SÖZCÜKTE ANLAM (ANLAM BİLGİSİ) 1. Gerçek Anlamlı Sözcükler Kelimenin tek başına ifade ettiği anlamına denir. Bu herkes tarafından bilinen ve kullanılan en yaygın anlamdır. Sözcüğün kullanımında kazandığı anlamdır. Buna "temel anlam" da denir. Ev sözcüğünün temel anlamı "içinde oturulan, barınmak için tahta, taş, beton gibi elverişli malzemelerle yapılan yapfdır. Daha sonraki zamanlarda kazandığı diğer anlamlar temel anlam değil, yan anlam, değişmece (mecaz) anlam, deyim hatta terim anlam olabilir. Bakmak sözcüğünün temel anlamı "bakışı bir şey üzerine çevirmek"tir. Katı sözcüğünün temel anlamı "serttir. "Kol" sözcüğü canlıların bir organıdır. Toplamak sözcüğünün anlamı "bir araya getirmektir. 2. Yan Anlamlı Sözcükler Bir sözcüğün temel anlama bağlı kalarak tümcede kazandığı ikinci anlama denir. Temel anlama şekil ve görevce benzerlik gösteren sözcüklere yan anlam denir. Toplamak sözcüğünün yan anlamları "devşirip kaldırmak; dağınıklıktan kurtarmak; artırıp biriktirmek; hizmete çağırmak; sayıları birbirine ekleyip sonucunu bulmak"tır. Yatakları topla, (devşirip kaldırmak) Bu odayı biraz toplamalıyız, (dağınıklıktan kurtarmak) Bayağı servet toplamış, (biriktirmek) Askere topladılar, (hizmete çağırmak) On ikiyle yediyi topla, (sayıları eklemek) • Bakmak sözcüğünün yan anlamları "aramak; yüzü bir yöne doğru olmak; bir şeyin gelişmesi veya iyi durumda olması için emek vermek; muayene etmek; yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmaktır. Baktım ama anahtarı bulamadım, (aramak) Ormana bakan penceresinden etrafı seyrederdi, (yüzü bir yöne doğru olmak) Çiçeklere bakmıyorsun, (gelişmesi için emek harcamak) Şu hastaya da bakayım; sıra sana gelecek. (muayene etmek) Ankara'ya gitmem sana bakıyor, (yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak) • Ev sözcüğünün yan anlamları "evin iç düzeni, eşyası; içinde bir iş görülen yer; sanat, kültür, ekonomi gibi bazı toplumsal faaliyetlerin yapıldığı kuruluştur. Evi çok temizdi, (evin iç düzeni, eşyası) Gözlemevinden ayrıldı, (iş görülen yer) Öğretmenevinde düğün yapmayı düşünüyor. (kuruluş) 3. Değişmece (Mecaz) Anlamlı Sözcükler Bir sözcüğün temel ve yan anlamlarının dışında bir başka sözcüğün anlamını üstlenmesiyle oluşan yeni anlamına denir. Bu anlamda şekil ve görevce benzerlik yoktur, sadece anlam ilgisi söz konusudur. Örnekler • ev sözcüğünün değişmece anlamı "aile"dir. Evine bağlı bir adamdır. "O, kalpsizin biriydi." cümlesindeki "kalp", acımasız" anlamını verir. • Katı sözcüğünün değişmece anlamı "hoşgörüsüz, merhametsiz, acımasız"dır. Yeni patronumuz çok katı bir insan. "Sen ne yüreksiz bir çocuksun." cümlesinde çocuğun acımasızlığı değil, cesaretsizliği söz konusudur. • Çiğnemek sözcüğünün temel anlamı "ağıza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek"; yan anlamı "ayak veya tekerlek altına alıp ezmek"; değişmece anlamı ise "sayılması gereken bir şeyi saymamaktır. Lokmaları yavaş yavaş çiğnemeliyiz. (temel anlam) Öteden gelen araba onu çiğneyecekti, (yan anlam) Habersizce sinemaya giderek beni çiğnedin. (mecaz anlam) • El sözcüğünün temel anlamı "kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya yarayan organı"; değişmece anlamı da "aracı, vasıta'dır. Ellerimi yıkayacağım, (temel anlam) Kardeşimin eliyle ona mektup yolladım, (mecaz anlam) 4. Deyim Anlamlı Sözcükler Deyim, genellikle gerçek anlamından az çok ayrı; ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış sözcük öbeklerine elenir. Bu sözcük öbeklerinde yer alan bütün sözcüklerin deyim içinde kazandıkları anlama da deyim anlam adı verilir. Deyimler birden fazla sözcükten oluşur. Bu sözcüklerden en az birinin mecazlaşma şartı vardır. Deyimlerin kalıbı bozulmadan içerisine sıfat ve zarflar girebilir. Örnek: kaş yapayım derken her zaman göz çıkarır. Örnekler Göz sözcüğünün temel anlamı "görme organı"; yan anlamları "bakış; kaynak; delik, boşluk; çekmece..."; deyim anlamları "göz açamamak, yoğun işler sebebiyle başka bir şeye vakit ayıramamak; gözardı etmek: gereken önemi vermemek; göz gezdirmek: incelemeden okumak..." tır. Gözlerinin rengi çok güzel (temel anlam) Kardeş gözüyle bakıyor, (yan anlam) İğnenin gözünden ipliği geçirir misin? (yan anlam) Dolabın gözündeki çorapları getir, (yan anlam) Sınavlar yüzünden gözümü açamadım, (deyim anlam) Bu konuyu gözardı etmemelisin, (deyim anlam) Dergideki şiirlere göz gezdirelim, (deyim anlam) • El sözcüğü de değişik deyimlerde farklı anlam kazanarak deyim anlam görevini üstlenir. el etek çekilmek: Bütün işlerden elini eteğini çekti. el etek öpmek: Zaman herkesi el etek öper hâle getirir. ele avuca sığmamak: Ele avuca sığmaz haşarı bir çocuktu. • İyi İyi insan adı üstüne gelir, (temel anlam) İyi para kazanıyor, (yan anlam) İyi bir cevaptı, (yan anlam) İyi gözle bakmamak: Sana hiç iyi gözle bakmıyor, (mecaz anlam) iyi gelmek: Ağrılarıma bu ilaç iyi geldi, (mecaz anlam) •Su Çeşmeden akan suyu içme. (temel anlam) Çamaşırları iki su yıkadım, (yan anlam) suya sabuna dokunmamak: Suya sabuna dokunmayan yazılardı. sudan ucuz: Bu kazaklar sudan ucuz. suyuna gitmek: Annemin suyuna gidiyorum, su gibi ezberlemek: Yapacaklarımı su gibi ezberledim. • Oyun Tenis, vücudu çok çalıştıran bir oyundur, (temel anlam) oyuna gelmek: Bir daha oyuna gelmem. 5. Terim Anlamlı Sözcükler Bir bilim, sanat, meslek dalıyla ya da bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimler kesin anlamlı sözcüklerdir. Kullanıldığı alanda gerçek anlamlı olur. • Açı Bir üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir, (terim anlam) Bizim açımızdan hiçbir sorun yok. (mecaz anlam) • Basamak Basamaktan koşarak çıktı, (temel anlam) Muhabirlik benim için önemli bir basamaktı. (mecaz anlam) • Gözlem Yazar, roman kahramanlarını gerçek hayattaki gözlemlerinden çıkarırdı, (terim anlam) Gök bilimci gözlemle sonuca ulaşır, (terim anlam) • Işık Okumak için bu ışık yetersiz, (temel anlam) Bütün gözlerden anlamlı ışıklar saçılıyordu. (mecaz anlam) Onun çizdiği yol bu ulus için vazgeçilmez bir ışıktır, (mecaz anlam) İnsanoğlunun ışık hızına ulaşması imkansız görünüyor, (terim anlam) 6- Soyut ve Somut Sözcükler: Sözcükleri karşıladıkları kavramların niteliklerine göre soyut ve somut olarak iki türde incelemek gerekir: a) Somut Anlam: Beş duyu organından biri veya birkaçı ile algılanabilen kavram veya varlıkları karşılayan sözcükler somut anlamlıdır. taş, ağaç, ses, su hava... b) Soyut Anlam: Duyu organlarımızla algılana-mayıp ancak duygularımızla, akıl veya bilgimizle algıladığımız varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir: Sevinç, zeka, korku, nefret, sevgi, akıl... Sözcüklerde Anlam Çeşitlenmeleri I - Aktarmalar: a) Deyim Aktarması: Sözcüklerin karşıladığı kavramla, bir başka kavram arasında benzerlik yoluyla ilgi kurularak, sözcüğün ilgili kavrama aktarılması olayıdır. Genellikle insan organlarını karşılayan sözcükleri başka kavramlara aktararak oluşturulur. "Baş" sözcüğünün "dağın başı", "yolun başı" gibi anlamlar vererek belirtmek bu aktarmanın sonucudur. "Boğaz" sözcüğü de şişe, bardak gibi eşyaların boğaza benzeyen kısımlarına verilerek ad olur. İnsanlara özgü niteliklerin doğadaki varlıklar için kullanılması da deyim aktarmasıdır: kör kuyu, kel tepe, yorgun yapraklar... (Bu tür anlatımlar kapalı istiaredir.) b) Ad Aktarması: Bir kavramın kendisi kullanılmadan kendisiyle ilgili bir başka kavramı karşılayan bir sözcükle anlatılmasıdır: Ben Yahya Kemal'i okuyorum. Ankara bu karara uymayacaktır. Ankara sözcüğü, TC. hükümeti anlamında kullanılmıştır. Yahya Kemal, onun kitapları anlamını vermektedir. c) Somutlaştırma: Anlatılması kolay olmayan duygu ve düşünceleri karşılayan soyut kavramların somut kavramlar aracılığıyla anlatılmasıdır. "Ne kadar kalpsizsin!" cümlesinde kalp sözcüğü, acıma duygusunu ifade eder. Somutlaştırma anlatımın daha vurgulu olmasını sağlar. Bir çeşit deyim aktarması olan somutlaştırma deyimlerin oluşturulmasında da önemli rol oynar." kök söktürmek, kabına sığmamak, saman altından su yürütmek", somutlaştırma yoluyla yapılmış deyimlerdir. 2- Benzetme Aralarında, yakınlık, benzerlik görülen, zayıf olanı, anlama güç vermek amacıyla güçlü olana benzetmeye denir. Benzetmelerin dört öğesi vardır. 1- Benzeyen (zayıf olan) 2- Benzetilen (güçlü olan) 3- Benzetme edadı (gibi-kadar) 4- Benzetme yönü... Kar gibi beyaz gömlek benzetilen ben. ben. benzeyen edadı yönü Benzetmelerde dört öğe de kullanılmayabilir. "Kar gibi gömlek"de benzetmedir. 3- Genel Anlam - Özel Anlam - Dolaylama Genel Anlam: Sözcük, karşıladığı kavramın tamamı için kullanılmışsa genel anlam verir. Kitap bilgi kaynağıdır, cümlesinde "hangi" sorusu belirlenmiş bir varlığı göstermez. Tüm kitaplardan söz edildiği için geneldir. Özel Anlam: Sözcük, cümlede bilinen bir varlık için kullanılmışsa özel anlamlıdır. "Kitabı evde unutmuş" cümlesinde hangi kitap olduğu bilindiği için özel anlamlıdır. Dolaylama: Tek bir sözcükle söylenebilen bir varlık veya kavramı, daha etkili olması için süslü, sanatlı bir anlatımla anlatmaktır. Dolaylama, toplumun ortak anlatımlı konularında yapılır: Kaleci: File bekçisi, Atatürk: Büyük kurtarıcı Balık: Derya kuzusu, Kömür: Kara elmas, Pamuk: Beyaz altın Eş anlamlı sözcükler Yazılışı ve okunuşu farklı, anlamları aynı olan kelimelere eş anlamlı sözcükler denir. yıl/sene yüzyıl/asır kara/siyah kafa/baş duymak/işitmek kanun/yasa bilim/ilim öğrenci/talebe kez/defa/kere temenni/dilek, istek beyaz/ak Zıt Anlamlı Sözcükler Aralarında anlam ilişkisi olup birbirinin karşıtı olan kelimelere zıt anlamlı kelimeler denir. Zıt anlamlı sözcükler olumlu olumsuz şekilde olamaz, "geldi-gelmedi" zıt anlamlı değil olumsuzdur. var -> yok uzun -> kısa alçak -»yüksek iyi -> kötü aç -> tok inmek -> çıkmak zor -> kolay gülmek -> ağlamak Yakın Anlamlı Sözcükler Anlam bakımından birbirine yakın olan fakat aynı anlama gelmeyen kelimelere yakın anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlılıkla karıştırılan yakın anlamlı kelimeler arasında ince farklılıklar vardır. sevmek -> hoşlanmak çekinmek -> kaçınmak yorgun -> halsiz güzel -> hoş söylemek -> demek bakmak -> görmek doğru -> dürüst Eş sesli (Sesteş) Sözcükler Yazılış ve okunuşları aynı fakat anlamları farklı olan kelimelere eşsesli sözcükler denir. Yâr: Sevgili (Yârimden ayrıyım.) Yar: Uçurum (Araba yardan yuvarlandı.) Yüz: Surat. (Yüzünü kapama.) Yüz: 100 rakamı (Sınavdan yüz almış.) Bağ: Düğüm. (Ayakkabının bağı çözülmüş.) Bağ: Üzüm yetiştirilen toprak. (Bağdaki üzümler toplanmalı.) Ortak Kökler İsim/Fiil göç/göçmek barış/barışmak boya/boyamak Türkçede bazı kökler anlam değişmesi olmaksızın hem isim hem de fiil kökü olarak görev alırlar. Bu tür köklere ortak kök denir. İsim/Fiil güven/güvenmek savaş/savaşmak kuru/kurumak İkilemeler Anlamı güçlendirmek amacıyla aralarında çeşitli anlam ya da ses ilişkileri bulunan sözcüklerin art arda söylenmesiyle oluşan sözcük öbeklerine denir. İkilemeler üç yolla oluşturulur. •Aynı kelimelerle oluşturan ikilemeler: yavaş yavaş uzun uzun ağır ağır koşa koşa güle güle sarı sarı •Yakın anlamlı sözcüklerle oluşturulan ikilemeler: eş dost ıvır zıvır eğri büğrü eski püskü ses seda yamrı yumru •Zıt anlamlı sözcüklerle oluşturulan ikilemeler: acı tatlı irili ufaklı az çok aşağı yukarı ileri geri KELİME ÇEŞİTLERİ FİİL (EYLEM) Varlıkların yaptığı işleri, kılışları veya onlarla ilgili oluşları, durumları zamana ve kişiye bağlı olarak anlatan kelimelere fiil (eylem) denir. Adresi sorup elindeki kağıdı göstererek yanımızdan ayrıldı. Yukarıdaki cümlede "sormak, göstermek, ayrılmak" kelimeleri iş, kılış ve oluş belirtmektedir. Telvizyonu kapatarak odasına gitti. En çalışkan öğrencinin adını söyleyin. Geçen yıl birçok fidan dikmiştim ancak dört tanesi büyümüş. Fiil Çekimi: Fiiller, çeşitli ekler alarak kendi anlamlarının yanında zaman ve kişi ifadesi de kazanırlar. Fiilin kişileri ve zamanları anlatmasına fiil çekimi denir. Fiil çekiminde kullanılan eklere de fiil çekim ekleri adı verilir. Çekim eklerinden kişi ekleri, ekler konusunda ayrıca anlatıldığı için burada sadece kiplerle ilgili bilgi verilecektir. Kip Ekleri: Bir cümledeki yargının, cümleyi söyleyenin niyeti açısından kazandığı özelliğe kip denir. Kipler, bildirme kipleri ve dilek kipleri diye ikiye ayrılır. BİLDİRME (HABER) KİPLERİ 1. Görülen Geçmiş Zaman (-dı/ -di, -tı/-tl) Eylemin (fiilin) gösterdiği işin, oluşun bilinen bir geçmiş zamanda yapıldığını belirten haber kipidir. Atatürk, 1881'de Selanik'te doğdu. Tiyatroya ne zaman gittiniz? Hastayı iyi gördüler. 2. Öğrenilen (Anlatılan) Geçmiş Zaman (-mış/-miş) Fiilin gösterdiği işin, oluşun tanık olunmayan bir geçmişte yapıldığını anlatan haber kipidir. Eylemin yapıldığını başkasından duymayı da ifade etmektedir. Onlara gitmişsin. Bahçeyi yeni sulamışsınız. Sınavdan hepimiz iyi not almışız. Bazı cümlelerde bu kip eylemin farkında olmadan gerçekleştiğini de belirtir. Koltukta uyuyakalmışım. Bir de baktım omzumdan atkı düşmüş. 3. Şimdiki Zaman (-yor) Fiilin gösterdiği işin, oluşun ya da bir durumun söylenilen zamanda devam ettiğini belirten haber kipidir. En sevdiğin yemeği yapıyorum. Beni çok mu seviyorsun? Kardeşi ortaokulda okuyor. 4. Gelecek Zaman (-acak/-ecek) Fiilin gösterdiği işin, oluşun, durumun gelecek zamanda da süreceğini belirten haber kipidir. Asansörle üçüncü kata çıkacaksınız. Didim'e tatile gidecekler. Sınava çalışacağım. 5. Geniş Zaman (-r; -ar/-er) (olumsuzu -maz) Fiilin gösterdiği işin, oluşun ve durumun belirli bir zamana bağlı kalmadan tüm zamanları kapsadığını belirten haber kipidir. Her sabah yatağını kendisi toplar. Kararımızı size en kısa zamanda bildiririz. Bu işten anlamazsınız. Gürültüyü duyunca onlar da koşarlar. DİLEK (TASARLAMA) KİPLERİ 1. İstek Kipi (-a/-e) Fiilin gösterdiği işin, oluşun ve durumun yapılmasının istendiğini belirten dilek kipidir. Bu sabah erken kalkayım. Bizi rahatsız etmeyesin. Fazla uzağa gitmeyelim. Bebeğe iyi bakasınız. 2. Dilek - Şart (Koşul) Kipi (sa/se) Fiilin gösterdiği işin, oluşun, durumun olmasını başka bir iş, oluş, durum için şart koşulduğunu veya istendiğini belirten dilek kipidir. Telefona cevap verseler. Arkadaşımı arasam da birlikte sinemaya gitsek. Konuşsan da beni gördüğünü söyleme. Keşke sesimi duyabilse. 3. Gereklilik Kipi (-malı/-meli) Fiilin gerçekleşmesi gerektiğini belirten dilek kipidir. Okuduğun kitabı yarına kadar özetlemelisin. Törene katılmalıyız. Pastayı bir an önce getirmeliler. 4. Emir Kipi Eylemin yapılmasını emir şeklinde belirten dilek kipidir. Türkçede emir kipinin birinci tekil ve birinci çoğul kişinin ifadesi yoktur. 2. tekil kişi eki yok 2. çoğul kişi -in; -iniz 3. tekil kişi -sın 3. çoğul kişi -sırtlar Yemeğini bitir. Çantasını toplasın. Lütfen, içeriye girin. Tahtayı temizlesinler. Birleşik Zamanlı Fiiller Kip ve zaman ekleri iki tane olan fiiller birleşik zamanlıdır. Birleşik zamanlı fiiller ikinci ekleri neyse ona göre isimlendirilir. Üç çeşit birleşik zaman vardır. 1. Hikâye Birleşik Zaman: Haber veya dilek kiplerinden birini almış olan bir fiil -di ekini de alırsa hikaye birleşik zamanlı fiil olur. bekle-miş-ti-m (anlatılan geçmiş zamanın hikâyesi) çöz-ü-yor-du-n (şimdiki zamanın hikâyesi) dinle-y-ecek-ti (gelecek zamanın hikâyesi) anlat-maz-dı-k (olumsuz geniş zamanın hikâyesi) gör-meli-y-di-niz (gerekliliğin hikâyesi) 2. Rivayet Birleşik Zaman: Haber veya dilek kiplerinden birini almış olan bir fiil -miş ekini de alırsa rivayet birleşik zamanlı fiil olur. sev-se-y-miş-im (dilek-şartın rivayeti) oku-malı-y-mış (gerekliliğin rivayeti) bitir-ecek-miş-ler (gelecek zamanın rivayeti) katıl-ır-mış-ız (geniş zamanın rivayeti) otur-u-yor-muş-sun (şimdiki zamanın rivayeti) 3. Şart Birleşik Zaman: Haber veya dilek kiplerinden birini almış olan bir fiil -sa ekini de alırsa şart birleşik zamanı olur. kapat-tı-y-sa (görülen geçmiş zamanın şartı) tut-muş-sa-k (anlatılan geçmiş zamanın şartı) gör-mü-yor-sa-nız (şimdiki zamanın şartı) ver-ir-se-n (geniş zamanın şartı) bul-acak-sa-m (gelecek zamanın şartı) Yapılarına Göre Fiiller 1. Basit Fiiller: Herhangi bir yapım eki almamış, kök hâlindeki fiillerdir. Anlamlı daha küçük bir parçaya bölünemez. al- konuş- söyle- gez- uyu2. Türemiş Fiiller: Fiil ya da isim köklerine yapım ekleri getirilerek türetilen, anlamlı daha küçük parçalara ayrılan fiillerdir. yol-la- göz-etbak-ın- bul-dursu-la- ses-lenkonuş-tur- telefon-laşdüş-ür- az-al- bir-ik- pat-laev-len- ince-lmor-ar- çık-ar3. Birleşik Fiiller: İki ya da daha çok kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu fiillerdir. Birleşik fiiller üç yolla oluşturulur: a. Yardımcı fiille kurulan birleşik fiiller: İsim soylu bir kelimeyle yardımcı bir fiilin biraraya gelmesiyle oluşan birleşik fiillerdir. Bu fiillerde asıl anlam isim soylu kelime üzerindedir. Yardımcı fiiller etmek, eylemek, olmak, kılmak, buyurmak fiilleridir. İsimde ses düşmesi veya ses artması olursa bitişik yazılır, ses olayı yoksa isimle fiil ayrı yazılır. yardım et-memnun ol-fikreyle- (fikir eyle-) kusur et-kahrol- (kahır ol-) şükret- (şükür et-) b. Kurallı birleşik fiiller: Bir fiil kök veya göv-desiyle kalıplaşmış bir fiilin bir ekle birleşip bir araya gelmesiyle Kurallı birleşik fiiller şunlardır: •Yeterlilik Fiili: (bil-) Fiil kök veya gövdelerine -e bilmek, -a bilmek getirilmesiyle oluşur, konuş-a-bil-yürü-y-e-bil-otur-a-bil-kaç-a-bil• Tezlik Fiili: (ver-) Fiil kök ya da gövdelerine -ı vermek getirilmesiyle oluşur. anlay-ı-ver-sus-u-ver-bekle-y-i-ver-çekil-i-ver• Yaklaşma Fiili: (yaz-) Fiil kök ya da gövdelerine -e yazmak getirilmesiyle oluşur. düş-e-yazöl-e-yazdon-a-yazoluşan birleşik fiillerdir. Bu fiillerde asıl anlam birinci kelimededir. Kalıplaşmış fiil, asıl fiilin anlamına hareketlilik kazandırır. • Sürerlik Fiili: (edur-, egel-, ekal-, ekoy-) Fiil kök ya da gövdelerinden sonra durmak, gelmek, kalmak, koymak fiillerinin eklenmesiyle oluşur. bak-a-kalsür-e-gelgid-e-dural-ı-koyc. Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller: İsim soylu kelimelerle bir fiilin bir araya gelerek oluşur, ağır bas-hasta düş-gün geçir-vaz+geç-var+say-ileri sür- ISİM (AD) Canlı, cansız varlıkları; duygu ve düşünceleri karşılayan kelimelere isim (ad) denir. İsimler varlıkların özelliğine göre dört çeşittir: Özel isim, cins isim, somut isim, soyut isim. Özel İsim: Dünyada eşi benzeri olmayan, tek bulunan varlıklara verilen isimlerdir. Özel isimlerin ilk harfleri daima büyük yazılır. Çekim eki aldıklarında bu ekler kesme işaretiyle ayrılır. Türkiye'ye, Yaşar Kemal'den, Balıkesir'de... Çanakkale Boğazı'nı, Topkapı Sarayı'na... Kadıköy'ü... Cins isim: Aynı türden olan varlıklara verilen isimlerdir. bulut, düşünce, kedi, meşe, kapı, kelebek, ceket, revani, akıl, terlik... Somut isim (Madde İsmi): Varlıklarını duyu organlarımızla algılayabildiğimiz nesnelere verilen isimlerdir. taş, çiçek, parmak, su, yaprak, sokak, kitap, kaşık, toprak, hava... Soyut İsim (Mana İsmi): Varlığı görülmeyen ancak düşünce yoluyla kabul edilen kavramlara verilen isimlerdir. rüya, cesaret, özlem, kuşku, ruh, sevgi, mutluluk, özgürlük, zekâ, bilinç... Topluluk İsmi: Çokluk eki almadığı hâlde teklerin bir arada bulunmasından oluşan topluluğu karşılayan isimlerdir. orman, sürü, sınıf, meclis, grup, deste, demet, komite, ordu, millet... İsimlerde Küçültme -cık, -cak, -cağız, -çığım eklerini alan isimlerde, ismin karşıladığı varlık veya kavramın anlamında bir küçültme söz konusu olur. küçük çocuk -> çocuk-cuk küçük çanta -> çanta-cık Bazı durumlarda küçültme ekleri sevgi ve acıma ifade ederler. zavallı yavru -+ yavru-cak -> yavrucağız zavallı kadın -> kadın-cağız sevgili annem -» anneciğim İsmin Hâlleri 1. Yalın Hâl: Hâl eki almamış isimlerin hâline denir. Çokluk eki, iyelik ekleri, hâl ekleri sınıfında olmadığı için bu ekleri alan isimler hâl eklerini al-mamışlarsa yalın hâldedirler. Sandalye kırıktı. Evimiz yeni yapıldı. Sorular zor değildi. Ahmet, bizimle gelmiyormuş. 2. Yükleme Hâli: (belirtme) -ı, -i, -u, -ü sekilinde kullanılabilir. Belirtili nesne oluşturur. İsmin bir etkiyle geçişli fiile bağlanmış hâlidir. Eylemin etkilediği varlığı belirtir. Pencereyi açar mısın? Komşunun kedisi yüzümü tırmaladı. Adıyaman'ı daha önce görmemiştim. Gazeteyi odaya götür. 3. Yaklaşma (Yönelme) Hâli: (-a) Bir ismin, eylemin yöneldiği yeri bildiren hâlidir. Eyleme neye, kime, nereye soruları sorularak bulunur. Zaman isimlerinde zarf tümleci olur. Çocuk okula ne zaman gidecek? Merdivenlere dikkat et. Alışveriş için Bostancı'ya gidiyorum. Bayram tatilinde köye gideceğiz. 4. Bulunma Hâli: (-da) İsmin, yüklemin olduğu yeri bildiren hâlidir, -de, -da, -te, -ta şeklinde kulla-nılabilir.Zaman isimlerine gelirse zarf tümleci olur. İçinde üzerinde üstünde anlamı verir, bitişik yazılır. Sınıfta kimse konuşmuyordu. Trabzon'da akrabalarım var. Bana verdiğin mendil cebimde duruyor. Bu anlattıkların kitapta yazmıyor. 5. Ayrılma (Çıkma) Hâli: (-dan) ismin, yüklemin belirttiği işin nereden başladığını veya ayrıldığını bildiren hâlidir. İyi haberi ondan aldık. Mutfaktan bir ses geliyor. Bütün arabalar köprüden teker teker geçti. Bu parfüm çiçekten daha güzel kokamaz. İsim Tamlamaları İsimlerin bir araya gelerek bir kavramı, bir olguyu, kuruluşu, yeri belirtmesiyle oluşan tamlamalardır. İsim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan diye iki unsur vardır. Asıl unsur tamlanan unsurudur. İsimlerin aldığı eklere ve kelime sayısına göre isim tamlamaları dört çeşittir: 1. Belirtili İsim Tamlaması: Tamlanan ismin kime, neye ait olduğunu belirtir. Tamlayan ile tamlanan arasına başka sözcükler girebilir. tamlayan + (-in) tamlanan + (-i) yolcu-n-un bilet-j ev-in baca-s-ı insan-ın bitmeyen umud-u meclis-in bahçe-s-i dilim-in uc-u yemeğ-in biraz fazla olan tuz-u 2. Belirtisiz İsim Tamlaması: Tamlanan ismin neye ait olduğunu belirtir, genel anlam verir. İsimler arasına başka sözcük girmez. Tamlanan ismin sıfatı tamlama önüne gelir. tamlayan (yalın) + tamlanan (-i) Adalet Bakan-ı reçel kavanoz-u, yüz ifade-s-i matematik ders-i cam kırıklar-ı deniz otobüs-ü 3. Takısız İsim Tamlaması: Tamlanan ismin neden yapıldığını belirtir. İsimler gerçek anlamlı değilse sıfat tamlaması olur. İsimlerin arasına -den eki girebilir. tamlayan (yalın) + tamlanan (yalın) demir kapı cam bardak ipek gömlek taş duvar tahta masa çelik yelek Takısız isim tamlamalarında tamlayan da tam lanan da gerçek anlamlarında kullanılır. Eğer tam layan isim, gerçek anlamlı değil de benzetme yö nü ön plana çıkarılarak mecaz anlamda kullanılır sa bu tür tamlamalar takısız isim tamlaması değ sıfat tamlaması olur. ipek saç çelik bilek taş kalpli (saç ipeğe, bilek çeliğe, kalp taşa benzetilmiştir. 4. Zincirleme isim Tamlaması Üç ya da daha fazla ismin bir araya gelere oluşturduğu isim tamlamalarıdır. Tamlayan vey tamlanan diğer tamlananlardan biriyle oluşur, isirr lerin arasına başka sözcükler girebilir. Milli Eğitim Bakanlığı, duvar boyasının reng anne sütünün yararı, Türkçe dersinin konusı masa örtüsünün solan boyası... Yapılarına Göre İsimler 1. Basit isim: Hiçbir yapım eki almamış, kc hâlindeki isimlere denir. ev çelik halı sehpa köpet su deniz gemi masa inek 2. Türemiş İsim: İsim veya fiil kök ve gövdele ne yapım eki eklenerek oluşturulan isimlere denir. ek-mek su-cu at-kı söz-lük sev-gi koş-u düşün-ce sor-u kaz-ma yat-ak 3. Birleşik İsimler: İki ya da daha fazla isim, il, sıfat gibi sözcüklerin bir araya gelerek oluştun ğu isimlere denir. Birleşik isimlerin oluşunu sıras da anlam kaymaları ve ses olayları görülebilir. E şik yazılırlar. kuzu + kulağı bilgi + sayar buz + dolabı ana + yasa dedi + kodu gece + kondu baş + bakan Çanak + kale Ak + saray can + kurtaran sivri + sinek SIFAT Varlıkların özelliklerini belirten, onları belirsiz şekilde tanıtan, soran ya da sayılarını bildiren kelimelere sıfat denir. Sıfatlar genellikle isimlerle birlikte kullanılır. İsimlerden önce gelerek onlarla birlikte sıfat tamlaması oluşturur. Sıfatlar çekim eklerini almaz, çekim eki alan sıfatlara adlaşmış sıfat denir: Küçük camı kırdı. (Sıfat) Küçükler, oyun oynuyorlar. (Adlaşmış sıfat) yeşil gömlek bütün evler bozulan oyuncaklar Sıfat Tamlaması (Sıfat + İsim) hangi yol dört yumurta yürüyen oyuncaklar görgüsüz insanlar Sıfat Çeşitleri 1. Niteleme Sıfatları Varlıkların şeklini, durumunu, rengini, nasıl olduklarını belirten sıfatlara denir. İsimlere "nasıl?" sorusu sorularak bulunur. mavi gök uzun koridor yalnız adam korkusuz asker yapışkan çocuk iyi insan lezzetli yemek sarı saçlar 2. Belirtme Sıfatları Bu sıfatlar dört bölümde incelenir. a. İşaret Sıfatları: isimleri, yerine ve uzaklığına göre belirten, işaret eden sıfatlara denir. İşaret sıfatları bu, şu, o'dur. Bu sıfatların dışında işaret sıfatı olarak beriki, öteki gibi kelimeler de kullanılır. bu şehir şu ev o öğrenci öteki daire beriki ağaç b. Sayı Sıfatları • Asıl Sayı Sıfatı: İsimlerin sayılarını gösteren sıfatlardır. Bu sıfatlar tam sayılı anlatımlardır, iki kavun on beş kitap otuz altı kişi yüz elli yarışmacı • Sıra Sayı Sıfatı: isimlerin sırasını, derecesini bildiren sıfatlardır, "ilk" ve "son birinci sıra dokuzuncu sayfa son imparator ilk yarış altıncı çocuk kırkıncı kasaba yüzüncü müşteri • Üleştirme (Paylaştırma) Sayı Sıfatı: İlgili olduğu ismi sayı bakımından bölme, ayıma, eşitleme .paylaştırma yönünden belirten sıfatlardır. Paylaştırma sayı sıfatı yapan ek -ar; -şar ekleridir. beşer ayva yedişer fındık onar kişi birer hasta • Kesir Sayı Sıfatı: isimlerin bütününe göre eşit parçalarını belirten sıfatlardır. yarım saat çeyrek ekmek onda altı pasta iki buçuk ay beşte bir hisse yüzde yüz oylama c. Belgisiz Sıfat: İsimlerin rengini, durumunu, şeklini, sayısını açıkça belli etmeyen, isimleri belirsiz bir şekilde anlatan sıfatlardır. her akşam birkaç soru hiçbir söz bir parça herhangi bir yer bazı dergiler biraz korku d. Soru Sıfatı: İsimleri sorarak belirten sıfatlardır, hangi oda kaçıncı raf kaçar elma kaç kişi ne vakit nasıl iş neredeki örtü Sıfatların Pekiştirilmesi İsimlerin başına gelen sıfatların anlamını güçlendirmek ve pekiştirmek amacıyla bazı ek veya tekrarlarla sıfatın güçlendirilmesine pekiştirme denir. Pekiştirme şu yollarla yapılır: a. m, p, r, s sesleriyle: Sıfatın ilk hecesindeki ünlüye kadar olan kısım alınır, m, p, r, s seslerinden uygun olan biri eklenip sıfatın başına ilave edilerek yapılır. mas-mavi gökyüzü yem-yeşil örtü kap-kara bir gece ter-temiz ev sap-a-sağlam diş sım-sıcak yatak b. İkileme (tekrar) Yöntemiyle: Bazı sıfatlar art arda tekrar edilerek pekiştirme görevini üstlenirler. uzun uzun kavaklar siyah siyah gözler iri iri adamlar güçlü güçlü işçiler kısa kısa yazılar yorgun yorgun yüzler c. "mi" soru edatıyla: Tekrar edilen sıfatların arasına "mi" soru edatı eklenerek yapılır. soğuk mu soğuk bir kış kısa mı kısa bir etek güzel mi güzel bir kız yaşlı mı yaşlı bir adam Sıfatlarda Küçültme Sıfatlar sonuna -ce, -çe, -cık, -çık, -msı, -mtırak eklerinden birini alarak anlamlarında daralma, küçülme sağlar. büyük-çe bir taş kısa-cık yelek sarı-msı yüz mavi-mtırak bir renk uzun-ca bir mektup Sıfatların Adlaşması Niteleme sıfatlarıyla kurulan bazı sıfat tamlamalarında kimi zaman isim düşer ve ismin görevini sıfat üstlenir. İsmin yerine de geçen bu durumdaki sıfatlara adlaşmış sıfat denir. Yaşlı insanlara saygılı olun. □ Yaşlılara saygılı olun. Çalışkan öğrenciyi severim. □ Çalışkanı severim. Suçlu adamı götürdüler. 0 Suçluyu götürdüler. Yapılarına Göre Sıfatlar 1. Basit Sıfat: Hiçbir yapım eki almamış, kök hâlindeki sıfatlardır. Yeni gözlüklerini takmış. Tiyatroya ûç biletim var. Şimdiye kadar kaç kitap inceledin. Odadaki her eşyanın yerini değiştirdik. Bu evde oturuyorlar. 2. Türemiş Sıfat: Bir isim veya fiile yapım eki getirilerek oluşturulan sıfatlardır. Etrafa suçlu gözlerle bakıyor, (suç-lu) Yorgun haliyle çok komik görünüyordu, (yor-gun) Sulu şakalar yapmaktan vazgeç, (su-lu) Bencil davranışlarından dolayı arkadaşlarını kaybettin, (ben-cil) Dün izlediğimiz film, korkunç bir filmdi, (kork-unç) 3. Birleşik Sıfat: İki ya da daha fazla kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu sıfatlardır. Çok canayakın biriydi. Ağaçtan birkaç elma daha toplayalım. Hiçbir arkadaşım aramadı. Karayağız bir delikanlıydı. Ev sahibimiz kadar hoşgörülü bir insan tanımadım. 4. Kelime Grubu Hâlindeki Sıfatlar: İki veya daha fazla kelimenin bir öbek oluşturarak bir araya gelmesiyle meydana gelen sıfatlardır. Sarı işlemeli ceketten ben de istiyorum. Birbirimize uzun uzun şiirler okuduk. Yakası kirli, yamalı bir gömlekle karşımda oturuyordu. Mermer zeminli çarşısıyla ünlüydü burası. ZAMİR (ADIL) İsim olmadıkları hâlde isimlerin yerine kullanılan kelimelere zamir denir. Zamirler isimlerin yerini tuttuğu için isim konumundadırlar. İsimlere gelen bütün ekler zamirlere de gelir. Zamir Çeşitleri 1. Kişi (Şahıs) Zamiri: Kişi isimlerinin yerini tutan zamirlerdir. ben sen o biz siz onlar Sabah yatakları ben topladım. Bu konuda senin de fikrini almak istiyorum. Anahtar onda değilmiş. Buraya bizden önce gelenler olmuş. Toplantıyı size haber vermediler mi? Doğumgünüme onları da çağıracağım. 2. Dönüşlülük Zamiri: Kişi zamirleri içinde de gösterebileceğimiz dönüşlülük zamiri kendi kelimesidir. İyelik eklerini alarak şahıs zamirlerinin yerine kullanılır. İsim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan olabilir. Eylemin etkisini artıran bir görevi de vardır. Yemekleri kendim yaptım. Kendini özlettirdin. Mektubu kendisine vermemi söyledi. Kendimizle gurur duyuyoruz. Bu konuda kendinizden şüphe duymalısınız. En iyisini kendileri bilir. 3. İşaret Zamiri: İşaret ederek isimlerin yerini tutan zamirlerdir. bu şu o bunlar şunlar onlar Kimseye bunu anlatmadım. Şunu masanın üzerine bırakır mısın? Onu saksıya dikelim. Çantaya bunları da koyalım. Şunları bulaşık makinasına yerleştirir misin? Yerden onları toplayacak mı? • öteki, beriki kelimeleri de işaret zamiri olarak kullanılır. Ötekini almayı unutmayalım. Berikinin paslandığını gördüm. • o kelimesi cümleye göre işaret sıfatı, işaret zamiri veya şahıs zamiri olarak görev almaktadır. Belirleyici unsur ismin yerine kullanılıp kullanılmamasıdır. İsmin yerine kullanılmışsa zamir, ismi işaret ediyorsa sıfattır. Önemli işlere hep o çağrılıyor, (şahıs zamiri) O en çok sevdiğim gömleğimdi. (işaret zamiri) Bize o konuyu anlatmadılar, (işaret sıfatı) 4. Belgisiz Zamir: Ne olduğu, kim olduğu bilinmeyen isimlerin yerine kullanılan zamirlerdir. Çoğu, benimle aynı fikirdeydi. Televizyonun sesini biri kapatsın. Bazıları uzun yolculuğu hiç sevmez. Kimi top oynuyor, kimi de salıncakta sallanıyordu. Seni herkes tanıyor. Bu soruyu hiçbiri cevaplayamadı. Aldıklarımızın her biri değerliydi. Hepsi ilk elemeleri geçti. 5. Soru Zamiri: İsimlerin yerini soru yoluyla karşılayan zamirlerdir. Merdivenlerden çıkan kim? Kutunun içinde ne var? Size gizli gizli neler anlattı? Çoraplardan hangisini istiyorsun? Portakallar kaça? Yapılarına Göre Zamirler 1. Basit Zamir: Hiçbir yapım eki almamış, kök hâlindeki zamirlerdir. ben o biri kim kaç ne şey falan çoğu şu bunlar siz 2. Birleşik Zamir: İki kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu zamirlerdir. hiç + bir bir + azı bir + çoğu her + biri hiç + kimse bir + kaçı her + kes her + hangi biri ZARF Fiilleri, fiilimsileri, sıfatları veya zarfları yer.yön, zaman, miktar, durum ve soru yoluyla belirten, niteleyen, tamamlayan kelimelere zarf denir. Zarflar isim soylu kelimeler olmalarına rağmen çekim eki almazlar. Zarf Çeşitleri 1. Yer - Yön Zarfları: Fiilin veya fiilimsinin yönünü belirten zarflardır. Yer - yön zarfını bulmak için fiile "nereye, hangi yöne, ne tarafa..." gibi sorular sorulur. Zil çalınca aşağı inmişler. Biraz ileri gider misiniz? Onu görünce içeri girmedi. Kağıdını verenler dışarı çıksın. 2. Zaman Zarfları: Fiillerin olma, yapılma zamanlarını belirten zarflardır. Zaman zarflarını bulmak için fiile " ne zaman, ne zamana kadar, ne kadar zaman..." gibi sorular sorulur. Sinemaya daha geçen hafta gitmiştik. Yola sabah çıkarsak Malatya'ya akşam olmadan önce varırız. Akşam size geleceklermiş. Sınavımız dün yapılmıştı. Onu tanıdığımdan beri başım dertten kurtulmuyor. Büyüklerimizi sadece bayramlarda değil her zaman hatırlamalıyız. Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç? Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak! 3. Durum (Nitelik) Zarfları: Fiillerin oluş, meydana geliş biçimini belirten zarflardır. Durum zarfını bulmak için fiile " nasıl, niçin, neden, ne türlü, ne gibi..." soruları sorularak bulunur. Kalemi şöyle tutacaksın. Bunları boşuna anlatıyorsun. Gönüllü asker gibi davranıyordu. Uzaklardan sadece seni görmek için geldim. Bıkmadan usanmadan yazıları inceledi. Yanıma usulca yaklaştı. Kapıyı açarak dışarıya çıktı. 4. Miktar (Nicelik, Azlık - Çokluk) Zarfları: Fiilleri, sıfatları, zarfları miktar ve sayı bakımından belirten zarflardır. Miktar zarfını bulmak için fiile, sıfata, zarfa " ne kadar" sorusu sorulur. Hastanın yanında az oturulur. Çok güzel bir akşam geçirdik. Her zaman fazla konuşur. Pek yavaş yürüyorsun. Buradan daha rahat bir yer düşünemiyorum. Miktar Zarflarında Anlam Dereceleri 1. Eşitlik Derecesi: iki kavramın herhangi bir özellik bakımından eş değerde olduğunu belirten miktar zarfıdır. Eşitlik derecesi kadar ve gibi kelimesiyle sağlanır. Sıfatların önünde bulunur. Senin bugün cennet kadar güzel vatanın var. İpek kadar yumuşak saçlara sahip. Onun kadar alçak gönüllü biri görülmemiştir. 2. Üstünlük Derecesi: Karşılaştırılan iki kavramdan birinin daha üstün olduğunu belirten miktar zarfıdır. Üstünlük derecesi daha kelimesiyle sağlanır. Bizden daha yorgun görünüyorlar. Kardeşimden daha uslu bir çocuk yoktur. Bunlardan daha anlaşılmaz şeylerdi. 3. En Üstünlük Derecesi: Benzerleri arasında en iyi, en üstün olanı belirtmeye yarayan miktar zarfıdır. En üstünlük derecesi en kelimesiyle sağlanır. En yüksek dağa tırmanmaya hazırlanıyor. En sorumsuz kişi, sen olmalısın. En zorlu yolculuğumuz buydu. 5. Soru Zarfları: Fiilin olma, meydana gelme sebebini soran zarflara denir. Okulundan nasıl ayrıldın? Asansöre neden binmiyorsun? Bu çiçekleri niçin sulamadın? Bizim sokakta ne yapıyorlar? Yapılarına Göre Zarflar 1. Basit Zarf: Hiçbir yapım eki almamış, hiçbir isim veya fiilden türetilmemiş, kök hâlindeki zarflardır. az dün akşam zor henüz hiç çok şimdi pek yukarı 2. Türemiş Zarf: İsim, sıfat ve zarflara yapım eki eklenerek oluşturulan zarflardır. yavaş-ça usul-ca-cık akşam-leyin su-suz dur-gun korku-suz ön-ce erken-den 3. Birleşik Zarf: İki veya daha fazla kelimenin bir araya gelerek oluşturdukları zarflara denir. akşam + üstü başı + boş birden + bire öyle D o+ile böyle Q bu + ile nasıl D ne + asıl niçin D ne + için bu + gün 4. Kelime Öbeği Hâlinde Zarflar: İki veya daha fazla kelimenin öbek (grup) hâlinde yazılmasıy-la oluşan zarflardır. bir gece bir yaz akşamı bu öğlen bol bol ağır ağır ara sıra çok iyi pek fazla arada sırada çocuklar gibi biraz daha er geç EDAT (İLGEÇ) Tek başına kullanıldıklarında bir anlamı olmayan, cümle içinde görev üstlenen kelimelere edat denir. Bu sebeple cümle kuruluşuna yardım eden yardımcı kelimeler grubundadır. İsimlerden sonra gelerek onları yüklemle ilgili hâle getiren kelimelerdir. Edatlar yapım ve çekim ekleri almaz. Eğer bu eklerden birini alırsa edat, cümle içinde isimleşir. Sen benim için nefes almak gibi gereklisin. Kendini kuşlar kadar özgür hissediyor, içecek bir şeyler almak için dışarı çıktı. Farklı düşünceleriyle dikkati çekiyordu. Bu sefer Ankara'ya araba ile gitmeyeceğim. Onu tanıdığımdan beri çok neşeli oldum. Caddeye doğru yürüyorlar. Doktorlara göre önemli bir hastalığı yokmuş. Şiire dair görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Komşusu bile ona inanmıyormuş. işte bundan ötürü şanssızım. Bu rastlantıdan dolayı rahatsızım. Sana karşı mahcubum. BAĞLAÇ Eşit görev veya türdeki kelimeleri ya da anlamca birbiriyle ilgili cümleleri bağlayan kelimelere bağlaç denir. Bağlaçlar da edatlar gibi cümlenin yardımcı unsurlarıdır. Tek başlarına anlam ifade etmezler. Cümlenin öğesi olmazlar. Bunlara cümle dışı unsur denir. Korkusuz ve atak bir kişiliği var. Bizi bekliyordu ve oldukça sabırsızdı. Sevgi ile saygı ayrı düşünülemez. Çok düşündüm ama karar veremedim. Yağmur yağıyordu fakat şemsiyem yoktu. Sınavdan kötü not aldım çünkü çalışmamıştım. Kahvaltımı yaptım da çıktım. Hem ağlıyor hem de başından geçenleri anlatıyordu. Ne ailem ne de arkadaşlarım beni anlıyordu. Gözleri öyle güzeldi ki bakmaya doyamıyordum. Akşam yemeğimizi ya burada ya da sahilde yiyelim. Tayinini Ordu'ya veya Giresun'a isteyecekmiş. Tarih ya da Felsefe okumak istiyor. Kahve içelim ancak sütlü olsun. • Diğer bağlaçları şöyle sıralayabiliriz: bari, demek ki, zaten, yani, yahut, ister...ister, gerek...gerek, meğer, hatta, gerçi... ÜNLEM Tek başına anlamı olmayan; sevinç, öfke, heyecan, acı, korku, şaşkınlık gibi duyguların ifadesinde ya da seslenmelerde kullanılan kelimelere ünlem denir. Ünlemlerden sonra ünlem işareti (I) konur. Tek kelime olarak kullanıldıkları gibi ikileme hâlinde de kullanılır. Ünlemler de yapım ve çekim eki almazlar. Ey Türk milleti! Of of! Ne zaman bitecek bunlar? Hey, çocuklar! Ay! Ne yapıyorlar? Ah, bu dertler! Aman, dikkat et! Oool Kimleri görüyoruz. Oy oyl Başım ağrıyor. Eh, pekâlâ kabul! Vah vah, zavallı çocuk! Ya Rab! Vay, sen hal FİİLİMSİLER (EYLEMSİLER) Fiilimsiler, fiilden türeyen isim, sıfat, zarf ve bağlaç görevleriyle kullanılan sözcüklerdir. Ancak fiilin bildirdiği iş, oluş, durum kavramını kök veya gövdelerinde taşırlar ve cümleye katarlar. Bu yönleriyle diğer fiilden türemiş sözcüklerden ayrılırlar. Fiilimsiler kök veya gövdeleriyle, sözcüğe kılış, durum veya oluş anlamlarından birini katarken, ekleriyle de ad, sıfat, zarf veya bağlaç görevlerinden birini yüklenirler. Fiilimsiler zaman belirtir ama şahıs eklerini almazlar, isim çekim eklerini alırlar. Bu yüzden fiiller gibi çekimlenemezler, isimler gibi çekimlenirler. Olumsuzluk eki alarak -me, -ma ekini alırlar. Bu durumu aşağıdaki örnekle görelim : örnek: Derse çalış -an çocuk odaya gir -diğimi duymadı. kök fiilimsi eki kök fiilimsi eki Tanı - ma- dık(ğ) - ım kimselerle görüşmem. kök fiilimsi eki "çalışan" sözcüğünün kökü olan "çalış", eylemdir. Bir fiilimsi eki olan -an ise sözcüğe sıfat görevi kazandırmıştır. Öyleyse çalışan sözcüğü sıfat gibi görev yapmaktadır. Eylem kavramı vererek ismi nitelemiştir. Her fiilimsi cümlede temel cümleciğin tamamlayıcısı olan yan cümleciklerin yüklemini oluşturur. Bir cümle içinde birden fazla duyguyu, düşünceyi kolaylıkla belirtmek mümkün olur. Fiilimsiler olumsuzluk eki dışında fiil çekim eklerini almazlar. İsim niteliği gösteren fiilimsiler isim çekim eklerini alır. Örnek: Şu geleni tanıyor musun? yan cümle temel cümle Sizin şiir okuyuşunuz izleyicilerce çok beğenildi. yan cümle temel cümle Fiilimsiler çatı eklerini de alabilirler. Fiilimsiler farklı eklerde oluşmaları ve cümlede değişik görevler yapmaları yönünden üç bölümde incelenir: 1- İSİM - FİİLLER (MASTARLAR) Fiil tabanlarına "-me, -ma, -mek, -mak, -ış, -iş, -uş, -üş" ekleri getirilerek yapılır. Bunlar bir iş, oluş ya da kılışın ismidir. Hem isim hem de fiil gibi kullanılırlar. Çoğul ekini ve isim durum ekini alabilirler. Örnek: Okumak insanın ufkunu geliştirir. Sabahleyin hafif yürümeler çok faydalıdır. Dönüşte kardeşime uğrayacağım. İsim - fiiller, isim tamlamalarında tamlayan veya tamlanan olabilir. Örnek: bu gidişin sonu, sabah yürüyüşü, konuşmanın faydası, çocuğun ağlaması... Not: -ma, -me, -mak, -mek ekiyle isim-fiil olan ve kalıcı anlam veren sözcükler eylem anlamını yitirmişse isim veya sıfat olabilir. Örnek: Annem dolma pişirmiş, kavurma yapmış... "dolma, sarma, dinlenme, yazma, kavurma, kazma, uçurtma, yemek, ekmek" gibi sözcükler kalıcı isim gibi kullanılabilir. Örnek: Bakkaldan iki ekmek aldım, (isim) Babam tarlaya pancar ekmek istiyor, (fiilimsi) Arkadaşlarla kazma ve kürek alarak bahçeyi belledik, (isim) Kardeşim tarlayı kazmaya başladı, (fiilimsi) İş ekiyle yapılan bazı sözcükler eylem anlamını vermezse fiilimsi olmaz. Örnek: dikiş, çekiliş, yarış... 2- SIFAT- FİİLLER (ORTAÇLAR) Aldıkları eklerle isimleri niteleyen fiil anlamlı sözcüklerdir. Bunlar fiil kök ya da gövdelerine; -an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş ekleri getirilerek yapılır. örnek: İnleyen nağmeler ruhumu sardı. Kör olası kız bardağı kırdı. Görür gözüm görmez oldu. Size söyleyecek söz bulamıyorum. O, kendisini bulunmaz Hint kumaşı sanıyor. Sıfat-fiiller iyelik eki alarak da kullanılabilirler. Örnek: Geldiği gün sınıfın huzurunu bozdu. Geleceği zamanı telefonla bildirmiş. » Not: Sıfat-fiiller tek başlarına kullanılırsa zamir olurlar. Bunlara isimleşmiş sıfat da denir. Örnek: Ağlayanın malı gülene fayda vermez. Alışmış, kudurmuştan beterdir. Not: Sıfat-fiillerle, çekimli fiiller birbirine karıştırılmamalıdır. Sözcük, fiil, kişi ve zaman anlamı taşıyorsa çekimli fiildir. Bir ismi niteliyorsa sıfat-fiildir. örnek: Koşar adımlarla kışlaya gitti, (fiilimsi) Asker, komutanın emrine koşar, (fiil) Not: Sıfat-fiil eklerini alan sözcükler, kalıcı isim oluşturursa sıfat-fiil özelliği taşımazlar. Örnek: yazar, keser, döver - biçer, düzen, çekecek, alacak, gelir, gider... İsim—fiil ve sıfat-fiiller, öbür çekimli fiiller gibi geçişli, geçişsiz, ettirgen olurlar, etken, edilgen, dönüşlü ve işteş çatılı olabilirler. Sıfat-fiiller, kendi öznelerini nitelerler. örnek: tanınmış adam (adam tanınmış) 3- BAĞ-FİİLLER (ZARF-FİİLLER, ULAÇLAR) Aldıkları eklerle fiillerin anlamını tamamlayan ya da iki cümleyi bağlayan fiil anlamlı zarflardır. Zarf—fiiller, isim ve fiil çekim eklerini almazlar. Zarf—fiillerin bazıları devamlılık, zaman, sebep bildirme gibi görevler üstlenirler. Asıl görevleri ise hareketin şeklini ve durumunu belirlemektir. Bağ-fiiller, bir cümleyi diğer cümleye bağlama görevi yapar. Örnek: Selda dersi dinlemediğinden öğretmen onu uyardı. Başlıca bağ-fiil ekleri şunlardır: Fiil kök veya gövdelerine gelen ekler cümlede sözcükler arasında da ilgi kurabilir. -ip, -erek, -ken, -leyin, -meden, -meksizin, -eli, -ince, -e, -a, -dikçe, -diğinden, -esiye, -ken, -cesine, -eceğinden, -eceği gibi, -eceği için, -dığı gibi, -dığı kadar... Bağ-fiiller cümlede genellikle zarf görevini üstlenir. Örnek: İnsanları öldür -esiye dövüyorlardı, (zarf) Bütün eşyalarını al-arak evden ayrılmış, (aldı ve ayrıldı) (zarf tümleci) Aslında zaman kavramı taşımayan bu ulaçların bazıları fiilin durumunu zaman yönünden belirtebilir. Örnek: İstanbul'a gelince beni ara. İstanbul'a göç edeli on yıl oldu. Eve geldiğimde her yer karmakarışıktı. Fiilimsilerin bir görevi de yan cümlecik oluşturmalarıdır. Yargı bildirirler fakat fiil kipleri gibi çekim-lenemezler. Bu yüzden yan cümlecik oluştururlar. Temel cümlenin yüklemi olamazlar. içinde fiilimsi bulunan cümleler yapı bakımından birleşik cümledir. Birleşik cümlelerle yan cümlecik temel cümleciğin herhangi bir öğesi olabilir. Örnek: Kitap okumayı öğrenmeliyiz, (yan cümlecik, nesne) Geç kalan otobüs bizi çok bekletti, (yan cümlecik, özne) CÜMLE BİLGİSİ Cümle (Tümce): Bir düşünceyi, duyguyu, isteği ya da yargı anlatmaya yarayan kurallı kelimeler topluluğuna cümle denir. Bir cümlenin asıl öğeleri yüklem ve öznedir. Yüklemin anlamını değişik yönlerden tamamlayan diğer kelime ve kelime grupları (nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci) da yardımcı unsurlardır. Cümlenin Asıl Öğeleri 1. YÜKLEM: Kip ve şahıs ekleriyle çekimli hâle getirilmiş fiillerin; ek-fiille (-di, -miş, -se, -dir) çekimli hâle getirilmiş isim soylu kelimelerin, cümlede aldığı göreve yüklem denir. Dur kızım, kapıyı sen açma. Dedemleri otogardan kim getirecek? Ders çalışırken sözsüz müzik dinlemekten hoşlanıyorum. İnsanları hayata bağlayan umuttur. Eve döndüğünüzde saat on bir değildi. Bu paket sanaymış. Sınıfta kimse yok. Bebeğin karnı doymamış. Bizimle gelin, daha neler göreceksiniz. 2. ÖZNE: Yüklemin bildirdiği oluş, kılış, durum, iş veya hareketi yapan ya da bu fiiller içinde bulunan varlık adlarının cümledeki görevine özne denir. Özneyi bulmak için yükleme "kim, ne" soruları sorulur. a. Gerçek Özne: Yüklemi edilgen çatılı olmayan fiil ya da isim cümlelerinin öznesidir. Bu özne cümle içinde açıkça yer alabildiği gibi gizli olarak da bulunabilir. Gizli özneleri yüklemdeki şahıs ekinden yararlanarak buluruz. • Bazı insanlar problemlere hoşgörüyle yaklaşır. gerçek özne yüklem • Kısa boylu bir adam yerdeki taşları topluyordu. gerçek özne yüklem • Akşam güneşi daha etkileyicidir. gerçek özne yüklem Beni dinleyemeyecek kadar sabırsızdı.(kim?: O) yüklem O: gizli özne Evi, annemin dediği gibi toplamalıyız, (kim?: biz) yüklem Biz: gizli özne b. Sözde Özne: Yüklemi edilgen - geçişli bir fiil olan cümlelerin öznesi sözde öznedir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi yüklemi isim soylu bir kelime olan cümlelerin öznesi kesinlikle sözde özne olamaz. Edilgen çatılı bir fiilin yüklem olduğu cümlelerde özne görevinde görünen kelimeler aslında fiilden etkilenen nesnelerdir. Gerçek özne söylenmemiştir. • Savaşlar sırasında bütün değerli kitaplar sözde özne insafsızca yakılmış. yüklem (yakılan ne?: bütün değerli kitaplar. Yakan kim?: cümlede söylenmeyen gerçek özne. Aslında kitaplar burada yakma işine maruz kalan nesnelerdir.) • Sınıfın duvarları sarıya boyandı. sözde özne yüklem • Yıkanan çamaşırlar ne zaman ipe asılacak? sözde özne yüklem c. Örtülü (Mantıksal) Özne: Yüklemi edilgen-geçişsiz bir fiil olan cümlelerin ne gerçek ne de sözde öznesi olur. Dil bilgisi açısından öznesiz olan bu cümlelerde özne mantık yoluyla bulunur. Yükleme "kimce, nece, kim tarafından, kimin etkisiyle, kim yüzünden, ne yüzünden..." gibi sorular sorularak bulunur. • Bu ışıksız odada mükemmel uyunur. yüklem (kim tarafından uyunur?: onlar tarafından uyunur.) • Issız sokaklarda tek başına yürünmez. yüklem d. Açıklamalı Özne: Bazı cümlelerde ara söz kullanılarak özne hakkında açıklama yapılır. Açıklayıcısı bulunan öznelere açıklamalı özne denir. • İçlerinden biri, yaşlı adam çocuğun yanına gitti. açıklamalı özne yüklem 3. NESNE: Yüklemde belirtilen fiilden etkilenen kelime veya kelime gruplarına nesne denir. Nesne sadece yüklemi fiil olan cümlelerde vardır. Yüklemi isim soylu bir kelime olan cümlelerin nesneleri yoktur. Nesneler cümlede yalın veya ekli oluşlarına göre iki türlüdür: a. Belirtisiz Nesne: Yalın hâldeki nesnedir. Belirtisiz nesneyi bulmak için yükleme "etkilenen ne, etkilenen kim?" soruları sorulur. • İçeri girdiğimde piyano çalıyordu. belirtisiz yüklem nesne Bu hayvanlar özne (kim?: O: gizli özne) (ne çalıyordu?:piyano: belirtisiz nesne) leş yiyor. belirtisiz yüklem nesne b. Belirtili Nesne: İsmin -i hâlindeki nesnelerdir. Belirtili nesneyi bulmak için yükleme "kimi, neyi?" soruları sorulur. • Annem biber dolmasını çok güzel yapıyor. özne belirtili nesne yüklem (neyi yapıyor?: biber dolmasını) » Yeni çıkan televizyon programlarını beğenmiyorum. belirtili nesne yüklem (ben: gizli özne) 4. DOLAYLI TÜMLEÇ: Yüklemin bildirdiği işin ya da durumun yöneldiği (-e hâli), bulunduğu ya da gerçekleştiği (-de hâli), başladığı ya da kaynaklandığı (-den hâli) yeri, varlığı bildiren kelime veya kelime topluluğuna dolaylı tümleç denir. Yükleme "kime, neye, nereye, kimde, neyde, nerede, kimden, neyden, nereden" soruları sorularak bulunur. • Tiyatroya gideceğim, (ben: gizli özne) dolaylı tümleç yüklem • Evi toparlamak için hiç kimseye ihtiyacım yok. dolaylı tümleç yüklem (ben: gizli özne) • Yüzmeyi Karadeniz'de öğrendik. belirtili nesne dolaylı tümleç yüklem (biz: gizli özne) yangınlardan dolaylı tümleç kurtarmalıyız. yüklem Ormanları belirtili nesne (biz: gizli özne) • Gözleri kan çanağına dönmüştü. belirtili nesne dolaylı tümleç yüklem • Bu kumaşlar anneannemden kalmış. özne dolaylı tümleç yüklem 5. ZARF TÜMLECİ: Yüklemi zaman, durum, yön, sebep, miktar ve soru anlamıyla belirten kelime veya kelime gruplarına zarf tümleci denir. Yükleme "ne zaman, ne zamana kadar, ne kadar zaman, niçin, neden, nasıl, ne gibi, ne kadar, ne ölçüde, kaçıncı, ne yöne, ne tarafa..." gibi sorular sorularak bulunur. • Dün akşam Beyoğlu'na kadar yürüdük. zaman bildiren yön bildiren yüklem zarf tümleci zarf tümleci İnsanlar evsiz barksız durum bildiren zarf tümleci biraz dinlen. (biz: gizli özne) özne • Şimdi Zaman bil. kalmıştı. yüklem miktar yüklem zarf tümleci bil. zarf t. • Ben bu yüzden yalnızlığa (sen: gizli özne) özne sebep bildiren zarf tümleci hasretim. dolaylı tümleç yüklem • "kimle, neyle?" sorularına cevap veren kelimelere edat tümleci denmektedir. Ancak araç bildiren bu kelimeler de zarf tümleci içinde gösterilmelidir. • Sınava arkadaşlarımla çalışacağım. dolaylı t. edat t. yüklem bu anahtarlarla edat t. açabilirsin. yüklem (ben: gizli özne) • Kapıyı ancak belirtili n. zan11. (sen: gizli özne) CÜMLEDE ANLATIM ÇEŞİTLİLİĞİ Cümlede, sözcüklerin gerçek anlamları dışında kullanılmaları, söylenişlerinden özellikler, cümlede kullanıldığı yerler cümlenin anlamını etkiler. I- Düşünceler Bakımından Benzer ve Yakınlığı Olan Cümleler: Bu tür cümleler başka başka sözcüklerle aynı düşünceleri verecek nitelik gösterirler. Soruda dört veya beş cümle verilir ve bunlardan ikisi belirttiği yargı yönünden birbirine yakın veya aynı anlamı verebilir. Örnek: 1 (I) Bana göre şiir, özünü halk kültüründen almalı (II) Halk kültürü tükenmez bir hazinedir. (III) Halk ne söyleyecekse doğrudan söyler (IV) Dolambaçlı yollara sapmaz (V) Halkımız acı sözlerden tatlı sözler türetir. (VI) Çirkinliklerinden güzellikler yaratır. Parçada anlamca birbirine en yakın olan iki cümle hangisidir? A) I, II B) ll-lll C) lll-IV D) IV-V E) I- VI Çözüm: Bir sözün doğrudan söylenmesi ne ise dolambaçlı yollara sapmamak da aynı şekilde söylenmesi demektir. Burada III. cümle ve IV. cümle aynı yargıyı belirtmiştir. Yanıt C'dir. Örnek: 2 I- Sanatçı, duygularını dile getirirken başkalarının beklentilerini göz önüne almaz. II. Sanatçının değeri, verdiği eserden anlaşılır. III. Sanatçı, eserlerinde okuyucunun duygularına seslenebildiği ölçüde başarılı olur. IV. Sanatçı, yazılarını içinden geldiği gibi özgürce yazar. Bu cümlede öne sürülen düşünce bakımından, birbirine en yakın olan ikisi aşağıdakiler-den hangisinde birarada verilmiştir? A) l-ll B) l-lll C) l-IV D) ll-lll E) lll-IV Çözüm: I ve IV nolu cümleler anlam bakımından birbirine en yakın cümlelerdir. Yanıt C'dir. Örnek: 3 "Seni her mecliste küçük düşürür. Kötülerle konup göçücü olma." Karacaoğlanın bu dizeleriyle, anlamca en iy uyuşan atasözü aşağıdakilerden hangisidir? A) Kötü söyleme eşine, zehir kata aşına B) Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleye yim. C) Üzüm üzüme baka baka kararır. D) Deli ile çıkma yola, başına getirir bela. E) Kır atın yanında duran ya huyundan ya sı yundan. Çözüm: Soru cümlesindeki dizelerde kötüler insanı daima küçük düşüreceği konusu ele alıı mıştır. Kötüler bela getirdiğine göre, delilerle ber ber olma da bela getirir yargısını veren atasö; cevap olur. A, B, C ve E'de ilişkilerde olumlu ya < olumsuz yargılar belirtmiştir. Seçenek D'dir. 2- Tanımlama Cümleleri: Tanım bir kavra bir varlığı özellikleriyle belirtmek, değişmez nitel leriyle anlatmaktır. Bu cümleler, varlığın veya k; ramın ne olup olmadığını belirler. Tanımda doğ luk veya yanlışlık söz konusu değildir. Tanım, "ı dir?" sorusunun cevabını vermektir. Örnek: Edebiyat, duygu ve düşüncelerin, s de veya yazıyla, sanatlı bir şekilde anlatılması (Edebiyat nedir?) İnsan, düşünen ve konuşan bir canlıdır. Makine, işimizi ve yaşamımızı kolaylaştırar araçtır. Örnek: 1 Aşağıdakilerden hangisi bir "tanım" cür sidir? A) Lirik şiir akıldan çok düş gücüne, düşü den çok duyguya yaslanır. B) Lirik şiirde aşkın her türlü görünüşü b yönleriyle dile getirilir. C) Lirik şiirde, şair, sözcükleri seçerken or ses ve görüntü gücünü göz önünde tu D) Lirik şiir, duyguların çok etkili ve coşku biçimde dile getirildiği şiir türüdür. E) Lirik şiirde yıllar yılı, aşk, ölüm, din git lirli temalar işlenmiştir. Çözüm: Tanım cümlesini bilmek için bu cümlelere "Lirik şiir nedir?" sorusunu sormak gerekir. Bu sorunun cevabı seçeneklerden D'de vardır. A, B, C, E'de lirik şiirle ilgili nesnel yargılar söz konusu edilmiştir. 3-Yorumlama Cümleleri: Bir olayı, duygu ve düşünceyi belli bu görüşe göre açıklamak veya değerlendirmeye yorum denir. Yorumlar, öznel anlatımlardır. Kişilere göre farklı değerlendirmeler bulunan cümleler yorum cümleleridir. Örnek 1 (I) Çevrili metinden yola çıkan yazar, oyuna yeniden oldukça güzel bir biçimde oluşturmuş. (II) Metin yerel motfilrele yalınlaşırken evreselliğini de yitirmemiş (III) Ayrıca onun dokusunda yer alan dostluk, fedakarlık bağlılık gibi duygular, inandırıcı ve dengeli bir biçimde verilmiş (IV) Öte yandan tipler üzerinde yeterince durulmamış, bunlar soluk birer görüntü olarak kalmış (V) Oyunda anlatılanların geçtiği yer ve zaman da belirtilmemiş. Bu parçada numaralandırılmış cümlelerin hangisinde yazar bir yorum yapmamıştır? A) I B) II C) III D) IV E) V Çözüm: Yazarın yorumunu katmadığı nesnel cümle V. cümlededir. Yanıt E'dir. 4. Karşılıklardan (Zıtlıklardan) Yararlanılan Cümleler: Aynı varlık hakkında karşı iki görüşü aynı anlamda belirtmektedir. Bir varlığı bir düşünceyi, bir olayı olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte vermektir. Varlığın somut durumu ile duygusal yönünün karşılaştırılması da karşıtlık ilgisiyle anlatılması demektir. Burada önemli olan varlık veya düşüncenin, olayın daha belirgin hâle getirilmesidir. Örnek: 1- Gittiğimiz yaylada koştuk, güldük, eğlendik, teyzemlerse somurtup oturdular. 2- Şiir dildeki sözcüklerin hem nasıl kullanıldığını gösterir hem de duyguların coşku dolu anlatımını sağlar. 3- Romanı, anlatım yönünden diri; konu yönünden aşınmış bulduk. Örnek: Aşağıdaki cümlelerden hangisinde anlamı belirginleştirmek için karşıt durumlardan yararlanılmıştır? A) Film o kadar sıkıcı idi ki sonunu beklemeden televizyonu kapattı. B) Madem ki sözümü dinlemiyorsunuz, ben de bu konuda bir daha konuşmam. C) Sanki suçlu kendisi değilmiş gibi sakin etrafı süzüyordu. D) öğretmenin sorduğu soruyu en çalışkan öğrenci bile çözemedi. E) Dışarısı günlük güneşlik, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor. Çözüm: Ada sıkıcılığın karşıtı kapatmak değildir. B'de dinlemenin karşıtı konuşmamak değildir. C'de karşıtlıkla ilgili anlam yoktur. D'de sorunun karşıtı çözmek değildir. E'de dışarıdaki sıcaklık ve içerideki soğukluk anlatılmaktadır. 5- Karşılaştırmalardan Yararlanılan Cümleler: Aralarında ilgi bulunan iki kavramın benzer veya farklı yönlerinin ortaya konulması ya da çeşitli olay ve varlıkların değişik açılardan üstünlüklerinin ele alınmasıdır. Bu farklılıklar, "daha çok, daha faz-|a, en-den... -e göre, daha çok..." gibi sözcük ve eklerden yararlanılarak yapılır. Örnek: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir karşılaştırma yapılmıştır? A) Ünlü masal kahramanı Heidi'nin oradan oraya koşturduğu Alpler ile hemen hemen aynı güzelliğe sahip bir yayladayız. B) Çocukluğumuzun pazen pijamalarına desen olmuş kır çiçekleri, orman gülleri, yol kenarlarına gizlice serpiştirilmiş. C) Burada doğayla kucak kucağa yapayalnız özgür, güçlü ve huzurlusunuz. D) Şenliklerle, hele genç kızların dilinde coşkuyla akıp giden sevda türküleriyle. E) Bir yerde olanca maviliğiyle deniz, bir yanda başı karlı dağlar ve yeşilin binbir tonu. Çözüm: A seçeneğinde cümlede Alpler ile yazarın yayla, güzellikleri yönünden karşılaştırılmış-tır. B, C, D ve E'de görünen varlıklar tasvir edilerek anlatılmıştır. 6- Aşamalı Bir Durum Belirten Cümleler: Bir olay veya bir durumun belli bir zaman içinde yavaş yavaş değişmesini belirtir. Bu tür cümlelerde yargılar hemen değişmez yavaş yavaş artar veya eksilir. örnek: 1- Bu çocuk büyüdükçe davranışlarını kontrol altına alıyor. 2- Haftalar ilerliyor, meyveler kırmızıdan yeşile boyanıyordu. 7- Bir Koşula (Şarta) Bağlı Yargı Belirten Cümleler: Bu tür cümlelerde temel yargının gerçekleşmesi için daha önce başka bir yargının gerçekleşmesi şartı vardır. Bir iş veya şartlı birleşik cümledir. Bazı edat ve bağlaçları ile şart kipinin -se, -sa ekleriyle yapılır. örnek: 1- İşini bitirdin mi paranı alırsın. 2- Sınıfını doğrudan geçersen tatile gidebilirsin. 3- Doğruluktan ayrılırsan senin yüzüne kimse bakmaz. Örnek: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemin gerçekleşmesi bir şarta bağlı değildir? A) İzin verse de görüşlerimizi açıklasak. B) Kar yağmasa da otobüsle gitsek. C) Gürültü etmese de çocuk uyuşa. D) Mektup yazmasa da telefon etse. E) Yardım etsen de çabuk bitirsek. Çözüm: A, B, C ve E'de temel cümlenin olması yan cümleciğin olmasına bağlıdır. Bu cümlelerde yan cümlecik şartı, temel cümle ise istek anlamındadır. D'de ise yan cümle hem de temel cümle istek niteliğindedir. 8- Sebep - Sonuç İlişkisiyle Kurulan Cümleler: Bu cümlelerde asıl anlatılmak istenen yargının oluşumundaki etken de belirtilir. Sonuçlanmış bir olayın veya ortaya çıkmış bir durumun, bu olay veya durumu gerektiren ya da doğrudan başka olay ya da durumla birlikte kullanıldığı anlatımlardır, -dı-ğından, -dığı için -dikçe, -ince, -eceğinden ... gibi eklerle yapılır. Temel yargıya neden, niçin, hangi, sebeple, neden dolayı... gibi soruların cevapları bu cümlelerle birlikte verilir. Arka akaya gelen bağımsız cümlelerin biri diğerinin sebebini belirtecektir. Örnek 1- Genç adamın korkudan dizleri titriyordu. 2- Hasta olduğu için ders haneye gidemedi. 3- Yaşlı olduğundan yokuşu hızlı çıkamıyordu. 4- Ben sana tembelsin diyemem, konuları biliyorsun. Örnek: Aşağıdakilerden hangisinde birinci cümlecik ikincinin nedeni durumundadır? A) Biraz daha yaklaşınca onu kıyafetinden tanıdım. B) Yağmur yağmıyorsa yola çıkmışlardır. C) Gelir gelmez beni arayacağını söylemişti ama aramadı. D) Fazla ışık gözlerime dokunduğundan perdeyi kapattım. E) Ana caddeyi geçtikten sonra okul yoluna girdiler. Çözüm A'da "tanımak" yargısı "kıyafeti" sebe-biyledir.Oysa birinci cümlecik "birazdan yaklaşınca" anlatımıdır .B' de sonuç cümlesi "yola çalışmışlardır" ilk cümlecik ise "kar yağıyorsa" yargıdır ve cümlecik "neden "değil "şart" tır. C 'de ise temel yargı "perdeyi kapattım" ifadesidir ve perdenin kapatılmasının nedeni "fazla ışık gözlerime dokunduğundan" sözleriyle belirtilmiştir. E'deki cümlede neden sorusunun cevabı yoktur. 9- Olasılık (İhtimal) Bildiren Cümleler: Bu cümlelerde anlatılan kesin değil ancak tecrübelerimizden kaynaklanan düşüncelerimizi belirtme anlamı vardır. Bir şeyin görünüşüne göre olacağının ihtimali anlatılır. Olasılık anlamı; "sanki, sanırım, herhalde, galiba, gibi,...-e bilmek,-tir..." gibi sözcük ve eklerle verilir. Örnek: 1- Onlar şimdi okula varmıştır. 2- Sanırım, söyledikleri doğrudur. 3- Galiba bugün buraya gelemeyecek. 4- Hava bozdu, yağmur yağabilir. 5- Bu gece burada kalabiliriz. Örnek: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir olasılık, olabilirlik söz konusudur? A) Kar yağıyor kış geldi. B) Onunla konuşmalısın; köyün en yaşlı kişisidir. C) Ben onu iyi tanırım. D) Siz de biliyorsunuz; o kardeşlerin en küçüğüdür. E) Geç kaldık; sanırım o gitmiştir. Çözüm: A, B, C ve D seçeneklerinde ihtimale dayanan bir anlam yoktur.E'de ise "sanırım o gitmiştir" cümleciği olasılık anlamı vermektedir. 10- Varsayım Belirten Cümeleler: Cümlede olmamış bir eylemi olmuş gibi ya da olmuş bir eylemi olmamış gibi belirtmeye denir. Tam olarak doğrulanmamış ama doğrulanması beklenen düşünceler, diyelim ki, tut ki, kabul edelim ki, varsayalım ki..." gibi sözlerle belirtilir. Not: Varsayım ile tahmin anlamı taşıyan cümleler birbirine karıştırılmamalıdır. Örnek: 1- Şimdi onlar geldi diyelim ki, bu durumda ne yapabiliriz. 2- Tut ki onlarla görüştün, sonuca ulaşabilecek misin? Örnek: Aşağıdakilerden hangisi bir varsayım ifade etmektedir? A) O, çarşamba günü geziden dönebilir. B) Diyelim ki bu olay gerçek değildir. C) İstediğini veririm yeter ki sen çalış. D) Belki onu sen de tanırsın. E) Yarın, akşam yemeğine onlar da gelebilir. Çözüm; A, C, D ve E' de olabilir, olasılık anlamı vardır. B' de ise "diyelim ki" sözü varsayım anlamı katmıştır. Çünkü olay olduğu halde gerçek olmadığı düşünülmek istenmektedir. 11- Olumluluk - Olumsuzluk Anlamlı Cümleler: Bir varlığn istenilen amaca veya beklenilene uygun nitelikleriyle birlikte uymayan niteliklerin de bir arada belirtilmesi , varlıkların olumlu ve olumsuz yönleriyle tanıtılmasıdır. Edebiyatımızda eleştiri adı verilen bir anlatım şeklidir. Örnek: Aşağıdaki yargıların hangisinde , bir eser ya da yazar, hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle ele alınmıştır? A) Temiz, sağlam, akıcı cümleleri, özentisiz anlatımıyla edebiyatımızda her zaman yaşayacaktır. B) Kelimelerin seçiminde ve kullanımında gösterdiği özen, anlatımında duruluğun, yalınlığın sınırını aşıyor. C) Kitapta öncelikle göze çarpan özellik, şiirsel bir anlatım ve zengin bir kelime dokusu oluyor. D) Yazar, toplumun özellikle kötü yanlarını ele alıp yermekten çok bundan duyduğu üzüntüyü belirtiyor. E) Belirli bir durumu somut ve nesnel biçimde yansıtmış, anlatımını hızlandırarak gerilimler ve gevşemeler yaratmıştır. Çözüm: A, B, C ve D' de oynanan oyunun üzerinde güzel duygular oluşturacağını söylerken E'de "oyunun çok fazla seyirci toplamayacağı" önyargısı verilmiştir, 12- Doğrudan Anlatım, Dolaylı Anlatım Konuşmayı yapanın başkasından duyduğu sözü hiç değiştirmeden olduğu gibi aktarmasına "doğrudan anlatım", başkalarına ait sözleri, sözü söyleyenin ağzından çıktığı gibi değil de, yazar ya da anlatıcının kendi duygularını katarak aktarmasına "dolaylı anlatım" denir. Örnek: Babası oğluna "çabuk yanıma gel" dedi. (Doğrudan anlatım) Ahmet "Yarın Ankara'ya gideceğim."dedi. (Doğrudan Anlatım) Örnek: Babası, oğlunun çabukça yanına gelmesini söyledi. (Dolaylı Anlatım) Ahmet, yarın Ankara'ya gidecğini söyledi. (Dolaylı Anlatım) 13- Özel veya Genel Durum Anlatan Cümleler: Genel veya özel anlam, yalnız sözcüklerde değil, cümle anlatımları da genel veya özel anlamlı olabilir. Bir konunun ayrıntılarına girmesi daha belirgin ve eksiksiz olması özel anlamlı cümlelerde olur. Genel anlamlı cümleler pek belirgin olmaz. "Bitki" sözcüğüne göre "ağaç" özeldir. Apartman sözcüğü genel, apartmanın dairesi özel bir nitelik gösterir. Örnek: 1- "Denize kıyısı olan ülkeler gemi taşımacılığında ileri gitmişlerdir." cümlesi genel anlamlıdır. 2- "Trabzon gemi taşımacığılında diğer şehirlere göre daha ileri gitmiştir." cümlesi özel anlamlıdır. Örnek: 1- Ormanlar, dünyanın akciğerleridir, (genel anlam) 2- Bolu ormanları ülkemizin en güzel ormanlarıdır, (özel anlam) 14- Eşitlik veya Eşitsizlik Anlatan Cümleler: Bazı cümleler olay ve kavramlar arasında eşit olan veya eşit olmayan bir olguyu dile getirebilir. Sorularda eşitlik ilgisiyle anlatılan cümlelere de sık sık rastlanmaktadır. Örnek: İşçilerine onar milyon verdi, (eşit) Şekerleri aralarında bölüştüler, (eşit değil.) Şekerleri kardeşçe bölüştüler, (eşit) Kazandıklarını yarı yarıya bölüştüler, (eşit) Akşam kazandıklarını sabah harcadılar, (eşit değil.) 15- Cümle Tamamlama: Verilen bir cümlede boş bırakılan yerler cümle anlamının gelişine göre anlamlı ve mantıklı bir biçimde sözcüklerle veya cümlecik ya da deyimlerle tamamlama şeklinde karşımıza çıkan sorular da vardır. Örnek: 1 Ayrıntılı olarak düşünmeden... Sözleri aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa cümle tedbirli bir insanın tutumunu yansıtır? A) Yaptığım girişimlerden iyi sonuçlar aldığım oldu. B) Verdiğim bu karar herkesi sevindirdi. C) Böyle bir işe girişmemek gerektiğine inanıyorum. D) Başladığım bu işte başarılı oldum. E) İşimden ayrılmam onu rahatsız etmedi. Çözüm: Soru cümlesinde "Ayrıntılı olarak düşünmeden" Adaki girişimde bulunamaz. B'de verilen karar herkesi sevindiremez. D'de ayrıntılı düşünmeden bir işe başlanamaz. E'de ayrıntılı düşünmeden işinden ayrılma ve rahatsız etmemek düşüncesi yanlıştır. C'de ise ayrıntılı olarak düşünmeden tedbirli bir işe girişmez. 16- Değerlendirme Cümleleri: Bir varlığın, kavramın veya olayın önemini, nitelik ve niceliğini belirlemek için kurulan cümlelerdir. Bu cümleler uzun incelemeler sonucu, varlık ya da kavramı olan, olmayan, tam olan eksik olan yönlerini vurgulamak için kurulur. Öznel nitelikli cümlelerdir varlık veya kavramın önemiyle ilgili değerlendirmeleri belirtir. Örnek: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "değerlendirme" söz konusu olur? A) Kimi sanatçılar duygularını dile getirmek için kimileri de kusursuz eserler yaratmak için yazarlar. B) Romancı, gerçekleri düş gücüyle yeniden biçimlendiren kişidir. C) Bir eserin değerinin konusundan çok, üslubuna bağlı olduğunu her zaman söylerim. D) Bu romandaki kişilerin birbirleriyle ilişkiler üzerine birçok inceleme yapılmıştır. E) Bu eserde konu gerçek yaşamdan alınmış; kişiler karakterlerine uygun biçimde konuş-turulmuştur. Çözüm: Ada yazarların yazma amacı anlatılmış. B'de romancı tanımlanmış. C'de eserin değerinin nelerden oluştuğu konusuna yorum yapılmış, D'de romanın kişileri hakkında görüşler belirtilmiştir. E'de ise bir eser ele alınarak o eserin nitelikleri tanıtılmıştır. Değerlendirme yapılmıştır. 17- Duygu Anlamlı Cümleler: Günlük yaşamımızdaki konuşma dilinde kullandığımız genel duygu ve düşünceleri anlatan, soru kökünden istenilen duygunun belirtildiği, bazen bu duygunun bir kelimeyle veya kelime grubuyla, bazen cümlenin tamamını kapsayan anlamlı cümlelerdir. Bu cümleler, sezgi, öneri, alaya alma, takdir etme, beğenme, hayıflanma, üzülme, yakınma, uyarma, çaresizlik, şaşırma, sevinme... gibi genel anlam veren cümlelerdir. Örnek: 1 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde uyarma anlamı vardır? A) İzin verirseniz bu konuyu sonra tartışalım. B) Arkadaşlar biraz sensiz olabilir miyiz? C) Hemen okula gitmek zorundayız. D) Ben nöbeti alınca siz gidersiniz. E) Bu kitapları okuyunca arkadaşınıza verirsiniz. Çözüm: Uyarma, bir kimseye davranışının yanlışlığını söyleme, ikaz etme demektir. Buna göre A 'da istek, C'de zorunlu olma, D'de istek, E'de emir anlamı vardır. B'de ise sessiz olunması için uyarı yapılmıştır. Örnek: 2 Aşağıdakilerin hangisinde bir "çaresizlik" söz konusudur? A) Elinde kalan malları komşusuna devretti. B) Elden çıkardığı evin yerine yenisini aldı. C) Elinde avucunda ne varsa bu işe yatırdı. D) Tek oğlunu da yitirince eli böğründe kaldı. E) O olaydan sonra buradan elini ayağını çekti. Çözüm: A'da elinde kalmak deyimi satılamayan, müşterisi olmayan mal İçin kullannılır. B'de elden çıkarmak deyimi satmak anlamındadır. C'de elde avuçta ne varsa deyimi bütün mal mülk ne varsa demektir. E'de elini ayağını çekmek deyimi sık uğranılan yere bir daha uğramamak anlamı vermektedir. D'de ise eli böğünde kalmak deyimi iş yapmaz durum olmak anlamındadır ve tek oğlunu yitirince eli böğünde kalmak, çaresizlik anlamını vermektedir. Örnek: 3 (I) Kitapta, günümüz edebiyatı, açısından önemli sayılabilecek zengin bir malzeme var (II) Bunlar saymakla bitmez (III) Ülkemizin edebiyatı, birazda böyle sanat olaylarının bir araya getirmesiyle serpilip gelişmektedir. (IV) Oysa geçmişe baktğımızda bu konuda öyle çorak bir görünüm var ki.. (V) Örneğin bir Yahya Kemal'in bir A.H Tan-pınar'ın eserlerine ışık tutabilmek için eldeki bilgi kırıntılarıyla yetinmek zorunda kalıyoruz. Bu parçada hangi cümleden başlanarak bir "yakınma" dile getirilmektedir? A) I B) II C) III D) IV E) V Çözüm: Soruda yakınma'ya başlanılan cümle istenmektedir. İstenmeyen hoşa gitmeyen bir durum bir şeyden şikayet etmeye yakınma dendiğine göre, yazar IV cümlede daha önceki dönemlerde ortaya konulan eserlerin azlığından yakınmaktadır. Çorak bir görünümden amaç eser azlığını vurgulamak için kullanılmıştır. Örnek: 4 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde beğenme anlamı vardır? A) Çocuk dediğin söz dinler. B) Okul dediğin böyle olur. C) Öğrenci dediğin düzenli çalışır. D) Köy dediğin ağaçlı olur. E) Arkadaş dediğin yardım eder. Çözüm: A'da çocuğun nasıl olması gerektiği C'de öğrencinin, D'de köyün, B'de ise "okul dediğin böyle olur" derken "Bir okul ancak bu kadar güzel olur, daha güzelini düşünemiyorum" demek istemiştir. Yalın Anlatım: Sözü etkilemek için gösteriş ve süslü cümlelerden kaçınmalıdır. Yoğun Anlatım: Az sözcükle daha çok anlam kazandırma, anlam yönünden incelik ve derinlik verme. Doğal Anlatım: Her türlü yapmacıktan kaçınmadır. Özgün Anlatım: Anlatılanın özellik kazandırılması herkes tarafından diğer anlatımlardan farklı oluşudur. CÜMLE ÇEŞİTLERİ I. YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER 1. İsim Cümlesi: Yüklemi isim ya da isim soylu bir kelime olan cümlelere denir. Sorusunun doğru cevabı bu değil. Bizi arayan kimlerdi? Görmeyeli nasılsın? Dün yapılan yarışmada siz yoktunuz. O, her zaman anlayışlıdır. 2. Fiil Cümlesi: Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir. Sabah, kahvaltı yapmadan evden çıkmam. Büyük annesinin evinden dönüyordu. Müzik dinlemeyi çok seviyor. Bu berbat yerde nasıl yaşıyor? II. YÜKLEMİN YERİNE (ÖĞE DİZİLİŞİNE) GÖRE CÜMLELER 1. Kurallı Cümle: Yüklemi sonda olan cümlelerdir. Bu renkler üzerinde gezinen hayallerimdi. Beni hayallerimin bittiği yere asın. 2. Kuralsız (Devrik) Cümle: Yüklemi sonda olmayan cümlelerdir. Hatırlarım seni gezdiğim bu sahilde. Caddeler her zaman temizdir bu güzel şehirde. 3. Eksiltili Cümle: Asıl öğelerinden biri olan yüklemi düşmüş olan cümlelerdir. Herkes tarafından bilinen yüklem söylenmez. Üzgünüm ama onu... (kaybettik) İkisi de öyle iyi, öyle dost canlısı insanlar ki... (onları çok seviyorum) III. ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER 1. Olumlu Cümle: Yüklemin belirttiği anlamın olduğunu, yapıldığını, gerçekleştiğini belirten cümlelerdir. Sadece su içmek istiyorum. Her zaman bakımlıdır. Anlatacaklarımı dikkatle dinler misin? 2. Olumsuz Cümle: Yüklemin belirttiği anlamın olmadığını, yapılmadığını, gerçekleşmediğini belirten cümlelerdir. Fiil cümlelerinde olumsuzluk -ma ekiyle; isim cümlelerinde olumsuzluk değil kelimesiyle yapılır. Olumsuzluk yapan ekler; -me, -ma, -mez, -maz, -sız, ne... ne, mi'dir. Olumsuzluk yapan sözcükler; yok, değildir. Zaman bir türlü geçmiyor. Hava soğumuştu ama yağmur yağmamıştı. Abant'a giden yol, bu değildi. Hiçbir şey sonsuz değil. O buradan geçmez. Bizi ne aradı ne sordu. O buraya gelir mi hiç. 3. Soru Cümlesi: Bir istekte bulunmak veya bir durumu öğrenmek amacıyla soru sıfatı, soru zamiri, soru zarfıyla ya da soru edatı -mi ile kurulan cümlelerdir. Yanıt gerektirmeyen soru cümleleri de vardır: Kim dinler onu? Orada niçin konuşuyorsunuz? Sen nasıl insansın? Sen utanmıyor musun? Masadaki bardağı bana uzatabilir misin? Akşamki tiyatro nasıldı? Öğretmenin çağırdıkları kimlermiş? En son okuduğun hangi kitaptı? 4. Ünlem Cümlesi: Sevinç, acı, hüzün, korku, şaşkınlık gibi duygulanmalar ve heyecanlanmalarda ünlemlerle kurulan cümlelerdir. Aman Allah'ım, bu da ne! Hey, oradaki; elindekini buraya getir! Of, yeter artık! Ay, elim acıdı! IV. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER 1. Basit Cümle: İçinde bir tek yargı, dolayısıyla bir tek yüklem olan cümlelere denir. Senin tek görevin çalışmaktır. Bilgisayarımı tamir eder misin? İstiklal Marşı'nı kim bestelemiştir? Onun kitaplarını çok beğeniyorum. 2. Birleşik Cümle: İçinde birden fazla yargısı bulunan cümlelerdir. Birleşik cümleler şunlardır: a. Girişik (Asıl) Birleşik Cümle: Yan cümleleri fiilimsilerle kurulan cümlelerdir. Yan cümle, temel cümlenin bir öğesidir. • Neler aldığını bize göstermedi. yan cümle (b.li nesne) • Ahmet, kitaplarını masaya bırakarak odadan çıktı. yan cümle (zarf tümleci) • Merdivenleri hızla çıkan Duygu, nefes nefese yan cümle (özne) kalmıştı. b) Koşullu (şart) Cümle: Yan cümlesi şart kipiyle çekimlenmiş cümlelerdir. Bu yan cümleler genellikle temel cümlenin zarf tümleci olurlar. • Bu konuları iyi öğrenirse sınavda başarılı olur. yan cümle (zarf tümleci) •Anlatacağın hikâye güzel değilse kimse dinlemez, yan cümle (zarf tümleci) c. Ki'li Birleşik Cümle: "ki" bağlacının bağladığı cümlelerdir. • İnsanları sev ki sen de sevilesin. • Nice öğrenci bilirim ki kitabın yüzünü açmadan okula gelir. d. Kaynaşık (İçice Birleşik) Cümle: Temel cümleyle birlikte içinde başka bir konuşma cümlesi bulunan birleşik cümlelerdir. Müdürüm, "Her iş zamanında yapılmalıdır." diyor. Bu konuda babam "Kimseyi kandırmamalısın." derdi. e. Sıralı Birleşik Cümle: Virgül (,), noktalı virgül (;) işaretleriyle birbirine bağlanan, birden fazla yargı bildiren cümlelerdir. Bu tür cümlelerde her cümlenin kendi içinde öğeleri vardır. • Her sabah erken kalkar, kahvaltısını bahçesindeki ağaçlara karşı yapar; işine huzurlu bir şekilde giderdi. • El el üstünde olur; ev ev üstünde olmaz. f. Bağlı Birleşik Cümle: Bağlaçlarla birleştirilen ve içinde birden fazla yargısı olan cümlelerdir. • Soluk benizliydi ve başında eski bir şapka vardı. • Biz dans ediyorduk fakat onlar keyifsizce oturuyordu. g. Arasözlü (Ara Cümleli) Cümle: Kuruluşunda ara söz bulunan cümlelerdir. • O gün, sinemaya gittiğimiz gün, çok mutluydum. • Arkadaşın, mavi gözlü olan, güvenilir biri değil. ANLATIM BOZUKLUĞU 1. Kelimelerin Yanlış Anlamda Kullanılması: Sözü söyleyenin, kullandığı kelimenin anlamını tam olarak bilmemesinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğudur. • Sokakları kapsayan çöpleri, belediye bir türlü kaldırmıyor. kapsayan: dolduran • Davranışlarıyla arkadaşlarının üzülmesini sağladı. üzülmesini sağladı: üzülmesine neden oldu 2. Aynı Anlama Gelen Kelimelerin Kullanılması: Söyleyeceklerimizi en az kelimeyle anlatmalıyız. Buna duruluk denir. Cümlede gereksiz kelimelerin kullanılmasından ve duruluğun bozulmasından doğan anlatım bozukluğudur. • Öğretmeniyle bütün ders boyunca tartıştı. ("bütün" kelimesi gereksiz) • Sanırım o da sizi bekliyor olmalı, ("koyu renkli" kelimelerden biri çıkarılmalı) • Bu iş yerinde aşağı yukarı üç-dört yıldan beri çalışıyorum, ("aşağı yukarı" kelime grubu gereksiz) 3. Anlamca Çelişen Kelimelerin Kullanılması: Anlam yönünden birbiriyle çelişen kelimelerin kullanılması, anlamın bulanık ve ifadenin çelişkili olmasına sebep olur. • Bu istek, hiç şüphesiz onun kulağına gitmiş olabilir, ("koyu renkli" kelimelerin ifade ettiği anlam birbiriyle uyumsuz) • Bundan aşağı yukarı tam iki yıl önceydi. ("aşağı yukarı" ve "tam"kelimelerinin ifade ettiği anlam birbiriyle uyumsuz.) 4. Söz Dizimi Yanlışları (Kelimelerin Yanlış Yerde Kullanılması): Özellikle sıfat ve zarfların uygun yerlerde kullanılmamasından doğan anlatım bozukluklarıdır. • Haber programları tekrar tekrar vurulan sivilleri gösteriyordu. Doğru dizim: (Haber programları vurulan sivilleri tekrar tekrar gösteriyordu.) • Cumhurbaşkanı birkaç gün içinde yapımı tamamlanan fabrikayı hizmete açacak. Doğru dizim: (Cumhurbaşkanı yapımı tamamlanan fabrikayı birkaç gün içinde hizmete açacak.) 5. Özne Eksikliği: Bu tür hatalar genellikle birleşik cümlelerde yapılır. Birleşik cümledeki yargılar tek özneye bağlanmak istenir. Eğer cümlelerin özneleri farklıysa anlatım bozukluğu ortaya çıkar. • Katilin tabancası alındı, karakola götürülerek sorgusuna başlandı. (bu cümlenin ikinci bölümünün öznesi "ka-tH'dir.Söylenmediği için karakola götürülüp sorgusuna başlananın, birinci cümlenin öznesi olan "katilin tabancası" olarak algılanmaktadır.) 6. özne - Yüklem Uyuşmazlığı: Bir cümlede özne ile yüklem; kişi, teklik - çokluk, olumluluk olumsuzluk bakımlarından uygun olmalıdır. Otobüste bir ben bir de o yaşlı adam kalmıştı, (kalmıştık) Yürümekten ayaklarım ağrıyorlar, (ağrıyor) Hiçbirimiz onu yeteri kadar tanıyorduk, (tanımıyorduk) Eve geç döneceğimi sen de o da biliyordu. (biliyordunuz) Kimse seni suçlamadı; sana hak verdi. (....; herkes sana hak verdi) 7. Nesne Eksikliği: Birleşik cümlelerde iki farklı yüklem vardır. Fiil kökenli yüklemlerin bazıları nesne ister, bazıları istemez. Nesne isteyen fiil cümlelerinde nesneyi kullanmamak hataya sebep olur. • Her gün ona telefon açıyor ve çok sevdiğini söylüyordu. Her gün ona telefon açıyor ve onu çok sevdiğini söylüyordu. • Doktor, çocuğun dişini çekip eve gönderdi. Doktor, çocuğun dişini çekip onu (çocuğu) eve gönderdi. 8. Dolaylı Tümleç Eksikliği: Birleşik cümlelerde dolaylı tümleç isteyen fiileri dolaylı tümleçsiz kullanmak hataya sebep olur. • Onu gördü ve her şeyi anlattı. Onu gördü ve ona her şeyi anlattı. • Hasan, benden nefret ediyor, düşmanca davranıyordu. Hasan, benden nefret ediyor, bana düşmanca davranıyordu. 9. Yüklemin Yanlış Kullanılması: Birleşik cümlelerde fiillerin çatı, olumluluk - olumsuzluk bakımlarından uyuşmamasından doğan hatadır. • Bir şişe kolonya alınarak hastayı ziyaret etti. edilgen etken • Bir şişe kolonya alınarak hasta ziyaret edildi. edilgen etken • Bir şişe kolonya alarak hastayı ziyaret etti. edilgen etken • Leyla Hanım oldukça titiz fakat kibirli değildi. Leyla Hanım uldukça titizdi fakat kibirli değildi. 10. Yüklem Eksikliği: Farklı yüklem isteyen birleşik cümlelerde yüklemlerden birinin kullanılmaması ndan doğan hatadır. • Sabaha kadar dans ve müzik dinlediler. Sabaha kadar dans ettiler ve müzik dinlediler. • Başbakan fabrikaya geldiğinde halk oyunları ve kurban kesilerek karşılandı. Başbakan fabrikaya geldiğinde halk oyunları oynanarak ve kurban kesilerek karşılandı. 11. Tamlama Yanlışlıkları: Tamlayanın belirsizliği, cümlede anlam kopukluğuna sebep olur. • Geldiğini görmedim, (senin geldiğini mi onun geldiğini mi?) • Çocuk ilgi ister çünkü ilgisizliğe tahammülü yoktur. Çocuk ilgi ister çünkü çocuğun ilgisizliğe tahammülü yoktur. • Doğa ve toplumsal olayları inceledik. Doğa olaylarını ve toplumsal olayları inceledik. • Vali her konuda tüm ölemleri alması gerekirdi. Valinin her konuda tüm önlemleri alması gerekirdi. 12. Noktalama Eksikliği: Adlaşmış sıfatlardan, sıfat-fiillerden sonra ya da özneyi belirlemek için özneden sonra virgül kullanmak gerekir. Kullanılmazsa cümlede anlam ikiliği oluşur. • Kapıcı kadın yazarımızla görüştü. Kapıcı, kadın yazarımızla görüştü. • Genç kızın elindeki çantayı almaya çalıştı. Genç, kızın elindeki çantayı almaya çalıştı. • İhtiyar polis müdürüne her şeyi anlattı. İhtiyar, polis müdürüne her şeyi anlattı. İhtiyar polis, müdürüne her şeyi anlattı. 13- Yardımcı Fiilin Eksikliği Cümlede yardımcı fiilin gerektiği hâlde bulunmaması anlatım bozukluğuna neden olur. Öğretmen, öğrencilerin sorular karşısında sabırlı olmalı ve yılgınlığa düşmemelidir. 14- Gereksiz Yardımcı Fiillerin Kullanılması Yardımcı fiilin, gerekmediği yerde kullanılması cümlede sadeliği bozar. "Öğrenciler, tarih öğretmeninden konunun tek rarı isteğinde bulundular." cümlesinde "tekrarı iste ğinde bulundular" yerine "tekrarını istediler" deme! yeterlidir. "Bu akşam en çok istek alan parça sanatkârlar ca okundu." cümlesinde "istek alan" yerine "isteni len" denmelidir. 15. Eklerin Yanlış Kullanılması Durum ekleri, kip ekleri ve yapım ekleri yanlı: kullanılarak anlatım bozukluğu yapılabilir. "Bahçede kiraz toplayan işçiler oradan döndü, cümlesinde "oradan" yerine "oraya" olmalıdır. "Tek hedefimiz ÖSS sınavını kazanıp iyi bir fa külteye girmemizdir." cümlesinde "girmemiz" yer ne "girmek" almalıdır. "Akşamları bir araya gelirdik, sabaha kadar eç lenirdik." cümlesinde "gelirdik" sözcüğü "gelir" o malıdır. "Bu günlerde her şey pahalılandı." cümk sinde "pahalılandı" sözcüğü "pahalandı" olmalıdıı "Eşyalarını yukarı kata çıkarttı." cümlesind "çık-" kökü geçişsizdir, -er, -ar eki oldurgan yapa -t eki ise oldurganlığı burada yine oldurgan olmuı tur. "çıkarttı" sözcüğü "çıkardı" şeklinde olmalıdır. IMLA(YAZIM) Kuralları I. Büyük Harflerin Kullanımı a. Her cümleye büyük harfle başlanır. • Elini uzatı. Benimle barışmak istedi. b. İster cümle başında ister içinde bütün özel isimler büyük harfle yazılır. • Dün, Yakup Kadri'nin "Yaban" adlı romanını aldım. c. Kişi adından önce veya sonra gelen unvan adları da büyük harfle yazılır. • Akşama Doktor Recep bizim hastayı göre-cekmiş. • Buralarda Tilki Hüseyin'i gördünüz mü? • Dolapları Mehmet Usta'ya yaptırdık. d. Belirli bir özel adı sadece unvanıyla kullanmak istediğimizde unvan kelimesinin de ilk harfi büyük yazılır. • Halk Cumhurbaşkanı'nı coşkuyla karşıladı. e. "dağ, deniz, göl, nehir" kelimeleri özel isimle birlikte kullanılırsa büyük harfle başlayarak yazılır. • Van Gölü'nde ulaşım neyle sağlanıyor? f. Belirli bir günden bahsederken ay ve gün isimleri büyük harfle yazılır. • 25 Nisan Pazar günü nikahımız var. g. "dünya, güneş, ay" kelimeleri terim anlamlarında kullanıldıklarında özel ad oldukları için büyük harfle yazılır. • İlkokulda öğrendiğiniz gibi Ay Dünya'nın, Dünya da Güneş'in çevresinde döner, (terim anlamı) • Bu fani dünyada hiçbir idealim kalmadı. • Okulu bitirmeme iki ay kaldı. h. Yazı başlıkları, eser adları, Kitap, gazete, dergi isimleri büyük harfle yazılır. Eğer bu isimlerin arasında bağlaç varsa bağlaç küçük harfle yazılır. • Vatan yahut Silistre • Bilim ve Teknik • Leyla ile Mecnun • Savaş ve Barış ı. Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle başlar. • Kurtuluş Savaşı, İlk Çağ, Cilâlı Taş Devri... II. Kesme İşaretinin Kullanımı a. Özel isimlerden sonra gelen çekim ekler kesme işaretiyle (') ayrılır. • Adıyaman'a • Başak'ı • Güneydoğu'ya • Anadolu'da • Ali'yle • Irak'a • Sinekli Bakkal'mış • Suna'ysa... Özel adlara yapım eki geldiğinde bu ekler kes me işaretiyle ayrılmaz. • Balıkesirli • Mehmetsiz • Atatürkçülük b. Kısaltmalar ek aldıklarında bu ekler de kes me işaretiyle ayrılır. Ek, kısaltmanın son kelimes nin okunuşuna göre yazılır. • DSİ'de (Devlet Su İşleri'nde) III. -ler Çoğul Ekinin Yazımı Özel isimlerin ardından gelen -ler eki kelime; bitişik yazılır. • Bugün bize Nerminler gelecek. • Savaşta İngilizlerle birlik oldular. IV. "mi" Soru Edatının Yazımı "mi" soru kelimesi her zaman sonuna geld kelimeden ayrı yazılır. İki görevi vardır: a. Kullanıldığı cümleyi soru cümlesi hâline g< rir. • Arkadaşın Koray mıydı? • Bütün soruları cevapladınız mı? b. İki cümleyi zaman ve sonuç bakımından birbirine bağlar. • Börek yaptı mı bizi de mutlaka çağırırdı. V. "ki" Bağlacının Yazımı "ki" bağlacı başlı başına bir kelimedir ve bu yüzden ayrı yazılır. • Şarkıyı o kadar etkili söyledi ki gözlerimin yaşarmasını engelleyemedim. • Öyle yalan söylemiş ki şimdi içinden çıkamıyor. • Bebek o kadar sevimli ki... VI. "-ki" Ekinin Yazımı Daima eklendiği kelimeyle birleşik yazılır. • Onun saçları seninkilerden daha koyu. • Vitrindeki kıyafeti çok beğendim. • Dünkü yarışmayı izlemedik. VII. "de" Bağlacının Yazımı Daima cümleden ayrı yazılır, "dahi", "bile" anlamı katan bu bağlaç kelimeden kesme işaretiyle de ayrılmaz. • Ayağın tökezlese de düşmeyeceksin. • Biz de gelecek miyiz? • Burada da bir huzursuzluk var. VIII. Yardımcı Fiillerin (Eylemlerin) Yazımı Türkçede isimlerle birlikte kullanılan yardımcı tüller vardır, et-, kıl-, ol-, eyle-, buyur- yardımcı fi-ileri sonuna geldiği isimlerin bazılarıyla birleşik, bazılarıyla ayrı yazılır. Bazı kullanımlarda ses düşmesi, ses türemesi, ünsüz yumuşaması gibi ses olayları gerçekleşiyorsa isimle yardımcı fiil birleşik yazılır. Eğer ses olaylarından hiçbiri gerçekleşmi-yorsa isimle yardımcı fiil ayrı yazılır. • Teklifimizi kabul etmediler. • Olayı öğrenince kahroldu. • "de" bağlacını -de ekinden ayırmanın yolu cümleden o "de" yi çıkartmaktır. De'yi çıkarttığınızda anlam bozulmuyorsa bağlaç, anlam bozuluyorsa ektir. • Sabreyle gönül. • Onlara minnet etme. IX. ikilemelerin Yazımı İkilemeler, iki kelimeden oluşan, anlamı güçlendirmek için kullanılan ve ayrı yazılan kelime öbekleridir. İkilemelerin arasına kesinlikle virgül konulmaz. • Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden. • Nişan eş dost arasında yapıldı. • Üzerinde eski püskü bir gömlek vardı. X. Tarihlerin Yazımı Tek basamaklı gün ve ay sayılarının başına "0" rakamı yazılabilir. Tarihler arasına, eğer rakamla yazılmışlarsa "." işareti konur. Ay, ad olarak yazılmışsa tarihler arasına bir işaret konmaz. • 15.04.2003 •06.12.1998 • 7 Mayıs 1997 NOKTALAMA İŞARETLERİ NOKTA (.) 1. Olumlu ve olumsuz cümle sonlarında konur. • Beni beklediğinizi bilmiyordum. 2. Kelimelerin kısa yazılışlarında kısaltmanın sonuna konur. • Prof. Dr. Ahmet Emek 3. Tarihlerin ve saatlerin yazımında rakamların arasına konur. • 02.05.2001'de, saat 10.50'de doğmuş. 4. Sıralama sayılarında "-inci" ekinin yerine kullanılır. • Kitabın 34. sayfasındayım. 5. Büyük sayıların yazımında basamaklar arasına konur. • 678.550.000 89.095.000 6. Bölüm ve alt bölümleri gösteren rakam veya harflerden sonra kullanılır. • 1. Lehçe 2. Şive 3. Ağız • a. Matematik b. Kimya c. Fizik VİRGÜL (,) 1. Cümledeki eş görevli kelimeleri veya kelime öbeklerini sıralamak için kullanılır. • Masanın üzerinde kitaplar, defterler, kalemler ve silgiler vardı. • Hasan, Gülay, Sema, Nurşen ve ben bu ödevi birlikte yaptık. • Sınıfın duvarları, koridor tavanları, bahçe duvarının iç cephesi boyandı. 2. Sıralı birleşik cümleleri ayırmak için kullanılır. • Yokuşu hızla çıktım, önüme çıkan ilk sokaktan sağa döndüm. 3. Cümlede vurgulanmak istenen cümle öğelerini ayırmak için kullanılır. • Yaşadığım her günü, sadece sana borçluyum. • Yavuz, arabanın kapısını tamir ettirdi. 4. Cümle içindeki ara sözlerin, ara cümlelerin başına ve sonuna konur. • Onu bu düşüncesinden hiç kimse, annesi bile, vazgeçiremez. • Yeliz, şu dün tanıştığımız arkadaş, Afyonluy-muş. 5. Seslenme ve hitaplardan sonra konur. • Canım Anneciğim, • Baylar Bayanlar, • Sevgili Arkadaşım, 6. Cümlelerin başında kullanılan "evet, hayır, lütfen, rica ederim..." gibi kelimelerden sonra kullanılır. • Evet, ben de bu yemekten istiyorum. • Lütfen, benimle gelir misin? 7. Adlaşmış sıfat ve adlaşmış sıfat-fiillerden sonra kullanılır. • Genç, çocuğun yüzüne alaylı bir ifadeyle baktı. • Alışmış, kudurmuştan beterdir. 8. Kesirli sayılarda tam sayı ile kesiri birbirinden ayırmak için kullanılır. •55,60 3,8 345,76 23,05 9. İşaret veya şahıs zamirini işaret sıfatından ayırmak için kullanılır. • O, kalemi yere attı. • Bu, karanlık yollarda her zaman karşımızc çıkabilirdi. NOKTALI VİRGÜL (;) 1. İçinde virgül kullanılmış cümleler sıralı birleşik cümle hâline getirilirken aralarına noktalı virgü konur. • Çantasını, giysilerini, aletlerini hazırladı; balık tutmaya, Kızılırmak'a gitti. 2. Farklı türde sınıflandırma yaparak bir sırala ma yapılıyorsa türler arasına noktalı virgül konur. • İsveç'ten, Norveç'ten yirmişer; Alman ya'dan, İngiltere'den on beşer sporcu geldi. İKİ NOKTA (:) 1. Bir cümleden sonra örnek verilecekse, açık lama yapılacaksa o cümlenin sonuna iki nokta ko nur. • Geçen yıl bu kitapları okudum: Yaban, Si nekli Bakkal, Ateşten Gömlek. • Türemiş kelime yapım eki almış kelimedir Yalnızlık, solgun, kalemlik. 2. Alıntılarda önceki cümlenin sonuna konur. • Atatürk diyor ki: "Vatan, çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir." 3. Konuşma cümlelerinden önce konur. • Seyfi, babasına: - Bu yıl memlekete gitmiyorum, dedi. ÜÇ NOKTA (...) 1. Cümlede sıralanan örneklerin devam ettiğini anlatmak için kullanılır. • Her gün aynı nasihatleri dinliyorum: Erken yat, kahvaltı etmeden evden çıkma, yolda arabalara dikkat et, kimseye güvenme, terleme... 2. Yarım bırakılmış, eksiltili cümlelerin sonuna konur. • Burası öyle güzel ki... • Seni bir kere daha gördüm ya... 3. Alıntılar içinde yazılmayan, atlanan bölümlerin olduğunu belirtmek için kullanılır. • Thales, bu konuda: "...her şeyin yok olduğu anda dahi ümit kalıcıdır." diyor. • "Sabah olmuştu... Kimseyi sokakta görememiştim... Nerdeydiler acaba?" 4. Kaba sözler, küfürler, argo tabirler yazıda yazılmak istenmediğinde yerine üç nokta konur. • Ona "Defol buradan...!" dedi. • Görgüsüz, ahlaksız,... bir kızdı. 5. Cümlede sıralanan varlıkların daha devam ettiğini belirtmek için üç nokta kullanılır ve üç noktadan sonra cümleye küçük harfle devam edilir. • İş başvurusu için diplomasını, nüfus kağıdını, resimlerini... dosyaya koydu. SORU İŞARETİ (?) 1. Soru cümlelerinin sonuna konur. • Bana darıldın mı? • Anlaşmayı ne zaman imzalayacaklarmış? 2. Bilinmeyen ya da doğruluğu kesin olmayan bilgilerin, tarihlerin yerine konur. • Şair Necati (? - 1674) XVII. yy.'ın önemli isimlerindendir. • İlk yazı M.Ö. 5000 ? yıllarında kullanılmış 3. Şaşma, küçümseme, alay, inanmama gibi durumlarda cümle sonuna ya da ilgili kelimenin sonuna parantez içinde soru işareti (?) kullanılır. • Olağanüstü bir şarkıcı (?) gibi davranıyordu. • Sınavdan 100 (?) almış. ÜNLEM İŞARETİ (I) 1. Ünlem kelimelerinin sonuna veya ünlem cümlelerinin sonuna konur. • Ah! Ne kadar sıcak! • Of, çok sıkıldım! 2. Seslenmelerin sonuna konur. • Hey, arkadaşlar! 3. Yergi, küçümseme, alay, şaşma gibi tepkilerin ifadesinde parantez içinde ünlem işareti (!) kullanılır. • Bu keşfinle (!) dahiler (!) listesinde yer alman gerekir. KESME İŞARETİ (') 1. Özel ad, sayı ve büyük harfle yazılmış kısaltmalara çekim eki getirildiğinde, ek, kesme işaretiyle ayrılır. • Ayşegül'ün kardeşi 2000'in ilk ayında dünyaya gelmiş. • GAP'ın inşaatı yıllarca sürdü. 2. Şiirlerde, hece ölçüsüne uyum sağlaması amacıyla düşen ünlüyü belirtmek için kullanılır. • N'oldu bu halim? • Karac'oğlan der ki... 3. Dil bilgisinde ekler ve harflerden bahsederken bunların sonuna gelen çekim ekleri de kesme işaretiyle ayrılır. • Gelecek zaman eki -acak, -ecek'tir. • Türkçede kelime başındaki r ve l'nin ünlüyle söylendiğini biliyoruz. TIRNAK İŞARETİ (' ") 1. Cümlede özellikle vurgulanmak istenen kelime veya kelime grupları tırnak içinde yazılır. • Şiirde "aşk" duygusu tema olarak seçilmiş. • "Cumhuriyet" inandığımız ve güvendiğimiz bir rejimdir. 2. Birinin söylediği veya bir eserden alınan cümleler tırnak içinde yazılır. • M. Kemal, "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" demiştir. • Ona, "Yalnız kalmaktan hoşlanmıyorum." dedim. 3. Cümle içinde geçen dergi, gazete, eser adları, yazı başlıkları tırnak içinde yazılır. • Halide Edip'in "Handan" adlı romanını okudun mu? • Tanpınar, "Edebiyat Hayatı" adlı yazısını, "Sanat" dergisinde yayınlamıştı. KISA ÇİZGİ (-) 1. Satır sonunda sığmayan kelimenin ilk satırda kalan kısmının sonuna konur. Kısa çizgi konurken kelime hecelerine bölünür. Eğer özel ad satır sonuna rastladıysa özel adın eki sadece alt satıra geçecekse (') kesme işareti yeterlidir. • Onunla tatildeyken tanışmıştık. İkimiz de Çorum' dan gelmiştik. 2. Ara söz ve ara cümlelerin başına ve sonuna konur. • Bu muhteşem romanın yazarı -bütün eserlerini okuduğum Peyami Safa- çok değişik bir kişiliğe sahiptir. 3. Yer, yön.anlam ya da zaman bakımından ilgi oluşturan iki kelime veya iki sayının arasına konur. • Eğitimime 1977 - 1986 yılları arasında Sakarya'da devam ettim. • Türkçe-İngilizce sözlüğümü gördün mü? • Türkçe Ural - Altay Dil Ailesindendir. • Ankara - Diyarbakır uçuşu ertelendi. 4. Kelimeleri eklerine ayırmada ve kelimeyi hecelerine ayırmada kullanılır. • yaş-a-mak-tan (eklerine ayrılmış kelime) • Ça-nak-ka-le (hecelerine ayrılmış kelime) UZUN ÇİZGİ (-) Karşılıklı konuşmalarda konuşma cümlelerinin başına getirilir. - Nerden geliyorsun? - Okuldan. - Biraz yorgun görünüyorsun. - Evet, çok zor bir gündü. İki dersten sınavımız vardı. PARANTEZ () 1. Herhangi bir kelimenin eş anlamlısını, anlamını, açıklamasını belirtmek için kullanılır. • İsimlerin yerine kullanılan kelimelere zamiı (adıl) denir. • Bu haliyle çok klas (seçkin) görünüyordu. • Eserlerinde realizmden (gerçekçilik) etkilenmiştir. 2. Cümlede, açıklayıcı görevde kullanılan cümle dışı öğeler parantez içinde yazılır. Halk arasında bu açıklayıcı cümleler için "artı parantez" denir. • Sınavdan zayıf aldığını (hiç şaşırmadım, anlatıyordu. 3. Tiyatro eserlerinde hareketlen, duyguları, de koru ve kostümleri belirten cümleler veya kelimele parantez içinde yazılır. Profesör: (Şüpheci bakışlarla ve hafif bir gü lümsemeyle) Demek asistanım olmak istiyorsun Bunun ne demek olduğunu biliyor musun? 4. Cümle içinde verilen bazı bilgiler özellikle ta rihler parantez içinde yazılır. • M. Kemal Atatürk (1881 - 1938), XX. yüzyı İm en büyük lideridir. k•A) b) c) 1) 2)