II. ABBAS İ DÖNEMİNDE T ASA VVUF ŞAiRLERİ VE ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER ATİLLA YARGICI* Özet: Tasavvuf saf olmak, güzel ahlaka sahip olmak, kamil insan olmak gibi anlamlara gelmektedir. Bu çalışmada tasavvufun tarihçesi, bazı tasavvuf terimleri, IL Abbas! Döneminde Tasavvuf Şairleri ele alınmış ve şiirlerinden örnekler verilmiştir. Anahtar Kelimeier: Tasavvuf, ahlak, vecd, nefıs, Allah, visal, fırak, aşk, sevgi, ölü. yakinlık, uzaklık, . . Sufism Poets in the Second Abhasid Period and Sonıe Examples of Tlıeir Poems Summary: Sutism means being purity, good morality, being perfect man. İn this article, we took up history of sufısm, so me sutism terms, examples of sufıs poets in the Second Abbas id Period. Beside we gave examples about poems of those poets. Keywords: Sufısm, morality, ectasy, flesh, The God, closness, remoteness, union, separation, passion, love, dead. * Araş. Gör. Dr., Harran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü NÜSHA, YIL: VI, SA YI: 21, BAHAR 2006 31 II. ABBASİ DÖNEMİNDE T ASAVVUF ŞAİRLERİ A. Tasavvufun Anlam Çerçevesi ve Tarihçesi Tasavvuf, Allah'ın alılakı ile alılaklarunak, güzel alılak ile alılaklamp kötü alılaktan vazgeçmek, Hakka bağlılık/ gerçekleri almak, malılukatın elinde olan şeylere gönül bağlaınaınak,2 zamanın en uygun vaktinde kulun her an Hak. ile meşgul olması3 gibi anlanılara gelınektedir. Bunun yanında, sof(yün) giymek, saf olmak, ilk safta bııluniDak, suffe ashabı gibi yaşamak, kimseden incinmernek, kimseyi incitmemek, nefsinde f'ani, hak ile baki 4 olınak, kamil insan olmak ınfu:lftlarında k'Ullanılınaktadır. H.İkinci asırda zühde sarılwlara '·sufl" deniliyordu. Çünkü bu zalıidler yün giy.ıneye çok rağbet gösteriyorlardı. 5 Sufl Iakabını taşıdıklarında şüphe olmayan Ebil Haşim es-Sufi (H. 153.), Rabiatü'l-Adeviyye (H. 135) ve Şakik el Belhl (H. 153) hep aynı devıin insanlarıdır. BaŞta Basra olmak üzere isianı aleminin muhtelif yerlerinde gruplar halinde görülen bu insaııların meslek ve meşreplerine ad bulmak ihtiyacı hissedilmiş ve sufiliklerinden illıam alınarak, '·tasavvuf" kelimesi seçilıniştir. Tasavvuf kelimesinin Astıab-ı Suffa, Benıı Sufe, · Safevi, Yunanca hikmet ınanasma gelen soplıia kelimelerinden doğduğu ileri sürülmüş, ancak "suf' yani "yün" üzerinde daha fazla durulmuştur. 6 Suf ismi Hz. Muhanımed döneminde yoktu. Bu kelime tablin döneminde söylenmeye başlandı. İslamiyet ilk zamanlarında netisierini riyazet ve zahidliğe vakfedenlere '·zahid, abid" gibi isimler veriliyordu. Daha sonralan 7 ise, zahidfuıe hayata sulilk etıniş kimselere "sufi" dendi. Tasavvufun gayesi ahiakın kemal mertebesine varmak için, her hususta Hz. Muhammed'in gittiği yoldan gitmek ve nılıun, cismin üzerine galibiyetini tenıin için alınan tedbirlerdir. 8 Tasavvufun konusunu, nefsiııi bilmek, kalbirıi bilmek, nefsini temizlemek. kalbini temizlemek, mükaşefe, müşil.lıede, mal<anılar, kurb, nısul(visıil), fena, baka, sekr, işaret ve illıam gibi kavranılar oluşturmaktadır." B. Tasavvuf Şairleri 1-Hiiseyin b. Mansur el Hallıi.c Hüseyin Mansur b. Hallac'ıı:ı, M. 857 yılında Horasan'da, Merv'de, Nisabur'da, Rey veya Cibal'de dünyaya geiıniş olabileceği rivayet edilmektedir. 10 Genç yaşında sufllerden Sehl Tüsteri ile Amr Mekki'nirı yanlannda kendisiılİ tasavvufa -verdi, pek sıkı ve şiddetli bir itikiif hayatına kapandı ki bu hayat bir müddet sonra vaaz ve irşad seyahatleri ile fasılalam uğnunıştır. Üçüncü haccı sırasında (H. 288) Arafat'ta vakfede iken, kendisiniri teziii edilmesini ve nefsine azap olunmasını halktan alenen talep etmişti. Daha sonra Bağdat'a giderek şehir sokak ve pazarlarında şeriat alıkanuna göre kesilen hayvanlar gibi, kurban edilerek bütün Müslümanlar narnma canını feda etmek istediğini söyleiniş ve oraya yerleşıniştir. El Mansur camiinin içinde cemaate hitap ederek, "Allalı benim kanını sizlere 32 NÜSHA, YIL: VI, SAYl: 21, BAHAR 2006 ATİLLA YARGICI helal etti, beni katlediniz, beni öldünnek Müslümanlara şekliııde sözler söylediği rivayet olunmuştur. 11 faız olmuştur'' Bir gün de, "Ben Hakkım" demiştir. Bir başka seferde, "Bu cübbede Hak diyerek, zahiren dine uygun olmayan sözler söylemiştir. Hallacın bu ve benzeri sözleri zamanındaki insanlan iki gruba ayırmıştır. Bazılan onu tekfır ederken, bir kısnu da onun büyük bir insan olduğunu söylemişlerdir. 12 Mutasavvıflann bir kısnu da onu kendilerinden saymamaktadırlar. · Anecik oriu Rabbam bir alim, Nebi ve sıddiklerden sonra gelen "muvahhid" olarak vasıflandıranlar da olmuştur. 13 Onun kMir olmadığını söyleyenler, Hallac'ın bu sözlerinin şiddetli muhabbetten ve vecdden kaynaklandığını ifade etmektedirler. vardır'' Hallac ilk döneınlerinde zaiıid ve sufı idi. Birçok kerametleri vardı. Yaz meyvelerini kışın, kış meyvelerini yazın keramet olarak çıkanyar halka yediriyor, elini havaya kaldınp indirdiğinde avucunun içinde, "Allah birdir" yazan paralar bulunduğu görülüyordu. İnsana ne yaptıklarını, evde ne yiyip içtiklerini, içinden geçirdiklerini haber veriyordu. Bu sebeple ona ·'Hallac" isminin verildiği söylenmektedir. 14 Etrafında toplanan insanlardan bir kısnu Allalı'ın onda hulul ettiğine inanmaya başlamışlardı. Bazı insanlar ise onun "veli" bir k"lll olduğunu, bir kısımlan da "silıirbaz" olduğunu ileri sürüyorlardı. 15 H.309 (.M. 992) yılında ayaklan ve elleri kesilerek öldürülen Hallac'a yöneltilen suçlama onun Allah olduğunu ve İslam'ın mürnin için faız kıldığı ibadetlerden muaf olduğunu söylediği iddiası ise de, onun işkence ve idanunda siyasi fitnenin kesin arnil olduğu da bildirilmektedir. Hüseyin b. Mansur el Hallac, üzerinde çeşitli spekülasyonlar yafılan bir 6 Onun mutasavvıf olmasının yanında, aynı zamanda bir tasavvnf şairidir. şiirleri tas(!vvu:fla ilgili olduğundan derin milııiilar taşımaktadır. Hallac'ın inceleyebildiğinıiz şiirleri arasında tasavvufı.ın dışında hlciv, medih, gazel gibi her Iiangi bir şiir türüne rastlanmamıştır. O şiiri duygu ve düşüncelerinin bir aracı olarak kullanmıştır. İbn-i Nedim, onun "Şia"ya mensup olduğunu söylemektedir. 17 Üçüncü Mekke ziyaretinden sonra Hallac, tamamen değişmiş olarak Bağdat'a döndü. Bu değişl!lede onun Allalı ile aynılaşma duygusu daha da pekişmiş gibidir ki, Allalı ile daha yakın şahsi ülfet:: ginniştir. Ayne'l-cem' adı verilen bu bensen arasındaki şahsi ünsiyet halinde sufınin bütün fiillerine, düşüncelerine ve emellerine Allah tamamen ·sirayet etmiştir. Fakat ona göre, bu ittihad Bestaınl'nin görüşünde olduğu gibi, zatın bütünüyle ifnası ya da iptaliyle sonuçlanmaz, bilakis onun yükselmesi ve sevgiliyle ittisali ile sonuçlanır. 18 NüSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006 33 II. ABBASİ DÖNEMİNDE TASAVVUF ŞAiRLERİ Hüseyin b. Mansur el Hallac'ın Tasavvufla İlgili Şürlerinden Örnelder. Hallac dünya, hulul, vecd gibi hususlarda değişik kaynaklarda beyitlerine rastlannıaktadır. Dünya ile ilgili bir şiirinde Hallac şunları söyler: "Mugalata yapıyor dünya hep bana/ Bilmiyor muşnın gibi sanki halini./ beni Allah 1 Ben de helaline de dedim illallah. sakındırdı lıaraınından Buldwn kıvranırken ilıtiyaçtan onu/ bağışladun lezzetini dünyaya." 1!i Şairin bu mısralannda tasavvufun ileri bir boyutunu görüyoruz. O da ·'helallerden de uzak kalma" diişüncesldir. Bu düŞüncenin İslam inancında "ifraf' bir durwn olduğwıu söylemek mümkündür. Bir başka beytinde ise dalıa da ileri gider ve ..Yok ihtiyacım dünyaya da benim. 20 dünyayı çok. " şöyle der: yok./Ulaştım her şeye, terk edip Şairin burada tasavvufi bir tabir olan .. vasl"ı kulla..11dığını görüyoruz. Vas!. Gaib olan Allalı 'a ulaşma, sevgiliye kavuşma, ona enne, onunla olma 1 anlamlarına gelmektedir? İnsanın Allah'la vuslata enncsi tasavvı.ı:fta bir mertebedir. O mertebeye ulaşan bir kimsenin, Allah'ın dışındaki şeylere hiçbir kıymet vennediği anlaşılmaktadır. Halbuki tasavvufi bir gözle değil de nomıal bir gözle baktığıl1llzda insanın hem hayatını devam ettirmek, hem de ahireli kazanmak için dilnya:,ra muhtaç olduğu aniaşılınaktadır. Bu Hallac, tasavvuftaki hulul nazariyesine sebep olan bir şiirinde şöyle der: inannıakla itlıaın edilınektedir. itlıanıa "Severim ben birini; severim kendimi;/ İki ruhuz biz, lıulul eden bir bedene/. Beni gördüğünde, görürsün sen hep O'nu/ O'nu gördüğünde de görürsün hep beni. " 22 Hulıll, bir şeyin diğer bir şeye ginnesi aıılal1lllla gelınektedir. Tasavvufta bu kavram, Allah 'ın bazı eşyaya veya kişilere girmesi inancı manasında kullanılmaktadır. 23 Hulıll konusunda Hallac şu beyitleri de söylemiştir: '·Hani aınber ıniskte olur ya!Ruhumda sen suya,/ ruhun bana siner öylece" varsın öylece IHaııi siner ya şarap Hallac, vecd ile ilgili de şunları söyler: "istemem sevap için seni 1 Ya Rab ver azabıru bana././Tattun ben bütün tezzetleri N ecd ile azabın dışında." 24 Şairiİı burada zikrettiği vecd, kasıt ve zorlama olmaksızın tasav-vuf yolunda giden bir kimseye gelen ve kalbine tesadüf eden, onu kendinden 5 geçiren bir durumdur? Şairin bu beyitleri, manevi olarak kendisinden geçtiği 34 NÜSHA, YIL: VI, SAYl: 21, BAHAR2006 ATILLAYARGICI bir zamanda söylediği anlaşılmaktadır. Yoksa nonnal düşünebilen bir insanın Allah'riı azabıru istemesi mümkün değildir. · . 2. Ebu'I-Kasım el Kuşeyri Abdiiikerim b. Havazin b. Abdilmelik b. Tallm Ebu'I-Kasım el H. 376'da ·Nişapur civanndaki Ustuva mahallinde dünyaya 7 geldiği ve H. 465'de26 yahud 416'da vefat ettiği bildirilmektedir? Kuşeyri'nin • Arapların büyük Kuşeyr kabilesinden olduğundan dolayı bu lakabı alan el Kuşeyri, küçük yaşlarda Arapça öğrendi ve edebiyat tahsili gördü. Daha sonra Ebfı Ali Hasan Ali ed-Dalıhak'a intisab ederek tarikata girdi. Hocasının tavsiyesi ile devrin önemli aJ.imlerinden fıkıh, kelam, hadis, tefsir, şiir, kitabet, tasavvufve edebiyat gibi ilinıleri öğrenen el Kl.İşeyri, kısa zamanda tasavvu:fta en yüksek bir üstat mevkiine ulaştı. Edebiyat ve hitabet konusunda onun yüksek meziyetlerini öven bir zatm, "iblis onun vaaz ve 8 nasihat meclisinde bulunsa idi, muhakkak tövbe ederdi" demiştir? Ebu'I-Kasım Bütün kaynaklann bildirdiğine göre, Kuşeyri, ilim ve tasawuf sahasında eide ettiği meziyetlerin dışında, cesaretli olmak, iyi bir binici olmak, çok iyi silah kullanmak, Arapça çok iyi şiir nazmetmek ve nesir yazmak gibi şahsi meziyetlere sahipti. · Selçuklu devletinin kuruluşu ve İran'ı istilası sırasında Nişapur'da bulunan Kuşeyri, Bu devletin kurucu olan Tuğrul Beyle birçok defalar görüşmüş, ona nasihat etmiş, ancak onun döneminde veziri Amir el Mülk el Kunduıi'nin siyasi ilitiraslan ve hükümdan kışkırıması ile hapse atılmıştı. · Hapisten kurtulduktan sonra Hacca gitmiş, Sultan Alparslan'ın hükümdar olmasın'dan sonra da tekrar memleketine dönmüş, ömrünü hadis yazdırıp eserlerini okutınakla geçirrniştir. Altı oğlu olan Kuşeyri'nin 13 eserinin bulunduğu, küçük risaleleri ile birlikte kütüphanelerde 20 'ye yakın eserinin 9 mevcut olduğu bildiriirııeh.-tedir? Kuşeyri, tasavvııf tarihi bakımından birinci derecede önemli olan isimlerden birisidir. Onun tasawuf arilayışı şu şekilde ifade edilebilir: Oldukça mistik, ama daha çok dogmatik. .Azam1 derecede sufi lakin daha fazla müteşerri ... Mümkün olduğu kadar batınİ bilgilere aşina olan bir arif, ama daha çok zahiri ilimiere vakıf bir a.Iim... Onun ri salesi sayesinde zahirbatın, şeriat-hakikat, tasavvufve nakil barışmış ve kucaklaşmıştı. 30 Kuşeyri'nin Tasavvufla ilr,ıili Şiirlerinden Örnekler: Kuşeyıi'nin şiirlerinde Hallac'ın şiirlerinde olduğu gibi vecd halinde söylenen anlaşılınası zor ifadeler görülmez. Onun ifadelerle nazmedilmiştir. şiirleri sade ve anlaşılır Nefis ile alakalı olarak şöyle der: "Alıkoyman nefsini kötülüklerden /daha hayırlıdır senin için, sabret/ Masiva sevgisiyle olmak imtihan/ancak getirir sana hakaret, zillet/ l'I'ÜSHA, YJL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006 35 II. ABBASİDÖNEMİNDE T ASAVVUF ŞAiRLERİ Sakın oıilardan, sakın sen, an Allah'ı/. Daha evla, daha büyüktür sevabı." 31 Şaire göre insanın Allalı'a isyan etmemesi ancak nefsiııe sahip olmakla mümkündür. Nefse sahip olmak da sabırla gerçekleşir. Bu yüzden nefse değil, Allah'a itaat etmek gerekir. Allah'ın vereceği ecir, insanın isyan ile aldığı lezzetten büyüktür. Kuşeyri, uzun emeller ile alakalı olarak da, "Uzun emel besleyen, ona. Teselli olmak için bakar tadına./ Ben o teselliııiıı ömı.iimde bakmadım tadına. "32 ulaşamaz Kuşeyrl, sahip olduğu nusralarla terennüm eder: arzulannın çoğunun da gelip geçici olduğunu şu 33 '·Erdiııı vuslatına nelerin, nelerin,/Şimşek gibi çakıp geçti emellerim." Tasavvuftaki visal ve hicran kavramlarını da şu şekilde dile getirir: Kızı~ boynunda gerdanlık gibi,/ Uçtu gitti, güzel ''isal günlerim. Hemen arilindan visal günlerim."34 . geceleriniıılgeldi, beyaz kıl gibi, illeran Kuşeyri bu beyitlerinde visal gecelerini, genç kızların boyunlanndaki gerdanlığın güzelliğine, hicraıı, firak günlerini ise, örgülü siyah saçların arasında çirkin görünen beyaz kıllara benzetir. Yani Allalı'a illaşmak inci güzeldir, aına ondan ayrı olmak pek çirkindir. 3. Ebu Bekir eş-Şibli Ebu Bekir eş-Şibli, H. 247'de (M. 861) senesrnde Bağdat'ta veya Samarra'da36 doğmuş, H. 334 (M. 945)'de Bağdat'ta vefat etmiştir. Kendisine Cafer b. Yunu~ 7 veya Dulaf b. 'Cahdar denildiği de 38 kaydedilmektedir. Aslen Horasanlı olan bu zata "Şibli" denmesinin de, sınalesinin Horasan'da "Şible" köyünden olmasından kaynaklandığı ifade edilmektedir. 39 35 Önce memurluk yapan Şibli, sonra Havrü'n-Nessac'dan tövbe alnuş ve sufiliğe adım atmıştır. 40 Zengiıı arkadaşl~dan ve makaın sahiplerinden 41 uzaklaşan ve fakirlerle dostluk kuran Şibll, sorıra toplumun ileri gelenleririden olmuştur. Cüneyd-i Bağdadi onun için, "Şibli onların tacıdır" 42 demiştir. Şibll, tövbeden sotıFa Cüneyd'in halkasına dill:ıil olmuş ve ondan çok istifade etmiştir. 43 Şibil fakih bir iliimdi Yirmi sene hadis yazdığı, hatta İmam Malik' in Muvatta isimli hadis kitabıru ezbere bildiği nakledilmekı.edir44 • Şibli eser bırakınadı ise de, onun ifrat olan sözleri, telmihleri, gariplikleri, uykuya mani oLııak için gözlerine tuz serpmek gibi sıhhate zararlı hareketleri, şataha dair klasik mecmualarda muhafaza edilnıiştir. 45 36 :NÜSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR2006 ATiLLAYARGICI Maliki mezhebine mensup olan46 Şibli'ye göre tasavvuf veya sofiyye, Allah'a yönelmek ve O'na yaklaşmak demektir. Bu da onun şehvetlerinden, nefsin kötü arzulanndan kaçınıp, şahsiyetini Rabbam ahlak havuzunda 47 eritmesini, hevasını şeriata tabi kılınasını gerektirmektedii. Tasavvufun başının marifetullah, sonun ise tevhid olduğunu bildiren Şibli, "İnsan sadık tevhide ulaşırsa bütün kötü arzularından uzaklaşır'~ demektedir. 48 · • "Bu alem benim hatırınıa gelmiyor. Alemin yaratıcısı hatırında olan bir kimsenin hatırına alem nasıl gelir?" diyen Şibli, bu sözleriyle valıdet-i vücıld 49 görüşünü benimsediğini ortaya koymuştur. Şibli'nin Tasavvufla İlgili Şiirlerinden Örnelder: Şibli, vecd ile ilgili beyitlerinde ancak '<vecd ile ayakta kalabildiğini" bildirir: "Vecdsiz ölürdüm hasretinden ben./ Basardı kalbinıi lıafakanlar../ Gösterince vecd seni bende,/ her mekanda seni gördüm ben de. " 50 Şibli'ye Allalı'ın ve mekandan münezzeh olduğu halde, her mekanda hazır fikrini v:eren, onun vecd halidir. O Allalı'ın kendi içinde de hissetmektedir. nazır olduğu varlığım Kurb Aliah'a yakın olma, bu' d ise ondan uzak kalma halidir. Kıırbda ilk derece, Allalı'ın itaatine yakın olmak ve bütün zaman boyunca ona ibadet vasfı ile vasıflanmaktır. Bu'd ise Allah;ın emirlerine mulıalefet etmekle kirlenmek, O'na karşı itaatli olma halinden uzaklaşmaktır. 51 Şibli bu konuda bir beytinde şöyle der: "Bu'duna sabredemez senin,/ adetindendir hep kurb O'nun.''52 Visal ve hicran konusııııda ise şöyle der: "Alıştırdınız beni visale, ne hoş,/ attınız beni hicrana, ne zor." 53 Burada şair, zahiren şeyhine visal ve ondan hicranı zikretınekte, ama asıl olarcik Allah'a visal ve ondan ayrı kalmayı kastetınektedir. · Şair aşk ile ilgili de şöyle der: "Aşığım ben kime doğru." 5"1 insanların gözünde, doğru,/Kimse bilmez ki, benim Zühd ve tasavvuf anlayış) nda aşk, ilalıi bir anlam taşır. Bu sebeple bu beyitlerde kendisinin hak aşığı olduğunu dile getirir. Allah adına olmayan sevgilerin terennüm eder: "Çür(imüş gün."ss nasıl bo~a gideceğini ise şu aşkım Şibli, beytiyle kemiklerim dirilir bir günl Boşa gider hep sevgileriniz o . NÜSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006 37 II. ABBASİ DÖNEMİNDE TASAWUF ŞAiRLERİ Şair bu hatırlatıyor. beytinde, Allah için olmayan sevgiterin nasıl havada kalacağuu Ölmeden evvel ölmek sımnı ise şu şekilde dile getirir: "Diri zaruıedersin beni sen, ölüyüm ben, ölü./ Ağlar bir yanım öbiir hicrandan ötürü." yanıma, Burada şairin, kendisini hayatta iken ölü faız ettiği ye nefsin kötü aızularmdan böylece uzak kalmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Şairlerin şiirleri ile ilgili daha fazla örnekler vermek mümkündür. Ama biz bir makale çerçevesinde bu kadarla iktifa ediyoruz. Sonuç: II. _Abbasi Döneminde tasavvuf şiirleriyle ön plana çıkan üç şahsiyet tasavvufun ön gördüğü ahlakı yaşayan Hallac ve Şibli'nin ise çoğu şiirlerini manevi sarhoşluk ya da vecd halinde söyledikleri anlaşılmaktadır. Bu yüzden ancak tasavvufla ilgilenenlerin anlayabileceği kurb, bu'd, visal, firak, hicran, hulul gibi terinıleri sıkça kullandıklan görülmektedir. Mutasavvıf şairlerin, tasavvuf şiirlerinin dışında hiciv, medih, fahr, mersiye gibi şiir örneklerine rastlanmaınıştır. Şairterin kendi ifadelerinden, tasavvuftiı en yüksek mertebe olan vahdet-i vücud mertebesine ulaştıklan ve şiirlerine de bu anlayıŞl gözükmektedir. Bu şairler insanlardır. Kuşeyrinin bazı şiirlerini, yansıttıklan anlaşılmaktadır. MelunetAli Ayni, İslam TasawzifTarihi, İstanbul, 1985, ı>.4. Mahir İz,.Tasawzif, İstanbul, ı969, s.29. 3 lz, a.g.e.. s.38. · 4 Süleyman, illudağ TasavvufTerimleri Sözliiğü, İstanbul, 1991, s. 470. 5 Yaşar Nuri öztürk, Kzır'an ve Sünnete Göre Tasawıif, İstanbul, 1993, s. I 1. 6 Öztürk, a.g.e.• s.l3-ı5. 7 İz, Tasawuf, s.83-84. R İz, a.g.e., s. 72-74. 9 . • Iz, a.g.e., s. 72. __ 10 Ebu'l-Ferec Muhanuned b.İshak b. Muhanuned b. Nedim, Fihrist, s.269, Beyrut, 1 2 tıırihsiz. 11 Lois Massignon, "Hallac'', MEB İslam Ansiklopedisi V;I, ı 68. 12 İbn-i Esir, el Kamil, VIII, 76. 13 İbn-i Kesir, el Bidaye, }.1, 132. 14 İbn-i Kesir, el Bidaye, XI, 133. 15 İbn-i Esir. el Kamil, VIII, 126. 16 Aiuned El lskenderi vd., el Mzifassalfl Tarihi '!-Edebi '1-Arabi, Darü'l-İhyai ve' l- Dl üm, Beyrut,1994,s. 234. İbn-i Nedim, Fihrist, s. 270. Fahri, İslam Felsefesi Tan1ıi, s.22 ı. 19 İbn-i Kesir, ei Bidaye, XI, ı34. 20 İbn-i Kesir, a.g.e., XI, ı36. 21 Uludağ, TasawzifTerimleri Sözlüğü, s.5ı2. 22 İbn-i Hallikan, Vefavdtı1'l-A 'yan, Beyrut, tarihsiz, III, 14 ı. 17 18 Louis Massignon, ,;Hulul", MEB İslam Ansiklopedisi, İstanbul, ı 950, V/I, 584585. 23 38 NÜSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006 ATiLLAYARGICI ı4 İbn-i Kesir, a.g.e., XI, 134. ıs Alıdülkerim b. Hevazin EI Kuşeyıi, Kuşeyri Risalesi, (tre. Süleyman illudağ) İstanbul, 1981,189-190. ı6 İbn-i Hallikan, Vefeydt, m, 207. ı1 İbn-i Esir, el Kamil, IX, 327. ıs Ahmet Ateş, "Kıışeyrf", MEB, İslamAnsiklopedisi, VI, 1035-1038; İbn-i Hallikan, Vefoydt, III, 205-206., ı9 AhmetAteş, "Kuşeyri", İslamAnsiklopedisi, 1036. 30 El Kuşeyıi, Kıışeyri Risalesi, (tre. illudağ), s. 20-21. 3 ı Muhammed b. Şak:ir El Kutüb!, Feviitü'l-Vefeyiit, Beyrut, tarihsiz, s.31 I. 32 ibn-i Hallikan, Ve.faydt, m, 207.; İbn-i Kesir, Bidtiye, XII; 107. 33 İbn-i Hallikan, a.g.e., III, 207.; İbn-i Kesir, a.g.e., 107. 34 EI Kütübi, Fevdtı7 '/- Vefaydt, II, 312. 35 Lois Massinnon, "Şib li", EB İslam Ansiklopedisi, XI, 317. 36 İbn-i Kesir, el Bidaye, Xl, 214-215. 37 , Ebu'I-Felah Abdi'I-Hay b. el İmadEl Hanbeli, Şeza.nitil 'z-Zelıeb, yayın yeri yok, 1979, II, 338.; Hatib Ebfi Bekir Ahmed b. Ali el Bağdadl, Tarih-u Bağdat, Beyrut, tarihsiz, XII, 389. 38 İbn-i Ke:ıir, el Bidaye, XI, 214. 3 ~ İbn-i Kebir, a.g..e., XI, 214. 40 İbn-i Hallikan, Vefaydt, II, 251-252.(Hayrü'n-Nessac, 120 sene yaşamış bir sufi şeyhidir. Asıl adı Muhammed. b. İsmaildir. ''Korku Allah'ın kırbaeıdır. Onuııla kötü ahlaka alışmış nefislerimizi hizaya getiririz." Sözü meşlıurdur.Bkz. el Kuşeyıi, erRisaletii '1-Kuşeyriye, Kalıire, tarihsiz, s. 35.) · ~ı Alıdulhalim Mahmud, EbiiBekir eş-Şibl~ Kalıire, tarihsiz, s. 29-30. 4 ıLois Massignon, "Şib li". MEB İslam ansiklopedisi, XI, 316.; İbn-i Kesir, el Bidaye, XI, 215. 43 Alıdulhalim Mahmud, eş Şibl~ s. 31-33. 44 EI Hanbeli , Şezanitü 'z-Zeheb, IL 338. _ 4 s Lois Mosignon, "Şib/i", MEB İslam Ansiklopedesi, XI, 317. 46 İbn-i Hallikan, Vefayat, II, 273.;el Kuşeyrl, Risale, s. 26. 47 Malımud, eş-Şibl~ s.36. 48 Malımuc~ a.g.e.,s.41. Mahmud, a.g.e., s. 58.(Vahdct-i vüeud, 'Bir bilme, Allah'tan başka varlık olmadığının idrak ve şuurunda olmıı' şeklinde tarifedilmek.'tedir.) illudağ, Tasavvıif Terinıleri Sözlüğü, s. 507. so El Bağdadi, Tarihu'l-Bağdat, XIV, 390. sı El Kuşeyıi, Kıışeyti Risalesi, (illudağ), s. 213-214. sı İbn-i Hailikan, Vefaydt, II, 275.; El Bağdadi, Tarilııı'l-Bağdat, XIV, 392. SJ İbn-i Hallikan, a.g.e., II, 273.; İbn-i Kesir, el Bidaye, XI; 216. 54 İbn-i Hallikan, ·a.g.e., II, 275. ss El Bağdadl, Tari/ııı'l-Bağdat, XIV, 391. 49 NOSHA, YIL: VI, SAYI: 2 I, BAHAR 2006 39