I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 136 KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 Orman Ekosistemlerinde Habitat Parçalanmaları ve Biyolojik Çeşitlilik Üzerine Etkileri Seyran PALABAŞ UZUN1, Alper UZUN2, Salih TERZİOĞLU3 1 KSÜ, Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı, 46100, Kahramanaraş Artvin Çoruh Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı, 08000, Artvin 3 Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı, 61080, Trabzon 2 ÖZET: Orman ekosistemleri; içinde barındırdığı ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler ve diğer canlı grupları ile birlikte çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıyadır. Ekosistem üzerindeki geri dönülmesi mümkün olmayan yanlış uygulamalar neticesinde ormanların yapısı giderek bozulmakta, doğal orman alanları doğrudan insan etkisi ile ya da dolaylı olarak insanın neden olduğu olumsuz çevre koşulları nedeni ile gün geçtikçe azalmakta veya tahrip olmaktadır. Ülkemizin de içinde bulunduğu ılıman zondaki ormanların büyük bir bölümü ilk ormanların kesilmesi veya tarım alanlarının terk edilmesi ile gelişen sekonder ormanlardır. Bu verimli bölgede insanların yerleşimi çok eski dönemlere uzanır ve geçmişten günümüze değin süregelen insan faaliyetleri bölgenin biyolojik çeşitliliği üzerinde önemli etkiler yapmıştır. Var olan pek çok doğal ekosistem yok edilmiş ve geriye kalan habitatların büyük bir kısmı da parçalanmıştır. Ilıman zon ormanlarının yanı sıra dünya biyolojik çeşitliliğinin yaklaşık %70’ini ihtiva eden tropik bölge ormanları da aynı tehlike ile karşı karşıyadır. Bu nedenle günümüzde habitat parçalanmaları biyolojik çeşitliliğin en büyük tehdidi olarak kabul edilmektedir. Orman ekosistemlerinde parçalanma ya habitatların tamamen kaybı, ya parça boyutlarının küçülmesi ya da parçaların konumsal izolasyonlarının iyice artması şeklinde seyredebilir. Orman ekosistemlerindeki bu parçalanma; yeterli suyun sağlanamaması ve kalitesinin bozulması, zengin ve sağlıklı orman habitatlarının yok olması, rekreasyon, kereste ve diğer orman ürünlerinden sağlanan ekonomik gelirin azalması ve sellerin artması gibi ekosistemin imkanlarının bozulmasına neden olmaktadır. Ayrıca biyolojik çeşitliliği azaltmakta ve istilacı egzotik türlerin girişini artırmaktadır. Bu bildiri ile orman ekosistemlerinde habitat parçalanmaları ve kenar etkisi, parça şekillerinin nasıl değerlendirileceği, bunların biyolojik çeşitlik üzerine nasıl etkide bulunduğu ve parçalanmanın engellenmesi için ne gibi önlemler alınabileceği üzerinde durulmuştur. Anahtar Sözcükler: Habitat parçalanmaları, kenar etkisi, parça şekli, biyolojik çeşitlilik Habitat Fragmentations and Its Effects on Biological Diversity in Forest Ecosystems ABSTRACT: Forest ecosystems include trees, shrubs, herbaceous plants and other living groups are faced with a variety of negativity. As a result of the irreversible wrong practices on ecosystems, forest structures becoming more disturbed and natural forest areas have been destroyed or decreased gradually due to direct or indirect human impact. Most of the forests in the temperate zone in which contains our country are secondary forests that developed after logging of primeval forests or abandonment of agricultural lands. Settlement of people in these productive and hospitable regions has a long history and has had dramatic impacts on biological diversity. Many ecosystems and organisms have been entirely eliminated, and most remaining examples of natural ecosystems are fragmented and highly modified. In addition to temperate forest, tropical forests which contain 70 % of global biodiversity are also faced with this danger. Therefore, habitat fragmentation today is considered the biggest threat to biodiversity. This fragmentation in forest ecosystem can have negative and irreversible effects on local environments like loss of rare critical habitats, changes in hydrology and microclimate, reduced water quality, loss of economic benefits which obtained from timber and other forest products and increased flooding. Moreover, fragmentations reduce biodiversity and increase exotic invasive species in habitat. In this study, habitat fragmentations, patch creation, patch shapes and edge effect in forest ecosystems were examined. Also patch shape impacts on biodiversity were evaluated and made some recommendations on what precautions can be focused on in order to prevent fragmentation. Keywords: Habitat fragmentations, edge effect, patch shape, biological diversity GİRİŞ Biyolojik çeşitlilik insan yaşamı için temel olan ürün ve hizmetleri sağlamakta ve ekosistemlerin sürekliliğinin sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte faydaları hakkında bilinçlenmenin artmasına rağmen biyolojik çeşitlilik, insan kaynaklı değişikliklerin neden olduğu baskıdan __________________________________________ Sor Yazar: Palabaş U. S., seyran@ksu.edu.tr dolayı şüphe götürmez bir şekilde tehdit altındadır. Bu tehdidin öncelikli olarak ele alınmasını gerektiren üç temel olumsuz koşul vardır. İlk olarak insan nüfusunun aşırı derecede artışı çevreyi her geçen gün artan bir oranla tahrip etmektedir. İkinci olarak bilim biyolojik çeşitliliğin, insanların karşı karşıya olduğu olumsuzlukların ve çevre zararlarının etkisini azaltacak yeni kullanım alanlarını tespit etmektedir. Son olarak da doğal habitatların tahrip edilmesinden I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 137 dolayı biyolojik çeşitliğin büyük bir bölümü geri dönülemez bir biçimde kaybolmaktadır (Wilson 1988, Hester ve Harrison 2007). 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde gerçekleştirilen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'nde biyolojik çeşitliliğin azalmasının önemli bir sorun olduğu ve bu azalmanın uluslararası çaba sarf edilmeden önlenemeyeceği kabul edilmiştir. Zirve, Türkiye’nin de taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin de aralarında bulunduğu önemli küresel sözleşmelerin imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu sözleşmenin hedefi, biyolojik çeşitliliğin korunmasını, sürdürülebilir kullanımını ve uygun teknoloji transferi yolu ile genetik kaynaklardan elde dilen faydaların dengeli bir şekilde kullanımını sağlamaktır (Uzun ve ark. 2003, URL-1). “Biyolojik Çeşitlilik” karasal, deniz ve diğer sulak ekosistemler gibi tüm kaynakların içerdiği yaşayan organizmalar arasındaki çeşitliliği ve bunların parçası oldukları ekolojik kompleksi (bileşimi) ifade eder. Bu, türler içindeki, türler arasındaki ve türler ile ekosistemler arasındaki çeşitliliği içerir (Maguran, 2004). Buna göre biyolojik çeşitlilik; genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliği olmak üzere üç grupta incelenebilir. Ayrıca bunlara ek olarak ekolojik süreçler çeşitliğinden bahsetmek gerekir ki bu işlevsel bir öğedir ve biyolojik çeşitliliğin yapısal parçaları arasındaki çok karmaşık nitelikli ekolojik bağlantıları oluşturmakla birlikte canlıların yaşadığı ortamların bir bütünlük içerisinde görev yapmasını da sağlamaktadır (Işık ve ark. 1997). Biyolojik çeşitlilikten bahsedildiğinde akla ilk gelen tür çeşitliliğidir. Tür çeşitliliği kısaca, orman veya sulak alan gibi belirli bir ekosistemdeki türlerin sayısını ifade eder. Ancak bir ekosistemin sayıca çok tür içermesi çeşitlilik açısından zengin olduğunu göstermez. Türlerin sayısı kadar, doğadaki bollukları, endemik veya nadir olma durumları da tür çeşitliliğini değerlendirirken büyük önem arz eder. Her bir tür coğrafik olarak sürekli olmayan, dağınık alanlarda yayılış gösterir. Bir türün yayılışı ne kadar kesintili olursa o türün yok olma riski de o derece yüksektir. Bir türün yayılış alanının dağınıklığı o türün konumsal dağılımı ve ekolojik gereksinimleri ile ilgilidir. Bu durumun sonucu olarak türün yok olma riski yayılış alanındaki parçalanmanın derecesiyle ve bu yolla ekolojisi ile ilgilidir. Türler nadir veya çok yaygın yayılma kaynaklarına sahipse veya iklim ve besin kaynakları ciddi şekilde kısıtlıysa daha parçalanmış bir yayılış alanına sahip olurlar. Türlerin yayılış alanındaki parçalanmanın artması izole olmuş popülasyonların artmasına bu da lokal popülasyonların yok olma riskinin artmasına dolayısıyla da türlerin küresel olarak yok olmasına neden olabilmektedir. Aynı cinse ait iki farklı türü ele alacak olursak bu türlerden yayılış alanı coğrafik olarak daha fazla parçalanmış olanın yok olma riski de daha yüksektir (McKinney ve Drake 1998). KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 20. yüzyılın ikinci yarısında, türlerin yok olma oranın dünya tarihinde görülmemiş bir seviyeye ulaştığı ve bazı yazarlar tarafından da dünyanın altıncı önemli yok oluş (nesil tükenmesi) olayının yaşandığı öne sürülmüştür. Günümüzdeki biyolojik çeşitlilik krizinin sorumlusu, dört önemli insan etmenli süreçtir: 1) avlanma ile türlerin aşırı istismarı; 2) habitatların kalitesinin düşmesine neden olan çevresel bozulma; 3) egzotik türlerin girişi ve 4) habitatların parçalanması. Bu her bir sürecin biyolojik çeşitliliğin kaybına neden olan nispi katkısı kesin değildir ancak habitat parçalanmalarının tür çeşitliliğinin en önemli tehditlerinden bir tanesi olabileceği öne sürülmektedir (Honnay ve ark. 2004). Habitat parçalanması geniş alanlar kaplayan, sürekli bir habitatın, ekosistemin veya arazi kullanım şeklinin daha küçük parçalara ayrılmasıdır ki bu arazi değişimindeki pek çok konumsal süreçten biri olarak düşünülmektedir. Habitat parçalanması başlıca ağaç kesimi, orman alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesi ve yerleşim yeri açma gibi insan faaliyetlerinden kaynaklanabileceği gibi yangın, sel şeklindeki doğal süreçlerden dolayı da meydana gelebilmektedir (URL-2). Habitat Parçalanmaları ve Kenar Etkisi Habitatların parçalanma süreci başlıca üç bileşeni kapsamaktadır; 1. Habitatların tamamen kaybı, 2. Parça boyutunun azalması ve 3. Kalıntı habitatlar arasındaki konumsal izolasyonun artması (Honnay ve ark. 2004). Ayrıca habitatların parçalanmasının neticesinde birbiriyle ilişkili üç sonuç oluşmaktadır: Doğal vejetasyonun miktarında azalma; kalan vejetasyonun parça kalıntılarına veya yamalara ayrılması ve kaybolan vejetasyonun yerine yeni arazi kullanım şekillerinin oluşması.Bu üç süreç birbiriyle yakından ilişkilidir ve türler ya da topluluklar üzerindeki etkilerini ayrı ayrı değerlendirmek oldukça güçtür (Bennett ve Saunders 2010). Parçalanma sürecinin ilk sonucu olan habitatların tamamı ile kaybı doğrudan türlerin yok olmasına nenden olmaktadır. Bununla birlikte habitat parçalarının alanının azalmasının ve izolasyonun artmasının tür çeşitliliği üzerindeki rolü, çok daha karmaşıktır ve ekolojik araştırmaların ana konusu olmuştur. Küçük habitat parçaları yalnızca küçük popülasyonlar içerebilir, buna karşılık izole olmuş habitat yamaları (parçaları) diğer parçalardan göç alamaz veya veremezler. Parçanın habitat kalitesi optimumda kalsa bile eğer popülasyon belirli bir boyutun altında kalırsa türler yok olma tehdidine çok daha fazla maruz kalırlar. Eğer bu küçük popülâsyonlar kendi aralarında izole olurlarsa yok olma ihtimalinin artacağı sanılmaktadır. Yok, olma sonucu boşalan bir parçanın tekrar kolonize olması mümkün olmadığından bu parçaların kurtarılmasını sağlamak için bireylerin diğer parçalarla birleşerek tekrar koloni haline gelmesi gerekmektedir. Bu yüzden, popülasyonların, yama boyutu ve izolasyonu I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 138 belirli bir eşik değerine ulaştığında, yok olması beklenir (Honnay ve ark. 2004). Parça alanının azalmasının ikinci önemli sonucu var olan türlerin popülasyon boyutuyla ilişkili değildir; habitat parçasının kenar uzunluğunun nispi artışı ile ilişkilidir ki bu olumsuz kenar etkisinin KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 parçanın içine ilerlemesine izin verir ve var olan türlerin hayatiyetini etkiler. Kenar oluşumunun sonuçları birincil (ana) ve ikincil (tali) sonuçlar olarak değerlendirilebilir (Şekil 1). Şekil 1. Kenar oluşumunu takiben sonuçları ve süreçleri içeren diyagram (a) yeni oluşmuş bir kenar ve (b) daha eski bir kenar. Kutuların içerisindeki yukarı ve aşağı oklar sırasıyla azalışı ve artışı simgeler. Abiyotik ve Biyotik değişimler (Üçgenlerin yüksekliği kenar etkisinin büyüklüğünü [KEB], üçgenlerin genişliği kenar etkisinin mesafesini [KEM] simgeler) yeni oluşmuş bir kenarda güçlüdür (a) ve daha eski kenarlarda daha keskin, daha zayıf veya daha uzun olabilirler, şekilde “keskin, yumuşak ve genişlemiş” ifadeleriyle belirtilmiştir (b). Keskin kenar süregelen kenarlarda yoğun bir vejetasyon örtüsünün gelişimini, kenar yumuşaklığı yeni oluşan kenarlarda kenar etkisinin azlığını ve genişlemiş kenar zamanla kenar etkisinin artışını temsil etmektedir (Harper ve ark, 2005). Ana sonuçlar kenar oluşumu etkilerinden anında ve doğrudan meydan gelmektedir. Ormanlarda, ana sonuçlar; ağaçların ve vejetasyon örtüsünün zararını, toprağın ve orman örtüsünün kesilmesini, polen ve tohumların yayılmasının artmasını ve evapotranspirasyonun, besin zincirinin ve ayrışmanın değişimini kapsar. Bu ekolojik süreçler orman yapısındaki değişimler (tepe çatısının örtüşü, ağaç yoğunluğu, devrik ağaçlar, yaprak alanı, ve bitkisel biyokütleyi içerir) gibi ana yapısal sonuçların işleyişinden sorumludur (Honnay ve ark. 2004). Taliyani ikincil sonuçlar (veya kenar oluşumunun dolaylı etkileri), ana sonuçların doğal biyotik ve abiyotik etmenleri değiştirmesinden meydana gelmektedir. Tali süreçlerin kenar oluşumu üzerine etkileri (örneğin; yeni nesillerin oluşumu, büyüme, üreme, ölüm) hem kenara bağlı etmenler hem de ana süreçlerle birlikte meydana gelir. Bu değişimler orman yapısında (örneğin; fidan yoğunluğu, alt tabakanın örtüşü, çalı yüksekliği) ve tür kompozisyonunda (tür değişimleri olarak açıkça cevaplar) tali sonuçlara yol açar. Zaman içerisinde kenar oluşumunun tali -ikincilsonuçları (kenar gelişiminin devam eden süreçleri neticesinde oluşan sonuçlar) orman çevresi ve ekolojik süreçler üzerinde artan bir etki sağlamaktadır(Harper ve ark. 2005). Yapılan araştırmalar kenar oluşumunun genel sonucu olan ağaç zararlarının, tepe çatısının azalmasına ve kenarlardaki kırık dalların ve ağaç kütüklerinin bolluğunun artmasına neden olduğunu göstermektedir I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 139 (Şekil 2). Ana süreçlere ilişkin sonuçlardan olan ağaç ölümleri ana yapısal sonuçlara oranla kenar etkisinin büyüklüğünde ve mesafesinde daha fazla bir etkiye sahiptir. Kenar etkisinin ana sonuçlarından biriolan kenarlara yakın bölgelerdeki abiotik değişimler (tepe çatısı örtüşü gibi) yeni bireylerin oluşumu, büyüme ve ölüm gibi tali süreçlerin sonuçları için olası işleyişlerdir. Tali süreçlerin bu sonuçları ana sonuçlara kıyasla kenar etkisinin büyüklüğü ve mesafesi üzerinde benzer veya daha fazla etki göstermektedir. Tali süreçlerin sonuçları sırasıyla kenar etkisinden dolayı orman alt tabakasının yapısının değişimi ve kenarlarda çeşitliğin artışını ve fidan, otsu bitki ve çalıların bolluğunun artışını içeren tür kompozisyonun KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 değişimidir. Kenar etkisinin büyüklüğü ve mesafesi alt tabakanın yapısal değişimi için nispeten daha azdır. Bunun aksine yeni bireylerin oluşumu, büyüme ve ölüm üzerine olan kenar etkisindeki küçük tür farklılıkları muhtemelen yapıdan nazaran tür kompozisyonunda gözlemlenen kenar etkisinin mesafesindeki artışın asıl nedenidir. Yani ikincil (tali) sonuçlar için kenar etkisinin büyüklüğü tür kompozisyonunda diğer kenar sonuçlarına nazaran tatminkâr derecede yüksektir Bu kompozisyon değişimi genel olarak ışık isteği yüksek olan ve egzotik türlerin bolluğunun artışını içermektedir. Buna karşılık gölgeye dayanıklı türlerin varlığı ise azalmaktadır (Şekil 2). Şekil 2. Farklı kategorilerin sonuçları için (a) Kenar etkisinin büyüklüğü ve (b) mesafesi. Çubuklar her bir kategorideki sonuçlar için hesaplanmış ortalama mutlak değeri göstermektedir. Çizgiler bireyler için (bir çalışmanın ortalama değeri değildir) en yüksek değeri göstermektedir. Kenar etkisinin büyüklüğü çeşitli araştırmalardan elde edilen kenar ve iç habitat değerlerinin ortalaması alınarak hesaplanmıştır (Harper ve ark, 2005). Zaman içerisinde abiyotik ve biyotik değişimler ve süreçlerin sonuçları azalmasına rağmen kompozisyon ve yapısal sonuçların kalıcı olması beklenmektedir. Zamanla kenar etkisi tür kompozisyonundaki değişimden dolayı azalabilmektedir. Bazı kenarlarda dış kaynaklı müdahalelerden (örneğin yangın gibi) veya kalıcı rüzgar etkisi gibi faktörlerden dolayı zaman içerisinde kenar etkisinin büyüklüğü azalmasına rağmen mesafesi artmaktadır (Harper ve ark, 2005). Parça Şekillerinin Değerlendirilmesi Genel olarak aynı habitatta yer alan büyük parçalar küçük parçalara oranla daha fazla tür ve çok daha fazla sayıda birey içermektedirler. Bitkilerle alan arasındaki ilişkiler incelendiğinde bu şaşırtıcı bir sonuç değildir ve pek çok nedenden kaynaklanmaktadır. İlk olarak, büyük parçalar içlerinde; daha fazla mikroklima, bitkilerdeki yapısal değişiklikler ve topoğrafik yapının çeşitliliği gibi lokal çevresel çeşitlilik içerirler. Bu çeşitlilik farklı gereksinimleri olan organizmalar için parça içerisinde kendilerine uygun bir alan bulabilmelerine daha fazla fırsat sağlar. Ek olarak kenarlar ve parçanın çekirdek (iç) alanı bazı türlerin hoşuna giden bazılarının ise gitmeyen farklı ortam şartlarına sahip olabilirler. Küçük parçalarda çevre uzunluğunun parça alanına oranı büyük parçalara nazaran daha fazladır. Bunun I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 140 KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 anlamı büyük parçalar daha büyük oranda iç habitata (çekirdek alana) sahiptirler. Bir orman parçasının kenar alanı genellikle daha ışıklı, daha ılık ve kuru bir mikroklimaya sahiptir ve açık habitatlarda bulunan organizmaların oranı daha fazladır. Bunun aksine parçanın iç kısımları daha gölgeli, daha soğuk ve nemlidir; genellikle de açık habitatlardaki organizmalara rastlanmaz. Bir parça fazlasıyla küçük ve uzun bir şekle sahipse bütün iç habitatı kaybolur ve buda çekirdek alan türlerinin yok olmasına ve kenar habitat türlerinin baskın hale gelmesine yol açar. Büyük parçalar ise hem iç alan hem de kenar alan türlerini birlikte içermektedir. (Turner ve ark. 2001). Bitkileri barındıran bir alanda parça şekillerinin anlaşılması ve değerlendirilebilmesini yorumlarken temel olabilecek bir takım geometrik şekiller geliştirilmiştir (Şekil 3). Buna göre genellikle büyük alanlar daha zengindir çünkü büyük alanlar küçük alanlara oranla daha fazla çeşitliliğe sahiptir (Diamond, 1975, McGarigal ve Marks 1994, Terzioğlu ve ark. 2009). Eğer bir alan büyük bir parçaya sahip değilse bu durumda küçük parçalar mümkün olduğunca geniş olmalı ve tohumun yayılmasını kolaylaştırmak için birbirlerine yakın olmalıdır. Aynı şekilde parçaların bir hat üzerinde yer almasındansa birbirlerine eşit uzaklıkta bulunmaları daha iyidir. Şeritler halindeki parçalardan birbirlerine habitat koridorları ile bağlanmış olanlar tamamıyla izole olmuş parçalara tercih edilirler. Aynı büyüklüğe sahip iki alandan ise daire şeklinde olan daha fazla iç habitat sahip olacağından uzun bir şekle sahip parçadan daha iyidir. habitatlardan daha iyidir. E; hat üzerinde yerleşmiş habitatlardan koridorlar ile birbirlerine bağlanmış olanlar daha iyidir. F; aynı boyuttaki habitatlardan daire şeklinde olan habitat hat şeklinde olandan daha iyidir. G; aynı büyüklükte fakat dağınık yerleşmiş habitatlar yine dağınık yerleşmiş fakat farklı büyüklükte olan habitatlardan daha iyidir.) (Diamond 1975, Terzioğlu ve ark. 2009). Şekil 3. Doğal alanlar için parça şekillerinin yorumlanmasında temel olacak geometrik şekiller ilkeleri* *(İlke A; aynı şekildeki büyük habitatlar küçük habitatlardan daha iyidir. B; aynı büyüklüğe sahip habitatlardan devamlı olan dağınık olana göre daha iyidir. C; aynı büyüklüğe sahip parçalı habitatlardan birbirine yakın bulunanlar dağınık bulunanlardan daha iyidir. D; birbirine yakın bulunan habitatlar, koridor şeklinde bir hat üzerinde yer alan Habitat Parçalanmalarının Olumsuz Etkilerinin Önlenmesi Parçalanma sürecinde yaşanan habitat kayıpları nadir türlerin popülasyon boyutunun ani bir şekilde azalmasına neden olmaktadır. Geriye kalan ve birkaç parça ile sınırlanmış olan popülâsyonlar ise olgun bireylerin ölüm oranının artması (örneğin kenar etkisi), kesimler, egzotik ve doğal türler arasındaki rekabet, orman yangınları nedenleriyle, aynı azalma ile yüz yüze gelmektedir. Bunlara ek olarak habitat Habitat Parçalanmalarının Biyolojik Çeşitlilik Üzerine Etkileri Biyolojik çeşitliğin korunması biyolojik toplulukların yapısının ve kompozisyonunun belirlenmesinde anahtar rol oynayan ekolojik süreçlerin devamlılığının sağlanmasına bağlıdır (Şekil 4). İnsan kullanımına konu olan alanlarda biyolojik çeşitlilikkoruma eylemlerinin kapsamının belirlenmesinde ana faktör bu süreçlerin arazi kullanım şekillerini hangi ölçüde etkilediğidir (Newton 2007). Ekolojik bilimler bizlere tür-alan ilişkisi ile ilgili çok sayıda örnek sunmaktadır. Esas olarak daha büyük habitat alanları daha fazla türün barınmasına olanak tanır. Bir habitatın alanının %90 azalması durumunda orada yaşayan türlerin %50’sinin kaybolacağı genel bir kabuldür. Bu yok oluşların ana nedenlerinden biri habitat kayıplarıdır. Tür-alan ilişkisi bilinen bir alanda habitat kayıplarının oranı ölçülebilirse türlerin yok olma oranı da tahmin edilebilir. Yağmur ormanlarındaki türler için habitat kayıplarına dayanan hesaplamalar; orman kayıp oranlarının hesaplanmasında kullanılan hipotezlere göre (alan oranına dayalı tür çeşitliği, orijinal veriler kullanılarak orman tipleri arasındaki değişimler ve tür-alan ilişkisi modellerinin kullanımı neticesinde elde edilen oranlar) çeşitlilik göstermektedir. Tropik yağmur ormanları sahip oldukları yüksek tür zenginlikleri ile dünyanın limanları konumunda olduklarından bu alanlarda detaylı çalışmalar sürdürülmüştür ve küresel ekosistem kayıp oranının hesaplanmasında güvenilir bir kriterdir. Bu bölgeler için türlere dayalı yapılan hesaplamalar, kayıp oranlarının 2020 yılına kadar % 2-25 arasında gerçekleşeceğini göstermektedir. Orman kayıplarının hesaplanması 2020 yılına kadar tüm dünyadaki türlerin %1-10’unun yok olacağı gibi genel bir tahmin yapmamıza olanak tanımaktadır ki bu da arka planda yok olma oranının bin misli veya onbin misli artacağı anlamına gelmektedir (Jeffries 2006). I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 141 KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 Şekil 4. Parçalanmış orman alanlarında insan faaliyetlerinin biyolojik çeşitlilik üzerine olası etkilerini gösteren diyagram. İnsan faaliyetleri orman habitatlarının özelliklerini farklı derecelerde etkiler. Bunun neticesinde de biyolojik çeşitliliğin bileşenlerini etkileyen ekolojik süreçler etkilenmektedir (Newton 2007). kayıplarından ve avlanmadan dolayı tohumların yayılmasını sağlayan omurgalı hayvanların yok olmasıda tohumların yayılmasını sekteye uğrattığından popülasyonların yok olmasına neden olmaktadır. Bunların neticesinde habitat parçalanmalarına karşı hassas olan yerel ve bölgesel türlerin yok olması hızlanmaktadır. Buna karşılık müdahalelere uyum sağlayan-genellikle öncü ağaç ve çalı türleri- parçalarda baskın hale gelmektedir. Doğal vejetasyonun kaybolması ve müdahalelere dayanıklı türlerin yerleşmesi sonucu küçük orman parçaları daha fazla kenar etkisine maruz kalmakta ve doğal alanlara kıyasla daha az sayıda tür içermektedirler. Bunun neticesinde bilim adamları biyolojik çeşitliğin kaybına karşı habitat parçalanmalarının etkilerini değerlendirme çabasına girmişlerdir. Aşağıda insan etkisine maruz kalan parçalar üzerinde bu etkileri azaltmaya veya yok etmeye yönelik olarak türlerin devamlılığını sağlama yönünde önlemlerin neler olabileceği tartışılmıştır(Tabarelli ve Gascon, 2005). Koruma önlemleri Geçmişten günümüze değin alınan pek çok koruma önlemi bir olayın neticesi olarak gerçekleşmiştir. Ancak artık günümüzde koruma önlemleri önceden alınmalıdır. Örneğin geniş habitat parçaları yok olmadan ekolojik önemlerine göre biyolojik rezerv öncelikleri belirlenmelidir. Halen korunan alanlar orman alanların büyük ölçüde yok edildiği alanlardan arta kalan kısımlarda oluşturulmaktadır. Eğer gelecekte ormansızlaşma sürecinin odak noktası olacak alanlar ve bununla ilgili faktörler önceden tahmin edilebilirse korumada yüksek önceliğe sahip alanlar vaktinden önce belirlenebilecektir (Tabarelli ve Gascon 2005). Geniş Alanları Korumak ve Büyük Orman Alanlarının Parçalanmasını Önlemek Pek çok canlı için (kuşlar, kelebekler, kemirgenler, sürüngenler, iletim demetli bitkiler ve daha fazlası) habitat parçasındaki tür zenginliği parça boyutuyla doğrudan ilişkilidir. Ayrıca bir parçadaki tür zenginliği aynı boyuttaki devamlı bir habitatla kıyaslandığında daha azdır. Bu da parçalanma sürecinin türlerin yok oluşuna neden olduğunun kanıtıdır (Bennett ve Saunders 2010). Geniş orman alanları daha büyük popülasyonları barındırmalarından dolayı koruma altına alınmalıdırlar. Bu geniş alanlar aynı zamanda küçük parça ve habitatların oluşumunda göçmen türlerin kaynağını oluşturacakları için de ayrı bir öneme sahiptirler. Ciddi şekilde orman tahriplerinin olduğu ve dünyadaki endemik türlerin büyük bir bölümünü barındıran biyolojik çeşitlilik sıcak noktaları gibi alanlarda, kalan büyük orman alanlarının muhakkak korunması gerekmektedir. Özelliklede >105ha’dan I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 142 büyük olan alanlar koruma birimi olarak ayrılmaya ihtiyaç duymaktadırlar. Bu kalıntı alanlar bölgelerinde kaybolan çeşitliliğin yeniden inşa edilmesinde koruma blokları olarak görev yapacaklardır (Tabarelli ve Gascon 2005). Orman parçalarında orman kenarlarının yönetimi Yapılan araştırmalar rüzgâr zararının artmasından toprak neminin azalmasına kadar fiziksel ve biyotikpek çok şartın değişiminden dolayı türler için en büyük tehdidin kenar etkisi olduğunu göstermiştir. Orman parçalanmaları ve bundan kaynaklanan kenar etkisi tohum dökülmelerinin kesilmesi; habitatların verimsizleşmesi; sarılıcı, tırmanıcı ve ruderal bitkilerle olan rekabet sonucu fidan ölümlerinin artması, orman kenarlarında ağaç kırılmalarının ve kökleme işlemlerinin artmasından dolayı yetişkin ağaçlarda ölümlerin artması gibi nedenler ağaçların ihtiyaç duyduğu bitki gereksinimlerini azaltmaktadır. Tüm bu süreçler yerel ve bölgesel ağaç kayıplarını artırmakta ve orman kenarları boyunca ve küçük parçalarda fakirleşmiş bitki toplumlarının yerleşmesine neden olmaktadır. Orman kenarlarının oluşumundan kaynaklanan pek çok çevresel değişim kenar oluşumundan 5 yıl sonra -kenarların büyüme etkisi ile dolmasından dolayı- azalmaktadır. Pek çok araştırmacı orman kenarlarının bozulmasını dengelemek için basit önlemler alınmasını önermektedir. Örneğin tampon zonların oluşturulması kenar alanlarının koruma amaçlı birleştirilmesi için en kolay yollardan birisidir. Hâlihazırda parçalanmış alanlarda kenar etkisinden kaynaklanan ağaç ölümlerinden dolayı ormanın gelişimi oldukça azalmıştır. Ayrıca orman parçalarının yakınında tesis edilen alanlar (örneğin tarımsal ormancılık plantasyonları) orman parçalarına destek görevi gören tampon alanlar olarak görev yaparlar. Belirli durumlarda bu alanlar ticari faydalar için de kullanılabilir (Tabarelli ve Gascon 2005). İzole olmuş orman parçalarını bağlamak için suyolları boyunca galeri ormanlarının korunması Orman parçalarının tamamı ile izolasyonundan kaçınılmalıdır. Kalıntı orman alanlarının çevresinin vejetasyon örtüsünden yoksun kalması özellikle ormanların iç bölgelerinde hayatiyetini devam ettirebilen türler gibi pek çok canlı için önemli bir engel oluşturur. Çok sayıda küçük memeli, kuşlar ve arılar parçalar arasındaki dar (100m) ormansız alanları geçemezler. Nehir kanalları boyunca uzanan galeri ormanları küçük memeli hayvanlar ve kurbağalar için uygun habitatlar sağlar. Bu dar alanlar (ortalama 160 m genişliğinde) komşusu olan asıl ormandan tür sayısı ve kompozisyonu bakımından çok zor ayırt edilirler. Üstelik pek çok kurbağa ve küçük memeli bu alanlarda ürerler ve bazı memeliler bu alanlar arasında göç ederler. Bu tür suyolları gibi alanlar vasıtasıyla KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 parçalar arasında ormanın devamlılığının sağlanması fonksiyonel bütünlüğün korunmasında ve bölgesel yok oluşların önlenmesinde oldukça etkilidir. İdeal olarak bu koridorların genişliğinin 300-1000 m arasında olması önerilmektedir (Tabarelli ve Gascon 2005). Orman parçaları yakınındaki Yangınlar, egzotik türlerin girişi ve zehirli kimyasalların kullanım sınırı Yoğun kullanılan alanlarda yangınların ve zehirli kimyasalların kullanımı yüzyıllardır arazi yönetiminin bir parçası olmuştur. İnsan sağılığı açısından zararlı olmasına rağmen kimyasalların kullanımı ve yakma işlemi tarımsal ürünlerin verimliliğinin ve üretimin atması için kullanılmaktadır. Bunun gibi tarım alanlarında alanlarda egzotik türler pek çok doğal türün yerini almıştır. Genellikle bu egzotik türler yangınlara karşı dirençlidirler ve tekrarlanan yakma işlemleri sayesinde kalıntı haldeki orman parçalarının kenarlarına kadar sokulabilirler. Uzun vadede uygulanan bu yakma, kimyasal kullanımı ve egzotik türler orman parçalarının yok olmasında çok şiddetli bir etkiye sahiptirler. Bu uygulamalar yalnızca parçalardaki hassas türleri değil tüm vejetasyon yapısını tehdit etmektedir. Geniş alanlarda yakma işleminin uygulanmasına yasalarla sırlamalar getirilmelidir. Özellikle tarımsal amaçlarla egzotik türlerin girişi kontrol altına alınmalıdır. Son olarak orman parçalarının yakınlarında kimyasalların kullanımı yasaklanmalıdır (Tabarelli ve Gascon 2005). SONUÇ ve ÖNERİLER Biyolojik çeşitliliğin korunması için en önemli yaklaşımlardan birinin korunan alanlar olduğu kabul edilirken; çalışmalar açıkça insan kullanımına açık orman alanlarına yoğunlaşmıştır. Eğer koruma önlemleri etkili bir şekilde uygulanırsa korunan alanlar izolasyon süreci ile karşı karşıya kalmayacaktır. Bu nedenle müdahale altındaki ormanlarla biyolojik çeşitliğin korunmasını bir araya getirecek metotların geliştirilmesine ihtiyaç vardır (Newton 2007). Şunu belirtmek gerekir ki, aslında tüm alanlar ve habitatlar kuşkusuz belirli seviyede parçalanmıştır. Örneğin bir ormandaki rüzgâr kırmaları veya sulak alandaki taşkın doğal bir biçimde parçalanmış bir habitat yaratabilir. Bununla birlikte habitatlarda doğal yollarla meydana gelen parçalanmalar genel olarak insan etmenli parçalanmalardan; daha küçük, geçici ve parçalar arasındaki bağın yüksek olmasıyla, konumsal açıdan farklıdır. Bu yüzden, pek çok türün belirli seviyedeki doğal habitat parçalanmalarına az çok uyum sağlaması beklenmektedir (Honnay ve ark. 2004). Habitatların kaybı biyolojik çeşitliğin korunmasıyla ilgilenen uygulamacılar için en önemli konudur. Habitat kayıpları hem biyolojik çeşitlilik kaybının ölçülmesi açısından hem de türlerin yok I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 143 olmasının ana nedeni olması açısından büyük bir önemi hak etmektedir. Bununla birlikte ekosistemleri tanımlamak zordur ve boyutları, sınırları, zaman içerisindeki değişimleri gibi dinamikleri kesin değildir. Habitatlar da birbirleri içerisinde farklılık gösterirler, bir tür kaybolurken bir diğeri yerleşebilir. Küresel ölçekte habitat kayıp oranları 1976-80 arasında %0.6, 1981-85 arasında % 0.62, 1990-2000 arasında % 0.8 olarak hesaplanmıştır (Jeffries 2006). Arazi değişimlerinin hızlanması doğal kaynakların ve müdahale görmemiş ekosistemlerin de hızla bozulmasına neden olmaktadır. Arazi kullanım değişimlerinin ve bunların doğurduğu kaçınılmaz ekolojik sonuçların anlaşılması ekologlara bir mücadele şansı sunmaktadır. Tüm dünyada doğal alanlar tarım, ormanların kesimi, yerleşme, inşaat, madencilik gibi doğrudan insan faaliyetleri nedeniyle değişmektedir. Özellikle de ormanlar ve mera alanları değişime uğramaktadır. 1700 ile 1980 yılları arasında tüm dünyadaki orman alanlarının % 19, çayır ve meraların % 8 oranında azaldığı buna karşılık tarım alanlarının ise % 466 arttığı hesaplanmıştır. Üstelik bu değişim giderek hızlanmıştır, bu orman ve çayır alanlarının azalışının büyük bir bölümü 1950 ile 1980 arasındaki 30 yılda gerçekleşmiştir. Arazi kullanım faaliyetleri doğal habitatların bolluğunu değiştirmek ve yeni arazi örtüş tipleri yaratmak yoluyla arazilerin yapısını değiştirmektedir. Yeni bir arazi örtüş şeklinin oluşturulması yeni habitatlar sağlama yoluyla biyolojik çeşitliliği artırabilir ancak bu durum doğal habitatları ve dolayısıyla da doğal türleri azaltmaktadır. Arazi kullanım şekilleri habitatların konumsal dağılımını da değiştirir. Bu da genellikle sürekli bir habitatın parçalanmasına ve doğal türlerin biyolojik çeşitliğinin azalmasına neden olmaktadır. Amerikan ekoloji birliği komitesi arazi kullanım şekillerinin ekolojik sonuçlarını açıklayan yeni bir rapor hazırlamıştır. Arazi kullanımlarının sonuçlarını altı temel ilke ile tanımlamıştır. Bu ekolojik ilkeler zaman, tür, yer, verimlilik, müdahale ve arazileri ele almaktadır. Ekolojik süreçlerin belirli bir zaman ve mekânda meydana geldiği bilinmektedir. Yani arazi kullanımlarının etkilerinin zaman içindeki değişimi analiz edilmelidir. Ayrıca tek bir tür ve bunun etkileşim içinde bulunduğu diğer türler ekolojik süreçler üzerinde oldukça güçlü etkilere sahiptir. Üstelik her bir alan veya bölgeekolojik süreçleri etkileyen ve sınırlayan eşsiz bir organizma grubuna ve abiyotik koşullara sahiptir. Verimlilik iklim, mevcut yenilenebilir kaynaklar ve bir alanda bulunan türlerin bütünüdür. Müdahaleler, toplumları ve ekosistem dinamiklerini güçlü bir şekilde etkileyen önemli ve her yerde karşılaşılan ekolojik süreçlerdir. Son olarak, bir alandaki parçaların boyutu, şekli ve konumsal ilişkileri ekosistemin fonksiyonlarını ve yapısını etkiler. Arazi kullanımlarının ve müdahale şekillerinin karşılıklı etkileşiminin daha fazla araştırılmasına KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 ihtiyaç vardır. Eğer arazi kullanım şekilleri doğal habitatların sıklığını, boyutunu ve bolluğunu değiştirirse, vejetasyon gelişimlerinin düzeni de değişir. Bu da tamamıyla farklı bitki toplumlarının oluşmasına neden olabilir. Ciddi müdahalelere konu olan yerlerdeki arazi değişimleri, insan ihtiyaçları, istekleri ve doğal süreçler arasında çelişkili sonuçlar doğurabilir. Arazi seviyesinde habitat koruma önlemlerini maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Habitat koruma önlemlerinin biyolojik ilkeleri Doğal vejetasyonun parçalanmasının önlenerek bunların büyük ve birbiri ile etkileşim halindeki parçalar olarak devamlılığı sağlanmalı Öncelikli türlerin ve bunların yayıldığı habitatların korunması sağlanmalı Nadir arazi unsurlarının korunması sağlanmalı Yaban hayatı habitatları arasında canlıların hareketini sağlayacak koridorlar oluşturarak bağlantı sağlanmalı Nadir türlerin lokal habitatları korunarak bölgedeki varlığına katkıda bulunulmalı 2.Yaban hayatının bölgesel bazda korunması ilkeleri İnsan faaliyetlerinin yoğun olduğu alanlarda yaban hayatı habitatlarının çekirdek alanları arasında tampon zonlar oluşturulmalı İnsan baskısının yoğun olduğu alanlarda yabani hayvanların hareketi kolaylaştırılmalı Büyük doğal yırtıcı hayvanlar ile insanlar arasındaki temaslar en aza indirilmeli Değişen alanlarda doğal arazi şekilleri taklit edilmeli 3. Uygulama ilkeleri Öncelikle bilimsel bulgulara dayanan kuralları uygulamada gönüllü olunmalı Açıkça belirlenmiş, özel hedefleri olan koruma planları oluşturulmalı Koruma önceliklerinin oluşturulması için kullanılan çözümlerin bundan etkilenecek herkes tarafından anlaşılması sağlanmalı Faaliyetlerin sonuçlarını değerlendirenler tarafından uygulanabilecek planlar yapılmalı Yaban hayatı habitatlarının geliştirilmesi için fırsatlar yaratılmalı Tüm bunların yanı sıra orman amenajmanı faaliyetleri de arazilerin konumsal dağılımları üzerinde etki yapmaktadırlar. Doğal müdahale şekilleri farklı boyutta, şekilde ve değişik lokasyonlar da açıklık alanlar oluşturmaktadır. Üretim faaliyetleri tamamen boşaltılmış farklı boyutta ve düzende yamalar oluşturmakta ve farklı üretim metotları farklı arazi modellerinin oluşumuna neden olmaktadır. Bu nedenle orman amenajmanında arazi ekolojisi çalışmaları şu konulara yoğunlaşmalıdır: (1) üretim stratejileri ile bunun sonucunda oluşan arazideki I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012 144 konumsal dağılım arasında bağlantılar sağlanmalı ve (2) yaşlı ormanların kaybı ve habitat kayıpları gibi olumsuz etkilerin nasıl en aza indirilebileceğinin yolları araştırılmalıdır (Turner ve ark. 2001). KAYNAKLAR Bennett, A.F., Saunders D.A. 2010. Habitat fragmentation and landscape change and Edge – In:Sodhi, S.N. ve Ehrlich, P.R., (eds.), Conservation Biology for All, Oxford University Press, New York, pp. 88-106 Diamond, J.M. 1975. The Island Dilemma: Lessons of modern biogeographic studies for the design of natural reserves, Biological Conservation, 7, 2, 129-146. Harper, K.A., Macdonald, S.E., Burton, P.J., Chen, J., Brosofske, K.D., Saunders, S.C., Euskırchen, E.S., Roberts, D., Jaiteh, M.S., Esseen, P. 2005. Edge influence on forest structure and composition in fragmented landscape, Conservation Biology, 19: 768-782. Hester, R.E., Harrison, R.M. 2007. Biodiversity Under Threat, The Royal Society of Chemistry, UK. Honnay, O.,Jacquemyn, H., Bossuyt, B., Hermy, M. 2004. Forest fragmentation effects on patch occupancy and population viability of herbaceous plant species, New Phytologist, 166: 723-736. Işık, K.,Yaltırık, F., Akesen, A. 1997. Ormanlar, biyolojik çeşitlilik ve doğal mirasın korunması, XI. Dünya Orm. Kong. Bildiriler Kitabı, Antalya, 2, 327. Jeffries, M.J. 2006. Biodiversity and Conservation, Second Edition, Rourledge, London and New York. Maguran, A.E. 2004. Measuring Biological Diversity. Blackwell Publishing, Malden, MA. McGarigal, K., Marks, B.J. 1994. Spatial Pattern Analysis Program for Quantifying Landscape Structure, FRAGSTATS version 2.0. Forest Science Dept. Oregon State Univ. Corvallis, OR, USA. McKinney, M.L., Drake, J.A. 1998. Biodiversity dynamics : Turnover of populations, taxa, and communities, Colombia University Press, New York. Newton, A.C. 2007. Biodiversity loss and Conservation in Fragmented Forest Landscapes, CAB International, UK. Tabarelli, M., Gascon, C. 2005. Lessons from fragmentation research: Improving management and policy guidelines for biodiversity conservation, Conservation Biology, 19, 3, 734739. Terzioğlu, S., Başkent, E.Z., Sivrikaya, F., Çakır, G., Kadıoğulları, A.İ., Başkaya, Ş., Keleş, S. veKöse, S. 2010. Monitoring forest plant biodiversity changes and developing conservation strategies: A study from Camilibiosphere reserve area in NE Turkey, Biologia, 65(5): 843-852. KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012 Turner, M.G.,Gardner, R.H., O’Neill, R.V. 2001. Landscape Ecology in Theory and Practice, Pattern and Process, Springer – Verlag, New York. URL-1. http://www.milliparklar.gov.tr/dkmp/oldversion/bo lumler/dkoruma/UBSEP.pdf(Erişim tarihi: 30.09.2011) URL-2. http://www.fao.org/gtos/tems/variable_show.jsp?V ARIABLE_ID=130 (Erişim tarihi: 15.10.2008) Uzun, A.,Palabaş, S., Terzioğlu, S., Anşin, R. 2003. International regulations in conservation of plant species diversity. XXXI. International Forestry Students Symposium. 1-15 September, İstanbul, Turkey, 417-423. Wilson, E.O. 1988. Biodiversity, National Academy Press, Washington.