ENFLASYONiST ORTAMDA FAiZ POLiTiKALARI VE

advertisement
YAYlN NO: 19;0-10
iSTANBUL TiCARET ODASI
ENFLASYONiST ORTAMDA FAiZ POLiTiKALARI
VE
iŞLETMELER ÜZERiNDEKi ETKiLERi
Doç. Dr. Targan ÜNAL
Dr. Sadi UZUNoGLU
KeremALKIN
~l?..f.N AMt\($
Reklamcılık
ve Maıbaacılık San. Tic. Ltd.
Haznedar, Menderes Cad. 25(2
34600 Bakırköy/İSTANBUL
Tel: 556 04 43 - 553 70 72
Faks: 553 70 72
Şti.
ÖN SÖZ
1970'1i
yılların sonlarından
itibaren enflasyon Türkiye'nin önde gelen ekonomik
biri olma özelliğini korumaktadır. Bazı yıllar fiyat artış seviyelerinde kaydedilen ümit verici gerilernelere rağmen bu sorunun kalıcı bir şekilde çözülememiş
oluşu uygulanan antienflasyonisı politikaların, gerek kısa vadeli gerekse daha uzun
süreler içinde meydana getirdikleri toplam etkileri itibariyle ayrıntılı bir şekilde incelenmelerini gerekli kılmaktadır.
sorunlarından
Türkiye'de 1980 yılından itibaren antienflasyonisı politika esas itibariyle faiz seviyesinin yükseltilmesine istinat ettirilmiştir. ön planda yatırım ve tüketim taleplerinin
kısılmasına yönelik olan bu uygulamanın, enflasyonisı ortamda işletme sermayesi ihtiyaçları ve finansman maliyetleri artan firmalar üzerindeki etkilerinin de dikkate
alınmasında yarar bulunmaktadır.
·
Aktüel ekonomik sorunların ve çozum yollarının incelenmesi amacıyla
Odamızca yürütülen çalışmalar çerçevesinde hazırlanmış olan bu araştırmada
Türkiye'de 1963'ten itibaren uygulanan faiz politikalarının dönemler itibariyle tanıtımı
yapılarak enflasyonisı
ortamda yüksek kredi faizlerinin
işletmeler
üzerindeki etkileri
incelenmiştir.
Sunulan araştırmayı hazırlayan Doç. Dr. Targan Ünal, Dr. Sadi Uzunoğlu ve Kerem Alkin'e çalışmaları için teşekkür eder, elde edilen bilgi ve sonuçların ilgililere yararlı olmasını dileriz.
Genel Sekreter
Prof. Dr. ismail Özaslan
İÇİNDEKİLER
SAYFA
GİRİŞ
1.
TEORİK
ÇERÇEVE
İÇİNDE FAİZ
1.1. Faiz, Faiz Teorileri veFaizin
2.
İşlevleri
.........
5
1.1.1. Faiz Teorileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
5
1.1.2. Faizin
ı. 2.
5
VE ENFLASYON
İşlevleri
.......................... ll
Enflas'y0nun Anatomisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13
ENFLASYONİST
2 . 1. Ülke
ORTAMDA
FAİZ POLİTİKALARI
Uygulamaları
................ 33
............ ·. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33
2.1.1. Uzun Dönemli Anti-enflasyonist Politikalar
Kapsamında
2.1.2.
Kısa
Faiz
Politikaları
Dönemli Anti-enflasyonist Politikalar
Kapsamında
Faiz
Politikası
2.2. TÜrkiye'de Uygulanan Faiz
2.2.1.
Planlı
Başlangıcından
Dönemin
Sonrası
Faiz
2.2.2.1. 24 CX:ak
Kararları
Politikası
ve
Sonuçları
........... 43
............ 52
................ 52
Yılları Arasında
Faiz
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53
Sonrası
2.2.3. Enflasyon, Faiz
........... 43
1980'e
Politikası
Politikaları
2.2.2.2._.1980-1986
2.2.2.3. 1986
................ 39
Politikaları
Kadar Uygulanan Faiz
2.2.2. 1980
.............. 35
Faiz
Politikası
..... 79
Politikası Uygulamaları
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 87
- II-
3. YÜKSEK KREDİ FAİZLERİNİN İŞLETMELER ÜZERİNDEKİ
ETKİSİ
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . 96
3.1. Yüksek Kredi Faizlerinin
Mali
Uygulandığı
Tasarrufların Gelişimi
3.2. Yüksek Kredi Faizlerinin
İmalat
Sanayi
Yatırımları
3.3. Mali sistem ve
...................... 96
Uygulandığı
Dönemlerde
....................... 102
Aktarılabilir
3.4. Yüksek Kredi Faizlerinin
Dönemlerde
Fon Maliyetleri .... 110
İşletmeler
Üzerindeki
Etkisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . 115
3.4.1. Büyük Ölçekli
Sorunları
İşletmelerin
Finansman
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 126
3.5. Enflasyon, yüksek kredi faizi
işletmeler
Finansman
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 116
3.4.2. Küçük Ölçekli
Sorunları
İşletmelerin
üzerindeki
uygulamaları
sonuçları
ve
................. 137
SONUÇ
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 139
KAYNAKÇA
................................................
141
TABIDLAR
ve
İhracatı
34
Tablo 2
1981 Ekonomik Göstergeleri .................
36
Tablo 3
~konomik
37
Tablo 4
1989'un
ı
Dünya
İthalat
..................
Tablo
Göstergeler.......................
İlk
Üç
Ayında
Ekonomik
Göstergeler
38
Tablo 5
Enflasyon Endeksleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
39
Tablo 6
1973-1980
Yılları Arasında
Reel
Mevduat ve Kredi Faizleri ..................
Tablo 7
Tasarrufların
Oranı................
47
Tablo 8
GSMH, Emisyon, Fiyatlar ....................
50
Tablo 9
1.7.1980-21.6.1982 Tarihleri
Mevduat Faiz
Tablo 10 : Mevduat ta
GSMH'ya
44
......................
57
.......................
63
Oranları
Gelişme ler
Tablo ll: Enflasyon ve Faiz
Oranlarının Gelişimi
Tablo 12: Vadeli ve Vadesiz Tasarruf
Attış Şızları
Arasında
64
Mevduatı
...............................
65
Tablo 13: Vadeli ve Vadesiz Mevduat Toplam
İçindeki Payı
Mevduat
Tablo 14: 1986 Faktör
Büyüme
Tablo 15: Fert
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . •. . . . . . . . . .
Başına Düşen
Tablo 16: Banka
Hasıla
68
Gayri
...........................
68
...........
69
Şube Sayısındaki Gelişmeler
Tablo 17: 1968-1986 Döneminde Toplam
Gelişimi
66
Fiyatlarıyla
Hızları
Safi Milli
.......................
Yatırımların
....................................
71
Tablo 18: Reel Kredi Faizleri .........................
74
Tablo 19: Kredi Faiz
Oranlarındaki Değişmeler
(1979-1983) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
76
Tablo 20: Banka Kredileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
77
- IV Tablo 21: Reel Kredi Hacmindeki
78
Gelişmeler
Tablo 22: Mevduat Faizleri ...••.•.....................
85
Tablo 23: Yıllık Ortalama Fiyat
.................................... .
Artışları
Tablo 24: Tasarruf
Mevduatındaki Gelişmeler
Tablo 25: Tasarruf
Mevduatındaki
85
85
Reel
..................................
86
Tablo 26: Toplam Banka Kredileri ..............•.......
87
Tablo 27:
................
99
......................
99
Tablo 29: Mali Tasarruflar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
101
Gelişmeler
Yatırım
ve Tasarruf
Tablo 28: Mali Tasarruf
Tablo 30:
İmalat
Oranları
Yatırımları
Sanayi
(1973 Sabit
Oranları
Fiyatlarıyla/
Yurtiçi Sabit Sermaye
Harcamaları
Tablo 31:
Yatırım
(1973 Yerli Sabit
Fiyatlarıyla)
...............................
İmalat
Yatırımları
Sanayi
(1973 Sabit
Fiyatlarıyla)/
Sabit Sermaye
Tablo 32:
Gayri Safi
K~u
ve
İmalat
İmalat
Gayrisafi Yurtiçi
Yatırım Harcamaları
Sanayi Yatırımlarının Toplam
Yatırımlar
İçindeki Payı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Topluluğu
TÜrkiye'nin
Tablo 34:
İmalat
Sanayi
Değer Dağılımı
Aktarılabilir
106
Ülkeleri ve
Sektöründe Alt Sektörler
Katma
105
Sanayi ve Toplam
Kamu - Özel ve Toplam
Tablo 33: Avrupa
104
İtibariyle
.......................
108
Fon Maliyetleri ...............
lll
- V114
Tablo 35: Net Faiz Geliri
Tablo 36: Menkul Kıyınet ihraçları
119
Tablo 37: Menkul Değer'lerin GSMH
İçindeki Payları
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
120
Tablo 38: Kamu ve Özel Sektör Menkul
Değerlerinin
İçindeki Payları
GSMH
İşletmelerin
Tablo 39: Büyük Ölçekli
Satış Hasılatları
Tablo 40: Anonim
Tablo-41: Büyük
121
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
Yapısı
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
Tablo 44: Özel Küçük Sanayii
İşyeri/Toplam İşyeri
Kullanım
o
o
Tablo 48: Küçük Sanayi
Kullanımını
Finansman
122
123
124
o
o
o
o
o
o
ooooooooooooooo
125
127
128
Alt
o
o
o
o
o
o
o
o
Kullanım
Kapasite
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
Etki Eden Faktörler
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
129
132
İçinde
itibarı
Alt Sektörler
o
o
0000000000000
Engelleyen Etkenler
o
o
Kapasite
Firmalarında
o
o
Kapasite
Firmalarıında
Güçlüğünün
İle Ağırlığı
o
129
Kuruluşlarının
Tablo 47: Küçük-Sanayii
Kull~ımına
o
Oranları
Sektörl~r İtibariyle
o
o
Kuruluşlarının
Tablo 46: Küçük Sanayi
Oranları
o
Satış Hasılatı
İşletmeler
Kapasite
o
00000000000
Tablo 43: imalat Sanayindeki
Tablo 45: Küçük Sanayi
o
Yapıları
Gelir-Gider
Tablo 42: Finansman Giderlerinin
İçindeki Payı
o
Pasif
Ortaklıkların
İşletmelerin
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
133
- VI -
Tablo 49: Küçük Sanayii
Kullanımını
Firmalarında
Etkileyen Faktörler .............
Tablo 50: Küçük Sanayii
Firmalarında
İşletme Politikası
Tablo 51: Küçük Sanayii
1989·Yılı
1989
Yılı
..........................
Programları
134
135
Firmalarının
Pazarlama Yöntemleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Tablo 53: Küçük Sanayi
134
Firmalarının
Üretim
Tablo 52: Küçük Sanayi
Kredi
Firmalarında
135
Alt
Sektörlerde Mamul Maliyetlerinde
Ortalama Maliyet
Artışı
.....................
136
G İ R İ Ş
G İ R İ Ş
Dünya'da en önemli ekonomik hastalığın enflnsyon olduğu
artık
herkes tarafından kabul edilmiştir. Enflasyonla savaşla
iktisat politikaları kullanılmış, kimi ülke başarılı olurken,
kimi ülke de bu hastalıkla baş edemeyerek, hastalıkla yaşamaya
başlamıŞ ve hastalığın büyük boyutlara ulaşmasını önlemek için
çaba harcamq yolunu seçmiştir.
özellikle sanayi devriminden sonra belirli devreler halinde ülkelerin yaşadıkları bunalımlar, 1929 ekonomik bunalımı
i1:e birlikte sistemli mücadele yöntemlerini ortaya çıkarmış,
birçok
iktisatçı,
politikacı,
ekonomik krizle mücadele
modelleri geliştirmiştir. Bunalımla ilgili Keynesci modelin
kapitalist
ülkeler
tarafından
benimsenmesiyle birlikte
devletin ekonomiye müdahalesi dolayısıyla maliye politikasının
etkinliği
1929 bunalımını artan kamu harcamalarının yardımı
ile ortadan kafdırırken, talep ~rtırıcı bu politikanın enflasyon hastalığını ortaya çıkardığı anlaşılmıştır.
2. Dünya Savaşı'nı
izleyen 1950'li ve 1960' lı yıllar
Keynesyci Politikaların, 1970'ler ise Moneterist politikaların
egemenliğinde
geçmiştir.
Maliye politikalarının egemenliğini
ve açık bütçe politikalarını savunan Keynesyci görüşe karşın,
denk bütçe ve para politikalarını savunan moneteristler arasındaki
tartışmalar
halen sürmektedir. Fakat gözardı edilen
konu, karmaşık hale gelen ekonomik yapı içinde oluşan sorunlara kesin çözümlerin artık getirilememesidir.
Enflasyon sorunu, öze ı ı i kle 1970 sonrası, bütün. Ol keülkelerinin değişik boyutlarıyla ortak sorunu haline gelmiş,
bu sorunlu yapı içinde sosyal . devletçilik ilkelerini kabul
- 2 -
bir de üretimde durgunluk ve yüksek
işsizlik
sorunlarıyla
karşılaşmışlardır. 1980
sonrası dönem
ise bu sorunlar ile birlikte gelecek için hem iyimser, hem de
kötümser tahminierin yapıldıQı, aynı zamanda mali piyasaların,
finans sektörünpn ve özellikle para piyasası 1 nın gitgide önem
kazandıQı
bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır. Bu süreç
içinde ülkeler daha çok para politikası aQırlıklı iktisat
politikaları
ile enflasyonu ve diQer ekonomik sorunlarını
çözme yolunu seçmişlerdir.
etmiş
ülkelerin
karşısına
1
Müdahale edilmesi en güç piyasanın para piyasası oldugu
dünyadaki
örnekleriyle görülmektedir. Ekonomideki parasal
gelişmeler üretim sürecine göre çok daha karmaşık ve izlenmesi
çok daha zor ilişkileri kapsamakta, bu nedenle iktisat
politikasının
büyQk uzmanlık gerektiren tekniklerle ilgili
kısmı burada bütün aQırlıQıyla devreye girmektedir.
Profesyonel iktisatçıların dahi zaman zaman izlemekde,
çözümlemekte, güçlük çektikleri bir konuda hiç bir zaman gevşek davranılmamalıdır.
Uygulanan tekniklerden ödün vermeden,
zamanlama hataları yapmadan, sorunların nedenlerini doQru
bir biçimde tespit ederek etkin ve ciddi politikalar üreterek
mücadele sürdürülmelidir.
Para piyasasının denetim altında
tutulabilmesi için bu gereklidir. Türkiye, bu aşamalara çok
kısa
sürede varmak zorundadır.
- 3 -
Enflasyonun yüksek boyutlara ulaştığı ülkemizde yalnız­
ca faiz ve para politikası, enflasyonu çözUml~mede yetersiz
kalmıştır.
Serbest piyasa ekonomisinin koşulları sağlanmadan,
hızlı
enflasyonun olduğu bir ortamda faiz oranlarının serbest
bırakılması,
paranın
kullanma maliyetini artırarak maliyet.
artışlarına
neden olacaktır. Bu yine enflasyonu tırmandırmak­
tan başka bir işe yaramayacaktır.
Hızlı
enflasyon dönemlerinde işletmelerin serm~ye
gereksinimlerinin sürekli artmakta , öz sermayeleri sürekli
Bu da işletmelerin kredi gereksinimlerini
erimektedir.
artırmaktadır. ülkemizde devletin bankacılık kesiminde getirdiği yüklerle
birlikte kredi faizinin, mevduat faizinin çok
üstünde olduğu bir gerçektir. Bu koşullar altında serbest
faiz politikası, faiz oranlarını yükseltecek, üretici kesimleri güç duruma sokacak, ülke yatırımlarının ve üretiminin,
dolayısıyla büyümenin durmasına neden olabilecektir. Serbest
faiz uygulaması, bir zamanlama ve gerekli koşulların yerine
sorunudur.
getirilmesi
- 4 -
Enflasyonla mı yaşamalıyız, yoksa enflasyonsuz mu? Bu
soruya ciddi bir yanıt gerekmektedir. Ondan sonra belirlenecek
etkili politikalar sorunu çözecektir.
Bu
çalışmada
enflasyon, uygulanan faiz
işletmelerin
bu
bu soruya bir
yanıt aranmıştır.
agır
politikaları
koşullarda nasıl çırpındıgı
ve
incelenmiş,
ı. TIDRİK ÇERÇEVE İÇİNDE FAİZ VE EM'I.ASYOO
-
7 -
1. TEORiK ÇERÇEVE iÇiNDE FAiZ VE ENFLASYON
1.1. FAiZ, FAiZ TEORiLERi VEFAiZiN
iŞLEVLERi
Hukuki açıdan "paranın kirası", ekonomik açıdan ise
"sermaye sahibinin üretimden alıdğı pay" olarak tanımlanabilen
faiz üzerine varlık nedeni ve büyüklüğü ile ilgili birçok
kurarn geliştirilmiştir.
iktisat
çok yoğun bir biçimde tartışılan
faizin; niteliği, işlevleri ve oluşumu yanında meşruluğu konusundaki tartışmalar günümüzde de dev~m etmektedir.
kuramında
Faiz kurarnları incelendiğinde temelde iki farklı yaklaşım
ile karşılaşmaktayız. Birincisi, faizi reel faktörlerle
açıklamaya
çalışan
klasik ve neoklasik kavram ikincisi ise
faizi parasal faktörlerle açıklamaya çalışan Keynesci kuram.
Diğer
tüm kurarnlar temelde bu iki yaklaşım etrafında görüşle­
rini ortaya koymaktadırlar.
Konumuz faiz teorilerinin incelenmesi olmamakla beraber
faiz ile ilgili temel kur~msal tartışmalar ve faziin işlevleri
konusu burada kısaca belirtilecektir.
1.1.1.
FAİZ
TEORiLERi
Klasik
bedeli
fından
kabul
faizi tasarruf etmenin bir
olarak görmüşler ve faiz oranlarının reel kesim tarayani yatırım ve tasarruf tarafından belirlendiğini
etmişlerdir.
iktisatçılar,
- 8 -
Klasik genel denge, ekonominin tam istihdama ulaştığı
(yatırım)
I=S (tasarruf) eşitliğinin sağlandığı bir ortamda
gerçekleşmektedir. Ekonomide bireyler bütün gelirlerini harcamalara yöneltmekte, tasarruf ise çok az bir miktarda yapılmak­
tadır.
Ekonomide küçük hacimli tasarruf, para arz ve talebi
arasındaki
dengeyi bozmayacaktır. Tasarruf yapan ekonomik birimler ellerindeki likiditeyi atıl tutmak yerine, faiz geliri
elde etmek için tahvil satın alımına yönlendirecekler, tasarruf açığı nedeniyle tahvil arz edenler ise bu fonları yatırım
yaparak değerlendireceklerdir. I=S dengesi bozulmayacaktır.
Sistemde tasarruf, bireylerin bugünkü tüketimleri ile
gelecekteki tüketimleri arasındaki zaman tercihine bağlıdır.
Yatırımlar ise sermayenin marjinal verimliliği
ile ilgilidir.
Sermaye verimliliği, ödünç verilebilir fonlar talebini ve faiz
haddini belirlemektedir.
Klas i k faiz kuramı ndaki temel kavram, "zaman tercihi''
kavramıdır. "Zaman tercihi", psikolojik faktörlere dayanmaktadır.
Birey elindeki likidite ile bugünkü satın alma gücü ve
yarınki
satın 'alma gücü arasında "aciyo" denilen bir farkın
olduğunu,
paranın satın alma gücünün bugün daha yüksek, yarın
ise daha az olduğunu düşünecek ve elindeki likiditeyi tüketime
yönlendirecektir. İşte faiz, "aciyo" farkını ortadan kaldıran
bireyi bugünkü tüketimden vazgeçiren bir faktördür.
-
9 -
Klasik iktisatçılara göre ikinci anahtar kavram, sermayenin marjinal verimliliğidir. Çünkü yatırım talebi sermayenin
marjinal verimliliğine bağlıdır ve yatırım talebi ile faiz
arasındaki ilişki ters yönlüdür. Ekonomide sermayenin marjinal
verimi, faiz oranlarından daha yüksekse müteşebbis, yatırım
miktarını
artıracak
faiz oranları sermayenin veriminden daha
büyükse yatırım miktarını azaltacaktır.
Klasikiere
göre parasal kesimdeki değişmeler, örneğin
para arzının artması veya azalması reel kesimi dolayısıyla
faizleri etkilemeyecek yalnızca fiyatlar üzerinde etkili olabilecektir.
Klasik iktisatçılardan daha farklı bir faiz yaklaşımına
sahip olan Keynes in faiz teorisi, likidite tercihi kavramııı
olarak bilinmektedir. Keynes 1 in kuramı, para talebi yaklaşımı
biçiminde ele alınmıştır.
1
11
Bireyler, ellerindeki parayı bir başkasına ödünç verdiğinde
servetlerinde hiç bir değişim olmamakla beraber likiditelerinin azalması biçiminde bir özveride bulunmuşlardır.
Faiz,
likiditeden
ayrılmanın
bir kar~ılığı olmaktadır;
Ekonomide para üç nedenle talep edilmektedir;
ihtiyat ve spekülasyon.
İşlem
ankeS
11 ,
ankesıı
işlem,
ve ihtiyat nedeniyle elde tutulan para aktif
spekülasyon nedeniyle elde tutulan para ise 11 atıl
olarak tanımlarımı~tır.
11
- 10 -
Aktif ankesıı nedeniyle elde tutulan paranın faize
karşı
çok duyarlı olmadığı Keynes tarafından savunulmaktadır.
Ekonomik birimlerin günlük cari harcamalarını yapabilmek için
ellerinde tuttukları işlem nedeniyle para talebi ve herhangi
bir olasılığı karşı önlem olarak talep ettikleri para miktarının
gelirle çok yakın ilişkisi olduğunu kabul eden Keynes,
spekülasyon nedeniyle talep edilen para ile faizler arasında
sıkı bir ilişki kurmaktadır.
11
Sermaye
tahvil fiyatları ile faiz oranları
arasındaki
ilişki
ters yönlüdür. Piyasada faiz oranlarının
yükselmesi, piyasadaki tahvilin fiyatını düşürecektir. ileride
faiz oranlarının düşeceğini tahmin eden spekülatörler ise
fiyatı düşen
tahvilleri satın alacaklar ve spekülasyon için
tutulan para miktarı azalacaktır.
piyasasında
Piyasada faiz
durumunda mekanizma
tersine işleyecek, düşük faiz oranları ve yükselen tahvil
fiyatları nedeniyle bireyler ellerinde likit para tutmayı daha
yararlı bulacaklardır. Spekülasyon nedeniyle (atıl ankes) para
talebi faiz oranları yükseldiğinde azalacak, düştüğünde ise
oranlarının düşmesi
artacaktır.
Klasik iktisatçılara göre faiz, tasarruftan vazgeçmenin
bir bedeli olurken, Keynes 1 e göre likiditeden vazgeçmenin bir
bedeli olmaktadır.
ll-
Bireyler, tüketimden vazgeçip tasarruf yapsalar dahi ellerindeki likiditeyi ödünç olarak vermedikleri sürece faiz elde
etmeleri mümkün değildir, faiz elde etmek için ödünç vermek
gerekmektedir.
Keynes'e göre piyasada faiz oranlarını belirleyen para
arz ve talebidir. Her gelir düzeyinde, otonom olarak miktarı
saptanan para arzı ile işlem, ihtiyat ve spekülasyon tarafın­
dan belirlenen para talebi, faizi belirlemektedir. Para arzı
artışı
para talebinde bir değişme olmadığı varsayılırsa faiz
oranlarını
düşürecek, para arzındaki daralma ise faiz oranlarını yükseltecektir.
Gerek
klasik
gerekse Keynesci faiz kuramlarının bir
sentezi niteliğindeki "ödünç verilebilir fonlar kuramı" ise
ekonomide faiz oranlarının belirlenmesini hem reel hem de
moneter faktörlere bağlamaktadır.
Faiz oranları, ödünç verilebilir fonlar arz ve talebine
göre belirlenmektedir. ödünç verilebilir fonlar arzı üç önemli
kaynaktan gelmektedir. Birincisi tasarruflardır ve tasarruflar
. klasik iktisatçıların savunduğu gibi faiz oranlarının bir
fonksiyonudur. İkincisi otonom olarak belirlenen emisyondur.
üçüncüsü ise gömülemedir. Gömüleme faize karşı oldukça duyarlıdır.
- 12 -
Sermaye piyasası aracılığı ile ödünç verilebilir fon
arzı,
ödünç verilebilir. fon talep edenlere akar ve yatırıma
dönüşür.
Yatırımlar
ile faiz arasındaki ilişki ise ters yönlüdür. Faiz oranları yüksekse ödünç verilebilir fon talebinde
daralmalar olacaktır.
gibi teori,.klasik ve Keynesci görüşleri birleştirmeyi
amaçlamıştır.
Fakat temelde faiz ile ilgili bu üç
görüş birbirlerine alternatif olmayı sürdürmektedirler.
Görüldüğü
- 13
1.1.2.
FAİZİN iŞLEVLERi
Faiz oranları, tüketim tercihlerini etkileyerek ekonomide tasarruf düzeyini belirler. Milli gelirin ne kadarının
tasarrufa ayrılacağını belirten faiz oranları, ekonomideki
tasarrufları
uyararak milli gelirin daha büyük bir bölümünün
tasarrufa ayrılmasını sağlıyabilir, bir başka deyişle faiz
oranları tasarruf-yatirım dengesini belirleyen önemli etkenlerdendir.
Faiz oranları, bir ekonomide tasarruf düzeyini belirlediği
gibi, tasarrufların para ve sermaye piyasaları dışında
diğer
alanlara ne oranda yöneleceğini de belirler. Bir başka
anlatımla
faiz, tasarrufların fiziki varlıklarla finansal
varlıklar
arasındaki dağılımını belirleyen önemli bir faktördür. Fiziki varlıklar yerine finansal varlıkların ikame edilmesi finansal kaynakların artmasına ve yatırımlar için şerbest
kalmasına yol açmaktadır.
Faiz
ekonomide
etkin bir dağıtıcı özelliği olması,
kıt
kaynakların
alternatif yatırımlar arasında
dağılımını
sağlamaktadır.
Faiz oranları, işletmeyi yatırım
kararlarında akılcı davranmaya, kaynak dağılımı ve kullanımını
iyileştirilmesi yönünde etkilemektedir.
oranlarının,
- 14 -
Faiz oranları, planlanan tasarruflar ve yatırımlar arasında
bir eşitlik oluşturur. üretilecek malların nasıl üretileceği seçilecek teknolojiye etki etmektedir. Faiz oranlarının
gerçekçi olarak belirlenmesi üretimde emek yoğun teknolojinin
seçilmesine, yapay biçimde düşük olduğunda ise sermaye yoğun
teknolojinin seçilmesine neden olmaktadır.
Faiz
serbestçe piyasada belirlenmesi, finans kurumları arasında rekabeti başlatarak daha etkin, akılcı
yöntemlerle çalışmaya yöneiterek ekonomiyi daha akılcı çalışma
rahatlığına
kavuşturur.
Gelişmiş ülkelerde genel olarak faiz
oranları
piyasa dinamikleri tarafından belirlenmektedir. Buna
karşılık,
gelişmekte
olan ülkelerde faiz oranları idari
kararla belirlenmekte ve belirlenen bu faiz oranı denge faiz
oranını
oranlarının
yansıtmamaktadır.
Faiz
tavan belirlenmesi, selektif kredi uygulamasının
aracı
olarak belirli sektörlere faiz oranlarının
farklılaştırılarak
uygulanması,
aşırı kredi talebini yaratan
faiz yapısını meydana getirir. Böylesi bir faiz yapısını ortaya çıkaran düşünce, düşük faiz oranlarının yatırımları arttı­
racağı
ve hızlı ekonomik kalkınmayı sağlayacağı, tasarrufların ise faize karşı duyarlı olmadığı yönündedir.
oranlarına
olan ülkelerde sermaye piyasasının yeterince
gelişmemiş
olması,
finans piyasasının, örgütlenmiş ve örgütlenmemiş
kesim olarak ikiye ayrılması, faizin işlevlerini tam
olarak yerine getirmesini engellemekte, kredilerin etkin dağı­
lımını
bozmaktadır. Para ve sermaye piyasalarının gelişmesini
önleyen bu ikili yapıdır denilebilir.
Gelişmekte
- 15 -
1. 2. ENFIASYOOUN ANA'IU4İSİ
Latince şişkinlik, kabarma veya artış anlamına gel~n
inflatio kelimesinden türetilerek ikti~at literatürüne girmiş
olan enflasyon sözcugu, en genel anlamda ülke ekonomisinin
~rettigi
veya ithal ettigi mal ve hizmet arzı ile talebi arasındaki sürekli bir dengesizligi ifade etmektedir.
Bu
dengesizligin nedeni, hızlanması ve sürekli hale
gelmesi arz ve talep koşullarına bağlıdır. Toplam talebin,
toplam arzdan daha hızlı bir biçimde gelişmesi veya toplam arzı daraltan daha sonra göstereceğimiz bir takım yapısal sorunların
varlıgı
ve uygulanan iktisat politikası, enflasyonun
kaynagını
oluşturmaktadır.
Enflasyonu hızlandıran faktör ise
talep genişlemesi yoluyla ortaya çıkan parasal genişlemeler­
dir.
Enflasyonun oluşumuyla ilgili olarak psikolojik faktörlerin de etkili olduğu kabul edilmektedir. Gelir seviyeleri ne
olursa olsun, mal ve hizmet talep eden ekonomik birimlerin,
ülke parasının satın alma gücü düştügünde yani para erozyonu
ortaya çıktıgında kendi çıkarlarını korumak amacıyla çeşitli
önlemler alacakları açıktır. Belirli bir enflasyon beklentisi
ile ekonomik birimlerin aldıkları önlemler ise hükümetlerin
enflasyona karşı alacakları önlemleri etkisiz hale getirecektir. Enflasyonun, sürekliliğini bu yolla herkese kabul ettirdigi ekonomilerde, enflasyonla mücadelenin ekonomik olduğu
kadar politik yanının da oldugu kanıtlanmaktadır.
- 16 -
Enflasyon günümüzdeki modern anlamı ile dinamik yapı
içinde analiz edilmektedir. Günümüz dünyasının uluslararası
ekonomik platformu içinde, uluslararası ticarete açılmış dünya
ülkelerinin daha karmaşık bir ekonomik yapı içinde aldıkları
ekonomik kararlar, oluŞan sürekli değişimler sonucunda etkisini kısa sürede kaybetmekte, oluşan dengeler ise çok"kısa
ömürlü olmaktadır. üstelik sürekli değişen ekonomik koşullar,
yeniden denge oluşumunu güçleştirmektedir. Bu yapı içinde enflasyon, günümüzde en basit Şekliyle fiyatlar genel düzeyinin
sürekli ve kendi kendine hızlanabilen bir görünümü olarak karşımıza çıkmaktadır.
özellikle 1970 1 lere kadar Keynesci politikaları benimsemiş
dünyanın
gelişmiş
ülkeleri için enflasyon kronik yapı
içinde değilken, 1970 sonrası yaşanan iki büyük petrol şoku,
enflasyonu
uluslararası
bir olay haline getirmiştir.
Bu enflasyonist görünüm, 1970 sonrası ve özellikle
1980 1i yıllarda mali piyasalar içindeki spekülatif amaçlı talepleri arttırmış, Altın fiyatlarını yükseltmiş, dünya para
arzını
genişletmiş ve fiyat mekanizmasını bozarak uluslararası
ve ulusal boyuttaki şirketlerin kar anlayışlarında büyük
değişikliklere neden olmuştur. Bu kar anlayışındaki değişik­
likle birlikte, gelişmiş ülkelerde ve hatta gelişmekte olan
ülkelerde, ya belli oligopol piyasalarında ya da ülkenin genelinde, stagflasyon olarak tanımlanan, üretimde durgunluk ile
birlikte işsizlik ve enflasyonda da artışın birlikte görüldüğü
ekonomik bir bunalım yaşanmıştır.
1
-
Keynesyen
temel
ı
7 -
ile monetaristler arasındaki
enflasyonun parasal faktörlerine de ışık
iktisatçılar
tartışmalar,
tutmaktadır.
Pür Keynesyen iktisatçılar, ülke ekonomisinin dinomosu
olarak gördükleri efektif talebi canlandırmak için, devletin
açık
bütçe politikası uygulamasını, ekonomiye müdehale etmesi
gerektiğini ve ekonominin maliye politikaları ile düzenlenmesi
gerektiğini
savunmaktadırlar.
Moneteristler ise, para politikalarının egemen olduğu,
devlet müdahalesinin geri planda kaldığı bir ekonomik yapıyı
savunurken, para miktarındaki artış ile üretimdeki artışın
birbirine eşit olduğu bir modeli ileri sürmektedirler. Bu
durum enflasyona neden olan maneter faktörlere ışık tutmaktadır.
Şöyleki; 1929 Dünya bunalımının en çarpıcı özelliklerinden birisi, d-ünya bazında tarım ürünlerinde ve hammaddelerde
meydana gelen fiyat düşüşleridir. Oysa günümüzde ulusal veya
uluslararası
bazda oluşan ekonomik bunalımlar her sektörde
fiyat artışlarına neden olmaktadır. O dönemde görülen devletçi
müdehaleleri ve istihdam yaratıcı politikaları izleyen Keynes 1
in, efektif talebi ekonominin dinamosu olarak görmesi ve bu
talebi canlandırabilmek için de devletin ekonomiye kesin
müdehalesi yanında, açık bütçe politikası ve para basma yolunu
izleyeceği
bir modeli önermesi ve uygulamanın başarılı oluşu
bütün dünya ülkelerince kısa vadede bu modelin benimsenmesine
yol açmıştır. l950 1 den sonra uygulanan bu açık bütçe ve para
basma modeli, özellikle başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm
dünyada l960 1 ların sonuna kadar önemli sorunlar yaratmamıştır.
- 18 -
Temelde özel
sektörün finanse ederneyeceği önemli altyapı yatırımlarının ve sosyal devletçilik politikalarının gerçekleştirilmesi için izlenen açık bütçe politikası ve kamu giderlerini karşılamak için para basılması, l970'lerin başında
bir takım ekonomik bunalımların başgöstermesine neden olmuş­
tur. Bu dönem moneteristlerin, Keynesyen politikaları eleştir­
dikleri ve para politikalarının öncülüğünde, devlet müdahalesinin asgariye indirildiği bir modeli savundukları dönemdir.
Moneteristlerin bu konuda ifade ettikleri temel eleşti­
ri, devlet harcamaları ve bütçe açıklarındaki artışta toplanmaktadır.
l940'lar ile l970'ler arası uygulanan maliye politikası
ağırlıklı uygulamalar, savunma harcamalarındaki artış­
lar, transfer harcamalarının hızla büyük boyutlara ulaşması,
bu harcamaları karşılayacak en önemli gelir kaynağı olan vergi
oranlarının
ve dilimlerinin artışına karşılık toplam vergi
gelirlerinin
bu harcamaları karşılayamaz durumda olması
enflasyonun, yani fiyat artışlarının kronikleşmesine neden
olmuştur.
Bu oluşum içinde para miktarındaki artışın mal
miktarındaki artıştan daha fazla oluşu enflasyonist baskıların
varlığına neden olmaktadır. Moneteristler bu noktada para arzı
artışının
bir yıllık dönem içinde ancak reel üretim artışı
kadar gerçekleşmesi ile enflasyonist baskıların kalkabileceği­
ni ve böylece reel üretim miktarından daha yüksek bir talep
artışı
tehlikesinin bertaraf edilebileceğini savunmuşlardır.
- 19 -
öne sürdükleri modellerin
sorunları
çözemediği
bir dönemde Moneteristler, maliye poliyerine para pqlitikalarının etkinliğini savunarak,
tikaları
enflasyon ve işsizliği alternatif değişken olarak inceleyen
eğrisi
modelini reddederek, yeni model arayışı
Phillips
hükümetlere ekonomik politikalar üretmişlerdir.
içindeki
Keynesyen
iktisatçıların,
l970 1 li yılların başında, üretim sektöründe en üst kapasiteye ulaşılmış olunması talep fazlalığının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisini artırmıştır. Talep fazlalığını enflasyonu körüklemeyecek ölçüde mass edecek bir tasarruf artışı
gerçekleşememiştir.
Böyle dönemlerde devlet harcamalarının artması kısmi
veya genel dengesizlik yaratabilecektir. Kısmi dengesizlik bir
veya birkaç sektörde talep ile arz arasındaki dengesizlikle
oluşmaktadır. Ancak bu sektörlerin ekonomi içindeki payları ve
tamamlayıcı
sektörlerle olan ilişkileri doğrultusunda kısmi
bir dengesizliği, genel bir fiyat artışına dönüştürmeleri kaçınılmaz
olacaktır. özellikle, kısmi dengesizlik görülen sektörlerdeki fiyat artışlarının, yarı mamül ve hammadde piyasalarına
yansıması ve dolayısiyle diğer sektörlerde de maliylet
artışlarının başgöstermesi, ekonomik bunalımı genel bir dengesizliğe
dönüştürebilecektit.
Ekonomik yatırımlar tasarruflar tarafından finanse edil'ir. Teorik olarak yatırımların tasarruflara eşit olması beklenir. Fakat, yatırımların, özellikle kamu yatırımlarının bir
bölümünün açık finansman yöntemiyle yani para basarak finanse
- 20 -
edildikleri
köprü vs.
bilinmektedir.
Kamu
daha çok yol,
altyapı
yatırımları olduğu göz önüne alınırsa, bu
yatırımlar,
üretim faktörlerine gelir kazandırdığı (ücret,
faiz, rant, kar) dolayısıyla talebi arttırdığı halde, bu
talebi karşılayacak arzı belli bir gecikme ile artırırlar.
Ekonomide gelir elde edenlerin taleplerini karşılayacak bir
arz o anda olmadığına göre, talep fazlalığı ortaya çıkacaktır.
yatırımlarının
Artan bu parasal gelirlerin (ücret, faiz, rant, kar)
fiyatları etkilemesi, bu gelirlerin kullanılıp kullanılmaması­
na bağlıdır. Ancak tasarrufların her dönem istenen miktarda
gerçekleşmemesi
ve üretimde işgücü, hammadde ile verimi
arttırıcı
önlemlerin yetersizliği, bu parasal gelirlerdeki
artışların enflasyon yaratmas}na neden olacaktır.
Moneteristler efektif talebi kışkırtıcı bir takım ekonomik paketleri reddetmekte, enflasyonu dizginleyebilmek için
para politikalarını önermektedirler. Ancak Moneteristlerin tüm
çalışmalarını
efektif talep üzerinde yoğunlaştırmış olmaları,
maliyet artışlarının geri planda bırakılmasınaneden olmuştur.
enflasyonun analizinde sürekli talep üzerinde durulması sanayinin durgunluğa girmesine,
işsizliğin
artmasına yol açacaktır. Bunun sonucunda batı dQnyası 'nın bir stagflasyon süreci içine girdiği gözlemlenebilir.
Kronikleşme aşamasına girmiş
- 21 -
özellikle gelişmiş ülkelerde Keynesci politikalar
geçerliliğini
kaybederek, moneterist politikalar benimsenmektedir. Talebin k~sılmasına yönelik para politikalarının bizim
gelişmekte
olan ülkelerde uygulanması sanayileşme,
gibi
kalkınma· çabaları
ile çelişebilecek, uluslararası pazarlarla
bütünleşme sürecini sekteye uğratabilecektir.
Enflasyonun analizini. yaparken, bu ekonomik bunalımın
Oç ayaklı bir yapı sunduğunun bilinmesi ve ülke ekonomisi
içinde bu şekilde incelenmesi gerekmektedir; Talep enflasyonu,
maliyet enflasyonu ve yapısal enflasyon.
ülkedeki fiyat· artışlarının temel nedenlerini araştı­
rırken
bu Oç unsurdan bir~nin ihmali, enflasyon sorununun çö~Omlerinin yetersiz olmasına neden olacaktır.
TALEP ENFLASYONU:
Toplam talebin, toplam arzdan, üretimden fazla olmasın­
dan doğmaktadır. Ekonomide talep kamçılanmış, arz buna yetişe­
memiştir.
Talep şişkinliğinin, taşkınlığ~nın nedenleri bellidir. Talep, ya kamu harcamaları veya özel kesim harcamaların1n
sOratlenmesinden artmıştır .. Kamu harcamaları, devletin daha
fazla kamu hizmeti yapmak isteğinden artmaktadır. Devlet,
toplumu teşkil eden bireylerin ekonomik, sosyal, kültürel ve
klasik ihtiyaçlarını yerine getirmektedir. Bu bütçe harcamaları
ile yapılabilir. Bütçe harcamalarının açık finansmanı enflasyonun başlıca nedenidir. Denk bütçeler ise, bu tür enflasyonla mücadelede en etkili unsurlardır.
- 22 -
Ayrıca
toplam yatıiımlara yetmemesi veya yatırımların gecikmesi ve üretime açılamaması da
talep enfl~syonunu belirgin hale getirmektedir.
toplam
tasarrufların,
Talep
enflasyonunda artan talep karşısında yeterli düzeyde arzın bulunmaması söz konusudur. BilindiQi gibi toplam
arz, üretim faktörlerinin fiyatlarından, teknolojiden, prodüktiviteden ve bunlarda meydana gelen değişmelerden etkilenmektedir. Maliyetler ve kar olarak ele alabileceğimiz bu değiş­
kenler, hem içten hem de dıştan kaynaklanan değişmeterin
baskısıyla
tarlam
arzı
olumlu
veya olumsuz yönde
etkileyebilecektı
Toplam arz, gelir düzeyi ve fiyatlar arasındaki ilişki­
ye baktığımızda, özellikle gelişmekte olan ülkelerde toplam
arz, yüksek gelir düzeylerinde, yüksek fiyat düzeyleri ile
birarada oluşmaktadır. Bu durumda kısa dör~mde toplam arzın,
fiyatlar ve· gelir ·düzeyi arası ile ilişkisi doQrusal ve
pozitif eğimlidir.
Toplam
bu eQilimi, firmaların fiyat politikası
ile yakından ilgilidir. Firmaların ana amacı k~r etmek olduQuna göre, daha yüksek gelir düzeylerinde, başta ücretler olmak üzere, üretim faktörlerinin fiyatları kısa dönemde sabitse
(maliyetler değişmiyorsa), firmaların ürettikleri nihai malların fiyatlarının yükselmesi karları artıracaktır. Firma k~rla­
rının
artışı,
daha fazla mal üretimini teşvik edecektir.
arzın
- 23 -
gelir düzeylerinde düşük kapasite ile
çalışmaları, yüksek
gelir düzeylerinde ise normal kapasitelerini zorlamaları gerekliliği kısa dönemde toplam arzın artı­
rılmasını giderek zorlaştırır. Bütün firmaların düşük kapasite
ile çalışmaları, eğer talep mevcutsa, fiyatlarını artırmadan
üretimlerini artırmalarına olanak vermekLedir.
Buna karşılık
normal kapasite ile çalışan firmaların üretimlerini artırmala­
rı,
daha yüksek maliyetli ek kapasiteleri kullanmalarını gerektirmektedir.
Firmaların
düşük
Serbest
piyasa ekonomisinden bahsedilemeyen ülkelerde
toplam arzın, düşük gelir düzeylerinde esnekliğini kaybetmesi,
yarıi üretimi sınırlayan darboğazların mevcut olması enflasyonu
yük~elterı
ve kronik hale getiren önemli etkenler olmaktadır.
l3 ur ıl ar ı k ı sa ca s ıra 1aya bi lı ri z;
- üretımirı ithalata bağlı olması,
-Döviz yetersizlıkleri,
- Devalüasyurılar rıe<jerıiyle ıthal fiyatlarının yükselmesı ,
!Jünya hamrr,adcle. r:ıak ı rıa.
rıızal fiyatlarının yükselmesı ,
- Alt yapı yett'rsız:J ıkleri.
- Finansrnarı yetersiz! ıgı.
-Finansman maliyetlerırıdekı artışlar (faiz hadlerinin
yü k s e ı me s i , vs . )
-Eski teknoloji ile yapılan üretimin dünya standartlarına göre daha yüksek fire ve kayıplara neden olması,
-Verimlilik ile
ilyilı
calışmaların yetersiz oluşu.
- 24 -
Toplam arzı etkileyen bu etkenler yanında, enflasyon
üzerinde etkili olan arz ve talep değişmelerine iktisat politikalarındaki yanlışlar da neden olabilmektedir.
MALiYET ENFLASYONU:
genel
veya
bölgesel bir talep artışı
olmamasına rağmen, üretime
girdi olan faktörlerdeki fiyat artışları
yani üretim maliyetlerinin yükselmesi ve sonunda bu
artışların piyasa fiyatL10ını etkilemesidir.
Belirlenmiş
Çok defa maliyet unsurları hep birlikte yükselme gösterir. Tarım ürünleri genellikle sanayiinin "hammaddesi"ni teş­
kil ederler. Bir enflasyon döneminde "işçi ücretleri" devamlı
tazyik edilerek artırılmak istenir. işletmenin su, elektrik,
bakım, koruma, telefon vb. giderlerinde de artışlar olacaktır.
Bütün bu unsurlar maliyet (= input) artışı yaratır, üretilen
malın b(rim başına maliyeti yükselir. Bunun sonucu, piyasaya
arzedilen mamülün fiyatının da yükselmesi gerekmektedir.
ülkemizde de, 1970 so~rası enfl~syon, önce talebin
genişlemesi
ile başlamış, daha sonra mal ve hizmet maliyetlerinde görülen yükselmeler, bu enfl~syonu "maliyet enfl~syonu"
haline dönüştürmüştür.
Maliyet enflasyonunun
tim faktörlerindeki maliyet
şöyle sıralanabilir;
neden olabilecek üreartışlarının olabilir nedenleri
oluşmasına
- 25 -
- Devalüasyon
sebebiyle hammadde ve fabrika techizatı
ithalatında oluşabilecek maliyet artışları,
- Politik veya teknik nedenlerle dünya piyasalarında
ha~madde veya teçhizat fiyatlarının artması,
- Elektrik, su, petrol, doğal gaz gibi enerji girdilerinde oluşabilecek mevcut fiyat artışları.
YAPISAL ENFLASYON:
Yapısal
enflasyonun nedenleri
şu şekilde sıralanabilir;
- Ekonominin yapısındaki en etkili enflasyon dinamiği
hızlı
nüfus artışıdır. Nüfus artışıyla birlikte özellikle zorunlu mallara olan talep, fiziki olarak genişlemekted;r. Köyden şehire doğru yapılan göçler de zorunlu mallara olan talebi, diğer mallara da yansıtmaktadır. Fiziki olarak genişleyen
talebi karşılayacak tarım ve sanayi malları yeteri kadar üretilmemişse
ülkede, fiyat yapısı bozulmakta ve enflasyonist
eğilimler
belirmektedir.
Bir yandan fi·ziki mal talebi artarken, toplumun kamu
hizmetlerinin artırılması istekleri de artmaktadır. Bu da
kamunun finansman kaynaklarını zorlayan harcama artışlarına
neden olmakta, bu harcamalar doğrudan üretim hedefine yönelmediğinden, kısa dönemde parasal talebi genışletici etkilere yol
açmaktadı~.
- 26 -
- Enflasyonun
neden de, ekonomideki
dinamiğini
oluşturan diğer
bir
yapısal·
etkin bir biçimde dağılmamış
olmasıdır.
Gelişmiş ekonomilerde kaynak dağılımı piyasa mekanizması
ile gerçekleştirilebildiği halde gelişmekte olan ülkelerde toplumsal ve siyasal koşullar, kaynakların etkin dağı­
lımının
piyasa mekanizması yoluyla yapılmasını engellemektedir.
-
kaynakların
olan ülkelerde ithal kapasitesinin esneksizliği de özellikle
bizim gibi ülkelerin diğer en önemli yapısal sorunudur. Gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerin fiyat
istikrarını
sağlamakta karşılaştıkları en büyük güçlük ödemeler dengesinin açık vermesidir. Dış ticaret açığını dluşturan
ithalat ve ihracat arasındaki büyük fark, ülkenin ithal kapasitesini sürekli sınırlamaktadır. Bu da ülke için gerekli ara
ve nihai malların, makina ve teçhizatın yurt içine getirilememesine ve yurtiçi üretimin daralmasına yol açmaktadır.
Gelişmekte
- Devlet
gelirlerinin
esnek olmaması ve sürekli bütçe
açıkları, kalkınma çabasındaki ül·kelerin en önemli yapısal sorunlarından biridir. özellikle alt yapı yatırımlarının ve karlılığı
az projelerin gerçekleştirilmesi, yüksek bir istihdam
düzeyinin sağlanmasında ve gelir dağılımının düzeltilmesinde
devletin üstlendiği rol gereği kamu harcamalarının sürekli artış
eğiliminde
olması önemli bütçe açıklarına neden olmaktadır.
Çünkü devletin artan harcamalarını karşılayacak devlet
gelirleri yetersiz kalmaktadır. Bu, devleti açık finansman yoluna sevk etmektedir.
- 27 -
olarak gereken para arzının
artması, enflasyonla karşılanmaktadır. Devlet özellikle dalaylı vergileri yük~elterek doğrudan ülk~nin fiyatlar genel düzeyini etkilemektedir. Diğer taraftan bütçe açıklarının kapatılması
için, kamu teşebbüslerinin ürettikleri mallara yapılan
zamlar yine doğrudan piyasayı etkilemekte ve fiyatları yükseltmektedir.
Açık
finansmanın
- özellikle
geregı
olan ülkelerin
içind~ bulundukları istikrarsızlıklar, kamu yönetimindeki
düzensfilikler, koordinasyon yeiersizlikleri, bürokrasi gibi
kurumsal bozukluklar enflasyonu şiddetlendiren diğer yapısal
faktörlerdir.
-
azgelişmiş
gelişmekte
olmak üzere finansal
piyasaların gelişmemiş olması, üretim faktörlerinin hareketliliğinin
kısıtlanması,
yatırım projelerinin tamamlanmasındaki
büyük gecikmeler, iç pazarın küçüklüğünden kaynaklanan endüstrideki ve dağıtım şebekesindeki tekelci gelişmeler, stoklama
kapasitesinin darlığı, tasarrufları artıracak kişisel gelir
düzeyinin düşüklüğü gibi yapısal sorunlar enflasyonu kronik
hale getirmektedir.
Ayrıca,
Sermaye
ve
piyasası
başta
- özellikle gelişmekte olan ülkelerde, enflasyonun sürekliliğini
ve yük.selişini besleyen unsurlctrdan en önemlisi
piyasaların
oligopolistik yapılar~jır. Işletmelerin fiyat rekabeti
yerine kendi aralarında anlaşmalar yaptıkları bu
sistemde kaynakların etkin kullanımı gerçekleştirilememekte ve
anlaşmalar sonucu oluşan yüksek fiyatlar enflasyonu hızlandır-
- .?R -
Bizim gibi ülkelerde tüketiciyi koruyan kurumların
"antitekel" yasalarının bulunmayışı sonucu çok iyi örgütlenmiş
bulunan tekelci işletmeler bir baskı grubu olarak, ortamı uygun gördüklerinde, "fiyat"ları yükseltme olanağı elde etmektedirler.
maktadır.
Enflasyonla
unsurları
gözardı
ilgili analizlerde talep, maliyet, yapısal
etmeden ·birarada incelemek gerekmektedir.
Enflasyonun 1970'lerde problemli hale gelmesinin en
önemli nedenlerinden biri, enflasyonun kaynağının yanlış teş­
hisindedir. Keynes'in açık bütçe politikasını izleyen iktidardaki rükümetlerin genişletici para ve maliye politikalarının
zararlarını
düşünmeden,
devam ettirmeleri sonuçta 1970'lerde
enflasyonun yükselmeye başlaması ile bir panik havası yaratmıştır.
Sadece aşırı talebin yarattığı bir enflasyonmuş gibi,
sıkı
para politikasıyla enflasyon dizginlenmeye çalışılmış,
ancak petrol krizi ile başgösteren üretim girdilerindeki maliyet artışları, malların fiyatlarının artmasında talep fazlalığına göre daha etkili olmuştur. Birde talebin kısılmasıyla
satışlar
düşünce,
üreticiler zaten artmış olan maliy· ·lerini
karşılayamaz
hale gelmişlerdir. üretimde düşüş başgöstermiş­
tir.
ve- değişik tür ve faktörlerden oluşan enflasyonun nedenlerinin belirlenmesinde ve enflasyona karşı ·alınan
önlemlerde ne kadar titizlik gösterilmesi, zamanında müdahalenin yapılması gereği açıkca ortadadır.
Karmaşı~
- 29 -
Türkiye ekonomisinde de maliyet enflasyonu ihmal edilmekte, üretim girdilerindeki fiyat artışlarının analizi yeterince yapılmamaktadır. Nitekim 4 Şubat ve arkasından 13 Ekim
kararlarıyla,
ekonomideki talep fazlalığını emecek sıkı para
politikalatı,
maliyet enflasyonundan da kaynaklanan fiyat
artışları üzerinde ·istenen etkiyi yaratamamıştır.
Enflasyonun toplum ve ülke ekonomisi üzerindeki negatif
etkilerini ve erozyonunu izlemek, günlük yaşantının bir parçası haline gelmiştir.
Enflasyon dönemlerinde en çok zarar gören kesimler,
sabit ve dar gelirler olacaktır. Bu kesimlerin gelirlerini
artırma
talepleri olsa dahi gelirlerindeki artışlar fiyatları
gecikmeli olarak izieyecek ve gelir artışları, pozitif reel
bir artış olmayacaktır.
Ekonomide fiyatların belirlenmesi yönünden daha aktif
bir role sahip olan müteşebbis, tüccar vb. kesimler ise fiyat
artışlarını
diğer kesimlere yansıtabildikleri ölçüde enflasyondan kısmen de olsa kendilerini koruyabileceklerdir.
sınıflar
arasındaki
gelir çekişmesi de
Sosyal
enflasyon doğurucu ve besleyici bir etkiye sahiptir. Gelir
çekişmesi,
üretime katılan faktörlerin gelirlerini arttırmak
için yaptıkları mücadeleyi ifade eder. üretilen mal ve
hizmetlerden aldığı payı artırmak· isteyen gruplar kendi
güçleri
ve pazarlıktaki etkinlikleri oranında
hareket
ederler.
Girişimci
payını
artırmak
isterken
- 30 -
ücretinin payını artırmak isteyecektir. Eğer girişimci
güçlü veye tekel konumunda ise karını artırmak için üretilen
mal veya hizmetin fiyatlarını artıracaktır. Bunun karşılı­
ğında sendikalar işgücünün reel gelirinin azaldığını savunarak
ücretierin artırılmasını isteyecek, bu başarılırsa bu kez
girişimciler tekrar fiyat artışı yoluyla karlarını koruma ve
yükseltme yoluna gideceklerdir. Bu gelir çekişmesi şeklinde
sürecek enflasyonu başıatacak ve kronik hal~ getirecektir.
işçi,
Enflasyonun bir diğer olumsuz etkisi isetasarruflar
üzerinde görülmektedir. Enflasyon dönemlerinde paranın aşırı
değer
kaybına
uğradığına
dair kanılar tasarruf eğilimlerini
kıracak, hatta yok edebilecektir.
enflasyonun süreceği konusundaki bekleyişleri"
enflasyonun kronik bir biçime dönüp dönmeyeceğini belirlemede
etkili unsurlardan biri olacaktır. Eğer enflasyonun süreceği
konusunda bir beklenti varsa, ekonominin genel eğilimi yüksek
ve devamlı bir enflasyonun yaşanacağı biçimde oluşur. Eğer
halk bu bekleyiş içindeyse, enflasyonist spirali güçlendirecek
olan taleplerini artıracaklar ve bu bekleyişlere göre hareket
edecek 1erdi r.
Halk~n
Bu
durumda tasarruf arzularının kırılması
bir
yana, ekonomik
birimlerin
ileride
çıkabilecek
zorlukları
karşılamak
üzere gömüledikleri
değerlerin
de
ekonomiye
enjekte olabileceği
sözkonusu
olmaktadır.
Para değerini
ne kadar kaybederse harcamalarda o derece
hızlanacaktır.
Bir
gün
sonra
aynı
malı
daha
- 31 -
pahalıya
alabilme düşüncesi
talep ve tüketime itecektir.
ve korkusu,
kişileri
artan bir
Bu dönemlerde elinde fon fazlası bulunan kişilerin bina, arsa gibi gayrimenkullere, altın, gümüş gibi değerli madelere ve döviz ile day~nıklı tüketim maddelerine yöneldikleri
görülmektedir. Bu yerel paradan kaçış ise paranın değer kaybı­
nı gitgide hızlandıracaktır.
Enflasyon dönemlerinde gerek ekonomik önlemler, gerekse
tasarruf sahiplerinin istekleri faiz hadlerini yükseltici
yönde gelişir. Aynı zamanda enflasyon dönemlerinde hükümetlerin uyguladıkları para politikası paketi içinde en önemli
enstrümanıardan
birisi faiz hadleridir. Faiz hadlerinin ise
enflasyon üzerinde etkili olabilmesi, mali sektörün yapısına
bağlıdır.
ülkemizde mali sektöf içinde bankacılık kesimi en
etkin piyasa konumundadır. Bunun yanında sermaye piyasası ile
diğer finans kurumları ve araçları yetersiz kalmaktadır. Sanayi ve ticaret kesimi için, yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacını
karşılayacak· finans araçları arasında banka kredileri
en güçlü alternatif olarak gözükmektedir~ Çünkü sermaye piyasası
içinde devlet, çıkardığı finansal enstrümanlar ile çok
büyük bir paya sahiptir. Bu durumda banka kredilerine yönelen
firmalar için, sıkı para politikası uygulanan bir dönemde
yüksek kredi faizl~rine katıanma zorunluğu doğmaktadır. Bu
durumda artan finansman maliyetlerinin işletme üzerinde üretim
daraltıcı etkisi olacaktır.
- 32 -
enflasyonun yerel paranın yabancı
paralar karşısında deger kaybı yaratması hammadde ve tethizat
ithalini pahalılaştırmaktadır. Ayrıca enflasyonun, ileriye dönük projeksiyon ve fizibilite çalışmalarında kesin sonuçlar
elde edilmesini önleme gibi olumsuz etkileri de olmaktadır. Bu
durum firmaların yatırım cesaretini kırmaktadır.
Yatırımlar açısından,
ticaret hadlerinin ve ödemeler dengesinin ise devalüasyon nedeniyle kapatılma yoluna gidilecektir. Çünkü ülkede
mevcut enflasyon ile fiyatı artan malların dünya pazarında
rekabet olanaklarını kaybetmesi söz konusudur. Bu nedenle
yerel paranın yabancı paralar karşısında deger kaybetmesi yani
devalüasyon müdehalesi kaçınılmazdır. Ticaret bilançosunda
devalüasyon ile oluşabilecek bir fazlalık iç piyasada tüketimi
ve dolayısiyle fiyatları da yine arttıra~ilecektir.
Dış
~
Enflasyon dönemlerinde reel milli gelir hacmi daralır­
ken, neminal milli gelir hacmi genişlemektedir. Ancak milli
gelirin bu kabarık görüntüsünün aldatıcı oldugu kesindir. Milli gelirin bu kompozisyonu içinde gelir dagılımında da bozulmalar görülmektedir.
önümüze iki yol çıkmaktadır. Birinci yol devletin, milli gelire katkısı oranında pay alamayan
kesimleri korumasıdır. Bu da devletin ekonomiye müdahalesini
ve çeşitli yollarla bu kesimlere harcamalarını yönlendirmesi,
Bu
koşullar altında
- 33 -
harcamaların
boyutunun artması anlamına gelmektedir~ ikinci
yol ise, gelir dağılımının bozulmasına göz yummaktır. Bunun
sonucu ise bilindiği gibi sosyal çatışmalar, ticaret ahlakının
bozulması gibi geri dönülemez gerçeklerdir~
Enflasyonun en önemli etkenlerinden birisi de p~litik
hayat üzerine olacaktır. Muhalefet çevrelerinin ve çeşitli çı­
kar gruplarının baskıları hükümetin her kesimi memnun edecek
kararlar almaya çalışmasına neden olacak ve bir süre sonra
alınan bu ekonomik kararlar birbirine karışarak tutarsız olmaya başlayacaktır. Bu da siyasal istikrarsızlığa yol açabilecektir.
II.
ENFLASYONİST
ORTAMDA FAiZ POLiTiKASI
- 37 -
2. Enflasyonist Ortamda Faiz
2.1. ülke
Politikaları
Uygulamaları
1929 Dünya Ekonomik
çözebilmenin talep itiş­
li politikalar ile mümkün olabileceğini savunan iktisadi görüş, özellikle kapitalist ülkelerin iktisat politikalarını temelden sarstı. Bu gelişmiş batı ülkeleri, artık serbest rekabet, serbest ticaret yanında, korumacı önlemlerin, piyasaya
devlet müdahalelerinin de yeraldığı iktisat politikalarının
geçerli olması gerektiğini kabullendiler. Devlet harcamalarını
artırarak,
efektif talebi canlandıran, dolayısıyla eksik 1stihdamdan, tam istihdama geçme yollarını deneyen pu ülkeler,
bunalımın atlatılmasında büyük ölçüde başarılı oldular.
Bu ülkelerin
talebi
Bunalımını
yönelik olarak uyguladıkları
İktisat
Politikaları içinde faiz mekanizmasının da
kullanıldığını
görüyoruz. örneğin; Devlet para arzını artıra­
cak, para arzının artması, para arz ve talebine göre belirlenen faiz oranını düşürecekti. Faiz oranlarının düşmesi yatı­
rımları artıracak ve dolayısıyla gelirler artacaktı. Gelir düzeyindeki artış ise tasarrufların da artışını beraberinde getirmekteydi.
canlandırmaya
Talep itişli enflasyonist politikaların, eksik talebin
giderilmesine yönelik tam istihdamı hedef alan politikaların,
l960'lı
yıllardan itibaren, yüksek enfLasyon ve yüksek oranlı
işsizlik
nedeniyle yavaş yavaş terk edildiği görüldü. Hızla
artan kamu harcamafarının yüksek enflasyona ve bunun yanısıra,
- 38 -
yükselen maliyetlerle birlikte, durgunluğa neden olması sonucu
genişletici
politikalar uygulayan ülkeler, bu tür karma politikalardan vazgeçerek yeni'den serbest rekabet serbest ticaret
anlayışına dayanan politikaları savunmaya başladılar.
Fakat 1973, 1979 yıllarında yaşanan petrol krizleri, bu
ülkelerin uyguladıkları politikaları geniş ölçüde etkiledi.
ülkeler,
bu dönemde enflasyonu az gelişmiş
veya gelişmekte olan ülkelere yansıtırlarken az gelişmiş veya
gelişmekte
olan ülkeler de buna bağlı olarak yüksek enflasyon
ve borç sorunları ile karşı karşıya kaldılar.
Gelişmiş
1979 petrol şokundan sonra dünya ticareti gerilerken,
istihdamin da daralmaya başladığı ve hızla artan üretimdeki
girdi maliyetlerinin ise fiyatlar genel seviyesini tırmandır­
dığı görüldü. Tüketici fiyatları endeksi dünya ortalaması, beş
yılda
l93.6 ya yükselerek yeni stagflasyon tartışmalarını da
gündeme getirdi.
1
Tablo-ı
1979
1980
1981
1982
1983
Dünya ithalat ve ihracatı
(Endeks)
iTHALAT
iHRACAT
77.5
83.5
100.0
100.0
98.5
98.9
90.7
95.3
88.6
90.3
Kaynak: I.M.F. International Financia1 Statistics.
- 39
Bu dönemde,
yeni
iktisat Politikalarının ne şekilde
oluşturulması gerektiği konusu tartışılırken temelde faiz politikası iki farklı biçimde uygulandı.
2.1.1. Uzun Dönemli Anti - Enflasyon i st Pol itikala_r
Kapsamında
Faiz
Politikası:
A.B.D., Federal Almanya, isvıç(e, Japonya ve Fransa gibi ülkeler uzun dönemli anti-enflasyonist politikaları yeğle­
yerek enflasyonun üzerinde faiz politikasını yan4 reel faiz
uygulayarak uzun dönemli daraltıcı_ po·litikaları benimsediler.
oranlarını
yükselterek, tüketim yerine tasarrufu
Faiz
özendirdiler. Bunun yanında, enflasyon oranı üzerindeki kredi
faizleri ile, yatırımların verimsiz alanlardan, verimli alanlara k~ymasını amaçladılar. Sonuçta yüksek kredi faizleri yatırımların marjinal verimini de yükseltecekti.
Bu ülkeler uyguladıkları diğer anti - enflasyonist politikalarla da, enflasyonu tek hane1i rakamlar sınırında tutabildiler.
- 40 -
i sviçre
F.Almanya
Japonya
ABD
Fransa
Tablo - 2
1981 Ekonomik Göstergeleri
Tüketici Fiyatları Hazine Bonosu Mev.Sert.veya
Mevduat Faizi
Faizi
Endeksi
(%)
(%)
_j}_980_=J_OO )__
7.75
7.81
106.5
9.74
8.05
106.3
7.99
8.66
104.9
15.91
14.08
ll o. 4
7.75
17.96
113.4
Kaynak: I .M.F., International Financial Statistics.
Tasarrufa ödenen faizi enflasyon üzerinde belirleyen bu
ülkelerden, yalnızca Fransa, Hazine Bonosu faizini enflasyon
oranı üzerinde saptamış, tasarruf faizini ise enflasyon oranı­
nın altında bırakmıştır. Amaç; kredi faizlerinin yükselmesinin
önlenmesi olmasına rağmen, kredi faizleri sürekli yükselmeye
devam etmiş, enflasyon oranı ise l985 1 e kadar ancak% 8.6 1 ya
indirilebilmiştir.
Bu gelişmenin yanısıra Fransa 1 da, büyüme
oranı
l985 1 de 1.7 gibi düşük bir oranda gerçekleşmiştir.
Bu dönem içinde A.B.D., Fransa ve F.Almanya 1 da yıllar
itibariyle uygulanan faiz oranları Tablo-3 1 de verilmektedir.
- 41 -
Tablo - 3
Ekonomik Göstergeler
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1980
1981
1982
1983
1984
1985
100.0
110.4
117. ı
120.9
126 .ı
130.9
A.B.D.
2
3
11.62 13.00
14.08 12.00
lO. 72 8.50
8.62 8.50
9.57 8.00
7.49
7.50
4
13.36
16.38
12.26
9.09
10.23
8 .lO
100.0
106.7
lll. 9
115.6
118.4
121. o
F .Almanya
2
3
8.05
7.5
8.05
7.5
5.15 5.0
4. ll
4.0
4.68 4.5
4.20 4.0
4
9 .ı
11.3
8.7
5.4
5.5
5.2
100.0
113.4
i26.8
139.0
149.3
Fransa
2
12. 12
17.96
15.70
12.90
12.04
3
9.50
9.50
9.50
9.50
9.50
4
ll .85
15.30
14.87
12.53
ll. 74
Kaynak: I.M.F., International Financial Statistics.
l) Tüketici Fiyatları Endeksi
2) Hazine Bonosu Faizi (%)
3) iskonto Oranı (%)
4) Bankalar arası Faiz (%)
1985 yılında enflasyon oranı % 7 olan ingiltere, % 10 1
luk fazi oranı; enflasyon oranı% 3 olan F.Almanya, % 7 faiz
oranı;
enflasyon oranı % 2 olan Japonya ise% 6 faiz oranı,
enflasyon oranı % lO olan ispanya da % 12 faiz oranı uygulayarak enflasyonu frenleyebilmişlerdir.
- 42 -
Enflasyon oranı 1988 ~ılında Fransa•da % 2.2; F.Almanya•da % 1.5; İtalya•da% 5.2; İngiltere•de% 4.5; A.B.D.•de
biraz yükselerek% 4.7; Japonya•da ise% 1.5 olarak gerçekleş­
miştir.
Bunun yanında büyüme oranı, 1987 Ekim ayında yaşanan
borsa krizine rağmen oldukça iyi düzeylerde gerçekleşmiş fakat
yine de büyürrıe oranLwı yetersiz kalmıştır.
1989
gulamasına
yılı başında
devam
da bu· ülkeler (pozitif) reel faiz uy-
etmişlerdir.
Tablo - 4
l989•un ilk üç Ayında Ekonomik Göstergeler
3 Aylık
Yıllık
Tüketici Fiyatları Artışı (%) Faiz Oranları (%)
Fransa
3.4
8.63
B.Almanya
2.7
6.45
Japonya
ı. o
4.20
İsviçre
2.3
5.81
İngiltere
7.8
13.00
A.B.D.
4.8
9.94
Kaynak: I.M.F., International Financi al Statistics.
Bu ülkeler uzun dönemde faiz oranlarının endişe verici
boyutlara ulaşmaması için, enflasyon bekleyişlerini kırmaya
yönelik politikaları da beraberinde uygulamaya devam etmektedirler.
-
2.1.2.
43 -
Dönemli Anti - Enflasyonist Politikalar
Kapsamında Faiz Politikası
Kısa
özellikle İsrail, Arjantin ve Brezilya'nın şok politikaları,
yüksek enflasyona karşı gerçekleştirilen uygulamalara
örnek oluşturmuşlardır. Uzun yıllar yüksek enflasyon ile yaşa­
yan bu ülkeler hazine bonosu, mevduat faizi ve iskonto oranlarını enflasyon oranının altında tutmuşlar; fakat uyguladıkları
diğer
istikrar tedbirleri ile de enflasyonu düşürmeyi başara­
mamışlardır.
Tablo - 5
Enflasyon Endeksieri
ARJANTiN
i SRAiL
100.0
100.0
217.0
117.0
204.0 104.0
478.0
120.2
541.0 165 .ı
1.174.0
145.0
2.403.0 344 .ı
17.462.0 626.6
5.560.0 373.5
22.498.0 304.6 134.842.0 672.2
1980
1981
1982
1983
1984
1985
BREZiLYA
100.0
206.0 106.6
407.0
97.5
985.0 142.0
2.923.0 196.7
9.556.0 226.9
Kaynak: I.M.F., International Financial Statistics.
ortalama olarak verilen Tablo 5'deki enflasyon
belirli aylarda yılda yüzde binierin üzerinde ger-
Yıllık
oranları,
çekleşmiştir.
1985
kadar özellikle ödemeler dengesinde kalıcı
iyileşmeyi
ve enfla~yon hızında yeterli bir gerilerneyi sağla­
mak amacıyla, bu ülkeler klasik sıkı para ve Malıy~ politikalarını
izlemişler,
ancak enflasyonu düşürme konusunda başarı
yılına
- 44 -
Bunun üzerine enflasyonla bir arada
kabullenerek, endeksleme yolunu seçmişlerdir.
gösterememişlerdir.
mayı
yaşa­
1986 yılından itibaren yeni istikrar tedbirlerini uygulamaya koyan bu ülkeler, hedef olarak, şok kararlarla yüksek
enflasyonu kısa sürede durdurmak yolunu seçmişlerdir.
ortak özellikleri, fiyat ve ücret kontrolleri, sabit döviz kuru politikası, sıkı bütçe politikası ile
esnek para politikasının bir arada uygulanmasıdır. örneğin,
İsrail
1985,
Temmuz unda uygulamaya koyduğu istikrar
paketi nde;
Programın
1
Bütçe açığını% l7 1 den% 8 1 e düşürmeyi,
ücretler ve fiyatları 3 ay için dondurmayı;
- Shekel devalüe edilerek (% 19), sabit döviz kuru uygulamasına geçmeyi;
- Yüksek faiz uygulayarak, yüksek enflasyondaki kredi
taleplerini kırmayı;
- Tasarrufları belirli bir döviz sepetine bağlamayı
amaçlamıştır.
İsrail,
enflasyonla olan mücadelesinde önemli başarılar
elde etti. ı yıllık uygulama sonunda enflasyon l9a6 da yıllık
% 48 e geriledi. Büyüme hızı 1985 de% 2.5 iken 1986 da% 2.2
ye düştü, fakat stagflasyon olmadan bir büyüme gerçekleştiril­
di. 1984 1 de % 373.5 enflasyon oranı ile% 1.8 büyüme dikkate
alınırsa, İsrail 1 in uyguladığı politikanın başarılı olduğu nitelendirilebilir.
1
1
1
1
1
- 45 -
israil, 1.1.1989 tarihinden itibaren yeni istikrar tedbirleri ile, ihracat ve yatırımları arttıracak enflasyonu tek
rakamlı orana düşürecek, dengeli büyürneyi amaçlayan bir ekonomik politikayı uygulamaya başlamıştır. Yeni önlemler, öncekileri destekler niteliktedir.
Açıklanan
program ile
dış
maye piyasasının geliştirilmesi
sek faiz oranlarının düşürülmesi
planı
ticaretin desteklenmesi, serve para politikası olarak yükhedeflenmiştir.
Arjantin, Haziran 1985 1 de uygulamaya
ile;
başlattığı
Austral
- Kamu kesimi fiyatlarını öncelikle arttıracak, daha
sonra ise tarımsal mallar haricindeki fiyat ve ücretleri donduracak;
- Bütçe açığını % l2 1 den % 3 1 e düşürecek;
- Ulusal parayı devalüe ederek, sabit döviz politikası
uygulayacak;
-Yeni para birimi Austral •ı tedavüle sokacak bir politikayı
amaçlıyordu.
Sonuçta enflasyon aylık % l.8 1 lere düşürüldü. Temmuz
1985 ile Mart 1986 yılları arasında aylık enflasyon % 2•yi
geçmedi. Enflasyon, sanayi üretiminde kayıplara neden olmadan,
% 10•1uk üretim artışı ile birlikte geriye çekildi. Son yılın
en düşük enflasyon oranı, şok faiz tedbirleri ile gerçekleşe­
bilmiştir. l987•de bu politikayı terkeden Arjantin, tekrar
yüksek enflasyon ile karşılaşmıştır.
- 46 -
Brezilya ise 28 Şubat l986'dan itibaren tam olarak endekslemeden vazgeçerek, döviz kurunu sabitleştirmiş, ayrıca
fiyatları dondurmuştur. Cruzada Planı olarak bilinen tedbirler
ile, yüksek faiz uygulamasına başlanmış bir yıldan uzun vadeli
tasarruf araçları getirisi Hazine bonolarına endekslenmiştir.
Cruzada olarak adlandırılan yeni yerel para tedavüle çıkarıl­
mış, vergi
ve stopJJ oranları indirilmiştir.
Plan
sonucunda aylık enflasyon% l.5'lara çekilirken,
yıllık büyüme% 8 olarak gerçekleşti. Fakat fiyatları dondurma
politikasından
vazgeçilen 1987 Ocak ayında, enflasyon aylık%
17'ye fırladı. Hemen ardından, Brezilya dış borç ve faizlerini
ödeyemeyeceğini ilan etti.
Enflasyona
·karşı
savaşta
bu üç ülkenin deneyimleri ve
uyguladığı
politikaların
gözardı
edilmemesi, sosyo-ekonomik
koşulları
değerlendiril€rek dikkate
alınması gerekmektedir.
Ancak bu tür politikaların başarısı bir toplumsal uzlaşma ile
mümkün görünmektedir.
ülke
uygulamaları,
yüksek enflasyonla mücadelede yüksek
faiz politikasının uygulandığını gösterirken diğer taraftan bu
politikanın uygulanan para ve maliye politikasının bir parçası
olduğunu, enflasyonla mücadeleyi yalnız bir para ve faiz politikası ile sınırlandırmanın mümkün olmadığını göstermektedir.
- 47 -
2.2.
TüRKİYE'DE
2.2.1.
UYGULANAN
FAİZ POLİTİKALARI
Planlı
Dönemin Başlangıcından 1980'e Kadar Uygulanan faiz Politikası
Planlı
dönemin başlangıcından 1980 yılı öncesine kadar
Türkiye 1 de uygulanan faiz politikasının özellikleri~i incelendi~inde aşa~ıdaki temel saptamaları yapmak mümkündür.
- izlenen
politikanın
devletçe saptanan güdümlü bir faiz politikası oluşu temel özelliklerden biridir. 1980 yılına
kadar Devlet, mevduat ve kredi faizlerini idari kararlarla belirlemiştir.
Uygulanan bu yöntem, faizlere bir üst tavan
belirlemek şeklinde olmuştur. özellikle l970 1 li yılların ortalarından
sonra çeşitli yöntemlerle bu tavanlar zaman zaman
aşılmış
olmasına ra~men, Devlet bu tavanların aşılmasına izin
vermemiştir.
- Devlet tarafından belirlenen kararnameler ile ilan
edilen faiz tavanlarının enflasyon oranlarının gerisinde olbir diğer özelliğidir.
ması,
ülkemizdeki
uygulamaların
Tablo-6,enflasyonun kronik olarak yerleşmeye başladı~ı 1973
yılından itibaren mevduat ve kredi faizlerinin reel gelişimini
göstermektedir.
- 48 -
1973-1980
ll ar
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
Yı
Yı
ll arı
Tablo - 6
Reel Mevduat ve Kredi Faizleri
Arasında
(1,)
Reel Mevduat Faizleri
- 4.3
- 12.0
- 10.0
7 .ı
- 13.5
- 24.6
22.9
- 30.0
Kaynak: TUSIAD,
İTO,
İSO'nun Yıllık
Reel Kredi Faizleri
- 3.0
- 10.0
- 8.0
5.0
11.5
- 28.3
27.2
- 37.7
Ekonomik Rapor 1arı ndan dü-
zenlenmiştir.
ülkemizde 1980 yılına kadar mevduata, mevduat sahibini
enflasyondan koruyacak reel pozitif faiz verilmemiş, kullandı­
rılan kredilerden de reel pozitif faiz alınmamıştır.
- Uygulanan faiz politikasının diğer bir önemli özelliği
ise, bankaların aldıkları ·faiz ve komisyonlar ile mevduata
verdikleri faizler arasındaki marjın büyüklüğüdür. Mevduat ve
.
kredi faizleri arasındakı farkın büyük olmasının nedenleri ise
şöyle sıralanabilir;
i) Mevduat faizlerinin ~üşük düzeyde saptanması ve sert
biçimde uygulanması,
ii) Enflasyon nedeniyle sistemdeki aşırı fon isteği, buna karşılık k~edi fiyatının ucuz olması,
iii) Türk Banka sısteminin o·ligopolistik yapısı,
- 49 -
iv)
kredi müşterilerine ek masraflar yükleyerekefektif kredi maliyetini yükseltmeleri,
v) Bankacılık kesiminin kötü ve pahalı kaynak toplaması,
vi) Finansal sistem üzerindeki kamusal yüklerinağırlığı
(mevduat munzam karşılığı, disponibilite, vergiler,
fon kesintileri vs.),
vii) Merkez Bankası kredilerinin önemli bir bölümünün
kamu kesimlerinin finansmanı için kullanılması.
Bankaların
Merkez Bankası,
para ve kredi hacmini belirlemek için
reeskont politikası izlemekte ve kredi talebini azaltacak, para stokunu kontrol edebilecek oranlarda reeskont oranlarını
belirlemeye çalışmıştır, fakat kr~di talebi bu yöntemle
azaltılamamıştır.
Bu durumda, Merkez Bankası para arzının kontrolünde
mevduat munzam karşılıklarını, sık sık değiştirerek kullanmış­
tır.
Bu oranların düzeyinin yüksek belirlenmesi ödünç verilebilir fon hacmini azalttığından bankaların fon maliyeti artmıştır.
Genel
disponibilite yükümlülüğü, kamusal yüklerden sayılabilır.
Başlangıçta mevduat sahiplerini koruyucu bir önlem
olarak ortaya çıkarılmış, daha sonraki Yıllarda bu oranın yükselmesı
bankaların
ödünç veril€bllir fontarına daraltıcı bir
etki yaratmıştır. Genel disponibilıte oranı yıllara göre incelendı~inde
1959 yılında % 5 olan bu oran, ·1965 yılında % 10,
- 50 -
1978 yılında bankaların mevduat büyüklükleriyle kademeli olarak % 10, % 12, % 15 olarak belirlenmiştir. Fon arz ve talebi
arasındaki
dengesizlik bankalara selektif olabilmeyi sağladı­
ğından, kamusal yükün önemli bölümü kredi müşterilerine yansı­
tılmıştır.
öncesi faiz politikası incelendiğinde, temelde gelişmekte olan ülkelerdeki yapıyla tam bir uyum içinde
olduğu
görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde uygulanan bu
politika, olumsuz sonuçlarını da beraberinde getirerek mali
yapıyı işleyemez hale getirmiştir.
1980
yılı
Devletçe belirlenen faizlerle ilgili tavanların, olabileceği
denge noktal.arının ve enflasyon oranlarının gerisinde
kalması,
tasarruf sahiplerinin zarar görmesine, diğer yandan
da bankaların ve bankalardan kredi alanların aşırı rantlar
sağlamasına
neden olmuştur. Bankalar negatif faizle mevduat
s~hiplerind~n topladığı mevduatı, enflasyon oranına yakın ancak gerisinde bir oranla kredi alabilen kesime plase etmiş­
lerdir.
Bu
sonuçtan küçük tasarruf sahipleri zarar görmüş, büyük t~sarruf sahipleri ise negatif faizle bankalara tasarruflarını yatırmak yerine getirisi yüksek (altın,gdyrim~rıkul vs.)
alanlara yatırım yapmışlardır. Bu şekilde tasarruflar banka
sisteminin dışına, değişik spekülatif alanlara kaymıştır.
Küçük tasarruf sahipleri ise, tasarruflarını bankalara veya
tüketime yöneltmek zorunda kalmış, artan tüketim ise enflasyon
oranının yükselmesine ve iç tasarruf oranınin düşük düzeyde
kalmasına neden olmuştur.
- 51 -
Tablo - 7
GSMH•ya
Tasarrufların
Yurtiçi
Tasarruflar
9.9
. 12.7
14.6
18.6
17.6
ll ar
1950-1955
1956-1961
1962-1967
1968-1973
1974-1979
Yı
Kaynak: TUSIAD,
tir.
İTO,
Oranı
Yurtdışı
Toplam
Tasarruflar Tasarruflar
12.5
2.6
14.5
1.8
16.8
2.2
19.2
0.6
20. ı
2.5
İS0 1 nun Yıllık Raporlarındah düzenlenmiş­
Uygulanan böylesi bir faiz politikasında kredi faizleri ni n enflasyon oranının alt~nda, reel anlamda negatif olması
sermayeyi aşırı kullandırıcı hale getirmiştir. Bu dönemde,
ile
firmalar kredi kullanarak finansal kaldıraç etkisi
karlarını
arttırmışlar,
özsermayelerini gUçlendirmeyi geri
plana almışlardır. ·sunun bir nedeni ise kar oranının faiz oranının üzerinde olmasıdır. Bu sUbvansiyonla fiyatı artacak malı
stok etmek veya iç piyasaya yönelik sanayicilik yapmak karlı
bir iş
olmuştur.
Bu dönemde, orta ve küçük işletmeler böylesi karlar elde edememişler, fon taleplerini yüksek faizle, ikincil para
piyasası
olarak isimlendirdiğimiz, tefeci bankerlerden sağ­
lamak zorunda kalmışlardır. Bunun nedeni örgütlü ve köklü bir
finans
piyasasının
mevcut olmamasından kaynaklanmaktadır.
Faiz
bankalar ve bankalardan kredi alabilen grupların lehine belirlenmesi, ekonominin genelinde
ve finans piyasasında tekelciliğin artmasına neden olmuştur.
oranlarının
- 52 -
temel amacı kredilerin sektörel
dağılımını düzenlemek olan ancak belirli sektörlere ve belirli
gruplara ayrıcalıklı faiz oranları uygulanması haline dönüşen
selektif kredi uygulaması, tekelci bir yapının oluşmasında
diğer bir unsurdur.
Düşük
faiz
Kredi
oranları yanında,
olumsuzluk1ar yatırımları da etkilemiş,
karşılaştırmalı
üstünlüğe ters düşecek, dış rekabete
dayanıksız,
iç pazara dönük, verimsiz üretim alanlarına yatı­
dağılımındaki
rımlar yapılmıştır.
Uygulanan faiz
birisi ise~ örgütlenmiş para-kredi piyasasının banka sisteminin
dışında,
fon arz ve talebinin karşılaştığı gerçekçi ve yüksek
faiz uygulanan örgütlenmemiş para-kredi piyasasının ortaya
çıkmasına
neden olmasıdır. Bir tarafta örgütlü, faiz
oranlarının devlet tarafından belirlendiği, diğer tarafta da
faiz
oranlarının
rekabet ve piyasa koşullarına göre
belirlendiği ikili yapı ortaya çıkmıştır.
1980 ·yılı
politikasının
önc~si
önemli
sonuçlarından
uygulanan faiz politikası, tasarrufu
caydırarak,
tüketimi canlandırmaya yönelik, kredi dağılımında
çelişkiler yaratarak tekelci yapıya dönüştürücü ve yatırımla­
rın etkin dağılımını olumsuz etkileyerek bankacılık sisteminin
aktif çalışmasını engelleyecek şekilde gelişmiştir denilebilir.
- 53 -
1970 i izleyen
rekli artan enflasyon;
1
i)
ii)
iii)
iv)
v)
vi)
vii)
vii i)
Yapılan
yıllarda
kronik bir
yapı
kazanarak sü-
develüasyonlar sonucu ithal girdi fiyatları­
nın yükselmesi,
Gelişmiş ülkelerin 1973 yılı sonlarında ortaya çıkan
petrol şokunu, ürettikleri makina, teçhizat, hammadde fiyatlarını yükselterek, azgelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelere yansıtmaları,
KİT açıklarının büyümesi,
Kamu harcamalarındaki genişleme,
Sübvansiyonlar,
Enerji darboğazı,
Destekleme alımları,
Kıbrıs
Barış
Harekatı ının
mali yükü nedenleriyle,
hızla
kendini hissettirmiş, 1977 yılından itibaren
döviz darboğazından doğan ithal güçlükleri, eksik
kapasite kullanımı ve üretimin yavaşlaması nedeni
ile ekonominin finansmanı için açık finansman uygulaması,
1980 yılında enflasyon oranını üç haneli
rakamlara ulaştırmıştır.
- 54 -
Tablo - 8
GSMH, Emisyon, Fiyatlar
{Endeks)
EMiSYON PARA ARli M. B. KREDiLERi
100
100
100
134
144
151
314
236
255
430
664
374
ı. 204
597
559
ı. 653
817
807
2.611
1.304
ı. 265
4.477
1.983
1.999
YILLAR GSMH
1970
100
1972
118
1974
134
1976
155
161
1977
1978
166
1979
165
163
1980
Kaynak:
TÜSİAD,
İTO,
FiYATLAR
100
136
214
272
337
509
834
ı. 728
İS0 1 nun Yıllık Raporlarından düzenlenmiş-
tir.
1946
itibaren uygulanan genişletici para ve
kreaı politikası, enflasyonist politika,
zaman zaman sapmalara rağmen, l980 1 e kadar sürmüştür.
yılından
Devletjn, Cumhuriyet 1 in kuruluşundan itibaren, özel kesimin yetersiz sermaye birikimi nedeniyle, sermaye birikimini
hızlandırıcı girişimlerde bulunması ve özel kesimi sürekli
desteklemesi (sübvansiyon, genişletici para ve kredi politi~a­
sı
vs), harcamalarının süreklı artmasına neden olmuştur.
l963 den l970 lere kadar uygulanan genişletici politikalar ile
yüksek büyürneyi yakalayabilen ülkemiz, 1970 1 lerden sonra Dünya
para sisteminin çöküşü ile birlikte dış kredilerden yararlanamaz duruma gelmiştir. Dış ticaret açıklarının büyük kısmı
ise işçi dövizlerindeki artışlar ile kapatılmıştır Tablo- 7.
1
1
- 55 -
1970 1 lerden itibaren yapılan devalüa~yonlar ile birlikte dolar
kuru 15 Tl.den 1979 1 da 47 TLye yükselmiştir (1977ve 1978
devalüasyonları
dahil), ithal girdi fiyatlarındaki artışlar
hızlanmıştır.
1973 petrol şoku i le petrol fiyatı arı nı n yükselmesi ve
gelişmiş ülkelerden ithal edileri enflasyon, yurt içi fiyatları
daha da yükseltmiştir.
KİT
açıklarının
büyümesi ve kamu harcamalarının artışı
devleti daha da çok·. finans sistemine kaydırmış, yaratılan
fonları çeşitli finansal varlıklar ve Merkez Bankası aracılıQı
ile kendisine çekmiştir.
özel kesim, finans sorununu çözmek için bankacılık kesimine yönelerek Holding BankacılıQını geliştirmiş, bankalar
ise enflasyon oranından daha düşük maliyetle topladıkları mevduatı
organik ilişkide bulundukları holdingiere düşük faizle
kullandırarak özel kesimin bir kısmını finanse etmişlerdir.
özellikle orta ve küçük ölçekli işletmeler ile banka
ile organik ilişkisi bulunmayan büyük işletmeler, ya bankadan
daha yüksek oranda kredi faizi ile para kullanma, ya da örgütlenmemiş
ikincil piyasaya (Banker piyasası) girme ikilemi ile
karşı
karşıya bırakılmışlardır.
- 56 -
2.2.2. 1980
Sonrası
Faiz
2.2.2.1. 24 Ocak
Politikaları
Kararları
24 Ocak stabilizasyon kararları, serbest piyasa ekonomisini hedefleyen bir paket olarak kamuoyuna tanıtılmış ve
l960 1 lı
yıllardan
itibaren Dünya Ekonomisi ile bütünleşme
çabası gösteren "ihracata yönelik sanayileşme" modelini benimseyerı ülkelere
bu kararlarla, Türkıye de katılmıştır. Programın gerıel
çizgilerini şu şekilde özetlenebilir.
-
faaliyetlere devlet mümkün olduğurıca girmeyecek, yalnız altyapı yatırımıarına yönelecektir.
- İthal
ıkame
sanayileşme politikası yerine ihracata
yönelik sanayıleşme politikası izlenecektir.
- Dış tıcarette kademeli olarak liberasyona gidilecek,
kambiyo piyasasında arz ve talep koşullarına göre oluşacak
gerçekçi
kur
pulitikası
izlenecek ve Türk lirasının
konvertibil olma öz~.liğıni kazan~ası sağlanacaktır.
- Tüm tiyat denetlemeleri kaldırılacak, fiyatların oluşumu piyasa güçlerine bırakılacaktır.
- Faiz oranları yükseltilecek, daha sonra da serbest
İktısadi
bırakılacaktır.
-
tüm alanlarda kamunun sübvansiyonları kalıhracat
alanı
yüksek düzeyde özendirilecektir.
Ekunumıde
dırılnk"'rı,
- 'JI
-
Yabancı
sermayenin
girişini
özendirici önlemler
alı­
nacaktır.
se~bestleştirici
önlemler getirilecektir.
- ithalatı
- Kamu kesimi faaliyet alanlarının daraltılması ve yeni
vergi düzerıl.emeleriyle kamu kesimi açıkları azaltılacaktır.
- üc~etlerde ve tarımsal ürünlerin taban fiyatlarının
saptanmasında
enflasyon hızının gerisinde kalan bir endeksiemeye gidilecektir.
1981
Ocak
tir.
bu kararların uygulamaya girmesiyle, 24
bir paket olarak ekonominirı gündemine girmiş­
yılında
kararları
2.2.2.2. 1980-1986
-'-'"*
Occik kararları
Yılları Arasında
fiyat
Faiz
Politikası
yoluyla serbest pive etkin kaynak da~ılırnını sa~­
rnekanizması
yasa ekqnumısıni yerleştirmek
lamak yolunda alınmış kararlardır.
mekanizması
bu işlevi gerek mal ve hizmetlerin
Flyat
gerekse faktör fiyatlarının kıtlık derecesine göre arz ve talep koşullarını dikkate alarak gerçekleştirecektir. bu görüşle
paranın fiyatı oları faizırı ::,erbest pıyasa kosullanr:a S:JÖre bel ir l erımes ı gerd~rııek te d ır.
l.3.1~80'de
mevduat)
24 Ocak
hi~
yürürlü~e
de serbest
gıren faız uranları
göre
,jevlet
piyasa'koşullarına
kMarlMdarı öneekı
sekilde
yırıP
(kredi ve
belırlerımemış,
tarafından
be-
- 58 -
li rlenmiştir. Kredilerin faizleri 2 puan arttırılmış, mevduat
faizleri
ise değişmemiş, negatif faiz, uygulaması devam
etmiştir.
24 Ocak kararlarına uygun olmayan bu uygulama 1.7~1980
tarihinden itibaren değişmiş, uluslararası kuruluşların da
önerileriyle 8/90~ sayıli kararla yeni bir faiz politikası uygulamaya başlanılmıştır. Temmuz kararları olarak anılan bu kararlar özellikle bankacılık kesimini etkilemiş, serbest faiz
uygulaması ile tasarruf· sahiplerine pozitif gelir olan~ğı
sağlamış v~ dolayısıyla tasarruf artışında d~ etkili olmuştur.
Temmuz
Sisteminin rasyonel
çalışmasını
sağlamayı amaçlamış, tasarruf fazlası olan bireylere pozitif faiz ile fon arzlarını arttırmayı hedeflemiş, fon
ihtiyacı olan bireylerin d~ yüksek faiz nedeniyle fon talebini
kısıtlayarak, fon arz ve talep dengesini kurmayı amaçlamış kararlar olduğu söylenebilir .
kararları,
Türk
Bankacılık
. Temmuz Kararlarının sonuçlarını incelersek, uygulamada
serbest faiz, yalnızca kredi ve vadeli mevduat faizidir. Bunun
yanısıra ihtisas kredileri ve ihracata teşvik fonundan verilen
krediler güdümlü olarak devlet tarafından izlenecek ve faiz
oranlarını
ise devlet saptayacaktır. Kararların birinci mad~
desi olan kredi faizlerinin kredi müşterisi ile banka arasında
serbest olarak belirleneceğine ilişkin karar, bu istisnalar
nedeniyle serbest faiz politikası niteliğini kaybetmiştir.
- 59-
·Mevduat faizlerinin de banka ile tasarruf sahibi arasında serbest belirleneceğine ilişkin Temmuz kararları uygulamada geçerli olmamış, resmi ve ticari mevduata faiz yürütülmemiş,
vadesiz ve diğer mevduata.ise% 5 1 lik bir faiz uygulan~
mıştır.
Serbest faiz .politikası uygulamasına, bankaların arala-.
rındaki
centilmenlik anlaşması ile de zarar verilmiştir. Alı­
nan kararlarla, Türkiye. Bankalar Birliği 1 nin banka ile müdi
arasında tesbit edilecek kredi ve mevduat oranları konusunda
bir kısıtlama getiremiyeceği karara bağlanmış ise de, bankaların
kendi aralarında yaptıkları anlaşma gözardı edilmiştir.
Serbest faiz uygulamasında faiz oranları ile ilgili
olan bir diğer çelişki ise, selektif (sektörel ve bölgesel)
faiz uygulamasıdır. Bu da liberal serbest faiz politikasına
ters düşmüştür. Çünkü fiyat mekanizması, kaynakların etkin
dağılımını
ve kullanımını engellemektedir. özellikle sektörel
ve bölgesel farklılıklara göre belirlenen farklı faiz oranlarının
neden olduğu faiz iadesi; faiz farkı iade fonu, vergi
muafiyetleri ve tercihli munzam karşılık oranları gibi selek~
tif uygulamaların liberal faiz politikası ile ilgisi olabile~
ceği beklenemez.
uygulamalar sonucunda~ yapay kamusal
Kararla ilgili
yüklerle ilgili olarak hiçbir lehte düzenleme yapılmadığı gibi·
(kredi faizlerinden kesilen Banka Sigorta Muamelesi Vergisi
ile Gelir Vergisinin Mayıs 1981 tarihinde~ 25 1 den% 1s•e düşürülmesi
dışında),
üstelik ek yükler getirilmiştir. 24 Ocak
- 60 -
sonra, para hacmini kontrol için, sıklıkla
başvurulan mekanizmalardan biri olarak, mevduat munzam karşı­
lıkları
yükseltilmiş, bu da bankaların ödünç verilebilir fonlarını
olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durum, bazı vadeli mevduat türlerinde daha yüksek olan, vadesiz mevduat karşılıkları
uygulamasıyla,
ödünç verilebilir fonları olumsuz yönde
etkilemiştir.
Kamusal yükler bu kararla da kalmayarak, cezai
faiz oranları arttırılmıştır (1).
kararlarından
Para
ancak
olan reeskont oranları,
bankaların yaptığı centilmenlik anlaşmasından sonra açıklanmış, Merkez Bankası'nın bu kontrol aletini rasyonel
kullanmadığı
hacminin kontrol
araçlarından
görülmüştür.
Devletin denetiminde sınırlı serbest faiz görünümündeki
bu uygulamalar, Temmuz.kararlarının serbest faiz uygulamasını
getiremediğini
göstermiştir.
(I) Bankaların faiz farkı iadesi fonuna yaptıkları kesintiyi
zamanında yatırmadıklarında ödedikleri cezai faiz oranı
% 15'den % 35'e, mevduat munzam karşılıklarını zamanında
yatırmadıklarında ödedikleri faiz oranı .. ise% l8-20'den
önce% 35'e, 1982 yılında ise% 54'e yukseltilmiştir. '
- 61 -
Tablo - 9
1.7.1980- 21.6.1982 Tarihleri
Mevduat Faiz Oranları
2 Ay
3 Ay
Yürürlük Tarihi 1. Ay
Vadeli
Vadeli
Vadeli
ı. 7.1980
ı. ı. ı 98 ı
l. 2. ı 98 ı
ı. 7. ı 981
45.0
45.0
ı. ı. ı 982
25.0
35.0
..
45.0
21.6. 1982
25.0
35.0
Kaynak: Merkez Bankası Aylık BüHenleri
Arasında
6 Ay
Vadeli
15.0
32.0
42.0
50.0
50.0
50.0
1 Yıl
Vadeli
33.0-36.0
40.0
50.0
50.0
50.0
50.0
"Centilmenlik Anlaşmasında" saptanan bu oranlar, enflasyonun üçlü rakamlara ulaştıQı ülkemizde tasarruf sahiplerine pozitif faiz getirmemiştir.
1.1.1981- 1.2.1981 ve 1.7.1981 tarihlerindeki centilmenlik anlaşmalarında gerçekçi olmayan faiz oranları bir ölçüde yükseltilmiş, daha sonra 1.1.1982 tarihinde alınan kararlarla l ve 2 ay vadelimevduatada faiz verilmeye başlanmış­
tır.
En son 21.6.1982 tarihinde yapılan centilmenlik anlaşma­
sında da bu oranlar deQiştirilmemiştir.
14.12.1982 tarihli 8/5756 sayılı kararnamenin 3. maddesine göre "bankaların ödünç verme işlerinde ve bankalar mevduatı hariç mevduat kabulünde alacakları ve verecekleri yıllık
azami faiz oranları, bankalararası mevduat hariç toplam mevduat içindeki payları % 3 ve daha fazla olan bankalar tarafın-
- 62 -
dan vade ve tUrlerine göre serbestçe tesbit ve mUştereken T.C.
Merkez Bankası•na bildirecekleri oranları aşamaz 11 şeklinde­
alınan
bu karar ile birlikte banker yıkımınınil sonuçlarının
mali sistemde yarattığı bunalım giderilmeye çalışılmış, geniş
çaplı
kurtarmaların (şirket ve bankalar) başlamasıyla devlet,
mikro ve makro alanlara mUdahalesini yoğunlaştırmıştır.
11
karar sonucu, toplam mevduat içindeki
payi %
8
3 ~e daha fazla olan dokuz bankaya. küçUk bankaların söz hakk~
sınırlandırılmak
suretiyle, faiz oranlarını belirletne yetkisi
Yukarıdaki
verilmiştir.
Böylesine bir yetkinin 11 karlılık ve,verimlilik yonunden deği ı de, mevduat içindeki payı .. şeklinde verilmesi sisteme getirilmesi amaçlanan yapısal değişim -ile çelişki içind'edir. Serbest faiz politikasının başlıca amaçlarından biri bankaların _rasyonel çal ışmalarını sağlamak, rekabet ortamını yaratmaktir. Bu kararla rekabetten:uzaklaşan bankaların lehine
bir karar alınmış ve diğer bankalar yUksek mevduat a sahip
bankaların belirlediği faizlerle, farklı maliyetlerle çalışma
mecburiyetinde kalmışlardır.
11
11
11
11
14.12.1982 tarihinde alınan kararlar hiç gecikmeden
15.12.1982 tarihinde yUrUrlüğe konarak, bir yıllık vadeli mevduat faizi % 45•e, altı aylık vadeli mevduat faizi ise% 40 1 a,
dUşUrUlmüş, 1.7.1983 1 de ise ı yıllık vadeli mevduat % 40, altı
aylık vadeli mevduat ise% 35 6larak belirlenmJştir.
- 63 -.
Kartel biçiminde bir yapıya sahip olan dokuz banka, göruldüğü gibi'
i lk olarak mevduat faizlerini. düşürmüş' bunun
tek istisnası vadesiz mevduatta yaşanmış ve vadesiz mevduat
faizi oranı % 5 1 den % 20 1 ye yükseltilmiştir.
Vadesiz mevduata uygulanan yüksek faiz yanıltıcıdır.
Daha önce bir, iki ve üç aylık vadeli mevduatıara 25, 35, 45
puanlık faizler
uygulanırken
alınan yeni kararla, 1, 2 ve 3
aylık vadeli mevduatı kaldı'rılarak, altı ayıa kadar vadeli
mevduat türleri vadesiz ~evduat olarak tanımlanmıştır.
Dokuz banka mevduat faizlerinin düşürülmesi ile ilgili
kararlarına
neden olarak, kredi faizlerinin düşürülmesi gere~
ğini
ve böylece firmaları içine düştükleri finansman sıkıntı­
sından kurtarmak istediklerini gerekçe olarak göstermişlerdir.
Fakat asıl neden Temmuz Kararlarına tepkinin bir sonucudur. Bu
durum, kredi faizlerinin 1982 Aralık ayında aynı kalması ile
doğrulanmıştır. Temmuz 1983 1 deki ikinci faiz indiriminde kredi
faizlerinde % 1.5 ile% 4 puan arasında indirimler yapılmış,
bu dönemde mevduat faizlerindeki indirimler ise 10-15 puan
arasında
gerçekleşmiştir.
Tasarruf sahibine pozitif faiz
verilmesi görüşünün bırakılması, en çok banka sektörüne yarar
sağlamıştır.
Reel
kaynak yetersizliği sonucu yapısal bir bunalımın
yaşandığı
dönemde, banker krizinin yüksek faize bağlanması,
bankacılık sektörüne olduğu
kadar siyasal iktidara da yarar
sağlamıştır. öyleyse yüksek faizden derhal vazgeçilmeli, banker krizinin yaraları böylece sarılmalıdır. Hızlı enflasyon ve
- 64 -
borçlanma ile sağlanan abartılmış üretim kapasitesi,
enflasyonun bir ölçüde düşürülmesi ile firmaları finansman sı­
kıntısına
sokmuştur. Reel kaynakların çok yetersiz olduğu bir
ekonomide abartılmış kapasite ile çalışan sektörün bunalıma
düşmesi son derece doğaldır.
aşırı dış
Bu
dönemde, fon talebinin; enflasyon, firmaların öz
kaynak/yabancı kaynak oranının dengesizliği, iç pazarın daraltılması
gibi sonuçlarla azalmadığı, aksine işletme sermayesi
talebinin son safhaya ulaştığı söylenilebilir. Bunun yanısıra
fon arzı ise pozitif faiz nedeniyle artmakta ve fon arz ve talebinin eşitlenmesi yolunda olumlu gelişmeler yaşanmaktaydı.
Bu dönemde faizlerin aşağıya çekilmesi, fon arz-talebinin
eşitlenmesini
engellediği gibi, fon talebinı aşırı boyutlarda
da yükseltti.
Sabit döviz kuru uygulanan ve kredinin ucuz olduğu enflasyon dönemlerinde, yetersiz özkaynak ile üretime başlayan
borçlanma, lehte görünmüş
fakat enflasyonun
fırmalar için
aşağıya
doğru çekilmesi, iç talebin kısılması ve gerçekçi kur
politikası
ile ithal girdi fiyatlarının da yükselmesie firmaları,
olumsuz yönde etkilenmiştir. Bunun sonucunda şirket
kurtarma operasyonları başlamış, sağlıksız büyüyen firmaların,
rasyonel yönetilmeyen bankaların yükünü Merkez Bankası yüklenmiştir.
1983 yılı Ekim ayında T.C. Merkez Bankasının kredilerinde kamu kesiminin payı azaltılırken, banka kesiminin payı
% 45'e yükselmiş, iki hafta gibi sürede bankalara 50 milyar n.
dan fazla para aktarılmıştır.
- 65 -
Spekülatif yatırımlar ile büyümeye çalışan rasyonel çalışmayan ve bu nedenle de zor duruma düşen 4 banka (Hisarbank,
istanbul Bankası, ODiBANK, işçi Kredi Bankası) Merkez Bankası
ile Ziraat Bankası tarafından kurtarılmış, tüm mudilerin parası ödenmiş ve personeli de Ziraat Bankasında istihdam edilmiş­
tir. Ayrıca Merkez Bankasının, bu dört bankadan toplam alacağı
150 milyar ll'yı nasıl geriye alacağı belirlenmemiştir (2).
Faizde serbestinin terkedilmesinden sonra, mevduat munzam karşılıkları % 25'e düşürülmüş, disponibili~e oranı % lO
olarak belirlenmiş, likit değerlerin disponibl değerler kapsamında
değişiklik
yapılarak,
kapsamı
genişletilmiş, yeniden
değerleme fonu kurularak, Vergi Usul Kanunu'nda yapılan deği­
şiklikle
yeniden değerleme olanağı tanınmıştır. Böylece plasman limitlerinin genişlemesi sağlanarak bankaların yıl sonu
itibariyle vadeli mevduata uyguladıkları faizler gider yazıl­
maya ve bundan gelir vergisi kesintisi yapmamalarına olanak
sağlanmıştır.
Plasman limitlerinin alınan tedbirlerle genişletilmesi,
ödünç verilebilir fon hacminin arttırılması, piyasa koşulları­
na göre belirlenmemiş yapay önlemlerle gerçekleştirilmiştir.
Firmalar, alınan bu tedbirler ve yeniden değerleme fonu yoluyla kurtarma operasyonlarından paylarını almışlardır. Şirket
kurtarma operasyonları 1986 yılına kadar sürdürülmüştür.
(2) Bu dönemde Ziraat
Bankası,
batan mali
kuruluşların
kurta-
rılması gibi asıl görevinin dışında yeni bir görev daha
üstlenmiştir. Dört Bankanın Merkez Bankası ve Ziraat Bankası tarafından kurtarılışının Türk Ekonomisine maliyeti
yaklaşık 200 milyar
qlarak hesaplanmaktadır.
n.
- 66 -
Faizde serbestinin terkedilmesi
şu sonuçları getirmiş-
tir:
i} Mevduat
Gelişmeleri
sonra yüksek faiz politikası sonucu toplam mevduatlarda özellikle 1981 yılında büyük artış olmuş,
1982 yılından itibaren ise banker krizinin mali sistemde
oluşturdugu bunalım
sonucu, bir bölUm ana para ve faizlerin
mevduatlardan kayarak tüketime yöneldigi görülmüştür. Ayrıca
degişen banka muhasebe sistemi sonucu,l982 yılına kadar vadeli
mevduata tahakkuk ettirilen faizlerin mevduat rakamlarına
eklenmesi
ile
mevduat
rakamlarını
abartan yörıtemden
vazgeçilmiş
olması
mevduat artış hızının yavaşlamasının
diger bir nedenidir.
T~mmuz kararlarından
\
Tablo - lO
Mevduatta Gelişmeler
-Tasarruf
Mevduatı Artişı
-;ıııar
Tutar
1973
53.523
1974
64.604
1975
-82.866
1976
97.409
1977
123.245
1978
160.757
1979
237.200
1980
385.812
198(
9Ö9.152
1982
1.513.943
1983
1.934.851
1984 . 3.255.800
1985 '4.187.100
1986 _ 5.310.900
Ort.
27
21
28
18
26
30
47
63
136
67
28
67
28
26
Ticari
Mevduat Artışı
Tutar Ort.
16.212
22.836
32.374
45.357
63.936
87.280
155.976
286.963
469.798
660.088
819.749
1.169.300
1.911.100
2.134.ooo
fx) ·Toplam Mevduat içinde; mevduat
teVdiatı me~cuttur.
25
41
42
40
41
36
79
84
64
40
24
42
63
11
Resmi
Banka
Toplam
Mevduat Artışı Mevduatı Artışı Mevduat Artışı (x)
Tutar
Ort.
Tutar Ort.
Tutar -Ort. 10.498
11.628
17.134
20.080
26.080
35.348
50.925
84.125
157.391
220.334
365.255
571.000
886.400
1.284.300
sertifikası,
33
ll
47
17
30
36
44
65
87
40
66
56
55
44
4.238
3.525
16.375
30.940
30.276
39.531
45.916
56.859
111.758
220.436
257.906
363.300
780.200
348.200
46
- 17
365
89.
- 2
31
16
24
97
97
17
41
115
- ss
diğer kuruluşlar mevduatı
84.464
102.593
184.749
193.785
243.537
322.916
490.017
813.758
1.648.099
2.614.801
3.386.761
·5.371.400
8.813.800
l0.317.ooo
ve dö
viz
19
21
45
30
26
33
52.
66
103
59
30
58
64
17
0'1
--.]
ı
- 68 -
Tablo-ll
Enflasyon ve Faiz Oranlarının Gelişimi (ı)
Reel en Yüksek Mev.
Yı ll ar Enflasyon Neminal en Yüksek
Faiz
Oranı
Mevduat
Faiz
Oranı
Oranı
(1949=100)
6.5 (6 ay-1 yı 1)
- 3.0
+ 9.8
1950
(1.5
yıldan
fazla)
4.0
- 2.0
6.2
1951
4.0
ı. o
+ 3.0
1952
4.0
2.9
+ 1.1
1953
- 5.7
4.0
10.3
1954
- 3.3
4.0
7.6
1955
- 10.7
4.0
16.5
1956
- 12.0
4.0
18.2
1957
4.0
15.4
- 9.9
1958
- 13.2
4.0
19.8
1959
6.5
5.4
1960
+ ı. o
6.5
2.7
1961
+ 3.7
6.5
5.7
1962
+ 0.8
6.5
4.3
1963
+ 0.2
1.0
6.5
1964
+ 5.4
- 1.3
6.5
7.9
1965
5.5
6.5
1966
+ 0.9
7.0
6.5
1967
+ 0.5
3.2
6.5
1968
+ 3.2
7.2
6.5
1969
- 0.7
6.7
9 (1 yıldan fazla)
1970
+ 2.2
15.9
9
1971
- 5.6
18.0
9
- 7.6
1972
(2 yıldan fazla)
20.0
1973
9
- 9.5
29.9
9
{l-2 yı ı arası)
- 16 .ı
1974
1975
ı o.ı
9
- ı. o
1976
19 .ı
9
- 8.5
36 .ı
1977
- 19.9
48.8
22
(4 yıldan fazla)
1978
- 18.0
81.4
1979
26
- 30.5
1980
94.7
36
- 30.14
1981
25.6
50
(l yıl vadeli)
+ 19.42
1982
24.8
50
+ 20.19
1983
32.5
49
( 3 ay vadeli)
+ 12.45
1984
56.2
53
- 2.04
1985
49.9
56 . ( 1 yıl vadeli)
+ 4.9
Kaynak: Merkez Bankası Aylık Bültenleri
Not
Reel Faiz Oranı :((1-Nom.Artış)/{ -Enf.Oranı))-l)XIOO
ll
ll
ll
ll
ll
ll
ll
ll
- 69 -
Tablo-l0 1 da
görüldüğü gibi toplam ve tasarruf mevduatında
görülen artışlar 1979 yılından sonra hız kazanmış vP
1983 yılından sonra ise a"rtış hızı yavaşlamıştır. MPvduatlardaki bu gelişim pozitif reel faiz uygulamasının bir sonucudur
(Tablo-ll). 1984 yılında negatif değer alan reel faiz, 1985
yılında
tekrar pozitif değerini korumuştur. 198A 1 de toplam
mevduattaki artış, yine de enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmiştir.
GSMH içinde toplam mevduatın payı 1979 yılından itibaren artarak 1983 1 de% 22.27 1 ye, 1984 1 de% 25,14 1 e yükselmiş,
1985 1 de ise% 22.9)a düşmüştür.
Tablo - 12
Vadeli ve Vadesiz Tasarruf Mevduatı Artış Hızları (%)
Yıllar
Vadesiz Tasarruf Mev. Vadeli Tasarruf Mev.
1978
24.0
45 .ı
1979
65.9
35.6
1980
35.6
104.5
1981
13.8
135.0
1982
22.6
82.2
1983
ı 18.4
8.0
1984
- 31.7
103.0
1985
36.6
65.7
1986
84.7
27.7
Kaynak: Merkez
Bankası, Aylık
Bültenleri
- 70 -
Tablo- 13
Vadeli ve Vadesiz
Mevduatın
İçindeki Payı
Vadesiz Mevduat
Yıllar
73.1
26.9
1978
71.6
28.4
1979
72.9
27. ı
1980
72.5
27.5
1981
55.4
44.6
1982
49.2
50.8
1983
58.2
41.8
1984
81.2
18.8
1985
54.6
45.4
1986
63.3
36.7
Daha önce de
(%)
Vadeli Mevduat
1977
Kaynak: Türkiye Bankalar
Tbplam Mevduat
Birliği
belirtildiği
Periyodik
gibi, vadesiz mevduat faizle-
rinin % 20'ye yükseltilmesi sonucunda 1983
yüksek
bir
duatların
24
artış hızına ulaşmıştır.
faize
Ocak
yılında
% 8 iken, vadesiz mevduattaki
artış
duattaki
Yayınları
ne
denli
kararlarının
duyarlı
Bütün bu
olduğunu
artış
vadeli mev-
% 118 gibi
gelişmeler,
mev-
göstermektedir.
en önemli hedeflerinden birisi de
açıdan
ta-
arttırılmasıdır.
sarruf
bilinmektedir. Ancak bunun makro anlamda tasar-
olduğu
Mevduatın
bireysel
tasarrufların
-71-
ruf
sayılabilmesi
duattaki
için
artış
her
yatırıma dönüşmesi
tasarruf
değildir,
gerekmektedir. Mev-
aşağıda
belirtilen e't-
menlerle mevduat, tasarruflar artmadan da artabilir.
-
Dolaşımdaki
para
-
Kişi başına
milli gelirin
-
Tasarrufların
miktarının artması,
ekonomideki mevcut alternatif
lardan banka sistemine
- Banka
şube sayısının
Ülkemizde
para
1950
artması,
yatırım-
kayması,
ülkede
yılından
1980
yaygınlaşması.
yılına
kadar
dolaşımdaki
miktarı ile ·mevduat artışı arasında çok'yakın bir ilişki
olmadığı görülmüştür.
Yine
artışı
mevduat
arasında
Keynesci
görüşde
ise
ğinde
tasarruflar
olmaktadır.
gelir
1983'de
artışından
% 3.2,
reel büyüme
bir
ekonomideki
ilişkinin
olup
kişi başına
olmadığı
milli gelir
incelenebilir.
tasarruflar gelirin bir fonksiyonu, Klasik-
faizin bir fonksiyonudur. İki görüş birleştirildi­
lerde
yonu
ile
yalnız
gelirin
1979-1980
·değil,
yılları
faizin de bir fonksi-
arasındaki
dönemde negatif
sonra, GSMH'da l98l'de% 4.2, l982'de 4.6,
1984'de% 6.6, 1985'de% 4.82, l986'da% 7.9
hızları belirlenmiştir.
- 72 -
Tablo- 14
1986 Faktör
Fiyatlarıyla
Büyüme
Hızları
(%)
Yıllar
G.S~M.H.
2.9
-0.4
- l.l
4.1
4.6
3.3
5.9
4.9
7.9
4.3
- 0.6
- 0.1
4.2
4.3
4.1
5.0
3.6
7.9
4.1
0.2
- 0.2
4.8
4.1
4.2
5.2
3.0
4.7
6.6
- 5.6
- 5.5
7.2
4.6
8.2
9.3
6.1
10.9
2.7
2.8
1.7
0.1
6.4
- 0.1
3.7
2.2
7.2
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
G.S.Y.İ.H.
Hizmetler
Sanayi
Tarım
Kaynak: D.I.E.
Kişi başına
% 44.8,
ve
l982'de
l985'de% 52
milli gelirde nominal olarak, 1981
% 29.1,
l983'de
yılında
% 28.7, l984'de% 51.5
artışlar sağlanmıştır.
Reel
artışlar
ise sözü
edilen dönemde% 2.5, % 1.1, % 3.5 ve% 2.8'dir.
Fert
Yıllar
Yıl O~ası
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
Nüfus,(Bin)
44.538
45.540
46.688
47.864
49.070
50.306
51.546
Kaynak,: D.IE.
Tablo ıs
Gayri Safi Milli Hasıla
1986 Yılı
Cari Fiyatlarla
Fiyatlarıyla (n)
n
$
4.637
99.749
-1~2~7=9-.0
4.714
143.909
1282.6
4.807
187.093
1132.0
4.844
241.348
1047.8
5.006
374.462
998.3
5.130
550.933
1042.4
5.400
758.882
1033.9
Başına Düşen
- 73 -
GSMH'daki bu
yacak
kadar
milli gelirin
Banka
artışlar,
yüksek
mevduattaki
değildir.
azaldığı
Tabloda, $
açıkla­
bazında kişi başına
görülmektedir.
hizmetlerinin
şubeli bankacılık anlayışı
yaygınlaştırılmasına
da mevduat
artışında
re sahiptir, fakat bu da mevduatlardaki
telikte
artışları,
dayanan çok
önemli bir ye-
artışı açıklayacak
ni-
değildir.
Tablo-16
1982
incelendiğinde
sayısınrn daraltıldığı
yılından
itibaren
şube
görülmektedir.
Tablo - 16
Banka
Yıllar
Şube Sayısındaki Gelişme ler
Şube Sayısı
Yıl
İçinde Açılan
Artış Oranı
(%)
Şubesi Sayısı
1979
5769
284
5.2
1980
5975
206
3.6
1981
6265
290
4.8
1982
6375
ııo
1.7
1983
6284
91
- 1.4
Kaynak: Bankalar
Tablo
Birliği Yayınları
incelendiğinde
sının daraltıldığı
1982
görülmektedir.
yılından
itibaren
şube sayı­
-
Geriye alternatif
na
kaymalar
rın
ki bu durum, daha önce
bu alternatif
şeklinde
yatırımlardan
Bunun
açıklanabilir.
fonlar,
yatırılmış
ile
politikası
1980
piyasaya
çıkmış
son-
mevduatına kaymış olması
önceleri dövize
yanısıra-daha
yılı
yılı
ile birlikte fonla-
uygulaması
banka
mevduatı­
tasarrufların
1980
yatırıldığı bilindiğinde,
banka sistemin yüksek faiz
rası
banka
yatırım alanlarından,
kalmaktadır
ve gayrimenkule
altın
/4 -
sonrası
ve
bir
uygulanan
bölümü
döviz
bankalara
yatırılmıştır.
Gerçekten
yatırım
Mevduat
artış
alanlarından
artışlarının
rıma
rımlar
patlamasının
bankalara
bir
bir bölümünü alternatif
kayan fonlar
oluşturmuştur.
bölümü de bireysel tasarruflardaki
olarak gösterilebilir.
Daha
makro
mevduat
önce de
belirtildiği
gibi bireysel
düzeyde tasarruf olabilmesi için bu
kayması
tasarrufların
tasarrufların yatı­
gerekmektedir. Bundan hareketle faizlerin
üzerindeki etkisi incelenebilir.
yatı­
- 75 -
Tablo-17
1968-1986 Döneminde Toplam Yatırımların
Yıllar
1968
CARi FiYATLARLA
Yatırımlar
Zincirleme
{Mi Iyon Tl)
Artış tt)
22.456
ı9.7
ı969
25.ı58
ı2.0
ı970
ı6.3
ı972
29.253
35.997
44.820
ı973
55.92ı
ı974
84.557
ı975
ı22.837
ı976
ı980
155.992
219.600
290.800
558.600
1.156.100
1981
ı.572.600
ı982
1.774.600
2.226.600
3.640.800
5 .68ı. 700
9 .20ı .100
ı
971
ı977
1978
1979
ı983
ı984
ı985
1986
Kaynak: Odalar
Birliği,
23.ı
24.5
24.8
51.2
45.3
27.0
40.4
32.4
92.0
107.0
36.0
ı2.8
25.5
63.3
56.0
61.9
Gelişimi
1968 FiYATLARIYLA
Yatırımlar
Zincirleme
{Milyon Tl)
Artış {%)
22.456
ı5.2
23.982
6.4
24.938
4.4
25.822
3.5
27.633
7.0
28.243
2.2
33.264
ı7.7
4 ı . 583
25.0
45.438
9.2
51.165.
12.6
47.131
- 7.9
52.912
12.2
53.730
1.5
51.5ı3
- 4.2
45.615
- ı ı. 5
44.882
- 1.6
47.594
4.4
48.626
2.2
52.885
8.8
iktisadi Rapor.
-
ii)
76 -
Yatırımların Gelişimi
Tablo-l7 1 de, 1978 yılından sonra yatırımların arttığı,
1980 yılından sonra ise yatırımlardaki artış hızının düştüğü
gözlenmektedir. 1980 yılı öncesinde~ yatırımlardaki hızlı
artış,
yüksek enflasyondan, enflasyon oranı altındaki düşük
kredi faiz politikası sonucu ithal sınırlamalarından ve· sabit
kur nedeniyle aşırı değerlenmiş Türk Parasının varlığından
(Türk Parasının aşırı değerli olması, gerçek değerinin çok
altında
olan döviz ödemeleri ile yapılması, ydtırımları
artmıştır)
kaynaklanmaktadır.
bu denli artarken yukarıda sayılan ekonomik
etmenlerin bir çok olumsuzluğa da yol açtığı bilinmektedir:
Yüksek enflasyon gelir dağılımını sabit gelirliler aleyhine
bozmuştur;
Borçlanma daha karlı görülerek firmaların borç/özsermaye yapıları değişmiştir; İthal sınırlamaları ile üretim
yapan firmaların rekabetten uzaklaşması ve yurt içinde kalite
denetiminin olmaması nedeniyle, kalitesiz mal üretilmiş, firmalar verimlilik kavramından uzaklaşmıştır. İthalat düşük değerli sabit kur uygulaması sonucu ucuz olarak yapılırken yatı­
rımlar
artmış fakat ihracat aşırı değerli Türk Parası, sonucu
olumsuz yönde etkilenmiştir.
Yatırımlar
1980
sonrası yatırımların
gelişimine
1982 ve 1983 yıllarında yatırımların reel
olarak gerilediği gözlemlenmektedir. 1984 yılındaki negatif
kredi faizleri ile ·birlikte (Tablo-18), yatırımlarda bir can-
baktığımızda
1981,
sabit fiyatlarla
- 77 -
lanma olmuştur. Fakat yatırımların bu dönemde' sonra daha çok
kamu
kesimi
tarafından
yapıldığı
bilinmektedir
(Ortalama % 60). 1984-1986 yıllarında reel yatırımlardaki
küçük reel artışlar, özel kesim tasarrufları ile değil, kamu.
kesimi tarafından yapılmıştır. Devletin iç ve dış borçlar ve
emisyon ile finanse ettiği bu pozitif yatırımlar ile faiz
oranları
arasında
doğrusal bir ilişki bulmak mümkün görünmemektedir.
Faizi n tasarruf ·sahipleri üzerindeki etkisi incelendiğinde;
tasarruf sahiplerinin enflasyon üzerinde gelir elde
etme beklentileri doğaldır.
Enflasyondan arındırılmış, reel mevduat faiz oranları
incelendiğinde,
1981-1986 döneminin 1984 yılı hariç, tasarruf sahiplerinin tasarrufların~ nasıl değerlendireceklerini,
daha rasyonel nasıl davranabileceklerini öğrenmiş oldukları
bir
bilinçlenme
dönemi olduğu görülmektedir. Tasarruf
sahipleri açısından bu gelişmeler yaşanırken gerçekçi faiz
politikası uygulaması sonucu firmaların karşılaştığı en önemli
sorun
kredi
kul}anım maliyetlerinin
artması
olmuştur.
- 78 -
Tablo - 18
Reel Kredi Faizleri
ı
Yıllar
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
Kredi Faiz Oranı
10.5
ll .5
11.5
11.5
11.5
16.0
19.0
21.0
36.0
36.0
32.0
52.0
58.0
Enflasyon
14.0
23.9
21.2
17.4
26.0
61.9
63.5
94.3
37.6
32.7
28.8
56.2
49.9
Oranı
Faiz Oranı
- 3.0
- ı o.o
-
8.0
5.0
11.55
28.3
27.2
37.7
l.l
2.4
2.3
- 2.68
5.40
önceleri enflasyon oranı altında kredi faizine
uyum sağlayan firmalar. enflasyon oranı üzerinde kredi faiz
oranları
ile karşılaşıınca büyük sarsıntılar geçirmişlerdir.
Kredi maliyetlerinin bu denli artmasının en önemli nedenlerinden biri de mevduat faiz oranlarıındaki artışlardır.
Daha
- 79 -
1980 Temmuz
kararlarından başlayarak, daha önceleri
rant olarak görülen kredi faiz oranları, kararlardan sonra maliyet unsuru olarak işletmelere yansımıştır. Kredi faizlerinin
maliyet unsuru olarak yansıması kredi talebini azaltmamış,
tersine gerçekçi kur politikasının uygulanması ile ithal
maliyetlerinin yükselmesi, yeni vergi yasaları ve yaşanan
enflasyon sonucu işletmelerin nakit gereksifiimlerinin artması,
firmaların düzelemeyen özkaynak/yabancı kaynak yapıları, kredi
talebini arttıran en önemli etkenler olmuştur.
Tablo - 19
Kredi Faiz
Oranlarındaki Değişmeler
(1979-1983)
Kredi Türü
I. KISA VADELİ KREDiLER
a) İhr.Kredileri
b) Diğer Kıs.Vad.
II. ORTA VADELİ KREDiLER
a) Teşv.Belg.Day.İhr.
Gar.Yat.Kred.
b) Diğer Ort.Vad.Kred.
III. UZUN VADELİ KREDiLER
Kaynak: TÜSİAD, İTO ve Merkez
1.5.1979
1.3.1980
-
-
19
21
-
-
20
20
22
22
1.7.1980
9.2.1981
28.3.1982
1.7.1983
22
31
27
36
31.5
36
30
32
24
33
36
29
38
41
29
38
41
34
Bankası Yıllıklarından derlenmiştir.
cx:ı
o
ı
Tablo - 20
Banka Kredileri
Yıllar
Banka
Kredileri
Artış
Oranı
1973
78.023
32.0
1974
100.952
29.4
1975
143.564
42.2
33.4
1976
ı 9 ı. 581
240.083
25.3
ı 977
27.7
1978
306.660
462.884
50.9
1979
84.7
1980
855.110
73.5
1981
1.483.573
1982
2.048.925
38. ı
2.739.312
33.7
1983
22.0
1984
3.342.000
48.4
4.962.800
1985
75. ı
1986
8.691.200
Kaynak : Istanbul Sanayi Odası
TCMB
Krediler
Dolaysız
13.76 7 .
22.638
22.330
6 ı .897
119.576
124.249
214.456
366.977
495.575
578.027
645.081
707.700
878.400
1.108.700
Raporları.
N'et
Kredi Hacmi
91.790
123.590
165.894
253.478
359.659
430.909
677.340
1.222.087
1.978.748
2.626.952
3.384.393
4.049.700
5.841.200
9.799.900
DYP
Kredi leri
15.934
26.425
38.532
63. ı 64
87.452
64.891
79.059
88. ı 3 ı
132.499
201.533
245.759
309.400
303.200
488.300
Genel
Kredi Stoku
107.724
150.015
204.426
316.642
447.111
495.800
756.399
ı .310.218
2.111.247
2.828.485
3.630.152
4.409.800
5.841.300
9.824.400
(Xl
1-'
- 82 -
Tablo - 21
Reel Kredi Hacmindeki
Yıllar
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
T.E.F .E. (x)
1963:100
240.1
311.8
343.2
396.6
492 .ı
750.8
1.230.7
2.560.6
3.488.5
4.369.2
5.708.0
10.066 .ı
13.882.2
17.076.2
(x) Ticaret
Bakanlığı
Reel Banka
Kredi Hacmi
32.5
32.3
41.8
48.2
48.7
40.8
37.6
33.4
42.5
46.9
47.9
27.9
32.6
47.0
Toptan
Eşya
Gelişmeler
Reel
Kredi Hacmi
44.8
48.1
59.5
79.8
90.8
66.0
61.4
51.1
60.5
64.7
63.5
39.9
41.1
56.6
Fiyat Endeksi
Tablo-2l'de görüldüğü gibi bankaların kredi hacmi hem
reel hem de nominal olarak artmış, böylece yaşanabilecek büyük bir bunalım geçiştirilmiştir.
- 83 -
Uygulanan
faiz
gelir-gider yapılarını
değiştirdiği
gibi, karlılıklarını da etkilemiştir.
1980-1981 yıllarında mevduat bankaları büyük karlar elde etmiştir.
1982-1983 yıllarında mevduat bankalarının karlarının
önemli ölçüde azalması; yeniden değerlemeye giderek bankaların özsermayelerini yüksek hesaplamaları, Net Kar/özsermaye
rasyolarının
düşmesine
neden
olmuştur.
2.2.2.3. 1986
politikaları
Sonrası
Faiz
i) Mevduat Faizlerindeki
bankaların
Politikası
Gelişmeler
Enflasyonun düşürülmesine yönelik olarak 1980 1 den itibaren faizlerin serbest bırakılması veya yükseltilmesi olumlu
bir sonucun alınmasını sağlamamıştır. Belirli dönemlerde faiz
kısmen serbest bırakılmış, fakat daha sonra gerek bankalar gerekse devlet tarafından serbestlik bozulmuştur.
1986
itibaren enflasyondaki düşüş beklentileri faiz oranlarının da kademeli olarak
düşürülmesi
sonucunu doğurmuştur. ı Temmuz 1985 1 de ı yıllık
vadeli tasarruf mevduat % 56 olarak belirlenmiş, ı Ağustos
1985 1 de ise
puan düşürülerek% 55 de karar kılınmıştır. ı
Mayıs
1986 1 dan 30 Ekim 1986 1 ya kadar aynı vade için mevduat
faizi % 52 1 ye düşürülmüş, 30 Ekimden itibaren mevduat faizi %
48 olarak uygulanmaya başlanmıştır. Vadesiz mevduat faizleri
ise 1986 içinde% 8 1 den % l0 1 a yükseltilmiştir.
yılına gelindiğinde
1984
yılından
- 84 -
1987
da enflasyondaki dusus bek\entileri 1986
da olduğu gibi mevduat faiz oranlarını duşurrrıu.,, ı yıllık vadeli mevduat faizi% 43'lere kadar düşmüştür. Fakat enflasyonun beklenen düzeylere inmemesi, hatta hızlanması reel faiz
oranlarının
negatifleşmesine yol
açmıştır. 1987'de ı yıllık
Brüt Vadeli mevduat faizi olan % 43'den net'e gidildiğinde (%
lO stopaj + % 3 fon kesildikten sonra) % 38.5 olan net faiz
oranı,
% 38.9 olan DiE ve % 44.9 olarak hesaplanan İTO
tüketici fiyat artışlarının altında gerçekleşmiştir·. Enflasyon
karşısında
eriyen mevduat faiz oranları tasarruf mevduatının
gelişimini
olumsuz etkilemiştir. Cari fiyatlarla l986'da
6786.~ milyar n.
olan Tasarruf mevduatı 1987 yılında 9089.8
milyar ll'ye yükselerek % 33.9 oranında bir artış sağlamıştır.
Fakat 1963 fiyatlarıyla hesaplandığında 1985'den l986'ya
yıllık
Tasarruf Mevduatındaki artış % 19.5 gibi pozitif bir
gelişme
gösterirken, 1986'dan 1987'ye % - 7.7 oranında
gerilemiştir
(Tablo 25).
yılında
Bu gerileme l980'den bu yana uygulanan ikinci faiz serbestisinin 1.7.1987 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesine
rağmen yaşanmıştır. Bankaların kaynak maliyetini azaltmak için
mevduat munzam karşılık oranları aynı tarihte % 15'den % lO'a
düşürülmüş,
kaynak kullanım destekleme fonu % lO'dan % 6'ya
düşUrUlerek kredi maliyetleri azaltılmaya çalışılmıştır. Munzam karşılık oranları Eylül 'de tekrar% 12'lere yükseltilmiş­
tir. Bununla amaçlanan faiz yarışını kısmen durdurmaktır.
- 85 -
1987
sonu ve 1988 yılı başlarında Para Piyasasında yaşanan
istikrarsızlık
sonucu Türk lirasından kaçışı önlemek
likidite şişkinliğini gidermek, vadeli mevduatı teşvik etmek
amacıyla 4 Şubat 1988 kararları yürürlüğe girmiştir.
4 Şubat kararlarıyla 1.7.1987 de yürürlüğe giren ikinci serbest faiz girişiminden vazgeçilmiş, 1 ay vadeli mevduat
% 40, üç ay vadeli mevduat % 45, altı ay vadeli mevduat % 52,
bir yıllık vadeli mevduat ise% 65 olarak yükseltilmiştir.
Vadesiz mevduat faiz oranı ise% 36 olarak belirlenmiştir. Bu
tavanlar altında bankaların uygulayacakları faiz oranları
serbest bırakılmış fakat banka sektörü mevduat toplama yarışı
nedeniyle bu faizlerde -~arar kılmıştır.
1
rı
Faiz oranları yükseltilirken mevduat munzam karşılıkla­
% 14 den % l6 ya, disponibilite oranı da% 23 den % 27 ye
1
1
1
1
yükseltilmiştir.
at
Döviz tutma maliyetini yükseltmek için ise Döviz tevdihesaplarının faiz gelirinden % 5 oranında stopaj kesilmesi
kararlaştırılmıştır.
1988 yılı içinde enflasyonun gerilediği gerekçe gösterilerek faiz oranları düşürülerek 6.8.1988 de yıllık mevduat
faizi % 64 e, vadesiz mevduat faizi ise % l0 a çekildi.
1
1
1
- 86 -
1988 yılının ilk yarısında, yıllık planlanan % 35lik
enflasyonuR gerçekleşmemesi ve enflasyonun hızla tırmanması
yeni önlemleri gündeme getirdi.
Bu arada ll Ekim 1988'de, 17 Ekim'den geçerli olmak
üzere faizlerin 1980'den bu yana üçüncü kez serbest bırakıla­
cağı açıklandı. Faiz oranlarının serbest bırakılmasını takiben
bir yıllık mevduat faizi % 85'e yükseldi. Diğer vadeli mevduatıara
ödenen faizlerin bileşik olarak hesaplanan yıllık
faizi de% 85'e ulaştı.
1989 yılının ilk ayından itibaren bankalar topladıkları
mevduatı
plase edemez duruma geldiğinden kademeli olarak faiz
oranlarını
düşürmeye başlamış, söylenenin aksine faiz oranlarının kademeli olarak düşürülmesi enflasyonun düşeceği beklentisinden
kaynaklanmamıştır.
yıl
1988'da uygulanan yüksek faiz tasarruf mevduatını aynı
% 90.7 oranında· artırmış, reel olarak gelişme% 7.9
olmuştur.
ii} Kredi Faizleri
Teşvikli
krediler haricinde kısa vadeli kredi faizleri
1985 başından 1986 Ekim ayına kadar% 53.50, 30 Ekim 1986 1
dan 1 Temmuz 'ı987'ye kadar ise 3.50 puan düşerek % 50 olarak
gerçekleşmiştir.
- 87.
ı
Orta Vadeli Banka kredileri ise bu tarihler
52 olarak belirlenmiştir.
arasında
Genel olarak Merkez Bankası reeskont oranları 1985'de
% 52 olarak belirlenmiş, 30 Ekim 1986'da % 48, Ocak 1987'de
%45 olarak uygulanmıştır.
-Ekonomideki reel ve neminal kredi hacmi, 1985 yılından
1986 7'ılına kadar önemli ölçüde gelişmiştir. Banka kredilerindeki artış % 69.5 iken Metkez Bankası dolaysız kredilerindeki artış % 33.6 oranında gerçekleşmiştir.
Ortalama olarak verdi~imiz kredi faizleri piyasada
% 55-60'lar civarında uygulanarak, kredi müşterisi ·bulmuş,
banka kredileri, kredi müşterisine net %85'ler civarında
yansımıştır.
Temmuz 1987'den sonra mevduat faizlerinin serbest bıra­
kılması
ve bankaların kaynak maliyetini düşürmek için uygulanan munzam karşılıkların % lO'a çekilmesi ve kaynak kullanım Destekleme fonunun
% 6'ya düşürülmesi kredi maliyetlerini ucuzlatmamıştır.
- 88 -
Banka kredi faizi % 60 ise bunun
aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır.
% 60.0
2.0
62.0
Kredi faizi
Komisyon
Gider Vergisi (% 5)
K.K.D.F. (x) (% 6)
(x) Kaynak
Kullanımı
kullanıcıya yansıması
3. ı
3.6
68.7
Destekleme Fonu
Her üç ayda bir faiz tahakkukun esasıyla· yıllık nihai
maliyet % 88.68 olarak gerçekleşmektedir. Kredi kullanan
krediyi aldığı banka haricinde devlete % 6.7 oranında bir faiz
ödemektedir.
Temmuz 19~7 1 den sonra kredı faizleri serbest bırakılmış
bu uygulama 1958 yılında da sürmüştür. ll Ekim l988'e kadar
kredi faizleri % 63 ile 83 arasında değişirken bunun kullanıcıya maliyeti % 94-l33'ü bulmuştur.
Ekim 1988'den Mayıs 1989'a kadar kredi faizleri % 65-89
arasında
belirlenirken kullanıcıya maliyeti % 120-160'lara
tırmanmıştır.
1986'dan
1987'ye toplam kredi stokundaki artış% 58.9
olarak gerçekleşmiş iken 1988'de kredi stokundaki artış hızı
% 41.16'ya gerilemiştir (Tablo 6).
- 89 -
1987 yılında, reel kredi stokunda bir gelişme olduğu
halde l988 1 deki reel gelişme negatif olmuş, enflasyon rakamları
%. '60 1 ın
üzerinde olduğu halde kredi stokundaki artış
% 40 1 lar civarında kalmıştır.
Tablo - 22
Mevduat Faizleri
Tarih
1.3. ı 986
1.5. ı 986
30. 10. ı 986
ı. 7. ı 987
4.2.1988
6.8. ı 988
14. ı o. ı 988
1 Ay
Vadeli
35
35
29
38
40
35
Serbest
Yıllık
3 Ay
Vadeli
44
42
36
35
45
42
cı>
6 Ay
Vadeli
48
45
41
38
52
51
1 Yıl
Vadeli
55
52
48
Serbest
65
64
Vadesiz
Tasarruf
5
11.7
lO
36
10(6.9.1988)
Tablo - 23
Ortalama Fiyat Artışları
(ı)
1986
DİE
İTO
(Tüketici)
(Tüketici)
Di E (Toptan)
İTO (Tüketici)
1986
1987
1988
34.6
35.6
27.5
29.6
1987
38.9
44.9
39.3
32.0
1988
75:"""4
77 .o
60.8
68.3
Tablo - 24
Tasarruf Mevduatındaki Gelişmeler
Tasarruf Mevduatı
Vadesiz Vade1 i Mevduat
(1+2)
ı artış
(1)
(2)
Sertifikası
6.786.6
896.0 5.890.6
767.7
9.089.8
33.9
1.668.9 7.420.9
1.376.5
90.7
2.518.2 14.820.9 . 1.243.7
17.339.1
- 90 .
Tablo - 25
Tasarruf Mevduatında Reel
Tasarruf
Mevduatı
Deği'şmeler
Reel Tasarruf
Mevduatı (x)
(1963 fiyatlarıyla)
iTO (Tüketici)
Endeksi 1963=100
(milyar ll)
1985
1986
1987
1988
1985
1986
1987
1988
4.187.1
6.786.6
9.089.8
17.339.1
12.568.0
17.044 .·9
24.70 ı. 7
43.732.5
Reel Tasarruf
Mevduat Endeksi
Yıllık Değişme
100.0
119.5
110.2
ı 18.9
Mev/GSMH
1978
1979
198e
1986
1987
1988
19.2
16.3
. ı 3. 9
17.3
16 ~3
17.2
19.5
- 7.7
7.9
33.3
39.8
36.7
39.6
(%)
- 91 ";"
Tablo - 26
Toplam Banka Kredileri (Milyar ll)
Banka Kredileri Mevduat Bankaları Kalkınma ve Yatırım
Kredileri
Bankaları Kredileri
1986
1987
1988
8.691.2
13.650.8
21.175.6
Merkez Bankası
1986
1987
1988
7.683.2
12.312.4
18.550.9
Doğrudan Kredisi
1.130.2
ı. 955.8
3.164.1
2.2.3. Enflasyon, Faiz
1.008. ı
1.338. 5
2.624.7
Toplam
9.821.4
15.606.6
24.339.7
Politikası Uygulamaları
ı
58.9
55.9
ve
Sonuçları
1990 yılına girildiğinde Türkiye'nin en önemli sbrunu
enflasyon, ciddiyetini korumaktadır.l980'lerde üçlü rakamlara
ulaşan,
1986'dan sonra yine hızlanarak devam eden enflasyona
karşı
1978 yılından itibaren her yıl neredeyse yılda iki, üç
kez
yeni
önlemler paketi hazırlanmakta ve uygulamaya
sokulmaktadır.
- 92 -
l980 den önce enflasyonun
1
kaynaklarını
- Döviz yetersizlikleri,
- Develüasyonlar nedeniyle ithal fiyatlarının yükselmesi,
- Dünya hammadde, makina, teçhizat fiyatlarındaki yükselmelerin ülkemize yansıması,
-Alt yapı yetersizlikleri,
-Finansman yetersizlikleri,
- Finansman maliyetindeki artışlar,
- Kamu kesimi açıkları
biçiminde sıralamak mümkündür.
1980 1 den
itibaren enflasyonun kaynağı olarak görülen
sorunlardan yalnızca döviz sorunu çözülebilmiştir. 24 Ocak
kararları,
birkaç alan dışında yalnızca dış ödemeler sorununu
çözmek için uygulanmıştır.
Enflasyon ile büyüme modeli olarak bilinen kolaycı yol,
1988 lerin sonundan itibaren ekonomide stagflasyon olarak adlandırılan enflasyon ve durgunluğun birlikte yaşanmasına neden
1
olmuştur.
Bir taraftan kamu kesiminin açıkları parasal genişleme­
lerle enflasyona yol açarken, uygulanan fiyat, faiz ve döviz
politikası
enflasyonu kronik hale getirerek, hızlanmasında
önemli rol oynamıştır.
- 93 - .
Etkin bir finans ve yatırım programının yapılmadığı bir
ekonomide ·arz ve talep dengesizlikleri doğal karşılanmal ıdır.
Ekonomik birimlerin birbirlerinden tamamen haberdar olarak arz
ve talebi planlamaları,içinde bulunduğumuz piyasa koşullarında
mümkün değildir. özel kesim bir yana kamu kesimi de etkin bir
yoksun görünmektedir.
planından
yatırım
ve
finans
Kamu
kesimi
tasarruf dengesinde sürekli açıklar verdiği ve bu açıkları iç-dış borçlanma veya
parasal genişlemeler ile karşıladığı sürece enflasyonu önlemek
sadece hayal olacaktır.
kuramadığı yatırım
Kamu kesimi kısa vadeli iç borçlanma ve diğer borçlanma faizleri nedeniyle sürekli Merkez Bankasına başvurmakta parasal genişlernelere neden olmaktadır.
Kamu kesiminin iç borçlanma politikası, ülkemizdeki finansman sorununu en etkin biçimde çözmesi beklenen Sermaye Piyasasına
önemli darbe indermektedir. Bir ülkede Sermaye Piyasasının% 90'ından
dah~
fazlası kamu kontrolü altında ise bu
piyasanın
bırakın
gelişmesini,
özel kesimin finansman sorununu çözmesi beklenemez; özel kesim oligopol yapıdaki banka
sistemine mahkum edilmiş olur ve yüksek maliyetli fon kullanma
zorunluluğu doğar.
Enflasyonun öncelikle işletme sermayesini erozyona uğ­
rattığı bilinmektedir. İşletme sermayesi hızla eriyen özel kesimin banka sistemiyle eşit koşullarla karşı karşıya gelmesi
olanaksızdır.
özellikle belirli bankalara dayanmayan, banka-
- 94 -
organik bağı olmayan özel kesimin bu eşit olmayan
koşullarda bankalarla yaptığı kredi anlaşmaları serbest piyasa
ekonomi~i açısından değerlendirildiğinde bir haksızlığa yol
larla,
açmaktadır.
Banka sisteminde mevduat faizleriyle kredi faizleri
arasında bir ilişkinin bulunmadığı
herkes tarafından kabul
edilmektedir. Eğer bir ilişki mevcut ise iki faiz oranı
arasında bir kaç puanlık farkın olması gerekmektedir. Fakat
reel olarak iki faiz arasındaki fark% 40-60'lar civarındadır.
öyle ise yüksek kredi faizini yüksek mevduat faizi ile
açıklamaya olanak yoktur.
Yüksek kredi faizi yalnızca banka sistemini~ yüksek maliyetli kaynak toplamasından değil, banka sisteminin tekelci
yapısından,
bankaların
personel ve sabit maliyetlerinin yOkseliğinden,
devletin ·faizlerden aldığı vergi ve fonlardan,
mevduat.munzam karşılık ve disponibilite oranlarından etkilenmektedir. Bu koşullar altında özel kesimin teşvikli yatırım­
lar haricinde bırakın yatırım yapmasını işletme sermayesi için
dahf kredi talep etmesi olanaksız hale gelmiştir. 1989 Mayıs
ayından
itibaren kredi faizlerinin dOşOrOlmesinin en önemli
nedeni banka kesiminin topladığı mevduatları plasman olarak
verememesinden kaynaklanmaktadır.
özel kesim yüksek finansman maliyetleri nedeniyle kredi
taleplerini kısa~ken üretim kapasitesini düşürerek maliyetleri
fiyatlarına yansıtma yolunu seçmiştir. istanbul Sanayi Odası­
nın
1988 yılının dördOncO Oç ayında yaptığı araştırmaya göre
- 95 -
imalat sanayiinde kapasite kullanım oranı bu yılın ilk aylarında % 71.3 iken% 63.6 1 ya düşmüştür. Ortalama olarak 1988
yılında imalat sanayi üretiminde% 1.8 1 lik bir gerileme ortaya
çıkmıştır.
imalat sanayi anketi·, tam kapasite ile çalışamama nedenlerini . birinci olarak talep yeters_izliğine bağlarken
(% 58), ikinci neCıe·n olarak mali güçlükleri(% 21.1) göstermiştir. Firmaların sür.ekl i artan maliyetler ile çal ışmaları,
kapasite
kullanım
oranındaki
düşmeler
ekonomideki
hammadde-aramadde talebini kısarken enfla'syonun yol açfığı
gelir dağılımındaki bozukluk, dış talebin doyma noktasına
geldiği, ihracat olanaklarının so~una gelindiği bir noktada iç
talebin olumsuz etkilenmesi sonucu ekonomide genel bir talep
yetersizliği ·sorununu ortaya çıkarmıştır.
Enflasyonu düşürmeye yönelik ciddi tedbirlerin alınma­
dığı,
serbest piyasa koşul larının bulunmadığı bir ~konomide
uygula~an
gerçekçi faiz, ve döviz kuru politikaları olumsuz
yönleri ile enflasyonun kurumlaşmasına neden olmuştur.
Gerçekçi . döviz kuru ayarlamalarıyla ihracat d.esteklenmeye ithalat ise daraltılmaya çalışılmış, fakat bu uygulama
büyük ölçüde girdi talebi nedeniyle girdi maliyetlerinin yükselmesine neden olm~ştur.
Yüksek faiz politikası, enflasyon ve özel kesimin bozuk
yabancı özkaynak/kaynak oranı nedeniyle zaten finansman sıkın-
- 96 -
tısı
içinde bulunan bu kesimde finansman maliyetinin
artmasına neden olmuştur.
İhracatı
arttırmak
ıçın
yalnızca ihracatçı
özendirilmesine-yönelik destekleme politikaları asıl
kesimlerin sorunlarını derinleştirmekten başka bir işe
hızla
kesimin
üretken
yarama-
mıştır.
KİT'lerin
yerine karlarını artırma­
ya yönelik fiyat politfkaları KİT ürünlerini girdi olarak kullanan kesimlerin maliyetlerini artırırken diger taraftan enflasyona neden olmuştur.
verimlilik
artışı
Türkiye ekonomisinin,- firmaların sermaye yapılarını
güçlendirecek finansman sorunlarını çözecek, kapasiteleri
artırıp yatırımları canlandıracak, sanayileşme hedefinden ödün
~ermeden uluslar~rası piyasalarda yerıni alacak yeni ekonomik
politikalar üretmesi ivedi olarak gündeme alınmalıdır.
Bunun içi~ öncelikle bireylerin ve firmaların planları­
nı
yap.abilecek istikrarlı bir fiyat mekanizmasına gereksinimleri vardır. Bu da enflasyonun makul olabilecek bir düzeye indirilmesi ile gerçekleşecektir. Yani, belirsizlik ortadan kal~
dırılmalıdır.
- 97 -
taraftan geleneksel ürünler dışında, yurt dışına
ihraç edilebilecek, uluslararası piyasalarda hem fiyat hem
kalite yönünden rekabet edebilecek mamullerin üretimi ister
kamu ister özel kesim tarafından gerçekleştirilmeli, özel
kesim bu sektörlerde her yönden desteklenmelidir. Devletin
ekonomiye müdahalesinin kaldırılması bir süreç sorunudur.
Dünya pazarlarında rekabet eden bütün ülkelerde devletin büyük
bir
destek
olarak kendi girişimcilerini desteklediği
bilinmektedir.
Diğer
iç piyasada ise verimliliğin artırılması rekabet sorunu
olmaktadır. Tekeller ve oligopoller yıkılmalı, özellikle küçük
ve orta ölçekli firmaldra çeşitli teşvikler sağlanmalıdır.
Serbest piyasa ekonomisine geçişte ve bu piyasanın işlerliğin­
de küçük ve orta ölçekli firmalar önemli roller üstlenmiştir.
Devletin,
kamu harcamalarının finansmanında, enflasyonıst
politikalar yerine gelirlerini doğru kaynaklardan
sağlayacak
yeni vergi reformuna gereksinimi vardır. Devlet,
denk bütçe politikalarını benimsemelidir.
özel
karşıladığı
sası
lidir.
gibi
kesimin fon gereksinimini en düşük maliyetler ile
piyasalardan devlet elini çekmeli, sermaye piyabanka dışı alternatif fon alanları gelıştirilme-
::18 -
Gelir
şimcilerin
kırmayacak
fakat diger taraftan-giriy~tırım için gerekli potansiyelini ve egilimini
politikalar Oretilmel idi r.
da~ılımını dOz~ltecek
ülkem-izin uluslararası piyas~larda rekabet edebilecek
bir ekonomik yapıya kavuşturulması~ temelde· rekabetin, işgücO
ve sermaye serbestisinin geliştirilmesi Uzerine kurulan Avrupa·
Toplulugu'na enteg-re olması bir süreç sorunudur. Ekonomide
rekabetin dinamik gOçlerinin oluşturulması için her sektörde
bir an önce bu uyum sOreel için bir zamanlama çalışmasının
yapılmasJ
gerekmektedir. Bu uygulamanın kolay ol.madıgı ve tüm
kesimler tarafından bir uyum içinde Ostlenildigi takdirde başarılı olunabilecegi açıktır.
III. YÜKSEK KREDi FAiZLERiNiN
iŞLETMELER
ÜZERiNDEKi
ETKİSİ
ıoo
3. Yüksek Kredi Faizlerinin
-
işletmeler
3.1. Yüksek Kredi Faizlerinin
üzerindeki Etkisi
Uygulandığı
Dönemlerde Mali
Tasarrufların Gelişimi
Enflasyonist bekleyişlere yol açmayan ve üretimin düzenli bir şekilde artmasını saglayıcı istikrarlı ekonomi politikalarının izlenmesindeki temel hedefler son kalkınma planın­
da belirtilmektedir;
i- Fiyat artışlarının plan dönemi boyunca tedricen düşürülmesi ve 1994 yılında Gayri Safi Milli Hasıla zımni deflatöründeki artış hızının% 13.5 dalayına indirilmesi,
ii- Plan döneminde makro-ekonomik politikalarda toplam
talebin kontrolüne ağırlık verilmesi, talep genişlemesinin
üretimdeki artış ile uyumlu olması,
iii- Enflasyonla mücadelede talebin kontrolunun yanısı­
ra arzın artırılması önem arzettiğinden sanayinin optimum kapasitede çalışması ve kısa dönemde üretimi artıracak yatırım­
ların hız kazanması ile verimlilik ve üretim artışının sağlan­
ması,
iv- Fiyat artışları açısından önemli bir faktör olan
kamu kesimi açıkları, kamu harcamalarının kontrolu ve kamu gelirlerinin artırılması yoluyla tedricen azaltılması, kamu kesimi borçlanma gereğinin karşılanmasında enflasyonist etkileri
en az olan bir finansman politikasının izlenmesi,
v- üretimin genişlemesi ve yatırımların artışı açısın­
dan özel kesim için kritik faktör olan finansman imkanlarının,
faız
politikasıyla
mali tasarrufların teşviki ve kamunun
giderek azalan oranda borçlanması ile artırılması,
- 101 -
maliyeti, mali
tasarrufların
artırılması, mali sistemin etkinleştirilmesi ve
aracılık faaliyetleri üzerinden alınan vergi ve fonların yeniden düzenlenmesi ile düşürülmesi, kamu borçlanmasının tedricen
azaltılmasının bu fonlara .olan talebi daraltarak mali sistemde
faizlerin yükselmemesine katkıda bulunması,
vii- Plan döneminde rekabeti engelleyen yapısal sorunların
giderilmesi yönünde çalışmaların yapılması ve rekabet
ortamını
geliştirmek
amacıyla
ithalat serbestleştirilmesine
ağırlık verilmesi, şeklinde belirtilmektedir.
vi- özel
kesimin
kullandığı fonların
Enflasyonla mücadelede doksanlı ·yıllarda ulaşılması
amaçlanan temel hedeflerin ve politikaların belirlenmesinde
mali piyasalarımızın ve sanayi kesimimizin içinde bulunduğu
sorunlar önem taşımaktadır.
1980-1990 döneminde mali piyasalarımııda gerçekleşti­
rilmesi amaçlanan hukuki düzenlernelerin hızlandırılmasına,
Sermaye Piyasası Kanunu, Sermaye Piyasası Kurulu, Menkul Kıy­
metler Borsasıının bu dönem içinde oluşturulmasına rağmen söz
konusu düzenlemeler sektörün bankacılık ağırlıklı yapısını
değiştirmemiş, bankacılık sektörü ve bankaların kullandığı mali araçlar, mali sektörümüzdeki etkinliğini 1990 1 11 yıların
başında da sürdürmüştür. Sermaye Piyasamızın yeterince gelişe­
mernesi tüm yükün banka sistemince taşınması zorunluluğu hem
mali sistemin fonksiyonlarını, kısa ve uzun vadeli fon arzının
optimal dağılım fonksiyonunu yerine getirmesini engellemiş hem
de banka sistemimizde sağlıksız yapılanmaya neden olmuştur.
- 102 -
Günümüzde mali piyasalarımızın gelişmiş tek kurumu olan
bankalarımızla, sanayi kesimimizin sorunları iç içe girmiştir.
·Ne banka sistemi sanayinin sorunlarını kendi dışında tutabilmekte ne de sanayi kesimi, bankacılık sistemiminin sorunlarını
dikkate almadan kendi sorunlarının çözümünü arayabilmektedir.
1980
yeniden yapılanma· çalışmaları kaynak maliyetlerini, sanayi kesimimize aktarılabilir fon maliyetlerini önemli ölçüde artır­
mıştır.
Bu döneme ait makro-ekonomik verilere bakıldığında
beşinci beş yıllık kalkınma planı döneminin sonuna doğru gayri
safi milli hasıla büyüme oranında yavaşlama. toplam sabit
sermaye yatırımları va kamunun sabit sermaye yatırımlarının
gayri safi milli hasıla içindeki paylarında da azalma olduğu
izlenmektedir (Tablo- 27).
sonrası
mali
piyasalarımııda gerçekleştirilen
Tablo- 27 1 de görüldüğü gibi 1984 yılında % 16.5 olan
yurt içi tasarrufların gayri safi milli hasıla içindeki payı,
bu yıldan sonra sürekli artış göstermiş 1988 yılında % 25.7
olarak gerçekleşmiştir. Artış hızındaki yavaşlamaya rağmen
yurtiçi tasarruflarda görülen bu gelişme, mali tasarruflar
üzerinde beklenen etkisini gösterememiş, artan tasarruf hacmi
mali . araçlara
yönelmemiştir.
1984 1 de % 69 olan mali
tasarrufların yurt
içi tasarruflar içindeki payı, yurt içi
tasarrufların
daha büyük orandaki artışı sonucu bu yıldan
sonra
sürekli
azalmış,
1988 1 de % 48 1 e gerilemiştir
(Tablo 28.)
- 103 -
Tablo - 27
Yatırım ve Tasarruf Oranları
1982 1983 1984 1985 1986
Yurtiçi Tasarr-uf 1
GSMH
Toplam Yatırımlar/
GSMH
Sabit Sermaye
Yatırımları /GSMH
Kamu Sabit Sermaye
Yatırımları/GSMH
1987. 1988
17.1
16.5
16.5
18.9 21.9
23.9
25.7
18.7
20.0
19.3
20.8
24.5
25.4
23.6
18.0
18.9
17.9
19.9 23.2
24 .ı
23.9
10.0
10.6
9.7
11.6
13.4
12.9
11.4
8.0 8.3
Bültenleri
8.2
8.4
9.8
11.2
12.6
özel Sabit Sermaye
Yatırımları/GSMH
Kaynak: S.P.K.
Aylık
·Tablo - 28
Mali Tasarruf Oranları
1982 1983 1984 1985
1986
1987
1988
Mali Tasarruflari
Yurtiçi Tasarruflar 58.5 43 .ı 69.2 66.4 53 .ı 54.4 48.2
Ticari Banka Kaynakları/Yurtiçi Tasarruf 56.7 38.2 67.8 63.7 48.5 46.7 44.5
Ticari Banka Kaynakları/Mali Tasarruf
96.9 88.5 97.9 95.9 91.4 85.8 92.5
Kaynak: S.P.K. Aylık Bültenleri
- 104 -
toplam mali tasarruflardaki gelişme
Miktar olarak
Tablo - 29'da verilmektedir. Mali tasarruf oranındaki azalma
hem banka mevduatlarındaki hem de menkul kıymet ihraçlarındaki
oransal azalmadan kaynaklanmaktadır.
aksine mali tasarrufların faiz
oranlarındaki
değişmelere oldukça esne~ olduğu, seksenli yıl­
lardaki gelişmeler dikkate alındığında görülebilmektedir. Faiz
oranlarındaki
beklenti
dışı
gelişmeler
son yıllarda
belirsizlik ortamını iyice artırmış bunun sonucunda toplam
ticari
banka kaynaklarındaki reel gelişme, 1988 yılında
negatif olarak gerçekleşmiş, 1987 yılında toplam ticari banka
mevduatında
% 15
olan
reel büyürnede 1988 yılında
% 14'e varan bir azalma görülmüştür. Bir başka anlamda mevdua~
hacmi reel olarak daralmıştır ve daralmaya devam etmektedir.
Yurtiçi
tasarrufların
Mevduat hacmindeki gelişme izlendiğinde 198l'den bu
yana toplam mevduat hacminin 1.5 trilyondan 38 trilyona çık­
tığı
görülmektedir. Bankacılık sistemindeki mevduat hacmi
1980'den günümüze nominal olarak 23 kat artmıştır. Buna karşı~
lık ele alınan dönem içinde reel mevduat sadece bir kart artmış, 1.5 trilyondan 3 trilyona çıkmıştır.
1985 ve 1986 yıllarında pozitif değerler alan ve artan
reel faiz oranları, l986'dan sonra negatif değerler alarak
azalmaya başlamış etkisini mevduat hacmi üzerinde göstermiş­
tir.
- 105 -
Tablo - 29
Mali Tasarruflar
(Milyar n)
Toplam Ticari
Banka Kaynakları
Toplam Mali
Tasarruflar
1982
1983
1984
850.3
725 .ı
2.058.7
877.6
819.4
2.101.8
Tablo - 29'un devamı
Mali Tasarruflar
(Milyar n)
1985
1986
Toplam Ticari
Banka Kaynakları
Toplam M·aı i
Tasarruflar
1987
1988
3.342.0
4.176.8
6.532.6
11.723.4
3.483.9
4.571.1
7.612.1
12.679.2
Reel mevduat hclemindeki gelişme etkilerini tasarruf
eğilimi
ve enflasyon üzerinde göstermektedir. Negatif reel
faizler,
tasarruf eğilimini azaltırken, mevduat hacmini
daraltırken,
enflasyonun
hızlanmasına
da
katkıda
bulunmaktadır.
Reel faizin negatif değerler aldığı yıllarda
enflasyon oranı artış göstermiş, l986'da % 35.6 olan enflasyon
oranı,
l987'de% 44.9'a ve l988'de% 77.0'ye yükselmiştir.
- 106 -
3.2. Yüksek Kredi Faizlerinin Uygulandığı Dönemlerde
imalat Sanayi Yatırımları
Türkiye ekonomisinde yetmişli yıllardan bu yana görülen
hızlı
enflasyon, bugün sanayi kesimimizde yaşanan finansman
krizinin en önemli nedenlerinden birini oluşturmuştur. Uygulanan sıkı para politikası, yüksek faiz uygulamaları, işletmele­
rin finansman sorunlarını ağırlaştırmakla beraber bu durum finansman krizinin sebebi olarak değil enflasyonun sonucu olarak
değerlendirilmektedir.
Enflasyon bir yandan özkaynağı aşındırmış diğer yandan
anti-enflasyonist uygulamalara yol açarak sanayi kesiminin
mali sorunlarını ağırlaştırmıştır. Hızlı enflasyonun yanı sıra
s~nayi kesiminde özkaynak artışını sınırlayan, faaliyetlerini
banka
kredilerine
bağlı
olarak sürdürmelerine, bozuk
özkaynak/yabancı
kaynak oranına neden olan negatif reel faiz
politikaları, giderek artan finansman sıkıntılarının diğer bir
nedeni olarak görülmektedir.
Faiz oranı,
ğu
sürece borçla
olduğunu
gösteren
yapılan yatırımların
veriminden
düşük
oidu-
özkaynakla çalışmadan daha karlı
kaldıraç faktörüne, negatif reel faiz politikalarının uygulandığı dönemlerde sıkça başvurulmuştur. Faiz
oranlarının enflasyonun altında olduğu bu dönemlerde, özkaynak karlılığını artırmada daha çok yabancı kaynak kullanmaya
teşvik edilmiş, faiz ödemede rahatlıkla nakit yaratılabilme­
sine imkan tanınmıştır.
çalışmanın
Firma faaliyetlerinin finanse edilmesine, firmanın kaldırabiieceği
kadar krediyle kredilendirilmesine, riskinin değerlendirilmesine,
krediyi geri ödemede nakit yaratabilme gü-
- 107 -
cüne
rın
bakılmaksızın oluşturulan
kredilendirme sistemi, firmalasermaye yeterliliklerini olumsuz yönde etkilemiştir.
Bu dönemleri takiben enflasyonu önl~yici, yatırımları
azaltıcı tedbirlerin, sıkı para politikalarının gündeme gelmesi çoğu işletmeyi faaliyetlerine devam ederneme durumuyla karşı
karşıya
getirmiştir.
Talebin azalması, kredi darboğazına girilmesi, satış yapılamaması, borçların ödenememesi, kısa dö~
nemde çözülmesi mümkün olmayan yatırımlara girişilmesi sonucu zor duruma düşülmesi, para otoritesi üzerinde yoğunlaşan
baskılar enflasyona tekrar hız kazandırmıştır.
Temel
neden olarak enflasyonun kontrol altına alınama­
ması, gelişmiş bir sermaye piyasasından yoksunluk, kamu menkul
kıymetlerinin bankalar tarafından elde tutulma şekli ve bankaların
kredilendirme politikaları, kredi faiz oranlarının, aktarılabilir
fon maliyetlerinin önemli boyutlara varmasına
neden olmuştur.
bir kalkınma süreci içine girilmesinde 1950-1980
döneminde düzenli olarak uygulanan negatif faiz politikası,
l970'li yıllarda sanayii kesiminde yeni kapasitelerin oluştu­
rulmasında katkıda bulunmuştur. l980'li yıllarda ise l970'lerde kurulup harekete geçirilemiyen kapasiteler kullanılmış, yeni sanayi alanlarında bir atılım yapılamamıştır.
Hızlı
Sanayi kesimimizde yaratılan katma değerin sektörel dağılımına
bakıldığında
l970'li yılların sonuna kadar, imalat
sanayiimizin yapısında sanayileşmiş ülkelerin yapılarına dönük
bir değişimin yavaşta olsa gerçekleştiği görülmektedir. Bu değişimin
1980'lere gelindiğinde durakladığı hatta geriye doğru
bir değişime döndüğü görülmektedir. Bunun nedeni imalat sanayi
yatırımlarının gelişiminden izlenmektedir.
- 108 -
Tablo - 30
imalat Sanayi Yatırımları Gayri Safi Yurtiçi Sabit
Sermaye Yatırım Harcamaları
(1973 Sabit Fiyatlarıyla) (1973' Sabit Fiyatlarıyla)
(Milyar n)
(Milyar n)
Toplam
Toplam
Kamu
özel
Yıllar
1527.4
153.6 455.5
301.9
1973
1651.7
493.7
162 .ı
331.6
1974
2051 . o
286.0 674.8
388.8
1975
2464.7
287.5 735.8
448.3
1976
2577.4
309.9 761.7
451.8
1977
2320.6
253.3 661.2
407.9
1978
2236.8
278.2
312.8 591.0
1979
2013.4
239.1
343.3 582.4
1980
2047.6
314 .ı
551.0
236.9
1981
2100.9
240.5
250.7 491.2
1982
2161.8
242.4 485.6
243.2
1983
2164.0
254.7
200.2 454.9
1984
2525.4
270.0
213.8 483.8
1985
2831.0
305.6
171.9 477.5
1986
2932.9
292.8
100.7 393.5
1987
3041.4
82.7 384.5
1988
301 .8
Kaynak: D.P.T. Yıllık Programları.
Tablo 30 ve 31 'de son on yılda sabit fiyatları'yla kamu
ve özel kesim imalat sanayi yatırımlarının hacminde ve toplam
yatırımlar
içindeki
payında
önemli gerilemeler olduğu
gözlenmektedir. imalat sanayi yatırımları l973'de 100 iken
l977'de l54.3'e kadar çıkmış, l988'de ise 77.9'a düşmüştür.
1977-1978 ve 1978-1979 dönemlerinde negatif reel faizler % 20
ve % 30'dur. Ekonomide hızlı bir enflasyon dönemine girilmiş,
negatif faizlerle çıkış mümkün olmamıştır.
- 109 -
Tablo - 31
imalat Sanayi
Yatırımları
Gayrisafi Yurtiçi Sabit Sermaye
Yatırım Harcamaları
(1973 Sabit Fiyatlarıyla)
(1973 Sabit Fiyatlarıyla)
( 1973: ı 00)
(1973: 100)
Toplam
Kamu Toplam
Yıllar özel
100.0
1973 100.0 100.0 100.0
108.1
1974 109.8 105.5 108.4
134.3
1975 128.8 186.2 136.7
161.4
148.5• 187.2 149.0
1976
168.7
1977 149.7 201.8 154.3
151.9
1978 135.1 164.9 133.9
146.4
119.7
1979
92 .ı 203.6
131 .8
79.2 223.5
ll 1.6
1980
134.1
118.0
1981
78.5 204.5
137.5
99.5
1982
79.7 163.2
141.5
98.4
1983
80.6 157.8
141.7
92 .ı
1984
84.4 130.3
165.3
89.4 139.2
98.0
1985
185.3
1986
101.2 ll ı. 9
96.7
192.0
79.7
1987
97.0 65.6
199.1
1988 100.0 53.8
77.9
Kaynak: D.P.T. Yıllık Programları
imalat sanayi
toplam yatırımlar­
daki gelişmeye bakıldığında, l973 1 de 100 olan toplam yatırım­
ların l988 1 de l99.l 1 e çıktığı görülmektedir. Toplam yatırım­
larda reel bir artış izlenmesine karşılık imalat sanayi yatı­
rımlarında reel olarak önemli bir gerileme olduğu Tablo 3l- 1 de
izlenmektedir.
yatırımlarının yanında
-
ııo
-
1980'de% 28.9 olan imalat sanayi yatırımlarının toplam
yatırımlar içindeki
payı,
1988'de % 14.8'e düşmüştür.
(Tablo -32). imalat sanayi yatırımlarının bu boyutta
gerilemesi, imalat sanayi sektörel daQılımının ters yönde
deQişimine n~den oldugu gibi küçük ve düşük ölçekte
yatırım,
üretim hacmini freniemiş istihdamda güçlükler
yaratmıştır·.
Tablo- 32
Kamu ve özel imalat Sanayi ve Toplam imalat Sanayi
Yatırımlarının Toplam Kamu - özel ve Toplam Yatırımlar
içindeki Payı
(Sabit Fiyatlarla)
1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988
27.1 30.0 28.6 35.2 34.3 33.6 33.0 26 .ı 23 .ı
özel
Kamu
30.3 24.8 19.9 18.6 16 .2 14 .ı 10.3 6 .ı 5.9
Toplam 28.9 26.8 23.3 25.2 24.0 21.9 19.6 15.2 14.8
imalat San.
Yatırımlarının
Toplam Yat.
İçindeki
Payı
ı
2
2
3
3
imalat sanayi yatırımlarında bu önemli gerilerneye raQmen 1970'li yıllarda kurulan kapasitenin 1980'li yıllarda devreye sokulması kapasite kullanım oranlarını arttırmıştır. Bu
dönemde takip edilen enflasyonist politika yardımı ile daraltılan iç talebe karşılık, teşviklerin arttırılması ile dış talep artışı, sanayideki atıl kapasiteleri harekete geçirmiş,
üretimin büyümesi saQlanabilmiştir.
- lll -
Burada dikkati çeken bir nokta ise l980'li yıllarda dış
satım
içindeki sanayi ürünlerinin payının giderek artışının,
takip edilen bir sanayileşme politikası ve ölçek ekonomileri
uygulaması sonucu olmadığıdır. Dışsatım içinde yer alan sanayi
ürünlerinin yapısına bakıldığında dağılımda tüketim malları
ağırlıklı
kompozisyonundevam ettiği görülmektedir. Bu durum,
Tablo 33-'de alt sektörler itibariyle imalat sanayiinde yaratılan katma değerler incelendiğinde de izlenebilmektedir.
Tabloda da görüldüğü gibi imalat sanayiinde görülen yapısal deği.şim, 1980'den sonra durmuş, hızlı enflasyonun getirdiği yüksek kredi maliyetleri sonucu ölçek ekonomilerine ağır­
lık verilememiş, ekonominin kıt kaynakları sanayileşme yönünde
harekete geçirilememiştir. l990'lı yılların başında bir çok
sanayi dalında kapasite sınırına yaklaşılmış olması yeni yatı­
rımların önemini gittikçe artırmıştır.
Tablo-32 ve 31'de izlenebildiği gibi kamu yatırımların­
daki önemli azalmalar, ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır.
Ekonominin bir daralma sürecine girmemesi için alı­
nabilecek en etkili önlemin, özel kesim yatırımlarının kamunun
bıraktığı
alanı
doldurması olduğu düşünülmesine rağmen aktarılabilir fon maliyetlerindeki son yıllarda görülen hızlı artışlar
ve finansman imkanlarındaki daralma, özel kesime bu
boşluğu doldurma imkanı vermemektedir.
talebindeki l988'deki % 28'den, % 4'e düşüş,
üretimdeki büyürnede dışalım girdilerinin önemi gözönüne alın­
dığında özel kesimin anılan alanı doldurmada ne denli yetersiz
kalacağının diğer bir örneğidir.
Dışalım
Tablo - 33
AVRUPA TOPLULUGU ÜLKELERi VE TÜRKiYE NiN iMALAT SANAYi SEKTÖRÜNDE,
ALT SEKTÖRLER iliBARiYLE KATMA DEGER DAGILIMI
(Sabit Fiyatlarla)
1
ALMANYA
FRANSA
iSPANYA
İTALYA
YUNANiSTAN
Gıda,
içki, Tütün
Teksti ı ,Deri
IT.04
1984
12.20
Ayakkabı
7.35
19.39
3.93
4.79
16.99
3.28
9.46
23.58
2.55
6.64
24.62
1.65
23.47
42.38
6.19.
24.57
44.56
2.92
16.08
31.90
5.56
14.08
30.56
6.14
17.43
30.67
5.37
14.66
25.69
4.34
4.64
15.97
4.35
18.25
4.96
19.62
5 .ll
18.25
4.60
11.15
4.39
14.60
5.65
12.40
5.84
15.62
5.05
12.04
5.49
13.49
TOPLAM
Orman Urünleri
Kağıt,Basım
Sanayi
Kimya Sanayi
Taş ve Toprağa
Dayalı Sanayi
Metal· Ana
Sanayi
Metal Eşya,
Makina ve Teç.
Diğer imalat
Sanayi
1970
ı9.99
1970
~
1984
16.48
1970
---n-:74
1970
14.17
1984
17.98
1970
18.91
1984
1984
ı ı. 03
4.55
4.05
3.67
3.25
7.58
8.76
7.59
7.02
5.77
6.47
9.13
7.13
8.97
6.44
7.38
6.45
7 .ı o
6.91
8.64
8.30
41.52
45.27
35.34
39.33
18.05
15.94
28.80
26.80
28.64
32.73
0.87
0.62
1.30
1.36
2.65
2.36
oı
1.18
3.82
3.49
ı.
Kaynak: National Acoount Statistics Main Aggregates anu Detaileu Tables.
f-'
f-'
N
Tablo - 33'ün devamı
AVRUPA TOPLULUGU ÜLKELERi VE TÜRKiYE'NiN iMALAT SANAYi SEKTÖRÜNDE,
ALT SEKTÖRLER iliBARiYLE KATMA DEGER OAGILIMI
(Sabit Fiyatlarla)
TÜRKiYE
Gıda,içki,Tütün
Tekstil ,Deri Ayakkabı
TOPLAM
Orman Urünleri
Kağıt,Basım Sanayi
Kimya Sanayi
Taş ve Toprağa Dayalı Sana:yi
Metal Ana Sanayi
Metal Eşya,Makina ve Teçhizat
Diğer imalat Sanayi
Not:
1950
42.8
22.9
65.7
3.0
2.5
5.5
4.1
3.8
15.4
1965
28.6
19.6
48.2
4.1
2.8
15.4
5.1
6.6
17.8
1975
22.6
17.5
40.1
2.9
3.7
15.4
5.3
7.4
25.2
1980
26.0
19.4
45.4
1.9
2.7
15~3
5.7
7.2
21.8
1985
34.4
13.5
47.9
1.8
2.7
12.2
4.1
8.0
23.3
Türkiye'nin sabit fiyatlarla temel yılı 1968, diğer ülkelerin 1970 yılıdır.
diğer imalat sanayi sektörü, metal eşya, makina ve teçhizat sanayi sektörü
içindedir.
Kaynak: National Acoount Statistics Main Aggregates and Detailed Tables.
ı.
2. Türkiye'nin
1-'
1-'
w
- 114 -
3.3. Mali Sistem ve
Aktarılabilir
Fon Maliyetleri
belirsizlik ortamıyla firmaları ileriye dönük
rasyonel hesaplar yapmaktan ve uzun dönemli yatırımlara girmekten alıkoyan enflasyonun, temel nedenlerinden birinin artan
kamu harcamaları ve bütçe açıkları olduğu kabul edilmektedir.
Yarattığı
l980 den
sonra bütçe açıkları artan bir biçimde menkul
kıymet
ihracı
ile karşılanmıştır. Bu finansman biçimi bütçe
açıklarındaki
büyürneyi körüklediği gibi kamu menkul kıymet­
lerinin elde tutulma biçimi nedeniyle fon maliyetlerini de artırmaktadır.
Kamu menkul kıymetlerinin% 80- 90 1 ı bankalarca
ağırlıkla
zorunlu olarak elde tutulmaktadır. Bu durum sanayi
kesimine aktarılabilecek fon miktarını azaltmakta, finansman
maliyetlerinde artışlara neden olmaktadır.
1
Tablo - 34, 1988 sonunda banka sisteminin aktarılabilir
fonlarında
daralma olduğunu göstermektedir. Sözü edilen yıl,
faiz oranlarında gözlemlenen artışlar ve kamunun borçlanma politikası
finansman maliyetlerinin önemli ölçüde yükselmesine
neden olmuş, bu gelişme bankaların aktarılabilir fon maliyetlerini önemli ölçüde artırmıştır. Bu eğilim, kredi maliyetlerine yansımış, 1988 yılında mevduatın kredilerden çok daha
hızlı
artması
sonucu kredi/mevduat oranını düşürmüştür. 1987
yılında% 67.9 olan anılan oran,l988 1 de% 62.0 1 a gerilemiştir.
Oranın düşüşü, bankaların topladıkları mevduatı krediye dönüş­
türmekte ciddi sorunlarla karşılaştıklarını göstermektedir.
- 115 -
Tablo - 34
Aktarılabilir Fon Maliyetleri
1979
100.0
33.9
12.0
54 .ı
6.5
6.6
Toplam Mevduat
Mevduat Munzam Karş.
Likidite Karşılığı
Aktarılabilir Fon
Faiz Giderleri
Diğer Giderler
Munzam Karşılıklarından
Sağlanan Gelir
1.9
Likidite Karşılığından
Sağlanan Gelir
1.2
Fonların Toplam
Maliyeti
10.0
Aktarılabilir Fon
Maliyeti
18.5
1984
100.0
25.0
12.5
62.5
32.9
1980
100.0
33.7
12.3
54.0
8.5
1981
100.0
32.6
12.5
54.9
23.3
6.7
1982
100.0
32.3
13.2
54.5
32.9
6.2
1983
100.0
25.0
10.0
65.0
29.0
6.4
3.9
7.6
4.9
4.9
1.4
1.6
2.2
1.6
14.3
20.8
32.0
28.9
26.5
37.9
58.7
44.5
1985
100.0
21.3
12.5
66.2
34.2
1986
100.0
16.3
13 .ı
70.6
32.3
1987
100.0
13.2
12.4
74.4
34.5
1988
100.0
15.9
26.5
57:6
51.8
5.2
5.2
5.2
0.0
0.0
0.0
3.8
3.0
8.3
34.2
48.4
36.7
49.1
48.7
84.5
ı ı. ı
Toplam Mevduat
Mevduat Munzam Karş.
Likidite Karşılığı
Faiz Giderleri
Diğer Giderler
Munzam Karşılıklarından Sağlanan Gelir
5.9
6.7
Likidite Karşılığından
Sağlanan Gelir
6.9
4.6
Fonların Toplam
Maliyeti
2.9
3 .ı
Aktarılabilmir Fon
Maliyeti
29.0
33.2
Aktarılabilir Fon
46.4
50.2
Kaynak: S.P.K. Aylık Bültenleri
- 116 -
Kredi maliyetlerinin yüksek düzeyde bulunmasının önemli
bir nedeni
aynı
tablo'dan izlenebilmektedir. 1985'e kaDar
% 20'lerin üstünde olan mevduat munzam karşılıkları bu
tarihten itibaren % 15 düzeyine inmiştir. Merkez Bankası,
bankalara gelen mevduatın % 15'ini mevduat munzam karşılığı
olarak istemekte ve buna bir faiz ödememektedir. Sisteme gelen
her 100 n.lık mevduatın 15 n.sı sistem dışına çekilmekteDir.
sistemimizin 1987 sonuna kadar % 3 civarın­
da olan likiDite karşılıklarından sağladığı gelir, l988'De
% 8'e çıkmıştır. Buna karşılık likidite karşılığı olarak
tutulan fonlar l988'de % 12.4'den % 26.5'e yükselmiştir.
önemli
kısmı
devlet tahvili olmasına rağmen bu fonlar
bankaların
kaynak kullanım imkanlarını kısıtlamaktaDır.
Tablo - 34'de de görüldüğü gibi bu durum, kaynak maliyeti
\
üzerinde etkili olmakta ve sanayi
kesimine aktarılabi)ir
fonların maliyetinde önemli artışlar yaratmaktadır.
Bankacılık
Sistemdeki uygulamadan dolayı banka faizlerinin düşük
kalması
bunun sonucunda kreDi faizleri ile mevduat faizleri
arasındaki marjın kapanamaması, aktarılabilir fon maliyetlerinin yüksek olmasında en önemli neden olarak görülmektedir. Bu
sorunun çözümlenmesi mevduat faizlerinin indirilmesi sorununu
gündeme getirecektir.
Bankacılık
sistemimizde 1980 sonrası gelişmelerde dikkath çeken bir diğer nokta, büyük bankalarımızın bankacılık
faaliyetlerinDen doğan gelir ve giderleri arasındaki marjın
negatif olduğudut.
- 117-
Sistemde önemli mevduat/ve kredi payına sahip olan bankalarımızın faiz marj lan
negatiftir. Kredi faizleri ile
meVduat faizleri arasınd_akL yüksek marja rağmen ödenen faiz
gideri, f-aiz. gelirini aşmaktadır. Türkiye•ae mevduat faizle. rirıneki düşme kredi faizlerine yansıtılacaksa bu negatif marjıarın, negatif faiz gelirlerinin, pozitif olması gerekmektedir. Tüm sektörün konsolide faiz marjı Tablo 35- 1 de verilmektedir. ·Faiz marjındaki reel . geli~me incelendiğinde· kamu
bankalarının ve Çok şubel i ticaret bankalarının faiz marj la-.
ri.rüh reel olarak küç9ldükleri görülmektedir. 1986-1987 döneminde.% 52'lik bir reel büyüme gösteren konsolide faiz marjı,
1987-1988 ·döneminde ancak% l 1 lik bir büyüme göstermiştir.
Bankacılık
sistemimizdeki diğer bir bozuk yapı bilançoların pasif· kompozisyonunda görülmektedir. Mevduat ve l<redi
·hacminin . artmasında önemı i yeri o ı an banka ı arımızın özkaynak. ları, enflasyondan aşınarak fonksiyonlarını göremez hale gel-··
miştir. 1987 yılında banka özkaynaklarında % 40 olarak görülen
reel büyüme, 1988 yılında % lO olarak gerçekleşmiştir. Benzer
şekilde karlılıktaki reel büyüme sırasıyla% 68 ve% ll dir.
1
Bankalarımızın
karlılıkları
ve özkaynaklarında görülen
bu olumsuz ·gelişme, sermaye yeterliliklerini etkilemiştir.
Sermaye yeter ı iliğinin önemi dikkate alındığında bu gel işıne­
nin sadece bankacılık sistemimizi değil, sanayi kesimimizide
yakından ilgilendirdiği açıkca görülmektedir.
- ll8 -
Tablo - 35
Net Faiz Geli ri
(Milyon n)
93
72
502.901
52
195.276
158
90.840
127
60.442
50
17.089 192
9.366
59.458 99 29.176
994.548 77 483.146
82
104
106
1987
324.260
Bankaları
764.155
Orta Büyüklükteki
Ticaret Bankaları
Az Şubeli. Ticaret
205.963
·' .."Kamu Bankaları
Çok Şubeli T~caret
ı
1986
188.886
1988
625.642
ı
··~o
Bankaları
Yabancı
Bankalar
Sektör
49.975
118.544
ı. 764.279
(Bin $)
1988
345.087
1987
316.847
9
Bankaları
421.487
491.402
- 14
Orta Büyüklükteki
Ticaret Bankaları
Az Şubeli Ticaret
113.603
88.763
28
27.563
65.386
973.126
16.698
58.097
971.807
65
13
Kamu Bankaları
Çok Şubeli Ticaret
Bankaları
Yabancı
•.
..Sektör
Bankalar
ı
ı
1986
249.256
ı
27
257.688 91
79.760
ll
12.359 35
38.501 51
637.564 52
"- 119 -
3.4 Yüksek Kredi Faizlerinin
işletmeler
üzerindeki Etkisi
Sermaye Piyasası araçlarının banka kredilerine oranla
daha ucuza fonlama imkanları getirdiği, özel sektör tahvilleri
ile banka kredi maliyetleri arasındaki marjın 30-40 puan olduğu dolayısıyla Sermaye Piyasaları 1 ndan borçlanmanın daha elverişli
şartlarda
gerçekleşeceği beklenmektedir. Ancak Sermaye
Piyasası ndan
sağlanaP tonların çok büyük kısmının kamu kesimine gitmesi, _öze :<es imin finansman imkanlarını j'araltmaktadır. Tablo-36, 37, 38.
1
1
enflasyon sonucu kamu kesiminin Sermaye Piyasası 1
ndan geniş ölçüde finansman kaynağı talep etmesi işletmeleri
i~i
yönden etkilemektedir; işletmelerin uzun dönemli yatırım­
ları için gerekli olan finansman kaynakları daralmakta ve faiz
hadlerinin yükselmesine neden olmaktadır·. Faiz hadlerinin yükselmesi ise önemli oranda finansman maliyetlerini artırmakta
Hızlı
dır.
enflasyon ve kamu kesiminin geniş ölçüde Sermaye
Piyasası 1 ndan
borçlanması sonucunda faiz hadierindeki yükselmenin kredi maliyetlerine yansıması, pasif yapıları içinde ortalama % 70 oranında yabancı kaynakla çalışan işletmelerimizin
üretimlerini olumsuz yönde etkilemiş, 1988 yılı sonunda sanayi
üretimini gerileme süreci içine sokmuştur.
Hızlı
- 120 -
3.4.1. Büyük ölçekli
1980-1990 uöneminue
ölçekli
nansman
işletmelerin
Finansman
'sorun~arı
yapılan· çeşitli araştırmalar,
büyük
işletmelerimizin sorunlarının başınua kısa ~aueli
s~runlarının
fi3
koymaktauır.( )
geluigini ortaya
işletmelerin
% 35 i kısa vaueli finansmanı en önemli sorun
·olarak belirtmekte, personel, üretim ve uzun vaueli finansman
sorunları, uiger agırlıklı sorunlar olarak görülmekteuir. Kısa
ve uzun vaueli finansman birlikte ele alınuıgında işletmelerin
% 40 1 lık en· önemli sorunu ortaya çıkmaktauır;-.
1
vadeli finansman sorunlarının içinu~ yüksek kredi
faizleri, oluukça önemli bir paya sahiptir. Bunu·yetersiz iş­
letme sermayesi ve işletme sermayesi temi_ninueki güçlükler izlemekteuir. Büyük ölçekli işletmeler, kısa vaueli finansman
çözümleri için bankaların yaklaşım, tutum ve tavırların ueğiş­
mesini beklemeleri araştı ~ma laruan el ue . eui len bir uiğer
sonuçtur.
Kısa
Uzun vaueli finansman sorunları içinue en önemli payı
% 40 ile ııyatırım kreuilerinin çok pahalı olması .. almaktadır.
Bunu, yet~rsiz özkaynak ve yatırım kreuisi almaktaki güçlükler
izlemekteuir. Uzun vaueli finansman sorununun çözümünue en
öneml i katkının i ş.letmelerin özkaynaklarınuan gelecegi uüşü.nülmekte, banka uygulamalarının uegişmesi is~ ikinci çötüm
olarak belirtilmekteuir.
(3)
iş dünyasının sorunları .•. TüSiAD, Aralık
1987
.... i21-
Araştırmalardaki
önemli bulgular, iki başlıkta özetlen-.
kısa vadeli finansman sorununun çözümO-
mektedir; Birincisii
nOn tamamen firma dışından gerçekleşmesi düşOnOldüğO halt:le~
uzun vad~li fi~ansman ~orununun işletmenin kendi kaynağı ile
halledilmesi gerektiği düşüncesi yaygint:lır .. ikincisi, uzun
vat:lel i finans çözümünt:le Sermaye Piyasası •nın önemli katkısı
olacağı ·düşünülmekt~dir.
Büyük ölçekli işletmelerin içinde bulunt:lukları kısa ve
uzun vadeli finansman. sorunları etkilerini üretim Ozerint:le
göstermektedir. Bu işletmelerin, l988 1 in ilk üç ayındaki üretimlerindeki -hacim büyümesi % 16 olmuş, ikinci üç ayınt:laki
üretim hızı i~e çok büyük bir gerileme göstererek% l.fi•ya in~
miştir.
üçüncü Oç ayd-a ise uzun bir dönem içinde görülmeyen
olay gerçekleşmiş, üretim hacmi bir önçeki yılın aynı dönemine
göre % 5.6 · gerilemiştir. 1988 yılının son Oç'ayının üretimi
ise bir önceki yılın aynı dönemine göre% ll gerileme
göstermiştir.
Daralan bir pazarda, yüksek maliyetli kredi kullanımı­
nın riskli olduğunu gören bir çok işletm~ finansman riskini
artırma yerine küçülmeyi veya mevcut durumunu korumayı benimsemiştir.
Böyle bir politika, üretim üzerinde olumsuz etki
'
doğuran bir faktör olmuştur.
Kamu yatırımlarındaki azalmanın ve kredi maliyetlerindeki · yükselmenin ekonomiyi yavaşlatıcı etkisi, satış hasılatı
- 122 -
üzerinde de görülmektedir. 1987 yılına kadar sabit fiyatlarla,
reel olar.ak, satış hası_latındaki büyüme% 24.7'ye kadar yükselmiş,
1988'de ise% 70 oranında azalarak_% 7.5'a düşmüştür.
Tablo-39.
Satış
hasılat~ nın
önemi, işletmelerin dışsal maliyet
şoklarını
tam olarak hissetmemelerine olanak tanımasıdır.
Satış
hasılatının.·. bu etkisini
k:.ıybetmesi
sonucunda kredi
mal iy~tl"erindeki
artış,
işletmenin hareket· kab i ı iyetini
doğrudan
etkileyebilmekteüir.
işletmeler,
artan kaynak
maliyetlerinin etki lerini hafifletmek için s atı ş has ıl atıarını
sürekli artırmayı hedeflemişler, ancak belirli ölçüde başarılı
· olabilmişlerdir. Satı~ hasılatını artırabilme çabaları kredili
satış ı arın hacmini artırmış, bunun sonucunda ticari kredilere
daha
sık
başvurulmuştur.
Bu aşamada işletmelere alacak
senetlerine
dayalı
finansman bonolarının . ihraç imkanı
getirilmiş,
bu ş eki ı de finansman yükleri haf i fl.eti lmeye
çalışılmıştır.
Büyük ölçekli
kredi maliyetlerindeki
artışları, fiyatlarına yansıttıklarının en iyi göstergesi, finansman giderlerinin satış hasılatı içersindeki payının yıllar
itibariyle
gelişiminden izlenebilmektedir. Tablo-40, 41.
işletmelerimizin
1982.
69,7
--
KAMU
Devlet Tahvili
69,7
Hazine Bonosu
Gelir Ortaklı~ı SPnedi 21 ,4
ÖZEL
'
9,0
Hisse Senedi
12', 4
Tahvil
Kar-Zarar Ortaklı~ı
Belgesi
Banka Bonosu
Finansman Bonosu
Katılma Belgesi
T OP L AM
91 'ı
(l) Ekim 1989 ,itibariyle
KAYNAK: SPK, HDTM,
Tablo - 36
MENKUL KIYMET iHRAÇLARI
(Milyar TL)
1983
1984
1985
1986
284,0
733 o 2·.030,0 3.273,3
206 'o
78,0
52,5
35,0
17,4
228,0
495,0
10,0
75,6
63,8
ll ,8
-
-
-
-
-
-
336,5
808,6
673,0
1.217 ,O
140,0
133,7
96,9
36,2
1.239,4
1.987,9
40,0
3.34, 7
92,0
181,0
0,6
2.163,7
0,9
60.,8
3.608,0
1987
6.509,7
1989(1)
1988
8. 931, o 12.272, o
2.045,2
8.854,5
610,0
682,5
187,2
315,5
3.816,0
5.115,0
1.137,6
362,5
210,9
6.500,0
5.672,0
100,0
1.949,8
756,7
561,7
0,8
0,2
76,2
238,0
271 ,O
57,8
45,0
53,0
7.192,2 10.068,6
2,0
48,0
4''33 ,4
148,0
14.221,8
f-'
N
w
Tablo - 37
MENKUL DEGERLERiN GSMH iÇiNDEKi PAYLARI
(S)
--NS 1
--------GeTI-r----------GSMH
Devlet Hazine Ortaklığı Hisse Finansman Banka özel Sektör
Tahvili Bonosu Senetleri Senedi . Bonosu Bonosu Tahvilleri MKYF(x) lMUya'r. TL)
-_---n-sn---:.---~-s2":4--ı 1-;34 ------~
1,04
8.735,0
ı ,74
0,57
2,04
2 '12
11.551,9
0,51
3,05
0,49
2,02
lflf7CITTN~- ı
Yıl
198!
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989(1)
(x) Menkul
2,86
3,71
3,84
4,12
4,75
4,93
1,85
1,76
2,09
3,29
2,54
2,46
Kıymet Yatırım
0,05
0,54
0,94
ı ,76
0,98
0,58
Fonu
(1) Eylül 1989 itibariyl~.
(2) DİE, Eylül 1989 tahmini.
ı ,84
ı ,77
ı, 71
.
1,67
ı' 70
1,70
Katılma
-
0,09
o' 18
0,29
~
-
o, 12
o, ll
o, 16
0,08
0,36
0,35
0,33
0,67
0,51
0,31
belgelerinin ihraç degeri üzerinden.
0,08.
o' 10
o' 13
18.374,8
27.789 ,.4
39.309,6
58.390,0
lCO.l54,3
163 .8lB~11;g1
l
.....
N
.ı::ı.
Kamu ve özel Sektör Menkul
Değerlerinin
Tablo - 38
GSMH içindeki
Payları
(1)
Toplam özel Sektör Toplam Sermaye GSMH
Toplrun Kamu Menkul
Değerler
------~---Piyasası (X) (Milyar U)
4.53
1~69
6.57
6.553.6
1981
6.47
2.61
8.735.0
3.86
1982
11.551.9
2.53
6.07
1983
3.54
2.20
18.374.8
4.76
1984
6.96
2.12
27.789.4
1985
8.13
600
1986
& 87
2.16
9.03
39.309.6
1987 .
9.18
2.62
11.80
58.390.6
1988
8.26
2.64
10.92
f00.154.3
~?~J!_L __l:~L_______ _?.5o _______!_9_::ız_ ______ ]63.8I~~l
(x) Menkul Kıymetler Yatırım Fonu katılma belgeleri ihraçları dahil edilmiştir.
(I) Eylül 1989 itibariyle.
(2) DiE, Eylül 1989 tarihli.
Yıllar
f-'
N
uı
ı
Tablo - 39
Büyük öJçekli işletmelerin
Satış Hasılatları
(Milyar-n)
Yıllar
·.
Net Satış Hasılatı
(Cari Fiyatlarla)
(1982-DiE/TEFE)
Net Satış Hasıtatı
(Sabit Filatlarla)
Yıllık
Yüzde Değişme
(Sabit F.iyatlarla)
1--'
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
Kaynak:
~PK
401.672' ı
567.609,9
895.732,5
ı . 3'51 •612 '6
2.046.268,6'
3.367.481,5
6 . 091. 508' 3
aylık bOltenleri
401.627,1
434.950,1
456.773,3
481.343' 5
562.316,2
700.974,5
753.433,3
N
0"1
8.3
5.0
5.4
16.8
24.7
7.5
Tablo - 40
ANONiM ORTAKLIKLARlN PASiF YAPISI (%)
Yıllar
özkaynaklar Banka
Kredileri
- 1982
38.0
35.2
1983
40.9
33.4
1984
39.7
33.8
1985
41.6
31.5
1986
43.8
30.0
1987
45.2
24.5
1988
47.9
23.0
Kaynak: SPK aylık bültenleri
-~------
Ticari
Tahvil ve
Vergi ve Sig.
Kredileri Finans.Bonosu
Borçları
- - -24.2
2.2
0.4
23.7
1.8
0.2
24.9
1.2
0.4
24.7
1.3
0.9
23.3
2.0
0.9
26.2
3.6
0.5
27.9 - - .- 1.0
0.2
-·
Toplam
---
f-'
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
~
Tablo :.. 41
Büyük işletmelerin
Gelir Tablosu
Net
1982
-
Satış Hasılatı
Satılan
Mal-Hizmet Mal.
Brüt Sat_ış Karı
Genel Yönetim Giderleri
Satış Giderleri
işletme Karı
(Zararı)
Giderler
işletme Dışı Gelirler
Finansman Giderleri
işletme Dışı
Kaynak: SPK
aylık
100
77.36
22.64
4.39
2.03
16.22
0.89
2.40
9.02
bültenleri
Gelir-Gider
1984
1983
100
100
75.99 76.87
24.01
23.13
4.95
4.42
3.19
3.07
15~87
15.64
1.05
1.72
2.31
2.16
8.64
8.86
ı
Yapıları
1985
100
75.59
24.41
4.07
·3.67
16.68
1.14
2.65
8.98
1986
100
73.66
26.34
3.63
3.80
18.92
1.27
3.31
8.62
1987
1988
100
100
73.15 72.75
26.85 27.25
4.02 4.14
3.64 3.74
19.19 19.37
0.91
1.14
2.52 3.18
7.13 8.18
f-'
N
00
- 129 -
TablO - 42
finansman Giderlerinin Satış
içindeki Payı
Finansman Gideri/
Satış Hasılatı
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
Kaynak: SPK,
9.0
8.6
8.9
8.9
8.6
7 .ı
8.2
aylık
Hasılatı
Finansman Gide~indeki
Yüzde Değişme
35.5
61.7
53.0
45.3
36. ı
107.7
bültenleri
giderlerinin satı~ hacmi içindeki payı
1982-1988 dönemi içinde sürekli %8 - 9 civarinda kalmıştır.
1987-1988 döneminde aktarılabilir fon maliyetlerindeki % 70 1
lik artışın finansman giderlerine yansıdığı yine aynı tablodan
görülebilmektedir. 1988 yılında finansman giderlerinde% 107.7
oranında artış görOlmektedir (Tablo-42) . Aynı yıl,,finansman
giderlerinin , satış hasılatı , iÇindeki payının % 8 civarın'da
kalması,
finansman giderlerindeki ö,nemli artışın satış
fiyatına yansıtıl'dığının bir göstergesidir.
Finan~man
130-
3.4.2. Küçük ölçekli
işletmelerin
finansman
Sorunları
Genellikle küçük sanayi firmalarının ayrı bir finan?man bölümlerinin bulunmaması finansal alternatiflerin ve kreui
şartlarının yeterince değerlendirilmesine olanak vermemektedir. Bu durum optimal finansal kararların verilmesini, uygulamasını
ve sonuçlarının değerlendirilmesini ve gelecekte daha
etkin bir finansal düzenlemeye gidilmesini zorlaştırmakta ve
bu nedenle küçük sanayi işletmelerinde esasen sınırlı olan
finansal imkanlar yeterince değerlendirilememektedir.
imalat sanayimizdeki küçük ölçekli işletmelerimizin sayıları
Tablo-43'de verilmektedir. Beş yıllık dönemler itibariyle değerJendirildiğinde küçük ölçekli-işletmelerimizin sayılarının toplam
içindeki paylarının azaldığı tablodan izlenebilmektedir. . 1970-1980- döneminde % 4.1 olan küçülme,
1980-1985 döneminde de devam etmiştir.
Benzer
Tablo.- 44'den de izlenebilmektedir.
Toplam işyeri içinde_ alt sektör olarak özel küçük sanayii
i~yerlerinin göreli önemi
incelendiğinde 1970-1980 döneminue
adı geçen oranda önemli gerilemeler olduğu görülmektedir.
geli~me,
küçük sanayi kuruluşlarının kapasite
kullanım. oranları Tablo- 45 ve Tablo- 46'da ~erilmektedir.
1987'ye ~adar olumlu . bir gelişme gösteren kapasite kullanım
oranlarında 1988'de önemli bir düşüş görülmektedir. 1987'de
%62.87 olan ortalama kapasite kullanım oranı, 1988'de
% 57.80'e düşmüştür.
1980'li
yıllarda
Tablo - 43
imalat Sanayiindeki
işletmeler
işletme Büyüklüğü
(çalışan Sayısı}
1970
işletme Sayısı
ı-9
ı7o.ı23
ıo-49
3.39ı
50TOPLAM
ı. 785
1980
ı 77.034
4.950
2. ı34
ı75.299
ı84. ı ı8
Kaynak: D.i.E.
Yııııkıarı.
1985
ı83.572
7.989
2.658
ı94.2ı4
ı
1970
1980 1985 1970-80
97.ı
96.2 94.5 4. ı
1.9 2.7 4. ı 45.9
ı. o
ı. ı
1.4 ı9.6
ıoo.o ıoo.o ıoo.o
Yüzdesi
1980-85
3.7
61.4
24.6
5.5
Değişme
5~0
1--'
w
1--'
·- 132 -
·Tablo - 44
öze,l Küçük Sanayii
.
1970
Gıda
)
. içki .
Tütün·
Dokuma
Kundura
· Ağaç
Mobilya
· Matbaa
Kürk-Deri
Kauçuk '
Kimya
Petrol-Kömür
Metal Dışı
Ana 'Metal
Madeni Eşya
Makina
Elektrik Makinaları
89.3
73.2
89A
99_.8
99.1
90.8
99.0.
Taşıt Araçları
Sanayii
92.3
98.0
91.3
.70.0
.<
1980
93.5
91.9
. 98~3'
.· 86.6.
·Kağıt
Toplam
.
ı
.ALT-· SEKTöR .
.Mı.ıh.imalat
işyeri/Toplam işyeri
93.5
1'1.6 .
98~'6 .
95.0
97.1
99.0
' 97.2
97.3
Kaynak:. 1987 Türkiye istatis-tik Y~ ll ı ğı
98.9'
98.9
79.8
'93.3
93.5 ·.
';
61.:6
' 97.2
93.4
95.3
- 133 -
Tablo - 45
Küçük Sanayi Kuruluşlarının Kapasite
Kullanım Oranları
ı
1983
44.66
1984
50.01
1985
51.30
Kaynak: Küçük Sanayi Kapasite
1988
57.80
1987
62.87
1986
55.70
Kullanım Araştırmaları,
İ.T.O.
Tablo - 46
Küçük Sanayii Kuruluşlarının Alt Sektörler itibariyle
Kapasite Kullanım Oranları
ı
İplik,Dokuma,örme
Melat Eşya
Deri Eşya
Cam Eşya
Kimya
Kağıt ürünleri ve
Baskı
Elektrik Malzeme.
Gıda
Konfeksiyon
~lastik ve Kauçuk
Eşya
Ağaç Eşya
Döküm
Ortalama
Sırası
2
3
4
5
1987
ı 06.8
57.0
78.8
34.4
73.2
58.3
53.4
51.0
50.8
6
7
8
9
60.9
lll. 7
61.8
74.2
7
49.5
37.8
26.6
57.8
lO
ll
12
51.6
47.5
30.0
62.9
1988
89.9
74.4
73.9
68.1'•
60.2
Sırası
ı
Kaynak: Küçük Sanayi Kapasite
2
8
3
ll
5
ı
6
4
9
10
12
1986
70.3
52.7
48.4
59.6
43.5
Sırası
3
7
9
5
ll
48.7
70.3
72.7
78.2
8
3
2
45.8
52.9
31.4
55.7
10
6
12
Kullanım Araştırmaları·,
ı
i.T.O.
- 134 -
K3pasite kullanımına etki eden faktörler incelendiginde
finansman gOçlügU ilk sırad~ yPr almaktadır (Tablo-47 ve 48).
Finansman güçlOgünün ilk sırada yer almasında bankalarımızın
küçük sanayiye olan tutumlarının etkisi de büyüktür. Bankalar
küçük çapta kredi isteyen çok say~da müşteri yerine büyük çaplı kredi kullanan az sayıda .müşteri ile ilişkiye girmeyi tercih etmektedirler. Bu şartlarda küçük sanayi işletmeleri banka
sistemi dışına itilmekte, gayri resmi piyasalardan çok daha
agır
şartlar
altında
borçlanma zorunda bırakılmaktadırlar
(Tablo - 49).
Yüksek kredi maliyetleri ile karşı karşıya ka1an küçük
ölçekli işletmeler borçlanmaktan çekinmekte, zaten kısıtlı
olan özkaynaklarıyla faaliyetlerini sürdürmeyi hedeflemektedirler. Bu tutum ise büyüme imkanlarının yeterince degerlendirilememes·ine neden olmaktadır.,
Bu durum Tablo-50, 51 ve 52 de verilmekt~dir. 1989 yılı
işletme politikalarında
küçük sanayi işletmelerinin sermaye
artışlarının ilk sırada yer aldıgı ve anılan yıl normal üretim
kapasitelerine devam etmeyi amaçladıkları görülmektedir. Ayrı­
ca finansman, organizasyon eksiklikleri ve vasıflı pazarlama
elemanı
istihdam ederneyişleri küçük saoayi işletmsıerinin
üretimlerini sjpariş üzerine yöneltmelerine neden olmuştur.
1
198&yılındaki hızlı
enflaSyon ve yüksek kredi maliyet. leri, küçük sanayi işletmelerinin ortalama mamul maliyetlerinde. önemli artışlara neden olmuştur (Tablo 53). Tabloda bazı
ait sektörlerin mamul maliyetlerinde% 100 1 lere varan artışlar
- 135 -
izlPnebilmektedir. Büyük ölçekli işletmelerde oldugu
gibi m3liyet artışlarının fiyatlara yansıtılıp, satış hasıla­
tını
ar: 1 ırmada ne ölçüde başarılı olunabileceQi dikkate alın­
dıQında küçük sanayi işletmelerinin oUukça ciddi problPTn.lerle
karşı karşıya kaldikları görülmektedir.
oldu~u
- 136 -
Tablo --47
Küçük Sanayii
Firmalarında
Kapasite
Kullanımına
Etki Eden
Faktörler
Değişim
1988
32.6
28.4
1987
30.8
18.7
1~86
Yüzdesi
1987-1988 1986-1987
- 2.8
+ 1.8
- 6.4
+ 9.7
33.6
Finansman Güçlüğü
25.1
Talep Yetersizliği
Yerli Ham veya
Yardımcı Madde Temi~
17.7"
- 0.6
nindeki Zorluklar
18.3 18.9
+ 1.2
Kalifiye işçi
Yetersizliği
14.0 21.2
18.0
- 7.2
+ 3.2
ithal Ham veya Yrd.
Madde Teminindeki
Zorluklar
6.5
10.1
5.6
- 3.6
+ 4.5.
Kaynak: Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırmaları, i.T.O.
- 137 -
Tablo - 48
Küçük Sanayii Finnalarında Kapasite Kullanımını Engelleyen
Etkenler içinde Finansman Güçlüğünün Alt Sektörler
itibarı ile Ağırlığı
Değişim Yüzdesi
1987
1988
İplik,Dokuma,örme 50.0
17.2
Cam Eşya
41.7 44.4
Metal Eşya
41.0 25.6
Plastik ve Kauçuk 34.3 30.9
Kimya
33.3 36.3
Gıja
27.3 21.4
Ağaç Eşya
26.7 35.7
Elektrik MalzPmP 23.3 31.5
Konfeksiyon
22.9 17.2
Deri Eşya
22.2 32.5
Kağıt ürünleri ve
Baskı
21.4 40.5
Döküm
16.7 25.0
Ortalama Ağırlık 32.6 30.8
1986
42.9
33.3
28.5
33.6
40.5
55.6
50.0
33.3
20.2
27.3
40.
21 .4
33.6
1987-1988 1986-1987·
- 25.2
+ 32.8
- ı ı. ı
+ 2.7
- 2.9
+ 15.4
- 2.7
+ 3.4
- 4.2
+ 3.0
- 34.2
+ 5.9
- 9.0
- 14.3
- 8.2
- 1.8
- 2.8
+ 5.7
- 10.3
- 5.2
- 19 .ı
- 8.3
+ 1.8
0.5
+ 3.6
- 2.8
-
- 138 -
Tablo - 49
KÜçük Sanayi i.
Fi-nnaların:ıa
Kredi
Faktörler
Kullanımını
Etkileyen
Değişim
(ı)
1987.
1988
Yüzdesi
1987-1988
Kredi Malijetlerinin ·
Yük.sekl i ği
Formalitelerin Çokluğu
özkayn3kların Yeterli
50.0
26.2
40.9
30'. o
+ 9 .ı
Olması
25.6
15.4
+ 10.2
6.5
11.4
- 4.9
Kredi Vert=ır:
Az Olması
- 3.8
Kuruluşların
Kullanım Araştırmaları,
Kaynak: Küçük Sanayi, Kapasite
İ.T.O.
Tablo
.
.. - 50
KüÇük Sanayii Finnalarının 1989 Yılı işletme Politikaları
(ı)
Değişim
Tesis Genişlemesi
Sermaye Artışı
işçi Art ı ş ı
Teknolojik Yenilik
1989
29.8
25.8
23.5
-20.9
Kaynak: Küçük Sana.yi kapasite
1988
29 .ı
21.9
26.4
22.4
Yüzdesi
1988-1989
+ 0.7
+ 3.9
- 2.9
- J :5
Kullanım Araştırmaları,
i.T.O.
- 139 -
Tablo - 51
Küçük Sanayii Firmalarının 1989 Yılı üretim
Programları
('X.)
Yüzdesi
1988-1989
Değişim
1989
üretimlerini Artırmak
isteyen Firmalar
Normal üretimlerine Devam
Etmek isteyen Firmalar
üretimlerinde Azalma
Yapmayı Düşünen Firmalar
.1988
52.3
69.6
- 17.3
46.0
22.6
+ 23.4
1.7
7.8
Kaynak: Küçük Sanayi, Kapasite
-
6 .ı
Kullanım Araştırmaları,
i.T.O.
Tablo - 52
Küçük Sanayii Firmalarının Pazarlama Yöntemleri
Değişim Yüzdesi
1988
1987
1987-1988
üretimini Sipariş Uzerine
38:'9 37 .ı
Yöneiten Firmalar
+ 1.8
Kendi Satış Merkezi Yoluyla 34.4 34.5
- o.ı
Taptancılar Yoluyla
20.5
20.0
+ 0.5
Bir Pazarlama Kuruluşu
'
Yoluyla
6.2
8.3
- 2 .ı
Kaynak: Küçük Sanayi·, Kapasite
Kullanım Araştırmaları,
i.T.O.
- 140 -
Tablo - 53
Küçük Sanayii Fimıalarınrta Alt Sektörlerde Mamul
Maliyetlerinde Ortalama Maliyet Artışı
1988
Sırası
1987
47.5
Kimya ...................... 100.9
57.3
2
Kağıt ürünleri ve Baskı ....
85.8
47.7
3
Gı da . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 85 . 7
4
89.6
Elektrik Malzemeleri ....... 78.7
68.2
5
Cam EŞYJ .•••••••••••••••••• 76.7
75.7
6
Plastik Eşya . . . . . . . . . . . . . . . 74.0
68.4
7
88.0
Deri Eşya
49.2
8
İplik, Dokuma, örme ....... . 67.3
9
71.9
Metal Eşya ................ . 67.2
64.2
10
53.0
Ağaç Eşya
60.7
Döküm .................... . 64.0
ll
12
47.0
Konfeksiyon .............. . 61.9
Ortalama
74.6
62.8
Kaynak: Küçük Sanayi, Kapasite
Kullanım Araştırmaları,
Sırası
ll
7
10
ı
5
3
2
9
4
8
6
12
İ.T.O.
- 141
3.5. Enflasyon. Yüksek Kredi Faizi
letmeler üzerindeki
l980'li
yıllarda
mali
Uygulamaları
ve
iş­
Sonuçları
piyasalarımııda gerçekleştirilen
yeniden yapılanma çalışmaları aktarılabilir fon maliyetlerini
önemli ölçüde artırmıştır. Hızlı enflasyonun artırdığı iş­
letme sermayesi ihtiyaçlarını karşılamada banka kaynak maliyetleri ile aktarılabilir fon maliyetleri arasındaki farkın
kapatılması
bugün para otoritesinin üzerinde en çok uğraş
verdiği temel hedeflerden birini oluşturmaktadır.
fon maliyetlerindeki önemli sıçramalar
işletme
faaliyetleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta, iş­
letmelerin geleceğe yönelik bakış açılarını daraltmakta ve
hareket kabiliyetlerini azaltmaktadır.
Aktarılabilir
Kredi maliyetlerindeki
rabilme
kredili
lan fon
çabalarını
dolayısıyla
satışlarla
miktarını
artışlar,
hem
satış hasılatını
artı­
için hem de talebi
için ihtiyaç duyu-
yatırım
canlandırabilmek
artırmıştır.
Ekonominin daralma sürecine girmemesi için alınabilecek
en etkili önlernin özel kesim yatırımlarının, kamunun bıraktığı
alanı
doldurması
olduğu
düşünülmektedir.
Aktarılabilir fon
maliyetlerinde son yıllarda görülen hızlı artışların ve finansman imkanlarındaki daralmanın özel kesime bu boşluğu doldurma imkanı vermemesi, işletmelerin yatırım yapıp üretim hacimlerini artırmalarına olanak tanımamaktadır.
- 142 -
Satışları
artırabilmek
amacıyla
işletmelerin
kendi
taleplerini
kendilerinin yaratabilmeleri için yaptıkları
kredili satışlar, ticari kredilere olan baş vuruları artırmış,
bunu engellemek_ için kaynak maliyeti daha düşük olan finansal
araçları ihraç imkanları araştırılmaya başlanmıştır.
1989
meydana gelen emisyon hacmindeki önemli
artışların talepte bir canlanma meydana getireceği açıktır. Bu
gelişme
sonucu 1988 yılı sonunda ve 1989 yılı başında üretimde görülen reel küçülmenin 1989 yılı sonunda durmfrsı beklenmektedir. Ancak hızlı enflasyonun ve yüksek kredi maliyetlerinin getirdiği belirsizlik ortamı içinde işletmelerin faaliyetlerini yürütebilmeleri için, mali sistemden elde edilebilecek
yüksek maliyetli fonlardan daha çok kendi çıkaracakları finansal araçlarla ihtiyaç duydukları fonlara ulaşabilmeleri daha
sağlıklı görülmektedir.
yılında
- 143 -
SONUÇ
Bu
işl~tmeler
enflasyon, uygulanan faiz politikaları ve
üzerindeki etkileri gösterilmektedir.
çalışmada
Uygulanan faiz politikaları ve yüksek kredi faizle~inin
işletmeler
üzerindeki· etkileri ilgili bölUmlerin sonlarında
değerlendirilmiştir.
Bu değerlendirmelerden çıkan sonuç, enflasyon hızının bir an önce düşürülmesi gerektiğidir. Faizlerin
serbest bırakılması gibi yalnızca para politikası aletleriyle
bu
hızın
dUşUrUlmeye
çalışılmasının
yetersizliği
anlaşılmıştır.
Serbest piyasa ekonomisi için gerekli olan koşullar
sağlanmadan serbest bırakıl}n faizlerin sUrekli yüksek seviyelerde belirleneceği önceden bellidir. Bu da işletmeleri yüksek
kredi faizleriyle karşı karşıya bırakmakta ve enflasyon hızına
ivme kazandırmaktadır.
Herşeyden
önce devletin, bütçe açıklJı~nı kapatmak,
kamu harcamalarını, iç ve dış borç ödemelerini gerçekleştirmek
için mali piyasalarda fon arayışı içine girmesi yerine, ciddi
bir maliye politikası ile bu anlayışından vazgeçmesi gerekmektedir.
- 144 -
Ancak bu yolla, gerek bu hızlı enflasyon ortamında işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan
·işletme
sermayeleri ihtiyaçları bir ölçüde karşıianmış ve gerekse 1989 1 li yıllarda· yaratılamamış, 1990 1 lı yıllar içinde
yaratılması
plünlanan yatırımlar gerçekleştirilmiş olacaktır.
Ülkemizde sermaye piyasası en az gelişme gösteren sekBu piyasanın geliştirilerek iş­
törlerden biri durumundadır.
letmelerin kullanacakları fon maliyetlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Ancak bu yolla işletmelerin sa~lıklı bir yapıda,
kaynaklarını
optimum
kullanarak, ölçek ekonomilerinden
yararlanabilmeleri sa~lanmış olacaktır.
- 145 -
KAYNAKÇA
ABAÇ, Selçuk
AKGüÇ, özti n
ALKİN,
Erdoğan
ARTUN, Tuncay
BAGRIACIK, Atilla
BERKSOY, Taner
Para Teorisinde Faiz Oranları ve Türkiye'deki Uygulama, binbirdirek
Yayınevi, istanbul 1980.
Türkiye'de Bankacılık, Gerçek
Yayınevi, istanbul, 1987.
iktisat, FilizKitapevi, istanbul,
1984.
Gelir ve Büyüme Teorileri, i.ü.
iktisat Fakültesi, istanbul, 1987.
Dışa Açılma Sürecinde Küçük ve Orta
Boy Firmalar, Edebiyat Fakültesi
Basımevi, istanbul, 1989.
"ihracata Yönelik Sanayileşme ve Kamu
Müdahaleleri iktisat Dergisi,
Ekim-Kasım 1981, Sayı: 203-204,
s.50-6l.
BET iL ,
İbrahim
DEMİRGİL,
Demir
"Enflasyonla savaşmak.. yerine, enflasyonla yaşamayı seçen Loplum:
Brezilya", Türk Henkel Dergisi, Ocak
1983 ' s. 5-1 o.
"Yeni Faiz Oranları Ne Getirir",
Ekonomide Diyaloğ, Ocak, 1988, No: 8,
yıl: 2, s. 41.
- 146 -
ERGiN, Feridun
ESEN,
i LKiN,
Oğuz
Akı-n
MÜFTÜOGLU, Tamer
PARASlZ, İlker
öZöTüN, Erdoğan
. SAVAŞ, Vural
SERiN, Viidan
Para Politikası, i.ü. iktisat Fakültesi, istanbul, 1975.
"Faiz Politikası ve Para Piyasası "1.
Ulusal iktisat Sempozyumu, Para ve
Bankacılık Dergisi, Yıl 1, Sayı 4,
1988
"Para ve Faiz Teorileri", i.ü. iktisat Fakültesi Yayını, istanbul, 1981.
"Yüksek Enflasyon ve Heterodoks istikrar Programları", iktisat Dergisi,
Ocak 1989, sayı. 290, s. 18-21
Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, i.ü.
işletme Fakültesi, iiE Yayını,
istanbul, 1988.
TOrkiye'de KUçUk ve Orta ölçekli Sanayi fşletmeleri, A.ü. Siyasal
Bilgiler Fakültesi, Arikara, 1989.
"Para ve Banka", istanbul, 1983.
"Türkiye imalat Sana.}'i Sektör:ünje Yapısal Değişim, ölçek Sorunu ve Faktör
Gelirleri Dağılımı", iSO Dergisi,
Yıl. 24," Sayı. 283, s.41-50.
iktisat Politikasına Giriş, Sermet
Matbaası, istanbul, 1978.
Para Politikası, Marmara
üniv~rsitesi, Yayın No: 440,
istanbul, 1987.
- 147 -
ULUGAY, Osman
üNAL, Targan
UZUNOGLU, Sadi
SPK
iT O
TOBB
"Brezilya: Vahşi Enflasyona Karşı Şok
Tedavisi", Cumhuriyet 22 Ocak 1989.
"Brezilya 1 dan Hızlı Büyüme ve Enflasyonla Savaş Dersi", Cumhuriyet, 7
Nisan 1986.
"Dünya Ekonomisinin Geleceği Pembe
mi?", Cumhuriyet, 21 Nisan 1986.
"Bankacılık Sektörünün Yarattığı Katma Değerin lO Yıllık Gelişimi", İ.Ü.
Bankacılık Araştırma Dergisi, 1988,
Say ı . 2 , s . ~2- 56 .
"1988 Ekonomik Ortamında Anonim
Ortaklıkların Yatırımları ve
Finansman Politikaları 11 , Aylık
Bülten, Haziran 1989.
"1987 Yılı istanbul Küçük Sanayi
Kapasite Kullanım Araştırması", Yayın
No: 1988,25, istanbul, 1987.
"1988 Yılı istanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması",
istanbul, 1988.
Küçük İşletmelerin Finansman ve Yönetim Sorunları, Yayın No: 1986-13~
istanbul, 1986.
"Faiz Politikası, Görüşler ve Değer­
lendirmeler", TOBB, Yayın No. Genel
21, APK .. 3, Ankara, 1987.
- 148 -
MPM
"B::ınkacılık
TüSiAD
TüSiAD
Sanayi ile İlişkileri", Milli
Prodüktivite Merkezi Yayınları: 337,
Ankara, 1985.
Yıllık Ekonomik Raporlar.
"iş Dünyasının Sorunları; öncelikler,
beklentiler ve çözümler", TüSiAD,
Aral ık, 1987.
Türkiye istatistik Yıllıkları.
DiE
DPT
Kesimirün
Sorunları
ve
Yıllık Programları.
National Account Statistics main
Aggregates and Detailed Tables 1984,
United Nations, New York, 1986.
Download