstermişti.
MÜEZZINOGlU'NA iTO'OA TEPKi
Maliye Bakanı 1 Ağustos'ta Odayı ziyaretinde likidite yokluğunu suni
olarak yarattıklannı, bunun geçici olduğunu ve yakında piyasaların rahatlayacağını açıkladı. Göreve geldiği her dönemde özel kesime karşi uyguladığı aşırı
baskı ile tanınan Ziya Müezzinoğlu'na o gün iTO Yönetim Kurulu üyesi
Yaşar Ünal şunları söyledi:
-"Sayın Bakan ... Dışanlara gidiyor, üç beş kuruş için ei etek açıyorsunuz.
Kalkınma Planlarını yaşama geçirmek için,
finansmanlarını yurt içinden
sağlamamız gerek. Dışarıdan getirilen paralarla bu çark dönmez. Fevkalade
iyimser bir tablo ile iş başı yaptınız. Umut dağıttmız, sonra ekonominin ne halde
olduğunu gördüğünüzü söylediniz. Ekonominin bu düzeyde olduğunu nasıl
bilmezsiniz? Bunu herkes görürken sizin hayret etmenize şaşırdık. Ama işler
şimdi daha kötüye gidiyor. Döviz darboğazını aşamadınız. Yatırımlar durdu, üretim düştü. Para darlığı had safhada olmasına rağmen enflasyon artıyor. Bir vurgun ekonomisinde yaşıyoruz. iMF'ye verdiğiniz taahhütlere rağmen, dışarıda
Türkiye için endişeler var. Biz ihracatçı firmayız, dünya ile temasımız var.
Dışardan görünen Türkiye iyi değiL. Üstelik şiddet eylemleri tırmanıyor. Dışa
daha büyük ödünler vermek yerine içe, kendimize dönmemiz lazım. Rejim
tehlikededir. Maalesef herkes gibi biz de sonumuzu bekliyoruz. Türkiye çok
basit önlemlerle, yaş meyve ve sebze ihracatından yılda 600 milyon $ döviz
sağlayabilir. Ama geçen yıl satsuma fiyatlarının yanlış saptanması yüzünden
üretici, satıcı, ihracatçılardan oluşan Ege'li, Akdenizli yüz firma iş hayatından
çekildi. Bunlara yazık değil mi? Kaldı ki bu firmaların hazineye çok büyük
katkıları vardi. Lütfen kararlannızı alırken etraflı düşünün, bunların nereye varacağını, nasıl sonuç vereceğini düşünün. Bunları düşünemiyorsanız bize
başvurun, biz sizin emrinizdeyiz."
Sonbahara doğru Ecevit hükümetinin boyaları iyice dökülmeye
başlamıştı. Halk evlerinde, iş yerinde, çocuklar okulda soğuktan titriyor, gençler
sokakta vuruluyor, taksi sahipleri benzin yokluğundan evlerine ekmek
götüremiyordu. istanbul Ticaret Odası yine büyük bir seçim yaşayacaktl. Ama
bu seçime buruk gidiyordu.
116
YÖNETiM GENÇLERDE
ihtilalinden sonra Türkiye'nin değişecek konjonktürü ıçın,
hür teşebbüsü dar boğazlardan geçirirken felaketlerden
kurtaran istanbul Ticaret Odası'nda 1976'de başlayan yenilenme süreci, 1978
büyük seçimleri ile sona erdi. iTO'da yüksek eğitimli, birkaç lisan bilen, dış dünya
ile sürekli irtibatlı, genç dinamik bir kadro oluştu.
Behçet Osmanağaoğlu, Emir Sencer, Nuri Güven, Ümit Utku, Nahide
Ülker, Ahmet Çarşıbaşı, kaybedilen 1978 seçimleri ile meslek komitelerine giremeyerek, iTO'ya veda etmeye başladılar. Bu buruk günlerde, kendilerine
teşekkür borçlu olan iTO camiaslnın her zaman kalbinde yaşayacakların!
elbette biliyorlardı.
Bir yıl önce meclis başkanlığı seçiminde Mahmut Sucuoğlu'na yenilen
Refik Sunol, 1978'de rövanşi aldı. Merih Şamiı gibi yıllarca meclis başkanlığına
vekalet eden güçlü isim, yerini Can Kulaksızoğlu'na bıraktı. iTa Meclisi'ni izlemeye başladığım 1964 yılında tanıdığım idealist grubun öncülerinden Nuh
Kuşçulu, 14 yıl sonra istanbul Ticaret Odası gibi Türkiye'nin en büyük özel sektör kuruluşuna başkan oldu. Çalışmanın, azmin ve özverinin örneğini oluşturan.
Kuşçulu yanında, dava arkadaşı Nazmi Akın da 1977'den beri yönetimdeydi.
Kuşçulu'nun Nazmi Akın dışındaki çalışma arkadaşlar şunlar oldu:
"Ziya Camcıoğlu, Bülent Güvenç, Celalettin Kurdoğlu, Oktay Aslan, Fikret
Alptekin, ilhan Erem, Hasan Papuççuoğ!u, Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar ÜnaL."
Taciroğiu ve Ünal başkan yardımcılıklarına seçilirken, Ünal genellikle ihracat
konularına yoğunlaşması nedeniyle yönetim kurulu sözcüsü seçildi. Celalettin
Kurdoğlu ve Refik Sunol arasında, rakip firmaların sahipleri olmaları ve aynı
meslek gurubundan seçime girmeleri nedeniyle yıllardır süren tartışmalar,
Kurdoğlu'nun yönetim kurulu üyesi, Sunol'un da meclis başkanı olmasıyla tatlıya
1960
yılı
27
Mayıs
kadrolarını oluşturarak
bağlandı.
YENi DÖNEM ... iTO'da başlayan yeni yönetim döneminin ilk günlerinde istanbul'da olan Ticaret
Bakanı Teoman Köprülüler, (soldan dördüncü) bir resepsiyonda başkan Nuh Kuşçulu(soldan
üçüncü) ve kurmaylarından daha fazla ihracat yapmalarını istiyor.
117
AET iLE iıişKiLER DONDURULDU
Halka umut saçan Ecevit Hükümeti 18 Mart'ta zamları açıkladı. Listede
piyasada olmayan malların da zam görmesi "karaborsa prim yaptı!" gibi şakalara
yol açtı.
Kısa bir süre sonra dolar 26 lira 50 kuruş oldu. Ama bir ay içinde
bankalara dolar teslim edecek olanlara 47 lira, Batı Alman markı teslim edeceklere ise 24 lira 65 kuruş ödenecekti. O gün aHmın gramı yarım saatte 30 lira birden arttı.Hayatlarında masanın öbür tarafında oturmayı bırakın, pazara girmemiş bürokrat takımı ekonomiyi deney tahtasına döndürmüştü. Demirel kıs kıs
gülüyor "Türk parasına suikast yaptılar" diyordu. Demirel'in özel bir sohbette
Ecevit için şöyle dediğini bir partiliden dinlemiştim:
-"Bu Ecevit'e beş koyun teslim edin ve "bunları meraya çıkar,otlat, akşam
getir' dediğinizde size hiçbir şey sormadan çıkar gider ve akşam koyunları kaybetmiş olarak döner, ama hiçbir şeyolmamış gibi yatağına çekilerek uyur"
Yokluk, karaborsa, suistimaller derken, Ecevit'in Türkiye-AET ilişkilerini
dondurma kararı alması, ülkenin büyük çoğunluğunda hayal kırıklığı yarattı.
Ecevit'in bu kararı ideolojik değil, slklŞtığl için bazı egemen çevrelere verdiği
tavizin eseriydi. ismet Paşa'nın, büyük ülkelerle olan ilişkilerde özel bir dikkat
gösterilmesi uyarısını, çırağı dinlemeye gerek görmemiş, ama başına da
gelmedik kalmamıştı.
AET ile ilişkilerin dondurulmasına, iTO Başkanı Nuh Kuşçulu büyük tepki
verdi. Genç Başkan "1970'in o çok zor koşullarında dişimizle tımağımızia
kazanılan bu hakların dondurulması Türkiye'nin aleyhinedir" diyerek, zararımızın
boyutlarını, bundan hangi sektörümüzün
hangi boyutlarda etkileneceğinin
bilançosunu çıkardı. Kamuoyu ayaktaydı. Hür Teşebbüs Konseyi de karşı çıkan­
lar arasında yer aldı. Ama katılımcı olduğunu iddia eden Ecevit'in kamuoyuna
bakacak tarafı kalmamıştı.
iSO'da başkanlığını Nurullah Geı:gin'e kaptırmasına rağmen, çok değerli
bir yönetici olması nedeniyle çeşitli özel sektör kurumlarında görevalan Ertuğrul
Soysal (basının en sevdiği ve görüşlerine büyük değerverip istihbaratlarda en
fazla yararlandığı kişi olduğuiçin ismini gündeme getiriyoruz) iso Meclisinde
hükümetin tavrı tartışılırken söz aldı ve aynen şöyle dedi:
"Bu hükümet marksistir. Bu hükümetin idaresi altında sanayi ve ekonomi
bir yere varamaz. Ben iSO'nun bu hükümeti tammamasmı ve her türlü ilişkiieri
kesmesini size tavsiye ediyorum.Bir AET yetkilisi bana açıkça, Türk- AET
ilişkilerinin Ecevit'in başbakanlığında yürümeyeceğlnl, bu hükümete AET'nin
mali yardım yapmasının imkansız olduğunu, boşuna çaba harcamamızı öğütle­
di. Sebep de Ecevit'in doktriner anlayışıdır."
Soysa!'ı yalanlamaya çalışan Gezgin, bir kaç gün sonra zor durumda
kaldı. AET gerçekten Türkiye'ye mali yardımı durdururken "Siz ABD'nin, IMF'nin
kapısını çalın" şeklinde gazetelere manşet olan bir açıklama yaptı. Türkiye-AET
ilişkileri sırasında köşe başlarında nelerin cereyan ettiğini bu açıklama ortaya
koyuyor.
118
GAFlET VE DELALET içiNDELER
istanbul Ticaret Odası yönetiminin gençleştirme devrimini yaratan ekipte
yer alan iTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yaşar Ünal, bu kez istanbul
ihracatçılar Birliği Başkanlar Kurulu Başkanı olarak yaptığı basın toplantısında,
Türkiye'deki çılgınlıkian, rejim değişikliğini hedef alan faaliyetler olarak yorumlarken, bunu görmeyenleri gaflet ve delalet içinde olmakla suçladl.
Ünal, istanbul ihracatçı Birlikleri Başkanı olarak yaptığı basın
toplantısındaki çıkışlan ile kamuoyunun dikkatini çekti. Ünal'ın o gün gazeteciiere yaptığı açıklamalar özetle şöyle oldu: "Ülkemiz bugün çok ciddi durumla
karşı karşıyadır. 1978 Türkiye'sinde rejim değişikliğini hedef alan faaliyetlerin
tehlikeli boyutlara ulaştığını görmemek ve bu durumdan endişe duymamak
gaflet ve delalettir. Hal böyle iken iş adamları susmayı tercih etmekle kendi
varlıklarının temelinin tahribine adeta göz yummaktadırlar. "
Kalkınmanın öz finansmanla sağlanmasının şart olduğunu, borç ödeyip
yeniden borçlanma ile bir yere varılamayacağını ve ülkenin bu yüzden bugün
uçuruma sürükiendiğini kaydeden Ünal, Türkiye'yi döviz dar boğazından kurtaracak tek alternatifin ihracat olduğunu belirterek, hızlı bir planlama ve organizasyon ile bu soruna çözüm bulunacağını savundu. Hükümet ortaklarından
Turhan Feyzioğlu gidişin olumsuzluğunu iik görenlerden oldu. 13.2.1978'de
verdiği demeçte, ekonomik sorOnların ağırlaştığını kaydeden Başbakan
Yardımcısı, vatandaşa verilen sözlerin tutulmasını istedi.
1977 Milletvekili Genel seçimlerinde en fazla oyu alan CHP, bir sene
sonra Ekim 1978'de yapılan Cumhuriyet Senatosu üçte bir yenileme seçimleri ile
boşalan 5 milletvekili için yapılan seçimlerde büyük oy kaybına uğradı. 29 ilde
yapılan seçimlerde AP 34, CHP 12, MSP 3, MHP 1 senatör çıkarırken, boş olan
5 milletvekilliğini de AP aldı. Bu sonucu hükümet için güven oylamas! olarak
değerlendiren Ecevit istifasını Korutürk'e sundu. Kısa bir aradan sonra, 12
Kasım 1978'de Demirel azınlık hükümetini kurarak işe başladı. Ticaret
Bakanlığı'nda yine Halil Başol, Maliye'de ismet Sezgin, Sanayi ve Teknoloji'de
Nuri Bayar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda Esat Kıratııoğlu
görevlendirilmişti.
PROTOKOL
GÖREVL ..
Türki-ye'de 19?O'li yılların
sonuna doğru yaşananlar
yabancıların dikkatini çeker,
olayları yerinde incelemek
için
Türkiye'ye
çeşitli
bahaneler altında geziler
yapılırdı. Kuşçulu dönemi,
yabancı ziyaretçi akınının
yoğunlaştığı yıllara rastlar.
Fotoğrafta, iTO'yu ziyareti
akşam saatlerine denk düşen
Çek heyetinin
karşılanışı
görülüyor. Başkan Yardımcısı
Ünal ile Genel Sekreter ismail
Özaslan (gözlüklü) de heyete
refakat ediyor.
119
iTO YÖNETiMi BAŞARIUYDI
Kabuslarla geçen bir yıl boyunca, Kuşçulu Başkanlığındaki iTa yönetimi
yüksek bir performans ortaya koydu. Kuşçulu'nun dediği gibi, siyasi partilerden,
iç politikadan uzak duran yeni iTO yönetimi, AET ile ilgili dondurma kararından
sonra belgelere dayalı çok güzel bir çalışma yaptı. Kuşçuiu, yüzde yüz liberal bir
ekolün temsilcisiydi. Serbest piyasa ekonomisini yıllardan beri savunan, bu
konuda tezler hazırlayan ve bunu Turgut Özal dahil, her platforma taşıyan
Kuşçulu'nun, karma ekonomi sistemine dahi tahammülü yoktu. Hele devletin
ekonomideki rolünün daha da ağırlaştmldığı son Ecevit Hükümetine verdiği
raporlarda Kuşçulu, kamunun bugün için ve bir süre daha, ağır sanayide kalabileceğini, ama diğer bütün alanların özel sektöre devredilmesini istedi. Vergi
yasaları hazırlıklarına karşı çıkan, özel sektörün görüşlerinin alınmamasını
eleştiren Kuşçulu'ya, Maliye Bakanı Müezzinoğlu "ama en çok gelir vergisini
bordrolular ödüyor!" deyince Kuşçulu'nun yanıtı şu oldu:
-"Iktisadi Devlet Teşekküllerini, kamu maliyesini, devlet dairelerini, ihtiyacın çok üzerinde, üç misli, dört misli insanlarla dolduruyorsunuz, Bunlara
ödediğiniz ücretler de normalin üzerinde, Bu durumda bordrolulann payı elbet
artacak,.. Siz adresi belli işverene yüklenmek yerine, vergi kaçıranları bulun ..,
Bakın tarım kesiminden hiç vergi almıyorsunuz. Onlar para kazanmıyor mu?
Biraz da oralara eğilin!"
istanbul Ticaret Odası, 19 Nisan 1978'de gelin gibi süslenen bir feribotu
"Expo-Marine 79 Turkey" adı! yüzer bir sergi haline getirerek Tripoli, Cezayir,
Tunus, Malta ve iskenderiye'ye gönderdi. Türk ihraç ürünlerinin i!k kez geniş
biçimde Orta-Ooğuya açılmasını sağlayan girişim, çok olumlu sonuçlar verdi.8u
arada iki başkan vekili Taciroğlu ve Ünal, ihracat konularını gündemde tutan
çalışmalar yaptılar.
1980'lere ulaşılmaya çalışılan yıllar, siyasi ve toplumsalolaylar yüzünden
dinamizmini gösterecek çalışmaların, maalesef
Türk özel sektörünün
yapılamadığı dönemlerden bazılarını oluşturdu. Bu kayıp yıllar, önümüzdeki
etaplarda da ülkemizin karşı s ın dayd ı.
120
LV BÖLÜM
REFORMLARA DESTEK (1980-1988)
ÖZAL iTO'YA DANIŞMAN OLACAKTı
1970'lerin "bir gece ansızın gelebilirim" dizeleri ile başlayan ünlü şarkısı,
1980'de "ne olursun bekletme ... çabuk gel!"e dönüşmüş, halkın yoğun istek ve
desteği ile beş general 12 Eylül 1980 günü yönetime el koymuştu. Ama bundan
kısa bir süre önce, Türk ekonomisi ilginç bir gelişme yaşadı. Demirel'in kurduğu
azınlık hükümeti, 24 Ocak 1980'de unutulmaz kararlarını açıklayıp yürürlüğe
koydu. Ancak bu kararların, demokrasinin hiçbir kısıtlamaya uğramadığı 1980
yıli başında başarılı sonuç vermesi mümkün değildi. Bazı hürriyetlerin kısıtIan­
ması pahasına da olsa siyasi kararlarla desteklenmesi zorunlu olan 24 Ocak
operasyonunun sonuçlarını alabilmek için uzun sayılabilecek bir süreye de
ihtiyaç vardı. 24 Ocak sihirli bir değnek değildi. Öyle dokundurduğunuz anda
ekonominin pembeleşmesi olanaksızdı.
Operasyonu azınlık hükümetinin Başbakanı Süleyman Demirel ile birlikte
Başbakanlık Müsteşarı
Turgut Özal hazırladı. Süleyman Bey Türkiye'yi
ekonomik kaostan çıkarma görevinin kendisine verileeeğini bildiği için, uygulamayı düşündüğü köklü önlemler üzerinde uzun zamandır düşünce jimnastiği
yapıyordu. Demirel, uzun soluklu, zamana yayılmış kriterler istiyordu. Ne kadar
aeı reçetelerden oluşsa da, arka arkaya alınacak önlemlerle belirli bir zaman
sonra ekonomide bir rahatlama olmalıydı. Demirel'e göre, antibiyotik tedavisinin
zamanı geçmiş, sıra ameliyata gelmiştiL.Bunu yapacak ope-ratörü buldu. Bu liberal bir yapıya sahip, özel sektörün dinamizmine, iş yapma yetisine sahip
olduğuna inanan Turgut Özal'dı. Sistem ise, liberalizme yönelik serbest ekonomi iikeleriydi.
Bir gece Ankara'da buluştular. Senato 1/3 yenileme ve 5 milletvekili
seçimlerine kısa bir süre vardı. Özal, Demirel'e askerlerin bu seçimi beklediğini,
Ordunun bu seçimlerden sonra idareye el koyacağını umduğunu açıkladı.
Demirel de böyle bir gelişmeyi bekliyordu. Ancak, tutarlı bir programla kamuoyunun karşısına çıkılması halinde, askerlerin siyasilere bir opsiyon daha verebileceklerini umuyordu. CHP'nin bu seçimden yenik çıkacağını, bunu bir güven oylaması olarak algılayacak olan Ecevit'in çekileceğıni ve görevin kendisine verileceğini Özal' anlattı. Turgut Bey'in "iiI. Milli Cephe mi?" sorusunu
"hayır ... azınllk hükümeti kuracağız. Milli Cephe bitmiştir. Bu meclis darbe ile gitmek istemeyeceği için, hükümetimize güven oyu verecektir" diyerek yanıt veren
Demirel, Özal'dan sıkı bir çalışma ve mükemmel bir önlemler paketi istedi.
Demirel'in yanından aynıdıktan sonra Turgut Özal'ın ilk işi Nuh
Kuşçulu'yu aramak oldu. Çünkü Demirel bu teklifi kendisine iletmeseydi, 1 Ocak
1980 tarihi itibariyle Turgut Özal, istanbul Ticaret Odası'nın resmi danışmanı olacaktı. Özal, son gelişmeden söz etmeden danışmanlık konusunda biraz daha
121
beklemenin yararlı olacağını söyledi Nuh Bey'e. Kuşçulu bu ani değişimin "hayır"
anlamına gelip gelmeyeceğini sordu. Turgut Özal, kıyrnet verdiği bir insan ve bir
kurumla çalışmaktan onur duyacağını, sadece şu anda özel bir işi nedeniyle bir
ertelemenin söz konusu olduğunu anlatarak özür diledi. Kısa bir zaman sonra
seçimler yapılmış, CHP ağır bir yenilgi almıştı. Demirel halkı esenliğe kavuştura­
cak köklü ekonomik önlemlerle Türkiye'ye hizmet etmek istediğini ve iktidara
talip olduğunu kamu oyuna açıkladı. Oluşturduğu ekonomik istikrar paketiyle
yokluklara ve fiyat artışlarına son verecekti. Bunun için parlamentodan, kuracağı
azınlık hükümeti için destek isterken, güven oyu alacağında emindi.
Azınlık AP Hükümeti güven oyu almış, çalışmalar başlamıştı. 24 Ocak
2001 tarihinde ünlü kararlar açıklandı. CHP Hükümeti AP'ye bomboş bir hazine
bırakmışt!. Özal Demirel'e "bu ekonomiyi ayağa kaldırmak için büyük paralam
ihtiyaç var. Bugünkü koşullarda, hele terörün hüküm sürdüğü bir ülkeye kredi
almanın olanağı yok. Düşündüğün bir şey var mı?" diye sordu. ikili, CHP'nin içini
iyice boşalttığı hazinenin biraz güçlenmesini, operasyonun ilk ayağı olarak benimsedi. Acı ilaçlardan oluşan uzun bir reçete hazırlandı. Türk halkının mutsuzluğunu, fakirliğini hiçbir zaman içine sindirememiş olan Demirel için en
sevimsiz işlerden birisi olan zamları açıklamak amacıyla basının önüne
çıktığında
"ülkenin selameti için bu kararları aldık. Bunları bugün tatbik
etmezsek, yarınlarımız çok kötü olacaktı" dedi.
24 Ocak can yakmaya başladı, Devlet kuruluşlarının ürettiği tüm mallara
yüksek oranda zam yapılırken, yüzde 50 oranındaki devalüasyonla ABD dolan
70 Liraya, Alman Markı 41 lira 30 kuruşa çıktı. Bu arada desteklemeye tabi ve
üzerinde fon olan ürünlerin ihracatı durdurulurken, dışsatırnda frenleyici bir
unsur yaratan tescil işlemi kaldırıldı.
Bir müddet sonra benzin 25 liradan 36 liraya çıktı. Bir kaç ay sonra normal benzin 43, süper 48 lira oldu! Altın fiyatları ise yılda yüzde 203 oranında
artarak rekor kırdı. istihsal, işletme, Spor-toto vergileri yerini Katma değer
Vergisi'ne bıraktı. Bu projeden 132 milyar lira bekleniyordu.
24 Ocak kararları bankacılık alanını da kapsıyordu. 1 Temmuz tarihinden
itibaren mevduat sertifikası verecek olan bankaların tasarruf mevduatıarında
serbest faiz uygulayacak olmaları bazı çevrelerde çağdaş bankacılığa geçiş
olarak yorumlandi. Temmuz ortalarına doğru para piyasalarında işler hayli
kanşmıştl. Kimi bankalar aralarında centilmenlik anlaşması yaparak mevduat
faizlerini sabitlerken, kimi bankalar, "en yükseğini biz veriyoruz!" ilanları ile mevduatlan
kendine çekmeye bakıyordu Bankalar, bir yandan rakipleriyle
mücadele ederken, yerden ot gibi biten bankerlik kuruluşları, mevduatıara
bankaların üzerinde sağladıkları faizlerle
dikkatleri çekiyordu.1980 yılı yaz
mevsiminde Türkiye'de siyaset, ekonomi, kültürel bağlar, sanat, sporda her şey
karmakarışıktı. Bu arada, uygulaması acı da olsa, Türkiye'yi ekonomik krizden
çıkaracak tek çözüm yolu olarak toplum katında onay bulan 24 Ocak
kararlarının, olumlu sonuç vermemesi için anarşi üzerine düşen görevi layıkıyla
yapıyordu!
122
Toplumu korkutup sindirme yöntemini benimseyerek, ülkeyi siyasi ve
ekonomik açıdan sonu belirsiz kapalı bir rejime sürüklemeyi hedefleyen, sayıca
çok az olan aşırı solun üzerine benzin döktüğü anarşi, amacı, askeri idarenin bir
an önce gelmesini isteyen çeşitli çıkar gruplarının maddi ve manevi desteği ile
artık ülkeyi harabeye çeviren bir yangına dönüşmüşW. Totaliter bir rejime giriş,
siyasi ve özlük hakları dahil, bir kısım hürriyetlerin kısıtlanmasi, sıkıyönetimli
yaşam, kimsenin umurunda değildi. insanlar can derdine düşmüştü. Sabah
evden çıkıp akşam eve dönebilme, sevdikleriyle berber olabilmek arzusu her
şeyin önüne geçmişti.
12 Eylül 1980 günü, Türk Halkının yüzde 99'una "Allah razı olsun"
dedirten darbe ile, ordu idareye yeniden el koyunca herkes derin bir soluk aldı.
Dış dünya, geliyorum diyen darbenin gerekli olduğunu ifade ederek, generallerin
demokrasiyi uzun bir zaman askıya almayacaklarını düşünüyordu. ABD darbeyi
olumlu, Londra beklenen olayolarak yorumladı. Tahmin edildiği gibi, 13 Eylül
günü cinayetler durmuş, Türkiye bir günde huzura kavuşmuştu! 12 Eylül tüm
yurtta büyük bir coşku ile kutlandl. Devrim Konseyi ve Genelkurmay Başkanı
Kenan Evren ve konsey üyesi dört general, Türkiye'yi yedi yıl gözetim altına aldı.
Bu zaman zarfında demokratik hak ve özgürlükler kısa aralıklarla iade edilirken,
oluşan yeni siyasi yapılanmanın geçmişten ders almadığı, Demirel'in
Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkışından sonra net bir biçimde görüldü.
Siyasi istikrarsızlık yine başlayacaktı. Kaybeden yine EKONOMi ve büyük
bölümü ile fakirleşme çizgisine süratle kayan halk oldu.
Darbeden 17 gün sonra Askeri Konseyin Başbakan olarak atadığı Emekli
Oramiral Bülent Ulusu, kabinesini açıkladı. Kaya Erdem Maliye Bakanlığı'na,
Kemal Cantürk Ticaret Bakanlığı'na, Şahap Kocatopçu Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı'na atandı. içte ve dışta beğenilen 24 Ocak kararlarını rayına oturtmak
için, komutanlarla yaptığı sıkı pazarlık ve aldığı yetkilerden sonra ekonomiden
sorumlu Başbakan yardımcılığı görevini kabul eden Turgut Özal, kararları yeni
reformların izlemesi gerektiğini onlara anlatmış, konsey
üyelerine verdiği
brifingde neler yapacağını ve bunların muhtemel sonuçlarını
sıralamıştı.
Generallerden her konuda onayalan Özal, ABD'ye para bulmaya gitti ve 1 milyar dolarla döndü.
1980-2002 yılları arası, hiç bir ülkenin siyasi ve ekonomik yaşamında
rastlanmasına olanak bulunmayacak bir istikrarsızlık, değişim ve yap-boz dönemi oldu. Bu dönemde Türkiye, geçirdiği bunca acı deneyimlere rağmen deneme-yaşama evresini terk edemedi. Bu da ülkenin büyümesini engelledi.
Demirel'in 12 Eylül 1980 darbesinden 13 yıl sonra, 1993'te köşke çıkışı ile
başlayan ve bizce fevkalade olumsuz sonuçlar veren siyasi değişimlerin kronolojik sıralamasından bir özet sunmayı gereksiz görüyoruz. Bu gelişmeler çok
yakın tarihimizi oluşturduğu için belleklerde tüm canlılığı ile durmaktadır. Ama bu
çok çapraşık ve yoğun değişimlerin yaşandığı 1980'den günümüze kadar geçen
22 yıl, resmi kuruluşlardan, holdinglere, Anonim Şirketlerinden ferdi firmalarına
kadar, özel sektörü fevkalade olumsuz etkiledi ve çok ciddi problemlere yol açtı.
123
Sonuçların
ekonomik ve siyasi tahribatlar kadar iz bıraktı.
iTO, beşer yıllık kalkınma planlarının devreye sokulduğu 1963 yılı ile
beraber özel sektörün ÖNCÜ GÜCÜ olarak görev yaptı. Kalkınma sırasında,
ekonomik kararların alındığı merkezlere kadar sızarak özel sektörü bitirme, yok
etme görevini üstlenenlere karşı amansız bir mücadele veren iTO, ülkenin ve
halkın yararına bulmadığı her projeye, her karara karşı çıktı. Bunlar arasında
başlarda desteklediği projeler olsa bile, sonuçların oiumsuzluğu görülmesinden
sonra iTO, kendi içinde bir takım çalkantılara, ayırımlara yol açsa da yanlışlan
söylemekten asla kaçınmadı. Tıpkı 24 Ocak kararlarının bazı çevreler tarafından
sosyal
boyutları,
SORUMLULUKLAR ARTTı: 24 Ocak kararları yaşama geçerken, iTO yönetimi yoğun bir çalışma dönemine girdi. Fotoğrafta, Kasım 1980'de yapılan seçimde istanbul Ticaret Odası yönetimini oluşturan kadro
görülüyor.
yozlaştınlması
ve ülke menfaatlerini zedeler duruma gelmesinde olduğu gibi. ..
Bundan sonraki bölümler yakın tarihimizi oluşturduğu için 1980-2000
yıllarını önemli olaylar ve bunlar içinde yer alan bazı bilinmeyen yönleriyle özet
olarak vereceğiz. Özel sektör liderleri arasındaki mücadelelerin, ideolojik
saplantı ve hobiler yerine ülkeyi sevmekten ve topluma yararlı olmaktan kaynakiandığının açıkça görüleceği bu satırlarda
inanç, ülke sevgisi, kalkınan
Türkiye özlemi ön plandadır.Bu ülküler için savaşan başkanlar, Başbakan
adaylığına gelen temsilciler, saygın üyeleriyle iTO, gelecek nesillerimiz için çok
önemli bir kaynak niteliğindedir. Bu eser buna yardım ederse, amacına ulaşmış
demektir.
iTO'OA GENÇ YÖNETiM
istanbul Ticaret Odası'nda 1980 yılı kasım ayında yapılan seçimle yönetime gelen ekip, 24 Ocak kararlarının bir numaralı destekleyicisi olurken, kararların hayata geçirilmesi için
yoğun bir mücadele verdi. Yönetim,12 Eylü!
darbesinin ülkeyi bir rejim değişikliğinden kurtardığının bilincindeydi. Turgut
Özal gibi özel sektörü çok iyi tanıyan, sektörün dinamizmini bilen bir ekono124
mistin, konsey tarafından kurdurulan hükümette Başbakan yardımcısı olarak
görev yapıp kararlarda kayıtsız şartsız söz sahibi olması, özel sektörün önünü
açacak, ona güvence ve moral verecekti.
Başbakan Bülent Ulusu'nun ekonomiden sorumlu yardımcılığına getirilen
Turgut Özal, piyasadan tanıdığı iTa yönetimiyle hep iyi ilişkiler içinde oldu. Özal
çok sık olarak Nuh Kuşçulu, Ali Zafer Taciroğlu, Ahmet Şenyiğitler ve Yaşar Ünal
başta olmak üzere yöneticilerle sohbet toplantıları yapar, onların görüşlerini alır,
sonra bunları değişik platformlarda değerlendirmeye tabi tutardı.
Eğer Süleyman Beyazınlık hükümeti ile ülkeyi yönetmeye talip
olmasaydı, iTO'da danışmanlık yapacak olan Turgut Özal, şimdi de istanbul
Ticaret Odası'nın üst yönetimine danışmanlık görevi vermişti! Alacağı her kararda onların görüşlerini sormadan edemiyordu.
Kasım 1980 yılında yapılan seçimlerde Refik Sunol yeniden Meciis Başkanı
olurken, yönetim şu isimlerden oluştu:
"Nuh Kuşçulu (Başkan) Ali Zafer Taciroğlu-tYaşar Ünal (Başkan
yardımcıian) Celalettin Kurdoğlu, Tarık Şehrnen, Bülent Güvenç, Zihni Kalsın,
Oktay Aslan, Enver Tavlıoğlu, Dündar Uçar, Hasan Papuççuoğlu."
BiTMEYEN SENFONi: AB
1978 yılında Güneş Motel olayı ile iktidar olan CHP'nin Avrupa Birliği ile
restleşmesinin nelere malolduğu iç sorunların çözümüne döndüğümüzde belli
oldu Bugünlerde hala papatya fall açtığımız Avrupa Birliği'nin Türkiye için verdiği
hüküm, Ecevit'in ilişkileri dondurması ile kesinleşmişti. Ancak o yıllarda iç problemlerin çokluğu ve can güvenliği ile uğraşmaktan yüzünü batıya döndüremeyen
Türkiye, atı alanının Üsküdar'ı geçtiğini, neden sonra anladı. Ama iş işten
geçmişti.
1981 yılı ocak ayında iTO, organizasyonu altındaki iktisadi Kalkınma
görmek, AET ile ilgili son gelişmeleri değerlendirmek için
geniş kapsamlı bir toplantı yaptı. IKV'nin başkanı olan Meclis üyesi ve Koç
Topluluğu'nun önemli isimlerinden Basri Öztekın, Ecevit Hükümeti'nin ilişkileri
dondurma kararına rağmen, yeni hükümetin ivedi bazı girişimlerde bulunması
halinde tam üyeliğin işlerlik kazanabileceğini umuyordu.
Ecevit'in AET ile ilişkileri dondurma kararından sonra AP azınlık hükümeti
Brüksel'i bu karardan döndürmek için çaba harcamış, başarılı olamamışt!.
Türkiye kendi inisiyatifinde olan tam üyeliğe geçişi dondururken, mali yardımlar
yanında, gümrük indirimlerinden de yararlanamayacaktı. 1981 yılında Türkiye,
AET'den gelen mallara yüzde 40 gümrük vergisi uygularken, dondurma veya
erteleme yüzünden ihraç mallarımızın AET ülkelerine girişte herhangi bir gümrük indirimi uygulanmayacaktı. Verilen karar Türk halkının geleceğini olumsuz
etkilerken, müeyyidelere uymadığımız için AET tarafından gümrükler yoluyla
cezalandırılıyorduk! Aslında Türkiye'de bir kısım etkili siyasetçilerin Avrupa'dan
yana olmadıkları, bunların AET içinde olmamızı istemeyen menfaat guruplarının
güdümünde hareket ettikleri 1982 yılında anlaşıldı. Şöyle ki; Aralarında kamu
Vakfı'nın çalışmalarını
125
girişimciliğini, devletçiliği
savunan üyelerin de yer alması nedeniyle büyük
eleştirilere uğrayan
1. Nihat Erim Kabinesi, Türkiye- Avrupa Ekonomik
Topluluğu Katma Protokalü'nü 22 Kasım 1972 tarihinde imzalayarak ananması
için TBMM'ye göndermiştL Bakanlar Kurulu'nun bu hayati önem taşıyan tez keresi, ancak 10 yıl sonra, 12 Eylül askeri darbesinin oluşturduğu ve TBMM yerine görev yapacak, onun işlevini yerine getirecek, 166 kişilik Damşma Meclisi
tarafından imzalanabilmişti. Bizden ses çıkmayınca, Türkiye'yi aralarında
görmek istemeyen Brüksel de suskunluğunu korumuş, TBMM'den geçmediği
için Karma Protokolün uygulanması on yı! gecikmişti. Bu geniş kapsamlı AET
toplantısında,
Tekstil ve Konfeksiyon ihracatçılan Birliği'nin kurulmasında
öncülük yapan ve birliğin başkanlığını da üstlenen iTO Meclis üyesi Sırrı
Gültekin şöyle konuştu:
-"1963 yılında o zamanki adıyla Ortak Pazar'la, Ankara Antlaşmasının
imza aşamasında sanayi sektörümüzün önde gelenleri ismet Paşa'ya baskı
yaparak, henüz Türkiye'nin topluluğa hazır olmadığı imajını yerleştirmeye
çahştılar. Paşa direndi ve Ankara Antlaşmasını imzaladı. Ecevit'in iktidarında
sanayicilerin patronajı altına girildi. Yunanistan üye oldu ve yılda 11.5 milyon
Drahmi iie ödüllendirildi. Bu paranın önemli bir kısmı Yunan çiftçisine gitti.
Türkiye ise yerinde sayıyor .. "
Nazmi Akın ise toplantıda şöyle dedi:
-"Yunanistan AET'ye girdL .. onu Portekiz ve ispanya izleyecek. Türkiye
çok zaman kaybetti. iç sorunlarımız, bu çok önemli konuya yaklaşımımız!
engelledi. Benim önerim şu: Sektörlerimizin en ince ayrıntısını gösterecek bir
analiz yapalım. Burada fiziksel durum ortaya çıkacak, eksiklerimizi görme şansı
bulacağız. Bu analizlere göre, girişimlerimizi yapanz."
Toplantıya son noktayı yine iKV Başkanı Basri Öztekin koydu:
-"Avrupa Ekonomik Topluluğu, politik ve ekonomik açıdan Türkiye'yi tam
üyeliğe layık görmüyor. Nazmi beye katılıyorum. Entegrasyonumuz yeterli değiL.
Şimdi Yunanistan'ın veto hakkı doğdu. Türkiye'ye karşı takınacakları tutum
önemli. Hükümetin vereceği karar doğrultusunda çalışmalar yöniendirilebilir.
iKV, tüm etkinliği ile konu üzerinde hassasiyetle duruyor. Bu toplantıdan tam bir
yıl sonra pamuk ipliği konusunda, Türkiye ile AET arasında büyük bir savaş
çıktı. Damping iddialarını da kapsayacak boyutlarda
büyük dayatmalara
başvuran AET, Türkiye'de yeni oluşan sanayinin önünü kesmeye çalıştı.
Sorunların görüşülmesi için Brüksel'de düzenlenen toplantıyı bu kez Türk
Hükümeti veto ederek, bu şartlarda Brüksel'e gidilemeyeceği talimatln! özel sektöre iletti. Karar piyasalara bomba gibi düştü. Bu arada AET ile özel sektör
ilişkilerini düzenlemekle yükümlü iKV'nin yerini TÜSiAD'ın alma çabaları hayretle izlendi. ileride tetkike açılacak resmi belgeleri inceleyecek olanlar, AB
konusunda çok önemli detaylar bulacaklar. Bizim şimdi varsayım olarak
gördüğümüz ipuçlarının, yanniarda birer ihanet belgesi olarak okunacağını
umuyoruz.
126
24 OCAK DÖNÜM NOKTASIYOl
Daha önce de değindiğimiz gibi, başarısı için hürriyetlerde kısıtlama ve
zamana ihtiyaç duyulan 24 Ocak operasyonu için siyasi şartlar olgunlaşmasına
rağmen, zamanın yetersizliği ekonomik açıdan yeterli sonuçların alınmasını
engelliyordu.Buna rağmen kararların ikinci yılının ortasında, yok olan orta sınıfın
yeniden yaratılması için alınan önlemlerin etkileri daha belirgin olarak görülmeye
başlandı. Kuyruklar azalmış, temel ihtiyaç maddelerinde yokluklar en alt düzeye
inmişti. Ücretlerde yapılan ayariamalarla halka moral enjekte edilirken, 1981 yıiı
şubat ayı başında bir $ 95 lira 95 kuruşa, Alman markı 45 liraya yükseltildi.
Alınan önlemlerle 1981 ihracatı 3.5 milyar $ olarak hedeflenmişti. Hazır giyim ve
tekstilde döviz girdileri 2 milyar $ olarak hesaplanıyordu. iTO Başkan Yardımcısı
Yaşar Ünal, birkaç önlemle sadece yaş meyve ve sebze ihracatından 600 milyon $ geleceğini ileri sürdü.
(Servet Beyam ... ) ÖZAL: EVREN iSTEMiYOR
1980 yılı sonu itibariyle aylık yüzde 3 olarak hesaplanan enflasyon hızı,
şubat 1981 'de 1.05'e düştü. 1980 şirketler için kar patlamasının yaşandığı bir yıl
oldu. Bankalar ve bankerler arasında faiz yarışı sürüyordu. Alınan her önlem
boşa çıkıyordu. Yapılan centilmenlik anlaşmalarına uyan olmadı.
istanbul Ticaret Odası, özel sektör yatınmlarının önündeki en büyük
engelolarak gördüğü Servet Beyanının kaldırılması için, Özal'a defalarca ricada
bulunmuştu. Başbakan yardımcısı Özal bunu defalarca Evren'e açmış, özel sektörün iyi niyetli yaklaşımlarından yararlanılmasını salık vererek, bunun
zamanının geldiğini savunmuştu. Evren, sol çevreleri ayağa kaldıracak böyle bir
atağa izin vermeyeceğini söyledi.
Özal durumu ıTO yönetimine bildirirken, Evren'i bu konuda ikna edebilecek tek kişinin Adnan Başer Kafaoğlu olduğunu söyledi. Ünlü Profesörlerimizden
Kafaoğlu, Konsey Danışmanları arasındaydı. Özal araya girdi ve Hocadan randevu alındl.iTO temsilcileri servet beyanının kaldırılmasının Türk ekonomisine
sağlayacağı yararları detaylarıyla anlatan bir raporu Prof. Kafaoğlu'na sundu.
Raporu incelemeye alan Kafaoğlu, daha sonra raporda yazılanlara özel sektörün sadık kalacağına ilişkin iTO'dan teminat aldı.
Notlanm beni yanıltmıyorsa 14 Nisan'da Hükümet Servet Beyanı ve Stok
Affı için yeni uygulamaları yürürlüğe koydu. Servet beyanı kalkmıyar, fakat
müeyyideleri hafifletiliyordu. Özel kesim "bizim beklentilerimize yanıt vermiyor"
demesine rağmen, gelişmeden memnundu. Hiç değilse önemli bir yol alınmıştı.
Özal, Kuşçulu'ya "bununla yetinin. Bu bile büyük başarı. Zamanla kaldırılır" dedi.
2 Mayıs'ta $ 99 lira 80 kuruşa çıktı. TL.'nin enflasyon nedeniyle erozyona
uğraması işletme bilançolarının gerçekçi olmasını engelliyordu. Bu da firmalar
için büyük bir sorundu.
iTO'nun 1965'lerden beri savunduğu kotasız rejim, Ulusu Hükümeti
sırasında gerçekleşti. ithalat Rejimi'nde kotalar kalktı ve liberasyon listeleri
yürürlüğe girdi. Ancak merci emirlerinin sürmesi nedeniyle tam bir liberasyondan
127
söz edilemeyeeeği belirtildi. Bu arada ithalattan alınan teminatlar düşürüldü. iTO
yönetimi vergi yüklerinin ağırlığını yeniden gündeme taşıdı. Genellikle peşin
vergi, özel sektörün üzerinde hassasiyetle durduğu birinci konuydu. Maliye
Bakanlığı istanbul iii için ödenecek peşin vergi miktarı limitini 17 milyar lira
olarak kabul etti. iller bazında toplanan beşer kişilik komisyonların saptamalanna
göre, Türkiye'den 25 milyar peşin vergi toplanacaktı. Bunun 17'si istanbul'a
düşüyordu. iTO Başkanı Kuşçulu Maliye Bakanı Kaya Erdem'i ziyaret ederek,
limitin düşürülmesine çalıştı. Hiç değilse 1969 yılı matrahlannın baz alınması
istendi.
30 Mayıs 1981 'de Mehmet Yazar T088'a yeniden Başkan olurken,
Anadolu Grubu'nun patronu (şimdilerde TüsiAD Başkanı) izzet Özilhan, TOBB
yönetimine girerek adını Türkiye genelinde duyurdu. Nuh Kuşçulu, 24 Ocak
kararlarından sonra çalıştığım gazete için bana verdiği ve aşağıda özetini
sunduğum özel demeçte hayli içten davranarak ilginç açıklamalarda bulundu:
-"Uzun yıllardır bir türlü çözümlenmeyip ertelenen ağır ekonomik sorunlar
ile çok yönlü sosyal ve siyasi sorunlara ilk kez etkin bir biçimde yaklaşımda
bulunulmuştur. 24 Ocak kararlarının Türk ekonomik tarihinde ayrı bir yeri ve
önemi olacaktır. Kararların başarı veya başarısızlığı konusunda hüküm vermek
için geçen bir yıllık süre yeterli değildir. Ama böyle bir düşünce yapısına sahip
olmak bile çok önemlidir. 24 Ocak kararları ekonomiyi liberalleştireeektir. Bu
yıllardır üzerinde durduğumuz, olmasını istediğimiz bir olgudur. Sonuç için belirli bir sürenin geçmesini bekleyeceğiz. Ama 24 Ocak kararlarının yararlı sonuçlar
vermesi için, bunları siyasi kararların izlemesi gerekir. Bu arada bürokratik
engellerin aşılması da çok önemlidir.
Bu günlerde Türk özel sektörüne büyük görevler düşüyor. Yapılacak
operasyonlarla iki yıl içinde önemli değişimler bekliyoruz. ihracat, bu kararların
oturması için büyük önem taşıyor. Vergi ile ilgili tedbirler sırayla yürürlüğe giriyor. KiTler konusunda somut gelişmeleri görmek en büyük dileğimizdir.
Tedavinin üçüncü aşamasında Türk Lirası'nın konvertibiliteye alınması hususu
vardır. Bu da gerçekleşecektir. Gelişmeler olumludur." Kuşçulu'ya, iyi niyet dolu
bu beklentilerin gerçekleşmemesi halinde neler olabileceğini sordum ... Yanıtl
şöyle oldu:
-"Türkiye 24 Ocak kararlarını gündeme getirmek zorunda kaldı. Bu acı bir
reçete, ama katlanacağız. Bunun dışında uygulamaya konacak bir sistem yok.
24 Ocak kararların alternatifi sadece kapalı ekonomidir. Bunun böyle bilinmesi,
Iıerkesin buna göre çalışarak
Ocak', yerli yerine oturtması gerekiL"
iTO Başkanı aynı görüşleri içeren bir konuşmayı yine aynı yılın Eylül
ayında yineledi. 1982 yılının başında ise 24 Ocak kararlarını eleştirenlere şu
yanıtı verdi:
- "1965 yılından beri savunduğunuz ilkeler ve prensipler 24 Ocak kararIannın içinde var, Başka ne istiyorsunuz?"
Kuşçulu'nun verdiği demeçte iki noktayı önemli buldum. Bunlardan birincisi, başarı için siyasi kararların alınması gereği, ikincisi, bürokrasiyi şikayet oldu.
128
Turgut Özal, Evren'den kemerleri daha sıkacak, hürriyetleri daha fazla
yok edici önlemler istiyordu. Devlet Başkanı ise halkın boğulduğunu, daha fazla
sıkıştırmanın bazı olumsuz sosyal gelişmelere yol açabileceği düşüncesiyle
Öza!'ı frenliyordu. Konseye ve Başbakana danışmanlık hizmeti verenler, devlet
üst düzey bürokratları da, eğitim ve yetişme tarzlan gereği, 24 Ocak kararlarına
sıcak bakmıyorlardl. Özal'a olan yakın dostluğu nedeniyle bu gelişmeleri bilen
Nuh Kuşçulu, bu demeciyle yaptıklarının özel sektör camiasında onaylandığını
belirterek Başbakan Yardımcısına destek veriyordu.
Yalım Erez'in ilk
Fotoğrafları ndan ...
istanbul Ticaret Odası'nın gurur kaynağı
olan Yalım Erez,
1981 yılı seçiminde
ilk kez yönetim kuruluna girdi:
Erez'i
(sağda önde) yoğun
mesai vereceği iTO'daki
bu ilk fotoğ­
raflarından
birinde
Nazmi Akın, Celalettin Kurdoğlu, Ahmet
Uluçay (soldaki üçlü)
ile beraber bir yabancı
heyeti ağır­
larken görüyorsunuz.
Nuh Kuşçulu ortada
arkada kalmış.
VE YAlIM EREZ YÖNETiMDE
ilk ayağı 5 Kasım'da başlayan 1981 yılı büyük seçimleri, iTO'da mutlu
birkaç olayın yaşanmasına sebep oldu. Toplam 547 kişilik meslek komitesi
üyesinden 221 'inin değiştiği 1981 seçimleri ile, meclis yüzde 35 oranında
yenilenmişti. 16 Kasım'da yapılan meclis ve yönetim kurulu seçimlerinde Refik
Sunol Meclis Başkanl!ği'na, Can Kulaksızoğlu başkan yardımcılığına seçilirken,
yönetim kuruluna iki yeni isim girdi. Bunlar Yaiım Erez ile Ahmet Uluçay idi.
Erez, 1981 seçimleri ile ilk kez yönetim kurulu üyesi olarak görevaldı. BaZi
meciis üyelerinin iddialarına göre, Kuşçulu'ya, Yalım Erez ismi daha önceden
teklif edilmiş, ama Kuşçulu, "teşkilatçı yönü ağır basar ... cemiyetçidir, bizi yerimizden ederl"demişti. Bu satırları yazarken de görüştüğümüz birkaç eski meclis
üyesi bunu doğrularken, isminin açıklanmasını istemeyen bir üye şöyle konuştu:
_" 1981 seçimlerine hazırlanan camiamızda, Erez'in yönetim kurulu
üyeliğini isteyenler ağır basınca Kuşçulu "evet" demek zorunda kaldı. Yalım
Erez ağır başlıliğı, eski üyelere karşı saygısını esirgernemesi, mantıklı tahlilieri
ile meciiste sivriliyordu. Bu gençten yararlanmamak hata olurdu. Ayrıca Nuh
Bey'e teklifi getirenler de çok güçlüydü ve gerektiğinde Kuşçu!u'ya 'bize de
müsaade' dediklerinde yönetim güç kaybederdi. Bu şartlar Kuşçulu'yu ikna
etmeye yetti "
129
Aynı
üye sorum üzerine, Erez'i destekleyen gruplar arasında Borsa ve
gıda çarşısının olduğunu
doğrularken, bir kaç yıl sürecek Kuşçuiu-Erez
yakınlaşması için de şu yorumu yaptı:
-"Güvensizlik yerini zamanla kader birliğine bırakmıştl. Pek çok olayda
birlikte çalıştılar, büyük mücadeleler sergiiediler. Bunlar soyut şeylerdi. Bu olaylardan sonra kendi içlerine döndüklerinde, aralarında yenilenen somut bir şey
olmadığını, eski bağların kopukluğunun sürdüğünü gördüler. Kaderde beraberdiler ama inançta beraber değillerdi. .. yollar ayrıydı. Anlaşmazlığın temelinde
bunun yattığını sanıyorum."
1981 seçimi bir başka gelişmeyi daha gündeme getirdi. 1964 yılında
istanbul Ticaret Odası'nın dördüncü Vakıf Han'daki çalışmalarında, dostluklarını
muhalefete taşıyıp idealistler adlı gurubu kuran Nuh Kuşçulu ve Nazmi Akın,
1975 yılındaki bir olay nedeniyle danlmışlardı.
Nazmi Akın'ın bileğinin hakkıyla muhalefet listesinden yönetime girmesi,
1977 yılından sonra bu iki küskün dostu yönetim kurulunda bir araya getirmişti.
22 Kasım tarihinde Meciiste yapılan bir toplantıda Kuşçulu, yüzünde tebessümle oturmakta olan Nazmi Akın'a yöneldi ve onu kucakladı. iki eski dostu n
barışması mediste alkışlarla karşilandI. Nuh Kuşçulu'nun yeniden başkan seçildiği 1981 yıiı yönetiminde Yahm Erez, Nazmi Akın, Ahmet Uluçay dışında şu
isimler vardı: ''Yaşar Ünal, Dündar Uçar, Fikret Alptekin, Hasan Papuççuoğiu,
Enver Tavlıoğlu, Celalettin Kurdoğlu, Zihni Kalsın"
iso ilE BIR GERGiNıiK DAHA
1982 yıli mart ayında Ecevit'in başbakanlığı döneminde devletleştirilen
madenierin eski sahiplerine devredilmesi gerçekleşirken, bor yataklarına
yabancı sermaye çekilmesi için düzenlemelere gidildi. 1982 yazında 1 Temmuz
Bankacılığının ikinci yılında, Bankalara bankerlik kuruluşlarının da katılımı ile
faiz yarışı çılgm bir hal aldı. Küçük ve orta hacimli bankalar varlıklarını koruma
telaşına düşerken, kredilerin pahalanması yüzünden piyasada çarklar durdu.
22 Haziran 1982'de en büyük bankerlik kuruluşlarından Kastelli, ardından
Mentaş ve sonra Birntaş'ın bütün mal varlıklarına el kondu. Mart 1983'e gelindiğinde ise, Hisarbank ve istanbul Bankası'nın yönetimleri Merkez Bankası'na
devredilmişti. Bu olayların ele alındığı temmuz ayı meclis toplantısında Başkan
Kuşçulu, 24 Ocak kararlarını savunmayı sürdürdü:
-"Yüzde yüzlük enflasyon dönemlerini ararsanız hata edersiniz. Karlar
patladı gibi gözüktü ama sermayeler erozyona uğradı. Sattığımız malın yerine
yenisini koyamadığımız için raflar boş kalmıştı. Bakın bugün transferler normale
dönmüş durumda. Ben 24 Ocak kararlarını savunuyorum ... çünkü ben liberalim
ve ayrıca yararı! sonuçlarının alınacağını biliyorum. Zaten öyle bir yerdeyiz ki, bu
kararların alternatifi yok. Varsa bilen söylesin, hep beraber inceleyelim ve uygun
görürsek, tatbiki için Hükümete götürelim."
Ağustos ayının son gününde yaşanan bir gelişme ise, 1982'nin iTO
açısından üz ücü olaylarından birisi oldu. Nuh Kuşçulu bir müddet önce, istan130
bul Sanayi Odası'nın iKV Genel Kurulu'na gönderdiği temsilciyi veto etmiş ve
isim değişikliği yapılmıştı. iso bunun karşılığını, organizasyonu kendisine verilen Ortak Çalışma Gurubu toplantısına iTO'yu davet etmemekle verdi. O
zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun Türkiye'den alacağı tekstil ve
konfeksiyon ürünleri için oluşturulan kotalarla aniden hareketlenen ve ihracat
patlaması yapan sektör, yeniden yapılanmalar ve duyulan ihtiyaç nedeniyle,
merkezi Karaköy'deki istanbul ihracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği'nden
koparak, bağımsız bir birlik oluşturmuş ve Tepebaşı'nda harap bir hanm birkaç
odalık katında çalışmalara başlamıştı.
imalatçı-ihracatçı
firmaların aldıklan kota tahsislerini zamanında
için evlerde bile dikiş dikilen, ilik açılan, aksesuar yerleştirilen 1980'li
yıllarda, sektörün büyük firmaları iSO'da, atölye-imaiathane tipi işyerleri iTO'nun
çatısı altında toplanmıştı. Ama elbette ihracat yapan her firma, istanbul
Konfeksiyon ihracatçıları Birliği'ne üye olmaya mecburdu. ihracatçı Birliği'nin
oluşmasında, gelişmesinde ve sektöre yararlı olmasında iTO Tuhafiye Meslek
Komitesi Meclis Üyesi Sırrı Gültekin'in payı çok büyüktü. Fevkalade çalışkan,
dürüst kişiliği ile Gültekin, ihracatçıların başkanlığını da yapıyordu. Sektörde bu
üç kuruluş yanında, bir de dernek vardı. Ancak istanbul Ticaret Odası kayıtlı üç
bin üyesi ile sektörün en büyJjk kuruluşu idi.
AET'nin önümüze sık sık koyduğu kısıtlamalardan bezen sektör,
hükümetin de desteği ile ortak çalışma gurubu adında, bir platform oluşturma
yönüne gitti. Sektörün ileride gelişeceği dikkate alınarak, platformun istanbul
Sanayi Odası tarafından oluşturulması kararlaştırıldı. Hazırlıklarını yapan iso,
Ortak Çalışma Gurubu'na, üç bin üyesi olan istanbul Ticaret Odası temsilcilerini çağırmamış, ihracatçı Birliği Başkanı Gültekin'e "Siz nasılolsa Ticaret
Odasında da üyesiniz ... onları da temsil ediyorsunuz" demişlerdi: ihracatçılar
Birliği Başkanı Gültekin'in buna yazılı tepkisi şöyle oldu:
-"Konfeksiyon sektörü Türkiye genel ihracatının çok önemli bir bölümünü
oluşturuyor. istanbul Ticaret Odası'nın bu sektörde kayıtlı üç bin üyesi bulunmaktadır. Bu çok önemli bir sayıdır. Ayrıca istanbul Ticaret Odası, gerek iKV,
gerekse diğer çalışma gruplarıyla ilk imza aşamasından itibaren Avrupa
Ekonomik Topluluğu ile ilgjii organizasyonları düzenleyen ülkemizin örnek kuruluşudur. Ortak Çalışma Gurubu'na istanbul Ticaret Odası temsilcisinin
çağınımaması üzüntü vericidir. Bu kararınızı veto amacıyla, bana ayırdığınız
konuşma süresini kullanmayacağımı ve Ortak Çalışma Gurubu çalışmalarına
katılmayacağımı belirtirim."
Sım Gültekin'in yıllardan beri iTO Meclisi'nde muhalif kanadın çok önemli bir temsilcisi olduğunu ve Nuh Bey'le arasının açık olduğunu belirtirsek bu
protesto daha bir anlam taşır.
Evet... istanbul Ticaret Odası budur! Ertelenen TOBB seçimleri 11 Eylül
1982'de yapıldı. Mehmet Yazar'ın yeniden başkan olduğu TOBB yönetimine,
ıTO delegelerinden Nuh Kuşçulu
girdi. Özilhan ve Kuşçulu, Yazar'm
yardımcılan oldular. Böylece Kayseri Lobisi bir kaleyi daha ele geçirdi. 30 Büyük
firmanın zor durumda olduğu ve iflasın eşiğine geldiği söylentilerinin yoğunlaştığı
yetiştirmek
131
1982 sonbaharında, Türkiye'nin gündemine Serbest Bölgeler düştü. Vehbi
Koç'un özellikle desteklediği ve "yarınlarda ihracatımız için çok önemli sonuçlar
vereceğini" belirttiği Serbest Bölgeler projesini Devlet Başkanı Kenan Evren de
olumlu buldu.
istanbul Ticaret Odası Meclisi'nin ekim ayı toplantısında Tacirler
Bankası'nın kurulmasına imkan bulunmadığını yönetim açıkladı. Sırrı Gültekin,
likidite sorunu içinde kıvranan piyasalar için gerçek bir umut niteliği taşıyan
Tacirler Bankası'nın yaşama geçirilemeyecek olmasının üzücü olduğunu belirtirken "dört yıl önce Maliye Bakanlığı'ndan izin alınabilecek bir konuma gelmiştik,
ama o zamanın yöneticileri" bankacılık yapamayız" diyerek, girişimin sonuçlanması için çaba harcamadılar. Yazık oldu ... çok büyük bir kitle kredi sorunları ile
baş başa kaldı" dedi.
siviL HAYATA GEçiş
Parti lider ve ileri gelenleri ile ilgili siyasi yasakların sürmesi koşuluyla,
yeni ekiplerin siyasi parti
kurmalarına
ızın
verilmesini 1983 yılında
milletvekili genel seçimleri izledi. Yurt dışından
gelen baskılar konsey
üyelerinin sivil hayata
dönülmesi yönündeki kararları n i çabuklaştı rm IŞtı.
ismet inönü'nün uzun
yıllar özel kalem müdürlüğünü
yapan Necdet
SUNOL ANıT KABiRDE... Arka arkaya dört kez seçim kazanan
Calp,
CHP
oylarını kanaMeclis Başkanlarından Refik Sunol, parti işlerinin ağır basması
sonucu camiadan koptu. 1960'11 yıllardan beri iTO'ya büyük hizmetler lize etmek için Halkçı
veren Sunol'u , Anıt Kabir özel defterini imzalarken görüyorsunuz
Parti'yi, Emekli Orgeneral
Sunalp, Milliyetçi Demokrat Parti'yi kurdular. MDP'ye, konseyin daha yakın
davrandığı gözlendi. Ancak bu destek MDP için olumsuzluk yarattı.
ÖZAL'DAN iTO YÖNETiCiLERiNE TEKLiF
Turgut Özal, Türkiye'nin esenliğe çıkması için 24 Ocak kararlarının
sürmesi gerektiğine inanıyordu. Kendisine bu konuda önemli bir çevre destek
veriyordu. Türkiye'de yok olan orta direğin yeniden canlanıp hayat bulması 24
Ocak kararlarının devamı ile mümkün olacaktı.1980'de yürürlüğe giren
Ekonomik istikrar Tedbirlerinden beklenen sonuçlar henüz alınmamıştı. Özal,
operasyonun başarısızlıkla sonuçlanan kısımları söz konusu olduğunda, büyük
bir içtenlikle konseyden çıkmayan kararları gösteriyordu. Seçimle gelecek bir
başbakan olursa önünde engel kalmayacağını düşünüyor, toplumun duyarlı ke132
simleri
tarafından
alacağı
kararlara gösterilecek tepkilerin zamanla
müspet olması ile de kaybolacağını umuyordu.
Halkın her şeye alışabileceği inancı, Özal'ın temel kuramlanndan birisiydi.
Çalkantılarla dolu 1982 yılını, Özal'ın konsey üyelerinden edindiği izle nimler sonucu 1983'de yapılacak seçimin stratejileriyle geçirdiği, ülke gündemiyle gereği gibi ilgilenmediği gözlenir. Liberal yapısı, kuraıcı olmayan yönleri,
sempatik tavırları ve en önemlisi bir halk adamı imajı yaratılması iie Özal, 1983
yılı seçim arifesinde,
Türkiye'nin en güçlü Başbakan adayıdır. 12 Eylül'ü
gerçekleştiren Konseyin Sunalp Paşayı desteklemesi, Özal için bulunmaz bir
fırsat oluşturmuştur. Özal'a parti kurması konusundaki ilk teklifın Nuh Kuşçulu
tarafından yapıldığı söylenir. Kuşçulu Özal'a, Türkiye'de pek çok kişi ve kurumun
kendisinden bir parti kurmasını beklediğini, böyle bir oluşuma gitmesi halinde,
özel sektörden büyük destek göreceğıni anlatır. Bu bizce bir iddiadan öteye
geçemez. Çünkü bunu herhangi bir kaynağa doğrulatmak mümkün olmadı. Parti
kurma fikri Özal'ın kendisine ait olabilir ... veya bu bir teklif olarak önüne gelebilir.
Eğer böyleyse bu teklifi kimin yaptığı konusunda bir istihbaratımız yok. Ama
bildiğimiz bir şey var ... Turgut Özal, Adnan Kahveci ile çıktığı partilileşme yolunda ilk teklifleri, başta Nuh Kuşçttlu olmak üzere, Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal
ve daha birkaç iTO mensubuna yaptı ve bunu defalarca tekrarladl.
Nuh Kuşçulu, Özal'a siyaseti düşünmediğini, ama kendisine her türlü maddi ve
manevi desteği yapacağını vaat etti.
yumuşayacağını, sonuçların
KUŞÇUlU'NUN FAVORisi SUNAlP'TI
Kuşçuiu, Özal'la olan samimi dostluğuna rağmen, Kayseri lobisinin aldığı
karar yönünde davranarak siyasi açıdan MDP'ye daha yakın bir konumda oldu.
Maddi ve manevi bağlarını Özal'la hiç koparmayan Kuşçulu, TOBB Başkanı
Mehmet Yazar ile beraber, Sunalp Paşa'nın MDP'sine de katkı sağladı. Kayseri
Lobisi'nin bastırması yanında, Kenan Paşa'nın veya diğer konsey üyelerinin
Sunalp'i iktidarda görme eğilimlerini belli etmeleri, Kuşçulu üzerinde etki yarattı.
Her ay Konsey üyelerine ekonomik gidişle ilgili brifing veren istanbul Ticaret
Odası yönetimi, bu toplantılar sonunda verilen molalar veya 5 çayları esnasında
koyulaşan sohbetlerde, Sunalp Paşa'yı lanse edici imalarla karşılaşıyorlardl. Bir
kaynağa göre de Kuşçulu, seçimde Sunalp Paşa'yı favori görüyordu. Bunun
sebebi, Tür-kiye'yi büyük badirelerden kurtaran askerlerin desteğini arkasına
alan Sunalp Paşa'ya, hal-kın da teveccüh göstereceği inancıyd!. Bunu yaşamış
eski bir meclis üyesine şunu sordum:
-"Kuşçulu'nun Sunalp Paşa'ya destek vermesi Turgut Özal'ı üzmedi mi?
Yanıtı şöyle oldu:
-"Siyasette bu tür yaklaşım!ara Özal yabancı değildi. Dirayetli bir
yöneticinin böyle davranmasını çok haklı bulmuştu. Seçimi Sunalp Paşanın
kazanması durumunda, iTO'nun avantajlarını yitirmesinden endişe eden
Kuşçulu'nun bu tavrını Özal yadırgamadl. Üstelik Evren Paşanın görüş ve
düşüncelerini de biliyordu.
Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal ve ıTO'nun bazı gençleri, Anavatan'a
133
kaydolmaları
için araya giren
ailelerinden onayalmadıklan için
siyasete soyunmadılar. iTO
Meclis
üyesi
Muammer
Şahin'in aile yakın! olan eski
bakanlardan Metin Emiroğlu,
bu isimleri ikna etmek için
Şahin'le beraber,
bizzat
devreye girmesine rağmen
sonuç olumlu olmadı. Ama
Nuh Bey başta olmak üzere,
Taciroğlu, Ünal ve diğer
iTO'!ular, Anavatan'ın karargahı olan Sadıklar Apartmanı'nın sadık müdavimleri
olmayı sürdürürken, Özal'ın
başarısı için maddi ve manevi
ZiYARETLERDEN ... Başbakan olduktan sonraki ilk ziyaretihiçbir fedakarlıktan kaçm- niiLKşubat
1984'de istanbul Ticaret Odası'na yapan Turgut Özal
madılar. Parti kurmak ve ikti- "biz
bu işi iyi bildiğimiz için başarılı olduk" dedi. Özal
dara yürümek gibi iddialı bir Unkapanı'ndaki Ticaret Sarayı'nın Meclis salonu kürsüsünden
projenin gerektirdiği maddi ilginç açıklamalar yaptı.
kaynakların temininde de Kuşçulu
özel roller üstlendi. Kaynaklara göre,
Kuşçulu'nun Anavatan'a yaptığı ilk kişisel maddi destek 1 milyon 800 bin liradır.
1982-83 Türkiye'sinde Anavatan'a bağış yapmayan iş adamı yok gibidir.
Türkiye'nin kavgadan, kargaşadan bıktığını gören Anavatan plancıları,
seçim bildirgelerinin başına "kavgasiz bir Türkiye" deyimini oturttular. Özal
kavga değil, huzur vaat etti. Ekonomik kalkınma yanında, iç barışı öne çıkardı.
Ekmek, gaz, benzin bulunurdu ama gidenleri geri getirmek olanaksızdı. Özal
dağılmış soldan ve sağdan yıpranmamış, genç beyinlere partisini açtı. Yurt
dışında çalışmakta olup, kalpleri Türkiye için atan! (daha sonra prens dendi)
isimleri kamu oyuna lanse edip onları Anavatan kadrolarında yer almaya ikna
etti. Ve en önemlisi, büyük inanç besledikleri partilerinin başansızlıkiannı sindiremeyip küsen, hatta sandığa bile gitmeyecek, ama iş yapma yeteneği olan eski
partililere Anavatan'ın kapısını açtı. Mevlana gibi herkesi çağırdı. "Dört eğilimi
de temsil ediyoruz" diyerek sağcısından, solcusundan, milliyetçisinden ve dincisinden oy isteyen ve alan Özal, mezhepler arasında küstürücü bir ayınma
gitmeden, istediği bütün sonuçları elde etti.
Seçimden önceki son konuşmasında "24 Ocak kararları ile yangın
söndü ... şimdi çatıyı tamir edeceğim. Sizden bunun için oylarınızı istiyorum"
diyen Özal, tek başına iktidara geldi. Ekrem Pakdemirli'yi Hazine Müsteşarı,
Vural Arıkan', Maliye Bakanı, Cahit Aral'ı Sanayi ve Ticaret Bakanı yapan
Turgut Özal, taahhütlerini yerine getirmek için işe başladı. Ama bıkkın, bezgin
hatırlı ricacılara rağmen,
134
halk yığınları sonucun bir an önce
bekliyordu.
alınmasını
iTO ENDEKSLERiNE TEPKi
Özal Hükümeti'nin ilk icraatı, kısa adı TPKKK
olarak bilinen Türk Parasının Kıymetini Koruma
Kanunu'nu yürürlükten kaldırmak oldu. Karar çok
büyük bir etki yarattı. Özal, köhnemiş zihniyeti
temsil eden bu tür yasalarla Türk ekonomisinin
düzlüğe çıkamayacağını, hele dış pazarlara
açılmasının mümkün olmadığını savundu.
8 Nisan'da 1 ABD $'1 325 liraya çıkarak, bir
ayda yüzde 13.5 getiri sağladı. Hükümet, reformlarını sürdürürken, teknolojik değişimler başta
olmak üzere, Türkiye yeni yapılanmalar
yaşıyordu.
Anavatan'ın kurulmasında büyük rolü olan ve
RADYASYONLU ÇAY iÇMiçTi:
Özal kabinesi Sanayi ve Ticaret Bakanı Özal'ı başbakanlığa taşıyan ekip içinde yer alan
Cahit Aral, iTa ile olumlu bir diyalog iTO'nun Yönetim Kurulu Başkanı Nuh Kuşçulu,
oluşturmuştu.
Aral,
kuzeyimizde 1984 yılından sonra eleştirilere hedef olmaya
Çernobil kentinde meydana gelen
santral patlamasından yayılan radyasy- başlamıştı.
onun,
Karadeniz'in bitki örtüsü
Dostlarına göre;
yoğun çalışma ortamının
üzerinde etkili olmadığını ispat etmek yarattığı stres ve başarılı olmanın verdiği benciliçin daha sonraki ölçümlemelerde aşırı
likle Nuh Bey'de değişimler gözleniyordu. Zaman
radyasyon çıkan çayları içmişti.
zaman kırıcı oluşunu, geçirdiği rahatsızlığa
bağlayanlar vardı. Ayrıca demokratik platformlarda geçersiz olan "ben yaptım
oldu" gibi bencilce davranışlar sergileyen başkan için ilk tepkiyi 1984 yılında
Mecit Bahçıvan göstermiş, Kuşçulu'ya olan desteğin çekildiğini açıklamıştı. Bu
destek borsanın veya gıda piyasasının desteği miydi? Aradan yaklaşık yirmi yıl
geçti. Bunu bugün çözmemiz mümkün değiL. Ama 1984'de Bahçıvanın çıkışı ile
başlayan eleştiri-ler, 1987 yılında doruk noktasına ulaşmıştı. Bu da camiada yeni
arayışları gündeme getiriyordu.
1987, hükümetle iTO arasında kırgınlıkların başladığı bir yıloldu.
Özelleştirme için ilk ciddi adımların atılması, istanbul Menkul Kıymetler
Borsası'nın emekleme dönemi, şirketlerin halka açılması, şirketleşmelerdeki
yenilikler, 1987'nin önemli gelişmeleri olarak dikkati çekerken, vatandaşın Özal
iktidarına koyduğu çekincelerin arttığı da gözleniyordu. Bunu
Mart ayında
Özal'ın iTO'yu eleştirmesi izledi.
Her ayın ilk günlerinde yayımlanan Toptan Eşya ve Tüketici Fiyat
Endekslerinde, 1987 yılı şubat ayı verilerinde Devlet istatistik Enstitüsü ile iTO
Endeks Servisi arasında büyük farklılıkların oluşması basının dikkatini çekmiş,
"kimin çalışmaları reel? Hangi kurum gerçeği veriyor? DiE kayırmacı bir tutum-
135
mu izliyor?" gibi sorular ortaya atılmıştı.
Başbakan ÖzaL, iTO'dan enflasyon rakamlarını açıklamamasını, bunun
her ay DiE tarafından yapılacağını duyurdu. Oysa Sabiha Hanım'ın
Müdürlüğünü yaptığı istanbul Ticaret Odası Endeks Servisi yılların deneyimi ile
bu konuda öncü bir servisti. 1980'lerin hemen başında günün şartlarına göre
yapılanıp, son teknolojik gelişmelerle takviye edilen servis, gazetecilerin güvendiği bir numaralı kaynak olmuştu.
iTO'dan Özal'a yanıt gelmedi. Bir ay sonra iTO, Mart ayı endekslerini
açıkladı. Özal polemiğe yol açmamak için sessiz kalmayı tercih etmişti. Özal ile
Kuşçulu'nun arası açılmış mıydı? Siyasi ve ekonomik çevrelerde böyle bir izlenim vardı ama Kuşçulu'ya çok yakın bir kaynak, çok küçük ayrıntılar üzerinde
sorun çıkarmayacak kadar birbirine yakın olan iki kişinin dostluğunun hep
sürdüğünü belirtti.
Ama görüntü hiç de böyle değildi.
VEDA MESAJLARı
iTO anketine gösterilen tepki, özelleştirmenin şekline karşı yapılan
uyanların dikkate alınmaması, enflasyonun yükselmesi ve son olarak yüksek
faizli tahvillerle halktan para toplanması, iTO yönetimi ile Başbakan Özal'ı karşı
karşıya getirmişti. Kuşçulu, 1987 yılının mayıs ayında bunlar sorulduğunda
"1987 yılının başında bazı sorunlar vardı ama bunlar atlatıldı" diyor ve ekliyordu:
"Çok olumlu kararlar alındl ... bunlann meyveleri önümüzdeki yıllarda alınacaktır.
Bundan kimsenin kuşkusu olmasın!" Gazeteciler endeks olayını ve Özal'la
aralarında bir gerginlik yaşanıp yaşanmadığını sorduklarında Kuşçu!u'nun yanıtı
şu oldu:
-"Hayır ... Sayın Özal'la birlikteliğimiz sürüyor. Mart ayı göstergelerinin yüksek çıkması Başbakanı şok derecesinde üzdü. Tepkisi normaldir. Endeksleri
Oda'da ben hazırlamıyorum ki? Aynı şeyi 1986'da da yaşadık. DiE ile aramızda
3-4 puan fark var. Bu da ciddi bir fark değiL. Servisimiz teknolojik açıklarını kapatmak için önlemler alacak."
Kuşçulu keyifli bir günündeydi... Gazetecilerin sorularına rahatlıkla yanıt
veriyordu. Bu ortamda ilginç sorular gündeme geldi. Mesela, Özal Hükümetinin
özel kesimin tepkisini çeken bir kararı olmuş muydu? Veya özel sektörün
dikkate alınmayan bir önerisi varmıydı? Kuşçulu bunlara da şu yanıtı verdi:
"1986'da büyüme hızı hedefi yüzde 8 yerine yüzde 5 olarak tutulsaydı,
ekonomi için daha yararlı olurdu. Ayrıca uluslararası petrol piyasaları iyi incelenemedi. Bu nedenler yıllık enflasyonun 20 puan birden artmasına yol açtı.
Sıkıntılar var elbette. Yüksek enflasyon o çok özlediğimiz sermaye piyasasının
oluşmasını engelledi. Menkul Kıymetler Borsası üveyevlat gibi. Özel kesimin
hisse senedi, tahvil ihracı tutmadı. Devlet çok yüksek faizlerle para topluyor.
Bugün TÜSiAD'ın da bir eleştirisi oldu ... Devlet gerçekten para ve sermaye
piyasalarında at koşturuyor. Bunun ismi devletçiliktir. Bu alan özel kesime
136
bırakılmalıdır.
Bunlar ciddi hatalardır ve endişelere yol açmaktadır. Ama bir de
madalyonun öbür yüzüne baktığımızda çok olumlu gelişmeler olduğunu görüyoruz. Bundan sonrasında çıkış Avrupa Ekonomik Topluluğudur. Bu tek çıkış
yoludur. Demokratik ortamda bu birlikte yerimizi alacağız. Bunun için çok önemli projeler geliştirmek zorundayız. Buna mecburuz."
-"Sayın Başkan ... veda eder gibi konuşuyorsunuz?"
-"On yıhm bu yılki seçimlerde doluyor. Yasa bunu gerektiriyor. Veda
edeceğim ama şimdi değiL. Daha konuşacak konulanmız olacak."
VilLALARINIZI SATıN!
Zaman veya yoğun çalışma diyelim, Nuh Bey gibi, Özal'ın da sinirlerini
yıpratmıştı. Devletin para ve sermaye piyasalarındaki aksiyonuna, "1 Temmuz
Bankacılığı" olarak adlandırılan faizlerin yeniden serbest bırakııışı eklenince,
özel kesimin hoşnutsuzluğu doruk noktasına ulaşmıştı. Kimi çevreler, dalgalanan bankacılık piyasasında sükunetin sağlanması için depreme ihtiyaç
olduğunu, serbest faiz politikasına küçük ve orta hacimli bankaların dayanamayarak kapanacağını savunurken hükümetin isteğinin de zaten bu yönde
olduğunu ileri sürüyoriardı.
"Dayanamayan gider, kalan sağlar bizimdir" gibi katı bir kuramın
hükümetlere yakişmayacak bir yolalduğu tezinden hareket edenler, enflasyonist gidişi durdurmak için hükümetin piyasadan para çekmek zorunda olduğunu,
bu yüzden likidite krizinin son noktaya ulaştığını belirtiyorlardı. Para darlığından
şikayetçi olan iş adamlarına başbakanın "villaiannızı satın!"şeklindeki öğüdü
uzun süre konuşuldu. Türkiye öyle bir çizgiden geçiyordu ki, alım satımlar
durmuş, fiyatı 1QO liralık bir emtia, 30-40 liraya bile elden çıkanlamıyardu.
Özal'ın bu öğüdüne verilen yanıt "değil villa, satılacak bilezik bile kalmadı"
şeklinde oldu.
HAYAli iHRACAT ira MEClisi'NDE
1990'lü yıllara giderken, Türkiye'de yaşanan hayali ihracat tartışmaları
iTO Meclisi'ne de sıçradı. Kuşçulu, yönetim kurulunun çalışmalarını içeren
konuşmasında hayali ihracat olaylarında boyutların giderek büyüdüğünü belirtirken, konfeksiyon sektöründe bu tür organizasyonların sıkça rastlanmasının
tesadüf olamayacağını belirtti. Kuşçulu'ya göre, bu sektördeki hayali ihracat,
kotalarda yapılan usulsüzlüklerden doğmuş, dağıtım sistemindeki aksaklıklar
sonucu, devlet hazinesi milyonlarca dolar döviz kaybetmişti.
Başkanın sektör adı vermesi, istanbul Tekstil ve Konfeksiyon ihracatçılan
Birliği Başkanlığını yapan meclis üyesi Sirrı Gültekin'in tepkisini çekti. Gültekin,
milyonlarca adetten oluşan kotaların saptanması, dağıtımı, işlemesi konusunda
yoğun bir emek harcamıştı. Genellikle dağıtım esaslarında bazi aksaklıklar olabilirdi ama bunlann hayali ihracat olayları ile devlet hazinesini milyonlarca
dolarlık zarara sokacak bir boyuta ulaşması imkansızdi. Gültekin, varım yoğunu
ortaya koyup hükümete ve sektöre yararlı olmaya çalışırken, iTO Başkanından
137
eleştiri almasına dayanamadı.
O gün mecliste tatsız dakikalar yaşandı. Gültekin hayali ihracat olaykonfeksiyon sektöründe genelleşmediğini, sektörün buna mal yapısı
olarak müsait bulunmadığını anlatırken, Kuşçulu'ya "bu söylediklerinizi için sizi
ispata çağırıyorum" dedi. Kuşçu!u'nun yanıtı "ben polis hafiyesi değilim" oldu.
Kuşçulu sözlerini şöyle sürdürdü:
-"Burada kimsenin alınmasına gerek yok. Bu düzenle konfeksiyon ihracatında bir yere varamayız. Çare bozuk olan sistemin değiştirilmesinde yatıyor.
Bizim piyasaya karşı bir tavrımız olamaz. isteğimiz imalatçı-ihracatçının normal
koşullarda çalışmasıdır. Piyasadan bize ulaşan şikayetlerde kota yapılanması
ön plandadır. Biz bunun düzeltilmesini, sistemin adil bir temele oturtulmasını
savunuyoruz. Bizim işimiz Sırrı Bey'le, Ahmet bey'le değil ... "
Toplantı sonrasında Sırrı Gültekin'le beraber olduk. Gültekin, Nuh Bey'in
gerçeği yansıtmayan eleştirilerinin altında, kota tevzii müessesesi olarak ihracatçı Birlikleri'nin seçilmesinin yattığını söyledi. istanbul Ticaret Odası'nın kendi
bünyesinde bir ofis kurarak kota dağıtımına talip olduğunu ve bunu Hükümetten
istediğini anlatan Gültekin, kısa adı iTKis olan istanbul Tekstil ve Konfeksiyon
ihracatçı Birlikleri'ne bu görevin verilmesi ile Kuşçulu'nun hayal kırıklığına
uğradığını söyledi. Gültekin'e göre, Kuşçulu bu eleştirileri yapmakla hükümete
mesajlar vermek istedi. Sorum üzerine Gültekin, hayali ihracat sıralamasında
konfeksiyon sektörünün en arkada olduğunu, ama kota dağıtımlarında hatalar
yapılabileceğini, bu konuda ıTO'ya gelen şikayetleri Kuşçulu'nun meclise
taşırken abarttığını içtenlikle anlattı. Sırrı Bey, konfeksiyon sektöründeki
çalışmalardan fırsat bulamadığı için daha sonraki yıllarda iTO Meciisi'nde buluIannın
namadı.
NUH TUFANı iSTEMEDiM!
1987 yılı Ağustos Meclisinde Hamdi Tombak, Hüseyin Dizdar, Şükrü
Serveraya, Şevki Peker, yönetime verdikleri önergede Dünya Ticaret Merkezi
Projesi'nin bir an önce hayata geçirilmesini istediler. Peker 500 milyon lira daha
bularak, yüzde 42 olan iTO payının yüzde 50'ye çıkarılmasını önerirken, "Umumi
Mağazaların bugünkü durumuna düşmemek için bu sermaye artırımını yapmaya mecburuz"dedi. Kuşçulu'nun yanıtı şöyle oldu.: "Biraz geç kaldık,
maliyetler arttı. Yine de ne kadar erken başlarsak o kadar iyi olur. Ben yüzde 80
gibi faiz yükünün altına girmek istemiyorum.Yap-işlet-devret modeli olabilir.
Odayı, 1 milyar 600 milyon liralık bir taahhüdün altına soktuk. Görevi bırakırken,
gelecekarkadaşlara böyle biryükü devretmeyi hiç istemedim. Geriye Nuh Tufanı
bırakmayı hiç arzu etmedim. Ama bu çok büyük bir projedir ve Oda'mız bununla hep gurur duyacaktır." Kuşçulu duygu sağanağında uzun uzun alkışlandı. Kimi
üyelerin ise gözleri yaşlıydı.
138
BRiFiNG VERiLDi...Cum h urbaşkanl Kenan Evren'e istanbul Ticaret Odas ı ' nı ziyaretinde Meclis
Başkan ı Nazmi Akın tarafından (ayaktaki) ekonomideki gelişmeler ve iTO ile ilgili kapsam l ı bilgi
sun uldu. Evren gördüğü ilgiden memnun olarak Oda'dan ayrıldı.
KENAN EVREN ITO'DA
26 Ağustos 1987'de Cumhurbaşkanı Kenan Evren istanbul Ticaret Sarayı'na
geldi. Merkez Halin yanında ve başta gıda olmak üzere muhtelif piyasaların bir
arada olduğu Unkapa-nı'nın ortasında, çok şık mimarisi ile dikkati çeken binanın
merkez kapı-sından girdikten sonra önünde uzanan Halic'e bakan Evren "bu
kadar güzel bir yeri Dalan'dan (Büyükşehir Belediye Başkanı) nasıl kurtardınız?"
dedi. Kuşçulu "hiç sormayın ... çok zor oldu paşam, zor kurtardık, başka bir yer
bulun kendinize diyordu" şeklinde yanıtladı. Evren yapının görkemli manzaraya
uyum sağladığını belirterek "çok güzel burası" diyerek övgüsünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı'nı protokol gereği önce Meclis Başkanı Nazmi Akın karşılayıp
kendini tanıttı ve elini sıktı. Sonra Nuh Bey başta olmak üzere diğer yönetim
kurulu üyeleri kendilerini tanıttılar. Nazmi Akın erteleme nedeniyle 13 Mart 1986
yılında yapılan seçimler sonucu Meclis Başkanı olmuştu. Verilecek özel brifingten önce gazeteciler fotoğraf alırken iyi bir konuşmacı olan Nazmi Akın Meclis
Başkanı olması nedeniyle, Cumhurbaşkanı'na "hoş geldiniz" dedikten sonra
özetle şunları söyledi:
-"24 Ocak kararlarından sonra, zatıalilerinizin de katkılarıyla, özel sektör
kendi dinamizmini göstermek fırsatını buldu. Sizlerin verdiği imkanlarla bugün
başarılan işlerde payımız var ve bu pay sürecektir. 1980 yılından sonra gelişen
ihracatımıza büyük katkılar yaptık. 1980'den sonra oluşturduğunuz politikalar
için size minnet borcumuz var ... ıütfen kabul ediniz. Çalışmalarımız giderek artan
bir hız ve tempoda sürecektir. istanbul Ticaret Odası camiası adına teşrifleriniz
için teşekkür ediyorum sayın Cumhurbaşkanım."
Cumhurbaşkanı ve iTO heyeti daha sonra toplantı salonuna geçerek
durum değerlendirmesi yaptılar.
139
RÜZGAR GiBi GEÇTi
1987 sonbaharının iTO'nun tarihinde
önemli bir yeri oldu. 1987 yazına kadar camiada ismi duyulmayan Niyazi Adıgüzel, bu
tarihten sonra meslek gurupları arasında
yaptığı ataklarla dikkati çekmeye başladı.
Meslek gurupları arasında mekik dokur gibi
örgüt çalışması yapan bu tekstilci genç
adam, istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Bedrettin Dalan'ın da desteği ile kısa zamanda piyasaların flaş ismi oldu.
Kent içinde sıkışıp kalan küçük işyer­
lerine kooperatifçilik modeli ile çağdaş yeni
oluşumlar hazırlayan Niyazi Adıgüzel, genellikle dokuma, mensucat, tuhafiye, manifatu- FıRTıNA ESTiRDi...Vapllandırmacl kimliği
ra, tekstil, konfeksiyon, pamuk ipliği iş kolları ile çok kısa bir zamanda yaptığı olağanüstü
çalışma ile meslek komiteleri ve meclis
ile olumlu diyaloglar oluşturdu. Daha önce de üyeleri seçiminden başarıyla çıkan Niyazi
belirtmiştik ... Zamanın etkisiyle kaçınılmaz Adıgüzel ve bir numaralı destekçisi Valım
olan yıpranma nedeniyle Başkan Nuh Erez'in koordinatörlüğündeki ekip, Nuh
Kuşçulu'nunekibi tarafından desteklenen
Kuşçulu'ya verilen desteklerin, iTO'nun Dündar Uçar'ı ezici bir çoğunlukla yenerek
geleceği ile ilgili muhteşem projeler vaat yönetimi kazandı. Adıgüzel'in başkanlığı
eden Adıgüzel'e yönelmesi önemli bir avan- yaklaşık altı ay sürdü .
tajdı. Borsa camiası . ve gıda piyasasında
önemli bir etkinliğe sahip olan ve Kuşçulu'dan desteğini çektiğini daha önce
açıkladığımız Mecit Bahçıvan, yaklaşık 30 oyu yönlendirebilecek bir potansiyele
sahipti. Başkan yardımcısı Yalım Erez, Kuşçulu ile uzun zaman önce başlayan
ve yönetim kurulu oylamalarını sürekli 5/6'ya getiren ihtilaflar nedeniyle kesinlikle beraber olamayacağını belirtirken "hata yaptığımız anladık" demişti. Erez,
Adıgüzel grubunun seçimlere kadar sözcülüğünü üstlendi.
Nuh Kuşçulu on yıldır yönetimdeydi ve yasa gereği yönetim kurulu
seçimine giremiyordu. Kendisini bugüne kadar desteklemiş oy kitlesini yönlendirecek, şartlar müsait olursa gelecek seçimlerde başkanlığı kendisine bırakacak
ismi çok önceden bulmuştu. Yönetimde birlikte çalıştığı ve kendisi gibi liberal
ekonomiye gönül verenlerden eğitimci Dündar Uçar, Nuh Kuşçulu ve ekibinin
yönetim kurulu başkan adayı oldu. Fevkalade ki bar, yüksek eğitim görmüş,lisan
bilen genç Dündar Uçar, dershane sahibiydi ve iTO'da bu grubu temsil ediyordu. Nuh Kuşçulu ise, Dündar Uçar'ın listesinden Meclis Başkanlığı adaylığını
koyacaktı.
12
Kasım
1987 tarihinde
yapılan
meslek komitesi seçimlerinde izdiham
yaşandı. Sandıkların kapanacağı saatler yaklaştıkça kuyruklar uzadı. Kalabalık
nedeniyle Ticaret Sarayı'nın üçüncü katına çıkmak, 10 dakika sürüyordu. insanlar birbirlerini iterek oy vermeye çalışıyordu. Oy kullanmaya gelenler daha büyük
bir salon bulunmadığı için tepkilerini ortaya koyuyoriardı. izdiham yüzünden pek
140
çok üye oy kullanmadan döndü. 120 bin üyenin 25 bininin oy kullandığı meslek
komitelerinde sayım iki günde bitti. Aşur Kaya, Enver Taviloğlu, Nazmi Akın,
Çelik Üstün meslek komitelerinde kaybetmişlerdi. Nazmi Akın, kendi meslek
grubu dışında bir başka meslek grubundan da seçime girmiş ve o gruptan seçimi aldığı için meclise gelme olanağı belirmişti. Eskilerden Raif Onger
Gümrükçülerde kazanmış; Uçar'ı destekleyen banka ve bankerler grubu fire vermemişti.
iNŞAATÇlLARDA MEHMET YILDIRiM MECLisTE
istanbul Ticaret Odası'na o yıllarda yaklaşık 2000 inşaat ve tesisat
müteahhitti kayıtlıyd/. Kalkınma Planları gereği devlet
yatırımlarının
yoğunlaştığı o dönemde, inşaat kesiminin genellikle yasalar ve mevzuatlardan
doğan çok önemli problemleri vardı. 1965-1980 arasını kapsayan dönemde
başta Bayındırlık Bakanlığı tarafından saptanan yıllık rayiçler, istihkak
ödemeleri, ihale sisteminde sektör görüşleri alınmadan yapılan değişiklikler,
toplu konut inşaat uygulamaları, resmi kurumlarla çalışan sektör mensuplarını
büyük sıkıntılara sokuyordu. Müteahhitler, üyesi oldukları ticaret odalannın, çok
özel, belirli bir ihtisaslaşma ve deneyim gerektiren işleri ifa edememeleri yüzünden çeşitli yapılanmalara gitmişlerdi. Ankara'da Türk-inşa, istanbul'da Tim-Se
(Türkiye inşaat Müteahhitleri işveren Sendikası) bunlar arasında en güçlü ve
kuruluşu 1960'lara dayanan kurumlardJ.
Tim-Se 1968 yılından beri üyelerini inşaat Müteahhitleri OOA'sl altında
toplamak istiyordu. Çok sonraları kurulan, ama TOBB şemsiyesi altında
faaliyetine devam eden Deniz Ticaret Odaları'nı örnek veren Tim-Se, böyle bir
örgütlenmenin sektörü disipline edeceğini, başta Libya olmak üzere, Orta Doğu
ve diğer ülkelerde gerçekleştirilen döviz getirjci çalışmalann yoğunlaşacağını
ileri sürüyordu. Ancak bu konuda hazırlanan yasa tasarıları, TBMM'den yıllar­
ca geçemeyerek kadük oldu.
Başta TOBB olmak üzere, odalar, büyük bir gelir kaybı yaratacağı için bu
görüşe hiç sıcak bakmadılar. Odalarda müteahhit üye sayısı azdı; ama bu sektörün sağladığı munzam aidatıar, mesela iTO'nun genel gelirlerinin yüzde 35'i
civarındaydl. iş hacmi çok yüksek olan müteahhitlerin yıllık munzam aidat tutarları çok büyük rakamlara ulaşıyordu. Tim-Se'nin, inşaat Müteahhitleri Odası
kurulması durumunda da müteahhitlerin ticaret odalarına aidat ödemeye devam
etmesi teklifi "sektör için ağır bir yük olur" gerekçesiyle kabul edilmedi.
Bu konudaki notlarımda eksiklik olabilir ... ama, sektöre mal üretmesi
nedeniyle, sanıyorum Yalım Erez'le (iTO başkan yardımcılığı sırasında) TimSe yetkilileri bir araya gelerek, bu meseleye çözüm aradılar. Erez, inşaat
müteahhitlerini haklı buldu ve "ne derdiniz varsa bana bildirin, hemen takipçisi
olacağım" dedi. Erez, ayrıca 36 numaralı inşaatçılar Meslek Komitesinden
meclise gelecek üye sayısını ikiden üçe çıkarılabileceklerini, bu konudaki tüzük
değişikliğini süratle meclisten geçirip, uygulamanın yaklaşan seçimlere (1987)
yetiştirilebileceğini, hatta eğer mümkün olursa, yönetim kuruluna bir müteahhit
141
söyledi. Erez'i ziyaret eden ekipte, (hatızam beni
yanıltmıyorsa) bugün istanbul Ticaret Odası'nın Başkanlığını yapan Mehmet
Yıldırım'ın sektör temsilcisi olarak bulunduğunu sanıyorum. Bu vaatlerin tutulmasından sonra, ünlü 1987 seçimlerinde 36. Mes!ek Komitesi meclise üç üye
soktu. Bunlar Sefer Ekşi, Hızır Balkan ve Mehmet Yıldırım'dL ..
üyenin
girebileceğini
YAUM EREZ: BU iş Bini
üzerinde hassasiyetle çalıştığı meslek komitelerinde tulum
çıkmıştı. Yalım Erez, inşaatçılar, gıdacılar ve destek verdikleri diğer gruplardan
sonuç gelince, basın mensuplanna "ülkemize, ekonomimize, istanbul'a hayırlı
olsun. Çok güzel bir seçim oldu ve tüm hedeflerimize ulaştık" dedi. Oysa daha
meslek komitelerinden meclise gelecek isimler bile belirlenmemişti. Birkaç gün
sonra meclis şekillenince, Yalım Bey'in tahminlerinin tuttuğu görüldü. Adıgüzel
ve ekibi 10Q'ün üzerinde oyla yönetime geliyordu.
Bu durum karşısında Nuh Bey, Meclis Başkanı adaylığından çekildi. Uçar
ise, rakibini tek bırakmak istememişti. Bu arada Uçar ile Adıgüzel arasında,
gençlik günlerine yönelik çıkan tart!şma kısa zamanda bastırıldı. Adıgüzel,
yönetim kurulu seçimleri için meclise gelirken "neler düşündüğünü?" soran bir
gazeteciyi "bugün çok üzgünüm ... gelirken Nuh Bey'le karşılaştım. Beni tebrik
edecek diye düşündüm, ama yapmadl. .. ben yine de kendisine selam verecektim
ama bu kez başını çevirdi." diyerek yanıtladı. Seçim stresinden olacak; Nuh
Bey'in aynı davranışı Yalım Erez'e karşı da gösterdiği anlatıldı.
21 Kasım'da yapılan yönetim kurulu, meclis divanl,TOBB delegeliği
seçimlerini Adıgüzel ekibi firesiz bitirdi. Adıgüzel ekibinin Meclis Başkan adayı
Kemal Yarar 97, Başkan Yardımcılan Yaşar Ünal 83, M.Fevzi Güngör 88 oyla
göreve geldi.
Uçar'la arasında 28 oy fark olan Adıgüzerin tulum çıkaran yönetim kurulu listesinde şu isimler vardı. "Niyasi Adıgüzel, Yalım Erez+Atalay Şahinoğlu
(Başkan Yardımcıları) Fikret Alptekin, Hadi.M.Türkmenoğlu, Celalettin Kurdoğlu,
Ömer Lütfü Özgül, Medt Bahçıvan, Mithat Yümlü, Sefer Ekşi, Bülent Yücel.
"Seçimlerden kısa bir süre sonra Toprak Makineleri ve rulmanları konusunda
çalışan 45. gurup adına yayınlanan bir deklarasyon, meclis üyelerine, ilgili mercilere ve basına faks!andl.
Deklarasyonda, yabancı sermayenin Türkiye'de ihale alabilmek, satış
hacmini arttırabilmek için yürüttükleri çalışmalara paralelolarak, Ankara'ya yakın
olabilmek için temsilcilerini istanbul Ticaret Odası 45. Meslek Komitesi ve
Meclis'e sokmayı başardıklan, ancak bunu gerçekleştirirken, yetki belgelerinde
hile yaptıkları belirtilerek, konunun delilleriyle beraber incelenmek üzere yeni
yönetim kuruluna sunulduğu açıklandı.
Adıgüzel'in
142
Kemal Yarar 1960'11 yılların sonlarından sonra iTO camiasında çok önemli görevler üstlenen
Kemal Yarar, Su Ürünleri konusunda uzmandl. Yarar iTO'da 1984-1987 ve 1989'da Meclis
Başkanlığı görevinde bulundu. Yarar, başı sıkışan her üyenin baş vurduğu bir ağabeyoldu .•
YABANCI HEYETLE. .. Başkan
Adıgüzel, Başkan yardımcıları
Yalım
ağırlıyor .
Erez'le
yabancı
bir heyeti
(solda) Atalay
Şahinoğlu
ve
AMACıM SiYASETE ATıLMAK
iTO'nun yeni başkanı Adıgüzel , düzenlediği ilk basın toplantısında kendisinden emin , güven dolu bir yaklaşım sergiledi. Tüm soruları içtenlikle
yanıtlayan Adıgüzel, iTO Başkanlığının ardındaki beklentisinin TOBB Başkanlığı
olduğunu ve bu aşamadan sonra da siyasete atılacağını açıkladı. Adıgüzel'in bu
basın toplantısından arta kalan notlarımız şöyle:
143
-"Önümüzdeki beş yıl çok güzelolacak ve dört yıldır çekilen sıkıntılara
değecektir. (Özal'ın iktidarından söz ediyor) Bugünkü sıkıntılar sunidir. Mesela
önümüze bir döviz sıkınt!s! sürüyorlar. Bunlar yapaydır ve bankaların eseridir.
ihracatçı malını satmış, parasını tahsil etmiş, dövizi Türkiye'ye getirme süresinin
dolmasını bekliyor. Ama ihracatçının peşinde bankalar var. Cazip koşullarla bu
dövizi kullanıyorlar. Yani bankalar, Tahtakale gibi çalışıyor. Elbette döviz
sıkıntısı olacak. Sıkıntı sunidir. ..
... Hedefim TOBB Başkanlığıdır. Burada kendimi Türk halkına gösterme
fırsatını bulacağım. Belki TOBB siyasetin yapılacağı yer değildir; diyebilirsiniz.
Ben burada siyaset yapmayacağım, ekonomiyi kurtarma formüllerini bulacak,
TOBB üyesi oda ve borsaları dinamik bir yapıya kavuşturarak, özel sektörün
dinamizmini herkese göstereceğim. Kendimi kanıtladıktan sonra siyasete
atılacağım. Amacım ülkeme, halkıma hizmettir."
1987 Aralık ayında yıllık enflasyonun DiE tarafından yüzde 50 olarak
açıklanması üzerine Adıgüzel, gerçek enflasyonun yüzde 66 olduğunu,
hükümetin endeksi kasten düşük tuttuğunu ileri sürdü.1982 yılı başında "sıkıntı
büyük" diyerek manşetlerden inmeyen TüsiAD'1 boş yere ağlamakla suçlayan
ve "bunlar timsah gözyaşlandır"diyen ıTO Başkanı Niyazi Adıgüzel,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
-"Anadolu'ya gitsinler, oralan dolaşsınıar. istanbul'da oturup taşrayı analiz etmek olmaz. Anadolu'ya sahip çıkılmalıdır. Onların çektiği sıkıntıları biliyoruz
ve bu yüzden yüreğimiz sızlıyor. TüsiAD şimdi sızlanıyor. Oysa üyeleri, servetlerine servet katmışlardır. Bunların ağlamalarına bakmayın."
iTO'DA YAUM EREZ BAŞKAN
1988 yılı Mayıs ayı sonunda yapılan seçimde Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği yönetimi yeni isimlerden oluştu. Eskilere ilave olarak adlarını yakın bir tarihte siyaset dünyasında duyuracak olan Yalım Erez, Fuat Miras, Hasan
Denizkurdu, gibi isimler, Ali Coşkun'un başkanlığındaki yönetimde görevaldılar.
Çıkan bir anlaşmazlık sonucu, borsacılar TOBB yönetimine temsilci vermedi.
1988 yılı ıTO camiası için hiç iyi geçmedi. .. ilkbaharda Sheraton Oteli'nde
verilen resepsiyonun başlamasına az bir zaman kala, uzun yıllar meclis ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan ve Adıgüzel'in yönetim kurulunda da bulunan Fikret Alptekin, Niyazi Bey'le konuşan basın mensuplarının önünde yere
yığılarak iki-üç dakika içinde vefat etti. Bu üzücü olayı Ankara'dan gelen haber
izledi. Mayıs sonundaki TOBB seçimlerine katılıp, işleri nedeniyle Haziranın ilk
günleri Ankara'da kalanlar arasında bulunan Niyazi Adıgüzel, bir husumet
yüzünden eski bir arkadaşı tarafından otelde kurşunlanarak öldürüldü. Büyük
üzüntü yaratan bu olaydan sonra, 1988 yılı 8 Haziran günü, iTO yönetimi,
yedekten gelen üyenin katılımıyla yaptığı seçimde Yalım Erez'i başkanlığa,
Atalay Şahinoğlu ve Celalettin Kurdoğlu'nu başkan yardımcılığına getirdi.
Erez seçimden hemen sonra yaptığı açıklamada "Allah kimseye bana
nasip ettiği gibi bir başkanlık nasip etmesin. Niyazi Adıgüzel'in bıraktığı yerden
144
işlerimize devam edeceğiz. Bankaların ıslahı, tekellerin önlenmesi, Klrlarin
reorganizasyonu, KDV'deki problemler, 5590'ın tadili, 80 Sayıli Haller Kanunu,
Bağ-Kur Yasası, uğraşacağımız temel sorunlar arasındadır" dedi.
1944 doğumlu Yalım Erez, verdiği sözü tutarak, bu sorunların tümüyle
iTO, TOBB Başkanı ve daha sonra Bakan olarak yıllarca uğraştL Kimileriyle baş
etti, kimileri bürokrasiye ve siyasetçiye takıldı! Bıraksalardı; Türkiye'ye
Başbakan olarak hizmet verecekti. Bugün çocuklarını büyük Türkiye'yi kurmak
için hazırlayan Erez, hizmetleriyle KOBi'lerin babası, çiftçinin dostu ve istanbul
Ticaret Odası'nın gururu olarak gönüllerde yaşıyor. Başarılı insanların çabuk
küstürüldüğü ülkemizde, Erez, Denizkurdu, Faralyalı gibi isimlerin daha altmış
yaşına gelmeden, siyasete sırt çevirmeleri ne acı !. ..
iTO'yu anlatmayı sürdürürken Yalım Erez de sık sık gündeme gelecek ...
145
V BÖlÜM
(1989-2001 )
HER YERDE KAOS
Kenan Evren'in görev süresini doldurması nedeniyle, boşalan
Cumhurbaşkanlığı makamına oturan Turgut Özal'ın vakitsiz ölümü sonucu,
başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına geçen Süleyman Demirel'den sonra
yaşanan siyasi kaoslar ekonomi üzerinde son derece olumsuz etkiler yarattı.
Halkın siyasi partilere duyduğu güvensizlik yüzünden, koalisyon hükümetleri ile
yönetiimek zorunda kalan Türkiye'de yaşanan üzücü olayları siyaset ve ekonomi bilimcileri gelecekte değerlendireceklerdir. Ancak aradaki bu süreç için KAYıP
YILLAR deyimini kullanmak yanlış olmaz.
Siyasetçilerin kırk haramileri oynadığı, düzenbazııkların ayyuka çıktığı bu
dönemde, hesap soracağız diyerek iktidar olanların ailelerine ve yandaşlanna
hazineyi peşkeş çektikleri böyle bir dönem, Osmanlı dahil geçmişimizde
görülmemiştir.
Fakat bütün bu olumsuz koşullara rağmen, masadan kazançla kalkanlar da oldu.
Büyük bankalar başta olmak üzere, holdingler, uluslararası şirketler, büyük firmalar, marka satanlar, cirolarını rekor düzeyde artırıp bu yılları çok büyük karlarla kapatmayı başardılar.
Ama tüccar ve esnafımızin işsizlik yüzünden yatıramadığı vergileri, faizlerini
ödemek koşuluyla uzun vadeye yayılınca, bir kısım köşe yazarları ve büyük iş
adamlarımız bunu nedense içlerine sindiremeyerek; hükümetin eseri olan vergi
affına büyük tepki gösterdiler.
Bu günleri yaşadıktan sonra, istanbul'u imar etmek uğruna sabah beşte sokağa
fırlayıp yol yapım çavuşlarına talimatlar yağdıran Adnan Menderes'in yaşadığı
dram, insanı daha derinden etkilemekte, düşündürmekte, duygusallaştırmak­
tadır. Her bir yıiı değil, her bir günü bile tefrika konusu olacak, yapılanların,
yapanların yanına kar kaldığı bu dönemlerin bir daha yaşanmamaslnl dileyelim!
Tek tesellimiz bütün bu çirkinliklerin arasında güzel gelişmelerin de
olmasıdır. Tıpkı altlnın çamurda bile parlaması gibi. .. Türkiye'nin geleceğinden
sorumlu ve bunun bilincindeki bazı kurumlanmızın, 21. Asır ve sonrasını
düşünerek
çağdaş yapılanmalarla bütünleştirdikleri dev projeleri gündeme
getirmeleri umutsuz halkımıza moral kaynağı oldu.
Bu kurumlarımızin başında istanbul Ticaret Odası vardır. Onun geIecekle ilgili öyküsünü en sona, Vi. Bölüme bırakarak kaldığımız yerden, 1989'dan
devam edelim.
PEşiN VERGI iTO MEClisiNDE
Son kırk yılın her birinde vergilerle ilgili bir problem yatar. Yaz boz tahtası
haline getirildiği için içinden çıkılamayan vergi düzenimiz, her yıl yeni değişiklik­
lere uğramasına rağmen ne idareyi, ne de mükellefi tatmin etmek mümkün
146
olmaz. iTO, vergi düzenine ilişkin olarak Türkiye'de ihtisaslaşma çerçevesinde
en fazla çalışma yapan kurumdur. iTO'nun hükümete sunduğu her vergi raporunun ana temasını hazırlıklar sırasında iTO'ya danışılması ve görüşlerinin
alınması oluşturur. Çeşitli sözler verilmesine rağmen, buna uyan hükümet pek
yoktur. Sorunların kökeninde bu yatar.
1988 yılı geniş bir vergi paketinin açıklanması ile sona ermişti. 30 Aralık'ta
açıklanan kararlarla pek çok vergi cinsinde oynamalar olmuş, yeni maddeler
mevcutlara eklenmişti. Neyin ne olduğunu anlayamayan piyasalar, 1989'a bu
yüzden moralsiz girdi. istanbul Ticaret Odası Meclisi 11 Ocak 1989'daki ilk
toplantısını vergiler konusuna ayırdı.Rıdvan Sipahioğlu bir kuruma nasıl hayat
standardı uygulanabileceğini sordu. Sezgin Elmas ise defterdarlıkla vergi
daireleri arasında uyumsuzluk olduğunu belirterek; uygulamalardaki çelişkileri
örnekleriyle ortaya koydu.
Yürürlüğe giren peşin vergi ile piyasa şok olmuştu. Yalım Erez, peşin
vergi ile vergi veren kesimin cezalandırıldığını belirtirken, Faruk Çehreli SHP'nin
peşin vergiyi Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini bildirdi.Oündar Uçar, her 100
liranın 75'inin vergiye gittiğini örnekledi.
Varlık Vergisi dönemini aratan uygulamalar yüzünden, genellikle küçük
firmalar zor bir döneme girmişti. iTO Meclisi konuyu yeniden görüşmek üzere,
şubat ayında bir kez daha toplandı. Natık Buda, Hamdi Tombak, Nazmi Akın
yönetime öneriler getirdiler. Yönetim Kurulu Başkanı Yalım Erez, Başbakan
Özal'la görüştüğünü, yeni pakette aksayan yönlerin düzeltiieceğine ilişkin kendisinden söz aldığını belirttikten sonra "Sayın Başbakan en kısa zamanda yeni
bir vergi paketinin hazırlanacağını, yasa tasarısı için odamızın görüşlerinin
alınacağını, son aşamaya getirilecek tasarının yeniden oda tarafından inceleneceğini vaat ettiler" dedi. Peşin vergi olayından hemen sonra, faizlerin gider
sayılmayacağı açıklandı. Piyasalar aynı yıl içinde ikinci bir şok yaşadı. Yüzde
80 oranında banka kredileriyle çalışılan piyasada, faizler çok önemli ve kabarık
bir yekun oluşturuyordu. Faizlerin gider yazılamaması, faizsiz finans kurumlarına
verilen bir ödün olarak yorumlandI. Ekrem Pakdemirli, iTO'nun eleştirilerinden
sonra "konuya yeniden bakılacağı" sözünü verdi.
1989 iyi geçmiyordu. 7 Eylül'de yapılan Başarılı ihracatçılar Ödül
Törenine Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Işın Çelebi ve Maliye
Bakanı Ekrem Pakdemirli de gelmişti.Yalim Erez, bazı problemleri çözümlemek
amacıyla çıkarılan ve Ağustos kararları denilen değişimleri eleştirirken şunlar
söyledi:
-"Yüksek değerli kambiyo kurunun olumsuzlukları bugün için ortaya
çıkmıyorsa, bunun sebebi ekonomideki durgunluktur. Uygulanan kur politikaları
yabancı sermayenin faiz transferine yol açmaktan başka bir işe yaramayacaktır."
Hükümet enflasyonu düşürmek için gümrüklerde ufak indirimlere gitmişti.
Erez bunu da konuşmasına aldı:
-"Enflasyonun kronikleştiğini üzülerek görüyoruz. Gümrük indirimleri ile
enflasyonla başa çıkmak mümkün değildir. Yüzde 70 enflasyon yaşanan bir
147
ülkede gümrükleri birkaç puan aşağı çekseniz ne olur? Ağustos kararlarının,
halka enflasyonla mücadele diye sunulması büyük yanlıştır.
Özelleştirmeye gelince ... Bu gerçek anlamda bir özelleştirme değildir. Bu
bazı KiT'lerin yabancı sermayeye satışıdır. Böyle özelleştirme olmaz.
Eylül'de olumlu bir gelişme yaşandı. Kısa adı DÇM olan, dövize
çevrilebilir mevduat hesapları sıfırlandI. Özel sektörün yurt dışına olan borçlarını
taahhüt eden devlet, bu kadar borç yükünün altında bu işin üstesinden gelmişti.
Karar memnuniyet yarattı.
Uzun müddet tartışması yapılan Cumhurbaşkanlığı makamına adayolan
Turgut Özal, 31 Ekim'de TBMM tarafından üçüncü turda Cumhurbaşkanlığı'na
seçildi. Devir teslim töreninden sonra 8 Kasım'da Cumhurbaşkanı Özal, Yıldırım
Akbulut'a kabineyi kurma görevi verdi. Özal Akbulut'u yönlendirip kabine
çalışmalarını yakından gözlemlerken, bir yandan da başkanlık konusu için
çalışmalar yapıyordu. Ama bu konuda yaptığı projelere kamu oyundan destek
bulamadı. Israrcı kişiliğe sahip olan Özal, yine de bu konuyu zaman zaman kendisi veya çevresi kanalıyla gündeme getirmekten bıkıp usanmadl. ..
Aynı görüşleri Süleyman Demirel'in de bazen gündeme getirdiği oldu.
Ama biz bunları hep gündemi değiştirmek amacıyla ortaya atılmış konular olarak
algıladık. Ayrıca Süleyman Bey'in
Başkanlık konusunda herhangi bir ciddi
çalışması olduğuna ilişkin somut bir şey de yok ..
REKOR OY... Tulum
çıkan Yalım
Erez'in listesinde oy
rekorları
da
kırıldı.
Yeni yönetim kurulu
şu
üyelerden
oluştu: (Ayaktakiler, soldan sağa:) Mithat Yümlü, ismail Özaslan (Genel Sekreter) Bülent Yücel, Nermi
Bekiroğlu, Ömer Lütfi Özgül, Mecit Bahçıvan, Şemsettin Gökbayrak, Erdoğan Nasır, Hamdi
Tombak ... Öndekiler: Celalettin Kurdoğlu, Yalım Erez, Atalay Şahinoğlu ..
148
EREZ MEClis OYLARIYLA BAŞKAN
1987 yılında başkan seçilen Adıgüzel'in vefatı sonucu, Haziran 1998'de
yönetim kurulunun kendi arasında yaptığı seçimle başkanlığa gelen Yalım Erez,
1.5 yıl sonra, 8 Kasım 1989'da yapılan Meclis seçiminde hazırladığı liste ile
yeniden seçildi. Nuh Kuşçulu ile 25 yıl öncesini yeniden yaşayan Nazmi Akın,
Kuşçulu'nun da destek vermesi ile Yalım Erez'e rakip oldu. Erez, gazetecilere
"yine ben kazanacağım ... hem de çok farklı. Ama Nazmi'yi değil, Kuşçulu'yu
yenmiş olacağım"dedi. Akın'a
49 oy çıkarken, Yalım Bey, 40 yıldır tanık
olmadığım 120 gibi yüksek bir oyla seçim aldı.
Yalım Erez, listesini anlamlı bir biçimde şekillendirmişti. 1987 yılında
seçim kazanan Niyazi Bey'in listesinden,. vefat eden Fikret Alptekin ve Niyazi
Adıgüzel ile, işlerinin yoğunluğu nedeniyle Sefer Ekşi listesinde yoktu. 1987'de
yönetimde olan Hadi Türkmenoğlu ise Erez tarafından Meclis Başkan vekiliiğine
kaydınımıştı. Diğer isimlerin tümü Niyazi Bey'in listesinde olanlardı. Bu liste
Sultanhamam-Eminönü ağırlıklıydl. Atalay Şahinoğlu, Mithat Yümlü, Nermi
Bekiroğlu, Bülent Yücel, Erdoğan Nasır, Hamdi Tombak, tekstil, iplik, mensucat
ve tuhafiye üzerine çalışıyorlardı. Şemsettin Gökbayrak ile Medt Bahçıvan ise
gıdacıydl. Celalettin Kurdoğlu Tıbbi Malzeme, Yalım Erez inşaat malzemeleri
gruplarına mensuptu. Yaşar Ünal ve Fevzi Güngör ikilisi bu dönem meclis
başkan vekilleri değildi. Kemal Yarar yeniden Meclis Başkanı olurken, Hadi
Türkmenoğlu ve Yılmaz Özgen başkan yardımcıııkıanna seçilmişlerdi.
Erez ve ekibini sıra dışı olaylar bekliyordu. Turgut Özal'ın başbakanlığı
bırakıp Cumhurbaşkanı olması, Anavatan Partisi'nin erozyona uğrama süresini
kısaltmıştı. Partide başkanlık savaş! kızışmıştl. Milletvekili Genel seçimleri ise
yaklaşmaktaydl. ANAP, giderek prestij yitiriyordu. Ama Özal'ın bıraktığı siyasi
miras öylesine büyüktü ki, ANAP bununla bir on yıl daha idare etti! ilginç
gelişmelerin yaşandığı 1990 yılında,
sürprizler siyaset dünyasının yanında
istanbul Ticaret Odası'na da uğramayı ihmal etmedi!
ŞAHiNOGlU iTO'YA, EREZ TOBB'A BAŞKAN
Ya!ım Erez hiç beklenmedik şekilde 1990 yılı Mayıs ayında yapılacak
TOBB yönetim Kurulu seçimlerinde liste çıkarmaya karar verdiğini açıkladı.
TOBB seçimlerinin eskisi gibi Türkiye'nin dört bir tarafından gelen oda ve borsa
delegeleri tarafından yapılmasını içeren yasa tasarısının engellenmesi, Erez'e
bu kararı aldırmıştı. Bugün Sanayi ve Ticaret Bakanı olan, o günün TOBB
Başkanı Ali Coşkun, ibrahim Bodur'un başkanı olduğu Kale Grubunun Genel
Koordinatörüydü. Bodur, Coşkun'un TOBB seçimini yitireceğini görünce,
adaylığını koymamasını tavsiye etti. Seçim günü Coşkun adaylıktan çekildi.
Yalım Erez tek liste ile seçime girerek kazandı. Bu, yılın ilk sürprizini oluşturdu.
Dostlar arasında nöbet değişimi yapılmış, her şey her zaman olduğu gibi
tatlılıkla sonuçlanmıştl.Erez'in yönetim listesi Anadolu'yu kucaklar gibiydi. Çok
yeni, ama ileride önemli işler yapacak isimler bu listede yer almıştı. Liste şöyley­
di: Yalım Erez ist-Rona Yırcali Balıkesir-Ali Osman Ulusoy Trabzon-Fuat Miras
149
OTO ist- Nevzat Özhamurkar Kayseri-Hasan Denizkurdu izmir- Yavuz
Zeytinoğlu Eskişehir-Osman Berberoğlu Antalya- Mehmetçik Paykoç izmir- Fethi
Kamışlı Adana-Rıza Aydın Bursa- Ünal Akbay Elazığ- Mustafa Atasavun KonyaZiya Karahan Ankara-Mehmet Çebi Samsun"
Yedekten gelen bir üyenin katılımıyla yapılan yönetim kurulu başkanlık
seçimine tek adayolarak giren Atalay Şahinoğlu, TOBB'a başkan olan Yalım
Erez'in yerine iTO'ya Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Şahinoğlu, bu satırları
yazdığımız günlerde
iTO'da Meclis Başkanı olarak görevini başarıyla
sürdürüyor.
iSTANBUL HALKı iNCELENDi
. jST~NBUL HALk_.
Ekonominin gelişmesi, ticaret
GUNlUI< VAl;iAM BIÇIMI
..
. VE
hacminin artmasına bağlıdır. Bu
UKETIM DAVRANıtLAM
·1
yüzden
yeni talepler yaratılmak
ARAŞTIRMAlI
zorundadır . Ekonomik kurumlar,
bunu dikkate alarak araştırmaya
büyük önem verirler. Ticaret
Odası , istanbul halkının günlük
yaşam biçimini araştırarak, ilginç
sonuçlar elde etti. istanbul'un çok
ARAŞTIRMA sonuçlarının tartışıldığı panelden bir görüntü
büyük nüfusuna rağmen, veriler
Fotoğrafta soldan itibaren: iTO Genel Sekreter Yardımcısı
Dr. Cengiz Ersun, Prof. DR. Emre Kongar, Başkan Atalay tüketim eğilimi açısından yetersiz
Şahinoğlu, Prof. Dr. Taner Berksoy, iTO Genel Sekreteri
çıktı. Ayrıca, istanbulluların sosyal
Genel Sekreteri Prof. Dr. ismail Özaslan.
ve kültürel yaşamlarının tatminkar
olmadığı saptandı. Şahinoğlu'nun önerisi ile yapılan "istanbul Halkının Yaşam
Biçimi" konulu araştırma düzenlenen bir panelde tartışıldı. Araştırmada, halkın
üçte ikisinin sinema, tiyatro, konser gibi etkinliklere gitmediği, gazete, mecmua,
kitap okumadığı, daha ucuz olması nedeniyle marketleri tercih ettikleri görüldü.
Aylık bütçe yapma alışkanlığı olmayan istanbul Halkında, alt gurupların giyim
için kredi yolu tercih ettikleri saptandı. iTa sekreteryasının büyük emek vererek
hazırladığı araştırmanın sonuçları, pazar genişletmek isteyen kurumların
incelemelerine sunuldu.
ŞAHiNOGlU'NU DiNıiVORLAR. .. lşın Çelebi ve Adnan Kahveci , eylül ayında istanbul Ticaret Odası'nı
ziyaretlerinde Şahinoğlu ' nun konuşmasını dikkatle izliyorlar. Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı (ön
sırada ortada)ile Borsa Başkanı Nejat Basmacı (önde solda) yan yana oturmuşlar. ikinci sırada Zihni
Kalsın , Nazmi Akın, Hadi Türkmen'i görebiliyoruz. Sinirlerin biraz gerildiği bir yıloldu 1990 ...
150
PETROL FIYATIYLA OYNAMAYıN
1990 yılının 2 Ağustos sabahı erken saatlerde BBC, Irak'ın Kuveyt'i işgal
ettiğini duyurdu. Bu tarihten itibaren dokuz ay sürecek bir bekleyiş
dünya
ekonomilerini sarstı. Sanki hiç sorunumuz yokmuş gibi, Türkiye bu krizden de
nasibini aldı. 13 Eylül'de Işın Çelebi ve Adnan Kahveci istanbul Ticaret Odası'nı
ziyaret etti. işler aniden kesilmiş, kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Meclis
üyeleri salonu doldurmuştu.
Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Şahinoğlu, petrol fiyatındaki yükselmeleri
bahane ederek, hükümetin petrol fiyatlarını artırmasını fırsatçılık olarak
değerlendirirken, dışarıda fiyat henüz oturmamışken, spot piyasaya dayanarak
fiyatları yükseltmenin zorda olan iç piyasayı daha da güç duruma iteceğini
savundu. Yılın gündemi tabii ki güneyimizde gelişen olaylardı. Irak'ın Kuveyt 'e
müdahalesi sonrası ABD, Irak'a müdahale etmek için lojistik hazırlıklara
başlamıştı. Türkiye'nin harekat konusunda alacağı tavır merakla bekleniyordu.
Ama bütün bu beklentiler, işleri durdurmuştu.Şahinoğlu, krizin para basarak
atlatılması görüşünün Ankara'da iktidara hakim olduğu izlenimini edindiklerini,
bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye'nin altından kalkamayacağı sorunlara
gömüleceğini anlatarak "büyük bir hata yaparsınız ... memleketi ateşe atmayın"
dedi.
Körfez krizinin daha ikinci ayını doldurmadan Türkiye'ye çok önemli
maliyetler yüklediğini kaydeden iTO Başkanı, Irak ile olan ticaretin tamamen
durduğunu, kayıtlı ticaret yanında, sınır ticareti gibi kayıtsız ticaretin yapılama­
ması yüzünden bölge halkının büyük sorunlarla karşılaştığını söyledi. Yapılacak
bir müdahale veya harekata katılmanın ön koşulunun, oluşacak bir konsorsiyum
kanalı ile Türkiye'nin zararlarının karşılanması ile mümkün olabileceğini ifade
eden başkan, uzun sürecek olan bir krizin altından kalkmanın zor olacağını vurguladı. Şahinoğlu, böyle zamanlarda Türkiye'yi göklere çıkarıp yanında
olduğunu söyleyen güç odaklarının, Türkiye'nin AET ile ilgili sorunlarını çözmede
yardımcı olma zamanının geldiğini de anımsatarak, görüşmelerin ivedi olarak
başlatılması için AET'ye baskı uygulanmasını önerdi. Şahinoğlu'na çok kısa bir
yanıt veren Işın Çelebi, konuşulanları hükümete aktaracağını belirttikten sonra,
1991 yılı enflasyon hedefinin hükümetçe yüzde 40 olarak be!irlendiğini söyledi.
ŞAHiNOGLU ÇEKiıoi...HAMOi TOMBAK BAŞKAN
1990 yılının sonbaharında iTO, toptan alışveriş merkezi Metro'yu eleştiri
yağmuruna tutan toptancı tüccarların sorunları, Metra'dan yapılan alışverişierde
doğabilecek sakıncalar, bankaların yeni çek karnesi uygulamadaki nazlı
davranışlarının yarattığı problemlerin çözümü ile geçti. Yeni çek karnesi tebliği
yayınlanmasının üzerinden bir yılı geçmesine rağmen, uygulamaya başlamayan
bankaları, Şahinoğlu tekelcilik yapmakla suçladl. Aralık ayı başında Maliye
Bakanı Adnan Kahveci ile müteselsiz sorumluluk ve KDV'nin başka kesimlere
yüklenmesi konularını görüşen Şahinoğlu, bakandan olumlu yanıt aldığını
açıkladı.
151
Bu bölüme girişte, 1990'ln sürprizli bir yılolacağını söylemiştik. Yılın son
sürprizi de Aralık ayında gerçekleşti. Nazmi Akın bir dedektif gibi çalışarak
Atalay Şahinoğlu'nun 1989 yılı kasım ayında yapılan seçimden önce işyerini
kapattığını belgeleriyle meclis başkanlığına iletti. Mevzuata göre, işyeri seçimden önce kapanmışsa temsilcisinin kazandığı üyeliğin iptali gerekiyordu.
Şahinoğlu, Erez TOBB'a gidince yönetimdeki üyeler tarafından başkan seçildiği
için görevini bırakması gerekiyordu. Şahinoğlu durumu açıklığa kavuşturmak için
geçecek uzun zamanı dikkate alarak, Oda'yı daha fazla meşgul etmemek için
başkanlıktan çekildi. Ancak Şahinoğlu, bir başka komiteden de seçim kazandığı
için o meslek komitesinden meclise gelen arkadaşıyla yaptığı yer değişt i rme
sonucu Meclis'e üye olarak gelmeye başladı. 15 Aralık 1990 tarihinde başlayan
bu olay, on gün sonra, Hamdi Tombak'ın başkanlığı ile son buldu. Mithat Yümlü
Başkan Yardımc ı sı, Bülent Güvenç muhasip üye olmuşlardı.
DEGişiM RÜZGARLARI... Siyasette yaşananları n aynısı istan bul Ticaret Odası'nda da gerçekleşti.
Kaydırmalar, yer değiştirmeler, istifalar nedeniyle, iTO'da birkaç yıl taşlar yerine otu rmadı. iTO'nun yeni
Başkanı
Hamdi Tombak (sağdan üçüncü , Nurettin Söze n ve Abdülkadir Aksu ile görülüyor. Soldan ikinci
oturan çizgili kravatlı meclis üyesi ise, ömrünü Türk de n izc i liğinin gel i şmes i ne adam ı ş ve Deniz
Ticaret Odalarını TOBB bünyesine kazan d ı ran dünyaca ünlü armatörümüz Ziya Kalkavan ' dı r.
sırada
TOMBAK: iTO'YU KiMSE DIŞLAYAMAZ
Şubat ayının 15'inde, TüsiAD ve iso, Özal'ın isteği ile istanbul Hilton'da
birlikte düzenledikleri zirve toplantısına istanbul Ticaret Odası'nı resmen davet
etmedi. Bu hareket, ekonomi dünyasında geniş akislere, yeni yorumlara yol açtı.
Bir müddetten beri iyi olmayan ilişkilerde, yeni ve olumsuz gelişmeler olduğu
izlenimi vardı. iTO Yönetim Kurulu Başkan ı Hamdi Tombak, zirve toplantısı ile
aynı
saate rastlayan bir basın top l antısı .düzenledi. Tombak'ın,
Cumhurbaşkanının katıldığı ekonomik yönlü toplantıyla , aynı saate rastlayan bir
152
basın toplantısı düzenlemesinin amacı basına uçurulunca iSO-TÜsiAD zirvesi
medya yönünden pek cılız kaldı.
Tombak'n ilk sözleri
"Hiç kimse ve hiçbir kurum, 108 yıllık istanbul
Ticaret Odası ' nı yok sayamaz ... dışlayamaz . Bugün kurumumuzu çağırma zahmetine girmeyen iso, bizim içimizden doğduğunu unutuyor. Biz onlara ana
şefkati ile yaklaşırken, onlar hayırsız evlat çıktı! iso ve TüsiAD'ı kınamak,
onları protesto etmek için bu zirve toplantısına katılmayacak ve konuşmaya­
cağım.Yapllanlar çok ayıptır" şeklinde oldu. Başkan daha sonra zirvede
yapacağı konuşmada belirteceği hususları iTO'nun görüşleri olarak basına
açıkladı . Öneriler şunlardı:
• Toplumun tüm kesimleri uzlaşma havasına girmeli.
• Ekonomi tek bir bakanlığa bağlanmalı ve bu bakan tüm ekonomik
faaliyetlerden sorumlu olmalı.
• Etkin ve adil bir vergi sistemi yürürlüğe girmeli..
• Çek ve senet müeyyideleri değiştirilmeli..
• Dış yardımlar müteahhitlik ve turizm sektörlerinde yeni yatırımlara
ayrılmalı.
ŞAHiNOGlU YENiDEN BAŞKAN
Yöneltilen bir iddianın yarattığı olayın iTO bünyesinde kan kaybına yol
açmaması için istifa ederek yerini Hamdi Tombak'a bırakan Atalay Şahinoğlu,
hukuki problemlerini hallettiği için, 9 Temmuz 1991 'de Tombak'ın istifası ile
yeniden yönetim kurulu başkanı oldu. 1991, Milletvekili Genel seçimlerinin
yapılacağı ylldı. .. Türkiye'de hizmet aşkı içinde olanlar, yollarını yavaş yavaş
belirliyoriardı.
Yalım
Erez, kısa bir süre için yürüttüğü Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğini bırakıp siyasete atılmayı çok önceden planlamıştı. Demokrat Parti
kökenli, sevilen, güçlü bir ailenin ferdi olan Yalım Erez için ekonomik platformlar,
insanları tanımak, ne istediklerini öğrenmek, deneyim edinmek açısından büyük
yararlar sağladı.
Erez, 1991 'de TOBB Başkanlığını Rona Yırcalı'ya bırakarak siyasete
atıldı. Doğduğu yer olan Van'dan milletvekili adaylığını koymak isteyen Erez'in,
istanbul'daki prestij ve gücünden yararlanmak isteyen DYP Genel Başkanı
Demirel, iş ve ev muhiti olan Bakırköy'ü önerdi. Erez, Ekim ayında yapılan
seçimleri çok az farkla kaybederek, parlamentoya giremedi. Gazetelerin seçimden hemen sonraki gün çıkan nüshalarının taşra baskılarında Bakırköy'den
kazandığını yazdığı için, Erez'e o sabah tebrik telefonları yağdı.
Demirel'in Başkanlığında SHP ile oluşturulan koalisyonda, ekonomiden
sorumlu Devlet Bakanlığına iTO'nun danışmanı Prof. Dr.Tansu Çiller getirildi.
Erez'in siyasete atılması için zor ikna ettiği Çiller'le politik dostluğu, TOBB
Başkanlığı sırasında da sürdü. Ertelenen ve meslek komiteleri de içeren oda ve
borsa büyük seçimleri, 1992 yılı mart ayında yapıldı. Meclis Başkanlığı'na Refik
Aras seçilirken, iTO yönetimi şu isimlerden oluştu: "Yalım Erez, Atalay
Şahinoğlu, Celalettin Kurdoğlu, Bülent Yücel, Şemsettin Gökbayrak, Nermi
153
Bekiroğlu, ilhan Erem, Mehmet Yıldırım, Zühtü Hacıoğlu, Uğur Çatbaş, Züleyha
Uçar."
Mehmet Yıldırım bu ekipte sivrilerek, iki yıl sonra iTO'ya Başkan oldu.
Başkan Rona Yırcalı, konsey seçimlerinin Erez lehine sonuçlanması
üzerine adayolmayınca, 1992 Mayıs'ındaki seçimde Yalım Erez TOBB'a
yeniden başkan oldu. iTO'da boşalan yönetim kurulu başkanlığına ise yeniden
Atalay Şahinoğlu seçildi.
Her zaman destek: Demirel her zaman olduğu gibi, SHP ile kurduğu hükümet döneminde de, istanbul
Ticaret Odas ı 'na büyük ilgi gösterip destek oldu. Fotoğrafta o dönem Başbakan olan Demirel, 2 Ekim 1992
tarihinde Hilton Oteli'nde yapılan ödül töreninde en fazla vergi ödeyen mükellefler ve Yönetim Kurulu
Başkanı Atalay Şahinoğlu ile beraber görülüyor. Demirel için eğitim ve vergi kutsal olgulardl.
BAŞ DÖNDÜREN TRAFiK
ilginç bir dönemden geçen Türkiye'de,siyasi kadrolardaki değişimler baş
döndürücü bir hal aldı. SHP Başkanı inönü'nün istifasına, bu partinin temelinde
yer alan hizipçilik olaylarının yoğunlaşması da eklenince politik yaşam karıştı. 18
Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ani vefatı, politikadaki kargaşayı
körüklerken, yeni gelişmelerin habercisi oldu. Süleyman Bey'in köşkü tercih
etmesi sonucu Çiller, Başbakanlık görevini yüklendi.
1995 seçimlerinde Muğla'dan DYP Milletvekili seçilen Yalım Erez'in
gayretleri sonucu oluşan Refah+DYP koalisyonu kuruldu. Erez, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığında kaldığı üç yıllık süre içinde genellikle KOBi'ler ve tarımın
gelişmesi için büyük çaba harcadı.
Çok yaygın kesimlerde saygı ve sevgi gören Erez, unutulmayan hizmetleri ile gönüllerde taht kurdu. Genellikle izlediği fındık politikası ile Karadeniz'de
154
çok özel bir yere sahip olan Erez, Türkiye'nin dünyada tekelolduğu iki üründen
biri olan fındığı değer fiyatlarıyla dünya pazarlarına kabul ettirirken , yıllık 350400 milyon doları geçmeyen fındık ihracatının 1 milyar doları aşmasını sağlayan
tek bakan oldu. Gönlü Türkiye için çarpan, her zaman doğruların yanında olan,
ilkesizlik ve etik dışı davranışlara tahammül edemediği için yuvasından ayrılan
Erez, yaşlı ve hasta ruhların ihtirasları , çok yakınında olanlarının kıskançlıkları ,
milli ekonominin karşısına her zaman sinsice dikilmiş iç ve dış odaklar, bazı
süper büyükler yüzünden Türkiye'ye Başbakanlık hizmeti veremedi. 23 Aralık
1998 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel'in hükümeti kurma görevi verdiği Yalım
Erez, DYP dışındaki partilerin "formüllerine bakalım" demesine rağmen, koptuğu
DYP'nin liderine uyan kurmaylarının kendisine tepki göstermesi yüzünden görevi Cumhurbaşkanına iade etti.
Siyasette tükenmeyen rezaletler yaşanırken , iTO katarı yoluna devam
ediyordu . 1993 seçimlerinde Refik Aras yeniden Meclis Başkanı, Atalay
Şahinoğlu da yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığına getirildiler. Erez TOBB
başkanı olduğu için seçime girmedi.
YILDIRIM DÖNEMi...1995 Kasım seçimlerinde iTO büyük bir değişim yaşadı. Pek çok eski üyenin
yeniden meslek komitelerinden meclise geldiği 1995'te, 24 Kasım'da Ali Bayramoğlu ' nun 40 oy
almasına karşılık, 115 oyalarak Yönetim Kurulu Başkanı seçilen Mehmet Yı ldırım , bu başarısını
1997,1999 (büyük seçimler) ve 2001 yılı seçimlerinde de yaşayarak camiaya büyük hizmetler götürdü .
Fotoğrafta (oturanlar soldan) Mehmet Yıldırım, Atalay Şahinoğlu, Temel Çoruh, vefat eden Genel
Sekreter ismail Özaslan ile beraber seçim alan üyeler o dönemin Genel Sekreter Yard ımcısı Dr. Cengiz
Ersun (soldan birinci) ile birlikte görülüyor.
155
HEDEF GENIşLETEN EKip
1995, iTO'da büyük seçim yılıydı. 20-25 yıl önce yaşandığı gibi, siyasi
platformda aşırı sağdaki oyartışının ıTO seçimlerine de yansıyıp, meclis aritmetiğini değiştirebileceği sanıldl. Veya ortada güçlü bir muhalefetin olmaması
nedeniyle MüsiAO bu göreve talip oldu. Şahinoğlu, MÜSiAO'm varlık gösteremeyeceğinden emindL Değişecek meslek komiteleri içinde onların da başarı
kazanabileceklerinı tahmin ediyordu.
Meslek komiteleri seçimlerinden sonra belirlenen 164 üye!i mecliste 40
üye daha önceki devrelerden tanıdık isimlerdi. Migros'un yapılanmasında büyük
roloynayan Koç grubu ekonomistlerinden Uğur Çatbaş, ilk bayan
ihracatçılanmızdan Züleyha Uçar ve ayrılmaz arkadaşlarından Dinçer Şekerci,
Ömer Besim Küfrevi" Ali Zafer Taciroğlu, Yaşar Ünal, Bakliyat grubundan
Muammer ve Mehmet Şahin, Ferit Çeter, Abdullah Kiğılı, Tank Şehmen,
Erdoğan Nasır, Selamı Kuruoğlu gibi yıllarını camiaya vermiş üyeler, yeniden
mecliste beraberdiler. Müsiad'ın meclise soktuğu yeni üye sayısı ise 20 idi.
24 Kasım 1995 tarihinde yapılan seçimlerde Atalay Şahinoğlu'nu Meclis
Başkanı olarak görenler şaşırdı.
Şahinoğlu amacının TOBB Başkanlığı
olduğunu belirterek, Meclis Başkanlığını tercih ettiğini açıkladı. Temel Çoruh ve
Aydın Silivrili başkan yardımcılanyd!.
Yönetim Kurulu listesinin başında ise Mehmet Yıldırım vardı. Listenin
diğer isimleri şunlardı:
"Ömer Besim Küfrevi, Uğur Çatbaş, Abdullah Kiğıh, Mustafa Kahraman,
Dinçer Şekerci, Ahmet Zühtü Kuşçulu (Nuh Bey'in kardeşi) Mehmet Gönyeli,
LHakkl Kazancı, Atalay Bulutoğlu, Güiümser Yıldırım."
Yıldırım'a 115 oy, Müsiad Başkanı Ali Bayramoğlu'na 40 oy çıkmıştı.
Yıldırım, son kırk yılda Yahm Erez'in aldığı rekor 120 oya en fazla yaklaşan
başkan oldu. iTO'nun TOBB listesi ise fevkalade güçıüydü.
YENi SiR DÖNEME DOGRU
Türk insanını dünya toplumlardan ayıran iki önemli özelliği var. Birincisi;
ülkesini çok sevmesL .. Diğeri inanç birliği. .. Buna islam dininin özelliklerini de
ilave edince, dayanma gücü olağanüstü boyutlara çıkabiliyor. Türk toplumu, on
yıldan beri darbe üzerine darbe yiyor. Tansu Çiller'in Nisan kararları ile
başlayan, Güneydoğu Asya ve Rusya'yı içine alarak, genellikle orta ölçekli üretici-ihracatçı ülkeleri kasıp kavuran dünya krizi, sadece kayıtlı 25 bin işyerinin
kapanmasına yol açan 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat kaosları, Türkiye'nin
mali yapısını düzenleyen, Türkiye'nin gelirlerini sağlayan özel sektörde çok
büyük hasarlara yol açtı.
Başka ülkelerde gerçekieşse isyanlara neden olabilecek, hükümetler
devirip yenilerini kuracak ölçüdeki büyük olayları toplumumuz, sınırlı hale gelen
olanaklan iie kendi içinde ve yardımlaşarak çözme gayretine girdi. Bu krizlerin
ardından, verilen taahhütler sonucu alınan 15-20 milyar dolarlık yeni borçların,
toplumun çok üst katmanlarınca paylaşıldığı Türkiye'de, Tarabya sırtında viiiaSi
156
olan veya yazılarını güneyden gönderen! köşe yazarları, gelir vergisi, SSK ve
Bağ-Kur prim borçlarında vade uzatılmasına bile tahammül edemeyerek özel
sektörün ezilen kesimini topa tuttu. Tahribatı bir savaşa benzeyen ve Neron'un
Roma'yı yakıp sonra seyretmesi gibi, Ecevit Hükümeti 'nin yaratıp uzaktan izlediği son krizlerden sonra bugünlere ulaşmak (henüz atlatılmış değil) bile büyük
başarıdır. Bu çalkantılı dönemde, ezilen toplumun hislerine tercüman olacak bir
ses, uzanan bir el, hak arama ve haklıyı savunmanın bile moral değerler
üzerinde yarattığı olumlu etki, acıların biraz olsun dinmesini sağladı.
Sorumlu mevkilerde olanların banka pazarlığı yaptığı bir devrede,
toplumu içinde bulunduğu durumdan çıkarma görevini ülkemizde sivil toplum
örgütleri başarıyla yaptı. Her türlü felakete en önce müdahale eden AKUT'çular
gibi, sivil toplum örgütleri de, çok başarılı sınavlar verdi.
Kira, su, elektrik giderleri, haberleşme, çalıştırılan işçi veya personelin
maaşı, ödenecek çek ve senetler, yatacak stopaj ve primler, vergi borçları, gelecek mal bedellerinin ödenmesi ... sonra evin bakımı, iaşe giderleri ile uğraşmak
zorunda olan milyonlarca kişinin oluşturduğu bir kesim, yaklaşık iki yılı ekside
geçirdi. Bu kesimin istanbul'da yaşayanlarına istanbul Ticaret Odası gereken
ilgi ve sıcaklığı gösterdi. Binlerce üyesiyle muhatap olan iTO şartlar ne gerekiyorsa onu yaptı. Son yıllarda istanbul Ticaret Odası yönetimi kadar, Ankara'ya
taşınan bir başka kurum olmadı. 1996 yılının ilk günü başlayan Avrupa Gümrük
Birliği'ne geçiş, 1995 yılının son ayında istanbul Ticaret Odası'nda yönetim görevi yüklenen Mehmet Yıldırım ve ekibinin yüklendiği ilk sorumluluk oldu. Sorun
ne kadar ağır olursa olsun, bu sekiz yıla istanbul Ticaret Odası çok büyük
hizmetler
sığdırırken, Dünyanın
DEV bir kurumu haline gelmenin gururunu
yaşadı.
157
Vi BÖLÜM
YÜKSELME ÇAGI (2001 'den günümüze)
BÜYÜK HizMETLER .. ikisi büyük, dört seçim dönemi geçiren, 8 yılda üyelerinin pek azı değişen Mehmet
Yıldırım Başkanlığındaki istanbul Ticaret Odası yönetimi, genellikle son iki yılda gerçekleştirdiği projelerle
toplumumuza moral aşılarken, Avrupa'nın en iyi ODASı seçildi. iTO yönetimi, AK Parti Hükümetine de,
ülke ekonomisi ve istanbul'un yapılanması konusunda önemli dosyalar sundu.
MUHTEŞEM BiR DÖNEM
Bütün kurumlarımızda olduğu gibi istanbul Ticaret Odası yönetimi için de
2000 yılından sonrası zorluklarla geçti. Sektöre kabus gibi çöken iki uzun yılın
ardından, 2002'nin hemen başlarında alınan erken genel seçim kararı, ticari
çarkları daha da yavaşlatmasına rağmen vatandaş üzerinde olumlu bir etki
yarattı.
insanların ne düşündüğünü bilemeyiz ama, 3 Kasım 2002, merakla beklenen bir tarih oldu. Belki de vatandaşlar Demirel'in yıllardan beri sık sık tekrarladığı "her sorunun çözümü demokratik düzen içinde vardır" görüşünü benimseyerek seçim sonuçlarını beklemenin en hayırlı iş olacağını düşünmüşlerdi.
istanbul Ticaret Odası'nın Meclis üyeleri, Mehmet Yıldırım ve ekibinin
icraatlarını 24 Ekim 2001 tarihinde verdikleri oylarla onayladıklarını dördüncü
kez gösterdiler. Altı yıl içinde dört kez yapılan seçimlerin sonuncusunu da
Mehmet Yıldırım'ın ekibi kazanarak Meclis'te güven tazeledi.
Atalay Şahinoğlu (Başkan), Atilla Örsel, Osman Deveci'nin Meclis
Divanı'nı oluşturduğu istanbul Ticaret Odası'nın 2001 'de seçilip, halen iş
başında olan Yönetim Kurulu, Mehmet Yıldırım Başkanlığında şu isimlerden
oluşuyor:
"Uğur Çatbaş+Zekai Erez (Başkan Yardımcıları), Mithat Yümlü, Bülent
Barlak, Nermi Bekiroğlu, Muharrem Keçeli, Ali Kopuz, Ahmet Kuşçulu, Semih
Selimoğlu, Hikmet Tanrıverdi."
158
HizMETTE SINIR TANıMAYANLAR
2000 yılının ilk aylarında seçim tarihinin 3 Kasım olarak belirlenmesi
ekonomiyi biraz olsun soluklandımken, Ankara trafiğinin de önemli ölçüde
ağırlaşmasına yol açtı. Kendi içinde uyumsuz bir hükümete, hasta bir başbakana
artık aktarılacak önemli bir konu, onlardan çözüm beklenecek bir sorun yoktu.
işsizlik, krizlerin de üstesinden geldiği için! herkes kendi içine kapanmış,
bekliyordu.
Bu dinginlik, iTa yönetiminin biraz daha rahat hareket etmesine, daha
dinamik bir ortama geçmek için çalışmalarına daha fazla zaman ayırmasına yol
açtı. Düşünülen projeler teker teker gündeme gelmeye başladı. Yönetimin altı
yıllık deneyim birikimi, işlerin daha süratli yürümesini, daha çabuk karar alma
yetisini sağladı. Bu yüzden son iki yıl, istanbul Ticaret Odası için muhteşem bir
dönemi oluşturdu. incelendiğinde görülecektir ... 1995 Yılının 1 Aralık günü
göreve başlayan Mehmet Yıldırım yönetimi, Dünya Ticaret Merkezi ve birkaç
büyük proje dışında, Türkiye'nin minnetle anacağı en büyük eserlerini, son iki
yılda yaşama geçirdi. 1995'ten önce veya sonra gerçekleştirilen projelere,
çağdaş teknolojinin gerektirdiği yenilikleri monte etti.
Bu, yalnız eserlerde değil, çeşitli katılımlar, seminer, panel, konferans gibi
kamu oyunu bilgilendirici, yönlendirici her konudaki çalışmalarda kendini hissettirdi. Türk mallarının ihracatını arttırmak için, bugün devletin bile yapamadığı
organizasyonlan gerçekleştiren istanbul Ticaret Odası, hukuk sistemimizi mercek altına alan bir seminerde, bugünkü ekonomi-hukuk ilişkilerinin cesur bir
biçimde eleştirilmesini sağladı. Yeni bir icra ve iflas Kanununun gerekliliğine yol
açan istemler yanında, bunun olabilirlik şans! tartışıldı.
içinde istanbul da bulunan çok çeşitli ve aralarında nüans olan konuların
yer aldığı bu muhteşem dönemi çok özet olarak kronolojik sınırlar içinde
kaydedip yorumlamadan önce, Türkiye'yi düzlüğe çıkaracağı için, iTO'yu
dalında en büyük yapan iki prodüksiyonu öncelikle yazmak istiyoruz.
TEKNOLOJiK TARIM PROJESi
Bu eseri hazırlarken, gündeme alınan projeleri detaylarıyla incelemek
olanağını bulduk. Türkiye'yi iyi tanıyan, ekonomik sorunlarını iyi bilen bir gazeteci olarak içlerinde bir proje bizi fevkalade etkiledi. .. adeta büyülendik.
Tarımın kurtuluşunu Dünya Bankası ve iMF reçetelerinde arayanlara
verilecek en güzel yanıt, istanbul Ticaret Odası'nın Teknolojik Tanm Projesi'dir.
Böylesine ilginç ve iddialı bir projeyi Türkiye'nin gündemine çıkardıkları için, bu
yönetimi kutlamak gerekir. Bu proje sadece Türk tarımının, Türk çiftçisinin
çehresini değiştirmekle kalmayacak; ekonomiye üretim ve ihracat başta olmak
üzere yeni ivmeler kazandıracak Teknolojik tarım projesini, tüccarların üyesi
olduğu istanbul Ticaret Odası'nın gündeme getirmesi, kurumun kuruluş ve ülkeye hizmet hedeflerinin boyutlarını ortaya koyuyor. Yapısı itibariyle tanmla pek
ilinti!i olmayan iTO, ülkenin bu bir numaralı sorununa eğilerek, tarihe adını bir
kez daha yazd ıracak.
159
35 yıl önce Türk tarımı için neler yapılması konusunda detaylı etütlerle hükümete
başvuran, 25 yıl önce sadece oy kaygısıyla yüksek taban fiyatı tespitine
dayanan destekleme politikalarını eleştirip Türk tarımını büyük bir güce
dönüştürecek projeleri Başbakanlığa ulaştıran iTO yönetimlerine, Mehmet
Yıldırım ve ekibinin bu muhteşem projesi eklendi. Bizim gibi, çok uzun yıllar
sonra iTA'yu anlatacak yazarlar bu projeyi, eserlerinde herhalde ön plana alma
gereğini duyacaklardiL Çünkü; Yıldırım'ın "dokuz teknopark'la bizi kimse tutamaz" dediği bu proje, Türk tarımını ayağa kaldıracak, gıda ve giyimde kendine
yetecek bir ülke yaratılacaktır. Bir an önce tamamlanması için ülkesini seven
herkesin seferber olması gerekiyor.
PROJE NE GETiRiYOR?
Teknoparkiar, Ar-Ge laboratuvarıarı dahil, çeşitli üniteleriyle
bütünleşen çağdaş teknolojilerin kullanıldığı çok büyük alanları kapsayan entegre tarımsal ve hayvansal tesislerin yaşama geçirilmesini sağlıyor.
Pamuğundan zeytinyağına, sütüne kadar, her türlü bitkisel ve hayvansal üretimin son ürün aşamasına kadar işlendiği çok büyük arazilerde kurulu
teknoparklar, kitlelere hitap eden büyük üretimleri yanında, organik ve butik
imalat sistemiyle de üretim yapıyor.
En büyük özelliklerinden birisi olan hijyen ve kalitenin bir arada yürümesi
yanında, maliyet düşürücü unsurlarla tüketiciye en ucuz ürünün sunulduğu
teknopark projesinin yaşama geçirilmesi, ülkeye ekonomik ve sosyal açıdan çok
önemli yararlar sağlayacak. Kırsal alandan kente göçüşü önieyeceği gibi, kentten kırsaia geri dönüşlerde istihdama önemli bir katkı sağlayacak.
ıTO hazırladığı bu projede, ABD'nin dünya tarımına yön veren Beltsville
Tarımsal Araştırma Merkezi'ni örnek almış. 300 bilim adamının görevli olduğu
merkezde, sadece ABD değil, dünya tarımının durumu, geleceği bilimsel metotlarla saptanıyor. . Beltsville merkez konumunda olmak üzere, ABD'de 104
teknopark bulunuyor.
iTO, Türkiye'nin tarımda yeniden kendine yeterli ülke haline gelmesi,
tarım ve gıda ihracatı ile çok önemli bir döviz girdisi sağlaması için tarım
teknoparklarını devreye sokmak üzere kolları sıvadl.
iTO, Tekirdağ'a bağlı Alpullu Sarmısaklı'da 18 bin dönümlük bir alanda, Türkiye'nin ilk Tarım Teknoparkı'nı oluşturma peşinde. Gap'ta planlama
aşamasında olan ve 12 yılda bitirilmesi hedeflenen GAPROPARK'tan çok önce
hizmete girmesi planlanan Alpullu'nun etütleri sona ermiş olup, proje kaynak
tarama aşamasına ulaşmış.
Tarımsal
160
KARADENjz
9 TEKNAPARK KURULACAK ... Alpullu merkez olmak üzere iTO Türkiye'de dokuz bölgede Tarım
bölge çiftçisine büyük destek sağlarken, katma değeri yüksek, maliyeti düşük
hijyenik koşullarda üretilmiş ürünleri tüketiciye sunacak.
Teknoparkı oluşturarak
Başkan
ni
değiştiririz"
Mehmet Yıldırım'ın "dokuz tane yapabilirsek Türkiye'nin çehresidediği proje, Anadolu'nun ekonomik, sosyal ve kültürel çehresini
değ işti recek ...
işte projenin sağlayacağı yararların tespit edilmiş birkaç yönü:
• Atıl duran kamu arazileri üretime kazandırılacak
• Miras yoluyla parçalanan arazilerde verimsizlik önlenecek.
• Her bölge en ra nt ürüne yönelecek.*Sistemde biyolojik, organik tarım da
yer alacak.
• Uydudan haritalandırma ile topraktan en geniş biçimde yararlanılacak .
• Ekonomik kalkınma ile yaşam koşulları iyileşecek . Eğitim, sağlık hizmetleri genişleyecek
• Göç sorunu bitecek *Bölge prestij kazanacak, gayri menkuller değerini
bulacak . *iş sahaları açılacak .. .
iTO'nun bu dev projesine AK Parti veya daha sonraki siyasi oluşumların destek
vermesi milli bir görevolacak.
DıŞARıYA
TANıTı­
YORLAR.. Ana sanayilere yan ürün
üreten firmalarımızın
ürünlerini, genellikle
uluslararası
ölçekli
büyük firmalara tanıtmak ve satışını
sağlamak için iTa
çok büyük organizasyonlar
gerçekleştiriyor . Yan Sanayi Borsası bunlardan sadece birisi ..
161
KOBi'lERE BÜVÜK DESTEK
istanbul Ticaret Odası'nın uzun yıllar önce küçük ve orta boy işletmelerin
tanıtımı için başlattığı çalışmalar,
bugün çeşitli organizasyonların devreye
girmesiyle dev boyutlara ulaştı.
KOBi'lerin önemini görerek, sorunlarına 1970'li yıllarda eğilmeye
başlayan istanbul Ticaret Odası, 1978 yılında Yalım Erez'in başkanlığı ile
beraber, bu konudaki çalışmalara hız verdi. Kalkınmanın bir numaralı faktörü
olarak kabul ettiği KOBi'leri rahatlatacak yeni projelerin gündeme getirilmesi için
odanın ilgili birimlerini görevlendiren Erez, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Başkanlığı sırasında da konuyu hep gündemde tuttu.
Erez, Sanayi ve Ticaret Bakanı olduktan sonra, devletin ve özel sektörün
tüm olanaklarını seferber ederek bu sektöre biraz olsun rahat bir nefes aidırdI.
Kendisine miras kalan tutku ile Mehmet Yıldırım yönetimi, temeli atılmış bu
yapılanmaya çok önemli katkılarda bulunacak projelerle KOBi'lere ALTIN
HizMET devri sundu. Eğer Türkiye gelişmesini normal sürdüren, krizlerle,
kaoslarla boğuşmak zorunda kalan bir ülke konumunda olmasaydı, KOSi'lere
götürülen bu hizmetlerle ekonomi çok önemli mesafeler alırdı.
Mehmet Yıldırım dönemi; başardığı işlerle, tıpkı Tarım Teknoparkları gibi,
KOBi'lere verdiği destekle de minnetle anılacak.
iSTANBUL VAN SANAYI BORSASı
UNIDO olan Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı'nın
katkılarıyla 30 yıl önce oluşturulan Yan Sanayi Tanıtım Bürosu, bugün, istanbul
Yan Sanayi Borsası (YSB) adı altında, hizmet yelpazesini sürekli genişleterek,
yaklaşık 1500 üyesine çeşitli konularda büyük destek veriyor.
Ana sanayinin imalat programına almadığı ve üretilmesini yan sanayie
bıraktığı ürünlerde, arzı ulusal ve uluslararası taleplerle buluşturmak gibi çok
önemli bir işlevi yerine getiren YSB, bir yılda ulaştığı 3500 dış kaynaklı taleple,
KOSi'ler için çok önemli bir iş olanağı sağlıyor. Güvenilirlik başta olmak üzere,
talepte bulunan dış firmaları mercek altına alarak detaylandıran YSB, ihracata
yönelecek KOBi'lere her türlü bilgi akışını sunuyor.
Üyelerine firma ve ürün bazında tanıtıcı faaliyetler yanında, KOBI'lerin
fuarlara katılımını organize eden YSB, isteyen firmalar için danışmanlık hizmetleri de vererek, onlara riskten mümkün olduğunca arınmış geniş bir altyapı
sunuyor.
Bütün bu çalışmalar, ücretsiz olarak gerçekleştiriliyor. iTO'nun Yan
Sanayi Borsası'na üye firmaların yüzde 70'i Metal Sanayiinde çalışıyor.yüzde
37'si otomotiv, yüzde 20'si Makine ve yüzde 11'j beyaz eşya sektörüne hizmet
veren üyelerinin yüzde 84'ü, borsa organizasyonun yarattığı olanakları kullanarak ihracat yapıyor. YSB üyelerinin yüzde 62'si güvence belgelerine sahip
bulunuyor. Yüzde 38'inin bundan yoksun olması, önemli bir sorun olarak dikkati
çekerken, bu oranın düşürülmesine çalışılıyor.
Kısa adı
162
Üye firmalar 35 ile dağılmış durumda. istanbul ise, üyelerin yüzde 60'lna
sahip. Çok yönlü hizmet veren YSB'nin Bilgi Bankası, veri toplama ve depolama işlemlerinde; igeme'den, yurt dışındaki Ticaret Müşavirliklerimizden, aynı
amaçla kurulmuş ulusal ve uluslararası kurumlardan, 30 yıllık deneyim ve
birikimler sonucu elde edilmiş öz kaynaklarından yararlanıyor.
ihracata açılan en önemli kapıyı oluşturan dış fuarlar açısından 2003,
YSB için yoğun geçen bir yıloldu. 1991 yılından beri KOBi'lerin fuarlara
katılımını sağlayan YSB, 2003'te Avrupa'nın genel anlamda en önemli yan
sanayi fuarı olan Paris MioEST ve HANNOVER fuarlarının milli katılımını
organize etti. Yine yıl içinde ingiltere, ispanya, Rusya Federasyonu, italya ve
ABD'deki fuarlara da üyelerini götüren YSB'nin, 1991 yılından bu yana katıldığı
fuar sayısı 40'1 geçerken, fuar hizmetlerinden 500'ü aşkın firma yararlandı.
DIŞ TANITIM ... istanbul Ticaret Odası uluslararas ı düzeydeki en önemli fuarlara milli ve ferdi
organizasyonlarla katılarak, küçük ve orta ölçekli firmalarımızın ürünlerini tanıtıyor.
ÇALIŞMA AGININ YARARLARI
Şirketler bir araya gelme olanağı buluyor.
Tek başına halledilmeyecek işleri gerçekleştirebiliyor.
işbirliği yapılabilecek pek çok alan bulunuyor.
Küçük işletmelerin diğer küçüklerle çalışması sağlanıyor.
Birimde maliyet düşüyor.
ihtisaslaşma ön plana geliyor.
•
•
•
•
•
•
• işçiler arası işbölümü gerçekleşiyor.
• Ortak programlar oluşabiliyor.
163
'" Stratejik planlama yapılabiliyor.
" Eğitime ağırlık verilebiliyor.
~ Ortak vizyon geliştirilebiliyor.
" Blok satın alma mümkün oluyor.
e Ortak pazarlama imkan dahiline giriyor.
Ortak marka yaratılabiliyor.
@
KOBilER iLK KEZ BiR ARADA
iTO, Yan Sanayi Borsası ile ilgili olarak 2002 yılında çok yararlı bir
sergiledi. Media Force Fuarcılık Şirketi'nin işbirliği ile ilk kez düzenlenen
SUBCON istanbul 2002 Uluslararası Yan Sanayi Fuan'm açan, dönemin Sanayi
ve Ticaret Bakan Ahmet Tannkulu, iTO'nun KOBi'lere yönelik hizmetlerini ulusal
bir davanın başarısı olarak simgeledi.
Fuar nedeniyle düzenlenen forumda, YSB başta olmak üzere KOBi'lere
götürülen hizmetler konusunda konukları aydınlatan Genel Sekreter Yardımcısı
Dr. Cengiz Ersun, ,teknolojiyi kullanma, üretim ve kalitede Avrupa Birliği norm
ve standartlarını yakalama çabası içinde olduğunu ve olmayı sürdüreceklerini
belirtirken, ITO'nun Türkiye'deki yan sanayii ilk kez bir araya getiren SUBCON
istanbul 2002 ile, çok önemli bir hizmeti gerçekleştirdiğini söyledi.
Avrupa'da ve gelişen Asya'da, ekonomilerin anahtarları kabul edilen
küçük ve orta boy işletmeler, genellikle ABD'li büyük kuruluşlarla sıkı bir işbirliği
içinde bulunuyorlar. 2000 yılında ABD'de 1 milyon 600 bin şirketin uluslararası
KOBi'lerle ilişki kurduğu, 146 bin firmanın bu ülkeye mal sattığı düşünülürse,
KOBi'lerin ekonomilerdeki önemi ortaya çıkar. Dünyada 300 milyar dolarlık bir
mali porteye ulaştığı düşünülen KOBi'ler, pek çok marka için ana üretim üssü
haline dönüştü. Tek bir fabrikaya bile sahip olmayan ünlü Nike firmasının, yılda
400 milyon dolarlık cirosu KOBi'lere yaptırdığı fason üretimden sağlanıyor.
istanbul Ticaret Odası, KOBi'lerin ihtiyacı olan finans temini için, Avrupa
Birliği kaynaklarını da zorluyor. AS'nin finans yetkilileriyle bir araya gelen iTO
uzmanları, onlardan daha sıcak bir yaklaşım bekliyor. AB'nin somut projelere
finans sağladığını da belirtelim.
YSB'nin 2003 yılı hizmetlerinden birisi de, geride bıraktığımız eylül ayında
yaşandı. Beyaz eşya,enerji ve savunma sanayiine hizmet veren firmalarımızdan
Arçelik, BSH Profilo, Teba, Tusaş Taı, Merloni ve Schneider Electric koordinatörleri ile 150 yan sanayi temsilcisi, iTa Merkezi'nin altıncı katındaki
fuayesinde düzenlenen,ıUşbirliği Günleri organizasyonu ile ikili görüşmeler
yapma fırsatı buldular. 3-4 Eylül tarihinde 35 farklı ürün ve proseste toplanan
talepler, 1500 üyeye iletiidi. 120 firmadan gelen 395 başvuru, ii. işbirliği
Günleri'nin hedefine ulaştığını ortaya koydu.
Müştak Çağlar'ın şefliğindeki istanbul Ticaret Odası Yan Sanayi Borsası,
kitabımızı hazırlarken, henüz açıklamadıkian bir organizasyonla 2003 yılını
kapatıp, 2004 yılında daha da çeşitlendirilmiş hizmet yelpazesi ile küçük ve orta
ölçekli sanayicilerimizin hizmetinde olmaya hazırlanıyordu. iTO üst yönetimi,
KOBi'lere destekle ilgili programlarını artırarak sürdürecekler.
çalışma
164
DıŞA AÇiK MiLLi EKONOMi
istanbul Ticaret Odası yönetimi 2001 'de görevaldıktan sonraki ilk toplantılarında, üyelerini ekonomik erozyondan korumak amacıyla yeni projeler üretilmesine karar verdi. Krizlerde korunmanın tek yolu olarak ihracat görülüyordu.
iTO yönetimi, IMF ve Dünya Bankası reçetelerine güven duymadığı gibi,
bu kurumlara yaslanmanın milli onuru hırpaladığına çok kereler tanık olduğu için,
serbest piyasa ilkeleri ışığında, ulusalcılığa ters gelmeyecek projeleri destekleme kararı aldı. ihracatı artırmak bunların başında geliyordu. Bu nedenle iTO,
geçmiş devrelerin çok üzerinde bir dışa açılma politikası izleme kararı aldı.
Hedef Afrika, Ortadoğu-Balkanlar başta olmak üzere, Avrasya ve Asya idi.
Kayıtlısı kadar ekonomiye kayıtsız işlemlerin girdiği, bunların ciroları bir
kat daha şişirdiği ekonomik yapılanması ile Türkiye, 70 milyonu aşan nüfusu ile
dev bir pazardı.
Sadece kayıtlı olmak üzere 1991 yılı Türkiye'sinde her gün ortalama
506.2 trilyonluk mal ve hizmet üretildi. Bu rakam 2002 yılında yine günlük olarak
768.6 trilyondu. 2002 yılında ülke her gün 117.3 trilyon faiz ödedi. Vatandaşın
her gün cebinden 158.7 trilyon vergi çıktı. Türk halkının fert başına ödediği günlük ceza miktarı 3.6 trilyon oldu.
130 milyar dıŞ, 80 milyar dolar iç borç stokunu, dinamik iTO yönetimi hiç
umursamıyordu. Mehmet Yıldırım, herkesi ürküten bu borç sarmalı için "hiç
önemli değil" ifadesini kullanır. Başkan, Türkiye'nin çok zeki ve büyük projeler
üreten insanların elinde mevcut kaynakların kullanımı ile, çok kısa bir zamanda
DEV bir ülke olacağından hep övünçle söz eder.
UYUMLU
BAŞKANLAR
....
Sekiz yıldan beri
süren birliktelikleri ile
büyük
iTO'ya
hizmetler veren Mehmet Yıldırım -Atalay
Şahinoğlu ikilisi, en
zor dönemlerde alternatif formüllerle kamuoyunun karşısına
çıktı.
iTO yönetimi
hükümetlere yüzlerce
dosya sundu.
Türkiye için çeşitli alternatifler üzerinde durulduğu bir büyük toplantıda
Mehmet Yıldırım'ın söz ettiği alternatiflerden birisi şöyledir:
-"iMFden yalvar yakar borç para alıyoruz. Kurumun yıllık faizi yüzde 10
veya 10.5.Halkımız Bankaya döviz yatırdığında, yüzde 2 veya 2.5 oranında faiz
veriyoruz. Bu faiz oranını yükseltsek olmaz mı? Deneyin bakın 25-30 milyar
dolar toplayacaksınız. işte size kaynak. Ama bu yöne gidilmiyor. Vatandaş kadar
165
o zaman bankaları da harekete geçirebilirsiniz. Onlar da bu şekilde destekienmiş olur. Bunu gerçekleştirmek için karşılıklar kararnamesinin yumuşatılması
gerekir ... bunu da yapmak zor değildir. "
Türkiye'deki kriz nedeniyle kelepire çıkan, haraç mezat satılan gayri
menkuller, araziler, fabrikalar için de Başkan Yıldırım şunları söyler bir
toplantıda:
-"Güzelim tesislerimizi bedava kapatmak isteyen bir yabancı sermaye
istemiyoruz. Gelen sermaye kelepir düşürmek istiyor. Biz teknoloji istiyoruz, üretim istiyoruz, istihdama yardımcı olmalarını istiyoruz. Bir tesisin fizibilitesini
yaptırdık. Yeniden yapmaya kalksak, 35 milyon dolar lazım. Yabancı sermaye
10 milyon dolara almak istedi. "
PiYASA-BANKA iLişKILERi
Meclis Başkanı Atalay Şahinoğlu'nun, mali yapılanmanın gündeme
geldiği bir toplantıda şu sözleri ilginç bulundu:
"-Vatandaştan yüzde 7-10 faizle toplanan 12 milyar doların, yurt dışında
bir bankada yüzde 2-3 faizle durduğu söyleniyor. Var mı böyle bir para? Herkes
varlığını biliyor. Peki bu meblağ ne zaman Türk ekonomisinin hizmetine girecek?
Niye daha fazla bekliyor?
Bankaları haklı bulmak lazım. Geri alamam diye, reel kesime para plase
edemiyorlar. Reel kesimin sorunları olduğu doğru. Borçlar yığılmış duruyor. işler
açıidi ... iyiye doğru gidiyoruz diyorlar; ama işsizlik kol boyu. Nakit sıkışıklığı
nedeniyle borcunu ödeyememiş tüccara, borcunun dört misli temerrüt faizi
işletiliyor. Ana borcu ödeyecek parayı bulamayan temerrütü nasıl bulacak?
Maalesef belirtmem gerekiyor ... Türkiye'de açlık artıyor, sefalet diz boyu.
Biz arabada yol aldığımız için hiçbir şeyin farkında değiliz. Yapılacak tek şey,
reel kesim ile bankaların arasındaki sorunları halletmekten geçiyor. Bu üretmek
için yegane çaredir. Türkiye kötüye gidiyor."
Şahinoğlu, bankalarla ilgili bir başka görüşünü de istanbul Sanayi
Odası'nda 500 Büyük Sanayi Kuruluşunun açıklandığı toplantıda belirtti.
Şahinoğlu, Türkiye'de sanayicilikle beraber, bankacılığın öldüğü iddialarının
geçersiz olduğunu kaydederken, "buna katılmıyorum ... üzerine gitmek istemiyorlar. Çok basit çözümlerle hem sanayi, hem bankacılık sektörü ayağa kalkar.
Çünkü Türkiye'nin çok önemli bir girişimci gücü vardır. Özel sektör, her sorunun
altından kalkacak kadar güçlüdür" dedi.
Alttan üstten kıvrılarak, eğirtilerek söylenmiş sözler değil bunlar ...
istanbul Ticaret Odası'nın iki başkam böyle konuşuyorsa durup dinlemek, sonra düşünmek gerek. AK Parti Hükümeti'nin sağır ve dilsizleri oynamamasını dileyelim.
ARTAN iHRACATTA EN BÜYÜK PAY iTO'NUN
Yönetimin ihracat gelirlerinin arttınlmasına katkı sağlamak için
aldığı kararlar nedeniyle, istanbul Ticaret Odası heyetlerınin yurt dışına çıkışları
166
iki yıl içinde yoğunlaştı. Afrika ülkeleri, Ortadoğu, Balkanlar, iTO takviminde birinci sırada yer aldılar.
Yurt dışı fuarlara katılımlar yanında, heyetler halinde yapılan inceleme
gezilerini, yabancı ülkelerden gelen heyetlerin Türkiye'deki tetkik ve kurdukları
ticari ilişkiler izledi.
Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan, Balkan ülkelerinin ilk ayağını oluşturdu .
Ayrıca ülkemizin girişimi ile kurulup, 0-8 adını alan grupla KOBi'ler
düzeyindeki ilişkilerde çok önemli gelişmeler yaşandı.
Ülkemiz yanında Pakistan, Nijerya, Mısır, Malezya, Endonezya, iran,
Bangladeş'le kurulan yakın ilişkiler, Türkiye'nin genel ihracatının artmasında
çok önemli roller oynadı.
2003 yılında Türkiye'nin, tekstil ve konfeksiyon ihracatı dışındaki kalemlerde çok önemli artışlar olması bekleniyor. Türkiye'nin genel ihracatının yüzde
30'unu oluşturan hazır giyim ve tekstilde, sektörün korunmamasından doğan
nedenlerle 2003'de ihracatın yüzde 5-10 düzeyinde gerilemesi bekleniyor. Bu
gerilemenin durmasını dilerken, olumlu bir haberi aktaralım. Ana ihraç kalemleri
dışında kalan kalemlerdeki gelişme sonucu, Türkiye'nin 2003 yılı ihracatının
yaklaşık yüzde kırk oranında artması bekleniyor.
Sevindirici olan
gelişmeler şunlar;
Eylül ayındaki incelemelere göre, artışın KOBi'lerin ürettiği sanayi ürünlerinde toplanmış olması, bu sektör üzerinde yapılan titiz çalışmaların hedefine
vardığını gösteriyor.
ikinci husus: ihracatın yöneldiği ülkeler arasına çok yenilerin katılması ve
birkaç yıl önce küçük ülkelerle başlayan ilişkilerin 2003 yılında artış göstermiş
olması.
insanı gelecek için daha da umutlandıran, sevindiren bu gelişmelerin
kaynağında istanbul Ticaret Odası'nın bulunması, yönetimin ihracatın artmasına
verdiği
önemin
haklılığını
ortaya
çıkarıyor.
Genel rakamlara
bakınca,
ihracattaki
artışın birinci derecede istanbul ve Marmara Bölgesi'nde yoğunlaşması bir
tesadüf olarak değil, bilinçli bir çalışmanın, gerçekçi projeleri
eseri olduğu ortaya çıkıyor.
3.ÜLKELERLE YOGUN
iLişKiLER
GERÇEKLEŞiYOR. ..
Fildişi
Sahili Sanayi ve Ticaret
Zeannot Kouadio, ITO'yu
ziyaretinde Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet Yıldırım ile
önemli konularda görüşmelerde
bulundu.
Bakanı
167
yürürlüğe sokmanın
Mehmet Yıldırım yönetiminin, 1999 yılında gerçekleştirdiği ihracatçılam
Afrika pazarlarını açma girişimleri çerçevesinde Fildişi Sahili'nde .açılan 2. Türk
ihraç Ürünleri Sergisi büyük ilgi görürken, 53 Türk firması bu ülke alıcıları ile yeni
bağlantılar kurdu.
Fiidişi Sahili ile Türkiye arasında ekonomik ilişkiler üst düzeye geldi.
Türkiye özel sektörünün deneyimlerinden yararlanmak isteyen Fildişi Sahili,
ekonomik yapıianmada Türkiye modelini benimsedi. Bu konuda istanbul Ticaret
Odası, Fildişi Sahili Cumhuriyeti'ne ve diğer Afrika ülkelerine yönelik yeni bir
yapılanmayı yakında yürürlüğe koyacak.
BALKANLAR'DA lvi iıişKilER
içeriye güven duymayan, istikrarsızlıktan bıkan Türk müteşebbisinin yurt
dışına yaptığı yatırımlarda da büyük patlamalar yaşanıyor. Yıllardır, 1 milyar
dolar seviyesinde kalan Türkiye'deki yabancı sermayeye karşılık Türk
müteşebbislerinin önemli bir bölümü Avrasya, Balkanlara yayılmış sermaye
tutarlarının yaklaşık on milyar dolar olduğu belirtiliyor.
istanbul Ticaret Odası'nın yurt dışındaki yerli sermaye ile ilişkilerini
artırmak, dışa açılım çerçevesinde ihracata katkı sağlamak amacıyla, programa
aldığı ülkeler arasında başta Yunanistan olmak üzere Balkanlar ön planda
bulunuyor. Bu konuda iTO'nun temel çalışmaları da mevcut olduğu için, bu
temelin üzerinde hareket etmek daha kolayoluyor.
1986 yılında açılan Selanik Fuan'na istanbul Ticaret Odası'nın Milli organizasyon altında katilması Yunanistan'la yeni bir dönemin açılmasına yol açtı.
iTO, 1991 yılında istanbullu iş adamlarından oluşan bir heyeti Selanik ve
Kavala'ya götürerek iki ülke arasında ekonomik bağların güçlenmesini sağladı.
istanbul Ticaret Odası'nın Yunanistan'a açılımını, siyasi gelişmeler izledi ve
ardından da ekonomik yoğunlaşma gündeme geldi. 2003 yılı itibariyle istanbul'da 51 Yunan firması, Yunanistan'da 53 Türk firması bulunuyor.
Selanik ve Kavala'da yoğunlaşan iTO çalışmaları, ticari hareketlilik
yanında turizm açısından da fevkalade olumlu sonuçlar getirdi. istanbul Ticaret
Odası'nın desteği iie 2000 yılında istanbul-Eminönü'nde hizmete giren Kavala
irtibat Bürosu, her geçen gün artan üye sayısı ile, Türk-Yunan ilişkilerine yeni
bir boyut kazandırdı.
1922 YiLı mübadelelerinin yarattığı sıkıntıları bugün biraz olsun hafifletmek, parçalanan dostlukları bütünleştirmek, atalarının doğduğu toprakları
görmek, özlem gidermek, nostalji dünyası yaratmak gibi, insanoğlunun en doğal
duygu gereksinimlerine yanıt vermek amacıyla oluşturulan istanbul-Kavala
yakınlaşması, bugün bambaşka boyutlara ulaştı.
1922'de büyük göç sırasında Kavala'da binlerce kişinin çalıştığı tütün
fabrikası, bugün iTO'nun da maddi katkılarıyla Tütün Müzesi oldu. 5 Nisan'da
açılan Müze'ye yaptığı katkılar nedeniyle Kavala Belediye Başkanı Stathis
Erifylidis, Mehmet Yıldırım'a şükranlarmı sundu.
Bu gelişmeler Kavala'ya bir ay içinde gönderilen dört TIR'lık bir ticari
168
gelişme sağladı.Sıkıştırılmış
karton, köşebent, nazar boneuğu, süs eşyası,
anahtarlık, tespih gibi hediyelik eşyalar yanında, cam eşya, mutfak eşyaları,
bebek takımları, kırtasiye, bu tırların ürünlerini oluşturuyor.
EDiRNE ÇlKARMASı...iTO, birkaç yıl sonra Balkanların en büyük fuar organizasyonu olarak hedeflenen
Kırkpınar Fuarı'na büyük destek veriyor. Yönetimin Başkan yardımcıları Uğur Çatbaş (sağda) ve
Zekai Erez'in (ortada) başkanlıklarında 28 Haziran 2002'deki fuara kalabalık bir heyet gitti.
KıRKPıNAR FUARI GELECEGE HAZıRLANıYOR
Berlin duvarı inmiş ... artık Comecon yok. Sovyetler askerlerinin Balkanları
terk ettiği on iki yıldan bu yana, bölgede çok önemli gelişmeler oldu. Eski
husumetlerin barışçıl bir havaya dönmesi, ekonomik ilişkiler üzerinde de olumlu
bir roloynadı. Ekonominin düzelmesi, Balkanlara yepyeni bir çehre kazandırdı.
Balkan halkları çok yakın bir gelecekte vize, pasaport gibi ülkeler arası
seyahati kısıtlayıcı önlemlerin de kalkacağını umuyor. Bu
gelişme,
Balkanlardaki ekonomik kalkınmayı körükleyecek.
istanbul Ticaret Odası, Balkan ülkelerinin geleceğinin hazırlandığı bu
yıllarda, Türkiye'yi o günlere hazırlamayı programına aldı. istanbul'dan 220
kilometre ötede kapıları açılan Balkan Dünyası'nda yarınlarda var olabilmek için,
bugünden çalışmalara başlandı.Edirne, istanbul Ticaret Odası'nın Balkan
ülkelerine açılmada en önemli ayağını oluşturuyor. Yunanistan, Bulgaristan
sınırına komşu ilimiz Edirne, şu anda bir anahtar konumunda. "Hudut şehridir,
savaş çıkarsa ilk önce Edirne gider" denilerek çivi çakılmayan, halkının gündelik
gereksinimlerini topraktan çıkardığı, sadece devlet memurları ve askeriyenin
maaşlarının tedavülde olduğu Edirne, şimdi yeni olanakların getirdiği şartlarda,
kalkınan illerimiz arasında ismini andırmaya başladı.
Edirne Ticaret Odası'nın, iTO'nun desteği ile oluşturduğu Kırkpınar Fuarı,
yakın bir gelecekte Balkanların, en büyük fuarı olmaya aday. Bulgaristan'ın
Plovdiv Fuarı'nı aşarak, Orta Avrupa standartlarına ulaşacak olan Kırkpınar, üç
ülkeyle olan sınırı nedeniyle daha ilk yılında büyük ilgiye neden oldu.
169
istanbul Ticaret Odası yönetiminin başkan yardımcılan Uğur Çatbaş ve
Zekai Erez başkanlığında Kırkpınar Fuan'na katılanlar, olumlu izlenimlerle
döndüler. iTO'nun geniş katılımı, fuar için özelolarak Edirne'ye gelen, kamu ve
özel sektör temsilcilerinden kurulu Yunanistan ve Bulgaristan heyetlerinin olumlu izlenimler edinmesine yol açtı. istanbul'un verdiği bu katkı, fuarla ilgili
geleceğe yönelik programların somutlaşmasını sağladı. Üç ülke özel sektör temsilcilerinin aldığı ilk karar ortak nokta olan Sveiingrad'ta ortak bir gar binasının
kurulması oldu. Edirne'nin gelecek için büyük önem taşıdığını belirten bir veri ile
bu konuyu kapatalım.
Edirne kenti içindekiler hariç olmak üzere, sadece Kapıkule'de yapılanan
ticari stand ve ofislerin aylık cirolan 20 milyon dolara ulaştı. Yıllardır sesi soluğu
çıkmayan Edirne, Balkanlan çalışma programına almış iTO için Türk ekonomisine sağlayacağı katkı nedeniyle, üzerinde durulacak en önemli kent özelliğini
koruyor.
HÜZÜNlÜ liCEYE OKUL.. 1960'11 yıllarda ülkeyi mateme boğan depremden sonra istanbul Ticaret
Odası, ilk kez Lice'de okul inşa etti. iTO bu alanda da öncü olmuş, onu diğer özel kurumlar izlemişti.
Fotoğrafta; karlar altında ilkokulun şantiyesi görülüyor.
EGiTiME KATKı HEDEFLER ARASINDA
Binlerce kişinin yavrusunu, ailesini kaybettiği Diyarbakır-Uce depremin
yıkıntılarını biraz olsun hafifletmek için, gelir düzeyi güçlenen istanbul Ticaret
Odası EGiTiME KATKIYI programına aldı. Bu Türk özel sektör hayatında ilk kez
gerçekleşiyordu. iTO Meclisi, bu öneriyi alkışlarla destekledi ve zamanın yönetimi, kısa zamanda okulu bitirerek mülkü idareye teslim etti.
ıTO, ilkokul inşası yanında eğitime katkılannı giderek artan bir tempoda
sürdürüyor. Olanakların da yettiği ölçülerde yapılan hizmet yarışına, iTO'nun
her yönetimi katıldı ve ne gerekiyorsa yapıldı. Yönetimler sadece okul yapıp teslim etmekle kalmadılar. Çehresi değişen dünyamızda 21. yüzyılın gereklerini
planlayan, eğitim açığına özel sektörle çare bulacak sistemler doğrultusunda
analistlerini yönlendıren istanbul Ticaret Odası, bugün eğitime sunduğu
hizmetierle çok özel, çok önemli bir konumda bulunuyor. Olayı ilköğretim okulu,
hatta Ticaret Üniversitesi yapmak ve işletmenin dışına taşıyan iTO, istanbul
Ekonomik Sosyal ve Kültürel işbirliği Konseyi'nin eğitim alanındaki en büyük
destekçisi oldu.
170
Geride bıraktığımız Ağustos ayında toplanan konseyin gündem maddesi
"istanbul'da eğitim ve sorunları" oldu. Eğitim denilince elbette okullar başta gelecekti. Milli Eğitim Bakanlığı temsilcileri, iı Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey ve
diğer kamu idarecilerinin verdiği son rakamlar, Avrupa Birliği kapısında bekleyen
Türkiye'nin bu alandaki açığını ortaya koydu. Milli gelirinin sadece 2.4'ünü eğitim
alanına ayırabilen Türkiye, 35-40 yıl önce aynı seviyelerde olduğu batıdan
ayrılmış ve çok gerilere düşmüştü. Aradaki açığın kapatılmasını devletten beklemek olanaksızdı. Çare düşünmek, planlamak ve yapmaktan geçiyordu.
NÜFUS MAZERET OLAMAZ
istanbul'da eğitim sorununun çözümlenebilmesi ıçın 500 trilyon liraya
ihtiyaç olduğu bu toplantıda belgelere geçti. istanbul'un sadece derslik ihtiyacı
15 bindi. 5 yıllık yatırım projeksiyonunun 3 yıla indirilmesi kararlaştırıldı. Bu da
yılda yapılacak derslik sayısını 3 binden 5 bine çekecek. Bu Valiliğin istanbul
iline yapabileceği son fedakarlıktı. Devlet olanakları bunun üzerinde başka herhangi bir yapılanmaya olanak vermiyordu.
Türkiye'nin asla unutulmaması, hiçbir şekilde ihmal edilmemesi gereken
bir riski de var. Bu da deprem kuşağında bulunması. Bu husus, daha fazla
yatırımı, daha fazla ödeneği gerektiriyor. Çünkü; eğitim ünitelerinin büyük bir
bölümü 1998'de yayımlanan Deprem Yönetmeliği'nden önce yapılmışlardı.
Oysa deprem riski yüksek, genellikle 12 ilçedeki okulların son yayımlanan yönetmeliğe göre güçlendirilmesi zorunluydu.
istanbul Ticaret Odası Yönetimi kamu idaresinin ortaya koyduğu acıkıı
tabloyu kabul ediyor, ama bu tabloyu yaratan neden olarak nüfus artışının iddia
edilmesini kabul edemiyor. iTO, eğitimin de ticaretin bir dalı olduğundan hareketle, özel sektörden bu alanda yeterince yararlanılamadığı görüşünü taşıyor.
TICAREl OD"SI
5O.YlL L
UlU
CUMHURiYET'E ARMAGAN ... Okul inşaatında da deneyim sahibi olan iTO, Cumhuriyetimizin 50.
yıldönümünde istanbul'da inşa ettirdiği çağdaş bir ilkokulu gençlere armağan etti. Tabelanın okunmayan
bölümünde "iTO'nun Eğitime Armağanıdır" yazıyor.
171
iTa yönetimi, dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, nüfus açısından paralellik gösterdiğimiz Japonya, Fransa gibi ülkelerden derledikleri verilerle Türkiye'yi
mukayese ettiklerinde, aradaki farkın açıldığını rakamlarla ortaya koyuyorlar.
istanbul Ekonomik Sosyal ve Kültürel işbirliği Konseyi'nin "eğitim" konulu
toplantısına katılan istanbul Ticaret Odası, hazırladığı geniş bir raporu Konsey
Başkanlığına ilettiler. Bu toplantıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım ve
Meclis Başkanı Atalay Şahinoğlu yaptıkları konuşmalarda konuyu değişik boyutlarıyla ele aldılar.
Mehmet Yıldırım, eğitim birimleri inşaatı ile ilgili arsa sorunlarının Milli
Eğitim Bakanlığı'nın Belediyelerle yapacağı işbirliği ile çözümlenebileceğini
anlattı. imar Kanunu'nun 18. maddesinde yapılacak değişikliklerle Belediye payIannın bir kısmının Milli Eğitime kaydınımasını öneren Başkan, ayrıca temel
yatırımlarını tamam!amış, mesela iSKi gibi kurumların milli eğitime düşük fiyatla
satmasını tavsiye etti.
Atalay Şahinoğlu ise, okullarını dolduramayan özel sektörün geniş
biçimde devreye sokulmasını isterken, teknoloji ve yeni sistemler yaratan genç
beyinlerin önlerindeki engellerin kaldırılarak kopyacılıktan kurtulmayı önerdi.
iTO Meclis üyelerinden ibrahim Arıkan'ın yarattığı sistemin iyi incelenmesini
isteyen Şahinoğlu, mevcut sorunları "çok ciddi ve derin" olarak yorumladı
iTO'nun eğitim raporu Başbakana da sunuldu.
iŞYERLERiNE GURURLA ASıLAN SERTiFiKALAR. .. iTO, eğitimini tamamlayamayan gençlere de el
uzatarak onları yanniara hazırladı. Çeşitli meslek grupları için düzenlenen iTO Akşam Kursları'na katılan
gençler, aldıkları sertifikalan veya diplomalarını daha sonraları sahip oldukları işyerlerinin duvarlarına
çerçeveleterek astılar. iTO bu gençlerin mesleklerinde daha sağlam yerlere gelmelerinde pay sahibi oldu.
172
AKŞAM KURSLARıNDAN ÜNivERSiTEYEl
iTO, 1960'11 yıllarda başlattığı eğitim seferberliğini istanbul Ticaret
Üniversitesi ile sürdürdü. ilkokul yapımından sonra başlatılan ve çok büyük bir
yararı görüldüğü için kanımızca iTO yöneticilerinin en fazla dua aldığı! (kaydolmak için aracılar devreye sokulurdu) sayısız akşam kursları dışında, iTO bugüne
kadar 7 ilköğretim okulu, 2 meslek lisesi, bir teknik lise, birçok amaçlı lise inşa
ederek, Milli Eğitim Bakanlığı'na armağan etti.
14 Nisan 2001 Tarihli
Resmi Gazete'de yayım­
lanan kararla 3 Aralık günü
hizmete açılan istanbul
Ticaret Üniversitesi, 18
Nisan
2003
tarihinde
görkemli bir törenle ikinci
yılını kutladı. Bu çok yönlü
çağdaş
eğitim
yuvası,
Rektör Prof. Dr. Sait ~_.
Sevingen yönetiminde ülke
gençlerini iş dünyamıza tanıtmaya hazırlanıyor.
Nitelikli insan yaratmayı he-.
defleyen istanbul Ticaret Üniversitesi, bir yıllık yoğun ingilizce programından
sonra, 4 yıllık lisans ve iki yıllık meslek yüksek okulu programları uyguluyor.
Yüksek lisans programlarının daverildiği üniversite, çeşitli fakülte ve bölümleri ile
saygın bir marka konumuna geldi. Üniversite 3. yıldönümüne hazırlanıyor.
TUTTUGUNUZ ALTIN OLSUN ... Yakacık'a modern bir spor kompleksi kazandıran iTO'nun Başkanı
Yıldırım'a , dönemin Spor Bakanı Fikret Ünlü böyle teşekkür etti. Modern kompleks 4285 metrekareye
yayılmış olup, salon boyutu 26X45 metrekare, spor alanı boyutu ise 232 metrekare. 7 ayda biten kompleks
Milli Eğitim'e devredildi. Fotoğrafta ; açılıştan sonra Başkan Mehmet Yıldırım, Ünlü'den plaket alırken
görülüyor.
173
iTO'YA iADE ZiYARETi... Ak Parti Genel Başkanı'nı seçim başarısı nedeniyle kutlamaya giden istanbul
Ticaret Odası heyetinin bu ziyaretini önce Abdullah Gül, sonra da Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduktan sonra 30 Mayıs 2003'te iade etmek jestini gösterdi. Fotoğrafta (Solda) ; Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Yıldırım, Başbakan Recep Tayyib Erdoğan'a bu ziyaretin anısına iTO amblemli bir şilt sunuyor.
(Sağda) istanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Atalay Şahinoğlu görülüyor.
SiYASi TRAFiK YOGUNLAŞTI
3 Kasım Milletvekili Genel seçimlerinden sonra siyasi trafikte yeniden
canlanma oldu. Ak Parti'nin başarısını Ankara'ya giderek kutlayan istanbul
Ticaret Odası heyetinin bu ziyaretini iade için, AK Parti'nin birinci hükümetinde
Başbakan olarak görev yapan Abdullah Gül başta olmak üzere, pek çok bakan
ve Mayıs ayı sonunda da Ak Parti'nin ikinci Hükümeti'nin Başbakanı ve Parti
Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan, istanbul Ticaret Odası'na geldi.
Abdullah Gül'ün bu yılın mart ayında Oda'ya yaptığı ziyarette konuşan
Mehmet Yıldırım, "Halk size yüzde 35'in üzerinde destek vererek, sizi tek
başınıza iktidara taşıdı. Bunu niye yaptı? Siz 57. hükümetin mensuplarından
daha yakışıklı olduğunuz için yapmadı! Onların yapamadıkları icraatları sizin
yapmaya talip olmanız nedeniyle görevi size verdi. Şimdi çalışma sırası sizde"
dedi.
Irak olayları sırasına denk düştüğü için, yerli ve yabancı basın mensuplarının akınına uğrayan iTO, tarihi günlerinden birisini yaşadı. Yıldırım Gül'e,
Türk özel sektörünün çok büyük sıkıntılar yaşadığını, halkın bir parçası olan sektöre biraz olsun rahat nefes aldıracak önlemleri beklediklerini ve bunu hak ettiklerini anlattı.
DOGU'YU DÜŞÜNEN iTO BAŞKANı
Mehmet Yıldırım, istanbul'un uçuncü köprü yanında tüp geçidi de
kaldırabileceğini kaydederken, istanbul-Ankara hızlı trenini beklediklerini, bunun
174
yanında Çanakkale Köprüsü'nün unutulmamasını istedi. Tüm bu yatırımları
devletten beklemenin olanaksızlığını kabul ettiklerini kaydeden Yıldırım, Yapişlet-Devlet formülü ile bu projelerin hayata geçirilebileceğini ileri sürdü.
iTO Başkanı Mehmet Yıldırım'ın Doğu Anadolu ile ilgili bir isteği, ülkesini ne kadar sevdiğini ortaya koydu. Doğu'nun diğer bölgelerle olan farklılığını ve
yetersizliğini kırmak için sürekli projeler üreten, analizler yapan Yıldırım,
Doğu'da kış olimpiyatları projesini gündeme getirerek o zaman Başbakan olan
Aptullah Gül'e şunları aktardı:
-"Kış olimpiyatları Doğu Anadolu'da yapılabilir. Bunun için bütün imkanlarımızı seferber etmeye hazırız. Palandöken Dağlarından Ağrıya kadar olan
hat, kış olimpiyatları için fevkalade müsaittir. Erzurum ile Ağrı illerini kapsayacak
çok çeşitli projelerimiz var. Kış olimpiyatları bundan sadece birisidir. Dünyada kış
olimpiyatlarının yapılabileceği yaklaşık on ülke vardır. Türkiye bunlardan birisidir. Bu olanaktan yararlanmak gerekir. Doğu'ya sahip çıkmamız lazım."
BAŞBAKAN ERDOGAN: HizMETiNiZDEYiZ
istanbul Ticaret Odası'nı mayıs ayı sonunda ziyaret eden Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, salonu dolduran meclis üyelerine umut dağıttı. Üyelerin
çeşitli konulardaki sorunlarını dinleyen ve onlara yanıt veren Erdoğan'a iTO
yönetimi, Türk ekonomisi ve istanbul'un sorunları hakkında detay bilgileri içeren
dosyalar verdi.
Başbakan, "özel sektörün hizmetinde" olduklarını açıklarken, çok çarpıcı
mesajlar verdi. Faizin belini kırmak için ortak hareket edilmesini isteyen
Başbakan, en önemli önlemin üretim olduğunu, bunun gerçekleşmesi için gerekli yatırımlara başlanacağını, ancak özel sektörden de yatırım beklediklerini
anlatırken şunları söyledi:
-"istihdam sağlayacak yatırımcının önünü kesenin alnını karışlarım.
Nerede, hangi birimde, hangi şartlar altında olursa olsun, yatırımları aksatacak
bir engelle karşılaşmanız halinde bunun bildirmenizi istiyorum. Bir hizmetkarınız
olarak daima yanınızda olacağız."
iTO Başkanı Mehmet Yıldırım Başbakan Erdoğan'a verdiği yanıtta, 3
Kasım'da yapılan seçimler sonrasında AK Parti'nin tek başına iktidar olmasının
özel sektörün umutlarını arttırdığını kaydederek, konuşmasını,
Başbakan
Erdoğan üzerinde çok olumlu bir etki yaratan şu sözlerle tamamladı:
"sizi DE ÇOGUNLUKÇU DEMOKRATiK SiSTEM içiNDE KAlıCı
HiZMETLER VERMiş BiR BAŞBAKAN OLARAK ARAMıZDA GÖRMEK EN
BÜYÜK DiLEGiMiZDiR. .. "
175
ŞANSlı KENT... Mehmet Yıldırım gibi bir Oda Başkanına sahip olan istanbul, ülkemizin şanslı kentlerinden
birisi kabul ediliyor. Fotoğrafta istanbul'dan bir akşamüstü görüntüsü var. Galata Kulesi'nden bir akşam
üzeri çekilen panoramik görüntüde Haliç'in karşısında istanbul Ticaret Üniversitesi görülüyor.
iSTANBUL'A HAYRAN BiR BAŞKAN
istanbul Ticaret Odası'nın kırk yılını özetlerken, kentin en şanslı döneminin 1995-2003 yılları arası olduğunu saptadık. Başta Beyoğlu olmak üzere, son
on yılda önemli bir değişim yaşayan istanbul'un bu yeni yapılanmasında
Belediye ve kamu idareleri kadar, istanbul Ticaret Odası'na sekiz yıldır
başkanlık yapan Mehmet Yıldırım ve ekibinin payı da çok büyük.
Bir istanbul hayranı, hatta aşığı olarak tanınan Mehmet Yıldırım,
temelinde yatırımcılığın bulunduğu bir meslekten yetiştiği için istanbul'u hep
yenilemek, çağdaşlaştırmak için çalışmış. Bunu, kentin sosyal, tarihi ve kültürel
motiflerini bozmadan, kimliğini zaafa uğratmadan yapmış . Geriye iTO'nun tarihine baktığınızda istanbul ile bu kadar yakından ve içten ilgilenen bir başkan,
bir yönetim göremiyorsunuz. iTO'nun ilgili ünitelerinde istanbul ile ilgili pek çok
proje var. Bunlar olgunlaştıkça, karar mercilerine intikal ettiriliyor.
Mehmet Yıldırım'ın, yeni bir
istanbul yaratmakta sağladığı bu
başarının temelinde, yatırımcı kişiliği
yanında, işlerin eskisi gibi "Ankara'ya
bırakılmaması", sivil toplum örgütlerinin
de önemli projeleri yüklenerek bunları
yaşama geçirebileceği ilkesi yatıyor .
istanbul Ekonomik Sosyal ve Kültürel
işbirliği
Konseyi'nin
5.
Dönem
Başkanlığını Mehmet Yıldırım yapıyor .
Konsey üyelerinden Sadi Uzunoğlu,
ülke vizyonunun değişmesi için yeni
saptayıp,
uygulamaya
stratejiler
geçmesi açısından da sivil toplum
örgütleri içindeen büyük kuruluş olarak
iTO'yu gösterdi Mehmet Yıldırım.
Uzunoğlu, iTO gibi sivil toplum örgütlerini başarılı kılan olguları özetle şöyle
yorumladı:
Yıldırım'ın istanbul için büyük projeleri var
176
"Siyasetçiler ellerindeki gucun kaybolmaması için işlerin düzeltilmesi
el atmadıklarından, işler Ankara'da çözümlenemiyor.Oysa batıda hep
özlediğimiz sivil toplum örgütleri önemli sorunları üstleniyor.Yıldırım'ln istanbul
için büyük projeleri var.
Türkiye'de de bu olabilir.. Türkiye'deki en büyük sivil toplum temsilcisi
olan iTO başta olmak üzere, bir çok sivil toplum kuruluşu gerçekten Türkiye'nin
gerek dış politikası, gerek ekonomisi, gerekse dünyadaki diğer ülkelerle olan
ilişkileri konusunda bir ulusal strateji çizme açısından bir vizyon ortaya koymalı­
dır. Bu vizyon çerçevesinde yol gösterici olmalıdır. Çünkü Ankara gözlüğü ile bu
işlerin çözülemeyeceği, Türkiye'nin bir yere gidemeyeceği maalesef ortaya
çıktı." Yıldırım'ın başarısı sanıyorum bu analizi yıllar önce yapmasından kaykonularına
naklanıyor.
iSTANBUL'A ÖZEL PROJELER
Konsey'in son toplantısına Turizm Bakanı Güldal Akşit, yaklaşık 25 parlamenter, istanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit
Gürtuna, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da katıldı.
Hükümete de sunulan raporların katkısıyla, istanbul'da önümüzdeki
aylarda önemli projelere başlanılması konusunda yeşil ışık yakılacağı izlenimi
ediniidi. Mehmet Yıldırım başkanlığındaki toplantıda istanbul Ticaret Odası
istanbul'la ilgili bir sunum gerçekleştirdi.
iTO'nun istanbul ile ilgili özel projeleri şunlar:
• Galata Projesi ile turizm bölgesi oluşturulması..
• Haydarpaşa Limanı'nın kruvaziyer turizmine açılması.
• Formula 1'in gerçekleşmesi..
• Shopping Fest. ..
• Yassıada'nın eğlence serbest bölgesi olması için yasal düzenlemelerin
gerçekleşmesi. Vali Güler, istanbul'u bir dünya kenti yapacak her projenin
gerçekleşeceği ni belirtirken, Mehmet Yıldırım, çok önem verdiği Eminönü projesi için şu açıklamayı yaptı: -"Yasakçı değil çözümcü projeler üretmeliyiz. istanbul'u turizm kenti yapmamız lazım. Eminönü-Fatih-Beyoğlu bölgesi turizm alanı
olmalı ve imalathaneler buradan çıkarılmalı. ikitelli'de yapılan tesisler boş duruyor. Eminönü'de 14 bin kaçak imalathane bulunuyor. Bu bölgeyi 24 saat
yaşayan bir turizm bölgesi yapmamız gerekiyor.
iETT durakları buradan
kaldırılmalı ve Eminönü turist otobüslerinin park edebileceği bir alan haline getirilmelidir. Günümüzde 3-5 ilçe orman alanları üzerinde kurulmuştur. Yasa
çıkmazsa bu alanlar ekonomiye kazandırılamaz ve kaçak yapılaşma artarak
sürer."
TURizME ÖNEM:
Kruvaziyer turizmi
için denizcilik sek, törü, sivil toplum
örgütleri ve kamunun alt yapı çalış­
malarını hazırla­
ması
177
gerekiyor.
Ayrıca, 1998 yılında ilk kez istanbul'a gelen ve yankıları büyük olan, o
en büyük kruvaziyeri Grand Princess'in ardından başlatılan ve kruvaziyer
turizminin gelişmesini sağlayacak etütler bitiriidi. Şu aşamada, en büyük sorunu,
teknik, hukuksal ve finansman yönleriyle limanların yetersizliği oluşturuyor.
Denizcilik sektörü, sivil toplum örgütleri ve kamu birimlerinin ortak çalışmaları ile
eksikliklerin ortadan kalkacağı savunuluyor.
yılın
HOCA'YA SON GÖREV: kuruma yarım asır hizmet veren Genel Sekreter Prof .. Dr. ismail Özaslan'ın
cenaze töreni iTO'ya yakışır bir biçimde yapıldı. Vali Erol Çakır, Yalım Erez, Zekai Erez, Nejat Basmacı,
Mehmet Yıldırım, Atalay Şahinoğlu ön safları tutarak hocalarına son görevlerini yaptılar. (22 Aralık 2002)
iSMAiı ÖZASLAN HOCA'YI UGURLADIK
2002 yılında iTO camiası elim bir olayla sarsıldı. Hocaların hocası, değerli
Genel Sekreter Prof. Dr. ismail Özaslan, yakalandığı hastalığa yenik düşerek
vefat etti. istanbul Ticaret Odası'nda geçen 50 hizmet yılında, çok büyük projeleri gündeme getirip bunları yaşama geçiren, çok önemli kararlarda katkısı
olan, hizmet bayrağını şerefle daima ileri taşımış olan Özaslan'ın cenaze töreni
iTO'ya yakışır bir şekilde gerçekleşti. Törene, iş çevreleri, eğitim ve bilim
adamları, öğrencileri, iTO emektarları, kardeş kuruluş mensupları ve sevenleri
katıldı. iTO'daki törenden sonra, kurulmasına büyük katkı verdiği istanbul
Ticaret Üniversitesi'nden Fatih Camii'ne uğurlanan Özaslan'ın cenaze töreninde
duygu dolu anlar yaşandı.
1926 yılında Rize'de doğan Özaslan, 1952 yılında çalışmaya başladığı
istanbul Ticaret Odası'nda, 1974 yılında Genel Sekreterlik görevine getirildi.
1993 yılında öğretim üyesi iken emekli olduğu Marmara Üniversitesi'nde Senato
ve Yönetim Kurulu üyeliği yapan Özaslan, muhasebe bilim dalında 7 eser yazdı.
Evli olan Özaslan'ın iki çocuğu bulunuyor.
178
Dr. CENGiZ ERSUN iTO'DA GENEL SEKRETER
Genel Sekreterini kaybeden iTO'da dört ay vekaleten
Genel Sekreterlik görevi yapan
Dr. Cengiz Ersun, Meclis'in 2003
yılı Nisan ayı toplantısında oybirliği ile, asaleten Genel Sekreter liğe
için
atandı.
Yurtdışında olduğu
toplantıya katılamayan
Meclis
Başkanı Atalay Şahinoğlu gönderdiği mesajda, bu makama oda
içinde yıllardır görev yapmış bir
ismin getirilmesinin kurumsallaşma için büyük önem taşıdığını,
böylece Oda değerlerine de sahip
çıkılmış olacağını özenle vurguladı.1950
doğumlu
olan ve
i.Ü.işletme Fakültesi Maliyeişletme Bölümünü bitiren Dr.
Ersun, 1973'den beri iTO'da
çalışıyor. ingilizce bilen Genel
Sekreter evli ve bir çocuk babası
olup iki üniversitede ders veriyor.
179
BAŞARI VE GURUR YILLARI TÜKENMEYECEK
122.YILlNI
KUTLAMAYA
HAZıRLANıYOR
Eminönü'de Denizcilik Banait metruk bir binayı
imar ederek çağdaş bir
binaya dönüştüren ve merkezini buraya taşıyan istanbul Ticaret Odası geleceğe
güvenle bakıyor.
kası'na
98 meslek komitesi altında toplanmış 300 bin üyeye sahip olan istanbul Ticaret
Odası, 2004 yılında 121 yaşını geride bırakarak 122 yaşına basacak.
5590 sayılı yasa ile belirlenen temel görevleri yanında, özetlerini önceki
sayfalarımızda sunduğumuz gibi iTO yıllardan beri gerçekleştirdiği eğitim
çalışmaları yanında, sosyal ve kültürel faaliyetleri ile Türkiye'nin sivil toplum
örgütleri arasında öncü konumunda bulunuyor.
Bu örnek çalışmaları yaklaşık 400 personeli ile sergileyen iTO, 1996
yılında istanbul ve Kadıköy Sicil Memurlukları'nı devralması ile önemli bir sorumluluğu daha üstlenmiş bulunuyor.
2003 yılında kutlanan 121. yaş gününe rastlayan Avrupa'nın En iyi Odası
olma onuru, Dünya'da ilk defa 1999 yılında bir Ticaret Odas ı 'nın aldığı iSA 9001
kalite ödülü kadar önemli bir olay .. Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği
180
Akreditasyon Kurulu tarafından yapılan denetimler sonucu gerçekleşen
"Avrupa'nın En iyi Odası" seçiminde iTO'nun, Dünya'nın saygıdeğer odalarını
geride bırakması cam'ia için muhteşem bir sonuç.
Başkan Yıldırım bu gelişmelerden sonra "hem toplumun hem de iş
dünyasının öncüsü olmaya devam edeceğiz ... başarı ve gurur yılları hiç bitmeyecek. işe başladığımız günkü heyecanı kaybetmedik. Yapacak çok daha fazla
işimiz var" diyerek umut saçıyor.
FORMULA RÜYASINI iTO GERÇEK YAPTı
bu son say- iLK HARC BAŞBAKAN ERDOGAN'DAN
Türkiye'nin
bir
rüyasına ve bu rüyayı gerçek
yapan insanlara, olaylara
.
.
ayırmayı yararlı bulduk.
Gelecekte bu sayfalara
bakacak olanların, dünyanın bu
sayılı organizasyonunun iTO
Kitabımızın
falarını,
.
tarafından
gerçekleştirilişinin
öyküsünü de bulmalarını istedik.
Otomobil yarışıarının
Dünya Şampiyonası olan ve
her yıl tekrarlanan Formula 1
organizasyonu 1950'den beri
hiç aksamadan gerçekleştirili­
yor. 17 yarıştan oluşan bu
RÜYA GERÇEK OLDU ... Sadece pisti 60 milyon $'a mal olaorganizasyon Avrupa'da futbol, cak yatırıma ilk harcı 12 Eylül 2003'te Başbakan Erdoğan
ABD'de beyzbol seyircisini koydu. ıTO Başkanı Mehmet Yıldırım büyük bir organizasaşan bir büyük kitle tarafından yonu gerçekleştirmekten son derece mutluydu
merakla bekleniyor. Bu 17
yarışın her biri 133'ü canlı olmak üzere 203 ülkede 1.5 milyon kişi tarafından
TV'den izleniyor. Kısa adı FAO olan "Formula One Association" adlı kuruluş, bu
yarışıarı düzenleme hakkını sınırlı sayıda ülkeye veriyor. 2005'te istanbul'da
yapılması kesinleşen yarışıarın, gelecek yıllarda ülkelerinde yapılması
için
Rusya, Çin, Bahreyn, Mısır'ın da aralarında bulunduğu ülkeler rekabet halinde.
Bu rekabeti körükleyen en büyük nedenlerden birisi ise, Grand Prix'in reklam
gelirlerinin medyaya 8 milyar $ gibi astronomik bir gelir sağlaması.
Ülke tanıtımıarında çok önemli bir etken olan F 1, adı pek duyulmamış
Malezya'yı 1997 yılında tüm dünyaya tanıttı. Bu organizasyonu üstlenen
Malezyalı kurum, devletten aldığı destekle 80 milyon dolar harcama yaparken,
bu para tanıtım, reklam, TV ve diğer gelirler hariç, harcamayı yapan kuruma 125
milyon dolar olarak geri döndü.
181
bu para tanıtım, reklam, TV ve diğer gelirler hariç, harcamayı yapan kuruma
125 milyon dolar olarak geri döndü.
Organizasyon dünyada 1.5 milyar kişi tarafından aynı anda izleniyor. Bu
bir rekor. Ama F1 'i canlı izleyenıerin sayısı binde 2. Yani Türkiye'ye gelecek turist sayısl,30 bin kişi olarak hesaplanıyor.
F 1 iSTANBUL'UN OLUYOR!
önerilerden sonra 57. Hükümetin projeye sıcak yaklaşması sonucu,
Türkiye'de yapılması kararlaştırılan 2005 F 1'e istanbul, izmir, Antalya ve
Kırşehir
talip oldu. Türkiye Formula Derneği ile Türkiye Motor Sporları
Federasyonu'nun istediği kriterlere göre hazırlanan masterlar incelemeye alındı.
istanbul Ticaret Odası, istanbul Ticaret Üniversitesi kampüsü için çok yer
gezdiğinden, arazi için fazla bir gayret sarfetmeye gerek olmadı. Pendik
Tepeköy mevki i yer olarak seçildi. F 1'in pist uzmanlarından ünlü Alman mimar
Tilke'ye arazi gösterilerek, fikri soruldu. Alanın hava, kara, deniz ulaşımı için
müsait olması yanında, hava basınç durumu da değerlendirildi. Alman Mimar
araziyi beğenmişti. Yerleşimin yüzde 5 gibi bir oranda olması arsa spekülasyonunu da önleyecekti.
iTO, Meclis'ten F 1 projesi için haziran toplantısında onayalırken, detaylı
planlar yapıldı. Kente gelecek turistlerin konaklama olanakları bile belirlendi.
Bazı
FORM ULA-,1
istanbul pistinin 29
Kasım'da yapılan
temel atma
töreninde Başbakan
Recep Tayyip
Erdoğan , F-1
patronu Ecclestoue,
ıTO Başkanı
Mehmet Yıldırım ve
Towsfed başkanı
Tahincioğlu birarada görülüyor.
Planda hız parkurları, film çekilebilecek platolar, gece klüpleri,
ra ii i pistleri, diğer spor etkinlikleri, piknik alanları, otomotiv sanayiinin deneme
pistleri de yer aldı.
Kentlerin planları daha sonra Akmerkez'de yapılan bir brifingde
tartışmaya açıldı.
Ve istanbul, 2005 F 1'i için olanakları en elverişli kent seçilirken, bu dev
organizasyonun istanbul Ticaret Odası tarafından yapılabileceği anlaşıldı.
Gerekli anlaşmalar yapıldıktan sonra, arazinin tapusu için 176 imza ve 8 ay
gerekti! Ama iTA'nun yılmayan başkanı Mehmet Yıldırım, tuttuğu bu işi de bitirdi. F 1 resmen istanbul'un, iTA'nun olurken, pist yapımı da başladı.
182
NELER
KAZANDıRACAK?
Türkiye'yi bir buçuk yıl meşgul edip gündemde kalan ve iTO'nun zaferi ile
sonuçlanan Formula 1 organizasyonunun Türkiye'ye sağlayacağı yararlar şöyle
anlatılıyor:
• Türkiye'yi milyonlarca kişi TV'den izleyecek.
• Yarışlar için 30 bin turist istanbul'a gelecek
• Sanayi, bilhassa otomotiv ve yan sanayileri olumlu etkileyecek.
• Türkiye yeni ve olumlu bir imaja bürünecek.
• Turistlere Türk mutfağı ve Türk tarım ürünleri tanıtılacak.
• ihraç mallarının taşınmasındabürokrasi sıfırlanacak.
• Turistlere mal satılacak.
• Yerel ekonomiye büyük katkı olacak.
• Hizmet sektörü önemli yararlar sağlayacak.
• Yıllık TV gelirinden 15 milyar (milyar) $ bekleniyor.
• Yan gelirleriyle 3 milyar dolar getirecek ..
183
iz BiRAKAN FOTOGRAFLAR. ..
Saçların
beyazlığı
kahırların
ifadesidir derler. .. Yalım Bey'i tanıyan­
lar bu saçların, Türkiye'yi esenliğe
çıkarmak için yapılan mücadeleler
sonunda beyazlaştığını çok iyi bilirler.
Yalım Erez henüz 60 yaşında
bile
değildir. Ama yaşadıklarıyla
bin
yaşındadır!..
Yandaki fotoğrafta onu bir
TOBB resepsiyonunda TOBB'a yaptığı unutulmaz hizmetlerinden ötürü
plaket alırken görüyorsunuz. Önce
Türk özel sektörüne, daha sonra da
çiftçisiyle, esnafıyla, işçisiyle topluma
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı
olarak hizmet veren Yalım Erez gibi
bir isimden ülkenin yararlanamaması
büyük bir kayıptır.
Yine yanda ortadaki fotoğrafta;
iTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Uğur Çatbaş'ı, Euro-chambers tarafından iTO'nun "Avrupa'nın
En iyi Odası" seçilmesi nedeniyle
düzenlenen törende plaketini alırken
görüyorsunuz.
Altta solda, kurduğu iyi ilişkiler
sonucu gelişen Türk-Yunan ticaretinin
mimarlarından iTO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım'ı Kavala Belediye
Başkanı Stathis Erifylidis ile birlikte görüyorsunuz.
Altta sağda ise, iTO Meclisi üyesi Nihat Boytüzün'ü, yıllardan beri ülkemizi dış ülkelerde en iyi biçimde temsil ettiği için Devlet Üstün Hizmet Madalyası'nı
dönemin Dış işleri Bakanı ismail Cem'den alırken görüyorsunuz ..
184
YAŞAR SEZGINER'iN ÖZGEÇMişi
istanbullTaşkasap'taki Gazetecilik Okulu'na giderken
·1957 yılında GECE POSTASI Gazetesi'nde spor muhabiri
olarak başladığı basın yaşantısını, 1964 yılından sonra ekonomi
dalında sürdürdü.
1968 yılında Türkiye'nin ekonomi sektöründeki en eski
yayın organı olan TiCARET'in istanbul Temsilcisi, 1990 yılında
ise Yayın Koordinatörü oldu. Mesleki yaşamının önemli bir
bölümünü TiCARET'te geçirirken, ekonomi tandansıı gazetelerde muhabir, istihbarat şefi ve genel yayın müdürü olarak görev
yaptı. 2000 yılındaki ekonomik krizden sonra istifa ederek
serbest çalışmaya başladı. 40 yıllık süre içinde gazetelerdeki
görevleri yanında, TiM-SE (Türkiye inşaat Müteahhitieri işveren
Sendikası)
başta
olmak üzere önemli kuruluşlarda
danışmanlıklarda bulundu. Amatörlük sınırlarını geçmeyen
edebi denemeleri yanında, haber, röportaj ve araştırmaları
nedeniyle özel ve kamu kurumları tarafından birinciliklerle ödüllendirildi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin 32 yıldan beri üyesi
olan Sezginer, 1987 yılından beri Sürekli San Basın Kartı
taşımaktadır. Bugün istanbul ve izmir'de gerek basın, gerel~se h
ve danışmanlık
bulunan pek çok gazeteciyi büyük bir keyifle yetiştirerek basııı camiasma kazandırdı.
(Basında bugünkü ortamı gördükten sonra zaman zaman "acaba
iyi mi yaptımı" diye düşünmektedir.)
Yazdığı onbinlerce haber içinde hiç birinin tekzip görmemesini "meslek hayatının en büyük onuru"
olarak kabul etmektedir.
Evli ve üç çocuğu olan Sezginer, ingilizce biliyor. 2002 yılında Türkiye'nin en büyük tarım kurumu
olan Tariş Pamuk Birli9i'nin rahmetli.Adnan Menderes döneminden sonraki çalışmalarını, ilgiyle okunan bir
kitapta değerlendirdi. ISTANBUL TICARET ODASI'NIN ALTIN YilLARI, Sezginer'in geniş çaplı ikinci
eserini
oluşturuyor.
....
DUZELTMELER
Ant/ann
eskifiği
Yıllardan arşivime
kadar teknolojinin bugünkü gibi süper
fotoğraf/ann kitabımda özet/ediğim
giren
ilintili olmasma özen
gösterdiğim
için
bazı fotoğraf/arda
Hece bölünmelerindeki hata/ar kullantlan
makinelerinin Türkçeye uyumsuzluklanndan
Sayfa
Sayfa
olmadığı
o geçmiş
olay ve konularla
fululuk mevcuttur.
son
teknolojik dizgi
kaynaklanmaktadır.
6 14.satır Refet Ülgenalp.
27
37.satır
sonunda montaj
hatası
sonucu
oluşan boşluğa
"devalüasyon yok" girecek.
Sayfa
50 1969 yılı Milletvekili Genel Seçimleri'ne
toplam 194
rakamı,
Adalet Partisi
ilişkin sıralamada
dışındaki
partilerin
milletvekili toplam
sayılarıdır.
kaymış doğrusu "Karaosmanoğlu"
Sayfa
83
7.satır
Sayfa
91
29.satır
tek bir harf
Sayfa 100 Resim
dur.
Behçet Bey'in olacak.
altı
Muammer
Vaizoğlu değil
"Muammer
Şahin"
olacak.
düzeltir özür dileriz.
Not: 162. sayfada özetlediğimiz istanbul Yan Sanayi
Borsası ile 181. sayfada başladığımız Formula 1 (istanbul
2005) Organizasyonu ile ilgili çok süratli gelişmeler olduğu için
kitabımızda son durum hakkında aynnU" bilgi yer almamaktadır.
Y .. S ..
Download