BÖLGE KAVRAMI VE SĠSTEMATĠĞĠ Prof.Dr. Ali ÖZÇAĞLAR Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi ANKARA - 2010 2 1. MEKÂN KAVRAMI Ġnsanın yaĢam alanı olan Dünya gezegeninin evrendeki konumunu ve yeryüzündeki faaliyet sahalarını genel anlamda ve ayrıntıda belirleyen “mekân” sözcüğü bu kitabın ana konusunu oluĢturan bölgeleri de kapsamaktadır. Bu itibarla öncelikle mekânın evrensel ve yeryüzü ile ilgili olarak coğrafi boyutunun ele alınması gerekmektedir. 1.1.Mekânın Evrensel Boyutu Dar anlamda insanın yaĢadığı yer, ev, yurt anlamına gelen mekân, geniĢ anlamda uzayla birlikte evrenin tümünü ifade etmektedir. Evrendeki diğer gezegenlere göre de mekân tanımı yapılacağı için mekânın hem uzayla, hem de yeryüzüyle iliĢkili olarak iki Ģekilde ele alınması gerekir.1 Evrenden bir görünüm http://cityyearrhodeisland.files.wordpress.com/2008/10/universe4.jpg 1 Ġngilizce karĢılığı “space” olan mekân sözcüğünün mekânsal anlamına gelen karĢılığı “spatial” dir. 3 Bütün gök cisimlerinin ve varlıkların içinde bulunduğu sınırsız boĢluğa uzay veya feza denilmektedir. Uzay, Dünya‟yı 10.000 km kalınlıkta kalın bir yorgan gibi saran atmosferin dıĢında evrenin geri kalan kısmına verilen isimdir. Atmosfer ile uzay arasında kesin bir sınır bulunmamakla birlikte, atmosferin son katı olan eksosferin sona erdiği nokta (burada yerçekimi tamamen etkisiz kalmaktadır) uzayın baĢlangıcı sayılmaktadır. Eskiden kâinat olarak adlandırılan evren ise uzaydan ve uzayda bulunan sayısız varlıklardan meydana gelen en büyük sınırsız mekândır. Ġnsanlar çok eski zamanlardan beri evren ve onun oluĢu hakkında çeĢitli Ģeyler düĢünmüĢler ve kendilerince ona bir anlam vermeye çalıĢmıĢlardır. KarmaĢık bir yapıya sahip olan evrenin oluĢumu hakkında tarih boyunca değiĢik fikirler ve teoriler ortaya atılmasına rağmen bilim adamları sonuçta evrenin baĢlangıcı ve oluĢumu konusunu, tam bir fikir birliği ile "Big Bang" adı verilen teoriye dayandırmıĢlardır. Bu teori evrenin 10-20 milyar yıl önce "yoktan var edildiğini" ileri sürmektedir. "Big Bang" teorisi ilk olarak 1922 yılında Alexander Friedmann tarafından ortaya atılmıĢtır. O güne kadar evrenin durağan olduğunu savunan bilim dünyasının bu yeni teoriyi kabullenmesi hiçte kolay olmamıĢtır. Çünkü bu teori, evrenin zaman ve maddeden bağımsız olan egemen bir güç tarafından yaratıldığı anlamına geliyordu. Böylece, "maddenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini" iddia eden materyalist görüĢler de kökünden çürütülmüĢ oluyordu. Özellikle, materyalist bilim adamları bu teoriyi kabul etmek istemediler. Ancak, "Big Bang" gerçeğini görmezlikten gelmek çok zordu. Ünlü astronom Edwin Hubble, 1929 yılında yaptığı gözlemler sonucunda evrenin devamlı geniĢlemekte olduğunu ispatladı. Bu ispat Big Bang teorisi için çok büyük bir kanıttı. Hubble'ın bu buluĢu teorinin büyük bir bilim kesimi tarafından kabul görmesini sağladı. Teoriyi kabullenmek istemeyen ve geniĢleyen evren modeline uygun değiĢik teoriler oluĢturmaya çalıĢan bir kaç bilim adamı ise ancak 1989 yılındaki "Big Bang" teorisinin kesin zaferine kadar dayanabildiler. Teorik hesaplamalara göre büyük patlamadan arda kalması gereken radyasyonu araĢtırmak üzere Amerikan Uzay ve Havacılık Kurumu “NASA” tarafından 1989 yılında fırlatılan CUBE uydusu bu radyasyonu fırlatılıĢından sekiz dakika sonra belirleyerek "Big Bang" teorisini kesin olarak kanıtladı. Bu kanıttan sonra ard arda gelen diğer kanıtlar teoriyi desteklemeye devam etti. Evrendeki enerjinin bilinen kısmının büyük bölümü yıldızlarda, Hidrojenin (H), füzyon sayesinde Helyuma (He) dönüĢmesi ile oluĢmaktadır. Bu enerji dönüĢümü evrenin baĢlangıcından bu yana devam eden bir süreçtir. Eğer evren sonsuzdan beri var olsaydı hidrojenin tümünün helyuma dönüĢmüĢ olması gerekirdi. Fakat Ģu an evrende var olan hidrojen, helyum oranı teorik hesaplamalara göre "Big Bang" 'den bu yana olması gerektiği gibidir. Bu ve benzeri birçok kanıt "Big Bang" teorisinin güçlenerek ilerlemesini sağlamaktadır. 4 Günümüzde evrenin mekânsal olarak devamlı olarak geniĢlediği kabul edilmektedir. Evreni meydana getiren galaksiler, güneĢ sistemleri, diğer yıldızlar, evrenin içinde değiĢik yönlerde devamlı yer değiĢtirerek evrenin sınırlarını daima geniĢletmektedirler. En mükemmel teleskoplar bile evreni tam olarak incelemeye yetmez. Bununla beraber bilginler, 2 milyar ıĢık yılı uzaktaki bazı yıldızları tespit etmiĢlerdir. Akıl almaz karmaĢık bir yapıya sahip olan evrenin bazı bölümlerinde çok büyük boĢluklar varken, bazı bölümleri yoğun bir Ģekilde gök cisimleri ile doludur. Gök cisimleri genel olarak gezegenler, meteorlar ve yıldızlardır. Uzayda gök cisimlerinin yoğunluk gösterdiği bölgelere galaksi (gökada) adı verilmektedir. Bu gökadalar içinde milyonlarca güneĢ sistemleri, gezegenler ve gök taĢları bulunmaktadır. Kesin olmamakla beraber galaksilerin hemen hemen hepsinin merkezinde galaksiyi dengede tutan büyük bir kara delik var olduğu tahmin edilmektedir. NASA’nın Spitzer Uzay Teleskobu’ndan elde ettiği Samanyolu Galaksisi’nin sarmal yapıdaki en son görüntüsü 5 (http://www.teknoport.com.tr/2009/08/29/samanyolu-galaksisinin-yeni-gorunusu) Yapılan astronomik gözlem ve değerlendirmelere göre, evrendeki tüm galaksilerin sayısının yüz milyar kadar olduğu ve keĢfedilmeyi bekleyen trilyonlarca gezegen bulunduğu söylenmektedir. Bunların kaçında yaĢam olduğu ise Ģimdilik bilinmiyor. GüneĢ benzeri sarı yıldız tanımlamasına giren yani yüzey sıcaklığı 5500 derece olan yıldızlar, bizim galaksimiz olan Samanyolu galaksindekinin ancak yüzde 4‟ü kadarıdır. Çevresinde gezegenler ve asteroitler gibi çeĢitli kozmik cisimler dönen GüneĢ, Samanyolu gökadamız içerisindeki yıldızlardan yalnızca bir tanesidir. (Dünya) Evrende GüneĢ sistemi içinde Dünya’nın yeri (http://cografyalar.tripod.com/uzay.htm) Samanyolu galaksisindeki GüneĢ sistemi içinde yer alan Dünya gezegeni, insanın ve diğer canlıların yaĢam mekânı olduğu için önemi oldukça büyüktür. Evren içindeki sayısız gezegen arasında farklı bir konum ve yapıda olan Dünya‟nın kendi ekseni ve güneĢ etrafındaki hareketleri sonucunda ortaya çıkan zaman olgusu, insan tarafından mekânla bütünleĢik olarak algılandığı için anlam kazanmıĢtır. Evrende insanın bulunmadığı mekânlar hakkında tam olarak bilgi edinilemediği için halen gizemini koruyan çok sayıda galaksi ve gökcismi bulunmaktadır. Hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olduğumuz yaĢam mekânımız Dünya, GüneĢ sistemi içinde Merkür ve Venüs‟ten sonra 3. sırada yer almaktadır. GüneĢ‟ten yaklaĢık 150 milyon kilometre uzakta bulunan Dünya, canlı yaĢamı 6 için en uygun koĢullara sahiptir. Merkür ve Venüs GüneĢe yakın olmaları nedeniyle Dünya‟ya göre çok sıcak, Mars, Jupiter, Saturn, Uranus, Neptun ve Pluton ise soğuktur. 1.2. Mekânın Coğrafi Boyutu Dünya gezegeninde insanın yaĢam sahası, mekânın coğrafi boyutunu oluĢturmaktadır. Dünya‟nın diğer adı “Yer (Earth)” dir. Yeryüzü, mekânsal anlamda bir sözcük olup Dünya gezegeninin tüm yüzeyini kapsamaktadır. Ġngilizce literatürde “Earthscience” veya “Geosciences” olarak yer alan “yer bilimleri” baĢta coğrafya olmak üzere, jeoloji, jeofizik, jeodezi‟den oluĢmaktadır. Bu dört ana disiplin gezegenimiz Dünya‟yı ve yeryüzünü farklı bakıĢ açısıyla ele almaktadır. Milâttan önce 3. yüzyılda “geographika” adıyla ortaya çıkan coğrafya, gezegen olarak Dünya‟yı ve insanın yaĢam alanı olan yeryüzünü bütün halinde ele alan ilk mekân bilimi olmuĢtur. Ġlk Çağ‟daki anlayıĢ içinde, üzerinde yaĢanılan Dünya gezegeninin Ģekli ve boyutları hakkında araĢtırma ve incelemeler yaparak bilgi sahibi olunması, yeryüzünün eriĢilebilen yerlerinin kitlelere tanıtılabilmesi için gözlenen özelliklerin metin ve haritalarla tasvir edilmesi “coğrafya” olarak nitelendirilmekteydi. Bu yaklaĢımı eski Yunanca‟da (Grekçe) en doğru Ģekliyle “geographica” veya “geopraphein” terimleri karĢılamaktaydı. Grekçede yer, yeryüzü anlamına gelen geo ile yazma, çizme, tasvir anlamlarına gelen graphica veya graphein sözcüklerinin birleĢmesiyle elde edilen "geographica" veya "geographein" terimleri, yeryüzünün görünen, bilinen ve keĢfedilen özelliklerinin betimsel (tasviri) olarak aktarımı anlamına gelmekteydi. Ġlk Çağ coğrafyacıları tarafından yapılan Dünya haritalarının mekânsal boyutu incelendiğinde o zamanki Dünya‟nın Akdeniz ve yakın çevresindeki kara alanları ile bir kısım uzak diyarlardan oluĢtuğu görülür. Örneğin Herodot(M.Ö.450), Eratosthenes (M.Ö.220) ve Poseidonios (M.Ö. 150-130) tarafından çizilen Dünya haritalarında merkezde Akdeniz ve çevresi, kuzeyde Avrupa ve Asya‟nın batı kesimi ile Hazar Denizi, güneybatıda Afrika‟nın sadece kuzey kesimleri Atlas Dağları, Libya, Mısır, Kızıldeniz, Arap Yarımadası ile Hindistan yer almaktadır. Gene ünlü Ġlk Çağ coğrafyacısı Batlamyus (Pitoleme), MS.108–168 yılları arasında konik projeksiyona benzer bir projeksiyonla oluĢturduğu kaneva üzerine o zamanda Dünya'nın bilinen kısımlarını iĢlemiĢtir. Bu haritada öncekilere ek olarak Basra körfezi ve Umman Denizi yer almıĢtır. Ġlk Çağ Dünyası‟nın yeryüzü haritalarında Akdeniz kıyıları nispeten gerçeğe yakın çizilmiĢ olmakla birlikte, diğer kısımlarda benzeĢmeyen alanlar bulunmaktadır. Bu durum, Ġlk Çağ‟da yaĢayan bilim adamlarının Dünya‟nın ne kadarını mekânsal olarak tanıdıklarının açık göstergesidir. Ġlk Çağda baĢlatılan yeryüzünü tanımaya yönelik mekânsal çalıĢmalar, ileriki dönemlerde çok yönlü olarak geliĢerek devam etmiĢtir. 19. yüzyılın 7 baĢlarında ortaya çıkan modern coğrafya yaklaĢımları insan-mekân-zaman ekseninde farklı bir boyut kazanmıĢtır. Heredot’un Dünya haritası (M.Ö 450) (Kaynak :http://www.henry-davis.com/MAPS/Ancient%20Web%20Pages/109.html) Eratosthenes’in Dünya haritası (M.Ö.220) (http://www.henry-davis.com/MAPS/Ancient%20Web%20Pages/112A.html) 19. yüzyılda Modern coğrafya‟nın öncüleri Alexander Von Humboldt, Carl Ritter, Friedrich Ratzel ve Paul Vidal de La Blache’ ın açtığı yolda coğrafyanın mekâna bakıĢ açısı değiĢmiĢtir. Özellikle, Alexander Von Humboldt tarafından coğrafyaya kazandırılan “dağılıĢ prensibi” ile insan-doğal ortam arasındaki karĢılıklı etkileĢimler sonucunda oluĢan faaliyetlerle durumların yeryüzündeki konumlarının yatayda, dikeyde ve zamanda 8 belirlenmesi mekânsal çalıĢmalara farklı bir ivme kazandırmıĢtır. Bu açılımla insanın içinde yaĢadığı doğal ortamın unsurları ve mekânsal boyutları üzerine araĢtırma ve incelemeler baĢlamıĢtır. Poseidonios'un Dünya haritası (M.Ö.150-130) (http://www.henry-davis.com/MAPS/Ancient%20Web%20Pages/115.html) Günümüzde yeryüzünün tamamı insan tarafından keĢfedilmiĢ olup bilinmeyen hiçbir yeri kalmamıĢtır. Bilimsel araĢtırmalarla yeryüzünde insanın yaĢadığı mekânın boyutları tüm yönleriyle ortaya çıkarılmıĢtır. 1.2.1. Mekânla Ġlgili Genel Kavramlar: Yeryüzü, Ortam, Çevre Yeryüzü kavramıyla Dünya gezegeninin (Yer'in) insanla etkileĢim halinde bulunduğu kesimleri belirtilmektedir ki, burası genelde bir bütün halinde Yer'in yüzeyini kapsamaktadır. Yeryüzü, yerkabuğu olarak bilinen litosferin yüzey kısımlarını (karalar, sular) ve atmosferin alt katlarını (troposfer, stratosfer) içine alan, insan dahil diğer canlıları (bitki ve hayvanları) bünyesinde barındıran yüksekliği-derinliği, uzunluk ve geniĢliği olan çok boyutlu bir yaĢam ortamıdır. 510 milyon kilometrekare yüz ölçüme sahip Dünya yüzeyinin tümünde karalar 149 milyon km2; okyanus ve denizler 361 milyon km2„lik alan kaplamaktadır. TaĢkürenin yüzeyini bütünüyle içine alarak baĢlayan yeryüzü, 8–16 km. arasında kalınlığa sahip troposfer katını, hava yolu ulaĢımında uçaklara uçuĢ rahatlığı sağlayan stratosferi ve ozon katını da kapsamaktadır ki, dikeyde bu mesafe 30-40 km. ye ulaĢmaktadır. Ġnsanların, bitkilerin ve pek çok hayvan türünün yeryüzünde en rahat Ģekilde yaĢadığı mekânlar karalardır. 9 Ġnsan, yerkabuğunun su ile dolu mekânlarından (okyanus, deniz, göl) sosyoekonomik amaçlı yararlanmaktadır. Bu mekânlar insan için sürekli yaĢam alanı olmadığı için karalara göre ikincil sırada yer almaktadırlar. Doğal ortam ile beĢeri ortamın kaynaĢması sonucu oluĢan coğrafi ortam (yeryüzü). Ortam, yaĢam alanını tüm unsurları ile ifade eden bir sözcük olup “bir canlı varlığın içinde bulunduğu doğal ve maddi koĢullarla insan yaĢayıĢını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü; bir topluluğun veya toplulukların hareket alanı” olarak tanımlanmaktadır.2 Farklı anlamlarda olmalarına rağmen, ortam ile çevre sözcükleri eĢ anlamlı terimler olarak algılanmaktadır. Erinç'in de belirttiği gibi, ortam ve çevre birbirinden farklı kavramları ifade eden terimlerdir. 3 Ġnsanlar ve diğer canlılar, tek tek veya toplu Ģekilde organik ve inorganik unsurlardan oluĢan belli alanlarda yaĢar ve bu alanların unsurları ile karĢılıklı fonksiyonel iliĢki ve etkileĢim halinde bulunurlar. Canlıların hayati bağlarla bağlı oldukları, etkilendikleri ve aynı zamanda çeĢitli yollardan etkilendikleri bu alan birimlerine o canlının veya canlılar topluluğunun "yaĢam ortamı" veya kısaca "ortam" denir. Görüldüğü gibi, ortam sözcüğü ile canlıların bizzat üzerinde yaĢadıkları alan birimleri ifade edilmektedir. Oysa çevre sözcüğü ile yaĢanılan alan birimlerinin dıĢında veya etrafında kalan alanlar belirtilmektedir. Nitekim Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanmıĢ olan Türkçe Sözlük'te çevre, öncelikli olarak "bir Ģeyin yakını, dolayı, etraf" olarak; ortam ise, "canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal ve maddi Ģartların bütünü" Ģeklinde tanımlanmaktadır. Ortam yerine çevre‟nin kullanımı doğru bir yaklaĢım mıdır? Yukarıdaki açıklamadan sonra bu soruyu “hayır” olarak yanıtlamak gerekmektedir. Ancak, Ġngilizce literatürde yaygın olarak kullanılan “environment” ve “surroundings” 2 2 TDK-Büyük Türkçe Sözlük S.Erinç, (1984) Ortam Ekolojisi ve Degradasyonal Ekosistem DeğiĢiklikleri. s.3-4 10 sözcüklerinin anlamlarına bakıldığında her iki sözcüğün hem ortam, hem de çevre karĢılıklarının bulunduğu görülmektedir. Bu itibarla ortam ve çevre sözcükleri günümüzde eĢ anlamlı olarak kullanılmaktadır. Her nedense, ortam sözcüğünün ülkemizdeki kullanım oranı çevre sözcüğüne göre daha düĢük kalmaktadır. Örneğin, doğal ortam yerine, doğal çevre veya fiziki çevre, sosyal ortam yerine sosyal çevre, coğrafi ortam yerine coğrafi çevre kullanılmaktadır. Ortam ve çevre sözcüklerinin yerine geçen sözcük ise “mekân”dır. Mekân, yer belirtmede kapsam ve ölçek ayırt etmeden kullanılan yaygın bir sözcüktür. Örneğin, “Ele aldığımız bu coğrafi mekânın doğal ve beşeri potansiyeli…” Ģeklinde baĢlayan bu cümlede coğrafi mekân, coğrafi ortam veya coğrafi çevre anlamındadır. Bir okulda dersliğe giren bir öğretmenin öğrencilerine: “İçinde yaşadığınız bu mekânı temiz tutmalısınız.” ġeklindeki uyarısında ise mekân sözcüğü derslik anlamında kullanılmıĢtır. Dünya gezegeninde insanın yaratılıĢından önce oluĢmuĢ, bütün canlı ve cansız varlıkları bünyesinde barındıran yerkabuğunun (litosferin) yüzeyi ile hidrosfer, atmosfer ve biyosferin kesiĢim alanı doğal ortamı (doğal çevreyi) oluĢturmaktadır. Dünya‟yı bir yorgan gibi saran 10.000 km. kalınlıktaki atmosfer baĢta olmak üzere, iç ve dıĢ kuvvetlerin etkisiyle yerkabuğunda (litosfer) meydana gelen yer Ģekilleri; yerkabuğunun çukur kesimlerini dolduran sular (okyanuslar, denizler, göller) ile kaynaklar ve akarsular; iklim ve hidrografik etkenlerin kontrolünde yer Ģekilleri üzerinde oluĢan toprak ve bitki örtüsü ile diğer canlılar doğal ortamın unsurlarını oluĢturmaktadırlar. Doğal ortamın unsurları 11 IV. jeolojik zamanda (Kuvaterner) buzul çağları içerisinde (Pleistosen'de) yeryüzüne ayak basan insanlar, o günden itibaren doğal ortamın zor koĢullarına göğüs gererek yaĢam mücadelesi vermiĢler, geliĢtirdikleri farklı yaĢam biçimleriyle doğal ortam içinde çeĢitli düzenlemeler yapmıĢlardır. KarĢılıklı etkileĢim sonucunda doğal ortamda insan tarafından inĢa edilen beĢeri unsurlar doğal unsurlarla bütünleĢerek “coğrafi ortamı” meydana getirmiĢtir. Coğrafi ortam, yeryüzünün insanla bütünleĢen her yeridir. 2. BÖLGE KAVRAMI 2.1. Bölge Kavramına Zemin Hazırlayan GeliĢmeler Daha önce belirttiğimiz gibi, Ġlk Çağ‟da yaĢayan insanların Dünyası ile bugünkü insanların Dünyası aynı değildi. Ġnsan, yeryüzüne ayak bastığı günden itibaren kaynak kullanımına bağlı olarak yaĢadığı mekânın sınırlarını geniĢletme arzusuna kapılmıĢ, keĢif seyahatleri düzenlemiĢ, toprak elde etmek için savaĢlar yapıp kan dökmüĢ ve sonuçta tüm yeryüzünü ele geçirmiĢtir. Yeni Çağda Ġtalya'da baĢlayan ve diğer ülkelere de sıçrayan Rönesans hareketleri Orta Çağ Avrupası üzerine karabulut gibi çöken koyu din taassubunu yavaĢ yavaĢ ortadan kaldırdı. Rönesans hareketleri sayesinde bilimsel alanda ve güzel sanatlarda oldukça geri kalan Avrupa ülkeleri büyük bir atılım yaparak coğrafî keĢif seyahatlerine de baĢladılar. XV. yüzyıl sonları ile XVI. yüzyıl baĢlarında 1492-1522 yılları arasındaki dönem "büyük coğrafî keĢifler dönemi" olarak bilinir. Bilimsel alandaki ilerlemelere bağlı olarak coğrafyanın geliĢmesine büyük yarar sağlayan diğer bilimlerin ortaya çıkması, teknikteki geliĢmelere bağlı olarak kara ve deniz taĢıtlarında hızlı bir geliĢme olması, buna bağlı olarak ulaĢımın eskiye oranla kolaylaĢması, yeryüzünün çeĢitli bölgelerinde yaĢayan insanlar arasında kültür ve ticaret bağlarının artması yeryüzünün bölgesel ölçekte tanınmasında etkili olmuĢtur. Avrupalıların bu tür keĢifleri sayesinde Yeni Çağda yeryüzündeki yerleĢik alanların (ökümenin) sınırı biraz daha geniĢlemiĢ oldu. Bu çağda Ġslâm âlemine baktığımızda, XV. yüzyıl sonlarıyla XVI. yüzyıl baĢlarında Osmanlı denizcilerinden Pîrî Reis, XVII. yüzyılda ise Kâtip Çelebi ve Evliya Çelebi yaptıkları seyahatlere dayanan eserlerinde yeryüzünün farklı bölgelerini tanıtmıĢlardır. Ele geçirilen yeryüzünü çok yönlü olarak tanıma ve tanıtma düĢüncesi aynı zamanda yeryüzünü bölümlere ayırma çalıĢmalarının da yolunu açmıĢtır. Bilindiği üzere, yeryüzünü bütün halinde ele alıp incelemek sadece Ģekil-biçimboyut ve genel nitelikler itibariyle mümkün olabilmektedir. Yer‟in Ģekli ve boyutları ile ilgili çalıĢmaların tümü bu kapsamdadır. Ancak, Dünya‟nın Ģekli ve boyutları itibariyle kuzey ve güney yarı kürelere ayrılması; karalarla denizlerin, iklim ve bitki örtüsü kuĢaklarının yeryüzündeki dağılıĢlarının genel kapsamda tespit edilmesi bölge kavramına zemin hazırlayan temel çalıĢmalar olarak kabul edilebilir. 12 2.2. Bölgesel Coğrafya ve Bölge Bilimi Yeryüzünün bütününde veya çeĢitli kısımlarında coğrafyanın tüm konularını, ya da bir veya birkaç konusunu hem analitik, hem de sentezci bir yaklaĢımla araĢtırıp inceleyen bölgesel coğrafyanın, coğrafya bilimi içinde özel bir yeri bulunmaktadır. “Mevzii coğrafya”, “ülke coğrafyası”, “ülkeler coğrafyası” terimleri eskiden bölgesel coğrafya karĢılığı olarak kullanılıyordu. Bu terimleri ifade ettikleri gerçek anlamlarıyla ele alırsak: Arapçadan dilimize geçmiĢ olan mevzii sözcüğü, "genel olmayan, bir yere özgü olan, sınırlandırılmıĢ alan"; mevzii coğrafya ise, "yeryüzünün bir kısmına ait coğrafya" anlamına gelmektedir. Ülke ise, "genel anlamıyla yeryüzünün bütününü veya bir kısmını"; "bir devletin yönetimi altındaki toprakların bütününü" ifade etmektedir. Buna göre ülke coğrafyası, "yeryüzünün bütününü veya kısımlarını inceleyen coğrafya"; ülkeler coğrafyası ise, "siyasî nitelik taĢıyan devlet sınırlarıyla kuĢatılmıĢ ülkeleri inceleyen coğrafya" anlamındadır. 18. yüzyıl sonlarıyla 19. yüzyıl baĢlarında Alman coğrafyacılarından Alexander von Humboldt (1769-1859), Karl Ritter (1779-1859), Friedrich Ratzel (1844-1904) ile Fransız coğrafyacı Paul Vidal de La Blache (1845-1918) insandoğal ortam etkileĢimini öne çıkararak coğrafyaya bilimsel nitelik kazandıran ilkeleri ve yöntemleri uygulamaya koydular. AraĢtırmalarını daha ziyade sınırlandırılmıĢ alanlarda monografik tarzda ele alan Paul Vidal de La Blache, bölgesel coğrafyanın da kurucusu olarak bilinir. 1892 yılında Annales de Géographie'yi (Coğrafya yıllıklarını) çıkarmaya baĢlayan Vidal de La Blache‟ın "Le Tableau de la Géographie de la France" (Fransa Coğrafyasının Tablosu) adlı eseri bölgesel coğrafya alanında yapılan çalıĢmalar için baĢlangıç oluĢturdu. Bölgesel coğrafyanın Almanya‟daki öncüsü Alfred Hettner (18591941), ABD‟deki öncüsü ise Richard Hartshorne (1899-1992)‟dur. Alfred Hettner, “Vergleichende Länderkunde: Karşılaştırmalı Bölgesel Coğrafya (1934) eserinde; Richard Hartshorne ise “The Nature of Geography”(1939) adlı eserinde bölgesel coğrafya hakkında çok değerli bilgiler vermiĢtir. Önceleri yeryüzünü keĢfetme ve kitlelere betimsel olarak aktarma görevini üstlenen bölgesel coğrafya, yeryüzünün bütünüyle keĢfedilmesi ve tanıtılması iĢlevinin sona ermesiyle birlikte 20.yüzyılda yeryüzünün insanlar tarafından nasıl paylaĢıldığını, bu paylaĢıma göre nasıl bir nüfus dağılımının ortaya çıktığı, nasıl bir arazi kullanımı ve planlama gerektiği konularında çalıĢmalara baĢlamıĢtır. ĠĢte bölgesel coğrafyanın keĢif dönemini tamamlama sürecine girdiği 1950‟li yılların baĢında bölgesel coğrafyacıların bölge planlamaya yönelik ilgisizliği ileri sürülerek Amerika BirleĢik Devletlerinde “Bölge Bilim” adı altında çok disiplinli bir alan yaratılmıĢtır. 4 Bölge bilim, baĢta - J.Tricart, (1975) “Bölge düzenleme ve gelişme problemlerinin incelenmesinde coğrafyacının yeri” Çev. E.Tümertekin, Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Dergisi,2, s.86. 4 13 coğrafya olmak üzere, ekonomi, ekonometri, matematik, planlama, sosyoloji gibi disiplinlerden oluĢmaktadır.5 Bilimsel ilkeleri, çalıĢma yöntemleri ve bakıĢ açıları birbirinden farklı olan bu disiplinlerin bölgeyi algılama Ģekilleri de farklı olmaktadır. Bölge bilimi ile ilgili ilk uluslararası bilimsel örgüt 1954 yılında kurulan “The Regional Science Association International (RSAI)” dir. RSAI (Uluslar arası Bölge Bilim Derneği), Dünya‟daki ekonomik ve sosyal değiĢimlerle, küresel ve ulusal süreçlerin bölgesel etkileri ile ilgilenen uluslararası bir topluluktur. 1990 yılında topluluğu geniĢletmek için organizasyon yapısında değiĢiklik yapıldı. Merkezi BirleĢik Krallık‟ta Leeds‟te bulunan Uluslararası Bölge Bilimi Derneği, bir Ģemsiye örgüt olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve Pasifik ülkelerini kapsayan üç büyük grup halinde çalıĢmaktadır.6 EUROPEAN REGIONAL SCIENCE ASSOCIATION (ERSA) AVRUPA BÖLGE BĠLĠM DERNEĞĠ’NĠN ÜYELERĠ Ġngiltere ve Ġrlanda (RSABIS) Hırvatistan Hollanda (RSANL) Fransa (ASRDLF) Almanya (GFR) Yunanistan Macaristan Israil Italya (AISRE) Kuzey Avrupa (NS-RSA) Polonya Portekiz (APDR) Romanya Rusya Slovakya Ġspanya (AECR) Türkiye NORTH AMERICAN REGIONAL SCIENCE COUNCIL (RSAmericas) KUZEY AMERĠKA BÖLGE BĠLĠM TOPLULUĞU ÜYELERĠ Kanada Orta Kıta Eyaletleri Güney Eyaletleri Batı Eyaletleri - G.Atalık, (2002) “Bölge bilimi’nin gelişimi üstüne yorumlar”, 10. Ulusal Bölge Bilimi / Bölge Planlama Kongresi Bildiriler Kitabı, İTÜ Mimarlık Fakültesi Yay., İstanbul, xııı-xıx. 5 6 - http://www.regionalscience.org/index.php/Regional-Links/ 14 PACIFIC REGIONAL SCIENCE ORGANISATION (PRSCO) PASĠFĠK BÖLGE BĠLĠM ORGANĠSAZYONU ÜYELERĠ Avustralya ve Yeni Zelanda Kanada Meksika (AMECIDER) Endonezya (IRSA) Japonya (JSRAI) Malezya Türkiye‟de kurumsal anlamda “Bölge Bilimi” alanındaki ilk çalıĢmaların 07 Nisan 1989 tarihinde Ġstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ġehir ve Bölge Planlama Bölümü bünyesinde baĢlatılması dikkat çekici bir geliĢmedir. 22 Mayıs 1991 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelikte bu komitenin amaç ve görevleri Ģu Ģekilde açıklanmıĢtır: Türkiye‟de Bölge Bilimi alanında ilerlemeleri ve çalıĢmaları özendirmek, yürütmek ve desteklemek, bilimsel toplantılar düzenlemek, bilimsel yayınlar yapmak, Türkiye‟den üye kuruluĢ olarak “Regional Science Association”a katılmak, Türkiye‟yi bu birlik nezdinde temsil etmek, Birliğe üye diğer kiĢi, kurum ve kuruluĢlarla temas ve iliĢkiler kurmak ve bunlarla, amaç ve imkânları içinde iĢbirliği yapmak, Bölgesel analiz için tasarlanan, araçlar, yöntemler ve kuramsal çerçeveler üzerinde yoğunlaĢan çalıĢmaları özendirmek, Bölge Bilimi ile ilgili bilim dallarını analitik tekniklere özendirmektir. Görüldüğü üzere, ülkemizde bölge konusuna coğrafyacılardan çok bölge plancıları sahip çıkmıĢlar ve uluslar arası düzeyde ülkemizi temsil etmiĢlerdir. Bu baĢarılarından dolayı kendilerini kutlamak gerekir. Her nedense Türkiye‟deki coğrafyacılar bölge plancıları kadar bölgeye, dolayısıyla bölgesel coğrafyaya gereken önemi vermemiĢlerdir. Hattâ, 1941 yılında büyük emekle oluĢturulan coğrafi bölgelerin Türkiye Coğrafyası kitaplarından kaldırılmasını isteyenler bile olmuĢtur. KiĢisel hırs ve çekiĢmeler yüzünden bilimsellikten uzak bir yaklaĢımla 2002 yılına kadar üniversitelerde doçentlik yükselmelerinde baĢvuru alanı olan “Bölgesel Coğrafya” ve “Türkiye Coğrafyası” ne yazık ki doçentlik yükselmelerinde baĢvuru alanı olmaktan çıkarılmıĢtır. Coğrafya biliminin sadece “Fiziki Coğrafya” ile “BeĢeri ve Ġktisadi Coğrafya” anabilim dallarından ibaret olduğunu sanan bu geri zihniyet, Bölgesel Coğrafya Anabilim Dalına ve onun bünyesinde özel bir konumda olan Türkiye Coğrafyası Anabilim Dalı‟na büyük bir darbe vurmuĢtur. Bölgesel coğrafyayı adeta kara listeye aldırıp, bilim sahnesinden silmeye çalıĢanları en yakın komĢularımızdan baĢlayarak diğer ülkelerdeki üniversitelerin coğrafya 15 fakülteleri veya coğrafya bölümlerindeki bilimsel yapılanmayı incelemelerini tavsiye etmekteyiz.7 Kaynak kullanımına bağlı olarak yaygınlaĢan mekânsal planlamaların önem kazandığı günümüzde mekânın gerçek sahibi olan coğrafyaya duyulan gereksinim daha da artmıĢtır. Eskiden beri yeryüzünü insan-doğal ortam etkileĢimi bağlamında kendine konu edinen coğrafya, yeryüzünü çeĢitli kriterlere göre mekânsal olarak sınıflamakta, sınırlandırılan bu mekânların doğal ve sosyoekonomik yapısını araĢtırarak sentezci bir yaklaĢımla coğrafi potansiyelini ortaya koymaktadır. Yeryüzünün çeĢitli kriterlere göre mekânsal olarak sınıflanması ve sınırlandırılması, bölge kavramının ortaya çıkmasına yol açmıĢtır. “Coğrafyada bölge kavramının belirgin Ģekilde gündeme gelmesi ve bölge tanımlarının ortaya çıkması bölgesel coğrafyanın oluĢması ile paralellik taĢımaktadır. BaĢka bir deyiĢle bölgenin tanımlanması, bölgesel analizler, bölge sınırlarının belirlenmesine yönelik kriterlerin oluĢturulması çabaları, bölgesel coğrafya çalıĢmalarının geliĢmesi ile baĢlamıĢtır.”8 Bölgesel coğrafya, betimselliğe verdiği önemi ampirik (deneye ve gözleme dayalı) çalıĢmalara vermemesi yüzünden 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk yarısında sürekli olarak eleĢtirildi. 1950‟li yıllarda baĢlayan “kantitatif coğrafya devrimi” hareketiyle eleĢtirilerin boyutu daha da sertleĢti. Özellikle Amerikalı coğrafyacılardan George H.T. Kimble9 ile Alman asıllı Fred K. Schaefer10 en acımasız eleĢtirilerde bulundular. Kantitatif coğrafya devrimi ile mekânın ele alınıĢ biçimi değiĢikliğe uğramıĢtır. Bölgesel coğrafyanın klasik betimsel yönteminde uygulanan “hangi olgu nerede?” sorusu yerine “neden orada?” sorusu sorularak analitik çalıĢmalara ağırlık verilmiĢtir. Kantitatif coğrafyada nedenselliğe ağırlık verildiği için istatistiksel ve matematiksel yöntemler ile sorulara yanıtlar aranmıĢ, mekânsal olgular somut modeller oluĢturularak açıklanmıĢ, geleceğe dönük tahminler yapılmasına olanak verecek genel kuramlara, sistemlere ve yasalara ulaĢmak hedeflenmiĢtir.11 Bu yaklaĢımla ilk olarak bölgesel ekonomik coğrafya ile bölgesel jeomorfoloji konusunda çalıĢmalar yapılmıĢ ve bir paradigma olarak bölgesel coğrafyada yeni bir çığır açılmıĢtır. Önemli üniversitelerin bölgesel coğrafya kürsülerinde halen Dünya‟nın büyük bölgelerinin (Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa ve Asya kıtaları ile ülkeleri) ders olarak okutulması bölgesel coğrafyanın popülaritesini ortaya koymaktadır.. 7 http://univ.cc/geolinks/search.php S.Ecemiş Kılıç-M.Mutluer (2004), Coğrafyada ve Bölge Planlamada Bölge Kavramının Karşılaştırmalı Olarak İrdelenmesi. Ege Coğarfya Dergşisi, Sayı:13, s.19, İzmir. 9 Kimble, G.H.T. (1951): The Inadequacy of the Regional Concept, London Essays in Geography, edd. L.D. Stamp and S.W. Wooldridge, pp. 1951-174. 8 10 - Schaefer, F.K. (1953): Exceptionalism in Geography: A Methodological Examination, Annals of the Association of American Geographers, vol. 43, pp. 226-245. -T.Şenyapılı (2004): İlhan Tekeli: Mesleki Yolculuğun Başlangıcında Kişisel Duruşunun Oluşumu TMMOB.Planlama Dergisi Cilt:2004/4, Sayı:30, s.5 11 16 1990‟lı yıllara gelindiğinde yeni bir yaklaĢımla Ģehir ve bölge planlama konuları da bölgesel coğrafya içinde yer almaya baĢladı. Türkiye‟nin aksine yabancı ülkelerde bölgesel coğrafya son derece önemli bir alan haline gelmiĢ olup seçkin üniversitelerin 525 biriminde bölge konusunda araĢtırmalar yapılmaktadır.12 Türkiye‟de mimarlık ve mühendislik fakülteleri içinde yer alan “ġehir ve Bölge Planlama Bölümleri”nin 12 ülkede coğrafya bölümleri bünyesinde yer alması bölgesel coğrafyaya verilen önemin açık kanıtıdır.13 Avustralya (Australia) James Cook University, Department of Tropical Environment Studies and Geography Location: Townsville Research: Human,Physical,Regional,GIS Additional: Marine and Coastal Conservation, Environmental Management, Urban and Regional Planning in the Tropics E-Mail: tesag@cathar.jcu.edu.au Belçika (Belgium) Université Libre de Bruxelles, Laboratoire de Géographie Humaine Location: Brussels Research: Human,Regional,GIS,Remote Sensing Additional: Town and regional planning E-Mail: cvdmotte@ulb.ac.be Brezilya (Brazil) Universidade Estadual Paulista - Rio Claro, Planejamento Territorial e Geoprocessamento Location: Rio Claro Research: Human,Physical,Regional,GIS,Cartography Additional: Urban end Regional Planning E-Mail: planreg@rc.unesp.br Finlandiya (Finland) University of Helsinki, Department of Geography Location: Helsinki Research: Human,Physical,Regional,GIS,Cartography Additional: Regional Planning E-Mail: marja.sarja@helsinki.fi Almanya (Germany) Free University of Berlin, John-F.-Kennedy Institute for North American Studies, Dept. of Geography Location: Berlin Research: Human,Regional Additional: urban geography, regional planning/development E-Mail: voll38@zedat.fu-berlin.de Yunanistan (Greece) 12 -http://univ.cc/geolinks/search.php?dom=world&topic%5B%5D=Regional&combine=1&key=&mode 13 -http://univ.cc/geolinks/search.php 17 National Technical University of Athens, Department of Geography Location: Athens Research: Human,Physical,GIS Additional: Regional Planning E-Mail: koutsop@survey.ntua.gr Ġsrail (Israel) Ben Gurion University of the Negev, Department of Geography and Environmental Development Location: Beer Sheva Research: Human,Physical,GIS,Remote Sensing Additional: Political geography; urban and regional planning; arid zones E-Mail: geoinfo@river.bgu.ac.il Litvanya (Latvia) University of Latvia, Faculty of Geography and Earth Science Location: Riga Research: Human,Physical,Cartography Additional: Regional Planning and Local Development, Geomorphology and Quaternary Geology E-Mail: vzelcs@lvrulv11.lanet.lv Ġsviçre (Switzerland) University of St. Gallen, Research Institute of Economic Geography and Regional Planning Location: St. Gallen Research: Human E-Mail: matthias.boesch@unisg.ch Amerika BirleĢik Devletleri (United States) Indiana University of Pennsylvania, Geography & Regional Planning Location: Indiana, PA Research: Human,Physical,Regional,GIS,Cartography,Remote E-Mail: SandyF@grove.iup.edu Virginia Commonwealth University, Department of Urban Studies and Planning Location: Richmond, VA Research: Human,GIS ,Additional: urban and regional planning E-Mail: rugg@vcu.edu West Chester University of Pennsylvania, Department of Geography and Planning Research: Human,Physical,GIS,Cartography Additional: Urban & Regional Planning, Teacher Education, Population & Demography E-Mail: arengert@wcupa.edu 23 3. BÖLGENĠN TANIMI VE MEKÂNSAL BOYUTLARI 3.1. Bölgenin Tanımı Yeryüzünü sahip olduğu unsurlarla birlikte bütün halinde algılamak ve tanıtmak pedagojik yönden mümkün olmamıĢtır. Bunu gidermek için yeryüzünde doğal unsurlara ya da insanın sosyal, kültürel, ekonomik etkinliklerine göre türdeĢ özellikli mekânlar belirlenerek sınırlandırılmıĢtır. Yeryüzünün bu tür yaklaĢımlarla bölümlere ayrılması “bölge” kavramının doğuĢunu sağlamıĢtır. Bu nedenle genel anlamda bölgeyi “sahip olduğu unsurlara göre sınırlandırılmış genelde türdeş özellikli yeryüzü parçaları veya mekân birimleri” Ģeklinde tanımlamak mümkündür. Bu yeryüzü parçaları veya mekân birimleri, özündeki benzerliklerine karĢın coğrafya ve bölge planlama disiplinleri tarafından farklı Ģekillerde tanımlanmaktadır. Coğrafyada bölge daha çok belli bir mekândaki benzerliklerin oluĢturduğu alansal bütünlük olarak algılanmaktadır. Bu tanımlamada belli bir türdeĢlik aranmaktadır. Bu türdeĢlik tek bir unsurda değil, pek çok unsurun bir arada ve belli bir uyum içinde bulunduğu çoklu bir sistemdir. Coğrafyada bölge anlayıĢı zaman içinde değiĢmiĢtir. Geleneksel olarak bölge kavramı doğal ve kültürel olaylar arasındaki iliĢkiye gönderme yapar.”14 Ağırlıkları değiĢmekle birlikte doğanın insan ya da insanın doğa üzerindeki etkilerinin mekânsal farklılıkları, dolayısıyla da bölgeyi oluĢturduğu kabul edilir15. "Yeni bölgesel coğrafya" ise bölgeleri yalnızca bir sınıflandırma yöntemi değil, süreçlerin gerçek bir ürünü olarak kabul etmektedir. Buradaki bölge kavramı gelenekselden biraz daha farklıdır. Daha önceki bölge kavramında egemen olan "toplumun doğayla sentezi" görüĢünün "insanla ilgili özel süreçlerin bir kombinasyonu" görüĢüne dönüĢtüğü; tüm toplumsal hayatın bölgeselleĢebileceği ve zaman-mekân bağlamında bölgeselleĢmenin sürekli devam edeceği fikrinin ağırlık kazandığı görülmektedir.16 Bölge tanımlarında bölge türünün, bölgeyi oluĢturan unsurların ve mekânsal boyutun mutlaka belirtilmesi gerekmektedir. Özellikle sözlüklerde yer alan bölge tanımlarında farklı disiplinlerin bu hususlara fazlaca dikkat edilmediği için bölgenin ne olduğu tam olarak anlaĢılamamaktadır. Bu konuda en çarpıcı örnekleri Türk Dil Kurumu‟nun Büyük Türkçe Sözlüğü‟nde bulmak mümkündür.17 Bu sözlükte yer alan çeĢitli disiplinlere ait bölge tanımları Ģu Ģekildedir: “Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka.”( TDK Güncel Türkçe Sözlük ) S.Ecemiş Kılıç-M.Mutluer (2004), “Coğrafyada ve Bölge Planlamada Bölge Kavramının Karşılaştırmalı Olarak İrdelenmesi”, Ege Coğarfya Dergşisi, Sayı:13, s.19, İzmir. 14 E.Tümertekin,-N. Özgüç, 2000. Coğrafya, Geçmiş, Kavramlar, Coğrafyacılar, İstanbul. E.Tümertekin,-N. Özgüç, 1998. Beşeri Coğrafya, İnsan, Kültür, Mekan, İstanbul. 17 http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=B%F6lge&ayn=tam 15 16 24 “Bir kentin, bilinçli bir belgeleme yöneltisinin sonucu olarak, işleyim, tarım, konut, yönetim, tecim vb. işlevleri için, düzentasarında ayrılmış alanlardan herbiri.”( BSTS / Kentbilim Terimleri Sözlüğü 1980) “Bir ülkenin, doğal özellikleri, nüfus yapısı, kaynakları, çıkarları açısından türdeşlik gösteren, bir bütün olarak tasarlanmasında yarar görülen bölümü.” ( BSTS / Kentbilim Terimleri Sözlüğü 1980) “Sınırlandırılmış toprak parçası.” (BSTS / Tecim, Maliye, Sayışmanlık ve Güvence Terimleri Sözlüğü 1972) “Belli özdeksel ve tinsel ekin öğelerinin göreli olarak türdeş kıldığı coğrafya alanı.” (BSTS / Toplumbilim Terimleri 1975) Bu tanımlarda farklı disiplinlerin bölgeyi nasıl algıladıkları açıkça görülmektedir. Yeryüzünü insan-doğal ortam etkileĢimi kapsamında inceleyen coğrafyanın bilimsel bakıĢ açısına göre bölgeyi Ģu Ģekilde tanımlamaktayız: “Bölge, yeryüzünde, doğal ortam koşullarına, insan faaliyetleriyle ilgili sosyal, kültürel ve ekonomik fonksiyonlara veya bunların sentezine göre belirlenerek sınırlandırılan mekân birimleridir.” Yukarıdaki tanımda belirtildiği üzere, bölgeler, yeryüzünün doğal unsurlarına, insan faaliyetleriyle ilgili sosyal, kültürel ve ekonomik fonksiyonlara ya da doğal unsurlarla beĢeri unsurların senteziyle ilgili olarak belirlenmektedir. Buna göre bölgeleri doğal bölgeler, fonksiyon bölgeler ve coğrafi bölgeler olmak üzere üç baĢlık altında toplamaktayız. Ġleriki bölümlerde ayrıntılı Ģekilde ele alınacağı gibi doğal bölgeler, doğal ortam koĢullarına (yer şekilleri-jeolojik yapı, iklim, hidrografya, toprak ve bitki örtüsü, zoocoğrafik unsurlar, doğal afetler) göre her biri için ayrı ayrı belirlenen bölgelerdir. Fonksiyon bölgeler, insanın doğal ortam içindeki sosyal, kültürel ve ekonomik etkinliklerine (yerleşme, nüfus, yönetim, kültür, ekonomik faaliyet kolları, istatistiksel veri toplama, planlama vb.) göre iĢlevsel olarak oluĢturulan bölgelerdir. Coğrafi bölgeler ise hem doğal ortam koĢullarına hem de insan etkinliklerine göre sentezci bir yaklaĢımla oluĢturulan kendi içinde farklılıkları olan heterojen özellikli bölgelerdir. Doğal bölgelerle fonksiyon bölgeler tek unsura göre belirlendikleri için bu bölgelerin bütününde benzeĢim oranı yüksek olmaktadır. Coğrafi bölgeler doğal ve beĢeri unsurların bir araya gelmesiyle oluĢturuldukları için bölge bütününde farklı özellikte mekânlar bulunabilmektedir. 25 3.2. Bölgenin Mekânsal Boyutu Doğal, fonksiyonel ve coğrafi bölgelerin mekânsal boyutu yeryüzünün tümünden baĢlayarak, kıtaları, adaları, okyanusları, denizleri; kıtalar ve adalar üzerindeki ülkeleri kapsamaktadır. BÖLGELERĠN MEKÂNSAL BOYUTU KAPSAMI KÜRESEL BOYUT Dünya‟nın Ģekli, boyutları ve hareketleri nedeniyle yeryüzünde oluĢan genel bölgelerdir. (Kutup bölgeleri, ılıman kuĢak, tropikal kuĢak vb.) KITASAL-OKYANUSAL Kıtalar-adalar, okyanuslar ve denizlerde ortaya çıkan doğal, fonksiyonel, coğrafi bölgeleri kapsar. BOYUT ÜLKESEL BOYUT Kıtalar ve adaların devlet sınırlarıyla ayrılan bölümlerinde (ülkelerde) ortaya çıkan doğal, fonksiyonel, coğrafi bölgeleri kapsar. 3.2.1. Küresel Boyut Yeryüzünün tümünü, baĢka bir deyiĢle Dünya genelini kapsayan bir mekân boyutudur. Dünya‟nın Ģekli, boyutları ve hareketleri nedeniyle yeryüzünde oluĢan matematik iklim kuĢakları ile sıcaklık kuĢaklarının her biri baĢlı baĢına küresel bölgedir. Bu kapsamda kuzey ve güney kutup noktaları ile 66o 33‟ paralel daireleri arasında kalan sahaya “Kutup Bölgesi”; Ekvatoru ortaya alarak Yengeç ve Oğlak Dönenceleri arasında kalan sahaya “Tropikal bölge”, “Ekvatoral Bölge” ya da “Tropikal KuĢak” adı verilmesi küresel boyutta bölge belirlenebileceğinin en güzel örneğidir. Matematik iklim kuĢakları Sıcaklık kuĢakları 26 Kuzey Kutup Bölgesi 3.2.2. Kıtasal-Okyanusal Boyut Dünya yüzeyinin tümünü kapsayan küresel boyuttan sonra kıtasalokyanusal boyuta geçilmektedir. Bu boyutta, yerküredeki karaların ve su alanlarının dağılıĢ düzeni etkili olmaktadır. Yeryüzünün iki ana unsuru olan karaların (kıtalar-adalar) ve suların (okyanus-denizlerin) dağılım düzenleri ve farklı özellikteki mekânsal boyutları aynı zamanda doğal bölgelerin oluĢumuna da zemin hazırlamıĢtır. Bilindiği üzere kıtalar, okyanuslarla birbirinden ayrılan büyük kara parçalarıdır. Okyanus-deniz suları içinde yükselen irili ufaklı adalar yakınında bulundukları kıtalara aittirler. Örneğin, Asya doğusunda Büyük Okyanus içinde yer alan Sahalin, Kuril, Ryu-Kyu, Japon Adaları (Hokkaido, Hondo, ġikoku, KiyuĢiyu), Ryu-Kyu, Tayvan, Filipinler; Güneydoğu Asya‟da GD Asya Adaları (Sumatra, Cava, Borneo, Selebes, Sunda, Timor); Hint yarımadasının GD ucundaki Sri Lanka (Seylan) adası; Doğu Akdeniz‟de Anadolu yarımadası güneyindeki Kıbrıs adası Asya kıtasının; Madagaskar adası Afrika kıtasının; Danimarka‟nın yönetimindeki Grönland adası ile Kanada kuzeyindeki irili ufaklı adalar Kuzey Amerika kıtasının; Ġslanda, Ġrlanda, Büyük Britanya, Spitzberg, Novaya Zemlya adaları Avrupa kıtasının parçalarıdır. Yukarıda geçen kıta tanımını tekrar gözden geçirerek, kıtaların belirgin özelliklerini Ģöyle sıralamak mümkündür: Büyük kara parçası olmaları, Aralarında okyanusların yer alması Dar boğazlarla ve denizlerle birbirlerinden ayrılmaları 27 Birbirlerine daralan kara alanlarıyla (kıstaklarla) bağlanmıĢ olmaları Kıtalar ve adalar (http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/77/Continental_models.gif) Küresel, kıtasal – okyanusal (denizel) boyut 28 3.2.3. Ülkesel Boyut Kıtalar ve adalar üzerinde siyasi nitelik taĢıyan devlet sınırlarıyla sınırlandırılmıĢ mekanlar “ülke” olarak adlandırılmaktadır. Asya ve Avrupa kıtaları (Avrasya) üzerinde yer kaplayan Türkiye Kuzey Amerika kıtası üzerinde yer tutan Kanada, Amerika BirleĢik Devletleri, Meksika - Büyük Britanya adasındaki Ġngiltere, Galler, Ġskoçya - Hispaniola adasındaki Haiti ve Dominik - HonĢu, Hokkaido, KyuĢu ve ġikoku adaları üzerindeki Japonya gibi. 4. BÖLGE ÇEġĠTLERĠ VE SĠSTEMATĠK YAPILARI Ġnsanın doğal ortamla karĢılıklı etkileĢim halinde bulunduğu yeryüzünü, daha önce bahsettiğimiz gibi doğal ortama, sosyoekonomik ortama veya doğal ortamla beĢeri ortamın sentezinden oluĢan coğrafi ortama göre bölgelere ayırmak mümkündür. Buna göre bölgeler planlamadaki konusal yaklaĢıma göre doğal bölgeler, fonksiyon bölgeler ve coğrafi bölgeler Ģeklinde üç ana baĢlık halinde ele alınmaktadır. Bölgelerin ortak sistematik yapısı BĠRĠMLER KAPSAM Bölge (Region) Küresel, kıtasal veya ülkesel boyutta birinci derecede yapılan bölge taksimatına göre elde edilen sınırlandırılmıĢ yeryüzü parçalarından her biridir. Alt bölge Büyük bölgeler içinde farklı özellikleriyle birbirinden ayrılan ikinci derecede sınırlandırılmıĢ yeryüzü parçalarıdır. Her bölgelerde alt bölge ayrımı yapılmayabilir. Bu durumda doğrudan bölümlere geçilir. (Subregion) Bölüm (Division) Alt bölgelerin veya alt bölgesi bulunmayan bölgelerin farklı özellikleri nedeniyle birbirinden ayrılan sınırlandırılmıĢ kısımlarıdır. Yöre Bölümlerin homojen özelliklere sahip kısımlarıdır. (Landscape-District) Kesim (Subdistrict) Alan (Area) Homojen nitelikli yörelerin kendi içinde ayrılan parçalarıdır. Her yörede kesim ayrılmayabilir. Bu durumda doğrudan alana geçilir. En küçük mekân birimi, coğrafi bölgelerde ve fonksiyon bölgelerde insanın yeryüzüyle etkileĢim halinde bulunduğu birimlere (yerleĢim alanları ve yakın çevresine) karĢılık gelir. 29 30 4.1. Doğal Bölgeler Yeryüzünde bütünüyle doğal faktörlerin karşılıklı etkileşimiyle meydana gelen, sahip oldukları özellikleri itibariyle genelde bütünlük sağlayan büyük alanlı ortamlara doğal bölge denilmektedir. Oğuz Erol’unda belirttiği gibi, kendi içlerinde sahip oldukları özellikleri itibariyle bölümlere (alt bölgelere), yörelere ve kesimlere ayrılabilmektedirler.18 Yeryüzü şekillerine, iklime, hidrografyaya, doğal bitki örtüsüne, faunaya (hayvanlara), toprak örtüsüne ve doğal afetlere göre oluşan doğal bölgeleri 19, şu şekilde ele almak mümkündür: 4.1.1 Jeomorfojenetik bölgeler Yeryüzü Ģekillerine göre belirlenmiĢ doğal bölgelerdir. Örneğin, ülkemizdeki Kuzey Anadolu Dağları, Konya ovası, Haymana Platosu, Toroslar, Çukurova, Gediz Depresyonu vb. Kuzey Amerika kıtasındaki Kanada Kalkanı, Kayalık Dağları, AppalaĢ Dağları, Büyük Ovalar, Missisipi Deltası, And Dağları, Guyana ve Brezilya Platosu birer jeomorfolojik oluĢum olup, jeomorfojenetik bölge kapsamında değerlendirilmektedirler. 1819 O.Erol, (1993) “Türkiye‟nin doğal yöre ve çevreleri”, Ege Coğrafya Dergisi, 7, 13-41. - N.Tunçdilek, (1987) Geoekoloji’nin İlkeleri-Doğal Bölgeler, Ġstanbul Üniv. Yay., Ġstanbul. 31 4.1.2. Klimatik bölgeler (Ġklim bölgeleri) Sadece yeryüzündeki iklim tiplerini esas alarak, benzer iklim özelliklerinin hüküm sürdüğü sahaları içine alan doğal bölgelerdir. Ülkemizin iklim bölgeleri, iklim konusunda uzmanlaĢmıĢ coğrafyacılar (klimatologlar) tarafından araĢtırılarak belirlenmiĢ olup, birbirinden farklı özellikte olan bu iklim bölgelerinin (Nemli Akdeniz Ġklimi, Yarı Nemli Akdeniz Ġklimi, Karadeniz Ġklimi, Yarı Nemli Marmara iklimi, Yarı Kurak Ġç Anadolu Ġklimi, Yarı Kurak Güneydoğu Anadolu Ġklimi, Karasal Doğu Anadolu Ġklimi bölgeleri) sınırları haritalar üzerine iĢlenmiĢtir. 20 Mevcut uygulamalarda iklim bölgelerine göre doğrudan bölge planlama çalıĢmaları yapılmadığını gözlemekteyiz. Ancak, planlama için seçilen bölgelerin hangi iklim bölgesinin veya bölgelerinin etki sahası içinde bulunduğunun tespitinde iklim bölgelerinden yararlanılmaktadır. Örneğin genelde karasal iklim bölgesi içinde yer alan Doğu Anadolu Coğrafi Bölgesinde bir mülki idare bölgesi olan Iğdır Ġli‟nin idari sahasının büyük bir kısmında (Iğdır Ovası‟nda) Akdeniz iklimi farklı özellikte mikro klima alanı oluĢturabilmektedir. Türkiye Ġklim Bölgeleri (Asaf Koçman) 4.1.3. Hidrografik bölgeler Hidrografik Ģartlara göre oluĢmuĢ doğal bölgelerdir. Okyanuslar, denizler, göller ve akarsular beslenme alanlarıyla birlikte ele alındığında her biri için ayrı bir hidrografik bölge ortaya çıkmaktadır. Dünyadan ve 20 - A.Koçman, (1993) Türkiye İklimi. Ege Üniv. Edebiyat Fak. Yay., Ġzmir, 75-81. 32 ülkemizden örnek verecek olursak, Amazon Havzası, Missisipi Havzası, Van Gölü Havzası, Tuz Gölü Havzası, YeĢilırmak Havzası hidrografik doğal bölge durumundadırlar. Bölge planlamada bir akarsu veya göl havzası çalıĢma alanı (planlama bölgesi) olarak seçilebilmektedir. Örneğin “YeĢilırmak Bölgesi” veya “YeĢilırmak Havzası” gibi adlandırmalarla, YeĢilırmak‟ı besleyen bütün kollar ve bunların üzerinde aktıkları alanların bütünü vurgulanmaktadır. Buna göre YeĢilırmak‟ın bir ağacın gövdesini ve dallarını andıran drenaj ağının diğer akarsuların drenaj ağı ile olan sınırı (ana su bölümü çizgisi) YeĢilırmak Havzasının bölge sınırını meydana getirmektedir. ĠĢte bu sınırlar içinde kalan alanların tamamı bir hidrografik bölge oluĢturmaktadır. Planlamada bu sınırlar içindeki sahaların bütünü ele alınmalı ve gerekli olan çalıĢmaların hepsi yapılmalıdır. Türkiye’nin Hidrografik Bölgeleri Özellikle son yıllarda olumsuz çevresel etkiler nedeniyle akarsuların ve göllerin kirlenmesi çok sayıda sorunları da beraberinde getirmektedir. Coğrafi ve ekolojik sorunların birlikte giderilebilmesi için yapılan bölge planlama çalıĢmalarında göl ve bataklıklar (sulak alanlar) ile akarsu havzaları güncelliklerini sürdürmektedirler. 4.1.4. Floristik bölgeler (Bitki Bölgeleri) Yeryüzünde iklimin, yükseltinin, bakı Ģartlarının ve toprak örtüsünün kontrolünde geliĢen doğal bitki örtüsü, özellikleri itibariyle birbirinden ayrılan büyük alanlı bölgeler oluĢturmaktadır. Global ölçekte yeryüzünde 6 floristik âlem (Holarktis, Neotropis, Palaeotropis, Australis, Antarktis, Capensis) tespit edilmiĢ olup bu büyük floristik bölgeler alanları daha küçük olan flora 33 bölgelerine, onlar da flora bölümlerine ve yörelerine ayrılırlar. 21 Holarktik bitki âleminin içinde yer alan ülkemiz sadece bu büyük flora âleminin değil, konumu gereği aynı zamanda komĢu flora âlemlerinin de etkisi altında bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye zengin bir flora çeĢitliliğine sahip olup, buna bağlı olarak Akdeniz florası, Paloboreal orman florası, Turan-Önasya florası gibi floristik bölgelere ayrılmaktadır. Dünya’nın floristik bölgeleri ve kapsadığı alanlar (S.Erinç Vejetasyon Coğ.s.112) 4.1.5. Fauna bölgeleri (Zoocoğrafik bölgeler) Zoocoğrafîk koĢullar altında benzer özelliklere sahip hayvan topluluklarının oluĢturduğu doğal bölgelerdir. Özellikle, eko turizm, doğal hayatı koruma ve avcılık konularıyla ilgili olarak yapılacak planlamalarda fauna bölgeleri büyük önem taĢımaktadır. 21-S.Erinç, (1977) Vejetasyon Coğrafyası, Ġstanbul Üniv. Coğrafya Ens. Yay., Ġstanbul,111-136. 34 Dünya’nın fauna (zoocoğrafik) bölgeleri ve kapsadığı alanlar http://encarta.msn.com/media_461536032/Zoogeographic_Regions.html) 4.1.6. Pedojenetik bölgeler (Toprak bölgeleri) Bir deri gibi yeryüzünü kimi yerde kalın, kimi yerde ince bir örtü Ģeklinde saran toprak örtüsü, oluĢum özelliklerine ve diğer niteliklerine göre farklı tipte toprak bölgelerinin meydana gelmesini sağlamaktadır. Toprağa dayalı arazi kullanımının tespitinde ve planlanmasında toprak bölgelerinden yararlanılmaktadır. 4.1.7. Doğal afet bölgeleri Doğal ortamda meydana gelen ve insanın canı, malı ve etkinlikleri üzerinde büyük ölçüde olumsuzluklar yaratan doğal faaliyetlerin etkin olma durumuna göre belirlenmiĢ doğal bölgelerdir. Deprem, heyelan, kasırga, çığ, sel, taĢkın ve volkanizmaya bağlı afet bölgeleri gibi. Ne zaman meydana geleceği önceden kestirilemeyen doğal afetlerin insan üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için yapılan planlama çalıĢmalarında doğal afet riski taĢıyan bölgelerin öncelikli olarak coğrafi yönden incelenmesi gerekmektedir. 35 4.2. Fonksiyon Bölgeler Ġnsanın yeryüzüne ayak bastığı günden baĢlayarak günümüze kadar edindiği bilgi birikimi, deneyimleri ve davranıĢ biçimlerine (= kültürel yapıya) bağlı olarak doğal ortam içinde tesis ettiği sosyoekonomik ortam (=beĢeri veya kültürel ortam), insan faaliyetlerinin durumuna ve geliĢmiĢlik düzeyine göre yeryüzünde farklı nitelikte iĢlevsel bölgelerin ayrılmasını sağlamıĢtır. ĠĢte yerleĢim durumuna, nüfusa, hammadde üretimi, sanayi ve hizmet üretimine bağlı olarak yeryüzünde meydana gelen bölgelere sosyoekonomik bölgeler denilmektedir. Bu bölgeler insan faaliyetlerinin türlerine göre iĢlevsel biçimde tasnif edildiği için aynı zamanda fonksiyonel bölgeler Ģeklinde de adlandırılmaktadırlar. Sosyoekonomik bölgeleri kendi içinde yerleĢim bölgeleri, nüfus bölgeleri, kültür bölgeleri, hammadde üretim bölgeleri, sanayi bölgeleri, yönetim-hizmet bölgeleri, plan bölgeler ve istatistik bölgeler Ģeklinde 8 alt baĢlık halinde ele almak mümkündür: 4.2.1. YerleĢim bölgeleri Ġnsanların yeryüzünde yaĢam alanı olarak oluĢturdukları yerleĢmelerin bütünü küresel anlamda en büyük yerleĢim bölgesini yani ökümeni oluĢturmaktadır. Bölgesel planlamada yerleĢim bölgelerinin ele alınıĢı genelde ve özelde olmak üzere iki kategoride değerlendirilmelidir. Genel yaklaĢımla yapılan bölge ayrımında yerleĢmelerin yeryüzündeki coğrafi dağılıĢları yani sıklık ve seyreklik durumu etkili olmaktadır. Bu durumu Ģu örnekle açıklayacak olursak, “Doğu Karadeniz Coğrafi Bölgesinin kıyı kuĢağı en yoğun yerleĢim bölgelerimizden biridir.” cümlesiyle Doğu Karadeniz 36 Coğrafi Bölgesindeki kıyı kuĢağının yerleĢmeler için en uygun jeomorfolojik birim olduğu ve bu nedenle kıyı kuĢağının yoğun bir yerleĢim bölgesi olduğu vurgulanmaktadır. Bu tarz yaklaĢımla yapılan bölge ayrımında, yerleĢim bölgesi olarak nitelendirilen kıyı kuĢağında yer alan yerleĢmelerin ne tür yerleĢmeler olduğu fazlaca önem taĢımamaktadır. Burada önemli olan husus kıyı kuĢağının doğal coğrafya koĢullarının kontrolünde yoğun bir yerleĢim bölgesi oluĢturabilecek fonksiyona sahip olmasıdır. YerleĢmeleri genel fonksiyonları ve ayrıntıdaki alansal fonksiyonları bakımından özele indirgeyerek sahip oldukları niteliklerine göre tasnif edecek olursak, farklı türde yerleĢim bölgeleri elde edilmektedir. Coğrafyacıların yadırgayarak yaklaĢtıkları bu tür bölge ayrımında geniĢ alanlı bölge yaklaĢımları ortadan kalkarak daha dar alanlı bölge yaklaĢımları egemen olmaktadır. Örneğin: “Türkiye‟nin kentsel ve kırsal yerleĢim bölgeleri” Ģeklinde bir ifadeyle ülkemizdeki Ģehirler ve kasabalar ile kır yerleĢmelerinin (köy yerleĢmeleri, mezra, kom, dam, ağıl, yayla yerleĢmeleri vb.) yoğun olarak bulunduğu sahalar akla gelmektedir. Türkiye‟deki yerleĢmeleri Ģehirlerin, kasabaların ve kırsal yerleĢmelerin ülke sathında yoğunlaĢtıkları dar alanlı bölgeleri coğrafyacılar kuĢak, zon, saha veya alan Ģeklinde adlandırmaktadırlar. Örneğin, Ġstanbul, Ankara, Ġzmir gibi büyük Ģehirlerimizin iĢgal ettikleri yerleĢim arazisinin bütününe “Metropoliten alan”, Bolkar, Canik, Kaçkar Dağlarındaki yayla yerleĢmelerinin bulunduğu jeomorfolojik birimlere “yaylalar kuĢağı” veya “yaylalar zonu” denilmektedir. Coğrafyacılar tarafından kuĢak, zon, saha, alan Ģeklinde isimlendirdikleri ünitelerin planlamayla ilgili diğer disiplinler tarafından “bölge” olarak nitelendirilmesi tartıĢma konusu olmaktadır. Özellikle büyük Ģehirler sahip oldukları fonksiyonları nedeniyle çevrelerindeki diğer yerleĢmelerde yaĢayan insanları kendilerine çekerek bir cazibe merkezi haline gelmektedirler. ĠĢte, coğrafi konumu ve taĢıdığı fonksiyonları sebebiyle cazibe merkezi durumunda olan Ģehirlerin etki sahaları içinde kalan alanlara polarize bölge denilmektedir.22 Bir Ģehrin veya kasabanın planlama için bütün halinde bir bölge olarak ele alınması bir ölçüde olumlu karĢılanabilir. Ancak, bir Ģehrin içinde çok yerde birbiriyle iç içe giren ve daha küçük alanlı olarak yer kaplayan oturma, barınma, pazarlama-ticaret, sanayi, eğitim-kültür, sağlık, rekreasyon-turizm, ulaĢtırma-iletiĢim, yönetim vb. fonksiyon alanlarının oturma bölgeleri, sanayi bölgesi, eğitim-kültür vb. bölgeleri Ģeklinde takdim edilmesini hatalı bir yaklaĢım olarak nitelendirmekteyiz. YerleĢim bölgelerinin bölgesel lokasyonu ve sınırlarının tespiti üzerinde öncelikli olarak coğrafi ve mülki idari bölgelerinin durumu etkili olmaktadır. YerleĢim planlamalarında görev alan uzman coğrafyacılar (Ģehir coğrafyacıları, kırsal yerleĢim coğrafyacıları) yerleĢimle ilgili bölge ayrımını çok yönlü olarak 22 - Z.Dinler, (2001) Bölgesel İktisat. S.80-87 37 ele aldıkları için ortaya çıkacak muhtemel engelleri kolayca aĢabilmektedirler. Bu nedenle yerleĢim konusuyla doğrudan ilgili olan Ģehir ve bölge planlama çalıĢmalarında uzman coğrafyacılara yer verilmelidir. 4.2.2. Nüfus bölgeleri Yeryüzünde yaĢayan insanların bulundukları yerlere ve zamana göre sayıları nüfus olarak tanımlanmaktadır. Nüfus doğrudan yerleĢim alanları ve ekonomik faaliyet sahalarıyla iliĢkilidir. Yeryüzünün nüfus barındıran kesimlerinin bilimsel esaslar kapsamında tespit edilerek haritalanması sonucunda sık nüfuslu bölgeler, seyrek nüfuslu bölgeler Ģeklinde global bir ayrım yapılmaktadır. Yeryüzündeki nüfusu ayrıntıda ırk, dil, din, cinsiyet, yaĢ, meslek vb. niteliklerine göre ele alarak bunlara göre de bölge haritaları oluĢturulabilmektedir. 4.2.3. Kültür bölgeleri Ġnsan topluluklarının sahip oldukları sosyoekonomik nitelikleri (ırk, dil, din, folklor vb.) itibariyle etkileĢim halinde bulundukları ortamlarla bütünleĢerek oluĢturdukları farklı kültürel değerler yeryüzünde kültür bölgelerinin ayrımını sağlamıĢtır. Kıtasal ölçekte birer kültür bölgesi olan “Anglo Amerika” ile “Latin Amerika” bu durum için en tipik örneği oluĢturmaktadırlar. Anglo Amerika, Kuzey Amerika kıtasında Anglo-Sakson kültürüne bağlı toplumların çoğunlukta bulunduğu Kanada ve Amerika BirleĢik Devletleri‟ni kapsadığı halde; Latin Amerika, A.B.D.‟nin güneyinde Meksika‟dan baĢlayıp, Orta ve Güney Amerika‟yı içine alan geniĢ bir kıtasal bölgeyi içine almaktadır. Kıta ölçeğinde büyük alanlı alanlar kaplayan kültür bölgeleri, ülke ölçeğinde daha küçük alanlı olabilmektedirler. Ülkemizin folklorik (halk müziği, halk oyunları vb.) çeĢitliliğine göre ayrılan bölgeler ve yöreler bu durum için en güzel örneği oluĢturmaktadır. 4.2.4. Hammadde üretim bölgeleri Fonksiyon olarak hammadde üretimiyle ilgili ekonomik faaliyetlere (tarım, hayvancılık, ormancılık, avcılık, madencilik) göre oluĢan bölgelerdir. -Tarım Bölgeleri Ülke genelinde tarım arazisinin niteliğine, yürütülen tarımsal faaliyet türlerine ve yetiĢtirilen tarım ürünlerine göre oluĢturulan bölgelerdir. -Hayvancılık Bölgeleri BüyükbaĢ-küçükbaĢ hayvancılık, kümes hayvancılığı, arıcılık, ipekböcekçiliği ve kültür balıkçılığı yapılan alanların yoğunluğuna göre Ģekillenen bölgelerdir. 38 -Ormancılık Bölgeleri Ekonomik yönden yararlanmaya elveriĢli olan ve olmayan orman alanları, koruma ve geliĢtirme amacıyla bölgelemeye tabi tutulmaktadırlar. Orman Bakanlığı tarafından oluĢturulan orman bölgeleri bu durum için örnek oluĢturmaktadır. -Avcılık Bölgeleri Kara ve su ortamlarında yaban hayatı içinde yaĢamakta olan; eti, derisi, kemiği, zehri vb. için avlanan hayvanların bütünüyle yok edilmelerini önlemek maksadıyla oluĢturulan avlanma bölgeleridir. Daha önce de belirttiğimiz gibi doğal bölgeler içinde yer alan fauna bölgeleriyle fonksiyon bölge durumundaki avlanma bölgeleri birbirleriyle çakıĢmaktadır. -Toplayıcılık Bölgeleri Doğal ortamda bulunan hammaddelerin bir kısmı insanlar tarafından zor koĢullarda toplanarak elde edilmekte değerlendirilmekte ve ekonomik kazanç sağlanmaktadır. ĠĢte yeryüzünde toplayıcılık faaliyetinin yoğun olduğu bu mekânlara toplayıcılık bölgeleri denilmektedir. -Madencilik Bölgeleri Ülke genelinde maden yataklarının bulunduğu alanlar, çıkartılan madenin türüne göre değiĢik adlar verilerek (Zonguldak Kömür Havzası, Raman Petrol Bölgesi gibi) bölgelemeye tabi tutulmaktadırlar. 4.2.5. Sanayi bölgeleri ĠĢledikleri ve ürettikleri ürünler bakımından birbiriyle iliĢkili olan sanayi tesislerinin (fabrikalar, atölyeler) bir araya gelerek oluĢturdukları “organize sanayi bölgeleri” ülke ölçeğinde geniĢ arazi parçaları üzerinde yer tuttukları için fonksiyonel bakımdan “sanayi bölgesi” sıfatını hak etmektedirler. Bir Ģehrin içinde küçük alanlar halinde yer tutan ve genelde atölyelerden oluĢan sanayi sitelerinin veya tek baĢına bir fabrika alanının “sanayi bölgesi” olarak nitelendirilmesini hatalı bir yaklaĢım olarak değerlendirmekteyiz. Bu gibi küçük sanayi alanları bir Ģehrin içinde yer alıyorsa, fonksiyonel bakımdan “sanayi alanları” Ģeklinde adlandırılmalıdırlar. •Yönetim - hizmet bölgeleri Hizmet sektörü içinde yer alan yönetim, eğitim, sağlık, ulaĢtırma-iletiĢim, pazarlama-ticaret, güvenlik, barınma-eğlence, rekreasyon-turizm faaliyetleriyle ilgili olarak oluĢan fonksiyonel bölgelerdir. Devlet sınırlarıyla kuĢatılan ve coğrafi mekâna karĢılık gelen geniĢ alanlı bir ülke arazisinin bütününü hiçbir bölümleme yapmadan yönetmek mümkün değildir. ĠĢte, devletin ülke arazisini kolay bir biçimde yönetmek, hizmetlerin yurt sathında yayılıĢını sağlamak ve denetimini yapmak için yasalara bağlı kalarak oluĢturduğu yönetim bölgelerine “mülki idare bölgeleri” 39 denilmektedir. Bu terim içinde yer alan “mülk” sözcüğü, devletin yönetimi altındaki ülke arazisine karĢılık gelmektedir. Bir ülkenin yasalar çerçevesinde yapılan idarî taksimatına göre elde edilen yönetim alanlarına idarî bölge, idarî bölüm, idarî ünite veya idarî alan denilmektedir. ġehir ve kasaba yerleĢmelerinde yerel yönetim görevi yapan belediyelerin hizmet alanlarının bütünü kendi içinde çeĢitliliğe sahip fonksiyon bölge niteliği taĢımaktadırlar. Bu itibarla belediyelere ait hizmet bölgeleri ifadesi kullanılmıĢtır. Belediye sınırlarıyla belirlenen bu yerel yönetim bölgeleri aynı zamanda bir Ģehrin veya kasabanın yerleĢim alanıyla çakıĢmaktadır. Özellikle bünyesinde büyük Ģehir belediyesi bulunan Ģehirlerimizde belirgin bir semtleĢme meydana geldiği için, semtlerde kurulan belediyelerin hizmet verdikleri alanların sınırları aynı zamanda belediyelerin bölge sınırlarını oluĢturmaktadır. Bazı kamu kurumlarının ülke sathında yürüttükleri veya yürütmeyi planladıkları hizmetlerin daha verimli ve kontrollü bir biçimde yürütülmesini sağlamak maksadıyla kurumsal yönden kendi bakıĢ açılarına göre oluĢturdukları bölgelere “Kamu Kurumlarının Hizmetleriyle Ġlgili Yönetim Bölgeleri” adını vermek mümkündür. Ülke içinde hizmet bölgeleri bulunan devlet kurumlarından en önemlileri Ģunlardır: Devlet Ġstatistik Enstitüsü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su ĠĢleri Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji ĠĢleri Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Asker Alma Dairesi BaĢkanlığı, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği, Toprak Mahsulleri Ofisi. Bu bölgelerin birbiriyle yakından iliĢkili olanlarının bile uyuĢmaması, ülke sathında tutarsız bir bölge ayrımı yapıldığını göstermektedir. 4.2.6. Plan bölgeler Bölgesel politikayı uygulamakla görevli yönetimin yetki alanı içinde kalan sahalara plan bölge denilmektedir. 23 Ülkemizde genelde coğrafi bölge adı kullanılarak düzenlenen Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Doğu Karadeniz Bölgesi Projesi (DOKAP)‟ne ait planlama bölgelerinin coğrafi bölge sınırlarına uyulmadığı görülmektedir. “Proje bölgesi” veya “plan bölge” olarak adlandırılan bu bölgelerin oluĢumunda da il alanları baz alınmıĢ olup, iller idari sınırları içindeki arazinin hangi coğrafi bölgelerde yer tuttuğuna bakılmaksızın bütünüyle planlama bölgesi içine dahil edilmiĢlerdir. 23 - Z.Dinler, (2001)- Bölgesel İktisat. S.87 40 Türkiye’nin Plan Bölgeleri (Kaynak:DPT) •Ġstatistik bölgeleri Ülkelerin kalkınması için gerekli olan planlamaların yapılabilmesi, sağlıklı ve düzenli tutulan istatistiklerle mümkündür. Ġstatistik verilerin kaynağını oluĢturan coğrafi mekânlara göre devlet yönetimleri tarafından bilimsel esaslara göre istatistik bölgeleri belirlenmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda istatistik bölgeler genelde hem coğrafi, hem de idari bölgelerle uyumlu olup, yapılan çalıĢmalarda elde edilen sonuçlar birbirini tamamlar niteliktedir. Türkiye‟de ise durum çok farklıdır. Ülkemizde coğrafi bölge adı kullanıldığı halde, coğrafi bölge sistematiğiyle pek ilgisi olmayan bir istatistik bölge ayrımı bulunmaktadır. Ülkemizin sosyoekonomik yapısıyla ilgili her türlü istatistik veriyi elde etme iĢi yasayla kendisine verilen Türkiye Ġstatistik Kurumu (Devlet Ġstatistik Enstitüsü), bölgesel istatistiklerin toplanması, geliĢtirilmesi, bölgelerin sosyoekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel Ġstatistik Sistemine uygun karĢılaĢtırılabilir istatistikî veri tabanı oluĢturulması amacıyla ülke çapında Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması yapmıĢtır. 22 Eylül 2002 tarihli 2002/4720 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Avrupa Birliği Bölgesel Ġstatistik Sistemi (NUTS=Nomenclature of Territorial Units for Statistics)” adıyla yürürlüğe koyulan Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırmasında iller tek baĢlarına "Düzey 3" olarak tanımlanmıĢ; ekonomik, sosyal ve coğrafi yönden benzerlik gösteren komĢu iller ise bölgesel kalkınma planları ve nüfus büyüklükleri dikkate alınarak "Düzey 2" ve "Düzey 1" olarak gruplandırılmak suretiyle hiyerarĢik Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması yapılmıĢtır. Ġstatistikî bölge birimlerinin kolay kavranması için sistemin tabandan baĢlayarak ele alınması daha doğru olacaktır. 41 “Düzey I” olarak belirlenmiĢ Türkiye’nin Büyük Ġstatistik Bölgeleri "Düzey 3", mevcut mülki idari bölünüĢ içindeki 81 adet ili kapsamaktadır. Her ilin idari alanı içindeki saha bir “Ġstatistikî Bölge Birimi” kabul edilmiĢtir. “Alt istatistik bölgeler” Ģeklinde isimlendirdiğimiz “Düzey 2” ler, merkez seçilen ilin adı altında birbirine komĢu değiĢik sayıdaki il alanının (Düzey 3‟ün) gruplanmasıyla oluĢturulmuĢtur. Bu sisteme göre Türkiye 26 alt bölgeye ayrılmıĢtır: 1-Ġstanbul, 2-Tekirdağ, 3-Balıkesir, 4-Ġzmir, 5-Aydın, 6-Manisa, 7Bursa, 8-Kocaeli, 9-Ankara, 10-Konya, 11-Antalya, 12-Adana, 13-Hatay, 14Kırıkkale, 15-Kayseri, 16-Zonguldak, 17-Kastamonu, 18-Samsun, 19-Trabzon, 20-Erzurum, 21-Ağrı, 22-Malatya, 23-Van, 24-Gaziantep, 25-ġanlıurfa, 26Mardin. “Büyük istatistik Bölgeler” olarak nitelendirdiğimiz "Düzey 1" ler, alt istatistik bölgelerinin (Düzey 2‟lerin) gruplandırılması sonucu belirlenmiĢ olup, toplam 12 adettir: 1-Ġstanbul, 2-Batı Marmara, 3-Ege, 4-Doğu Marmara, 5-Batı Anadolu, 6-Akdeniz, 7-Orta Anadolu, 8-Batı Karadeniz, 9-Doğu Karadeniz, 10Kuzeydoğu Anadolu, 11-Ortadoğu Anadolu, 12-Güneydoğu Anadolu. 42 Türkiye’nin Ġstatistik Bölgeleri DÜZEY 1 BÜYÜK ĠSTATĠSTĠK BÖLGELER ĠSTANBUL BATI MARMARA EGE DOĞU MARMARA BATI ANADOLU AKDENĠZ ORTA ANADOLU DÜZEY 2 ALT ĠSTATĠSTĠK BÖLGELER ĠSTANBUL DÜZEY 3 ALT ĠSTATĠSTĠK BÖLGELERĠ OLUġTURAN ĠLLER Ġstanbul TEKĠRDAĞ BALIKESĠR ĠZMĠR AYDIN MANĠSA BURSA Tekirdağ, Edirne, Kırklareli Balıkesir, Çanakkale Ġzmir Aydın, Denizli, Muğla Manisa, Afyon, Kütahya, UĢak Bursa, EskiĢehir, Bilecik Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova Ankara Konya, Karaman Antalya, Isparta, Burdur Adana, Mersin Hatay, KahramanmaraĢ, Osmaniye Kırıkkale, Aksaray, Niğde, NevĢehir, KırĢehir Kayseri, Sivas, Yozgat Zonguldak, Karabük, Bartın Kastamonu, Çankırı, Sinop Samsun, Tokat, Çorum. Amasya Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, GümüĢhane Erzurum, Erzincan, Bayburt Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli Van, MuĢ, Bitlis, Hakkâri Gaziantep, Adıyaman, Kilis ġanlıurfa, Diyarbakır Mardin, Batman, ġırnak, Siirt KOCAELĠ ANKARA KONYA ANTALYA ADANA HATAY KIRIKKALE BATI KARADENĠZ KAYSERĠ ZONGULDAK KASTAMONU SAMSUN DOĞU KARADENĠZ TRABZON KUZEYDOĞU ANADOLU ERZURUM AĞRI MALATYA VAN GAZĠANTEP ġANLIURFA MARDĠN ORTADOĞU ANADOLU GÜNEYDOĞU ANADOLU (Kaynak: 22 Eylül 2002 tarih ve 24884 sayılı Resmi Gazete) 43 4.3. Coğrafi Bölgeler Yeryüzünde doğal ve beĢerî (sosyoekonomik) özellikleri yönünden genelde bir bütünlük sağlayan büyük mekânlardır. Bir anlamda doğal bölgelerle sosyoekonomik (fonksiyon) bölgelerin sentezi olan coğrafi bölgeler, doğal bölgeler üzerinde insan faaliyetlerinin etkisiyle Ģekillendikleri için, yalın haldeki doğal bölgelerden daha renkli bir yapıya sahiptirler. Doğal bölgeler ortak özellik taĢıyan tek bir doğal unsura göre tayin edildikleri halde, coğrafî bölgeler genelde benzer özelliklere sahip olan doğal ve sosyoekonomik unsurlara göre belirlenmektedir. Coğrafî bölgelerin kapsadıkları alanların bütününde aynı özellikleri görmek mümkün olmadığı için, ayrıntıda farklı özelliklere sahip olan alt bölgelere, bölümlere, yörelere, kesimlere ve alanlara ayrılmaktadırlar. Bölge Alt Bölge Bölüm Yöre Region Sub-region Division District Kesim Alan Sub-district Area Bir büyük coğrafî bölge içinde doğal ve beĢerî özellikleri yönünden farklılık gösteren küçük bölgelere alt bölge (sub-region), bir alt bölge içinde doğal ve beĢerî özellikleri itibariyle genel özelliklere sahip ünitelere coğrafî bölüm, coğrafi bölüm içinde doğal ve beĢerî özellikleri itibariyle belirgin özelliklere sahip coğrafî ünitelere ise coğrafî yöre denilmektedir. Yöreler sahip oldukları doğal ve beĢerî özellikler bakımından genelde bütünlük gösteren en küçük coğrafî mekânlar olup, kendi içinde kısmen çok küçük farklılıklar gösterebilmektedirler. Bu yüzden yöreler kesimlere, kesimler de alanlara ayrılırlar. Kesim, yörenin kendi içindeki farklı kısımları olup, yeryüzünün geometrik anlamdaki parçalarıdır.24 Bir coğrafi bölge içindeki sistematik yapıyı Ģu örnekle gösterebiliriz: Büyük coğrafi bölge Alt Karadeniz Bölgesi coğrafi Orta Karadeniz Bölgesi bölge Bölüm Kıyı kuĢağı bölümü Yöre ÇarĢamba ovası Kesim YeĢilırmak‟ın batısında kalan kesim 24 - P.E. James,- C.F.Jones, 1954: 22 44 Alan Dikbıyık ve yakın çevresi Orta Karadeniz bölgesinde Canik Dağları kuzeyindeki kıyı kuĢağı bölümü Orta Karadeniz bölgesinin kıyı kuĢağı bölümünde yer alan ÇarĢamba ovası yöresi (Kaynak HGK.) 45 Karadeniz bölgesinde Orta Karadeniz Bölgesinin kıyı bölümü içinde sahip olduğu coğrafi niteliklerine göre ayrı bir yöre oluĢturan ÇarĢamba ovası, YeĢilırmak ile iki kesime (batı kesim, doğu kesim) ayrılmaktadır. Bölge sistematiğinin en küçük birimini oluĢturan alanlar, kesimlerin küçük parçaları olup doğrudan yaĢam alanlarına tekabül eden yerleĢim alanlarını ve bunların yakın çevresini oluĢturmaktadır. Yukarıda verdiğimiz örneğe dayalı olarak ÇarĢamba ovasının batı kesimindeki Dikbıyık kasabası, bir yerleĢim alanı olup bölge sistematiğinin en son halkasında yer almaktadır. 4.3.1.Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri 06–21 Haziran 1941 tarihleri arasında Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde toplanan Birinci Coğrafya Kongresi, ilk ve orta öğretimde okutulan “Türkiye Coğrafyası” derslerinin belirlenecek yeni bölge sistematiğine göre daha verimli bir Ģekilde iĢlenmesi; daha önceden coğrafyacılar tarafından münferit olarak yapılmıĢ bölge ayrımlarının bilimsel tabana oturtularak jeolojik yapıya, yer Ģekillerine, iklime, bitki örtüsüne, hidrografyaya, beĢeri ve iktisadi faaliyetlere göre belirlenmesi ve bölge ayrımı konusunda süre gelen kargaĢanın önlenmesi amacıyla Türkiye'yi 7 büyük coğrafî bölgeye (mıntakaya) ve 22 tali (alt) bölgeye ayırmıĢtır. Her nedense, sonradan büyük coğrafî bölgelere (mıntakalara) "coğrafî bölge", tali bölgelere (ikinci dereceden coğrafî bölgelere) ise "coğrafî bölüm" adları verilmiĢtir. Kongre tarafından hazırlanan Türkiye'nin Coğrafî Bölgeleri adını taĢıyan haritanın iĢaretler kısmında 22 tali coğrafî bölgenin (Ģimdiki coğrafî bölümlerin) sınırları "Coğrafî bölgelerin ikinci derece taksimatı" Ģeklinde gösterilmiĢtir. Aslında, bugün coğrafî bölüm olarak nitelendirilen alanlar gerçekte coğrafî bölge özelliği taĢımaktadır. Birinci Coğrafya Kongresi bu durumu göz önünde bulundurarak Ģimdi coğrafî bölüm olarak kabul edilen alanları ikinci dereceden (tali) coğrafî bölge olarak adlandırmıĢtır. Türkiye'nin coğrafî bölgelerinin sınırlarının belirlenmesinde, genelde doğal unsurlar (yeryüzü Ģekilleri, iklim, bitki örtüsü, hidrografik koĢullar) belirleyici unsur olmuĢtur. BeĢerî faaliyetlerin Ģekillenmesi temelde doğal faktörlere bağlı olduğu için, 1941 yılında coğrafî bölgelerinin taksimatıyla ilgili çalıĢmalar yapan coğrafyacılar ağırlıklı olarak doğal unsurları esas almıĢlardır. Coğrafi bölge sınırlarının belirlenmesinde beĢeri ve iktisadi faaliyetlerin önemli bir kriter oluĢturduğu belirtilirse de bu hususa fazlaca dikkat edilmemiĢtir. Bölge ayrımı yapılırken sistematiğin temelini oluĢturan yörelere inilmemiĢ olup Darkot‟un belirttiği gibi, sonradan bölgelerin içinde yöreler aranmaya baĢlamıĢtır.25 25 - B. Darkot, (1955) “Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri Hakkında”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:13-14, s. 146. 46 47 I- KARADENĠZ MINTAKASI Doğu bölgesi Orta bölge Batı bölgesi II- MARMARA MINTAKASI Istranca bölgesi Ergene bölgesi Çatalca-Kocaeli bölgesi Cenup Marmara bölgesi III- EGE MINTAKASI Ġç batı Anadolu bölgesi Ege bölgesi IV- AKDENĠZ MINTAKASI Antalya bölgesi Adana bölgesi V- ĠÇ ANADOLU MINTAKASI Yukarı Sakarya bölgesi Konya bölgesi Orta Kızılırmak bölgesi Yukarı Kızılırmak bölgesi VI- DOĞU ANADOLU MINTAKASI Erzurum-Kars bölgesi Yukarı Murat -Van bölgesi* (ayrılarak yazılması gerekiyor) Yukarı Fırat bölgesi Hakâri bölgesi VII- CENUPDOĞU ANADOLU MINTAKASI Dicle bölgesi Orta Fırat bölgesi Yukarıdaki orijinal listede Doğu Anadolu mıntakası içinde yer alan tali bölgelerden Yukarı Murat bölgesi ile Van bölgesi aslında ayrı ayrı tali bölgeler oldukları halde birleĢtirilerek "Birinci Coğrafya Kongresi" kitabının 78. sayfasında “Yukarı Murat-Van bölgesi” Ģeklinde tek bölgeymiĢ gibi yazılmıĢtır. Aslında bunların ayrı bölgeler halinde oldukları aynı kitabın 90. sayfasında gerekçesiyle birlikte açıklanmıĢtır. Hal böyle iken, baĢlangıçta yapılan bir yazım hatası nedeniyle Türkiye'nin tali bölge (coğrafi bölüm) sayısının 21 mi yoksa 22 48 mi olduğu hususu, müfredat programı hazırlayıcıları, ders kitabı yazarları ve öğretmenler arasında gereksiz tartıĢmalara yol açmıĢtır. Vaktiyle gözden kaçan bu yazılım hatasını düzelterek Türkiye'nin tali coğrafi bölge (coğrafi bölüm) sayısının 22 olduğunu açıklamak zorunlu olmuĢtur. Türkiye‟nin idari bölünüĢüyle ilgili düzenlemeler yapılırken bazı illerin idari alanları bütünüyle bir coğrafi bölge içinde kalacak biçimde sınırlandırılmamıĢtır. Bu yüzden coğrafi bölge sınırlarıyla idari bölge sınırları çok yerde çakıĢmamaktadır. Ülkemizde Avrupa Birliği standartlarına uygun planlı bir idari bölünüĢ yapılmadığı için, mevcut 81 ilden 53‟ü bütünüyle bir coğrafi bölge içinde kalırken 28 ilin idari alanı birden fazla coğrafi bölgede yer kaplamaktadır. Birden fazla coğrafi bölgede yer tutan iller ĠLĠN ADI 1.Çanakkale 2-Balıkesir 3-Bursa 4-Bilecik 5-Sakarya 6-EskiĢehir 7-Ankara 8-Çankırı 9-Yozgat 10-Çorum 11-Tokat 12-Sivas 13-Erzincan 14-Erzurum 15-Muğla 16-Denizli 17-Afyon 18-Konya 19-Karaman 20-Niğde 21-Kayseri 22-KahramanmaraĢ 23-Gaziantep 24-Adıyaman 25-Diyarbakır 26-Batman 27-Siirt 28-ġırnak Ġl merkezinin ve ilin idari alanının büyük bir kısmının içinde yer aldığı coğrafi bölge Marmara Marmara Marmara Marmara Marmara Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Karadeniz Karadeniz Orta Anadolu Doğu Anadolu Doğu Anadolu Ege Ege Ege Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Akdeniz Güneydoğu Anadolu Güneydoğu Anadolu Güneydoğu Anadolu Güneydoğu Anadolu Güneydoğu Anadolu Doğu Anadolu Ġlin idari alanına yer veren komĢu coğrafi bölgeler Ege Ege Ege Karadeniz-Orta Anadolu-Ege Karadeniz Karadeniz Karadeniz Karadeniz Karadeniz Orta Anadolu Orta Anadolu Doğu Anadolu-Karadeniz Karadeniz Karadeniz Akdeniz Akdeniz Akdeniz-Orta Anadolu Akdeniz Akdeniz Akdeniz Doğu Anadolu-Akdeniz Doğu Anadolu Akdeniz Anadolu-Akdeniz Doğu Anadolu Doğu Anadolu Doğu Anadolu Güneydoğu Anadolu 49 Devlet Ġstatistik Enstitüsü‟nün (TÜĠK) coğrafi bölgelere göre hazırlayıp yayınlamıĢ olduğu istatistik verilerde ilin merkezi hangi bölgede bulunuyorsa, verileri bütünüyle o bölgeye dahil edilmektedir. Örneğin Çankırı ilinin % 55‟lik alanı Batı Karadeniz Bölümünde bulunmasına rağmen, il merkezi olan Çankırı Orta Anadolu‟da bulunduğu için, ilin Karadeniz bölgesinde kalan ilçelerinin verileri bütünüyle Orta Anadolu Bölgesine katılmaktadır. I.Türk Coğrafya Kongresinin tutanaklarında belirtildiği gibi, Türkiye‟nin coğrafi bölgelere ayrılmasındaki esas amaç ilk ve orta öğretimdeki öğrencilere Türkiye Coğrafyasını en iyi Ģekilde öğretebilmektir. BaĢlangıçta pedagojik amaç gözetilerek yapılan coğrafi bölge ayrımında planlama konusu fazlaca dikkate alınamamıĢtır. Pedagojik amaçlı da olsa, bilimsel esaslara bağlı kalarak belirlenen coğrafi bölgelerin daha sonraki yıllarda yapılan yeni araĢtırmainceleme sonuçlarına göre hatalı yönleri düzeltilmemiĢtir. BaĢlangıçta devletin coğrafi bölge sistematiğine uygun planlamalar yapmak gibi bir niyetinin bulunmaması yüzünden, mülki idari bölgeleri bütünüyle coğrafi bölgelerle uyumlu hale getirilmemiĢtir. Devlet kuruluĢlarının iĢlevsel olarak yapılanmaları ve ülke sathındaki dağılıĢları coğrafi bölge, coğrafi bölüm bazında gerçekleĢtirilmediği için, kamu hizmetlerinin planlanmasında ve yürütülmesinde daha çok mülki idare bölgeleri (iller) tercih edilmiĢtir. Devlet Planlama TeĢkilatı ile TÜĠK (DĠE)‟in yaptıkları çalıĢmalarda daha çok mülki idare bölgelerine bağlı kalınmıĢtır. Ġl alanlarını ayrı ayrı ele alarak veya gruplayarak oluĢturulan devlet hizmet bölgeleri kesinlikle coğrafi bölgelerle uyumlu değildir. Bu itibarla Türkiye‟de coğrafi bölge, coğrafi bölüm, coğrafi yöre bazında net ve doğru istatistik veri bulunmamaktadır. Birden fazla coğrafi bölgede yer tutan 28 ildeki uyumsuzluğun ilçe bazında da görülmesi önemli bir sorundur. A.Ü.D.T.C.F. Coğrafya Bölümü Türkiye Coğrafyası Anabilim Dalı tarafından yapılan bir çalıĢmayla coğrafi bölge sınırları büyük ölçüde ilçe sınırlarıyla çakıĢtırılarak yeniden çizilmiĢtir. Ancak, ilgili çizelge de adları verilen 15 ilçenin idari alanlarının bütünü, farklı coğrafi özelliklere sahip olduklarından iki coğrafi bölge tarafından paylaĢılmaktadır. Bu gibi ilçelerde, ilçe merkezi hangi bölgede bulunuyorsa ilçenin bütününü kapsayan istatistik veriler ilçe merkezinin bulunduğu coğrafi bölgeye dahil edilerek bölge istatistikleri daha doğru ve güvenilir hale getirilebilir. Ġlçelerin alanları il ölçeğine göre daha küçük boyutta olduğu için hata oranı da önemli ölçüde azalmaktadır. Coğrafi bölge bazında yapılması zorunlu olan planlamalar için gerekli olan istatistik verilerin derlenmesinde ve düzenlenmesinde bu esasa göre hareket edilmesi daha yararlı olacaktır. 50 Ġdari alanı iki coğrafi bölge tarafından paylaĢılan ilçeler ĠLÇENĠN ADI 1.Nallıhan 2.Kızılcahamam 3.Tokat Mrk. ilçe 4.Refahiye 5.Beypazarı 6.Zara 7.Kangal 8.Yahyalı 9.Karaman Mrk. ilçe 10.Güneysınır 11.Bozöyük 12.Gerger 13.Bolvadin 14.Çay 15-Göksun BAĞLI OLDUĞU ĠL Ankara Ankara Tokat Erzincan Ankara Sivas Sivas Kayseri Karaman Konya Bilecik Adıyaman Afyon Afyon K.MaraĢ Ġlçe merkeziyle birlikte ilçe alanının bir kısmının yer aldığı 1. coğrafi bölge Karadeniz Karadeniz Karadeniz Karadeniz Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu D. Anadolu Ege Ege Akdeniz Ġlçe alanının geriye kalan kısmının yer aldığı 2.coğrafi bölge Orta Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu D. Anadolu Karadeniz Karadeniz D. Anadolu Akdeniz Akdeniz Akdeniz Ege GD. Anadolu Orta Anadolu Orta Anadolu D. Anadolu