e. ü . f en bil im le ri e ns titüs ü

advertisement
E. Ü. FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EGE ÜNİVERSİTESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
GÜNEŞ SİSTEMİ’NDEKİ KÜÇÜK CİSİMLERİN
Gaia İLE ASTROMETRİSİ
Eda GÜZEL
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Serdar EVREN
Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı
Bilim Dalı Kodu: 402.01.01
Sunuş Tarihi: 12.06.2014
Bornova-İZMİR
2014
EGE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
(YÜKSEK LİSANS TEZİ)
GÜNEŞ SİSTEMİ’NDEKİ KÜÇÜK CİSİMLERİN
Gaia İLE ASTROMETRİSİ
Eda GÜZEL
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Serdar EVREN
Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı
Bilim Dalı Kodu: 402.01.01
Sunuş Tarihi: 12.06.2014
Bornova-İZMİR
2014
vii
ÖZET
GÜNEŞ SİSTEMİ’NDEKİ KÜÇÜK CİSİMLERİN
Gaia İLE ASTROMETRİSİ
GÜZEL, Eda
Yüksek Lisans Tezi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Serdar EVREN
Haziran 2014, 113 sayfa
Planları 1995'te yapılmaya başlanan Gaia Astrometrik Uydusu pek çok
düzenlemeden sonra, sonunda, 19 Aralık 2013’te fırlatıldı. ESA'nın bu önemli
projesinden astronomların beklentileri oldukça yüksektir. Bu tezde, Gaia'nın
inceleyeceği çok sayıda ve türde cisimden yalnızca Güneş sistemindeki küçük
cisimler göz önüne alındı ve bu cisimler için Gaia tarafından sağlanacak veriye dair
ne tür bir ön hazırlık yapılabileceği tartışıldı. Bu bağlamda, tezin başlangıcında
güneş sistemi içindeki küçük cisimlerin oluşumları, türleri, sınıflamaları, yapıları
hakkında temel bilgiler sunuldu ve daha çok asteroitler üzerine yoğunlaşıldı.
Özellikle asteroitlerin yörünge özellikleri, yörüngede bulundukları konuma bağlı
olarak Güneş ile etkileşmelerinin evrimsel sonuçlarına (Yarkovsky ve YORP) özel
bir önem verildi. Bu tez kapsamında elde edilen ışıkölçüm ve astrometrik veriler
kullanılarak bir asteroidin (69 Hesperia) yapısal, konumsal ve fiziksel parametreleri
de belirlendi. Bu gözlem ve analizler aynı zamanda Gaia Follow-Up (FUN) gözlem
ağına katılmaya bir hazırlık için bir ilk adım olarak yapıldı.
Sonuç olarak, bu tezde Güneş Sistemi içindeki küçük cisimlerin gözlemleri
ve analizleri üzerine bir kaynak taraması yapıldı ve bu cisimler üzerine çok hassas
verilerin beklendiği Gaia Uydusu tanıtıldı.
Anahtar sözcükler: Gaia, Güneş Sistemi’ndeki küçük cisimler, Asteroitler,
Yarkovsky ve YORP Etkileri, Astrometri, Fotometri.
viii
ix
ABSTRACT
ASTROMETRY OF THE SMALL BODIES
IN SOLAR SYSTEM WITH Gaia
GÜZEL, Eda
MSc in Astronomy and Space Sciences
Supervisor: Prof. Dr. Serdar EVREN
June 2014, 113 pages
The Gaia Astrometric Mission which has been started to plan in 1995, finally,
launched at December 19, 2013, after many regulations. Astronomers have very
high expectations from this cornerstone project of ESA. In this thesis, among
objects in a large variety and number which will survey by the Gaia, small bodies
in the Solar System were just taken into consideration, and how can be done a
preliminary preparation for data yields by the Gaia was investigated. In this
context, at the beginning of the thesis, the basic information about formations,
taxonomies, and structures of small bodies in the solar system was presented, and it
was more focused on asteroids. Especially, the orbital properties of asteroids and
the evolutionary results of their interactions with the Sun depending on their
position in the orbit (Yarkovsky ve YORP) were given a particular attention. In this
thesis, the structural, positional, and physical parameters of an asteroid (namely, 69
Hesperia) were determined by using of the photometrical and astrometric data
which obtained for this thesis. These observations and analysis have been made to
be prepared for Gaia Follow-Up Network (FUN) as a first step.
As a result, in this thesis, a literature search on the observations of small
bodies in the Solar System and their analysis was made, and the Gaia Mission that
high precision data is expected was introduced.
Keywords: Gaia, Minor Planets of the Solar System, Asteroids, the
Yarkovsky and YORP Effects, Astrometry, Photometry.
x
xi
TEŞEKKÜR
Bu çalışma süresince benden yüksek sabrını ve anlayışını esirgemeyerek
yakından ilgilenen, bilimsel çalışma yöntemime kişilik kazandıran ortamı
sağlayan kıymetli danışmanım Prof. Dr. Serdar Evren’e, konuyu seçmemde ve
bir başlangıç oluşturmamda yardımcı olan Uluslararası Antalya Astrometri Yaz
Okulu'na katılmama önayak olduğu için teşekkür ederim.
Kıymetli görüşlerinden yararlandığım Prof. Dr. Günay Taş’a verdiği
ipuçları için ve tez çalışmamı büyük bir titzlikle inceleyerek düzenlenmesinde
veridği destek için çok teşekkür ederim.
Astrometrik alt yapıyı oluşturan Prof. Dr. Adnan Ökten ve Dr. Tuncay
Özışık’a teşekkür ederim. Gözlemsel verileri ve proje konuma yön veren
çalışmalarına beni çağırdığı için Akdeniz Üniversitesi Fizik Bölümü'nde öğretim
görevlisi Doç. Dr. Murat Kaplan’a, Koreli doktora öğrencisi Mygin Kim’e, TUG
gözlemlerinde beni yalnız bırakmayan Murat Koçak, Ömer Uysal, Süleyman
Kaynar ve Sıla Eryılmaz'a ve bütün TUG ailesine teşekkür ederim. Ayrıca değerli
arkadaşlarım Barış Hoyman'a, Mert Acar'a teknik destekleri için teşekkür ederim.
Yazdığı projede bana görev vererek maddi destek sağlayan dolayısıyla
tezime daha iyi odaklanmamda büyük katkısı olan Doç. Ömür Çakırlı’ya çok
teşekkür ederim. Her zaman yanımda olduklarını hissettiren arkadaşlarım Elif
Yıldırım, Çağla Aksoy, Gizem Şehitoğlu ve Zeynep Çelik Orhan başta olmak
üzere sinerjisiyle ortamı güçlendiren tüm lisansüstü arkadaşlarıma teşekkür
ederim.
Her konuda maddi ve manevi destek veren sevgili ailem; babam Cihat
Güzel, anneannem Samile Öğütücü, annem Şemse Güzel, ablam Şaziye Güzel,
kız kardeşim Ceylan Güzel’e, hiç tereddüt etmeden yardımıma koşan
arkadaşlarım Özgür Öngöçmen'e ve Semra Şen'e teşekkür ederim.
xii
xiii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ................................................................................................................... vii
ABSTRACT ..........................................................................................................ix
TEŞEKKÜR .........................................................................................................xi
İÇİNDEKİLER .................................................................................................. xiii
ŞEKİLLER DİZİNİ ........................................................................................... xvii
ÇİZELGELER DİZİNİ ..................................................................................... xxiii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ....................................................... xxv
1.GİRİŞ ...................................................................................................................1
2. ASTEROİTLERE GENEL BAKIŞ ....................................................................5
2.1 Asteroitlerin Önemi .......................................................................................... 5
2.2 Asteroit Oluşum ve Yapıları .............................................................................6
2.3 Asteroitlerin Özellikleri ....................................................................................8
2.3.1 Dinamik özellikler ......................................................................................... 8
2.3.2 Fiziksel özellikler......................................................................................... 10
2.4 Asteroit Sınıflandırmaları ...............................................................................17
2.4.1 Dinamik sınıflama ....................................................................................... 17
xiv
İÇİNDEKİLER (devam)
Sayfa
2.4.2 Taksonomik sınıflama ................................................................................. 21
2.5 Asteroit Aileleri.............................................................................................. 23
2.6 Asteroitlerde Yörünge Evimi; Yarkovsky ve YORP Etkileri ........................ 25
3. ASTEROİT GÖZLEM VE İNCELEME YÖNTEMLERİ .............................. 29
3.1 Astrometri ...................................................................................................... 29
3.1.1 Uzay astrometrisi ........................................................................................ 32
3.2 Işıkölçüm ........................................................................................................ 34
3.3 Tayf ................................................................................................................ 39
3.4 Bir Asteroidin Astrometrik ve Fotometrik İncelemesi ................................. 41
3.4.1 Gözlem süreci ve hedefleri ........................................................................ 41
3.4.2 Astrometrik indirgeme ................................................................................ 44
3.4.3 Fotometrik indirgeme ................................................................................. 47
4. GAIA İLE KÜÇÜK GEZEGEN İNCELEMELERİ ........................................ 53
4.1 Gaia ................................................................................................................ 53
4.1.1 GAIA'dan Gaia'ya ....................................................................................... 53
4.1.2 Hipparcos'tan Gaia'ya.................................................................................. 53
xv
İÇİNDEKİLER (devam)
Sayfa
4.1.3 Bilim Hedefleri ............................................................................................ 55
4.2 Aletsel Donanım ve Gözlem İlkeleri .............................................................. 56
4.2.1 Yörünge, Konum ve Tarama İlkesi ............................................................ 56
4.2.2 Optik Düzenek ve Odak Düzlemi ................................................................ 58
4.3 Gaia ile Küçük Gezegen İncelemeleri ............................................................ 62
4.4 Gaia ile Asteroitlerin Fiziksel Özellikleri ....................................................... 66
4.4.1 Yörünge belirleme ve geliştirme .................................................................66
4.4.2 Kütle belirlemeleri ....................................................................................... 69
4.4.3 Büyüklük belirlemeleri ................................................................................70
4.4.4 Şekil ve dönme özelliklerinin belirlenmesi .................................................73
4.4.5 Sınıflandırmalar ........................................................................................... 76
4.4.6 Yarkovsky etkisi .......................................................................................... 79
4.5 Gaia ile Asteroitlerin Dinamik Özellikleri ..................................................... 80
4.5.1 Gaia ile YYA incelemeleri .......................................................................... 80
4.5.2 Yer truvalıları............................................................................................... 83
4.5.3 Gezegenlerin doğal uyduları ........................................................................85
xvi
İÇİNDEKİLER (devam)
Sayfa
4.5.4 Çift asteroitler ............................................................................................. 87
4.5.5 Kuiper kuşağı cisimleri ............................................................................... 89
4.5.6 Asteroit aileleri ............................................................................................ 91
4.6 Gaia'nın Eksikleri ve Yer'den Destek Gözlemleri ......................................... 91
5. SONUÇ: Gaia KATALOĞU ........................................................................... 97
KAYNAKLAR DİZİNİ ....................................................................................... 99
ÖZGEÇMİŞ ....................................................................................................... 113
xvii
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil
Sayfa
2.1a Yıllık ve anahareket rezonansları ........................................................... 10
2.1b Kirkwood Boşlukları ..............................................................................10
2.2
Yakın kütle geçişinin oluşturduğu açısal sapma ....................................12
2.3
Salt parlaklık grafiği ve asteroitlerin büyüklük karşılaştırması ..............14
2.4
Çap-dönme grafiği. .................................................................................15
2.5
YYA'ların dinamik sınıflandırması ........................................................ 18
2.6
Taksonomik türe göre asteroitlerin güneş sistemindeki dağılımı ...........22
2.7
Asteroit aileleri ....................................................................................... 24
2.8
Yarkovsky ve YORP etkileri ..................................................................26
2.9a Yarkovsky kuvvetinin günlük bileşeni ...................................................27
2.9b Yarkovsky kuvvetinin mevsimlik bileşeni .............................................27
3.1a Özhareket ................................................................................................ 29
3.1b Iraksım ....................................................................................................29
3.1c Özhareket ve ıraksım bileşimi ................................................................ 29
3.2a Göreli ıraksım ......................................................................................... 33
3.2b Salt ıraksım ............................................................................................. 33
xviii
ŞEKİLLER DİZİNİ (devam)
Şekil
3.3
Sayfa
Şekil ve durum açısının ışık eğrisine etkisi ........................................... 35
3.4a Evre açısı ve karşı konum ...................................................................... 36
3.4b Evre açısının parlaklığa etkisi ................................................................ 36
3.5
Üç eksenli asteroit modeli ve ışık eğrisi ................................................ 38
3.6
Asteroit kutup yöneliminin genliğe olan etkisi ...................................... 38
3.7a Asteroit yapısında bulunan bazı minerallerin tayfları ............................ 40
3.7b 24 taksonomik sınıfın tayfı .................................................................... 40
3.8
Ayarlar sayfasındaki pencereler............................................................. 43
3.9
Automatch sonrası sonuçlar ................................................................... 44
3.10 İndirgeme sayfası ................................................................................... 45
3.11 MPC raporu............................................................................................ 45
3.12 FindOrb sonuçları .................................................................................. 46
3.13 Oturum açma formu ............................................................................... 47
3.14 Mukayese yıldızlarının seçimi ............................................................... 48
3.15 İlk ışık eğrisi .......................................................................................... 49
3.16a Mukayese yıldızının ham verisi ............................................................. 49
xix
ŞEKİLLER DİZİNİ (devam)
Şekil
Sayfa
3.16b Asteroitle mukayese yıldızının parlaklık farkları ...................................49
3.17 Işık eğrisini evreye göre çizdirmek için girilmesi gereken değerler. .....50
3.18 Dönem analizi ......................................................................................... 51
4.1a Gaia'nın konumu (L2) ............................................................................56
4.1b Gaia'nın Lissijious yörüngesi .................................................................56
4.2a Gaia tarama ilkesi ...................................................................................57
4.2b Gökada gözlem sayısının temsili ............................................................ 57
4.3a Optik düzenek ......................................................................................... 58
4.3b Ayna sistemi ve odak düzlemi ................................................................ 58
4.4
Odak düzlemi.......................................................................................... 59
4.5
Astrometrik duyarlılık ............................................................................60
4.6
Fotometrik duyarlılık ..............................................................................61
4.7a Mavi ışıkölçer tayf duyarlılığı ................................................................ 61
4.7b Kırmızı ışıkölçer tayf duyarlılığı ............................................................ 61
4.8
Beklenen bilimsel sonuçların şematik gösterimi ....................................62
4.9a Tarama ilkesinin sonucu .........................................................................63
xx
ŞEKİLLER DİZİNİ (devam)
Şekil
Sayfa
4.9b Güneş açısınınn sonucu ......................................................................... 63
4.10a AKA zaman dağılımı ............................................................................. 64
4.10b AKA uzay dağılımı ................................................................................ 64
4.10c YYA zaman dağılımı ............................................................................. 64
4.10d YYA uzay dağılımı ................................................................................ 64
4.11a AKA'lar için enine yöndeki hız dağılımı ............................................... 65
4.11b AKA'lar için boyuna yöndeki hız dağılımı ............................................ 65
4.11c YYA'lar için enine yöndeki hız dağılımı ............................................... 65
4.11d YYA'lar için boyuna yöndeki hız dağılımı ............................................ 65
4.12 Vesta'nın gözlem yayı ile yarıbüyük eksenin gelişen doğruluğu ........... 67
4.13 Yörünge elemanlarının Gaia gözlemlerinden elde edilen duyarlılığı .... 67
4.14a YYA'lar için hız tahminleriyle gözlem sayısı arasındaki ilişki ............. 68
4.14b AKA'lar için hız tahminleriyle gözlem sayısı arasındaki ilişki ............. 68
4.15 Çarpma parametresi 0.1 AB'den küçük olan yakın geçiş sayısı ............ 70
4.16 Sinyal genişliğine bağlı açısal çap belirlemesi ...................................... 71
4.17a Bir asteroidin astrometrik alanda toplanan sinyalleri ............................ 72
xxi
ŞEKİLLER DİZİNİ (devam)
Şekil
Sayfa
4.17b Sinyallerle uyumlu kayıtlar ....................................................................71
4.18a En iyi gözlem sayısı................................................................................72
4.18b Büyüklük-duyarlılık ilişkisi ....................................................................72
4.19 Gaia gözlem etkinliği .............................................................................73
4.20a Ki-kare fonksiyonu ile dönemin belirlenmesi ........................................75
4.20b Simüle gözlemler ve en iyi fit modeli .................................................... 75
4.21a Işık merkezinin ışıkölçüm verileri ile belirlenmesi ................................ 75
4.21b Işık merkezinin astrometri ve ışıkölçüm verileri ile belirlenmesi ..........75
4.22a Gaia ile asteroit şekli ..............................................................................76
4.22b Asteroidin gerçek şekli ...........................................................................76
4.23 Dalgaboyunun fonksiyonu olarak SNR ..................................................77
4.24 60 geçiş yapan asteroit için SNR ............................................................ 78
4.25a Gaia'nın gözleyeceği YYA ve PTA sayısı .............................................81
4.25b Apophis'in başlangıç evre açısına bağlı gözlem sayısı ........................... 81
4.26 Bir YYA'nın konumundaki belirsizlik ...................................................82
4.27 Gözlenecek YYA sayısının dinamik ailelere göre dağılımı ...................83
xxii
ŞEKİLLER DİZİNİ (devam)
Şekil
Sayfa
4.28a Yer Truvalıları ve tutulum düzleminin kuzeyden görünümü ................ 84
4.28b Mars Truvalıları ve tutulum düzleminin kuzeyden görünümü .............. 84
4.29a Yer Truvalıları'nın enine yöndeki hızına göre keşif olasılıkları ............ 85
4.29b Mars Truvalıları'nın enine yöndeki hızına göre keşif olasılıkları .......... 85
4.29c Yer Truvalıları'nın boyuna yöndeki hızına göre keşif olasılıkları ......... 85
4.29d Mars Truvalıları'nın boyuna yöndeki hızına göre keşif olasılıkları ....... 85
4.30a Io'nun konumuna göre Gaia ile gözlenme sayısı ................................... 86
4.30b Parlaklığın kenar uzaklığıyla değişimi .................................................. 86
4.31 Çift asteroit bileşenlerinin maksimum açısal ayrıklıkları ...................... 88
4.32a Çiftler için açısal ayrıklık parlaklık grafiği............................................ 89
4.32b Büyük asteroitler için açısal ayrıklık parlaklık grafiği .......................... 89
4.33 YYA, AKA ve KKC için hız dağılımı ................................................... 90
4.34 Yeni keşfedilecek PTA'lar için Yer'den gözlem stratejisi ..................... 93
4.35 Bir asteroidin keşfinden 7 gün sonraya kadar yapılan teorik tahmin .... 94
xxiii
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge
Sayfa
3.1
69 Hesperia'ya ait genel bilgiler ............................................................. 41
3.2
Gözlem geceleri ve 69 Hesperia için o geceye ait bilgiler ..................... 42
3.3
CSS ile seçilen mukayese yıldızları ....................................................... 48
4.1
Salt parlaklığa göre Gaia ile gözlenme olasılığı .....................................80
4.2
Gaia'nın bir YYA'nın yörünge elemanlarına olan etkisi ........................ 82
4.3
Gezegenler ve uydu sayıları ...................................................................85
xxiv
xxv
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
Simgeler
Açıklama
mas
miliyaysaniyesi
µas
mikroyaysaniyesi
Mʘ
Güneş kütlesi
M⊕
Yer kütlesi
σ
Hata
Kısaltmalar
AA
Astrometrik Alan
AAK
Ana Asteroit Kuşağı
AKA
Ana Kuşak Asteroitleri
BD1
1. Bakış Doğrultusu
BD2
2. Bakış Doğrultusu
BCRS
Barycentric Celestial Referans System
CCD
Charge-Coupled Device
DRF
Dynamic Referance Frame
DS
Dalgacephesi Sensörü
ESA
Europian Space Agancy
FK5
Fundamental Katalog 5
xxvi
GAİA
Global Astrometric Interferometer for Astrophysics
GH
Gök Haritalayıcısı
GR
Genel Relativite
HCRF
Hipparcos Celestial Reference Frame
HIPPARCOS
HIgh Precision PARallax COllecting Satellite
IAU
International Astronomical Union
ICRF
International Celestial Reference Frame
ICRS
International Celestial Reference System
IOTA
International Occulatation Timing Assosiation
KI
Kırmızı Işıkölçer
KK
Kuiper Kuşağı
KKC
Kuiper Kuşağı Cisimleri
MC
Monte Carlo
MI
Mavi Işıkölçer
NASA
National Aeronautics and Space Administration
NYA
Neptün'ün Yakınındaki Asteroitler
PSF
Point Spreas Function
RA
Right Asscention
SNR
Signal-to-Noise Ratio
xxvii
SSC
Spectral Shape Coefficients
TA
Temel Açı
TDI
Time Delayed Integration
YYA
Yer'e Yakın Asteroitler
YYK
Yer'e Yakın Kuyrukluyıldızlar
1. GİRİŞ
Astronominin en eski bilimlerden biri olduğu düşünülürse, görüntüleme ve
ölçüm teknolojilerinin gelişimine bağlı olarak küçük gezegen araştırmalarının
henüz başlangıç döneminde olduğu söylenebilir. Yine de gelişen teknoloji bu
alanda hızlı yol alınmasını sağladı. Hızın gerisinde kalmamak ve tüm olanakları
kullanabilmek için teknoloji ve bilimin ilgili alanındaki gelişmelere hakim olmak
gerekir. Güneş Sistemi'ndeki küçük cisimlerle ilgili ne tür bilgilerin günümüzde
ne aşamada olduğu bu bölümün kapsamı içindedir.
Küçük gezegen incelemeleri 1800 ve 1810 yıllarında artalandaki yıldızlara
göre çok hızlı hareket ettiği belirlenen Ceres ve Vesta’nın keşfiyle başlar.
Yörüngesi bilinen küçük gezegen sayısı, ilk zamanlarda yılda 5 taneden başlayıp
üstel artış göstererek (Zhao et al., 2008) günümüzde (Mayıs 2014) 643 000'lere
ulaştı (MPC, 2014a). Küçük Gezegen Merkezi (Minor Planet Center, MPC) ve
Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (National Aeronautics and Space
Administration, NASA) resmi internet kaynaklarında küçük gezegenlerin sayıları,
isim ve/veya numaraları, gruplara ayrılarak hazırlanan özel listeleri, yörünge ve
fiziksel özellikleri en güncel verilerle yayınlanır (MPC, 2014a; NASA, 2014).
Güneş’in etrafında dolanan tüm şekilsiz taş parçaları, güneş sistemindeki
konumları ve yapıları bakımından farklılıklar gösterir. Fakat ilk süreçte gözlenen
niteliklerindeki benzerlikler nedeniyle genel bir isimle anılırlar. Ancak, tüm küçük
gezegenler asteroit değildir. Yer yakınında ve asteroit kuşağında bulunan küçük
gezegenlerin büyük çoğunluğu asteroit olmakla beraber burada asteroitler gibi
davranan kuyrukluyıldızlar da bulunur. Neptün’ün ötesindeki yörüngelerde
dolanan küçük gezegenler de asteroit olarak adlandırılamazlar. Bunlara Neptün
Yakınındaki Cisimler (NYC) denir. Güneş Sistemi'nin en dışında bulunan cisimler
ise Kuiper Kuşağı Cisimleri (KKC) olarak adlandırılır. Gezegenlerin doğal
uyduları, Oort Bulutu’ndan geldiği düşünülen kuyrukluyıldızlar ve Yer’e düşerek
hayati tehlike oluşturan göktaşları da küçük gezegen sınıfına girerler.
Asteroitler ve kuyrukluyıldızlar küçük doğal cisimlerin iki ayrı türüdür.
Terim olarak “yıldız benzeri” anlamına gelen asteroitler (Cunningham et al.,
2009) nokta veya disk ışık kaynaklarıyken, kuyrukluyıldızlar sıcak iç güneş
sistemine geldiğinde uzayarak kuyruk oluşturan cisimlerdir. Her ikisi de Güneş’in
etrafında belirli yörüngelere sahiptirler fakat asteroitler sürekli olarak iç güneş
sisteminde hareket ederken, kuyrukluyıldızlar ömürlerinin çoğunu dış güneş
2
sisteminde geçirir ve iç bölgelere zaman zaman ziyaretlerde bulunurlar.
Asteroitler buharsız kaya veya metalik maddelerden oluşan sabit geometrik
şekillere sahiptir. Kuyrukluyıldızlar buzun süblimleşmesi sonucu oluşan iyon
kuyruk ya da koma bulundurur; toz kuyruğu oluşturan az miktarda silikat, metal,
organik tanecikler içerirler. Bu yüzden yaşlı bir kuyrukluyıldızın yüzeyindeki buz
zamanla azalır yerine kaya kabuk gelişir ve dolayısıyla bazı asteroitlerin
kuyrukluyıldız çekirdeğinden evrimleştikleri düşünülür (Gaffey et al., 1993).
İki türü birbirinden ayırt etmek için farklı bilimciler değişik yöntemler
kullanarak birçok yaklaşım geliştirmiştir. Gözlemsel çalışanlar, ayrımı cisimlerin
görünüşlerine göre yaparken, dinamikçiler yörünge özelliklerine göre, gezegen
bilimciler ise cismin buz içeriğine ya da oluşum yerine bakarak sınıflama yapar.
Fakat son yapılan çalışmalar bazı asteroitlerin kuyrukluyıldızlar gibi buhar benzeri
yapılarla kütle kaybettiğini gösterir. Hsieh and Jewitt (2006) bu tür cisimlere "ana
kuşak kuyrukluyıldızları" ismini verdi. Çok uzun zaman önce Kuiper Kuşağı'ndan
yakalandığı tahmin edilen bu tür cisimler yalnız Asteroit Kuşağı'nda
bulunmadığından "aktif asteroitler" adlandırması daha uygun görüldü. Dolayısıyla
yeni bilgiler ışığında, kullanılan teleskopların ayırma gücü ve yöntemlerin konuya
yaklaşım şeklindeki bazı eksiklikler nedeniyle tüm bu sınıflama yöntemlerinin
kusurlu olduğu ve daha hassas gözlemlerle yeni sınıflama şekillerine ihtiyaç
olduğu söylenebilir (Jewitt, 2012).
Güneş Sistemi içinde hareket eden küçük cisimlerden Yer'e çarpanlar ise
göktaşı olarak adlandırılırlar. Göktaşlarının büyüklükleri ve çarpma hızları
nedeniyle hayati tehlike oluşturma potansiyellerinin yanı sıra nereden geldikleri,
kimyasal içerikleri, ata cisimle olan ilgileri ve Yer'de yaşam oluşumuna olan
etkileri önemli birer araştırma konusudur. Tüm küçük cisimlerin asteroitlerle ilgisi
Güneş Sistemi’nin köken, ilk oluşum ve evrimine ışık tutması beklenen araştırma
konularındandır (Bowell et al., 2002).
Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün gibi tüm dev gezegenlerdeki uydu
sistemleri güneş sisteminin küçük birer minyatürü gibidirler. Çekim ve fizik
problemlerini benzer şekilde görebileceğimiz uydu sistemleri, gezegenlere göre
daha hızlı hareket ettiğinden oluşum ve evrim çalışmaları için mükemmel küçük
laboratuvarlardır. Halkalar ve küçük uyduların varlığı, küçük iç uyduların
halkalara yakın yörüngeleri, ana uyduların küçük gezegenlere benzemesi
(Jüpiter’in uydusu Ganymede, Merkür’den büyüktür), düzensiz dış uyduların
3
asteroitlere benzer şekilde gezegenden uzakta bulunması ve kendi aileleriyle
birlikte dolanmaları güneş sistemine olan benzerliklerindendir (Arlot, 2008b).
Kalın atmosferleri nedeniyle kütle merkezlerinin yeri ve dolayısıyla
gezegenlerin astrometrik konumları tam olarak belirlenememektedir (Arlot and
Lainey, 2005). Bu da bilinmeyenleri arttırıp ilgiyi üzerlerine çekmelerini
sağlamaktadır. Doğal uyduların içyapıları ve gezegen sistemlerinin kütle
merkezleri gibi önemli bilgiler de dinamik özelliklerin belirlenmesiyle sağlanır.
Bu küçük ayların nerede oluştuğu, bulundukları yere nasıl geldikleri, kimyasal
içerikleri ve dinamik evrimlerini çalışmak, en ilgi duyulan araştırma konuları
arasındadır (Arlot, 2011).
İlk dönemlerde nokta kaynak olarak algılanan küçük cisimler geçtiğimiz
yüzyılda farklı gözlem yöntemleri ve gelişen teknolojiyle "çözümlenemeyen nokta
kaynak” olmaktan çıkmıştır ve elde edilen yüzey bilgileri, yapısal çalışmalara ışık
tutacak düzeye gelmiştir (Gaffey et al., 1993). Uzay araçlarının bazı küçük
cisimlerin yakınına giderek yaptıkları incelemeler dinamik, fiziksel ve kimyasal
özelliklerinin çok ayrıntılı bir şekilde çalışılmasını sağladı. Gidilen küçük
gezegenler toplam sayının çok küçük bir kesri olsa da Yer'den yapılan uzaktan
gözlemlerin kalibrasyonu ve yorumlanması için oldukça önemliydi. Sonuç olarak,
bilinenler bilinmeyenleri araştırmaya yöneltecek kadar olup açığa kavuşturulmayı
bekleyen birçok konu vardır (Cellino and Dell'Oro, 2012).
“Küçük gezegen” terimi, tez boyunca asteroit, kuyrukluyıldız, göktaşı ve
gezegenlerin doğal uyduları gibi güneş sistemi içinde belli yörüngelerde dolanan
tüm cisimleri kapsayacak şekilde kullanıldı.
4
5
2. ASTEROİTLERE GENEL BAKIŞ
2.1 Asteroitlerin Önemi
Asteroitlerin kinematiğini, fiziksel doğasını, dağılımını, oluşumunu ve
evrimini anlamak birçok araştırma konusunun aydınlatılması için gereklidir.
Bunlardan bazıları; Güneş Sistemi’nin dinamiği ve uzun dönemde evrimi,
gezegen oluşumu ve yapısı, doğal uyduların içyapıları (Arlot, 2011), Yer’de
yaşamın başlaması (Gaffey et al., 1993), gök cisimlerinin Yer’e çarpma
olasılıkları (Bowell et al., 2002), zayıf çekim alanındaki genel görelilik testlerinin
geçerliliği (Hestroffer et al., 2008), bulutsu çökmesinin geç dönemleri ve yakın
bölgelerde oluşan yıldızların ilk evrimleri (Gaffey et al., 1993) gibi konulardır.
Küçük gezegenler güneş sisteminin ilk zamanlarından kalan parçalardır ve
güneş sisteminin ilk zamanlarıyla ilgili ipuçları barındırırlar (Chapman et al.,
1978). Bilemediğimiz başlangıç koşullarına bağlı olarak ısısal değişim ve
başkalaşma geçirdikleri için gezegenlerin jeokimyasal ve izotropik özelliklerini
yorumlamak zordur (Bowell et al., 2002). Bu nedenle küçük gezegen araştırmaları
güneş sisteminin ilk oluşum bilgisini sağlamanın tek yoludur. Güneş Sistemi’nin
oluşumu, kökeni ve sonraki evriminin araştırılması gökadamızın yapısına ve ilk
oluşumuna da ışık tutar (Gaffey et al., 1993).
Asteroitler, yer benzeri bir gezegenin parçalarını temsil ederler.
Sayılarındaki çokluk, farklı bileşimleri ve yörünge dağılımları gezegen oluşum
modelleri için güçlü kanıtlar sağlar (Bottke et al., 2002a). Zaman içinde
geçirdikleri çok sayıda çarpışma, dinamik ve ısısal olayla bugünkü şekil ve
yörünge özelliklerini kazanırlar. Geçirdikleri değişimlere rağmen asteroitlerin
yörünge evrimleri kuyrukluyıldızlarla, jeolojik ve ısısal evrimleri gezegenlerle
karşılaştırılabilir (Chapman, 1978). Asteroit ve göktaşı çalışmaları bu verileri
sağlayacak olan modellere fiziksel alt yapı oluşturmak için kullanılır (Gaffey et
al., 1993). Asteroitlerin çarpmasıyla şekillenen gezegen yüzeyi Yer benzeri bir
gezegen sisteminin oluşmasında başlangıç şartlarını hazırlamış olabilir (Bowell et
al., 2002). Yer dışındaki stratejik mineral kaynaklarının geldiği yerin belirlenmesi
için göktaşları tek önemli jeolojik örneklerdir. Göktaşlarının tayf özellikleriyle
asteroit kuşağındaki büyük asteroitlerin tayfı karşılaştırılabilir. Minerolojik
çalışmalar ise endüstri için önemlidir. Mineral ve elementler açısından
asteroitlerin fiziksel ve dinamik özelliklerinin belirlenmesi zorunludur (Wolff,
2005a).
6
2.2 Asteroitlerin Oluşumları ve Yapıları
Güneş Sistemi’nin kökenini anlamak, gezegen biliminin ve ötegezegen
araştırmalarının temel hedeflerinden biridir. İlgili mekanizmayı çözebilmek için
cisimlerin bileşimini anlamak büyük önem taşır. Küçük cismin bileşimi üç temel
durumla analiz edilir; oluşumu, evrimi ve ata cisimle ilgisi (Gasnault et al., 2006).
Güneş Sistemi'nin oluşum süreci küçük cisimlerin uzaydaki konumlarını ve
yörüngelerini, yapısını ve kimyasal içeriğini belirler. Daha açık bir söyleyişle
küçük gezegenlerin oluşum şekli, oluşum yeri ve kökeni onların kütle, yoğunluk,
hacim, şekil, kimyasal bileşim, yüzey özellikleri ve yansıtma gibi fiziksel ve
dinamik özelliklerini belirler. Dolayısıyla dinamik ve taksonomik sınıflandırmada
başvuru kaynağıdır (Gaffey et al., 1993).
Oluşum dönemi güneş bulutsusunun son evrim basamaklarından güneş
sistemi tarihinin ilk birkaç yüz milyon yılına kadar uzanır. Bu döneme ait fiziksel
kanıtlar Yer ve diğer büyük gezegenlerin üzerinde eski kayaçların erozyon,
başkalaşma, erime, farklılaşma gibi süreçlerle yok olduğunu göstermektedir.
Güneş Sistemi’ndeki asteroitler ve kuyrukluyıldızlar gezegen oluşumundaki ilk
yapıyı barındıran en doğrudan kanıtlardır (Gaffey et al., 1993).
Açığa kavuşturulmayı bekleyen birçok ayrıntıya rağmen güncel modeller
güneş sisteminin dengede olmayan yıldızlararası gaz ve tozun çekim etkisiyle
toplanarak tetiklenen bir dizi olayla başladığını gösterir. Bütün güneş bulutsu
modelleri iç bulutsunun yüksek sıcaklık ve basınç bölgeleri ile dış bulutsunun
düşük veya yüksek sıcaklık ve basınç bölgeleri arasındaki gradiyent ile
karakterize edilir. Gaz ve toz parçacıkları bulutsu diskinin ortasına doğru ince
kağıt biçimine gelinceye kadar hareket eder. İşte bu çökme aşamasında
bulutsudaki parçacıkların hızı ve sıcaklığı gittikçe artar. Merkezin en yoğun ve
sıcak olduğu aşamada tüm madde ilkel güneşin yakınında gaz durumda bulunur.
Yoğunlaşmanın başladığı bu aşamada Güneş’in çekim kuvveti ağır ve yoğun
maddeyi yer benzeri gezegenlerin olduğu bölgeye doğru çeker. Güneş
yakınlarında yalnızca ağır elementler ve kayaç yapılar toplanır. Su buharı
bakımından fakir daha ağır taş ilkel gezegenler Merkür, Venüs, Yer ve Mars, bir
seri oluşturmak üzere iç güneş sistemine doğru çekilir. Dev gezegenleri
oluşturacak gaz madde de çekim nedeniyle biçimlenerek Jüpiter, Satürn, Uranüs
ve Neptün çekirdeklerini oluşturur. Mars’la Jüpiter arasında sıcaklığın artık su,
buz, amonyak ve metan oluşumuna ortam sağlayacak donma bölgesi meydana
7
gelir. Hidrojen bol bulunduğundan buzlar da hidrojence zengindir. Dev
gezegenlerin daha küçük uyduları ve kuyrukluyıldız çekirdekleri buz bakımından
baskın gezegenimsileri temsil eder. Bazı bilimciler için asteroitler, bu grubun iç
güneş sistemine doğru çekilen parçalarıdır. Asteroitlerin bu donma bölgesinde
bulunmaları taş ve gaz gezegenlerin nasıl farklılaştığına ilişkin kanıtlar sunar.
Tayf türlerine karşı yarı-büyük eksen dağılımı güneş merkezli sıcaklık
gradiyentinin de açıklanmasını sağlar. Su buzları bulutsunun dışında yoğunlaşır.
Katıların yükselen yüzey yoğunluğu soğuk donmuş bölgenin ötesinde daha büyük
gezegenimsilerin oluşumuyla sonuçlanır ve iç bulutsuya göre daha hızlıdır. Büyük
gezegenlerin varlığı daha hızlı bir dönemi başlatır. 10–15 M⊕ çekirdeklerin hızlı
oluşumuyla sonuçlanan dönemde çekirdekler en sonunda gaz zarf toplayarak dev
gaz gezegen haline gelir. Bu şekilde gaz gezegenlerle taş gezegenler arasında
bulunan asteroitlerin konumu gezegen oluşum maddesinin iki rezervini ayıran bir
sınır durumuna gelir (Gehrels, 1971)
Oluşum bölgelerine göre asteroitler ilkel, volkanik ve başkalaşmış olmak
üzere üçe ayrılır. Güneş uzaklığı volkanik asteroitler için <2.7 AB, ilkel asteroitler
için >3.4 AB’dir. Başkalaşmış asteroitler ise sıcaklıkla değişim gösteren
cisimlerdir ve ana kuşak boyunca bulunurlar (Gehrels, 1971).
Küçük ilkel gezegenlerin metalik çekirdek, silikat manto ve bazaltik kabuğa
dönüşmesi yukarıda anlatılan güneş sistemi tarihinin ilk birkaç milyon yılında
meydana geldi. Görsel dalgaboylarında alınan tayfların incelenmesi bazaltik
asteroitlerin Ana Asteroit Kuşağı’nda oluştuğunu gösterir (Zappala et al., 1990;
Moskovitz, 2009). Kimyasal bileşimin belirlenmesi ata cisimlerle ilgilerini
açıklamak için gereklidir. İdeal olarak O, C ve 38Ar, 21Ne gibi radyoaktif özel
izotopların ölçümü önemlidir fakat benzer ölçümler sınırlı kaynaklarla
mümkündür (Gasnault et al., 2006).
Asteroit tayflarında görülen başlıca element ve bileşikler arasında saf
metalik demir-nikel, enstatite (MgO, MgSiO3), pyroxene ((Fe,Mg)SiO3), olivine
((Fe,Mg)2SiO4), troilite (FeS), plagioclase feldspar ((CaAl,NaSi)AlSi2O8),
magnetite, ilmenite, Fe, Fe+2, Fe+3, Fe3O4, FeTiO3 bulunur (Gehrels, 1971).
8
2.3 Asteroitlerin Özellikleri
2.3.1 Dinamik özellikler
Güneş sistemindeki küçük cisimlerin yörüngelerinin tanımlanması problemi
Babil tabletlerine kadar dayanır. Yörüngenin gerçek biçiminin konik (elips,
çember, hiperbol) olduğu ancak 1600'lü yıllarda Kepler'in çalışmalarıyla
anlaşılabildi. İlk yörünge tanımlama Halley kuyrukluyıldızının yörünge zamanı
yani cismin belirli bir zamanda gökyüzündeki konumu hesaplanarak, 1759'daki
geçişi için yapıldı. Asteroitlerin astrometrik gözlemlerinden yörünge
elemanlarının derlenebilmesi ise Gauss'un, 1801'de keşfedilen Ceres'in yörünge
zamanını hesaplayarak (0.1º hata ile) yeniden gözlemeyi başarmasıyla gerçekleşti.
Gauss'un başarısı, o zamanlar var olan matematik hesaplama yöntemlerine,
bilinmeyen optik ve astronomik olaylara rağmen oldukça büyük bir başarıydı
(Hestroffer et al., 2009).
Gauss yönteminde birkaç hafta aralıklarla elde edilen iki ya da daha çok
gözlem noktasına doğrusal yaklaşım kullanılır. Gözlem verisi zamana göre verilen
bir set sağaçıklık ve dikaçıklık değeri içerir. Konumdan yola çıkarak cismin
yörünge parametreleri a, e, i, ω, Ω, M (sırasıyla yarıbüyük eksen, dışmerkezlik,
eğiklik açısı, enberi argümanı, çıkış düğümü boylamı, büyük ayrıklık) elde edilir.
2-cisim probleminde yalnızca M değişirken, N-cisim probleminde altı parametre
de zamanla değişir (Bowell et al., 2002).
Yörüngenin belirlenmesi iki anlama gelir. Birincisi belirli bir zamanda
yörünge elemanları verilen bir gök cisminin konum ve hızının hesabıdır. İkincisi
ise başlangıç konum ve hız şartları veya durum vektörü (Güneş'e ya da sistemin
kütle merkezine olan uzaklık vektörü) verilen bir cismin yörünge elemanlarının
elde edilmesidir (Hestroffer et al., 2009). Yörüngenin belirlenmesi üç süreci
kapsar. En az üç gözlemden birincil yörünge temsili yapılır, gözlemler en küçük
kareler yöntemiyle temsil edilerek diferansiyel düzeltme yapılır ve istatistik
yöntemler kullanılır (Bowell et al., 2002). Yörünge belirleme yöntemi, zamana iyi
dağılmamış birkaç ölçüm ve sınırlı bilgiye dayandığından yörüngenin
geliştirilmeye ihtiyacı vardır (Desmars etal., 2013).
Yörünge geliştirmek için birkaç yöntem vardır fakat Gauss'un temellerini
kurduğu, diferansiyel düzeltmeye dayanan en küçük kareler yöntemi, yörünge
hesabında olasılık yoğunluk yöntemlerinin tohumlarını ektiği için önemlidir ve
9
sonradan geliştirilen yöntemlerin temelini oluşturur (Hestroffer et al., 2009).
Yörünge hesabını geliştirmek için kullanılan doğrusal, yarı-doğrusal ve doğrusal
olmayan yöntemler vardır. Doğrusal yöntemler teori, gözlem ve hatanın doğrusal
ilişkisi üzerine kuruludur. Fakat kısa yörünge yayı olan asteroitlerin yerini
belirlemek için verimli değildir (Bowell et al., 2002). Yörünge belirlemede tek bir
çözüme sahip olan yöntemler yetersizdir. Gözlemler hatalardan bağımsız olmadığı
için güvenli bölgelerin belirlenmesi gerekir yani cismin bulunma olasılığı yüksek,
gerçek çözümün de içinde bulunduğu hata aralıklarına ihitiyaç vardır. Problem
çözümü doğrusal olmadığı için yörünge parametrelerindeki hatanın da Gaussian
yani doğrusal olmaması gerekir. Bu nedenle doğrusal olmayan istatistik yöntemler
geliştirildi (Hestroffer et al., 2009).
Gezegenler kütleleri büyük olduğu için Kepler Yasaları'na göre kararlı
yörüngelerde hareket ederler. Ancak küçük kütleli cisimler yakın geçişler
sırasında gezegenler ve diğer küçük cisimlerin kütlelerinden etkilenirler ve
yörüngelerinde sürekli değişiklikler meydana gelir. Bu tür kararsız yörüngelere
"kaotik yörünge" denir. Kaotik yörüngeler çarpışma olayları gibi fiziksel
olaylarla veya bir cismin yakın geçişinin neden olduğu çekim etkisi ve rezonans
olayları gibi dinamik mekanizmalarla oluşur (Spaceguard Foundation, 2002).
İronik olarak rezonanslar hem kararsızlığın hem de uzun dönemli dengenin
kaynağıdır. Gezegenlerin uzun dönemli yörünge evrimlerinde önemli bir rol
oynarlar (Malhotra, 1998).
Güneş sisteminde üç tür yörünge rezonansı vardır (Malhotra, 1998; Gaffey
et al., 1993; Perna, 2010);
Dönme-Dolanma Rezonansı: İkili bir kütle sisteminde küçük cismin
dönme dönemiyle yörünge döneminin eş zamanlı olmasıdır. Ay'ın Yer etrafındaki
hareketi ya da Merkür'ün Güneş etrafındaki hareketi örnek olarak verilebilir. Eğer
cisim düzensiz şekilli olacak kadar küçükse gezegen tarafından uygulanan sürekli
çekim etkisi ile dışarıdan kontrol edilir.
Yıllık
Rezonans:
Asteroit
yörüngesinin
presesyon
hızı,
yörünge
presesyonunun harmonik frekansına ve büyük bir gezegenin dışmerkezlik ve
eğimindeki değişim frekansına eşitse meydana gelir. Jüpiter’in asteroit kuşağı
sınırında bulunan üç büyük yıllık rezonans (ν5, ν6, ν16), ana hareket
rezonanslarıyla kesişir ve bazı asteroit grupları için sınır bölgeleri oluşturur (Şekil
2.1a).
10
Ana Hareket Rezonansı: Bir gezegen sisteminde en çok karşılaşılan
rezonans türüdür. İki cismin yörünge döneminin birbirinin tamsayı katı olma
durumudur. Örneğin Jüpiter yörüngesinde bir dolanımını tamamladığında, kendi
yörüngesinde üç dolanımını tamamlayan asteroit Jüpiter'le 3:1 rezonansındadır
(Şekil 2.1b).
Rezonanslar Güneş Sistemi'ndeki küçük cisimler için hem boşluk hem
gruplaşma yerlerini tanımlar. Örneğin Jüpiter’in 3:2, 4:3 ve 1:1 rezonanslarında
toplanmalar görülürken, Ana Asteroit Kuşağı’nın içindeki rezonanslar genelde
boşluktur. 1857’de Daniel Kirkwood asteroitlerin yarıbüyük eksen uzunluklarına
göre dağılımlarını incelediğinde bazı bölgelerde boşluklar olduğunu fark etti
(Şekil 2.1b). "Kirkwood Boşlukları" adı verilen bu boşluklardan en güçlüleri; 4:1
(2.06 AB), 3:1 (2.5 AB), 5:2 (2.82 AB), 7:3 (2.95 AB), 2:1 (3.27 AB); en zayıf ya
da dar boşluklar 9:2 (1.9 AB), 7:2 (2.25 AB), 10:3 (2.33 AB), 8:3 (2.71 AB), 9:4
(3.03 AB), 11:5 (3.07 AB), 11:6 (3.47 AB), 5:3 (3.7 AB) ana hareket
rezonanslarıdır.
Şekil 2.1 a) Jüpiter'in etkisiyle oluşan bazı yıllık rezonanslar (ν5, ν6, ν16) ve anahareket
rezonansları (4:1 ve 2:1) (Gaffey et al., 1993). b) Bilinen tüm asteroitlerin yarı-büyük eksen
uzunluklarına karşı dağılımı ve oluşan boşluklar (Kirkwood Boşlıkları) (NASA, 2007).
2.3.2 Fiziksel özellikler
Son yıllarda yaşanan olağanüstü gelişmelere rağmen küçük gezegenlerin
fiziksel özellikleri hakında bilinenler hala çok sınırlıdır. Asteroit ve
kuyrukluyıldızların homojen yapıda olmaması, uzaydaki dağılımları, parlaklıkları
gibi nedenlerle bilgi toplamak zordur. Fiziksel özelliklerinin belirlenmesinde en
çok fayda sağlayan cisimlerin yakın geçişleri, çift olma etkisi, yıldız örtmeleri gibi
belli başlı olayların belirlenmesi astrometrik doğruluğa ve duyarlılığa bağlıdır
(Cellino et al., 2009).
11
2.3.2.1 Kütle
Kütle, asteroitlerin en güç belirlenebilen temel fiziksel parametrelerdendir.
Bir asteroit için kütle belirlemesi ilk olarak 1966’da yapılabildi. Hertz, (4)
Vesta’nın kütlesini, küçük bir asteroit olan (197) Arete’nin çekim etkisinden
yararlanarak tahmin etti. Yine de, büyük gezegen ve uyduların çekim
tedirginliğinden kütle belirleme prensiplerinin oluşturulması neredeyse yüz yılı
buldu (Hilton, 2002). Kütle yörüngeyi doğrudan etkilediğinden kütle belirlemeleri
güneş sisteminin oluşum ve kökenine ışık tutar, asteroit ailelerinin dinamiğine
ilişkin bilgi sağlar, dinamik modellerdeki belirsizlikleri azaltarak tahminlerin
doğruluğunu arttırır (Fienga et al., 2003).
Çift asteroitlerin dönme döneminin belirlenmesi, yakın kütle geçişleri ile
yörüngedeki sapmaların ölçümü, cismin yakınından geçen bir uzay aracının
yörüngesindeki değişimin ölçülmesi, cisme gönderilen radyo sinyallerinin
Doppler kayması ile yörüngedeki kaymaların ölçülmesi ya da asteroide doğrudan
bir uzay aracı göndererek ölçüm yapmak kütle belirleme yöntemlerinden
bazılarıdır. Sistematik hatalar nedeniyle hata sınırının altında kalan sonuçlar
astrometrik doğruluğun gelişmesiyle daha umut verici olmaya başladı (Mouret et
al., 2008; Carry, 2012; Tanga, 2005).
Asteroide yakın bir yörüngede dolanan bir kütleyle karşılaşmasının, asteroit
üzerinde yarattığı tedirginliğin ölçümü doğrudan kütle belirlemeleri için en etkili
yoldur. Bu tür bir ölçüm için asteroide yakın yörüngede bir ya da daha fazla
asteroidin olması gerekir. Büyük gezegenlerin asteroitler üzerindeki çekim etkisi
de yakın geçişler kadar olmasa da etkili bir yoldur. Yakın geçişlerde bire bir
çekimsel etkileşim incelenirken bütün gezegenlerin asteroide olan etkisi N-cisim
problemidir ve doğruluk %45 civarındadır (Carry, 2012). Her iki belirleme için
olay öncesi ve olay sonrası hassas yörünge ölçümüne ihityaç vardır.
V göreli hız, m asteroidin kütlesi, ∆ çarpma parametresi olmak üzere yakın
geçen bir cisim, asteroit yörüngesinde ∆θ=2Gm/V2∆ kadar bir açısal sapmaya
neden olur ve bunun belirlenmesi kütlenin büyüklüğüyle ilgili bilgi verir (Şekil
2.2) (Tanga et al., 2007b).
12
Şekil 2.2. Yakın kütle geçişinin asteroit yörüngesinde oluşturduğu açısal sapma (Tanga et
al., 2007).
İki asteroit arasındaki etkileşimler, en küçük uzaklık, çarpma parametresi,
yakın geçişteki göreli hız ve en büyük sapma parametrelerine bağlıdır. Bu
kriterlere göre çoklu çekim olayı göreli hızın ve çarpma parametresinin en küçük,
sapmanın en büyük olduğu durumda meydana gelir. Bu kriterlerin her biri farklı
dönemlerde ya da birkaç gün gecikmeyle meydana gelebilir. Eğer üç kriter de aynı
anda gerçekleşiyorsa burada tekil bir olay var demektir (Fienga et al., 2003).
Aslında gözlem yayı uzadıkça yörünge parametrelerinin daha duyarlı
ölçülmesi beklenir. Fakat sistemin kütlesi gibi az bilinen ya da hiç bilinmeyen
özellikler nedeniyle gözlem zaman aralığıyla birlikte tedirginlikler de artar. Çoğu
zaman sisteme etki eden aykırı cisimler belirlenemez (Tanga, 2005). Kütle
belirlemedeki ana belirsizlik kaynağı çoğunlukla sınırlı sayıda güvenirliği yüksek
gözlemin bulunmasıdır. Bu sorunu aşmak için en iyi çözüm aynı asteroit
üzerindeki birkaç ortak çekim olayının belirlenmesidir. Bu sayı yeterince yüksek
olduğunda gözlemlerdeki sistematik hatalar, gözlem zamanlarının dağılım aralığı
veya dinamik modeldeki yanlışlıklar gibi nedenler kütlenin belirlenmesinde çok
etkili olmaz (Fienga et al., 2003).
En büyük asteroitler için kütle belirsizliği 10-10 Mʘ olarak belirlendi. Bu
%10-20 belirsizlik anlamına gelir. Bu cisimlerin yanında kütle ölçümü 10-11 Mʘ'e
kadar yapılabilen sınırlı sayıda asteroit vardır. Duyarlılığı geliştirmenin tek yolu
tek geçişteki astrometrik doğruluğu arttırmaktır. Yer’den bu tür olayları gözlemek
çok zordur. Fakat çok yakın dönemde ve yeterli duyarlılıkta gözleme ulaşılabilirse
kütle belirlenebilir (Tanga, 2005).
13
2.3.2.2 Büyüklük ve albedo
Büyüklük ve albedo asteroitlerin en önemli temel parametrelerindendir.
Asteroit büyüklük ve dağılımının belirlenmesi çarpışma tarihi, dinamik ailelerin
oluşumu ve dağılımı, güneş sistemindeki taş gezegenlerin yapısı, asteroit
kuramının evrim ve kökeninin anlaşılması, için anahtar niteliğinde bilgiler sağlar.
Ayrıca kütlesi bilinen asteroitlerin büyüklük bilgisi ile gerçek yoğunluk belirlenir
(Ryan et al., 2009).
İlk çap belirlemeleri 1800'lerde Herschel ve Schroeter'ın keşfedilen ilk dört
asteroit için mikrometre kullanarak ayrı ayrı yaptığı doğrudan disk ölçümleriyle
başladı. Zamanla geliştirilen doğrudan ya da dolaylı teknikler daha doğru sonuçlar
sağladı. Büyüklük tahmini için kullanılan yöntemlere çap-salt parlaklık ilişkisi,
uzay araçlarının gözlemleri, radar görüntüleme, ısısal modeller, yıldız örtmeleri,
ayarlamalı optik ile görüntü çözümleme, birkaç farklı geometride elde edilen ışık
eğrisine dayalı şekil modellemeleri girmektedir (Tedesco, 1994; Pravec et al.,
2012; Carry, 2012).
Asteroitlerin büyüklük belirlemeleri için geliştirilen en güçlü ve doğrudan
yöntem yerden yapılan yıldız örtmesi gözlemleridir. Bu yöntemde örtme anında
farklı gözlem noktalarından yapılan gözlemlerin birleştirilmesiyle asteroidin üç
boyutlu biçimi ve gerçek büyüklüğü elde edilebilir. Resmi internet adresinde
(IOTA, 2014) IOTA (International Occulatation Timing Assosiation) grubu dünya
çapında örtme gözlemlerini bir araya getirerek organize etmektedir. Örtme
gözlemleri amatör astronomlar tarafından küçük teleskoplarla yapılabilse de 100
km'den küçük cisimler için uzay araçlarının elde ettiği doğrulukla yapılacak
yörünge hesapları örtme tahminlerini de güçlendirir (Tanga and Delbo, 2007).
Büyüklük belirlemede kullanılan en önemli yöntemlerden biri büyüklük salt
parlaklık ilişkisidir. Bu ilişki cisim parlaklığının yansıtma özelliklerine, Güneş'e
ve Yer'e olan uzaklığına bağlı olması üzerine kuruludur. D km biriminde
asteroidin çapı, pv geometrik albedo, H asteroidin salt parlaklığı (bkz. Bölüm 3.2)
olmak üzere, geometrik albedoya ortalama bir değer atfedilerek belirli salt
parlaklıklara karşılık gelen çaplar;
= × 10/ ……………………….(2.1)
14
eşitliği ile elde edilir (Harris and Lagerros, 2002). Bir cismin salt parlaklığı
büyüklüğüyle eş anlamlı olarak kullanılabilir. Şekil 2.3'te görüldüğü gibi küçük
asteroitlerin sayısı daha fazladır. 912 km çaplı tek bir asteroit varken (Ceres), 1
metreden küçük binlerce asteroit vardır.
Şekil 2.3. Küçük gezegen sayısının salt parlaklık dağılımı (MPC, 2014b).
Albedo, yüzeylerin yansıtma gücüdür. Asteroitlerin ilk güvenilir albedo
belirlemeleri 1970’te polarizasyon ölçümlerine dayalı olarak yapıldı. Sonradan
kızılötesi radyometri tekniği kullanıldı. Günümüzde IRAS verileri en güvenilir
albedo veritabanı olarak kullanılmaktadır. Cismin yüzey dokusuna, rengine ve
yüzey alanına bağlıdır. Elektromanyetik tayfın tamamında ya da bir bölümünde
hesaplanır. Albedo kimyasal bileşim, gözeneklilik, evre açısı gibi nedenlerle
değişir. Bu yüzden asteroidin Yer’e uzaklığı ve Güneş’e olan açısal uzaklığı,
yansıttığı ışık miktarı ve dönmesiyle ilgili bilgiler sağlar (Gehrels, 1971).
Cisim 0º evre açısında mükemmel bir soğurucu, 1º evre açısında ise
mükemmel bir yansıtıcı olduğu varsayılır. Buna göre "geometrik albedo" sıfır
evre açısında iken cismin parlaklığının aynı konumda ve görünür büyüklükte
mükemmel dağılım gösterdiği varsayılan bir diskin parlaklığına oranı olarak
tanımlanır. Soğurma olmadığı varsayılarak uzaya yansıtılan ışınımın Güneş’ten
gelen enerjiye oranı ise "Bond albedosu" dur (Tedesco, 1994; Dymock, 2007).
15
2.3.2.3 Dönme ve şekil
Kutup yönelimi ve şekli asteroitlerin evrim ve çarpma sürecinden kanıtlar
taşır. Asteroitlerin dönme vektörü ve şekilleri, büyüklük, Güneş'e uzaklık,
taksonomik tür ve aile üyeliği ile ilgilidir. Bunların analizi önemli kozmolojik
bilgiler ve yörünge evrimiyle ilgili ipuçları sağlar (Ericson and Lagervist, 1993).
1980'li yıllardan beri yapılan çalışmalar, asteroitlerin dönme eksenlerinin
rastgele dağılmadığını ortaya koydu (Marciniak and Michalowski, 2010). 40
km'den büyük çaplı asterotiler AAK'daki ata cisimlerin varlığını ve çarpışma
teorisini destekleyen Maxvell dağılımına uygun dönerler. Küçük asteroitler
(0.15<D<10 km) bu dağılıma uymayacak şekilde hem yavaş hem de hızlı
dönerler. Hızlı dönenlerin dönemi, 2.2 saatten daha büyük olamaz ve şekilleri
küresele yakındır. Bu, birkaç metreden büyük asteroitlerin çoğunlukla ortak çekim
alanlarıyla bir arada duran kalıntı parçacıkları (ruble pilles) olduğunun kanıtıdır
ve yakın geçişler sırasında çiftler oluşturabilir (Pravec and Harris, 2000). İlkel
gezegenlerin çökme süreci sırasında oluşan asteroitler daha düzgün yapılıdır.
Çarpışmalardan oluşan tekil parçalar ise düzensiz şekillere sahiptir (Warner,
2009). Şekil 2.4, 3000 asteroidin çapa göre dönme hızlarını gösterir. Üzerinde tek
bir asteroit bulunan "Dönme Sınırı" kalıntı parçacıkları için dönme hızı üst
sınırıdır. Günde 12 saati geçmeyen döneme sahiplerdir (Pravec and Harris, 2000).
Şekil 2.4 Çap-dönme grafiği (MPC, 2014c).
16
Kaasalainen ve Torappa'nın (2001) geliştirdiği teknikle hiçbir varsayım
yapmadan, ışık eğrileri kullanılarak yüzün üzerinde asteroide ait biçim modeli
çıkartıldı ve karmaşık şekiller keşfedildi. Işık eğrilerinden elde edilen asteroit
modelleri Durech et al., (2010) tarafından DAMIT veri tabanında (Durech et al.,
2014) birleştirildi (Marciniak and Michalowski, 2010).
2.3.2.4 Yüzey yapısı ve yoğunluk
Asteroitler gözenekli yüzey yapılarına sahiptir. Bazı durumlarda çekim
alanlarına, içyapılarına, çarpma dinamiklerine ve çarpışma ömürlerine etki edecek
kadar büyük gözeneklere sahip olabilirler. Aynı zamanda gözeneklilik ısısal
geçirgenlik, sismik özellikler, kozmik ışın süresi, elektrik geçirgenliği gibi fiziksel
özellikleri de etkiler. Isısal ve elektrik geçirgenlikleri asteroidin iç evrimi,
başkalaşım, elastikiyet gibi özelliklerini etkiler (Britt et al., 2002).
Asteroidin yüzey bileşimi aynı zamanda cismin evrim derecesinin ve
çevreyle olan etkileşiminin bir sonucudur. Büyük elementlerin bir bileşim
haritasını çıkarmak, asteroidi tarihi boyunca etkileyen sürecin özelliklerini
tanımlamak için gereklidir. Bir asteroidin sınıflandırılması genel bileşimine
dayalıdır. Mg, Si, Fe, Al, Ca gibi minerolojik bollukları, oluşumuna ilişkin
imzalar taşırlar. Örneğin K/U ve K/Th oranları Güneş’ten olan uzaklıkla yükselir,
sıcaklığın artmasıyla düşer. Güneş Sistemi içindeki hidrojen içeriği başka bir
ölçülebilir bir dağılımdır (Gehrels, 1971).
Yoğunluk, birim hacimdeki kütle olarak ifade edilir ve maddenin temel
fiziksel özelliklerinden biridir. Küçük cisimlerin bileşim ve iç yapısını anlamak
için gereklidir (Britt et al., 2002). Literatürde 287 küçük cismin kütle ve hacim
tahmini bulunmaktadır. Asteroitler için kütlenin belirlenmesindeki zorluk,
yoğunluğa da yansır. Ayrıca, tayf ya da albedo bilgisi cismin yüzey özelliklerini
yansıtır fakat gözlemler içyapıdan bağımsız olduğundan cismin gerçek
özelliklerini veremez. Örneğin, "Mavi Bilye" olarak adlandırılan Yer'in yüzeyi su
ile kaplı olduğu halde içyapısı tamamen farklıdır. Yer'in yoğunluğu, çekirdeğin
kendine özgü yoğunluğuyla birlikte aslında bir kayaç yapının yoğunluğunu
yansıtır. Yine de küçük cisimlerin yoğunluğu daha karmaşık ve daha kritik bilgiler
içerir. Çift sistemlerin tutulma olayları veya kuyrukluyıldızların çekirdeğindeki
çekimsel olmayan kuvvet modellemeleri yoğunluk tahminlerine izin verir (Carry,
2012). Yoğunluk bilgisi farklı grupların içyapılarını çalışmak için gereklidir ve
çarpma sürecindeki oluşum ve evrimi içerir. Yoğunluk kil için 2.2-2.6 g/cm3,
17
proksin ve olivin silikatları için 3.2-4.37 g/cm3, Fe ve Ni için 7.3-7.7 g/cm3'tür.
Yoğunluk analizleri asteroitlerin üç genel gruba ayrıldığını gösterir: katı tek parça
halindeki asteroitler, büyük olasılıkla fazla bombardıman altında kalarak %20
oranla gözenekli asteroitler, %30'dan fazla gözeneklilikle birleşik yapılarını
kaybetmiş kalıntı parçacık yapılar (Britt et al., 2002).
2.4 Asteroit Sınıflandırmaları
Sınıflandırmalar iki yolla yapılır. Konum ölçümü ve yörünge parametreleri
kullanılarak yapılan "dinamik sınıflama" ve kimyasal bileşime ilişkin bilgilerle
kökene dair daha çok ışık tutan "taksonomik sınıflama"dır (Gaffey et al., 1993).
2.4.1 Dinamik sınıflama
Zappala et al. (1990) asteroitleri Jüpiter Truvalıları, Ana Asteroit Kuşağı,
Yer’e Yakın Asteroitler olarak üç dinamik sınıfa ayırdı. Fakat günümüzde daha
ayrıntılı sınıflamalar mevcuttur (Morbidelli et al, 2002).
2.4.1.1 Yer’e yakın asteroitler
Güneş etrafındaki yörüngelerde enberi uzaklığı q<1.3 AB ve enöte uzaklığı
Q>0.983 AB olan, dinamik olarak kısa ömürlü cisimlerdir. Yer'e yakın bölgede
çoğu asteroit olmak üzere az sayıda aktif ve sönük kuyrukluyıldız bulunur. Bazı
çalışmalar YYA'ların %50'sinden fazlasının çift asteroit olduğunu gösterdi (Binzel
et al, 2002; Morbidelli et al., 2002; Tanga and Hestroffer, 2012).
Kendi aralarında üç alt gruba ayrılırlar. "Amorlar" 1.0167<q<1.3 AB
enberi uzaklıkları ile Mars yörüngesini kesip Yer yörüngesini kesmeyen
yörüngelere sahip asteroitlerdir. "Apollolar" yarı büyük eksen uzunluğu a>1.0 AB
ve enberi uzaklığı q<1.0167 AB ile Yer yörüngesinden büyük fakat Yer
yörüngesini kesen asteroitlerdir. "Atenler" yarı büyük eksen uzunluğu a>1.0 AB
ve enöte uzaklığı Q>0.983 AB ile yörüngelerinin büyük kısmı Yer yörüngesinin
içinde kalan asteroitlerdir (Mignard, 2002). "Atiralar" Yer yörüngesinin içinde
kalan ve Q<0.983 AB ile yörüngeyi hiç kesmeyen asteroitlerdir (Yeomans, 2014)
(Şekil 2.5).
AKA'da çarpışmalar sonucu oluşan asteroitler rezonanslarla Yer yakınına
iletilirler. Çekim etkileri nedeniyle dışmerkezlikleri artan cisimler Yer'e yakın
18
yörüngelere yerleşirler (Morbideli et al., 2002). Mars yörüngesini kesen AKA'lar,
3:1 hareket rezonansındaki küçük gezegenler, v6 yıllık rezonansındaki asteroitler,
dış kuşak asteroitleri, Jüpiter ailesine ait kuyrukluyıldızlar iç güneş sistemine
iletilen temel kaynaklardır. Yörünge parametrelerine bakıldığında her kaynağın
kendine özgü bir a, e, i dağılımı ürettiği görülür. Bottke bu dağılımları kullanarak
YYA'ların yörünge ve büyüklük dağılımının daha kısa yollarla belirlenmesini
sağladı (Mignard, 2002).
Şekil 2.5 YYA'ların dinamik sınıflandırması (Wolff, 2005a).
Sayısal simülasyonlar Yer’e yakın bölgede dinamik yaşam süresinin birkaç
milyon yıl olduğunu gösterdi. Yapılan bir modele göre bu bölgedeki asteroitlerin
yalnızca %1’i Yer’e çarpmaktadır. Son 3 Gyr’da güneş sistemindeki sürekli krater
üretme hızının sabit olduğunu görüldü. Bu Yer’e yakın bölgedeki asteroitlerin
yalnız nadir olaylarla değil, sürekli destek sağlayan mekanizmanın var olduğu
anlamına gelir (Bottke et al., 2006).
Yer'e çarpma olasılığı yüksek olan "potansiyel tehlikeli asteroitler" (PTA),
kendi kaotik yörüngelerinde Yer’le yakın geçişlerde bulunan cisimlerdir. 1 km'den
büyük çapa sahip olanlar Yer'e çarptığı zaman büyük felaketlere neden olurlar.
PTA'lar Yer yörüngesine olan en küçük uzaklıklarıyla (MOID-Minimum Orbit
Intersection Distance) tanımlanırlar. Yer'e olan uzaklığı 0.05 AB’den küçük ve
salt parlaklıkları H<22’den daha parlak olan asteroitler tehlike yaratırlar. Yer'e
yakın bölgede D>1 km olan ve a<7.4 AB olan yaklaşık 1000 cisim bulunmaktadır.
Bu tür cisimlerin yörüngeleri başlangıç şartlarına ya da gezegen uzaklıklarına
karşı çok hassastır. Bu nedenle yörünge belirsizliklerini azaltacak yeni gözlemler
(optik, radar, uydu gözlemleri) Yer güvenliğini sağlamak konusunda büyük önem
taşır (Bancelin et. al, 2010; 2011).
19
2.4.1.2 Ana asteroit kuşağı
Ana Asteroit Kuşağı, sınırları 4:1 (2.1 AB) ve 2:1 (3.3 AB) rezonansları ile
çizilen bölgedir. Bilinen asteroitlerin büyük çoğunluğu bu bölgede bulunur. Bölge
sınırları dışında asteroit sayısında büyük bir azalma gözlenir. AAK'nın güneş
sisteminin ilk oluşum döneminde var olan büyük bir gezegenin parçalanmasıyla
oluştuğu düşünülür. Jüpiter ile Mars arasında uzanan bir bantta hareket eden
asteroitlerin dinamik ve fiziksel özelliklerinden faydalanarak yeniden sınıflama
yapılmakta ve parçalanmanın izleri sürülmektedir.
Ana Asteroit Kuşağı iç kuşak, orta (merkezi) kuşak ve dış kuşak olmak
üzere üç ana bölümde incelenir. İç kuşak, Hungaria ailesiyle Ana Asteroit
Kuşağı’nın 4:1 rezonansından Yer’e yakın fakat Güneş’e daha yakın asteroitleri
içerir. Orta kuşakta asteroit aileleri yer alırken (Bkz. Bölüm 2.5), dış kuşak
Hungaria (1.8-1.9 AB), Cybele (3.3-3.5 AB), Hilda (3.9-4.0 AB), Trojan (5.1-5.3
AB) dinamik ailelerini içerir.
AAK'ın dinamikleri rezonanslar ve Kirkwood Boşluklarıyla şekillenir.
Yapılan çalışmalar bu bölgedeki taksonomik dağılımla dinamik dağılım arasında
bir ilişki olduğunu gösterir. 3:1, 4:1, 5:2 ana hareket rezonanslarındaki asteroitler
daha büyük dışmerkezliğe sahiptir. Bu nedenle rezonanslar özellikle Mars’tan Yer
ve Venüs’e doğru göçe olanak verir. 3:1 rezonansındaki asteroitlerin %65–70'inin
Venüs'e ve Yer’e, % 25–30'unun doğrudan Güneş’e düştüğü gözlendi. AKA'nın
üst sınırı ν6 rezonansının yüzey biçimi ile belirlenen bir eğridir. AKA, ν6 rezonansı
ile en düşük eğimde, ν16 rezonansı ile en küçük uzaklıkta, ν5 rezonansı ile en
yüksek eğimde sınırlandırılır. Düşük eğimlerde ν6 ve ν16 yıllık rezonansları 4:1
ana hareket rezonansı ile birleşir ve iç bölgeyi belirler (Gaffey et al., 1993).
Her güneş-gezegen ikilisi beş Lagrange noktasına sahiptir. Bu noktalar
üçüncü kütle olarak küçük bir cismin gezegenle birlikte Güneş etrafında
dönmesine neden olur. Büyük bir gezegenin 1:1 ana hareket rezonansında,
Lagrange noktalarında (L4 ve L5) dengede bulunan, gezegenin yörüngesinde 60º
önde ve arkada gezegenle birlikte hareket eden küçük cisimlere "Truvalılar"
denir. 1990'lara kadar yalnızca Jüpiter Truvalıları (yaklaşık 3700 adet)
bilinmekteydi. Neptün’ün (6 adet) ve Mars’ın (4 adet) yörüngesinde bulunan
cisimlerin truvalı olduğu yeni onaylandı (Perna, 2010). Yer Truvalıları ise Güneş'e
olan açısal yakınlıkları nedeniyle zor gözlenir. Ancak 1 tanesi Ağustos 2011'de
bulunabildi (Todd et al., 2011).
20
2.4.1.3 Kuiper kuşağı cisimleri ve Oort Bulutu
Edgeworth ve Kuiper, kısa dönemli kuyrukluyıldız dağılımını kullanarak
yarıbüyük eksen uzunluğu 30-50 AB olan yörüngeler arasında bir bölge olduğunu
önerdi. Güneş Sistemi'nin oluşum dönemiyle ilgili dinamik çalışmalar, büyük
gezegenlerin kendi kütlesine ulaştıktan sonra, geriye bazı cisimler bırakmış
olabileceğini gösterdi. Neptün'ün ötesinde kendine özgü cisimleri ve
kuyrukluyıldızları içeren bu bölgeye "Kuiper Kuşağı" (KK) denir (ESA, 2007).
Şimdiye kadar dış güneş sisteminde KK'na ait olduğu belirlenen birçok
farklı türde cisim keşfedildi. Neptün yörüngesini kesen cisimler (NYC) Güneş'in
etrafında Neptün'den daha büyük yörüngelere sahiptir. İlk keşfedilen NYC cüce
gezegen Pluto'dur. Sonraki ilk NYC 1992'de bulundu. Günümüzde sayıları
1350'yi aşkın uzak ve buzlu cisimlerin araştırmaları gezegen biliminde en çok
merak edilen konulardandır. 30-55 AB arasında bulunan Kuiper Kuşağı Cisimleri
(KKC) ve 55 AB ötesinde bulunan Saçılma Diski Cisimleri'dir. Kuiper kuşağı
Cisimleri de rezonant KKC (Neptün'ün ana hareket rezonansında olan cisimler),
Centaurs (rezonansta olmayan ve yörüngesi Neptün yörüngesi içinde olan
cisimler), klasik KKC (rezonant olmayan Neptün yörüngesini kesen cisimler),
saçılmış KKC'ler (klasik ve rezonant olmayan ve Neptün'ün yörüngesinden büyük
yörüngeli cisimler) gibi küçük alt gruplara ayrılırlar. Dış Güneş Sistemi'nin
oluşum kalıntılarını ve çoğunlukla etkileşime girmemiş pristin maddesini
içerdikleri için önemlidirler. Bu kuşaktaki asteroitler daha farklı hız ve yoğunluğa
sahiptir (Perna, 2010).
Oort 1950'de kuyrukluyıldızların güneş sistemini dıştan saran bir buluttan
geldiğini öne sürdü. Enöte uzaklığı 50 000 AB kadar olan bu bölge Oort Bulutu
olarak adlandırılır. Oort bulutunda 1012 kuyrukluyıldız olduğu düşünülür ki bu
Jüpiter'in toplam kütlesine yakındır. Oort bulutundaki kuyrukluyıldızlar dinamik
olarak güneş sistemi dışındaki kuvvetler tarafından tedirgin edilirler. Yörüngeleri
de rastgele geçen yıldızlar, moleküler dev bulutlar ve gökadaların çekim alanları
nedeniyle değişime uğrar. Bu tür yakın geçişler Oort bulutundaki
kuyrukluyıldızları gezegen bölgesine doğru sürükler ve kuyrukluyıldız
yağmurlarının oluşmasına sebep olur. Dolayısıyla yakın yıldız geçişlerinin ne
sıklıkta gerçekleştiğinin bilinmesi güneş sistemi içinde meydana gelen bazı
çarpma olaylarına ve dinamik değişimlerin nedenlerine ışık tutar (Garcia-Sanchez
et al., 2001).
21
Son zamanlarda (Hsieh et al., 2004, Hsieh and Jewitt 2006, Jewitt, 2009)
asteroitlerle kuyrukluyıldızlar arasındaki klasik ayrım Ana Kuşak
Kuyrukluyıldızları'nın (Main-Belt Comets-MBCs) keşfinden sonra oldukça
karmaşık bir hal aldı. 133P/Elst-Pizaro, P/2005 U1 (Read), 176P/LINEAR (1999
RE70) ve P/2008 R1 (Garradd) kuyrukluyıldızları tamamen Ana Asteroit Kuşağı
içinde yörüngelere sahiptir. Diğer kuyrukluyıldızların tersine bunlar, bulundukları
yerde oluşmuş ve buz kuyruklarını uzun zaman önce kaybetmiş gibi görünürler.
Ayrıca etkinliklerini de kaybetmiş ve eylemsiz gibi dururlar. Çarpmalar
sonrasında gömülü olan buharın tetiklenmesiyle aktifleşirler. Ana Kuşak
Kuyrukluyıldızları'nın keşfi buzun var olduğunu ve belki de Ana Kuşak'ta oldukça
yaygın olduğunu gösterir. Yer'deki suyun kaynağı olma olasılığını düşündürür
(Perna, 2010).
2.4.2 Taksonomik sınıflama
Taksonomi bütün doğal bilimlerde cisimleri düzenli sınıflara ayırma
işlemidir. Bir sınıflama tek bir özellik ya da özelliklerin kombinasyonuna göre
yapılır. Bu işlem, yapılan çalışmalara sistematik bir kolaylık sağlar. Asteroitlerin
taksonomik sınıfları benzer yüzey özelliklerini, benzer yansıtma ve kimyasal
içeriği baz alarak hazırlanmıştır. Asteroitlerin tayf özellikleri farklı minerallerle
değişir. Bu şekilde bazı genel taksonomik türlerle minerolojik yorum yapmak
mümkündür (Moskovitz, 2009). Asteroit bileşimlerinin doğru olarak belirlenmesi
güneş sisteminin ilk oluşumundaki başlangıç şartlarını ve sürecini anlamak için
gereklidir. Kimyasal içerik cismin yansıtma özelliklerini doğrudan etkiler. Bu
yüzden renk çalışmaları asteroit bileşimleriyle ilgili önemli bilgiler sağlar.
Özellikle asteroit grupları üzerinden istatistiksel olarak bakıldığında asteroit
renkleri, tayfları, yörünge özellikleri, büyüklükleri ve ışık eğrileri arasında
ilişkilendirmeler kurulabilir (Gaffey et al., 1993).
1960'ların başlarından beri birçok farklı araştırmacı asteroitleri çeşitli
gözlemsel özelliklere dayalı olarak taksonomik sınıflara ayırdılar. Chapman,
asteroitleri üç ana sınıfa ayırdı. Karanlık ve karbonlu cisimler C, silikonlu (taş)
olanlar S, C veya S olmayanları U grubu olarak belirledi. Tholen (1984) karbon
içerenleri C, silikat ve demir-nikel içerenleri S, demir ve nikel içerenleri M,
tayfında bazı farklılıklar olup nedeni tam anlaşılmamış olanları X, D, E, Q sınıfı
olarak tanımladı. X türü minerolojik yapısı çok farklı olan M türü asteroit olarak
düşünülür. Bu sınıflar sonradan takip edilen ve genişletilen bir standart oluşturdu
(Gaffey et al., 1993; Carry, 2012; DeMeo et al., 2009).
22
Asteroitlerin tayfları genellikle Güneş’e ne kadar uzaklıkta oluştuklarıyla
ilgilidir. C türü ilkel, S türü erimeyle kristalleştiği için volkaniktir (Gehrels,
1971). Q ve S asteroitleri yaygın olarak ortalama ısısal başkalaşmada oluşan ve
meteorların bir türüyle ilişkili olan sınıflardır. Daha az bulunan R ve T türleri
belirsiz minerolojik yorumlara sahip olup, meteorlarla ilişkileri tam anlaşılamadı
(Moskovitz, 2009). Asteroitlerin taksonomik çalışmalarındaki en önemli gelişme
albedoyla yaşandı. Genelde daha güvenilir veriler aynı büyüklük ve Güneş
uzaklığındaki asteroitlerden daha yüksek albedo değerine sahip olanlara aittir.
Genel olarak S türü parlak albedoya, C türü düşük albedo ve küçük boyuta, X türü
geniş bir albedo aralığına sahiptir. C, B, D ve T asteroitleri benzer düşük görsel
albedoya sahipken D ve T türleri C ve B’den çok farklıdır (Mainzer et al., 2011).
Şekil 2.6. Taksonomik türe göre asteroitlerin güneş sistemindeki dağılımı (Galache, 2011).
Taksonomik sınıfın güneş uzaklığı, çap, dönme hızı gibi özelliklerle ilişkisi
çok incelendi. Asteroit sınıflarının güneş sistemindeki dağılımı, asteroit
nesilleriyle ilgili olarak çok ilginç özellikler gösterdi. Örneğin en yüksek albedoya
sahip E türü asteroit kuşağının iç kenarında, D türü asteroitler dış asteroit
kuşağında, S türü asteroitler ana kuşağın iç bölgesinde, M türü ana kuşağın orta
kısmında, C-türü kuşağın dışa doğru bölgelerinde baskındır. D ve P asteroitleri
yalnızca Truvalılar’ın bulunduğu bölgede bulunur (Şekil 2.6) (Tholen, 1984).
Asteroitlerle ilgili tüm dinamik ve taksonomik sınıfların sunulduğu bir veri
tabanı olan PDS Asteroid Data Archive, sürekli güncellenmektedir (Neese, 2014).
23
2.5 Asteroit Aileleri
"Asteroid aileleri" fikri ilk olarak 1918’de Hirayama tarafından ortaya atıldı.
Hirayama asteroitlerin uzaydaki yörünge dağılımlarına bakıldığında bazı
kümelenmeler olduğunu gösterdi. Asteroit aileleri olarak tanımlanan bu grupların
çok büyük çarpışmalar sonucu ya da içsel bir nedenle parçalanan ata bir asteroidin
parçaları olduğunu önerdi. Aile üyelerinin yakın yörünge parametrelerine, aynı
yaşa ve taksonomik türe sahip olmaları bu teoriyi destekler. Asteroit aileleri
yüksek enerjili çarpışmaların çalışılabildiği tek doğal laboratuarlar olduğundan
önemlidir (Bendjoya and Zappala, 2002).
Zappala bilinen ailelerin yörünge parametrelerinin analiziyle sistematik bir
araştırma yaparak (50 Myr < yaş < 3.5 Gyr) oluşumlarından itibaren ailelerin
önemli bir çarpışma ve dinamik evrim geçirdiklerini buldu. Tayf çalışmalarıyla
üyelerin aynı aileye ait olduklarını göstermesi cisimlerin ortak bir ataları olduğu
tezi için güçlü bir gözlemsel kanıttı. Kızılötesi gözlemler de asteroit aileleri ile
ilişkili zodyak toz bantlarının varlığını gösterdi (Cellino et al., 2005b).
Asteroit aileleri bir cismin çarpışma sonrası oluşan parçalarıdır. Dinamik
olarak benzer yörüngelere sahip gruplar "dinamik aile" olarak adlandırılır.
Üyelerin bileşim dağılımı hepsi için benzerse, yani tek bir atadan geldiğine ilişkin
kanıtlar varsa bunlar “genetik aile” olarak adlandırılır. Titizlikle test edilen birkaç
dinamik grubun (Eos, Koronis, Themis aileleri) gerçekten genetik aile oldukları
anlaşıldı. Doğal genetik ailelerin varlığı büyük cisimlerin çarpma sonrası dağılımı,
çarpışma büyüklüğü, yörünge evrimi ve ata asteroidin iç bileşim yapısı hakkında
önemli bilgiler sağlar.
Asteroit ailelerinin ve üyelerinin belirlenmesi önemli bir araştırma
başlığıdır. Genel olarak üyeler ilk defa Brouver'in tanımladığı uzaydaki öz
yörünge parametreleriyle belirlenir. Öz yörünge elemanları, hareket değişiminin
zamanda geriye doğru taranmasıyla elde edilir. Öz yarı-büyük eksen (ap), öz
dışmerkezlik (ep), öz eğiklik (ip) değerleri kullanılarak aile üyeleri belirlenir
(Knezevic et al., 2002). Öz elemanlar kullanılarak ailelerin belirlenmesi
"Hiyerarşik Kümeleme Yöntemi" (Zappala et al., 1990) ile yapılır. Aile
üyeliğinin belirlendiği en sık kullanılan ikinci yöntem "Wavelet Analiz
Yöntemi"'dir. 1990'lardan sonra geliştirlen yeni yöntemlerle birçok aile belirlendi
(Bendjoya and Zappala, 2002).
24
Nesvorny, her bir asteroidin aile üyeliğini kontrol ederek sentetik öz
hareketlerle 79 aile tanımladı. Asteroit aileleri ile ilgili ayrıntılı bir veri tabanı olan
ASTDYS 100 000'den fazla asteroidin aile üyeliği, taksonomik sınıf ve öz
elemanlarını yayınlamaktadır. Nesvorny (2014), Zappala et al., (1990) önerdiği
Hiyerarşik Kümeleme Yöntemi'yle elde ettiği aileleri her bir asteroidin aile
üyeliğini de kontrol ederek veri tabanında listeler (Şekil 2.7).
Şekil 2.7. Asteroit aileleri (Nesvorny, 2014).
Asteroit ailelerinin yaş belirlemeleri iki yolla yapılabilmektedir. Bunlardan
birincisi ailelerin bir çarpışmadan sonra oluştuğu varsayımına dayanarak yapılan
"dinamik yörünge modelleri"dir. Genç aileler için yörüngeler zamanda geriye
doğru taranır. Aile üyelerinin yörünge yönelimleri ile ata cismin parçalarının
yöneliminin eşitlendiği tarih, ailenin yaşı olarak belirlenir. Fakat yaşlı ailelerin öz
elemanları için aynı işlem yapıldığında bir çarpışma olduğu sonucunu yansıtmaz.
Bunun yerine aile üyelerinin uzun zaman ölçeği üzerinden yörüngelerinde
değişiklik yapan kaotik rezonansların ve dinamik difüzyonun etkisi görülür. Bazı
genç aileler ve yaşlı ailelerin yörünge evrimleri hiçbir dinamik mekanizmayla
açıklanamaz. Yalnızca "Yarkovsky Etkisi" kullanılarak oluşturulan modeller 25
ailenin yaşını doğru olarak verebildi (Nesvorny et al., 2006).
25
2.6 Asteroitlerde Yörünge Evrimi; Yarkovsky ve YORP Etkileri
Klasik model güneş sisteminin dinamik haritasını oluşturmak için öngörülen
modeldir. Klasik modele göre gök cisimlerinin hareketinde sadece çekim
kuvvetleri baskındır. Dolayısıyla asteroitlerin yörünge evriminde öncelikli
mekanizma çekim kuvvetleri ve çarpışmalar olarak ele alınır. Bu süreçler
kullanılarak iç güneş sistemindeki asteroit gruplarının birkaç milyar üzerinden
yaklaşık tarihi çıkartılabilir. Fakat bu teorinin eksikleri ve açıklayamadığı temel
durumlar vardır. Modelin öngördüğü bazı olaylar yapılan gözlemlerle çelişir.
Örneğin, demir meteorların rezonanslardaki dinamik yaşı tahmin edilenden daha
uzundur. İç güneş sistemine iletilen asteroit sayısının sürekliliği sadece
çarpmalarla açıklanamaz. Çarpma bölgesinde oluşan aile üyelerinin kaçma hızı
beklenenden düşüktür, 10 km’den küçük bazı asteroitler olması gerektiğinden
daha yavaş ya da daha hızlı döner (Bottke et al., 2006).
Klasik modele bakıldığında güneş sistemindeki cisimlerin dinamik evrimini
doğru olarak değerlendirebilecek daha yüksek doğruluklu gözlemlere ve gelişmiş
teorilere ihtiyaç olduğu görülür (Vokrouhlicky and Bottke, 2001). Son yapılan
çalışmalar, çekimsel olmayan etkilerin de asteroit yörünge evriminde çekimsel
tedirginlikler ve çarpışmalar kadar etkili olduğunu gösterir (Bottke et al., 2006).
1901'de Rusyalı sivil bir mühendis olan I.O. Yarkovsky, dönen küçük bir
cismin yaptığı ısısal salmanın yörüngesinde yıllık bir değişime neden olduğunu
önerdi. Güneş ışığının altında kaldığı zaman cisimler ısınır ve ısıyı geri salarlar.
Bu geri salmanın yarattığı kuvvet sürüklenmeye neden olan Yarkovsky etkisini
oluşturur. Aynı fiziksel olay ısısal bir tork da oluşturabilir. Cismin dönmesine etki
eden bu tork ise YORP etkisini (Yarkovsky, O’Keffe, Radzievsky, Paddack)
oluşturur. Yarkovsky etkisi cismin yörünge eksenini değiştirirken,YORP etkisi
dönme özeliklerine etki eder (Tanga, 2005; Bottke et al., 2006).
Şekil 2.8'de çekimsel olmayan bu iki kuvet ve kuvvetlerin oluşumundan
sorumlu mekanizma gösterilmektedir. Etki mekanizması, asteroidin güneşi gören
yüzünün ısınıp, döndükçe gölgeye girerek soğurken ısı salması temeline dayanır.
Soğuma sırasında oluşan salma bir kuvvet oluşturur ve asteroide ters yönde bir
itme kuvveti uygular (Nesvorny and Bottke, 2004).
Asteroidin dönme yönü ve dönme eksen yönelimi Yarkovsky ve YORP
kuvvetlerinin etki yönünü belirler. Eğer asteroit ileri hareket yapıyorsa (Yer
26
yönünde dönüyorsa) ısısal tork asteroidi Güneş'ten dışarıya doğru, geri hareket
yapıyorsa (ters yönde dönüyorsa) içeriye doğru hareket ettirir. Etkinin büyüklük
derecesi de, asterotin büyüklüğü, Güneş'e olan uzaklığı ve şekliyle doğrudan
ilişkilidir. 40 km'ye kadar küçük, şekilsiz ve Güneş'e yakın olanlarda daha güçlü
görülür. Bir ailenin ya da bir grubun dönme eksenleri bilinirse Yarkovsky ve
YORP etkisinden ne kadar etkilendikleri de hesaplanabilir (Warner, 2009).
Şekil 2.8. Yarkovsky ve YORP etkileri (Bottke et al., 2006).
1951’de Öpik ilk defa Yarkovsky kuvvetinin Güneş Sistemi için önemini
tanımladı. 20. yüzyılın sonlarında yapılan ayrıntılı çalışmalar küçük gezegen
biliminde birçok çözülmemiş konunun anlaşılmasında Yarkovsky ve YORP
etkilerinin rolü olduğunu gösterdi:
40 km’den daha küçük asteroit ve meteorların ana kuşaktaki kaotik rezonans
bölgelerden Yer’e ulaştırılmasını, asteroit ailelerinin rezonans kenarlarına kadar
sürüklenerek tuzaklanmasını sağlar. Asteroitlerin dönme vektörünü ve yarı-büyük
eksen sürüklenmesinin evrimini etkileyen dönme-dolanma rezonanslarına
girmesine neden olur (Bottke et al., 2006). 40 km’den küçük asteroitler için
eğiklik ve dönme hızlarını değiştirir. Çarpma sonrası hız dağılımına uymayan 10
km'den küçük asteroitlerin fazla hızlı ya da fazla yavaş dönmesine neden olur
(Tanga, 2005). Aynı zamanda bu etki göz önüne alındığında meteorların kozmik
ışın yaşının klasik dağılma senaryosuna göre neden daha uzun olduğu ve asteroit
ailesi üyelerinin gerçekçi olmayan çarpma hızlarının geniş dağılımı açıklanabilir.
Bunların yanı sıra potansiyel olarak tehlikeli asteroitlerin yakın geçiş sınırlarını
uzun dönemde tahmin olanağı sağlar (Chesley et al., 2003). YYA'lar ve iç
27
AKA'lar arasındaki çift asteroitlerin oluşum mekanizmasının arkasında da YORP
olduğu düşünülmektedir. Eğer tork doğru yöndeyse asteroit hızlanır ve bu hız
asteroidin bölünmesine ve benzer yörünge özelliklerine sahip "asteroit çiftleri"
oluşturmalarına neden olur (Warner, 2009).
Yarkovsky etkisi ilk olarak doğal cisimlerde değil, Yer'in yapay
uydularından birinin hareketinde ölçülebildi (Chesley et al., 2003). Rubincam and
Mallama’nın (1995) ısısal kuvvetler için geliştirdiği uzay aracının hareketini
belirleyen jeodinamik LAGEOS uydusu ile çekimsel olmayan kuvvetlerin
gezegen biliminde önemli bir rol oynadığı sonucuna varıldı. Bununla birlikte
Yarkovsky etkisinin iki bileşeni, günlük ve mevsimlik etkiler de bu uydu
sayesinde belirlendi (Bottke et al., 2006).
Yarkovsky etkisi günlük ve mevsimlik olmak üzere iki bileşene sahiptir.
Günlük bileşen öğleden sonra dönen cismin yüzeyinden Güneş ışınımının
çekilmesiyle ısınan yüzeyin soğurken saldığı enerjiyle oluşan kuvvet bileşenidir.
Cisimler dönmüyorsa ya da son derece hızlıysa günlük Yarkovsky bileşeni
görülmez. Mevsimlik bileşen ise cismin Güneş etrafındaki yörünge hareketi
dolayısıyla oluşan mevsimsel sıcaklık değişimiyle oluşur ve daha uzun sürede etki
gösterir. Günlük etkinin tersine mevsimsel Yarkovsky etkisi cismin dönmesinden
bağımsızdır (Şekil 2.9) (Nesvorny and Bottke, 2004).
Şekil 2.9. Yarkovsky kuvvetinin a) Günlük bileşeni b) Mevsimlik bileşeni (Bottke et al.,
2006).
28
Chesley et al. (2003) Yarkovsky etkisinin bir asteroit üzerindeki ilk
ölçümünü 4:1 rezonansında bulunan Golevka’nın radar ölçümleriyle
gerçekleştirdi. Yörüngede meydana gelen değişiklikten yola çıkarak ve yapılan
fiziksel modeller yardımıyla cismin yoğunluğu da daha duyarlı bir şekilde
hesaplanabildi (Wolff, 2005a).
Yarkovsky etkisi cismin şekline bağlıdır. Elipsoid ya da küresel olması
sonucu değiştirir. İlk yaklaşımlarla 100 m çaplı bir cisim için 1 Myr’da 10-3 s-1
dönme hız değişimi beklenir. Büyüklüğe bağlılık nedeniyle etkiyi görmek zordur.
Küçük cisimlerde etkiyi gözlemek daha kolaydır (Bottke et al., 2002b). Yüzey ısı
geçirgenliği K soğrulan ve salınan enerjiyi dolayısıyla oluşacak kuvveti belirlediği
için önemli bir parametredir. Yarkovsky etkisinin şiddetini etkileyen K için
değerler; ~0.001 Wm-1K-1 yüksek gözenekli ya da regoit kaplı yüzeyler için,
~1 Wm-1K-1 kaya ya da buzlu yüzeyler için, 40 Wm-1K-1 demirli cisimler içindir
(Nesvorny and Bottke, 2004). Yavaş dönen asteroitlerin dönme hızının neden
yavaş olduğu YORP etkisinden sorumlu tutulmuş olsa da gerçek mekanizma ve
neden tam olarak belirlenemedi. Yuvarlanma asteroitler için doğal bir durum
değildir (Warner, 2009).
Yarkovsky ve YORP etkileri asteroitlerin büyüklük, şekil, yoğunluk, dönme
özellikleri, yüzey özellikleri ve ısısal içyapı gibi özelliklerine bağlı olduğu için
tam hesabı oldukça zordur. Yine de bazı varsayımlarla modeller yapılarak
yaklaşımlar sağlanabilir (Tanga, 2005). Bulunduğu yere göre asteroitlerin
üzerindeki ısısal etkinin ölçüm yöntemi de değişir. Yarkovsky ve YORP etkileri
ayrıntılı olarak incelendiğinde cismin tüm fiziksel ve dinamik özelliklerine bağlı
olduğu görülür. Dolayısıyla dinamik ve fiziksel özellikler arasında sıkı ilişki
kuran modeller geliştirildi. (Vokrouhlicky et al., 2006). Golevka örneğinde olduğu
gibi yalnızca astrometrik ölçümlerle bazı fiziksel özelliklerin belirlenmesini
sağlarken, bazen tam tersine fiziksel özellikleri belirlenmiş olan asteroitler ya da
aileler yardımıyla yörünge evrimi hakkında fikir verir. Güneş sisteminin evrimi ve
dinamik modelleri geliştirmeye olanak tanır. Nesvorny and Bottke’nin (2004)
asteroit aileleri üzerinde yaptığı çalışmalar da buna örnek olarak verilebilir. Karin
Asteroit Ailesi'nin yaşı bu yolla belirlendi (Vernazza et al., 2006).
29
3. ASTEROİT GÖZLEM VE İNCELEME YÖNTEMLERİ
1971’de Tom Gehrels asteroit çalışmalarında yeni bir çağın sınırında
olduğumuzu söyledi. Başlayan yeniçağdaki teleskoplarla gözlenen asteroitler
nokta kaynak olmaktan çıkarak aktardığı bilgi artmıştır. Asteroitlerin yörünge ve
fiziksel özeliklerinin belirlenmesi güneş sisteminin evriminin anlaşılmasında
oldukça önemlidir ve çeşitli yöntemlerle elde edilen yüksek doğruluklu bilgiye
ihtiyaç vardır. Veri türünün çeşitliliği önemlidir çünkü farklı fiziksel parametreler
farklı veri türleriyle elde edilir. CCD uygulamaları yöntemlere farklı katkılar
sağlar. Bu bölüm daha çok Gaia'nın da kullandığı üç güçlü yöntem; astrometri,
ışıkölçüm ve tayfın genel özellikleri, temel terimleri ve asteroitlere ilişkin ne tür
veriler elde edilebildiği üzerine kuruldu.
3.1 Astrometri
Astrometri temel olarak konum ölçümüdür. Yalnız astronominin en eski alt
dalı olmakla kalmaz genel olarak diğer bilimlere de tekniğe ve hedeflerin zamanla
değişmesine bağlı olarak altyapı oluşturur. Gökcisimlerinin konumunun büyük bir
duyarlılık ve doğrulukla zamanın fonksiyonu olarak ölçümünü sağlar. Ayrıca
gözlenen konumların modellenmesi ve kullanılan aletlerin geliştirilmesiyle de
ilgilenir. Bunu yaparken konum, öz hareket, ıraksım, yörünge elemanları (Şekil
3.1) gibi astrometrik parametreleri kullanır. Ölçümlere anlam kazandıran uygun
koordinat sisteminin (referans sisteminin) oluşturulması da astrometrinin
kapsamına girer. Yıldız konum, özhareket ve ıraksım katalogları olmadan
günümüzdeki
keşiflerin
çoğu
gerçekleşemezdi.
Modern
astronomi
araştırmalarında kataloglar vazgeçilemez araçlardır (Reffert, 2009).
Şekil 3.1. Yıldızların gök küresindeki farklı hareketleri a) özhareket olarak adlandırılan
doğrusal hareket; b) ıraksım olarak tanımlanan bir yıl boyunca yıldızın doğrusal hareketlerinin
toplamı elipsoidler olarak görülür; c) özhareket ve ıraksımın yörünge hareketine etkisi (Reffert,
2009).
30
Astrometrik doğruluk ve duyarlılık en önemli sorunlardan biridir. Birbirine
benzese de bu iki terim çok farklıdır. Cismin gözlemlerinin tekrarlanmasıyla
"duyarlılık" artarken, "doğruluk" bundan etkilenmez; doğruluk aletsel
özelliklere bağlıdır. Dolayısıyla ölçüm yapma yöntemi ve aletlerin daha da
geliştirilerek doğruluğun arttırılmaya çalışılması da astrometri alanının içine girer.
Her gözlem tekniği kendi duyarlılık ve doğruluk sınırına sahiptir. Gözlem
belirsizliklerinin ifadesi önemlidir. Duyarlılık gözlem tekniğinin içindedir ve
gözlem artıklarının hatalarından hesaplanarak gerçek değerden sapma miktarı
belirlenir. Özellikle artıkların değişmediği kısa dönem aralıklarında hesaplanır.
Doğruluğu belirlemek ise daha zordur. Doğruluk, bir gözlemden daha iyi
duyarlılık elde etmek için yapılan teorik modelden ve gözlem artıklarından
hesaplanır. Sonuçları saptıran etkiler ölçülüp modellenerek iyileştirilir. Hava
sıcaklığı, nem, optik bozulmalar da indirgemelere katılır. Doğruluk tekniğe göre
açı biriminde mas ya da uzaklık biriminde km olarak ölçülür (Arlot, 2008a).
Astrometri astronominin temelini oluşturur. Astrometrik doğruluğun ve
duyarlılığın gelişiminin önemi astrometri tarihine bakıldığında rahatlıkla anlaşılır.
Örneğin; MÖ 150’de çıplak gözle presesyon (1200″), 1728’de aberasyon (30″),
1748’de nutasyon (18″), 1781’de yıldız hareketlerinden faydalanarak Güneş’in
hareketi bulundu. Bir yıldız Yer’den gözlendiğinde Yer atmosferinin kırınımı,
ıraksım, aberasyon, özhareket ve presesyon, nutasyon ve kutup hareketinin etkileri
de ölçümlere girer (Reffert, 2009). Tüm bu etkilerin keşfi belirli astrometrik
duyarlılıklar elde edildikten sonra gerçekleşti. Geriye doğru bir değerlendirme
yapıldığında gerekli duyarlılıklar olmadan bazı keşiflerden yoksun kalınacağı
açıkça görülür. Güçlü analizler için gereklidir (Perryman, 2012).
Duyarlı konum ölçümlerini karmaşık hale getiren bazı durumlar vardır.
Gökyüzündeki herşeyin hareket halinde olması sabit bir referans noktası bulmayı
zorlaştırır. Şekil 3.1’de gösterildiği gibi yıldızların gökyüzünde izledikleri yol
özhareket olarak tanımlanan doğrusal hareketin, elipsoid etki gösteren ıraksım ve
eğer yıldız bir bileşene sahipse sistemin kütle merkezi etrafındaki yörünge
hareketinin toplamıyla elde edilir. Standart yıldız modelleri beş parametreye
sahiptir; iki konum, iki özhareket ve ıraksım. İkinci bir yıldız bileşen daha varsa
bunlara yedi yörünge elemanı da eklenir ve toplam on iki parametre olur. Bileşen
sayısı arttıkça parametre sayısı da artar. Bütün bunlar hesaba katıldığında konum
ölçümleri için bir koordinat sistemi oluşturmak çok zordur (Reffert, 2009).
31
Cismin astrometrik ölçümlerinin yapıldığı konumun uzayda sabit bir nokta
olmaması da önemli bir sorundur. Yer’in kendi ekseni etrafındaki hareketi,
presesyon, nütasyon ve kutup hareketi gibi olayların oluşturduğu eksen
değişimleri nedeniyle Yer'de sabit bir gözlem noktası yoktur. Cismin hareketinin
çok küçük olması da hassas ölçümleri zorlaştırır. Gökadamızdaki yıldızların
özhareketleri yakın yıldızlar için yılda birkaç yaysaniyesinden uzak yıldızlarda
birkaç mas, diğer gökadaların ya da bunlardaki yıldızların özhareketleri µas
duyarlılıkla ölçülebilir. Benzer doğruluklar ıraksım ölçümlerinde de gereklidir.
Uzaklığı 10 pc olan yıldız için 100 mas, 100 pc olan yıldız için 10 mas’dır. 100
pc'ten daha ötedeki yıldızlar daha küçük ıraksıma sahiptirler ve ıraksım için en az
%10 kadar doğruluk gerekir. Daha uç değerli duyarlılıklar elde etmek için daha
gelişmiş ölçüm yöntemlerine ihtiyaç vardır (Reffert, 2009). Gökyüzü bir küredir
ve bu kürenin bir düzleme izdüşümü bazı bozulmalar yaratır. Odak düzlemi düz
değildir. Tipik olarak bir uzay teleskobunun odak düzleminde bir eğrilik olur.
Gökyüzünün bazı yerlerinde sistematik hataların ölçülen parlaklıkla aynı düzeyde
olması da büyük sorun yaratır (Turon and Robichon, 2006).
Referans sistemi oluşturma ve belirli olayların yıldız konumunda yarattığı
etkiyi kaldırmak için önemli bir süreçtir. ICRF (International Celestial Referance
Frame), Uluslararası Astronomi Birliği (International Astronomical Union, IAU)
tarafından 2000 yılında tanımlanan ICRS’nin (International Celestial Referance
System) gerçekleştirilmesidir. Kütle merkezli olduğu için BRCS (Barycentric
Celestial Referans System) de denir. ICRS’nin optik dalga boyunda
gerçekleştirilmesi HCRF (Hipparcos Celestial Referance Frame) ile yapıldı
(Nedelcu et al., 2008). Bu sistem yıldız ve gökada astronomisi için kullanılır
(Kovalevsky, 2003). ICRF kurulana kadar bir referans sistemi sağlamak için çok
sayıda yıldızla belirlenen FK5 sisteminin oluşturduğu FK5 kataloğu (Fundamental
Catalog5) kullanılmaktaydı. ICRF ise tüm gökyüzüne dağılmış 212 gökada dışı
radyo kaynağının (kuazarlar, gökadalar, BL Lac cisimleri) astrometrik sabitlik
koşullarına uygun radyo konumları ile oluşturuldu (Nedelcu et al, 2008). Gökada
dışında bulundukları için sabit kabul edilirler (Reffert, 2009). Tüm astrometrik
programlar ICRS’ye dönüştürülür (Brown, 2008).
Küçük cisimler için ise dinamik referans sistemi oluşturmak gerekir.
(Hestroffer et al., 2008). DRF, (Dynamic Referance Frame) bir ya da daha fazla
asteroidin yörünge zamanıyla belirlenir. Oldukça yüksek doğruluklu asteroit
astrometrisi, kuazar referans sistemi ile dinamik referans sistemi arasında bir
bağlantı kurmayı sağlar. Kuazarlarla asteroitlerin yakın geçişleri bu bağlantıyı
32
sağlamak için kullanılan en önemli gök olaylarındandır (Nedelcu et al., 2008).
Yıldızların tersine küçük gezegen özhareketleri hızlıdır. DRF bilgisi cisim
hareketlerinin iyi bilinmesine bağlıdır. Asteroit konumları kinematik olan referans
sistemi DRF'yi belirlemeyi, aynı zamanda bunun dönmeyen ICRF ile arasındaki
ilişkileri kontrol etmeyi sağlar (Hestroffer et al., 2008). 717 radyo kaynağından
oluşan güncel ICRF’de 9º9º’lik her alana bir kaynak düşer. Bir asteroitle bir
kuazarın aynı görüş alanında doğrudan gözlemlerini zorlaştıran bu durum
nedeniyle iki referans sistemi arasında dönüşümlerin yapılabilmesi için daha fazla
doğrudan gözlenebilen gökada dışı kaynağa ihtiyaç vardır (Nedelcu et al., 2008).
Yıldız katalogları oluşturmada kullanılan aletler de doğruluğu ve duyarlılığı
arttırmıştır. Alınan ortalama duyarlılık değerlerinin (çıplak gözle 1200″, sekstant
5″-10″, kuadrant 15″-35″) bilinmesi günümüzde teleskoplar ve alıcılarıyla
geldiğimiz noktayla karşılaştırma açısından faydalı olur.
3.1.1 Uzay astrometrisi
En iyi konum ve özhareketlerin FK5 kataloğundan ulaşıldığı 1965–1970
arası dönemde, Pierre Lacroute astrometrik duyarlılığı geliştirmenin tek yolunun
uzaydan gözlem yapmak olduğunu söyledi. O zaman çok uçuk olarak
değerlendirilen fikrin dayandığı temel düşünce basitti. Yerden yapılan hiçbir
aletsel geliştirme, yıldız görüntülerinde atmosferin ve alet kararsızlığının yaptığı
etkinin üstesinden tam olarak gelemez. Tüm gökyüzünün Yer'den görülememesi
de önemli bir sorundur (Turon and Arenou, 2008).
1960’ların sonunda Fransa’da ortaya atılan geniş açı astrometrisiyle gözlem
yapma fikri (Bacchus ve Lacroute, 1974) 1989'da Hipparcos uydusunda başarıyla
gerçekleştirildi. Aralarında sabit bir açı olan iki teleskop eş zamanlı olarak tek bir
odak düzlemi üzerine görüntüyü düşürerek gökyüzünün büyük alanlarında çok
doğru ölçümler yapılmasını sağladı. Büyük çember boyunca 360 derece dönerek
tüm gökyüzü taramasıyla yapılan ölçümlerde, her ölçüm birbiriyle bağlantılıydı.
Bu ölçüm yöntemi salt astrometriye ve her ölçümün kendi başına daha doğru
referans sistemleri kurmasını sağladı (Reffert, 2009). Şekil 3.2'de salt ve göreli
ıraksım ölçüm prensipleri görülmektedir. 3.2a'da hedef yıldız ile ardalan yıldızının
gökyüzündeki açısal uzaklıkları Yer yörüngesinin iki ucunda A ve B olarak
ölçülür. (A-B)/2 dar açılar için göreli ıraksımı verirken, tersine Şekil 3.2b'de
gösterilen geniş açı ölçümü, referans yıldızın uzaklığından bağımsız olarak salt
ıraksımı bulmaya izin verir (Lindegren, 2005).
33
Şekil 3.2. a) Göreli ıraksım (dar açı ölçüm) b) Salt ıraksım (geniş açı ölçüm) (Lindegren,
2005).
Yer’den gerçekleştirilen astrometri programlarında mas altı düzeyden µas
düzeye duyarlılığı çıkarmak ancak küçük alanlarda fark ölçümleriyle olabilir.
Fakat bu, bölgesel sistematik hataların düzeltilmesini ve göreli ıraksımı salt
ıraksıma dönüştürme düzeltmelerini zorlaştırır. Geniş açı astrometrisi ise
tasarımıyla salt ıraksımları ve sabit bir referans sistemi sağlar. Göreli astrometriyi
salt astrometriye dönüştürme sorunu eğer görüş alanında yeterince uygun gökada
dışı referans kaynağı bulunuyorsa prensipte dar açı ölümleriyle çözümlenebilir
(Brown, 2008).
Uzaydan yapılan astrometrik ölçümlerin bazı avantajları vardır. Eş zamanlı
iki bakış açısıyla yukarıda tanımlanan yöntem sadece uydu taramasıyla
uygulanabilir. Tüm gökyüzü tek bir aletle gözlenebilir. Uzayda atmosferik
görüntü hareketleri ve kırınım yoktur. Gözlem sırasında kötü hava koşulları
sorunu yoktur. Teleskopa daha iyi bir ısısal kararlılık kazandırılabilir. Teleskop
yapısında çekimden dolayı bozulma olmaz (Reffert, 2009).
Referans sistemlerinin gelişiminin yanında uzay astrometrisi bir astrofizik
araç olarak değerlendirildiğinde astrometrik parametrelerin olduğu bir katalog
“kinematik, dinamik ve astrofizik araştırmalar” için olağanüstü bir çeşitlilik
sağlar. Çiftlerin belirlenmesi, uzaklık ölçeği, gökada kimyasal ve dinamik evrimi,
kozmolojik testlerin sağlanması gibi getirileri vardır (Turon and Arenou, 2008).
Astrometrik uydularının bilimsel hedefleri ve ilkeleri kendilerine özgüdür.
Amacına göre geliştirilen uzay araçlarının iki tür çalışma ilkesi vardır. TDI (Time
Delay Integrated - Zaman Gecikmeli Tarama) seçeneği gökyüzünün sistematik
taraması için ve Spacelab seçeneği, seçilmiş belirli yıldızların ileri düzey
ölçümleri için kullanılır (Turon and Arenou, 2008).
34
3.2 Işıkölçüm
Astronomideki en yaygın ve ulaşılabilir veri türü ışıkölçümle elde edilendir.
Astrometri ile gök küresinde cisimlerin konumu renklerden bağımsız olarak
belirlenirken ışıkölçümle cisimden gelen ışığın akısı ihtiyaç duyulan dalgaboyu
aralıklarında ölçülür. Cismin gök küresindeki konumunun belirlenmesi için
kullanılan referans sistemler ışıkölçümde yerini ışığının kalibrasyonu için
kullanılan standart ve mukayese yıldızlarına bırakır (Arlot, 2011).
Işıkölçüm, dış güneş sistemindekileri de içeren çok sayıda cismin çalışıldığı
en iyi tekniktir. Asteroitlerin birçok özelliği basit ışıkölçüm gözlemleriyle elde
edilir. Analizler temel olarak renk, ışık eğrisi ve evre eğrisi kullanılarak elde
edilenler şeklinde üç gruba ayrılabilir. Renkten bağımsız yapılan gözlemlerle ışık
eğrisinden dönme hızını, şekil ve eksen yönelimini, örtme gözlemleriyle verilen
bir asteroidin büyüklük sınırları belirlenebilir. Renklerle asteroidin taksonomik
türü ve temel minerolojik bileşimi belirlenir. Evre eğrileri cismin güneş
sistemindeki konumuna bağlı parlaklığıyla ilgilidir. Salt parlaklık ve büyüklük
bilgisini sağlar (Warner, 2009).
Güneş gibi her yıldızın da kendine özgü bir tayfı vardır fakat güneş
sistemindeki küçük cisimler Güneş’ten aldıkları ışığı yansıtırlar. Dolayısıyla bu
cisimlerin tayfı Güneş’e benzerdir ve bu bilgi ölçüm analizlerini bir yere kadar
kolaylaştırır. Yüzey maddesi nedeniyle meydana gelen soğurma, renklerinin de
farklı olmasına neden olur. Yansıtılan ışık oranı yalnız bazı dalgaboylarında
ışıkölçüm için kullanılabilir düzeydedir. Güneş sistemi cisimleri için genellikle V
ve R süzgeçlerinde gözlem yapılır. Yine bazı özel durumlarda amaca uygun diğer
dalgaboylarına uyumlu süzgeçler de kullanılır (Arlot, 2011). Asteroitler için
yapılan ilk tayf sınıfları Zellner et al. (1985) tarafından sekiz süzgeçte asteroit
parlaklığı ölçülerek yapılan Sekiz Renk Asteroit Araştırmalarına (Eight Colour
Asteroid Survey, ECAS) dayanır. Daha sönük cisimlerin de parlaklığını ölçmeye
yarayan CCD ile yapılan modern araştırmalar ise (Delbo et al., 2012), CCD’nin
duyarlılık profiline bağlı olarak filtresiz de yapılabilmektedir. Yine de
indirgemelerin gerektirdiği parametreleri ancak standart bir filtreyle uyumlu özel
dalgaboyu sağlayabilir. Yapılan gözlemin sonucu, filtre ve kullanılan alıcı
duyarlılığının bir bileşimidir. Gözlemlerin, CCD duyarlılığı nedeniyle 450 nm'den
daha kısa dalgaboyu aralıklarını içermemesi de önemli bir bilgi sınırlaması getirir
(Tedesco et al., 1989; Arlot, 2011).
35
Küçük cisimlerle ilgili bilgi sağlayan en iyi yöntemlerden biri ışık eğrisi
analizidir. "Işık eğrisi" asteroidin tüm dönme çevrimini içerecek uzunlukta zaman
aralığındaki parlaklık değişimidir. Süzgeçsiz olarak elde edilen asteroit
parlaklığının zamana göre noktalanmasıyla belirlenir. Işık eğrisinin dönemi
çoğunlukla saat biriminde ölçülür ve "asteroidin dönme hızını" gösterir. "Işık
eğrisinin şekli" verilen bir dönemde cismin şeklinin, dönme eksen yöneliminin
(asteroidin kutbu) ve yüzey yansıtma özelliklerinin karmaşık bir sonucudur.
Cismin en yüksek ve en düşük parlaklık değerleri arasındaki fark "ışık eğrisinin
genliğini" verir (Hestroffer et al., 2009).
Asteroitler hareketli cisimler olduklarından gökyüzündeki Güneş-asteroitgözlemci geometrisi de zamanla değişir. Verilen bir zamandaki gözlem durumu üç
açıyla karakterize edilir. Birincisi, yer-merkezli ve güneş-merkezli uzaklığın
değişimiyle ve cismin aydınlanma yüzdesiyle tanımlanan "evre açısı"'dır. Diğer
iki açı ise asteroidin dönme ekseninin yöneldiği doğrultuyla ilgilidir. Dönme
ekseniyle gözlemci arasındaki açı "durum açısı", dönme ekseniyle Güneş
arasındaki açı ise "eğiklik açısı" olarak tanımlanır (Hestroffer et al., 2009). Aynı
asteroidin farklı genlikli ışıkeğrilerine sahip olmasının temelinde durum açısının
değişmesi yatar. Şekil 3.3 farklı durum açılarında biri eliptik biri küresel olan iki
asteroidin ışıkğerilerini göstermektedir.
Şekil 3.3. Şekil ve durum açısının ışık eğrisine etkisi (Perna, 2010).
Asteroidin doğal hareketi sonucu sürekli değişen evre açısı, hiçbir dönme
etkisi olmadan parlaklığın değişimine neden olur. Şekil 3.4'de gösterildiği gibi
evre açısının 0º olduğu yer "karşı konum"dur. Evre açısının 7º'den küçük olduğu
yerlerde meydana gelen "karşı konum etkisi" parlaklıkta, asteroidin bulunduğu
geometriden kaynaklanan ani bir artışa neden olur (Warner, 2009; Dymok, 2007).
36
Şekil 3.4. a) Evre açısı ve karşı konum (Buchheim, 2010) b) Evre açısının parlaklık üzerine
etkisi (Dymock, 2007).
Gözlemler standart Johnson V filtresinde yapıldığında cismin 0º evre açısı
ve Yer'e ve Güneş'e 1 AB uzaklıktaki parlaklığı olan "salt parlaklığı" (H)
belirlenerek büyüklüğe ilişkin tahminler yapılabilir. Uzaklık etkisi kaldırılarak
asteroidin Yer'den ve Güneş'ten 1 AB uzaklıktaki görünür parlaklığı ise
"indirgenmiş parlaklık" (H(α)) olarak adlandırılır. Evre açısının indirgenmiş
parlaklığa göre değişimi "evre eğrisi", evre eğrisinin 10º-20º arası evre
açılarındaki doğrusal eğimi "evre katsayısı" olarak ifade edilir. V görünür
parlaklık, r asteroidin Güneş'e olan uzaklığı, Δ asteroidin Yer'e olan uzaklığı ve α
evre açısı olmak üzere,
H(α)=V-5log(rΔ)
……………………………..……….(3.1)
H = H(α)+2.5log[(1-G)ϕ1(α) + Gϕ2(α)]
……………………….(3.2)
(3.1) ifadesi kullanılarak, (3.2) eşitliği ile H değerine ulaşılır.
ϕi fonksiyonu evre
açısına göre hesaplanan sabitleri temsil eder. Karşı konum etkisiyle ilgili olan G
ise "eğim parametresi" olarak adlandırılır. G albedoya bağlıdır. Karşı konum
etkisinin genlik ve genişliği cismin saçılma özelliklerinden ve gölge oyunlarından
bağımsız açıklanamaz. Fakat şimdiye kadar yapılan fiziksel modeller genel olarak
kabul görememiştir (Dymock, 2007; Perna, 2010).
Çoğunlukla asteroitler bir dönme dönemini bir gecede tamamlarlar. Bu
nedenle bir gecede 1 referans yıldızı yeterli olur. Aksi takdirde uzun dönemli
asteroitler hareketi nedeniyle farklı gökyüzü alanlarında farklı referans yıldızları
bulmak gerekir. Daha uzun dönemli asteroitlerin dönem analizine başlamadan
önce yukarıda değinilen tüm etkilerin veriden arındırılması gerekir. Bu işlem
yapılmazsa karşı konum civarında oluşan parlaklık asteroidin yıldızıl dönemine
eşit ikinci bir dönem olarak yorumlanabilir (Warner, 2009).
37
Astrometrinin ana hedefi cismin kütle merkezini belirlemektir. Odak
düzlemine düşen yıldız görüntüsünün ışık merkezi kolay belirlenir. Güneş sistemi
cisimleri ise nokta kaynak değildir. Cismin simetrik olmamasından kaynaklanan
bir değişim yüzünden alınan ışık sinyali "ışık merkezi"nin konumu ile cismin
kütle merkezinin konumu arasında bir fark yaratır. "Işık merkezi kayması" olarak
adlandırılan bu fark çok önemlidir. Cismin ışık merkezi konumundan kaynaklanan
astrometrik ölçümlerini düzletmek için kullanılır. Astrometrik ölçümlerin
doğruluğunu arttırmak ve cisimlerin yörünge hesabını geliştirmek için bu
düzeltmeye başvurulur (Cellino et al., 2009; Arlot, 2011).
Cisimlerin evre etkisinden dolayı değişen görünür çaplarını etkileyen bazı
durumlar vardır. Kenarları ile merkezinin yansıttığı ışık oranının faklı olması,
"kenar-merkez etkisi", bazı bölgelerinin diğer alanlara göre daha parlak olması,
"yüzey etkisi" ve küresel olmayan cisimler için Yer’den görünen yüzünün
değişmesi, "üç eksen etkisi" cismin ışık merkezini değiştirir. Yüksek duyarlıklı
astrometri için bütün bu durumların hesaba katılması gerekir. Olay gözlemleri için
ışığı kısa aralıklarla olabildiğince hızlı kaydedebilen CCD ya da video kamera
gibi alıcılara ihtiyaç vardır. Kaydedilen her ışık için tüm görüntü alanı da
fotometrik referans olarak kullanılır (Arlot, 2011).
Cismin disk yapısı nedeniyle geliştirilen diğer bir ölçüm yöntemi "disk
tarama ışıkölçümü"dür. Gözlemci genellikle asteroidin bütün dönme dönemini
kapsayan bir gece boyunca alınmış uzun ve yoğun bir ışık eğrisi ister. Kısa zaman
aralıklarında olabildiğince çok veri alma yöntemine "yoğun ışıkölçüm" denir. Bir
asteroidin dönme dönemini belirlemek için genellikle bu yöntem kullanılır. Farklı
dönemlerde az sayıda veri alma yöntemi ise "seyrek ışıkölçüm" dür. Bu veri
genellikle asteroitlerin dönemini, kutup yönelimini ve genel şeklini elde etmeye
yeterlidir (Kaasalainen, 2004).
Durum açısı tutulum boylamının bir fonksiyonu olduğundan aynı cismin
ışık eğrisinde tutulum boylamı değiştikçe genlik farklılıkları oluşur. Şekil
3.5a'dakine benzer üç eksenli bir elipsoid için eksenleri arasındaki ilişki a>b>c
olsun. Gözlemci, en küçük ekseni etrafında dönen cismin ışık eğrisini durum açısı
90º ve cismin dönme ekseni tutulum doğrultusunda iken en büyük genlikte görür.
0º durum açısında ve dönme ekseni tutulum doğrultusuna yönelen elipsoid cismin
ışık eğrisi ise en küçük genliktedir (Hestroffer et al., 2009).
38
Şekil 3.5. Üç eksenli asteroit modeli ile elde edilen şekil ve ışık eğrisine yansıması
(Lacerda and Luu, 2003).
Işık eğrisi genliğindeki bu değişim zamana göre noktalandığında Şekil
3.6'da örnek olarak gösterilenlere benzer grafikler elde edilir. Bu grafiklerin
morfolojisinden yapılan analizlerle cismin dönme eksen yönelimi belirlenir.
Asteroit kutbunun tutulum boylamı λ üç örnekte de sabit (30º) olmak üzere,
tutulum enlemi β'nın değişiminin (a=60º, b=30º, c=0º) genlik-zaman grafiğinin
morfolojisine olan etkisi simüle edilmiştir (Hestroffer et al., 2009).
Şekil 3.6. Asteroit kutup yöneliminin genliğe olan etkisi (Hestroffer et al., 2009).
Geliştirilen farklı tekniklerle şekil ve kutup yönelimi Yer'den yapılan
gözlemlerle de belirlenebilir. Fakat daha küçük uzanımları görebildiğinden uzay
araçlarıyla yapılan gözlemlerle daha kolay sonuç alınır (Cellino et al., 2005a).
3000'den fazla asteroidin ışık eğrisi, istatistik çalışmalarda kullanmaya
olanak verecek kadar iyi belirlenmiştir. Işık eğrisi bilinen tüm asteroitlerin
listesine, ışıkeğrilerine ve dönem bilgilerine Asteroit Işık Eğrisi Veritabanı
(Asteroid Lightcurve Database, LCDB) ulaşılabilir (Warner, 2009). Ortak Asteroit
Işık Eğrisi Bağlantısı (Collaborative Asteroid Lightcurve Link, CALL) internet
adresi ise gereksiz gözlem tekrarlarından kaçınmak ve daha iyi sonuçlar elde
edebilmek için gözlemleri dünya çapında koordine eder (Warner, 2013; Pravec
and Harris, 2000).
39
3.3 Tayf
Küçük cisimlerin fiziksel özelliklerinin belirlenmesinde ışıkölçüm ve
yansıtma tayfı en çok kullanılan iki yöntemdir. Yansıtma tayfları asteroit yüzey
bileşimi ve bazen de içyapı özellikleri hakkında bilgiler verir (Gaffey et al., 1993).
Asteroidin rengi en temel özelliğidir. Gelen güneş ışığı asteroidin
yüzeyindeki minerallerin optik özeliklerine bağlı olarak saçılır ya da soğrulur.
Işığın yansıtılan kısmı Yer'den dalgaboyunun fonksiyonu olarak ölçülür.
Yansıtma tayfının ilk hedefi gelen ışığın yansıtılan ışığa oranını dalgaboyunun
fonksiyonu olarak ölçmektir (Bus et al., 2002). Diğer bir deyişle, yansıtma
(albedo), tayfın görünür ya da yakın kızılötesi bölgesinde ölçülen ışığın güneş
ışığına oranıyla belirlenir (Delbo et al., 2012).
Asteroit tayflarının asteroit tanımlamada ve sınıflamada kullanılan üç temel
ilkesi vardır. Güçlü Fe+2 nedeniyle oluşan UV soğurma özelliğinin varlığı, 0.55
µm'deki tayfın eğimi ve 0.7 µm'de silikat soğurma özelliğinin varlığıdır (Bus et al,
2002). Her tayf sınıfının kendine özgü bir tayf şekli ve eğimi vardır. Bu tayf
sınıflarının şekil ve eğimleri, asteroitlerin içinde bulunan bazı minerallerin tayf
şekilleri ile benzerlikler gösterir. Şekil 3.7a'da asteroit yapısında bulunan bu
minerallerden demir-nikel (FeNi), olivine (Ol), pyroxine (Px), spinel (Sp) tayfları
görülmektedir (Gaffey et al., 1993). Şekil 3.7b'de 24 taksonomik sınıfın 0.45–2.45
µm aralığındaki tayfı, tayf eğiminin göreli karşılaştırması için yatay çizgi
eklenerek sunulmaktadır (DeMeo et al., 2009).
Şekil 3.7. a) Asteroit yapısında bulunan bazı minerallerin tayfları (Gaffey et al., 1993). b)
24 taksonomik sınıfın 0.45–2.45 µm'deki tayfı (DeMeo et al., 2009).
40
1980'lerde
CCD'nin
yaygınlaşmasıyla
asteroitlerin tayfları görünür
dalgaboyunun 0.4–1 µm aralığında tek pozlamayla daha sönük asteroitleri de
kapsayacak şekilde elde edildi. Çok renk ışıkölçerlerde karşılaşılan asteroidin
dönmesinden veya gökyüzü şartlarındaki geçici değişimlerden kaynaklanan bazı
zorluklar ortadan kalktı. CCD ile yapılan tayf çalışmaları asteroitlerin tayfındaki
bazı soğurma özelliklerinin keşfini sağladı ve asteroit yüzeyinin kimyasal
doğasıyla ilgili yeni bakış açıları kazandırdı. Aynı zamanda asteroit sınıflarının
yörünge dağılımı hakkında da yeni anlayışlar sağladı (Bus et al., 2002).
CCD'nin avantajlarının yanında bazı olumsuzluklar da bulunur. Gözlemler
CCD duyarlılığı nedeniyle 450 µm'den daha kısa dalgaboyu aralıklarını içermez.
Yakın moröte tayf bölgesi (0.35–0.5 µm) atmosfer nedeniyle Yer'den
teleskopların veri alamadığı bir aralıktır (Campings et al., 2012). Genelde
gözlemler 450–1000 µm arasındadır ve 340–550 µm mavi bölgede düşük
kalitededir. 800–900 µm aralığında çok önemli bantlar olmasına rağmen
gözlemciler CCD kuantum etkinliği ve bazı nedenlerle bu dalgaboylarını
seçmezler (Delbo et al, 2012).
En son hazırlanan taksonomik sınıflar 5000 ve 9500 Å dalgaboyu
aralığındaki SMASS ve SMASSII'dir (Bus and Binzel, 2002) ve görünür bölgenin
kısa dalgaboyu aralıklarını içermez (Delbo et al, 2012). Yer gözlemleri
çoğunlukla 0.3-1 µm aralığında gözlemleri içerir. Bu bölge güneş ışığının
atmosferden en iyi geçtiği ve alıcıların en duyarlı olduğu aralıktır. Bu
dalgaboylarında yüzeydeki ısısal salmalar gözardı edilir; özellikle 2.5 µm'de
salma yapmasına yetecek kadar ısınan düşük albedoya sahip YYA için (Campings
et al., 2012).
Sonuç olarak, Bus ve Binzel'in (2002) tayf sınıfları düşük albedoda
belirlenmiş sınıfları ayırt edemez (U'da 330-400 nm, B'de 400-500 nm). Örneğin
Tholen'ın (1984) F sınıfı, B sınıfından çok az bir UV düşmesi nedeniyle ayrılır. B
sınıfı asteroitleri F sınıfındakilere göre daha yüksek albedoya sahiptir. Yine de
Bus sınıflamasına göre bu iki sınıf aynı grupta gösterilir (Delbo et al., 2012).
Son yıllarda yakın kızılötesi tayfçekerlere ulaşmak kolay olduğundan 3-4 m
ve 8-10 m teleskoplarla asteroit tayfları ve tayf sınıfları genişletildi. Yakın kızılöte
tayf aralığı asteroit minerolojik yapısında çokça bulunan silikat soğurma bantlarını
içerir. Bu nedenle sınıflandırmalar görünür tayfın kırmızı bölümünde artmaya
devam etmekle beraber uydu gözlemleri önem kazanmaktadır (Delbo et al., 2012).
41
3.4 Bir Asteroidin Astrometrik ve Fotometrik İncelemesi
3.4.1 Gözlem süreci ve hedefleri
Bir asteroit ailesinin üzerine etki eden Yarkovsky ve YORP kuvvetlerinin
belirlenmesi, aile üyelerinin geçmiş zaman boyunca nasıl dağıldığını ve ne tür
değişikliklere uğradığını belirlemeyi sağlar. Literatürde, bu etkilerin belirlenmesi
için geliştirilen birkaç yöntem vardır. Hepsinin temelinde asteroitlerin dinamik ve
fiziksel özelliklerinin belirlenmesi yatar. Yarkovsky ve YORP kuvvetlerinin etki
derecesinde önemli rol oynayan, asteroidin dinamik ve fiziksel özellikleri ise
astrometrik ve fotometrik yöntemlerle belirlenir. Aşağıda bir asteroidin gözlemleri
ve bunların astrometrik ve fotometrik analiziyle elde edilen önemli parametrelere
yer verildi.
Hedef asteroidi seçerken başlangıç için olabildiğince parlak, bir gece içinde
tüm ışık erğisi elde edilebilecek kadar kısa dönemli, elde edilen sonuçları
karşılaştırabilecek kadar iyi bilinen ve gecenin büyük kısmında gökyüzünde
bulunmasına dikkat edildi. Bu koşullara uygun asteroidi belirlemek için kullanılan
veri tabanları şöyledir; Minor Planet & Comet Ephemeris Service (MPC, 2014d),
JPL's Horizon System (NASA, 2014), Planetary Data System (Neese, 2014),
CALL: Projects Page (MPC, 2014e).
Proje gözlemleri Tübitak Ulusal Gözlemevi'nde (TUG) bir metre çaplı T100
teleskobuyla 2013 yılı içinde gerçekleştirildi. Hava şartları ve teknik sorunlar
nedeniyle alınan gözlem günlerinden 69 Hesparia'nın 6 gün gözlemi yapılabildi.
Çizelge 3.1, ilk keşfi 1861'de yapılan 69 Hesperia'ya ait genel bilgileri içerir.
Çizelge 3.1. 69 Hesperia'ya ait genel bilgiler (NASA, 2014).
Salt parlaklığı (H)
7.05 kadir
Çapı (D)
138.13 km
Dönemi (P)
5.65 saat (0.23549167 gün)
Eğim parametresi (G)
0.19
Albedo
0.1402
B–V
0.674 kadir
U–B
0.230 kadir
Tholen sınıfı
M
SMASS sınıfı
X
42
Gözlem gecesinde asteroidin tam yerini bulmak için ESO Online Digitized
Sky Survey (ESO, 2014), Aladin Sky Atlas (CDS, 2014), Asteroid Observing
Service (Lowell, 2014)'dan alınan koordinatlar ve haritalar kullanıldı. TUG'da
gözlemler MaksimDL programı ile yapıldığından gözlem sırasında alınan birkaç
görüntü animasyon özelliği ile hareket ettirilerek asteroidin tam yeri
belirlenebildi. Lowell'dan (2014) alınan harita ile asteroidin hareket yönüne göre
CCD görüş alanı içinde en uygun biçimde ayarlandı. Poz süreleri, SNR, 100'ün
altında kalmayacak ve CCD'nin dinamik aralığı olan 65000'i geçip taşmayacak
şekilde her renge göre ayrı ayrı ayarlandı. Gece boyunca değerlerdeki değişime
göre poz süreleri de yeniden düzenlendi. Bu bilgiler ışığında yapılan gözlemlere
ilişkin bilgiler Çizelge 3.2'de verildi. 69 Hesperia'nın 5 gün gözlemi
bulunmaktadır. Çizelge 3.2'de gözlem günü, cismin o geceye ait sağaçıklık (RA)
ve dikaçıklık (DEC) değeri, Güneş'e olan uzaklığı (r), Yer'e olan uzaklığı (∆), evre
açısı (α), parlaklığı (V), hızı ve V bandında alınan görüntü sayıları verilmektedir.
Çizelge 3.2. 69 Hesperia'nın için gözlem gecelerine ait bilgiler.
Tarih
(Yıl/Ay/Gün)
RA; DEC
(Sa, Dk, S); (º, ′, ″)
R
(AB)
∆
(AB)
(º)
V
(kadir)
hız
(″/s)
Görüntü
Sayısı
2013 09 12
00 30 18 +03 55 07
3.091
2.123
6.2
11.6
0.48
103
2013 09 11
00 30 54 +04 01 24
3.093
2.129
6.5
11.6
0.47
45
2013 08 14
00 41 10 +06 04 13
3.136
2.395
14.5
12.2
0.12
87
2013 08 12
00 41 19 +06 08 36
3.139
2.419
14.9
12.2
12.2
76
2013 07 19
00 37 19 +06 16 24
3.175
2.752
18
12.6
0.23
44
α
İndirgemeler için MaksimDL (Diffraction Limited, 2014), FindOrb (Project
Pluto, 2014) ve MPO Canopus/PhotoRed (Warner, 2014) programları kullanıldı.
Canopus'ta programın doğru çalışabilmesi için gözlemci bilgileri, gözlemevi
konumu, teleskop, kamera, katalog, ölçüm için kullanılacak açıklık ayarları gibi
genel bilgilerin, ölçüm ve indirgeme işlemlerine başlamadan önce hazırlanması
gerekir. Şekil 3.8'de 69 Hesperia için kullanılan gerçek değerler genel bir fikir
vermesi için sunuldu. Her bir sayfanın ne anlama geldiği ve ayarların nasıl
yapıldığıyla ilgili bilgilere MPO Canopus resmi sayfasında yayınlanan kullanıcı
klavuzlarından ulaşılabilir (Warner, 2014)
43
Şekil 3.8. Ayarlar sayfasındaki pencereler.
"Otomatik Eşleştirme" indirgemelere başlamadan önce yapılması gereken
bir işlemdir. Eğer gözlem aletleri, gözlemevi konum bilgileri doğru girildiyse ve
açıklık ayarları düzgün yapıldıysa uygulama sorunsuz çalışır. Bu işlem açılan
görüntünün plak eşeli yardımıyla ile programa yüklenen katalog arasında bir
karşılaştırma yaparak, gözlem görüntüsünün üzerindeki yıldızların katalog
numaralarını, konum ve parlaklık bilgilerini gösterir. Ayrıca her cismin
görüntüdeki X, Y koordinatlarını RA, DEC bilgisine çevirirerek konum ölçümü
yapılmasını sağlar. MPO Canopus'ta ilk görüntü açılıp "Otomatik Eşleştirme"
yapıldıktan sonra pencerenin genel görünümü ve sonuçlar Şekil 3.9'daki gibidir.
Ortadan ikiye ayrılan ana pencerenin sağ tarafında gözlem görüntüsü bulunur. Sol
tarafta ise gözlem görüntüsündeki tüm cisimlerin karşılığı olan simgeye
tıklandığında katalog bilgileri listelenir. Ana pencerenin sağ üst ve sol alt
köşesinde görülen bilgilendirme pencereleri büyütülerek sayfanın üzerinde
yeniden gösterildi. Bu kısımlardaki bilgiler "Otomatik Eşleştirme" sonrası
bulunan referans yıldız sayısını, standart sapmayı, sıfır noktası değerini, cismin
görüntüdeki X, Y koordinatlarını ve bunlara karşılık gelen sağaçıklık ve dik
açıklık değerlerini, cismin sinyal/gürültü oranını ve parlaklığını göstermektedir.
44
Şekil 3.9. Otomatik Eşleştirme sonrası sonuçlar.
"Işıkölçüm Sonuçları" penceresi karşılaştırma sırasında parlaklık-yeğinlik
ilişkisi (Magnitude/Intensity Relation, M/IR) için kullanılan yıldızları listeler.
M/IR, aletsel parlaklıkları standart parlaklıklara çevirmek için gerekli katsayıların
hesaplanmasında kullanılır. Fotometrik hataları ve renk ölçekleri de verilen bu
yıldızlardan en uygun olanlarını Canopus seçer ve çözüme katar. Yine de kullanıcı
kendi isteğine göre çözüme alınan yıldızları eliyle değiştirebilir. Otomatik
Eşleştirme hem astrometrik hem fotometrik indirgeme işlemlerine başlamadan
önce yapılması gereken ilk işlemdir.
3.4.2 Astrometrik indirgeme
Astrometrik indirgemeler konum hesabı ve yörüngenin yeniden belirlenmesi
için önemlidir. Yapılan Otomatik Eşleştirme'ten sonra asterodin konumu
işaretlenerek indirgeme sayfasına gidilir ve asteroidin o görüntüdeki sağaçıklık ve
dikaçıklık değerleri kaydedilir. Her görüntü için aynı işlem tek tek yapılır. Bu
kayıtların hepsi daha sonra MPC raporu hazırlamak için kullanılır. Şekil 3.10'da
indirgeme sayfası genel bir fikir oluşturmak amacıyla sunuldu. En üstteki sarı ile
işraretlenen satır asteroide ait bilgileri verir. Burada önemli olan ölçülen ile
hesaplanan değerler arasındaki farkın (M-C) sıfıra yakın çıkmasıdır.
45
Şekil 3.10. İndirgeme sayfası.
İndirgeme sayfasındaki MPC ikonu ile Şekil 3.11'de görülen MPC raporu
hazırlanır. Ayarlar sayfasında girilen kişisel bilgiler MPC raporunda şekildeki gibi
sol üst kısımda yer alır. Bu rapor Canopus üzerinden ya da e-mail olarak doğrudan
gönderilebilir. Ayrıca FindOrb programında da kullanılarak yörünge
parametreleri, zaman bilgileri gibi astrometrik veriler elde edilir.
Şekil 3.11. MPC raporu.
Astrometrik indirgeme yapılırken duyarlılığın yüksek olması için dikkat
edilmesi gereken bazı durumlar vardır. Örneğin CCD görüntüsünün içine giren
referans yıldız sayısının olabildiğince yüksek olması gerekir. Bu şekilde katalog
46
yıldızlarıyla Otomatik Eşleştirme uygulandığında sağaçıklık ve dikaçıklık
ölçümlerinin standart sapması daha düşük çıkar ve hareketli cismin konumu daha
duyarlı bir biçimde belirlenir. Astrometrik raporlar Şekil 3.16'daki gibi FindOrb
Programına yüklenerek elde edilen yörünge parametreleri ve yörünge zamanları
aşağıda sunuldu.
Şekil 3.12. FindOrb sonuçları.
MPC raporu FindOrb'a ilk yüklendiğinde asteroidin bilgileri ve yörünge
programın ana penceresinde görülür. Asteroit üzerine etki eden tüm büyük kütleli
cisimlerin hesaba katılması sağlanarak hangi yöntemle çözüm yapılmak
isteniyorsa ona göre sağ taraftaki ikonlardan birine basılır. Asteroidin yörünge
zamanlarının hesabı için "ephemeris" ikonu kullanıldığında ikinci açılan pencere
asteroitle ilgili istenen bilgilere göre sonuçları düzenler.
47
3.4.3 Fotometrik indirgeme
Fotometrik ölçümlerle elde edilen ışık eğrisinden dönem ve genlik
belirlenir. Dönem, asteroidin dönme hızını verirken, genlik asteroidin en uzun
ekseniyle en kısa ekseni arasındaki yaklaşık oranı verir. Genlik evre açısı ve
taksonomik sınıftan da etkilenir.
Astrometrik ölçümlere göre biraz daha karmaşık olan ışıkölçümün de ilk
adımı "Otomatik Eşleştirme" yapmaktır. Açılan ilk görüntüye uygulanan
"Otomatik Eşleştirme" sonradan bütün görüntülere aynı işlemi uygulamaktan daha
kolay ve kısa sürer. Uygulanmadığında ise ışıkölçüm sihirbazının hareketli
cisimler için hazırlanan bazı sekmeleri de kullanılamaz. Analize başlamak için
ikinci adım, ışıkölçüm oturumları açmaktır. Şekil 3.13'teki oturum formunun her
gece ve her süzgeç için ayrı ayrı düzenlenmesi duyarlı ışıkölçüm analizleri için
gereklidir. Ayırma işlemi doğru bir şekilde yapılmazsa, kullanılan süzgecin
değişmesi, geceden geceye referans yıldızın değişmesi, gecelik sönükleştirme
katsayısının değişmesi gibi nedenlerle oluşan farkların düzeltmesi tam olarak
yapılamaz.
Şekil 3.13. Oturum açma formu.
Asteroit çalışmalarında karşılaşılan en büyük sorunlardan biri de her gece
farklı mukayese yıldızlarının seçilmesi nedeniyle ortaya çıkar. Oturum açtıktan
48
sonra aktifleşen ve mukayese yıldızlarının seçimini oldukça kolaylaştıran bir
uygulama bulunmaktadır. Işıkölçüm Sihirbazı'nın içinde Mukayese Yıldız Seçici
(Comparison Star Selector, CSS) olarak adlandırılan bu uygulama katalogtan renk
ölçeklerine ve parlaklıklarına göre görüntüdeki bütün yıldızları noktalayarak,
güneş benzeri yıldızları kolayca bulmamızı sağlar (Şekil 3.14). Işıkölçüm
Sihirbazı ile asteroidin o anki konumu, 12 saat sonraki konumu ile hareket
doğrultusu da görüntü üzerinde işaretlenir. CSS ile seçilen mukayeseler ve
parlaklıkları Çizelge 3.3'deki gibidir. Aynı ay içindeki gözlemlerde alan çok fazla
değişmediği için aynı mukayeseler kullanıldı.
Şekil 3.14. Mukayese yıldızlarının seçimi.
Çizelge 3.3. CSS ile seçilen mukayese yıldızları.
Tarih
Mag (V)
VR
+06:20:45.7
14.204
0.466
00:38:02.88
+06:15:52.8
14.538
0.389
3- MPO3 J00375934+0616019
00:37:59.34
+06:16:01.9
14.486
0.420
4- MPO3 J00372341+0611391
00:37:23.41
+06:11:39.1
14.205
0.373
2014.08.12
1-MPO3 J00404660+0611323
00:40:46.60
+06:11:32.3
13.170
0.393
2013.08.14
2- MPO3 J00404661+0609063
00:40:46.61
+06:09:06.3
15.043
0.464
3- MPO3 J00405013+0608205
00:40:50.13
+06:08:20.5
15.425
0.320
4- MPO3 J00413133+0614010
00:41:31.33
+06:14:01.0
15.018
0.345
2013.09.11
1-MPO3 J00301606+0345397
00:30:16.06
+03:45:39.7
12.694
0.438
2013.09.12
2-MPO3 J00301049+0345026
00:30:10.49
+03:45:02.6
13.862
0.385
3-MPO3 J00295270+0347010
00:29:52.70
+03:47:01.0
16.215
0.400
4-MPO3 J00294807+0346366
00:29:48.07
+03:46:36.6
15.490
0.389
2014.07.19
Mukayesenin Adı
RA
Dec
(Sa, Dk, S);
(º, ′, ″)
1- MPO3 J00381639+0620457
00:38:16.39
2- MPO3 J00380288+0615528
49
Belirlenen mukayese yıldızları ile tüm görüntülerde fark ışıkölçümü
uygulanarak Şekil 3.15'de gösterilen ilk ışık eğrisi elde edilir. Buradaki ham veri,
özel bir dönem için fit geçirilmediği anlamını taşır. Tek gece üzerinden ham
veriyle dönem belirlenemez. Dönem için en az iki gecelik veriye ihtiyaç vardır. Y
ekseni indirgenmiş parlaklıktır. Alfa, evre açısıdır. Evre etkisinin düzeltilmesi için
oturum sayfasında ilk girilen değerlerden biri olan G (eğim paramatresi) kullanılır.
Evre açısı diğer oturumlardaki düzeltmeler için ilk oturumda sıfır noktası olarak
belirlenir.
Şekil 3.15. 69 Hesperia'nın elde ettiğimiz ilk ışık eğrisi.
Sonraki adım, seçilen mukayese yıldızlarının değişen olup olmadığının
kontrol edilmesidir. Şekil 3.16a birinci mukayese yıldızının atmosferik etkilerden
arındırılmamış temsilini, Şekil 3.16b ise asteroit ile birinci ve ikinci mukayese
yıldızların parlaklık farklarını göstermektedir.
Şekil 3.16. a) Mukayese yıldızının atmosferik sönükleştirme etkisinden arındırılmamış
aletsel parlaklık ölçümleri, b) Asteroitle mukaye yıldızının parlaklık farkları.
50
Işık eğrisine ilişkin son analiz ise dönem analizidir. Dönemi belirlemek için
Fourier Analizi uygulamadan önce yapılması gereken birkaç işlem vardır.
Bunların doğru uygulanması analiz sonuçlarının güvenirliğini ve duyarlılığını
arttırır. İlk olarak her oturumda G parametresinin aynı alınması gerekir. Program
bu değeri çoğunlukla 0.15 olarak önerse de bazı asteroitler için farklı değerler
önerebilir. Örneğin 69 Hesperia için 0.19 değeri alındı. Işık eğrisinden en iyi
temsilin geçirilmesi ve düzeltmelerin doğru yapılması için, eğer bir oturumda G
parametresi değiştirilirse diğerlerinde de ilk oturumdakiyle aynı olacak şekilde
değiştirilmesi önemlidir.
Işık eğrisi analiz sayfasında Şekil 3.17'de gösterilen değerler girilerek tüm
oturumların ışık eğrisi evreye göre yeniden çizdirilir. Dönem analizinde tüm
verilerin ortak bir noktada birleştirilmesi gerekir. Değişen yıldız çalışmalarında
fark ışıkölçümünde tüm oturumlar için aynı mukayeselerin kullanımıyla yapılır.
Fakat hareketli cisimlerde geceden geceye değişen mukayese yıldızları nedeniyle
sıfır noktaları farklı olur. Işık eğrisi analizi sayfasındaki değerler Şekil 3.17'deki
gibi düzenlendikten sonra "Bul" butonuna basılır ve tüm oturumlar evreye göre
çizdirilir. Seçilen oturumlardaki ışık eğrileri "Mukayese Ayarlama" formu
kullanılarak çakıştırılır. Eğer sıfır noktası yanlışsa ve çakıştırma tam yapılamazsa
genlik ve dönem yanlış çıkar.
Şekil 3.17. Işık eğrisini evreye göre çizdirmek için girilmesi gereken değerler.
Şekil 3.18'de Canopus'la Fourier analizi kullanılarak asteroit ışık eğrilerinin
nasıl analiz edildiği gösterilmektedir. V bandında 4 günlük gözlemlerin evreye
göre çizdirilen tüm ışık eğrileri Fourier Analizi ile temsil edilerek 69 Hesperia'nın
dönemi ve genliği hesaplandı. Yapılan analizler sonucunda dönem Şekil 3.18'de
gösterildiği gibi 5.68±0.01 saat ve genlik 0.20 olarak bulundu. Elde edilen
değerler 69 Hesperia'nın literatürdeki sonuçlarıyla uyuşmaktadır (De Angelis and
Mottola, 1995).
51
Şekil 3.18. Dönem analizi.
Işık eğrisindeki saçılmalı noktalar ve eksik veri genliğin yanlış
belirlenmesine neden olur. Işık eğrisi düzgün ve simetrikse genlik genellikle
eğrideki maksimumla minumum arasındaki farkla belirlenir. Ancak iki maksimum
ve iki minimum varsa bunlardan en parlak maksimum ile en sönük minimum
arasındaki fark genlik olarak kabul edilir. Işık eğrisinde iki maksimum ve iki
minimum varsa bu cisim bir üç eksenli elipsoid şekle sahiptir. Kutup yönelimi ise
gözlemcinin bakış doğrultusuna diktir. Eğer gözlemciye doğru olsaydı ışık
eğrisinde bir değişim görülmezdi.
Canopus'un
atmosfer
sönükleştirme,
aletsel
parlaklıkları
standart
parlaklıklara dönüştürme, renk ölçeklerinin hesaplanması gibi özellikleri vardır.
Kullanıcı kendi veri setini diğer MPO Canopus kullanıcılarının kullanımına
açabilir, diğer kullanıcıların verilerini de alabilir. MPC ve Lowell gibi veri
tabanlarından veri aktarma ve bunlara veri yükleme özellikleri de Canopus'un
kullanıcı işini kolaylaştıran önemli yeteneklerindendir.
52
53
1. Gaia İLE KÜÇÜK GEZEGEN İNCELEMELERİ
4.1 Gaia
Gaia, Avrupa Uzay Ajansı (Europian Space Agens, ESA) “Horizon 2000
Plus” bilimsel programı içinde 2005–2016 arasındaki üç önemli uydu
programından biri olarak tasarlandı. Hipparcos, 1–2 mas doğrulukla astrometrik
veri projesinin ilk basamağıydı. İnceleme komitesi Hipparcos’tan alınan sonuçlar
üzerine benzeri bir astrometrik görevi geliştirmeyi uygun buldu (Lindegren and
Perryman, 1996).
4.1.1 GAIA’dan Gaia’ya
1995 yılında ilk planları yapılmaya başladığında GAIA yüksek duyarlılıklı
bir interferometre olarak tasarlandı. ESA’nın temel projelerinden biri olan uydu
CCD görüntüleme ile meydana gelen hızlı teknolojik gelişimi yok sayamadı.
Yıllar içinde ilk tasarımı tamamen değişti. “Global Astrometric Interferometer for
Astrophysics" kelimelerinin baş harflerinden oluşan GAIA akronimi de uydunun
aletsel içeriğinin değişmesi nedeniyle anlamını yitirdi. Anlamını kaybeden
akronim, görevin gökadamızın oluşum ve evrimine ışık tutma amacını korumasını
sağlamak ve aynı projenin devamlılığını temsil etmek üzere yerini küçük harflerle
Gaia adına bıraktı (ESA, 2013).
4.1.2 Hipparcos'tan Gaia’ya
1989’da ESA temel projelerinin ilki olan Hipparcos’u fırlattı. Yunan
astronom Hipparchus’a atfen “HIgh Precision PARallax COllecting Satellite”
akronim açılımı olarak HIPPARCOS adını vermiştir. Yüksek duyarlılıkla ıraksım
ölçmek için tasarlanan görev, 118 000 yıldızın konumunu haritalayarak Hipparcos
ve Tycho kataloglarını oluşturdu. Katalog yıldızlarının eş zamanlı salt
trigonometrik ıraksım, özhareket ve geniş açı astrometrik ölçümülerini yaparak
sabit bir referans sistemi de sağladı (Turon, 1997).
Geniş açı ölçüm yönteminin ilk defa denendiği bu uzay aracı büyük
başarılara imza attı. Başarılarından bazıları;
• Shoemaker-Levy Kuyrukluyıldızının Jüpiter’e çarpacağını tahmin etti.
• Gökadanın birkaç milyar yıl önce büyük bir grup yıldızı yuttuğunu gösterdi.
• Evrenin yaşını yeniden tahmin etme olanağı sağladı (Turon, 1997).
54
1989’da göreve başlayan Hipparcos ile sürekli tarama yapan uydularda
geniş açı astrometrisinin uygulanabilirlik derecesi görüldü. Geniş açı ölçümlerinin
ilk denemesi niteliğindeki Hipparcos’un kanıtlanmış başarısı üzerine Gaia,
astrometrik parametreleri (konum, ıraksım, özhareket) belirlemek için benzer
şekilde tasarlandı. Fakat gelişen teknoloji ile tasarımı değişen Gaia, birçok
faktörün birleşimiyle olağanüstü bir gelişme gösterdi. Gaia’nın astrometrik ölçüm
hedefleri iyi bilinmektedir. Hipparcos’la yapılan genel bir karşılaştırma her iki
uydu hakkında ve teknolojinin gelişimiyle ilgili önemli bilgiler içerir. Bu nedenle
bazı temel karşılaştırmalar aşağıda özetlendi.
Daha büyük optik sistemi ile Gaia parlaklık, doğruluk ve cisim sayısında
Hipparcos’a göre daha üst sınırlara ulaşabilmektedir. Parlaklık sınırı 12.5 kadir
olan Hipparcos yalnızca önceden seçilmiş bazı cisimleri gözleyebildi. Gaia tüm
gökyüzü taraması yaparak 20m'e kadar görüş alanına giren tüm gök cisimlerini
gözleyebilecek. Gaia ana aynasının topladığı ışık Hipparcos'a göre 30 kat daha
fazladır ve 200 kat daha doğru konum ölçümü yapılmasını sağlar. Bir yıldızın
konum ve hareketindeki çok küçük açısal değişimleri bile fark edebilir. Bu
duyarlılıkla, Yer’den bakan bir gözlemci Ay’da duran astronotun başparmağını
ayırt edebilir (ESA, 2014b).
Hipparcos’ta kullanılan fotokatlandırıcılar tek bir cismin görüntüsünü kayıt
altına alabiliyorken, Gaia yüksek etkinlikli CCD kameraları ile ortalama olarak
20 000 yıldızı astrometrik alanda eş zamanlı olarak gözleyebilme (Lindergren,
2005) ve aynı anda kaydedebilme yeteneğine sahiptir. Gaia’nın gözleyeceği yıldız
sayısı Hipparcos’a göre kabaca 104 kat fazladır. 2014’te Gaia göreve başladığında
sel gibi akacak olan veri, 5 yılın sonunda 30 000 adet CDROM’u (1 TB) aşacak
niceliğe ulaşacaktır. Daha net bir söyleyişle, ışık kaynaklarından tek tek ışık alan
Hipparcos uydusu 118 000 cismi kataloğuna ekleyebilmişken, Gaia kataloğunun
bir milyar yıldız içermesi beklenmektedir. Ayrıca Gaia, yıllık öz hareketleri ve
konumları gökada dışı referans sistemlerine uyumlu biçimde elde ederek öteki
referans sistemlerine göre alınan verilerin kullanılabilmesine olanak sağlar.
"Ham” olarak iletilecek bu veri yerdeki veri setiyle kalibre edilecektir. Elde edilen
verilerin astronomlarca rahat kullanımının sağlanması ve etkin olarak
işlenebilmesi için ESA Gaia'nın yalnız tasarımını değil yazılımını da geliştirmek
durumunda kaldı (Lindegren, 2005; ESA, 2014a).
Gaia, yeni keşifler ve gerçeğe daha yakın kuramsal çalışmalar için gerekli
duyarlılığı ve veri kapasitesini Hipparcos'un çok daha ötesine taşımaya adaydır.
55
4.1.3 Bilim Hedefleri
Gaia bir milyardan fazla gök cismini gözleyerek tüm cisimlerin konum, tayf
ve ışıkölçüm bilgisini en yüksek doğruluk ve duyarlılıkla belirleyecek kapasiteye
sahiptir. Kullandığı güçlü yöntemlerle gerçekleştireceği bilim hedefleri temel
olarak dört başlık altında incelenebilir (Lindegren et al., 2008).
Gökada Astrofiziği; Gökadamızda ve Yerel Grup’ta 20m parlaklık sınırına
kadar olan tüm gök cisimlerini gözleyecek. Yıldız uzaklıklarıyla gökadanın üç
boyutlu yapısal haritası oluşturulacak, yıldızların konum, kinematik dağılım, yaş
ve kimyasal içeriği arasındaki karmaşık ilişki aydınlatılarak gökada evrimiyle
ilgili ipuçları elde edilebilecek. Samanyolu Gökadası'ndaki yıldız oluşum oranları,
yıldız çeşitliliği, yıldız sayı yoğunluğu ve kinematiği belirlenerek karanlık madde,
gökada diski ve halosunun yapısı belirlenebilecek.
Yıldız Astrofiziği; Yıldız kümeleri yıldızların uzaklık, kütle ve evrim
basamaklarını 0.01 doğrulukla belirleyerek yıldız iç yapı, atmosfer ve evrim
modellerinin güçlü testlerini doğrulayacak. Gökadamızdaki parlak cisimlerin
ortalama uzaklık hatalarını ve nadir cisimlerin temel parametrelerini elde
edebilecek. Güneş’e yakın yıldızların ikinci bileşenlerini duyarlı gözlemlerle
sağlayabilecek ve binlerce öte gezegen bulacak kapasiteye sahiptir.
Güneş Sistemi; Güneş Sistemi’nin ilk oluşumu, kökeni ve sonraki evriminin
araştırılması gökadamızın yapısı hakkında da bilgiler edinmemiz açısından çok
önemlidir. Bunu gerçekleştirmek için asteroitler, kuyrukluyıldızlar gibi küçük
cisimler mükemmel test parçacıklarıdır. Güneş Sistemi içindeki kinematik ve
kimyasal bileşim dağılımlarının bilinmesi ilk oluşum teorilerine ışık tutar.
Gaia’nın hızlı hareket eden cisimleri izleme yeteneği Güneş Sistemi'ndeki küçük
cisimlerin de başarılı bir şekilde gözlemine izin verecek.
Referans Sistemleri ve Deneysel Görelilik; Yıldız özhareketlerinin
doğruluğunun yüksek olması, referans sistemlerinin uzun ömürlü olması anlamına
gelir. Tüm yıldızlar doğrudan 500 000 kuazar gözlemiyle oluşturulan gökada dışı
referans sistemiyle bağlanır. Kinematik olarak dönmeyen bu referans sistemi ~0.3
µas/yıl doğruluğa sahiptir. Ayrıca astrometrik ölçüm duyarlılığı ile birçok olayın
genel görelilik ve kozmolojik testleri sağlanacak, gözlemlerin tutarlı indirgemesi
yapılabilecektir (Lindegren et al., 2008).
56
4.2 Aletsel Donanım ve Gözlem İlkeleri
Verilerin sınırlarını ve şeklini oluşturduğundan uydunun aletsel donanımı,
tarama prensibi ve konumu önemlidir. Alınan verilerin daha iyi anlaşılması ve
değerlendirilebilmesi için gereklidir.
4.2.1 Yörünge, Konum ve Tarama İlkesi
Gaia, Yer’e 15 milyon km uzaklıktaki Yer-Güneş sisteminin ikinci
Lagrange noktasına (Şekil 4.1), görüş alanı Yer’den etkilenmeyecek şekilde
konumlandı. Dönemi 180 gün olan Lissijious türü yörüngeye girmesi Yer’den
fırlatıldıktan üç gün sonra başarıyla gerçekleşti. Veri indirgeme sürecinin 5 yıllık
görev süresinden 2-3 yıl sonra başlaması ve sonuç kataloğunun 2021’de
yayımlanması beklenmektedir (Tanga et al., 2008).
Şekil 4.1. a) Gaia’nın bulunduğu L2 konumu, b) Gaia'nın Lissijious yörüngesi (ESA,
2014a).
Bulunduğu konumda Gaia özel olarak geliştirilen bir tarama prensibiyle tüm
gökyüzünü, aralarında sabit bir açı bulunan (Temel Açı; 106.5º) iki bakış açısıyla
gözler. Tarama prensibinin belirlenmesinde dönme hızı (1º/min), Güneş'le dönme
ekseni arasındaki açı (45º), gözlem tarihlerini etkileyen başlangıç presesyon evresi
ve belirli bir cisim için gözlem sayısını etkileyen presesyon başlangıç açısı gibi
bazı sabitler kullanıldı. Tarama prensibiyle gök küresindeki hareket üç ayrı
bileşenden oluşur;
• Uydunun dönme dönemi (6 saat)
• Dönme ekseninin presesyonu (63.12 gün)
• Güneş'in etrafındaki yıllık dolanma hareketi (365 gün)
57
Şekil 4.2'de gösterildiği gibi tarama çemberinin tüm gökyüzünü görecek
şekilde kayması sağlanır. Her nokta, farklı konum açılarıyla her dönemde en az üç
defa gözlenir. Bu şekilde 1.5–2 yılda temel beş astrometrik parametreyi, sembolik
görev süresi olan beş yılın sonunda ise her cisim için ortalama 70 astrometrik alan
geçişi elde edilir (Lindegren, 2005; Lindegren et al., 2008; Mignard et al., 2007;
Bancelin et al., 2012).
Şekil 4.2. a) Gaia tarama ilkesinin bileşenleri, b) Tarama ilkesinin sonucu olarak derece
kare başına düşen gözlem sayısı (Mignard et al., 2007).
Genel bir değerlendirme yapıldığında tarama prensibinin üç avantajı olduğu
görülür;
• Toplam zaman aralığı özhareketler için yeterince uzundur.
• Toplam ölçüm sayısı çok dönemli karmaşık cisimleri bile çözümlemeye
yetecek kadar çoktur.
• Dönemli olaylar için gerekli veri dağılımını sağlar (Lindegren, 2005).
58
4.2.2 Optik Düzenek ve Odak Düzlemi
Gaia uzay aracı üç temel bölümden oluşur. Bilimsel donanımı taşıyan "optik
düzenek", uzay aracının dengesi, yönelimi ve hareketinden sorumlu "elektrik
servis modülü" ve "mekanik servis modülü" 10 m çaplı büyük güneş panelleriyle
çevrili bir yapı içindedir (Şekil 4.3). Burada yalnızca bilimsel etkinliğin
gerçekleştiği, teleskopları ve odak düzlemini içeren Optik Düzenek incelenecektir.
Uzay aracının diğer bölümleri için ayrıntılı bilgiye Gaia'nın resmi internet
sayfasından ulaşılabilir.
Gaia öncelikli olarak bir astrometrik görevdir; parlak yıldızların ıraksımının
10 µas olarak elde edileceği yeni bir döneme girmeyi amaçlamaktadır. Hassas
astrometri için birçok teknik ve bilimsel koşulun sağlanması gerekir. Doğruluğu
yüksek genişaçı astrometri yalnızca uzaydan başarılabilir. Gaia Optik Düzeneği
bu amacı sağlayacak şekilde tasarlanmıştır (Prusti, 2010).
Gaia’da 2 teleskop, tek bir odak düzlemini ortak kullanacak şekilde
birleştirildi (Şekil 4.3). Gaia optik sisteminde toplam 10 adet ayna bulunmaktadır.
Birinci teleskop M1-M6 arası, ikinci teleskop M’1-M6 arasındaki ayna sistemini
kullanır. İki teleskop arasındaki 106.5º temel açı, gökyüzünde 106.5 dakikaya
karşılık gelen bir alanın görülmesini sağlar. İki ana aynanın (M1 ve M'1) bakış
doğrultularından (BD1-BD2) alınan görüntüler M4 aynasında birleştirilerek M6
aynasından odak düzlemine iletilir (Mignard et al., 2007).
Şekil 4.3. a) Uzay aracı içinde Gaia Optik Düzeneği'nin yeri b) Ayna sistemi ve odak
düzleminin yeri (ESA, 2014a).
Şimdiye kadar yapılan en büyük odak düzlem, 106 CCD'ye sahiptir. Her
CCD 45001966 pikselden oluşur ve gökyüzünde 59177 mas'lik bölgeyi görür.
59
Odak düzleminde hareket eden ışık kaynağının görüntüsünü elde etmek için CCD
üzerine yığılan fotoelektronların uydunun dönme hareketiyle uyumlu bitişik piksel
kolonlarına aktarılması gerekir. Bunun başarılması için tüm CCD’ler zaman
gecikmeli tarama (TDI) modundadır. CCD, açısal dönme hızıyla uyumlu olarak
103 piksel/s okuma hızına sahiptir.
Veri aktarımı odak düzlemine giren her cisim için belirlenen pencerelerle
yapılmaktadır. V>13 için 4.72.1 yaysaniyesi2 büyüklükte pencere 44 pikselin
toplamıyla ayarlanır. Daha parlak kaynaklar içinse iki katı büyüklükte pencereler
seçilir. 20m'den daha sönük kaynaklar Gök Haritalama (GH) pencereleri tarafından
seçilmezler (Dell'Oro and Cellino, 2012; Mignard et al., 2007). Güneş
Sistemi'ndeki hareketli cisimler "sabit ve nokta kaynak" olan yıldızlardan
farklıdır. Bu nedenle özel bir izleme gerekir ve sinyal analizi için Gaia odak
düzleminde ayrı bir prosedür bulunur (Delbo et al., 2012).
Şekil 4.4'de gösterilen odak düzleminde her kare, bir CCD'yi temsil eder.
Yıldız görüntüsü, Gök Haritalama (GH), Astrometrik Alan (AA), Mavi Işıkölçer
(MI), Kırmızı Işıkölçer (KI) ve Dikine Hız Tayfçekeri (DHT) yönünde ilerler.
Odak düzleminde "enine yön" (EY) tarama doğrultusunda olmak üzere, buna dik
olan diğer doğrultu "boyuna yön" (BY) olarak tanımlandı. Birinci aynadan gelen
görüntü GH1'e, ikinci aynadan gelen görüntü ise GH2'ye düşer. Odak düzelminin
altındaki doğru üzerinde yıldızın alana girdiği andan itibaren hangi konumda
olacağı saniyelerle gösterildi. Dalgacephesi Sensörü (DS) ve temel açı
görüntüleme (TAG) yardımcı aletlerdir (Mignard et al., 2007).
Şekil 4.4. Gaia Odak Düzlemi (ESA, 2014a).
60
Gaia girdi olarak herhangi bir katalog kullanmayacağı için odak düzlemine
giren 20m'den parlak tüm cisimlerin gözlemi yapılır. Odak düzleminde üç temel
bilimsel aletin gerçekleştirdiği üç güçlü yöntemle ölçümler yapılır.
Astrometri; Astrometrik alandaki CCD'ler süzgeçsizdir ve G bandında
genişbant beyaz ışık elde eder. Alıcılarının fotometrik doğruluğu oldukça iyidir.
Özellikle gökyüzünün en yoğun bölgelerinde 3 milyon/derece2'ye kadar başarılı
ölçümler sağlar. Iraksım hatası 15m yıldızlar için 10-25 µas, 20m mavi yıldızlar
için 330 µas, G2 V türü yıldızlar için 290 µas, M6 V türü yıldızlar için 100 µas'tır.
Güneş sistemi cisimleri için tek bir dönemdeki doğruluk yatay yönde 20 µas'tır.
Bütün cisimlerin her yönde büyük ve küçük açısal ayrıklıklardaki başka cisimlerle
ilişkilendiren bir ağ kurulmasını sağlar (Tanga, 2010; Prusti, 2010). Astrometrik
olarak G=8-15 için 20-80 µas, G=19 için 600 µas ancak görev sonrasında elde
edilebilir (Wyrzykowski and Hodgin, 2011).
Şekil 4.5. Gaia'nın astrometrik duyarlılığı (Tanga and Mignard, 2012).
Işıkölçer; 330–1050 nm aralığında sürekli tayf ve astrometrinin çok renk
düzeltmelerini sağlar. Gaia'nın spektrofotometrik yeteneği MI ve KI'dan
gelmektedir. 330-680 nm dalgaboyu aralığında 7 tane MI ve 640-1050 nm
dalgaboyu aralığında 7 tane KI CCD bulunmaktadır. Işıkölçümdeki geniş bant
"Gaia"dan sonra "G-bandı" olarak adlandırıldı. G=20m renge bağlı olarak V~2021m denktir. Odak düzleminden her geçiş için tipik belirsizlik 10-3 kadirdir.
Astrometrik ölçümler için renge bağlı düzeltmeler de önemlidir. Bu da odak
düzleminden geçecek her cisim için ayrı ayrı tayfsal enerji dağılımının
belirlenmesiyle (Spectral Energy Disturbution, SED) başarılabilir. Odak
düzleminden tek bir geçiş, G=14 için milli-magnitude, G=19 için %1 duyarlılık
kazandırır.
61
Şekil 4.6. Gaia'nın fotometrik duyarlılığı (Wyrzykowski and Hodgin, 2011).
Tayf; Dikine hız tayfçekeri, astrometrik ölçümlerle sağlanan konum-hız
evre uzayında elde edilen 5 boyuta 6. boyutu ekleyebilmek için gereklidir. R=11
500 orta çözünürlüklü 847–874 nm aralığında dar bant yakın kızılöte tayfını elde
eder. Dikine hız ölçümleri 16.5 kadirden parlak yıldızlar için 1-15 km/s hızı ve
geniş bir aralıktaki tayf sınıflarını belirlemeye izin verecek şekilde ayarlandı.
Dikine hız tayfçekeri dönme hızları, atmosferik parametreler ve gökada evrimine
katkısı olan kimyasal bileşimleri incelemek için geliştirildi. Güneş Sistemi için
oldukça sınırlı kullanımı vardır. Parlak küçük gezegenlerin bilinen dikine hızları
kullanılarak odak düzlemi aletlerinin kalibrasyonu yapılabilir (Chemin et al.,
2011). Güneş'in tayf özellikleri de küçük cisimlerin akılarından incelenebilir.
Fakat dikine hız ile bu alana özel bir katkı sağlanamaz. Bu nedenle çalışmada
dikine hız tayfçekerine ait ayrıntılı bilgilere yer verilmedi (Mignard et al., 2007;
Prusti, 2010; Lindegren et al., 2008, ESA, 2014b).
Şekil 4.7. O8-M5 tayf aralığında 18 anakol yıldızı için a) Mavi Işıklçer için simüle edilen
tayflar, b) Kırmızı Işıkölçer için simüle edilen tayflar (Lindegrenet al., 2008).
62
4.3 Gaia ile Küçük Gezegen İncelemeleri
Güneş Sistemi'ndeki küçük cisimler Gaia'nın öncelikli hedefi olmasa da,
Gaia'nın son tasarımıyla birlikte bilim programında yüksek seviyeli hedeflerden
biri haline geldi. Küçük gezegen incelemeleri, görevin gelişen teknolojisi ve tüm
gökyüzü taraması sonucu kazanılacak bir yan ürünüdür. Yine de beklenen yüksek
doğruluk ve duyarlılıkla hareketli cisimlerin astrometrik gözlemlerinde devrim
yaratacak niteliktedir (Mignard, 2005). Gaia verilerinin küçük gezegen tarihine,
dinamik ve fiziksel özelliklerine ışık tutması beklenmektedir (Tanga et al., 2008).
Asteroit astrometrisinde Gaia'dan beklenen, asteroit yörüngelerinde var
olana göre 2 mertebe daha iyi sonuçlar elde etmektir. Bu doğruluğu sağlamak için
güneş sistemindeki en büyük 100 cismin asteroitler üzerinde yarattığı tedirginlik
ve relativistik parametreler anında tespit edilerek dinamik modelde hesaba
katılacaktır (Tanga and Hestroffer, 2012).
Şekil 4.8 yapılan simülasyonlar ve tahminlerle elde edilen Gaia verileri
üzerinden asteroit araştırmalarına geniş bir bakış sağlar. Veri elde edilebilecek
asteroit sayıları altı konuda gruplanarak gösterildi. Yörünge geliştirme, dönme
özellikleri ve şekil, taksonomik sınıf, çift asteroitlerle ilgili çalışmalar, büyüklük
ve kütle tahmini araştırma konularıdır. Dinamik özelliklerin tahmini, kimyasal
içerik ve dönme parametreleri ise bu alanlar üzerinden elde edilmesi hedeflenen
diğer değerlerdir (Thulliot et al., 2009).
Şekil 4.8. Gaia asteroit gözlemlerinin beklenen bilimsel sonuçları ve Yer'den yapılan
gözlemlerin katkısı (Thulliot et al, 2009).
63
Gaia'nın sistematik tarama yöntemiyle asteroitler, kuyrukluyıldızlar, doğal
uydular, yüksek eğime sahip ya da Yer yörüngesi içinde kalan özel cisimler dahil
olmak üzere 5 yılda 500 000 (Virtanen et al., 2005) asteroidin tekrarlı gözlemleri
elde edilir. 1 000 küçük cismin doğrudan büyüklük ölçümü, 200 kütle ve
yoğunluk, 10 000'den fazlasının de dönme özellikleri ve şekli, neredeyse tüm
cisimler için yörünge geliştirme ve taksonomik sınıflama elde edilir (Mignard et
al., 2007). Kuyrukluyıldızlar, Gaia'nın parlaklık sınırı nedeniyle uygun hedefler
olmazlar. Yine de 50 kuyrukluyıldız çekirdeğinin astrometrik gözlemi ile üzerine
etki eden çekimsel olmayan kuvvetlerin tahmini yapılabilir (Thulliot et al., 2009).
Yer'den yapılan çalışmalar, düşük parlaklıkları ve konumları nedeniyle
asteroitlerin büyük çoğunluğu için yeterli olamamaktadır. Bu tür gözlemlerin
heterojen yapıda olması yüksek belirsizlik içerir. Bu nedenle Gaia gibi uzay
tabanlı gözlem araçlarına ihtiyaç duyulmaktadır (Cellino et al., 2009).
Gaia'nın uzaydaki konumu, tarama prensibi ve odak düzlemi özellikleri,
asteroit çalışmaları üzerinde önemli etkilerde bulunur. İlk olarak L2 bölgesinde
bulunması ve 45º Güneş uzanımlarını gözleyebiliyor olması daha önce
gözlenemeyen Yer yörüngesi içinde kalan kör bölgelerin gözlemine olanak sağlar.
Gaia'nın presesyon koni ekseni daima Güneş'e doğru olacak ve dönme ekseni
Güneş'le 45º'lik bir açı yapacak şekilde tasarlandı (Mignard et al., 2007). Gaia
tarama hareketinin bu özgün geometrisi teleskopların Güneş'e ya da karşı konuma
doğru yönlenmesini ve yakın komşuluklarını görmesini engeller. Ayrıca tarama
çemberi tutulum düzlemini dörtlükler civarında (90º güneş uzanımlarında) keser.
Gözlenebilir bölgelerin iki yönde 45º-135º uzanımları arasına yayılması ve sınır
bölgelerde yoğunlaşması anlamına gelir (Şekil 4.9).
Şekil 4.9. Gaia'nın gözleyebileceği ve göremeyeceği bölgeler a) Tarama ilkesinin sonucu
olarak, b) 45º güneş açısının sonucu olarak (Mignard et al., 2007).
64
Bu geometrinin iki ana sonucu vardır. Birincisi, asteroit yörüngeleri 3-6
hafta aralıklarla gözlenemeyen bölgelerle parçalara ayrılır. Presesyon çevrimi (63
gün) nedeniyle gözlenebilir uzanımlar iki kere taranır ve yavaş hareket eden bir
asteroidin birkaç geçişini kaydeder. Fakat aynı cismin gözlenemeyen bölgeyi
geçmesi için gerekli süre Gaia'nın Yer ve Güneş etrafındaki dönme süresi
kadardır. Dolayısıyla gözlem noktaları yörüngenin belirli bölgelerine yığılır (Şekil
4.10). 45º ve 135º sınır bölgeleri en çok gözlenen ve keşif anlamında en verimli
bölgeler olur. Böylece Yer yörüngesi içinde kalan ya da Yer Truvalıları gibi zor
gözlenen cisimlerin bulunma olasılıkları artar. Tarama prensibinin bir sonucu olarak
sembolik görev süresi olan 5 yılda her asteroit ortalama 60-80 kez gözlenir. Bakış
doğrultusu tutuluma yakın olduğunda saniyede bir asteroidin astrometrik alana
girmesi beklenmektedir. İkincisi, tipik bir asteroit kavuşum ve karşı konumda
olmadığı sürece göreli olarak daha yüksek evre açısında gözlenebilir. Bu sonuçlar
indirgeme ve analizlerde önemli etkilere sahiptir (Mignard et al., 2007).
Şekil 4.10. Gaia gözlemlerinin a) AKA için zaman dağılımı b) AKA için uzay dağılımı,
c)YYA için zaman dağılımı d) YYA için uzay dağılımı (Mouret et al., 2007).
65
Gözlem sayısı asteroitler için yıldızlar gibi görünür parlaklığı V=20'den
büyük olanlar için ortalama 70 olarak beklenir. Simülasyonlara göre, salt
parlaklığı H=18 (~1 km) olan asteroitlerin yarısı en az iki kere gözlenirken, H=20
(500 m) olanlar için başarı oranı oldukça düşer. Çünkü zamananlarının çoğunda
geometrik nedenlerle Gaia parlaklık sınırının altında olurlar. H=16 (2 km) olan
asteroitler içinse gerekli tüm gözlemler tamamlanabilir (Mignard, 2002).
Gaia Odak Düzlemi'nde küçük cisimlerin sinyal analizi yıldızlardan farklı
uygulanır. Bunun ilk nedeni hareketli cisimlerin odak düzleminde yıldızlara göre
oluşturduğu kaymadır. Bu kaymadan yola çıkarak ilk önce cisim asteroit olarak
tanımlanır. Geçişin başında sabit bir yıldız olduğu varsayımıyla GH'de belirlenen
pencere yeterince büyük değildir. Cisim AA'da 6 pikselden (enine yönde 360 mas)
fazla kayarak pencerenin kenarına gelir ve alınan sinyalde azalma olur. Boyuna
yönde pencere daha geniş olduğundan sorun çıkmaz. Bu şekilde gerçekleşen
kayıpları önlemek için GH ve AA konumlarındaki fark belirlenerek özel bir
strateji uygulanır. Gaia'nın son tasarımı 5 mas/s kadar küçük hareketleri cisim
görüş alanından geçerken belirleyebilir. Daha hassas astrometrik düzeltmeler ise
her dönem sonunda aynı alanın bütün görüntüleri karşılaştırılarak yapılır
(Mignard, 2002).
Şekil 4.11. Odak düzleminde ölçülen a) AKA'lar için enine yöndeki hız dağılımı b)
AKA'lar için boyuna yöndeki hız dağılımı c) YYA'lar için enine yöndeki hız dağılımı d) YYA'lar
için boyuna yöndeki hız dağılımı gösterilmektedir (Mignard et al., 2007).
66
İkinci neden, küçük cisimlerin gökyüzündeki hareketidir. Aynı yerde tekrar
gözlenemedikleri için tanımlanmaları özel çabalar gerektirir. Odak düzlemindeki
hareketleri tek bir geçiş için dahi göz ardı edilemeyecek öneme sahiptir ve
takibinin yapılması gerekir. Gaia yeni cisimlerin belirlenebilmesi için bir asteroit
listesi kullanır. Referans sistemi farklılaşarak dinamik referans sistemine dönüşür
ve ona göre bir indirgeme süreci oluşur (Hestroffer et al., 2009). Üçüncü neden ise
ideal nokta kaynaklar olmadıkları için disk tarama ışıkölçümünün uygulanmasıdır.
4.4 Gaia ile Asteroitlerin Fiziksel Özellikleri
4.4.1 Yörünge belirleme ve geliştirme
Yörünge belirlemeleri ve geliştirmeleri Gaia güneş sistemi verilerinin
analizinde merkezi aktivitedir (Mignard et al., 2007). Gaia'nın geliştirilen
astrometrik doğruluğu yörünge elemanlarının olasılık yoğunluğunu yükseltir.
Bunun sonucu olarak da cismin ne zaman nerede olacağıyla ilgili tahminler,
asteroit belirlemeleri ve çarpışma olasılıkları gibi yörünge belirsizliğine bağlı
değerlendirmelere büyük katkılar sağlar (Virtanen et al., 2005).
Kısa yay uzunluklarına dayanarak birincil yörüngenin belirlenebilmesi için
basit dinamik modelden, kütle ve relativistik parametreleri de içeren en karmaşık
dinamik modellemelere kadar birkaç seviyede incelenerek, Gaia'da veri analizi
boyunca cismin şekline, yüzey etkisine, a-e düzlemindeki konumuna ve gözlem
dağılımına bağlı olarak farklı istatistik yörünge modelleri kullanıldı. Virtanen et
al. (2005), Mignard (2002), Muinonen et al. (2005), Torppa ve Muinonen (2005),
Wolff (2005a) çalışmalarında kullanılan yöntemlerle ilgili ayrıntılı bilgiye yer
verdiler. Tanımlanan tüm yöntemler 30 000 satırdan oluşturulan bir yazılımla
birleştirildi. "Orb" olarak adlandırılan bu yazılım geniş çapta test edildi ve doğru
sonuçlar elde ettiği görüldü (Mignard et al., 2007).
Vesta'nın tek dönemlik Gaia verileri (0.4 gün içinde 4 gözlem) gözlem
duyarlılığının bir fonksiyonu olarak istatistik yöntemlerden biriyle simüle edildi.
Şekil 4.12, Vesta'nın Gaia ile alınan gözlem yayı arttıkça yarıbüyük eksen
doğruluğunun arttığını göstermektedir (Virtanen et al., 2005).
67
Şekil 4.12. Vesta'nın artan gözlem yayının bir fonksiyonu olarak yarıbüyük eksenin gelişen
doğruluğu (Virtanen et al., 2005).
Gaia neredeyse gözlenen tüm cisimler için dinamik parametreleri küçük
etkilerle birlikte belirleyerek ileri bir yörünge geliştirme olanağı sağlar. Simüle
Gaia gözlemleri doğrusal en küçük kareler yöntemiyle temsil edilerek yörünge
elemanlarının hataları elde edildi. Şekil 4.13'te yarı-büyük eksen uzunluğu ve
yörünge eğikliği için sağlanan hatalar görülmektedir. Hata oranları relativistik
parametrelerin ve yakın kütle geçişleri sırasında oluşan sapmaların belirlenmesi
için yeterlidir. Gözlenen cisimlerin küçük bir yüzdesi için tüm yörüngeyi çıkarır
fakat büyük bir kısmı için 0.3-5 mas'lik astrometrik doğruluk ile yörünge
geliştirmeye 10-50 kat etki eder (Bancelin et al., 2012).
Şekil 4.13. Yörünge elemanları a ve i'nin Gaia gözlemlerinden elde edilen duyarlılık
(Bancelin et. al., 2012).
68
Hızlı hareket eden bir cisim Gaia'nın tüm görüş alanından geçmeyebilir. En
kötü olasılık her geçişte yalnızca bir CCD gözlemine ulaşılmasıdır. Yörüngeler,
gezegen tedirginliklerinin de hesaba katıldığı iki cisim probleminin sayısal
integrasyonu ile hesaplanır. Önceden seçilen bazı asteroitlerin relativistik etkileri,
evre nedeniyle oluşan ışıkmerkezi etkisi, çekimsel olmayan kuvvetlerin deneysel
parametreleri de hesaba katılır. Gaia'nın astrometrik duyarlığı Yer verilerinden
elde edilene göre 30 kat daha iyi yörünge geliştirme olanağı sağlar. Daha kısa
dönem gözlemler, tipik bir AKA için tüm yörüngenin çıkarılmasına yeterken,
gezegen uyduları ya da Truvalılar gibi uzun dönem gözlemlere ihtiyacı olan
cisimler için yeterli değildir. Bu nedenle bazı cisimlerin Gaia'dan alınan gözlem
sayısı yetersiz olsa da Yer gözlemleriyle birleştirildiğinde yörünge geliştirmek
için kullanışlı olur (Hestroffer, 2011).
Gaia'nın ulaşacağı duyarlılık yaklaşık 2000 AKA ve YYA kullanılarak
simüle edildi. 5 yıl boyunca odak düzlemine giren cisimlerin yatay yöndeki
hızının hata tahminleri ile simüle hızları karşılaştırılarak yapıldı. Her bir cismin
odak düzleminde gözlenme sayısı renklerle gösterildi. Gözlem sayısına bağlı
olarak elde edilen hatalar YYA'lar için σv,YYA=0.6 mas/s, AKA'lar için
σv,AKA=0.08 mas/s'tır (Şekil 4.14) (Wolff, 2005b).
Şekil 4.14. a) YYA'lar için b) AKA'lar için hız tahminleriyle gözlem sayısı arasındaki ilişki
(Wolff, 2005b).
Hareket eşitlikleri için dinamik modele girilen diğer küresel parametreler de
ayarlanabilir. Örneğin tüm asteroitlerin enberi noktalarının presesyon hızının
görüntülenmesiyle relativistik PPN parametresi β (beta) bir kere elde
edilebildiğinde J2 dinamik parametresi doğrudan tahmin edilebilir (Hestroffer,
2011).
69
4.4.2 Kütle belirlemeleri
Yer'den yapılan asteroit gözlemleri 0.05"-1.0" astrometrik doğruluğa
sahiptir. Gaia'nın her geçiş için 0.1-1.0 mas doğruluğa erişebilmesi yörünge
elementlerinin belirsizliğinde 100 kat düzelme sağlar. Bu duyarlılık, küçük
dinamik olayları Yer gözlemlerinin çok ötesinde inceleme olanağı verir. Yakın
geçişlerindeki sapmanın doğrudan ölçülmesi ve tedirginliklerden kütleler elde
edilebilmesi de bunlara dahildir (Cellino et al., 2009).
Mouret et al. (2007) Gaia gözlemlerinin, parlaklık, gözlem zamanı ve
gözlem geometrisi gibi özelliklerini içeren gerçekçi simülasyonlarla görev süresi
boyunca meydana gelecek çoklu etkileşimleri ve yakın kütle geçişlerini inceledi.
43 500 küçük ve 600 büyük kütleli asteroti içeren küresel çözüm sonunda yaklaşık
150-200 büyük kütleli asteroit kütlesinin %50'den daha iyi, Ceres ve Vesta'yı da
içeren farklı taksonomik sınıftan 36 asteroidin kütlesinin %10'dan daha iyi bir
duyarlılıkla belirlenebileceği görüldü. Ayrıca iyi planlanan görev öncesi ve
sonrası Yer gözlemleri ile bu duyarlılık arttırılabilir (Mouret et al., 2008).
Her kütle ölçümünde 10-12 Mʘ doğruluk beklenir fakat aynı asteroidin başka
asteroitlerle yakın geçişlerde olan etkileşimiyle bu doğruluk 10-14 Mʘ'e kadar
yükselir. Bu durumda en büyük asteroit olan Ceres'in kütlesi %0.01 doğrulukla
elde edilebilir. Şekil 4.13'teki duyarlılıklar göz önüne alındığında bu değer
oldukça etkileyicidir (Cellino et al., 2009). Cismin sağaçıklık ve dikaçıklığında 1
mas’dan daha büyük bir açısal sapma varsa bu cisim, kütlesinin Gaia ile
belirlenmesi için iyi bir adaydır (Fienga et al., 2003).
Asteroit kuşağındaki cisimlerin hareket simülasyonlarıyla uzak, yakın, tekli
ve çoklu geçişlerin neden olduğu sapmalar tahmin edildi. Böylece Gaia'nın
görebileceği tedirginlik dağılımı ve geçişlerin sayısı belirlendi. Bu simülasyon,
konum ve hızın başlangıç şartları 2010'a göre alınarak, 5.5 yıllık görev süresi
üzerinden düzenlendi. Numaralı ilk 500 asteroit ve bunların etkilediği 20 000
küçük asteroit kullanılarak istatistikler hesaplandı. İlk 5 cisim için kütle
literatürden alınırken, diğerleri için parlaklık çap ilişkisinden elde edildi. Uzaklık,
göreli hız, açısal sapma, yörünge parametreleri gibi bazı parametreler hesaba
katıldı. Çarpma parametresi 0.1 AB'den daha küçük olan geçişlerle ilgili
istatistikler Şekil 4.15'te gösterilmektedir (Tanga, 2005).
70
Şekil 4.15. Çarpma parametresi 0.1AB'den küçük olan yakın geçiş sayısı (Tanga, 2005).
Hesap yapabilmek için ana kuşaktaki geçiş hızının 3 km/s olduğu
varsayıldı ve çarpma parametresi için iki değer kullanıldı. Uygun geometri için
sapma açısı 5-10 mas kabul edildi, Gauss tedirginlik formülü kullanıldı ve aynı
düzlemde geçişin a ve e'yi etkilediği birkaç haftalık Gaia gözlemleriyle yörüngede
meydana gelen değişikliğin sapma değeri simüle edildi. Yine de büyük kütleli
cisimlerin tedirginliğe olan katkıları göz ardı edilemez. Simülasyonlar için
ulaşılan konum ve fiziksel parametreleri de içeren veri seti, gerçekten çözümler
için önemli bir ön hazırlığı gerektirecek düzeyde büyüktür. Gaia için geliştirilen
bu çalışma Yer gözlemleri için de kullanılabilir (Tanga, 2005).
4.4.3 Büyüklük belirlemeleri
Gaia verileriyle ilk defa çok sayıda asterotin görünür çapı doğrudan
belirlenerek güvenli ve istatistik dağılımı homojen bir veri tabanı oluşturulacaktır
(Dell'Oro and Cellino, 2005). Büyüklük belirleme konusunda Gaia'nın yeteneği,
olası bir asteroidin odak düzleminde ürettiği sinyallerin ayrıntılı simülasyonları
kullanılarak tahmin edildi. Bu amaçla analiz edilebilmesi için odak düzlemine
giren cismin öncelikle iki önemli koşulu sağlaması ve asteroit olarak
tanımlanması gerekir. Birinci koşul, disk analizinin yapılabilmesi için nokta
kaynak olmaması, ikinci koşul ise tek bir geçiş sırasında odak düzlemindeki
hareketinin görülebilir ve ölçülebilir olmasıdır. Gaia astrometrik alanına giren bir
gök cisminin sinyalleri bir dizi CCD tarafından toplanır. Cismin büyüklüğü sinyal
analizi kullanılarak elde edilen elektron dağılımının tarama yönündeki standart
sapması ile belirlenir. Buna sinyal genişliği denir. Asteroidin büyüklüğü ile sinyal
genişliği arasında birebir ilişki bulunmaktadır. G=20 görünür parlaklığa sahip
küresel bir asteroidin nokta kaynak olmamasının getirdiği avantajla açısal
71
büyüklük ölçümü foton gürültüsüne bağlı belirsizlikle Şekil 4.16'da gösterildiği
gibi belirlenebilir. Cismin hareketli olması CCD üzerindeki son sinyal kaydını
etkiler. Nokta kaynak olmaması nedeniyle de ölçülen ışık merkezinin yeri sürekli
değişir. Bunlar da astrometrik konumunu, dolayısıyla da yörünge hareketini ve
ortak çekim olaylarındaki kütle hesabını etkiler (Cellino et al., 2005a). Foton
istatistiği nedeniyle oluşan görünür açısal çap cismin uzaklığına, salt parlaklığına,
şekline ve dönme evresine bağlıdır. Fakat en önemlisi asteroidin ürettiği sinyal
yıldızlar gibi nokta kaynakların ürettiği nokta kaynak fonksiyonu ile ifade
edilebilen parlaklığından farklı olur (Dell’Oro and Cellino, 2005).
Şekil 4.16. Sinyal genişliğine bağlı açısal çap belirlemesi (Cellino et al., 2005a).
Şekil 4.17 Gaia görüş alanından geçen hareketli cisimlerle ilgili önemli bir
sorun olduğunu gösterir. Hareketli bir cismin tek bir geçişi sırasında toplanan
fotonlar gözlem penceresinin dışına kayma eğilimi gösterir. Dolayısıyla farklı
CCD'lerde farklı sinyal kayıtlarına neden olurlar. Her farklı CCD'deki gözlem
penceresinde konum ve büyüklük geçişin başlangıcına sabitlendiği için hareketli
cisim, gözlem penceresinin başlangıç merkezinden kaymaya başlar ve yeterince
hızlıysa pencereden çıkar. Kaydedilen sinyal gözlem penceresindeki tüm CCD'ler
üzerinden taranan fotoelektronların bir toplamıdır. Şekil 4.17'de 6 kolondan
oluşan bir gözlem penceresi örnek olarak gösterilmektedir. Genel olarak, Gaia
görüş alanında cisim ilk olarak tespit edildiğinde kaynağın parlaklığının artması
üzerine otomatik olarak en geniş pencere seçilir. Sinyalin analizi standart bir
sinyal modeli üzerine kurulu bir dizi CCD indirgeme rutini ile asteroidin görünür
açısal büyüklüğü ve görünür hareketi eş zamanlı olarak, genelde yalnızca enine
yönde çözümlenir. Tarama yönünde 15 mas/s, boyuna yönde 45 mas/s hızla
hareket eden bir asteroidin astrometrik alanda gözlem penceresinin art arda gelen
72
3 CCD'si tarafından toplanan sinyalleri ve bu sinyallerle uyumlu kayıtlar Şekil
4.17'de gösterilmektedir (Cellino et al., 2009).
Şekil 4.17. a) Tarama yönünde hareket eden bir asteroidin astrometrik alanda 3 CCD
tarafından toplanan sinyalleri b) Sinyallerle uyumlu kayıtlar (Cellino et al., 2009).
Büyüklük ölçümleri, cismin görünür açısal çapı ve görünür parlaklığı
sağlandığında güvenilir sonuçlar verir. Verilen bir cisim için bu şartlar farklı
geçişlerde cismin salt büyüklüğüne ve gözlem koşullarına bağlı olarak sağlanabilir
ya da sağlanamaz. Eğer sinyal analizi %10'dan daha iyi bir belirsizlik tahminine
sahipse gerçek büyüklük hakkında bir fikir verir. Gaia'nın 5 yıllık gözlemleri
üzerine ayrıntılı bir simülasyonla elde edilen Şekil 4.18, km cinsinden çapın
fonksiyonu olarak farklı asteroitlerin büyüklüklerinin kaç kere %10'dan daha iyi
bir doğrulukla ölçülebileceğini gösterir. Sonuçlar asteroitlerin doğrudan büyüklük
ölçümlerinin 20 km'den büyük cisimler için olumlu olduğunu gösteriyor. Bu da
yaklaşık 1000 cismin Gaia tarafından doğrudan büyüklüğünün ölçülebileceği
anlamına gelir ve oldukça etkileyicidir (Cellino et al., 2009).
Şekil 4.18. a) Farklı büyüklükte cisimler için %10'dan daha iyi doğrulukla ölçülebilecek
"en iyi gözlem" sayısı b) Büyüklük-duyarlılık ilişkisi (Cellino et al., 2009).
73
S bir asteroidin tüm gözlemleri, s yalnızca iyi gözlemleri olmak üzere, ρ=s/S
asteroit büyüklük ölçümünde Gaia'nın etkinliğini (ρ) verir. Şekil 4.19 asteroitlerin
gerçek büyüklüklerine göre Gaia gözlem etkinliğini gösterir. Koyu çizgi etkinliğin
ortalama değerini temsil eder. Gaia’dan ana kuşak asteroitlerinin büyüklük ölçüm
etkinliği 100 km'den büyük asteroitler için %50'den fazladır. 20 km'nin
altındakiler için iyi gözlem olmadığı var sayılır (ρ =%0) (Dell’Oro and Cellino,
2005). Asteroit konumlarının belirlenmesi onların tayf türü, büyüklük, hız, şekil
ve evre açısına bağlıdır. Fakat astrometrik duyarlılık parlaklığa bağlı üretilen
foton gürültüsüyle orantılıdır (Hestroffer and Berthier, 2005).
Şekil 4.19. AKA büyüklük ölçümünde Gaia'dan beklenen etkinlik (Dell'Oro and Cellino,
2005).
4.4.4 Şekil ve dönme özelliklerinin belirlenmesi
Şekil ve dönme özelliklerinin Yer'den de belirlendiği düşünülürse, bu alanda
Gaia verileri bir ilk değildir. Yine de Gaia'nın geniş gözlem alanı cisimlerin farklı
durum açılarında gözlenme olasılığını arttırır. Dönme eksen yöneliminin
belirlenmesi için gerekli olan bu çeşitliliğin sağlanması Yer gözlemlerinin tersine,
Gaia ile daha kısa sürede sonuca ulaşır (Cellino et al., 2005a).
Tarama prensibi, Gaia gözlemlerinin binlerce asteroit için görev süresince
zamana iyi bir şekilde yayılarak alınmasını sağlar. Her bir asteroidin hem
astrometrik hem de fotometrik verisinin 5 yılda ortalama 40-60 kere alınması
genellikle asteroitlerin yıldızıl dönemini, kutup yönelimini ve genel şeklini elde
74
etmeye yeterlidir (Kaasalainen, 2004; Kaasalainen et al., 2005). Gaia verileriyle
dönme ve şekil özelliklerinin elde edilebilmesi için iki yöntem kullanılabilir.
Dışbükey kesişim yöntemi ile cismin dönme durumu ve dışbükey şekli
belirlenirken, küresel harmonik tekniği ile içbükey şekilli cisimler
çözümlenebilmektedir. Sonuçlar bir asteroidin dönme döneminin doğrudan
belirlenebilmesi için Gaia verilerinin tek başına yeterli olduğunu gösterir (Torppa
and Muinonen, 2005).
Binlerce asteroit disk tarama ışıkölümü ile Gaia görüş alanından önceki
geçişleriyle uyumlu biçimde kaydedilir. Bu veri cismin dönme özelliklerini ve
şeklini elde etmek için kullanılır. Dönme özeliklerinin oldukça iyi bir doğrulukla,
dönme ekseninin birkaç derecelik koordinatlarla elde edilmesi beklenir. Bu süreç
Gaia verilerinin ışıkölçüm ile çözümünü sağlamak ve üç eksenli elipsoid modelle
asteroidin şeklini elde etmek için "genetik algoritmayla" geliştirildi. Asteroit
sinyalleri cismin hareketini ve açısal büyüklüğünü hesaba katan bir modelle temsil
edilir. İlk aşamada sıfır evre açısında, tam karşı konumda cismi küresel kabul
eden basit fakat gerçekçi olmayan bir model kullanılır. İkinci aşamada, disk
tarama ışıkölçümü ile üç eksenli elipsoidal modelle cismin gerçekçi modeli elde
edilir. Eğer toplanan fotoelektronlar yeterliyse yani cisim yeterince büyük ve
parlaksa, asteroidin eksenleri a>b>c olmak üzere, gerçek evre açısı kullanılarak en
büyük eksen olan "a" belirlenir. Işık eğrisi analizleri ile "b/a" ve "c/a" eksen
oranları kolayca bulunur (Cellino et al., 2009).
Gaia'nın aldığı gibi seyrek veri setleri Kaasalainen et al. (2001) çalışmasında
bahsedilen genel teknikle analiz edilir. Bir cismin toplam parlaklığı L, Li gözlenen
ve L(ti) modellenen parlaklıklar olmak üzere fotometrik hatalarının en aza
!
indirildiği yer Ki-kare yöntemi kullanılarak = ∑"# − formülü ile
ifade edilir. Li'nin doğruluğu en az 0.05 kadir ise süreç güçlü bir şekilde
tamamlanır. Bir AKA için simüle Gaia verileri oluşturularak şekle ilişkin tahmini
hesaplar yapıldı. Şekil 4.20a'da dönemi 9 saat olarak belirlenen örnek gibi Ki-kare
fonksiyonu ile en iyi yıldızıl dönem belirlenir. En uyumlu eğri belirlendikten
sonra şekil ve kutup Şekil 4.20b'deki gibi yeniden belirlenir. Yıldız ve noktayla
gösterilen simüle gözlemler, elmas ve çizgilerle gösterilen en iyi temsil için,
fotometrik gürültü ve temsil hata sapmaları 0.03m'dir (Kaasalainen et al., 2005). 75
Şekil 4.20. a) Simüle Gaia verilerinden Ki-kare fonksiyonu ile başlangıç döneminin
belirlenmesi b) Simüle gözlemler ve en iyi fit modeli (Kaasalainen et al., 2005).
%& = ' (+ %)* Disk integre parlaklığı L ile astrometrik ışıkmerkezi
belirlenir. A aydınlık bölge, xpc gökyüzü düzlemine izdüşümü cismin dönme
parametrelerine ve gözlem geometrisine bağlıdır. Şekil 4.21, disk tarama yöntemi
kullanılarak 69 veri noktasından ışıkmerkezinin belirlenmesi gösterilmektedir.
Artı (+) ile işaretliler ışıkmerkezi gözlemlerinin, yıldız (*) işaretliler şekil ve
dönme için üretilen modelin ışıkmerkezi konum hatalarıdır. Şekil 4.21a Gaia'dan
alınan yalnız ışıkölçüm verileri ile Şekil 4.21b'de ise ışıkölçüm ve astrometrik
verileri ile hazırlandı (Kaasalainen et al., 2005).
Şekil 4.21. Disk integre yöntemi ile ışıkmerkezinin belirlenmesi a) Gaia’nın ışıkölçüm
verileri ile b) Gaia’nın astrometrik ve ışıkölçüm verileri ile (Kaasalainen et al., 2005).
Astrometrik ışıkmerkezi doğruluğunun 1 mas, görünür yarıçapın 100 mas
olması gerekir 0.1 mas doğruluk 10 mas çapı ölçmek için yeterlidir (Kaasalainen
et al., 2005).
76
Şekil 4.22 ise aynı 69 gözlem zamanıyla birleştrilmiş astrometrik ve
fotometrik veri ile elde edilen şekil çözümü göstermektedir. 4.22a, simüle Gaia
verileriyle elde edilirken, 4.22b ise aynı cismin uzay aracıyla alınan gerçek şeklini
göstermektedir (Kaasalainen et al., 2005).
Şekil 4.22. a) Gaia ile asteroit şekli, b) Asteroidin gerçek şekli (Kaasalinen, 2004).
Cismin tüm şeklinin belirlenmesi AKA'nın hacim ve yoğunluk hesapları için
önemlidir (Kaasalainen, 2004). Işık eğrisi analiziyle şekli belirlenecek asteroit
sayısının 10 000'in üzerinde olması Gaia'dan beklenen diğer bir önemli sonuçtur.
Dönme özelliklerinin dinamik aileler üzerinde dağılımı da asteroitlerin çarpışma
evrimi hakkında da pek çok soruya cevap verir (Cellino et al., 2009).
4.4.5 Sınıflandırmalar
Uzaydaki dengeli koşullarda yüksek duyarlıklı Çok renk ışıkölçümle Gaia,
asteroitlerin taksonomik sınıflamasını otomotik olarak gerçekleştirebilmektedir.
Gaia ışıkölçüm sistemi, sınıflama tekniklerinin ve temel taksonomik sınıfların tayf
özellikleri birleştirilerek düzenlendi (Warell and Lagerkvist, 2007).
Çok sönük olsa da her cisim farklı güneş uzaklığında ve geometride birçok
kez gözlenir. Bu tür gözlemlerin iki önemli avantajı vardır. Birincisi aynı odak
düzlemi kullanıldığı için alınacak veri homojen olur. İkincisi, geniş renk aralığı
üzerinden yapılan sınıflama Gaia'nın kendine özgü taksonomik sınıflar
oluşturmasını sağlar (Cellino et al., 2009). Gaia, kimyasal bollukları güneş
uzaklığının fonksiyonu olarak belirler. Bu da güneş sisteminin kökenine ışık tutan
kimyasal dağılımı ortaya çıkarır (Campings et al., 2012). Ayrıca yardımcı veriler
(Spitzer ya da WISE uydusundan alınan albedolar), Gaia verileriyle
birleştirildiğinde birkaç kilometreden küçük ana kuşak asteroitleri (H=15, pv=0.1
ise 4.2 km) için bazı tayf sınıflarındaki eksikliklerin giderilmesi ve yani bir
minerolojik harita oluşturulması beklenmektedir (Delbo et al., 2012).
77
Gaia gözleyeceği yaklaşık 400 000 asteroidin düşük çözünürlüklü görünür
tayfını biri mavi (MI) diğeri kırmızı (KI) iki ışıkölçerle elde eder. MI ve KI ile
asteroitler için tayfı ve "Tayfsal Biçim Katsayısını" (Spectral Shape CoefficientsSSCs) hesaplayarak tayfının şeklini verir. ECAS'a da benzer şekilde sekiz ayrı
tayf aralığından alınan MI-KI akılarıyla elde edilen Tayfsal Biçim Katsayısı tüm
tayftan daha fazla bilgi verir. Şekil 4.23 parlaklığı G=17 olan bir asteroit için MI
ve KI için ayrı ayrı dalgaboyunun fonksiyonu olarak SNR'yi göstermektedir
(Delbo et al, 2012).
Şekil 4.23. Parlaklığı G=17 olan bir asteroit için dalgaboyunun fonksiyonu olarak SNR
(Delbo et al., 2012).
Güçlü bir tayf sınıflaması için 400-1000 nm aralığında sinyal/gürültü
oranının (SNR) en az 20 olması gerekir. Parlaklığı G<15 olan asteroitlerin SNR'si
20'den daha büyük olur ve Gaia odak düzleminden yalnızca tek geçişle tayf sınıfı
belirlenebilir. Bu parlaklık H<11 ile uyumlu olup yaklaşık 2 000 cismi içerir.
Parlaklığı 19<G<20 aralığında olan cisimler için eğer SNR 20'den büyük değilse
sınıflama yapılamaz. Fakat kriter SNR>10 şeklinde genişletilirse Gaia odak
düzlemine giren her cisim için sınıflama yapılabilir. En sönük asteroitler için
gerekli SNR'yi oluşturabilmek için farklı dönemlerde ortalama gözlem sayısının
üzerinde gözlem gerekir. Tarama ilkesiyle 5 yılda ortalama 60-80 gözlem noktası
kullanılarak elde edilen verilerle SNR>10 olduğunda da cisim için sınıflama
yapılabilir. Şekil 4.24 odak düzleminden ortalama 60 geçiş yapan bir asteroit için
parlaklığın bir fonksiyonu olarak en düşük ve en yüksek SNR oranlarını
göstermektedir (Delbo et al., 2012).
78
Şekil 4.24. G parlaklığının bir fonksiyonu olarak 60 geçiş yapan asteroit için en düşük ve
en yüksek SNR (Delbo et al., 2012).
H≤15 için (G≤19 ile uyumlu) veri kalitesi 10 000 ile 150 000 asteroidin tayf
sınıflamasına yeterli olacak şekilde gözleyebilir. H<11 asteroit için Gaia 60-80
farklı zamanda SNR>20 olarak asteroitlerin farklı dönme evrelerinde ve farklı
evre açılarında elde edilir. Bu veri cisimlerin yüzey heterojenliğinin olası tayfını
çıkarmak için önemlidir. Her sönük asteroit için (19≤G≤20) Tayfsal Biçim
Katsayısı ile tüm tayf aralığı üzerinden 40'tan iyi SNR verir. Dolayısıyla yeni
sınıflama devrim yaratacak güçtedir (Delbo et al., 2012).
Yansıtma tayfının U ve B bölgesi, birçok önemli alt sınıfı, ilkel ve düşük
albedolu cisim özelliklerini barındırdığı için eksikliği önemli bir sınırlama getirir
(Cellino et. al., 2007). Bu nedenle B, C, F, G sınıflarına ilişkin sistematik yeni
incelemelere ihtiyaç vardır. F sınıfı asteroitleri hem asteroit hem kuyrukluyıldız
özelliği taşırlar ve ilkel yapının alt sınıflarını oluşturmak için önemlidir (Cellino et
al., 2009). X sınıfının kimyasal içeriği ve meteor kökeni belirsizdir fakat X sınıfı
üyeleri çok farklı albedolara sahiptir. P sınıfı düşük albedo, M sınıfı orta albedo ve
E sınıfı yüksek albedoya sahiptir. B sınıfı asteroitleri ise görünür bölgede benzer,
yakın kızılötede farklı davranışlar sergilerler (Delbo et al, 2012).
79
4.4.6 Yarkovsky etkisi
Gaia'nın astrometrik doğruluğunun diğer bir sonucu da asteroit yörünge
parametreleri üzerinde çekimsel olmayan etkinin doğrudan ölçülmesidir.
Yarkovsky etkisi yarıbüyük eksende küçük bir sürüklenme yaratır. Yarkovsky
etkisi asteroidin fiziksel özelliklerine bağlı olduğu için etkinin doğrudan ölçülmesi
asteroitlerin fiziksel çalışmalarına çok büyük katkı sağlar (Cellino et al., 2009).
Mignard'ın (2002) 20 000 cisimle hazırladığı simülasyon ile asteroitlerin
yörünge hareketlerine de bakıldı. Gaia ile 10 defadan fazla gözlenecek her
YYA'nın Kepler yörüngesi Yarkovsky etkisini içermeyecek şekilde modellenerek,
Gaia astrometrik doğruluğu ile parlaklık hataları incelendi. Sonuçlar, Yarkovsky
etkisinin Gaia ile tespit için yeterli olduğunu göstermektedir (Delbo et al., 2008).
Yarkovsky ölçümünün yapıldığı 2003'te Golevka 16m parlaklığa sahip ve
Yer'e olan uzaklığı 0.094 AB'di. Gökyüzünde 15 km yer değiştirdiğinde Yer'den
gözlemciler bu yer değiştirmeyi uygun bir izdüşümle 2 mas doğrulukla ölçtüler.
Bu türden bir konum değişikliği, verilen parlaklık aralığında Gaia'nın astrometrik
duyarlılığının içindedir. Gaia'nın ısısal kuvvetlerin ölçümündeki rolü geçerli
modellerle anlam kazanır. Maksimum duyarlık, uygun kimyasal içeriğe ve dönme
ekseni düşük eğime sahip cisimler için elde edilir. Bir AKA için tipik K değeri 2.5
gcm-3 ve çapı 1 km olan küresel asteroit ele alındığında, Güneş'ten 1 AB uzaklıkta
ortalama sürüklenme hızı ~210-4 AB Myr-1 olur. Bu, 5 yılda yarıbüyük eksenin
∆a~10-9 AB değişme uğrayacağı ve güneş merkezli yörünge enleminde ∆λ~5 mas
kayma oluşacağı anlamına gelir. 0.5 AB uzaklıkta gözlenen cismin yörüngesi
uygun izdüşümle 10 mas'ın üstünde doğrulukla ölçülür. Bu kadar küçük bir
asteroit albedoya bağlı olarak parlaklık sınırında olur fakat astrometrik alandan
tek geçişi 2 mas'dan daha iyi bir doğruluk sağlar. Biriken ölçümler üzerinden
sürüklenme belirlenir. Daha büyük ve parlak cisimler için ölçülen etki daha küçük
olur. Gözlenebilirlik ve yakın geçişler için cismin geometrik yeri de kritiktir. En
iyi adaylar a~1 AB olan YYA'lar olur (Tanga, 2005).
Gaia'nın gerçekçi gözlem verilerileriyle yarıbüyük eksen sürüklenmesinin
hızı (da/dt) 510-4 AB/Myr yaklaşık 64 YYA için ölçülebileceğini gösterir.
Simülasyonlarda kullanılan astrometrik doğruluk tahminlerin altındadır ve daha
iyi sonuçlar beklenir (Mouret and Mignard, 2011). Delbo et al. (2008) çalışmasına
göre 35 YYA için Yarkovsky sürüklenmesi Gaia ile ölçülebilir düzeydedir. Diğer
bir değişle bir dizi cismin Yarkovsky ölçümleri Gaia tarafından yapılabilir.
80
4.5 Gaia ile Asteroitlerin Dinamik Özellikleri
4.5.1 Gaia ile YYA incelemeleri
Bottke'nin (2000) geliştirdiği modele göre hazırlanan simülasyonla Gaia'nın
YYA'larla ilgili gözlem sonuçları tahmin edildi. Bu simülasyona göre verilen salt
parlaklıkta bir YYA'nın Gaia tarafından gözlenme olasılığı Tablo 4.1'de
görülmektedir. Bu tablo aynı zamanda Gaia'nın gözlem başarısını da
göstermektedir. Parlaklık sınırı 20m olarak kabul edilen odak düzleminin tayf
alanında cismin hiç gözlenememe olasılığından (n=0), 25'ten fazla (n>25)
gözlenme olasılığına kadar listelendi. Salt parlaklığı H=18 olan bir cisim için Gaia
tarafından hiç görülememe olasılığı %40'tır. H=18 için en fazla 10 geçiş olasılığı
%27'dir. 2. kolonda parlaklık aralığına göre Gaia'nın bulacağı YYA sayısı ve
Bottke et al. (2001) modeline göre gözlenme sayısı yer almaktadır (Hog and
Mignard, 2005).
Tablo 4.1. Salt parlaklığa göre Gaia ile gözlenme olasılığı ve salt parlaklık aralıklarına göre
gözlenecek asteroit sayısı ile gözlenme sıklığı (Hog and Mignard, 2005).
H
14
15
16
17
18
19
20
21
n=0
2
5
11
19
40
73
89
96
1<n≤10
1
4
9
18
27
21
9
3
10<n≤25
6
15
25
30
21
4
2
1
n>25
91
76
55
33
12
2
0
0
H
14.5-15.5
15.5-16.5
16.5-17.5
17.5-18.5
18.5-19.5
19.5-20.5
20.5-21.5
Toplam
NNEO
20
160
360
810
1800
4050
9000
16250
n=0
3
18
70
320
1300
3600
8600
13951
1<n≤10
3
15
70
220
380
360
270
1318
n>10
64
127
220
270
120
90
90
981
Yapılan simülasyonla yermerkezli konum ve tüm YYA'ların hız vektörleri
hesaplandı. Uzaklık, salt parlaklık ve evreden hesaplandı. Sonuçta YYA'lerin evre
açıları, uzanımları, gözlem sayıları ve görünür hızları ile ilgili önemli belirlemeler
yapıldı. YYA'ların gözlem geometrisinin küçük evre açılarında (30º) baskın
olduğu görüldü. Yine de çok sönük asteroitler için buralarda keşif zordur.
Sonuçlar keşiflerin 20º-120º arasına yayıldığını gösterir. Büyük evre açılarının
varlığı ışıkmerkezinin yerini, kütle merkezi kaymalarını ve her gözlemin buna
göre düzeltilmesini sağlamak için önemlidir (Mignard, 2002).
Başlangıç presesyon açısının değeri değiştirilerek farklı gözlem setleri
oluşturuldu. Şekil 4.25a'da Gaia'nın başlangıç presesyon açısına bağlı olarak ilk
gözlenecek YYA ve PTA sayısındaki tahminler gösterilmektedir. Sentetik olarak
oluşturulan toplam YYA'ların %30'u, PTA'ların ise yalnızca %25'i Gaia tarafından
81
gözlenebilir. Her dağılım için elde edilen ortalama değer ve standart sapma
YYA'lar için 2180±16 ve PTA'lar için 585±12'dir. Presesyon başlangıç açısının
değişimiyle genel keşif sayısında büyük bir değişiklik olmaz fakat belirli bir
asteroidin gözlem sayısını oldukça etkiler. Şekil 4.25b'de örnek olarak bir PTA
olan Apophis incelenmektedir. Bazı setler 25'ten fazla bazıları 10'dan az gözlem
içermektedir. Simülasyonlar için en uzun gözlem yayına sahip ve doğruluğu 5
mas'tan iyi olan gözlem seti kullanıldı (Bancelin et al., 2012).
Şekil 4.25. Başlangıç presesyon açısına bağlı olarak a) Gaia tarafından gözlenecek YYA ve
PTA sayısı b) Apophis'in başlangıç evre açısına bağlı gözlem sayısı (Bancelin et al., 2012).
Bu simülasyonlarla optik ve radar gözlemleri bulunan Apophis'in Kepler
elemanlarının doğruluğunun ne kadar geliştirileceği hesaplandı. Tablo 4.2'de Gaia
gözlemlerini içeren (σO+G) ve içermeyen (σO) verilerle elde edilen Apophis'in
yörünge elemanlarının standart sapmaları karşılaştırılmaktadır. Açıkça görüldüğü
gibi, uzay gözlemleri kullanıldığında yarıbüyük eksendeki belirsizlik 1000 kat
geliştirilebilmektedir (Bancelin et al., 2012).
82
Tablo 4.2. Gaia verileriyle ve Gaia verileri olmadan bir YYA'nın yörünge elemanlarının
standart sapmasının karşılaştırılması (Bancelin et al., 2012).
Kepler elemanları
a (AB)
e
i (º)
Ω (º)
ω (º)
M (º)
σO
1.910-08
7.010-08
1.910-06
1.010-04
1.010-04
7.410-05
σO+G
6.810-11
3.910-09
1.210-07
2.210-06
2.310-06
6.510-07
Gaia verilerinin konumdaki belirsizliğe olan etkisi de analiz edildi.
Apophis'in Yer'le yakın geçiş yapacağı 2029'a kadar düzenlenen Şekil 4.26, Gaia
verileri ile konumdaki belirsiziliğin kilometre altı düzeye kadar düşeceğini
göstermektedir. S1; ulaşılabilen tüm optik ve radar gözlemleri, S2; S1 veri setiyle
birlikte 5 mas doğruluğa kadar tüm Gaia verilerini, S3; S1 veri setiyle birlikte 1µs
doğruluklu (geri dönen sesin zamanın ölçümü) tüm yeni radar ölçümleri, S4; S1
veri setiyle birlikte 0.1" doğruluklu tüm yeni gözlemleri, S5; S1 veri setiyle birlikte
5 mas doğruluğa kadar tüm Gaia'nın yalnızca bir kere gözlemini elde ettiği
olayları göstermektedir (Banclin et al., 2012).
Şekil 4.26. Bir YYA'nın konumundaki belirsizlik. Gaia, optik ve radar gözlemlerindeki
duyarlılık (Bancelin et al., 2012).
Gaia görevi süresince gözlenmesi beklenen, bilinen ve sentetik olarak
tahmin edilen YYA sayısı istatistiki olarak, yukarıda değinilen duyarlılıkların
ortalama değeri kullanılarak ve dinamik aile üyelikleri göz önüne alınarak Şekil
4.27'de cisimlerle ilgili tahminler gösterildi. Gaia ile gözlenecek YYA sayısınının
dinamik ailelere göre dağılımına bakıldığında, başlangıç presesyon açısının
83
değişiminin gözlenen cisim sayısında büyük bir değişime neden olmadığı görülür
(Bancelin et al., 2012).
Şekil 4.27. Gözlenecek YYA sayısının dinamik ailelere göre dağılımı (Bancelin et al.,
2012).
Görev süresince birçok yeni PTA keşfi beklenmektedir. Fakat Gaia bir takip
programı olmadığı için yeni bulunan bu cisimler eğer Yer'den gözlenmezse
kaybolurlar. 20 000 sentetik YYA kullanarak beklenen alarm sayısı tahmin edildi.
Her dört günde bir alarm Şekil 4.27'de gösterildiği gibi Şekil 4.25 ile
karşılaştırıldığında oldukça azdır (Bancelin et al., 2011). Beklenen alarm sayısı
bilinen ve bilinmeyen 20 000 YYA örneğiyle yapılan bir istatistik ile tahmin
edildi. %12 olarak görünen sayı eğer bilinen bir asteroidin istatistiği ile
karşılaştırılırsa Gaia tarafından %29 olarak görünür. Yeni cisim keşfindense
bilinen asteroitlerin gözleminde daha büyük şans vardır. Yeni cisim keşfi çok
büyük olmasa da yörünge doğruluğu devrim niteliğindedir (Bancelin et al., 2011).
4.5.2 Yer Truvalıları
Truvalılarla ilgili ilk modelleme ve simülasyonlar 100 metrenin üzerinde
yaklaşık 17 cismin Yer'in, 1 kilometreden büyük yaklaşık 50 cismin Mars'ın
yörüngesinde olabileceğini gösterdi. İlk Yer Truvalısı (2010 TK7) 2011'de
keşfedildi. Truvalıların yörüngeleri kendi gezegenlerinin tersine önemli bir
eğikliğe sahiptir. Bu özellik tüm gökyüzü taraması yapan Gaia için bir sorun teşkil
etmez. 1 km çap ve 0.20 albedo varsayımıyla görünür parlaklığın, Yer Truvalıları
için V=18-9.5 arasında, Mars Truvalıları için V=16.2-20.7 arasında olduğu tahmin
edilir. Bu değişim uzaklık ve evre açısının etkisiyle oluşur. Yer Truvalıları Yer'le
eş yörüngeli olduğundan Yer'e en yakın olduğunda, Mars Truvalıları ise karşı
konumda en parlaktır. Bu konum Gaia'nın tarama bölgesinin dışında kalır. Gaia
84
görme alanı içine girdiğinde Mars Truvalıları'nın ölçülebilen en yüksek parlaklığı
yaklaşık 18 kadir'dir (Todd et al., 2012).
Gaia'nın keşif kapasitesinin belirlenebilmesi için gezegen başına 20 000
cisimle yapılan simülasyon Şekil 4.28'de gösterildi. Yer Truvalı'larının 969
tanesinin yörüngesi Gaia görüş alanına hiç girmez. 146 tanesi parlaklık sınırının
altında kaldığından görülemez. Sonuç olarak cisimlerin %94'ü keşif sınırına girer.
Mars Truvalılarının 142 tanesi Gaia görüş alanına hiç girmez. Yer Truvalıları'nın
tersine 2096 tanesi parlaklık sınırının üstüne çıkabilir. Yine de bunlardan 420
tanesi yalnızca Gaia'nın tek teleskobuyla görülebilir. Dolayısıyla yörünge hesabı
ve sonraki geçiş için gerekli bilgi derlenemez. Simülasyon sonucuna göre ancak
%8 tanesi Yer destekli gözlemlerle keşfedilebilir (Todd et al., 2012).
Şekil 4.28. a) Yer Truvalıları'nın dağılımı ve tutulum düzleminin kuzeyden görünümü b)
Mars Truvalıları'nın dağılımı ve tutulum düzleminin kuzeyden görünümü (Todd et al., 2012).
Yer ve Mars Truvalıları gökyüzünde çok geniş bir alana dağılmış olabilir
ve Gaia görevi boyunca birçok kere bu bölgeleri tarar. Yer'e yakın bölge diğer
bölgelere göre daha çok gözlendiğinden Yer Truvalıları'nın gözlenme olasılığı
artar. Bunun tam tersine Mars Truvalıları daha az taranan bölgelerde bulunurlar.
İki durumda da hızları nedeniyle odak düzleminde belirlenen pencerelerin dışına
kayarak sinyal kaybına neden olurlar. Bu nedenle odak düzlemindeki enine ve
boyuna yöndeki hareketler oldukça önemlidir. Şekil 4.29'da Yer ve Mars için
enine ve boyuna yöndeki hız dağılımına göre cisimlerin keşif olasılığı
gösterilmektedir. Bu tarama istatistiği görev süresince her çevrimde tekrarlanır
(Todd et al., 2012).
85
Şekil 4.29. Gözlem süresince simüle edilen cisimlerin a) Yer Truvalıları'nın enine yöndeki
hız dağılımına göre keşif olasılıkları b) Mars Truvalıları'nın enine yöndeki hız dağılımına göre
keşif olasılıkları c) Yer Truvalıları'nın boyuna yöndeki hız dağılımına göre keşif olasılıkları d)
Mars Truvalıları'nın boyuna yöndeki hız dağılımına göre keşif olasılıkları (Todd et al., 2012).
Diğer var olan Yer Truvalıları bulunan 2010 TK7'den ve doğal olarak
Gaia'nın bulabileceğinden daha sönük ve küçük olacaktır. Mars Truvalıları için
durum biraz belirsiz olsa da şimdi var olanlarla karşılaştırılacak büyüklükte yeni
cisimler bulunabilir. Dolayısıyla durum hala çok belirsiz ve Gaia'dan gelecek
veriler merakla beklenmektedir (Todd et al., 2012).
4.5.3 Gezegenlerin doğal uyduları
Gaia odak düzleminin getirdiği parlaklık (20m) ve açısal çap (600-700 mas)
sınırlarının (Tanga and Hestroffer, 2012) dışında kaldığından dev gezegenler ve
bazı büyük uyduları (Gaileo Uyduları ve Titan) gözlenemez. Yine de etrafında
dolanan uydularla birlikte sistemin kütle merkezi ve uyduların hassas yörünge
hesapları gezegenlerin de konumuna ilişkin önemli bilgiler verir. Çizelge 4.3 dev
gezegenlerin bilinen uyduları için genel bir bakış sağlar (Arlot and Lainey, 2005).
Çizelge 4.3. Gezegenler ve uydu sayıları (Arlot, 2008b).
Dev Gezegenler
Jüpiter
İç Uydular
4
Ana Uydular
4
Dış Uydular
55
Satürn
14
8
38
Uranüs
Neptün
13
6
5
2
9
5
86
Gaia doğal uyduları 1 mas astrometrik doğrulukla gözleyebilir. Her cisim 5
yılda ortalama 50 defa gözlenir ya da daha az gözlenir (Arlot et al., 2012).
Gaia’dan gelecek astrometrik doğruluk çok sönük uydular için bile dinamik
modelleri geliştirebilecek yüksek kalitededir. Yapılan simülasyonlar aletsel ışık
saçılma etkisinin en düşük seviyede oladuğunu gösterir. Böylece oldukça küçük
açısal ayrıklıkları sönük cisimler için bile çözümleyebilecek güçtedir. Mars,
Jüpiter ve Satürn uydularının konum ve parlaklığını bazı sınırlamalar dahilinde
ölçebilir. Bu şekilde benzer sistemlerin geliştirilmesine de katkı sağlar (Tanga and
Mignard, 2005). Yer'den yapılabilmesi imkansız bazı ölçümleri gerçekleştirmekle
beraber, Gaia'nın doğrudan gözlemleri olmazsa Yer'den ve uzay araçlarından daha
önce yapılan gözlemler yeteri kadar faydalı olamaz (Arlot et al., 2012).
Uyduların keşif ve gözleminde sınırlama getiren iki önemli faktör vardır.
Birincisi, geometrik olarak uydular gezegenin arkasında kaldığında gözlem sayısı
düşer. İkincisi ise gezegenin arkasından ya da önünden geçmediği sürede
gezegenin yakınında ışığın saçılması nedeniyle ışık-kenar etkisi ortaya çıkar. Şekil
4.30a Jüpiter'in uydusu Io'nun gözlem sayısının gözlem geometrisinden nasıl
etkilendiğini gösterir. Şekil 4.30b ise Gaia optik sisteminin özelliklerine göre
Jüpiter kenarından olan uzaklıkla gezgenden gelen saçılmanın oluşturduğu
parlaklık gösterildi. Bu parlaklıkta cisimden gelen sinyal sonuçlara etki eder
(Tanga and Mignard, 2005).
Şekil 4.30. a) Io'nun 5 yılda gözlenme sayısı ile Jüpiter merkezinden olan uzaklığına göre
dağılımı b) Parlaklığın kenar uzaklığıyla değişimi (Tanga and Mignard, 2005).
Farklı dev gezegenlerin uydu sistemleri benzer olduğundan Gaia verileri
Jüpiter'in uydu sistemi üzerinden değerlendirildi (Arlot and Lainey, 2005).
Galileo Uyduları; Küçük teleskoplarla, Jüpiter'e çok yakın değillerse çıplak
gözle bile görülürler. Yakınlıkları, parlaklıkları ve Jüpiter’in büyüklüğü nedeniyle
meydana gelen örtme tutulma gibi olayların gözlenmesi kolaydır. Bu cisimlerin
gözlemlerindeki bazı zorlukların aşılması Gaia’nın en büyük hedeflerindendir.
87
Hareketleri, çekimsel tedirginlikler nedeniyle karmaşıktır. Uzun yıllar sağlanan
doğru verilerle geliştirilen dinamik modelleri Gaia, daha da ileriye taşıyarak,
çekim etkilerini, uyduların içyapılarını ortaya çıkarır (Arlot and Lainey, 2005).
İç Uydular; Io yörüngesinin içinde kalan uydulardır. Gezegene yakınlıkları
nedeniyle Yer'den gözlenmleri zordur. Günümüzde iç uyduların dinamikleriyle
ilgili bilgi sınırlıdır. Kızılötede ya da koronograf kullanılarak yapılan gözlemlerin
doğruluğu yeterli değildir. Gaia gözlemleri önceki gözlemlerle birleştirilerek
uyduların dinamik evrimi çıkarılabilir (Arlot and Lainey, 2005).
Dış Uydular; Callisto’nun dışında kalan uydulardır. Yörüngeleri diğer
uydulara göre daha karmaşıktır. Jüpiter'den bağımsız asteroitler gibi davranırlar.
Gözlemlerindeki en büyük zorluk küçük ve sönük olmalarıdır. Gaia'nın parlaklık
sınırı ve Yer’den gözlemi zor olan bölgeleri görmesi yeni uyduların keşfini sağlar.
Işıkölçüm verisi zayıf olan bu cisimlerin şekilleri hakkında da çok bilgi yoktur.
Gözlenen cisimlerin şekil ve büyüklüğü hesaba katılmadan doğru astrometri
yapılamaz. Gaia'nın disk tarama yöntemi ile elde edilen şekil modelleri daha iyi
bir astrometrik duyarlılık oluşturmayı da sağlar (Arlot and Lainey, 2005).
4.5.4 Çift asteroitler
Asteroit çiftlerinin her bileşenini ayrı olarak görmek hassas astrometri için
önemlidir. 100 km'den büyük asteroitler oldukça parlaktır fakat küçük ve sönük
uyduları Yer'den ancak yeni bir teknik olan Ayarlamalı Optik (AO) ile
keşfedilebilir. 10 km'den küçük ana kuşak asteroitleri için ayrıklık daha küçük
olur fakat ışık eğrisindeki ortak tutulma ve örtme izlerinden belirlenirler (Tanga
and Hestroffer, 2012).
Bazı bilimciler Yer’e yakın bölgede sanıldığından daha çok çift asteroit
buluduğunu önerdi. YYA'ların %15’inin, hızlı dönen asteroitlerin %50'sinin
(Pravec and Scheirich, 2012), Aten ışık eğrileri üzerinden yapılan son çalışmalar
ise YYA'ların %50’sinin çift olduğunu gösterir. Bu büyüklük aralığına giren
çiftlerden %15'inin Gaia ile bulunması bekleniyor (Tanga and Hestroffer, 2012).
Gaia asteroit çiftlerini geometrik olarak uygun konumda olduklarında en
çok 0.1-1 açısal ayrıklıkla belirler (Tanga and Hestroffer, 2012). 120 mas'tan
büyük çiftler Gaia tarafından ayrı kaynaklar olarak algılanır (Hestroffer et al.,
2009). Var olan teleskoplarla çözümlenemeyen çiftlerin keşfinin uygun şartlarda
88
Gaia'nın astrometrik sinyalleriyle olanaklı olabileceği ve Gaia'nın yüksek
çözünürlüklü açısal ayrıklık bölgesine gireceği tahmin edilmektedir. Bu şekilde
Gaia, çift asteroitlerin keşifleri ve bunların önemli bir kısmının dinamik
karakterizasyonu için büyük bir potansiyel taşır. Ayrıca çözümlenen çiftler için,
bileşenlerin göreli astrometrisiyle sistemin kütle merkezi ve her bir bileşenin
kütlesini belirler (Tanga and Hestroffer, 2012).
Şekil 4.31'de çift olduğu onaylanan asteroitlerin her biri ve karşılaştırma için
eklenen Pluto ve Patroclus, Gaia gözlemleriyle uyumlu biçimde, birincil bileşenin
büyüklüğü log10 ile orantılı olarak bileşenlerin parlaklık farkı ve maksimum
açısal ayrıklık gösterilmektedir (Tanga and Hestroffer, 2012).
Şekil 4.31. Çift asteroit bileşenlerinin maksimum açısal ayrıklıkları (Tanga and Hestroffer,
2012).
Şekil 4.32'de GH'deki keşif sınırı gösterilmektedir. Görüldüğü gibi 0.7"-0.9"
arasındaki büyüklükler için küçük gezegenler için net bir keşif olmamakla birlikte
daha büyük cisimler hiç gözlenemez (Bancelin et al., 2012). Bir çift asteroidi
belirleme performansı bileşenlerin parlaklık farkı ve ayrıklığın bir fonksiyonu
olarak veridi. Grafik, GH ile 22 binning ile öncelikli olarak parlak bileşenle
uyumlu olan renk kodu kullanılarak hazırlandı. 0.3″ den büyük ayrıklıkta olanların
her iki bileşeni de çok rahat ayırt edilebilir. Daha küçük ayrıklıklar içinse sistemin
89
astrometrik alanda en yüksek çözünürlükle incelenmesi gerekir (Tanga and
Hestroffer, 2012).
Şekil 4.32. a) Çiftler için açısal ayrıklık parlaklık grafiği, b) Büyük asteroitler için açısal
ayrıklık parlaklık grafiği (Bancelin et al., 2012).
4.5.5 Kuiper kuşağı cisimleri
En uzun dönemli kuyrukluyıldız 20 000-150 0000 AB enöte uzaklığa
sahiptir. Güneş Sistemi'nin etrafını çevrelediği düşünülen Oort Bulutu şimdiye
kadar doğrudan gözlenemedi. Yalnızca kuyrukluyıldız yörüngelerinden ve
dolanma dönemlerinin uzunluğundan şekli dolaylı olarak tahmin edilebilmektedir.
Gaia verileri kullanılarak yapılacak sayımların Oort Bulutu'ndaki nesne sayısını
vermesi bekleniyor. Ayrıca asteroitlerle kuyrukluyıldızlar arasında bir akrabalık
ilişkisi olup olmadığına dair ipuçları bulması bekleniyor. Bilinen çarpma
olaylarından ve meteor yağmurları arasındaki bağlantı çalışmaları Gaia ile elde
edilen verilerle yapılabilir. Güneş komşuluğundaki nesnelerin tam ve doğru bir
dağılımı çıkartılarak, 50 pc yakında bulunan yerel yıldızların hepsini ve yıldızların
hareketini Hipparcos verileriyle de karşılaştırarak astrometrik bir doğrulukla
jeolojik zamana doğru tarihi izlerini sürer (ESA, 2007).
90
YYA'lar, AKA'lar ve KKC'ler Yer'e ve Güneş'e olan uzaklıkları nedeniyle
farklı parlaklık ve görünür hızlara sahiptirler. Ayrıca gökyüzünde görülme süreleri
de eşit değildir. Dolayısıyla analizlerde farklı değerlendirilirler. Genel olarak
YYA'lar için odak düzleminde öçülen ortalama görünür hız V~40-100 mas/s'dir.
AKA'lar için V~10-15 mas/s ve KKC'ler için V~0-5 mas/s'dir. Cisimlerin
ortalama hızları bulundukları geometriye göre de değişim gösterir. Şekil 4.33'de
değişen güneş uzanımına göre hızların dağılımı YYA, AKA ve KKC için
görülmektedir (Hestroffer and Mignard, 2002).
Şekil 4.33. YYA, AKA ve KKC için hız dağılımı (Hestroffer and Mignard, 2002).
Güneş'e olan uzaklıkları nedeniyle NYC'ler ve Centaur'lar çok sönüktürler.
Gaia için V bandında 20m'den parlak yalnızca 65 cisim (tam kapasite), 21m'den
parlak 138 cisim (%10 keşif etkinliği ile) gözlenebilir niteliktedir. R bandında ise
20m'den parlak olanların %75'i, 21m'den parlak olanların en azından yarısı tam
kapasiteyle gözlenebilecektir. Sonuç olarak Centaurlar'dan veya Saçılma Diski
Cisimlerinden onlarcasını, KKC'den düşük dışmerkezlik ve eğime sahip ve R
bandında 21m cismi gözleyebilir. Bu küçük gözlem sayılarına rağmen Gaia'nın
20m'in altında tüm gökyüzünü tarayan ilk ve tek gözlem aleti olması yüksek
eğimlerdeki cisimlerin ilk keşifini sağlar. En büyük Centaur'un Gaia'dan olan
uzaklığı (10-30 AB), doğrudan büyüklük ölçümü ve albedoyu sağlayabilecek
kadardır. Diğer tüm büyüklük ve albedo tahminleri ısısal modellemeye ve
radyometriye dayanır (ESA, 2013).
91
4.5.6 Asteroit aileleri
Asteroit tayfına olan katkısının bir sonucu olarak Gaia, asteroit ailelerinin
kimyasal yapısına ve ata cisimle olan ilgilerine ilişkin kanıtları sağlar. Su ve bazı
minerallerin asteroit ailelerinin evrimlerinde nasıl rol oynadığı, "ana kuşak
kuyrukluyıldızları"nın ve "aktif asteroitler"in ailelerin içine nasıl girdiği sorularına
cevap bulabilir (Campings et al., 2012).
Gaia gözlemleri asteroit aile üyelerinin tayfını homojen bir dağılımla ve
yüksek doğrulukla aldığı için ata cisimdeki farklılaşma derecesini ve hatta
dağılma sonrası parçalarını belirleyebilir. Yaşları belirlenmiş bazı ailelerin
renklerinde önemli farklar olduğu görüldü. Gezegenler arası ortamla olan
etkileşim sonucu ilkel asteroitlerin renginin yaş arttıkça daha maviye kaymasına
neden olduğu belirlendi. Yine de ata cismin orjinal bileşiminin etkisi gibi faktörler
de önemlidir. Bu şekilde bazı ailelerin yaş tahmini yapılabilmektedir. Gaia'nın
tayf duyarlılığı ise 2 km'den daha küçük üyeleri de içeren belirlemelerin
yapılmasını sağlar. Ayrıca iç ana kuşak aileleriyle Jüpiter Truvalılarının
karşılaştırmasını da yaparak önemli bilgiler kazandırır (Campings et al., 2012).
Ayrıca Gaia tarafından elde edilen taksonomi, dinamik aile üyelerindeki sınıf
örtüşmelerini de tanımlar (Cellino et al., 2009).
4.6 Gaia’nın Eksikleri ve Yer’den Destek Gözlemleri
Gaia görevi boyunca mikrolens olayları, küçük gezegen keşifleri, süpernova
ve gama ışın patlamaları gibi acil gözlemlerine ihtiyaç duyulan birçok geçiş olayı
gerçkeleşecektir. Sürekli olarak tarama ilkesine göre hareket eden uydu, bu türden
olayları sonuna kadar takip edemez. Bu nedenle Yer'den gözlem desteği gerekir
(Thulliot, 2005). Destek gözlemleri uzay görevleriyle birlikte gök cisimleri
hakkında tam bir bilgi edinebilmek, görevin öncelikli hedeflerinin ötesine
geçebilmek ve bilgi kayıplarını önleyerek bilimsel verimi arttırmak için
zorunludur. Yer'den destek gözlem stratejisi geçmişte yanlızca birkaç uzay görevi
için etkinleştirildi. Gaia görevi için ise birkaç yer temelli aktivite organize edildi.
Bunlardan Gaia için Yer Konuşlu Optik İzleme (Ground Based Optical Tracking
of Gaia; GBOT), yüksek düzeyli astrometrik duyarlılığı ve uydunun yerle olan
iletişimini kontrol etmek için (Bouquillon et al., 2012), Bilim Alarm Ağı (Science
Alert Network) için kuruldu. Konuyla doğrudan bağlantısı olduğu için burada
Güneş Sistemi Cisimleri için Gaia Yer'den Destek Ağı (Gaia Follow-Up Network
92
for Solar Sytem Objects; Gaia-FUN-SSO) ağı incelenecektir (Thulliot et al.,
2008).
Gaia Follow-Up Network (Gaia-FUN), Gaia'nın görüş alanı ve gözlem
süresinin sınırlı olması nedeniyle oluşturulan bir ağdır. Amaç, Güneş Sistemi
Cisimleri için Gaia'dan alınacak verimi arttırmak, gelecek verileri değerlendirmek
ve olası eksiklere göre yapılacaklara yön vermektir. Gaia-FUN'ın birincil görevi
Gaia’nın keşfedeceği yeni cisimlerin kaybolmalarını önlemek ve yörüngelerini
geliştirmektir. Yörünge parametreleri ve modellerinin geliştirilmesi, ışıkölçümleri,
kuyrukluyıldız benzeri aktiviteye sahip olup olmadıkları inceleme konularındandır
(Thulliot et al., 2008). Yeni yıldız örtmelerini tahmin ederek büyüklük
ölçümlerinin Yer'den gözlemini sağlamak, yakın geçişlerin tahminleriyle kütle
belirlemeleri de hedefler arasındadır (Thulliot, 2005).
Gaia-FUN ağı özel cisimlerin gözlemini hedefler. Gaia'nın dönme ekseninin
Güneş'le yaptığı özel açı nedeniyle küçük Güneş uzanımları da gözlenebilir. Bu da
özellikle hızlı YYA'ları ve Yer yörüngesinin içinde kalan Atiraları en iyi hedefler
haline getirir. Fakat bu bölgedeki cisimlerin hareketi, Gaia'nın parlaklık sınırı ve
tarama prensibi nedeniyle cisimlerin yörünge belirlemeleri az sayıda astrometrik
ölçüm üzerine kurulmak zorundadır. Ancak Yer'den bir gözlem ağı cismin
kaybolmasını önleyerek, Gaia'dan daha düşük doğrulukla olsa da cismin yörünge
modelini oluşturmaya yeterli gözlemleri tamamlayabilir. Yine de, Gaia'nın
Yer'den 150 milyon km uzakta bulunması Yer'den yapılan gözlemlerle birlikte
ıraksım etkisi oluşturarak duyarlılığı arttırma şansı da verir (Thulliot, 2005).
Son çalışmalar Gaia astrometrik verilerinin yalnızca 6 yıldan kısa dönemli
çift yörüngelerin ölçümünde güvenilir sonuçlar verdiğini gösterdi. 6 yıldan büyük
dönemli çift yörüngeler için Gaia’nın gözlem aralığı dönemden daha kısa
olduğundan güvenilirlik çok düşüktür. Güvenilir yörünge çözümleri için Gaia
öncesi uzun dönemli gözlemlerle birleştirilmelidir (Ren and Fu, 2008).
Görev süresinde yapılacak keşiflerin büyük çoğunluğunun en hızlı YYA'ler
olması beklenmektedir. Seçilmiş olaylara olabildiğince hızlı cevap verebilmek
için bir alarm sistemi bulunmaktadır. Bir keşif durumunda, birkaç saat içinde
alarm verilir ve ilk yörünge zamanları ağlara gönderilir. Alınan verilerin çokluğu
nedeniyle meydana gelecek yanlış alarmların önüne geçmek için gözlemcilere
yalnızca potansiyel olarak gerçek asteroitlerin bilgileri gönderilecek. Ayrıca,
Gaia'nın gözlediği güneş sistemi cisimlerini hızlı indirgeyecek bir sistem kuruldu.
93
Sistemden alınan veri, asteroit kataloğunda olmayan yeni cisimleri gösterecektir.
Bu "yeni Gaia asteroitleri" için kısa yörünge yayları sistem tarafından tahmin
edilip, Yer'den gözlemcilerin cismi gökyüzünde nerede göreceklerini de
belirleyerek Yer'e iletecektir. Aksi halde ilk defa gözlenen asteroitlerin özelikle de
yüksek hızlara sahip olan YYA'lerin Yer'den yeniden bulunması oldukça zordur
(Tanga and Mignard, 2012).
İlk defa Gaia tarafından keşfedilen bir PTA olursa uydu 24 saat içinde Yer'e
bir alarm gönderir. Sonra, Gaia gözlemleriyle uyumlu birincil kısa yörünge yayı
istatistik yörünge yöntemleri kullanılarak hesaplanır. Bu yöntem en son iki
gözlem üzerinden Gaia merkezli uzaklık tahminine dayanır. Böylece gözlemlere
uygun yörünge elemanlarını ve istenen bir tarihteki konumu üretebilir. Keşiften
birkaç gün sonrası için sağaçıklık ve dikaçıklık dağılımı hesaplanarak dağılımın
en yüksek olduğu konum hesaplanır. Bu dağılıma göre bir gözlemci Yer'den
gökyüzünde hangi bölge içinde cismin görülebileceğini, asteroidin ne kadar
sürede tekrar kaybolacağını tahmin edebilecek (Bancelin et al., 2012).
Şekil 4.34. Yeni keşfedilecek PTA'lar için Yer'den gözlem stratejisi. Yer'e koordinatları
göndermeden önce 24 saat içinde iki gözlem yapılacak ve yörüngenin birincil kısa yayı, istatistik
görüntüleme yöntemi ve Monte Carlo yöntemiyle hesaplanarak gözlemden birkaç gün sonrasına
kadar sağaçıklık ve dikaçıklık dağılımını oluşturur (Bancelin et al., 2012).
94
Bu nedenle belirli gözlemevleri büyük boylam aralığını kapsayacak şekilde,
araştırma kadrosu ve aletlerini, astrometrik CCD ölçümlerine uyacak şekilde
belirlendi. Yer ve uzay gözlemleri ile çoğu sönük astroit benzeri cismin yeterince
gözlenmesiyle ilgili güncel araştırmalarındaki yaygın zorlukların giderilmesi
hedeflendi (Thulliot, 2005). 2 metreden küçük yer teleskoplarının büyük olanlara
göre daha kolay ulaşımı ve kolay taşınması alarm ve uzun dönemli programların
gerçekleştirilmesinde oldukça kullanışlıdır. CCD alıcıların da kullanımı ile
parlaklık sınırı arttı. Bu tür küçük teleskopların kullanımı özellikle uluslararası
ortak kampanyalar için çok yararlıdır. Yıldız örtme gözlemleri, Jüpiter, Satürn,
Uranüs gibi gezegenlerin doğal uydularının bazı özel durumlarının ışıkölümü,
asteroit ve çift asteroit gözlemleri ile elde edilecek sonuçların daha net sonuçlar
vermesi enlem ve boylam aralığının genişletilmesine bağlıdır.
Bazı özel cisimlerin gözleminde zorluklar oluşmaktadır. Hızlı hareket eden,
sönük ve Yer ile güçlü ıraksım etkisi oluşturan cisimler için gözlem
istasyonlarınının Yer üzerinde geniş bir alana yayılmış olması, büyük küçük tüm
teleskopların, duyarlı alıcılarla ağa katılması önemlidir. Görevin ilk aylarında
tahmin edilemeyen birçok keşif yapılabilir fakat veri analizindeki bazı
parametreler test edilmeli ve ayarlanmalıdır. Bu keşiflerin tanımlanması gibi
önemli bir görev için Gaia FUN-SSO Ağı iyi bir başvuru kaynağı olabilir. Bu
amaçla kurulan web sayfası ağın etkinliğini arttırmaktadır. Potansiyel olarak
tehlikeli cisimler için de kullanılan Gaia-FUN alarm sistemi için oluşturulan web
sayfasında acil gözlemler için gerekli duyurular yapılmaktadır. Gaia ‘follow-up’
web sayfası yeni keşfedilen küçük cisimleri düzenli olarak duyurmak için kuruldu
(Thulliot, 2005; Gaia-FUN-SSO, 2014).
Şekil 4.35. Bir asteroidin keşfinden 7 gün sonraya kadar yapılan teorik tahmin; Yer
gözlemleri eklenerek yapılan (α,δ) dağılımı (Bancelin et al., 2012).
95
Uzay astrometri ölçümleri için Yer'den destek gözlem ağı ilk defa bu
seviyede geliştirilip, sağlama alındı. Bu anlamda Gaia-FUN-SSO ağı yer-uzay
sinerjisinden fayda sağlamak için iyi bir şans ve küçük gezegenler için Gaia
görevine bilimsel dönüşü geliştirmek için önemlidir. Yine de bazı önemli
bileşenler nedeniyle Yer ağının etkinliği azalır (Thulliot, 2005).
Gaia 20 kadirin altındaki cisimleri gözleyecek ki bu Yer’deki 2 m den küçük
teleskopla için bile küçük ve orta boylu, yavaş asteroit gözleminde bir sorun
oluşturmaz. Fakat en hızlı YYA (görünür hızı 40 mas/s, bazıları 100 mas/s) için,
takip ve poz süresi nedeniyle görüntü kalitesi bozulur (Thulliot, 2005).
Mignard’ın (2001) 20. kadirden parlak YYA'in yörünge parametresini analiz
ederek yaptığı simülasyon, bu cisimlerin %25’ten fazlasının 35º, %5’inin 140º
güneş uzanımlarına dağıldığını gösterdi. Bu alanlar için sistematik gözlemler
Yer’den yapılamaz. Güneş çevrenin altındayken birkaç teleskop, 15º uzanımında
cisimler bulabilir. Fakat sönük cisimler için gözlem çok zordur (Thulliot, 2005).
96
97
5. SONUÇ; Gaia KATALOĞU
Gaia, görülmemiş bilimsel potansiyele sahip eşsiz bir uzay gözlem
programıdır. Görev sonu için beklentiler oldukça yüksek olup katacağı yenilikler
astronomiyi birkaç yılda değiştireck gibi görünmektedir (Prusti, 2010).
Astrometride 10 mas ve ışıkölçümde 0.05 kadir duyarlılıkla Hipparcos
uydusu 48 asteroit, birkaç gezegen uydusu ve iki büyük gezegen gözledi. Bu
astrometrik doğrulukta bile ışıkmerkezi etkisi görülebilmekteydi ve alınan veri
sıklığı fotometrik çözümlemeler için yeterli oldu. Aynı zamanda Tycho Kataloğu
güneş sistemindeki küçük cisimlerin yörüngelerini geliştirmek ve yıldız
örtmelerini tahmin etmek için değerlidir. Gaia ise bundan daha fazlasına ulaşacak
kapasitededir (Hestroffer, 2011).
Gaia, en az 100 000 asteroit için düşük çözünürlüklü tayfın güçlü bir tayf
sınıflamasını oluşturmak üzere düzenlendi. Asteroit gözlemlerini içeren Gaia
Kataloğu tüm görev süresi boyunca elde edilecek olan ortalama yansıtmaları ve
tayf sınıfını içerecek (Delbo et al., 2012). Var olan taksonomiler arasında Gaia
ışıkölçüm sistemi en çok Bus ve Binzel (2002) taksonomisiyle uyuşur (Warell and
Lagerkvist, 2007). Gaia verileri, önceki taksonomik sınıflamalarda kullanılmayan
görünür tayfın mavi bölgesini içerir. Bu yeni bilgiyle binlerce cisim için
oluşturulacak olan Gaia Kataloğu'nda yeni taksonomik sınıfların belirlenemesi
yolunu açacaktır (Cellino et al., 2009)
Gaia asteroit araştırmalarında şu anda en uç nokta olan asteroitlerin dinamik
ve fiziksel özelliklerinin incelenmesine ihtiyaç duyan çekimsel olmayan
kuvvetlerin doğasının açığa kavuşturulmasında anahtar rol oynayacak düzeyde bir
teknolojiye sahiptir. Doğal olarak şu anda ihtiyaç duyulan verilerin doyuma
ulaşmasıyla yepyeni bakış açıları kazandıracak, bunun sonucunda ise yeni bilim
alanlarına kapı açacaktır. Bu nedenle heyecanla beklenen Gaia verilerinin ve
araştırma duyarlılığını arttıracak olan Gaia Kataloğu'nun değerini bilmek için
hazırlıkların tamamlanmasına ihtiyaç vardır. Yer'den destek gözlemlerinin
düzenlenmesi ve gelecek verilerin analizi için gerekli alt yapının sağlanması bu
açıdan oldukça büyük önem taşır.
98
99
KAYNAKLAR DİZİNİ
Arlot, J.E. and Lainey, V., 2005, "Observations of the Satellites of Jupiter and
Saturn", Proceedings of ESA Symp., SP., 576:279p.
Arlot, J.E., 2008a, "Astrometry of the Solar System: The Ground-Based
Observations", Proceedings of Symposium IAU 248: 66-73pp.
Arlot, J.E., 2008b, "Astrometry Through Photometry: Mutual Events", Beijing
Astrometry Spring School, April 2008.
Arlot, J.E., 2011, "Astrometry Through Photometry", Antalya Astrometry
Summer School Lectures, September 2011.
Arlot, J.E., Desmars, J., Lainey, V., and Robert, V., 2012, "The Astrometry of
the Natural Planetary Satellites Applied to Their Dynamics Before and
After Gaia", Planetary and Space Science, 73:66-69pp.
Bacchus, P. and Lacroute, P., 1974, "Prospects of Space Astrometry",
Proceedings of IAU Symp., 67:277p.
Bancelin, H.J., Hestroffer, D., and Thuillot, W., 2010, "Near Earth Asteroids
Astrometry with Gaia", European Planetary Science Congress, 5:921p.
Bancelin, H.J., Hestroffer, D,. and Thuillot, W., 2011, "Orbit of Potentially
Hazardus Asteroids Using Gaia and Ground-Based Observations",
Proceedings of ESA Symp., SF2A, 263-266pp.
Bancelin, H.J., Hestroffer, D., and Thuillot, W., 2012, "Dynamics of Asteroids
And Near-Earth Objects From Gaia Astrometry", Planetary and Space
Science, 73:21-29pp.
Barucci, M.A., Capria, M.T., Coradini, A., and Fulchignoni, M., 1987,
"Classification of Asteroids Using G-Mode Analysis", 72:304-324pp.
Bendjoya, P. and Zappala, V., 2002, "Asteroid Family Identification", Asteroids III,
ed. W. F. Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi and R.P. Biznel, University of
Arizona Press: Tucson, 613-618pp.
Binzel, R.P., Luphishko, D.F., Martino M.D., Whiteley R.J., and Hahn, G.J.,
2002, "Physical Properties of Neart-Earth Objects", Asteroids III, ed. W. F.
Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi and R.P. Biznel, University of Arizona
Press: Tucson, 255-271pp.
100
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Bottke, W.F., Rubincam, D.P., and Burns, J.A., 2000, "Dynamical Evolution of
Main Belt Meteoroids: Numerical Simulations Incorporating Planetary
Perturbations and Yarkovsky Thermal Forces", Icarus 145:301-331pp.
Bottke, W.F., Vokrouhlicky, D., Broz, M., Nesvorny, D., and Morbidelli, A.,
2001, "Dynam6ical Spreading of Asteroid Families by the Yarkovsky
Effect, Science, 294:1693-1969pp.
Bottke, W.F., Cellino, A., Paolcchi, P., and Binzel, R.P., 2002a, "An Overview of
the Asteroids: The Asteroids III Perspective", Asteroids III, ed. W. F.
Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi and R.P. Biznel, University of Arizona
Press: Tucson, 3-15pp.
Bottke, W.F., Vokrouhlicky, D., Rubincam, D.P., and Broz M., 2002b,
"Dynamical Evolution of Asteroids And Meteoroids Using the Yarkovsky
Effect", Asteroids III, ed. W. F. Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi and R.P.
Biznel, University of Arizona Press: Tucson, 395-408pp.
Bottke, W.F., Vokrouhlicky, D., Rubincam, D.P., and Nesvorny, D., 2006,
"Yarkovsky and YORP Effects: İmplications for Asteroids Dynamics", Annu.
Rev. Earth Planet. Sci., 34:157-91pp.
Bouquillon, S., Taris, F., Barache, C., Carlucci, T., Altmann, M., Andrei, A.H.,
Smart, R., and Steele, I.A., 2012, "Gaia-GBOT Pipeline: A Precise
Astrometric Measuring Tool For Moving Celestial Bodies", Proceeding of
Asteroids Comets Meteors 2012, 1667:6100p.
Bowell, W.F., Virtanen, J., Muinonenm, K., and Boattini, A., 2002, "Asteroid
Orbit Computation", Asteroids III, ed. W. F. Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi
and R.P. Biznel, University of Arizona Press: Tucson, 27-43pp.
Britt, D.T., Yeomans, D., Housen, K., and Consolmango, G., 2002, "Asteroid
Density, Porosity and Structure", Asteroids III, ed. W. F. Bottke, A. Cellino,
P. Paolicchi and R.P. Biznel, University of Arizona Press: Tucson, 485500pp.
Brown, A.G.A., 2008, "Getting Ready For The Micro-Arcsecond Era", Proceedings
of IAU Symp., 248:567-576pp.
101
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Buchheim, R.K., 2010, "Methods and Lessons Learned Determing the H-G
Parameters of Asteroid Phase Curves"
http://rkbuchheim.org/yahoo_site_admin/assets/docs/Buchheim_SAS2010.147123427.pdf, (Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
Bus, S.J.,Vilas, F., and Barucci M.A., 2002, "Visible-Wavelength Spectroscopy of
Asteroids", Asteroids III, ed. W. F. Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi and R.P.
Biznel, University of Arizona Press: Tucson, 169-182pp.
Bus, S.J., and Binzel, R.P, 2002, "Phase II of the Small Main-Belt Asteroid
Spectroscopic Survey: A Feature-Based Taxonomy", Icarus, 158:146-177pp.
Campings, H., Leon, J., Licandro, J., Kelley, M.S., Fernandez, Y., Ziffer, J., and
Nesvorny, D., 2012, "Spectra of Asteroid Families in Support of Gaia",
Planetary and Space Science, 73:95-97pp.
Carry, B., 2012, "Density of Asteroids", Planetary and Space Science, 73:98-118pp.
Cellino, A., Delbo, M., Dell'Oro, A., and Zappala, V., 2005a, "Gaia Observations of
Asteroids: Sizes, Taksonomy, Shapes and Spin Properties", Proceeding of ESA
Symp. SP., 231-238pp.
Cellino, A., Dell'Oro, A., and Zappala, V., 2005b, "Asteroid Families: Open
Problems", Planetary and Space Science, 52:1075-1086pp.
Cellino, A., Tanga, P., Dell'Oro, A., and Hestroffer, D., 2007, "Asteroid Science
with Gaia: Sizes, Spin Properties, Overall Shapes and Taxonomy", Science
Direct, 40:202-208pp.
Cellino, A., Hestroffer, D., Tanga, P., and Dell'Oro, A., 2009, "The Determination
of Asteroid Physical Properties from Gaia Observations: General Strategy and
a few Problems", Proceedings of the Annual Meeting of the French Society
Astronomy and Astrophysics, SF2A 2009, 34:157-91pp.
CDS, 2014, "Aladin Sky Atlas", http://aladin.u-strasbg.fr/, (Erişim tarihi; 25 Mayıs
2014).
Chapman, C.R., Williams, J.G., and Hartmann, W.K., 1978, "The Asteroids",
Annu. Rev. Astron. Astrophys., 16:33-75pp.
Chemin, L., Soubiran, C., Crifo, F., Jasniewicz, G., Katz, D., Hestroffer, D., and
Udry, S., 2011, "Calibration of The Gaia RVS From Ground-Based
Observations of Candidate Standard Stars", Proceedings of Annual Meeting of
the French Society of Astronomy and Astrophysics, SFA, 271-274pp.
102
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Chesley, S.R., Ostro, S.J., Vokrouhlicky, D., Capek, D., Giorgini, J.D., Nolan,
M.C., Margot, J.L., Hine, A.A., Benner, L.A.M., and Chamberlin A.B.,
2003, "Direct Detection of the Yarkovsky Effects by Radar Ranging to Asteroid
6489 Golevka", Science, 302:1739p.
Cunningham, C.J., Marsden, B.G., and Orchiston, W., 2009, "How the First
Dwarf Planet Became the Asteroid Ceres", Journal of Astronomical History and
Heritage, 12:240-248pp.
De Angelis and Mottola, S., 1995, "Lightcurves and Polae Determinations for
the Asteroids 69 Hesperia, 79 Eurynome and 852 Wladilena", Planetary and
Space Science, 43:1013-1017pp.
Delbo, M., Tanga, P., and Mignard, F., 2008, "On the Detection of the Yarkovsky
Effect on Near-Earth Asteroids by Means of Gaia", Planetary and Space
Science, 56:1823-1827pp.
Delbo, M., Gayon-Markt, J., Busso, G., Brown, A., Galluccio, L., Ordenovic, C.
Bendjoya, P., and Tanga, P., 2012, "Asteroid Spectroscopy with Gaia",
Planetary and Space Science, 73:86-94pp.
Dell'Oro, A. and Cellino, A., 2005, "Asteroids Sizes from Gaia Observations",
Proceeding of ESA Symp. SP., 576:289-292pp.
Dell'Oro, A. and Cellino, A., 2012, "Observations Of Asteroids On The Gaia
Astrometric Focal Plane", Planetary and Space Science, 73:10-14pp.
DeMeo, F.E., Binzel, R.P., Slivan, S.M., and Bus, S.J., 2009, "An Extension of the
Bus Asteroid Taxonomy into the Near-Infrared", Icarus, 202:160-180pp.
Desmars, J., Bancelin, D., Hestroffer, D., and Thuillot, W., 2013, "Statistical and
Numerical Study of Asteroid Orbital Uncertainty", A&A, 554:10p.
Diffraction Limited, 2014, "MaxIm DL",http://www.cyanogen.com/contact.php,
(Erişim tarihi; 25 Mayıs 2014).
Durech, J., Sidorin, V., and Kaasalainen, M., 2010, "Damit: A Database of Asteroid
Model", A&A, 513:13p.
Durech, J., Sidorin, V., and Kaasalainen, M., 2014, "Damit-Database of Asteroid
Models from Inversion Techniques",
http://astro.troja.mff.cuni.cz/projects/asteroids3D/web.php, (Erişim tarihi; 25
Mayıs 2014).
103
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Dymock, R., 2007, "The H and G Magnitude System for Asteroids", J. Br. Astron.
Assoc., 117;342-343pp.
Ericson, A. and Lagervist, C., 1993, "Pole Orientations and Shapes of Asteroids",
Proceeding of IAU Symp., Asteroids, Comets, Meteors, 160:102p.
ESA,
2007, "Solar System; Trans-Neptunian Objects and Centaurs",
http://sci.esa.int/gaia/40413-solar-system/?fobjectid=40413&fbodylongid=1945,
(Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
ESA, 2013, "Fact Sheet", http://sci.esa.int/gaia/47354-fact-sheet/, (Erişim tarihi: 25
Mayıs 2014).
ESA, 2014, "Summary ", http://sci.esa.int/gaia/28820-summary/, (Erişim tarihi: 25
Mayıs 2014).
ESA, 2014b, "Science Performance", http://www.cosmos.esa.int/web/gaia/scienceperformance, (Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
ESO, 2014, "ESO Online Digitized Sky Survey", http://archive.eso.org/dss/dss/dss,
(Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
Fienga, A., Bange, J.F., Bec-Borsenberger, A., and Thuillot, W., 2003, "Close
Encounters of Asteroids Before and During the ESA Gaia Mission", A&A,
406:751-758pp.
Gaffey, M.J., Burbine, T.H., and Binzel, R., 1993, "Asteroid Spectroscpoy:
Progress and Perspevtives", Meteoritics, 28:161-187pp.
Gaia-FUN-SSO, 2014, https://www.imcce.fr/gaia-fun-sso/start, (Erişim Tarihi: 25
Mayıs 2014).
Galache, J.L., 2011, "Asteroid Classification I-Dynamics",
http://minorplanetcenter.net/blog/asteroid-classification-i-dynamics/ (Erişim
Tarihi: 25 Mayıs 2014).
Garcia-Sanchez, J., Weissman, P.R., Preston, R.A., Jones, D.L., Lestrade, J.F.,
Latham, D.W., Stefanik, R.P., and Peredes, J.M., 2001, "Stellar Encounters
with the Solar System", A&A, 379:634-659pp.
Gasnault, O., Ball, A.J., Biele, J., d’Uston, C., Fomi, O., Klingelhöfer, B.,
Maurice, S., and Ulamec, S., 2006, "To Measure the Chemical Composition
of a Near Earth Object", European Planetary Science Congress, 435p.
104
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Gehrels, T., 1971, "Physical Studies of Minor Planets", Washington, DC, NASA SP267:1p.
Harris, A.W. and Lagerros, J.S.V., 2002, "Asteroids in Thermal Infrared",
Asteroids III, ed. W. F. Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi and R.P. Biznel,
University of Arizona Press: Tucson, 205-218pp.
Hestroffer, D. and Mignard, F., 2002, "Asteroids Survey with Gaia" Scientific
Impacts, Mem. S. A. It., 73:764-p.
Hestroffer, D. and Berthier, J., 2005, "Determination of the PPN β and Solar J2
from Asteroid Astrometry", Proceeding of ESA Symp. SP., 576:297-300pp.
Hestroffer, D., Mouret, S., Berthier, J., Mignard, F., and Tanga, P., 2008,
"Reference Frame Linking and Test of GR with Gaia Astrometry of Asteroids",
Proceedings of IAU Symp., 248: 266p.
Hestroffer, D., Dell'Oro, A., Cellino, A., and Tanga, P., 2009,"The Gaia
Mission and Asteroids: A Perspective From Space Astrometry and Photometry
for Asteroids Studies and Science", CNRS School Coruse in Bad-Hofgastein,
87p.
Hestroffer, D., 2011, "Science from NEOs-Limitations and Perspectices",
Proceedings of Gaia Follow-up Network For Solar System Objects Workshop,
held at IMCCE-Paris Observatory, 21-26pp.
Hilton, J. L., 2002, "Asteroid Masses and Densities", Asteroids III, ed. W. F.
Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi and R.P. Biznel, University of Arizona
Press: Tucson, 103-123pp.
Hog, E. and Mignard, F., 2005, "Near Earth Objects", Proceeding of ESA Symp.
SP., 576:239-242pp.
Hsieh, H.H., Jewitt, D., and Fernandez, R.Y., 2004, "The Strange Case of
133P/Elst-Pizarro: A Comet Among the Asteroids", The Astronomical
Journal, 127:2997-3017pp.
Hsieh, H.H. and Jewitt, D., 2006, "Active Asteroids: Mystery in the Main Belt",
Proceeding of IAU Symp., Asteroids, Comets, Meteors, 229:425-437pp.
IOTA, 2014,"Welcome to the IOTA", http://www.occultations.org/ (Erişim tarihi; 25
Mayıs 2014).
105
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Jewitt, D., 2009, "The Active Centaurs", The Astronomical Journal, 137:42964312pp.
Jewitt, D., 2012, "The Active Asteroids", The Astronomical Journal, 143:66-14pp.
Kaasalainen, M. and Torappa, J., 2001, "Optimization Methods for Asteroid
Lightcurve Inversion: I. Shape Determination", Icarus, 153:24-36 pp.
Kaasalainen, M., Torappa, J., and Muinen, 2001, "Optimization Methods for
Asteroid Lightcurve Inversion: II. The Complete Inverse Problem", Icarus,
153:37-51pp.
Kaasalainen, M., 2004, "Physical Models of Large Number of Asteroids from
Calibrated Photometry Sparse in Time", A&A 422:39-42pp.
Kaasalainen, Bottke, W.F., Vokrouhlicky, D., Rubincam, D.P., and Nesvorny, D.,
2005, "Physical Models and Refined Orbits for Asteroids from Gaia Photometry
and Astrometry", Proceeding of ESA Symp. SP., 576:301-304pp.
Knezevic, Z., Lemaitre, A., and Milani, A., 2002, "The Determination of Asteroid
Proper Elements", Asteroids III, ed. W. F. Bottke, A. Cellino, P. Paolicchi
and R.P. Biznel, University of Arizona Press: Tucson, 603-612pp.
Kovalevsky, J., 2003, "Aberration in Proper Motions", A&A 404:743-747pp.
Lacerda, P. and Luu, J., 2003, "On the Detectability of Lightcurves of Kuiper Belt
Objects", Icarus 151:174-180pp.
Lindegren, L. and Perryman, M.A.C, 1996, "Gaia: Global Astromeric
Interferometer for Astrophysics", Astron.Astrophys.Suppl.Ser., 16:579-595pp.
Lindegren, L., 2005, "The Astrometric Instrument of Gaia: Principles", Proceeding
of ESA Symp. SP., 576:29-34pp.
Lindegren, L., Babusiaux, C., Bailer-Jones, C., Bastian, U., Brown, A.G.A.,
Cropper, M., Hog, E., Jordi, C., Katz, D., Van Leeuwen, F., Luri, X.,
Mignard, F., de Bruijne, J.H.J., and Prusti, T., 2008, "The Gaia Mission:
Science, Organization And Present Status", Proceedings of IAU Symp.,
248:217-223pp.
Lowell, 2014, "Asteroid Observing Service", http://asteroid.lowell.edu/, (Erişim
tarihi: 25 Mayıs 2014).
106
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Mainzer, A., Grav, T., Masiero, J., Hand, E., Bauer, J., Tholen, D.,
McMillan, R.S., Spahr, T., Cutri, R.M., Wright, E., Watkins, J., Mo,
W.,
and
Maleszewski,
C.,
2011,
"Neowise
Studies
of
Spectrophotometrically Classified Asteroids: Preliminary Results", The
Astrophysical Journal, 741:90-25pp.
Malhotra, R., 1998, "Orbital Resonances and Chaos in the Solar System", ASP
Conference Series, 149:37-63pp.
Marciniak, A. and Michalowski, T., 2010, "Asteroids’ Spin Axis Distribution",
A&A, 512:1-3pp.
Mignard, F., 2002, "Observations of Solar System Objects with GAIA: I. Detection
of NEOs", A&A. 393:727-731pp.
Mignard, F., 2005, "Overall Science Goals of the Gaia Mission", Proceeding of
ESA Symp. SP., 576:5-14pp.
Mignard, F., Cellino, A., Muinonen, K., Tanga, P., Delbo, M., Dell’Oro, A.,
Granvik, M., Hestroffer, D., Mouret, S., Thuillot, W., and Virtanen, J.,
2007, "The Gaia Mission: Expected Applications to Asteroid Science",
Earth Moon Planet, 101:97–125pp.
Morbidelli, A., Bottke, W.F, Foreschle, C., and Michel, P., 2002, "Origin and
Evolution of Near-Earth Objects", Asteroids III, ed. W. F. Bottke, A.
Cellino, P. Paolicchi and R.P. Biznel, University of Arizona Press: Tucson,
409-422pp.
Moskovitz, N.A., 2009, "Spectroscopic And Theoretical Constraints on
Differantiation of Planetsimals", PhD Thesis, University of Hawaii, 194p.
Mouret, S., Hestroffer, D., and Mignard, F., 2007, "Asteroid Masses and
İmprovement with Gaia", A&A, 472:1017-1027pp.
Mouret, S., Hestroffer, D., and Mignard, F., 2008, "Asteroid Mass Determination
with the Gaia Mission", Proceedings of IAU Symp., 248:363-pp.
Mouret, S. and Mignard, F., 2011, "Detecting the Yarkovsky Effect with the
Gaia Mission: List of the Most Promising Candidates", Mon. Not. R.
Astron. Soc., 413:741-748pp.
MPC, 2014a, "What is the Minor Planet Center?",
http://www.minorplanetcenter.net/ (Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
107
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
MPC, 2014b, "Distribution of the Minor Planets: Absolute Magnitude"
http://www.minorplanetcenter.net/iau/plot/OrbEls10.gif (Erişim tarihi: 25
Mayıs 2014).
MPC, 2014c, "About Lightcurves" http://www.minorplanetcenter.net/light_curve
(Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
MPC, 2014d, "Minor Planet&Comet Ephemeris Service",
http://www.minorplanetcenter.net/iau/MPEph/MPEph.html, (Erişim tarihi:
25 Mayıs 2014).
MPC, 2014e, "CALL: Project Page",
http://www.minorplanet.info/callprojects.html, (Erişim tarihi: 25 Mayıs
2014).
Muinonen, K., Virtanen, J., Granvik, M., and Laakso, T., 2005, "Asteroid
Orbits with Gaia: Inversion and Prediction", Proceeding of ESA Symp. SP.,
576:223-230pp.
NASA, 2014a, "Horizons Web-Interface"
http://ssd.jpl.nasa.gov/horizons.cgi#top, (Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
NASA, 2007, "Asteroid Main-Belt Distribution",
http://ssd.jpl.nasa.gov/?histo_a_ast, (Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
Nedelcu, D.A, Souchay, Birlan, M., J., Popescu, P.P., Paraschiv, P.V., and
Badescu, O., 2008, "Asteroid Astrometry as a Link Between ICRF and the
Dynamical Referance Frames", Proceedings of IAU Symp., 248:328-329pp.
Neese, C., 2014, "PDS Asteroid/Dust Archive", http://www.psi.edu/pds/, (Erişim
tarihi: 25 Mayıs 2014).
Nesvorny, D. and Bottke, W.F., 2004, "Detection of the Yarkovsky Effect for
Main-Belt Asteroids", Icarus, 170:324-342pp.
Nesvorny, D., Bottke, W.F., Vokrouhlicky, D., Morbidelli, A., and Jedicke, R.,
2006, "Asteroid Families", Proceedings of IAU Symp., 229:289-299pp.
Nesvorny, D., 2014, "Nesvorny HCM Asteroid Families", NASA Planetary Data
System http://sbn.psi.edu/pds/resource/nesvornyfam.html, (Erişim tarihi: 25
Mayıs 2014).
108
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Perna, D., 2010, "Physical Properties of Asteroid Targets of the Rosetta Space
Mission and of Minor Bodies of the Outer Solar System", Ph. D. Thesis,
Observatoire de Paris, 123p.
Perryman, M., 2012, "The History of Astrometry", The Eropean Physical
Journal H, 37:745-792pp.
Pravec, P. and Harris, A., 2000, "Fast and Slow Rotation of Asteroids", Icarus,
148:12-20pp.
Pravec, P. and Scheirich, P., 2012, "Small Binary Asteroids and Prospects for
Their Observations with Gaia", Planetary and Space Science, 73:56-61pp.
Project Pluto, 2014, "FindOrb", http://www.projectpluto.com/find_orb.htm, (Erişim
tarihi: 25 Mayıs 2014).
Prusti, T., 2010, "Gaia Scinece Status", Proceedings of "Gaia Follow-Up Network
for Solar System Objects Workshop, held at IMCCE-Paris Observatory, ed.
P. Tanga and W. Thuillot, 11-13pp.
Reffert, S., 2009, "Astrometric Measurement Techniques", New Astronomy
Reviews, 53:329-335pp.
Ren, S.L. and Fu, Y.N., 2008, "The Role of Pre-Gaia Positional Data in
Determining Binary Orbits with Gaia Data", Proceedings of IAU Symp.,
248:16-17pp.
Rubincam, D.P. and Mallama, A., 1995, "Terrestrial Atmospheric Effects on
Satellite Eclipses with Application to the Acceleration of LAGEOS",
Journal of Geophysical Research, 100: 20285-20290pp.
Ryan, E.L., Woodward, C.E., Dipaolo, A., Farinato, J., Giallongo, E.,
Gredel, R., Hill, J., Pedichini, F., Pogge, R., and Ragazzoni, R., 2009,
"The Asteroid Distribution in the Ecliptic", The Astronomical Journal,
137:5134-5145pp.
Spaceguard Foundation, 2002, "What is a Chaotic Orbit?",
http://spaceguard.rm.iasf.cnr.it/NScience/NScience.html,(2002), (Erişim
tarihi: 25 Mayıs 2014).
Tanga, P., 2005, "Impact of Gaia on Dynamics and Evolution of the Solar
System", Proceeding of ESA Symp. SP., 576:243-250pp.
109
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Tanga, P. and Mignard, F., 2005, "Observing the Natural Satellites of Solar
System Bodies with Gaia", Proceeding of ESA Symp. SP., 576:313-316pp.
Tanga, P. and Delbo, M., 2007, "Asteroid Occultations Today and Tomorrow:
Toward the Gaia Era", A&A, 474:1015-1022pp.
Tanga, P., Delbo, M., Hestroffer, D., Cellino, A., and Mignard, F., 2007, "Gaia
Observations of Solar System Objects: Impact on Dynamics and GroundBased Observations", Advances In Space Research, 40:209-214pp.
Tanga, P., Hestroffer, D., Delbo, M., Frouard, J., Mouret, S., and Thuillot, W.,
2008, "Gaia, an Unprecedented Observatory for Solar System Dynamics",
Planetary and Space Science, 56:1812-1818pp.
Tanga, P., 2010, "Daily Processing of Solar System Object Observations by
Gaia", Proceedings of Gaia Follow-Up Network for Solar System Objects
Workshop, held at IMCCE-Paris Observatory, ed. P. Tanga and W.
Thuillot, 11-13pp.
Tanga, P. and Mignard, F., 2012, "The Solar System as Seen by Gaia: The
Asteroids and Their Accuracy Budget", Planetary and Space Science, 73:59pp.
Tanga, P. and Hestroffer, D., 2012, "Gaia as a Solar System Observatory:
Perspectives For Binary Asteroids", Proceeding of the Workshop, Orbital
Couples: Pas de Deux in the Solar System and Milky Way, ed. F. Arenou,
D. Hestroffer, 137-139pp.
Tedesco, E.F., Williams, J.G., Matson, D.L., and Veeder, G.J., 1989, "A
Theree-Parameter Asteroid Taxonomy", Astronomical Journal, 97:580606pp.
Tedesco, E.F., 1994, "Asteroid Albeos and Diameters", Proceedings of IAU
Symp., 160:55-74pp.
Tholen, D.J., 1984, "Asteroid Taxonomy From Cluster Analysis of Photometry",
PHD Thesis, The University Of Arizona.
Thuillot, W., 2005, "A Ground-Based Network of Observers for a Gaia FollowUp", Proceeding of ESA Symp. SP., 576:317-321pp.
Thuillot, W., Stavinschi, M., Assafin, M., and IAU Working Group ASGBT,
2008, "Astrometry by Small Ground-Based Telescopes", Proceedings of
IAU Symp., 248:286-287pp.
110
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Thuillot, W., Tanga, P., and Hestroffer, D., 2009, "Gaia and the GroundBased Observations of the Solar System Objects", Proceedings of Annual
Meeting of the French Society of Astronomy and Astrophysics, SF2A2009:84-96pp.
Todd, M., Tanga, P., Coward, M.D., and Zadnik, M.G., 2011, "An Optimal
Earth Trojan Asteroid Search Strategy",Mon.Not.R.Astron. Soc.000:1-5pp.
Todd, M., Tanga, P., Coward, M.D., and Zadnik, M.G., 2012, "Detection Of
İnner Solar System Trojan Asteroids by Gaia", Gaia-FUN-SSO-2
International Workshop, Paris Observatory, ArXiv:1212.0268v1.
Torappa, J. and Muinonen, K., 2005, Statistical Inversion Of Gaia Photometry
For Asteroid Spins And Shapes, Proceedings of Symposium ESA SP576:321-325pp
Turon, C. and Arenou, F., 2008, "The Hipparcos Catalogue: 10th Anniversary
and İts Legacy", Proceedings of IAU Symp., 248:1-7pp.
Turon, C., 1997, "From Hipparchus to Hipparcos:Measuring the Universe, One
Star at a Time", http://wwwhip.obspm.fr/heritage/hipparcos/SandT/hipSandT.html (Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
Turon, C. and Robichon, N., 2006, "Astrometric Survey", Mem. S.A.It. 77:10731080pp.
Vernazza, P., Birlan, M., Rossi, A., Dotto, E., Nesvorny, D., Brunetto, R.,
Fornasier, S., Fulchignoni, M., and Renner, S., 2006, "Physical
Characterization of the Karin Family", A&A, 460:945-951pp.
Virtanen, J., Muinonen, K., and Mignard, F., 2005, "Asteroid Orbits with
Gaia: Simulated Examples", Proceeding of ESA Symp. SP., 576, 325329pp.
Vokrouhlicky, D., and Bottke, W.F., 2001, "The Yarkovsky Thermal Force on
Small Asteroids and Their Fragments: Choosing the Right Albedo", A&A,
371:350-353pp.
Vokrouhlicky, D., Broz, M., Bottke, W.F., Nesvorny, D., and Morbidelli, A., 2006,
"Yarkovsky/YORP Chronology of Asteroid Families", Icarus 182:118-142pp.
Warell and Lagerkvist, D., 2007, "Asteroids Taxonomic Clasification in the Gaia
Photometric System", A&A 467:749-752 pp.
111
KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)
Warner, B.D., 2009, "Slow Rotating Asteroids: A Long Day's Journey İnto Night",
ASS, 28:91-101pp.
Warner, B.D., 2013, "The Asteroid Lightcurve Database"
http://www.minorplanet.info/lightcurvedatabase.html, (Erişim tarihi: 25
Mayıs 2014).
Warner, B.D., 2014, "The Minor Planet Observer and Palmer Divide Observatory",
http://www.minorplanetobserver.com/MPOSoftware/MPOCanopus.htm,
(Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
Wolff, S., 2005a, "Near Earth Objects", Ph. D. Thesis, Technical University of
Denmark, 146p.
Wolff, S., 2005b, "Gaia-Assisted On-Board Detection of Moving Objects",
Proceeding of ESA Symp. SP., 576: 329-331pp.
Wyrzykowski, L. and Hodgkin, S., 2011, "Around Gaia Alerts in 20 Questions",
Proceedings of IAU Symp., 285:1-5pp.
Yeomans, D., 2014, "Near Earth Object Program",
http://neo.jpl.nasa.gov/neo/groups.html, (Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014).
Zappala, V., Cellino, A., and Farinella, P., 1990, "Hierarchical Clustering:
How To Identify Asteroid Families and Assess Their Reliability",
Proceedings of IAU Symp., Asteroids, Comets, Meteoritics, 211-214pp.
Zellner, B., Tholen, D.J., and Tedesco, E.F., 1985, "The Eight-Colour Asteroid
Survey-Results for 589 Minor Planets", Icarus, 61:355-416pp.
Zhao, H.B., Yao, J.S., and Lu, H., 2008, "China NEO Survey Telescope and Its
Preliminary Achievement", Proceedings of IAU Symp., 248:565-566pp.
112
113
ÖZGEÇMİŞ
Eda GÜZEL, 1984 yılında Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’da dünyaya
geldi. İlköğretim ve liseyi Antakya’da tamamladıktan sonra 2003 yılında Ege
Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü'nde lisans eğitimi aldı. 2009
yılında mezun olduktan bir dönem sonra Ege Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü’nün Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı’nda yüksek lisans
eğitimine başladı. 2006 yılında amatör bir astronomi grubu ile "Tutulma Avcıları"
ve "Aynı Gökkubbenin Altında" isimli iki Avrupa Birliği Projesi'ne katıldı. 2010
yılında, VI. Ulusal Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğrenci Kongresi'nde
"Astroarkeoloji: Yeni Bir Çokdisiplinli Alan" isimli sözlü bildiriyi sundu. Aynı
yıl, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Astronomi ve Uzay Bilimleri
Anabilim Dalı'da yüksek lisans eğitimi'ne başladı. 2011 yılında, Uluslararası
Astrometri Yaz Okulu ve Çalıştayı'na katıldı. VII. Ulusal Astronomi ve Uzay
Bilimleri Öğrenci Kongresinde "Gaia ile Asteroit Astronomisi" isimli bir poster
bildirisi sundu. 2012 yılında "Karin Asteroit Ailesi'nin Fiziksel Özelliklerinin
Belirlenmesi" isimli gözlem projesine başladı. 2012-2013 yılları arasında
"Oymaklardaki Genç Örten Çift Yıldızlar" ve "Aktif Gökadaların Merkezindeki
Büyük Kütleli Karadeliklerin Tayini" isimli Tübitak projelerinde gözlemci
öğrenci olarak görev aldı. Gaia-FUN Türkiye grubuna katıldı.
Download