YAPıSAL BIR SORUN OLARAK

advertisement
YAPıSAL BIR SORUN OLARAK KÜLTÜR DEGIŞIMI Dr. tl'iısaı OSKAY
SUNUM
Kültür değişimi sorunu, büyüme ile gelişmeyi bağdaştıran; yapısal
bir değişim içinde daha yüksek üretim düzeyine Uıaşmak, daha adale'tli
bir toplumsal yaşam sağlamak isteyen ülkeJer için önem taşıyan ve her­
gün biraz daha üzerinde durulan bir sorun olmaktadır. Kitlelerin siyasal
hayattan dolaylı yada dolaysız yollarla uzak tutulması ile sürdürülen; ge­
niş ve güçlü bir iç pazarın oluşumunu önleyen; gerçek
bir sınaileşmeyi
böylece uzun süre yapısal bir zorunluluk olmakta alakoyan; gelişme, hat·
ta biiyüme açısından bile irrasyonel sayılması gereken adaletsiz gelir da·
ğılımını dışa bağlı ereklerine temel edinmiş; dış ekonomik ilişkilerini bile
toplumun varolan, geçersizliği hergün biraz daha açığa çıkan bu yapısal
özelliklerini sürdürmekte kullanmak isteyen yönetimlere ras'tlanan iiılke­
lerde, halkın özlemlerine öncelik veren, saygı gösteren demokratik yeni·
leşme hareketleri için de, sorun, önemli bir sorundur.
ekonomik ve sosyal alanlardaki diğer
bu alanlardaki değişimlerin hızlandıncısı
ve pekiştıricisi olmaktan öteye etkinlik kazanmayacağını bilmek, bu ülke·
lerde gerçekten sınaileşmek, gerçekten Batılılaşmak
isteyen yenilikçiler
için önem taşımaktadır. Bu incelemede, kültürlin oluşumu, kültürel orta­
mın kuruluşu; örgütlenme; kültürün oluşumunda soyut düşünce aşama­
sı; riıler, sihir ve ideoloji; kültürün oluşumunda bilim
aşaması; yapısal
bir 50run olarak küıtüriin oluşumu; kültürün sosyalizasyonu ve anlamı;
birincil sosyalizasyon ve ikincil sosyalizasyon; sosyalizasyonun, davranış
normlannın, sosyal sistemlerin ve kurumlann oluşumu; birinci ve ikincil
syndromlar; sosyal sistemlerin öğeleri ve görevleri; ve alt·yapının pekişti·
ricisi olarak kültür gibi konular üzerinde durulmaktadır. Kültür değişimi
SOrll.'Junun gelişmenin siyasal yanı açısından taşıdığı anlam ise, soruna
yukar da vurgulamaya çalıştığımız noktalar açısından
bakıldığında yete­
rince açıklığa kavuşulacağı için, .ilerki sayfalarda aynca ele alınmadığı
görülecektir.
Kültür
değişimi
değişimlerden
ı.
sorununun,
ayrılamayacağını;
İnsan İhtlyaçIllI"l
ve KültürelOrtam
Kültürün oluşumu insan'ın «ihtiyaçlannın» ve bu ihtiyaçların gideril­
mesinin bir sonucudur. Bu, kültürün; yani, insan ihtiyaçlannın ve bu ih­
KÜLTÜR DECİşİMİ
81
tiyaçların giderilmesi sürecinin «insan doğası» diye değişmez bir niteliğe sahip
olmayan, fakat kesiksiz bir evrim içinde hem kendisini hem de doğayı ge­
liştirerek kendisine doğalortamdan daha farklı bir «ikincilortamı»; kül­
tür'ü yaratan sosyal varlık sahibi insanın ürünü olmasındandır.
Bu nedenl,e insan ihtiyaçları ve bu ihtiyaçlann karşılanması için oluş­
turu'an ikincil ortam, aslında, "kÜıtür» sorununun özünü teşkil etmekte­
dir.
Uzun süreler, Bodin ve o'ndan esinlenen Montesquieu gibi düşünürler
bile «kültür» sorununun bu özelliğini yeterince
anlayamamışlar; bugün
bazı Batılı düşünürlerde de görüldüğü gibi, Batı uygarlığını doğa [iklim]
koşullanna bağlamışlar, dünyanın diğer yerlerinde bu doğal koşullann bu­
lunmayışı nedeniyle Batı uygarlığının olamıyacağını ileri sürmüşlerdir.
Aslında ise, aynı
doğalortamda Kızılderili
toplum ile «Beyazların»
toph.:mu yanyana kurulabilmekte; aynı doğal ortamda yüzyıllarca geri bir
toplum ohırak yaşayan eski toplumlar yeni toplumlar haline gelebilmek­
te; ya da aynı Semitik ırktan olan Arap ve İsrailliler aynı «çöl>, ortamın­
da değişik düzeyde toplum hayatı sürdürebilmektedirler.
Bunun nedeni, insan toplumunun evriminin doğalortamdaki faktörler­
den çok sosyalortamdaki faktörlere bağlı olmasıdır. Bu sosyal ortam, in­
san toplumunun daha. yüksek düzeyde bİr hayat kunnasını sağlayacak
«kültürelortamı» kurabilmiş ise, toplum henüz geri bir toplumken «coğ­
rafi ortamında» yeralmakta olan, ancak eski toplumun kültür ortamında
bir «meçhul» olarak kalmış bulunan kömür, petrol,
demir, aliminyum
veya hidroelek'trik gibi öğelerin insan toplumunun «kültürelortamında»
yeralması da sağlanmış olmaktadır. Bu ise, insan toplumunun coğrafi en­
gellerı aşmasını; coğrafi ortamının sağlayacağı hayat düzeyinden daha yük­
sek bır hayat düzeyine ulaşmasını sağlamaktadır.1
İnsan toplumunun coğrafı engelleri aşabilmesi ise «insanın veya toplu­
mun yaşamasını sürdürebilmesi için yerine getirilmesi gereken biyolojik
ve ortamsal koşulların,,2 oluşumunu, «temel ihtiyaçların» doğalortam kar­
şısında daha özgürce ve daha yüksek derecede karşılanabilmesini sağla­
maktadır.
ihtiyaçları» denilen
giderecek yaşam dene­
melerine, pratiklere, bilgiye sahip olmayı gerektirir. Bu pratiklerden ba­
zıları insan'ın yeni yeni araçlar bulması ile ilgilidir. Pratiklerin ve bilgi­
nin bu türü insanın kültür ortamındaki objeler ile
doğalortamındaki
mevcut objeler arasında yeni yeni ilişkiler kurarak, ozamana kadar varol­
mayan yeni «araçlar» yapmasına yarar. Bazıları ise, belli bir iş'in başarı 1­
ması için gereken örgütlenmeyi ve iş bölümünü giderek daha gelişkin ha­
Ancak ,bunun
yapılabilmesi
«insan'ın
dolaylı ihtiyaçların artışına katlanmayı
ı
2
ve
çıkarsanmış
bunları
Bk: Wilson D. WaIlis, «Geographical Environmen! and Culture,> J. E. Nordskog, soclal
Cbıuıge (New York: McGraw-HiII, 1960), ss. 18-25.
Bronisla.. K. Malinowski, A Scl.ent1flc Tbeory of Culıure (New York: Oxford University
Book, 1%6), s. 75.
AMME İDARESİ DERGİSİ
82
le getirecek yeni örgütlenme ve iş tekniklerinin geliştirilmesine yarar. Ör­
objenin form'unun değiştirilmesi ile değişik kullanım değer­
lerine kavuş,ttırulması [demirden yapılan bıçak, balta,
kılıç, marangoz
aletleri, demir köpru, demir gemi teknesi]; veya birçok objeyi düzara ve­
ya form'larını gerektiği şekilde değiştirip yanyana getirerek yeni kültür
objelerinin katılması [topraktan tuğla ve kiremit yapılması; tarla sınır­
larını silen sellerden sonra eski tarla sınırlarının yeniden saptanması için
geliştirilen geometri bilgisi; maddelerin tutunumu
(cohesion) hakkında
bilgi, duvar örme bilgisi, ip veya çivi ve bütün hepsini biraraya getirerek
«ev» yapılması] bu yolla olur.
neğin, aynı
Ev'in, bıçağın, çivinin vb., yapılması ise, iş bölümüne dayanan örgüt­
lü topluma geçişi gerektirir. Bu süreç içinde, tarihin başlarında bronzdan
demire geçmek için harcanan zaman dilimine oranla çok daha kısa zaman
dilimleri :çinde, insan toplumu çok daha fazla sayıda yeni kültür objeleri
edinmiştir. Kültürun, tarihin eski dönemlerinden günümüze doğru geldik­
çe, her dönemde bir öncekinden daha hızlı gelişmesi; belli bir dönemin
kültür düzeyindeki kültür objeleri ile yapılabilecek yeni kültür objeleri
bileş:mlerine oranla, bir sonraki döneme geçtikten sonraki daha gelişkin
kültür düzeyinde, kültüre katılan her yeni kültür objesinin kendisinden
çok daha fazla sayıda yeni yeni kültür objeleri bileşimlerine olanak ha­
zırlamış olmasındandır.3
Bu yolla, temel ihtiyaçlarını bile çıkarsanmış ih'tiyaçlarını karşılamak­
la giderebilen insan kendi güvenliğini ve rahatını, hareket boyutunu ve
hızını arttırmakta, yıkıcı ve yıkıcı gücünü YÜkseltmektedir.4
2.
KültürelOrtamın KurulJuşu
Bütün bu sürecin temelinde ise, insan ile madde arasındaki ilişki ve
vardır. Temel bir ihtiyacı gidermek için girişilmiş bir
pratik olumlu sonuç vermiş ise; üretimin teknik veya örgütlenme ile ilgili
alanında girişilmiş belli bir işin iyi sonuç verdiği ortaya çıkmışsa, «geç­
mişin, 'tekrarlanarak geçerliği anlaşılmış bulunan bu
değerlilikleri gele­
cekte karşılaşılacak olan benzer sorunlarda veya ihtiyaçlarda gene aynı
şekilde kullanılmak üzere toplum üyelerince öğrenilir ve saklanır. İnsan,
yaşamdenernlerinde önce tesadüfi, sonra tecessüs ile iradi olarak giriştiği
bu madde ile ilişki kurma tecrubelerinden iki nitelik kazanır; hem homo
faber hem de homo sapiens olur.5
karşılıklı-,'yleşim
Homo faber ve homo sapiens olan insan, madde ile ilişki kurarken ör­
gütlenmey}. semboller kullanmayı ve yaşam denemelerinden edindiği geçer­
li pratikleri ve edimleri değerlileştirmeyi de öğrenmiş olur. Yaşam dene­
hızlandırıcı bir süreçle gelişmesi hk., Dk: Hornell Hart, .Acceleration in Social
Change,> Fr.mds R. Alien, Hornell Hart, Delbert C. Miller, William F. Ogburn Ve Meyer
F. Nimkoff, Technology and Soctaı Cbange (New York: Appleton-Century-Crofts, 1957)
ss. 27-55.
• MaHnowski, A Sclentiflc Tbeory of CultuN, s. 120. 5Ibld., s. 10. 3 Kültürun
KÜLTÜR DEGtşİMİ
83
me leri içinde yapılan gözlemlere dayanarak elde edilen bilgiler, kazanılan be­
ceriler, bu kültürel objeleri pekiştiren değerlere, kanaatlara ve diğer ide­
olojik rasyonalizasyonlara yolaçar. İnsan, yeni yaşam denemeleriyle karşı­
laşıp aynı konuda eskisinden daha yararlı bir pratik veya bilgi edinmenin
nıümkün olduğunu bizzat "yaşamadığı» ve görmediği sürece, eskinin pra­
tiğini ve becerisini pekiştiren değerleri
bunlar yüzeyden bakıldığında
sihri veya irrasyonel bile görülseler
savunur.6
Deneme ve yanıİma süreci ile öğrenme, pratiklerin istenen yönde ba·
olup olmamasının getireceği yarar veya zarara göre, gelecekteki pra·
tiklerin nı' nitelikte olacağını da saptar. Aynı saike bağlı olarak ve benzer
şartlar altında tekrar eden bir olguya karşı girişilen bir eylem veya pra·
tik her defasında veya çoğu defa olumlu sonuç veriyorsa, başarılı görü­
len bu pratikler alışkanlık haline getirilir ve ilerde karşılaşılacak benzer
sorudarda da uygulanırlar. Kültürün büyük bir kısmı, bu tür alışkanlıkla­
ra dayanır. Alışkanlıklar ise, semboIlerin kullanımı ile hızlanan ve geliş·
kinleştirilen sosyal öğrenim sayesinde, bireylere özgü alışkanlıklar olmak­
tan çıkarak o günkü ve gelecekteki kuşakların bütününe ait olmaya başlar.
Toplumun gitgide genişleyen kesimlerinde ortak pratiklerin ve eylemlerin
paylaşılması ve benimsenmesi ile birlikte bu eylem alışkanlıklarından adet·
ler, düşünce alışkanlıklarından ise kollektif idea'lar oluruş}
şarılı
Toplumda, bireylerin veya toplumun bazı bölümlerinin başarılı pratik·
lerinin z')manla yaygınlaşması, toplumca benimsenmesi ve değerli kılın­
ması "en büyük şartlandırma aracı» olan kültürün
eğitmesi, yetiştirmesi
beceriler kazandırması, norm'lar ve beğeniler aşılaması ile olur.s
Kültürün bü'tün bu etkileri ile insana kazandırdığı en büyük özellik
ise, yukarda da değindiğimiz örgütlenme özelliğidir.
o
ürgütlenme, «ihtiyaçlarını veya çıkarlarını tatmin edebildiği heryerde
ve her etkin uygulama veya eylemde» insanın başvurduğu bir süreçtir. Ör·
gütlenme «beceriler, bilgi ve değerler geleneği» şeklinde, birincil [biyolojik]
ihtiyaçlarını kültürelortam içinde karşılamak durumunda bulunan insanın
başarılılığ1nı ve etkenliğini sağlar.
o
gibi, insan sosyal varlığını kazandıktan sonra,
ve ihtiyaçlara ait saik'lerini değil, kültür ortamı
içinde oluşan çıkarsanmış ihtiyaçlarını ve bunlara ait saik'leri gözönünde
tutarak eylemlerde bulunmaya başlar. Öyle ki, «nefes alma» ihtiyacı gibi
en basİt bir ihtiyaç bile, doğal şeklini değiştirerek, uykuda korunma; ça­
lışma, diğer insanlarla birarada bu'junma gibi başka kültürel saik'lerle
bağdaştırı 1 arak giderilmeye başlar? Bir başka deyişle, esası biyolojik bir
organizma olan insanın en biyolojik ihtiyaçlarına ait saik'ler, güdüler ve
bunların giderilmesine dair pratikler" toplum hayatına geçilinceA kültür
tarafından belirlenmeye başlar .
Malinowski'nin
belirttiği
bi~olojik ihtiyaçlarını
• Malinowski. Op. Cit., s. ıo. George P. Murdock, .How Culture Change,- Nordskog. a.g.e.. ss. 86·87. & Malinowski, The Dynamlcs of Cuiture Change, s. 43. 9 Malinowski, A Sdentlflc Tbeory of Cuiture, s. 85. 1
84
AMME İDARESi DERGİsi
Bunun sonucu olarak, ikincil ihtiyaçların giderilmesi konusundaki zo­
runluluklar [imperatives] önem kazanır: Bütün materyal araçların ve ay·
gıtların yapımı, bu yapıma ait teknolojinin - beceri, örgütlenme ve iş kor­
kusu olarak - unutulmaması ve sürdürülmesi; ürünlerin ve mamüllerin
tüketici ve kullanıcılara datp.tılabilmesi gerekir.
Bütün bunlar ise, toplumun kendi üretim sistemini, datp.tım sistemini
ve tükettm sisıemini oluşturması zorunluğunu ortaya çıkanr)O Bunun an­
lamı, üretim, dağıtım ve tüketirnin de toplumsal örgütlenme içinde yapıl­
ması demektir. Böylece, toplumda her birey giriştiği her işte örgütlü bir
toplum içinde yeralmış; her eylem ve faaliyetini başkalarının ilgili eylem
ve baliyeJleri ile örgütlendirmiş olur,ll
Kültür'ün oluşumu, örgütlenme ıle birlikte hızlanmaya başlar. İnsanın
temd veya çıkarsanmış ihtiyaçları ile kültürel «performance'lar» arasın­
daki fonksiyonel İlinti veya bağıntı toplumsal örgüt sayesinde kurulmuş
olur. Örgiitlenme ise, önce, «çok açık şekilde tanımlanmış bir şema veya
yapının»; sonra da toplumun belirli bir hayat düzeyindeki örgüt ve örgüt­
lenmclerini pekiştiren, bunları sosyalize eden ve savunan değerlerin, kol­
lektif idea'ların, norm'ların kurumların- tek kelime ile «kültür'ün,)- oluş·
masını gerektirir.U Bunun nedeni ise, «genel anlamıyla «hayat» demek olan
birHk.te-iş görmenin» ancak, bireylerin ortak çabaları, karşılıklı fedakar­
lıklan, giriştikleri eylemlerden karşılıklı olarak yararlanmaları ile gerçek·
leştirilebilmesi ve bu karşılıklı yararı sürdürmek uğruna
özel çıkarların
sellenmesini gerektirmesi; norm'ların, değerlerin, kollektif idea'ların, oto­
ritenın ve genel anlamda diğer sosyal baskıların (constraints) bu işi kolay'
laştıracak olmasıdır. B
Malinowski'nin belirttiği gibi, «insan, normtıar, adetler, gelenekler ve
ile yaşar» ve bunlar insanın kendi çevresini ve ortamın mani­
pülaSYODlI veya yeniden - düzenlemesi sırasında ortam ile giriştiği karşılık­
lı-etkileşiıı1in ürünüdürler,14
kura~lar
Oluşan toplum içinde bireyler, giderek, doğalortamlarına karşı artan
bir özgürmk elde ederler ve «toplumsal gelişmenin ilk aşamalarında insa­
nın faaliyetlerini belirleyen doğa'nın" etkisi [gitgide] azalır ve insan, için­
de yaşadığı doğalortamını «vurgulamaya» başlar. ıs Moral, hukuk, din, si­
yasi iktidar kurumu ve eğitim gibi çeşitli kurumlardan herbiri de, işlevi,
kurulan bu sosyal yapının varlığını korumak olan kompleks bir mekaniz·
manın kısımlan olarak iş görürler. Bu bakımdan da, toplumdaki ahlak,
Malinowski, The Dynamlca of Culture ChaıJge, s. 44.
Malinowski, The Dynamlca of Culture Change., s. 46; A Sdentlfk Tbeory of., s. 89.
12 Malinowski, A Scientific: Tbeory of CUıture, s. 39.
il Dk: Malionwski, The Dynamlca of Culture Change, ss. 4445; Harry C. Bredemeier and
Richard M. Stephenson, The Aııa1yııls of Social Systems (New York: Holı, Rinehart and
WinstQn, 1964), ss. 91-120.
ı4 Malinowski bunları, norm'lar, Adetler, alışkanlıklar, mos'lar [mores] folkway'ler [görenek],
teamül [usage] şeklinde sıralamakta ve bunların .kUltlirel gerçekliJlin temel k.urucularm
dan biri olduklannı» söylemektedir. Bk: A ScIentific: of CUıture, s. 68.
"W. D. Wallis, a.g.m., s. 24.
Lo
II
KüLTüR DECİŞİMİ
85
hukuk, s!vasİ iktidar kurumu ve e~itim toplumdaki sosyal yapı ile dolaylı
veya dolcysız ilintiler içinde; yani, Radcliffe-Brown'ın belirtti~i gibi, kişi­
leşmiş bireyler ve kişilerden oluşan gruplar arasındaki sosyal ilişkilere da­
yanma ve bu ilişkileri etkileme süreci içinde elealmadıkça bütün bu kurum­
ların sosyolojik anlamda do~ru ve tam anlaşılmasına imkan olmaz; yapı­
lan iş, bir «soyutlama ve izalasyon» dan ibaret kalır)!>
Oysa, insan toplumu, kendisini oluşturan ve belirleyen do~al ortama
olarak gelişir, fakat geliştikçe de do~al oI"tam karşısında bağımsız­
laşır; toplumun alt-yapısı yanında bu alt-yapıyı ve bu alt-yapının gerektir­
diği sosyal
ilişkileri açıklayan, haklılaştıran,
değerlileştiren ve muhafaza
eden üst-vap\l>ını da kurduktan sonra, bir deyişle, «organik bir yapı» ka­
zanmış olur.
ba~h
«Orgar:ik yapının» dokusunu ise, yapı içinde biraraya gelmiş bulunan
birimler arasındaki ilişki set'leri teşkil eder. Di~r bir deyişle, «organiz­
manın» özelliği, içindeki birimlerin- ki, gerçek anlamda «organizma» bu
birimierdir-niteliklerinden de~il; bu birimler arasında ne nitelikte sosyal
ilişkiler )rurulacağını belirleyen sosyal yapıdan gelirP
Bu, kültür değişimi sorununda bize ışık tutacak bir gerçe~i işaret et­
mektedir: «herhangi bir insan toplumunda
gözlemlenecek herhangi bir
sosyalolgu [fenomen] bireysel insanlann do~asının de~il, (bu bireylerin
biribirleriyle karşılıkılı- etkileşim ilişkileri kurarak
bir'leştikleri sosyal
strüktürün neticesi [dir] ,,18
b. -Kültür'ün
Oluşumunda
«Soyut
Düşünce» Aşanıa.sı
İnsan toplumu kendi yaşam denemelerinden elde ettiği teknik bilgi­
leri olduğu kadar, örgütlenme ve kurduğu toplumsal örgütü kullanma ve
koruma yetilerini ve becerilerini de soyut düşüncesinin, sembol kullanma
yetene~injn gelişmesi ile korur ve geliştirir. Bunda sihirden bilime geçişle
ilerler. Ancak, «ideolojik» inançlara, de~er sistemlerine olan ihtiyacı gene
devam eder. 19
.
İnsan doğa ile karşılıkIı-etkileşİm ilişkisinde sayısız algılamalarda bu­
lunur. Bu algılamalanna göre de davranışlarda bulunur. Aynı objeye aİt
aynı uyadar belirli bir sayı kadar algılandığında, insan, objeye ve nitelik­
lerine karşı gösterdiği algılamayı, objenin yerine geçen sembole veya sem­
bollere karşı da göstermeye başlar. Sembol, oluşumu itibariyle, «şartlan­
dınna sürecinin sayesinde ilgili olduğu davranışla obje arasında bağıntı
kurmuş bulunan bir şartlandınlmış1.lyandır.:W Kapsamında ise, ya bir şe­
yin yerin~ konulmuş bir başka şey, ya sembololarak kendi içinde taşıdığı
bir Idea, bir his (emotion), ya da bilinçliliğin ö~esi olmuş ve hatırlanabi­
lecek olan şeyler bulunur. Malinowski'nin belirtti~ gibi, sembol, «işaret­
A. R. Radcliffe-Brown. Stnıcture and Funı:tlon in Prlmitlve Soclety, s. 195.
Ibid.• ~S. 178-179. 190-191. 'i Ibid., 191. .. Bk: Malinowski, The DYııamICS of.•, ss. 44. '" Ibld., s 139. 16
•1
AMME
86
ıDARESİ DERGİsı
ler He insan aklı arasındaki sihirli bir ilişki üzerine de~il, fakat bir obje,
bir anlam hareketi (gesture) veya bir eylem ile bunların algılayıcısı olan
organizma üzerindeki etkileri arasındaki ilişkiye dayanır; bu ilişki üzeri·
ne ıstinad eder.,,2!
Sembollerin en gelişkin biçimi ise dil 'de bulunur. Dil, ı<konuşma ve
yüksek derecede soyut sembollerle, insanın başka insanlara soyut ayrın­
tıları bildirebilmesini sağlar, Kelimeler ve gramer
bizim algıladığımız
uyanlara göre bizde oluşan duyumlamayı bir başkasında [bu bir başkası,
bizim algıladığırriız uyarıların kendilerini a:1gılamasa da] oluşturmamızı;
böylece, bir tür olarak amaç ve faaliyetin oluşumunu sağlar.»22
Semboller insan']J1 başkaları ile algılarını, duygularını, aüşüncelerini
sağladığı gibi, insanlar arasındaki
benzeşimi arttırır;
ortamla ilgili somut sorunlar karşısında «ölüm», «varlığın nedeni», «mut·
luluk» gibi doğa-ötesi veya soyut sorunlarda benzer duygu, düşünce ve
davranışlara sahip olmalarını kolaylaştırır; toplumda sosyalizasyon süre·
cini etkinliğe kavu$turur; ~anlar yığınını communis dedi{timiz benzeş­
miş ve 0l1aklaşa özelliklere, faaliyetlere sahip insan topluluğu haline ge­
tirir.ı ! Bı.1DU ise, Cooley'İn belirttiği gibi, insan düşüncesini, insan duygu·
larını yaygınlaştırarak; bir anlamda, ortak ve genel bir insan anlayışı ya·
ratarak, toplumda moral bir birlik kıurarak, insan
zihnini geliştirerek
ve tarih boyunca amaç ve ereklerine erişmek için örgütlenerek çalışan İn·
sana bu alanda kolaylıklar sağlayarak yapar.24
bildirişimlemesini
Bildirişim süreci sonunda, toplumsallaşan [sosyalize olan] insanlar
bilgilerini arttırarak, kendi, buluş ve keşiflerinin sonuçlarını diğerlerine
bildirerek fiziki ortam ve çevreleri üzerinde daha büyük bir kontrol ku·
rarlar, toplumsal gelişmeyi gerçekleştirirler. Bunu yaparken de, hem si.
hir, büyü ve bilim gibi doğa'yı kontrol altında tutmaya yarayan disiplin
ve pıatikleri oluştururlar, hem de basit yapı fonn'ları yerine, gitgide daha
kompleks yapı fonn'ları kurarlar. Sembollerİn kullanılması, dil ve bildi·
rişim ile <,sosyal evrim» dediğimiz bu gitgide daha gelişkin ve daha komp­
leks yapı fonn'larına ulaşma süreci arasında açık bir ilişki vardır. Sos'
yal evrim, böylece, hem «küçük sayıdaki yapı fonn'larından ... çok sayıda
ve tarklı fonn'ların oluşmasını; yani, çeşitlenmeyi [diversification] hem
de daha gelişkin yapı fonn'larına ulaşmayı sağlar.25
c. Rltler, Sihir ve ..İdeoloji»
Yapı
yal
formları
iLşkiler
içinde yeralan insanlar, «belirli [tanımlanmış] bir sos·
destesi ile, entegre olmuş bulunan bütün'e bağlanırlar. Yapı
lllbld.
22 Bobanan, a.g.e., s. 34.
II Wilbur Schramm, .How Communication Works,- Schraınm (der.), The process and Effecu
of Mass Communfcatloıuı (Urbana: University of I1\ıinois Press, 1954), s. 3. [3·26].
l4 Charles H. Cooley, -The Significance of Communication,. Bernard Berelson ve Moms
Janowiu (ed.), Reader in PubUc Oplnlon and Comınunfcatlon
(New York: The Free
Press, 1966, ss. 147·155.
25 Radcliffe.Brown, a.g.e., s. 203.
KÜLTÜR DEClş!Mİ
87
ve form'unun devamldığı ise, toplumsal hayat süreci ile; bireylerin ve bi·
reylerin de içinde yeraldıklan örgütlü gruplann faaliye't ve karşılıkh-ey·
leşim leri ile sağlanır.,,25
Toplumun «sosyal hayatı»
nunu icra etmesidir.»27
anlamı
iitbanyle, «sosyal
yapının
fonksiyo­
Burada söz konusu olan «fonksiyon» ise, tek bir suçun cezalandınlma·
ve bir cenaze töreninin yapılması gibi «devri»
(recurrent) bir olgu
değil; yapısal devamıdığı sağlayan veya bu devamlılığa katkıda buluna·
cak şekilde sosyal hayatta bir bütün olarak roloynayan bir olgudur. Di·
ğer bir deyişle, birim varlıklar arasındaki sosyal ilişkiler
desteklerinin
meydana getirdiği yapı'mn bütününün ve bu bütün'ü meydana getiren bi·
rimlerin faaliyetlerini.n oluştur<luğu haya~ sürecinin Itemin edeb.ileceği
yapının devamlılığı ile ilgili bir olgudur. ıs Bir başka deyişle, cenaze 'tö­
reni sadece toplumdaki herhangi bir insanın ölümü dolayısıyle değil, ya­
pı'nın ve form'unun - söylemek bile gereksizdir ki, bir yapının form'u ile
işlevi bağıntılıdır değerlileştirilmesi, pekiştirilmesi ve sürdürülmesi için
İCra edilmektedir.
sı
Bu bakımdan da, buradaki cenaze töreni dinsel inançlann ve ritüel'·
lerin sist'!mleşmiş olarak yeraldığı sosyal bir olgudur. Bunlar hem stan­
dartlaştınlmış davranışlan hem de toplumun
"ölüm» sorunu karşısında·
ki yaygın kavrayış ve yanıtlannı ihtiva ederler. Ölünün gömülme töreni,
ölünün ardından yapılan anma ve kurban törenleri sırasında insan gru.
bunun Y<lptığı rituel'lerde, ölümün gerçek bir yokolma olmadığına ve in­
sanın ölümsüzlüğüne olan inanç onaylanmakta; kişinin yokolma [des'trua
tionj korkusunu yenme konusunda duyduğu köklü ihtiyaç ölümün tam bir
«yokolma>; olmadığı şeklinde bir inanç ile dengelenip karşıIanmaktadır.
İlginç
olan, bütün bunların, kişinin psikolojik içgüdülerinin sonucu
fakat Malinowski'nin belirttiği gibi, birlikte işgörme [cooperation]
konusundaki kültürel faktörlerin» sonucu olarak oluşması; bunlann, «aile·
deki beşeri hissiyat ortamının gelişmesi ve büyümesi, ortak çalışma yol.
daşlığı ve ortaklaşa sorumluluk yüklenmiş olma durumu tarafından belir·
lenmesidir.,,23
değil,
İtısan, «sadece düşüncesinde inikaslara yolaçmakla kalmayan,» fakat
«insan toplumunu bir eylemde bulunmaya zorlayan,,30 doğal felaketler kar·
şısında «grubun» böyle bir güçlük ve bilinmezlik karşısında
yıkılmaması
veya çöziilmemesi için, sihir'den, dinden veya bilimden yararlanır.
İlkel ve olgunlaşmamış bilim diyebileceğimiz sihir ve büyü [magic]
pragmatik yönden önemli bir kültürel kuvvettir. Bu kültürel kuvvetin ya­
ran topluma «teknik veya pratik çalışma konusu olan şeylerin dışında»
Ibld., s. ISO. Ibld. ı. Ibld. ,. Malinowski. The Dynamlcs of.. .• s. 48. 30 Ibld. 26
rı
AMME İDARESİ DERGİSİ
88
yeraı:ın
veya bilinmezliklerin karşısında toplumun mevcut ya­
veya bu bilinmezliklerdeki güçleri kontroı
altında tutabileceği konusunda bir güven (confidence) verme şeklinde be­
lirir. Bunu Malinowski şöyle açıklamaktadır:
pısı
sorunların
içinde çözüm
bulabileceği
«... Sihirin ve büyünün muhtevaca etkisi üzerinde yapıla­
cak dikkatli bir inceleme gös'terecektir ki... siliİr tekniğin ala­
nına veya pratik çalışma konusu olan şeylere tecavüz etme­
mektedir. Herhangi bir küıtürde belirli bazı süreçler üzerinde
ne zaman tam bir teknik kontrol tesisi edilmişse, sihir bu gibi
süreçleri manipüle etmeye kalkışmamakta ... fakat şansın ve
kontrol edilemeyen güçlerin insan tahminlerini alt-üst edebi­
leceği türden faaliyetlerde sihir daima işe karışmaktadır. Si.
hirsel eylemlerle pratik iş (work) arasında [yapılacak] yakın
ve dikkatli bir analiz ... psikolojik açıdan [sihirin] iyimser­
liğin olumlu düzenleyici1iğini (diathesis) ve başarıya olan inanç
ve imanı oluşturarak bireyde [grup üyelerinde] mental bir
entegrasyon yarattığını ortaya koyacaktır,":;!
Malinowski'nin belirttiği gibi, sihir toplum içinde yeralan insanlarda bu
mental entegrasyonu sağlayarak, «insanın rasyonel tekniğinin başarısızlığa
uğradığı yerde» insanın kendine, topluma ve toplumun varolan «yapısına»
güvenini sürdürmesini salıklamaktadır. Birey içindeki bu süreç toplum ça­
pındaki etkisi itibariyle değerlendirildiğinde ise, «örgütlü insan toplulukla~
rında liderliğin tesisinde, örgütlenmenin teşvikinde sihirin disiplin, düzen
ve karşılıklı güvenme duygusundan [oluşmuş] munzam bir faktör» rolü oy­
nadığı görülmektedir.ll
d. Kültürün
Sıhir
Oluşumu
ve Bilim
Aşaması
dünyadaki olguların
bu olaylar olmadan ni'
telemesini, nedenleri ve zamanı itibarıyle ön·kestirim ile bunları bilme ihtiyacı·
nı gidermesini sağlamakta; insanın belirsizlik içinde kalmamak ve ortamdaki
olguları önceden belirleyebilmek isteklerine cevap vermektedirler.
ve bilim, temele inilecek olursa,
nede'lıerini
kavramasını;
karşılaşabileceği
insanın dış
olayları
Bu nltelikleri itibarıyle de tıpkı bilim gibi sihirin de «pratik» bir amaç
kabul edilmek gerekmektedir. Sihirin, daha çok, «ilkel» veya daha
doğrusu <'okur-yazarlık öncesi» toplumlarda kullanılması ise, bu tür top·
lumların düşünce sistemlerinin daha somut olmaları yüzündendir. "Okur­
yazarlık öncesi toplumların soyut düşünceleri fazla
sistematik değildir.»
Mutlak mantık boyutları bakımından, bu tür toplumlardaki düşünce fazla
gelişmemiştir 33 Bu tür toplumlarda sihir, daha gelişkinlerde ise din «hayat
buhranlarını kutsal bir görünüm içinde değerli, önemli ve meşru bir yere
kavuşturmak'ta... içeriği olan mitölojisi, ritleri, hatta pratik ilgi·alanlarıyle
güttüğü
Ibld. Ibld. 33 Clyde Kiuckhohn, .Mirror for Man,- H. L. Ross, a.g.m., s. 101.
LI
ııı
KÜLTÜR DEClşlMİ
89
İnsanların
ritüel, hukuki ve moral davranışlarını etkilemekte... [ve toplum­
da] sosyal tutunum [cohesion] yaratmaktadır».34
c. BilImin ve «ıdeolojinin» Görevleti
Ancak, bütün bunlara bakarak, insan'ın ilkel toplum döneminde bile
bilimden yoksun olduğunu sanmak doğru değildir. Malinowski'nin belirtti­
ği gibi, insan, ilkel de olsa, içinde yaşadığı ortam ile ilişkilerinde bazı ey­
lemlerde bulunmaktadır. Bu eylemlerin de ise, öngörüye ve muhtevanın
kavranmaôına; yani insanın, hangi şartlar altında bir eylemde bulunuyor­
sa, bu şartları kavramış olmasına dayanmak zorundadır.
Böylece, karşılaşılan bir olgu veya obje karşısında İnsan, «standartlaş­
b:r eylem tekniği sistemi» kurmaktadır. Bu, «bilgi sistemidir.» Bilgi
sisteminin ise, içinde, insanın ve toplumunun geçmişteki deneyimlerinin
sonuçları yeralmaktadır. Bu neticeler bilgi sistemini oluştururken standart­
laştırılmakla beraber, «bir miktar elAstiki tutulurlar.
Zira, insan doğa ile
veya kendi cinsleriyle bir işi olduğunda, içinde bulunduğu her ayrı durum­
da kurucu ve hayal gücüne dayanan bir 'tutumla hareket ederek kendini ye­
ni şartlara karşı da hazırlıklı tutar.» Fakat, İnsan bütün eylemlerini geç­
mişteki yaşam denemelerinin neticelerinden oluşan
ön-kestirimci düşünce
yeteneğine göre düzenler. En ilkel toplumdaki insanda bile «yaşam-denem­
lerine ve usavurma'ya dayanan bilgi sistemleri... mevcuttur.•,35
tırılıl'ış
Deneyime ve usavurmaya (hüküme varmaya) dayanan bilimsel düşün­
cenin en ilkel insanlarda bile varolduğunu belirten Mallnowski, ilkellerin
tamamen mistik, çocuksu ve müphem bir dünyada yaşamadıkları»; bu top­
lumların etahi «mistik fantazyalarla akli düşünceyi birbirinden ayırdıkları»
görüşünü
savunmaktadır. Bu konuda,
elbisenin, aleş'in ve boomerang'ın
bulunuŞllım örnek vermektedir.
Diğer bir deyişle Malinowski'ye göre,
deneyime ve usavurmaya daya­
nan bilimsel düşünce en ilkel insanlarda bile vardır. Tıpkı, modern toplum­
larda da bilim-dışı inançlar alanının oluşu gibi. tIkel toplumda, bugünkü
çağdaş topluma oranla çok daha geniş olan «mistik
fantazyalar» alarnda
vard:::ı.. Ancak, çağdaş toplumda olduğu gibi, ilkel toplumlarda da bu «mis­
tik Iantazya» alanı ile deneyime ve usavurmaya dayanan alanlar birbirin­
den ayrı1mıştır. tIkellerde elbisenin, sepet ve kumaş örgü biçiminin ve
boomerang gibi hedefe varmadı~ zaman, kendisini atan kimsenin bulun­
duğu yere dönen bir çeşit silAh m [ok değil] geliştirilebilmesi de bunu gös­
termektedir.36
ınsan toplumu böylece, doğa ile ilişkilerinde sihir'den,
bilimden, din'­
den ve toplumun her gelişme düzeyinde çeşitli ideolojik değer ve inanç sis­
temlerinden aynı anda yararlanarak, hem bir yandan içİnde bulunduğu sos­
yal evrim düzeyine uygun derecede doğa karşısında özgürleşmekte, hem de,
Malinowski, The
Ibld., ,. 47. "Ibld. 34
J'
Dyııaml.cıı
of.. , s. 48. AMME İDARESİ DERGİSİ
90
rasycnel düşüncenin etkisi dışında kalan doğa güçleri ve felaketler karşı­
sında toplumsalorganizasyonun dağılmaması için bir inanç sistemi kazan­
maktadır. Bu inanç sistemi, ilk bakışta sanıldığı gibi, ille de mistik ve «uh­
rev}" değildir. Bu inanç sistemi, pratik bir amaca yönelmiştir: sihir ve bü­
yü ile, dinin çeşitli ritüelleri ile doğa'daki olgulardan insan aklının etkisi
dışında kalanlannın da insan tarafından kontrol altına alınabileceğini ileri
sürerek insan'a bilimsel alandaki gelişme düzeyinin ye'tersizliğini telafi edi­
ci nitelikte bir güç kazandmnak. (+) Bu etkilerini ise, hiçbir zaman, bü­
tün bir üst-yapının belirleyicisi olan üretim ilişkilerinin ve bu ilişkileri bi­
çimlendiren üretim güçlerinin olgunlaşma düzeyinin dışında yapmaz. Din'in
«olumlu» etkisi, mevcut sosyal yapıyı pekiştirrnek; mevcut sosyal yapının
felaketler veya büyük sorunlar karşısında fonksiyonunu İcra edebilmesini
sağlamakla sınırlıdır. Sosyal d~ğişim, çoğunlukla, «meşru» din veya ideolo­
jiye rağmen yapılır. Alt-yapıdaki zorunlayıcı neden, üretimin sosyal güçle­
rinin, mevcut üretim [mülkiyet] ilişkilerinin sınırlarını aşacak olgunluğa
erişınesidir. Bu, yeni «ideolojilerin» çıkışının ve o'nlann başansının tek ne­
denidir.
3. YAPıSAL BİR SORUN OLARAK KÜLTÜRÜN OLUŞUMU
Toplumdaki kültürün, toplumdaki sosyo-ekonomik yapıya; yani, hakim
üretim ilişkileri biçimine göre oruşması ve toplumdalli sosyo-ekonomik ya­
pıyı pekiştirmekle görevli olması, «yeni kültürün
oıu~umu» veya «kültür
değişimi» sorununun ne şekilde değerlendirilebileceğini de belirlemektediL
Kültür değişimi sorunu, bu bakımdan, toplumdaki sosyo-ekonomik yapının
değişimi ;Le birlikte ele alınmadıkça, bu konuda anlamlı bir değerlendirme.
yapılması güç görünmektedir.
Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Bir Katkı'da tarihin mater­
yalisi aç1dan kavranması noktasına nasıl ulaştığını anlatırken bu. soruna
değinmektedir. Marx, "materyal hayatın üretim tarzı hayatın sosyal, siya­
sal ,e manevi [ruhi: spiritual] süreçlerinin karakterini belirler» demekte,
aynca, bu konuda şunlan belirtmektedir:
a. «Materyal hayattaki üretim tarzı, sosyal,
süreçlerinin genel karakterlerini belirler,»
siyasal ve ruhsal hayat
b. «İnsanın varlığını insanın şuurluIuğu belirlenmemekte; tersine, in­
sosyal varlığı o'nun şuurunu belirlemektedir,»
sanın
• Din'in, insan toplumunda tutucu bir etkisi oldu~na burada dei!inmeyişimizin nedeni şu­
dur: belli bir üretim güçleri/üretim ilişkileri dengesinde, doi!a'da bu dengenin bütunüne
yönelik bir güçlük ve feıaket beJirdii!inde din, o günkü toplumsal yapı ile sınırlı olmak
üzere, topluma bir güç kazandırmaktadır. Fakat. mevcut yapı'da, bu yapıyı ürünleyen eko­
nomik güçlerdeki bir gelişimin zoruyla, üretim ilişkilerini ve üst-yapıyı dei!iştirmek gerek­
tii!inde, din diiler üst-yapı kurumlarının doilrultusunda tutucu bir etkide bulunmaktadır.
Ornei!in: toplumun bütününü etkileyebilecek bir tehlike karşısında din «eşitli1!i» ve insanlar
arasında kardeşlii!i» örgütleyecek güçlüklere karşı her sl!:'fın birlikte mücadele etmesinI
teşvik urnekte; fakat; ekonomik ilişkilerin, gelişen üretim güçlerinin yönünde ve bunların
ihtiyaçlanna uygun olarak yeniden düzenlenmesini isteyen siyasal hareketler karşısında
ise toplwnun sosyo-ekonomik yapısını benimseye yöneltmek istemektedir.
KüLTüR DECİşİMİ
91
c. «Toplumdaki üretim güçleri, gelişmelerinin belirli bir aşamasında,
mev-::ut ürelim ilişkileri ile - veya aynı şeyin hukuksal ifadesi olan - mülki­
yet ilişkileri '" ile çelişkinleşirler,»
d. «Ekonomik temelin
bir
de~işmesi
ile. bütün bir
üst-yapı
az-çok
hızlı
şekilde değişir,»
c. «Bu tür transformasyonlar incelenirken üretimin ekonomik şartla­
materyal değişimi ile ... hukuki, siyasi, dinI, estetik veya felsefi, kısa­
cası ideolojik form'ların de~işmesinin ayırt edilmesi gerekir. İnsan'ın, üre­
tim güçleri ile üretim [mülkiyet] ilişkileri arasındaki söz konusu çelişkiyi
farketmesi yukarda belirtilen ideolojik fonn'lar içinde olur;
rının
f. Belirli bir transformasyon döneminin anlaşılması için, bu dönemin
kendi şuurluluğunun (consciousness), değil, fakat maleryal hayatın çeliş.
kilerine; yani üretimin sosyal güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çeliş­
kilerin niteliğine bakmak gerekir.
g. «Hiç bir sosyal düzen, içinde yeralan bütün üretici güçler [daha
ileri bir toplum biçimine geçişi gerektirecek derecede] gelişmedikçe orta­
dan kalkmaz ve daha yüksek üretim ilişkileri de, varlıkları için gereken ma·
tery~l şartlar eski toplumun rahminde olgunlaşmadıkça, hiç bir zaman oluş­
mazlar.»
h. "İnsanlık bu nedenle, ancak, çözümleyebileceği sorunları çözümleye­
bilmektedir. Çünkü, soruna daha yakından bakarsak görürüz ki, problemler,
bile kendilerinin çözümü için gerekli materyal şartlar zaten mevcut ise
veya en azından oluşma süreci içindeyse ortaya çıkabilmektedir.»37
Toplum, böylece, içinde bulunduğu üreıim ilişkilerine göre bir kültür
(artifact), örgütlenmiş grup olma tekniklerine ve
semboller kullanarak sihir, din ve bilim yönünde soyut düşünme yeteneği­
ne kavuşmuş olur. Kültür, bu «üç boyutuna»38 kavuştuktan sonra, gitgide
daha karmaşık değerler, d'eğer sistemleri, norm'lar ve «bir amaç yönünde
İcra edilmekte olan organize faaliyet sistemleri» olan kurumlannı39 teşek­
kül ettirerek [yeni kültür; yani üst-yapı bunun içindedir] yapısını geliştirmeye
başlar. Bu geliştirmeyi ise, <,toplumsalorganizasyon içinde» ve «[toplumun]
bütününü teşkil eden gı-..ıpların faaliyetlerini eşgüdümleyecek güce [moral
ve fiziksel güç kullanımı yönünden] sahip bulunan siyasalorganizasyon
[merkezi iktidar]» çerçevesi içinde yapar.40
edinmiş; yapayaraçlarına
Bu süreç içinde kültür, ekonomik alandaki organizasyonları, normatif
sistemi, iktidar organizasyonu ve eğitim mekanİzması gibi gerekli dört
öğesi ile, toplum yaşantısını belirliliğe kavuşturur ve 'toplumsal hayatı in­
rı
Karl Marx•• Preface, A Cantrlbutlon to the Crltlgue of Poııtleal Economy, Almanca ikinci
baskıdan N. i. Stone 1904 çevirisi, Bk: Ldwis S. Feuer, Man and Engels: Basic Wrl·
tings on PoUtia and PhIlosophy (New York: Doubleday Anchor, 1959). ss. 43-44; Karl
Marx (çev, Sevim Belli), Ekonom! Politilin Eleştirisine Katkı (Ankara: Sol Yayınları, 1970).
ss, 23·24. Türkçede, Bk:
;ıs Melinowski, A Selenteflc Theory of Culture, s. 150.
39 Ibld., s. 52.
92
AMME İDARESİ DERGİSİ
sanlaı ıçın gün-be-gün de~işen bir yaşam olmaktan çıkarır_ En ilkel toplum­
da bile, kabile kurallarının kodifikasyonu, evlilik ve ebeveynlik, ekonomik
işler ve ritüel kurallara ilişkin karşılıklı davranış ilkeleri düzenlenimi var­
dır.~l İlkel toplumda bu ilişkiler açıkça ve yazılı metin
halinde kodifiye
edilmemişse de bunlar toplumun bütün üyelerince bilinir; ailenin kumluşu,
evlilik kuralları, akrabalık ve hısımlık yakınlıkları, siyasalotoritenin kuru­
luşu. topraktan yararlanma -toprağın çıplak mülkiyeti khin şefinde olsa bi­
le-gibi sorunlara ait kurallar toplumun düzenli yaşantısını sa~layacak bir
etkin1jk'tedir. Bir başka deyişle, kültürün «çıkarsanmış bir gerekli~i» ola­
rak, ilkel toplumda bile bir hukuk vardır. Normlar ve de~erler, ilkel top­
lumda da, başta sosyalizasyon araçlarından «e~itim» olmak üzere, çeşitli
sosyalizasyon araçları ile toplumda yaygınca benimsenmişlerdir.42 Kültürün
mateıyal yanı olan teknik beceriler ve bunlara ilişkin beşeri davranış tarzı
olan işbirliği kuralları ise geleneksel bilim [lore] İle oluşturulur, geliştirilir
ve [kuşaktan kuşa~a aktarılarak] toplum içinde muhafaza edilir.»43
Kültür toplumda, toplumun içinde bulundu~ ekonomik yapının urunu
olan üst-yapı halini alırken soyUt bir şekilde oluşmaz; tek tek insanların
yaşama denemelerinden çıkan bilgiler, eylem yapıları ve üretimin belirli bir
üret~m ilişkileri [sosyal ilişkiler] çerçevesi içinde
yurumesı ıçın gereken
ortak dej!erler, bekleyişler ve davranış kuralları, kültürü toplum içindeki
bireylere benimsetecek olan sosyalizasyon süreci kültürün somut koşulla­
ra b8~ımlı bir şekilde oluşmasını zorunlar. Bu ise, toplumun çok sayıdaki
eğitim kurumlarınca yapılır. Siyasal, ekonomik ve sosyal
alanda yeraImış
bulunan kurumlar, herbirine ait özel görünümlü «armaj!anlandırma ceza­
landırma sistemleri» ile, «en yaygın ve en etkin alışkanlık
kazandırıcı ve
e~itid» s'Jsyalizasyon organları olarak iş görürler.44
Eğitim sistemleri kültürün oluşumunun tamamlanmasından sonra, bir
belli alt-yapının ürünü olan üst-yapının kesiksiz olarak pekleştirilmesi ve
temeldeki alt-yapının etkinliğini südürmesini sa~lamak için kültürü top­
lum çerçevesinde sosyalize eder.
Bu «sosyalizasyon» süreci ile kültür, hem bireyleri toplumun alt-yapısı­
ürünü olan üst-yapıyı [toplumun hakim kültürli ile birlikte] benimse­
meye, hem de bireyleri alt-yapının sürmesi için gerekli olan sosyal ilişkile­
rin dişında kalmamaya ve bunlara «katılmaya» zorlar. Bu, bir görünümü
itibarıyle, toplumda davranış tarzlarının ve teknolojik yetkilerin da~ıhmının
da sağlanması demek'tir.45
nın
... Ibid.. s. 165. Keza. Dk: Bohanan. a.g.e.. ss. 266-282. [Bohanan. ilkel toplumlarda. siyasal
organizasyonun fonksiyonlarının aile ve klan gibi sosyal kurumlarea bir yan· fonksiyon
olarak icra edildigini belirtiyor. Bohanan'a göre. Toplumlar, daha kompleks kurumlar
kuracak düzı;ye çıkınca -belirli amaçlar için faaliyetlerini daha örgiitlü hille getirince­
siyaçal oı ganizasyon da. kendi fonksiyon alanını genişletmektedir.]
41 Malinowski. Ihe Dynamics of eulture Change. s. 45.
42 Malinowski. The Dynamlça of", 46.
4)
Ibld.
.. Bohanan. B.B.e.. s. 19. ""Dk :Bohıman, a.g.e.• ss. 16·17. KÜLTÜR DEGtşİMİ
4-
93
KÜLTÜRÜN SOSYALİZASYONU VE SOSY ALİZASYONUN ANLAMı (*) Kültür'ün sosyalizasyonu
insanın
sosyal
varlık
haline gelmesini
sağlar.
İnsan, yaşadığı ortam hakkındaki imaj'larını kendi öz yaşam denemelerine
göre kazanır. Fakat, kültürün sosyalizasyonu veya kazanılması süreciyle sa·
dece kendi yaşam denemlerinden değil, başkalarının yaşam denemlerinden
de yaradanmış olur. Bu, insanın «dolaylı yaşam denemidir.»46 İnsanın do­
laylı yaşam deneminin onun kültür kazanımına etkisi, insanın toplum için­
deki sosyal ilişkilerinin yo~nluğuna ve insanlar arasındaki bildirişimin et·
kinliğine bağlıdır.
Sosyalizasyon süreci sayesinde, insan, kendinden yaşlılardan çeşitli
edim tarzları, davranışlar ve teknoloji öğrenir; sosyal ilişkilerde gitgide
daha çok yeralarak daha çok teknikler ve idea'lar edinir; «genetic» özellik·
leri 'le, bu sosyal faaliyetlere katılışından elde ettiği değerleri, edim tarzları·
nı ve idea'ları birleştirerek sosyal varlığını [kişiliğini] kazanır. «İnsan plaz­
masının küttürlenmiş yaratıklar haline getirilmesi için,
toplumdaki sosyal
enerjinin büyük bir kısmının ... kullanılması gerektiğini» belirten Bohanan,
aynı sürecin sonunda, sosyal ilişkilere giren kişilerin [bu
kere] toplumun
bağlaçları [weft] haline getirilmiş olduklarını belirtmektedir.41
Bu işi gerçekleştiren sosyalizasyon veya kültürün enternalize edilmesi
ise iki yolla olmaktadır:
a. Kültürün öğretilmesi ıçın özel ve sistemli çaba gerekmeyen konu­
larda alışkanlıkların kazandınlması ile;
o. Kültürün ve çeşitli teknikler alanında, belirli teknikleri ve bunlarla
ilgili becerilerin öğretilmesi için eğitim yapılması ile, sosyal ilişkilere giri­
şen kişilerin «uygunsuz» davranışlarını onaylamayarak veya değerli ve uy­
gun ,gördüğü davranışlarını ya da davranış şeklinde açığa çıkmamış bulu­
nan değer, tutum ve idea'larını «armağanlandırarak» bizzat toplumun ken­
disi eğitici bir kurum işi görmektedir. Bu bakımdan da, "Pavlov'un köpeği
için Pavlov ne ise, birey için de toplum odur.»48
Toplumda
yaşayan
insan, sosyalize oldukça, sosyal
«bekleyişlerini» önceden
sanların karşısında o'nların
ilişkiler kurduğu
bilebilmeye
in·
başlar;
• Burada .kültür özü:mlemesbıl (assimilation) ve kültür edfnUmesln1 (acculturation) ele al·
mamaktaltz. Kültür özümlemesini [kendi kültürüne sosyalize olmuş bireyin yeni bir kül·
türü öıırenmesi; göçmenlerde görülen yeniden - sosyalizasyon süreci gibi] ve kültür ediniı·
mesini [bir grubun dış tültürden öııeler alması ve dış kültür grubuna benzeşmesil kültür
del!işimi sorununu ile birlikte ilerde ele alacalıız.
Sosyalizasyon ise, belli bir kültürde, tecrübesiz olan yeni bireylerin o kültürü kendi
<'avramşlannın bir görünümü olarak öl!renmesi ve edinmesi (acquire) için geçirdiııi yet;ş­
me sürecıdiı. Kültürün .kazanılması- ise, bu sürecin sonunda bireyin kültürünü öl!renme­
sidir.
[Bk: Ross, a.g.e., s. 136].
46 Bk: Mru; F. Millikan, «The MOit Fundemental Technological Change,_ D. Lemer ve W.
Sclıramm, a.g.e., s. 3 .
• 7 Bohanan, a.g.e., s. 16. .. Ibld., s. 19. AMME İ'DARESI DERGI Sİ
94
her !'>osyal ilişkide, kendisinin ve karşısındakinin yapması gereken davra­
nışları ne ise onları yapar ve onları karşısındakinden bekler. «Bekleyişlerin»
önceden bilinebilmesi, kişiler arasındaki sosyal ilişkilerin tarafların sosyal
statülerinp. uygun «rol kalıpları» içinde oluşmasını sağlar. Bu ise, gene, ki­
şiler arasında temeldeki ekonomık yapının [üretim ilişkilerinin] sürdüıiil·
mesi ve pekiştirilmesi gerekli olan sosyal ilişkilerin dışında kalan sosyal
ilişkLerin
kurulmasını önler. Sosyal düzen,
ekonomik taban İle kültür
[üst-yapıj arasındaki uyuşum sayesinde sarsıntısız işler ve bir «sosyal ar­
tık-değer» yaratarak 'toplumun rutin hayatın dışında karşılaşabileceği güç­
lükler
karşısında
daha önce
kurulmuş
bulunan
sosyo-ekonomik
yapısının yıkılmadan devam edebilmesini sağlar. (*) Toplum yapısının bu
işi gerçekleştirmesi ise, sosyalizasyon süreci ve «syndrome'lar» ile olur.
3.
BIrinci Sosyallzasyon
En önemli sosyalizasyon «başlangıçcı» veya «birinci!» (**) sosyalizas­
yondur. Birincil sosyalizasyon, insanın çocukluktan yetişkinliğe kadarki dö­
nem:nde birincil gruplar denilen ana-baba, oyun arkadaşlan ve komşu grup­
lan içindeki sosyalizasyonudur. Amacı ise, «dil'in öğrenilmesi, açlık ve dış­
kılama gibi iç güdüsel davranışların kontrolü, sosyalize olunan kültürün te­
mel idea'larının ve norm'larının çocuğa tanıtılmasıdır».49
Sosyalizasyon, birincil gruplar içindeki «birincil sosyalizasyon'un» ta­
mamlanması ile bitmez; ölünceye kadar sürer. Sosyalizasyonun bu devam­
lılığım «ikincil sosyalizasyon» süreci sağlar. İlkel-olmayan toplumlarda ço­
cukluktan sonraki bu sosyalizasyon süreci, kısmen, formalize edilmiş bir
muhtevaya. sahip eğitim kurumları içinde yeralır. Fakat, ilkel toplumlarda
bile, ikincil sosyalizasyon büyük ölçüde ikincil gruplar - işyeri, özel amaçlı
dernekler, birlikler, partiler, vb., -içindeki sosyal karşılıklı eyleşim ilişkileri
içinde «bJlinçli ve formel olmaksızın» kazanılır.so
i). İkincU Sosyallzasyon
İkincil sosyalizasyonun nedeni ise, bir yandan, bireylerin yaşamlarının
sonuna kadar toplumdaki kültürün bütününü öğrenememeleri, bir yandan da
• Homans'a göre, ataerki! Tikopla toplumunda bütün akrabaların, klan üyelerinin ve top­
lum üyelerinin sosyal ilişkilerinin belirlenmesi ve herkesin bunlara uymasının yanısıra,
düzenlenen danslar ve di~er kollektif riıüel'ler, ata 'Iara gösterilen saygı, baba, ana, hala,
teyze. dayı, amca gibi <statülerin» belirli roPlerle teçhizi, ıırIId adındaki siyasal [laik] iş­
lere b<ıkan şef ile dinsel şeflerin görevlerinin biribirinden ayrılması [laik şef, toplum
içinde daha önemlidir) hem toplumun günlük sorunlarını çözümü ve ihtiyaçlarının gideril­
mesini, hem de belirli inançlara, yükümlülüklere ve koııektif eylemlere dayanan davra­
nışlardan hası! olan «sosyal artık-de~er'in. olallanüstü güçlerde toplumun tutumunu ve
dayanışmasını korumasını sa~lamaktadır. Bunun anlamı, toplumsal yapının sadece cru­
tin. hayatın dellil, fakat beklenmedik güçlüklerin [önemli bir liderin ölümü, savaş, sel,
. kuraklık, istilacılara karşı korunma, vb.,) yarataca~ı ihtiyaçların karşılanınasını da sall·
layacak düzeyde olması gel'ekti~idir. üretim ilişkileri ile, toplumun de~er ve inanç sistem­
leri de ılahil olmak üzere tüm kültürü arasında bir uyarlılık ve bütünlük oldu~nda top·
lum ya;:ıısının işleyişi daha etkin olmaktadır. Homans'ın görüşleri için Bak: George C. Ho­
mans, The Human Group (New York: Harcourt, Brace and World, 1950), ss 313·333.
•• «lnitial, ~ ve .Primary- karşılı~ında • .. Ross., a.g.e., s. 136. so 1bJd.., s. 137. KüLTÜR DEGİşİMİ
95
toplumdaki kültürün, bütünüyle öğreniIse bile, durmaksızın yenileşmekte
Bu nedenle, bireyler, birincil sosyalizasyonla kazandıkları yete'
süreci içinde, kültür'ün
neklerinin de yardımıyla, ikincil sosyalizasyon
deği~meyen bütününe ve değişmekte olan yeni
kültür-varlıklarına kesiksiz
şekilde s0syalize olurlar.
olmasıdır.
Bunda temeldeki zorunlayıcı neden ise, insanın çocukluk sonrasından
ölümüne kadar çok çeşitli sosyal ilişkilere girmesi; toplumda yeni yeni alt­
gruplarla ilişkiler kurması; neticede de, yeni yeni alt-kültürlere sosyalize
edilmek 70runda olmasıdır. Örneğin; evlenmek, çocuk sahibi olmak, çalış­
mak ve iş sahibi olmak, gelin olmak, emekli olmak, sendikalı olmak, bir
partinin üyesi olmak, bir dinsel topluluğa girnıek vb., gibi durumlarda bi­
rey, yeni ilişkilere girmek yeni girdiği sendikada, çalışan sınıfın kültürüne;
yeni girdiği bir dinsel grupta bu mezhebin alt-kültürüne vb. sosyalize ol­
mak zorunda kalır.
İnsaıı, toplumdaki başat kültürün gitgide genişce bir kısmını öğrenmek
için olduğu kadar, bu bakımdan, toplumdaki çeşitli alt-kültürleri de öğren­
mek zorundadır. Bunun nedeni, insanın tutumlarında, davranışlarında ge­
nel bir tutarlılık aramakla beraber, çoğu defa, giriştiği sosyal ilişkilerinin
önemine ve yakınlığına [aktüalitesine] göre, belli bir anda, daha önceki du·
rumda benimsemeyeceği bir tutumu benimseyebilmesi; yapamayacağı bir
davranışı yapabilmesidir.
Bütün bunlar
insan'ın aynı
anda, birden daha fazla alt-kültürleri bilme­
ancak bu sayede «uygarlaşabilmekte»; «okumuş bir ay·
dın» olarak bazı konularda «liberal» düşünebilmekte, fakat «bürokrat» ve­
ya «politikacı» olarak, bürokraside veya politikacılar grubu içinde bir ön·
ceki statüsünün içeriği olan değer ve tutumlara çelişkin değer ve tutumlara
dayanan davranışlarda bulunabilmekte ve bunların «rOl çelişkisi sıkıntısı»
yaratmaması için de «kişiliğin kompartmanlara
ayrılması» sürecinden ya·
sini
gerektirnıekte,
rarlanmaktadır.
(*)
Birey, bazen biribiriyle çelişkin rorlerin aynı anda icrasını veya birinin
gerektiren sosyal ilişkilerde bulunmak zorunda kalırsa, bu rol
çelişkinliğinin verdiği sıkıntıdan [role strain]; (a) değişik ilişkilere ait rol
yükümlülükleri arasındaki hiyerarşiye uyarak [ailesinden veya yakınlarm
dan biri öldüğünde iş hayatının gereklerini bırakarak cenaze töreni ile uğ­
raşması]; veya grubun önem verdiği temel değerlere İlişkin rol yükümlü­
lüklerini fazla önemli olmayanlara tercih etmesi gibi]; (b) rol çelişkinliği
yaratan sosyal konumu (situation) terkederek; (c) çelişkin rol'leri içiçe so­
lrup bağdaştırarak (politikacı ve kabine üyesi birinin hem bir partinin üye­
si hem de «devlet adamı» rollerini birleştirmesi gibi); (d) çelişkin rolleri
birblrind.::-n ayırarak [erkek karşısında soyunması gereken bir kadın için
«hekim» ve «hasta» rollerinin erkek ve kadın rollerinden ayrılması gibi];
yeğlenme"ini
• Bk: Marie laboda. Eunice Cuoper. «The Evasion of propaganda.Daniel Katı et al.
(der.) .• Publit. Qplniou and Propaganda (New York: Holt, Rinehart and Winston, 1964),
ss. :>15·319.
AMME İDARESİ DERGİSİ
96
(e) veya, aynı anda girişebileceği çeşitli sosyal ilişkilerin gerektireceği rol'·
lerin terclhinde «rol pazarlığı» yaparak, hangi rol [sosyal ilişki] kendisine
daha fazla yarar sağlayacaksa o ilişkiyi [rolü] seçerek, içine düşeceği rol
[sosyal ilişki] çelişkisinden ve bunun yaratacağı «sıkıntıdan» kurtulmaya
veya bunu hafifletmeye çalışır.sı
Böylece, «aynı bireysel kişiliğe» sahip olan insanlar, toplumsal hayata
gitgide daha çok katılırlar ve gitgide daha çok ve daha farklı roller İCrasını
gerektiren bir «sosyal kişilik» kazanırlar. sı Bu, toplumsal hayata katılma·
nın genişlemesi için gereklidir. Bunu ise ,hayat boyunca süren ikincil sos­
yalizasyon sağlamaktadır.
c. Toplum Açısından Sosyallzasyon: Davranış
Sosyal Sistemlerin ve Kuru~ıılann Oluşumu Nonn'lannın Aynı $ürecin birey çapında değil de toplum
çapındaki görünümünde
ise, belli bir durumda nasıl hareket etmeleri gerektiğini öğrenen insanlar·
karşısındakinin kendinden, kendisinin ise karşısındakinden
bekleyişlerini
öğrenerekaralarında sosyal ilişkiler kurdukları anda,
içinde bulundukları
durumu yapılamış olurlar. Durumun [sİ'tuation] yapıya kavuşturulması
[structured] herbir belirli duruma konumlanacak insanların konumlana·
cakları dtırum hakkında, daha önceden ortak tanımlara
(definition) sahip
olmalarını sağlar. Bu tanımlamalar ve' bunların
bağıntılı oldukları bekle·
yişler, kültüre sosyalize olmuş bireyler tarafından
bilinmekle de kalmaz.
«olumlu» olarak değerlendirilirler. Bu ise, karşılıklı-eyleŞim ilişkilerinin yer­
aldığı du:'unıların yapılandıktan sonra "kurumlaştırılmalan» demektir. Bek­
leyişlerin bu sürec sonunda «kurumlaştınlması» ile insanlano, başkaları ile
girişecekleri sosyal ilişkilerde kendilerinin ve diğerlerinin ne tür davranışlar­
da bulunacaklarım ön-kestirimle bilebilmeleri sağlandığı gibi, insanların bu
şekilde davranmaları gerektiğine inandırılması;
yani, davranış nonn'ları·
mn oluşması da bu yolla sağlanmış olur.53
Bu şt'kilde, girişilecek sosyal karşılıklı-eyleşim ilişkilerinin hem yapıla­
narak belirliliğe, hem de söz konusu karşılıklı-eyleşimin toplum yapısınca
tanımlandığı biçimde yapılması gereğinin inanç niteliğine kavuşturulması
sayesinde. 'toplumda kar.şıhklı-eyleşimlerin cunlforın1tylt kazanması sağlan­
, mış
olur.5.~
Karşıhkh-eyleşimlerin
diğimiz
«uniformity» kazanması ise, sosyal sistemler de­
belirli bir grup içindeki üyelerin «kalıplaşmış» karşılıklı eyleşimle-
Si
Dk: Paul F. Secord ve Cari W. Baekman. Social Psycbology (New York: McGraw-HilI.
1964). ss. 453-467 .Social Roles;. ss_ 468-493 .Role Strain••ve ss. 494-520 .Resolution of
Role Strain. bölümlerı.
51.
Bahanan. B.g.e., s. 28.
C_ Bıedemeler and Richard M. Ctephenson. The
York: Holt. Rinehart and Winston, ı964) , s. 24-26.
S3 Harry
ADalyıla
of soc:lal
Syıtems
(New
KÜLTÜR DEGtşİMİ
rının oluşmasını sa~lar.54
Böylece, aile ve komünite gibi kalıplaşmış belirli
oluşan çeşitli sosyal sistemler ve .. toplum;
yani, bütUn bu sistemlerden oluşan genel birim ortaya· çıkar. Veya toplu­
mun bu ilk oluşumundan sonra, aynı süreçle, bu belirli yapıdaki toplumun
karşılıkh-eyleşim
ilişkilerinden
pekiştirilmesi başlar.
Sosya!izasyonun tamamlanması ile bireyler, fiziki ve biyolojik uyarılar
bu uyarılara kültürel 'tanımlamaların verdiği anlam ve içeriğe
göre tepilerde [responselJ bulunurlar: sosyalizasyonla kazandıkları bilmeci·
tanımacı [cognitive] idea'lar ortak olduğu için bireylerin ortamdaki uyarı­
lardan hangilerini algıyacakları ve ortamda ne «görecekleri» kültürlerince
belidenmiş; cathectic idea'ları ortak olduğu için, ortamdaki uyarılardan al­
gılama sonunda hangilerinden zevk ve haz duyacakları da gene küıtürlerin­
de belirlenmiş; değerlendinnecl idea'ları ortak olduğu için ise, algıladıkları
şey'lerden moral yönden hangilerinin iyi, hangilerinin kötü sayılaca~ı gene
kültürlerince belirlenmiş olur.ss
karşmnda,
d. BirincU ve
İkincifI
Syndrom1ar
Sosyalizasyon sonucunda kendi
küıtüriinün de~erlerini, norm'larını,
dav·
sosyal sistemlerde yeralmakla top­
lumdaki sis'temleri de birbirine bağlamış olurlar. Bu, kişilerin birincil
syndrome'lar içinde birinci! sosyal gruplar çerçevesinde giriştikleri ilişki­
lerinde iki veya daha çok rol icra etmeleriyle; ve ikincil syndrome'lar için­
de. ikincil gruplar çerçevesinde, ikincil grubun üyeleri İle «rol» İCra etme­
leri \'e böylece. ikincil sydrome'lar sayesinde birincil grupları birbiri ile
ilintileştirmeleriyle olur. Toplum gelişkin toplum haline geldikçe, bireylerin
ikincii syndrome'ları daha da artar ve sosyal ilişkiler ikincil syndrome'lara
doğru yönelir.
ranış yapılarını ö~renen kişiler çeşitli
Blrlnci) syndrome'lar, bireylerin birincil grupları içinde yeralan di~er
olan sosyal ilişkilerinde, üyelerden birinin «annesi» di~erinin ise
«karısı» olarak yüklendikleri birden-fazla rol'dür. Bu durumdaki aynı kişi.
hem «ana» hem de «eş» rolünü İCra etmek yükümlülüğündedir. Birincil
syndrome'ların özelliği, örneğin burada «aile» sosyal sistemi içindeki bir ka­
dının durumunda görüldüğü gibi, aralarında zaten sosyal ilişki olan kimse­
lere [çocuk ve baba] karşı aynı kişinin hem «anne» hem de «eş» olarak çif­
te bir rol yüklenmesidir. Birincil syndrome'lar, birinci! grubun üyeleri ara·
sında herhangi bir sosyal ilişkiyi yoktan tesis etmez,
fakat, zaten varolan
bir sosya i ilişkiyi yansıtırlar.
üyeleı le
İkincil syndrome'lar ise, toplum gelişip sosyal yoğunluk arttıkça birinci!
gruplarla ikincil gruplardaki üyeler arasında sosyal ilişkiler 'tesis ederler.
Örneğin, kendi birincil gmbu içinde hem «koca» hem de «baba» olan bir
Charles P. Loomis, Social Systema: Essays on TheIr Persistenee and Change (New York:
D. Van Nosi.rand Company, 1960), ss. 2-4.
55 BredelIleır and Stephenson, a.g.e., s. 27.
5<
AMME İDARESİ DERGisİ
98
kimse ikincil grupu içinde «memur» ise, bu durumda, aynı kişi hem «baba»
hem koca» ve hem de «memur» olarak, birinci! grubu ile ikincil grubu ara­
sında yeni ve daha geniş kapsamlı bir sosyal ilişkinin
kurulmasına sebep
olur Bu süreçle bireyler toplumun çeşitli sistemleri arasında bir bağlaç
rolü görürler.
İ kinci i syndrome'lar ile birincil syndrome'lar biribirlerini etkiledikleri
için de, birincil syndrome'larındaki rolünü gerektiğince İcra edemeyen bir
«koca» veya bir «baba» birincil sosyal grubundan sonra ilişki kurduğu ikin­
cil grubunda yüklendiği rolleri de bu ikincil grubun gerektirdiği ölçülere
uygun şekilde İcra edemez. Birinci! ve ikincil syndrome'larında iki ayrı «rol
dest~si» yüklenen kişinin, birincil syndrome'larındaki başarısızlığı veya ba­
şarı"ı, ikincil syndrome'larındaki başarısının ve başarısızlığının nedeni ola­
bildiği gibi, bazan sonucu da olabilir.
Toplumdaki ikincil syndrome'lar arasında çok yoğun bir ilişki olduğu
için, birinci! syndrome'ların ikincil syndrome'lar üzerinde etkileri toplum
alanındaki çok geniş ölçülere varabilmektedir.56
Bütün bunların, sosyal gelişme konusu ile ilgili yanı ise şudur: gelenek­
sel bİr sosyal yapıya dayanan herhangi bir azgelişmiş ülkenin dengeli bir
kültiir ve sosyal gelişme modeli izleyebilmesi; kalkınma ve sosyal gelişme
sorunlarını elealır ve ekonomik ve sosyal alanda bu amaçla tedbirler karar­
laştırırken, birincil syndrome'ların ortamı olan birincil
grupların, ikincil
syndrome'ların vasatı olan ikincil gruplara olumsuz etkilerini önleyecek bir
sosyal reorganizasyona öncelik vermek gerektiğini kavraınış olmasına bağ­
lı bulunmaktadır.
Jrneğin; kültürün, kişi'nin «erdemliliğini»
toplumun bütününde önce
kişinin kendi ailesine ve sülalesine sadakatı ile değerlendirdiği bir toplum
yapısında, kalkınma ile ilgili çeşitli tedbirler alınır ve örgütler kurulurken,
bu tedbirler dolayısıyle eline .otorite geçecek olan devlet yetkililerinin, bi·
rincil grt!plarının yapısı değiştirilmediği sürece, birincil gruplarının çıkar­
larını
toplumun çıkarları ile bağdaştırmakta güçlük çekecekleri ve top·
yararı yerine örneğin, ailelerinin yararına öncelik verebilecekleri dü·
şünülmek gerekir.
lumun
e. Sosyal Sistemlerhı Öğeleri ve Görevleri
Kültürel sosyalizasyon sürecinin tamamlanmasından sonra, 'toplumun
uygun olarak, insanlar arasındaki «uniform» sosyal karşılıklı­
eyleşim ilişkileri toplum içinde, toplumun sosyo ekonomik yapısına uygun
bir belirliiiğe kavuşmuş olur. Bu ilişkilerin «sistemler» şeklinde belirlenme­
alt-yapısına
.!6
Birlncil ve ikincil syndrome'ların toplumun oluşumundaki yeri konusunda, Bk: Bohanan,
B.g.e., ss. 2B·30; Theodore M. Newcomb, Ralph H. Turner ve Philip E. Converse, Social
Psycbology (New York; Holt, Rin~hart and Winston, 1965), ss. 324-346'da .Social Positions
and Kole Prescriptions, -ve ss. 417-427, deki _The Minimizing of Role Conflict> bölümleri.
KULTÜR DEGİşİMİ
99
sİ sırasında, kültürel sosyalizasyon, sistemler içindeki bireylerin sistemlerde·
ki inanç, hissiyat, hedef, gaye, amaç, norm'lar, statü rolleri [position] mt·
belenme (rank) iktidar, müeyyide (sanction), olanak ve araçlar [facilities]
gibi kültürel öğeleri tanımalarım, benimsemelerini ve bunlara uygun davra·
nışlarda bulunabilme gerekli~ini ve yeteneğini ö~enmelerini ve kazanmala·
nnı sağlar. «Bu öğeler ... hep birlikte fonksiyon İCra edince, belirli bir alt·
yapıya uygun biçimde toplumun işleyişi oluşur.~
Bu öğelerden «inanç» veya «bilgi» ö~esinin topluma veya toplumdaki
bir s-istemin oluşumuna etkisi, toplum veya sistem üyelerinin kendilerine
ait fonksiyonları icra edebilmeleri için gerekli bilgiyi edinmelerini ve bu işi
başaracaklarına inanmalarını sa~lamasındandır. «Hissiyaİ» öğesinin toplu·
, mun oluşumuna etkisi, üyeler veya sistemlerin biribirlerine karşı sevgi ve
saygı beslemelerini sa~lamasından; somut anlamda, toplumdaki çeşitli grup­
ların arasında tesanüdün oluşumunu sağlamasındandır. «Hedef» öğesinin top­
lumun oluşumuna etkisi, üyelerin [grup veya sistem içinde bireylerin; top­
lum ıçinde: ise çeşıtli sosyal grupların] bu hedefe varmayla kendilerini yü.
kümkınelerini; norm'lar öğesinin toplumun oluşumuna etkisi, çeşitli fonksi·
yonların ierasında gerekli kuralların ilgili üyelerce
bilinmesini ve bunlara
uyulmasını sağlamasındandır. Statü rolü öğesinin toplumun oluşumuna et·
kisi, üyeleri bu statü rollerini icra edebilecek yeteneklere sahip kılmasından;
rütbelenmenin toplumun oluşumuna etkisi, mtbelenmeriin bireylerin yap­
tıkları iş'e ve yeteneklerine göre değerlendirilmelerini
sağlamasındandır.
İktidarın toplumun oluşumuna katkısı, kendisinin ve otori'tesinin toplumca
kabuL. edilmesiyle toplumu düzenlemesinden; müeyyidelerin toplumun Olh'
şumuna etkisi, topluma yararlı eylemleri destekleyici,
zararlı olanları ise
önleyici &aikler yerine geçebilmelerindendir. Olanak ve araçların toplumun
oluşumuna katkısı ise, toplumun giderilmesi gereken ihtiyaçlarının karşılan·
masında icra edilmesi gereken işler~ yararlı olmalarındandır.
Toplum veya sistem yapısındaki bu öğeler ise, bilme-tanıma ve değer·
gerilim yönetimi, hedefe erişmenin açık veya örtülü [latent] sü·
reci, değtr a'tfetme, statü rolü İcrası, üyelerin -İcra etmeleri gereken rolü
İCra etmeierindeki yetenekleri bakımından- değerlendirilmesi, karar alma
[decision making] ve kararın uygulamaya aktarılması, müeyyide uygulama,
olanak ve araçların kullanılması süreci şeklinde sıralayabileceğimiz süreçlerle
birbirlerine bağlanırlar.
lendiıme,
Bu süreçlerden
bazıları,
sistemlerdeki veya toplum'daki
öğelerden
ba·
zısını, sadece sistemdeyse sistemin, toplumdaysa toplumun bütününe bağ·
larkl'n,
bıızıları
da birkaç veya bütün
tek öğeyi sistemin' veya toplumun bütününe bağıntı·
süreçlerden bilme-düşünme ile tanıma-değerlendirme süreci, sis·
temdeki veya toplumdaki «inanç ve bilgiyi»; gerilim yönetimi [tension ma·
negement] ve hissiyatın bildirişimlenmesi süreci sistemdeki veya toplum·
Bir
başka deyişle,
öğeleri bağıntılılaştınrlar.
lılaştıran
sı BJı::
Charles P. Loomis, B.g.e., ss. 6-10.
100
AMME İDARESi DERGiSi
daki hissiyat öğesini; hedefe erişme süreci sistemdeki veya toplumdaki he­
def, amaç ve gaye öğesini; değer atfetme süreci, sistemdeki veya toplumda­
ki h:ssiyat öğesini; hedefe erişme süreci sistemdeki veya toplumdaki hedef,
amaç ve gaye öğesini; değer atfetme süreci, sistemdeki veya toplumdaki
norm'lar öğesini; statü rolü veya rollerinin icrası süreci, statü rolü veya
pozbyon öğesini; üyelerin -rol sahipleri olarak- değerlendirilmesi ve bu­
na göre kendilerine rol tahsisi süreci, sistemdeki veya toplumdaki rütbe­
lenmc [rank] öğesini; karar alma ve· kararın eyleme aktarılması süreci, sis­
temdeki veya toplumdaki iktidar öğesini; müeyyidelerin uygulanması sü'
reci, müeyyide öğesini; olanak ve araçların kullanılması süreci, sistemdeki
veya toplumdaki olana~ar ve araçlar öğesini sisteme bağlar.SIl
Sistemdeki veya toplumdaki öğelerin birden çoğunu veya tamamını sis.
temin veya toplumun bütününe bağı~tılılaŞ'tıran süreçler ise daha geniş kap­
samlıdırlar.
Bunlardan kitle
lumda karar alma,
bildirişimi
[commun1catlon] süreci sistemde veya top­
uygulamaya aktarılması, kanaat, tutum ve
değerlerin paylaşılması ve bilginin oluşması veya «modifiye» edilmesi ile
ilgili birkaç öğeyi; sınır sürdürme [boundary maintenance] süreci sistemin
veya toplumun tesanüdü, dışdaki tehlikelerin savuşturulması ile ilgili öğe­
leri; sosyal kontrol süreci, 'toplumdaki davranışsal sapmaların elimine edil­
mesi veya bunların sistemin ya da toplumun içinde «disfunctional» etkiler­
de bulunmayacak şekilde tecritlenmesi ile ilgili öğeleri; kurumlaşma süreci,
örgütlemelerin yapılanması veya sosyal eylemler ile karşılıklı-eyleşimlerin
önkeştirimle bilinebilecek şekilde «bekleyişlere»
kavuşturulması ile ilgili
öğeleri sistemin veya toplumun bütününe bağlanmaktadırlar.
kararların
Sosya1isazyon süreci ise hem bireylerin toplum içindeki hertürlü eğitici
sistemler içinde toplumun kül'türünü hertürlü içerikleri ile öğrenmelerini
sağbmakta. hem de, kültürün kuşaklardan kuşaklara sürmesi ile ilgili öğe­
leri sistemin veya toplumun bütününe bağlamaktadır.59
f.
A1t-yapJnın PeIdştirlcisl
Olarak Kültür
Bütün bu süreçlerin etkinlikle işlemesi de, anlaşılacağı gibi, toplumda­
ki bireylerin toplumun alt yapısına denk düşen ve alt yapının etkinliğini art­
tıran aynı ortak [başat] kültüre sosyalize olmalarının derecesine bağlıdır.
Sosyalizasyonun yeter derecede olması ve bu süreçlerin etkinlikle işleyebilmesi
sonunda Lop1umdaki kültür kendisinden beklenen «enstrümental" veya «fonk­
siyonel» işleri yerine getirir. Bütüncül bir işleyiş içinde, kültürün materyal
kısımları olan yapayaraçlar [artifacts], insansal sosyal bağıntıları; yani
standartlaştırılmış davranış tarzlarını ve sembolik eylemler dediğimiz, şart­
landırılma·sonucu uyarılar olan sembollere verilen yanıtları (response) top­
lumdaki bireylere öğretir ve benimsetir.f'o
ı.
Ö(teler \e Öj!elerle ilgili süreçler Hk. bk: Charles P. Loomis•••g.e., ss. 11·30.
Birden .,ok öj!eleri bütüne balllayan süreçler Hk.• Bk: Loomis, ••ı.e., ss. 31·37.
60 Kültür'ün bu etkileri hk.: Malinowski, A Sc:lentifie Tbeory of Culture, ss. 67-68, 154; ve
Ross., a.g.e.. s. 103.
19
KüLTüR DECİşİMİ
101
SONUÇ
Böylece kültür, bütün bunlann, kendilerinin nedeni olan ekonomik ya·
pıya uygUl" ve bu alt'yapının işleyişini kolaylaştıracak şekilde bir bütünlük
kazanmasını sa~lamaktadır. Bu bütünlük, belirli bir üretim biçimine göre
oluşan sosyal ilişkilerin sürdürülmesini ve pekiştirilmesini sa~lamaya ya·
rar. Bu bakımdan, sonuç olarak, toplumdaki başat kültürün «üst-yapı» ola·
rak, (*) toplumun alt-yapısının hem ürünü hem de pekiştiricisi oldu~ ve
kültür ile alt-yapı arasında fonksiyonel bir bağıntı bulundu~; bu nedenle,
kültü," akınında ig'tenecek bir gelişmenin, alt-yapıda paralel bir gelişme ile
birlikte ve ancak onun ürünü olarak gerçekleştirilebileceği; alt yapıda ve
üst yapıda eş yönlü bir değişme dışında kalan üst yapı düzenlemelerinin
«büyüme'nin» yanısıra «gelişme'yi» de sağlayacak bir değişim modeli olamı·
yacağı; bu tür bir de~işimin ilgili toplum açısından de~il, o toplum üzerin·
de dolay:ı ya da dolaysız etkileri olan dış toplumlar açısından bir geçerlik
taşıyacağı -eldeki geçerli ve günümüz sosyal bilimcilerinin «harcı alem» sa·
yabilecekleri Batılı kaynaklara da ters düşmeden- söylenebilir gibi görün·
mektedir.
KAYNAKLAR
MAKALELER
1) Cooley, Charles H., «The Significance of Communication,» Bk: Bemard
Berelson ve Morris Janowitz (ed), Reader in Public Apinion and Com·
munication (New York: The Free Press, 1966).
2) Hart,
Homeıı,
«Acceleration in Social Change,» Bk: Francis R. AlIen,
Hart, Delbert C. Miller, William F. Ogbum ve Meyer F. Nimkoff,
Technologyand Social Change, (New York: Appleton-Century-Crofts,
1957).
Homeıı
3) Jahoda, Marie., Eunice Cooper, «The Evasion of Propaganda,» 'Bk: Da­
niel Katz, Dorwin Cartwright, Samuel Eldersveld ve Alfred McClung
Lee, Public Opinion and Propaganda (New York: Holt, Rinehart and
Wilson, 1%4).
4) Kluckhohn, Clyde., «Miror for Man», Bk: H. Laurence Ross (ed.), Pers­
pectives on the SocialArder, (New York: Mc Graw-HilI, 1963).
5) Millikan, Max F., «The Most Fundemental Technological Change,» Bk:
D. Lemer ve W. Schramm (ed.), Communication and Change in Develo­
ping Countries (Honolulu: East - West Center Press, 1967).
6) Murdock, George P., «How Culture Change,» Bk: John Eric Nordskog.
Social Change (New York: McGraw-Hill, 1960).
toplumdaki başat kültürü; yani egemen sınıfların toplumda
yarar gördükleri kültürü kastediyoruz. Bu anlamdaki -kültür,- toplumun
dil'i ve yapayaraçlar dışında kalan bütün ~eleri ile üst·yapı'da yeralır. Ancak, kültü­
rün toplum yapısına denk düştüklerinde ve ve alt-yapıyı pekiştirici niteliklerini yitirmeye
başladıklannda üst-yapı içindeki yerlerini kaybederler. Bunlar, toplumun yeni bir toplum
biçimine ulaşabilmesinden sonra ki, yeni toplumun üst-yapısına geçerek _meşrulaşırlar .•
• Burada .kültür_
yaygıniaşıırmakta
dedi~imizde,
AMME İDARESİ DERGİSİ
102
7) Sehramm, Wilbur., «How Communieation Works,» Bk: W. Sehramm
(ed.), The Process and Effects of Mass Communication (Urbana: Uni­
versity of Illinois Press, 1954).
8) Wallis, Wilson D.: «Geographieal Environment and Culture,» Bk: J. E.
Nordskog. Social Change (New York: McGraw-Hill, 1960).
KITAPLAR
Bohannan, PauL., Social Anthropology (New York: Holt, Rinehart and
Winston, 1965).
2) Bredemeier, Harry C., Richard M. Stephenson, The Analysis of Social
Systems (New York: Holt, Rinehart and Winston, 1964).
1)
3) Childe, Gordon, What Happened in History (London: Pelieon, 1972 bas­
kısı).
4) Feuer, Lewis S., Marx and Engels: Basic Writings on Politics and Philo­
sophy (New York: Doubleday Anchor, 1959).
5) Homans, George C., The Human Group (New York: Hareourt, Brace
and World, 1950); Türkçesi: Oğuz Onaran, Baskın Oran ve Ünsal Os­
kay, ınsan Grubu (Ankara: TODAİE, 1971).
6) Loomis, Charles P., Social Systems: Essays on Their Persistence and
Change (New York: D. Van Nostrand Company, 1960).
7) Malinowski, Bronislaw K., The Dynamics of Culture Change (New Ha­
ven and London: Yale University Press, 1965).
8)
., A Scientific Theory of Culture
University Book, 1966.
(New York:
Oxford
9) Neweomb, Theodore M., Ralph H. Turner ve Philip E. Converse, So­
cial Psychology (New York: Holt, Rinehart and Winston, 1965).
10) Radeliffe-Brown, A. R., Structure and Function in Primitive
Society:
Essays and Adresses (New York: Free Press, 1965).
11) Ross, H. Laurence (Ed.), Perespectives on The Social Order (New York:
MeGraw-Hill, 1963).
12) Secord, Paul F., Carl W. Backman, Social Psychology (New York:
McGraw-Hill, 1964).
Download