1 Tuzcul Bitkiler Halofitler de denen tuzcul bitkiler stresli koşullara alışmış en cefakar grupta yer alır. Toprak tuzluluğunun arttığı bu gibi alanlar, deniz kenarlarında durgun, sığ göletler halindeki lagün çevrelerinde oluştuğu gibi karaların iç kesimlerinde de karşımıza çıkar. Buralar yağışın az, buharlaşmanın fazla olduğu kurak ve çorak yerlerdir. Yağmur sularının kayalardan çözdüğü tuzlar, sularını dışarıya veremeyen bu çanaksı kapalı havzalarda, şiddetli buharlaşmanın da etkisiyle zaman içerisinde yüzeyde birikmeye başlar. Tuzunu denizden alan ve akarsuların denizlere kucaklaştığı kıyılarımızdaki önemli tuzlu bataklıklardan önemlileri İzmir, Çamaltı Tuzlası; Aydın, Büyük Menderes Deltası; Adana, Karataş ve Yumurtalık civarındaki Tuzla, Akyatan, Ağyatan Gölleri ile Yumurtalık Lagünü; İçel, Silifke’deki Göksu Deltası’dır. Genellikle tuzlu göllerin etrafındaki kuşaklarda oluşan, Anadolu’nun iç kısımlarındaki önemli karasal tuzculların Çoğu Konya kapalı havzasında oluşmuştur. Bu havzada Bolluk ve Tersakan Göllerini de içine alan Tuz Gölü; Konya, Aslım bataklığı; Aksaray, Eşmekaya ve Sultanhanı sazlıkları; Karapınar, Sultaniye sazlığı; Karaman, Ereğli Sazlığı önemli tuzlu alanlardır. Benzer karasal tuzlu alanlar arasında Kayseri Sultan sazlığı’nın kuzeyini oluşturan Çöl Gölü; Bünyan-Sarıoğlan’daki Palas Gölü; Kırşehir, Mucur’daki Seyfe Gölü; Denizli, Dazkırı-Çardak arasındaki Acıgöl; Burdur, Yarışlı ve Burdur Gölleri; Ankara, Nallıhan Kuş Cenneti, Haymana Çöl Gölü, Iğdır, AralıkTuzluca’da uzanan çorak alanları da sayabiliriz. Halofitlerin çoğu C4 bitkileridir. Bu bitkilerde fotosentezin ilk ürünleri olarak 4 karbonlu organik asitlerdir de oluşmaktadır. Diğer C3 bitkilerinde ise ilk ürün 3 karbonlu organik moleküllerdir. C4 bitkileri hem monokotil hem dikotil bitkilerde ve değişik familyalarda yer almakla beraber sirkengiller de (Chenopodiaceae) oldukça fazladır. Birçoğu yüksek fotosentez hızına sahip hızlı büyüyen türlerdir. Sıcaklık ve radyasyonun yüksek olduğu, su noksanlığı bulunan kurak ve tuzlu topraklara adapte olmuşlardır. Birçok bitkinin yetişmesine imkan vermeyen tuzlu topraklarda fizyolojik açıdan özelleşmiş ve ekolojik olarak adapte olabilmiş bitkiler yaşayabilir. Bunların birçoğunun yaprakları sukkulent yapılı veya kalın kutikulludur. Kök hücreleri, tuzlu topraklardan suyu alabilecek yüksek osmotik basınç değerine sahiptir. Tuzun fazlasını ya salgılarlar veya yapraklar üzerindeki küçük tüysü torbacıklarında depolorlar. 2 Topraklardaki tuz miktarı % 0.5'in üzerinde olan yerlerde yetişen bitkilere gerçek halofitler de denir. Bunlar kurak veya bataklık yerlerde yetişen bitkiler olabilir. Fakültativ halofit de denen bazıları hem tuzlu hem de tuzlu olmayan topraklarda yaşarlar. Çoğu karapazı (Atriplex) türü bu grupta yer alır. Yavşan da (Artemisia santonicum) böyledir. Tuzlu çevre, glikofitler (normal topraklarda yetişenler) gibi halofitler için de tohumların çimlenmesini engelleyici etki yapar. Tuzlu çevrede yetişen bitkilerin tohumları yağış mevsimini takibeden günlerde, ortamdaki tuz konsantrasyonu düştükten sonra çimlenebilirler. Tuzlu topraklara iyi bir şekilde adapte olmuş halofitler bile bu şartlarda tohumlarını çimlendirmekte güçlük çekerler. Yüksek tuzluluğa tolerans gösteren tek yıllık sukkulent(etli) halofit Salicornia europaea (deniz börülcesi, karakoruğu)) tohumları bile % 5'in üzerindeki tuzlu ortamda dormanside(uykuda) kalır. Halofit tohumları genellikle yağışlı ilkbahar mevsimlerinde topraktaki tuz oranının % 0.2 ‘nin altına düştüğü zamanlarda çimlenebilir. Tuzlu topraklar bir çok bitkinin gelişmesine imkan vermezken bu topraklara uyum sağlamış halofitler için aranan yerlerdendir. Onlar güzelliklerini sonbaharda sergileyen bu çorakların tek sahipleridir. Çoğunluğu yarım metreden kısa, yaprakları körelmiş veya küçülmüş otsu türlerdir. Gövde ve yaprakları genellikle kuraklığı dayanmak için değişikliğe uğramıştır. Yaprak örtülerinin kalınlaşması veya tüylerle kaplanmasıyla ışınların yakıcı etkisinden korunurlar. Bazılarının gövde ve yaprakları su depo edecek şekilde kaktüsler gibi etlenmiştir. Küçük gösterişsiz çiçekleri sonbaharda açarken gövde ve yaprakları da yeşilden kırmızıya veya mora döner. Eylül ve Ekim aylarında çöl benzeri bu alanların halı motiflerini anımsatan peyzajına doyum olmaz. Tuzlu topraklar tarıma uygun olmayan verimsiz sahalardır. Dünyanın bir çok yerinde tuzlu alanlarda drenaj kanalları açılarak topraklardan tuz yıkanarak uzaklaştırılır ve bu sayede tarıma kazandırılmaya çalışılır. Aynı uygulama Tuz Gölü’nü çevreleyen geniş düzlüklerde de yapılarak bir çok alan, yeraltı sularından yararlanılarak sulu tarıma uygun hale dönüştürülmüştür. Halen tarıma uygun olmayan birçok yerde İran-Turan florasıyla sıkı ilişiği olan halofitik (tuzlu toprakları seven vejetasyon İç Anadolu düzlüklerinde geniş alanlar kaplar. Bu vejetasyon tipinde Chenopodiaceae (sirkengiller) ve Plumbaginaceae (kuduzotugiller) üyelerine çok rastlanır. Önceden genellikle hububat ekimi yapılan bu yerlerde bugün yaygın olarak Beta vulgaris var. altissima (şeker pançarı) üretilmektedir. Chenopodiaceae ailesinden olan ve tuzlu topraklar da yetişebilen bu mükemmel tür uygun bir benzetme yapacak olursak toprağın tuzunu şekere dönüştürür. Ekonomiye önemli katkı sağlayan bu tarım teknikleri dikkatli olunmazsa ileride geriye dönüşü olmayan 3 sorunlar da açabilir. Yeknesak görüntüye sahip bu uçsuz bucaksız alanlarda tüm bitki örtüsü birbirinin kopyası gibi görünür. Bu da yararlı tarımsal çalışmaların her alanda rahatça yapılabileceği izlenimini uyandırır ki esas tehlike buradadır. Bu örtü iyi analiz edilirse yöresel farklılıkların dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan çok önemli türleri barındırdığı gerçeğiyle karşılaşırız. Uzun süren çalışmalarımız bu havzada yetişen yöresel türlerin dağılışları ve bolluklarıyla ilgili sağlıklı bilgiler kazandırdığı gibi bu güne kadar bilinmeyen altı türü keşfetmemizi de sağladı. Sucul ve tuzcul alanlarda tür çeşitliliği az ve genellikle dünyanın birçok yerinde rastlanabilen geniş yayılışlı türler çoğunluktadır. Tuz Gölü’nün güney yatakları sanki bu görüşün aksine, birçok tuzlu bölgelere göre göreceli olarak çok zengindir. Tuzlu topraklardaki endemik (yöresel) türlerimizin çoğu bu alandadır. Buna alanı Türkiye’nin önemli endemik merkezlerinden biri haline getirir. Aslında bu alanın dar bir koridor halinde Cihanbeyli’nin güneyinden başlayarak Bolluk ve Tersakan Göllerini de içine alacak şekilde Günyüzü–Gölyazı-Eskil-YenikentSultanhanı hattınca korunması arzu edilir. Veya bu alandaki 3 önemli noktada (Bolluk-Tersakan, Eskil-Yenikent, Eşmekaya-Sultanhanı gındıralıkları) bulunan önemli bitki alanlarını tarımsal faaliyetlerin dışında tutarak tam korumaya almalıyız. Dünya üzerinde her kıtada geniş sahalarda karşılaştığımız tuzlu topraklar göreceli olarak Asya’da daha fazladır. Anadolu tuzcul bitkileri Asya’daki akrabalarına benzemekle birlikte kendine özgü türleriyle de önem arz eder. Genellikle yemek tuzunca (NaCl) veya kıloridce zengin olan bu topraklarda geniş yayılış gösteren kozmopolit türlere rastlanmasına rağmen, yöresel olarak dar alanlarda karşımıza çıkan sulfatca (NaSO4) zengin topraklarda değişik yöresel türlere de rastlanır. Tuz Gölü’nün Güneydoğusunda yer alan Bolluk-Tersakan Gölü-Eskil-Yenikent hattındaki tuzlu topraklar ile Sultanhanı bataklıkları yöresel endemikler bakımından zengin korunması öncelikli yerlerdendir. Buralarda tuz isteği yüksek birçok endemik (yöresel) türe de rastlanır: Gladiolus halophilus (tuzcul glayöl), Acantholimon halophila (tuzcul kirpidikeni), Ferula halophila (tuzcul çakşır), Asparagus lycaonicus (Konya kuşkonmazı), Allium vuralii (tuzgölü soğanı), Verbascum pyroliforme (tuzcul sığırkuyruğu), Salvia halophila (tuzcul adaçayı), Salsola stenoptera, Limonium iconicum, L. anatolicum, L. tamaricoides (devekulakları), Kalidiopsis wagenitzii, Hypericum salsugineum (tuzcul kantoron), Onosma halophilum (tuzcul emzikotu) ve Taraxacum mirabile (cibcik, ak cırtlık) bunlara örnektir. Bunlardan Konya kuşkonmazının, yöredeki Alkim tesislerinin (sodyum sülfat üreten tesisler) dinlendirme havuzlarının kenarlarındaki dar bir alana sıkışıp kalması yaşamını zora sokmuştur. Özellikle Tuz gölü çevresi olmak üzere, havza içerisindeki çorak 4 sahalarda iki senedir sürdürülen yoğun çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan Bolluk–Tersakan göllerinin çevresi botanik açısından birinci derecede öncelik taşımaktadır. Alandan geçen drenaj kanalları Konya atıklarını Tuz Gölü’ne taşımaktadır. Alandaki kanal çevrelerinde yapılacak tarımsal faaliyetler için açılacak ilave yeni kanallar ve yeni tarım sahaları kazanılmasının bu türler için büyük bir tehlike olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Alan içerisinde sağlıklı bir gelişim gösteren iki ağaççık türü Frangula alnus (barut ağacı) ve Rhamnus petiolaris (cehri) dikkat çekicidir. Tuzlu topraklarda gayet iyi gelişim gösteren, 2-3 m boyundaki bu odunlu türler alan içerisindeki kanallar boyunca veya alan çevresinde dikilebilir. Hatta havza içinde yapılacak olan plantasyon çalışmalarında ele alınması gereken ideal türlerdir. Bu türlerin doğal olduklarını düşündüren görünümlerine rağmen tek fertle temsil edilmesi, bunların doğal olmayıp, sonradan dikilmiş olabilecekleri fikrini de uyandırmıştır. Bölgede faal olmayan gayzerler de tanıtılmaya değer özelliktedir. Tuzlu göllerin çevresinde, topraktaki tuz konsantrasyonuna göre kuşaklar oluşturan halofitlerin tür kompozisyonları kuşaklara göre ve gölden göle değişmektedir. Göle yakın ilk kuşaktaki tuzlu bataklıklarda Halochnemum strobilaceum (çuvan), Salicornia europaeae (deniz börülcesi) gibi sukkulent (etli,sulu) halofitlerle, siyah başaklı Bolboschoenus maritimus (çapıl otu) ve Phragmites australis (kamış) gibi saz bitkilerine rastlanır. Bu bitkiler arasında genel olarak tuz isteği en yüksek bitki Salicornia europaea' dır. Tuz gölü çevresinde yarı bataklık alanlarda yayılış gösterir ve geniş topluluklar oluşturur. Bu türün örtüşü yer yer %95'lere kadar çıkar. Aralarında çok seyrek olarak yine tuz isteği oldukça yüksek olan Halocnemum strobilaceum'lara rastlanır. Tuz isteği yüksek olan ve genellikle Salicornia europaea'lardan sonra gelen, bazen de bu türün yerini alan Halocnemum strobilaceum Tuz Gölü çevresindeki ilk kuşaklarda geniş alanlar kaplar. Halocnemum strobilaceum tuz oranın daha az olduğu ikinci kuşakta genellikle Halimione verrucifera (betne) ile karışık topluluklar oluşturur. Topluluktaki tür sayısı genellikle azdır (5 -10 kadar). Bu üç tür deniz kıyıları da dahil tuzlu toprakların her zaman karşımıza çıkan geniş yayılışlı türleridir. Bazen acı ot da denen Halocnemum strobilaceum hayvanlar tarafından zorunlu haller dışında tercih edilmez. Karapınar ve Zengen (Aksaray-Ulukışla) gibi daha kurak bölgelerde yayılış gösteren Halocnemum strobilaceum topluluklarının floristik kompozisyonu ise daha zengindir. Bu türe bu bölgelerde Halimione verrucifera, Aeluropus litoralis (sahil ayrığı), Frankenia hirsuta (tülpembe), Gypsophila oblanceolata (çöven), Reumaria 5 alternifolia, Taraxacum farinosum (cırtlık), Petrosimonia brachiata crassifolia (erişte) gibi bitkiler iştirak eder. ve Plantago Uzun süre su altında kalan yaz sonuna doğru ve sonbaharda suları çekilen düz alanlarda ise geniş öbekler halinde Suaeda carnosissima (kursalık), S. altissima ve Salsola stenoptera (soda otu) gibi sukkulent türler hakim duruma geçer. Bu topluluklar içersinde örtüşü son derece zayıf olan Frankenia hirsuta (tülpembe), Sphaerophysa kotschyana, Stellaria media (kuş otu), Lepidium cartilagineum ve Puccinellia koeieana gibi türler bulunur. Tuz gölü çevresinde özellikle KonyaKarapınar arasındaki terkedilmiş tarlalarda Salsola crassa (etli soda otu) geniş topluluklar oluşturur. Bu topluluk Eylül-Kasım aylarında pembe-kırmızı-mor renkli harika mozayikler halindedir. Bu bitki topluluğu içersinde Petrosimonia brachiata, Suaeda carnosissima (kursalık) ve Aeluropus litoralis (sahil ayrığı) gibi bitkiler az da olsa yayılış gösterir. Kurak mevsimde gerek bu türlerin üzerinde, gerekse toprak yüzeyinde çökelen ince tuz kabukları bu geniş kuşağın karakteristiğidir. Otlatma için de önemli sayılan halofitik çayırlardan Aeloropus littoralis, Puccinellia koeieana ssp. anatolica'ya bu kuşakta sıkça rastlanır. Halofitik otsu formasyonun daha nemli alanlarında, boyları 2 m ' yi geçmeyen Tamarix ramosissima (ılgın) ağaççıkları oraya buraya serpilmiş durumdadır. Tuzlu toprakların dağ stebiyle geçit teşkil eden çevresindeki az tuzlu topraklarda yer yer Artemisia santonicum (yavşan, pelin onu) topluluklarına rastlanır. Tuz Gölü'nü çevreleyen çorakçıl bitkilerden sonra, daha derin ve çok az tuz içeren topraklar üzerinde görülen yavşanlar, az eğimli tepelerde yer alan Thymus (kekik) ve Astragalus'ların (geven) egemen olduğu dağ eteklerine kadar uzanır. Güzel kokulu, boz renkli ve çalımsı görünüşlü Artemisia santonicum (yavşan), Tuz Gölü çevresindeki halofitik vejetasyonun bitiminden sonra başlayan step vejetasyonu içerisinde yer alan birliğin esas türüdür. Konya kapalı havzasının düzlüklerinde yaygın iki tür Artemisia santonicum ve Camphorosma monspeliaca (ezgen), bu yörelerde hayvanlar tarafından tercih edilen, besicilik açısından kuraklığa ve çorağa dayanıklı iki önemli türdür. Bunlardan Artemisia santonicum tuzsuz veya az tuzlu topraklarda ve daha geniş alanlarda yayılma imkanı bulurken, Camphorosma monspeliaca daha tuzlu topraklarda ve daha kısıtlı dar alanlarda yayılış gösterir. Ağır otlatma koşullarına dayanıklı bu iki tür, gerek otlatma baskısı altında olduğundan ve gerekse de tarla açmaya uygun düzlüklerde yetiştiğinden areallerini (yayılış sahalarını) son yıllarda gittikçe daraltmışlardır. Bugün bu türlerin baskın olarak bulunduğu birkaç nokta yakın gelecekte kalmayabilir. Bu bakımdan, endemik 6 olmasalar da biyolojik çeşitlilik açısından en iyi şekilde temsil edildiği, bitki birliği olarak doğal yapısını koruyabilen bir- iki noktanın korunmasında fayda vardır. Eskil-Yenikent arasında geniş yayılışlı türlerin yanısıra sadece buralara özgü türler de oldukça fazladır. Ülkemiz için lokal endemik bir cins olan Kalidiopsis wagenitzii’de buradadır. Türkiye’deki 16 monotipik (tek türü olan) endemik cinsten birisidir. İlk olarak 1957 toplanan bu türü tekrar bulabilmek için bir hayli çaba sarfettik. Monotipiklerden bir diğeri 5-10 cm boyunda etli, tek yıllık bir tuzcul tür olan Micrornemum coralloides’ dir. İki alt türü vardır. Altür anatolicum bu alanlarda yaşarken diğer altürü (coralloides) İspanyada’dır. Bu bitkiler alemindeki kesikli yayılışa da tipik bir örnektir. Monotipiklerden üçüncüsü de, Cyathobasis fruticulosa, Tuz Gölü’nü kuşatan tuzlu bozkırların seyrek görülen, bodur yapılı, çok yıllık otsu formdaki bir diğer temsilcisidir. Bu alan küçük gösterişli mavi çiçeklere sahip Limonium’ların zenginliği ile de dikkat çeker. Limonium'lar da güzel ve gösterişli tuzcul bitkilerdendir. Çiçek durumları uzun süre bozulmadığından, kuru çiçek süslemeciliğinin en favori bitkilerindendir. Türkiye'deki 17 Limonium türünden 6 tanesi endemiktir. Endemiklerden 5'i Konya kapalı havzasında yaşam sürmektedir. Endemik olmayanlarla beraber havzada 7 Limonium türü vardır. Bunlardan 2'si (L. gmelini, L. iconicum) Eskil-Yenikent arasında sağlıklı populasyonla temsil edilmekte, birlikler halinde peyzaja mavi-mor güzellikler katmaktadır. Ayrıca L. iconicum'a benzeyen lokal endemik tür olan ve tip kaydından bilinen L. tamaricioides'e havza içinde Sultanhanı civarında az olarak rastlanmıştır. Aynı tür daha bol olarak havzanın kuzeyinde Kırşehir, Malya civarlarındaki tarlaların kenarındaki dar bir alanda da yaşamaktadır. Bu gösterişli türün de şiddetle korunmaya ihtiyacı vardır. Eskil-Yenikent gerek zengin tür kompozisyonu ve gerekse ihtiva ettiği endemikler açısından son derece zengindir. Türkiye tuzcul bitkileri her araştırmamızda bizlere yenilikler sunarak heyecanımızı pekiştirmektedir. Nallıhan Kuş Cenneti Tabiatı Koruma Alanında 1997 de yaptığımız incelemede kazayağıgillerden (Chenopodiaceae) yeni bir türü (Salsola grandis, büyük soda otu) keşfetmenin yanı sıra bu güne kadar Türkiye’de yaşadığı saptanmamış iki türü (Anabasis aphylla, Atriplex aucheri) saptamanın hazzını yaşadık. Alan Ankara-Bolu arasında, Nallıhan’ın 10 km doğusunda, Sarıyar Barajı’nın kuzey ucunda seyir ve biyoçeşitlilik açısından gerçekten küçük bir cennettir. Bu türler 1995 de koruma altına alınmış olan bu alanın önemi bir kat daha arttırdığı gibi, hemen yanı başımızdaki yerlerde bile araştıracağımız çok şeylerin olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir. Alanın küçüklüğü, türlerin birey sayısının 7 azlığı, ulaşım kolaylığı ve tarım alanlarına yakınlığı buradaki türlerin korunmasını ön plana çekmektedir. İç Anadolu tuzcullarında yaptığımız araştırmalar, Tersakan – Sultanhanı arasında üç önemli bitki alanı (ÖBA) ortaya çıkardı. Yani korunma önceliği bulunan hassas türlerin fazla olduğu ve floristik kompozisyonu zengin alanlar. Bunlara ilave iki alan daha var. Biri Aksaray-Ereğli karayolunun Bor kavşağına rastlayan kesiminde yer alan Zengen köyünün güneyindeki çorak toprakları içine alan yaklaşık 5 000 ha'lık bir alandır. Biri de Karapınar Sultaniye Sazlığı olmak üzere toplam beş alan. Bu alanlar ve endemik türleri şunlardır: 1- Bolluk-Tersakan Salvia halophila Verbascum pyroliforme Linum seljucorum (subendemik) Asparagus lycoinicus Onosma halophila Hypericum salsugineum Limonium anatolicum Limonium iconicum Gypsophila oblanceolata Gladiolus halophilus Silene salsuginea Taraxacum mirabile Microcnemum corolloides subsp.anatolicum (monotipik) 2- Eskil-Yenikent Kalidiopsis wagenitzii (Lokal ve monotipik) Microcnemum coralloides Puccinellia koeieana ssp. anatolica Allium vuralii Salvia halophila Taraxacum mirabile Silene salsuginea Hypericum salsugineum Verbascum pyroliforme Linum seljukorum Limonium anatolicum Limonium iconicum Limonium tamaricioides 3-Sultanhanı-Eşmekaya Gladiolus halophilus (tuzcul glayöl) Onosma halophila (tuzcul emzikotu) 8 4- Zengen Gypsophila oblanceolata (çöven) Limonium iconicum, Microcnemum corolloides subsp. anatolica, Taraxacum farinosum Scorzonera hieracifolia. Cyathobasis fruticulosa (monotipik) 5- Karapınar Sultaniye Sazlığı (Nasuhpınarı) Gladiolus halophilus Limonium liliaceum Allium vuralii Acantholimon halophila Astragalus cicerellum Onopordum turcica Sphaerophysa kotschyana Taraxacum farinosum Bu alanlar sadece endemik türleriyle değil korunması gereken zengin floristik kompozisyonları ve kendine özgü farklı yaşam ortamlarıyla da önemlidir. Tatlı ve az tuzlu sulak alanların geniş hoşgörülü, baskın yegane hidrofiti Phragmites australis (kamış)tır. Sulak alanlarda bazı Typha türleriyle birlikte yetişen bu tür, suların çekildiği karasal ortamlarda da fakültatif halofit olarak yaşayabilmektedir. Su kuşları için barınak oluşturan bu sazlıklar, aynı zamanda yöre ekonomisi açısından da önem taşır. Köylüler tarafından biçilerek toplanan ve demetler haline getirilen Phragmites 'lerin uzun gövdeleri köy evlerinin damlarını örtmek için uzun yıllardan beri kullanılmaktadır. Eşmekaya-Kadınhanı, Aslım, Tersakan gibi tatlı ve az tuzlu yarıbatak alanların bir başka dominant bitkisi de Juncus heldreichianus ‘tur (gındıra, kofa). Boyu 50 -100 cm arasında değişen sivri uçlu bu hasır otları oldukça sık örtü oluşturur. Böyle tuzlu yarıbatak alanların türleri arasında Elymus elongatus, Phragmites australis (kamış), Phalaris arundinacea (yem kanyaşı), Cladium mariscus (gıyak), Inula aucherara (andız otu), Plantago crassifolia, Verbascum pyroliforme, Schoenus nigricans, Eragrostis collina, Chrysopogon gyrillus Festuca arundinacea (yumak otu), Gladiolus halophilus (tuzcul glayöl),Tetragonolobus maritimus, Circium alatum, Molinea caerulea, Lotus strictus (gazal boynuzu), Thesium compressum, Hypericum salsugineum (tuzcul kantoron) ve Onosma halophila (tuzcul emzikotu) gibi bitkileri sayabiliriz. Yani, buğdaygiller(Gramineae) ve hasıraotugiller (Cyperaceae) baskın olarak bulunurlar. 9 Konya havzası çorak toprakları ülkemizin biyolojik açıdan oldukca ilginç ancak en nazik olan bölgeleri arasındadır. İlginç bir floristik yapıya sahip olması yanında son yıllarda gittikçe artan yapılaşma ve tarımsal faaliyetlerin aşırı baskısı altındadır. Özellikle yöresel (lokal) endemik bitkilerce zengin olan tuzcul alanların ıslah edilerek tarım alanları haline getirilmesi bu güzel türlerin yok olmasına neden olacaktır. Ayrıca tarım ile birlikte, besicilik de yöre halkı için çok önemlidir. Otlatılan alanların tarım alanları haline getirilmesi hayvanların beslenme olanaklarını engellemiş ve son yıllarda köylerdeki genç nüfusun şehirlere göçmelerinin de etkisi ile hayvan sayılarında, yer yer ve az da olsa, düşüşler görülmeye başlanmıştır. Aşırı otlatma yanında, otlatmanın düzensiz, bilinçsiz, başlama ve bitim tarihlerine dikkat etmeden yapılması da mera’ların bozulmasına yol açan önemli bir faktördür. Hayvancılığın, özellikle aşırı ve bilinçsiz otlatmanın bir yörenin floristik yapısına etkisi, Konya ovasının doğu kesimlerinde çok iyi gözlenir. Karapınar yöreleri alanın aşırı otlatma baskısındaki en tipik yöresidir. Buradaki bozkır alanları uzun yıllardan beri eski, zengin floristik yapısını kaybetmiş ve hayvanlar tarafından yenmeyen veya tercih edilmeyen bitkilerden oluşan fakir bir floristik kompozisyona dönüşmüştür. Yasaklanmasına karşın gün geçtikçe yaygınlaşan anız yakma, floranın ve mikrofaunanın korunması açısından da üzerinde önemle durulması gereken bir tehdit faktörüdür. Son yıllarda alanın endemik bitkilerce en ilginç ve en zengin yöresi olan Tuz Gölü çevrelerinde yapılan araştırmalarda eskiden yetiştiği bilinen nadir bitkilerin varlıklarını devam ettirmelerinin saptanması yanında, bazı yeni bitki taksonları da bulunmuştur. Bu durum, ülkemizin diğer yörelerine göre hayli iyi incelenmiş arazi kesimleri olan tuzcul alanların bile daha ayrıntılı floristik çalışmalara gereksinimi olduğuna, bu alanların çok iyi, dikkatli ve özenle korunmalarının önemine işaret eder. Tuzcul Bitkiler Andız otu (Inula aucherana), papatyagiller (Asteraceae) familyasına ait, çok yıllık, sarı çiçekli, otsu bir bitki türüdür. Temmuz-Eyül aylarında çiçeklenir ve 15-75 cm boya ulaşabilir. İç Anadolu'da yayılış gösterir. Yaprakları biraz kalın ve etlidir. Deniz seviyesinden 550-1900 metre yükseklikteki nemli ve tuzlu alanlarda yaşar. Bataklık sirkenotu (Chenopodium chenopodioides), Sirkengiller familyasına ait, tek yıllık otsu bir bitki türüdür. Mayıs-Ağustos aylarında çiçeklenir ve 5-30 cm boylanabilir. Batı ve Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Deniz seviyesinden 1-900 metre yüksekteki tuzlu bataklıklarda yaşar. 10 Cibcik, Mayıs - Haziran ayları arası çiçek açar. Yurdumuzda genellikle Kuzey ve Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Gövde uzunluğu 3 - 5 santimetre arasında değişir. Çiçekleri beyaz olduğu için "Ak çiçekli karahindiba" olarak da adlandırılır. Çok yıllık bir otsu bitki türüdür. Meyveleri, ucundaki tüyler sayesinde rüzgarla paraşüt gibi dağılır. 800 - 1300 metre yükseklikte tuzlu topraklarda yaşar. Türkiye'ye özgü bir bitki türüdür. Cırtlık, Haziran - Eylül arası çicek açar. Ülkemizde genellikle Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Gövde uzunluğu 5 - 15 santimetre arasında değişir. Çok yıllık, otsu bir bitki türüdür. Meyveleri, paraşüt gibi dağımaların sağlayan tüysü yapılara sahiptir. 800 - 1200 metre yükseklikteki tuzlu bataklıklar ve bozkırlarda yaşar. Türkiye'ye özgü bir bitki türüdür. Deniz Börülcesi (Salicornia europaea), Kurşun otu veya Tuzlu ot olarak da bilinir, ıspanakgiller (Amaranthaceae) familyasında bir bitki türü. Bu isim altında birbirine çok benzer ve zor ayırdedilir alt türler bulunur. Deniz börülcesi, deniz kıyısına yakın yerlerde yetişen bir bitkidir. Türkiye'de Tuz Gölü ve çevresi, Aksaray, Ereğli, Burdur ve Tarsus kıyılarında yetişir. topraklarda yetiştiğinden iyot eksikliğine bağlı artırıcı ve kuvvet vericidir. Çiğ tüketildiğinde mutlaka Deniz kıyılarında suyun gel-git yaptığı yerlerde sular çekildikten sonra yetişen bu bitki, tuzlu, ekşi ama lezzetlidir. Daha çok ilkbaharda tüketilir; çünkü sonbahara doğru deniz tuzunu iyice içine çeker. Haşlanarak salatası yapılır. İyotluguatr hastalığına iyi gelir. İdrarsirke kullanmak gerekir. Sarımsak, limon ve zeytinyağı karıştırılarak yapılan sos ile de tüketilir Deniz sütotu (Glaux maritima), Çuhaçiçeğigiller familyasına ait çok yıllık otsu bir bitki türüdür. Mayıs-Ağustos aylarında çiçek açar ve 4-20 cm boya ulaşabilir. İç Anadolu ve ender olarak Doğu Anadolu'da yetişir. Deniz seviyesinden 1-1720 metre yüksekteki ıslak çamurlu yerler, tuzlu ve yarı tuzlu bataklık alanlarda yaşar. Deve kulağı Haziran - Eylül ayları arası çiçek açar. Genellikle Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Gövde uzunluğu 20 - 50 santimetre kadardır. Çok yıllık, otsu bir bitki türüdür. Çiçekli dalları koyun ve keçiler tarafından otlanır. Deniz seviyesinden 900 - 1200 metre yükseklikte tuzlu yerlerde yaşar. Türkiye'ye özgü bir bitkidir Etli sodaotu (S. crassa), Sirkengiller familyasına ait tek yıllık otsu bir bitki türüdür. Mayıs-Temmuz aylarında çiçeklenir ve 25-45 cm'e kadar boylanır. Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Sonbaharda pembemsi-kırmızı rengiyle farkedilir. Meyveleri kanatlıdır. Deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikteki nemli, tuzlu topraklarda yetişir. Ezgen bir tür bitkidir. Haziran - Ağustos ayları arasında çiçek açar. Genellikle Orta Anadolu ve Doğu Anadolu'da yayılış gösterir. Gövde uzunluğu 10 - 40 santimetre arasında değişir. Küçükbaş hayvanların ana besin kaynağıdır. Derin kökleriyle, rüzgar erozyonuna direnebilen türlerin başında gelir. 1 - 3000 metre yükseklikte, kumlu ve tuzlu 11 bozkırlarda ve çölde yaşar Hindiba (Cichorium endivia), acı marul, frenk salatası ya da endiv olarak da bilinir, Asteraceae familyasından, sebze olarak yararlanılan bir yıllık bitki. Mısır ve Endonezya kökenli olduğu sanılan bitkinin, 16. yüzyıldan bu yana Avrupa'da tarımı yapılmaktadır. Yüksekliği 50-100 cm arasında değişir; parçalı yaprakları ve açık mavi renkli çiçekleri vardir. Yapraklarından salata olarak yararlanıldığı gibi sıcak yemek de yapılır. Hindiba cinsinden bir diğer bitki türü olan beyaz hindiba (Cichorium intybus) ile yakın akrabadır. Ülkemizde yaygın olarak yabani hindibanın yaprakları ilkbaharda toplanarak şifalı ot ve sebze olarak tüketilir. Bu yapraklar ülkemizde “Hindiba” ve “Radika” olarak bilinir. Kripsis bir tür bitkidir. Haziran - Ekim ayları arasında çiçek açar. Genellikle İç Anadolu ve Trakya bölgelerinde yayılış gösterir. Gövde uzunluğu 1 - 30 santimetre arasında değişir. Tek yıllık, sürünücü ya da dik otsu bitki türüdür. Hayvanlar severek yerler. Bulundukları ortamlarda iyi bir erozyon önleyicidir. Deniz seviyesinden 1 - 1500 m yükseklikte tuzlu, çamurlu göl kenarlarında yetişir. Kursaklık (Suaeda altissima), Sirkengiller familyasına ait, tek yıllık otsu bir bitki türüdür. Temmuz-Eylül aylarında çiçek açar, 2 metreye kadar boylanabilir. Batı, Orta ve Doğu Anadolu civarında yayılış gösterir. Deniz seviyesinden 900-1200 metre yüksekliteki kumlu, tuzlu dere kenarlarında ve çorak yerlerde yaşar. Kursaklık Temmuz - Eylül ayları arasında çiçek açar. Genellikle Batı Anadolu, Orta Anadolu, Doğu Anadolu'da yaygındırlar. Gövde uzunluğu 2 metreye kadar varabilir. Tek yıllık otsu bir bitki türüdür.. Deniz seviyesinden 900 - 1250 metre yükseklikdeki kumlu, tuzlu dere kenarlarında ve çorak yerlerde yaşar Mikrokneum Mayıs - Temmuz ayları arasında çiçek açar. Türkiye'de Orta Anadolu'da yaygındır. Gövde uzunluğu 5 - 10 santimetre arasında değişir. Çok yıllık, otsu bir bitki türüdür. Deniz seviyesinden 940 - 1000 metre yüksekliktek çok tuzlu topraklarda yaşar. Türkiye'ye özgüdür. Özellikle Konya ve Tuz Gölü çevresinde görülür. Sahil andızı (Inula crithmoides), papatyagiller familyasına ait çok yıllık yarı çalımsı bir bitki türüdür. Deniz seviyesindeki tuzlu bataklıklar, hafif tuzlu topraklar ve deniz kenarlarında yetişir. Eylül-Kasım aylarında çiçek açar, 1 metreye kadar boylanabilir. Salda sığırkuyruğu (Verbascum dudleyanum), yüksük otugiller (Scrophulariaceae) familyasına ait çok yıllık otsu bir bitki tür. Haziran ayında çiçeklenir ve 30-80 cm boya ulaşabilir. Deniz seviyesinden 1170 metre yükseklikteki göl ve dere kenarlarındaki ıslak yerlerde yaşar. Burdur, Salda gölü 12 kıyısında olmak üzere, Türkiye'ye özgü bir bitki türüdür. Sferofisa Haziran'da çiçek açar. Genellikle Orta Anadolu'da yaygındır. Gövde uzunluğu 20 - 50 santimetre arasında değişir. Çok yıllık otsu bir bitki türüdür. Hayvanlar rarafından fazla tercih edilmese de yenir. Deniz seviyesinden 800 - 1000 metre yükseklikteki tuzlu bataklıklarda yaşar. Türkiye'ye özgü bir bitkidir. Tekesakalı (S. hieraciifolia), Papatyagiller familyasına ait, çok yıllık, sütlü bir bitki türüdür. "Kır sakızı" olarak da bilinir. Haziran-Ağustos aylarında çiçeklenir ve 5-15 cm'e kadar boylanabilir. İç Anadolu'da yayılış gösterir. Tuzlu bataklıklar ve bozkırlarda yaşar. Türkiye'ye özgü bir türdür. Tuzcul ada çayı (Salvia halophila), ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasına ait, çok yıllık otsu bir bitki türü. Ağustos-Ekim aylarında çiçek açar ve 40-70 cm boya ulaşabilir. İç Anadolu bölgesi civarında yaygındır. Güzel kokuludur. Hayvanlar tarafından yenir. Çayı yapılabilir. 9501000 metre yükseklikteki tuzlu bozkırlarda yaşar. Türkiye'ye özgüdür. Tuzcul glayöl (Gladiolus halophilus), Süsengiller familyasına ait soğanlı, çok yıllık otsu bir bitki türüdür. Haziran-Temmuz aylarında çiçek açar ve 25-55 cm'e kadar boylanabilir. Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Deniz seviyesinden 900-1200 metre yükseklikteki tuzlu topraklar ve tuzlu bataklıklarda yaşar. Özellikle Tuz Gölü çevresinde yetişir. Türkiye'ye özgüdür. Tuzcul kantaron (Hypericum salsugineum), kantarongiller familyasına ait, çok yıllık otsu bir bitki türüdür. Deniz seviyesinden 900 m yükseklikteki tuzcul bataklıklarda yaşar. Zehirlidir. Ağustos ayında çiçek açar. 10-20 cm kadar boylanabilir. Türkiye'ye özgüdür. Tuz gölü çevresinde yetişir. Tuzcul kirpidikeni (Acantholimon halophilum), dişotugiller familyasına ait, çok yıllık çalımsı bir bitki türüdür. Deniz seviyesinden yaklaşık 900-1100 m yükseklikteki tuzlu bozkırlar, tuzlu tepecikler ve açık çam ormanlarında yetişir. Haziran'da çiçek açar, 5-15 m boylanabilir. Özellikle Orta Anadolu'da yayılış gösteren, Türkiye'ye özgü bir türdür Tuzcul sabunotu bir tür bitkidir. Mayıs ayında çiçek açar. Genellikle Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Gövde uzunluğu 5 - 15 santimetre arasında değişir. Sürünücü gövdeli, tek yıllık ve otsu bir bitki türüdür. Yapısında bulunan saponinler, eczacılıkta önemlidir. Tuzlu bataklıklarda yaşar. Türkiye'ye özgü bir bitki türüdür. Tuzcul salkımçiçeği (Silene salsuginea), karanfilgiller familyasına ait çok yıllık otsu bir bitki türüdür. Tuzlu topraklarda yetişen tek Salkım çiçeği türüdür. 900 m yüksekliklte tuzlu 13 bozkırlarda yetişir. Temmuz ayında çiçek açar, 15-30 cm boylanabilir. Türkiye'ye özgüdür. Özellikle Tuz Gölü çevresinde yetişen endemik bir türdür. Tuzcul çakışır (F.halophila), Maydonozgiller familyasına ait, tüysüz, çok yıllık bir bitki türüdür. Mayıs-Haziran aylarında çiçek açar ve 60-90 cm 'e kadar boylanabilir. Orta Anadolu'da yayılış gösterir. 900 metre yükseklikte tuzcul bozkırlar ve kumullarda yaşar. Özellikle Tuz Gölü'nün çevresi olmakla, Türkiye'ye özgü bir bitki türüdür. Tülpembe (F. hirsuta), tülpembegiller familyasına ait, çok yıllık otsu ya da çalımsı bir bitki türüdür. Mayıs-Eylül aylarında çiçek açar ve gövde uzunluğu yaklaşık 5-15 cm olur. Batı, Orta ve Doğu Anadolu'da yayılış gösterir. Çorak topraklarda süs amaçlı kullanılabilir. Deniz seviyesinden 1-1400 m yükseklikte tuzlu bataklıklar ve tuzlu bozkırlarda yaşar. Çuvan Temmuz - Eylül ayları arası çiçek açar. Ülkemizde Kuzey Anadolu, Batı Anadolu, Güney Aanadolu ve Orta Anadolu'da yayılış gösterir. Gövde uzunuğu 10 - 30 santimetre arasıdır. Çok yıllık bir otsu bitki türüdür. 1 - 1000 metre yükseklikteki tuzlu bataklık ve tuzlu göl kıyılarında yaşar. Tuz Gölü'nü çeviren bu tür, kışın genellikle su altında kalır. Tuza çok dayanıklıdır. İran kuşkonmazı bir tür bitkidir. Mayıs - Temmuz ayları arasında çiçek açar. Genellikle İç Anadolu'da yayılış gösterir. Gövde uzunluğu 25 - 150 santimetre arasında değişir. Çok yıllık otsu bir bitki türüdür. Deniz seviyesinden 800 - 1700 m yükseklikte çalılık, nemli otlaklar, volkanik dağ etekleri, tuzlu bozkırlarda yaşar REF: http://www.kozakli.gen.tr/portal/tuzcul-bitkiler--a568-r0.html