OBACHINA Obama'nin Cin'e ziyareti uzun haftalardir beklenen bir olay idi. Ozellikle son aylarda ve yillarda Cin ve Amerika yi karsilastiran bircok yazi ve yorumlarin cikmasi, CIn'in, ekonomik olarak ve devaminda da politik olarak dunyayi etkisi altina almasinin hemen oncesinde oldugunu anlatan tartismalar ozellikle Amerika da gundemi sarmaya devam etmekte. Tartismalari alevlendiren ise, Goldman Sachs'in yonetim direktoru Jim O'Neil'in bir degerlendirmesi ve ayrica Martin Jacques'in "Cin dunyayi yonettiginde gelecekten beklenenler" adli kitabinin piyasaya surulmus olmasi. Amerikan lideri, bir anlamda, su an bulundugu ulkeye borclu bir sifatla gelmis durumda. Toplamda, cin, amerika nin toplam borcunun neredeyse dortte birini satin almis. bu iki ulke, cin ve amerika, veya unlu ekonomi tarihcisi niall ferguson un dun NY times da yazdigi gibi, chiamerica, birlikte, dunyanin yuzde 32 lik toplam uretimini gerceklestiriyorlar. son onyillarda, amerika ile cin arasinda ustu kapali bir ekonomi dengesi ve alisveris mekanizmasi olusturulmustu. Buna gore, cin, sinirsiz insan kaynaklari ile, en ucuz urunleri uretecek, ve buna karsilik amerikan tuketicileri de, sonu gelmez tuketim arzulari ile bu uretilen urunleri bitireceklerdi. bir taraftan cin, amerika ya sattigi urunlerden kazandiklari paralari bir kenarda biriktiriyorlar, diger tarafta ise bu birikimelrinin bir kismini, amerikan devletinin borclarini satin almakta bir mahzur gormuyorlardi. uzun yillardan beri amerika ya akan bu ucuz krediler veya paralar, amerika da, clinton doneminin sonlarinda ve bush yonetimi boyunca slogan haline getirilen herkese ev ve fakirlere ve azinliklara da ev hedefinin de dayanagi olmustu. buna gore, kredi bulmakta zorlanmayan amerikan bankalari, bu kredileri amerikan halkina ev kredisi olarak vermekte bir sakinca gormedi. Bu uygun evlilik simdilerde biraz daha az isliyor, ozellikle son ekonomik kriz ile birlikte. Ekonomik krizle birlikte, Abd nin ev piyasasi dibe vurdu, bankalari kapandi ve kredi artik eskisi gibi bol degil ve Cin'den gelen ihracatda, ozellikle son iki yilda dusmeye devam ediyor. Diger taraftan simdi de CIn'in durdurulamaz yukselisi, ve onumuzdeki yirmi yil icinde dunyayi etkisi altina alacagi tartismalari basladi, az once de dedigimiz gibi. Goldman Sach'li Jim Oneil e gore, icinden halen gecmekte oldugumuz global ekonomi krizi Cin icin tam bir avantaja donusmus ve CIn'in dunyayi etkisi altina almasini ozellikle hizlandirici bir etki yapmis. Oneil'e gore, kriz basladiktan itibaren yukarida bahsettigimiz sekilde CIn'in tamamen neredeyse ihracata bagimli olan ekonomisi simdi daha cokkendine donmus durumda. Yani, artik CIn, kendi ic piyasasinda bir milyari asan halkinin tuketimine agirlik vermeye ve dolayisiyla kendi halkinin yasam kalitesini ve standartlarini yukari baslamis bile. Sadece o degil diyor Oneil, BRIC ulkeleri olan adlandirilan Brezilya, Hindistan Rusya da bu yonetlime girmisler. Ve bir taraftan Bati dunyasi, ozellikle Avrupa ulkeleri ve Amerika krizin altinda ezilirken ve kuculurken, bu ulkeler, tabi enbasta Cin kendi icine yaptigi canlandirma paketleri ile daha yukselerek, daha once 2050 de beklenen bu ulkelerin dunyanin egemen ulkeleri haline gelme senaryolarini da, simdi 2027 gibi, sadece yirmi yilin altina indiren baska bir senaryoya kendini bikramis birakmis durumda. Buna gore Daha onceki GOldman raporlarina gore, Cin, 2050 yilinda ulasacagi ekonomisinin buyukliugu 70 trilyon olacak ve bunu Amerika, sonrasinda Hindistan Breilya ve Rusya takip edecek. Tabi ulkelerin nufuslarinin buyuklugu, dunya ekonomilerinde buyuklugunun nedenlerinin en buyukleri dememize gerek yok. Simdiki raporlara gore yil 2050 degi, Cin in onculugunu 2027 deg orecegiz ve BRIC ulkelerinin toplam GDP side G7 ulkelerini gececek. Diger tarafta bu gelismeleri tabi ki Avrupa Birliginin ozellikle iki hafta kadar once, son olarak Cek liderligi tarafindan kabul edilen Lisbon anlasmalarini da, biz O'Neil in analizine ekleyebiliriz. AB acikca, bu gelisen dinamikleri gorerek, kendisini bir butun politik ve ekonomik guc haline getirmeden, bu gelisen dinamiklerin arkasinda kalacagini ve dunya ekonomi ve politiginde zayif olan yerini, bu ulkelerin gorunuslerinin artmasiyla daha da arkada kalacagini hesap ederek, bu degisimleri yapiyor. Hatirlanacagi uzere Lisbon anlasmalari ile, AB de kendine, her alti ayda degisen ve bundan dolayi da cok etkili olmayan baskanliklarini simdi her iki (?) yila yayacak ve bir lider secerek, bu lideri AB baskani olarak dunya liderlerinin arasina sokmaya calisacak. Evet, bu hesaplara gore Amerika dunya hegomanyasini bir on yil daha yasayacak ve sonrasinda ise Cin ile birlikte anilmaya baslayacak. Cin'in buyuklugu gelecege ne getirecek kitabinin sahibi Jacques'e gore ise, CIn'in 2027 yillarinda erisilecek buyuklugunde, Cin'in sadece ekonomik bir guc olarak kalacagini beklemek, sadece diger bir Bati ulkesi olarak hareket etmesini beklemek ve ayrica uluslararasi iliskilerin simdiki gibi olacagini beklemek yanlis beklentiler. Cin'in etkisi cok daha derinden ve etkili hissedilecek diyor Jacques. Tabi su da var, son iki yuzyilda dunyanin yonetimini elinde bulunduran Batinin nufusuna baktigimizda, kucuk bir toplumun dunyanin butunune bizzat, kolonilerle veya askerlerle sahip oldugunu ve bunun aslinda cok undemokratik bir sekil oldugunu soylemek gerekir. Gelecek ise, bu bilgi ve spekulasyonlarin isiginda, cok daha demokratik olacak. Boylece kendileri demokrasi olan batili ulkelerin undemokratik dunya yonetimi, kendi iclerinde demokrasileri genelde yasamayan ulkelerin, daha demokratik bir sekilde dunyaya etkide bulunmalari gibi bir tablo ile karsilacagiz. Daha somut anlamda gezinin nasil gectigi hakkinda da degisik spekulasyonlar var. Ama genel itibariyle Obama'nin ziyarette dolar ve yenin dengesi, hava ve cevre degisimleri uzerinde ele alinacak yeni kurallar ve ayrica Cin'deki insan haklarinin dile getirildigini goruyoruz. Dunku basin toplantisinda, Cin likeri Hu Jintoa ve Obama'nin basin toplantisinda herhangi bir sorunun sorulmasina izin vermemeleri dikkat cekmisti. Ozellikle Tibet'teki karisikliklara ve daha dogrusu insan haklari problemlerine deginen Obama'nin, sozleri, Cin'in basininda "Obama Tibet'i Cin'in bir parcasi olarak taniyor" seklinde yansitilmis. Cin'in uluslarasi arenada daha cok yardima cagiran, kendi evinde daha acik olmaya cagiran ve Beijing'le yakin iliskileri bulunan Amerikalilari da Cin'e yardim etmeye cagirmis Obama. Bunun disinda iceri aciklanmayan 'bircok konuda iki ulkenin anlastigi' ve ozellikle dunya ekonomisini stabilize etmek uzere bebaer hareket edecekleirni aciklamasi, yine nemli mesajlar. Obama, gittigi diger ulkelerde oldugu gibi, CIn'de bazi kamu diplomasi yapma gayretlerine girmesine ragmen, ne Turkiye'deki gibi, ne Rusya'daki veya Fransa'daki gibi ortam ile karsilasmis. NYT nin bildirdigine gore Obama'nin yaptigi acik hava toplantisina katilan CInli ogrencilerin hemen tumu komunist partinin genclik kollarina mensup 400 kadar ogrenci ve diger bazi blogger lari davet etmeye calisan beyaz saray yonetiminin gayretleri sonucsuz kalmis. Ayrica bu toplanti, Cin'in geneline yayinlanmamis ve sadece yerel bazi tv lerde gosterilmis. Bir enteresan not ta, obama'nin Cin ziyaretinden neredeyse hic bir Iran kelimesi duyulmamis olmasi. APEC toplantilarindan Medvedev'in agzindan bazi destekleyici cumleler almasi, Obama nin takimini sevndirdigini gormustuk. Bununla birlikte CIn ziyarti esnasinda Iran'a karsi ne sekilde onlemler alinacagi hususunda, veya olabilcek bir ambargo calismalarinda, Cin'in ne sekilde destek vereecegini gormedik veya duymadik. Bir de net sonuclarina baktigimizda bu gorusmenin'nin, Obama'nin ne cevre degisikligi konusunda, ne de cok umit ettigi Yen'in degeri konusunda bir somut soz almadigini ifade ediyor analistler. Bu sekilde onumuzdeki hafta (?) yapilacak Kopenhag cevre toplantisinda net bir anlastmanin cikmayacagi kesinlesti ve Cin, bunun yanisira para birimini yaklasik olarak %30 dusuk tutmaya devam ederek Amerika'ya ucuz mallar satmaya da devam edecek. Cin'in bu yen politikasi, dunku unlu ekonomist Paul Crugman'in yazisinda kendini gostermisti. Buna gore Cin, israrla takip ettigi bu para politikasi ve yenin degerini dusuk tutmaya calismasi ile birlikte cok ciddi bir problem teskil ediyor Amerika icin. Krugman, her ne kadar son yillarda aradaki ticaret acigi dusmus olsa da, bunun en basta global ekonomik kriz nedeniyle oldugunu, aradaki yapisal problemlerin cozulmesinden kaynaklanmadigini ve bu durumun da, tabiatiyla simdi yeniden ekonominin yola girmesi ile son iki ayda artan ihracat ile yeniden ayni problemleri yasamaya basladigini gormekteyiz, diyor Krugman. Boylece Cin, bu derin problemi duzeltecegine, dunku WSJ nin mansetinden gordugumuz gibi, Amerika'nin faiz oranlarini artirmasi ve butce aciginin dusurulmesi uzerine dersler vererek, Amerika'nin issizlik probleminin daha kotu olmasina recete veriyorlar diyor. Tabi, Krugman ozellikle bu derslerden hoslanmamakta cunku kendisi butce acigi, canlandirma paketleri gibi politikalarin en buyuk savunucularindan. Diger taraftan iran konusundaki tartismalar devam ediyor. Az once de dedigimiz gibi Obama'nin Cin ziyareti, Iran konusunda bir gelisme yasanmadan bitti. Hatta Ulusal Guvenlik Konseyi yetkilisi Jeffrey Bader in basin mensuplarina dedigi gibi "ne bir soz aldik, ne de Cinlilerden bu konuda bir soz vermesini bekliyordur" demeci, belki de durumu buyurk bir oranda ozetliyor. Dun hatirlanacagi uzere BM nin nukleer kolu Uluslararasi Atomik Enerji kurulunun yayinladigi raporlarda, Iran'in sadece son aylarda ortaya cikan KOM'daki atom enerji organizasyonu degil, bununla birlikte baska gizlenen atomik merkezlerinde olabilcegi, kurumun bukonularda bildigi bazi kaynarklari oldugunu gostermisti. Bugun ise Ali Asghar Soltanieh, Iran'in BM atomik kurulu uyesinin verdigi demec yine bu konuda bildik bazi Iran argumanlarinin yenilenmesi gibi gorundu. Asghar' a, bu beyan ve raporlarin gosterdigi adaletsiz bir sekilde kendi gorev alanini asan bir durum ortaya cikariyor bu atom enerji kurulu icin. Dun, yeniden Israil basbakani Netanyau'nun Iran tehditinin Israil icin 'very grave/cok derinden' bir tehdit olusturdugunu ileri surmesi, bu konuda Israil'in her gecen gun daha cok sabirsizlandigini gosteremsi acisinda onemli idi. Ayrica sacremonta'da bulunan bir camiye hafta sonu yapilan baskin, Iran'in yararina claistigi bilinen Alavi adli yardim kurulusuna olan baskilar, Amerika'nin Iran konusunda taktik degisikliignie mi gidiyor sorusunu sorduttu. NY da bu kurulusun sahip oldugu bir gokdelen'e de su an itibariyle FED taradindan el kanulmaya calisiliyor haberi geliyora. Adalet bakani Eric Holder'in aciklmasina gore ise, bu konunun dogrudan Iran ile iliskisi yok, aksine bu kurumun calisanlari bazi illegal isler yapark Wall Street'den yararlanmis ve ileri derecede para kazanmislar. Wpost'un haberine gore ise dunden, ALavi kurumunun sahibinin IRan devleti ile bazi alakasi oldugu tespit edilmis ve bundan dolayi tutuklanmasina karar verilmis. Tahmin edilecegi gibi, buna kurumdan tepkiler artti , kurumun malalrina el konma islerimleri ve mahkeme sureci baslamak uzere. Bu baskinlarin direk olarak Iran'a bir mesaj oldugu yoksa gercekten FED in belirttigi gibi bu kurumlarda bazi finansal problemlerin ve hukuksuzlugun mu oldugu bilinmiyor henuz. Amerika'ya Iran'a sertlesme haberleri mi gonderiyor yoksa Wall Street de cok sik olarak gorulen hukuksuzlugun bir eseri mi bu el koymalar,s anirim onumuzdeki gunlerde gelisen Iran nukleer tartismalari ile daha iyi ogrenecegiz bu sorularin cevaplarini