KUR`AN ÖNCESi MEKKE TOPLUMU

advertisement
8. TÜRKiYE
TEFSiR AKADEMiSYENLERi BULUŞMASI
SEMPOZVUM
Kur' an' ın Aniaşılmasına Katkısı Açısından
KUR'AN ÖNCESi MEKKE TOPLUMU
1 - 3 Temmuz 2011
iSTANBUL ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi TEFSiR ANABiLiM DALI BAŞKANLIGI
iSTANBUL BÜYÜKŞEHiR BELEDiYESi
KÜLTÜR VE SOSYAL iŞLER DAiRE BAŞKANLIGI-KÜLTÜR MÜDÜRLÜGÜ
Sempozyum Aç1llş Konferansi:
Kur'an öncesi Arap toplumunda dini düşünce ve ibadet
Prof. Dr. Süleyman
Değerli arkadaşlar, yaşadığım
Ateş
bir anekclotu anlatarak konuya girmek istiyorum:
1969 sonbahan. Ankara Polatlı Yedek Subay Okulunda eğitim dönemindeyiz.
Öğle yemek paydosunda yedeksubay öğrenciler yemekhanede iken Tuğgeneral
rütbesinde Cemil paşa geldi. Subaylarla beraber bir masaya oturdu. Öyle anlaşı­
lıyor ki paşaya, öğrenciler arasında bir İlahiyat hocasının bulunduğu söylenmiş.
Paşa beni çağırttı. Kendisi ve subaylar oturmuş. Ben de karşılarında hazırol vaziyette dikiliyorum. Askerce bir soru :
-Söyle bakalım, neden Allah Hz. Muhammed' i başka bir milletten
Araplar arasından çıkardı? Neden Peygamber Araplardan geldi?
değil
de
Kendilerinin karşısında öyle dimdik durdtırulmaktan hayli canım sıkıldığı için:
-Allah öyle istediği için Peygamber oradan çıktı, dedim.
Bu cevabı beğenmeyen Paşa:
- Şimdi bu cevap oldu mu?
minetti mi?
Arkadaşlarına
sor bakalım, bu cevap
onları
tat-
Ben onun kafasındaki düşünceyi biliyordum elbette. Bu defa onun kafasındaki
düşüneeye göre yanıt verdim:
- Şöyle denilebilir: O zaman Araplar dünyanın en geri, en ilkel, en ahlaksız
insanlan idiler. Allah da önce o ilkel insanları yola getirmek için son peygamberi
onların arasından çıkardı.
- Tamam işte bu oldu, dedi.
ı
20
SEMPOZYUM AÇlLlŞ KONFERANSI / PROF.DR. SÜLEYMAN ATEŞ
Ama verdiğim bu cevap, gerçekte doğru değildi. Çünkü Araplar o zamanın
en ilkel insanları değillerdi. İlkel insanlar arasından peygamber ve filozof çıkmaz.
Eğer ilkel insanlardan peygamber çıkacak olsaydı bugün bile Afrika' da ve dünyanın bazı ücra köşelerinde son derece ilkel, hatta yamyam topluluklar vardır. O
takdirde önce bu insanların arasından peygamber çıkması gerekir. Peygamberlik
ve filozofluk için bir kültür alt yapısı lazımdır. Çok ilkel insanlar arasında ne peygamber, ne de filozof yetişir.
O zamanki Araplar, dünyanın en ilkel ve en ahlaksız insanları değildi. Kendilerine göre birtakım değerleri, ahlak kuralları ve kitabi olmasa da şifahi bir dinleri
ve ibadetli vardı. Bazı ayetlerin iniş sebebi olan olaylar, onların bu değerlerini,
inançlarını ve ahlak kurallarını yansıtır. Hatta ayetlerin bizzat içerikleri, İslam öncesi Arap inanç ve ahlakı üzerinde ipuçları verir. Kur' an' ı anlayabilmek için İslam
öncesi Arap toplumunun inanç ve ahlak yapısını iyi bilmek gerekir. İslam' ın, daha
önceki kültürle tümden ilgisini keserek Kur'an'ı açıklamaya çalışmak doğru bir
sonuca götürmez.
Genelde bize İslam öncesi Arapların dinsiz, Allah tanımaz, taşa toprağa tapan insanlar oldukları tanıtıldı. Ve biz onları dinsiz insanlar olarak tanıdık. Oysa
Kur'an onları hiç de böyle tanıtmıyor. Onların müşrik olduklarını söylüyor. Müş­
rik ne demek? Müşrik, Allah' a inanmayan değil, Allah' a inandığı halde Allah
ile kendileri arasında aracı tanrılar kabul eden, Allah'ın hakkı olan tapınmada
Allah' a ortak tanrılar kabul eden kimse demektir. İslam öncesi Arap toplumunun
kültür yapısı hakkında yanlış bilgiler ve değerlendirmeler yapılmış olmasını ben,
Kur' an' ın müşrik dediği İslam öncesi Arap kültür tarihine haksızlık olarak değer­
lendiriyorum. Şimdi artık konunun özüne ışık tutmanın zamanı gelmiştir:
Namaz, zekat, hac, oruç gibi ibadetler, daha önce hiç yok iken, İslamın orijinal
olarak getirdiği yeni şeyler değildir. Bunlar, daha önceki İlahi dinlerde de vardı.
· ı ':/
' ,..,ı: o;,il · '\ '
U...
..?.- ~
11
Gl• ~~lllY''~\ J· wGs.il..ı
' .k'·.'. U:l.
' ~~-J .·
.. • ' U~
O(koruna)nlar ki Kitaba sımsıkı
şanlarm ecrini zayi etnıeyiz. "1
w
'"
sarılırlar
ve namazı kılarlar; elbette biz,
iyiliğe çalı­
:.ı~-ı..:.:;'u..r.:'··~)te.1<-.'U:l.~~ u.
~,
.>.! -- -' i·Y." ,~U§···
- .J.J e...• ı~':\.
_,w -' ~~11 _,..'~\--' .uıı
• c...ıGS'
. . u_,-..;
.JY.J (.)' .J • •
..
Allalı'ın Kitiib'ıııı okuyanlaı~ namazı kılanlar
ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için gizli ve açık lıarcayanlar, asla batmayacak bir ticaret umarlar. '12 ayetleri, Kitabı
(Tevrat'ı) uygulayan, namazı kılanKitab ehlini öğmekte; Allah'ın, (hangi milletten, dinden olursa olsun) uslu, salih insanların eylemlerini zayi etmeyeceğini vurgulamaktadır.
ll~~~\..;,~_,.·~):, y..L:J~ ~~~\:,:
Sağ olduğum sürece bana namaz kılnıayı, zekat vemıeı;i enıretti!"3 ayeti Hz. İsa'ya
1. A'raff: 39/170
2. Fa tır: 43129
3. Meryem: 44/31
21
SEMPOZYUM / KUR'AN ÖNCESi MEKKE TOPLUMU
namazın
ve zekahn emredildiğini;
liG..::,'
- .ik.- u' tS-.J :;_.r '_sy~. ı-.J :;_.J '...ı:...ıt.ı: :ili. j Y'
' 'l• u' tS-.J ..
• - Y'- ....:;
- ..)
Halkıııa
namaz
kılmayı,
zekat
venneı;i
emrederdi. Rabbi yanmda
beğenilmişti. "4
ayetinde Hz. İsma'il'in, ailesine namazı ve zekah emrettiğini;
~~~ CJ~ wyA <;.ıi.Js ~7.\II~I.J i_r'...ı:...ııı_;.~1
.'ci-:, ~];:ı&>,- ol;9:
Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettileı~ şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır. "5 ayeti, anılan peygamberlerin ardından gelen bir
neslin namazı zayi ettiğini bildirmektedir.
7, ,...ı:..,ı, ı
.r
ll
'
•j- ~ :(~ " ı . i:
~ .J
·- r
~
_,......_,.! ı-.J ..
İkiniz kavminiz için Mısmda evler hazırlaym (eı; İsrmloğulları) evlerinizi karşı karşıya kurw1, namaz kılınf 116 ayetinde İsrailoğullarına namaz kılmaları emredilmek-
tedir.
"!.ı~
i ı ~·:r ~ı- ~Q.:i L4 uıı,, u!\ ı21'Y''G
ı-::- .JA·1!.,?-~ ~ u!\ .J·1 U.J~tT. ','.,;-,. L4 ı21'y.ı
h:;,~.,,
.
& .J 'J.:...i.'..,·.; :7. tı•
ı ..7'~~
.. , y .
Ey Şu'ayb, dediler, seninnamazın mı sana, babalarımızın taptığı şeylerden, yahut mallarıınız üzerinde dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi emrediyor? Oysa sen, yumuşak
huylu, akıllı(bir insan)sınf ayeti, Hud'un namaz ibadetini uyguladığını gösterir.
117
ll
'Yi eY:.
·.- ~
! CillS
~ı .2JJL:..:ı1
ı;. .Jf"""
· · ı-_, _;ili.iı
·- ~ı-3 u_ .J.r-'"
' ..:-.it.ı, y·'i-3 7ı~ı '-"
,§i~~
''tı• ..
_ u_
. L (S"_
ye
.).JA
Yavrum namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelene sabret. Çünkü
bunlar yapılması gereken işlerdendir. "8 ayeti de Lokrnan'ın, oğluna namazı emrettiğini
bildirmektedir.
"b'
J!ij- tf,- ~·ı ! - . '...ı:..,ıl-~
., ~
:i:..: ı y.):
•~ .l . .J . .) ~.J.l ~.J ~.J-
Rabbim, beni ve zürriyetimdeıı bir kısmını namazı kılan yap; Rabbimiz, du'amı kabul
buyur!" 9 ayeti Hz. İbrahim'in, Allah'tan kendisini ve soyundan geleceklerin bir
kesimini namaz kılar yapmasını niyaz ettiği anlahlmaktadır.
"'U:!_,
.lJI.C
wı_,.,(tS:-;;-')~.,
;.e..ı-,
-~·~ ir.'":.·.ıı n·,;
·L,
_, __,_..
-'..J .ı~ -'ı-~ır __, wı-:.~iı
• _,·ı-_, ur,
-~
..ff""' u=:ı
··- ~~- f-A
·'ni•;-.
. -'·
u.J..ı.o-:ı
Onları, emriınizle doğru
namaz
kılınayı
yolu gösteren önderler yaptık ve onlara hayırlı işler yapmayı,
ve zekat verıneyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden(insan)lardı. ayeti
1110
de Allah' ın, bütün peygamberlere namaz kılmalarını vahyettiğini bildirmektedir.
Bu ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki namaz, her dinintemel ibadetidir. Yüce Allah bu ibadeti şirkten uzak olarak uygulayanları övmekte, bunları zayi ede.nleri
4. Meryem: 44/55
5. Meryem: 44/59
6. Yunus: 51/87
7. Hud: 52/87
8. Lokman: 57/17
9. İbrahim: 72/40
10. Enbiya: 73/73
22
ı
SEMPOZYUM AÇillŞ KONFERANSI / PROF.DR. SÜLEYMAN ATEŞ
kınamaktadır. Kur'an-ı
Kerim'de bütün peygamberlerin, kavimlerine aynı esasları: Allah' a kulluğu, salih arneli ve ahirete inanınayı öğütledikleri tekrar tekrar
vurgulanmaktadır. Demek ki bu ibadetler, sadece son dine mahsus değil, bütün
İlahi dinlerde mevcudolan şeylerdi.
Mefatfuu'l-ğayb'in
son kısmının yazarı, Kevser Suresi'nin tefsirinde şu
rivayetleri kaydediyor: "Araplar namaz kılar, kurban keserlerdi. Ama bunları
putlar için yaparlardı. Ondan dolayı Peygamber(s.a.v.)e, Allah'tan başkası için
değil, sırf Allah için namaz kılıp kurban kesmesi emredildi. Ebu Müslim de Kevser Suresi'ndeki "ll; ..9: Namaz kıl" emriyle, beş vakit namaz kastedilmiştir. Fakat
namazın nasıl kılınacağı belirtilmemiştir. Çünkü namazın nasıl kılınacağı bilinmekte idi" demiştir. Peygamber(s.a.v.)e: 'Senin namazın ve kurbanın Allah için
olsun' denildi. Yüce Allah, bundan önceki sürede 'Onlar gösteriş için namaz kılı­
yorlardı' buyurduktan sonra onun ardından bu sürede sanki peygamberine: 'Sen
de namaz kıl ama gösteriş için değil, ihlas ile kıl' buyurmaktadır." 11
Ma' ün Süresi'nde bu noktaya temas etmeyen İbn Cuzey de Kevser Süresi' nde:
"Kafirler muka' ve tasdiye olarak (ıslık çalarak, el çırparak) namaz kılarlardı, putlar
için kurban keserlerdi. Yüce Allah, Peygamberine yalnız Allah için namaz kılına­
sını ve yalnız O'nun için kurban kesmesini emretti" diyor 12. Taberf de şöyle diyor:
"Şöyle denildi: Bu kavim Allah'tan başkası için namaz kılar, O'ndan başkasına
kurban keserlerdi. Burada Peygamber' e buyuruldu ki: Sen namazlarını ve kurbanını Allah için yap. Başkaları Allah' anankörlük ediyor, bunları O'ndan başkası
için yapıyorsa sen Allah için yap"1 3
Ma'frn Süresi'nin tefsirinde müşriklerin namaz kıldıklarına hiç değinmeyen
bu müfessirler, onu izleyen Kevser Süresi'nin tefsirinde böylece bu gerçeğe işaret
etmişlerdir. Bu suretle bu sürede "Naınazlarındaıt sehvedenler" ta'biriyle müşrikle­
rin kastedildiği ortaya çıkmaktadır.
"Sen ancak görmeden Rab'lerinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Ma'nen
arınıp yücelen, kendi yararına arınmış olur. Dönüş Allah'adıı~ (Allah, herkese yaptığı­
nın karşılığını verir)."14 ayetide Arap toplumunda eskiden beri namaz ibadetinin
bulunduğıınu kanıtlayan ayetlerden biridir. Demek ki toplum içinde gerçekten
Allah'tan korkan ve günün belli zamanlarında namaz kılanlar vardı ki ayette
Peygamber' e, ancak öylelerinin, kendisinin uyarılarını dinleyeceği bildiriliyor.
Yalnız
bu müfessirlerin, "Müşrikler namazı ve kurbanı Allah'tan başkasına
yapıyorlardı" sözlerinden, arıların hiç Allah' a ibadet etmedikleri arılaşılır. Bu doğ­
ru değildir. Orılar Allah için de namaz kılar, onun için de kurban kesederdi ama
ibadetlerinde Allah'ın adı yarıında tanrı diye taphkları başka varlıkların adını da
anarlardı. Bu husus, arıların telbiyelerinden açıkça arılaşılır:
11. Mefatihu'l-ğayb: 32/131
12. et-Teshil: 4/220
13. Cfuni'u'I-beyan: 30/327
14. Fatır: 43/18
SEMPOZYUM / KUR'AN ÖNCESi MEKKE TOPLUMU
u,:.j);, LA_:, AS)~~
di;, LS.,ı;;, YJ di ~r ':l ,:.ıj)i:
Allalwn, buyur, senin ortağın yoktur; ancak bir ortağın vardır ki o sana malik değil, sen ona maliksin (o senin emrindedir)"15 • "Allalı, tek olarak anıldığı zaman; alıirete
inanmayanların kalbieri ürker. Ama O'ndan başka(tanrı)ları da aıııldığı zaman, lıemen
sevinirler. "16 ayeti de onların Allah' ı, diğer tanrılarla beraber andıklarını gösterir.
Eğer onlar Allah'ı hiç anmasalardı onlara müşrik değil, mülhid denilirdi. Çünkü
müşrik, Allah' a inanmayan değil, Allah' a inanınakla beraber başka varlıkları, tanrılıkta Allah'a ortak koşan, Allah'ın hakkı olan ibadete, başka tanrıları da ortak
yapan kimse demektir. Esas en bu adamlar, Allah' tan başka tanrıların, Allah ile
kendileri
arasında aracı olacağına inandıkları
için o
varlıklara tapıyorlardı:
"Biz
bunlara, sııfbizi Allalı'a yaklaştırmaZarı için tapıyoruz"17 diyorlardı.
Harndi Yazır: "Fakat veyl o MusaıJilere, daha doğrusu o namaz kılıyor görünen mü' min görünelliere ki onlar namazlarından sehvetmişlerdir, yanılmışlardır" 18
sözüyle bizzat kendisi büyük bir yanılgıya düşüyor. Çünkü ayetler mü'minler
veya mü' min görünen münafıklar hakkında değil, Mekke müşrikleri hakkındadır.
Mekke'de samimf olmayan mü'min yoktu. Nifak, yarar sağlamak için kuvvetlllere karşı yapılan ikiyüzlülük, yaltaklanrna hareketidir. Mekke' de Hz. Peygamber ve tafaftarları, kuvvetli durumda değillerdi ki onlara yaltaklananlar olsun.
Olsa olsa karşı tarafa yani kafiilere karşı yaltaklananlar olurdu ki böyleleri zaten
mü' min veya münafık değil, doğrudan doğruya kafir ve müşrik idi. Nifak hareketi, Medfne' de ortaya çıkmıştır. Çünkü orada müslümanlar iktidarda idiler. Bazı
kimseler toplumdaki çıkarlarını korumak için inanmadıkları halde inanır görünmüşlerdir. Cumhfuun söylediği üzere Sürenin tamamı Mekke' de indiğine göre bu
ayetler münafıklar hakkında değil, müşrikler hakkındadır. Onların namazı önemsemediklerini, ihmal ettiklerini, yahut kılarken gönül huzuru ile değil, gaflet ile,
gösteriş için kılclıklarını, zekat da vermediklerini, yoksullara yardım etmediklerini anlatmaktadır ki;
"ıfi ;ı~;~ )j.i.. i) ç_ fu: Hayra engel olan (yani mal vermeyen, yardım etmeyen) saldırgan,
günalıkar''~ 9 ayeti gibi müşrik karakterini çizmektedir.
Namazdan önce abdest alma emri, inişi hayli soma olan Milide Suresinde bulunmakla beraber abdest almak, Mekke devrinden beri namazın temellerinden
biri olmuştur. İmam Ahmed ibn Hanbel'in Müsnedindeki bir hadise göre Cebrail
Aleyhisselam, Hz. Peygamber(s.a.v.)e ilk vahyi getirdiği zaman ona abdest almayı ve namaz kılınayı da öğretmiştir20 • Mekke devrinde de namaz kılmak için
abdest alındığı muhakkaktır. Ancak o zamanlar bu uygulama, geleneğe ve Hz.
Peygamber'in ictihadına dayalı idi. Soma inen ayet ile farz kılınmış ve ayrıntı ile
anlatılmıştır.
15. Müslim, Hac: 22
16. Zümer: 59/45
17. Zümer: 59/3
18. Hak Dini Kur'an Dili: 8/6168
19. Kalem: 2/12
20. Müsned: 4/161
SEMPOZYUM AÇlLlŞ KONFERANSI / PROF.DR. SÜLEYMAN ATEŞ
Esasen namaz, Arapların, eskiden beri uygulayageldikleri bir ibadet idi. Ancak Peygamber(s.a.v.)e, namazın içindekişirk elemanlarının ahiması ve ibadetin
sadece Allah' a yöneltilmesi öğretilmiştir. Aym şey, gusül için de söylenebilir. Ebu
Davfıd ve Tirmizi' nin Übeyy ibn Ka' b' dan rivayet ettikleri hadise göre İslamın başında Hz. Peygamber (s.a.v.), orgazm durumunda yıkanınayı tavsiye etmiş, daha
sonra da bunu eınrehniştir 21 •
Reşid Rıza'nın kaydettiği bir rivayetten, cünüplükten yıkanmanın da Arap
geleneklerinden olduğu anlaşılmaktadır: "Müşrikler, Bedir' de bozguna uğra­
yıp geri kalanlar, perişan durumda Mekke'ye döndükleri zaman Ebfısüfyan:
Muhammed'le savaşıncaya dek cünüplükten ötürü başına su dökmeyeceğini
(yani karısıyla ilişki kurmayacağıiu, dolayısıyla cünüplükten ötürü yıkanma­
yacağım) adarnışhr." 22
Bu rivayetler, cünüplükten yıkanmanın (guslün), Mekke devrinde, hatta
İslamdan önce var olduğıınu, Peygamber tarafından da eınredildiğini gösterir.
Zaten toplumda bilinen ve uygulanan bu temizlik geleneği, Kur'an ayetleriyle
de farz haline getirilmiştir. İslam, Arapların tevhide aykırı olmayan güzel geleneklerini kabul ehniş, tevhide aykırı alaniarım da yasaklarınş veya değiştirmiştir.
Araplarda yalmz namaz, zekat, hac ve kurban ibadetleri
de vardı. "Ey
inaııanlaı~
değil,
oruç ibadeti
sizden öncekilere yazıldığı gibi (günahlardan) korunınanız için
sizin üzerinize de oruç yazıldı'123 ayeti, oruç ibadetinin de eski dinlerde var olduğunu
gösterir. Hz. Peygamber'in, İslamdan önceki dönemlerde özellikle Jıanif diye
anılan bazı zahid Araplar gibi Ramazan ayında ibadete çekilmesi, orucnn da
Araplar arasında uygulanan bir ibadet olduğunu kanıtlar. Eğer sıyam kelimesinin ne anlama geldiğini Araplar anlamasalar, "Sıyam size farz kılıııdı, üzerinize
yazıldı" sözü askıda kalır; "Bize farz kılınan sıyam ne demektir?" diye sorarlardı.
Ama bunu soran olmarnışhr. Çünkü hitabedilen toplum, sıyam(oruç)un ne demek olduğıınu biliyordu. Zaten Ramadan kelimesi, çok sıcak anlamındaki ramd
(~yi) kökünden gelir. İbn Manzfır şöyle diyor: "Ramazan ayı, (~j)den alınmış­
hT. Oruçlunun içi susuzluktan yanınca (~j) denir. Yüce Allah: 'Ramadan ayı ki
Kur'an o ayda indirildi 124 buyurmuştur" 25 • Bu ifadeden açıkça oruçluların sıcaktan
içieri yandığı için oruç ayına Ramadan ayı dendiği ve bundan da Ramadan ayının,
Araplar arasında eskiden beri oruç tutulan ay olduğu anlaşılır. Zaten Hz. Peygamber(s.a.v.)in, peygamberliğinden önce, Ramazan ayında Hira Mağarasında
sayılı birkaç gece ibadete çekilmesi de bunu kamtlar.
O halde, İslamın beş temeli: yani Allah' tan başka Tanrı olmadığına inanmak,
namaz, zekat, oruç, hac ibadetleri İslamdan önceki İlahi dinlerde de vardı ve o
dinlerden Araplara geçmiştir veya bu esaslar, Araplara, ataları Hz. İbrahim ve
İsma'il dininden kalrmşhr. Araplar Kitap ehli olan Yahfıcü ve Hıristiyanlarla da
21.
22.
23.
24.
25.
Ebfı Davfıd, Tahiiret: bab Wl-iğtisiil.
Tefsiru'l-Kur'ani'l-hakfm: 4/95
Bakara: 92/183
Bakara: 92/185
Lisanu'l-' Arab: 1 11224-1??5
SEMPOZYUM
1 KUR'AN ÖNCESi MEKKE TOPLUMU
temas halinde idiler. Ticaret için gittikleri güney ve kuzey ülkelerde Yahudi ve
Hıristiyanlarla temas ediyor, onların ibadet şekillerini görüyorlardı. Medille ve
yöresinde de çok miktarda Yahudi, Araplada yan yana yaşıyor ve onları etkiliyorlardı. Hatta Medmed e' de bazı aileler, cocuklarını, din bakırnından kendilerinden
üstün, kültürlü kabul ettikleri din eğitiıni veren Yahudi ailelerin yaruna (yani o
zamarun Yahuili okullarına) verip onların kültürüyle yetişmesini isterlerdi. Böylece Yahudiler arasmda büyüyen bazı ensar çocukları Yahuili olmuşlardı 26 • İşte
Araplar, kendilerinden üstün gördükleri bu Kitab ehlinden namaz ve zekah duymuş ve öğrenmişlerdir. Kaldı ki bu kadar dini kültüre aşina bir toplum içinde hiç
peygamberin gelmediği de kesin değildir. Mes'uili, fetret döneminde Yemen' de,
Halid ibn Sinan el-'Abs1 adlı bir peygamberin çıkhğını, Hz. Peygamber'in onun
hakkında: "O peı;gamber idi. Kavmi onu zayi etti" dediğini söyler27 • Muhyi'd-dm
ibnu'l-' Arabi de Fusus'ta bu peygamber için bir bölüm ayırrruşhr.
.
'
Ancak Araplar bu ibadetleri uygulamakla beraber yozlaşhrrnışlar, şirke bularnışlar, ruhundan soyutlarnışlar, eğlence, gelenek haline getirınişlerdi. İşte Hz.
Muhammed(s.a.v.)in görevi, hiç olmayan bir din kurmak değil, şirke bulanmış
olan dini, şirk kalıntılarından arındırıp aslına döndürmekti.
Temel Tevhid
İslam, bütün dinlerin temeli idi. Hz. Muhammed (s. a. v.), bozulan, şirke bulanan bu dini, şirk bulaşıklarından temizleyip gerçek tevhlde kavuşturacakh. İslam,
sadece Hz. Muhammed' e gelen, eski ile hiç ilgisi bulunmayan bir din değil, eskiden beri mevcudolan tevhld dinidir. Bütün peygamberler bu dini öğretmişlerdir.
Hz. Muhammed (s. a. v.), bu dinin son tebliğcisidir. uDe ki: 'Ben türedi bir elçi değilim.
Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana va/ıyedilene uyuyorımı
ve ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim'."28, "O size, dinden Nu/ı'a tavsiye
ettiğini, sana va/ıyettiğimizi, İbralıfm'e, Musa'ya ve lsa'ya tavsiye ettiğimizi şerf'at (/ııı­
kuk düzeni) yaptı. Şöyle ki: dini doğru tu tım ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat kendilerini
çağırdığın (bu) esas, Alla/ı'a ortak koşanlara ağır geldi. Allalı dilediğini kendisine seçer ve
iyi niyyetle yöneleni kendisine iletir. "29 ayetleri bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Hasılı
Araplar dinsiz insanlar değillerdi. Allah' a inaruyor, Allah için haccediyor, namaz kılıyor, bazıları zekat da veriyorlardı. Namazları rüku'lu ve secdeli, İslarrun narnazına benzer idi. "Onların Beyt(ullalı) yanındaki namazları da, ıslık
çalmadan ve el çırpmadan ibarettir. 'O halde inkarınızdan dolayı azabı tadın (şimdi)!"130
ayetini açıklarken Abdullah ibn Ömer, ıslık çalınış, yanağını eğmiş, ellerini birbirine vurmuştur. Yine ondan gelen rivayete göre Araplar yanaklarını yere koymak,
26. Ebu Davud, Cihad: b. m-esir yukrahu 'ala'!- İslam; Nesa'!, İbn Ebi Hatim ve İbn Hibban da rivayet
etmişlerdir; İbn Keslr, Tefslr: 1/310; İbnu'J-Arabl, Ahkam: 1/333; ei-Bahru'l-murut: 2/281
27. Murfıcu'z-zeheb: 1/64, Beyrut, 1406-1986
28. Ahkaf: 66/9
29. Şura: 62/13
30. Enfal: 93135
SEMPOZYUM AÇlLlŞ KONFERANSI / PROF.DR. SÜLEYMAN ATEŞ
el çırpmak ve ıslık çalmak suretiyle ibadet ederlerdi31 • Secdenin Araplar arasın­
da bilindiği ve yapıldığı, Prof. Takui Izutsu'nun tarafımızdan Türkçeye çevrilmiş
olan "Allah ve İnsan" adlı kitabında genişçe izah edilmiştir 32 • Kur'an-ı Kerl'm' de
"Ey inananlaı~ rükıl' ediniz, secde ediııiz"33 emirleri de Araplar arasında rüku'lu ve
seedeli namazın varlığını gösterir. Çünkü öyle olmasa, rüku' ve secdenin ne olduğu, dinleyenlere açıklanırdı. Hiçbir açıklama yapmadan doğrudan "rükıl' ediniz,
secde ediniz" denmesi, muhatapların rüku' ve secdeyi bildiklerini gösterir.
Araplar namaz kılıyor, ibadet ediyorlardı ama ibadet esnasında Allah'ın yanında başka tanrıları da anıyor, onların Allah ile kendileri arasında şefa' atçi olacaklarını sanıyor, bu yüzden Allah' a taptıkları gibi onlara da tapıyorlardı. Namazları da ruhsuz, bir şekil ve gösterişten, gelenekten ibaret hale gelmişti.
Peygamber (s.a.v.) ile onlar arasında en büyük sürtüşme nedeni, onların
Allah' a ortak koşmaları ve ahirete kesin biçimde inanmamaları idi. Peki ama müş­
rikler ahirete inanmadıkları halde nasıl namaz kılıyorlardı? diye bir soru ortaya
alılabilir. Bunun yanılı şudur:
Onlar ruhun tekrar bedene girip kaldırılacağına, öldükten sonra insarun yeniden bedene sokulup diriltilerek yaptıklarından hesap vereceğille inanmıyorlardı.
Ama içlerinde bazıları ruhsal bir ahiret hayalına inanıyordu.
Onların kiminde bulunan ahiret inancı,
kötülüklerden caydırıcı, iyilikiere yönlendirici nitelikte güçlü bir inanç deği, sadece zandan ibaret kuşkulu bir düşünce
idi. Kur' an, caydırıcılığı olmayan bu zannf ahiret düşüncesini gerçek inanç kabul
etmemektedir: '"Allalı'm va'di gerçektiı~ Kıyamet saatinde kuşku yoktur.' dendiği za-
man: 'Saat nedir bilmiyoruz, (onu) sadece zannediyoruz, kesin
inanmıyoruz' demiştiniz
ha?"
34
Çoğunluk
ise ölümden sonra bir hayalı hiç kabul etmiyordu. Fakat geleneksel
bir dinleri ve ahlak kuralları vardı. Hz. İbrahl'm ve İsma'll' den kaldığına inandık­
ları dinlerini sürdürüyorlardı. Yalnız bu dinin ahiret unsurunu boşalhnışlar, dini
şirke bulayarak özünü bozmuşlardı.
İşte Peygamber (s.a.v.) bozulmuş, asıl temel unsuru olan ahiret inancından
soyutlanmış, eskimiş
mizliğine
ve zamanla ruhunu kaybetmiş dini düzeltmek, asıl tekavuşturmak, yeniden ruh verip onu canlandırmak için görevlendi-
rilmiştir.
15,00 -15.30 Çay
arası
31. İbn Kesir, Tefsir: 2/208
32. Namazın İslfun' daki gelişmesinin de yine Peygamber'in Mekke döneminin sonuna, hatta Medine
döneminin başianna kadar sürdüğü, daha sonra sabit bir hal aldığı söylenebilir.
33. Hac: 88/77
34. Casiye: 65/32
Download