İnsanlık tarihinin gelişimleri incelendiğinde, devrimsel gelişimlerin bir çoğunda üretim tekniklerinin gelişimi ve değişiminin ne kadar etkili olduğunu görmekteyiz. Örneğin hayvanların evcilleştirilmesi ve toprak işleme yeteneğinin gelişmesi, insanlık tarihinin üretim tekniklerinin değişimi neticesinde yerleşik hayata geçmesinin ilk örneklerindendir. Tarih öncesi çağlar dikkate alındığında (taş devri-bakır devri-tunç devri-demir devri), üretim aletlerindeki değişimlerle anıldığı görülmektedir. Sonraki yüzyıllarda bu etki; sosyal ve siyasi gelişmelere yerini bırakmış olsa da, tarihin her döneminde üretim tekniklerindeki gelişmeler toplumların gelişimi derinden etkilemiştir. Rönesans döneminde temel bilimlerin gelişmesi, 17inci yüzyilda fransız ihtilalinin olması, 16 ve 17inci yüzyılda Orta Amerika’nın sömürülme dönemi; 18 ve 19uncu yüzyılda sanayi devrimin oluşması için gerekli ekonomik, bilimsel ve siyasi gelişmeleri hazırlamıştır. Alvin Toffler; insanlık tarihini organize tarıma geçiş, sanayileşme ve servis/bilgi ekonomisine geçiş olarak üç kısma ayırmıştır. Toffler’a göre, sosyal düzenlerin ortaya çıkmasında bu akımların önemi büyüktür. Organize tarım, köylü sınıfını yaratmıştır. Sanayileşme ile, toprak işleme yerini fabrikalara bırakırken, geniş ailelerden çekirdek ailelere doğru bir geçişe sebep olmuştur. Aynı zamanda tarım toplumunda yavaş akan hayat, sanayi toplumunda aşırı senkronize ve hızlı akmaya başlamıştır. Bilgiye dayalı toplumlarda ise kişisellik ön plana çıkmaktadır. Sanayi devrimlerinin her bir aşamasında o dönemler için çığır açan inovasyonlar, endüstride büyük değişiklikler yarattığı gibi sosyal-bilimsel- ekonomik ve kültürüler anlamda bir çok değişimi tetiklemiştir. Aşağıda bu gelişmeler açıklanmış olup, endüstri 4.0 için kişisel tahminler anlatılmıştır. ENDÜSTRİ 1.0-BUHARLI MAKİNALAR DÖNEMİ: Buhar makinalarının temel prensibi, sıvı haldeki su ile buhar haldeki su arasındaki basınç farkını kinetik enerjiye dönüştürmektir. Sıvı halde bulunan su kömür-odun-petrol türevleri ile ısıtılarak kızgın buhar haline getirilir, bu buhar bir odacığa toplanır, hızla soğutulan bu odacıkta sıcaklıkla birlikte basınç da düşer ve vakum oluşur. Bu vakumun gücü kinetik enerjiye dönüşür ve piston sistemini tetikler. Isıtma ve buharlaştırma prosesi, hareketli mekanizmanın dışında bir kısım olması nedeniyle bu tür motorlar teknikte “dıştan yanmalı motor” olarak anılır. Her nekadar daha önceleri buharlı makina örnekleri geliştirilmiş olsa da, 1665 yılında Worecester makinası olarak bilinen ve suyu daha yüksek noktalara pompalamada kullanılan buharlı makina, ilk ticari buharlı makinadır. Resim 1: Worecester Makinası Sonrasında, 1698 yılında bir İngiliz olan Thomas Savery buhar pompası denen ve su pompalamada kullanılan makinayı yaptı. Bu makina tamamen buharın ısıtılıp soğutulmasından ileri gelen basınç yükselme ve düşmeleri neticesindeki basınç farkına göre çalışmaktaydı. Bu makina için çok fazla ısı enerjisi gerekmesi, yüksek basınç altında oluşan riskler ve veriminin çok düşük olması nedeniyle çok fazla tercih edilmedi. https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/f0/Steam_engine_in_act ion.gif/450px-Steam_engine_in_action.gif Resim 2: Savery Makinası 1712 yılında yine bir İngiliz mühendis Thomas Newcomen, maden ocaklarındaki suyun tahliyesi amacıyla Newcomen makinası olarak bilinen bir makina geliştirdi. Bu makinayı bir önceki versiyonlardan ayıran en temel özellik kaldıraç mekanizması ile birlikte kullanılmış olmasıydı; ancak verim yine bu makinada çok düşük seviyedeydi. Resim 3: Newcomen Makinası https://tr.wikipedia.org/wiki/Buhar_makinesi#/media/File:Newcomen_atmospheric _engine_animation.gif 1764 yılında, İskoç bir mucit olan James Watt’a, onarılması için bir Newcomen makinası verilmiştir. Verimliliği düşük olan bu makinayı onaran James Watt, sonrasında makinadaki verimi yükseltmek için farklı bir çalışma yapmıştır. Bir önceki makinalar aynı odanın buharla doldurulması(ısıtılması) ve soğutularak yoğuşturulması esnasında çok fazla enerji kaybı olduğunu anlayarak, çift odalı buhar makinası geliştirmiştir. Bu değişiklik, endüstri devriminin başlangıcı sayılır ve bu dönem bugünki tanımlamalarla Endüstri 1.0 olarak anılır. Resim 4: James Watt’ın Geliştirmiş olduğu Buhar Makinası 1781 yılına kadar bir seri iyileştirmeler yapan Watt, yaptığı icatlarla buhar gücünü pistonlarla lineer harekete ve biyel koluyla da dairesel hareketlere çeviren mekanizmalar geliştirmiştir. Ayrıca, mühendisliğe yaptığı katkılarından dolayı uluslararası güç biriminin ismi “Watt(W)” olarak belirlenmiştir. James Watt’ın geliştirmiş olduğu makinanın veriminin %7 gibi çok düşük değerlerde olması nedeniyle, ilk etapta maden ocaklarındaki suyun tahliyesi ve tekstil fabrikalarında kullanılabilmiştir. Termodinamik biliminin kurucusu sayılan Sadi Carnot, verimlilik üzerine bir takım çalışmalar yapmıştır. Mühendislikte Carnot çevrimi olarak bilinen ve günümüzde hala buzdolabı-klima gibi cihazların ısıtma-soğutma prensibini oluşturan çevrimi geliştirmiştir. Carnot’un verimlilik üzerine yaptığı çalışmalar sonrasında yüksek güçte buhar makinaların önü açılmış ve buharlı gemiler-buharlı lokomotifler ve buharlı otomobiller geliştirilerek endüstrinin logaritmik gelişmesi tetiklenmiştir. Bu dönem toplumsal gelişmeler incelendiğinde, kas gücüyle yapılan bir çok işin makinalar aracılığıyla yapılmaya başlandığı görülmektedir. Endüstrinin gelişmesi neticesinde; yeni bir burjuva sınıfı doğmuş, işçi sınıfı popülasyonu giderek artmış, nüfus kırsal alandan kent merkezlerine kaymıştır. Sanayi devrimine ayak uyduran batı ülkeleri ile sanayi devrimini takip edemeyen doğu ülkeleri arasındaki uçurum giderek açılmıştır. Endüstride yaşanan gelişmeler, sadece satınalma yoluyla takip edilmesi tarihin her döneminde bir çok ülkeyi yok olmaya sürüklemiştir. Bunun en çarpıcı örneği ise, buharlı makinalar döneminde Osmanlı İmparatorluğunu iflas etmesine sebep olan dönemdir. Osmanlı imparatorluğu döneminde, batıda olan buharlı makina gelişmeleri takip edilmiş ve İngiltere’den buharlı gemiler alınmaya başlamıştır. 1828 yılında Ermeni tüccarlar tarafından satın alınan ilk buharlı gemi, II. Mahmud’a hediye edilir. Sürat adı verilen gemi padişahı Marmara’da çıktığı bir gezide fırtınadan kurtarınca buhar gücü imparatorlukta birçok destekçi kazanır. Kırım savaşında(1854) İstanbul’a demir atan son teknoloji İngiliz ve Fransız savaş gemileri, herkes tarafından çok beğenilmiş ve o dönemde veliaht şehzade olan Abdülaziz’in ilgisini çekmiştir. Abdülaziz tahta çıktıktan sonra(1861) İngiltere ve Fransa’ya bu gemilerden sipariş verilmiş, Osmanlı’nın bu gemi siparişlerini finanse edecek gücü olmadığı için dış borçlar alınmış, alınan borçlar ödenemeyince 1876 yılında imparatorluk iflasını açıklamıştır. Birinci Dünya Savaşı döneminde ise; İngiltere’ye sipariş edilen 2 savaş gemisi, tesliminden bir gün önce el konulmuştur. Buhar makinaları devrimini kaçıran Osmanlı İmparatorluğu, Çanakkale savaşında denizlerdeki hakimiyetini tamamen yitirmiş ve mavi suları son teknoloji İngiliz ve Fransız gemilere teslim etmiştir. Dıştan yanmalı motorların gelişimine paralel süreçte içten yanmalı motor teknolojisi de gelişmiş ve özellikle otomotiv endüstrisinde yer almıştır. İçten yanmalı motorların ilk uygulması 1796 yılında katı yakıtlardan havagazının elde edilmesi ile olmuştur. Havagazı ile çalışan içten yanmalı motor1860 yılında Fransız mühendisi Jean Etıenne LENOIR tarafından yapıldı. 1,5 Beygir gücünde olan bu motorun gücünün az olması nedeni havagazının sıkıştırılmadan yakılmasıdır. Resim 5: İlk içten Yanmalı Motor Gazların sıkıştırılarak yakıldığı zaman gücün artacağı tezini ortaya atan Wıllıam BENNET adlı bir İngilizdir. Bunu geliştiren ise Dugold CLERK adlı İskoçyalı mühendistir. 1862 yılında Fransız Fen adamı Alphanse BEANDE dört zamanlı devrenin esasını ortaya koydu. Ancak dört zaman prensibine göre çalışan ilk motorun 1876 yılında Alman mühendis Dr. Nıkolaus August OTTO yaptı. Otto, bu motorun patentini 1877 de Amerika'da aldı. 1878 de Fransa'da açılan bir dünya sergisinde halka teşhir etti. Otto, havagazını sıkıştırdıktan sonra ateşlemeyi yaptığı için motorun verimi ve gücü artmıştı. Alevle ateşlendiği için motor devri 150-200 devir/dakika civarındaydı. Bu devirde bir motorun otomobillerde kullanılması uygun değildi. İlk dört zamanlı motoru yapan ve ortaya koyan Otto olduğu için bugün benzin motorlarına “Otto Motoru” ve çevrimine de “Otto Çevrimi” denilmektedir. Resim 6: Otto Motoro Resim 7: 4 Zamanlı Motor Çevrimi Otto'nun personelinden Gottıeb DAIMLER 1883 yılında Otto'dan ayrılarak bir atölye kurmuş ve devam etmiştir. Yaptığı motorun yanma odasına bakır çubuk yerleştirerek, dıştan bakır çubuğu karpit lambası ile ısıtmak süreti ile motorun ateşlenmesini ısınan bakırdan temin etmişti. Bu sayede motorun devrini 800-1000 devir/dakika ya çıkarmak süreti ile verimini ve gücünü arttırmıştır. Bu motor bugün Mercedes Fabrikası Müzesi'nde teşhir edilmektedir. Bu ateşleme sistemine “sıcak boru ateşlemesi” denir. Bu devirde bir motorun otomobilde kullanılması mümkündü, ama hala yakıt olarak havagazı kullanılıyordu. Bu çalışmalar Avrupa'da devam ederken Amerikalı bir mühendis George BRAYTON yakıt olarak benzin kullanılan bir motor yapmış ve yaptığı motorlardan birini Filedelfiya sergisinde teşhir etmiştir. Bundan sonraki çalışmalar, havagazının yerini tutabilmesi için benzini zerreler haline getirip, buharlaştıracak karbüratörlerin icadına doğru gitti. Daimler Almanya'da, Forrest Fransa'da 1885 yılında bu konuda çalışmalar yaptılar. Karbüratörlerin görevi, sıvı yakıtı atomize etmek yani küçük zerreler haline getirip hava ile karıştırmak süreti ile yanabilir bir karışım haline getirmektir. Daimler bu havayı sıvı yakıt içersine itmek süreti ile yapmaya, ayrılmış zerrecikleri de ateşlemeden evvel sıcak boruya temasla gaz haline getirmeye çalıştı. Forrest ise, yakıtı filit tulumbası esasına göre hava akımı içersine püskürttü. Daha sonra, Daimler'le Wılhelm MAYBACH bir araya gelerek, bu gün kullanılan şekilde olan şamandıralı karbüratörü icad ettiler. Karl BENZ adlı diğer bir Alman, Daimlerin motorunu, Forrest'in karbüratörünü alıp bunları dört teker üzerine oturttu. Böylece, 1886 senesinde ilk defa, içten yanmalı (patlamalı motorların) motorların en geniş uygulama sahası olan otomobil meydana gelmiş oldu. Resim 8: Karl Benz’in İlk Otomobili Amerika'da ilk otomobil 1893 yılında J.Franlın DURYEA'nın yardımıyla Charles DURYEA tarafından yapılmıştır. Henry FORD'un ilk otomobili ise 1896 yılında Detroit sokaklarında dolaşmaya başladığı görüldü. Henry FORD fabrikasını genişleterek 1903 yılında dört silindirli ve ucuz fiyatlı otomobiller yaparak bunları (T) modeli adıyla piyasaya sundu. Özkan Karaoğlu