SÖZCÜKTE ANLAM (ANLAM BİLGİSİ) 1. Gerçek Anlamlı Sözcükler

advertisement
SÖZCÜKTE ANLAM (ANLAM BİLGİSİ)
1. Gerçek Anlamlı Sözcükler
Kelimenin tek başına ifade ettiği anlamına denir. Bu herkes tarafından bilinen ve kullanılan en
yaygın anlamdır. Sözcüğün kullanımında kazandığı anlamdır. Buna "temel anlam" da denir.
Ev sözcüğünün temel anlamı "içinde oturulan, barınmak için tahta, taş, beton gibi elverişli
malzemelerle yapılan yapfdır. Daha sonraki zamanlarda kazandığı diğer anlamlar temel anlam
değil, yan anlam, değişmece (mecaz) anlam, deyim hatta terim anlam olabilir.
Bakmak sözcüğünün temel anlamı "bakışı bir şey üzerine çevirmek"tir.
Katı sözcüğünün temel anlamı "serttir. "Kol" sözcüğü canlıların bir organıdır.
Toplamak sözcüğünün anlamı "bir araya getirmektir.
2. Yan Anlamlı Sözcükler
Bir sözcüğün temel anlama bağlı kalarak tümcede kazandığı ikinci anlama denir. Temel anlama
şekil ve görevce benzerlik gösteren sözcüklere yan anlam denir.
Toplamak sözcüğünün yan anlamları "devşirip kaldırmak; dağınıklıktan kurtarmak; artırıp
biriktirmek; hizmete çağırmak; sayıları birbirine ekleyip sonucunu bulmak"tır.
Yatakları topla, (devşirip kaldırmak) Bu odayı biraz toplamalıyız, (dağınıklıktan kurtarmak)
Bayağı servet toplamış, (biriktirmek) Askere topladılar, (hizmete çağırmak) On ikiyle yediyi topla,
(sayıları eklemek)
• Bakmak sözcüğünün yan anlamları "aramak; yüzü bir yöne doğru olmak; bir şeyin gelişmesi veya
iyi durumda olması için emek vermek; muayene etmek; yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmaktır.
Baktım ama anahtarı bulamadım, (aramak)
Ormana bakan penceresinden etrafı seyrederdi, (yüzü bir yöne doğru olmak)
Çiçeklere bakmıyorsun, (gelişmesi için emek harcamak)
Şu hastaya da bakayım; sıra sana gelecek. (muayene etmek)
Ankara'ya gitmem sana bakıyor, (yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak)
• Ev sözcüğünün yan anlamları "evin iç düzeni, eşyası; içinde bir iş görülen yer; sanat, kültür,
ekonomi gibi bazı toplumsal faaliyetlerin yapıldığı kuruluştur.
Evi çok temizdi, (evin iç düzeni, eşyası) Gözlemevinden ayrıldı, (iş görülen yer) Öğretmenevinde
düğün yapmayı düşünüyor. (kuruluş)
3. Değişmece (Mecaz) Anlamlı Sözcükler
Bir sözcüğün temel ve yan anlamlarının dışında bir başka sözcüğün anlamını üstlenmesiyle oluşan
yeni anlamına denir. Bu anlamda şekil ve görevce benzerlik yoktur, sadece anlam ilgisi söz
konusudur.
Örnekler
• ev sözcüğünün değişmece anlamı "aile"dir. Evine bağlı bir adamdır.
"O, kalpsizin biriydi." cümlesindeki "kalp", acımasız" anlamını verir.
• Katı sözcüğünün değişmece anlamı "hoşgörüsüz, merhametsiz, acımasız"dır.
Yeni patronumuz çok katı bir insan.
"Sen ne yüreksiz bir çocuksun." cümlesinde çocuğun acımasızlığı değil, cesaretsizliği söz
konusudur.
• Çiğnemek sözcüğünün temel anlamı "ağıza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek"; yan anlamı
"ayak veya tekerlek altına alıp ezmek"; değişmece anlamı ise "sayılması gereken bir şeyi
saymamaktır.
Lokmaları yavaş yavaş çiğnemeliyiz. (temel anlam)
Öteden gelen araba onu çiğneyecekti, (yan anlam)
Habersizce sinemaya giderek beni çiğnedin. (mecaz anlam)
• El sözcüğünün temel anlamı "kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya yarayan organı";
değişmece anlamı da "aracı, vasıta'dır.
Ellerimi yıkayacağım, (temel anlam) Kardeşimin eliyle ona mektup yolladım, (mecaz anlam)
4. Deyim Anlamlı Sözcükler
Deyim, genellikle gerçek anlamından az çok ayrı; ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış sözcük
öbeklerine elenir. Bu sözcük öbeklerinde yer alan bütün sözcüklerin deyim içinde kazandıkları
anlama da deyim anlam adı verilir. Deyimler birden fazla sözcükten oluşur. Bu sözcüklerden en az
birinin mecazlaşma şartı vardır. Deyimlerin kalıbı bozulmadan içerisine sıfat ve zarflar girebilir.
Örnek: kaş yapayım derken her zaman göz çıkarır.
Örnekler
Göz sözcüğünün temel anlamı "görme organı"; yan anlamları "bakış; kaynak; delik, boşluk;
çekmece..."; deyim anlamları "göz açamamak, yoğun işler sebebiyle başka bir şeye vakit
ayıramamak; gözardı etmek: gereken önemi vermemek; göz gezdirmek: incelemeden okumak..." tır.
Gözlerinin rengi çok güzel (temel anlam) Kardeş gözüyle bakıyor, (yan anlam) İğnenin gözünden
ipliği geçirir misin? (yan anlam) Dolabın gözündeki çorapları getir, (yan anlam) Sınavlar yüzünden
gözümü açamadım, (deyim anlam)
Bu konuyu gözardı etmemelisin, (deyim anlam) Dergideki şiirlere göz gezdirelim, (deyim anlam)
• El sözcüğü de değişik deyimlerde farklı anlam kazanarak deyim anlam görevini üstlenir.
el etek çekilmek: Bütün işlerden elini eteğini çekti.
el etek öpmek: Zaman herkesi el etek öper hâle getirir.
ele avuca sığmamak: Ele avuca sığmaz haşarı bir çocuktu.
• İyi
İyi insan adı üstüne gelir, (temel anlam)
İyi para kazanıyor, (yan anlam)
İyi bir cevaptı, (yan anlam)
İyi gözle bakmamak: Sana hiç iyi gözle bakmıyor, (mecaz anlam)
iyi gelmek: Ağrılarıma bu ilaç iyi geldi, (mecaz anlam) •Su
Çeşmeden akan suyu içme. (temel anlam) Çamaşırları iki su yıkadım, (yan anlam) suya sabuna
dokunmamak: Suya sabuna dokunmayan yazılardı.
sudan ucuz: Bu kazaklar sudan ucuz. suyuna gitmek: Annemin suyuna gidiyorum, su gibi
ezberlemek: Yapacaklarımı su gibi ezberledim.
• Oyun
Tenis, vücudu çok çalıştıran bir oyundur, (temel anlam)
oyuna gelmek: Bir daha oyuna gelmem.
5. Terim Anlamlı Sözcükler
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla ya da bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelimelere
terim denir. Terimler kesin anlamlı sözcüklerdir. Kullanıldığı alanda gerçek anlamlı olur.
• Açı
Bir üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir, (terim anlam)
Bizim açımızdan hiçbir sorun yok. (mecaz anlam)
• Basamak
Basamaktan koşarak çıktı, (temel anlam) Muhabirlik benim için önemli bir basamaktı. (mecaz
anlam)
• Gözlem
Yazar, roman kahramanlarını gerçek hayattaki gözlemlerinden çıkarırdı, (terim anlam)
Gök bilimci gözlemle sonuca ulaşır, (terim anlam)
• Işık
Okumak için bu ışık yetersiz, (temel anlam)
Bütün gözlerden anlamlı ışıklar saçılıyordu. (mecaz anlam)
Onun çizdiği yol bu ulus için vazgeçilmez bir ışıktır, (mecaz anlam)
İnsanoğlunun ışık hızına ulaşması imkansız görünüyor, (terim anlam)
6- Soyut ve Somut Sözcükler:
Sözcükleri karşıladıkları kavramların niteliklerine göre soyut ve somut olarak iki türde incelemek
gerekir:
a) Somut Anlam: Beş duyu organından biri veya birkaçı ile algılanabilen kavram veya varlıkları
karşılayan sözcükler somut anlamlıdır.
taş, ağaç, ses, su hava...
b) Soyut Anlam: Duyu organlarımızla algılana-mayıp ancak duygularımızla, akıl veya bilgimizle
algıladığımız varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir:
Sevinç, zeka, korku, nefret, sevgi, akıl...
Sözcüklerde Anlam Çeşitlenmeleri I - Aktarmalar:
a) Deyim Aktarması: Sözcüklerin karşıladığı kavramla, bir başka kavram arasında benzerlik yoluyla
ilgi kurularak, sözcüğün ilgili kavrama aktarılması olayıdır. Genellikle insan organlarını karşılayan
sözcükleri başka kavramlara aktararak oluşturulur. "Baş" sözcüğünün "dağın başı", "yolun başı" gibi
anlamlar vererek belirtmek bu aktarmanın sonucudur. "Boğaz" sözcüğü de şişe, bardak gibi
eşyaların boğaza benzeyen kısımlarına verilerek ad olur.
İnsanlara özgü niteliklerin doğadaki varlıklar için kullanılması da deyim aktarmasıdır: kör kuyu, kel
tepe, yorgun yapraklar... (Bu tür anlatımlar kapalı istiaredir.)
b) Ad Aktarması: Bir kavramın kendisi kullanılmadan kendisiyle ilgili bir başka kavramı karşılayan
bir sözcükle anlatılmasıdır: Ben Yahya Kemal'i okuyorum. Ankara bu karara uymayacaktır. Ankara
sözcüğü, TC. hükümeti anlamında kullanılmıştır. Yahya Kemal, onun kitapları anlamını vermektedir.
c) Somutlaştırma: Anlatılması kolay olmayan duygu ve düşünceleri karşılayan soyut kavramların
somut kavramlar aracılığıyla anlatılmasıdır. "Ne kadar kalpsizsin!" cümlesinde kalp sözcüğü, acıma
duygusunu ifade eder. Somutlaştırma anlatımın daha vurgulu olmasını sağlar. Bir çeşit deyim
aktarması olan somutlaştırma deyimlerin oluşturulmasında da önemli rol oynar." kök söktürmek,
kabına sığmamak, saman altından su yürütmek", somutlaştırma yoluyla yapılmış deyimlerdir.
2- Benzetme
Aralarında, yakınlık, benzerlik görülen, zayıf olanı, anlama güç vermek amacıyla güçlü olana
benzetmeye denir. Benzetmelerin dört öğesi vardır.
1- Benzeyen (zayıf olan) 2- Benzetilen (güçlü olan) 3- Benzetme edadı (gibi-kadar) 4- Benzetme
yönü...
Kar gibi beyaz gömlek
benzetilen ben. ben. benzeyen edadı yönü
Benzetmelerde dört öğe de kullanılmayabilir. "Kar gibi gömlek"de benzetmedir.
3- Genel Anlam - Özel Anlam - Dolaylama
Genel Anlam: Sözcük, karşıladığı kavramın tamamı için kullanılmışsa genel anlam verir. Kitap bilgi
kaynağıdır, cümlesinde "hangi" sorusu belirlenmiş bir varlığı göstermez. Tüm kitaplardan söz
edildiği için geneldir.
Özel Anlam: Sözcük, cümlede bilinen bir varlık için kullanılmışsa özel anlamlıdır. "Kitabı evde
unutmuş" cümlesinde hangi kitap olduğu bilindiği için özel anlamlıdır.
Dolaylama: Tek bir sözcükle söylenebilen bir varlık veya kavramı, daha etkili olması için süslü,
sanatlı bir anlatımla anlatmaktır. Dolaylama, toplumun ortak anlatımlı konularında yapılır:
Kaleci: File bekçisi, Atatürk: Büyük kurtarıcı
Balık: Derya kuzusu, Kömür: Kara elmas,
Pamuk: Beyaz altın
Eş anlamlı sözcükler
Yazılışı ve okunuşu farklı, anlamları aynı olan kelimelere eş anlamlı sözcükler denir.
yıl/sene yüzyıl/asır kara/siyah kafa/baş duymak/işitmek kanun/yasa bilim/ilim öğrenci/talebe
kez/defa/kere temenni/dilek, istek beyaz/ak
Zıt Anlamlı Sözcükler
Aralarında anlam ilişkisi olup birbirinin karşıtı olan kelimelere zıt anlamlı kelimeler denir.
Zıt anlamlı sözcükler olumlu olumsuz şekilde olamaz, "geldi-gelmedi" zıt anlamlı değil olumsuzdur.
var -> yok
uzun -> kısa
alçak -»yüksek
iyi -> kötü
aç -> tok
inmek -> çıkmak
zor -> kolay
gülmek -> ağlamak
Yakın Anlamlı Sözcükler
Anlam bakımından birbirine yakın olan fakat aynı anlama gelmeyen kelimelere yakın anlamlı
sözcükler denir. Eş anlamlılıkla karıştırılan yakın anlamlı kelimeler arasında ince farklılıklar vardır.
sevmek -> hoşlanmak
çekinmek -> kaçınmak
yorgun -> halsiz
güzel -> hoş
söylemek -> demek
bakmak -> görmek
doğru -> dürüst
Eş sesli (Sesteş) Sözcükler
Yazılış ve okunuşları aynı fakat anlamları farklı olan kelimelere eşsesli sözcükler denir.
Yâr: Sevgili (Yârimden ayrıyım.)
Yar: Uçurum (Araba yardan yuvarlandı.)
Yüz: Surat. (Yüzünü kapama.)
Yüz: 100 rakamı (Sınavdan yüz almış.)
Bağ: Düğüm. (Ayakkabının bağı çözülmüş.) Bağ: Üzüm yetiştirilen toprak. (Bağdaki üzümler
toplanmalı.)
Ortak Kökler
İsim/Fiil
göç/göçmek
barış/barışmak
boya/boyamak
Türkçede bazı kökler anlam değişmesi olmaksızın hem isim hem de fiil kökü olarak görev alırlar.
Bu tür köklere ortak kök denir.
İsim/Fiil
güven/güvenmek savaş/savaşmak kuru/kurumak
İkilemeler
Anlamı güçlendirmek amacıyla aralarında çeşitli anlam ya da ses ilişkileri bulunan sözcüklerin art
arda söylenmesiyle oluşan sözcük öbeklerine denir. İkilemeler üç yolla oluşturulur.
•Aynı kelimelerle oluşturan ikilemeler: yavaş yavaş
uzun uzun ağır ağır koşa koşa güle güle sarı sarı
•Yakın anlamlı sözcüklerle oluşturulan ikilemeler: eş dost
ıvır zıvır eğri büğrü eski püskü ses seda yamrı yumru
•Zıt anlamlı sözcüklerle oluşturulan ikilemeler: acı tatlı irili ufaklı az çok aşağı yukarı ileri geri
KELİME ÇEŞİTLERİ
FİİL (EYLEM)
Varlıkların yaptığı işleri, kılışları veya onlarla ilgili oluşları, durumları zamana ve kişiye bağlı olarak
anlatan kelimelere fiil (eylem) denir.
Adresi sorup elindeki kağıdı göstererek yanımızdan ayrıldı.
Yukarıdaki cümlede "sormak, göstermek, ayrılmak" kelimeleri iş, kılış ve oluş belirtmektedir.
Telvizyonu kapatarak odasına gitti.
En çalışkan öğrencinin adını söyleyin.
Geçen yıl birçok fidan dikmiştim ancak dört tanesi büyümüş.
Fiil Çekimi: Fiiller, çeşitli ekler alarak kendi anlamlarının yanında zaman ve kişi ifadesi de kazanırlar.
Fiilin kişileri ve zamanları anlatmasına fiil çekimi denir. Fiil çekiminde kullanılan eklere de fiil çekim
ekleri adı verilir.
Çekim eklerinden kişi ekleri, ekler konusunda ayrıca anlatıldığı için burada sadece kiplerle ilgili bilgi
verilecektir.
Kip Ekleri: Bir cümledeki yargının, cümleyi söyleyenin niyeti açısından kazandığı özelliğe kip denir.
Kipler, bildirme kipleri ve dilek kipleri diye ikiye ayrılır.
BİLDİRME (HABER) KİPLERİ
1. Görülen Geçmiş Zaman (-dı/ -di, -tı/-tl)
Eylemin (fiilin) gösterdiği işin, oluşun bilinen bir geçmiş zamanda yapıldığını belirten haber kipidir.
Atatürk, 1881'de Selanik'te doğdu. Tiyatroya ne zaman gittiniz? Hastayı iyi gördüler.
2. Öğrenilen (Anlatılan) Geçmiş Zaman (-mış/-miş)
Fiilin gösterdiği işin, oluşun tanık olunmayan bir geçmişte yapıldığını anlatan haber kipidir. Eylemin
yapıldığını başkasından duymayı da ifade etmektedir.
Onlara gitmişsin. Bahçeyi yeni sulamışsınız. Sınavdan hepimiz iyi not almışız.
Bazı cümlelerde bu kip eylemin farkında olmadan gerçekleştiğini de belirtir. Koltukta
uyuyakalmışım. Bir de baktım omzumdan atkı düşmüş.
3. Şimdiki Zaman (-yor)
Fiilin gösterdiği işin, oluşun ya da bir durumun söylenilen zamanda devam ettiğini belirten haber
kipidir.
En sevdiğin yemeği yapıyorum. Beni çok mu seviyorsun? Kardeşi ortaokulda okuyor.
4. Gelecek Zaman (-acak/-ecek)
Fiilin gösterdiği işin, oluşun, durumun gelecek zamanda da süreceğini belirten haber kipidir.
Asansörle üçüncü kata çıkacaksınız. Didim'e tatile gidecekler. Sınava çalışacağım.
5. Geniş Zaman (-r; -ar/-er) (olumsuzu -maz)
Fiilin gösterdiği işin, oluşun ve durumun belirli bir zamana bağlı kalmadan tüm zamanları
kapsadığını belirten haber kipidir.
Her sabah yatağını kendisi toplar.
Kararımızı size en kısa zamanda bildiririz.
Bu işten anlamazsınız.
Gürültüyü duyunca onlar da koşarlar.
DİLEK (TASARLAMA) KİPLERİ 1. İstek Kipi (-a/-e)
Fiilin gösterdiği işin, oluşun ve durumun yapılmasının istendiğini belirten dilek kipidir. Bu sabah
erken kalkayım. Bizi rahatsız etmeyesin. Fazla uzağa gitmeyelim. Bebeğe iyi bakasınız.
2. Dilek - Şart (Koşul) Kipi (sa/se)
Fiilin gösterdiği işin, oluşun, durumun olmasını başka bir iş, oluş, durum için şart koşulduğunu veya
istendiğini belirten dilek kipidir.
Telefona cevap verseler.
Arkadaşımı arasam da birlikte sinemaya gitsek.
Konuşsan da beni gördüğünü söyleme.
Keşke sesimi duyabilse.
3. Gereklilik Kipi (-malı/-meli)
Fiilin gerçekleşmesi gerektiğini belirten dilek kipidir.
Okuduğun kitabı yarına kadar özetlemelisin.
Törene katılmalıyız.
Pastayı bir an önce getirmeliler.
4. Emir Kipi
Eylemin yapılmasını emir şeklinde belirten dilek kipidir. Türkçede emir kipinin birinci tekil ve birinci
çoğul kişinin ifadesi yoktur.
2. tekil kişi eki yok 2. çoğul kişi -in; -iniz
3. tekil kişi -sın 3. çoğul kişi -sırtlar Yemeğini bitir.
Çantasını toplasın. Lütfen, içeriye girin. Tahtayı temizlesinler.
Birleşik Zamanlı Fiiller
Kip ve zaman ekleri iki tane olan fiiller birleşik zamanlıdır. Birleşik zamanlı fiiller ikinci ekleri neyse
ona göre isimlendirilir. Üç çeşit birleşik zaman vardır.
1. Hikâye Birleşik Zaman: Haber veya dilek kiplerinden birini almış olan bir fiil -di ekini de alırsa
hikaye birleşik zamanlı fiil olur.
bekle-miş-ti-m (anlatılan geçmiş zamanın hikâyesi)
çöz-ü-yor-du-n (şimdiki zamanın hikâyesi) dinle-y-ecek-ti (gelecek zamanın hikâyesi)
anlat-maz-dı-k (olumsuz geniş zamanın hikâyesi)
gör-meli-y-di-niz (gerekliliğin hikâyesi)
2. Rivayet Birleşik Zaman: Haber veya dilek kiplerinden birini almış olan bir fiil -miş ekini de alırsa
rivayet birleşik zamanlı fiil olur.
sev-se-y-miş-im (dilek-şartın rivayeti) oku-malı-y-mış (gerekliliğin rivayeti) bitir-ecek-miş-ler (gelecek
zamanın rivayeti) katıl-ır-mış-ız (geniş zamanın rivayeti) otur-u-yor-muş-sun (şimdiki zamanın
rivayeti)
3. Şart Birleşik Zaman: Haber veya dilek kiplerinden birini almış olan bir fiil -sa ekini de alırsa şart
birleşik zamanı olur.
kapat-tı-y-sa (görülen geçmiş zamanın şartı) tut-muş-sa-k (anlatılan geçmiş zamanın şartı)
gör-mü-yor-sa-nız (şimdiki zamanın şartı) ver-ir-se-n (geniş zamanın şartı) bul-acak-sa-m (gelecek
zamanın şartı)
Yapılarına Göre Fiiller
1. Basit Fiiller: Herhangi bir yapım eki almamış, kök hâlindeki fiillerdir. Anlamlı daha küçük bir
parçaya bölünemez.
al- konuş- söyle- gez- uyu2. Türemiş Fiiller: Fiil ya da isim köklerine yapım ekleri getirilerek türetilen, anlamlı daha küçük
parçalara ayrılan fiillerdir.
yol-la- göz-etbak-ın- bul-dursu-la- ses-lenkonuş-tur- telefon-laşdüş-ür- az-al-
bir-ik- pat-laev-len- ince-lmor-ar- çık-ar3. Birleşik Fiiller: İki ya da daha çok kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu fiillerdir. Birleşik fiiller
üç yolla oluşturulur:
a. Yardımcı fiille kurulan birleşik fiiller: İsim soylu bir kelimeyle yardımcı bir fiilin biraraya gelmesiyle
oluşan birleşik fiillerdir. Bu fiillerde asıl anlam isim soylu kelime üzerindedir. Yardımcı fiiller etmek,
eylemek, olmak, kılmak, buyurmak fiilleridir. İsimde ses düşmesi veya ses artması olursa bitişik
yazılır, ses olayı yoksa isimle fiil ayrı yazılır.
yardım et-memnun ol-fikreyle- (fikir eyle-) kusur et-kahrol- (kahır ol-) şükret- (şükür et-)
b. Kurallı birleşik fiiller: Bir fiil kök veya göv-desiyle kalıplaşmış bir fiilin bir ekle birleşip bir araya
gelmesiyle
Kurallı birleşik fiiller şunlardır:
•Yeterlilik Fiili: (bil-) Fiil kök veya gövdelerine -e bilmek, -a bilmek getirilmesiyle oluşur,
konuş-a-bil-yürü-y-e-bil-otur-a-bil-kaç-a-bil• Tezlik Fiili: (ver-) Fiil kök ya da gövdelerine -ı vermek getirilmesiyle oluşur.
anlay-ı-ver-sus-u-ver-bekle-y-i-ver-çekil-i-ver• Yaklaşma Fiili: (yaz-) Fiil kök ya da gövdelerine -e yazmak getirilmesiyle oluşur.
düş-e-yazöl-e-yazdon-a-yazoluşan birleşik fiillerdir. Bu fiillerde asıl anlam birinci kelimededir. Kalıplaşmış fiil, asıl fiilin anlamına
hareketlilik kazandırır.
• Sürerlik Fiili: (edur-, egel-, ekal-, ekoy-) Fiil kök ya da gövdelerinden sonra durmak, gelmek, kalmak,
koymak fiillerinin eklenmesiyle oluşur.
bak-a-kalsür-e-gelgid-e-dural-ı-koyc. Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller: İsim soylu kelimelerle bir fiilin bir araya gelerek oluşur, ağır
bas-hasta düş-gün geçir-vaz+geç-var+say-ileri sür-
ISİM (AD)
Canlı, cansız varlıkları; duygu ve düşünceleri karşılayan kelimelere isim (ad) denir. İsimler varlıkların
özelliğine göre dört çeşittir: Özel isim, cins isim, somut isim, soyut isim.
Özel İsim: Dünyada eşi benzeri olmayan, tek bulunan varlıklara verilen isimlerdir. Özel isimlerin ilk
harfleri daima büyük yazılır. Çekim eki aldıklarında bu ekler kesme işaretiyle ayrılır.
Türkiye'ye, Yaşar Kemal'den, Balıkesir'de...
Çanakkale Boğazı'nı, Topkapı Sarayı'na...
Kadıköy'ü...
Cins isim: Aynı türden olan varlıklara verilen isimlerdir.
bulut, düşünce, kedi, meşe, kapı, kelebek, ceket, revani, akıl, terlik...
Somut isim (Madde İsmi): Varlıklarını duyu organlarımızla algılayabildiğimiz nesnelere verilen
isimlerdir.
taş, çiçek, parmak, su, yaprak, sokak, kitap, kaşık, toprak, hava...
Soyut İsim (Mana İsmi): Varlığı görülmeyen ancak düşünce yoluyla kabul edilen kavramlara verilen
isimlerdir.
rüya, cesaret, özlem, kuşku, ruh, sevgi, mutluluk, özgürlük, zekâ, bilinç...
Topluluk İsmi: Çokluk eki almadığı hâlde teklerin bir arada bulunmasından oluşan topluluğu
karşılayan isimlerdir.
orman, sürü, sınıf, meclis, grup, deste, demet, komite, ordu, millet...
İsimlerde Küçültme
-cık, -cak, -cağız, -çığım eklerini alan isimlerde, ismin karşıladığı varlık veya kavramın anlamında bir
küçültme söz konusu olur. küçük çocuk -> çocuk-cuk küçük çanta -> çanta-cık
Bazı durumlarda küçültme ekleri sevgi ve acıma ifade ederler.
zavallı yavru -+ yavru-cak -> yavrucağız zavallı kadın -> kadın-cağız sevgili annem -» anneciğim
İsmin Hâlleri
1. Yalın Hâl: Hâl eki almamış isimlerin hâline denir. Çokluk eki, iyelik ekleri, hâl ekleri sınıfında
olmadığı için bu ekleri alan isimler hâl eklerini al-mamışlarsa yalın hâldedirler.
Sandalye kırıktı. Evimiz yeni yapıldı. Sorular zor değildi. Ahmet, bizimle gelmiyormuş.
2. Yükleme Hâli: (belirtme) -ı, -i, -u, -ü sekilinde kullanılabilir. Belirtili nesne oluşturur. İsmin bir
etkiyle geçişli fiile bağlanmış hâlidir. Eylemin etkilediği varlığı belirtir.
Pencereyi açar mısın? Komşunun kedisi yüzümü tırmaladı. Adıyaman'ı daha önce görmemiştim.
Gazeteyi odaya götür.
3. Yaklaşma (Yönelme) Hâli: (-a) Bir ismin, eylemin yöneldiği yeri bildiren hâlidir. Eyleme neye, kime,
nereye soruları sorularak bulunur. Zaman isimlerinde zarf tümleci olur.
Çocuk okula ne zaman gidecek? Merdivenlere dikkat et. Alışveriş için Bostancı'ya gidiyorum.
Bayram tatilinde köye gideceğiz.
4. Bulunma Hâli: (-da) İsmin, yüklemin olduğu yeri bildiren hâlidir, -de, -da, -te, -ta şeklinde
kulla-nılabilir.Zaman isimlerine gelirse zarf tümleci olur. İçinde üzerinde üstünde anlamı verir, bitişik
yazılır.
Sınıfta kimse konuşmuyordu. Trabzon'da akrabalarım var. Bana verdiğin mendil cebimde duruyor.
Bu anlattıkların kitapta yazmıyor.
5. Ayrılma (Çıkma) Hâli: (-dan) ismin, yüklemin belirttiği işin nereden başladığını veya ayrıldığını
bildiren hâlidir.
İyi haberi ondan aldık.
Mutfaktan bir ses geliyor.
Bütün arabalar köprüden teker teker geçti.
Bu parfüm çiçekten daha güzel kokamaz.
İsim Tamlamaları
İsimlerin bir araya gelerek bir kavramı, bir olguyu, kuruluşu, yeri belirtmesiyle oluşan tamlamalardır.
İsim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan diye iki unsur vardır. Asıl unsur tamlanan unsurudur.
İsimlerin aldığı eklere ve kelime sayısına göre isim tamlamaları dört çeşittir:
1. Belirtili İsim Tamlaması: Tamlanan ismin kime, neye ait olduğunu belirtir. Tamlayan ile tamlanan
arasına başka sözcükler girebilir.
tamlayan + (-in) tamlanan + (-i)
yolcu-n-un bilet-j ev-in baca-s-ı
insan-ın bitmeyen umud-u
meclis-in bahçe-s-i dilim-in uc-u
yemeğ-in biraz fazla olan tuz-u
2. Belirtisiz İsim Tamlaması: Tamlanan ismin neye ait olduğunu belirtir, genel anlam verir. İsimler
arasına başka sözcük girmez. Tamlanan ismin sıfatı tamlama önüne gelir.
tamlayan (yalın) + tamlanan (-i) Adalet Bakan-ı reçel kavanoz-u, yüz ifade-s-i matematik ders-i cam
kırıklar-ı deniz otobüs-ü
3. Takısız İsim Tamlaması: Tamlanan ismin neden yapıldığını belirtir. İsimler gerçek anlamlı değilse
sıfat tamlaması olur. İsimlerin arasına -den eki girebilir.
tamlayan (yalın) + tamlanan (yalın)
demir kapı cam bardak ipek gömlek
taş duvar tahta masa çelik yelek
Takısız isim tamlamalarında tamlayan da tam lanan da gerçek anlamlarında kullanılır. Eğer tam
layan isim,
gerçek anlamlı değil de benzetme yö nü ön plana çıkarılarak mecaz anlamda kullanılır sa bu tür
tamlamalar takısız isim tamlaması değ sıfat tamlaması olur.
ipek saç çelik bilek taş kalpli
(saç ipeğe, bilek çeliğe, kalp taşa benzetilmiştir.
4. Zincirleme isim Tamlaması
Üç ya da daha fazla ismin bir araya gelere oluşturduğu isim tamlamalarıdır. Tamlayan vey
tamlanan diğer tamlananlardan biriyle oluşur, isirr lerin arasına başka sözcükler girebilir.
Milli Eğitim Bakanlığı, duvar boyasının reng anne sütünün yararı, Türkçe dersinin konusı masa
örtüsünün solan boyası...
Yapılarına Göre İsimler
1. Basit isim: Hiçbir yapım eki almamış, kc hâlindeki isimlere denir.
ev çelik halı sehpa köpet su deniz gemi masa inek
2. Türemiş İsim: İsim veya fiil kök ve gövdele ne yapım eki eklenerek oluşturulan isimlere denir.
ek-mek su-cu
at-kı söz-lük
sev-gi koş-u
düşün-ce sor-u
kaz-ma yat-ak
3. Birleşik İsimler: İki ya da daha fazla isim, il, sıfat gibi sözcüklerin bir araya gelerek oluştun ğu
isimlere denir. Birleşik isimlerin oluşunu sıras da anlam kaymaları ve ses olayları görülebilir. E şik
yazılırlar.
kuzu + kulağı bilgi + sayar
buz + dolabı ana + yasa
dedi + kodu gece + kondu
baş + bakan Çanak + kale
Ak + saray can + kurtaran
sivri + sinek
SIFAT
Varlıkların özelliklerini belirten, onları belirsiz şekilde tanıtan, soran ya da sayılarını bildiren
kelimelere sıfat denir. Sıfatlar genellikle isimlerle birlikte kullanılır. İsimlerden önce gelerek onlarla
birlikte sıfat tamlaması oluşturur. Sıfatlar çekim eklerini almaz, çekim eki alan sıfatlara adlaşmış
sıfat denir:
Küçük camı kırdı. (Sıfat)
Küçükler, oyun oynuyorlar. (Adlaşmış sıfat)
yeşil gömlek bütün evler bozulan oyuncaklar
Sıfat Tamlaması (Sıfat + İsim)
hangi yol dört yumurta yürüyen oyuncaklar görgüsüz insanlar
Sıfat Çeşitleri
1. Niteleme Sıfatları
Varlıkların şeklini, durumunu, rengini, nasıl olduklarını belirten sıfatlara denir. İsimlere "nasıl?"
sorusu sorularak bulunur.
mavi gök uzun koridor yalnız adam
korkusuz asker yapışkan çocuk iyi insan
lezzetli yemek sarı saçlar
2. Belirtme Sıfatları
Bu sıfatlar dört bölümde incelenir.
a. İşaret Sıfatları: isimleri, yerine ve uzaklığına göre belirten, işaret eden sıfatlara denir. İşaret
sıfatları bu, şu, o'dur. Bu sıfatların dışında işaret sıfatı olarak beriki, öteki gibi kelimeler de kullanılır.
bu şehir şu ev
o öğrenci öteki daire
beriki ağaç
b. Sayı Sıfatları
• Asıl Sayı Sıfatı: İsimlerin sayılarını gösteren sıfatlardır. Bu sıfatlar tam sayılı anlatımlardır, iki
kavun on beş kitap otuz altı kişi yüz elli yarışmacı
• Sıra Sayı Sıfatı: isimlerin sırasını, derecesini bildiren sıfatlardır, "ilk" ve "son
birinci sıra dokuzuncu sayfa
son imparator ilk yarış
altıncı çocuk kırkıncı kasaba
yüzüncü müşteri
• Üleştirme (Paylaştırma) Sayı Sıfatı: İlgili olduğu ismi sayı bakımından bölme, ayıma, eşitleme
.paylaştırma yönünden belirten sıfatlardır. Paylaştırma sayı sıfatı yapan ek -ar; -şar ekleridir.
beşer ayva yedişer fındık onar kişi birer hasta
• Kesir Sayı Sıfatı: isimlerin bütününe göre eşit parçalarını belirten sıfatlardır.
yarım saat çeyrek ekmek
onda altı pasta iki buçuk ay beşte bir hisse yüzde yüz oylama
c. Belgisiz Sıfat: İsimlerin rengini, durumunu,
şeklini, sayısını açıkça belli etmeyen, isimleri belirsiz bir şekilde anlatan sıfatlardır.
her akşam birkaç soru
hiçbir söz bir parça
herhangi bir yer bazı dergiler
biraz korku
d. Soru Sıfatı: İsimleri sorarak belirten sıfatlardır,
hangi oda kaçıncı raf
kaçar elma kaç kişi
ne vakit nasıl iş
neredeki örtü
Sıfatların Pekiştirilmesi
İsimlerin başına gelen sıfatların anlamını güçlendirmek ve pekiştirmek amacıyla bazı ek veya
tekrarlarla sıfatın güçlendirilmesine pekiştirme denir. Pekiştirme şu yollarla yapılır:
a. m, p, r, s sesleriyle: Sıfatın ilk hecesindeki ünlüye kadar olan kısım alınır, m, p, r, s seslerinden
uygun olan biri eklenip sıfatın başına ilave edilerek yapılır.
mas-mavi gökyüzü yem-yeşil örtü kap-kara bir gece ter-temiz ev sap-a-sağlam diş sım-sıcak yatak
b. İkileme (tekrar) Yöntemiyle: Bazı sıfatlar art arda tekrar edilerek pekiştirme görevini üstlenirler.
uzun uzun kavaklar siyah siyah gözler iri iri adamlar güçlü güçlü işçiler kısa kısa yazılar yorgun
yorgun yüzler
c. "mi" soru edatıyla: Tekrar edilen sıfatların arasına "mi" soru edatı eklenerek yapılır.
soğuk mu soğuk bir kış kısa mı kısa bir etek güzel mi güzel bir kız yaşlı mı yaşlı bir adam
Sıfatlarda Küçültme
Sıfatlar sonuna -ce, -çe, -cık, -çık, -msı, -mtırak eklerinden birini alarak anlamlarında daralma, küçülme sağlar.
büyük-çe bir taş
kısa-cık yelek
sarı-msı yüz
mavi-mtırak bir renk
uzun-ca bir mektup
Sıfatların Adlaşması
Niteleme sıfatlarıyla kurulan bazı sıfat tamlamalarında kimi zaman isim düşer ve ismin görevini
sıfat üstlenir. İsmin yerine de geçen bu durumdaki sıfatlara adlaşmış sıfat denir.
Yaşlı insanlara saygılı olun. □ Yaşlılara saygılı olun.
Çalışkan öğrenciyi severim. □ Çalışkanı severim. Suçlu adamı götürdüler. 0 Suçluyu götürdüler.
Yapılarına Göre Sıfatlar
1. Basit Sıfat: Hiçbir yapım eki almamış, kök hâlindeki sıfatlardır.
Yeni gözlüklerini takmış.
Tiyatroya ûç biletim var.
Şimdiye kadar kaç kitap inceledin.
Odadaki her eşyanın yerini değiştirdik.
Bu evde oturuyorlar.
2. Türemiş Sıfat: Bir isim veya fiile yapım eki getirilerek oluşturulan sıfatlardır.
Etrafa suçlu gözlerle bakıyor, (suç-lu) Yorgun haliyle çok komik görünüyordu, (yor-gun) Sulu şakalar
yapmaktan vazgeç, (su-lu) Bencil davranışlarından dolayı arkadaşlarını kaybettin, (ben-cil)
Dün izlediğimiz film, korkunç bir filmdi, (kork-unç)
3. Birleşik Sıfat: İki ya da daha fazla kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu sıfatlardır.
Çok canayakın biriydi. Ağaçtan birkaç elma daha toplayalım. Hiçbir arkadaşım aramadı. Karayağız
bir delikanlıydı. Ev sahibimiz kadar hoşgörülü bir insan tanımadım.
4. Kelime Grubu Hâlindeki Sıfatlar: İki veya daha fazla kelimenin bir öbek oluşturarak bir araya
gelmesiyle meydana gelen sıfatlardır.
Sarı işlemeli ceketten ben de istiyorum. Birbirimize uzun uzun şiirler okuduk. Yakası kirli, yamalı bir
gömlekle karşımda oturuyordu.
Mermer zeminli çarşısıyla ünlüydü burası.
ZAMİR (ADIL)
İsim olmadıkları hâlde isimlerin yerine kullanılan kelimelere zamir denir. Zamirler isimlerin yerini
tuttuğu için isim konumundadırlar. İsimlere gelen bütün ekler zamirlere de gelir.
Zamir Çeşitleri
1. Kişi (Şahıs) Zamiri: Kişi isimlerinin yerini tutan zamirlerdir.
ben sen o biz siz onlar
Sabah yatakları ben topladım.
Bu konuda senin de fikrini almak istiyorum.
Anahtar onda değilmiş.
Buraya bizden önce gelenler olmuş.
Toplantıyı size haber vermediler mi?
Doğumgünüme onları da çağıracağım.
2. Dönüşlülük Zamiri: Kişi zamirleri içinde de gösterebileceğimiz dönüşlülük zamiri kendi
kelimesidir. İyelik eklerini alarak şahıs zamirlerinin yerine kullanılır. İsim tamlamalarında tamlayan
ve tamlanan olabilir. Eylemin etkisini artıran bir görevi de vardır.
Yemekleri kendim yaptım.
Kendini özlettirdin.
Mektubu kendisine vermemi söyledi.
Kendimizle gurur duyuyoruz.
Bu konuda kendinizden şüphe duymalısınız.
En iyisini kendileri bilir.
3. İşaret Zamiri: İşaret ederek isimlerin yerini tutan zamirlerdir.
bu şu o bunlar şunlar onlar
Kimseye bunu anlatmadım.
Şunu masanın üzerine bırakır mısın?
Onu saksıya dikelim.
Çantaya bunları da koyalım.
Şunları bulaşık makinasına yerleştirir misin?
Yerden onları toplayacak mı?
• öteki, beriki kelimeleri de işaret zamiri olarak kullanılır.
Ötekini almayı unutmayalım. Berikinin paslandığını gördüm.
• o kelimesi cümleye göre işaret sıfatı, işaret zamiri veya şahıs zamiri olarak görev almaktadır.
Belirleyici unsur ismin yerine kullanılıp kullanılmamasıdır. İsmin yerine kullanılmışsa zamir, ismi
işaret ediyorsa sıfattır.
Önemli işlere hep o çağrılıyor, (şahıs zamiri) O en çok sevdiğim gömleğimdi. (işaret zamiri) Bize o
konuyu anlatmadılar, (işaret sıfatı)
4. Belgisiz Zamir: Ne olduğu, kim olduğu bilinmeyen isimlerin yerine kullanılan zamirlerdir.
Çoğu, benimle aynı fikirdeydi. Televizyonun sesini biri kapatsın. Bazıları uzun yolculuğu hiç sevmez.
Kimi top oynuyor, kimi de salıncakta sallanıyordu.
Seni herkes tanıyor. Bu soruyu hiçbiri cevaplayamadı. Aldıklarımızın her biri değerliydi. Hepsi ilk
elemeleri geçti.
5. Soru Zamiri: İsimlerin yerini soru yoluyla karşılayan zamirlerdir.
Merdivenlerden çıkan kim? Kutunun içinde ne var? Size gizli gizli neler anlattı? Çoraplardan
hangisini istiyorsun? Portakallar kaça?
Yapılarına Göre Zamirler
1. Basit Zamir: Hiçbir yapım eki almamış, kök hâlindeki zamirlerdir.
ben o biri kim kaç ne şey falan çoğu şu bunlar siz
2. Birleşik Zamir: İki kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu zamirlerdir.
hiç + bir bir + azı bir + çoğu her + biri hiç + kimse bir + kaçı her + kes her + hangi biri
ZARF
Fiilleri, fiilimsileri, sıfatları veya zarfları yer.yön, zaman, miktar, durum ve soru yoluyla belirten,
niteleyen, tamamlayan kelimelere zarf denir. Zarflar isim soylu kelimeler olmalarına rağmen çekim
eki almazlar.
Zarf Çeşitleri
1. Yer - Yön Zarfları: Fiilin veya fiilimsinin yönünü belirten zarflardır. Yer - yön zarfını bulmak için fiile
"nereye, hangi yöne, ne tarafa..." gibi sorular sorulur.
Zil çalınca aşağı inmişler. Biraz ileri gider misiniz? Onu görünce içeri girmedi. Kağıdını verenler
dışarı çıksın.
2. Zaman Zarfları: Fiillerin olma, yapılma zamanlarını belirten zarflardır.
Zaman zarflarını bulmak için fiile " ne zaman, ne zamana kadar, ne kadar zaman..." gibi sorular
sorulur.
Sinemaya daha geçen hafta gitmiştik.
Yola sabah çıkarsak Malatya'ya akşam olmadan önce varırız.
Akşam size geleceklermiş.
Sınavımız dün yapılmıştı.
Onu tanıdığımdan beri başım dertten kurtulmuyor.
Büyüklerimizi sadece bayramlarda değil her zaman hatırlamalıyız.
Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?
Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak!
3. Durum (Nitelik) Zarfları: Fiillerin oluş, meydana geliş biçimini belirten zarflardır. Durum zarfını
bulmak için fiile " nasıl, niçin, neden, ne türlü, ne gibi..." soruları sorularak bulunur.
Kalemi şöyle tutacaksın. Bunları boşuna anlatıyorsun.
Gönüllü asker gibi davranıyordu. Uzaklardan sadece seni görmek için geldim. Bıkmadan
usanmadan yazıları inceledi. Yanıma usulca yaklaştı. Kapıyı açarak dışarıya çıktı.
4. Miktar (Nicelik, Azlık - Çokluk) Zarfları: Fiilleri, sıfatları, zarfları miktar ve sayı bakımından belirten
zarflardır. Miktar zarfını bulmak için fiile, sıfata, zarfa " ne kadar" sorusu sorulur.
Hastanın yanında az oturulur.
Çok güzel bir akşam geçirdik.
Her zaman fazla konuşur.
Pek yavaş yürüyorsun.
Buradan daha rahat bir yer düşünemiyorum.
Miktar Zarflarında Anlam Dereceleri
1. Eşitlik Derecesi: iki kavramın herhangi bir özellik bakımından eş değerde olduğunu belirten
miktar zarfıdır. Eşitlik derecesi kadar ve gibi kelimesiyle sağlanır. Sıfatların önünde bulunur.
Senin bugün cennet kadar güzel vatanın var.
İpek kadar yumuşak saçlara sahip.
Onun kadar alçak gönüllü biri görülmemiştir.
2. Üstünlük Derecesi: Karşılaştırılan iki kavramdan birinin daha üstün olduğunu belirten miktar
zarfıdır. Üstünlük derecesi daha kelimesiyle sağlanır.
Bizden daha yorgun görünüyorlar. Kardeşimden daha uslu bir çocuk yoktur. Bunlardan daha
anlaşılmaz şeylerdi.
3. En Üstünlük Derecesi: Benzerleri arasında en iyi, en üstün olanı belirtmeye yarayan miktar
zarfıdır. En üstünlük derecesi en kelimesiyle sağlanır.
En yüksek dağa tırmanmaya hazırlanıyor. En sorumsuz kişi, sen olmalısın. En zorlu yolculuğumuz
buydu.
5. Soru Zarfları: Fiilin olma, meydana gelme sebebini soran zarflara denir. Okulundan nasıl ayrıldın?
Asansöre neden binmiyorsun? Bu çiçekleri niçin sulamadın? Bizim sokakta ne yapıyorlar?
Yapılarına Göre Zarflar
1. Basit Zarf: Hiçbir yapım eki almamış, hiçbir
isim veya fiilden türetilmemiş, kök hâlindeki zarflardır.
az dün
akşam zor
henüz hiç
çok şimdi
pek yukarı
2. Türemiş Zarf: İsim, sıfat ve zarflara yapım eki eklenerek oluşturulan zarflardır.
yavaş-ça
usul-ca-cık
akşam-leyin
su-suz
dur-gun
korku-suz
ön-ce
erken-den
3. Birleşik Zarf: İki veya daha fazla kelimenin bir araya gelerek oluşturdukları zarflara denir.
akşam + üstü başı + boş birden + bire öyle D o+ile böyle Q bu + ile nasıl D ne + asıl niçin D ne + için
bu + gün
4. Kelime Öbeği Hâlinde Zarflar: İki veya daha fazla kelimenin öbek (grup) hâlinde yazılmasıy-la
oluşan zarflardır.
bir gece
bir yaz akşamı
bu öğlen
bol bol
ağır ağır
ara sıra
çok iyi
pek fazla
arada sırada
çocuklar gibi
biraz daha
er geç
EDAT (İLGEÇ)
Tek başına kullanıldıklarında bir anlamı olmayan, cümle içinde görev üstlenen kelimelere edat
denir. Bu sebeple cümle kuruluşuna yardım eden yardımcı kelimeler grubundadır. İsimlerden sonra
gelerek onları yüklemle ilgili hâle getiren kelimelerdir. Edatlar yapım ve çekim ekleri almaz. Eğer bu
eklerden birini alırsa edat, cümle içinde isimleşir.
Sen benim için nefes almak gibi gereklisin. Kendini kuşlar kadar özgür hissediyor, içecek bir şeyler
almak için dışarı çıktı. Farklı düşünceleriyle dikkati çekiyordu. Bu sefer Ankara'ya araba ile
gitmeyeceğim. Onu tanıdığımdan beri çok neşeli oldum. Caddeye doğru yürüyorlar. Doktorlara göre
önemli bir hastalığı yokmuş. Şiire dair görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Komşusu bile ona
inanmıyormuş. işte bundan ötürü şanssızım. Bu rastlantıdan dolayı rahatsızım. Sana karşı
mahcubum.
BAĞLAÇ
Eşit görev veya türdeki kelimeleri ya da anlamca birbiriyle ilgili cümleleri bağlayan kelimelere bağlaç
denir. Bağlaçlar da edatlar gibi cümlenin yardımcı unsurlarıdır. Tek başlarına anlam ifade etmezler.
Cümlenin öğesi olmazlar. Bunlara cümle dışı unsur denir.
Korkusuz ve atak bir kişiliği var.
Bizi bekliyordu ve oldukça sabırsızdı.
Sevgi ile saygı ayrı düşünülemez.
Çok düşündüm ama karar veremedim.
Yağmur yağıyordu fakat şemsiyem yoktu.
Sınavdan kötü not aldım çünkü çalışmamıştım.
Kahvaltımı yaptım da çıktım.
Hem ağlıyor hem de başından geçenleri anlatıyordu.
Ne ailem ne de arkadaşlarım beni anlıyordu.
Gözleri öyle güzeldi ki bakmaya doyamıyordum.
Akşam yemeğimizi ya burada ya da sahilde yiyelim.
Tayinini Ordu'ya veya Giresun'a isteyecekmiş.
Tarih ya da Felsefe okumak istiyor.
Kahve içelim ancak sütlü olsun.
• Diğer bağlaçları şöyle sıralayabiliriz: bari, demek ki, zaten, yani, yahut, ister...ister, gerek...gerek,
meğer, hatta, gerçi...
ÜNLEM
Tek başına anlamı olmayan; sevinç, öfke, heyecan, acı, korku, şaşkınlık gibi duyguların ifadesinde
ya da seslenmelerde kullanılan kelimelere ünlem denir. Ünlemlerden sonra ünlem işareti (I) konur.
Tek kelime olarak kullanıldıkları gibi ikileme hâlinde de kullanılır. Ünlemler de yapım ve çekim eki
almazlar.
Ey Türk milleti!
Of of! Ne zaman bitecek bunlar? Hey, çocuklar!
Ay! Ne yapıyorlar? Ah, bu dertler! Aman, dikkat et! Oool Kimleri görüyoruz. Oy oyl Başım ağrıyor. Eh,
pekâlâ kabul! Vah vah, zavallı çocuk! Ya Rab! Vay, sen hal
FİİLİMSİLER (EYLEMSİLER)
Fiilimsiler, fiilden türeyen isim, sıfat, zarf ve bağlaç görevleriyle kullanılan sözcüklerdir. Ancak fiilin
bildirdiği iş, oluş, durum kavramını kök veya gövdelerinde taşırlar ve cümleye katarlar. Bu yönleriyle
diğer fiilden türemiş sözcüklerden ayrılırlar.
Fiilimsiler kök veya gövdeleriyle, sözcüğe kılış, durum veya oluş anlamlarından birini katarken,
ekleriyle de ad, sıfat, zarf veya bağlaç görevlerinden birini yüklenirler. Fiilimsiler zaman belirtir ama
şahıs eklerini almazlar, isim çekim eklerini alırlar. Bu yüzden fiiller gibi çekimlenemezler, isimler gibi
çekimlenirler. Olumsuzluk eki alarak -me, -ma ekini alırlar. Bu durumu aşağıdaki örnekle görelim :
örnek:
Derse çalış -an çocuk odaya gir -diğimi duymadı.
kök fiilimsi eki kök fiilimsi eki
Tanı - ma- dık(ğ) - ım kimselerle görüşmem.
kök fiilimsi eki
"çalışan" sözcüğünün kökü olan "çalış", eylemdir. Bir fiilimsi eki olan -an ise sözcüğe sıfat görevi
kazandırmıştır. Öyleyse çalışan sözcüğü sıfat gibi görev yapmaktadır. Eylem kavramı vererek ismi
nitelemiştir.
Her fiilimsi cümlede temel cümleciğin tamamlayıcısı olan yan cümleciklerin yüklemini oluşturur. Bir
cümle içinde birden fazla duyguyu, düşünceyi kolaylıkla belirtmek mümkün olur. Fiilimsiler
olumsuzluk eki dışında fiil çekim eklerini almazlar. İsim niteliği gösteren fiilimsiler isim çekim
eklerini alır.
Örnek:
Şu geleni tanıyor musun?
yan cümle temel cümle
Sizin şiir okuyuşunuz izleyicilerce çok beğenildi.
yan cümle temel cümle
Fiilimsiler çatı eklerini de alabilirler.
Fiilimsiler farklı eklerde oluşmaları ve cümlede değişik görevler yapmaları yönünden üç bölümde
incelenir: 1- İSİM - FİİLLER (MASTARLAR)
Fiil tabanlarına "-me, -ma, -mek, -mak, -ış, -iş, -uş, -üş" ekleri getirilerek yapılır. Bunlar bir iş, oluş ya
da kılışın ismidir. Hem isim hem de fiil gibi kullanılırlar. Çoğul ekini ve isim durum ekini alabilirler.
Örnek:
Okumak insanın ufkunu geliştirir. Sabahleyin hafif yürümeler çok faydalıdır. Dönüşte kardeşime
uğrayacağım.
İsim - fiiller, isim tamlamalarında tamlayan veya tamlanan olabilir.
Örnek:
bu gidişin sonu, sabah yürüyüşü, konuşmanın faydası, çocuğun ağlaması...
Not: -ma, -me, -mak, -mek ekiyle isim-fiil olan ve kalıcı anlam veren sözcükler eylem anlamını
yitirmişse isim veya sıfat olabilir.
Örnek:
Annem dolma pişirmiş, kavurma yapmış...
"dolma, sarma, dinlenme, yazma, kavurma, kazma, uçurtma, yemek, ekmek" gibi sözcükler kalıcı
isim gibi kullanılabilir.
Örnek:
Bakkaldan iki ekmek aldım, (isim)
Babam tarlaya pancar ekmek istiyor, (fiilimsi)
Arkadaşlarla kazma ve kürek alarak bahçeyi belledik, (isim)
Kardeşim tarlayı kazmaya başladı, (fiilimsi)
İş ekiyle yapılan bazı sözcükler eylem anlamını vermezse fiilimsi olmaz.
Örnek:
dikiş, çekiliş, yarış...
2- SIFAT- FİİLLER (ORTAÇLAR)
Aldıkları eklerle isimleri niteleyen fiil anlamlı sözcüklerdir. Bunlar fiil kök ya da gövdelerine;
-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş ekleri getirilerek yapılır.
örnek:
İnleyen nağmeler ruhumu sardı.
Kör olası kız bardağı kırdı.
Görür gözüm görmez oldu.
Size söyleyecek söz bulamıyorum.
O, kendisini bulunmaz Hint kumaşı sanıyor.
Sıfat-fiiller iyelik eki alarak da kullanılabilirler.
Örnek:
Geldiği gün sınıfın huzurunu bozdu. Geleceği zamanı telefonla bildirmiş.
» Not: Sıfat-fiiller tek başlarına kullanılırsa zamir olurlar. Bunlara isimleşmiş sıfat da denir.
Örnek:
Ağlayanın malı gülene fayda vermez. Alışmış, kudurmuştan beterdir.
Not: Sıfat-fiillerle, çekimli fiiller birbirine karıştırılmamalıdır. Sözcük, fiil, kişi ve zaman anlamı
taşıyorsa çekimli fiildir. Bir ismi niteliyorsa sıfat-fiildir.
örnek:
Koşar adımlarla kışlaya gitti, (fiilimsi) Asker, komutanın emrine koşar, (fiil)
Not: Sıfat-fiil eklerini alan sözcükler, kalıcı isim oluşturursa sıfat-fiil özelliği taşımazlar.
Örnek:
yazar, keser, döver - biçer, düzen, çekecek, alacak, gelir, gider...
İsim—fiil ve sıfat-fiiller, öbür çekimli fiiller gibi geçişli, geçişsiz, ettirgen olurlar, etken, edilgen,
dönüşlü ve işteş çatılı olabilirler.
Sıfat-fiiller, kendi öznelerini nitelerler.
örnek:
tanınmış adam (adam tanınmış)
3- BAĞ-FİİLLER (ZARF-FİİLLER, ULAÇLAR)
Aldıkları eklerle fiillerin anlamını tamamlayan ya da iki cümleyi bağlayan fiil anlamlı zarflardır.
Zarf—fiiller, isim ve fiil çekim eklerini almazlar. Zarf—fiillerin bazıları devamlılık, zaman, sebep
bildirme gibi görevler üstlenirler. Asıl görevleri ise hareketin şeklini ve durumunu belirlemektir.
Bağ-fiiller, bir cümleyi diğer cümleye bağlama görevi yapar.
Örnek:
Selda dersi dinlemediğinden öğretmen onu uyardı.
Başlıca bağ-fiil ekleri şunlardır: Fiil kök veya gövdelerine gelen ekler cümlede sözcükler arasında da
ilgi kurabilir.
-ip, -erek, -ken, -leyin, -meden, -meksizin, -eli, -ince, -e, -a, -dikçe, -diğinden, -esiye, -ken, -cesine,
-eceğinden, -eceği gibi, -eceği için, -dığı gibi, -dığı kadar...
Bağ-fiiller cümlede genellikle zarf görevini üstlenir.
Örnek:
İnsanları öldür -esiye dövüyorlardı, (zarf) Bütün eşyalarını al-arak evden ayrılmış, (aldı ve ayrıldı)
(zarf tümleci)
Aslında zaman kavramı taşımayan bu ulaçların bazıları fiilin durumunu zaman yönünden belirtebilir.
Örnek:
İstanbul'a gelince beni ara.
İstanbul'a göç edeli on yıl oldu.
Eve geldiğimde her yer karmakarışıktı.
Fiilimsilerin bir görevi de yan cümlecik oluşturmalarıdır. Yargı bildirirler fakat fiil kipleri gibi
çekim-lenemezler. Bu yüzden yan cümlecik oluştururlar. Temel cümlenin yüklemi olamazlar.
içinde fiilimsi bulunan cümleler yapı bakımından birleşik cümledir. Birleşik cümlelerle yan cümlecik
temel cümleciğin herhangi bir öğesi olabilir.
Örnek:
Kitap okumayı öğrenmeliyiz, (yan cümlecik, nesne)
Geç kalan otobüs bizi çok bekletti, (yan cümlecik, özne)
CÜMLE BİLGİSİ
Cümle (Tümce): Bir düşünceyi, duyguyu, isteği ya da yargı anlatmaya yarayan kurallı kelimeler
topluluğuna cümle denir. Bir cümlenin asıl öğeleri yüklem ve öznedir. Yüklemin anlamını değişik
yönlerden tamamlayan diğer kelime ve kelime grupları (nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci) da
yardımcı unsurlardır.
Cümlenin Asıl Öğeleri
1. YÜKLEM: Kip ve şahıs ekleriyle çekimli hâle getirilmiş fiillerin; ek-fiille (-di, -miş, -se, -dir) çekimli
hâle getirilmiş isim soylu kelimelerin, cümlede aldığı göreve yüklem denir.
Dur kızım, kapıyı sen açma. Dedemleri otogardan kim getirecek? Ders çalışırken sözsüz müzik
dinlemekten hoşlanıyorum.
İnsanları hayata bağlayan umuttur.
Eve döndüğünüzde saat on bir değildi.
Bu paket sanaymış.
Sınıfta kimse yok.
Bebeğin karnı doymamış.
Bizimle gelin, daha neler göreceksiniz.
2. ÖZNE: Yüklemin bildirdiği oluş, kılış, durum, iş veya hareketi yapan ya da bu fiiller içinde bulunan
varlık adlarının cümledeki görevine özne denir. Özneyi bulmak için yükleme "kim, ne" soruları
sorulur.
a. Gerçek Özne: Yüklemi edilgen çatılı olmayan fiil ya da isim cümlelerinin öznesidir. Bu özne cümle
içinde açıkça yer alabildiği gibi gizli olarak da bulunabilir. Gizli özneleri yüklemdeki şahıs ekinden
yararlanarak buluruz.
• Bazı insanlar problemlere hoşgörüyle yaklaşır.
gerçek özne yüklem
• Kısa boylu bir adam yerdeki taşları topluyordu.
gerçek özne yüklem
• Akşam güneşi daha etkileyicidir.
gerçek özne yüklem
Beni dinleyemeyecek kadar sabırsızdı.(kim?: O)
yüklem
O: gizli özne
Evi, annemin dediği gibi toplamalıyız, (kim?: biz)
yüklem
Biz: gizli özne
b. Sözde Özne: Yüklemi edilgen - geçişli bir fiil olan cümlelerin öznesi sözde öznedir. Tanımdan da
anlaşılacağı gibi yüklemi isim soylu bir kelime olan cümlelerin öznesi kesinlikle sözde özne olamaz.
Edilgen çatılı bir fiilin yüklem olduğu cümlelerde özne görevinde görünen kelimeler aslında fiilden
etkilenen nesnelerdir. Gerçek özne söylenmemiştir.
• Savaşlar sırasında bütün değerli kitaplar
sözde özne
insafsızca yakılmış.
yüklem
(yakılan ne?: bütün değerli kitaplar. Yakan kim?: cümlede söylenmeyen gerçek özne. Aslında
kitaplar burada yakma işine maruz kalan nesnelerdir.)
• Sınıfın duvarları sarıya boyandı.
sözde özne yüklem
• Yıkanan çamaşırlar ne zaman ipe asılacak?
sözde özne yüklem
c. Örtülü (Mantıksal) Özne: Yüklemi edilgen-geçişsiz bir fiil olan cümlelerin ne gerçek ne de sözde
öznesi olur. Dil bilgisi açısından öznesiz olan bu cümlelerde özne mantık yoluyla bulunur. Yükleme
"kimce, nece, kim tarafından, kimin etkisiyle, kim yüzünden, ne yüzünden..." gibi sorular sorularak
bulunur.
• Bu ışıksız odada mükemmel uyunur.
yüklem
(kim tarafından uyunur?: onlar tarafından uyunur.)
• Issız sokaklarda tek başına yürünmez.
yüklem
d. Açıklamalı Özne: Bazı cümlelerde ara söz kullanılarak özne hakkında açıklama yapılır.
Açıklayıcısı bulunan öznelere açıklamalı özne denir.
• İçlerinden biri, yaşlı adam çocuğun yanına gitti.
açıklamalı özne yüklem
3. NESNE: Yüklemde belirtilen fiilden etkilenen kelime veya kelime gruplarına nesne denir. Nesne
sadece yüklemi fiil olan cümlelerde vardır. Yüklemi isim soylu bir kelime olan cümlelerin nesneleri
yoktur. Nesneler cümlede yalın veya ekli oluşlarına göre iki türlüdür:
a. Belirtisiz Nesne: Yalın hâldeki nesnedir. Belirtisiz nesneyi bulmak için yükleme "etkilenen ne,
etkilenen kim?" soruları sorulur.
• İçeri girdiğimde piyano çalıyordu.
belirtisiz yüklem nesne
Bu hayvanlar özne
(kim?: O: gizli özne) (ne çalıyordu?:piyano: belirtisiz nesne)
leş yiyor.
belirtisiz yüklem nesne
b. Belirtili Nesne: İsmin -i hâlindeki nesnelerdir. Belirtili nesneyi bulmak için yükleme "kimi, neyi?"
soruları sorulur.
• Annem biber dolmasını çok güzel yapıyor.
özne belirtili nesne yüklem (neyi yapıyor?: biber dolmasını) » Yeni çıkan televizyon programlarını
beğenmiyorum.
belirtili nesne yüklem (ben: gizli özne)
4. DOLAYLI TÜMLEÇ: Yüklemin bildirdiği işin ya da durumun yöneldiği (-e hâli), bulunduğu ya da
gerçekleştiği (-de hâli), başladığı ya da kaynaklandığı (-den hâli) yeri, varlığı bildiren kelime veya
kelime topluluğuna dolaylı tümleç denir. Yükleme "kime, neye, nereye, kimde, neyde, nerede,
kimden, neyden, nereden" soruları sorularak bulunur.
• Tiyatroya gideceğim, (ben: gizli özne) dolaylı tümleç yüklem
• Evi toparlamak için hiç kimseye ihtiyacım yok.
dolaylı tümleç yüklem
(ben: gizli özne)
• Yüzmeyi Karadeniz'de öğrendik. belirtili nesne dolaylı tümleç yüklem
(biz: gizli özne)
yangınlardan dolaylı tümleç
kurtarmalıyız. yüklem
Ormanları
belirtili nesne
(biz: gizli özne)
• Gözleri kan çanağına dönmüştü. belirtili nesne dolaylı tümleç yüklem
• Bu kumaşlar anneannemden kalmış.
özne dolaylı tümleç yüklem
5. ZARF TÜMLECİ: Yüklemi zaman, durum, yön, sebep, miktar ve soru anlamıyla belirten kelime
veya kelime gruplarına zarf tümleci denir. Yükleme "ne zaman, ne zamana kadar, ne kadar zaman,
niçin, neden, nasıl, ne gibi, ne kadar, ne ölçüde, kaçıncı, ne yöne, ne tarafa..." gibi sorular sorularak
bulunur.
• Dün akşam Beyoğlu'na kadar yürüdük. zaman bildiren yön bildiren yüklem
zarf tümleci zarf tümleci
İnsanlar evsiz barksız durum bildiren zarf tümleci
biraz dinlen.
(biz: gizli özne)
özne
• Şimdi Zaman bil.
kalmıştı. yüklem
miktar yüklem zarf tümleci bil. zarf t.
• Ben bu yüzden yalnızlığa
(sen: gizli özne)
özne
sebep bildiren zarf tümleci
hasretim.
dolaylı tümleç yüklem
• "kimle, neyle?" sorularına cevap veren kelimelere edat tümleci denmektedir. Ancak araç bildiren
bu kelimeler de zarf tümleci içinde gösterilmelidir.
• Sınava arkadaşlarımla çalışacağım.
dolaylı t. edat t. yüklem
bu anahtarlarla edat t.
açabilirsin. yüklem
(ben: gizli özne) • Kapıyı ancak belirtili n. zan11. (sen: gizli özne)
CÜMLEDE ANLATIM ÇEŞİTLİLİĞİ
Cümlede, sözcüklerin gerçek anlamları dışında kullanılmaları, söylenişlerinden özellikler, cümlede
kullanıldığı yerler cümlenin anlamını etkiler.
I- Düşünceler Bakımından Benzer ve Yakınlığı Olan Cümleler:
Bu tür cümleler başka başka sözcüklerle aynı düşünceleri verecek nitelik gösterirler. Soruda dört
veya beş cümle verilir ve bunlardan ikisi belirttiği yargı yönünden birbirine yakın veya aynı anlamı
verebilir.
Örnek: 1
(I) Bana göre şiir, özünü halk kültüründen almalı (II) Halk kültürü tükenmez bir hazinedir. (III) Halk
ne söyleyecekse doğrudan söyler (IV) Dolambaçlı yollara sapmaz (V) Halkımız acı sözlerden tatlı
sözler türetir. (VI) Çirkinliklerinden güzellikler yaratır.
Parçada anlamca birbirine en yakın olan iki cümle hangisidir?
A) I, II B) ll-lll C) lll-IV D) IV-V E) I- VI
Çözüm: Bir sözün doğrudan söylenmesi ne ise dolambaçlı yollara sapmamak da aynı şekilde
söylenmesi demektir. Burada III. cümle ve IV. cümle aynı yargıyı belirtmiştir. Yanıt C'dir.
Örnek: 2
I- Sanatçı, duygularını dile getirirken başkalarının beklentilerini göz önüne almaz.
II. Sanatçının değeri, verdiği eserden anlaşılır.
III. Sanatçı, eserlerinde okuyucunun duygularına seslenebildiği ölçüde başarılı olur.
IV. Sanatçı, yazılarını içinden geldiği gibi özgürce yazar.
Bu cümlede öne sürülen düşünce bakımından, birbirine en yakın olan ikisi aşağıdakiler-den
hangisinde birarada verilmiştir?
A) l-ll B) l-lll C) l-IV D) ll-lll E) lll-IV
Çözüm: I ve IV nolu cümleler anlam bakımından birbirine en yakın cümlelerdir. Yanıt C'dir.
Örnek: 3
"Seni her mecliste küçük düşürür.
Kötülerle konup göçücü olma."
Karacaoğlanın bu dizeleriyle, anlamca en iy uyuşan atasözü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kötü söyleme eşine, zehir kata aşına
B) Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleye yim.
C) Üzüm üzüme baka baka kararır.
D) Deli ile çıkma yola, başına getirir bela.
E) Kır atın yanında duran ya huyundan ya sı yundan.
Çözüm: Soru cümlesindeki dizelerde kötüler insanı daima küçük düşüreceği konusu ele alıı mıştır.
Kötüler bela getirdiğine göre, delilerle ber ber olma da bela getirir yargısını veren atasö; cevap olur.
A, B, C ve E'de ilişkilerde olumlu ya < olumsuz yargılar belirtmiştir. Seçenek D'dir.
2- Tanımlama Cümleleri: Tanım bir kavra bir varlığı özellikleriyle belirtmek, değişmez nitel leriyle
anlatmaktır. Bu cümleler, varlığın veya k; ramın ne olup olmadığını belirler. Tanımda doğ luk veya
yanlışlık söz konusu değildir. Tanım, "ı dir?" sorusunun cevabını vermektir.
Örnek: Edebiyat, duygu ve düşüncelerin, s de veya yazıyla, sanatlı bir şekilde anlatılması (Edebiyat
nedir?)
İnsan, düşünen ve konuşan bir canlıdır.
Makine, işimizi ve yaşamımızı kolaylaştırar araçtır.
Örnek: 1
Aşağıdakilerden hangisi bir "tanım" cür sidir?
A) Lirik şiir akıldan çok düş gücüne, düşü den çok duyguya yaslanır.
B) Lirik şiirde aşkın her türlü görünüşü b yönleriyle dile getirilir.
C) Lirik şiirde, şair, sözcükleri seçerken or ses ve görüntü gücünü göz önünde tu
D) Lirik şiir, duyguların çok etkili ve coşku biçimde dile getirildiği şiir türüdür.
E) Lirik şiirde yıllar yılı, aşk, ölüm, din git lirli temalar işlenmiştir.
Çözüm: Tanım cümlesini bilmek için bu cümlelere "Lirik şiir nedir?" sorusunu sormak gerekir. Bu
sorunun cevabı seçeneklerden D'de vardır. A, B, C, E'de lirik şiirle ilgili nesnel yargılar söz konusu
edilmiştir.
3-Yorumlama Cümleleri:
Bir olayı, duygu ve düşünceyi belli bu görüşe göre açıklamak veya değerlendirmeye yorum denir.
Yorumlar, öznel anlatımlardır. Kişilere göre farklı değerlendirmeler bulunan cümleler yorum
cümleleridir.
Örnek 1
(I) Çevrili metinden yola çıkan yazar, oyuna yeniden oldukça güzel bir biçimde oluşturmuş. (II)
Metin yerel motfilrele yalınlaşırken evreselliğini de yitirmemiş (III) Ayrıca onun dokusunda yer alan
dostluk, fedakarlık bağlılık gibi duygular, inandırıcı ve dengeli bir biçimde verilmiş (IV) Öte yandan
tipler üzerinde yeterince durulmamış, bunlar soluk birer görüntü olarak kalmış (V) Oyunda
anlatılanların geçtiği yer ve zaman da belirtilmemiş.
Bu parçada numaralandırılmış cümlelerin hangisinde yazar bir yorum yapmamıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Çözüm: Yazarın yorumunu katmadığı nesnel cümle V. cümlededir. Yanıt E'dir.
4. Karşılıklardan (Zıtlıklardan) Yararlanılan Cümleler:
Aynı varlık hakkında karşı iki görüşü aynı anlamda belirtmektedir. Bir varlığı bir düşünceyi, bir olayı
olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte vermektir. Varlığın somut durumu ile duygusal yönünün
karşılaştırılması da karşıtlık ilgisiyle anlatılması demektir. Burada önemli olan varlık veya
düşüncenin, olayın daha belirgin hâle getirilmesidir.
Örnek: 1- Gittiğimiz yaylada koştuk, güldük, eğlendik, teyzemlerse somurtup oturdular.
2- Şiir dildeki sözcüklerin hem nasıl kullanıldığını gösterir hem de duyguların coşku dolu anlatımını
sağlar.
3- Romanı, anlatım yönünden diri; konu yönünden aşınmış bulduk.
Örnek:
Aşağıdaki cümlelerden hangisinde anlamı belirginleştirmek için karşıt durumlardan
yararlanılmıştır?
A) Film o kadar sıkıcı idi ki sonunu beklemeden televizyonu kapattı.
B) Madem ki sözümü dinlemiyorsunuz, ben de bu konuda bir daha konuşmam.
C) Sanki suçlu kendisi değilmiş gibi sakin etrafı süzüyordu.
D) öğretmenin sorduğu soruyu en çalışkan öğrenci bile çözemedi.
E) Dışarısı günlük güneşlik, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.
Çözüm: Ada sıkıcılığın karşıtı kapatmak değildir. B'de dinlemenin karşıtı konuşmamak değildir. C'de
karşıtlıkla ilgili anlam yoktur. D'de sorunun karşıtı çözmek değildir. E'de dışarıdaki sıcaklık ve
içerideki soğukluk anlatılmaktadır.
5- Karşılaştırmalardan Yararlanılan Cümleler:
Aralarında ilgi bulunan iki kavramın benzer veya farklı yönlerinin ortaya konulması ya da çeşitli olay
ve varlıkların değişik açılardan üstünlüklerinin ele alınmasıdır. Bu farklılıklar, "daha çok, daha faz-|a,
en-den... -e göre, daha çok..." gibi sözcük ve eklerden yararlanılarak yapılır.
Örnek:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir karşılaştırma yapılmıştır?
A) Ünlü masal kahramanı Heidi'nin oradan oraya koşturduğu Alpler ile hemen hemen aynı güzelliğe
sahip bir yayladayız.
B) Çocukluğumuzun pazen pijamalarına desen olmuş kır çiçekleri, orman gülleri, yol kenarlarına
gizlice serpiştirilmiş.
C) Burada doğayla kucak kucağa yapayalnız özgür, güçlü ve huzurlusunuz.
D) Şenliklerle, hele genç kızların dilinde coşkuyla akıp giden sevda türküleriyle.
E) Bir yerde olanca maviliğiyle deniz, bir yanda başı karlı dağlar ve yeşilin binbir tonu.
Çözüm: A seçeneğinde cümlede Alpler ile yazarın yayla, güzellikleri yönünden karşılaştırılmış-tır. B,
C, D ve E'de görünen varlıklar tasvir edilerek anlatılmıştır.
6- Aşamalı Bir Durum Belirten Cümleler:
Bir olay veya bir durumun belli bir zaman içinde yavaş yavaş değişmesini belirtir. Bu tür cümlelerde
yargılar hemen değişmez yavaş yavaş artar veya eksilir.
örnek:
1- Bu çocuk büyüdükçe davranışlarını kontrol altına alıyor.
2- Haftalar ilerliyor, meyveler kırmızıdan yeşile boyanıyordu.
7- Bir Koşula (Şarta) Bağlı Yargı Belirten
Cümleler:
Bu tür cümlelerde temel yargının gerçekleşmesi için daha önce başka bir yargının gerçekleşmesi
şartı vardır. Bir iş veya şartlı birleşik cümledir. Bazı edat ve bağlaçları ile şart kipinin -se, -sa
ekleriyle yapılır.
örnek:
1- İşini bitirdin mi paranı alırsın.
2- Sınıfını doğrudan geçersen tatile gidebilirsin.
3- Doğruluktan ayrılırsan senin yüzüne kimse bakmaz.
Örnek:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemin gerçekleşmesi bir şarta bağlı değildir?
A) İzin verse de görüşlerimizi açıklasak.
B) Kar yağmasa da otobüsle gitsek.
C) Gürültü etmese de çocuk uyuşa.
D) Mektup yazmasa da telefon etse.
E) Yardım etsen de çabuk bitirsek.
Çözüm: A, B, C ve E'de temel cümlenin olması yan cümleciğin olmasına bağlıdır. Bu cümlelerde yan
cümlecik şartı, temel cümle ise istek anlamındadır. D'de ise yan cümle hem de temel cümle istek
niteliğindedir.
8- Sebep - Sonuç İlişkisiyle Kurulan Cümleler:
Bu cümlelerde asıl anlatılmak istenen yargının oluşumundaki etken de belirtilir. Sonuçlanmış bir
olayın veya ortaya çıkmış bir durumun, bu olay veya durumu gerektiren ya da doğrudan başka olay
ya da durumla birlikte kullanıldığı anlatımlardır, -dı-ğından, -dığı için -dikçe, -ince, -eceğinden ... gibi
eklerle yapılır. Temel yargıya neden, niçin, hangi, sebeple, neden dolayı... gibi soruların cevapları bu
cümlelerle birlikte verilir. Arka akaya gelen bağımsız cümlelerin biri diğerinin sebebini belirtecektir.
Örnek
1- Genç adamın korkudan dizleri titriyordu.
2- Hasta olduğu için ders haneye gidemedi.
3- Yaşlı olduğundan yokuşu hızlı çıkamıyordu.
4- Ben sana tembelsin diyemem, konuları biliyorsun.
Örnek:
Aşağıdakilerden hangisinde birinci cümlecik ikincinin nedeni durumundadır?
A) Biraz daha yaklaşınca onu kıyafetinden tanıdım.
B) Yağmur yağmıyorsa yola çıkmışlardır.
C) Gelir gelmez beni arayacağını söylemişti ama aramadı.
D) Fazla ışık gözlerime dokunduğundan perdeyi kapattım.
E) Ana caddeyi geçtikten sonra okul yoluna girdiler.
Çözüm A'da "tanımak" yargısı "kıyafeti" sebe-biyledir.Oysa birinci cümlecik "birazdan yaklaşınca"
anlatımıdır .B' de sonuç cümlesi "yola çalışmışlardır" ilk cümlecik ise "kar yağıyorsa" yargıdır ve
cümlecik "neden "değil "şart" tır. C 'de ise temel yargı "perdeyi kapattım" ifadesidir ve perdenin
kapatılmasının nedeni "fazla ışık gözlerime dokunduğundan" sözleriyle belirtilmiştir. E'deki cümlede
neden sorusunun cevabı yoktur.
9- Olasılık (İhtimal) Bildiren Cümleler:
Bu cümlelerde anlatılan kesin değil ancak tecrübelerimizden kaynaklanan düşüncelerimizi belirtme
anlamı vardır. Bir şeyin görünüşüne göre olacağının ihtimali anlatılır. Olasılık anlamı; "sanki, sanırım,
herhalde, galiba, gibi,...-e bilmek,-tir..." gibi sözcük ve eklerle verilir.
Örnek:
1- Onlar şimdi okula varmıştır.
2- Sanırım, söyledikleri doğrudur.
3- Galiba bugün buraya gelemeyecek.
4- Hava bozdu, yağmur yağabilir.
5- Bu gece burada kalabiliriz.
Örnek:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir olasılık, olabilirlik söz konusudur?
A) Kar yağıyor kış geldi.
B) Onunla konuşmalısın; köyün en yaşlı kişisidir.
C) Ben onu iyi tanırım.
D) Siz de biliyorsunuz; o kardeşlerin en küçüğüdür.
E) Geç kaldık; sanırım o gitmiştir.
Çözüm: A, B, C ve D seçeneklerinde ihtimale dayanan bir anlam yoktur.E'de ise "sanırım o gitmiştir"
cümleciği olasılık anlamı vermektedir.
10- Varsayım Belirten Cümeleler:
Cümlede olmamış bir eylemi olmuş gibi ya da olmuş bir eylemi olmamış gibi belirtmeye denir. Tam
olarak doğrulanmamış ama doğrulanması beklenen düşünceler, diyelim ki, tut ki, kabul edelim ki,
varsayalım ki..." gibi sözlerle belirtilir.
Not: Varsayım ile tahmin anlamı taşıyan cümleler birbirine karıştırılmamalıdır.
Örnek:
1- Şimdi onlar geldi diyelim ki, bu durumda ne yapabiliriz.
2- Tut ki onlarla görüştün, sonuca ulaşabilecek misin?
Örnek:
Aşağıdakilerden hangisi bir varsayım ifade etmektedir?
A) O, çarşamba günü geziden dönebilir.
B) Diyelim ki bu olay gerçek değildir.
C) İstediğini veririm yeter ki sen çalış.
D) Belki onu sen de tanırsın.
E) Yarın, akşam yemeğine onlar da gelebilir.
Çözüm; A, C, D ve E' de olabilir, olasılık anlamı vardır. B' de ise "diyelim ki" sözü varsayım anlamı
katmıştır. Çünkü olay olduğu halde gerçek olmadığı düşünülmek istenmektedir.
11- Olumluluk - Olumsuzluk Anlamlı Cümleler:
Bir varlığn istenilen amaca veya beklenilene uygun nitelikleriyle birlikte uymayan niteliklerin de bir
arada belirtilmesi , varlıkların olumlu ve olumsuz yönleriyle tanıtılmasıdır. Edebiyatımızda eleştiri
adı verilen bir anlatım şeklidir.
Örnek:
Aşağıdaki yargıların hangisinde , bir eser ya da yazar, hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle ele
alınmıştır?
A) Temiz, sağlam, akıcı cümleleri, özentisiz anlatımıyla edebiyatımızda her zaman yaşayacaktır.
B) Kelimelerin seçiminde ve kullanımında gösterdiği özen, anlatımında duruluğun, yalınlığın sınırını
aşıyor.
C) Kitapta öncelikle göze çarpan özellik, şiirsel bir anlatım ve zengin bir kelime dokusu oluyor.
D) Yazar, toplumun özellikle kötü yanlarını ele alıp yermekten çok bundan duyduğu üzüntüyü
belirtiyor.
E) Belirli bir durumu somut ve nesnel biçimde yansıtmış, anlatımını hızlandırarak gerilimler ve
gevşemeler yaratmıştır.
Çözüm: A, B, C ve D' de oynanan oyunun üzerinde güzel duygular oluşturacağını söylerken E'de
"oyunun çok fazla seyirci toplamayacağı" önyargısı verilmiştir,
12- Doğrudan Anlatım, Dolaylı Anlatım
Konuşmayı yapanın başkasından duyduğu sözü hiç değiştirmeden olduğu gibi aktarmasına
"doğrudan anlatım", başkalarına ait sözleri, sözü söyleyenin ağzından çıktığı gibi değil de, yazar ya
da anlatıcının kendi duygularını katarak aktarmasına "dolaylı anlatım" denir.
Örnek:
Babası oğluna "çabuk yanıma gel" dedi. (Doğrudan anlatım)
Ahmet "Yarın Ankara'ya gideceğim."dedi. (Doğrudan Anlatım)
Örnek:
Babası, oğlunun çabukça yanına gelmesini söyledi. (Dolaylı Anlatım)
Ahmet, yarın Ankara'ya gidecğini söyledi. (Dolaylı Anlatım)
13- Özel veya Genel Durum Anlatan Cümleler:
Genel veya özel anlam, yalnız sözcüklerde değil, cümle anlatımları da genel veya özel anlamlı
olabilir. Bir konunun ayrıntılarına girmesi daha belirgin ve eksiksiz olması özel anlamlı cümlelerde
olur. Genel anlamlı cümleler pek belirgin olmaz. "Bitki" sözcüğüne göre "ağaç" özeldir. Apartman
sözcüğü genel, apartmanın dairesi özel bir nitelik gösterir.
Örnek:
1- "Denize kıyısı olan ülkeler gemi taşımacılığında ileri gitmişlerdir." cümlesi genel anlamlıdır.
2- "Trabzon gemi taşımacığılında diğer şehirlere göre daha ileri gitmiştir." cümlesi özel anlamlıdır.
Örnek:
1- Ormanlar, dünyanın akciğerleridir, (genel anlam)
2- Bolu ormanları ülkemizin en güzel ormanlarıdır, (özel anlam)
14- Eşitlik veya Eşitsizlik Anlatan Cümleler:
Bazı cümleler olay ve kavramlar arasında eşit olan veya eşit olmayan bir olguyu dile getirebilir.
Sorularda eşitlik ilgisiyle anlatılan cümlelere de sık sık rastlanmaktadır.
Örnek:
İşçilerine onar milyon verdi, (eşit) Şekerleri aralarında bölüştüler, (eşit değil.) Şekerleri kardeşçe
bölüştüler, (eşit) Kazandıklarını yarı yarıya bölüştüler, (eşit) Akşam kazandıklarını sabah harcadılar,
(eşit değil.)
15- Cümle Tamamlama:
Verilen bir cümlede boş bırakılan yerler cümle anlamının gelişine göre anlamlı ve mantıklı bir
biçimde sözcüklerle veya cümlecik ya da deyimlerle tamamlama şeklinde karşımıza çıkan sorular
da vardır.
Örnek: 1
Ayrıntılı olarak düşünmeden...
Sözleri aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa cümle tedbirli bir insanın tutumunu yansıtır?
A) Yaptığım girişimlerden iyi sonuçlar aldığım oldu.
B) Verdiğim bu karar herkesi sevindirdi.
C) Böyle bir işe girişmemek gerektiğine inanıyorum.
D) Başladığım bu işte başarılı oldum.
E) İşimden ayrılmam onu rahatsız etmedi.
Çözüm: Soru cümlesinde "Ayrıntılı olarak düşünmeden" Adaki girişimde bulunamaz. B'de verilen
karar herkesi sevindiremez. D'de ayrıntılı düşünmeden bir işe başlanamaz. E'de ayrıntılı
düşünmeden işinden ayrılma ve rahatsız etmemek düşüncesi yanlıştır. C'de ise ayrıntılı olarak
düşünmeden tedbirli bir işe girişmez.
16- Değerlendirme Cümleleri:
Bir varlığın, kavramın veya olayın önemini, nitelik ve niceliğini belirlemek için kurulan cümlelerdir. Bu
cümleler uzun incelemeler sonucu, varlık ya da kavramı olan, olmayan, tam olan eksik olan yönlerini
vurgulamak için kurulur. Öznel nitelikli cümlelerdir varlık veya kavramın önemiyle ilgili
değerlendirmeleri belirtir.
Örnek: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "değerlendirme" söz konusu olur?
A) Kimi sanatçılar duygularını dile getirmek için kimileri de kusursuz eserler yaratmak için yazarlar.
B) Romancı, gerçekleri düş gücüyle yeniden biçimlendiren kişidir.
C) Bir eserin değerinin konusundan çok, üslubuna bağlı olduğunu her zaman söylerim.
D) Bu romandaki kişilerin birbirleriyle ilişkiler üzerine birçok inceleme yapılmıştır.
E) Bu eserde konu gerçek yaşamdan alınmış; kişiler karakterlerine uygun biçimde
konuş-turulmuştur.
Çözüm: Ada yazarların yazma amacı anlatılmış. B'de romancı tanımlanmış. C'de eserin değerinin nelerden oluştuğu konusuna yorum yapılmış, D'de romanın kişileri hakkında görüşler
belirtilmiştir. E'de ise bir eser ele alınarak o eserin nitelikleri tanıtılmıştır. Değerlendirme yapılmıştır.
17- Duygu Anlamlı Cümleler:
Günlük yaşamımızdaki konuşma dilinde kullandığımız genel duygu ve düşünceleri anlatan, soru
kökünden istenilen duygunun belirtildiği, bazen bu duygunun bir kelimeyle veya kelime grubuyla,
bazen cümlenin tamamını kapsayan anlamlı cümlelerdir. Bu cümleler, sezgi, öneri, alaya alma,
takdir etme, beğenme, hayıflanma, üzülme, yakınma, uyarma, çaresizlik, şaşırma, sevinme... gibi
genel anlam veren cümlelerdir.
Örnek: 1 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde uyarma anlamı vardır?
A) İzin verirseniz bu konuyu sonra tartışalım.
B) Arkadaşlar biraz sensiz olabilir miyiz?
C) Hemen okula gitmek zorundayız.
D) Ben nöbeti alınca siz gidersiniz.
E) Bu kitapları okuyunca arkadaşınıza verirsiniz.
Çözüm: Uyarma, bir kimseye davranışının yanlışlığını söyleme, ikaz etme demektir. Buna göre A 'da
istek, C'de zorunlu olma, D'de istek, E'de emir anlamı vardır. B'de ise sessiz olunması için uyarı
yapılmıştır.
Örnek: 2 Aşağıdakilerin hangisinde bir "çaresizlik" söz konusudur?
A) Elinde kalan malları komşusuna devretti.
B) Elden çıkardığı evin yerine yenisini aldı.
C) Elinde avucunda ne varsa bu işe yatırdı.
D) Tek oğlunu da yitirince eli böğründe kaldı.
E) O olaydan sonra buradan elini ayağını çekti.
Çözüm: A'da elinde kalmak deyimi satılamayan, müşterisi olmayan mal İçin kullannılır. B'de elden
çıkarmak deyimi satmak anlamındadır. C'de elde avuçta ne varsa deyimi bütün mal mülk ne varsa
demektir. E'de elini ayağını çekmek deyimi sık uğranılan yere bir daha uğramamak anlamı
vermektedir. D'de ise eli böğünde kalmak deyimi iş yapmaz durum olmak anlamındadır ve tek
oğlunu yitirince eli böğünde kalmak, çaresizlik anlamını vermektedir.
Örnek: 3
(I) Kitapta, günümüz edebiyatı, açısından önemli sayılabilecek zengin bir malzeme var (II) Bunlar
saymakla bitmez (III) Ülkemizin edebiyatı, birazda böyle sanat olaylarının bir araya getirmesiyle
serpilip gelişmektedir. (IV) Oysa geçmişe baktğımızda bu konuda öyle çorak bir görünüm var ki..
(V) Örneğin bir Yahya Kemal'in bir A.H Tan-pınar'ın eserlerine ışık tutabilmek için eldeki bilgi
kırıntılarıyla yetinmek zorunda kalıyoruz.
Bu parçada hangi cümleden başlanarak bir "yakınma" dile getirilmektedir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Çözüm: Soruda yakınma'ya başlanılan cümle istenmektedir. İstenmeyen hoşa gitmeyen bir durum
bir şeyden şikayet etmeye yakınma dendiğine göre, yazar IV cümlede daha önceki dönemlerde
ortaya konulan eserlerin azlığından yakınmaktadır. Çorak bir görünümden amaç eser azlığını
vurgulamak için kullanılmıştır.
Örnek: 4 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde beğenme anlamı vardır?
A) Çocuk dediğin söz dinler.
B) Okul dediğin böyle olur.
C) Öğrenci dediğin düzenli çalışır.
D) Köy dediğin ağaçlı olur.
E) Arkadaş dediğin yardım eder.
Çözüm: A'da çocuğun nasıl olması gerektiği C'de öğrencinin, D'de köyün, B'de ise "okul dediğin
böyle olur" derken "Bir okul ancak bu kadar güzel olur, daha güzelini düşünemiyorum" demek
istemiştir.
Yalın Anlatım: Sözü etkilemek için gösteriş ve süslü cümlelerden kaçınmalıdır.
Yoğun Anlatım: Az sözcükle daha çok anlam kazandırma, anlam yönünden incelik ve derinlik
verme.
Doğal Anlatım: Her türlü yapmacıktan kaçınmadır.
Özgün Anlatım: Anlatılanın özellik kazandırılması herkes tarafından diğer anlatımlardan farklı
oluşudur.
CÜMLE ÇEŞİTLERİ
I. YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER
1. İsim Cümlesi: Yüklemi isim ya da isim soylu bir kelime olan cümlelere denir.
Sorusunun doğru cevabı bu değil.
Bizi arayan kimlerdi?
Görmeyeli nasılsın?
Dün yapılan yarışmada siz yoktunuz.
O, her zaman anlayışlıdır.
2. Fiil Cümlesi: Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir.
Sabah, kahvaltı yapmadan evden çıkmam. Büyük annesinin evinden dönüyordu. Müzik dinlemeyi
çok seviyor. Bu berbat yerde nasıl yaşıyor?
II. YÜKLEMİN YERİNE (ÖĞE DİZİLİŞİNE) GÖRE CÜMLELER
1. Kurallı Cümle: Yüklemi sonda olan cümlelerdir.
Bu renkler üzerinde gezinen hayallerimdi. Beni hayallerimin bittiği yere asın.
2. Kuralsız (Devrik) Cümle: Yüklemi sonda olmayan cümlelerdir.
Hatırlarım seni gezdiğim bu sahilde. Caddeler her zaman temizdir bu güzel şehirde.
3. Eksiltili Cümle: Asıl öğelerinden biri olan yüklemi düşmüş olan cümlelerdir. Herkes tarafından
bilinen yüklem söylenmez.
Üzgünüm ama onu... (kaybettik) İkisi de öyle iyi, öyle dost canlısı insanlar ki... (onları çok
seviyorum)
III. ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER
1. Olumlu Cümle: Yüklemin belirttiği anlamın olduğunu, yapıldığını, gerçekleştiğini belirten
cümlelerdir.
Sadece su içmek istiyorum. Her zaman bakımlıdır. Anlatacaklarımı dikkatle dinler misin?
2. Olumsuz Cümle: Yüklemin belirttiği anlamın olmadığını, yapılmadığını, gerçekleşmediğini belirten
cümlelerdir. Fiil cümlelerinde olumsuzluk -ma ekiyle; isim cümlelerinde olumsuzluk değil
kelimesiyle yapılır. Olumsuzluk yapan ekler; -me, -ma, -mez, -maz, -sız, ne... ne, mi'dir. Olumsuzluk
yapan sözcükler; yok, değildir.
Zaman bir türlü geçmiyor.
Hava soğumuştu ama yağmur yağmamıştı.
Abant'a giden yol, bu değildi.
Hiçbir şey sonsuz değil.
O buradan geçmez.
Bizi ne aradı ne sordu.
O buraya gelir mi hiç.
3. Soru Cümlesi: Bir istekte bulunmak veya bir durumu öğrenmek amacıyla soru sıfatı, soru zamiri,
soru zarfıyla ya da soru edatı -mi ile kurulan cümlelerdir. Yanıt gerektirmeyen soru cümleleri de
vardır: Kim dinler onu? Orada niçin konuşuyorsunuz? Sen nasıl insansın? Sen utanmıyor musun?
Masadaki bardağı bana uzatabilir misin? Akşamki tiyatro nasıldı? Öğretmenin çağırdıkları
kimlermiş? En son okuduğun hangi kitaptı?
4. Ünlem Cümlesi: Sevinç, acı, hüzün, korku, şaşkınlık gibi duygulanmalar ve heyecanlanmalarda
ünlemlerle kurulan cümlelerdir.
Aman Allah'ım, bu da ne!
Hey, oradaki; elindekini buraya getir!
Of, yeter artık!
Ay, elim acıdı!
IV. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER
1. Basit Cümle: İçinde bir tek yargı, dolayısıyla bir tek yüklem olan cümlelere denir.
Senin tek görevin çalışmaktır. Bilgisayarımı tamir eder misin? İstiklal Marşı'nı kim bestelemiştir?
Onun kitaplarını çok beğeniyorum.
2. Birleşik Cümle: İçinde birden fazla yargısı bulunan cümlelerdir. Birleşik cümleler şunlardır:
a. Girişik (Asıl) Birleşik Cümle: Yan cümleleri fiilimsilerle kurulan cümlelerdir. Yan cümle, temel
cümlenin bir öğesidir.
• Neler aldığını bize göstermedi. yan cümle (b.li nesne)
• Ahmet, kitaplarını masaya bırakarak odadan çıktı. yan cümle (zarf tümleci)
• Merdivenleri hızla çıkan Duygu, nefes nefese yan cümle (özne) kalmıştı.
b) Koşullu (şart) Cümle: Yan cümlesi şart kipiyle çekimlenmiş cümlelerdir. Bu yan cümleler
genellikle temel cümlenin zarf tümleci olurlar.
• Bu konuları iyi öğrenirse sınavda başarılı olur.
yan cümle (zarf tümleci)
•Anlatacağın hikâye güzel değilse kimse dinlemez, yan cümle (zarf tümleci)
c. Ki'li Birleşik Cümle: "ki" bağlacının bağladığı cümlelerdir.
• İnsanları sev ki sen de sevilesin.
• Nice öğrenci bilirim ki kitabın yüzünü açmadan okula gelir.
d. Kaynaşık (İçice Birleşik) Cümle: Temel cümleyle birlikte içinde başka bir konuşma cümlesi
bulunan birleşik cümlelerdir.
Müdürüm, "Her iş zamanında yapılmalıdır." diyor.
Bu konuda babam "Kimseyi kandırmamalısın." derdi.
e. Sıralı Birleşik Cümle: Virgül (,), noktalı virgül (;) işaretleriyle birbirine bağlanan, birden fazla yargı
bildiren cümlelerdir. Bu tür cümlelerde her cümlenin kendi içinde öğeleri vardır.
• Her sabah erken kalkar, kahvaltısını bahçesindeki ağaçlara karşı yapar; işine huzurlu bir şekilde
giderdi.
• El el üstünde olur; ev ev üstünde olmaz.
f. Bağlı Birleşik Cümle: Bağlaçlarla birleştirilen ve içinde birden fazla yargısı olan cümlelerdir.
• Soluk benizliydi ve başında eski bir şapka vardı.
• Biz dans ediyorduk fakat onlar keyifsizce oturuyordu.
g. Arasözlü (Ara Cümleli) Cümle: Kuruluşunda ara söz bulunan cümlelerdir.
• O gün, sinemaya gittiğimiz gün, çok mutluydum.
• Arkadaşın, mavi gözlü olan, güvenilir biri değil.
ANLATIM BOZUKLUĞU
1. Kelimelerin Yanlış Anlamda Kullanılması:
Sözü söyleyenin, kullandığı kelimenin anlamını tam olarak bilmemesinden kaynaklanan bir anlatım
bozukluğudur.
• Sokakları kapsayan çöpleri, belediye bir türlü kaldırmıyor.
kapsayan: dolduran
• Davranışlarıyla arkadaşlarının üzülmesini sağladı.
üzülmesini sağladı: üzülmesine neden oldu
2. Aynı Anlama Gelen Kelimelerin Kullanılması: Söyleyeceklerimizi en az kelimeyle anlatmalıyız.
Buna duruluk denir. Cümlede gereksiz kelimelerin kullanılmasından ve duruluğun bozulmasından
doğan anlatım bozukluğudur.
• Öğretmeniyle bütün ders boyunca tartıştı. ("bütün" kelimesi gereksiz)
• Sanırım o da sizi bekliyor olmalı, ("koyu renkli" kelimelerden biri çıkarılmalı)
• Bu iş yerinde aşağı yukarı üç-dört yıldan beri çalışıyorum, ("aşağı yukarı" kelime grubu gereksiz)
3. Anlamca Çelişen Kelimelerin Kullanılması: Anlam yönünden birbiriyle çelişen kelimelerin
kullanılması, anlamın bulanık ve ifadenin çelişkili olmasına sebep olur.
• Bu istek, hiç şüphesiz onun kulağına gitmiş olabilir, ("koyu renkli" kelimelerin ifade ettiği anlam
birbiriyle uyumsuz)
• Bundan aşağı yukarı tam iki yıl önceydi. ("aşağı yukarı" ve "tam"kelimelerinin ifade ettiği anlam
birbiriyle uyumsuz.)
4. Söz Dizimi Yanlışları (Kelimelerin Yanlış Yerde Kullanılması): Özellikle sıfat ve zarfların uygun
yerlerde kullanılmamasından doğan anlatım bozukluklarıdır.
• Haber programları tekrar tekrar vurulan sivilleri gösteriyordu.
Doğru dizim: (Haber programları vurulan sivilleri tekrar tekrar gösteriyordu.)
• Cumhurbaşkanı birkaç gün içinde yapımı tamamlanan fabrikayı hizmete açacak.
Doğru dizim: (Cumhurbaşkanı yapımı tamamlanan fabrikayı birkaç gün içinde hizmete açacak.)
5. Özne Eksikliği: Bu tür hatalar genellikle birleşik cümlelerde yapılır. Birleşik cümledeki yargılar tek
özneye bağlanmak istenir. Eğer cümlelerin özneleri farklıysa anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
• Katilin tabancası alındı, karakola götürülerek sorgusuna başlandı.
(bu cümlenin ikinci bölümünün öznesi "ka-tH'dir.Söylenmediği için karakola götürülüp sorgusuna
başlananın, birinci cümlenin öznesi olan "katilin tabancası" olarak algılanmaktadır.)
6. özne - Yüklem Uyuşmazlığı: Bir cümlede özne ile yüklem; kişi, teklik - çokluk, olumluluk olumsuzluk bakımlarından uygun olmalıdır.
Otobüste bir ben bir de o yaşlı adam kalmıştı, (kalmıştık)
Yürümekten ayaklarım ağrıyorlar, (ağrıyor) Hiçbirimiz onu yeteri kadar tanıyorduk, (tanımıyorduk)
Eve geç döneceğimi sen de o da biliyordu.
(biliyordunuz)
Kimse seni suçlamadı; sana hak verdi. (....; herkes sana hak verdi)
7. Nesne Eksikliği: Birleşik cümlelerde iki farklı yüklem vardır. Fiil kökenli yüklemlerin bazıları nesne
ister, bazıları istemez. Nesne isteyen fiil cümlelerinde nesneyi kullanmamak hataya sebep olur.
• Her gün ona telefon açıyor ve çok sevdiğini söylüyordu.
Her gün ona telefon açıyor ve onu çok sevdiğini söylüyordu.
• Doktor, çocuğun dişini çekip eve gönderdi. Doktor, çocuğun dişini çekip onu (çocuğu) eve
gönderdi.
8. Dolaylı Tümleç Eksikliği: Birleşik cümlelerde dolaylı tümleç isteyen fiileri dolaylı tümleçsiz
kullanmak hataya sebep olur.
• Onu gördü ve her şeyi anlattı. Onu gördü ve ona her şeyi anlattı.
• Hasan, benden nefret ediyor, düşmanca davranıyordu.
Hasan, benden nefret ediyor, bana düşmanca davranıyordu.
9. Yüklemin Yanlış Kullanılması: Birleşik cümlelerde fiillerin çatı, olumluluk - olumsuzluk
bakımlarından uyuşmamasından doğan hatadır.
• Bir şişe kolonya alınarak hastayı ziyaret etti.
edilgen etken
• Bir şişe kolonya alınarak hasta ziyaret edildi.
edilgen etken
• Bir şişe kolonya alarak hastayı ziyaret etti.
edilgen etken
• Leyla Hanım oldukça titiz fakat kibirli değildi.
Leyla Hanım uldukça titizdi fakat kibirli değildi.
10. Yüklem Eksikliği: Farklı yüklem isteyen birleşik cümlelerde yüklemlerden birinin kullanılmaması
ndan doğan hatadır.
• Sabaha kadar dans ve müzik dinlediler. Sabaha kadar dans ettiler ve müzik dinlediler.
• Başbakan fabrikaya geldiğinde halk oyunları ve kurban kesilerek karşılandı.
Başbakan fabrikaya geldiğinde halk oyunları oynanarak ve kurban kesilerek karşılandı.
11. Tamlama Yanlışlıkları: Tamlayanın belirsizliği, cümlede anlam kopukluğuna sebep olur.
• Geldiğini görmedim, (senin geldiğini mi onun geldiğini mi?)
• Çocuk ilgi ister çünkü ilgisizliğe tahammülü yoktur.
Çocuk ilgi ister çünkü çocuğun ilgisizliğe tahammülü yoktur.
• Doğa ve toplumsal olayları inceledik.
Doğa olaylarını ve toplumsal olayları inceledik.
• Vali her konuda tüm ölemleri alması gerekirdi. Valinin her konuda tüm önlemleri alması gerekirdi.
12. Noktalama Eksikliği: Adlaşmış sıfatlardan, sıfat-fiillerden sonra ya da özneyi belirlemek
için özneden sonra virgül kullanmak gerekir. Kullanılmazsa cümlede anlam ikiliği oluşur.
• Kapıcı kadın yazarımızla görüştü. Kapıcı, kadın yazarımızla görüştü.
• Genç kızın elindeki çantayı almaya çalıştı. Genç, kızın elindeki çantayı almaya çalıştı.
• İhtiyar polis müdürüne her şeyi anlattı. İhtiyar, polis müdürüne her şeyi anlattı. İhtiyar polis,
müdürüne her şeyi anlattı.
13- Yardımcı Fiilin Eksikliği
Cümlede yardımcı fiilin gerektiği hâlde bulunmaması anlatım bozukluğuna neden olur.
Öğretmen, öğrencilerin sorular karşısında sabırlı olmalı ve yılgınlığa düşmemelidir.
14- Gereksiz Yardımcı Fiillerin Kullanılması
Yardımcı fiilin, gerekmediği yerde kullanılması cümlede sadeliği bozar.
"Öğrenciler, tarih öğretmeninden konunun tek rarı isteğinde bulundular." cümlesinde "tekrarı iste
ğinde bulundular" yerine "tekrarını istediler" deme! yeterlidir.
"Bu akşam en çok istek alan parça sanatkârlar ca okundu." cümlesinde "istek alan" yerine "isteni
len" denmelidir.
15. Eklerin Yanlış Kullanılması
Durum ekleri, kip ekleri ve yapım ekleri yanlı: kullanılarak anlatım bozukluğu yapılabilir.
"Bahçede kiraz toplayan işçiler oradan döndü, cümlesinde "oradan" yerine "oraya" olmalıdır.
"Tek hedefimiz ÖSS sınavını kazanıp iyi bir fa külteye girmemizdir." cümlesinde "girmemiz" yer ne
"girmek" almalıdır.
"Akşamları bir araya gelirdik, sabaha kadar eç lenirdik." cümlesinde "gelirdik" sözcüğü "gelir" o
malıdır. "Bu günlerde her şey pahalılandı." cümk sinde "pahalılandı" sözcüğü "pahalandı" olmalıdıı
"Eşyalarını yukarı kata çıkarttı." cümlesind "çık-" kökü geçişsizdir, -er, -ar eki oldurgan yapa -t eki ise
oldurganlığı burada yine oldurgan olmuı tur. "çıkarttı" sözcüğü "çıkardı" şeklinde olmalıdır.
IMLA(YAZIM) Kuralları
I. Büyük Harflerin Kullanımı
a. Her cümleye büyük harfle başlanır.
• Elini uzatı. Benimle barışmak istedi.
b. İster cümle başında ister içinde bütün özel isimler büyük harfle yazılır.
• Dün, Yakup Kadri'nin "Yaban" adlı romanını aldım.
c. Kişi adından önce veya sonra gelen unvan adları da büyük harfle yazılır.
• Akşama Doktor Recep bizim hastayı göre-cekmiş.
• Buralarda Tilki Hüseyin'i gördünüz mü?
• Dolapları Mehmet Usta'ya yaptırdık.
d. Belirli bir özel adı sadece unvanıyla kullanmak istediğimizde unvan kelimesinin de ilk harfi büyük
yazılır.
• Halk Cumhurbaşkanı'nı coşkuyla karşıladı.
e. "dağ, deniz, göl, nehir" kelimeleri özel isimle birlikte kullanılırsa büyük harfle başlayarak yazılır.
• Van Gölü'nde ulaşım neyle sağlanıyor?
f. Belirli bir günden bahsederken ay ve gün isimleri büyük harfle yazılır.
• 25 Nisan Pazar günü nikahımız var.
g. "dünya, güneş, ay" kelimeleri terim anlamlarında kullanıldıklarında özel ad oldukları için büyük
harfle yazılır.
• İlkokulda öğrendiğiniz gibi Ay Dünya'nın, Dünya da Güneş'in çevresinde döner, (terim anlamı)
• Bu fani dünyada hiçbir idealim kalmadı.
• Okulu bitirmeme iki ay kaldı.
h. Yazı başlıkları, eser adları, Kitap, gazete, dergi isimleri büyük harfle yazılır. Eğer bu isimlerin
arasında bağlaç varsa bağlaç küçük harfle yazılır.
• Vatan yahut Silistre
• Bilim ve Teknik
• Leyla ile Mecnun
• Savaş ve Barış
ı. Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle başlar.
• Kurtuluş Savaşı, İlk Çağ, Cilâlı Taş Devri...
II. Kesme İşaretinin Kullanımı
a. Özel isimlerden sonra gelen çekim ekler kesme işaretiyle (') ayrılır.
• Adıyaman'a
• Başak'ı
• Güneydoğu'ya
• Anadolu'da
• Ali'yle
• Irak'a
• Sinekli Bakkal'mış
• Suna'ysa...
Özel adlara yapım eki geldiğinde bu ekler kes me işaretiyle ayrılmaz.
• Balıkesirli
• Mehmetsiz
• Atatürkçülük
b. Kısaltmalar ek aldıklarında bu ekler de kes me işaretiyle ayrılır. Ek, kısaltmanın son kelimes nin
okunuşuna göre yazılır.
• DSİ'de (Devlet Su İşleri'nde)
III. -ler Çoğul Ekinin Yazımı
Özel isimlerin ardından gelen -ler eki kelime; bitişik yazılır.
• Bugün bize Nerminler gelecek.
• Savaşta İngilizlerle birlik oldular.
IV. "mi" Soru Edatının Yazımı
"mi" soru kelimesi her zaman sonuna geld kelimeden ayrı yazılır. İki görevi vardır:
a. Kullanıldığı cümleyi soru cümlesi hâline g<
rir.
• Arkadaşın Koray mıydı?
• Bütün soruları cevapladınız mı?
b. İki cümleyi zaman ve sonuç bakımından birbirine bağlar.
• Börek yaptı mı bizi de mutlaka çağırırdı.
V. "ki" Bağlacının Yazımı
"ki" bağlacı başlı başına bir kelimedir ve bu yüzden ayrı yazılır.
• Şarkıyı o kadar etkili söyledi ki gözlerimin yaşarmasını engelleyemedim.
• Öyle yalan söylemiş ki şimdi içinden çıkamıyor.
• Bebek o kadar sevimli ki...
VI. "-ki" Ekinin Yazımı
Daima eklendiği kelimeyle birleşik yazılır.
• Onun saçları seninkilerden daha koyu.
• Vitrindeki kıyafeti çok beğendim.
• Dünkü yarışmayı izlemedik.
VII. "de" Bağlacının Yazımı
Daima cümleden ayrı yazılır, "dahi", "bile" anlamı katan bu bağlaç kelimeden kesme işaretiyle de
ayrılmaz.
• Ayağın tökezlese de düşmeyeceksin.
• Biz de gelecek miyiz?
• Burada da bir huzursuzluk var.
VIII. Yardımcı Fiillerin (Eylemlerin) Yazımı
Türkçede isimlerle birlikte kullanılan yardımcı tüller vardır, et-, kıl-, ol-, eyle-, buyur- yardımcı fi-ileri
sonuna geldiği isimlerin bazılarıyla birleşik, bazılarıyla ayrı yazılır. Bazı kullanımlarda ses düşmesi,
ses türemesi, ünsüz yumuşaması gibi ses olayları gerçekleşiyorsa isimle yardımcı fiil birleşik
yazılır. Eğer ses olaylarından hiçbiri gerçekleşmi-yorsa isimle yardımcı fiil ayrı yazılır.
• Teklifimizi kabul etmediler.
• Olayı öğrenince kahroldu.
• "de" bağlacını -de ekinden ayırmanın yolu cümleden o "de" yi çıkartmaktır. De'yi çıkarttığınızda
anlam bozulmuyorsa bağlaç, anlam bozuluyorsa ektir.
• Sabreyle gönül.
• Onlara minnet etme.
IX. ikilemelerin Yazımı
İkilemeler, iki kelimeden oluşan, anlamı güçlendirmek için kullanılan ve ayrı yazılan kelime
öbekleridir. İkilemelerin arasına kesinlikle virgül konulmaz.
• Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.
• Nişan eş dost arasında yapıldı.
• Üzerinde eski püskü bir gömlek vardı.
X. Tarihlerin Yazımı
Tek basamaklı gün ve ay sayılarının başına "0" rakamı yazılabilir. Tarihler arasına, eğer rakamla
yazılmışlarsa "." işareti konur. Ay, ad olarak yazılmışsa tarihler arasına bir işaret konmaz.
• 15.04.2003 •06.12.1998
• 7 Mayıs 1997
NOKTALAMA İŞARETLERİ
NOKTA (.)
1. Olumlu ve olumsuz cümle sonlarında konur.
• Beni beklediğinizi bilmiyordum.
2. Kelimelerin kısa yazılışlarında kısaltmanın sonuna konur.
• Prof. Dr. Ahmet Emek
3. Tarihlerin ve saatlerin yazımında rakamların arasına konur.
• 02.05.2001'de, saat 10.50'de doğmuş.
4. Sıralama sayılarında "-inci" ekinin yerine kullanılır.
• Kitabın 34. sayfasındayım.
5. Büyük sayıların yazımında basamaklar arasına konur.
• 678.550.000 89.095.000
6. Bölüm ve alt bölümleri gösteren rakam veya harflerden sonra kullanılır.
• 1. Lehçe 2. Şive 3. Ağız
• a. Matematik b. Kimya c. Fizik
VİRGÜL (,)
1. Cümledeki eş görevli kelimeleri veya kelime
öbeklerini sıralamak için kullanılır.
• Masanın üzerinde kitaplar, defterler, kalemler ve silgiler vardı.
• Hasan, Gülay, Sema, Nurşen ve ben bu ödevi birlikte yaptık.
• Sınıfın duvarları, koridor tavanları, bahçe duvarının iç cephesi boyandı.
2. Sıralı birleşik cümleleri ayırmak için kullanılır.
• Yokuşu hızla çıktım, önüme çıkan ilk sokaktan sağa döndüm.
3. Cümlede vurgulanmak istenen cümle öğelerini ayırmak için kullanılır.
• Yaşadığım her günü, sadece sana borçluyum.
• Yavuz, arabanın kapısını tamir ettirdi.
4. Cümle içindeki ara sözlerin, ara cümlelerin başına ve sonuna konur.
• Onu bu düşüncesinden hiç kimse, annesi bile, vazgeçiremez.
• Yeliz, şu dün tanıştığımız arkadaş, Afyonluy-muş.
5. Seslenme ve hitaplardan sonra konur.
• Canım Anneciğim,
• Baylar Bayanlar,
• Sevgili Arkadaşım,
6. Cümlelerin başında kullanılan "evet, hayır, lütfen, rica ederim..." gibi kelimelerden sonra kullanılır.
• Evet, ben de bu yemekten istiyorum.
• Lütfen, benimle gelir misin?
7. Adlaşmış sıfat ve adlaşmış sıfat-fiillerden sonra kullanılır.
• Genç, çocuğun yüzüne alaylı bir ifadeyle baktı.
• Alışmış, kudurmuştan beterdir.
8. Kesirli sayılarda tam sayı ile kesiri birbirinden ayırmak için kullanılır.
•55,60 3,8 345,76 23,05
9. İşaret veya şahıs zamirini işaret sıfatından ayırmak için kullanılır.
• O, kalemi yere attı.
• Bu, karanlık yollarda her zaman karşımızc çıkabilirdi.
NOKTALI VİRGÜL (;)
1. İçinde virgül kullanılmış cümleler sıralı birleşik cümle hâline getirilirken aralarına noktalı virgü
konur.
• Çantasını, giysilerini, aletlerini hazırladı; balık tutmaya, Kızılırmak'a gitti.
2. Farklı türde sınıflandırma yaparak bir sırala ma yapılıyorsa türler arasına noktalı virgül konur.
• İsveç'ten, Norveç'ten yirmişer; Alman ya'dan, İngiltere'den on beşer sporcu geldi.
İKİ NOKTA (:)
1. Bir cümleden sonra örnek verilecekse, açık lama yapılacaksa o cümlenin sonuna iki nokta ko nur.
• Geçen yıl bu kitapları okudum: Yaban, Si nekli Bakkal, Ateşten Gömlek.
• Türemiş kelime yapım eki almış kelimedir Yalnızlık, solgun, kalemlik.
2. Alıntılarda önceki cümlenin sonuna konur.
• Atatürk diyor ki: "Vatan, çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir."
3. Konuşma cümlelerinden önce konur.
• Seyfi, babasına:
- Bu yıl memlekete gitmiyorum, dedi.
ÜÇ NOKTA (...)
1. Cümlede sıralanan örneklerin devam ettiğini anlatmak için kullanılır.
• Her gün aynı nasihatleri dinliyorum: Erken yat, kahvaltı etmeden evden çıkma, yolda arabalara
dikkat et, kimseye güvenme, terleme...
2. Yarım bırakılmış, eksiltili cümlelerin sonuna konur.
• Burası öyle güzel ki...
• Seni bir kere daha gördüm ya...
3. Alıntılar içinde yazılmayan, atlanan bölümlerin olduğunu belirtmek için kullanılır.
• Thales, bu konuda: "...her şeyin yok olduğu anda dahi ümit kalıcıdır." diyor.
• "Sabah olmuştu... Kimseyi sokakta görememiştim... Nerdeydiler acaba?"
4. Kaba sözler, küfürler, argo tabirler yazıda yazılmak istenmediğinde yerine üç nokta konur.
• Ona "Defol buradan...!" dedi.
• Görgüsüz, ahlaksız,... bir kızdı.
5. Cümlede sıralanan varlıkların daha devam ettiğini belirtmek için üç nokta kullanılır ve üç
noktadan sonra cümleye küçük harfle devam edilir.
• İş başvurusu için diplomasını, nüfus kağıdını, resimlerini... dosyaya koydu.
SORU İŞARETİ (?)
1. Soru cümlelerinin sonuna konur.
• Bana darıldın mı?
• Anlaşmayı ne zaman imzalayacaklarmış?
2. Bilinmeyen ya da doğruluğu kesin olmayan bilgilerin, tarihlerin yerine konur.
• Şair Necati (? - 1674) XVII. yy.'ın önemli isimlerindendir.
• İlk yazı M.Ö. 5000 ? yıllarında kullanılmış
3. Şaşma, küçümseme, alay, inanmama gibi durumlarda cümle sonuna ya da ilgili kelimenin
sonuna parantez içinde soru işareti (?) kullanılır.
• Olağanüstü bir şarkıcı (?) gibi davranıyordu.
• Sınavdan 100 (?) almış.
ÜNLEM İŞARETİ (I)
1. Ünlem kelimelerinin sonuna veya ünlem
cümlelerinin sonuna konur.
• Ah! Ne kadar sıcak!
• Of, çok sıkıldım!
2. Seslenmelerin sonuna konur.
• Hey, arkadaşlar!
3. Yergi, küçümseme, alay, şaşma gibi tepkilerin ifadesinde parantez içinde ünlem işareti (!)
kullanılır.
• Bu keşfinle (!) dahiler (!) listesinde yer alman gerekir.
KESME İŞARETİ (')
1. Özel ad, sayı ve büyük harfle yazılmış kısaltmalara çekim eki getirildiğinde, ek, kesme işaretiyle
ayrılır.
• Ayşegül'ün kardeşi 2000'in ilk ayında dünyaya gelmiş.
• GAP'ın inşaatı yıllarca sürdü.
2. Şiirlerde, hece ölçüsüne uyum sağlaması amacıyla düşen ünlüyü belirtmek için kullanılır.
• N'oldu bu halim?
• Karac'oğlan der ki...
3. Dil bilgisinde ekler ve harflerden bahsederken bunların sonuna gelen çekim ekleri de kesme
işaretiyle ayrılır.
• Gelecek zaman eki -acak, -ecek'tir.
• Türkçede kelime başındaki r ve l'nin ünlüyle söylendiğini biliyoruz.
TIRNAK İŞARETİ (' ")
1. Cümlede özellikle vurgulanmak istenen kelime veya kelime grupları tırnak içinde yazılır.
• Şiirde "aşk" duygusu tema olarak seçilmiş.
• "Cumhuriyet" inandığımız ve güvendiğimiz bir rejimdir.
2. Birinin söylediği veya bir eserden alınan cümleler tırnak içinde yazılır.
• M. Kemal, "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" demiştir.
• Ona, "Yalnız kalmaktan hoşlanmıyorum." dedim.
3. Cümle içinde geçen dergi, gazete, eser adları, yazı başlıkları tırnak içinde yazılır.
• Halide Edip'in "Handan" adlı romanını okudun mu?
• Tanpınar, "Edebiyat Hayatı" adlı yazısını, "Sanat" dergisinde yayınlamıştı.
KISA ÇİZGİ (-)
1. Satır sonunda sığmayan kelimenin ilk satırda kalan kısmının sonuna konur. Kısa çizgi konurken
kelime hecelerine bölünür. Eğer özel ad satır sonuna rastladıysa özel adın eki sadece alt satıra
geçecekse (') kesme işareti yeterlidir.
• Onunla tatildeyken tanışmıştık. İkimiz de Çorum' dan gelmiştik.
2. Ara söz ve ara cümlelerin başına ve sonuna konur.
• Bu muhteşem romanın yazarı -bütün eserlerini okuduğum Peyami Safa- çok değişik bir kişiliğe
sahiptir.
3. Yer, yön.anlam ya da zaman bakımından ilgi oluşturan iki kelime veya iki sayının arasına konur.
• Eğitimime 1977 - 1986 yılları arasında Sakarya'da devam ettim.
• Türkçe-İngilizce sözlüğümü gördün mü?
• Türkçe Ural - Altay Dil Ailesindendir.
• Ankara - Diyarbakır uçuşu ertelendi.
4. Kelimeleri eklerine ayırmada ve kelimeyi hecelerine ayırmada kullanılır.
• yaş-a-mak-tan (eklerine ayrılmış kelime)
• Ça-nak-ka-le (hecelerine ayrılmış kelime)
UZUN ÇİZGİ (-)
Karşılıklı konuşmalarda konuşma cümlelerinin başına getirilir.
- Nerden geliyorsun?
- Okuldan.
- Biraz yorgun görünüyorsun.
- Evet, çok zor bir gündü. İki dersten sınavımız vardı.
PARANTEZ ()
1. Herhangi bir kelimenin eş anlamlısını, anlamını, açıklamasını belirtmek için kullanılır.
• İsimlerin yerine kullanılan kelimelere zamiı (adıl) denir.
• Bu haliyle çok klas (seçkin) görünüyordu.
• Eserlerinde realizmden (gerçekçilik) etkilenmiştir.
2. Cümlede, açıklayıcı görevde kullanılan cümle dışı öğeler parantez içinde yazılır. Halk arasında bu
açıklayıcı cümleler için "artı parantez" denir.
• Sınavdan zayıf aldığını (hiç şaşırmadım, anlatıyordu.
3. Tiyatro eserlerinde hareketlen, duyguları, de koru ve kostümleri belirten cümleler veya kelimele
parantez içinde yazılır.
Profesör: (Şüpheci bakışlarla ve hafif bir gü lümsemeyle) Demek asistanım olmak istiyorsun Bunun
ne demek olduğunu biliyor musun?
4. Cümle içinde verilen bazı bilgiler özellikle ta rihler parantez içinde yazılır.
• M. Kemal Atatürk (1881 - 1938), XX. yüzyı İm en büyük lideridir.
k•A) b) c) 1) 2)
Download