T.C. TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ MARKALAR DAİRESİ BAŞKANLIĞI UZMANLIK TEZİ SINAİ MÜLKİYET HAKLARI İLE İLGİLİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR ( WIPO, DTÖ, AB ) HAZIRLAYAN İNCİLAY AYBER ANKARA ŞUBAT, 2005 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR GİRİŞ 1 1. DÜNYA FİKRİ MÜLKİYET TEŞKİLATI (WIPO) 4 1.1. WIPO’NUN TARİHSEL GELİŞİMİ 1.1.1. WIPO KAPSAMINDA FİKRİ MÜLKİYETİN GELİŞİMİ 1.2. BM UZMANLIK KURULUŞU OLARAK WIPO 4 6 9 1.2.1. GENEL OLARAK 9 1.2.2. WIPO’NUN GÖREVLERİ 10 1.2.3. WIPO’ya TANINAN KANUNİ YETKİLER, İMTİYAZLAR VE DOKUNULMAZLIKLAR 12 1.2.4. WIPO’ya ÜYELİK 12 1.2.5. WIPO’nun ORGANLARI 13 1.2.5.1. Genel Kurul 13 1.2.5.1.1. Genel Kurulun Görevleri 14 1.2.5.1.2. Genel Kurulda Karar Alınması 15 1.2.5.2.Konferans 16 1.2.5.2.1. Konferansın Görevleri 17 1.2.5.2.2. Konferansta Karar Alınması 17 1.2.5.3.Koordinasyon Komitesi 18 1.2.5.3.1. Koordinasyon Komitesinin Görevleri 19 1.2.5.3.2. Koordinasyon Komitesinde Karar Alma 20 1.2.5.4.Uluslararası Büro 20 1.2.6. WIPO ANLAŞMASININ DEĞİŞTİRİLMESİ 21 1.3. WIPO TARAFINDAN YÖNETİLEN SINAİ MÜLKİYET HAKLARI İLE İLGİLİ ANLAŞMALAR 23 1.3.1. SINAİ MÜL KİYETİN KORUNMASINA DAİR PARİS SÖZLEŞMESİ 24 1.3.1.1.Paris Sözleşmesinin Özellikleri 25 1.3.2. MARKALARIN ULUSLARARASI TESCİLİ İLE İLGİLİ MADRİD ANLAŞMASI 26 I 1.3.2.1.Markaların Uluslararası Tescili İle İlgili Madrid Anlaşmasına İlişkin Protokol 28 1.3.3. ENDÜSTRİYEL TASARIMLARIN ULUSLARARASI TESCİLİ HAKKINDA LAHEY ANLAŞMASI 31 1.3.4. MARKALARIN TESCİLİNDE EŞYALARIN VE HİZMETLERİN ULUSLARARASI SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN NİS ANLAŞMASI 35 1.3.5. ENDÜSTRİYEL TASARIMLARIN ULUSLARARASI SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN LOCARNO ANLAŞMASI 1.3.6. PATENT İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASI (PCT) 37 38 1.3.7. PATENTLERİN ULUSLARARASI SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN STRAZBURG ANLAŞMASI (IPC) 41 1.3.8. MARKALARIN FİGÜRATİF ELEMANLARININ SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN VİYANA ANLAŞMASI 42 1.3.9. MİKROORGANİZMALARIN ULUSLARARASI SAKLANMASINA İLİŞKİN BUDAPEŞTE ANTLAŞMASI 44 1.3.10. MARKA KANUNU ANTLAŞMASI (TLT) 45 1.3.11. PATENT KANUNU ANTLAŞMASI (PLT) 47 1.3.12. MALLARIN KAYNAĞI İLE İLGİLİ SAHTE VE YANILTICI İŞARETLERİN ÖNLENMESİ İÇİN MADRİD ANLAŞMASI 49 1.3.13. COĞRAFİ İŞARETLERİN KORUNMASI VE ULUSLARARASI TESCİLİ KONUSUNDA LİZBON ANLAŞMASI 50 1.3.14. OLİMPİYAT SEMBOLÜNÜN KORUNMASI HAKKINDA NAİROBİ ANLAŞMASI 51 1.3.15. ENTEGRE DEVRE TOPOĞRAFYALARININ KORUNMASI HAKKINDA WASHINGTON ANLAŞMASI 2. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ 52 54 2.1. TARİHÇE 54 2.2. GATT - GÜMRÜK TARİFELERİ VE TİCARET GENEL ANLAŞMASI 54 2.3. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ 55 2.3.1. GENEL OLARAK 55 2.3.2. DTÖ’NÜN GÖREVLERİ 59 II 2.3.3. DTÖ’NÜN ORGANLARI 60 2.3.3.1.Bakanlar Konferansı 60 2.3.3.2.Genel Konsey 60 2.3.3.3.Konseyler 61 2.3.3.4.Komiteler 62 2.3.3.5.Sekreterya 62 2.3.4. DTÖ’YE ÜYELİK 63 2.3.5. DTÖ’NÜN STATÜSÜ 63 2.3.6. DTÖ’NDE KARAR ALMA 64 2.3.6.1.Konsensüs (Uzlaşma) Yöntemi 64 2.3.6.2.Oylama 64 2.3.6.2.1. Anlaşmaların Yorumlanması 65 2.3.6.2.2. Aykırılık Kararları 65 2.3.7. DTÖ’NÜN TİCARİ ANLAŞMAZLIKLARI ÇÖZME SİSTEMİ 67 2.3.7.1.Genel Olarak 67 2.3.7.2.Temyiz Olanağı 69 2.3.7.3.Anlaşmazlık Kararlarının Yürütülmesi 70 2.4. TRIPS 71 2.4.1. TRIPS ANLAŞMASININ FİKRİ HAKLAR İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ 73 2.4.2. TRIPS ANLAŞMASININ SINAİ HAKLAR İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ 74 2.4.2.1.Genel Olarak 74 2.4.2.2.Markalar 77 2.4.2.3.Coğrafi İşaretler 79 2.4.2.4.Endüstriyel Tasarımlar 82 2.4.2.5.Patentler 82 2.4.2.6.Entegre Devrelerin Topografyaları 84 2.4.2.7.Açıklanmamış Bilgilerin Korunması 86 3. AVRUPA BİRLİĞİ 88 3.1.TARİHSEL GELİŞİM 88 3.1.1. AVRUPA TOPLULUKLARININ ORTAYA ÇIKIŞI VE III NEDENLERİ 88 3.1.2. AVRUPA TOPLULUKLARI (AKÇT, AAET, AET) 3.2.AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANLARI 3.2.1. AVRUPA BİRLİĞİ ADALET DİVANI 89 92 93 3.2.1.1.Tarihçe 93 3.2.1.2.Adalet Divanı’nın Yapısı 94 3.2.1.3.Adalet Divanı’nın Çalışması 95 3.2.1.4.Adalet Divanı’nın Görev Alanı 96 3.2.1.5.Adalet Divanı’nın Yargı Yetkisi Özellikleri 97 3.2.1.6.Adalet Divanı’nın Baktığı Davalar 97 3.2.1.6.1. Yorum Davaları 97 3.2.1.6.1.1.Üye Devletlerin Antlaşmada Öngörülen Yükümlülüklerini Yerine Getirmemeleri Nedeni İle Açılan Davalar(İhlal Davaları) 3.2.1.6.1.2.Dava Prosedürü 97 99 3.2.1.6.2. İptal Davaları 100 3.2.1.6.3. Tam Yargı Davaları 101 3.2.1.7.Önkarar Prosedürü 102 3.2.1.8.İlk Derece Mahkemesi 103 3.2.2. AVRUPA BİRLİĞİ KOMİSYONU 104 3.2.2.1.Komisyonun Oluşumu 105 3.2.2.2.Komisyonun Görev ve Yetkileri 105 3.2.3. AVRUPA BİRLİĞİ KONSEYİ 108 3.2.3.1.Konseyin Görev ve Yetkileri 109 3.2.3.2.Konseyin Oluşumu 110 3.2.3.3.Konseyde Karar Alma Yeter Sayısı; Oylama 110 3.2.4. AVRUPA PARLAMENTOSU 111 3.2.4.1.Avrupa Parlamentosu’nun Çalışma Şekli 112 3.2.4.2.Avrupa Parlamentosu’nun Görev ve Yetkileri 112 3.2.5. SAYIŞTAY (DENETİM KURUMU) 115 3.2.6. DİĞER ORGANLAR 115 IV 3.2.6.1.Ekonomik ve Sosyal Komite 116 3.2.6.2.Bölgeler Komitesi 116 3.3.AVRUPA BİRLİĞİNİN SINAİ MÜLKİYET HAKLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI 117 3.3.1. PATENT HAKKI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR 117 3.3.1.1.Topluluk Patent Sözleşmesi (Lüksemburg Sözleşmesi) 118 3.3.1.2.Avrupa Patent Sözleşmesi (Münih Sözleşmesi) 119 3.3.1.3.Avrupa Patent Organizasyonu 120 3.3.1.3.1. Avrupa Patent Ofisi(EPO) 121 3.3.1.3.2. İdari Konsey 122 3.3.1.4.Biyoteknolojik Buluşlar Direktifi 122 3.3.1.5.Avrupa Birliği’nde Faydalı Model Koruması 125 3.3.2. ENDÜSTRİYEL TASARIM HAKKI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR 126 3.3.3. ENTEGRE DEVRE TOPOGRAFYALARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR 129 3.3.4. MARKALARLA İLGİLİ ÇALIŞMALAR 131 3.3.4.1.Marka Direktifi 132 3.3.4.1.1. Hukuki Etkisi 133 3.3.4.1.2. Amacı ve Kapsamı 133 3.3.4.1.3. Hükümleri 134 3.3.4.1.3.1.Markaların İçereceği İşaretler 134 3.3.4.1.3.2.Red ve Geçersizlik Sebepleri 134 3.3.4.1.3.3.Markaların Korunma Kapsamı 135 3.3.4.1.3.4.Lisans Verme 137 3.3.4.1.3.5.Markanın Kullanılması 137 3.3.4.1.3.6.Markadan Doğan Tükenmesi 3.3.4.1.3.7.Hükümsüzlük Sebepleri Hakların 138 138 3.3.4.2.Topluluk Marka Tüzüğü 138 3.3.4.2.1. Hukuki Etkisi 140 3.3.4.2.2. Hükümleri 140 V 3.3.4.3.OHIM(Ofis for Harmonisation in the Internal Market) 141 3.3.4.3.1. OHIM’in Özellikleri ve Görevleri 142 3.3.4.3.2. Topluluk Markası Tescil Usulü 142 3.3.4.3.2.1.Tescil Başvuruları 142 3.3.4.3.2.2.İtiraz Usulü 144 3.3.4.3.3. Topluluk Markasının Hükümsüzlüğü ve İptali 145 3.3.4.3.4. Topluluk Markasından Doğan Hakların Kapsamı 146 3.3.4.3.5. Topluluk Markası Mahkemeleri ve Marka İhlal Davaları 3.3.4.3.6. Topluluk Markasının Avantajları 146 147 3.3.4.3.7. Ulusal Markalar ve Topluluk Markası Arasındaki İlişki 3.3.5. COĞRAFİ İŞARETLERLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR 149 151 SONUÇ 155 KAYNAKÇA 158 VI KISALTMALAR AAET : Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu AB: Avrupa Birliği ABA : Avrupa Birliği Antlaşması AET : Avrupa Ekonomik Topluluğu AKÇT : Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AP : Avrupa Parlamentosu ARIPO: Afrika Bölgesi Fikri Mülkiyet Teşkilatı AT: Avrupa Topluluğu ATA: Avrupa Topluluğu Anlaşması ATS : Avrupa Tek Senedi BIRPI: Bern ve Paris Sözleşmeleri uyarınca kurulan yönetsel büroların birleşmeleriyle 1893 yılında oluşturulan ve bugünkü WIPO’nun atası olan kuruluşun Fransızca kısaltması CPC : Topluluk Patenti Sözleşmesi ( Community Patent Convention ) VII DSB: DTÖ Anlaşmazlıkları Çözme Organı ( Dispute Settlement Body ) DTÖ:Dünya Ticaret Örgütü ( WTO: World Trade Organization ) EAPO: Avrasya Patent Ofisi EPC: Avrupa Patent Sözleşmesi (European Patent Convention) EPO: Avrupa Patent Ofisi (European Patent Organisation) ESK : Ekonomik ve Sosyal Komite GATT: Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması( General Agreement on Tariffs and Trade ) IBRD: Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (International Bank For Reconstruction and Development ) IMF: Uluslararası Para Fonu ( International Monetary Found ) IPC: Patentlerin Uluslararası Sınıflandırmasına İlişkin Strazburg Anlaşması (Strasbourg Agreement Concerning the International Patent Classification ) ITO: Uluslararası Ticaret Örgütü (International Trade Organization) KOBİ: Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler OAPI: Afrika Fikri Mülkiyet Organizasyonu OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organisation for Economic Cooperation and Development) VIII OEEC : Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (Organisation for European Economic Co-operation) OHIM : İç Pazar Uyumlaştırma Ofisi/Topluluk Marka Bürosu(Ofis for Harmonisation in the Internal Market) PCT: Patent İşbirliği Anlaşması (Patent Cooperation Treaty) PLT: Patent Kanunu Anlaşması (Patent Law Treaty) SCP: Patent Daimi Komitesi TLT : Markalar Kanunu Anlaşması (Trademark Law Treaty) TPE: Türk Patent Enstitüsü TRIPS: Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması ( Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights ) WCT :WIPO Telif Hakları Anlaşması( World Intellectual Property Organisation Copyright Treaty ) WIPO: Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (World Intellectual Property Organization) WPPT: WIPO Performanslar ve Fonogramlar Anlaşması (WIPO Performances and Phonograms Treaty) ATIFLARDA KULLANILAN KISALTMALAR Mahkeme: AT Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi, TEKİNALP, Ünal, s.230-269, Tekinalp&Tekinalp AB Hukuku içinde. IX Sınai Haklar, TPE : Sınai Haklar İle İlgili Uluslararası Anlaşmalar ve İlişkiler”, Ankara, TPE Yayınları , 2002 Rapor, 2000, DPT : 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Fikri Haklar Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, DPT, Ankara, 2000 Tekinalp&Tekinalp AB Hukuku: TEKİNALP, Gülören, TEKİNALP, Ünal, ATAMER ,Yeşim M., ODER, B. Emrah, ODER ,Burak, OKUTAN, Gül, Avrupa Birliği Hukuku, İstanbul, Beta Yayınevi ,2000 X ÖZET Bu çalışmada sınai mülkiyet haklarıyla ilgili çalışan uluslararası kuruluşlar incelenmiştir. Çalışma WIPO, DTÖ ve AB ile sınırlandırılmıştır. Bu çerçevede, söz konusu uluslararası organizasyonların yapıları, yetkili organları, çalışma yöntem ve usulleri , karar alma mekanizmaları ve karar alma prosedürleri araştırılmıştır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm WIPO hakkındadır. WIPO Kuruluş Anlaşması dahil olmak üzere 23 anlaşmayı yöneten WIPO, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili en önemli uluslararası kuruluştur. Bu anlaşmalardan yedi tanesi fikri mülkiyet, diğerleri sınai mülkiyet hakları ile ilgilidir. Bizim ilgi alanımızı sınai mülkiyet hakkındaki anlaşmalar oluşturmaktadır. Bu bağlamda sınai mülkiyet hakları ile ilgili anlaşmalar tek tek incelenmiştir. İkinci bölüm DTÖ hakkındadır. DTÖ anlaşmalarından biri olan TRIPS, DTÖ tarafından yönetilmektedir. Bu sebeple sınai mülkiyet hakları alanında önemli bir role sahip olan DTÖ de çalışmaya dahil edilmiştir. Ayrıca TRIPS Anlaşması’nın sınai mülkiyet hakları ile ilgili bölümleri hakkında ayrıntılı bir çalışma yapılmıştır. Son bölüm AB hakkındadır. Bu bölümde AB’nin, üye devletlerinin sınai mülkiyet konusundaki mevzuatlarının harmonizasyonu için yaptığı çalışmalar gözden geçirilmiştir. Sonuç olarak çalışmada, sınai mülkiyet hakları alanındaki Türk mevzuatının bu uluslararası sistemlerle uyumu karşılaştırılmıştır. ABSTRACT In this study, international organizations functioning on the subject of industrial property rights have been examined. The content of the study is restricted to the examination of the three main international organisations, i.e. WIPO, WTO and EU. Within this framework, the structures, competent bodies, working methods and procedures, decision-making mechanisms and decision-making procedures of these international organizations have been evaluated extensively. This study consists of three parts. The first part is about WIPO. WIPO that administers 23 international agreements including WIPO Convention is the most outstanding international organization in relation to intellectual property rights. Seven of these agreements are about intellectual property rights and the others are on the subject of industrial property rights. The agreements about industrial property rights are of my special interest in this thesis. In that regard these agreements have been examined one by one. The second part is about WTO. Since TRIPS (Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights) is one of WTO agreements and administered by WTO, WTO as an international organisation that has a vital role on this issue has been included in to the content. Moreover, a detailed study about parts of TRIPS agreement on industrial property rights has been done. The last part is about EU. In this part, studies which EU have carried out for harmonizing various legislations of member states about industrial property rights have been overviewed. Finally, Turkish legislative system on industrial property rights has been compared with these international legislation systems. GİRİŞ 19. yüzyılda Sanayi Devrimi sonucu ortaya çıkan üretim artışı milletlerarası ticarete o güne kadar görülmemiş bir ivme kazandırmıştır. Ticari hayattaki bu gelişim tacirlere hayal bile edemeyecekleri büyük fırsatlar sağlamanın yanı sıra, yeni problemlerle karşılaşmalarına da yol açmıştır. Tacirler ilk kez icatlarının başkaları tarafından kullanılabileceğini, fikirlerinin ve markalarının üçüncü kişilerce çalınabileceğini fark etmişlerdir. Bu problem uluslararası platformda yaklaşık 120 yıldır çözülmeye çalışılan sorunun, yani fikri mülkiyetin milletlerarası camiada nasıl korunması gerektiğinin başlangıcını oluşturmuştur. Soruna ilişkin ilk çözüm çalışmaları 1883 tarihli Sınai Mülkiyetin Korunmasına İlişkin Paris ve 1886 tarihli Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmeleri ile başlamıştır. Halen WIPO(Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), DTÖ(Dünya Ticaret Örgütü) ve TRIPS Konseyi (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması Konseyi)’nde bu konudaki çalışmalar devam etmektedir. Dinamik olan bu sürecin iki yönü bulunmaktadır. İlk olarak devletlerin fikri mülkiyet mevzuatlarında yer alan hükümlerin birbirine uyumlaştırılması, ikinci olarak da milletlerarası sistemler ile uluslararası tescillerin sağlanmasıdır. 1980’li yıllardan beri tüm dünyada hakim olan serbest piyasa ekonomisi ve buna bağlı olan globalizm, fikri mülkiyet kavramının önemini bir kez daha hatırlatmıştır. 1994 yılında kurulan DTÖ’nün üç konseyinden birinin TRIPS Konseyi olması dahi konunun ehemmiyetinin açık bir göstergesidir. Dünyadaki bu gelişime paralel olarak; Türkiye’nin, AB ile gümrük birliği kararı alması, serbest piyasa ekonomisinin önündeki tüm engelleri kaldırmaya çalışması ve DTÖ’nün aktif bir üyesi olması, fikri mülkiyeti ülkemiz için daha da önemli hale getirmiştir. Sınai mülkiyet hakları ile ilgili uluslararası kuruluşları inceleyen bu çalışma konusu, ülkemiz açısından sınai mülkiyetin uluslararası boyutunun yukarıda açıkladığımız sebeplerle artan önemi ve gelecekte bu önemin daha da artacağına olan inancımız sebebiyle tercih edilmiştir. 1 Çalışma, sınai mülkiyet hakları ile ilgili uluslararası kuruluşlardan ülkemizin doğrudan ilişki içinde olduğu ve bizce de en önemlisi olan WIPO, DTÖ ve Avrupa Birliği’ni genel hatlarıyla anlatmayı amaçlamaktadır. Böylelikle sınai mülkiyet hakları ile ilgili işlemleri ülkemizde yürütmekle görevli olan Türk Patent Enstitüsü’nün sürdürdüğü uluslararası çalışmaların önemi anlaşılmış olacaktır. Çalışma ayrıca, bu konuda yapılacak olan diğer eserlere küçük de olsa bir fayda sağlamayı hedeflemiştir. Sınai mülkiyet hakları ile ilgili tüm uluslararası kuruluşları anlatmak bir uzmanlık tezinin kapsamını kat kat aşacağından ve çalışma esas olarak ülkemiz ve TPE için önem arzeden kuruluşları anlatmayı amaçladığından konu, WIPO, DTÖ ve AB ile sınırlandırılmıştır. Bu kuruluşlar incelenirken önce genel yapılar, sonrasında ise sınai mülkiyet alanındaki çalışmaları anlatılmıştır. Kuruluşların sınai mülkiyet hakları ile ilgili tüm çalışmaları irdelenmeye çalışıldığından herhangi bir konu hakkında aşırı analize girmemeye ve tezin sistematiğini bozmamaya özellikle dikkat edilmiştir. Bu esaslar çerçevesinde çalışma bir giriş ve bunu izleyen üç bölümden oluşmuştur. Çalışmada birinci bölüm “WIPO” ya ayrılmıştır. Bu bölümde önce Kuruluş Anlaşması çerçevesinde WIPO’nun yapısı incelenmiş, daha sonra WIPO tarafından yürütülen sınai mülkiyet haklarıyla ilgili uluslararası anlaşmalar tek tek ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümü ise “DTÖ” ye ayrılmıştır. Bu bölümde önce DTÖ’nün yapısı ele alınmış, daha sonra DTÖ Kuruluş Anlaşması’nın eki olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması(TRIPS)’ndaki sınai mülkiyet düzenlemeleriyle bu bölüm sona ermiştir. Çalışmanın AB başlığını taşıyan üçüncü bölümünde, Avrupa Birliği, organları ve Avrupa Birliği’nde sınai mülkiyet hakları ile ilgili çalışmalar üzerinde durularak üçüncü bölüm sona ermiştir. Bu bölümde, tek bir başvuru ile birden çok 2 ülkede tescili mümkün kılabilen ve bu konudaki tek örnek olan OHIM (İç Pazar Uyumlaştırma Ofisi) üzerinde özellikle durulmuştur. Tezde tespit edilen hususların ve değerlendirmelerin ele alınacağı sonuç bölümüyle tez tamamlanmıştır. 3 1. DÜNYA FİKRİ MÜLKİYET TEŞKİLATI (WIPO) 1.1. WIPO’NUN TARİHSEL GELİŞİMİ Dünyada, 18 inci yüzyılın son yarısında başlayan ve 19 uncu yüzyılda da devam eden sanayi devriminin en önemli sonuçlarından biri, teknolojik gelişimdir. Teknolojik gelişim, üreticilerin, o güne kadar görülmemiş sayıda icat yapmasına yol açmıştır. Bu icatların, ticarete katılımı yani ekonomik fayda sağlayabilmesi ihtiyacı, yeni teknolojilerin uluslararası platformda korunması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Çünkü, başka ülkeler tarafından taklit edilebilecek her icat, sahibinin ekonomik çıkarlarını yeterince koruyamaz. Bu mecburiyet, bugün Birleşmiş Milletlerin uzmanlık kuruluşlarından biri olan WIPO’nun temelini oluşturmuştur. 1873’de Viyana’da yapılan Uluslararası Keşifler Sergisi, fikri mülkiyetin uluslararası arenada korunmasının gerekliliğini, ilk kez ortaya çıkarmıştır. Zira, üreticiler, ticari açıdan getirisi olan fikirlerinin, diğer ülkeler tarafından çalınması ve sömürülmesi korkusu ile sergiye katılmayı reddetmişlerdir. Bu sebeple, sergi, üreticilerin katılımında başarı sağlayamamıştır. Ticari açıdan değerli fikirlerin, yabancı ülkeler tarafından çalınması tehlikesinin ortaya çıkması ülkeleri arayışlara yöneltmiştir. Ortaya çıkan, de facto soruna de jure çözüm üretme ihtiyacı kısa zamanda sonuçlanmıştır. 1883’de, bir üye ülke vatandaşının, ticari açıdan değerli olan, patent, marka, endüstriyel tasarım şeklindeki sınai mülkiyet haklarını diğer ülkelerde de koruma elde etmesine yardımcı olacak şekilde düzenlenmiş ilk büyük uluslararası anlaşma olan Sınai Mülkiyetin Korunmasına İlişkin Paris Sözleşmesi oluşturulmuştur. Paris Sözleşmesi, üye ülkelerin görüşmelerini organize etmek ve diğer yönetsel görevleri gerçekleştirmek için bir uluslararası büro kuran 14 üye ülke ile birlikte 1884 yılında yürürlüğe girmiştir. Halen yürürlükte olan 1883 tarihli Paris Sözleşmesi, Sınai Mülkiyetin Anayasası olarak bilinmektedir. 4 1886’da yeni bir kavram, telif hakkı kavramı milletlerarası camiada yerini almıştır. 1886 tarihli Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi ile birlikte uluslararası arenaya telif hakkı müessesesi girmiştir. Bern sözleşmenin amacı, üye ülke vatandaşlarının, fikri yaratıcılıklarını uluslararası alanda korumak ve kişilerin, roman, öykü, şiir, oyun, şarkı, opera, müzikal, resim, çizim, heykel ve mimari çalışmalar gibi yaratıcı çalışmalarının kullanımına ilişkin ödemelerini almalarını sağlamaktır. Paris Sözleşmesi gibi Bern Sözleşmesi de yönetsel görevlerini gerçekleştirmek için uluslararası bir büro kurdu. 1893’de bu iki küçük büro, Fransızca kısaltması BIRPI ile bilinen uluslararası bir büro oluşturacak şekilde birleşti.1 İsviçre’nin Bern şehrinde, yedi görevliden oluşan BIRPI, halen 181 üye ülkesiyle dinamik bir varlık olan, dünyanın 95 ülkesinden yaklaşık 938 çalışanı ile misyonu ve etkinliği sürekli olarak büyüyen WIPO’nun atasıydı. Fikri mülkiyetin önemi artarken organizasyonun yapısı da değişmeye başladı. 1960’da BIRPI, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası organizasyonlara daha yakın olmak için Bern’den Cenevre’ye taşındı. On yıl sonra BIRPI, fiziksel ve yönetsel reformlar ve üye ülkelere cevap verebilecek bir sekreterya ile birlikte WIPO’ya dönüştü. WIPO 1974’de, Birleşmiş Milletler’in üye ülkeleri tarafından fikri mülkiyet kaynaklarını yönetmek konusunda büyük bir güç ve özel bir organizasyon oldu.WIPO, 1996’da Dünya Ticaret Örgütü’yle bir birliktelik anlaşması yaparak global ticaret yönetiminde fikri mülkiyet haklarına gösterilen önemle birlikte rolünü genişletti. Paris ve Bern Anlaşmalarının liderliğinde Organizasyonun çalışması yaklaşık 120 yıldır güçlenmeye devam etti ve Fikri Mülkiyet Hakkı sahibine, tanınan korumanın alanı ve sağlanan hizmetler bu süre zarfında önemli şekilde gelişmeye ve genişlemeye devam etti. 1 BIRPI bilinen en eski üçüncü hükümetler arası organizasyondur. Kuruluşu BIRPI’den eskiye dayanan iki hükümetler arası organizasyon, 1865 tarihli Uluslararası Haberleşme Birliği ve 1874 tarihli Evrensel Posta Birliği’dir. BOBROVSZKY, Jenö, Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO), Türkiye’de ve Dünya’da Sınai Mülkiyet Koruması Uluslararası Konferansı , İstanbul, TPE Yayınları, 1997, s.59 5 1.1.1.WIPO KAPSAMINDA FİKRİ MÜLKİYETİN GELİŞİMİ WIPO’nun değerlendirmesine göre, Fikri Mülkiyet iki ana dalı içermektedir. Bunlar, buluşlar, markalar ve endüstriyel tasarımlar konusunda sınai mülkiyet, edebiyat, müzik, sanat, fotoğraf ve görsel-işitsel eserler konusunda telif haklarıdır. Fikri Mülkiyet’in korunmasının günümüz dünyasında kaydettiği gelişim çerçevesinde WIPO, yeni uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin düzenlenerek sonuçlandırılması ve ulusal mevzuatların modernleştirilmesi için çaba göstermektedir. Ayrıca konu ile ilgili bilgi derlenmesi ve bunun dağıtılması işlerinin yerine getirilmesi, buluşlar, markalar ve endüstriyel tasarımlar gibi hakların değişik ülkelerde korunması amacıyla, talep olduğunda bu konuda gerekli hizmetin ve desteğin sağlanmasını da örgüt bir görev olarak üstlenmiş durumdadır.2 Fikri mülkiyetin korunmasında WIPO’nun çalışmalarının devamlı ve önemli bir parçası; sürekli gelişme ve uluslararası norm ve standartlarda başvurudur. Organizasyon, koruma için uluslararası düzeyde kabul edilen haklar ve genel standartlar düzenleyen 23 anlaşmayı yönetir. WIPO’nun anlaşma sisteminin köşe taşlarını Paris ve Bern Sözleşmeleri oluştururken, sonraki anlaşmalar korumayı genişletmiş ve derinleştirmiş, aynı zamanda teknolojik değişim ve yeni alanları eklemiştir. Bunlara iki örnek WIPO Telif Hakları Anlaşması(WCT) ve WIPO Performanslar ve Fonogramlar Anlaşmasıdır (WPPT). Bu anlaşmalar 2002’de yürürlüğe girmişlerdir ve telif hakkının uluslararası koruması ve internet çağıyla ilişkili haklar konusunda yenilenmiş temel kuralları içermektedirler.3 2004’e kadar Fikri Mülkiyet 1883’den alanında oluşan gelişmeler kronolojik olarak aşağıdadır: 2 TURHAN, C. Bülent, Fikri Hakların Uluslararası Boyutu ve Türkiye’de Yapılan Fikri Haklar Mevzuat Uyumu Çalışmaları , Ankara, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1996, s. 33 3 WIPO Resmi Sitesi, http://www.wipo.int/about-wipo 6 1883’den 2004’e kadar Fikri Mülkiyet Hakları Alanında Oluşan Gelişmeler 1883: Sınai Hakların Korunmasına ilişkin Paris Sözleşmesi 1886: Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunması Hakkında Bern Sözleşmesi 1891: Eşyalar Üzerinde Sahte ya da Aldatıcı Mahreç İşaretlerinin Engellenmesi için Madrid Anlaşması 1891: Markaların Uluslararası tescili ile ilgili Madrid Anlaşması 1893: BIRPI kuruldu 1925: Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Başvurusu için Lahey Sözleşmesi 1957: Markaların Tescili Amacıyla Eşya ve Hizmetlerin Sınıflandırılması ile ilgili Nis Anlaşması 1958: Menşe Adlarının Korunması ve Uluslararası Tescili için Lizbon Anlaşması 1960: BIRPI Cenevre’ye taşındı 1961; İcracılar, Yapımcılar ve Yayın Organizasyonlarının Korunması için Uluslararası Sözleşme (Roma Sözleşmesi) 1961: UPOV Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme 7 1967: WIPO – Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünü Kuran Stockholm Anlaşması 1968: Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Sınıflandırılmasını Düzenleyen Locarno Anlaşması 1970: WIPO fiilen kuruldu 1970: PCT- Patent İşbirliği Anlaşması 1971: IPC–Uluslararası Patent Sınıflandırılmasını Düzenleyen Strasburg Anlaşması 1971: Yapımcıların Çalışmalarının Yetkisiz Çoğaltmaya Karşı Korunması için Cenevre Yapımcılar Sözleşmesi 1973:Markaların Şekilli Elemanlarının Uluslararası Sınıflandırılmasını düzenleyen Viyana Anlaşması 1974: Uydu ile İletilen Program Taşıyıcı Sinyallerin Dağıtımı ile İlgili Brüksel Sözleşmesi 1977: Patent İşlemleri için Mikroorganizmaların Uluslararası Tevdi Konusunda Budapeşte Anlaşması 1981: Olimpik Sembolün Korunması İçin Nairobi Anlaşması 1989: Görsel İşitsel Eserlerin Uluslararası Tescili Hakkında Anlaşma Film Sicil Anlaşması 1989: Entegre Devre Topografyalarına İlişkin Washington Anlaşması 8 1989: Madrid Anlaşması’na Ek Protokol 1994: Markalar Kanunu Anlaşması TLT 1994: Avrasya Patent Sözleşmesi 1996: WIPO Telif Hakları Anlaşması (WCT) 1996: WIPO Performanslar ve Fonogramlar Anlaşması(WPPT) 2000: Patent Kanunu Anlaşması (PLT) 1.2. BM UZMANLIK KURULUŞU OLARAK WIPO 1.2.1. GENEL OLARAK Kısaca tanımlamak gerekirse, WIPO, devletlerin ortaklaşa çabaları ve gerekirse diğer uluslararası teşkilatlarla işbirliği içerisinde bütün dünyada fikri mülkiyetin himayesinin geliştirilmesini ve diğer birlikler arasında idari işbirliğini sağlamayı amaçlayan4, Birleşmiş Milletler uzmanlık kuruluşudur. Bu amaç çerçevesinde, 1893’de yalnızca dört uluslararası anlaşmayı yöneten BIRPI’den bugün ikisi diğer uluslararası organizasyonların katılımıyla olmak üzere 23 anlaşmanın yöneticisi ve 181 üyeli WIPO’ya geçilmiştir. Birleşmiş Milletlerin diğer uzman kuruluşlarıyla5 karşılaştırıldığında WIPO’nun farklılık arz eden üç özelliği ortaya çıkmaktadır. a) WIPO faaliyetleri baskın, standart ve yasal karakterlidir. Bu özellik, fikri mülkiyet korumasının, WIPO tarafından getirilmiş uluslararası anlaşmalar ve WIPO 4 WIPO’yu kuran Stockholm Anlaşması madde 3 Birleşmiş Milletlerin en yaygın bilinirliğe haiz uzman kuruluşlarına örnek olarak , ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) gösterilebilir. 5 9 üyesi devletlerin ulusal mevzuatları ile belirlenen kurala dayalı bir sistem ve düzenleyici bir yapı olması ile ilişkilidir. b) WIPO faaliyetlerinin ana yönü, ulusal ofisler ile işbirliği içerisinde, sınai mülkiyetin korumasının gereklerinin yerine getirilmesinde özel kesime hizmet verilmesi ve devletlerarası işbirliği yoluyla, fikri mülkiyetin korunmasının geliştirilmesini desteklemesidir. c) Teşkilatın faaliyetleri, çoğunlukla hizmetlerden yararlanan özel kullanıcıların ödedikleri ücretlerle finanse edilir.6 WIPO uygun gördüğünde diğer hükümetler arası teşkilatlarla da iş ilişkileri kurar ve işbirliği yapar. Bu teşkilatlarla bu amaçla yapılmış her genel anlaşma koordinasyon komitesinin onayından sonra genel müdür tarafından sonuçlandırılır. Teşkilat kendi yetkisindeki meseleleri için, hükümetler arası olmayan bütün uluslararası kuruluşlarla veya hükümet kuruluşu olan veya olmayan milli kuruluşlarla her türlü kararları alabilir. Ancak milli kuruluşlarla işbirliği için ilgili hükümetin muvafakatının alınması gereklidir. Böyle kararlar, koordinasyon komitesinin onayından sonra genel müdür tarafından alınır. 1.2.2. WIPO’nun GÖREVLERİ WIPO’nun görevleri esas olarak Stockholm anlaşması madde 4’de düzenlenmiştir. Ayrıca, fikri mülkiyetle ilgili uluslararası anlaşmalarda anlaşmanın uygulanması, özel fikri mülkiyet anlaşmazlıklarına çözüm sağlamak veya fikri mülkiyet bilgisini pazarlamak, ulaştırmak ve kullanmak için bir araç olarak bilgi teknolojisini kullanmak konularında da WIPO’ya görevler verilmektedir7. 6 BOBROVSZKY, Jenö, agm , s.59-60 WIPO’yu görevlendiren başlıca uluslararası anlaşmalar, - Sınai mülkiyet korumasına dair Paris Sözleşmesi - Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korumasına dair Bern Sözleşmesi - İcracılar, Yapımcılar ve Yayın Organizasyonlarının Korunması için Uluslararası Sözleşmesi 7 10 Roma Stockholm anlaşması madde 4 uyarınca WIPO’nun görevleri: a) Bütün dünyada Fikri Mülkiyetin korunmasının geliştirilmesine yönelik tedbirlerin alınmasını gerçekleştirmeye ve bu sahada milli mevzuatların birleştirilmesine hizmet etmek. b) Paris Birliği, bu birlik ile irtibatlı kurulmuş özel birlikler, Bern Birliğinin idari hizmetlerini yürütmek. c) Fikri Mülkiyetin himayesini geliştirmeye yönelmiş diğer uluslararası bağlantıların faaliyete geçirilmesini ihtiva eden idareyi üzerine almak veya bu tür idareye iştirak etmek. Ancak, bu görev WIPO’ya ihtiyari olarak verilmiştir. Teşkilat isterse bu hizmeti ifa eder, istemezse etmez. d) Fikri Mülkiyetin himayesini geliştirmeye yönelmiş bütün uluslararası bağlantıların tesisini teşvik etmek. e) Fikri Mülkiyet sahasında kendisinden teknik ve hukuki yardım isteyen devletlere yardımda bulunmak. f) Fikri Mülkiyet ile ilgili bütün bilgileri toplamak ve yayınlamak. Fikri Mülkiyet sahasındaki çalışmaları ifa etmek, teşvik etmek ve sonuçlarını yayınlamak. g) Fikri Mülkiyetin uluslararası himayesini kolaylaştıran hizmetleri yerine getirmek. Gerekli durumlarda bu konuda tescil yapmak ve yaptığı tescillerle ilgili bilgileri yayınlamak. - Yapımcıların Çalışmalarının Yetkisiz Çoğaltmaya Karşı Korunması için Cenevre Yapımcılar Sözleşmesi - Olimpiyat sembolünün koruması için Nairobi Anlaşması - Eşyalar Üzerinde Sahte ya da Aldatıcı Mahreç İşaretlerinin Engellenmesi için Madrid Anlaşması - Marka başvurusu, tescili ve tescil sonrası ile ilgili işlemler için patent ofislerince talep edilen belgelerde ve işlemlerde uluslararası düzeyde harmonizasyonu sağlamayı amaçlayan Marka Kanunu Anlaşması - Brüksel Sözleşmesi Uydu ile İletilen Program Taşıyıcı Sinyallerin Dağıtımı ile İlgili sözleşme - WIPO Telif Hakları Anlaşması (WCT ) - WIPO Performanslar ve Fonogramlar Anlaşması(WPPT) 11 h) Devletlerin ortaklaşa çabaları ve gerekirse diğer uluslararası teşkilatlarla işbirliği içinde bütün dünyada fikri mülkiyetin himayesini geliştirmek ve diğer birlikler arasında idari işbirliğini sağlamak için gerekli bütün diğer tedbirleri almaktır. Özellikle, torba hüküm niteliği taşıyan h bendi, WIPO’nun amaçları çerçevesinde her tür faaliyette bulunmasına izin verici niteliktedir. Bu durum da, Fikri Mülkiyete ülkelerin verdiği önemin kanaatimizce en açık işaretidir. 1.2.3. WIPO’ya TANINAN KANUNİ YETKİLER, İMTİYAZLAR VE DOKUNULMAZLIKLAR WIPO’nun yukarıda sayılan görevlerini yerine getirebilmesi için ona bir takım yetki, imtiyaz ve sorumluluklar tanınmıştır. Öncelikle, WIPO her üye devletin toprağı üzerinde, bu devletin kanunlarına uygun şekilde, amacına erişebilmek ve görevlerini ifa edebilmek için gerekli hukuki haklardan yararlanır. WIPO, İsviçre Konfederasyonu ve merkezin tespit edebileceği her devlet ile merkez anlaşması yapabilir. WIPO görevlilere ve bütün üye devletlerin temsilcilerine amacına erişebilmek ve görevlerini yürütebilmek için, gerekli imtiyazlar ve dokunulmazlıklardan faydalanma sağlamak amacıyla diğer üye devletler ile çift taraflı veya çok taraflı anlaşmalar akdedebilir. Genel müdür, WIPO adına, gerek İsviçre gerekse diğer üye ülkelerle yapılması düşünülen anlaşmalar için teşebbüste bulunabilir. Koordinasyon Komitesinin onayından sonra bu anlaşmalar neticelendirilir ve imzalanır. 1.2.4. WIPO’ya ÜYELİK - PLT Patent Kanunu Anlaşması 12 WIPO’nun halen 181 üye ülkesi bulunmaktadır. Ayrıca gözlemci statüsünde, hükümetler arası organizasyonlar ve uluslararası hükümetler dışı organizasyonlar da yer almaktadır.8 Bir devletin WIPO’ya üye olabilmesi için, a) Paris Birliği veya Bern Birliği üyesi olması veya b) Birleşmiş Milletler Teşkilatının veya Birleşmiş Milletlere Bağlı Özel Teşekküllerin veya Uluslararası Atom Enerjisi Ajanslığının üyesi bulunması veya Uluslararası Lahey Adalet Divanı Statüsüne taraf olması veya WIPO Genel Kurulu tarafından anlaşmaya taraf olmaya davet edilmiş olması gerekir. Bu devletler onay veya katılma belgelerini genel müdüre tevdi ederek WIPO’ya üye olurlar. 1.2.5. WIPO’nun ORGANLARI WIPO’nun organları Stockholm Anlaşması madde 6 ile madde 9 arasında düzenlenmiştir. WIPO’nun başlıca organları, Genel Kurul, Konferans, Koordinasyon Komitesi ve Uluslararası Büro’dur. Söz konusu organlara ilişkin Stockholm Anlaşmasında yer alan düzenlemeler aşağıdaki biçimdedir. 1.2.5.1. Genel Kurul Paris Birliği veya Bern birliğinden en az birine üye olan ve WIPO sözleşmesine taraf olan devletlerin temsilcilerinden oluşan genel kurul WIPO’nun en yetkili organıdır. Birliklerden herhangi birine üye olmayan ancak WIPO sözleşmesine taraf olan devletler genel kurul toplantılarına gözlemci statüsü ile kabul edilir. Genel kurulda her devlet, yedeklerden, müşavirlerden ve uzmanlardan olabilecek bir delege ile temsil edilir.9 Her delegenin masrafı kendisini tayin eden devletçe ödenir. Bir delege sadece tek bir devleti temsil edebilir ve onun adına oy kullanabilir. 8 Bu bağlamda WIPO-AB ilişkileri ve WIPO-DTÖ ilişkileri özel önem arz etmektedir. http://www.wipo.int/about-wipo/en/members/admission/index.html, (24.12.2004), Ayrıntılı bilgi için aynı internet adresine bakılabilir. 9 Türkiye Cumhuriyetinin WIPO temsilcisi Doç. Dr. Yusuf BALCI’dır. 13 Genel kurul, genel müdürün teklifi üzerine her üç yılda bir olağan toplantısını yapar. Ayrıca genel kurul, koordinasyon komitesinin veya genel kurula üye devletlerin dörtte birinin daveti üzerine olağanüstü toplantı da yapabilir. Toplantılar teşkilatın merkezinde yapılır. 1.2.5.1.1. Genel Kurulun Görevleri a) WIPO Genel Kurulu, koordinasyon komitesinin teklifi üzerine genel müdürü tayin eder.10 b) Genel Müdürün teşkilat ile ilgili raporlarını inceler ve onaylar. Ayrıca genel müdüre teşkilat hakkında gerekli talimatları da verir. c) Koordinasyon Komitesinin faaliyet raporlarını inceler ve onaylar ve gerekli gördüğü konularda talimat verir. d) Birliklerin üç yıllık harcama bütçelerini kabul eder. e) Genel müdürün, fikri mülkiyetin himayesini geliştirmeye yönelmiş diğer uluslararası bağlantıların faaliyete geçirilmesini ihtiva eden idareyi üzerine alır veya bu tür idareye iştirak etmek konusunda teklif ettiği hükümleri onaylar. f) WIPO’nun mali yönetmeliğini kabul eder. g) Birleşmiş Milletler tatbikatına uyumlu olarak sekreteryanın çalışma dilini tespit eder. h) Devletleri, WIPO kuruluş anlaşmasına davet eder. 10 Dr. Kamil İDRİS WIPO’nun bu günkü genel müdürü olup , Aralık 2003’de genel kurul tarafından bu göreve yeniden seçilmiştir. 14 i) Toplantılarına, WIPO’ya üye olmayan devletlerden, hükümetler arası veya hükümetler dışı uluslararası kuruluşlardan hangilerinin gözlemci statüsünde kabul edileceğine dair karar verir. j) Genel kurul kendi iç yönetmeliğini hazırlar. 1.2.5.1.2. Genel Kurulda Karar Alınması Genel kurulda üye devletlerin yarısı salt çoğunluğu teşkil eder. Genel kurulun karar alabilmesi için gerekli olan toplantı yeter sayısı da salt çoğunluktur. Ancak, bir oturumda, temsil edilen devletlerin sayısı yarıdan az fakat üçte birine eşit veya fazla ise genel kurul yine karar alabilir. Bununla birlikte bu şekilde alınan kararlar kendi yönetmeliği ile ilgili olanlar hariç, kendiliğinden sonuç doğurmaz. Genel kurulun toplantı yeter sayısına uygun olarak almadığı ve yönetmeliği ile ilgili olmayan kararlarının hayata geçmesi ancak özel bir usulle mümkündür. Uluslararası büro, oturumda hazır bulunmayan genel kurul üyesi devletlere, tebellüğ tarihinden itibaren üç ay içinde yazı ile reylerini veya çekimserliklerini bildirmelerini isteyerek, söz konusu kararları iletir. Şayet bu müddetin bitiminde reylerini veya çekimserliklerini bildirmiş olan devletlerin sayısı, oturum toplantı yeter sayısına erişilmesi için lazım gelen devlet sayısına eşit veya fazla ise, söz konusu kararlar aynı zamanda gerekli çoğunluğun elde edilmesi ile icraat safhasına konulur. Her devlet genel kurulda bir oy hakkına sahiptir. Çekimserlik oy sayılmaz. Genel kurul kararları, istisnai durumlar hariç üçte iki oy çokluğuyla alınır. Bu istisnai durumlar şunlardır: Genel müdürün, fikri mülkiyetin himayesini geliştirmeye yönelmiş diğer uluslararası angajmanların faaliyete geçirilmesini ihtiva eden idareyi üzerine almak veya bu tür idareye iştirak etmek konusunda teklif ettiği hükümleri onaylamak konusundaki kararların kabulü verilen oyların dörtte üç çoğunluğunu gerektirir. 15 Birleşmiş Milletler Anayasasının 57 ve 63. maddeleri hükümlerine uygun olarak Birleşmiş Milletlerle yapılan bir anlaşmanın onaylanması, verilen oyların onda dokuz çoğunluğunu gerektirir.11 Genel müdürün tayini, uluslararası angajmanların faaliyete geçirilmesine ilişkin idari işlerle ilgili genel müdür tarafından teklif edilen hükümlerin kabulü ve teşkilat merkezinin transferi ile ilgili kararlar sadece genel kurulda değil Paris Birliği ve Bern Birliği kurulunda öngörülen çoğunluğu da gerektirir. 1.2.5.2. Konferans Konferans WIPO anlaşmasına taraf devletlerin tümünün katılımı ile oluşur. Genel kurula katılım için birliklerden en az birine üye olma şartken, konferansa katılım için böyle bir mecburiyet bulunmamaktadır. Konferansta her devlet, yedeklerden, müşavirlerden ve uzmanlardan olabilecek bir delege ile temsil edilir. Her delegenin masrafı kendisini tayin eden devletçe ödenir. Bir delege sadece tek bir devleti temsil edebilir ve onun adına oy kullanabilir. Konferans, genel müdürün teklifi üzerine her üç yılda bir olağan toplantısını genel kurulla aynı zaman ve aynı yerde yapar. Ayrıca konferans, üye devletlerin çoğunluğunun talebi üzerine ve genel müdürün daveti ile olağanüstü toplantı da yapabilir. 11 Birleşmiş milletler anayasasının 57. maddesi “1) Hükümetler arası anlaşmalarla kurulan ve kendi kuruluş belgeleri gereğince ekonomik, sosyal, kültürel alanlarla eğitim ve sağlık alanlarında ve bunlarla ilgili başka alanlarda geniş uluslararası yetkileri bulunan uzmanlık kuruluşları, 63. Madde uyarınca Birleşmiş Milletler’e bağlanacaktır. 2) Birleşmiş Milletler’e bu şekilde bağlanan kuruluşlar bundan böyle uzmanlık kuruluşları adıyla anılacaktır.” hükmünü içerirken; Birleşmiş milletler anayasasının 63. maddesi “1) Ekonomik ve Sosyal Konsey, 57. Madde'de sözü edilen kuruluşların herhangi biriyle, bu kuruluşun Birleşmiş Milletler’e hangi koşullar altında bağlanacağını saptayan anlaşmalar yapabilir. Bu anlaşmalar Genel Kurul’un onayına sunulur. 2) Ekonomik ve Sosyal Konsey, ihtisas kuruluşlarına danışarak, onlara tavsiyelerde bulunarak ve Genel Kurul ile Birleşmiş Milletler üyelerine tavsiyelerde bulunarak, bu ihtisas kuruluşlarının çalışmalarını arasında eşgüdümü sağlayabilir.” hükmünü içermektedir. 16 1.2.5.2.1. Konferansın Görevleri a) Sınai Mülkiyet sahasında genel menfaat meselelerini tartışır ve birliklerin yetki ve özerkliğine tamamen saygı göstererek bu meseleler üzerinde tavsiyelerde bulunabilir. b) Konferansın üç yıllık bütçesini kabul eder. c) Bütçenin sınırları içinde, üç yıllık teknik ve hukuki yardım programını kabul eder. d) WIPO anlaşmasının 17. maddesinde belirtilen prosedüre göre, bu sözleşmede yapılacak değişiklikleri kabul eder.12 e) Toplantılarında, gözlemci statüsünde kabul edilecek, WIPO’ya üye olmayan devletleri, hükümetler arası veya hükümetler dışı uluslararası kuruluşları kararlaştırır. f) WIPO anlaşması çerçevesi dahilinde her türlü yararlı gayreti gösterir. g) Konferans kendi iç yönetmeliğini yapar. 1.2.5.2.2. Konferansta Karar Alınması Konferansta üye devletlerin üçte biri salt çoğunluğu teşkil eder. Konferansın karar alabilmesi için gerekli olan toplantı yeter sayısı da salt çoğunluktur. 17. madde hükümleri saklı kalmak üzere konferans kararlarını verilen oyların üçte iki çoğunluğu ile alır. Her devlet Konferansta bir oy hakkına sahiptir ve çekimserlik oy sayılmaz. 12 Bkz: İlerideki 1.2.6. WIPO Anlaşmasının Değiştirilmesi bölümü 17 Birliklerden birinin üyesi olmayan ancak WIPO anlaşmasına taraf devletlerin aidatları yekünü, sadece bu devletlerin delegelerinin katılma hakkına sahip bulundukları bir oylamada tespit edilir. 1.2.5.3. Koordinasyon Komitesi Paris birliği yürütme komitesinin, Bern birliği yürütme komitesinin veya bu iki yürütme komitesinin, bir veya bir diğerinin üyesi bulunan WIPO anlaşmasına taraf devletlerden müteşekkil bir koordinasyon komitesi kurulur. Bu yürütme komitelerinden biri kendini seçen kurulun üyesi memleketlerin dörtte birinden fazlasından müteşekkil ise söz konusu komite kendi üyeleri arasından sayıları dörtte bir geçmeyecek ve teşkilatın merkezinin bulunduğu memleket bu dörtte bir içine girmeyecek şekilde koordinasyon komitesine üye olacak devletleri tespit eder. Koordinasyon komitesinde her devlet, yardımcılardan, müşavirlerden ve uzmanlardan olabilecek bir delege ile temsil edilir. Her delegenin masrafı kendisini tayin eden devletçe ödenir. Bir delege sadece tek bir devleti temsil edebilir ve onun adına oy kullanabilir. Koordinasyon Komitesi, genel müdürün teklifi üzerine yılda bir defa olağan toplantısını prensip olarak teşkilat merkeziyle aynı yerde yapar. Ayrıca Koordinasyon Komitesi, genel müdürün daveti üzerine, başkanın veya üyelerin dörtte birinin talebi üzerine veya genel müdürün kendi kararı ile olağanüstü toplantı da yapabilir. Koordinasyon Komitesi, Konferansın program veya bütçesi ve onun gündemi ile ilgili meseleleri veya WIPO anlaşmasının değişiklik taleplerini inceleyebilir. Bununla beraber, komite, birliklerden birinin üyesi olmayan bu sözleşmeye taraf devletlerin hak ve görevlerini ilgilendirecek mahiyetteki WIPO anlaşmasının tadili tekliflerini incelerken bu devletlerden dörtte biri komite toplantılarına, komite üyeleri ile aynı haklara sahip olarak iştirak eder. Konferans her olağan toplantısında, komitenin bu tür toplantılara iştirak edecek devletleri seçer. 18 Koordinasyon Komitesinin üyesi olmayan ama WIPO’ya üye her devlet, rey hakkına sahip olmaksızın tartışmalara katılma hakkını haiz olarak gözlemcileri ile komitenin toplantılarında temsil edilebilir. Eğer, WIPO tarafından yönetilen başka birlikler, diğerleri gibi koordinasyon komitesinde temsil edilmek isterlerse, temsilcileri Koordinasyon Komitesine üye devletler arasından tayin edilir. 1.2.5.3.1. Koordinasyon Komitesinin Görevleri a) Birliklerin organlarına, genel kurula, konferansa ve genel müdüre bütün idari ve mali meseleler üzerine ve bütün diğer ister iki veya ikiden fazla birlikleri, isterse bir veya birden fazla birliği ve teşkilatın müşterek menfaatleri üzerine ve bilhassa birliklerin harcama bütçeleri üzerine olan hususlarda rapor vermek. b) Genel kurulun gündem tasarısını hazırlamak. c) Konferansın gündem tasarısı ile program ve bütçe tasarılarını hazırlamak. d) Birliklerin müşterek harcamaları ile ilgili üç yıllık bütçenin esası üzerinde, teknik ve hukuki yardımla ilgili üç yıllık programın esası üzerinde ve benzeri yıllık program bütçeleri hakkında görüş belirtmek. e) Genel Müdürün görevi bittiğinde veya bu görev boşaldığında genel kurulun bu göreve atama yapması için bir aday ismi teklif eder. Eğer, genel kurul onun gösterdiği adayı atamaz ise, koordinasyon komitesi bir başka aday gösterir. Bu yöntem en son gösterilen adayın genel kurul tarafından atanmasına kadar tekrarlanır. f) Genel Müdürlük görevi genel kurulun iki toplantısı arasında boşalırsa, genel müdürün göreve başlayacağı zamana kadar görev yapması için vekaleten bir genel müdür atamak. 19 g) WIPO anlaşması çerçevesinde kendisine verilen her türlü görevi yürütmek. h) Komitenin kendi iç yönetmeliğini yapmak. 1.2.5.3.2. Koordinasyon Komitesinde Karar Alma Paris birliği veya Bern birliği yürütme komitelerinin sadece birine veya her ikisine üye her devletin komitede bir oy hakkı vardır. Çekimserlik oy sayılmaz. Bir delege ancak bir devleti temsil eder ve onun adına oy kullanabilir. Koordinasyon komitesinin, üyelerinin yarısı salt çoğunluğu teşkil eder. Koordinasyon komitesi fikirlerini bildirir ve verilen oyların adi çoğunluğuna göre karar alır. Adi bir çoğunluk elde edilmesine rağmen, komitenin her üyesinin, oylamadan hemen sonra özel bir usulle oyların özel sayısını isteyebilme hakkı vardır. Böyle bir talep vuku bulduğunda üzerlerinde Paris birliği yürütme komitesine üye devletler ile Bern birliği yürütme komitesine üye devletlerin isimlerinin karşı karşıya bulunduğu iki ayrı liste tanzim edilir. Her devletin oyu kayıtlı bulunduğu listelerin her birinde isminin karşısına kaydedilir. Bu özel sayımda listelerin her birinde çoğunluğun sağlanamadığı görüldüğünde teklif kabul edilmiş sayılmaz. 1.2.5.4. Uluslararası Büro WIPO anlaşmasında, adlandırma olarak Uluslararası Büro ibaresi kullanılmasına rağmen madde 9 fıkra 1’de açıkça “ Uluslararası Büro Teşkilatın sekreteryasından oluşur” hükmü yer almaktadır. Uluslararası Büro iki veya daha fazla yardımcının eşliğinde bir genel müdür tarafından idare edilir. 13 Genel müdür altı yıldan az olmayan bir süre için seçilir. Bir genel müdür tekrar atanabilir ve genel müdürlük süreleri ve atanma şartları genel kurul tarafından tespit edilir. 13 WIPO’da bugün itibariyle iki genel müdür yardımcısı vardır. 20 Genel müdür, teşkilatın en yüksek memurudur ve teşkilatı temsil eder. Genel müdür genel kurula karşı sorumludur ve onun teşkilatın iç ve dış işleri ile ilgili direktiflerine uyar. Genel müdür, bütçe ve program tasarılarını ve muayyen süreli faaliyet raporlarını hazırlar. İlgili devletlerin hükümetlerine ve birliklerin ve teşkilatın yetkili organlarına bu faaliyet programları ile bütçeyi gönderir. Genel müdür ve onun tayin ettiği tüm personel, oy hakkına sahip olmaksızın, genel kurulun, konferansın, koordinasyon komitesinin ve bütün diğer komite ve çalışma gruplarının toplantılarına iştirak eder. Genel müdür veya onun tayin ettiği bir teşkilat mensubu bu organların sekreteridir. Genel müdür, Uluslararası Büronun iyi çalışması için gerekli personeli tayin eder. Koordinasyon komitesinin tasvibinden sonra genel müdür yardımcılarını tayin eder. Görev şartları, genel müdürün teklifi üzerine Koordinasyon komitesince onaylanması lazım gelen personel statüsü ile tespit edilmiştir. Yüksek kabiliyet, istidat, doğruluk bakımından son derece kalifiye memurlardan kurulu bir hizmet camiası sağlama zorunluluğu, göreve alma ve personelin çalışma şartlarının tespitinde hakim bir unsur olarak göz önüne alınır. Mümkün olduğu kadar geniş bir coğrafi temele dayalı görev bölümü sağlamanın ehemmiyeti personel alımında ayrıca dikkate alınır. Genel müdür ile personelin görevleri tamamen uluslararası nitelik taşır. Görevlerinin ifasında, hiçbir hükümetten veya teşkilata yabancı hiçbir makamdan talimat almazlar. Uluslararası görevleriyle bağdaşması mümkün olmayan mahiyetteki her hareketten kaçınırlar. Her üye devlet, genel müdürün ve personel mensubunun özellikle uluslararası karakterine saygı göstermek ve görevlerinin ifasında onları tesir altında bırakmamakla yükümlüdür. Bu ayrıcalıklar da, Birleşmiş Milletler Uzman Kuruluşların Ayrıcalık ve Dokunulmazlıkları Anlaşması’nda öngörülen ayrıcalık ve dokunulmazlıklarla benzer niteliktedir. 1.2.6. WIPO ANLAŞMASININ DEĞİŞTİRİLMESİ 21 WIPO’nun organlarından olan konferansa değinirken belirtildiği gibi, konferansın en önemli görevlerinden biri de taleplerini WIPO anlaşmasının değiştirilmesi kabul etmektir.Bu sebeple WIPO anlaşmasında, anlaşmanın nasıl değiştirilebileceğine ilişkin ayrıntılı düzenlemeler dercedilmiştir. WIPO anlaşmasının 17.maddesi değişiklikler başlığını taşımakta ve esas olarak WIPO anlaşmasının değiştirilme prosedürünü düzenlemektedir. Madde 17 f.1 uyarınca sözleşmede değişiklik teklif etmeye üye devlet, koordinasyon komitesi veya genel müdür yetkilidir. Bu teklifleri genel müdür konferans incelemeye tabi tutmadan en az 6 ay evvel üyelere tebliğ etmekle mükelleftir. Daha sonra, tebliğ edilen her değişiklik konferans tarafından onaylanır. Birliklerden hiç birisinin üyesi olmayan ve bu sözleşmeye taraf olan devletlerin hak ve angajmanlarını etkileyecek mahiyetteki değişiklikler söz konusu ise bu devletler de oylamaya katılır. Birliklerden en az birine üye bulunan ve bu sözleşmeye taraf olan devletler, bütün diğer değişikliklere ilişkin tekliflerde mutlak surette oy hakkına sahiptirler. Kendi sözleşmelerini ilgilendiren idari hükümlerin değişikliğinde, her birinde tatbik edilebilen kaidelere göre, Paris Birliği kurulu ve Bern Birliği kurulu tarafından ön kabulü yapılmış değişiklik teklifleri üzerinde, ancak oylama yapacağında mutabık kalınarak, kullanılan oyların adi çoğunluğuyla değişiklik kabul edilir. Her değişiklik, konferans tarafından değişikliğin kabul edildiği sırada teşkilat üyesi ve teklif edilen değişiklik hakkında oy verme hakkına sahip devletlerden dörtte üçü tarafından, kendi anayasa kurallarına uygun olarak tevdi edilmiş olan yazılı kabul bildirilerinin genel müdür tarafından kabulünden bir ay sonra yürürlüğe girer. Bu şekilde kabul edilmiş her değişiklik, değişikliğin yürürlüğe girdiği sırada teşkilatın üyesi bulunan ve ileride üyesi olacak bütün devletleri bağlar. Bu teşmil hükmünün, tek istisnası üye devletlerin mali yükümlülüklerini arttıran değişikliklerdir. Üye devletlerin mali yükümlülüğünü arttıran her değişiklik üye 22 devletler arasında sadece söz konusu değişikliği kabul ettiğini bildiren devletleri bağlar. 1.3. WIPO TARAFINDAN YÖNETİLEN SINAİ MÜLKİYET HAKLARI İLE İLGİLİ ANLAŞMALAR WIPO halen 23 anlaşmanın yöneticisidir.14 Bu anlaşmalardan ilki WIPO kuruluş Anlaşması olup yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. WIPO’nun yürüttüğü 22 anlaşmanın bir kısmı fikri haklar ile ilgili iken bir kısmı da sınai mülkiyet ile ilgilidir. WIPO’nun yürüttüğü anlaşmalardan fikri haklar ile ilgili olan; Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunması Hakkında Bern Sözleşmesi, Uydu ile İletilen Program Taşıyıcı Sinyallerin Dağıtımı ile İlgili Brüksel Sözleşmesi, Görsel İşitsel Eserlerin Uluslararası Tescili Hakkında Anlaşma Film Sicil Anlaşması, Yapımcıların Çalışmalarının Yetkisiz Çoğaltmaya Karşı Korunması için Cenevre Yapımcılar Sözleşmesi, İcracılar, Yapımcılar ve Yayın Organizasyonlarının Korunması için Uluslararası Sözleşme Roma Sözleşmesi, WIPO Telif Hakları Anlaşması (WCT), WIPO Performanslar ve Fonogramlar Anlaşması(WPPT) tez konusu dışında olduğundan ele alınmayacaktır. Sınai Mülkiyet ile ilgili olan ve WIPO tarafından yürütülen anlaşmalar aşağıdadır. Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatınca 1993 yılında alınan karar gereğince WIPO tarafından yürütülecek anlaşmalara ödenecek üyelik aidatları tek kalemde toplanmıştır. Bu sebeple WIPO tarafından yürütülen anlaşmaların herhangi birine üye bir devletin diğer anlaşmalara katılımı ek bir mali külfet getirmemektedir. Ülkemiz gibi sınai mülkiyet mevzuatını hızla revize eden ülkeler açısından önemli avantaj sağlayan bu durum yardımıyla düşündüğümüz anlaşmalara Anayasa m. 90 14 katılımın menfaatimize olacağını 15 hükmü de dikkate alınarak bakanlar Ayrıntılı bilgi için bkz. Bölüm 1.1.2. Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma başlığını taşıyan Anayasanın 90 ıncı maddesi “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı Devletlerle ve milletler-arası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet 15 23 kurulu kararı ile katılabilmemiz olanaklı kılınmıştır. 16 1.3.1. SINAİ MÜLKİYETİN KORUNMASINA DAİR PARİS SÖZLEŞMESİ WIPO, bugün ikisi diğer uluslararası organizasyonların katılımıyla olmak üzere 23 anlaşmanın yöneticisidir. WIPO tarafından yönetilen anlaşmaların bir kısmı fikri haklar ile bir kısmı da sınai mülkiyet hakları ile ilgilidir. WIPO tarafından yönetilen sınai mülkiyet hakları ile ilgili uluslararası anlaşmaların başında Paris Sözleşmesi gelir. Sınai mülkiyetin anayasası olarak bilinen ve hiç kuşkusuz bu güne kadar yapılan en önemli uluslararası anlaşmalardan olan Paris Sözleşmesi 20-Mart-1883 tarihinde 9 ülke tarafından imzalanmıştır.17 Paris Sözleşmesi, üye ülkelerin görüşmelerini organize etmek ve diğer yönetsel görevleri gerçekleştirmek için bir uluslararası büro kuran 14 üye ülke ile birlikte 1884 yılında yürürlüğe girmiştir. 1891 yılında yorum protokolü ile tamamlanan ve halen yürürlükte olan Paris Sözleşmesi, 14.02.1900 tarihinde Brüksel’de, 02.06.1911 tarihinde Washington’da, 06.11.1925 tarihinde Lahey’de, 02.06.1934 tarihinde Londra’da, 31.10.1958 tarihinde Lizbon’da, 14.07.1967 tarihinde Stockholm’de gözden geçirilmiş ve 1979 yılında tadil edilmiştir. Türkiye Paris Sözleşmesi’ne katılmayı Lozan Sulh Antlaşmasının eki olan Ticaret Mukavelenamesi’nin 14. maddesi ile kabul etmiş ve taahhüdünü 1925 yılında Meclisinin bilgisine sunulur. Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz. Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” hükmünü içermektedir. 16 Nitekim Türkiye’ nin Markaların Uluslararası Tescili Hakkındaki Madrid Protokolüne katılımı 05.08.1997 tarih ve 97/9731 sayılı, Nis Anlaşmasına katılımı ise 12.07.1995 tarih ve 95/7094 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girmiştir. 17 İlk metni imzalayan 9 ülke: Belçika, Brezilya, İspanya, Hollanda, Tunus, İngiltere, İsviçre, İtalya ve Portekizdir. Bkz. HİRŞ, Ernest, Fikri ve Sınai Haklar, Ankara, Ar basımevi, 1948, s.46 24 Ticaret Mukavelenamesini 342 sayılı kanunla onayarak yerine getirmiştir. 1930 yılında Paris Sözleşmesinin Lahey metnini 1619 sayılı kanunla benimsemiştir.18 1956’da Londra tadil metnine, 1976’da Stockholm Tadil Metninin (13-30 ) arası maddelerine, 1 Şubat 1995’den itibaren de Stockholm metninin (1-12) arası tadil maddelerine taraf olmuştur. Sözleşmeye 03.01.2005 tarihi itibarı ile 168 ülke üyedir.19 1.3.1.1. Paris Sözleşmesinin Özellikleri Paris Sözleşmesine nihai şeklini veren Stockholm metni sonucu oluşan koruma sisteminin başlıca özellikleri şu şekilde sıralanabilir. Paris sözleşmesi, üyeler arasında sadece bir sözleşme ilişkisi kurmamakta aynı zamanda tüzel kişiliğe haiz bir birlik oluşturmaktadır. Anlaşmanın 1. maddesinin birinci bendinde bu husus “ Bu anlaşmayı uygulayan ülkeler sınai mülkiyeti koruma için bir kurul oluştururlar” biçiminde ifade edilmiştir. Paris Sözleşmesi uyarınca kurulan Birliğin organları kurul 20(madde 13 ) , yürütme komitesi (madde 14), uluslararası büro (madde 15) ve değişiklik komitesidir (madde 17 fıkra 2) 21. Paris sözleşmesinin bir diğer özelliği, milli muamele veya yerli ile eşit işlem ilkesini getirmesidir. Bu ilke uyarınca, her üye ülke diğer üye ülke vatandaşlarına, kendi vatandaşlarına sağladığı sınai mülkiyet korumasının aynısını sağlamak zorundadır. Paris Sözleşmesi’ne üye olmayan ülke vatandaşları, üye ülkelerden 18 TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 4. Bası, İstanbul, Beta yayınları, 2004, s.82 Sayı WIPO’nun resmi internet sitesinden alınmıştır. Üye ülkelerle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=2 ( 03.01.2005) 20 Her ne kadar TEKİNALP genel kurul ibaresini kullanıyor olsa da Resmi Gazetede ilan edilen metnin On üçüncü maddesinin başlığı “Birliğin Kurulu” olduğu için ve orijinal metindeki ibarenin de “Assembly of the Union” olduğu için çalışmada genel kurul yerine kurul kelimesi tercih edilmiştir.Bkz ve karşılaştırınız. http://www.wipo.int/treaties/en/ip/paris/trtdocs_wo020.html (03.01.2005) ile TEKİNALP, age, s.81 21 Her ne kadar TEKİNALP birliğin organları arasına 28. maddede öngörülen uyuşmazlıkları çözmeye yetkili uluslararası mahkemeyi alıyor olsa da kanaatimizce madde metninden yola çıkarak böyle bir sonuca varmak imkanı bulunmamaktadır. Zira madde 28 fıkra bir “ Bu anlaşmanın tatbiki veya yorumuyla ilgili, Birlik Ülkesi iki veya daha fazla ülke arasında konuşma yoluyla çözümlenemeyen her uyuşmazlık, söz konusu ülkeler bir başka tarz çözüm yolu kabul etmedikçe, bahis konusu ülkelerden birisi tarafından dilekçe vermek suretiyle Uluslararası Adalet Divanına götürülebilir. Uyuşmazlığı divana götüren ülke tarafından uluslararası büro haberdar edilecektir.” hükmünü içermektedir. Özellikle son cümle dikkate alındığında, uyuşmazlıkları çözmeye yetkili uluslararası 19 25 birinde, ikamet etmesi veya gerçek ve etkin bir sanayi veya ticari kuruluşa sahip olması şartıyla bu muameleden yararlanır. Paris Sözleşmesi’nin özelliklerinden biri de asgari haklar ilkesi ( İure Convansionis)22dir. Bu ilke uyarınca, sözleşmeye üye ülkeler sınai mülkiyet haklarına asgari olarak sözleşmede tanınan hakları tanıyacaklardır. Üye ülkeler, sınai mülkiyet haklarına sözleşmede öngörülen haklardan fazlasını bahşetmekte serbesttirler. Paris Sözleşmesinin son özelliği, rüçhan hakkı ilkesine yer vermesidir. Rüçhan hakkı, buluşlar, faydalı modeller, markalar ve endüstriyel tasarımlara uygulanan bir haktır. Rüçhan hakkı konusunda Paris Sözleşmesi dördüncü madde, ayrıntılı hükümler getirmektedir. Rüçhan hakkından yararlanabilmek için üye ülkelerden birinde yapılan bir başvuruyu23 esas alan, başvuru sahibinin belirli süreler içinde24, üye ülkelerden herhangi birinde koruma için başvuruda bulunması gerekir. Belirtilen süreler içinde rüçhan hakkının kullanılmaması durumunda rüçhan hakkı düşer. Yani ilk başvuru ile diğer üye ülkelerde yapılan sonraki başvuru tarihleri arasında, üçüncü kişiler tarafından yapılacak başvurulara karşı rüçhan hakkı ileri sürülemez. Rüçhan hakkı ilkesi ile, belirtilen süreler içinde üçüncü kişiler tarafından yapılan başvuruların, değerlendirme açısından, rüçhan hakkı sahibinin önüne geçmesine engel olunmaktadır. Altı ve on iki aylık süreler içinde rüçhan hakkı sahibine koruma isteyeceği ülkeler hakkında karar verme imkanı tanınmaktadır. 1.3.2. MARKALARIN ULUSLARARASI TESCİLİ İLE İLGİLİ MADRİD ANLAŞMASI mahkemeyi, Paris Birliğinin organlarından biri olarak değil tamamen farklı statüde bir uluslararası mahkeme olarak kabul etmek gerekir. bkz. TEKİNALP, age, s. 81 22 TEKİNALP, age, s. 81 23 Gerek 551 sayılı Markalar Kanununun 21. maddesinde gerek 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK madde 26’da düzenlenen sergilerde teşhirden doğan rüçhan hakkının kaynağı Paris Sözleşmesi değildir. Benzer düzenleme 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğünün SERGİLEME ÖNCELİĞİ başlığını taşıyan 33. maddesinde de yer almaktadır. 24 Rüçhan hakkı süresi Patentler ve Faydalı Modeller için on iki ay, Endüstriyel Tasarımlar ve Markalar için altı aydır. 26 Türkiye’nin taraf olmadığı Madrid Anlaşması, ulusal düzeyde tescil edilmiş bir markanın, uluslararası merkezi bir büroya25 bildirilerek tescil edilmesi ve bu yolla markanın diğer üye devletlerde de aynı statüye sahip olmasını sağlamayı amaçlayan markaların uluslararası tescili ile ilgili bir anlaşma olup, 1891 yılında Madrid’de imzalanmıştır. Madrid anlaşmasının üçüncü maddesi hükümleri uyarınca, uluslararası büroya tescil ettirilen marka, diğer devletlerde de başvuru yapılmış gibi bu ülkelerin ulusal mevzuatlarına göre korunur. Madrid Anlaşması, 1900 yılında Brüksel’de, 1911 yılında Washington’da, 1925 yılında Lahey’de, 1934 yılında Londra’da, 1957 yılında Nis’de ve 1967 yılında Stockholm’de kabul edilen yeni metinler sonucu değişikliğe uğramıştır. Stockholm metninde 1979 yılında bir değişiklik daha olmuştur. Madrid anlaşmasına halen 56 devlet üyedir.26 1989 yılında Madrid Anlaşmasıyla ilgili bir protokol imzalanmıştır. Protokolün belki de en önemli özelliği ülkelere Madrid Anlaşmasına taraf olmadan Protokole taraf olma imkanı tanımasıdır. Halen 66 üye ülke veya uluslararası27 kuruluşa sahip Protokolün anlaşmadan daha başarılı olacağı rahatlıkla söylenebilir. Ülkemizin de taraf olduğu bu protokol hakkında bir sonraki bölümde ayrıntılı bilgi verilecektir. 1930 yılında kabul edilen 1619 sayılı Kanun’la, 1891 tarihli Madrid Anlaşmasının 1925 tarihli Lahey değişikliğine Türkiye’nin katılması hususunda hükümete yetki verilmiştir. Sonradan 1955 yılında İcra Vekilleri Heyeti Türkiye’nin Madrid Anlaşmasından çekilmesine karar vermiştir. Ancak bu durumda dahi, Türkiye, Madrid Anlaşması hükümlerine göre tescil edilen uluslararası markaların, 25 Madrid Anlaşmasının 1inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen ve markaların uluslararası düzeyde incelenmesi ile ilgilenen büro şu anda WIPO bünyesinde yer almaktadır. 26 http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=21 (03.01.2005) 27 http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=8 (03.01.2005) Avrupa Birliği üye devletlerden bağımsız olarak 01.01.2004 tarihinden itibaren Madrid Protokolüne taraftır. 27 uluslararası tescil sürelerinin sonuna kadar ülkemizde korunmaya devam edeceğini deklare etmiştir. Madrid Anlaşmasından çekilmemize gerekçe olarak, merkezi sicile kayıtlı çok sayıda yabancı markanın Türkiye’de korunmasına karşılık , aynı imkandan yararlanarak uluslararası düzeyde korunan Türk markalarının sayısının azlığı ve yabancı markaların Türkiye’de korunabilmesi için ayrıca tescil edilmelerine gerek kalmamasının neden olduğu döviz kayıpları gösterilmiştir.28 1.3.2.1. Markaların Uluslararası Tescili İle İlgili Madrid Anlaşmasına İlişkin Protokol Madrid Anlaşması ile getirilen sistemin, markanın önce kendi ülkesinde tescil edilmesini şart koşması, bazı sorunlara yol açmıştır. Bilindiği gibi bazı ülkelerde, marka, ulusal makam tarafından yapılacak uzun ve ayrıntılı bir süreç sonunda tescil edilir.29 Bazı ülkelerde ise tescil, ilgili makamca herhangi bir ön inceleme yapılmaksızın, markanın ilgili makama tevdii üzerine yapılır.30 Ön inceleme sistemini kabul eden ülkelerde incelemenin uzun sürmesi, ilgililere tescil başvurusuna karşı itiraz hakkının tanınmış olması ve bu itirazın değerlendirilmesinin zaman alması, bu ülkeler ile tevdii sistemini kabul eden ülkeler arasında dengesizlik yaratmıştır. Rekabeti ve eşitliği bozan bu durum ayrıca ön inceleme sistemini kabul eden devletlerin marka sicillerinin, tevdii sistemini kabul eden ülke menşeli ve ciddi herhangi bir denetimden geçmemiş markalar tarafından işgaline yol açmıştır. İnceleme sistemini kabul eden devletler, bu markaların kendi ülkelerinde korunup korunamayacaklarını Madrid Anlaşmasının çizdiği sınırlar içinde ayrıca incelemek durumunda kalmışlardır. 12 aylık bu inceleme süresi de ülkesel ofislerin iş yükünü arttırmıştır. 28 DERİCİOĞLU, Hayri, Türk Sınai Mülkiyet Mevzuatı ve Tatbikatı, C. I, Ankara, APB Yayınları, 1957, s.343 29 Ön inceleme sistemi denen bu tescil sistemini uygulayan ülkelere Almanya, İngiltere, Amerika ve Türkiye örnek olarak gösterilebilir. Ancak ,inceleme sisteminde de incelemeye dahil edilen hususlar ülkelere göre farklılık arz edebilir. 30 Tevdii sistemi denen bu sisteme örnek olarak İsviçre gösterilebilir. 28 Tüm bu sorunlar ve Madrid anlaşmasına katılımda istenen düzeye ulaşılamaması31 WIPO’yu yeni arayışlara yöneltmiştir. Madrid Anlaşmasına katılmakta zorluklarla karşılaşan ülkelerin sorunlarını ortadan kaldırmak amacıyla, markaların uluslararası tescili ile ilgili Madrid Protokolü uygulamaya konulmuştur. Bu bağlamda Madrid Protokolü, Madrid Anlaşmasının ilkelerini benimseyen ayrı bir anlaşma olarak tasvir edilebilir.32 Madrid protokolü gerekli sayıda katılımın tamamlanmasıyla 01.04.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Madrid Protokolü uyarınca uluslararası tescil başvurusunda bulunabilmek için, tescilli bir marka veya henüz tescile bağlanmamış bir marka tescil başvurusu yeterlidir. Böylelikle Anlaşmanın getirdiği tescil edilmiş marka zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. Protokole üye ülkelerin kendi ülkelerinde tescili yapılmak istenen markaya koruma sağlayıp sağlamayacakları konusunda araştırma yapıp görüşlerini bildirmeleri için öngörülen süreyi 18 aya çıkarmalarına da izin verilmiştir.33 Madrid Protokolünün bir diğer avantajı, üye ülkelere, anlaşmaya göre daha yüksek gelir payı sağlamasıdır. Bu da özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından protokolün bir diğer avantajı olmakta, aynı zamanda da protokolün cazibesini arttırmaktadır.Ayrıca protokole göre uluslararası sicile kaydedilen marka 20 yıl yerine 10 yıl süre için korunur. Madrid Protokolünde ayrıca, uluslararası tescile esas alınan ulusal markanın sonradan 5 yıl içinde kaydının ilgili ulusal makamca silinmesi nedeniyle uluslararası tescilin etkisini kaybetmesi halinde, marka sahibine yine de hak tanınmıştır. 31 Madrid Anlaşmasının yukarıda belirtilen sakıncaları ihtiva etmesi İngiltere, İrlanda, Danimarka, İsveç gibi önemli Avrupa devletleri ile Amerika ve Japonya’nın anlaşmaya katılmamasına neden olmuştur. Amerika’nın protokole girmesini özendirmek amacıyla çalışma lisanı olarak İngilizce de kabul edilmiştir. Nitekim tüm bu çalışmalar Amerika’nın 2003 yılında Protokole taraf olmasıyla başarıya ulaşmıştır. 32 Madrid Protokolü ile Madrid Anlaşması yürürlükten kaldırılmamaktadır. Madrid anlaşmasını imzalamış olan devletler protokole katılıp katılmadıklarına bakılmaksızın anlaşma hükümleri ile bağlıdırlar. 33 Madrid Anlaşmasına göre maksimum 12 ay olan bu süre özellikle ön inceleme sistemini kabul eden devletlerde yeterli değildir. Nitekim Türkiye’de Protokole katılırken 12 ay olarak ilan ettiği tescili yapılmak istenen markaya koruma sağlayıp sağlamayacağı konusundaki araştırma süresini daha sonra 18 aya çıkarmıştır. 29 Uluslararası tescili ortadan kalkan marka hakkı sahibi, silinen kayda mesnet başvuru tarihini esas alarak başvurusunu, diğer bir üye devlet için ulusal başvuruya çevirebilir. Madrid Protokolü ile getirilen bir diğer yenilik de, sadece devletlerin değil uluslararası örgütlerin de madde 14 uyarınca protokole taraf olma imkanının sağlanmasıdır.34 Nitekim Avrupa Birliği, üyelerinin katılımından bağımsız olarak 01.01.2004 tarihinde Protokole üye olmuştur. Japonya’nın, Amerika’nın nihayetinde de AB’nin üye olması protokolün uluslararası camiada başarısının açık kanıtıdır. Madrid Protokolüne üyelik başvurusu, kabul, onaylama işlemleri doğrudan Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir. Protokole taraf ülkeler, Madrid Anlaşmasına taraf olmasalar bile anlaşma ile oluşturulan kurula ve Madrid Birliği’ne dahil olmaktadır. Türkiye ile Avrupa Birliği Ortaklık Konseyinin gümrük birliği çerçevesinde aldığı 1/95 sayılı kararının 8 numaralı ekinin altıncı maddesinin35 birinci fıkrasında yer alan hüküm uyarınca Türkiye’nin gümrük birliğinin başlangıcından itibaren üç yıl içinde markaların uluslararası tescili ile ilgili Madrid Anlaşmasına ilişkin protokole üye olması gerekmekteydi. Söz konusu Protokole katılımın sanayicilerimizin yararına olacağı düşüncesi, protokolün yukarıda sayılan avantajları, Türkiye’ye mali yükümlülük getirmemesi ve milli mevzuatta değişiklik getirmemesi hususları da göz önüne alınarak, Avrupa Birliği ortaklık Konseyinin 1/95 sayılı kararındaki yükümlülüğümüzün de yerine getirilmesi açısından söz konusu Protokole katılım 5.8.1997 tarih ve 97/9731 sayılı Bakanlar Kurulu’nun kararı ile uygun görülmüş ve Protokol Türkiye için 01.01.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 01.01.2005 tarihi itibarı ile Madrid Protokolüne 65 ülke ve Avrupa Birliği üyedir. 34 Protokole Avrupa Birliği’nin katılımından sonra çok önemli bir hale gelen , bu hüküm sayesinde Topluluk Markası için yapılan bir marka tescil başvurusu uluslararası tescile esas alınabilecektir. Benzer şekilde WIPO’da uluslararası bir tescili bulunan marka hakkı sahibi de tescili talep ettiği ülke olarak AB’yi seçerek bir Topluluk Markasına sahip olabilecektir. 35 Sekiz numaralı ek Fikri, Sınai ve Ticari Mülkiyetin korunması hakkında olup altıncı madde Gümrük Birliğinin başlangıcından itibaren üç yıl içinde Türkiye’nin yerine getirmesi gereken yükümlülüklere ilişkindir. 30 1.3.3. ENDÜSTRİYEL TASARIMLARIN ULUSLARARASI TESCİLİ HAKKINDA LAHEY ANLAŞMASI Lahey Anlaşması, Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Tescilini sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir anlaşmadır. Lahey’de 1925 yılında kabul edilen anlaşma 01.06.1928 tarihinde dört ülke tarafından imzalanarak yürürlüğe girmiştir. Anlaşmaya dayanan ilk saklama işlemi 1928 yılında gerçekleştirilmiştir.36 1934 yılında Londra’da yapılan bir konferans ile değiştirilen anlaşma 1925 metninin yerini almıştır. Antlaşmadaki ikinci büyük değişiklik 1960 yılında gerçekleştirilmiş ve 1 Nisan 1979 tarihinden itibaren 23 üye ülke tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Anlaşmanın amacı, bir başvuru ile birden çok ülkede tasarımın tescilini sağlayarak tasarım hakkının korunmasını sağlamaktır. Böylelikle tasarım korumasının, yeni geliştirilmiş ürünlerin emniyete alınması, tasarımcının ve üreticinin çalışmalarının yetenekleri ile yaratıcılığının ödüllendirilmesi ve iyi tasarımın teşvik edilmesi biçiminde ifade edilebilen amaçlarına ulaşmada milletlerarası bir usul izlenecektir. Lahey anlaşmasında sadece prosedüre ilişkin hükümler bulunmakta olup, maddi hukuka ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Bu özelliğiyle bu anlaşma, markaların tescilini düzenleyen Madrid Anlaşması ve Madrid Protokolü ile benzer bir işleve sahiptir. Tasarımlar bakımından Paris anlaşmasındaki düzenlemeleri tamamlar nitelikte olan bu anlaşmanın 1960 tarihli son metni ile birlikte bugün yürürlükte olan iki versiyonu bulunmaktadır. Bunlar 1934 tarihli Londra metni ve 1960 tarihli Lahey metnidir. İki versiyonun yürürlükte olması nedeniyle tescili talep edilen tasarım başvuruları üç değişik şekilde değerlendirilmektedir.37 36 SULUK, Cahit, Tasarım Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2003, s.111 37 Halen Londra metnine 16 ülke , 1960 Tarihli Lahey metnine 31 ülke üyedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/h-hague.doc (01.01.2005 ) 31 a) 1960 metni ile birlikte 1934 metninin birlikte uygulanacağı b) Sadece 1934 metninin uygulanacağı c) Sadece 1960 metninin uygulanacağı başvurular olarak üçe ayrılmakta ve bu üç metne ilave olarak ücretlerle ilgili olarak 1961 tarihli Monako İlave Metni ve idari hükümleri içeren 1967 tarihli Stockholm metni ile birlikte yürütülmektedir. Ancak Londra metninin hem katılımcı sayısı hem de Londra metnine göre yapılan tasarım başvurusu sayısı azdır. Lahey Anlaşmasıyla endüstriyel tasarımların saklanmasını/depolanmasını sağlayan bir birlik kurulmuştur. Bu birlik WIPO’nun uluslararası bürosu tarafından idare edilmektedir. Endüstriyel tasarımların saklanması için daha önce bir ülkede başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Böylece başvuruya yetkili kişi, kendi ülkesinde veya üye ülkelerden birinde daha önce başvuru yapmaksızın, ilk olarak uluslararası büroya başvurabilecektir. Başvurular ya doğrudan uluslararası büroya ya da bu büroya gönderilmek üzere üye ülkelerin ulusal ofislerine yapılabilir. Yapılan başvuruda tasarımın hangi ürünler için uygulanacağı belirtilmelidir. Birden çok tasarım için tek başvuru mümkündür. Ancak bir başvuruda en çok 100 tasarım olabilir. Nasıl ki ulusal ofislere yapılan başvurular Paris ve TRIPS anlaşmalarının öngördüğü rüçhan hakkına temel teşkil etmekteyse, uluslararası büroya yapılan başvurular da bu hakka temel teşkil eder. Üye ülkelerin, başvuruları ulusal hukuklarının öngördüğü şekilde inceleyerek reddetme imkanı vardır. Endüstriyel tasarım başvuruları beş yılda bir yenilenir. Anlaşmada öngörülen minimum koruma süresi 10 yıl olup, bu süre üye ülkelerde daha uzun ise bu sürenin sonuna kadar beşer yıllık dönemler halinde yenilenir.38 38 Türkiye’de Endüstriyel Tasarımlar için öngörülen koruma süresi maksimum 25 yıl olup bu süre beşer yıllık dönemler halinde yenilenmektedir. 32 Lahey Anlaşması kendinden beklenen başarıyı sağlayamamıştır. Çünkü uygulanabilecek olan üç sistem nedeniyle prosedürü oldukça karışıktır. Ayrıca ülkelerin tasarım mevzuatları da birbirinden farklıdır. Özellikle tasarım tescilinde bazı ülkeler esasa ilişkin inceleme sistemini benimsemişken bazı ülkeler incelemesiz sistemi kabul etmişlerdir. Yine başvurudan önce bir yeni sayılma süresinin öngörülmemiş olması da başarısızlıkta bir etken olarak değerlendirilebilir. Lahey Anlaşmasını ülkelerin katılım için cazip hale getirerek, kullanıcıların ve ofislerin ihtiyaçlarına daha uygun hale getirebilmek amacıyla yapılan revizyon çalışmaları, 16 Haziran-6 Temmuz 1999 tarihinde yapılan diplomatik konferansla sonuçlanmıştır. Anlaşmanın yeni Cenevre metnini Türkiye de dahil 26 ülke imzalamıştır.39 Lahey Anlaşması Cenevre Metni, onay prosedürünü tamamlayan 6 ülkenin WIPO Genel Müdürüne bildirimde bulunmalarından 3 ay sonra 23 Aralık 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye açısından ise Lahey Anlaşmasının Cenevre metnine katılımına ilişkin 5117 sayılı kanun 14.04.2004 tarih ve 25433 sayılı Resmi Gazete’de ilan edilmiştir. Anlaşma 01.01.2005 tarihinden itibaren de uygulanmaktadır. Cenevre metni ile getirilen başlıca yenilikler şöyle sıralanabilir: Lahey Anlaşmasında depozito kelimesi kullanılırken Lahey Anlaşmasının Cenevre metninde tescil (register) ibaresi kullanılmaktadır. Hükümetler arası kuruluşlar da bu metne göre Anlaşmaya üye olabileceklerdir. Böylece Tasarım Tüzüğü ile bağlantılı olarak Avrupa Birliği veya Afrika Fikri Mülkiyet Organizasyonu (OAPI) Lahey Anlaşmasına üye olabileceklerdir. 39 Her ne kadar metni 26 ülke imzalamış olsa da kendi iç hukukları çerçevesinde, uluslararası anlaşmanın Cenevre metnine onaylama ve katılım belgelerini getiren 16 üye ülke bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/documents/pdf/h-hague.pdf (01.01.2005) 33 Taraf ülkeler, standart belirlenmiş ülke ücreti yerine, kendilerine uygun bir ücret sistemi seçebileceklerdir. Ancak bu ücret kendi ofislerine yapılan direkt başvurulardan alınan ücretlerden fazla olamayacaktır. Taraf ülkeler 6 ay olan başvuruyu reddetme süresini isterlerse 12 aya kadar uzatabileceklerdir. Lahey Anlaşmasının Cenevre metni TRIPS hükümlerine atıf yaparak çoklu başvuruyu da düzenlemektedir. Başvurularda 30 aya kadar yayın erteleme süresi talep edilebilir. Bu süre başvuru tarihi veya rüçhan tarihi itibarıyla yapılabilir. Yayın erteleme süresi daha kısa olan üye ülkelerce, kendilerinin uyguladıkları süre sonunda yayın yapılır. Üye ülkede yayın ertelemesi söz konusu değilse, başvuru sahibine, başvurusunu geri çekme şansı tanınacak, geri çekmediği takdirde yayın erteleme talebi dikkate alınmadan işlemler yürütülecektir.Yayın erteleme talebi yapılmamış veya ertelemenin mümkün olmadığı durumlarda, uluslararası tescil, tescilden 6 ay sonra yayınlanacaktır. Yayın erteleme talebi olan uluslararası tescil başvurularında tasarım örneği fotoğraf veya grafik çizimlerle verilemiyorsa endüstriyel tasarımın bizzat örneği verilebilir.40 Uluslararası tescilin ilk koruma süresi 5 yıl olup, bu süre 5’er yıllık süreler için yenilenebilir. Her bir taraf ülkede 15 yıldan az olmamak üzere tescil kaydedilir. Ancak daha uzun süre toplam koruma süresi öngören ülkelerde, bu süre uygulanır. Lahey Anlaşmasından yararlanabilmek için, üye ülkede tescil sisteminin kabul edilmiş olması gerekir.Dolayısıyla bu anlaşma tescilsiz tasarımlara uygulanmaz. Lahey Anlaşmasının Cenevre metninin başarısı her şeyden önce katılımcı sayısına bağlıdır. Mevcut 16 katılımcı ülkeye ilaveten AB , Amerika ve Japonya gibi ülkelerin sisteme katılımı sağlanabilirse anlaşma başarılı olur. Madrid Protokolünün 40 Modern Endüstriyel Tasarım koruma sistemlerinde olan bu hüküm özellikle tekstil sektörüne ilişkin olarak getirilmiş bir avantajdır. Benzer düzenleme için bkz:. 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname m. 26 f.2 34 Madrid Anlaşmasından başarılı olması, Cenevre’deki revizyon çalışmalarında bizzat Amerika’nın da yer almış olması ve metnin esas olarak ülkelerin Lahey Anlaşmasına katılımındaki çekinceleri ortadan kaldırmaya yönelik olması, bizde metnin başarılı olacağı yönünde kanaat oluşturmuştur. 1.3.4. MARKALARIN TESCİLİNDE EŞYALARIN VE HİZMETLERİN ULUSLARARASI SINIFLANDIRILMASI NA İLİŞKİN NİS ANLAŞMASI Türkiye’nin 1996 yılından beri taraf olduğu, markaların tescili amacıyla eşyalar ve hizmetlerin uluslararası sınıflandırılmasına ilişkin Nis Anlaşması 15.06.1957’de imzalanarak, 08.04.1961’de yürürlüğe girmiştir. 1961’de yürürlüğe giren Nis Anlaşması 14.06.1967 tarihinde Stockholm’de ve 13.05.1977 tarihinde Cenevre’de revize edilerek, bugün kullanılan halini almıştır. Ülkelerin marka tescili yapılan eşyaların sınıflandırılmasına duydukları ihtiyaç 1800’lü yılların ortalarına kadar gitmektedir. Karışıklıkları gidermek, tıkanıklığa yol açmamak ve tescilli markaları kontrol altında tutabilme ihtiyacı, o günlerde ortaya çıkmış ancak, önceleri değişik ülkeler kendi sınıflandırma sistemlerini geliştirerek sorunu çözmeyi amaçlamışlardır. Her ülkenin kendi sınıflandırma sistemine gitmesi, değişik ülkelerde, tescil almak isteyen hem başvuru sahiplerini, hem de ofisleri zor duruma sokmuş, zaman israfına yol açmıştır. Bu durum uluslararası bir sisteme geçilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu sebeplerle oluşturulan Nis Anlaşması, her ülkeyi kendisine uygun hukuki çerçevede anlaşmayı uygulamada serbest bırakmıştır. Özellikle halen tescil edilmiş markaları anlaşma kapsamında sınıflandırma yapmak konusunda ve hizmet markalarını uygulamaya koymak açısından ülkeleri zorlamamaktadır. Nis Anlaşması kapsamında yapılan sınıflandırma gerek başvuru sahipleri gerek tescil işlemlerini yürüten ofisler açısından çok sayıda avantaj sağlamaktadır. Değişik ülkelerde marka koruması isteyen başvuru sahipleri için, başvuru diğer ülkelerde de aynı şekilde sınıflandırılacağından kolaylık sağlamakta ve zaman 35 kaybını önlemektedir. Ofisler açısından ise ortak sınıflandırma sistemini kullanan bir ülkede yapılmış ve kontrol edilmiş bir başvurunun, aynı mal ve hizmetler için sınıflandırmasını ve kontrolünü yaparken kolaylık sağlamaktadır. Nis sınıflandırması araştırma yapan ulusal ofisler ile kuruluşlar için de araştırmayı kolaylaştırmaktadır.Uluslararası bu sınıflandırma, dünya çapındaki tek sistem olduğunda temel araştırma yapılmasını ve arşivlenerek denetlenmesini mümkün kılacaktır. Nis Anlaşması sınıflandırma sistemi değişen koşullara paralel olarak sürekli olarak güncelleştirilmektedir. Her beş yılda bir bu güncelleştirme çalışmaları ilan edilip Nis sınıflandırmalarının yeni versiyonları hayata geçirilmektedir. Anlaşmanın avantajlarından biri olan bu güncelleştirilebilme ve modernize edilebilme, üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan uzmanlar komitesi vasıtasıyla yerine getirilmektedir. Anlaşmaya taraf ülkelerin temsil edildiği Nis Birliği ve Uzmanlar Komitesinde, sadece üye devletler yer alabilir. Bu sebeple, Nis Anlaşmasına taraf bir devlet revizyon çalışmaları esnasında kendisi için önemli bir mal veya hizmeti uluslararası sınıflandırma listesine dahil edebilir ki , bu da Anlaşmanın bir diğer faydasıdır. Nis Anlaşması Uzmanlar Komitesi’nin bir diğer faydası da uzmanlararası kişisel ilişkileri arttırarak, karşılıklı görüş ve deneyimlerin değişimi imkanı yaratmasıdır. Uzmanlar Komitesi toplantılarında yeni eşya ve hizmetlerin açıklanması, tanımlanması, o eşya veya hizmetin hangi hallerde hangi sınıfa yerleştirileceğinin ortaya çıkması, uygulamada ülkelerin sıkıntıya düşmesini engeller. Nis Anlaşmasına taraf devletler Uzmanlar Komitesi toplantılarına iştirak etsinler veya etmesinler, komite toplantılarından anında haberdar edilmekte ve değişikliklerle ilgili tüm bilgiler ve yeni baskılar derhal üye devletlere gönderilmektedir. 36 Ülkemiz de dahil olmak üzere tüm üye ülkeler, Nis sınıflandırma siteminin 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren sekizinci versiyonunu kullanmaktadırlar. Bu sistemde mallara ilişkin 34, hizmetlere ilişkin 11 sınıf yer almaktadır. Mal veya hizmetlerin tek tek sayılarak ait olduğu sınıfların belirtildiği alfabetik listeleme yönteminde ise 10.000’ den fazla mal ve 1000’den fazla hizmete ilişkin belirteçler bulunmaktadır. 41 Halen 73 ülkenin üye olduğu42 Nis Anlaşması sınıflandırma sistemi WIPO tarafından da uluslararası tesciller için kullanılmaktadır. 1.3.5. ENDÜSTRİYEL TASARIMLARIN ULUSLARARASI SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN LOCARNO ANLAŞMASI 1998 yılından beri ülkemizin üye olduğu43 Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Sınıflandırılması ile ilgili Locarno Anlaşması 1968 yılında yürürlüğe girmiş ve 1979 yılında tadil edilmiştir. Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Tescilini sağlamak amacıyla akdedilen Lahey Anlaşmasının uygulanabilirliğini sağlamanın yolu da endüstriyel tasarımları koruyan ülkeler arasında ortak bir sınıflandırma sistemi bulunmasıdır. WIPO tarafından yürütülen diğer uluslararası sınıflandırma sistemleri 44 gibi Locarno sistemi de tescil veya depozit edilen endüstriyel tasarımların kontrol altında tutulabilmesini, karışıklıkların ve tıkanıklıkların giderilmesini, değişik ülkelerde tescil almak isteyen hem başvuru sahiplerine hem de ofislere kolaylık sağlamak, zaman kaybını önlemek ve araştırmaları hızlandırmak bakımından ortaya çıkmıştır. 41 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/classifications/nice/en/about/nice.html#P3_119 (31.12.2004) 42 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/i-nice.doc (04.01.2005) 43 Türkiye’nin Locarno Anlaşmasına katılımı 05.08.1997 tarih ve 97/9731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile uygun görülmüş ve anlaşma 30.11.1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 44 WIPO tarafından yürütülen sınıflandırma sistemleri, NİS, VİYANA, LOCARNO ve STRAZBURG’dur. 37 Locarno anlaşması sınıflandırma sistemi 32 sınıf ve 223 alt sınıftan oluşmaktadır. Ayrıca ürünlerin alfabetik listesi sınıf ve alt sınıflara göre yerleştirilmiştir. Bu listede değişik türde 6831 ürün adı mevcuttur. Anlaşmaya üye ülkelerin yapacağı tek işlem resmi dokümanlarında tescili veya başvurusu yapılmış tasarımlarla ilgili ürünün sınıf veya alt sınıfının belirtilmesidir. Bu belirtme her türlü yayında da yer alacaktır. Locarno anlaşması üye devletlerin tamamından oluşan bir birlik ve birliğin her üyesinin azası olduğu bir kurul oluşturmuştur. Anlaşmaya üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan Uzmanlar Komitesi periyodik olarak toplanarak sınıflandırmayı revize etmektedir. Halen kullanılan sınıflandırma 01.01.2004 tarihinde yürürlüğe giren 8. yayındır. Anlaşmaya Paris Sözleşmesine üye tüm ülkeler katılabilir. Onay belgeleri WIPO Genel Müdürüne sunulmaktadır. Anlaşmaya 30.12.2004 tarihi itibarı ile 43 ülke üyedir.45 Üye ülkelerin dışında, WIPO gerek Lahey anlaşmasının diğer metinlerinde gerek Cenevre metninde Locarno sınıflandırmasını kullanmaktadır. Benelüks tasarım ofisi de sınıflandırma sistemi olarak Locarno sınıflandırmasını kullanmaktadır. 1.3.6. PATENT İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASI (PCT) Patent İşbirliği Antlaşması 1977 yılında Washington’da imzalanmış 1979 yılında geliştirilmiş, 1984 ve 2001 yıllarında tadil edilmiştir . Patent İşbirliği Antlaşmasının, amacı giriş bölümünde; “Bilim ve teknikte ilerlemeye katkıda bulunma arzusuyla, Buluşların yasal korunmasını mükemmelleştirme arzusuyla, Birden çok devlette buluşların korunması istendiği takdirde, bunu kolaylaştırmak ve daha ekonomik hale getirme arzusuyla, Yeni buluşlara ilişkin tarifleri kapsayan dokümanlardaki teknik enformasyonların 45 Üye ülkelerin tam listesi ve ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=14 (30.12.2004) 38 kamuoyuna ulaştırılmasını kolaylaştırma ve hızlandırmak arzusuyla, Gelişmekte olan ülkelerin özel gereksinimlerine uygun teknik çözümlerin kullanılmasına ilişkin kolayca ulaşılabilecek enformasyonlara tasarruf edebilmelerinin sağlanması ve sürekli büyüme gösteren modern tekniğe varabilmelerinin kolaylaştırılmasıyla ulusal veya bölgesel düzeyde buluşların korunması ile ilgili geliştirilen hukuk sistemlerinin etkinliğinin arttıran önlemlerin alınması suretiyle ekonomik kalkınmalarını teşvik ve hızlandırmak arzusuyla, Uluslararası iş birliğinin bu hedeflerin gerçekleştirilmesini büyük ölçüde teşvik edeceği inancıyla, bu antlaşmayı yapmışlardır.” biçiminde ifade edilmiştir. Patent İşbirliği Antlaşması ile tüzel kişiliğe sahip bir birlik oluşturulmuştur.46 Patent İşbirliği Antlaşması ile ayrıca, birliğe üye ülkelerin meydana getirdiği bir Kurul , İcra Komisyonu, Uluslararası Büro ve Teknik İşbirliği Komisyonu olarak düzenlenen dört organ daha bulunmaktadır.47 Patent İşbirliği Antlaşması başvurusu antlaşmaya üye bir ülke vatandaşı veya üye bir ülkede ikamet edenlerce yapılabilir. Genel olarak başvuru, üye ülkenin ulusal patent ofisine veya başvuru sahibinin isteğine bağlı olarak, WIPO’ya yapılabilir. Patent İşbirliği Antlaşması, bir uluslararası başvuru için gerekli şekli gereksinimleri madde 3’de detayıyla düzenlemiştir. Başvuru sahibi, uluslararası patent başvurusunda, hangi üye ülkeler açısından başvurusunun dikkate alınmasını istediğini belirtmektedir. Başvurunun ardından “uluslararası araştırma” aşaması başlamaktadır. Uluslararası araştırma raporu başvuru sahibinin, başvurusunu geri çekip çekmemesi hususunda karar vermesini temin için başvuru sahibine gönderilir. 46 Patent İşbirliği Antlaşması Madde 1 de birlik “Bu Andlaşmaya taraf devletler ( bundan sonra "Andlaşma Devletleri” olarak anılacaktır ) buluşların korunmasına ilişkin olarak başvuruların yapılması, araştırılması ve incelenmesi ve teknik hizmetlerin sunuluşunda işbirliği amacıyla bir Birlik kurmaktadırlar. Bu Birliğin adı, Patent Alanında Uluslararası İşbirliği Birliği'dir” biçiminde düzenlenmiştir. 47 Antlaşmanın diğer Organları madde 53 vd.’da düzenlenmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Birlik Kurulu madde 53, İcra Komisyonu madde 54, Uluslararası Büro madde 55, Teknik İşbirliği Komisyonu madde 56 39 Eğer başvuru geri çekilmez ise, başvuru Uluslararası Araştırma Raporu ile birlikte WIPO tarafından yayımlanır ve koruma istenilen ülkelerin ofislerine gönderilir. Başvuru sahibi üye ülkelerde ulusal patent elde etme isteğinde ise, uluslararası başvuru tarihinden itibaren, başvuru rüçhanlı ise rüçhan tarihinden itibaren, 30 ay içerisinde olmak üzere ulusal prosedürlere (Tercümeler, Ücretler ) başlamak için bekleyebilir. Patent İşbirliği Antlaşması’nın patent başvurusu yapacak kişiler açısından yararı her bir ülkeye tek tek yapılacak başvurulardaki, başvuru yapma, vekil atama, çeviri yapma ve ücret ödeme gibi konulardaki sürelerin sekiz ile on sekiz ay uzatılabilmesidir. Patent İşbirliği Antlaşması’na uygun olarak yapılan bir başvuru ulusal kurallardan farklı olduğu gerekçesiyle reddedilmemektedir. Araştırma ve inceleme yapılması işlemleri sonucunda başvuru sahibi, patent verilebilirlik kriterleri hakkında değerlendirme yapabilme imkanına sahip olmaktadır. Patent İşbirliği Antlaşması ile ulusal patent ofislerinin yükü azaltılmaktadır. Uluslararası başvurular, uluslararası araştırma raporu ile birlikte yayınlandığı için, ilgilenen kişilerin bilgilendirilmesi sağlanmakta ve bu başvuruların konusu buluşların patent verilebilirlik kriterleri açısından değerlendirilmesi, üçüncü kişiler tarafından da sağlıklı bir şekilde yapılabilmektedir. Türkiye’nin söz konusu Antlaşmaya katılımı 07.07.1995 tarih ve 4115 sayılı Kanunla onaylanmış olup, Antlaşma 1 Ocak 1996’da Türkiye açısından yürürlüğe girmiştir. 31 Aralık 2004 tarihi itibariyle üye sayısı 124’dür.48 48 http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/m-pct.doc (31.12.2004) 40 1.3.7. PATENTLERİN SINIFLANDIRILMASINA ULUSLARARASI İLİŞKİN STRAZBURG ANLAŞMASI (IPC) Patentlerin uluslararası sınıflandırılması ile ilgili Strazburg Anlaşması 1971’de sonuçlanmış, 1979’da birlik kararı sonucu tadil edilmiştir. Strazburg Anlaşmasının temelini Avrupa Konseyi Anlaşmaları serisinin 17 numaralı Anlaşması olan 19 Aralık 1954 tarihli İhtira Beratlarının Milletlerarası Tasnifi Hakkında Avrupa Anlaşması oluşturmaktadır. Ayrıca Strazburg Anlaşması Paris Sözleşmesinin de ülkeler için önemini kabul etmektedir.49 Strazburg Anlaşması ile tüzel kişiliğe sahip bir birlik50 ve bu birliğin organları oluşturulmuştur. Anlaşmada sayılan diğer organlar Uzmanlar Komitesi, Özel Birlik Kurulu ve Uluslararası Bürodur51. Strazburg Anlaşması, sınıflandırma sisteminde teknoloji 8 bölüme, 20 alt bölüme, 118 sınıfa, 616 alt sınıfa ve yaklaşık 67.000 gruba bölünerek, her birine semboller verilmiştir. Her bir grup arap rakamları ve latin harfleriyle adlandırılır.52 Strazburg Anlaşması yardımıyla bu semboller patent dokümanlarında kullanılmaktadır. Strazburg Anlaşması sınıflandırma sistemi anlaşmaya taraf ülke temsilcilerinden oluşan uzmanlar komitesince periyodik olarak güncelleştirilmektedir. Patent dokümanlarının uluslararası düzeyde tek ve aynı şekilde sınıflandırılması anlamına gelen Strazburg Anlaşması; patent ofisleri ve diğer kullanıcılar açısından bir patent başvurusunu yenilik ve buluş basamağı kriterlerine 49 Bkz: Anlaşmanın maddelerine geçmeden önce Anlaşma Tarafları başlığını içeren bölüm Bkz: Strazburg anlaşması madde 1. 51 Ayrıntılı bilgi için bkz: Uzmanlar Komitesi için madde 5, Özel Birlik Kurulu için madde 7, Uluslararası Büro için madde 8 52 http://www.wipo.int/treaties/en/classification/strasbourg/summary_strasbourg.html (20.12.2004) 50 41 göre değerlendirmek için patent dokümanlarına ulaşmada etkin ve faydalı bir araştırma aracı olmayı temel amacı olarak görmektedir.53 Strazburg Anlaşması ile getirilen sistemin faydaları arasında; teknik ve yasal bilgiye ulaşmayı kolaylaştırmak için, patent dokümanlarının düzgün bir şekilde düzenlenmesini sağlaması da sayılabilir. Ayrıca anlaşma, tüm kullanıcılara patent bilgilerinin teknik alanlara göre sınıflandırılmış şekilde sunulmasını sağlamaktadır. Bunlara ilaveten, teknolojinin belli bir alanında tekniğin bilinen durumunun araştırılmasını ve nihayetinde de çeşitli alanlardaki teknolojik gelişmenin değerlendirilmesini yapabilmek için sınai mülkiyet istatistiklerinin hazırlanmasını sağlamaktadır. Türkiye anlaşmaya 12.07.1995 tarih ve 95/7094 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile katılmış ve anlaşma ülkemiz için 01.10.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anlaşmaya 31.12.2004 tarihi itibariyle 55 ülke üyedir.54 1.3.8. MARKALARIN FİGÜRATİF ELEMANLARININ SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN VİYANA ANLAŞMASI Paris Birliğine üye ülkelerin Sınai Mülkiyet Ofislerince yapılan teklif üzerine, 12 Haziran 1973’de Markaların Şekil Elemanlarının Uluslararası Sınıflandırılmasını tespit eden Viyana anlaşması hazırlanmış ve 9 Ağustos 1985’de yürürlüğe girmiştir. Strazburg Anlaşması ile tüzel kişiliğe sahip bir birlik ve bu birliğin organları oluşturulmuştur. Anlaşmada sayılan diğer organlar Uzmanlar Komitesi ve Birlik Kuruludur. Birlik Kurulu’nun en önemli görevleri arasında Anlaşmanın iki yıllık programını ve bütçeyi hazırlamak gelir.55 53 Anlaşmanın maddelerine geçmeden önce Anlaşma Tarafları başlığını içeren bölümde açıklanan bu amaç aslında WIPO tarafından yürütülen dört sınıflandırma sistemine ilişkin uluslararası anlaşmanın da ortak amacıdır. Bkz: Dört anlaşmanın da giriş bölümleri 54 http://www.wipo.int/treaties/en/documents/pdf/n-strsbg.pdf (31.12.2004) 55 http://www.wipo.int/treaties/en/classification/strasbourg/summary_strasbourg.html (15.12.2004) 42 Sınai Mülkiyet alanında hazırlanan diğer sınıflandırma sistemlerinde olduğu gibi, bu sınıflandırma da ülkelerarası işbirliği açısından avantajlar sağlamaktadır. Uluslararası sınıflandırma yapılmadığı takdirde her ofisin kendi sistemini geliştirmek durumunda kalacağı düşünülerek, başvuruların sınıflandırılması ve araştırılması için ortak kullanım amacıyla bu sistem oluşturulmuştur. Uluslararası başvuru değişimleri esnasında bu sınıflandırmayı kullanan ülkeler çok sayıda tekrar sınıflandırma yapma ve zaman kaybından kurtarılmıştır. Bu avantaj özellikle bu konuda yetişmiş ve yeterli personeli olmayan gelişmekte olan ülke ofisleri açısından çok önemlidir. Ulusal ofislerin Viyana Anlaşması kapsamında yapmaları gereken tek şey söz konusu markanın şekli elemanları için yaptıkları sınıflandırma sembollerini tescil belgelerinde ve yayınlarda belirtmektir. Viyana sınıflandırılması, yukarıdan aşağıya inen bir sistemle şekilleri genelden özele doğru kategori, bölüm ve kısımlara ayırarak hazırlanmıştır. Halen kullanılan versiyonda 29 kategori, 144 bölüm ve 1887 kısım bulunmaktadır.56 Gerekli olan hallerde açıklayıcı notlar konularak, sınıfların kapsamı belirtilmiştir. Viyana Anlaşması sınıflandırma sistemi değişen koşullara paralel olarak sürekli olarak güncelleştirilmektedir. Halen kullanılan beşinci versiyon sınıflandırma sistemi 01.01.2003 de uygulanmaya başlanmıştır. Altıncı versiyonunda 01.01.2008’de yürürlüğe girmesi planlanmaktadır.57 Anlaşmanın avantajlarından biri olan bu güncelleştirilebilme ve modernize edilebilme, üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan uzmanlar komitesi vasıtasıyla yerine getirilmektedir. Ülkemizin, Viyana anlaşmasına katılımı 12.07.1995 tarihli ve 95/7094 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilmiştir. Anlaşmaya 10.01.2005 tarihi itibariyle 20 ülke üye olmasına58 rağmen anlaşma en az 30 ülke ofisi, WIPO uluslararası bürosu, Benelux ofisi ve OHIM tarafından da kullanılmaktadır.59 56 http://www.wipo.int/treaties/en/classification/vienna/summary_vienna.html (15.11.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/classification/vienna/summary_vienna.html (15.11.2004) 58 http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/p-vie&sa.doc (10.01.2005) 59 http://www.wipo.int/treaties/en/classification/vienna/summary_vienna.html (15.11.2004) 57 43 1.3.9. MİKROORGANİZMALARIN ULUSLARARASI SAKLANMASINA İLİŞKİN BUDAPEŞTE ANTLAŞMASI Bir buluşa patent verilebilmesi için, o buluşun açıklanması gerekmektedir. Bu açıklamanın normalde yazılı olması yeterlidir. Fakat patent talep edilen buluş, bir mikroorganizma ya da mikroorganizmanın kullanılışı ile ilgili ise açıklamanın yazılı olması herhangi bir anlam ifade etmez. Böyle bir durumda yapılacak açıklama, ancak mikroorganizmanın bir örneğinin bu konuda uzman bir kuruluşa verilmesi biçiminde olabilir. Mikroorganizmalarla ilgili bir buluş için, birden fazla ülkede koruma talep edildiğinde her ülkeye ayrı ayrı mikroorganizma örneğinin sunulması gerekmektedir. Bu örneklerin en geç başvuru tarihine kadar verilmesinin zorunlu olması ve her ülkede bu konuda uzman bir kuruluşun olmaması, konuyla ilgili başvuruların yapılmasında menfi bir etki yaramaktadır. Yukarıda açıklanan zorlukları ortadan kaldırmak amacıyla, 1977 yılında Patent İşlemleri Amacıyla Mikroorganizmaların Saklanmasının Uluslararası Tanınması Hakkında Budapeşte antlaşması yürürlüğe girmiş ve 1980 yılında Antlaşma Birliği tarafından revize edilmiştir. Paris Sözleşmesine üye her ülkenin anılan anlaşmaya katılma hakkı vardır. Kabul veya onay belgeleri WIPO Genel Müdürüne tevdi edilmelidir.60 Budapeşte Antlaşması ile yine tüzel kişiliğe sahip bir birlik ve bu birliğin kurulu oluşturulmaktadır. 61 Budapeşte Antlaşmasının, mikroorganizma örneklerinin verilmesi için yetkili tevdii merci olarak kabul ettiği 35 saklama kuruluşu vardır. Ancak, anlaşma saklama kuruluşlarının bütçelerini karşılamaz. Bu kuruluşlardan 6 tanesi İngiltere’de, 3’er tanesi Rusya Federasyonu ve Kore’de, 2’şer tanesi Çin, Amerika, Japonya, İtalya ve Polonya’da, bulunmaktadır. 60 Avustralya, Belçika, Bulgaristan, Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/registration/budapest/summary_budapest.html (15.11.2004) 61 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/registration/budapest/summary_budapest.html (15.11.2004) 44 Çekoslovakya, Fransa, Hindistan, Almanya, Macaristan, Hollanda, Slovakya, İspanya, Kanada ve Litvanya’da da birer kuruluş bulunmaktadır. 62 Budapeşte Antlaşması, değişik ülkelerde mikroorganizmalarla ilgili patent başvurusunda bulunmak isteyenler için önemli avantajlar getirmektedir. Bu anlaşmayı kullanarak yapılan başvurularda, başvuruların maliyetinin azalmasının yanı sıra başvuru sahibi daha güvenli başvuru yapma olanağına sahip olmaktadır. Zira, Antlaşmaya üye ülkelerin tümünde başvuru yapabilmek için, her ülkede ayrı ayrı örnek sunmak yerine, Antlaşmanın yetkili kıldığı tevdi mercilerinden birine mikroorganizma örneğinin sunulması yeterli olmaktadır ve mikroorganizmaların muhafaza edilmesi ve tanınması için aynı tipte bir sisteminin kurulması bu konuda başvuru yapanların güvenini artırmaktadır. Ülkemiz açısından 5 Ağustos 1997 tarih ve 97/9731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bu antlaşmaya katılmamız onaylanmıştır. Ülkemiz için 30 Ekim 1998 tarihinde yürürlüğe giren ve iç hukukumuzda aynen yer bulan bu63 antlaşmaya 15 Ocak 2005 tarihi itibariyle 60 ülke ve EPO (Avrupa Patent Ofisi), EAPO (Avrasya Patent Ofisi), ARIPO (Afrika Bölgesi Fikri Mülkiyet Teşkilatı) katılmıştır. 64 1.3.10. MARKA KANUNU ANTLAŞMASI (TLT) Marka Kanunu Antlaşması Türkiye’nin de 1976’dan beri üyesi bulunduğu WIPO tarafından 10 Ekim- 28 Ekim 1994 tarihleri arasında Cenevre’de düzenlenen Diplomatik Konferansta kabul edilmiştir. Ülkemizin de temsil edildiği Diplomatik Konferans sonucu ortaya çıkan antlaşma metni Ülkemiz de dahil olmak üzere 29 üye 62 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/q-budpst.doc (15.11.2004) 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname madde 46 fıkra 2 “Eğer, buluş, mikrobiyolojik bir usulle ilgili ise ve ilişkin olduğu mikroorganizma ilgilenenler tarafından ulaşılabilir değilse, tarifnamenin, bu maddenin birinci fıkrası hükmüne uygun sayılabilmesi için aşağıdaki şartlar gerekir: a - Mikroorganizmanın özellikleri ile ilgili bilgilerin tarifnamede yer alması; b - Başvuru sahibi tarafından en geç başvuru tarihine kadar, Milletlerarası Anlaşmalara uygun olarak kurulmuş ve yetkili tevdi merciine bir mikroorganizma kültürünün verilmesi”. madde 82 fıkra 3 de “Patent başvurusunun konusu, mikroorganizmalarla ilgili bir usule ilişkin ise, koruma mikroorganizmanın ilgilenenlerin ulaşılabileceği hale gelmesinden itibaren başlar” hükümlerini içermektedir ki bu düzenlemelerin Budapeşte Antlaşmasına atıf yaptığı çok açıktır.. 64 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/q-budpst.doc (15.11.2004) 63 45 ülke tarafından imzalanmıştır. Marka Kanunu Antlaşması uluslararası düzeyde marka tecili ve tescil sonrası yapılan işlemlerde uyum sağlamayı amaçlayan ve şekli düzenlemeler getiren bir antlaşmadır. Marka Kanunu Antlaşması Çek Cumhuriyeti, Moldova, Sri Lanka, Ukrayna ve İngiltere’nin katılım bildirgelerini WIPO’ya iletmelerini müteakip 1 Ağustos 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Marka Kanunu Antlaşması ve onun eki olan Marka Kanunu Antlaşması İle İlgili Yönetmelik, marka başvurusu ve tescil işlemleri için üye ülkelerin marka ofislerince yürütülen prosedürlerin uyumlaştırılmasını ve basitleştirilmesini öngörmektedir. Marka Kanunu Antlaşmasının temel amacı ofis işlemlerinde akışın hızlandırılması, gereksiz belge işlemlerinin kaldırılması, belgeye dayalı çalışmaların en aza indirilmesi ve başvuru masraflarının azaltılmasıdır. Amaçlarına ulaşabilmek için, Marka Kanunu Antlaşması marka başvuru ve tescillerinde, isim ve adres değişikliklerinde, devir ve yenilemelerde ofislerin isteyebileceği en fazla evrak sayısını belirlemiştir. Ayrıca antlaşma, başvurular için, vekaletname, adres, isim ve unvan değişiklikleri için standart formlar hazırlamış ve marka tescilinden feragat ve devir dışındaki imzalarda, imza tasdiki veya noter onayını kaldırmıştır. Bunlara ilaveten, Antlaşma iştigal belgesini kaldırmış, birden fazla tescil ve başvuru için isim, adres ve unvan değişikliği gerektiği hallerde tek bir başvurunun yeterli olmasını öngörmüş, genel vekaletnamenin kabulü benimsenmiş, eşyalar ve hizmetler için uluslararası sınıflandırma kullanılması esası getirilmiş ve nihayetinde de birden fazla sınıfa giren mal ve/veya hizmetler için tek bir başvuruda bulunabilme imkanını getirmiştir. Getirilen tüm bu düzenlemelerle hem marka ofislerinin evrak, belge sayısını azaltarak dosya yükünü hafifletmekte hem de başvuru sahipleri için belge tamamlama sürecini ve bu arada yapacağı masrafları azaltmaktadır. 46 Her ne kadar 1994 yılındaki Diplomatik Konferansa ülkemiz katılmış ve çıkan antlaşma metnini onaylamış olsa da o anki 551 sayılı Markalar Kanunumuz antlaşma ile uyumlu değildi. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’nın yürürlüğe girdiği 1995 yılından sonra antlaşmaya girmemiz mümkün olmuştur. Marka Kanunu Antlaşması ile ilgili olarak, 07.11.1997 tarihli ve 23163 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7. Beş Yıllık Kalkınma Planının, “Devletin Düzenleyici ve Gözetici Fonksiyonlarını Geliştirme” ve “Dışa Açılma ve Dünya ile Entegrasyon” Projeleri çerçevesinde ve Türkiye- AB ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla yapılan uyum çalışmaları bağlamında söz konusu Antlaşmaya katılım bir kez daha öngörülmüştür. Yukarıda sayılan gelişmeleri müteakip, Marka Kanunu Antlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, TBMM’de 07.04.2004 tarihinde 5118 sayılı kanun ile kabul edilmiş olup, 14.04.2004 tarih ve 25433 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak iç hukukumuzun parçası haline gelmiş ve WIPO’ya yaptığımız bildirim uyarınca 01.01. 2005 tarihinden itibaren ülkemizde de uygulanmaya başlanmıştır. Katılımda ve uygulanmada büyük bir başarı göstereceğini düşündüğümüz Marka Kanunu Antlaşmasına 15.01.2005 tarihi itibariyle aralarında Amerika, Japonya ve Almanya’nın da bulunduğu 33 ülke üyedir.65 1.3.11. PATENT KANUNU ANTLAŞMASI (PLT) Henüz yürürlüğe girmemiş, Patent Kanunu Antlaşması hazırlanması için, ilk çalışmalar 1991 yılında Lahey’de yapılan Diplomatik Konferansla başlamıştır. Bu amaçla oluşturulan Uzmanlar Komitesi ilk toplantısını 11-15 Aralık 1995 tarihinde Cenevre’de yapmıştır. 1998 tarihinden itibaren Patent Kanunu Antlaşması ile ilgili 65 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/s-tlt.doc (15.01.2005) 47 çalışmaları yürüten uzmanlar komitesinin adı Patent Daimi Komitesi (SCP) olarak değiştirilmiştir. 1999 yılının eylül ayında yapılan SCP’nin üçüncü toplantısında, Patent Kanunu Antlaşması taslağı tadil edilerek teklif hazırlanmış ve 20- 29 Eylül 1999 tarihlerinde yapılan 34. dönem WIPO Yönetim birimleri toplantısında “temel teklif” olarak Diplomatik Konferansa sunulması kararlaştırılmıştır. 11- Mayıs - 2 -Haziran 2000 tarihleri arasında düzenlenen Diplomatik Konferansta söz konusu temel teklif görüşülerek ülkemiz de dahil 107 ülke tarafından imzalanmıştır. Patent Kanunu Antlaşması, ulusal ve bölgesel patent ofislerinin koymuş olduğu şekli gereklerin uyumu, patent alma ve devam ettirilmesi prosedürlerinin kolay ve elverişli hale gelmesiyle ilgilidir. Patent araştırması ve incelemesi gibi esasa ilişkin konular Antlaşmanın kapsamı dışındadır. Patent başvuruları, ek patent başvuruları ve bölünmüş patent başvuruları için uygulanacak olan bu antlaşma, Patent İşbirliği Antlaşması çerçevesinde yapılacak olan başvurularda da geçerli olacaktır. Patent Kanunu Antlaşması’nın imzalanıp yürürlüğe girmesiyle, üye ülkelerde patent başvuruları ile ilgili şekli işlemler uyumlaştırılmış olacak, böylece tüm üye ülkelerde aynı dokümanlarla ve aynı biçimde başvurulacağı için başvuru sahipleri için kolaylık sağlanmış olacak, başvuru sayılarında artış olacaktır. Ayrıca, bazı işlemlerde ek süreler tanınması prosedüre esneklik getirecek, dolayısıyla patent başvurusu sahiplerinin haklarının kaybolmaması, kaydedilmiş hakların yeniden kazanılması sağlanmış olacaktır. Patent Kanunu Antlaşması kurulu tarafından oluşturulacak Uluslararası Model Formları ile yurtdışında başvuru kolaylaşacaktır. Patent işlemlerinin karmaşık halden daha kolay ve elverişli hale getirilmesiyle patent ofisleri daha verimli işleyebilecek ve masraflarını azaltacaklardır. 48 Patent Kanunu Antlaşması’na üye bütün ülkelerdeki şekli patent prosedürlerinin benzerliğine olan güvenden dolayı yabancı patent sistemine geçişte kolaylık sağlanacak, yerel başvuru aktivitesinden yabancı başvuruya doğru hareket başlayacaktır. Ayrıca, zorunlu temsilcilere gerek duyulmadan bazı prosedürler başvuru sahibinin kendisi tarafından yapılabilecektir. Patent Kanunu Antlaşmasına taraf ülkeler, 02 Haziran 2005 yılından itibaren isterlerse elektronik başvuruya geçilebilecek ve kağıt başvurulara izin vermeyecektir.66 Elektronik başvuruya geçişle, mega başvuru olarak adlandırılan binlerce sayfalık başvuruların ele alınması, işlem yapılması ve saklanması gibi sorunlar ortadan kalkacak, gereksiz kağıt, zaman ve para israfı önlenecek, ofisin iş yükü azalarak, daha verimli hale gelmesi sağlanacaktır. Patent Kanunu Antlaşması’na katılım için onay prosedürünü tamamlayan ülke sayısı 20 Aralık 2004 tarihi itibariyle dokuzdur. Bu ülkeler, Danimarka, Hırvatistan, Kırgızistan, Estonya, Moldova, Nijerya, Slovakya, Slovenya ve Ukrayna’dır. Söz konusu antlaşma onuncu ülkenin onay belgesini WIPO’ya sunmasından 3 ay sonra yürürlüğe girecektir. 1.3.12. MALLARIN KAYNAĞI İLE İLGİLİ SAHTE VE YANILTICI İŞARETLERİN ÖNLENMESİ İÇİN MADRİD ANLAŞMASI Malların Kaynağı İle İlgili Sahte Ve Yanıltıcı İşaretlerin Önlenmesi İçin Madrid Anlaşması (Kaynak Konusundaki Madrid Anlaşması) 1891 yılında imzalanarak yürürlüğe girmiştir. Anlaşma 1911 yılında Washington’da, 1925 yılında Lahey’de, 1934 yılında Londra’da, 1958 yılında Lizbon’da ve 1967 yılında Stockholm’de tadil edilmiştir. 66 Türk Patent Enstitüsünde de elektronik başvuru çalışmaları devam etmektedir. Türkiye, halen Patent Kanunu Antlaşmasına katılım için gerekli çalışmaları Türk Patent Enstitüsü eliyle yürütmekte olup modern bir patent mevzuatına sahip ülkemizin anlaşmaya katılımda büyük bir problemle karşılaşmayacağı düşünülmektedir. 49 Madrid Anlaşması, Paris Sözleşmesine üye tüm ülkelerin katılımına açıktır. Anlaşmaya göre, sahte ve yanıltıcı işaretleri içeren mallar, üye ülkelerin her birinde, doğrudan veya dolaylı olarak bir ülke veya belli bir bölge ile ilgili işaret taşıdığında, ithalat sırasında el konulmakta veya ithalat yasaklanmakta veya bu ithalatla ilgili diğer hükümler ve cezalar uygulanmaktadır. Kaynak Konusundaki Madrid Anlaşması hükümleri uyarınca, malların kaynağı konusundaki halkı yanıltıcı mahiyette olacak tüm işaret ve ibarelerin, ticari satışta veya ticari amaçlı sunum ve gösterimlerde kullanımı yasaklanmaktadır. Ancak anlaşmanın herhangi bir birliği veya bütçesi veya uluslararası bir organizasyonu olmadığından anlaşma arzulanan düzeyde etkin olamamıştır. Ülkemizin 21 Ağustos 1930 yılından beri Londra tadil metnine67 üyesi olduğu Kaynak Konusundaki Madrid Anlaşmasına 15 Ekim 2004 tarihi itibariyle 34 ülke üyedir. 1.3.13. COĞRAFİ ULUSLARARASI İŞARETLERİN TESCİLİ KORUNMASI KONUSUNDA VE LİZBON ANLAŞMASI Coğrafi İşaretlerin Korunması ve Uluslararası Tescili Konusunda Lizbon Anlaşması 1958 yılında imzalanmış ve 1966 yılında yürürlüğe girmiştir. 1967 tarihinde Stockholm’de revize edilmiş ve 1979 tarihinde ilaveler yapılmıştır. Lizbon Anlaşmasının amacı insan ve doğa unsurlarından kaynaklanması durumu da dahil olmak üzere belirli bir coğrafi bölgenin özelliklerini taşıyan ürünlerin kaynaklandığı ülke, bölge ya da yer isimlerinin korunmasıdır. Bu tür isimler WIPO’nun uluslararası bürosu tarafından tescil 67 edilecek ve korunması talep Kaynak Konusundaki Madrid Anlaşmasına üye ülkelerin bir kısmı Londra bir kısmı Lahey bir kısmı da Lizbon metnine üyedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/fmdrd-o.doc (19.12.2004) 50 edilen üye ülkelere bildirilecektir. Coğrafi işaret başvurusunu kabul etmeyecek ülkeler bunu uluslararası büroya bir yıl içinde bildirmek zorundadır. 15 Mart 2004 tarihine kadar WIPO uluslararası bürosunda Lizbon Anlaşması çerçevesinde 849 coğrafi işaret tescil edilmiş olup 20 Aralık 2004 tarihi itibariyle bunların 779’u halen mevcut bulunmaktadır.68 Lizbon Anlaşması ile tüzel kişiliğe sahip bir birlik ve bu birliğin kurulu oluşturulmaktadır. Lizbon Anlaşması Stockholm metnini imzalayan ve birliğin üyesi olan tüm ülkeler kurulun üyesidirler. Lizbon Anlaşması, Paris Sözleşmesine tüm üye devletlerin katılımına açıktır. Katılım ve onay belgelerinin WIPO Genel Müdürüne tevdi gereklidir. Türkiye’nin taraf olmadığı Lizbon Anlaşmasının 20 Aralık 2004 tarihi itibariyle 22 üyesi bulunmaktadır. Sınai Mülkiyet konusunda Amerika ve Japonya’nın üye olmadığı bir uluslararası anlaşmanın başarıya ulaşma şansının olmaması, AB üyesi ülkelerden de katılımın düşük olması ve 1958’de imzalanıp 1966’da yürürlüğe giren bir anlaşmaya sadece 22 ülkenin üye olması tarafımızda, Anlaşmanın uluslararası camiada etkin olamayacağını düşündürmüştür. Ayrıca tarafımızca, WIPO’nun coğrafi işaretlerin uluslararası planda korunması konusunda da etkin bir sistem kurmak için yeni69 çalışmalar içinde olacağı düşünülmektedir. 1.3.14. OLİMPİYAT SEMBOLÜNÜN KORUNMASI HAKKINDA NAİROBİ ANLAŞMASI Olimpiyat Sembolünün Korunması Hakkında Nairobi Anlaşması 1981 yılında imzalanmıştır. Anlaşmanın amacı, tüm üye ülkelerin Uluslararası Olimpiyat 68 http://www.wipo.int/treaties/en/registration/lisbon/summary_lisbon.html (20.12.2004) Bu bağlamda WIPO’nun Madrid Anlaşması verimli olmadığı için Madrid Protokolünü, Lahey Anlaşması verimli olmadığı için Lahey Anlaşmasının Cenevre Metni adı altında adeta yeni bir anlaşmayı ihdas ettiğinin de göz önünde tutulmasında fayda vardır. 69 51 Komitesinin iznini almadan, olimpiyat sembolünün70 ticari amaçlı kullanımlarına71 izin vermemek konusunda yükümlülük altında bırakmaktır. Uluslararası Olimpiyat Komitesi bu yetkisini ulusal olimpiyat komiteleri eliyle kullanacak olup kullanıma izin verip vermemek konusundaki yetki ulusal olimpiyat komitelerinde olacaktır. Nairobi Anlaşması ile herhangi bir birlik veya organ oluşturulmadığı gibi anlaşmanın herhangi bir bütçesi de bulunmamaktadır. Nairobi Anlaşması, Paris Sözleşmesine üye tüm devletlere, Birleşmiş Milletlere, Birleşmiş Milletlerle ilişkisi olan özel kuruluşların katılımına açıktır. Katılım ve onay belgelerinin WIPO Genel Müdürüne tevdi gereklidir. Ülkemizin taraf olmadığı Nairobi Anlaşmasına halen 20 Eylül 2004 tarihi itibariyle 43 ülke üyedir.72 1.3.15. ENTEGRE DEVRE TOPOGRAFYALARININ KORUNMASI HAKKINDA WASHINGTON ANLAŞMASI Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Washington Anlaşması 26 Mayıs 1989 tarihinde imzalanmıştır. Henüz yürürlüğe girmemiş anlaşmanın 9 üye ülkesi vardır. Bunlar Çin, Mısır, Gana, Guatamela, Hindistan, Liberya, Sen Lucia, Sırbistan Karadağ ve Zambiya’dır. Washington Anlaşması madde 2’de yer alan tanımlardan hareketle Entegre Devre, elektronik bir işlevi veya bunun gibi diğer işlevleri yerine getirmek üzere tasarlanmış, en az bir aktif elemanı olan ve ara bağlantılarından bir kısmının ya da tümünün bir parça malzeme içerisinde ve/veya üzerinde bir araya getirilmiş ara veya son formdaki ürün biçiminde tanımlanabilir. Aynı şekilde, Entegre Devre 70 İç içe geçmiş beş halkadan oluşan Olimpiyat Sembolünde her bir halkanın bir kıtayı temsil ettiği ve iç içe girmenin de kıtaların kardeşliğini vurguladığı belirtilmektedir ki modern olimpiyatların 1896 tarihinde Atina’da tekrar başlamasının sebebi de budur. 71 Ticari amaçlı kullanımlara örnek olarak reklamlarda kullanım, ürünlerin üzerinde kullanım veya marka biçiminde kullanım verilebilir. 72 http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/r-os&frt.doc (21.12.2004) 52 Topografyası ise Entegre devreyi oluşturan tabakaların üç boyutlu dizilimini gösteren, üretim amacıyla hazırlanmış ve herhangi bir formatta sabitlenmiş görüntüler dizisi olup, her görüntü entegre devrenin üretiminin herhangi bir aşamasındaki yüzeyinin tamamının veya bir kısmının görünümü biçiminde tanımlanabilir. Washington Anlaşmasının amacı her şeyden evvel üye ülkelerde Entegre Devre Topografyalarının Korunmasının sağlanmasıdır. 20 maddeden oluşan Anlaşma bu konuda genel çerçeveler çizmiş ve entegre devre topografyalarının korunmasını kabul eden ülkelerde yeknesak bir uygulama oluşturmaya çalışmıştır. Washington Anlaşması ile tüzel kişiliğe sahip bir birlik ve birliğin kurulu oluşturulacaktır. Ayrıca birlik ve kurul sekreterya işleri WIPO’nun uluslararası bürosunu kullanacaktır. Ülkemizin taraf olmadığı ve henüz yürürlüğe girmemiş Anlaşmanın iç hukukumuzdaki yansıması 5147 sayılı kanundur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 22. Nisan 2004 tarihinde kabul edilen ve 30 Nisan 2004 tarih ve 25448 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun, Washington Anlaşması ile tam uyumludur. 73 Buradan hareketle Anlaşma yürürlüğe girdikten sonra ülkemizin Anlaşmaya katılımında, mali bir külfette getirmeyeceği düşünülerek74 herhangi bir mahsur yoktur. 73 Örnek olarak Washington Anlaşması m. 6 uyarınca koruma süresi asgari 8 yıldır. Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanunumuza göre ise koruma süresi madde 6 uyarınca başvuru tarihinden itibaren 10 yıldır. 74 Bkz yukarıda 2.3. WIPO Tarafından Yönetilen Sınai Mülkiyet Hakları İle İlgili Anlaşmalar bölümü 53 2. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ 2.1. TARİHÇE 1945’lerden sonra gerçekleştirilen teknolojik buluşlar ve gelişmeler ülkeleri giderek artan bir hızla birbirlerine karşı bağımlı bir duruma getirmiştir. Ulaştırma maliyetinin düşmesi, süresinin kısalması, haberleşme olanaklarının artması, piyasaların niteliğini ve işletme tekniklerini de değiştirmiştir. Uluslararası kuruluşlar yıllığında yer alan verilere göre dünyadaki üç binden fazla uluslararası kuruluştan en az üç yüzü ekonomik konularla ilgili olarak faaliyet göstermektedir. Bu ekonomik kuruluşların işlev ve özelliklerine göre ayrımlarında ise Genel Ekonomik Kuruluşlar, Birleşmiş Milletler’in bazı özel sorunlar ve sektörlerle uğraşan FAO, ILO gibi kuruluşları, AB, EFTA, NAFTA gibi bölgesel kuruluşlar, mal hizmetler ile ilgili örgütler, Gümrük İşbirliği Konseyi ve özellikle Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü(WIPO) gibi özel alanlarla uğraşan örgütler ve değişik ikili sözleşmeler şeklinde gruplara ayrıldıkları görülmektedir. Bu genel ekonomik kuruluşlar bir çok ülkeyi yakından ilgilendiren ekonomik ve ticari konularla ilgilenmektedirler. Dünya ekonomik ve ticaret sistemini en üst düzeyde düzenlemeyi amaçlayan kuruluşlar, Bretton Woods Sistemi olarak bilinen ve 27 Aralık 1945 tarihinde oluşturulan Uluslararası Para Fonu (IMF=International Monetary Found), 1946 Haziran’ında faaliyete geçen Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası ya da bilinen adıyla Dünya Bankası (IBRD=International Bank For Reconstruction and Development) dır. Ayrıca, kuruluşlar arasında Bretton Woods Konferansları sonucunda ortaya çıkmamakla birlikte bağlantılı olarak hazırlanan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT=General Agreement on Tariffs and Trade) ve 15 Nisan 1994’te imzalanan Uruguay Round Nihai Senedi ile kurulan Dünya Ticaret Örgütü=DTÖ ya da WTO=World Trade Organization)’ndan oluşmaktadır.75 2.2. GATT - GÜMRÜK TARİFELERİ VE TİCARET GENEL ANLAŞMASI 75 TURHAN, C. Bülent, age ,s. 42 54 GATT anlaşması, Bretton Woods Konferansları sonucunda ortaya çıkmamıştır ancak, konferansta bir Uluslararası Ticaret Örgütü’nün (International Trade Organization) kurulmasının gerekliliğine karar verilmiştir. Böyle bir örgütün kurulması gerçekleşmeyince, 30 Ekim 1947 tarihinde yürürlüğe giren anlaşma ile dünya ticaretini geçici olarak düzenlemek üzere GATT oluşturulmuştur. 15 Aralık 1993 tarihinde sonuçlanan Uruguay Round, GATT’ın geçici niteliğine son vermiş ve onu Dünya Ticaret Örgütü’ne ( DTÖ=WTO=World Trade Organization) dönüştürmüştür.76 2. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ticareti kurala bağlayan çok taraflı bir anlaşma olarak 1947 yılında imzalanan GATT, 1948 yılında yürürlüğe girmiştir. 2. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ticaret sisteminin kurumsal yapısı olarak oluşturulmaya çalışılan Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO) hayata geçirilememiş, yerini bir örgüt olmayıp bir anlaşma olan ve bir sekreteryadan başka kurumsal yapısı bulunmayan GATT’a bırakmıştır. GATT kurucu anlaşması 23 ülke tarafından imzalanmıştır. Daha sonraki GATT turları olarak adlandırılan uluslararası görüşmeler, dünya ticaretinin kurallarının kapsamını önemli ölçüde genişletmiş ancak, dünya ticaret sisteminin kurumsal yapısı ilk kez Uruguay Round Müzakereleri ile güçlendirilmiştir.77 2.3. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ 2.3.1 GENEL OLARAK 76 DTÖ Kuruluş Anlaşması, 29 Ocak 1995 tarih ve Mükerrer 22186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. s.2 ve s.12(Dünya Ticaret Örgütü, 1947 yılında 23 ülke tarafından kurulan GATT’ın yerini almıştır.) 77 Müzakereler: 1947 Cenevre Müzakeresi, 1949 Annecy (Fransa) Müzakeresi, 1950-1951 Torquay (İngiltere) Müzakeresi, 1955-1956 Cenevre Müzakeresi, 1960-1962 Cenevre Dillon Round Müzakeresi, 1964-1967 Kennedy Round (ABD), 1973-1979 Tokyo Round, 1986-1993 Uruguay Round (Punta Del Este kenti, Uruguay), 1994 Marakeş Protokolü 55 Dünya Ticaret Örgütü, 15 Aralık 1993 tarihinde tamamlanan GATT Uruguay Round Müzakereleri sonucunda 15 Nisan 1994 tarihinde imzalanan ve 1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe giren Nihai Senet içinde yer alan “Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması” ile kurulmuştur (1. madde). Böylece, uzun yıllar süren geçici uygulamalardan sonra, Uruguay Round Nihai Senedi GATT’ı, üyeleri arasındaki ticari ilişkileri düzenlemekle görevli yapıya dönüştürmüştür. DTÖ Kuruluş Anlaşması, ekleriyle birlikte, 29 adet yasal metinden oluşmaktadır. Bunlara ek olarak 25 adet bildirim, karar ve mutabakat metni de DTÖ üyelerinin yükümlülüklerini belirlemektedir. Bunların tümü beraber ele alındığında, dünya ticaretini düzenlemeyi amaçlayan bir kurallar bütününün varlığı anlaşılmaktadır. DTÖ, bu kuralların geliştirdiği ve ticaretin serbestleşmesine yönelik müzakerelerin yürütüldüğü bir forum olmanın yanı sıra bu kuralların uygulanması sırasında doğabilecek uyuşmazlıkların çözümlenmesi için de entegre bir sistem getirmektedir.78 DTÖ, çok taraflı ticaret sisteminin yasal ve kurumsal organıdır. Hükümetlerin iç ticaret yasalarını ve düzenlemelerini nasıl yapacakları konusunda yasal bir çerçeve ortaya koymaktadır ve toplu görüşmeler ve müzakereler yoluyla ülkeler arasında ticari ilişkilerin geliştirildiği bir platformdur. 1948 tarihli GATT çerçevesinde ve 1986-1994 Uruguay Turu sonucunda kurulması kararlaştırılmış olan DTÖ’ye , halen, 31’i gözlemci statüsünde olmak üzere toplam 148 ülke ve aralarında Dünya Bankası ile Uluslararası Para Fonu ve WIPO’nun da bulunduğu çeşitli uluslararası kuruluş katılımda bulunmaktadır.79 Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan DTÖ’nün başlıca faaliyetleri, GATT ve DTÖ anlaşmalarını yürütmek, uluslararası ticarete ilişkin anlaşmazlıkları 78 TURHAN, C. Bülent, age, s.43 İstatistiki bilgiler ve ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.wto.org/english/thewto_e/igo_obs_e.htm (24.12.2004) 79 56 çözmek, ticaret müzakereleri için forum oluşturmak, ulusal ticaret politikalarını izlemek ve gelişmekte olan ülkeler için teknik yardım sağlamaktır.80 Türkiye, 26 Ocak 1995 tarih ve 4067 Sayılı Kanun ile DTÖ Kuruluş Anlaşması’nın onaylanmasını uygun bulmuştur. Anlaşma’nın 31 Aralık 1994 tarihinden geçerli olmak üzere onaylanması, 95/6525 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 3 Şubat 1995 tarihinde kararlaştırılmıştır. Söz konusu karar 25 Şubat 1995 tarih ve 22213 Sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.81 1947 yılında imzalanan GATT, yalnızca uluslararası ticarete konu olan mallara ilişkin gümrük tarifeleri ile ilgili iken, anlaşma, düzenlenen turlar sonucu zenginleştirilmiştir. 1994 yılında imzalanan Marakeş (DTÖ) Protokolü sonucunda oluşturulan 82 , GATT ve ekleri ile mal ticaretinin yanı sıra, hizmet ticareti, fikri hakların ticari yönlerine ilişkin düzenlemeler ve uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak kurallar GATT kapsamına alınmıştır. 80 KARAKOÇ, K. Oğuz, Rekabet Kurallarının Uluslararasılaşması ve Uluslararası Örgütlerin Rekabet Politikaları, İstanbul , Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2002, s.19 81 TURHAN, C. Bülent, age, s.43 82 DTÖ Anlaşması kapsamında yer alan anlaşmalar ve bunlara bağlı hukuki metinler şunlardır: EK 1:Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları Ek 1 A: Mal Ticaretinde Çok Taraflı Anlaşmalar Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması(GATT) 1994, Tarım Anlaşması, Bitki ve Hayvan Sağlığı Tedbirleri Uygulama Anlaşması, Tekstil ve Giyim Anlaşması(ATC), Ticaretle Bağlantılı Yatırım Tedbirleri Anlaşması (TRIMs), GATT’ın VI. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma GATT’ın VII. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma Sevk Öncesi İnceleme Anlaşması Menşe Kuralları Anlaşması İthalat Lisansları Anlaşması Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması Ek 1 B: Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ve Ekleri Ek 1 C: Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması ( TRIPS ) Ek 2: Anlaşmazlıkların Çözülmesi Konusundaki Kural ve Yöntemleri Belirleyen Mutabakat Metni Ek 3: Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Mekanizması Ek 4: Çoklu Ticaret Anlaşmaları Çoklu Ticaret Anlaşmaları Sivil Uçak Ticaret Anlaşması Devlet Alımları Anlaşması Uluslararası Süt Ürünleri Anlaşması Uluslararası Sığır Eti Anlaşması 57 DTÖ, Anlaşma’nın eklerinde yer alan anlaşmalarda ve bunlara bağlı yasal metinlerle ilgili konularda üye ülkeler arasında ticari ilişkilerin devamı için ortak kurumsal yapıyı oluşturmuştur. Ek 1, 2 ve 3’te yer alan anlaşmalar ve bunlara bağlı olan hukuki metinler (Bundan sonra Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları olarak adlandırılacaktır) bu anlaşmaların mütemmim cüzüdürler ve tüm üyeleri bağlarlar. Ek 4’te yer alan anlaşmalar ve bunlara bağlı metinler, ( Bundan sonra Çoklu Ticaret Anlaşmaları olarak adlandırılacaktır) imzalayan üyeleri bağlarlar ve taraf olan üyeler bu anlaşmanın bir parçasını oluşturur. Çoklu Ticaret Anlaşmalarındaki, ihtiyariliğinin doğal sonucu, kabul etmemiş bulunan üyeler için yükümlülük veya hak yaratmamalarıdır.83 DTÖ Kuruluş Anlaşması kapsamında yer alan anlaşmalar ile bunlara bağlı hukuksal metinlerin en önemlilerinden birisi, Ek 1C’de yer alan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması(TRIPS=Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights)’dır. DTÖ Kuruluş Anlaşması ve Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’nın belirtilen durumlar dışında DTÖ, GATT 1947 Akit Tarafları’nın GATT 1947 çerçevesinde kurulan organlarının karar, usul ve adetlerini uygulamaktadır. 1994 tarihli Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması “GATT 1994” olarak anılmaktadır. GATT 1994, Birleşmiş Milletler Ticaret ve İstihdam Konferansı’nın Hazırlık Komitesi’nin İkinci Dönem Toplantısı’nda kabul edilen Nihai Senet’e eklenip daha sonra değiştirilen, düzeltilen ya da eklemeler yapılan ve “GATT 1947” olarak ifade edilen 30 Ekim 1947 tarihli Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması’ndan hukuken farklıdır. GATT 1994, GATT 1947’yi içermenin yanı sıra DTÖ Anlaşması yürürlüğe girmeden önce GATT 1947 uyarınca yürürlüğe girmiş olan tarife tavizleri ile ilgili protokoller ve onay belgeleri , Katılma Protokolleri, GATT 1947’nin XXV. Maddesi uyarınca verilmiş olup DTÖ Anlaşması yürürlüğe girdiğinde hala geçerli olan 83 KARAKOÇ, age, s.21 58 aykırılık kararları ve GATT 1947’nin akit taraflarının diğer kararları ile Madde II:1(b), Madde XXIV, Madde XXVIII ve ödemeler dengesi konusundaki hükümlerin yorumlanmalarına ilişkin mutabakat metinleri ve Marakeş Protokolü’nden oluşmaktadır. DTÖ’nün temelini oluşturan GATT 1994, uzun vadede ticaretin karşılaştığı bütün engelleri kaldırmayı amaçlamakla birlikte, öncelikle dünya ticaretinin belirgin bir takım kural ve ilkelere bağlanmasını sağlamaya çalışmaktadır. 2.3.2. DTÖ’NÜN GÖREVLERİ DTÖ’nün görevi, kuruluş anlaşması madde 3’de düzenlenmiştir. Bu anlaşmaya göre DTÖ’nün görevi, kuruluş anlaşması ile Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’nın uygulanmasını, yönetimini ve işlemesini kolaylaştırmak ve amaçlarına ulaşılmasında katkıda bulunmaktır. DTÖ ayrıca Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’nın uygulanması, yönetimi ve işlemesi için gerekli çerçeveyi sağlama görevini de üstlenmiştir. DTÖ’nün Kuruluş Anlaşması’na ek anlaşmalarda ele alınan konularla ilgili çok taraflı ticaret ilişkilerinde üyeler arasında bir müzakere forumu oluşturulması öngörülmüştür. DTÖ, üyelerin çok taraflı ticaret ilişkileri konusunda ileride yapılacak müzakereler için de bir forum oluşturabileceği gibi Bakanlar Konferansı’nda alınacak kararlara göre, üyeler arasında bu müzakerelerin sonuçlarının uygulanması için de bir çerçeve oluşturabilecektir. Kuruluş Anlaşması’nın Ek 2’sinde yer alan Uyuşmazlıkların Çözümlenmesi Konusundaki Kural ve Yöntemleri Belirleyen Mutabakat Metni ile anlaşmanın Ek 3’ünde yer alan Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Sistemini yönetmek de görevleri arasındadır. Ayrıca, DTÖ küresel ekonomi politikasının oluşturulmasında daha fazla tutarlılık sağlamak amacıyla, gerekli olduğu durumlarda, küresel ekonomi politikası yapımıyla ilgili örgütlerle(Uluslararası Para Fonu ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası ile ona bağlı kurumlarla) işbirliği yapmaktadır. 59 2.3.3. DTÖ’NÜN ORGANLARI Dünya Ticaret Örgütünün organları madde IV ve madde VI arasında düzenlenmiştir. DTÖ’nün başlıca organları, Bakanlar Konferansı, Genel Konsey, Çeşitli Konseyler ve onlara bağlı alt organlar, çeşitli Komiteler ve Sekreteryadır. Söz konusu organlara ilişkin olarak DTÖ Kuruluş Anlaşması’nda belirtilen başlıca hususlar aşağıdadır. 2.3.3.1. Bakanlar Konferansı Bakanlar Konferansı, DTÖ’nün en yetkili organıdır. Tüm üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan ve en az iki yılda bir kez toplanan Bakanlar Konferansı, DTÖ’nün görevlerini yerine getirmek ve buna yönelik tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. Bakanlar Konferansı, herhangi bir üyenin isteği üzerine, Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları kapsamına giren tüm konularda karar alma yetkisine sahiptir. Kararın, DTÖ Kuruluş Anlaşması ve söz konusu Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’nın karar alma konusundaki özel hükümlerine uygun olarak alınması gerekmektedir. 2.3.3.2. Genel Konsey DTÖ’nün gündelik işleri başta Genel Konsey olmak üzere diğer alt organlar tarafından yapılmaktadır. Genel Konsey tüm üyelerin temsilcilerinden oluşmakta ve gerekli oldukça toplanmaktadır. Bakanlar Konferansı’nın görevleri, toplantılar arasındaki dönemde, Genel Konsey tarafından yerine getirilir. Genel Konsey kendi tüzüğünü oluşturur ve komitelerin tüzüklerini onaylar. Bakanlar Konferansı adına sürekli olarak görev yapmanın yanı sıra Genel Konsey, Uyuşmazlıkların Çözümlenmesine İlişkin Mutabakat’da öngörülen, anlaşmazlıkların çözümlenmesine yönelik işlemleri denetlemek üzere, Uyuşmazlıkların Çözümlenmesi Organı ve Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme 60 Sistemi’nde öngörülen, üyelerin ticaret politikalarını düzenli olarak gözden geçirmek üzere, Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Organı olarak da toplanmaktadır. Çoklu Ticaret Anlaşmaları’nda öngörülen organlar, bu anlaşmalarla kendilerine verilen görevleri yerine getirir ve DTÖ’nün kurumsal çerçevesi altında faaliyette bulunurlar. Bu organlar, faaliyetlerine ilişkin olarak Genel Konsey’e de bilgi verirler. Genel Konsey, DTÖ’nünkilerle ilişkili sorumlulukları olan hükümetler arası örgütlerle etkin işbirliğine yönelik düzenlemeleri de yapacaktır. Ayrıca, Genel Konsey, DTÖ’nünkilerle ilişkili konularla ilgilenen hükümet dışı örgütlerle istişare ve işbirliği için gerekli düzenlemeleri yapabilecektir.84 2.3.3.3. Konseyler Dünya Ticaret Örgütü kuruluş anlaşması madde IV, bent (5) uyarınca Genel Konsey’e bağlı olarak üç Konsey oluşturulmuştur. Bunlar, Mal Ticareti Konseyi, Hizmetler Ticareti Konseyi ve Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Konseyi (TRIPS Konseyi)’dir. Mal Ticareti Konseyi, Ek 1A’da yer alan Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’nın uygulanmasını, Hizmetler Ticareti Konseyi, Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’nın uygulanmasını (DTÖ Kuruluş Anlaşması, Ek 1B), TRIPS Konseyi, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’nın uygulanmasını denetler. Konseyler, ilgili anlaşmalar ve Genel Konsey tarafından kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. Konseylere üyelik tüm üyelerin temsilcilerine açıktır. Konseyler, Genel Konsey’in onayı kaydıyla, kendi usul kurallarını oluştururlar. Konseyler görevlerini yerine getirmek için gereken sıklıkla toplanırlar. Mal Ticareti, Hizmetler Ticareti ve TRIPS Konseyi gerektiği kadar alt organ oluşturabilirler. Bu alt organların usul kuralları, ilgili Konsey’in onayı kaydıyla kendileri tarafından oluşturulur. 84 DTÖ Kuruluş Anlaşması madde 5 61 2.3.3.4. Komiteler Bakanlar Konferansı’na bağlı Ticaret ve Kalkınma Komitesi, Ödemeler Dengesi Kısıtlamaları Komitesi ile Bütçe, Mali ve İdari İşler Komitesi kurulmuştur. Bu komiteler, tüm üyelerin temsilcilerine açıktır. Komiteler, DTÖ Kuruluş Anlaşması ve Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları uyarınca üzerlerine düşen görevleri ve ayrıca Genel Konsey tarafından kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. Bakanlar Konferansı gerekli gördüğü görevler için ek Komiteler de oluşturabilir. Genel Konsey tarafından verilen görevlere ilaveten, Ticaret ve Kalkınma Komitesi, gelişmekte olan ülkeler ve özellikle en az gelişmiş ülkelerle ilgili konuları ele alır. Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’nda yer alan en az gelişmiş üye ülkeler lehine olan hükümleri gözden geçirmek ve Genel Konsey’e gerekli önlemlerin alınması amacıyla rapor vermek Ticaret ve Kalkınma Komitesi’nin görevlerindendir.85 Ödemeler Dengesi Kısıtlamaları Komitesi, ödemeler dengesi sorunlarını çözmek için GATT’ın 12. ve 18. maddeleri çerçevesinde ticareti kısıtlayıcı önlemler alan ülkeler ve DTÖ arasındaki danışmalardan sorumludur. Bütçe, Mali ve İdari İşler Komitesi, DTÖ’nün bütçesi ve mali durumuyla ilgili çalışmaları gerçekleştirir. 2.3.3.5. Sekreterya 85 Örnek kabilinden TRIPS Anlaşması’nın 67. maddesi, gelişmiş üye ülkelerin TRIPs Anlaşması’nın uygulanmasını kolaylaştırmak için, istenmesi durumunda ve karşılıklı olarak kabul edilen süre ve koşullarla, gelişmekte olan ve en az gelişmiş üye ülkelerin lehine teknik ve mali işbirliği sağlamalarını öngörmektedir. Bu işbirliğinin Fikri Mülkiyet Hakları’nın korunması, uygulanması ve kötüye kullanımlarının önlenmesi ile ilgili yasaların ve yönetmeliklerin hazırlanmasında yardım ve personel 62 GATT 47’nin Sekreteryası, DTÖ’nün Sekreteryası olmuştur. DTÖ’nün Sekreteryası’nın başında bir Genel Müdür bulunmaktadır. Genel Müdür, Bakanlar Konferansı tarafından atanır. Genel Müdür’ün yetki ve görevlerini, hizmet koşullarını ve görev süresini de Bakanlar Konferansı belirlemektedir. Sekreterya görevlileri Genel Müdür tarafından tayin edilir. Genel Müdür ve Sekreterya’nın sorumlulukları tamamen uluslararası niteliktedir. Genel Müdür ve Sekreterya görevlileri, görevlerini yerine getirirken herhangi bir hükümetten ve DTÖ dışındaki herhangi bir makamdan talimat isteyemez ve alamazlar. DTÖ üyeleri de, Genel Müdürün ve Sekreteryanın sorumluluklarının uluslararası hüviyetine saygılı olacaklar ve görevlerinin ifasında onları etkilemeye çalışmayacaklardır.Bu uluslararası dokunulmazlıklar ve imtiyazlar, DTÖ’nün dünya ticaretini düzenlemeye yönelik amacını gerçekleştirmeye ülkelerin verdiği önemi göstermektedir. 2.3.4. DTÖ’YE ÜYELİK Dünya Ticaret Örgütüne, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasını ve Çok Taraflı Ticaret Anlaşmalarını kabul eden ve kendileri için GATT 1994’e Taviz ve Yükümlülük Listeleri ve GATT’a Müşahhas Yükümlülük listeleri eklenmiş bulunan ve iş bu Anlaşma yürürlüğe girdiği tarihte GATT 1947’nin akit tarafları ve Avrupa Toplulukları, asli üyeleri olacaklardır. DTÖ’ye üye olmak için madde 11 fıkra 1 ile getirilen bu yükümlülükler, az gelişmiş ülkelerin de DTÖ üyesi olması için fıkra 2 ile yumuşatılmıştır. Fıkra 2 hükmü uyarınca, Birleşmiş Milletler tarafından, en az gelişmiş ülke olarak tanınan ülkeler, sadece kendi kalkınma, mali ve ticari ihtiyaçları veya idari ve yapısal kapasiteleri ile bağdaşan yükümlülük ve tavizler üstleneceklerdir. 2.3.5. DTÖ’NÜN STATÜSÜ eğitimi de dahil olmak üzere bu konularla ilgili yerel ofis ve kuruluşların kurulmasında ve güçlendirilmesinde destek verilmesini kapsayacağı belirtilmektedir. 63 Dünya Ticaret Örgütü’nün statüsü Kuruluş Anlaşması madde VIII’de düzenlenmiştir. DTÖ, tüzel kişiliğe sahiptir ve her bir üye, kendisine görevlerini ifa edebilmesini teminen gerekli hukuki kabiliyeti tanıyacaktır. DTÖ’nün görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli ayrıcalık ve dokunulmazlıklar, her üye ülke tarafından kendisine tanınmıştır. DTÖ görevlileri ve üye ülke temsilcilerine de DTÖ ile ilgili görevlerini bağımsız şekilde yerine getirebilmeleri için gerekli ayrıcalık ve dokunulmazlıklar, her bir üye tarafından verilmiştir. Bu ayrıcalık ve dokunulmazlıklar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 21 Kasım 1947’de onaylanan Uzman Kuruluşların Ayrıcalık ve Dokunulmazlıkları Anlaşması’nda öngörülen ayrıcalık ve dokunulmazlıklarla benzer niteliktedir. 2.3.6. DTÖ’NDE KARAR ALMA Dünya Ticaret Örgütü’nde karar alma prosedürleri çeşitlilik arz etmektedir. Bu bağlamda, DTÖ’nün başlıca karar alma yöntemleri aşağıdadır. 2.3.6.1. Konsensüs (Uzlaşma) Yöntemi DTÖ’nde kural olarak kararlar, GATT 1947’de olduğu gibi konsensüs yöntemi ile alınmaktadır.86 Bu yönteme göre, toplantıda hazır bulunan herhangi bir üyenin alınacak karara itiraz etmemesi durumunda, ilgili organ kendisine sunulan konuda konsensüs ile karar almış olmaktadır. Her ne kadar konsensüs genel kural olsa da kuralın uygulanmasının zorluğu sebebi ile asıl karar alma yöntemi oylamadır. 2.3.6.2. Oylama 86 DTÖ kuruluş anlaşması Madde 9 64 Bir konuda konsensüs ile karar alınması gerçekleşmez ise ve bu konu münhasıran konsensüs gerektiren bir durum değilse, oylamaya başvurulmaktadır. Bakanlar Konferansı ve Genel Konsey toplantılarında her bir DTÖ üyesi bir oya sahiptir. AB’nin oy hakkını kullandığı durumlarda, AB’nin oy sayısı, DTÖ’ye üye, AB üyesi ülke sayısına eşit olacaktır. Bakanlar Konferansı ve Genel Konsey’de kararlar, genel olarak (DTÖ Kuruluş Anlaşması’nda ya da ilgili Çok Taraflı Ticaret Anlaşması’nda aksi bir hüküm olmadığı taktirde) oy çokluğu ile alınmaktadır. DTÖ Kuruluş Anlaşması’nda dört çeşit oylama durumu öngörülmüştür. DTÖ üyelerinin dörtte üç çoğunluğu ile herhangi bir çok taraflı anlaşmanın yorumu kabul edilebilmektedir. Yine dörtte üç çoğunlukla çok taraflı anlaşma ile bir üyeye verilen yükümlülüğün aykırılık kararı alınabilir. Çok taraflı anlaşmaların hükümlerinin değiştirilmesini içeren kararlar, ilgili hükmün özelliğine bağlı olarak, tüm üyelerin kabul etmesi ile ya da üçte iki çoğunlukla alınmaktadır. Ancak bu tür değişiklikler, yalnızca onları kabul eden DTÖ üyeleri için geçerli olmaktadır. Yeni bir üyenin kabulüne ilişkin karar ise Bakanlar Konferansı tarafından üçte iki çoğunlukla alınmaktadır.Kuruluş anlaşmasında düzenlenen ve oylamanın öngörüldüğü kararlar aşağıdadır. 2.3.6.2.1. Anlaşmaların Yorumlanması DTÖ Kuruluş Anlaşması madde 9’a göre Bakanlar Konferansı ve Genel Konsey Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’nın yorumlarını onaylamakta ek yetkili merci olacaklardır. Bir yorumun kabul kararı, anlaşmayı takip eden konseyin tavsiyesi üzerine, üyelerin dörtte üç çoğunluğu ile alınmaktadır. 2.3.6.2.2. Aykırılık Kararları 65 Olağanüstü durumlarda, Bakanlar Konferansı, bir üyeye DTÖ Kuruluş Anlaşması ya da Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları’ndan herhangi biri uyarınca verilen bir yükümlülüğe aykırı davranmasına izin verebilir. Bir başka deyişle, üye devlet veya devletlere DTÖ kuruluş Anlaşması veya Çok Taraflı Ticaret Anlaşmalarından geçici muafiyetler tanıyabilir. Teknik olarak bu muafiyetler aykırılık kararı olarak adlandırılmaktadır. Aykırılık kararları, üyelerin dörtte üçünün oyu ile alınabilir. Ancak, geçiş süresi ya da aşamalı uygulama dönemine tabi olup da öngörülen süre içinde yerine getirilmemiş olan yükümlülükler için ek süre istekleri konusundaki kararların konsensüs yöntemi ile alınması gerekmektedir. DTÖ Kuruluş Anlaşması ile ilgili aykırılık kararı alınmasına yönelik istekler, konsensüs ile karar alma yöntemine uygun olarak Bakanlar Konferansı’nın dikkatine sunulmaktadır. Bakanlar Konferansı, bu isteği 90 gün içinde ele almak durumundadır. Bu süre içinde konsensüse ulaşılamıyorsa, aykırılık kararı üyelerin dörtte üçünün oy çokluğu ile alınabilir. Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları ile ilgili aykırılık kararı alınmasına yönelik istekler, 90 gün içinde incelenmek üzere öncelikle Mal Ticareti Konseyi, Hizmet Ticareti Konseyi ya da TRIPS Konseyi’ne yapılır. Bu dönemin sonunda, ilgili Konsey Bakanlar Konferansı’na bir rapor sunar. Bakanlar Konferansı’nın aykırılık kararlarında, bu kararı gerektiren olağanüstü durumun, aykırılık kararının koşullarının ve sona ereceği tarihin belirtilmesi gerekmektedir. Bir yıldan daha uzun bir süreyi kapsayan aykırılık kararları, verildikleri tarihten itibaren en geç bir yıl sonra başlamak üzere, sona erinceye kadar her yıl, Bakanlar Konferansı tarafından gözden geçirilmektedir. Bu inceleme sırasında, aykırılığı gerektiren olağanüstü durumun halen var olup olmadığı ve aykırılığın koşullarının yerine getirilip getirilmediği üzerinde durulmaktadır. Bu 66 yıllık incelemeye dayanarak, Bakanlar Konferansı aykırılık kararının süresini uzatabilir, koşullarını değiştirebilir ya da kararı sona erdirebilir. 2.3.7. DTÖ’NÜN TİCARİ ANLAŞMAZLIKLARI ÇÖZME SİSTEMİ 2.3.7.1. Genel Olarak Ticari anlaşmazlıkların çözülmesi için DTÖ’nün başvurduğu, “Anlaşmazlıkların Çözümlenmesine İlişkin Kural ve İlkelere İlişkin Anlaşma”sı bulunmaktadır. Bu anlaşmada ifade edildiği üzere, DTÖ’nün anlaşmazlıkları çözme sistemi, Çok Taraflı Ticaret Sistemi’ne güvenlik ve bilgi sağlama konusunda temel bir unsur oluşturmaktadır. DTÖ üyeleri, ticari kuralların görülen ihlallerine karşı tek taraflı faaliyete geçmemeyi ancak çok taraflı anlaşmazlıkları çözme sistemine başvurmayı ve kararlara uymayı taahhüt etmişlerdir. DTÖ Genel Konseyi, Anlaşmazlıkları Çözme Organı (Dispute Settlement Body=DSB) olarak, Uruguay Round’un Nihai Senedi’nin kapsadığı herhangi bir anlaşmadan doğan anlaşmazlıkları ele almak üzere toplantıya çağırmaktadır. Anlaşmazlıkları Çözme Organı, panel düzenleme, panel ve temyiz raporlarını kabul etme gibi işlerin yanı sıra kural, tavsiye ve uygulamaların denetimi ve bunların sürdürülmesini ve tavsiyelerin uygulanmadığı durumlarda misilleme önlemlerine izin verme konularında tek yetki sahibidir. DTÖ’nün anlaşmazlıkları çözme sisteminin amacı, anlaşmazlığa olumlu bir çözüm sağlamaktır. Bu yolla, üyeler arasında DTÖ hükümlerine uygun olarak karşılıklı kabul edilen bir çözüm bulunması desteklenmektedir. Bu, ilgili hükümler arasında ikili müzakereler yolu ile gerçekleştirilebilir. Anlaşmazlıkların çözümünün ilk aşaması, bu tür müzakerelerin başlatılmasıdır. Bunlar gerçekleştirilemiyorsa, her iki tarafın anlaşması durumunda konu, memuriyet yetkisi içinde hareket edilerek anlaşmazlığı çözmek üzere DTÖ Genel Müdürü’ne götürülebilecektir. Genel Müdür, taraflar arasında bir uzlaşma ve aracılık önerisinde bulunabilir. 67 Müzakereler, 60 gün içinde çözüme varmayı başaramazsa, şikayetçi taraf Anlaşmazlıkları Çözme Organı’ndan konuyu incelemek üzere bir panel düzenlenmesini isteyebilir. Panel düzenlenmesi hemen hemen kendiliğinden gelişir. Prosedür gereği, karara karşı bir görüş birliği olmadıkça, Anlaşmazlıkları Çözme Organı’nın iki kezden fazla olmamak üzere panel düzenlemesi gerekebilir. Panelin çalışma esaslarının düzenlenmesinin yanı sıra belirlenmesi de söz konusu organ tarafından yapılır. Anlaşmazlıkları Çözme Organı, üye ülke şikayetini inceleyerek tavsiyelerde bulunabilir ya da yardımcı olacak kararların verilmesini sağlayacak standart çalışma esaslarını hazırlar. Panel ilgili tarafların kabul etmesi durumunda farklı çalışma esasları çerçevesinde de faaliyet gösterebilir. Panel düzenlendikten 30 gün içinde teşkilatlandırılmak zorundadır. DTÖ Sekreteryası, ilgili taraflara üç olası panelcinin ismini önerebilir. Seçme konusunda bir güçlük olması durumunda, Genel Müdür, panelcileri atayabilir. Panelciler, bireysel kapasitelerine göre hizmet ederler ve hükümet talimatlarına bağlı değildirler. Panel son raporu, normal olarak anlaşmazlıklarla ilgili taraflara altı ay içinde verilir. Dayanıksız mallarla ilgili olanlar da dahil olmak üzere aciliyet durumunda bu zaman sınırı üç aya kadar indirilebilmektedir. Panellerin anlaşmada belirlenen ayrıntılı çalışma prosedürleri bulunmaktadır. Başlıca aşamalar şunlardır: -Anlaşmazlık durumundaki taraflardan her biri, davada, ilk esas toplantısından önce gerçekler ve iddialar hakkındaki sunumunu panele iletir. -İlk toplantıda davacı durumunu ( anlaşmazlık konusunu ), savunma tarafı da savunmasını sunar. Üçüncü taraflar da menfaatlerini bildiren görüşlerini sunabilirler. Resmi itirazlar ( çürütme ) ikinci esas toplantıda yapılır. 68 -Taraflardan birinin bilimsel ya da başka teknik konuları ortaya attığı davalarda panel, danışmanlık raporunu hazırlamaları için uzman bir inceleme grubu atayabilmektedir. -Panel, taraflara yorumlamaları için iki haftalık bir süre vererek tanımlayıcı ( Gerçeğe dayalı ve tartışmalı) bölümler sunar. Panel, taraflara incelemeleri için bir haftalık süre vererek bulguları ve sonuçları içeren geçici bir rapor sunar. Bu inceleme dönemi iki haftayı aşamaz ancak, bu süre içinde panel taraflara ek toplantılar düzenleyebilmektedir. -Son karar taraflara sunularak, üç hafta sonra tüm DTÖ üyelerine dağıtılır. -Panelin, alınan bir önlemin, ilgili DTÖ anlaşmasının koşullarına uygun olmadığına karar vermesi durumunda, panel ilgili üyeye bu önlemi anlaşmaya uygun hale getirmesi önerisinde bulunur. Ayrıca, üyenin öneriyi yürütebileceği yolları da öne sürebilir. -Panel raporları, taraflardan biri temyiz kararını bildirmedikçe ya da raporun kabul edilmesine karşı bir görüş ortaya çıkmadıkça, yayınlandığı tarihten itibaren 60 gün içinde Anlaşmazlıkları Çözme Organı tarafından kabul edilir. 2.3.7.2. Temyiz Olanağı DTÖ anlaşmazlıkları çözme sistemi, panel müzakereleri içinde taraflardan birine temyiz olanağı verir. Bununla birlikte, bu tür temyizlerin, panel raporu kapsamındaki hukuk konularıyla ve panelin geliştirdiği hukuksal yorumla sınırlandırılması gerekmektedir. Temyizler, Anlaşmazlıkları Çözme Organı tarafından oluşturulan sabit bir Temyiz Organı’nca değerlendirilir. Bu temyiz organı dört yıl süreyle hizmet edecek 69 yedi kişiden ( DTÖ üyelik temsilcisi ) oluşur. Bu kişilerin hukuk ve uluslararası ticaret alanında tanınmış ünlü kişiler olmaları ve hükümete bağlı olmamaları gerekmektedir. Temyiz Organı’nın üç üyesi, temyizleri değerlendirmek için herhangi bir zamanda duruşma yapar. Bunlar, panelin yasal bulgularını ve sonuçlarını tasdik edebilir, değiştirebilir ya da iptal edebilirler. Genel kural olarak, temyiz müzakereleri 60 günü aşamaz ancak, hiçbir suretle 90 günü aşamayacaktır. Yayınlandıktan 30 gün sonra Anlaşmazlıkları Çözme Organı, anlaşmazlıkla ilgili olarak taraflarca koşulsuz kabul edilen Temyiz Organı Raporu’nu kabul eder. Bir diğer ifade ile kabulüne karşı bir görüş birliği olmadıkça Temyiz Organı Raporu kabul edilir. 2.3.7.3. Anlaşmazlık Kararlarının Yürütülmesi Anlaşma, “Anlaşmazlıkları Çözme Organı’nın tavsiyelerine ve kurallarına uyumun, tüm üye devletlerin lehine anlaşmazlıklara ilişkin etkin bir karar alınmasını sağlayabilmek için esas olduğunu” vurgulamaktadır. Panel’in ya da Temyiz Raporu’nun kabulünden itibaren 30 gün içinde yapılan Anlaşmazlıkları Çözme Organı toplantısında, ilgili tarafın, tavsiyelerin uygulanmasıyla ilgili niyetlerini bildirmesi gerekmektedir. Buna hemen uyulmaması durumunda, üyeye bunu gerçekleştirmesi için Anlaşmazlıkları Çözme Organı tarafından belirlenecek “makul bir süre” verilecektir. Bu süre içinde de gerçekleştirilemezse, karşılıklı olarak kabul edilen bir tazminat belirleyebilmek amacıyla davacı ile görüşmelere başlanması zorunludur. 20 gün sonra, tatmin edici herhangi bir tazminat konusunda anlaşma sağlanamazsa, şikayetçi Anlaşmazlıkları Çözme Organı’ndan diğer tarafa karşı imtiyaz ya da yükümlülüklerini askıya alma konusunda yetki (izin) isteyebilir. 70 Anlaşmazlıkları Çözme Organı’nın “verilen bu makul sürenin” bitiminden itibaren 30 gün içinde bu yetkiyi vermesi gerekmektedir. İlke olarak, imtiyazların, panel davası konusundaki ile aynı sektörde askıya alınması gerekmektedir. Eğer bu uygun ya da etkin değilse, bu erteleme aynı anlaşmanın farklı bir sektöründe yapılabilir. Sırasına göre bunun, uygun ya da etkin olmaması durumunda, bu imtiyazların askıya alınma işlemi bir başka anlaşma çerçevesinde yapılabilir. Her durumda, Anlaşmazlıkları Çözme Organı, kabul edilmiş tavsiye ve kuralların uygulamalarını gözetim altında tutacaktır. Yani, kesinleşmiş karara konu olan mesele çözümlenene kadar, dava gündeminde kalacaktır. Kanaatimizce sırf bu düzenleme dahi DTÖ’nün kurumsal olarak gücünü ve etkinliğini kanıtlamaktadır. Bir devletin tüm bu süreçleri göze alarak DTÖ kararlarına uymaması, getirilen müeyyideler uyarınca mümkün görünmemektedir. 2.4. TİCARETLE BAĞLANTILI FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI ANLAŞMASI (TRIPS) Fikri mülkiyet haklarını korumaya yönelik normların önemli ölçüde değişiklik gösterdiği ve uluslararası ticarette sahte mallara uygulanabilir prensip ve kurallar konusunda çok taraflı bir çerçevenin bulunmamasının uluslararası ekonomik ilişkilerde giderek artan bir gerginliğe yol açtığı görüşüne dayanılarak, Uruguay Round müzakerelerinde Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları konusunda da bir anlaşma akdedilmiştir. DTÖ Kuruluş Anlaşması kapsamında yer alan Fikri Mülkiyet Hakları konusunda anlaşma Ek 1C’de bulunan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS=Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights)’dır. Bu anlaşma ile ilgili olarak Genel Konseyin idaresi altında faaliyette bulunan, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Konseyi (TRIPS Konseyi) oluşturulmuştur. TRIPS Konseyi, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’nın uygulanmasını denetler. 71 TRIPS Anlaşması yedi konuda minimum standartları belirlemiştir. Bunlar bilgisayar programları ve veri tabanları da dahil olmak üzere fikri haklar, markalar, coğrafi işaretler, endüstriyel tasarımlar, patentler, entegre devre topografyaları ve açıklanmamış bilgilerin korunması (ticari sırlar) dır.87 Türkiye DTÖ kuruluş Anlaşmasını, 26.01.1995 tarih ve 4067 sayılı kanunla kabul etmiş olduğundan ve bu kanunu 25.02.1995 tarih ve 22213 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandığından, TRIPS anlaşması ülkemiz için 31.12.1994 tarihinden itibaren yürürlüktedir. TRIPS anlaşmasının uygulanması ile ilgili olarak Türkiye’de sınai mülkiyet haklarıyla ilgili işlemleri Türk Patent Enstitüsü yürütmektedir. Telif hakları konusunda ilgili kuruluş ise Kültür Bakanlığı, Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’dür. TRIPS Anlaşması yedi kısımdan oluşmaktadır. Bunların içeriğinde ise; Birinci Kısımda Genel hükümler ve temel ilkeler , İkinci Kısımda Fikri mülkiyet haklarının mevcudiyeti, kapsamı ve kullanımına ilişkin standartlar, Üçüncü Kısımda Fikri mülkiyet haklarının uygulanması, Dördüncü Kısımda Fikri mülkiyet haklarının edinilmesi , idamesi ve ilgili taraflar arası usuller, Beşinci Kısımda İhtilafın önlenmesi ve uzlaşma, Altıncı Kısımda Geçiş düzenlemeleri, Yedinci Kısımda ise Kurumsal düzenlemeler ve Nihai Hükümler yer almaktadır. Anlaşmanın birinci kısmı, genel hükümler ve temel ilkeleri belirlemektedir. Bu bölüm "ulusal muamele" kuralına göre, her bir tarafın fikri mülkiyet haklarının korunması konusunda, diğer taraf uyruklu kişilere, kendi uyruğundan olanlardan daha az elverişli bir tutum sergilememesini hükme bağlamıştır. Ayrıca, aynı bölümdeki "en çok kayrılan ülke" kuralına göre, taraf bir ülkenin, yabancı uyruklu 87 CORREA, Carlos, M. , Intellectual Property Rights, the WTO and Developing Countries, TRIP’s Agreement and Policy Options, 2. Bası, London, Zed Books and Third World Network, 2000, s. 1 72 kişilere tanıdığı tüm avantajlar derhal ve şartsız olarak, söz konusu muamele ilgili tarafın kendi vatandaşlarına tanıdığı muameleden daha elverişli olsa dahi, diğer tüm taraf ülkelere de tanınacaktır. İkinci kısımda her bir fikri mülkiyet hakkı ayrı ayrı incelenmiştir. Bu hükümler ışığında, fikri haklar ve sınai haklar konusundaki TRIPS düzenlemeleri aşağıdadır. 2.4.1. TRIPS ANLAŞMASININ FİKRİ HAKLAR İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ Fikri Haklar ile ilgili düzenlemeler Anlaşmada madde 9 ile 14 arasında yer almaktadır. Bu hükümlere göre, üyelerin, telif hakları ile ilgili olarak tarafların edebi ve sanatsal yapıtların korunması için Bern Konvansiyonunun temel hükümlerine uygun davranmaları öngörülmüştür. TRIPS Anlaşması’yla, mevcut uluslararası kurallara önemli ilaveler getirilmiştir. Özellikle telif hakları sahiplerine kendi haklarının ticari olarak kiralanmasını yasaklama ve bu hakları istedikleri gibi kullanma yetkisi vermektedir. Anlaşmada, ayrıca, bilgisayar programları ile veri tabanlarının hangi şartlar altında telif hakları çerçevesinde korunacağı hususuna da açıklık getirilmiştir. Anlaşma, bilgisayar programcılarına ve ses kayıt prodüktörlerine kendi yapıtlarının kamuya kiralanmasını yasaklayabilme veya izne bağlayabilme hakkı vermiştir. Benzer bir hak sinematografik eserlere de uygulanmaktadır. Söz konusu Anlaşma, icra sanatçılarına, izinsiz kayıt, röprodüksiyon ve canlı yayınların gösteriminden etkin bir biçimde korumakta ve koruma süresini en az elli yıl olarak öngörmektedir. Öte yandan, ses kayıt prodüktörlerinin, kayıtlarında izinsiz röprodüksiyonun önlenmesi amacıyla elli yıllık bir dönem için korunma sağlanması hükme bağlanmıştır. 73 2.4.2. TRIPS ANLAŞMASININ SINAİ HAKLAR İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ 2.4.2.1. Genel Olarak TRIPS Anlaşması’nda, madde 15 ve devamında sınai haklar düzenlenmiştir. TRIPS Anlaşması’nda, bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayıran herhangi bir işaret veya işaret kombinasyonunun marka oluşturabileceği belirtilmektedir. Anlaşma, marka olarak belli bir korumadan yararlanacak işaret tiplerini tanımlamakta ve bunlara tanınacak asgari hakları, devir ve lisans verilmesi ile kuralları belirlemektedir. Herhangi bir markanın başlangıçtaki ve her yenilenen tescil en az yedi yıl süreyle geçerli olacak ve süresiz olarak yenilenebilecektir. Anlaşma, hizmet markalarının, mallarda kullanılan markalarla aynı şekilde korunmasını öngörmektedir. Coğrafi işaretler, tüketiciyi, bir ürünün kalitesi, saygınlığı ve özellikle coğrafi menşei konusunda bilgilendirir. Coğrafi işaretler konusunda, Anlaşma, ürünün coğrafi menşei konusunda tüketiciyi yanıltan veya haksız rekabete yol açan her türlü bilgi kullanımının engellenmesi için tüm önlemlerin alınması gerektiğine işaret etmektedir. Coğrafi işaretler konusunda verilebilecek en yaygın örnek “şampanya”dır. Şampanya, Fransa’nın belirli bir bölgesinde üretilen şaraba verilen addır. Prensip olarak, bir başka yerde üretilen şaraba “şampanya” denilmesine izin verilmemektedir. Anlaşma, şaraplar ve sert alkollü içecekler için ilave koruma sağlamaktadır. Endüstriyel tasarım ve modellere ilişkin olarak TRIPS Anlaşması, üye ülkelere bağımsız olarak yaratılmış yeni veya orjinal endüstriyel tasarımların korunması yükümlülüğünü getirmektedir. Endüstriyel tasarım ve modellerin en az 74 on yıllık bir dönem için koruma altına alınması öngörülmüştür. Korunan hak sahipleri; korunan endüstriyel tasarım veya modelin kopyalarının üretimi, satışı veya ithalatını engelleme hakkına sahiptir. Öte yandan, TRIPS Anlaşması’nda bir buluşun patent ile korunabilmesi için aranan kriterler, yenilik, tekniğin bilinen durumunun aşılması ve sanayiye uygulanabilirliktir. Patentlerle ilgili olarak taraflar Paris Konvansiyonu’nun temel hükümlerini tamamlayıcı genel kurallar getirilmiştir. Ayrıca, hemen hemen tüm teknolojik buluşlar için yirmi yıllık bir koruma süresi tanınmıştır. Üye ülkeler, ticari kullanımın kamu düzeni ve menfaati gerekçesiyle yasaklanmış olması halinde, buluşları patent uygulamasının dışında tutabilirler. Anlaşmada ayrıca, üye ülkelerin insan ve hayvan tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemler, teşhis ve tedavi usulleri, mikroorganizmalar haricindeki bitki ve hayvanlar ile esas olarak, biyolojik olmayan ve biyolojik yöntemler dışında bitki ve hayvanların üretimiyle ilgili biyolojik usuller kapsamındaki buluşların patent uygulamasının dışında tutabilmelerine izin verilmektedir.Ancak, üyeler patentle veya kendilerine özgü etkin bir sistemle veya bunların bir kombinasyonuyla bitki türlerinin korunmasını sağlayabileceklerdir. Anlaşma zorunlu lisanslar (compulsory licences) veya devlet tarafından bir ürünün hak sahibinin izni olmaksızın kullanılmasını da detaylı şartlara bağlamıştır. TRIPS Anlaşması’nda, entegre devrelerin topografyalarının korunması “Washington Treaty on Intellectual Property in Respect of Integrated Circuits” temelinde sağlanacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca, TRIPS Anlaşması’nda, anılan anlaşmada belirtilen hususlara ilaveten koruma tescil işleminin gerekli olduğu ülkeler bakımından tescil veya dünyanın neresinde olursa olsun ticari olarak ilk kullanım tarihinden itibaren on yıl olarak öngörülmüştür. Korumanın bir koşulu olarak tescilin gerekmediği ülkelerde ise bu süre yine ticari olarak ilk kullanıldığı tarihten itibaren on yıldır. Buna ilaveten, korumanın kanuna aykırı olarak taklit edilmiş olan dizilim tasarımlarıyla ilgili maddeleri de içereceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca, taklit 75 entegre devrelerin iyi niyetle kullanılmasına ve elde bulunan veya taklit olduğu öğrenilmeden önce sipariş edilmiş entegre devrelerin satışına makul bir lisans bedeli (royalty) karşılığında anlaşmada izin verilmektedir. Öte yandan, TRIPS Anlaşması, zorunlu lisans ve hükümet kullanımına sıkı kurallar altında izin vermektedir. Ticari değer taşıyan ticari sırların ve know-how gizliliğinin korunması ve dürüst ticari uygulamalara aykırı hareketlerin yasaklanması da TRIPS çerçevesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu anlaşma ayrıca sözleşmeye dayalı lisansta rekabeti bozan uygulamalara ilişkin hükümleri de kapsamaktadır. Anlaşma, fikri mülkiyet haklarının veya lisans uygulamalarının kötüye kullanılmasına ilişkin sebeplerin ve rekabette ters etki doğuran faktörlerin var olması durumunda üye ülkeler arasında istişareleri öngörmektedir. TRIPS Anlaşması, üye ülkelere fikri ve sınai hakların etkin bir sağlanması amacıyla iç hukuklarında gerekli düzenlemeleri şekilde yapmalarını öngörmektedir. Düzenlemeler fikri hakların ihlaline karşı etkin önlemlere izin vermeli; adil, eşit ve açık olmalı ancak pahalı olmamalıdır. Makul süreleri aşmamalı veya haksız gecikmelere yol açmamalıdır. Gelişmiş ülkelere Anlaşmadaki hükümlerle kendi yasalarını uyumlu hale getirmek için bir yıllık bir geçiş dönemi tanınmıştır. Söz konusu geçiş dönemi, planlı ekonomiden pazar ekonomisine geçen ve gelişme yolundaki ülkeler için 5 yıl; ve en az gelişmiş ülkeler için 11 yıldır. Gelişmiş olan üye ülkeler en az gelişmiş üye ülkelerin sağlam ve uygulanabilir bir teknolojik temel oluşturmalarını sağlamak için bu üyelere teknoloji transferini teşvik etmek ve artırmak için kendi ülkelerindeki işletmelere ve kurumlara teşvik sağlayabileceklerdir. Eğer gelişme yolundaki bir ülke, bazı teknolojik alanlardaki ürün patentleri aracılığıyla sağlanan korumacılığı Anlaşmanın imza edildiği tarihte tanımıyorsa, bu korumayı düzenlemek için 10 yıla kadar varabilen bir süreden yararlanacaktır. Buna karşılık, teknolojinin tüm alanlarında, özellikle tıbbi ve zirai ilaçların patentle korunmasında gelişme 76 yolundaki ülkelerin geçiş süresinin başlangıcından itibaren tüm patent başvurularını kabul etme zorunluluğu getirilmiştir. Geçiş süresinin bitimine kadar patentin tescil edilmemesi durumunda bile, buluşun yeniliği müracaat tarihinden itibaren saklı tutulacaktır. Anlaşmanın 7. Bölümündeki 71.1 maddesi, 1 Ocak 2000 tarihi itibariyle (Bu tarih, gelişmekte olan ülkelerin 65.2 maddesi çerçevesinde kullandıkları beş yıllık geçiş süresinin tamamlanacağı tarihtir.), anlaşmanın “uygulamasının” TRIPS Konseyi’nce gözden geçirilmesini ve bu gözden geçirmenin anılan tarihten itibaren iki yıllık sürelerle yenilenmesini öngörmektedir. 2.4.2.2. Markalar TRIPS Anlaşması’nda, madde 15 ile 21 arasında markalar düzenlenmiştir. TRIPS, Madrid Sözleşmesi veya Protokolünden farklı konular düzenlemektedir.Bu itibarla markanın uluslararası tescili ve bu yolla koruma sağlanması hususunda DTÖ ile WIPO arasında bir rekabet söz konusu değildir.88 Madde 15’e göre marka, bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayıran herhangi bir işaret veya işaret kombinasyonudur. Bu tür işaretler özellikle kişisel adları, harfleri, sayıları, mecazi unsurları içeren sözcükler, renk kombinasyonları ve bu tür işaret kombinasyonları marka olarak tescil edilmek için uygun addedilecektir. Madde 15 fıkra 1 son cümle uyarınca, üye devletler, işaretin marka olarak tescilini, işaretin görsel olarak algılanabilir nitelikte olması şartına da bağlayabilirler. Üç boyutlu işaretlerin, marka olarak kullanılıp kullanılmayacağı hususunda 15.1 maddede herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Ancak bu maddedeki sayım tahdidi olmadığından ayırt etme gücü bulunan üç boyutlu işaretlerin de marka olarak kullanılabileceği kabul edilebilir. 89 88 89 ARKAN, Sabih, Marka Hukuku, C. I ,Ankara, A.Ü.H.F. Yayınları, 1997, s.11 ARKAN, Sabih, ,1997, age, C. I, s.11 77 TRIPS’in 15.1 maddesi üye devletlerin markanın tescilini red konusunda başka nedenler kabul etmelerine engel değildir. Paris Sözleşmesi hükümlerine ters düşmemek şartıyla üye devletler bir markanın tescili talebini reddedebilirler. Bu bağlamda, üye devletler Paris Sözleşmesi’nin özellikle dördüncü mükerrer altıncı maddesinde öngörülen red nedenlerini kendi iç hukuk sistemleri bakımından uygulayabilirler. TRIPS 15.3. maddesine göre üyeler tescil edilebilme özelliğini kullanıma bağlı kılabilirler. Ancak bir markanın fiili kullanımı tescil için başvuruda bulunmanın bir şartı olmayacaktır. Başvurular, yalnızca başvuru tarihinden itibaren üç yıllık bir sürenin bitiminden önce amaçlanan kullanım şeklinin gerçekleşmemiş olduğu gerekçesiyle reddedilemeyecektir.90 Markanın kullanılacağı mal ve/veya hizmetlerin niteliği markanın tesciline hiçbir şekilde engel oluşturmayacaktır. Üye devletler her markayı tescil edilmeden önce veya tescil edildikten hemen sonra yayımlayacaklar ve tescilin iptali ile ilgili başvurulara makul bir süre tanıyacaklardır. Paris Sözleşmesinin birinci mükerrer altıncı maddesi91, gerekli değişiklikler yapılarak hizmetlere de uygulanacaktır. Üyeler bir markanın tanınmış olup olmadığını tespit ederken markanın promosyon sonucunda kazanılan herkes tarafından bilinme durumunu dikkate alacaklardır. Paris sözleşmesi hükmü markanın tescil edildiği mal veya hizmetlere benzemeyen mal veya hizmetlere de, gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır. Herhangi bir markanın ilk başlangıçtaki tescili ve her yenilenen tescili en az yedi yıl süre ile geçerli olacaktır. Bir markanın tescili süresiz olarak yenilenebilecektir. Tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli 90 556 sayılı HKH’nın 14. maddesi uyarınca mevzuatımızda öngörülen kullanılmama sebebiyle iptal müddeti 5 yıl olup hüküm TRIPS ile uyumludur. 91 Paris Sözleşmesinin birinci mükerrer altıncı maddesi herkes tarafından bilindiği mütalaa olunan ticaret markalarının tescilsiz olsa dahi, aynı veya benzer mallar için üye ülkelerde korunması hükmünü içerir.. 78 nedenler ileri sürülmedikçe, tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık bir süre geçtikten sonra iptal edilebilir. Marka ile korunan mal veya hizmetlere uygulanan ithalat kısıtlamaları veya hükümetçe uygulanan başka koşullar gibi, markanın kullanılmasına engel oluşturan ve marka sahibinin iradesinden bağımsız olarak doğan koşullar, markanın kullanılmaması için geçerli koşullar olarak kabul edilecektir. Bir markanın, sahibinin kontrolüne tabi olarak bir başka şahıs tarafından kullanılması, markanın tescilini idame ettirmek için yapılan kullanım olarak kabul edilecektir. Bir markanın ticaretin seyri içinde kullanılması, bir başka marka ile birlikte kullanma, özel bir biçimde kullanma veya bir işletmenin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerinkinden ayırma özelliğine zarar verecek şekilde kullanma gibi özel koşullarla haksız yere engellenmeyecektir. Bu hüküm mal veya hizmetleri üreten işletmeyi tanıtan markanın bu işletmenin söz konusu somut mal veya hizmetlerini ayırt eden marka ile birlikte, ancak yalnız bu marka ile sınırlı kalmaksızın, kullanılmasını öngören bir koşulu menetmeyecektir. Anlaşmanın 21 inci maddesi uyarınca üye devletler, markalar için lisans verilmesi ve markaların devredilebilmesi ile ilgili koşulları tespit edebilirler . Ancak markalar için zorunlu olarak lisans verilmesine izin verilemeyeceği gibi tescilli bir marka sahibinin markanın ait olduğu işi devretse de devretmese de markayı bağımsız olarak devretme hakkına sahip olacağı kabul edilmelidir. 2.4.2.3. Coğrafi İşaretler TRIPS Anlaşması’nda, madde 22 ile 24 arasında coğrafi işaretler düzenlenmiştir. Coğrafi İşaretler, bir malın kalitesinin, namının veya diğer özelliklerinin esas olarak, coğrafi menşeine, atfedildiği durumlarda, bir malın menşeinin herhangi bir üyenin ülkesi veya bu ülkede bir bölge veya yer olduğunu gösteren işaretlerdir. 79 Üyeler coğrafi işaretlerle ilgili olarak Anlaşmada belirtilen hususları engellemek için ilgili taraflara yasal imkanları sağlayacaklardır. Bu durumlar şunlardır: a) Bir malın sunumunda veya isminde, kamuyu malın menşei konusunda yanıltacak şekilde, malın menşeinin gerçek menşei yeri dışında bir başka coğrafi bölge olduğunu gösteren veya öneren herhangi bir yolun kullanılması; b) Paris Sözleşmesi’nin 10 uncu maddesindeki anlamıyla 92 haksız rekabet fiili oluşturan herhangi bir kullanım. Herhangi bir üye, mevzuatı izin verdiği takdirde veya ilgili bir tarafın talebi üzerine, bu üyenin ülkesinde bu mallara ait bir markada bu coğrafi işaretin kullanılması , kamuyu malların gerçek menşe yeri konusunda yanıltacak nitelikte ise , menşei, belirtilen ülke olmayan mallar için, bir coğrafi işaret içeren veya bu işaretten ibaret olan bir markanın tescilini resmen reddedecek veya geçersiz kılacaklardır. Coğrafi işaretlere sağlanan bu koruma, malların menşei olan ülke, bölge veya yer ile ilgili olarak harfi harfine doğru olmakla birlikte, gerçeğe aykırı olarak kamuya malların menşeinin bir başka ülke olduğunu beyan eden coğrafi işaretler hakkında da uygulanacaktır. TRIPS madde 23 ‘de şaraplar ve alkollü içeceklerde kullanılan coğrafi işaretler için ek koruma öngörülmüştür93. Madde hükmüne göre, Her üye, malların gerçek menşei belirtilse veya cins, tip, stil, taklit veya benzer terimler beraberinde 92 Paris Sözleşmesi’nin 10 uncu maddesi mahreç işareti biçimindeki coğrafi işaretlerle ilgili olup, birinci fıkrasında, ürünün mahreci veya müstahsilin, imalatçının veya tacirin kimliği noktasından doğrudan ve dolaysız işaret kullanımının yasaklanacağı hükme bağlanmaktadır. İkinci fıkrasında ise ilgili kişi tarif edilerek hükmün koruma kapsamına dahil olan taraflar belirlenmektedir. 93 Türkiye ve İsviçre’nin de aralarında bulunduğu bir grup ülke TRIP’s bünyesinde şaraplar ve alkollü içkiler için sağlanan ek korumanın diğer ürünlere de teşmil edilmesi konusunda çalışmalar yürütmektedirler. Esasen şaraplar ve alkollü içkiler için sağlanan ek koruma özellikle Fransa, Amerika, Kanada, Yeni Zelanda gibi ülkelerin bu konudaki tutumu sebebiyle metinde yer almıştır. Türkiye’nin bu konudaki çalışmaları için bkz: “Sınai Haklar İle İlgili Uluslararası Anlaşmalar ve İlişkiler”, Ankara, TPE Yayınları , 2002 , s.40-41 80 kullanılsa bile, şarapları, menşei söz konusu coğrafi işarette gösterilen yer olmayan şaraplarla özdeşleştirilen veya alkollü içecekleri, menşei söz konusu coğrafi işarette gösterilen yer olmayan alkollü içeceklerle özdeşleştirilen coğrafi işaretlerin kullanılmasını önlemek için ilgili taraflara hukuki imkanları sağlayacaktır. Menşei coğrafi işarette belirtilen yer olmayan şaraplar veya alkollü içeceklerle ilgili olarak, üyenin mevzuatı izin verdiği takdirde veya ilgili bir tarafın talebi üzerine, şarapları tanıtıcı coğrafi bir işaret içeren veya bu işaretten ibaret olan şaraplara ait bir markanın veya alkollü içecekleri tanıtıcı coğrafi bir işaret içeren veya bu işaretten ibaret olan alkollü içeceklere ait bir markanın tescili resmen reddedilecek veya geçersiz kılınacaktır. Şaraplar için eşsesli coğrafi işaretler kullanılması halinde her bir işaret için koruma sağlanacaktır. Her üye, ilgili üreticilere adil davranılması ve tüketicilerin yanıltılmaması gereğini dikkate alarak söz konusu eşsesli işaretleri birbirinden ayırt etmek için uygulanacak pratik koşulları belirleyecektir. Şaraplara ait coğrafi işaretlerin korunmasını kolaylaştırmak için, sisteme katılan ülkelerde, korunmak için uygun nitelikleri taşıyan şaraplara ait coğrafi işaretlerin bildirilmesi ve tescili için çok taraflı bir sistemin oluşturulması ile ilgili olarak TRIPS Konseyinde müzakere yapılacaktır.94 TRIPS madde 24 ‘de de madde 23’de öngörülen müzakerelerin nasıl yapılacağı ve coğrafi işaret korumasına getirilen istisnalar vurgulanmıştır. Maddede coğrafi işaretten önce tescil edilmiş olması kaydıyla üye ülkede bulunan tescilli markaların geçersiz kılınamayacağı, üye ülkede ürünle ilgili olarak ürün adı haline gelmiş coğrafi işaretlerin korunmayacağı, kişinin adı veya ticari seleflerin adının kullanılmasının coğrafi işarete dayanarak reddedilemeyeceği ve artık kullanılmaz olmuş coğrafi işaretlerin korunması konusunda herhangi bir zorunluluğun öngörülemeyeceği düzenlenmiştir. 94 Halen şaraplar ve alkollü içecekler için bir bildirim ve kayıt sistemi kurulması ve şaraplar ile alkollü içecekler dışındaki ürünler için ilave koruma sağlanması konusunda yürütülen müzakereler 81 2.4.2.4. Endüstriyel Tasarımlar TRIPS madde 25–26’da sınai tasarımlar başlığı altında endüstriyel tasarımlar düzenlenmiştir. Düzenleme uyarınca, üyeler, bağımsız olarak yaratılmış yeni veya orjinal endüstriyel tasarımların korunmasını hükme bağlayacaktır. Tasarımların bilinen tasarımlardan veya bilinen tasarım özellikleri kombinasyonundan önemli ölçüde farklı olmaması halinde, üyeler tasarımların yeni veya orjinal sayılmaması koşulunu öngörebilir. Üyeler bu korumanın teknik veya işlevsel düşüncelerin zorunlu kıldığı tasarımları kapsamamasını hükme bağlayabilirler. Her üye tekstil tasarımlarını koruma koşullarının, özellikle maliyet, inceleme veya yayımlama ile ilgili olan koşulların bu korumayı isteme ve elde etme fırsatını makul ölçüler dışında engellememesini sağlayacaktır. Üyeler bu yükümlülüğü endüstriyel tasarım yasası veya telif hakkı yasası aracılığıyla yerine getirmekte serbest olacaklardır. Korunan bir endüstriyel tasarım sahibi, kendisinden izin almamış üçüncü tarafların korunan tasarım kopyası veya esası itibariyle kopyası olan bir tasarımı taşıyan veya kapsayan malları üretmelerini, satmalarını veya ithal etmelerini, bu fiiller ticari amaçla gerçekleştirildiği takdirde, engelleme hakkına sahip olacaklardır. Üyeler, üçüncü tarafların yasal menfaatlerini dikkate alarak, bu istisnaların, korunan endüstriyel tasarımlardan normal olarak yararlanılmasına makul ölçüler dışında zarar vermemesi koşuluyla, endüstriyel tasarım korumasında sınırlı istisnalar uygulayabilirler. Sağlanacak koruma süresinin en az 10 yıl olacağı da madde 26 fıkra 3 ‘de belirtilmiştir. 2.4.2.5. Patentler sürdürülmekte olup, ayrıntılı bilgi için, T. C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığının internet sitesine bakınız. http://www.foreigntrade.gov.tr/anl/dto/2004/TRIPSMUZAKERE-I-0408.htm (10.01.2005) 82 Patentler, TRIPS Anlaşmasında madde 27–34 arasında düzenlenmiştir. Düzenleme uyarınca, patent, yeni olmaları, buluş basamağı içermeleri ve sanayide uygulanabilmeleri koşuluyla, teknolojinin her alanında, ürünlerle veya usullerle ilgili her türlü buluş için verilebilecektir. Üyeler, kamu düzenini veya genel ahlakı korumak, insan, hayvan ve bitki yaşamını veya sağlığını korumak veya çevrenin ciddi biçimde zarar görmesini engellemek için gerekli olan durumlarda, kendi ülkelerinde patentten ticari olarak yararlanmanın engellenmesini, patent verilebilir buluşlar dışında bırakabilirler. Ancak, bu dışta bırakma yalnızca patentten yararlanmanın sadece kendi yasaları ile yasaklanmış olması nedeniyle gerçekleştirilemeyecektir. Yani ülkelerde yasal düzenleme bulunması dışta bırakma için yeter koşul değildir. Bu yasal düzenleme ancak yukarıda belirtilen sebeplerle gerçekleştirilmişse geçerlidir. Üyeler ayrıca aşağıda belirtilen buluşları da patent verilebilirliğin dışında bırakabilirler. a) İnsanların veya hayvanların tedavisinde kullanılan teşhis tedavi ve cerrahi usuller, b) Mikroorganizmalar dışında bitki ve hayvanlar ile esas olarak biyolojik olmayan ve mikrobiyolojik usuller dışında bitki veya hayvanların üretimi ile ilgili biyolojik usuller. Ancak üyeler, patentlerle veya kendilerine özgü etkin bir sistemle veya bunların kombinasyonu ile bitki türlerinin korunmasını sağlayacaklardır. Burada yer alan hükümler DTÖ anlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihten dört yıl sonra gözden geçirilecektir. 95 Patent, sahibine madde 28 uyarınca aşağıda belirtilen hakları sağlayacaktır. 95 Doha Bakanlar Deklarasyonu’nun 19. paragrafı ile TRIPs Konseyi’ne atfedilen bir görevde TRIPs Anlaşması’nın madde 27 fıkra 3 b bendi ile Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ilişkisinin gözden geçirilmesidir. Konsey’in çalışma programında gözden geçirmeler yapılırken TRIPS Anlaşması ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi arasındaki ilişkinin incelenmesi, “geleneksel bilgi”nin ve folklorun korunması ve üyeler tarafından Madde 71.1’e dayanılarak ortaya atılacak yeni gelişmelerin de dikkate alınmasına karar verilmiştir. Ancak, bitki çeşitleri konusunda DTÖ’de devam eden müzakerelerde gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkelerin talepleri birbirinden farklılık arz 83 a) Patent Konusu bir ürün olduğunda, patent sahibinin iznini almamış üçüncü kişilerin bu ürünü imal etmelerini, kullanmalarını, satışa arz etmelerini, satmalarını veya bu amaçla ithal etmelerini engellemek. b) Patent Konusu bir usul olduğunda, patent sahibinin iznini almamış üçüncü kişilerin, usulü kullanmalarını ve en azından doğrudan bu usul ile elde edilmiş ürünü kullanmalarını, satışa arz etmelerini, satmalarını veya bu amaçlarla ithal etmelerini engellemek. Patent sahipleri ayrıca patenti devretme veya veraset yoluyla intikal ettirme ve lisans sözleşmesi akdetme hakkına da sahip olacaklardır. TRIPS anlaşmasında 29 uncu maddesinde patent başvuruları ile ilgili koşullar, madde 30’da verilen haklardan istisnalar, madde 31’de herhangi bir üyenin yasasında patent konusunun hükümetçe veya hükümet tarafından yetkili kılınmış üçüncü kişilerce kullanılması da dahil olmak üzere, patent konusunun hak sahibinin izni olmadan başka şekilde kullanılmasına izin verildiği takdirde uygulanacak hükümler ve madde 34’de ise usul patentlerine ilişkin düzenlemeler yer almıştır. TRIPS anlaşmasında 32 inci maddesinde hükümsüzlük ve sona erme düzenlenmiştir. Hüküm uyarınca, herhangi bir patentin hükümsüzlüğüne veya patent hakkının sona ermesine ilişkin kararların adli incelemesi için fırsat tanınacaktır. TRIPS anlaşması 33 üncü maddesi uyarınca, patent süresi başvuru tarihinden itibaren hesaplanmak koşuluyla 20 yıldır. 2.4.2.6. Entegre Devrelerin Topografyaları TRIPS anlaşması 35-38 inci maddeleri arasında entegre devre topografyaları etmektedir. Bu sebeple, henüz bitki çeşitlerinin korunması konusunda ülkeler arasında net bir uzlaşı sağlanamamıştır. 84 düzenlenmiştir. Anlaşmada entegre devre topografyaları dizilim-tasarımları olarak adlandırılmaktadır. Anlaşmaya üye devletler, entegre devre topografyaları ile ilgili olarak WIPO tarafından hazırlanan ve henüz yürürlüğe girmemiş olan Vaşington Anlaşmasının madde 6 paragraf 3 hariç olmak üzere 2’den 7’ye kadar olan maddelerine, 12 inci maddesine ve 16 ıncı maddenin 3 ncü paragrafına uygun olarak entegre devre topografyalarını korumayı kabul ederler. Korunan bir dizilim-tasarımı, korunan bir dizilim-tasarımının dahil olduğu bir entegre devreyi veya yalnızca kanuna aykırı olarak taklit edilmiş bir dizilimtasarımını ihtiva etmeye devam ettiği takdirde, böyle bir entegre devre içeren bir malın ithalat, satışı veya ticari amaçlarla başka şekilde dağıtımını kanuna aykırı kabul edeceklerdir. Üyeler madde 37 fıkra 1 uyarınca, dizilim-tasarımının kanuna aykırı olarak taklit edildiğini belirten bildirimin bu şahıs tarafından alındığı tarihten sonra bu şahsın elindeki veya bu tarihten önce sipariş edilmiş stokla ilgili olarak bu fiillerden herhangi birini ifa edebileceğini, ancak hak sahibine, böyle bir dizilim-tasarımı ile ilgili olarak serbestçe müzakere edilmiş bir lisans kapsamında makul bir royaliteye eşdeğer bir meblağı ödemekle yükümlü olacağını hükme bağlayacaklardır. Üyeler madde 37 fıkra 2 uyarınca, bir dizilim tasarımı için istemeden lisans verilmesi veya dizilim-tasarımının hak sahibinin izni olmadan hükümetçe veya hükümet tarafından yetkili kılınmış üçüncü kişilerce kullanılması halinde patentler için öngörülmüş olan madde 31’in (a) dan (k)’ya kadar olan alt paragraflarını uygulayacaklardır.96 Koruma süresi madde 38’de düzenlenmiş olup madde hükmüne göre, korumanın bir koşulu olarak tescil işlemlerinin gerekli olduğu üye ülkelerde, dizilimtasarımlarının korunma süresi tescil için başvurunun yapıldığı tarihten veya dünyanın neresinde gerçekleşirse gerçekleşsin dizilim-tasarımından ticari olarak ilk kez 96 Mevzuatımızda bu konu Zorunlu Lisans olarak düzenlenmiştir.Bakınız ve karşılaştırınız 551 sayılı Patentler hakkında KHK madde 99 vd. ile TRIPS Anlaşması madde 31 85 yararlanıldığı tarihten itibaren hesaplanan 10 yıllık bir süre sona ermeden bitmeyecektir. Korumanın bir koşulu olarak tescil işlemlerinin gerekli olmadığı üye ülkelerde, dizilim-tasarımları, dünyanın neresinde gerçekleşirse gerçekleşsin dizilim-tasarımından ticari olarak ilk kez yararlanıldığı tarihten itibaren en az 10 yıl süre ile korunacaktır. Üyeler korumanın dizilim-tasarımı yaratıldıktan 15 yıl sonra zaman aşımına uğramasını öngörebilirler. 2.4.2.7. Açıklanmamış Bilgilerin Korunması TRIPS anlaşması 39 uncu maddede açıklanmamış bilgilerin korunmasını düzenlemiştir. Madde, üye ülkelerin, ticari değer taşıyan ticari sırların ve know-how gizliliğinin korunması ve dürüst ticari uygulamalara aykırı hareketlerin yasaklanmasını da TRIPS çerçevesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Açıklanmamış bilgi olma koşulları 3 tanedir.Bunlar; a) Bilgi, söz konusu bilgilerle uğraşan ilgili çevredeki şahıslarca, genelde bilinmeyen veya bu şahısların kolaylıkla elde edemeyeceği anlamında gizli olmak. b) Gizli olduğu için ticari değere sahip olmak, c) Yasal olarak bu bilgileri kontrol eden şahıs tarafından, gizli kalması için, ilgili koşullar altında makul önlemler alınmış olmalıdır. Üyeler yeni kimyasal maddelerin kullanıldığı farmasötik veya tarımsal kimyasal ürünlerin pazarlanmasının koşulu olarak ticari sırları talep ediyorlarsa bu bilgileri de korumayı üstleneceklerdir. Söz konusu anlaşma ayrıca madde 40’da sözleşmeye dayalı lisansta rekabeti bozan uygulamalara ilişkin hükümleri de kapsamaktadır. Anlaşma, fikri mülkiyet 86 haklarının veya lisans uygulamalarının kötüye kullanılmasına ilişkin sebeplerin ve rekabette ters etki doğuran faktörlerin var olması durumunda üye ülkeler arasında istişareleri öngörmektedir. 87 3. AVRUPA BİRLİĞİ 3.1. TARİHSEL GELİŞİM Avrupa Birliği’nin günümüzde gelmiş olduğu nokta, Avrupa’da devam eden bütünleşme düşüncesinin bir sonucudur. Başlangıçta sadece altı devlet ile başlayan bu süreç hem sayı itibariyle, hem de nitelik itibariyle ciddi değişikliğe uğramıştır. Mevcut hali ile yirmibeş devletten oluşan Avrupa Birliği giderek federatif bir yapıya bürünmektedir. Ancak bu noktaya ulaşıncaya dek Avrupa Birliği tarihi olarak aşağıda görülecek olan bir gelişim süreci geçirmiştir. 3.1.1. AVRUPA TOPLULUKLARININ ORTAYA ÇIKIŞI VE NEDENLERİ Avrupa devletleri arasında tarih boyunca süregelen çekişmeler ve savaşlar 20. yüzyılın başında ve ortasında meydana gelen iki büyük savaş ile doruk noktasına ulaşmıştır. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra savaşın neden olduğu ağır sonuçlar, Avrupalı devlet adamlarını Avrupa savaşlarını sona erdirmek için bazı düşünceler ortaya atmasına ve görüşlerini dile getirmelerine neden olmuştur. Alman Konrad Adenauer, Fransız Robert Schuman ve Jean Monnet, İtalyan Alcide de Gasperi, Avrupa’nın entegrasyonu konusunda çaba sarfeden devlet adamları olmuştur. Churcill, 1946 yılında Zürih’te yaptığı bir konuşmada Avrupa devletlerinin ABD gibi birleşik bir devlet oluşturmaları gerektiği üzerinde durmuştur. Savaşta büyük hasar gören Avrupa’nın yeniden imarı için Amerika tarafından finanse edilen Marshall Planı çerçevesinde Batı Avrupa ülkelerine ekonomik yardımlar yapılmış ve bu yardımların koordinasyonunu sağlamak için sonradan ismi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) olarak değiştirilen Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (OEEC) adı altında bir teşkilat kurulmuştur. Avrupa ülkeleri arasında yapılan işbirliği ve anlaşmalar sonunda 1949 yılında Avrupa Konseyi kurulmuştur. Ancak bu Konsey hükümetler arası bir organizasyon olmaktan öteye gidememiş ve daha etkin 88 bir entegrasyon sürecini başlatmak isteyen Avrupa devlet adamlarını tatmin etmemiştir. Özellikle Avrupa’da mevcut bulunan Franko-German çekişmesine bir son vermek için çeşitli girişimler devam etmiş ve bu girişimler 1950 Mayıs’ında altı Avrupa devleti 97 arasında imzalanan “Schuman Bildirgesi” ile Avrupa Topluluklarının kurulması konusunda ilk önemli ve somut adımın atılması ile sonuçlanmıştır. Avrupa’nın entegrasyonunun bugün gelmiş olduğu durumun temelinde işte bu Bildirge bulunmaktadır.98 3.1.2. AVRUPA TOPLULUKLARI (AKÇT, AAET, AET) Avrupa Toplulukları, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT), Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu(AAET) adlı üç uluslararası örgütten oluşan bir tür uluslararası örgütler birliği olarak ortaya çıkmıştır.99 Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu adı verilen ilk topluluk (AKÇT) 18 Nisan 1951 yılında Paris Anlaşması ile kurulmuştur. 1951 tarihli AKÇT’nin kurulmasının nedeni Avrupa’daki güçleri ve bunlar arasındaki ihtilafları, özellikle Franko-German anlaşmazlığını, bunların sahip oldukları kömür ve çelik gibi stratejik endüstri dallarını ortak kontrol altına alarak birbirlerine karşı savaşma ihtimalinin ortadan kaldırılması düşüncesidir. Yani Avrupa entegrasyonunun temelinde yatan düşünce sadece ekonomik kaynaklı değil aynı zamanda politik kaynaklıdır. Roma’da imzalanan iki anlaşmadan biri olan Avrupa Atom Enerjisi Anlaşması ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET) 25 Mart 1957 tarihinde kurulmuştur. Bu anlaşma ile nükleer Ortak Pazar kurulması amaçlanmıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ise 1957 yılında Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, 97 Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya. ÖZCAN, Mehmet, Avrupa Birliği’nde Fikri Hakların Düzenlenmesi ve Malların Serbest Dolaşımına Etkisi , Sakarya, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 1999, s. 9 99 TURHAN, C. Bülent, age, s. 81 98 89 İtalya ve Lüksemburg arasında Roma Anlaşması ile kurulmuştur. Her üç teşkilat da Ortak Pazarı hedeflediği halde AET’yi AAET ve AKÇT’den ayıran özelliklerin başında, AAET ve AKÇT’nın sektörel amaçlı olmasına karşın AET’nin genel ekonomik amaçlı bir Topluluk olması gelir. Bu üç Topluluk birlikte Avrupa Topluluklarını oluşturur. Ancak bu üç uluslararası örgüt ayrı kurucu anlaşmalar ile kurulduğundan dolayı birbirinden bağımsız uluslararası hukuki kişiliğe sahiptirler.100 Avrupa Topluluklarını kuran anlaşmalar biçimsel olarak ve oluşum süreçlerine esas oluşturan tasarrufları ile uluslararası hukuk antlaşmalarıdır. Kurucu antlaşmalar onları uluslararası hukuk antlaşmalarından ayıran kendine özgü bir takım özelliklere sahiptir. Kurucu antlaşmalar yalnızca üye devletler arasında uluslararası hukuk bağları kurmayıp, Avrupa Toplulukları statüsünü de kapsamaktadır. Avrupa Topluluklarının hukuksal değerlendirilmesinde ekleri, protokolleri ve tamamlayıcı anlaşmaları ile birlikte kurucu antlaşmalar esas alınmaktadır. Topluluk anlaşmaları üç tür kural içermektedir. Anlaşmalar öncelikle üye devletlerin karşılıklı yükümlülüklerini düzenlemektedir. İkinci olarak anlaşmalar Toplulukların kuruluş belgesini oluşturmaktadır. Kurucu anlaşmaların yürürlüğe girmesi ile Topluluklar uluslararası hukuk konusu olarak ortaya çıkmıştır. Toplulukların yetkileri, yapısı, görevleri kurucu anlaşmalarda saptanmıştır. Üçüncü olarak, Topluluk anlaşmalarında üye devletlerin bazı alanlarda Topluluklar lehine yetkilerini terketmesi öngörülmüştür. Bununla, yetkilerin üye devletler yerine Topluluklar tarafından kullanılacağı ifade edilmektedir. Böylelikle ulusal egemenlik alanının münhasırlığı prensibi mutlak olmaktan çıkmıştır. Anlaşmaların bu üçlü içeriği gerekli bir bütünlük oluşturmaktadır. Kurucu antlaşmalar bu nedenle tüzük, anayasa, statü özelliklerine bir arada sahip olan antlaşmalardır.101 Adalet Divanı ile Genel Kurul’un daha önce 1957 yılında bir antlaşma ile birleştirilmesinden sonra , bu üç antlaşmada yer alan ve henüz birleştirilmemiş olan 100 PAZARCI, Hüseyin, Avrupa Topluluklarının Uluslararası İlişkileri (Hukuksal Çerçeve) , Ankara ,A. Ü. Basımevi, 1991, s. 11 101 TURHAN, C. Bülent, age, s. 81 90 kurumlar 8 Nisan 1965 tarihli Birleşme Antlaşması ile birleştirilmiş ve her üç Topluluk için artık ortak kurumlar olan Konsey, Komisyon, Adalet Divanı ve Genel Kurul oluşturulmuş oldu. Avrupa Topluluklarının sözü edilen bu Konsey, Komisyon, Adalet Divanı ve Genel Kurul gibi kurumları, Avrupa entegrasyonunun tamamlanmasında çok önemli roller üstlenmiştir. Avrupa Topluluğu’nun kurumsal olarak supranasyonel bir yapıya kavuşmasıyla bu kurumların önemi daha da artmış, aynı zamanda bu kurumlar supranasyonel yapının etkin bir şekilde devam etmesinde üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmişlerdir.102 Avrupa entegrasyonunda karar verme103 süreci ile ilgili olarak kurumsal supranasyonalizmin gelişimini, dört devrede inceleyebiliriz. Birinci devrede; yani AET’nin kurulmasından 1966 Lüksemburg Antlaşması’na kadar geçen süre içinde kurumsal supranasyonalizm, Konsey ve Komisyon’un aktif rol alması ile maksimum düzeyde varlığını hissettirmiştir. İkinci devre 1966 yılından Avrupa Tek Senedi’nin imzalandığı 1986 yılına kadar geçen süredir. Bu devrede, Lüksemburg Antlaşması gereğince üye devletlerin milli menfaatlerine zarar verme ihtimalinin olduğu konularda kararların oybirliği ile alınması konusunda ısrar etme yetkisinin verilmesi kurumsal supranasyonalizmi olumsuz yönde etkilemiştir. Üçüncü devre Avrupa Tek Senedi ile başlayıp Avrupa Birliği Antlaşması’nın imzalanmasına kadar geçen süredir. Avrupa Tek Senedi ile kurumsal supranasyonalizm yeniden canlanmıştır. Zira “Ortak Pazar”ın bir an önce gerçekleştirilmesi için yapılan değişiklikler, özellikle karar alma sürecinde bir çok konuda oybirliği yerine yeni getirilen 100a maddesi gereğince nitelikli çoğunluğun yeterli görülmesi kurumsal supranasyonalizmin yeniden canlanmasına neden olan en büyük etken olmuştur. Bu devrede Komisyon ve Adalet Divanı kurumsal supranasyonalizmin pekiştirilmesi için takdir haklarını hep bu yönde kullanmışlardır. Son devre ise 1992 Avrupa Birliği Antlaşması veya Maastricht Antlaşması ile başlayan ve devam eden bir süreçtir. Bu devrede en önemli özellik olan Avrupa Birliği Anlaşması’nın Avrupa’nın 102 ÖZCAN, Mehmet, age, s. 11 Supranasyonelite nitelikleri konusunda bkz; PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk Dersleri, 1. Kitap, II. Bası, Ankara, Turhan Yayınevi, 1989, s. 258-259 103 91 entegrasyonunda çok önemli yeni hükümler getirmesi ve daha yakın bir işbirliğini, daha yakın birlikteliği amaçlamış olması dikkati çeker. Bu devrede de kurumsal supranasyonalizm varlığını ve etkisini bazı değişiklikler ile de olsa devam ettirmiştir. Parlamento’nun gücünün artırılması, buna karşın Komisyon yetkilerinin belli oranda azaltılması göze çarpan değişikliklerdir. Ancak Adalet Divanı’nın yetkilerine hiç dokunulmamıştır. Zaten her dört devrede de Adalet Divanı varlığını tüm ağırlığıyla hissettirmiş ve Avrupa entegrasyonuna çok önemli katkılar yapmıştır.104 3.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANLARI Avrupa Birliği beş yönetici kurum tarafından yönetilmektedir.Bunlar; Komisyon, Bakanlar Konseyi, Parlamento, Adalet Divanı ve Sayıştaydır.Ayrıca, Devlet ve Hükümet Başkanları ile Komisyon Başkanı yılda en az iki kez yapılan Avrupa Doruğu toplantılarında bir araya gelerek genel strateji ve siyasi doğrultu saptamaktadır. Gerek Avrupa Doruğu’nun gerekse Bakanlar Konseyi’nin Başkanlığı altı ayda bir üye devletler arasında el değiştirir. Kavram açısından yeni ve yetki dağıtımı açısından benzersiz olan bu yönetim sistemi kendinden önceki bütün ulusal ve uluslararası örneklerden farklıdır. ABD’den farklı olarak, AB’nin temelleri bir anayasaya değil egemen devletler arasındaki uluslararası anlaşmalara dayanmaktadır. Bütün AB vatandaşları üzerinde doğrudan bağlayıcı yasalar çıkarma yetkisi ise Birliği uluslararası kuruluşlardan ayıran bir özelliktir. Birlik uluslarüstü bir birim olarak tanımlanmıştır. Üye devletler ulusal egemenliklerinin bir bölümünü AB kurumlarına devretmişlerdir. Üye devletler, ortak çıkarları doğrultusunda egemenlik yetkilerinin ortak idaresi yoluyla birlikte çalışırlar. Birlik ayrıca, bir çok federal sistemin özelliği olan “yetki ikamesi” ilkesine göre işler. Bu ilkeye göre, Birliğe ancak yönetimin daha alt kademelerinde (ulusal, bölgesel ve yerel kademelerde) etkin biçimde uygulanamayacak politikalar konusunda yetki verilir. AB sistemi niteliği itibariyle evrimcidir. Avrupa’nın tedricen birleşmesine olanak sağlayacak şekilde tasarlanmıştır ve henüz son biçimini de almamıştır. 105 104 105 Supranasyonelite konusunda ayrıntılı bilgi için Hüseyin Pazarcı’nın adı geçen eserine bakılabilir. TURHAN, C. Bülent, age, s. 86 92 3.2.1. AVRUPA BİRLİĞİ ADALET DİVANI Avrupa Topluluklarını kuran anlaşmalarda belirlenen hedeflere ulaşılması için öngörülen politikalara hem AB organları hem de AB’ni oluşturan üye devletler harfiyen uymak ve uygulamak zorundadır. Bu uygulamanın etkinliğini sağlamanın tek yolu ise yasal denetimdir. Her ne kadar bu yasal denetimin, bir hakem komisyonu ya da Birleşmiş Milletler bünyesinde bulunan Uluslararası Adalet Divanı tarafından yapılması düşüncesi ileri sürülse de ekonomik ve siyasi entegrasyonu nihai amaç edinmiş AB’nde bu düşünceler pek itibar görmemiştir. AB amaçları doğrultusunda, AB’nin kendi bünyesinde bağımsız bir yargı teşkilatı kurulmasının uygun görülmesi sonucu olarak AB Adalet Divanı kurulmuştur.106 3.2.1.1. Tarihçe AKÇT’nu kuran 18 Nisan 1951 tarihli Paris Anlaşması’nın 7. maddesi Topluluğun organları arasında Adalet Divanı’na da yer vermektedir. AET ve AAET’nun bünyelerinde kurulan Topluluk kurumları, AKÇT’nun kurumları model alınarak düzenlenmiştir. Yani, Roma Anlaşmaları bünyesinde kurulan yeni Toplulukların bünyelerinde de Adalet Divanı’na yer verilmiştir. Roma Anlaşması ile aynı tarihte imzalanan Avrupa Topluluklarının Bazı Ortak Kurumlarına Dair Sözleşme107 ile üç Topluluk için ortak bir Adalet Divanı ve ortak bir Meclis kurulması sağlanmıştır. Böylece Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa Parlamentosu’nun kurulması ile üç Topluluğun kurumlarının birleştirilmesi yönünde ilk somut adım atılmış oldu. İkinci adım ise Topluluklar için tek Komisyon ve tek Konsey kurulmasını düzenleyen 1965 tarihli Füzyon Antlaşması ile atılmış oldu. Böylece üç Topluluk için kurumlar oluşturulmuştur.108 106 GÜNUĞUR, Haluk, Avrupa Toplulukları Hukuku, Ankara ,Turhan Yayınevi, 2. Bası, 1993, s. 265 107 İmza Tarihi: 25 Mart 1957, Yürürlük Tarihi: 1 Ocak 1958. 108 TEKİNALP, Ünal , “Avrupa’nın Bütünleşmesi Sürecinde Aşamalar”, TEKİNALP, Gülören, TEKİNALP, Ünal, ATAMER ,Yeşim M., ODER, B. Emrah, ODER ,Burak, OKUTAN, Gül, Avrupa Birliği Hukuku, 2. Bası, İstanbul, Beta Yayınevi ,2000, s. 9 93 Merkezi Lüksemburg’da bulunan Adalet Divanı 7 Ekim 1958’de göreve başlamıştır. AET, AAET ve AKÇT’nu kuran antlaşmalarda Adalet Divanı’na asli organ olarak yer verilmiş ve Adalet Divanı’nın görevleri şu şekilde belirtilmiştir: “ Adalet Divanı Topluluğu kuran antlaşmaların uygulanmasında ve yorumlanmasında hukuka uygunluğu güvence altına alır.”109 Adalet Divanı’nın bu yetkisi sadece kurucu antlaşmalar ile sınırlı değildir. Bu antlaşmalarda belirtilen yetkili organlar tarafından oluşturulan ikincil hukuku normlarının da uygulanması ve yorumlanması yine Adalet Divanı’nın yargı yetkisi içine girmektedir. Adalet Divanı yapmış olduğu yorumlar ile AB hukukunun uygulanmasında bir dinamizm sağlamış ve yapmış olduğu kazai içtihatlar ile AB’nin bütünleşme sürecine önemli katkılar sağlamıştır. Hatta denilebilir ki Adalet Divanı’nın katkıları olmasa bütünleşme sürecinin bu gün ulaştığı noktaya gelmesi mümkün değildir. 3.2.1.2. Adalet Divanı’nın Yapısı Adalet Divanı’nın görevi AB yasasının her bir üye ülkede aynı şekilde yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır. Diğer bir deyişle, Topluluk hukuku her bir taraf için ve tüm koşullarda her zaman aynı olmalıdır. Adalet Divanı; üye ülkeler, AB kurumları, ticari işler ve şahıslardan kaynaklanan yasal anlaşmazlıkları çözme gücüne sahiptir. Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 165. ve 166. maddelerinde düzenlenen Adalet Divanı her üye devletten bir hakim şeklinde oluşmuştur. Böylece her bir AB ülkesinin yasal sistemleri temsil edilir. Genişleme olduktan sonra bile her bir üye ülke için asgari bir hakim olacaktır. Ayrıca Adalet Divanı’nın isteği üzerine Konsey, oybirliği ile hakim ve savcı sayısını artırabilir. Ancak verimlilik için Divan, her zaman tüm hakimler tarafından hazır bulunulması gerekli olunan genel bir oturumda biraraya gelinmesi gerekli durumlar yerine, sadece 11 hakimden oluşan “Yüksek Mahkeme(Grand Chamber)” olarak görev alabilir. 109 ARAT, Tuğrul, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı, Ankara ,ATAUM Yayınları, 1989, s. 3 94 Divana yardımcı 8 savcı bulunmaktadır.110 Bu savcılar, Adalet Divanı’nda görülmeye başlanacak olan davalar hakkında divana görüşlerini, uyuşmazlığın çözüm yollarını ve bu çözüm yollarının daha sonraki kararlarda ne şekilde yer alacağını bildirirler. Savcılar, görevlerini yerine getirirken objektif, açık ve tarafsız olmak zorundadırlar. Hakimler ve savcılar, en yüksek ulusal mahkemelerin üyelerinden ya da objektif olduklarını kanıtlamış, güvenilir ve yetenekli avukatlardan oluşmaktadır. Bunlar üye ülkelerin hükümetlerinin ortak uzlaşmasıyla tespit edilirler. Hakim ve savcıların her biri 6 yıllık süre için tayin edilirler. Ancak atamalar, davalarda sürekliliği sağlamak için, her üç yılda bir yenilenir. Böylece Divan üyelerinin hepsinin bir anda değiştirilmesi önlenmiş olur. Görev süresi dolan hakim ve savcıların görev süreleri, üç yıllık bir ya da iki sonraki dönem için uzatılabilir. Adalet Divanı’nın önüne getirilen binlerce davayı çözüme kavuşturmak ve AB vatandaşlarına daha etkin bir yasal koruma sunmak için 1989’da “İlk Derece Mahkemesi (Court of First Instance)” kurulmuştur. Adalet Divanı’na bağlı olan İlk Derece Mahkemesi belirli konulardaki davalara, özellikle gerçek kişilerle ve ticari faaliyetlerdeki haksız rekabetle ilgili davalara ilişkin kural koymakla sorumludur. Adalet Divanı’nın ve İlk Derece Mahkemesi’nin üç yıllık dönem için hizmet eden üye hakimler tarafından seçilen birer başkanı vardır.111 İlk Derece Mahkemesi, her bir üye ülkeden bir temsilci olacak şekilde 25 hakimden oluşur. İlk Derece Mahkemesinin 3 veya 5 hakimden oluşan 5 dairesi vardır.112 3.2.1.3. Adalet Divanı’nın Çalışması Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 165. maddesine göre, Adalet Divanı kural olarak, genel kurul şeklinde ve bütün hakimlerin katılması ile toplanır ve basit çoğunlukla karar alır. Üye bir devlet veya AB organları tarafından açılan davaların 110 KARLUK, Rıdvan S., Avrupa Birliği ve Türkiye, Sekizinci Bası, İstanbul , Beta Yayınevi, 2005, s.245 111 http://europa.eu.int/institutions/court/index_en.htm (20/12/2004) 112 http://www.curia.eu.int/en/instit/presentationfr/index_tpi.htm (05/02/2005) 95 Divan Genel Kurulu’nda görülmesi zorunludur. Divan, Genel Kurul dışında daireler şeklinde de çalışır. Bu daireler de kararlarını basit çoğunlukla alırlar. Daireler bazı hazırlıkları yürütür. AB usul kurallarının izin verdiği bazı davalara bakarlar. Bu davalar üç gruba ayrılır: 1- Bazı davaların ön soruşturması, 2- AB memurlarının açtığı davalar, 3- Ön karar prosedürü gereğince Divan’ın önüne gelen davalar. Ancak Divan Genel Kurulu’nun münhasır yetki alanına giren davalara daireler bakamazlar. Daire kararları, genel kurul kararları ile aynı güçtedir.113 3.2.1.4. Adalet Divanı’nın Görev Alanı Adalet Divanı, AB hukuku çerçevesinde ortaya çıkan uyuşmazlıkları yine AB hukuk normlarını uygulayarak çözmektedir. Yani Adalet Divanı, bütün üye devletlerin ortaya getirdiği AB düzeninin yargı organıdır. Dolayısıyla AB hukukunu yorumlama yetkisi münhasıran Adalet Divanı’na aittir. Ayrıca AB kurumlarının işlem ve tasarruflarının AB hukukuna uygun olup olmadığını, bu kurumların antlaşmalar gereği kendilerine tanınan yetkilerini aşıp aşmadığı, hatta üye devletlerin AB hukukunu ihlal edip etmediğini tespit edip karara bağlamak da Adalet Divanı’na aittir. Son olarak, Adalet Divanı, AB hukuku çerçevesinde bu hukukun süjeleri arasında çıkacak ihtilafları çözmekle görevlidir. Adalet Divanı’nın aldığı kararlar kesindir. Karar aleyhine gidilecek başka bir üst yargı mercii yoktur. Kararı uygulayacak olan Devlet, uygulama ile ilgili bütün önlemleri almak zorundadır.114 Ancak Adalet Divanı bu görevleri yerine getirirken kendiliğinden harekete geçmez. Uyuşmazlıklar ya AB organları tarafından, ya üye devletler tarafından ya da üye devletlerin vatandaşları tarafından Adalet Divanı önüne getirilir.115 113 GÜNUĞUR, Haluk, age, s.276 AKMAN, Vedat, Avrupa Topluluğu ve Türkiye: Uluslarüstü Antlaşmalar ve Birliğin Ötesinde Bir Avrupa, İstanbul , Alfa Basım Yayım Dağıtım, 1996, s.26 115 ÖZCAN, Mehmet, age, s.43 114 96 3.2.1.5. Adalet Divanı’nın Yargı Yetkisi Özellikleri Divanın AB hukuk düzeninin yargı organı olduğu ve bu hukuk düzenine ait sorunları, AB hukukunu uygulayarak çözeceğini daha önce belirtmiştik. Ancak Adalet Divanı’nın, milli hukuk düzenlerine ait ve bunların görev alanlarına giren sorunları ve ihtilafları ele alma ve çözme yetkisi yoktur. Ayrıca her ne kadar üye devletlerin AB hukukuna aykırı davranıp davranmadıkları konusunu nihai olarak karara bağlama yetkisi Adalet Divanı’na tanınmış ise de bu yetki bir “tespit” ten öteye gitmemektedir. Adalet Divanı’nın AB hukukunu ihlal eden milli organların karar ve işlemlerini iptal etme yetkisi yoktur.116 AB hukukunu uygulamak ve bu hukuk düzenine ait uyuşmazlıkları çözmek salt Divana tanınmış bir yetki değildir. Daha önce belirtilen Divanın münhasır yetkisi içine giren konular dışında üye devletlerin yargı organları da yetkilidir. Nitekim Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 183. maddesine göre: “İş bu Antlaşma tarafından Adalet Divanı’na verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, Topluluğun taraf olduğu uyuşmazlıklar, bu nedenle ulusal yargı organlarının yargı yetkisi dışında tutulmuş değildir.” 3.2.1.6. Adalet Divanı’nın Baktığı Davalar Divanda açılacak davaları nitelikleri ve ortak özellikleri bakımından üç gruba ayırabiliriz. 3.2.1.6.1. Yorum Davaları 3.2.1.6.1.1. Üye Devletlerin Antlaşmada Öngörülen Yükümlülüklerini Yerine Getirmemeleri Nedeni İle Açılan Davalar(İhlal Davaları) 116 ARAT, Tuğrul, age, s.32 97 Üye devletlerin antlaşmalardan doğan yükümlülüklerini gerektiği gibi yerine getirmemesi halinde Avrupa Birliği’nin ve Avrupa entegrasyonu düşüncesinin bu olgudan zarar göreceği kesindir. Bu nedenle Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 169. ve 170. maddeleri gerek Komisyona gerekse diğer üye devletlere bu durumda Adalet Divanı’na başvurma yetkisi vermiştir. Burada “antlaşmalardan doğan yükümlülükler” cümlesi geniş yorumlanmalı ve yalnız birincil normları değil AB türev hukukunun normları, yani ikincil normlar açısından ihlalleri de içermelidir. Kısacası bu dava, AB kurucu antlaşmalarının ihlali yanında AB organlarının çıkarttığı tüzük, direktif, kararlar hatta yazılı olmayan AB hukuku ile ilgili genel hükümlerin ihlali durumunda bile açılır.117 İhlal, bir üye devletin yapma veya yapmama eyleminden doğabilir. Yani bir üye devletin, AB hukukuna ters düşen bir iç hukuk tasarrufu ihdas etmesi, bunu uygulamaya devam etmesi veya bir üye devletin AB hukukuna göre alması gereken bir önlemi almaktan kaçınması ihlal davalarının nedenleridir. Dava ihlali yapan üye devlete karşı dava, Komisyon, AB’ne üye devletler, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa Merkez Bankası yönetim kurulları tarafından açılabilir. Bu yargısal mekanizma, Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 169. maddesi lafzi olarak yorumlandığında; suçluluk ve sorumluluk gibi bir kavramla ilişkili olmayıp, yalnızca söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmediğini saptama yönünde tamamen objektif bir saptamadır. Fakat Adalet Divanı konuya ilişkin olarak verdiği kararlarda şu görüşe yer vermiştir: “Eğer Adalet Divanı bir kararında, üye devletlerin otoritelerine ait idari veya yasal bir düzenlemenin Topluluk Hukukuna aykırı olduğunu tespit ederse, bu üye devlet bu düzenlemeyi yürürlükten kaldırmak zorunda olduğu gibi, söz konusu düzenleme hukuk dışı etkilere neden olmuşsa üye devletler bu hukuk dışı etkileri tamir etmekle yükümlüdürler.” 117 TEKİNALP, Ünal, Avrupa Topluluğu Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi, Tekinalp&Tekinalp AB Hukuku, s.240 ve devamı. 98 Dolayısıyla Adalet Divanı’nın vermiş olduğu kararlar bir ihlalin tespiti olsa da bu ihlal sonucunda ihlali yapan devletten ihlal nedeniyle vermiş oldukları zararları gidermesi de istenmektedir ki aslında bir sorumluluk yaratmaktadır.118 3.2.1.6.1.2. Dava Prosedürü Avrupa Topluluğu Antlaşması’nın 169. maddesine göre: “Komisyon, bir üye devletin Antlaşma gereğince üzerine düşen yükümlülüklerinden birini yerine getirmediği kanısına varırsa, o devleti bu konuda görüşlerini bildirmeye davet eder. İlgili üye devlet Komisyon tarafından verilen süre içinde görüş bildirmezse, Komisyon Adalet Divanı’na başvurur.” Resmi girişim, Komisyon’un ilgili üye devlete yazılı olarak başvurmasıyla başlar. Başvuruda ihlal durumunda bulunan üye devlete görüşlerini bildirmesi için uygun bir süre tanınır. Üye devletin süresi içinde bildirdiği görüşler Komisyon’u tatmin etmezse Komisyon hazırlayacağı gerekçeli görüşü ile ihlalin belirli sürede sona erdirilmesini ister. Eğer ihlal bu sürede sona erdirilirse dava süreci sona erer. Ancak ihlalin devamı halinde Komisyon Adalet Divanı’na başvurur ve yönetsel aşamadan yargısal aşamaya geçilmiş olur. Uygulamada Komisyon bu aşamada genellikle başarılı şekilde uyuşmazlıkları hallederek yargısal sürecin başlamasına engel olmaktadır. Komisyondan başka bir üye devlet de bazı durumlarda dava açılması konusunda girişimde bulunabilir. Eğer bir üye devlet diğer bir üye devletin antlaşmadan doğan bir yükümlülüğü ihlal ettiği kanısında ise konuyu önce Komisyon’a şikayet olarak götürmek zorundadır.119 Komisyona yapılan şikayet üzerine Komisyon tarafların görüşlerini aldıktan sonra kendi gerekçeli görüşünü bildirir. Bu görüş doğrultusunda değişik ihtimaller doğar: Eğer görüş, ihlalin varolduğu yönünde ise Komisyon veya şikayette bulunan üye devlet Adalet 118 119 ÖZCAN, Mehmet, age, s.44-45 ÖZCAN, Mehmet, age, s.46 99 Divanı’na dava açabilir. Eğer Komisyon ihlalin bulunmadığı yönünde bir karar verirse veya üç aylık bir sürede herhangi bir görüş belirtmez ise şikayette bulunan devlet Komisyon’dan bağımsız olarak doğrudan Adalet Divanı’na dava açabilir.120 Uyuşmazlık, Komisyon tarafından çözülememişse Adalet Divanı’nda dava açılır. İhlale son vermeyen bir üye devlet aleyhine Divan’a gitmek ve uygulanması zorunlu olan bir karar almak artık başvurulacak son çaredir. Adalet Divanı kararını verirken Komisyon ya da bir üye devletin ileri sürdüğü hukuki sebepler ve delillerle bağlı olmayıp kendisi de başka durumları re’sen göz önüne alabilir. Buna karşın Adalet Divanı, ihlal durumunu saptarsa bulunduğu üye devletin yasal veya idari milli mevzuatını değiştirmek veya tamamen geçersiz kılmak gibi bir yetkisi yoktur.Burada Adalet Divanı’nın kararı bir tespit niteliğindedir. Ancak herhangi bir üye devlet Adalet Divanı’nın kararını yerine getirmezse Komisyon tarafından para cezasına çarptırılır.121 3.2.1.6.2. İptal Davaları İptal davasının konusunu AB Kurumlarının belirlediği ve uygulanması zorunlu olan ikincil hukuk normları oluşturur. İptal davası ile Birlik kurumlarının hukuki karar ve tasarrufları “geçerlilik” ve “hukuka uygunluk” açısından Divan’ın yargı denetimi altına alınmıştır. İptal davası üye devletlerin organlarının karar ve eylemlerine karşı açılamaz. Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 173. maddesine göre iptal davasının konusunu teşkil eden tasarruflar ilk önceleri Konsey ve Komisyonun çıkarttığı tüzük, direktif ve kararlar iken, bunlara Maastricht Antllaşması ile Avrupa Parlamentosu ve Konseyin ortak karar alma usulü ile koydukları hukuk ve Avrupa Merkez Bankası’nın aldığı kararlar da eklenmiştir. AB organlarının vermiş olduğu “tavsiye” ve “görüşler”e karşı iptal davası yoluna gidilemez. Zira zaten bu tasarrufların hukuki bağlayıcılıkları yoktur. 120 121 GÜNUĞUR, Haluk, age, s.281 GÜNUĞUR, Haluk, age, s.291 100 İptal davasını üye devletler, Konsey, Komisyon ve dava konusu karardan etkilenen gerçek ve tüzel kişiler açabilir. Davalılar ise davaya konu olan işlemi yapan AB organlarıdır. İptal davası, ihlal davasından farklı olarak doğrudan doğruya Adalet Divanı’na açılır. Ancak gerçek ve tüzel kişilerin iptal davası açabilmeleri için AB kurumlarının yapmış olduğu işlemle çıkarlarının doğrudan ihlal edildiğini ispat etmeleri gerekir. Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 174. maddesine göre yasal dayanaklardan yoksun bulunan tasarruflar Adalet Divanı tarafından iptal edilir. İptal kararı geriye etkilidir, tasarrufu hükümsüz kılar ve hiç yapılmamış sayılması sonucunu doğurur. Ancak Adalet Divanı iptal edilen tasarrufun yerine yenisini koyamaz. Bu yetki, tasarrufu iptal edilen kuruma aittir. İptal davasında, iptal kararı ile yapılan işlemden zarar gören kişiler lehine tazminata hükmedilemez. İşlemden zarar gören kişiler bu zararlarının tazmini için ayrı bir dava açmak zorundadır. 3.2.1.6.3. Tam Yargı Davaları ATA’nın 215. maddesine göre AB, organlarının ve çalışanlarının görevlerini yerine getirirken üçüncü kişilere vermiş oldukları zararları, üye devletlerin hukuk düzenlerinde ortak olan genel hukuk ilkelerine göre tazmin ile yükümlüdür. ATA’nın 178. maddesi ise Adalet Divanı’na bir sözleşme olmaksızın AB organlarının veya çalışanlarının neden olduğu zararların giderilmesi amacıyla açılan davalara bakmak için münhasır yetki vermektedir. Adalet Divanı bu davaya bakarken salt AB hukuku ile bağlı kalmayıp, hukukun genel ilkelerinden de faydalanacaktır. Davada davacı, AB veya organlarında çalışanların eylemlerinden zarar gören her gerçek veya tüzel kişi olabilir. Davalı ise zararı veren kişinin bağlı olduğu organdır. Avrupa Birliği’nin sözleşme dışı sorumluluklarından doğan tazminat davası bir tam yargı davasıdır. Dolayısıyla Adalet Divanı olayın tüm yönlerini araştırarak karar verecektir. Adalet Divanı’nın kararının ilgili AB organı tarafından yerine getirilmesi zorunludur. 101 3.2.1.7. Önkarar Prosedürü (ATA m.177) AB hukukunun tüm üye devletlerin hukuk sistemleri içinde yeknesak bir şekilde uygulanmasını temin etmek için, ulusal mahkemelerin AB hukukunu ilgilendiren konularda bu hukukun yorumlanması için Adalet Divanı’ndan hukuki görüş sormaları ve bu görüşler çerçevesinde karar vermeleri yorum birliğinin sağlanması açısından kaçınılmazdır. Aksi taktirde her ulusal mahkeme AB hukuk normlarını kendi anlayış ve hukuk sistemine göre yorumlayacak olsa Avrupa Birliği hukuk sisteminin tekdüze bir yapıya kavuşması beklenemez.122 ATA’nın 177. maddesi bu ihtiyaca cevap vermek üzere kaleme alınmıştır ve yorum birliğini sağlamayı amaçlayan önkarar prosedürünü düzenlemektedir.Bu maddeye göre Adalet Divanı; a) Avrupa Topluluğu Antlaşmasını yorumlamaya, b) AB organlarının ve Avrupa Merkez Bankası’nın tasarruflarının geçerliliğinin tespitine ve bu tasarrufları yorumlamaya, c) Esas sözleşmelerinde öngörülmek şartıyla, bir Konsey tasarrufu ile kurulan kurumların kuruluşuna ilişkin sözleşmeleri yorumlamaya, yetkilidir. 177. maddenin 2. ve 3. fıkralarına göre eğer üye devlet mahkemeleri önüne gelen davalarda bu konulara ilişkin bir sorun gelirse yerel mahkemeler meseleyi Adalet Divanı’na gönderir. Bekletici sorun hakkında Adalet Divanı karar verene kadar yerel mahkemeler uyuşmazlığın esasını çözmeye başlamazlar. Bu madde, yukarıda değinildiği gibi AB hukukunun bütün üye ülkelerde aynı şekilde uygulanması için, AB mevzuatında yorum birliğini sağlamayı ve AB hukukunun gelişmesini sağlamayı amaçlar. Ulusal mahkemelerde görülmekte olan davalar sırasında başvurulan önkarar prosedürü, ara bir prosedür niteliğine sahip 122 ÖZCAN, Mehmet, age, s.47 102 olmasından dolayı Divan nezdinde doğrudan açılan davalardan farklı olarak uyuşmazlığı doğrudan sonuçlandırma fonksiyonuna sahip değildir.123 177. madde metninden açıkça anlaşılabileceği gibi Adalet Divanı’nın önkarar usulü çerçevesinde bakmaya yetkili olduğu konular çok geniştir. Özellikle b fıkrası hükmü neredeyse AB bünyesinde yapılan tüm tasarrufların bu madde kapsamına girmesini sağlamaktadır. Bu sayede AB hukuk sisteminin yapısı ile ulusal hukuk sistemlerinin yasal yapıları arasında sağlam bir ilişki kurulmaktadır. Adalet Divanı’nın vermiş olduğu kararların yaklaşık %50’sinin bu yol ile Adalet Divanı’na gelen davalar olduğunu belirtirsek bu yargısal mekanizmanın AB hukukunda yorum birliğinin sağlanmasındaki yeri daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca 177. madde, AB hukukunun temel nitelikleri arasında yer alan AB hukuk kurallarının doğrudan etkili olması prensibi ile üstünlüğü prensibinin oluşmasını sağlayan yasal vasıta olmuştur. Önkarar prosedürü gereği Adalet Divanı’na başvuru hakkı sadece ulusal(yerel) mahkemelere tanınmıştır. Ulusal mahkemede davayı açan kişilerin veya davalıların Adalet Divanı’na başvurma hakları yoktur. Sadece davaya bakan yerel mahkeme olayı Adalet Divanı’na gönderebilir. Davacı ve davalıların yerel mahkemenin kararından ve yorumundan öte önkarar prosedürüne bir katkıları olamaz. Yerel mahkeme, gerekli görürse taraflar istemeseler bile bir davada dava konusu uyuşmazlığın çözümü için meseleyi bekletici sorun yaparak önkarar prosedürü gereği Adalet Divanı’na gönderebilir. Hatta Adalet Divanı bazı durumlarda bürokrasiyi azaltmak için yerel mahkeme tarafından gönderilen dava konusu olayı, sözkonusu yerel mahkemenin belirttiği AB tüzüğüne göre değil de bir başka AB tüzüğüne göre re’sen yorumlayabilir.124 3.2.1.8. İlk Derece Mahkemesi İlk Derece Mahkemeleri, Topluluğu kuran antlaşmaların orijinal metinlerinde bulunmamaktadır. Bu mahkemelerin kuruluşlarıyla ilgili hukuksal temel Avrupa Tek 123 ARSAVA, A. Füsun, Roma Antlaşmasında Önkarar Prosedürü ve Bu Prosedür Çerçevesinde Doğan Sorunlar, Ankara , A.Ü. S.B.F. ve Basın-Yayın Yüksekokulu Basımevi, 1989, s.1-10 124 ÖZCAN, Mehmet, age, s.48-50 103 Senedi(ATS) ile atılmıştır. Kurucu antlaşmalara eklenen birer madde ile İlk Derece Mahkemelerinin görevleri, üyelerinin nitelikleri, kuruluş prosedürü ve yargılama kuralları belirlenmiştir. Ancak mahkemenin kuruluşu Divan’ın istemi üzerine 24 Ekim 1988 tarihli Konsey kararı ile olmuştur. İlk Derece Mahkemelerinin kuruluşunun önemli gerekçelerinden birisi Divan’ın dava yükünün zaman içinde olağanüstü artmasıdır. İkinci gerekçe ise bu mahkemelerin belirli konularda yoğunlaşarak bir nevi ihtisas daireleri oluşturmak suretiyle daha doğru ve sağlıklı kararlar alınmasını temin etmektedir. İlk Derece Mahkemeleri özerk bir kuruluş olmayıp, Divan’ın yargılama prosedürü içine dahildir. İlk derece mahkemelerinin bakmaya yetkili oldukları davalar şunlardır: 1- AB kurumları ile çalışanları arasındaki davalar, 2- AKÇT ile ilgili harç ve resimler, üretim ve fiyat konularında işletmeler tarafından açılan davalar, 3- AB rekabet hukukunun uygulanması ile ilgili olarak gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılan davalar, 4- Bir AB kurumunun eyleminden ya da hareketsizliğinden kaynaklanan tazminat davaları.125 3.2.2. AVRUPA BİRLİĞİ KOMİSYONU Avrupa Birliği Komisyonu genellikle Avrupa Birliği’nin sivil servisi olarak da adlandırılan temelde Fransız idari sistemi göz önüne alınarak teşkilatlanan bir birimdir. Avrupa Topluluğu Antlaşmaları, Komisyona hem yargıya hem de yasamaya ait görevler yüklemiştir. ATA ile özellikle Parasal Birlik ve Sosyal Politikalar gibi yeni alanlara ilişkin olarak görev ve yetkisi daha da artan Komisyon “seçim” ile değil “atama” ile işbaşına gelen üyelerden oluşur. 125 TEKİNALP, Ünal, Mahkeme, s.260 104 3.2.2.1. Komisyonun Oluşumu Komisyon üye devletlerin karşılıklı ortak anlaşmasıyla 5 yıllık süre için atanan ancak kendi ülkesini temsil etmeyip tüm AB çıkarlarını gözeten bağımsız komisyon üyelerinden oluşur. Görev süresi dolan komisyon üyesi tekrar atanabilir. ATA’nın 157. maddesine göre bir kişinin komisyon üyesi olarak atanabilmesi için sadece “genel ehliyete” haiz olması yeterlidir. Ancak bunların bağımsızlık ve tarafsızlıklarında “hiçbir şüphe” olmamalıdır. Bu üyelere, görevlerini yaparken hiçbir devlet ya da kuruluş talimat veremez ve kendileri de talimat isteyemez. Üye devletler, komisyon üyelerini görevlerini ifa sırasında etkilememek için gerekli önlemleri alırlar. Komisyon üyeleri görevleri ile uyuşmayan her türlü faaliyetten kaçınırlar.126 Komisyon üyesi sayısı, artan üye devlet sayısına paralel olarak çoğaltılmaktadır. Komisyonda her üye devletten mutlaka bir üye olmak zorundadır. Üyelerden birisi başkan olarak atanır.Başkan ve üyelerin atanmasına ilişkin ATA’nın 158. maddesi ile getirilen yeni usule göre; üye devletler, Başkan olarak atamak istedikleri kişiyi Avrupa Parlamentosu’na danışarak ortak anlaşma ile belirlerler. Daha sonra Komisyon üyeleri atanmadan önce, üye devletler belirleyecekleri adayları bu başkana(adayına) danışarak belirlerler. Sonra tüm Komisyon(başkan ve üyeleri ile birlikte) Avrupa Parlamentosu’nun onayına sunulur. Avrupa Parlamentosu bu yeni komisyonu onaylarsa bu durumda üye devletler ortak anlaşma ile bu üyeleri atarlar. ATA ile yapılan değişikliklerden önce Birleşme Antlaşması’nın 14. maddesine göre Komisyon Başkanı ile birlikte her biri iki yıllığına atanan 6 Başkan Yardımcısı da seçilmekte idi. ATA ile bu 6 Başkan Yardımcılığı kaldırıldı. Yeni sisteme göre Komisyon kendi üyeleri arasından bir veya iki üyeyi Başkan Yardımcısı olarak atayabilir.127 3.2.2.2. Komisyonun Görev ve Yetkileri 126 127 TEKİNALP, Ünal , Komisyon, Tekinalp& Tekinalp AB Hukuku, s.222 ÖZCAN, Mehmet, age, s.52 105 Avrupa Birliği’nin tüm organları farklı görevler üstlenmiş oldukları halde Komisyon bir çok farklı alanda görevler üstlenmiştir. Komisyonun hem yargıya, hem yasamaya hem de yürütmeye ilişkin görevleri vardır. 128 Tüm bu görevler Komisyonun Avrupa Birliği bünyesinde en etkin kurum olmasına neden olmaktadır. Ayrıca Komisyonun kurucu antlaşmaların koruyucusu olarak gerektiğinde savcı rolünü üstlenip bu antlaşmaların ihlal edilip edilmediğinin tespitini yapması, gerektiğinde Adalet Divanı’nda dava açması Komisyonun görev alanının genişliğini gözler önüne seren örneklerdendir. Bu görevleri şu şekilde sıralayabiliriz. A. Komisyon kurucu antlaşmaların koruyucusudur. ATA’nın 155. maddesi uyarınca kurucu antlaşmaların ve AB organlarının bu antlaşmaya dayanarak almış olduğu kararların usulüne uygun olarak uygulanıp uygulanmadığını, ilgili tarafların yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini izlemekle görevlendirilmiştir. B. Komisyon ihlal davası açabilir. ATA’nın 169. maddesi üye devletlerin antlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda Komisyona söz konusu üye devlete karşı ihlal davası açma yetkisi tanımaktadır. Komisyon dava açmadan önce bu üye devletin ihlalini soruşturur. Burada Komisyon re’sen harekete geçebileceği gibi bir üye devletin, bir firmanın veya bir vatandaşın şikayeti üzerine de harekete geçebilir. Soruşturma sonucunda Komisyon ihlali tespit ederse belli bir süre içinde üye devletin görüşünü bildirmesini ister. Üye devlet bu süre sonunda aynı uygulamalara devam eder veya Komisyona verdiği görüş doyurucu bulunmazsa Komisyon olayı Adalet Divanı’na götürür. 128 TEKİNALP, Ünal, Komisyon, s.224-225 106 Komisyonun, üye devletin ihlalini doğrudan Adalet Divanı’na yollamadan kendi bünyesinde çözümleme yetkisi, hem Adalet Divanı’nda dosya yığılmasını önlemekte hem de Komisyonu daha güçlü bir hale getirmektedir. C. Komisyon bir yürütme organıdır. Gerçekten de Komisyon rekabet ve ticaret politikaları gibi önemli politikalar dahil olmak üzere, Birlik politikalarının yürütülmesine ilişkin kararlar alır.Avrupa Sosyal Fonu, Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu ve diğer fonların idaresi de münhasıran Komisyona aittir. D. Komisyonun bir diğer önemli görevi ise yasama sürecine ilişkindir.129 Kurucu antlaşmalar ve son olarak ATA, Komisyona bu antlaşmalarda belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için gerekli her türlü kararın alınması konusunda girişim yapma, yasama sürecini başlatma konusunda birkaç istisna130 dışında münhasır yetki vermiştir. Komisyonun bu yetkisi ATA’nın 189(a) maddesinde yer alır. Bu madde ile Komisyona verilen bu yetki konusunda ne Avrupa Tek Senedi(ATS)’nde ne de Avrupa Birliği Antlaşması(ABA)’nda herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Her ne kadar yasa teklifleri Konsey tarafından onaylanıyorsa da, bu teklifleri yapma yetkisi Komisyona verildiğinden Konsey, Komisyon tarafından yapılan bu teklifler üzerinde herhangi bir değişikliğe gidemez. Konsey ancak oybirliği ile karar alınırsa bu teklifler üzerinde bir değişiklik yapabilir. Komisyonun yasama sürecine ilişkin yetkisi kural olarak teklif hazırlama, girişim başlatma olduğu halde istisnai durumlarda Komisyon tek başına karar alma yetkisine de sahiptir. ATA’nın 189(1) maddesinde belirtilen genel yetki ile Komisyon bazı alanlarda tek başına karar almaktadır. Bu alanların başında tarım ve 129 ÖZCAN, Mehmet, age, s.54 Adalet Divanı’nın İlk Derece Mahkemesi’nin yargı yetkisini değiştirme talebi, Avrupa Parlamentosu’nun kendi seçimleri ile ilgili olarak Konseye yapacakları teklifler ve ATA’na göre Avrupa Merkez Bankası’nın belirli konularda tavsiyelerde bulunması durumları bu istisnaları oluşturur. 130 107 rekabete ilişkin konularda Konseyin tüzük çıkarma yetkisini Komisyona devrettiği durumlar yer alır. E. Komisyonun diğer görevleri; Komisyonun yukarıda saydığımız görevleri dışında, ATA’nın özellikle 155. maddesi ve diğer maddelerinden kaynaklanan görev ve yetkileri vardır. Komisyonun, tavsiye kararları almak ve görüş belirtmek, uluslararası ilişkileri yürütmek, Avrupa Birliği’ni mahkemelerde temsil etmek, bütçe ön tasarısı hazırlamak ve kabul edilen bütçeyi uygulamak gibi daha birçok görev ve yetkisi vardır.131 3.2.3. AVRUPA BİRLİĞİ KONSEYİ Konsey veya Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi olarak adlandırılan bu kurum, Avrupa Birliği’ni yöneten, dış ilişkilerini düzenleyen, hukuk koymada en fazla yetkisi olan bir kurumdur. Ancak Konsey anayasal anlamda tam bir yasama organı değildir. Bütün üye devletlerin bakanlarından oluşan Konsey, ulusal çıkarlar ile Birliğin çıkarları arasındaki dengenin kurulduğu kurumdur. Görüşülen konuya göre Konseye farklı bakanlar katılır. Örneğin, Tarım Konseyinde tarım bakanları tarım fiyatlarını, Ekonomi ve Maliye Konseyi’nde ise ekonomi ve maliye bakanları parasal konuları ele alırlar. Dışişleri bakanları, Genel İşler Konseyi’nde genel koordinasyonu sağlarlar. Dışişleri bakanları ayrıca, Ortak Dış Politika ve Güvenlik Politikası çerçevesinde dış politikadan sorumludurlar. Her üye devletin hükümeti, Konsey Başkanlığı’nı altışar aylık süre ile dönüşümlü olarak üstlenir. 132 Konsey başkanlığını yürüten devlet, çeşitli konularda ilgili bakanları bir araya getirip toplantılar yapılmasını düzenler. Bu tip Konsey toplantıları daimi statüde değildir. Gerektiğinde başkanlığı yürüten üye devlet tarafından organize edilen geçici nitelikteki toplantılardır. Konsey’in bu iki tip toplantısı (ilgili bakanların bir araya gelmesi ile ve dışişleri bakanlarının bir araya gelmesi ile yapılan toplantılar) dışında bir de üye devletlerin devlet ya da hükümet başkanlarının bir araya gelmeleri ile düzenli 131 132 Komisyonun diğer görev ve yetkileri için bkz. Tekinalp, Ünal, Komisyon, s.225 ve devamı. TURHAN, C. Bülent, age, s.86 108 aralıklarla yaptığı “Zirve-Konferans” olarak adlandırılan toplantısı vardır. Bu toplantılara “Avrupa Konseyi” de denmektedir. Ancak bu Avrupa Birliği kurumu olmayan “Avrupa Konseyi” ile karıştırılmamalıdır. Avrupa Birliği kurumu olan Avrupa Konseyi’nin orjinal adı European Council olduğu halde 1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi (Council of Europe) Avrupa Birliği’nden bağımsız, insan hakları, kültür gibi alanlarda çalışmaları olan uluslararası bir örgüttür.133 Avrupa Birliği Konseyi diğer organlarından farklı olarak, AB organı olmakla birlikte aynı zamanda üye devletlerin temsilcilerinden oluşmasından dolayı hükümetler arası bir organdır. Bu yapısından dolayı Konsey, çoğu zaman Avrupa Birliği çıkarları ile üye devletlerin kendi çıkarları arasındaki çekişmeye sahne olmaktadır. 1974 Paris Zirvesi’nde Avrupa Konseyi’nin yılda en az üç kez toplanması karara bağlanmıştır. Avrupa Konseyi’nin oluşturulmasındaki hedef Avrupa Birliği sürecinde meydana çıkması muhtemel siyasi tıkanıklıkları, üye devletlerin en üst düzey yetkililerini bir araya getirerek aşmaktır.134 3.2.3.1. Konseyin Görev ve Yetkileri ATA’nın 145. maddesine göre Konseyin en önemli görevlerinin başında üye devletler arasında ortak ekonomik politikaların koordinasyonunun sağlanması gelmektedir. Yine ATA’nın 146. maddesine göre Konsey “(AB adına) karar alma gücüne sahiptir”. Yani kurucu antlaşmalar uyarınca yasa çıkarma yetkisi Konseye bırakılmıştır. Konsey, AB tüzüğü ve direktifi çıkarır, karar verir, tavsiyede bulunur ve görüş açıklar. Konsey, üye devletler ile AB eylemleri arasında koordinasyonu da sağlayan kurumdur. Konseyin bunların dışında kendisi tarafından çıkarılan hukuki tasarrufların uygulama yetkisini Komisyona bırakma ( ATA madde145 ve 154), üçüncü ülkeler ve uluslararası teşkilatlar ile antlaşmalar yapma (ATA madde 228), 133 ÖZCAN, Mehmet, age, s.56 GENÇ, Mehmet, Avrupa Topluluklarının Kurumsal ve Hukuksal Yapısı, Bursa , U.Ü. Basımevi, 1993, s.66 134 109 diğer AB organları ve üye devletler üzerinde denetim yetkisi (ATA madde 213) ve ATA uyarınca başka bir çok görev ve yetkisi vardır. 3.2.3.2. Konseyin Oluşumu ATA’nın 146. maddesinde düzenlendiği üzere Konsey, bakan düzeyinde olmak üzere her üye devletin ilgili gündem konusuna göre belirleyeceği temsilcilerin bir araya gelmesinden oluşur. Konsey Başkanlığı üye devletler arasında harf sırasına göre olmak üzere altışar aylık dönemler halinde değişilerek yerine getirilir. Konsey Başkanlığının altışar aylık dönemler halinde el değiştirmesi Konsey bünyesinde daimi bir sekreterya ihtiyacını doğurmuştur. Bu sekreteryanın başında önemli işlevleri olan ve Konsey tarafından oybirliği ile atanan bir Genel Sekreter bulunur. Bu Genel Sekreterlik, Konseyin çalışmasına büyük katkılar yapmaktadır. Görevi üye devletlerin Birlik nezdindeki Büyükelçi Daimi Temsilcilerinden oluşan COREPER (Daimi Temsilciler Komitesi) ve diğer komiteler ile birlikte Konseyin çalışması için gerekli hazırlıkları yapmaktır. Genel Sekreterlik üye devletlerden bağımsız olarak görev yapar. Sekreterliğin görevleri içerisinde bütçe önerilerini hazırlamak, Konseyin Avrupa Parlamentosu’na sunacağı raporları kaleme almak gibi başka görevler de vardır. Konsey bizzat başkanın, üyelerinden birinin ya da Komisyonun girişimi ile başkanın çağrısı üzerine toplanır.135 3.2.3.3. Konseyde Karar Alma Yeter Sayısı; Oylama Konsey, kararlarını ATA’nın 148(1) maddesine göre bu antlaşmada aksi belirtilmedikçe basit çoğunlukla, 148(2) maddesine göre ise nitelikli çoğunlukla veya oy birliği ile almaktadır. Konseyin karar alma şekli fikri ve sınai mülkiyet haklarında yapılan mevzuat uyumlaştırma çalışmalarını ciddi şekilde etkilemektedir. Avrupa Tek Senedi(ATS) ile ilgili açıklama yapılırken de belirtildiği gibi, 136 ATS bu haklar ile ilgili yapılacak 135 136 ÖZCAN, Mehmet, age, s.57 Ayrıntılı bilgi için bknz. 3.1.2. Avrupa Toplulukları 110 olan çalışmalarda oybirliğini kaldırmış yerine çoğunluk ile karar alma usulünü benimsemiştir. A. Basit Çoğunlukla Karar Alma Basit çoğunlukta her üye devletin bir oy hakkı vardır ve bu oylar ülkelerin büyüklüğüne ve nüfusuna göre herhangi bir farklılık göstermez. ATA’nın 150. maddesine göre üye ülkelerin oylama sırasında sadece bir üye devleti olmak üzere temsil etme hakkı vardır. Yani vekaleten oy kullanma yolu tek bir vekalet ile sınırlı olmak kaydıyla açıktır.137 B. Nitelikli (Ağırlıklı) Çoğunluk İle Karar Alma Nitelikli çoğunluk ile karar alma prosedürü ATA’nın 148. maddesinin 2. bendinde düzenlenmiştir. Ancak nitelikli çoğunluk kavramı anayasal olarak kullanılan basit çoğunluğun üstünde aranan herhangi bir çoğunluğu ifade etmez. C. Oybirliği İle Karar Alma Konsey, kurucu antlaşmaların birçok hükmüne göre oybirliği ile karar almak zorundadır. Özellikle anayasal önemi olan konularda daima oybirliği aranır. Mesela, Adalet Divanı üye sayısının veya Komisyon üye sayısının değiştirilmesi veya işbirliği prosedürü çerçevesinde Parlamentonun reddettiği bir Komisyon yasa taslağının kabul edilmesi veya değiştirilmesi bu türden konulardır.138 Oybirliği aranan durumlarda çekimser kalan oylar oybirliğini etkilemez. Tüm oylar çekimser kalsa kural olarak tek bir olumlu oy oybirliği için yeterlidir. Yani çekimser oylar aleyhte kabul edilemez. 3.2.4. AVRUPA PARLAMENTOSU 137 TEKİNALP, Ünal , Avrupa Birliği Konseyi, Tekinalp&Tekinalp AB Hukuku, s.217 ATA gereğince Konsey tarafından oybirliği ile karar alınmasını gerektiren durumlar için bkz: TEKİNALP, Ünal, Avrupa Birliği Konseyi, s.213-214 138 111 Kurucu antlaşmalarda “Genel Kurul” 139 olarak bahsedilen bu kurumun adı , önce bizzat Genel Kurul tarafından 1958 yılında “Avrupa Parlamenter Genel Kurulu” olarak değiştirilmiştir. 1962 yılında yine Genel Kurul almış olduğu bir karar ile kurum olarak kendini ispat etmek adına bir adım daha atarak adını sadece “Avrupa Parlamentosu” (AP) olarak tespit etmiştir. Konsey tarafından ciddi şekilde eleştirilse de Genel Kurul hedeflerine adım adım yaklaşmış ve ATS ile ilk olarak kurucu antlaşmalarda da “Avrupa Parlamentosu” ismi kullanılmaya başlanmıştır.140 Bu ad ABA’nda da korunmuştur. Ancak her ne kadar ismi Parlamento olarak değiştirilse ve yasama sürecindeki yetkileri özellikle ABA ile artırılmış olsa da, Avrupa Parlamentosu anayasal anlamda yasama faaliyetini, vergi koyma yetkisini elinde bulunduran bir kurum niteliğini hiçbir zaman kazanamamıştır. Bugün Avrupa Parlamentosu başlangıçta düşünüldüğü gibi yine danışma hizmeti veren, görüş bildiren, bazen onay veren bir kurumdur. 3.2.4.1. Avrupa Parlamentosu’nun Çalışma Şekli AP genel kurul toplantıları Strasbourg’da yapılır. Toplantı dönemi yıllık olan AP yılda toplam 60 gün tüm üyelerinin katılımı ile toplantılar yapar. Sekreteryası Lüksembourg’da bulunan AP Ağustos ayında hiç toplantı yapmaz. Konseyin ve Komisyon’un önerisi üzerine olağanüstü toplantı yapabilir. AP kurumlarının farklı ülkelerde yerleşmiş olmasından dolayı parlamenterlerin ve diğer AP çalışanlarının Brüksel, Lüksemburg ve Strasburg arasında gidip gelmeleri için AP’nun bütçesinin %25’inin ayrılması ciddi şekilde eleştirilere maruz kalsa da ne Fransa ne de Lüksemburg meselenin çözümüne olumlu olarak yaklaşmamaktadır. 3.2.4.2. Avrupa Parlamentosu’nun Görev ve Yetkileri 139 AB ile ilgili yayınlarda genel kurul olarak geçen bu organın ismi, orijinal metinde “Assembly” olarak kullanılmıştır. 140 ATS’nın 3(1) maddesi. 112 ABA’nın 137. maddesine göre AP’nun hem danışma hem de denetleme görevleri vardır. Zamanla artan bu görev ve yetkiler 4 temel başlık altında toplanabilir: 1. Diğer Avrupa Birliği organlarını denetler, 2. Avrupa Birliği yasama sürecine katılır, 3. Avrupa Birliği’ne yeni üye alma ve Ortaklık Antlaşmalarında yer alır ve veto hakkını kullanır, 4. Bütçenin kabul edilmesi prosedüründe önemli rolü vardır. AP’nun görev ve yetkilerinin en önemlilerinden biri denetim görevidir. AP bu denetim yetkisini hukuksal ve siyasal anlamda kullanabilir. Hukuksal denetim yolları çok geniş değildir. Bu da ATA’nın 175. maddesinde yer alan herhangi bir ihlal fiili ile ilgili olarak Konsey ve Komisyon’un faaliyette bulunmaktan kaçınması durumunda diğer organlar ile birlikte AP’nda verilen, Adalet Divanı’na başvurma yetkisidir. Bunun dışında AP’nun başka bir hukuksal denetim aracı yoktur. AP’nun siyasi denetim yetkisi ise muhatabı bakımından sınırlıdır. AP sadece Komisyon üzerinde siyasi denetim mekanizmasını çalıştırabilir. AP, Komisyon’un hazırladığı yıllık faaliyet raporu üzerinde tartışma açabilmekte ve bu yolla tüm Birlik faaliyetleri üzerinde görüş bildirme imkanını elde etmektedir. AP’un diğer bir denetim mekanizması da Konseye ve Komisyona yazılı ve sözlü soru sorma yoludur. AP’nda üye her parlamenterin soru sorma hakkı vardır. Bu hak AP’na diğer kurumlar üzerinde önemli bir denetim gücü vermektedir. Bu nedenle AP ve üyeleri bu haklarını sık sık kullanmaktadır.Yazılı cevap istemiyle sorulan sorular ve verilen cevaplar Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayınlanır.141 AP, AB yasama sürecine ATA’nın 189b ve 189c maddelerinde öngörülen hükümler çerçevesinde katılır. Ayrıca onay vererek ve görüş açıklayarak da AB tasarruflarına katılır.Bazı durumlarda Konsey ve Komisyon ile birlikte ortak 141 GENÇ, Mehmet, age, s.146-148 113 açıklamalarda bulunmak suretiyle de AB tasarruflarına katkıda bulunur.142 Yasama süreci ile ilgili olarak AP’nun katılımı veya başka bir ifade ile gücü giderek artmıştır. Özellikle ATS ile, Konsey tarafından kabul edilecek olan AB kararlarının söz konusu organ tarafından kabulünden evvel AP’nun onayına sunulmasının şart olduğu durumlar giderek artırılmıştır. “İşbirliği Prosedürü” olarak adlandırılan bu yenilik sayesinde birçok konuda yasalar çıkarılmadan evvel AP’nun onayı bir kural haline gelmiştir. ATA ile getirilen yenilikler AP’nun gücünü daha da artırmıştır. Yeni sistem artık “İşbirliği Prosedürü” olarak değil “Ortak Karar Alma Prosedürü” olarak adlandırılmaktadır. Fakat tüm bu gelişmelere rağmen AP yine de klasik anlamda tüm parlamentoların sahip olduğu “yasa teklif etme yetkisine” sahip olmayan sui generis bir parlamentodur. ATS ile yapılan değişiklik ile Roma Antlaşması’nın 237. maddesi AP’na Avrupa Topluluğu’na yeni üye alınması ve bir ülke ile ortaklık anlaşması imzalanması konularında veto yetkisi vermiştir. Bu yetki ABA bünyesinde de yer almıştır. ABA’nın o maddesi ile Avrupa Birliği’ne katılacak yeni üyelerin kabulünde AP’nda oylamaya katılan üyelerinin mutlak çoğunluğunun onayını şart koşmaktadır.143 AP’nun bir diğer görevi bütçenin kabulüne ilişkindir. Bütçenin kabulü prosedürü AP’nun 1970 yılından itibaren devamlı olarak yetkisini artırdığı alanlardan biri olmuştur. AP bu konuda giderek modern demokrasilerde mevcut olan parlamentoların yetkisine yakın yetkiler elde etmişlerdir. ATA’nın 203(8). maddesinde düzenlenen hükme göre, eğer AP’nun yarısından fazlası veya oylamaya katılan üyelerin üçte ikisi ile bütçe tasarısını reddederse tüm süreç baştan itibaren yenilenir ve yeni bütçe hazırlanması gerekir.144 AP’nun bütçe ile ilgili yetkisi sadece bütçeyi kabul etme ile sınırlı değildir. AP aynı zamanda bütçenin uygulanmasını da denetler. 142 TEKİNALP, Gülören, TEKİNALP, Ünal, Avrupa Parlamentosu , Tekinalp&Tekinalp AB Hukuku, s.201 143 ÖZCAN, Mehmet, age, s.62-63 144 TEKİNALP, Gülören,TEKİNALP, Ünal, Avrupa Parlamentosu , s.203 114 3.2.5. SAYIŞTAY (DENETİM KURUMU) 22 Temmuz 1975 yılında bir Mali Hükümler Antlaşması ile kurulan ve zamanla Avrupa Birliği’nin genişlemesine paralel olarak büyüyen bütçenin denetimini sağlama bakımından önemini özellikle AP’nun desteği ile artıran Denetim Kurumu, Maastricht Antlaşması ile özellikle İngiltere’nin talepleri doğrultusunda Avrupa Birliği bütçesinde meydana gelen yolsuzlukları önlemek için diğer dört ana organın yanında beşinci AB kurumu olarak yerini almış ve yetkileri artırılmıştır. Denetim Kurumu, toplantılarını Lüksembourg’da bulunan merkezinde yapar. Denetim Kurumu Avrupa Birliği’nin bütçesinin denetimini yapan, yetkili organların yapmış oldukları tüm mali işlemleri inceleme yetkisine sahip bir organdır. Denetim Kurumu incelemesini, bazen üye devletlerde veya Avrupa Birliği ile yapılan herhangi bir antlaşma dolayısıyla yardım alan bir üçüncü ülkede de sürdürebilir. Yukarıda incelemiş olduğumuz dört organın kendi bünyeleri içinde mali denetimlerini yapan birimleri vardır. Denetim Kurumu ise bu organları ve diğer Avrupa Birliği organlarını dışardan denetleyen bir kurumdur. Denetim Kurumunun yapmış olduğu denetimler sadece hukuki bir denetim değildir. Bununla birlikte Denetim Kurumu, finansal denetimini yaparken, sadece bütçede belirtilen kurallara uyulup uyulmadığı konusunu değil aynı zamanda yapılan harcamaların tasarrufunda ekonomik verimliliğe özen gösterilip gösterilmediği gibi konuları da inceler. Denetim Kurumu her mali yıl sonunda kendi çalışmaları hakkında bir rapor yayınlar. Bu rapor, diğer Avrupa Birliği organları tarafından bu rapora ilişkin cevapları ile birlikte Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayınlanır.145 3.2.6. DİĞER ORGANLAR 145 ÖZCAN, Mehmet, age, s.64-65 115 3.2.6.1. Ekonomik ve Sosyal Komite Ekonomik ve Sosyal Komite(ESK), ATA’nın 4. maddesinin 2. fıkrasına göre Konsey ve Komisyona antlaşmalarda belirlenen konularda danışmanlık hizmeti veren bir komitedir. Bu komite Konsey veya Sayıştay gibi bir organ (kurum) değildir. ESK’de iş, çalışma ve sosyal hayatın farklı alanlarından ve değişik baskı gruplarından üyeler bulunur. Bunlar işçilerden, ziraatle, ticaretle, ulaşımla uğraşan çeşitli meslek gruplarından olabilir. Bu kişileri işçiler, işverenler ve diğer baskı grupları adı altında üç ana grupta değerlendirmek mümkündür. Maastricht Antlaşması ile yetkileri biraz daha artırılan ESK kendine özgü usul kuralları çerçevesinde karar almaya başlamıştır. Bazı önemli politik konuların temelinde ESK tarafından alınan kararlar yatmaktadır. Örneğin Maastricht Antlaşması ile getirilen ve İngiltere’nin dışında kalmayı tercih ettiği “Sosyal Bölüm”ün antlaşma hükümleri arasına alınmasında ESK’nin 22 Şubat 1989 yılında temel sosyal haklara ilişkin olarak aldığı kararların etkisi çok büyük olmuştur.146 3.2.6.2. Bölgeler Komitesi Bölgeler Komitesi ABA’nın 4. maddesinin 2. fıkrasına göre kurulmuştur. Çalışma esasları ve oluşumu gibi konular ise ABA’nın 198a maddesinde yer almaktadır. Birçok ülke kendi siyasal yapılarının federal bir yapıda oluşmasından dolayı kendi ülkelerinde etkin bir konuma sahip olan bu tür komitelerin Avrupa Birliği bazında da oluşturulması için yoğun baskılar yapmış ve sonuçta, Maastricht Antlaşması ile Bölgeler Komitesi oluşturulmuştur.147 Komitenin görevi Konsey ve 146 147 ÖZCAN, Mehmet, age, s.66 http://europa.eu.int/institutions/cor/index_en.htm (20/12/2004) 116 Komisyona yerel ve bölgesel konularda danışmanlık hizmeti vermektir. Yerel yönetimlerin Avrupa Birliği bünyesinde daha etkin bir konuma getirilmesi ve güçlendirilmesi için yapılan çabalar [subsidiarity(yerellik) prensibinin kabulü, bölgesel fonların oluşturulması] nedeniyle komitenin önemi giderek artmaktadır.148 3.3. AVRUPA BİRLİĞİNİN SINAİ MÜLKİYET HAKLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI 3.3.1. PATENT HAKKI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR “Buluş” kavramı patent hakkının temelini oluşturan bir kavramdır. Bir sınırlandırma oluşturmamak için genellikle tanımlanmayan buluş kavramı, teknoloji alanında bir ürüne veya bir yönteme ilişkin özel bir problemin çözümüdür. Ya da genel olarak halihazırda bilinmeyen, maddi bir forma sokulabilen ve kullanılabilen, topluma fayda sağlayan ve insanlar tarafından keşfedilen ve düşünülen ürünler ve yöntemlerdir. Patent ise, resmi bir kurum veya uluslararası bir ofis tarafından başvuruya dayanılarak verilen, bir buluşu tanımlayan ve patentli bir buluşun ancak patent sahibinin bilgisi ve rızası ile üretim, satım, kullanım gibi konulara izin verilebilen ve hak yaratabilen bir belgedir. Yani patent belirli teknik özellikler taşıyan buluşlara verilir. 149 Dünyada yapılan ilk modern patent kanunu 1474 yılında Venedik’te yapılmıştır. Bu kanunun amacı hem icat ve buluşlara teşvik, hem de icat sahiplerine bu icatları üzerinde ekonomik haklar temin etmektir. Ancak patent ve patent benzeri buluşların korunması çok daha eskilere dayanır. 14. asırdan itibaren İngiltere ve İtalya’da ve Akdeniz devletlerinde patent korumasına benzer nitelikte haklar ve ayrıcalıklar tanınmaya başlanmıştır. Teknolojik bir buluşun ticari olarak, buluşu yapan kişi tarafından kullanılabilmesi konusunda ise İngiliz ve Fransız sistemlerinin, tarihi olarak buluş sahiplerine böyle haklar tanıdığı ve bu kavramı da geliştirdikleri 148 ÖZCAN, Mehmet, age, s.66 149 “8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Fikri Haklar Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, DPT, Ankara, 2000, s.130 117 belirtilmektedir. Fransa 1791 yılında, İngiltere ise 1852 yılında modern anlamda patent kanunlarına sahip olmuştur. Avrupa’da bu ilk patent kanunundan sonra, ülkeler genellikle patente konu olan buluşlarda, hak sahibine verilen mutlak hakların ülke ekonomisi üzerinde yapacağı olumlu etkiler nedeniyle ve kendi vatandaşlarının patent haklarını korumak için, patent haklarını koruma altına alma ihtiyacı hissetmişlerdir. 19. yüzyılda İngiltere, Fransa, Almanya ve İsviçre gibi ülkeler patent yasalarını çıkarmışlardır. Ancak zamanla ticaretin giderek globalleşmesi ve AB’nin ortaya çıkması ile birlikte ülkesel nitelikteki bu hakların kullanımı ticarete engel olmaya başlamıştır. Kendi kabuğuna sığmayan Avrupa ülkeleri, yeni pazarlara açılma ihtiyacı ile birlikte, bu haklara sağlanan yasal koruma sistemlerinin ülkeden ülkeye değişmesi nedeniyle büyük sıkıntı içine girmişlerdir. İşte bu problemlerin ortadan kaldırılmasının en etkili yolu, hukuk sistemlerini uyumlaştıracak formüller bulunmasında yatmaktadır. Avrupa’da ulusal patent sistemlerinin uyumlaştırılması ve birden fazla ülkede aynı anda patent sahibi olmayı kolaylaştırmak için iki koldan çaba sarfedilmiştir. Bunlar; Topluluk Patenti Sözleşmesi[Community Patent Convention(CPC)] ve Avrupa Patent Sözleşmesi’dir[ European Patent Convention (EPC)].150 3.3.1.1 Topluluk Patenti Sözleşmesi(Lüksemburg Sözleşmesi) Avrupa ülkelerinde patent verilme usulü Avrupa Patent Sözleşmesi ile ortak kurallara bağlanmasına rağmen, esasla ilgili uygulama ülkelerin farklı ulusal kurallarına bırakılmıştır. Kurallar arasındaki bu farklılık Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde kurucu anlaşma olan Roma Anlaşması’nın rekabet ve malların serbest dolaşımına ilişkin temel ilkelerinin çoğu zaman ihlaline yol açmıştır. Topluluk öncelikle 1975 yılında ilgili bir sözleşme hazırlamış, daha sonra 15 Aralık 1989 150 ÖZCAN, Mehmet, age, s.200 118 yılında Topluluk Patenti Sözleşmesi(CPC) imzalanmıştır. Ancak henüz yürürlüğe girmemiştir. CPC’a göre Avrupa Patent Ofisi’ne yapılacak olan tek bir patent başvurusu ile tüm Avrupa Birliği üyesi devletlerde geçerli bir patent hakkı elde edilebilir. Ancak bu başvuru sonucu elde edilecek patent hakkı ile EPC gereğince elde edilecek patent hakkının uygulanmasında fark vardır. CPC bünyesinde elde edilen patentlerin AB üyesi devletlerde doğrudan geçerli olmasına rağmen, EPC gereğince verilen patent haklarının geçerli olabilmesi için başvuruyu yapan kişi hangi ülkeler için koruma istiyorsa (her ülke için belirtilen başvuru harç ve ücretlerini yatırarak) o ülkeleri spesifik olarak belirtmek zorundadır. Bu belirleme sonucunda sadece bu ülkelerde patent koruması sağlanır. Zaten Avrupa Patenti Sözleşmesi üye devletlere uyulması gerekli ortak kurallar getirmemiş, belirli konuları ulusal düzenlemelere bırakmıştır.151Topluluk Patent Sözleşmesi ise üye devletlerde mevcut bulunan yasal farklılıkları ortadan kaldırmak için yola çıkmıştır. Sözleşme ile Avrupa Patent Ofisi’ne Avrupa Birliği patentiyle ilgilenen yeni bir birim eklenecektir(madde 6).Oluşturulacak olan bir diğer önemli organ da Temyiz Mahkemesi olacaktır. Böylelikle Adalet Divanı’ndan ayrı, bağımsız bir mahkeme yaratılmış olacaktır. Ayrıca, Sözleşmenin eki olan Topluluk Patent Sözleşmesi Protokolü gereğince her üye devlette Topluluk Patenti Mahkemesi kurulacaktır.152 3.3.1.2. Avrupa Patent Sözleşmesi (Münih Sözleşmesi) Ülkemizin de taraf olduğu, kısa adıyla EPC olarak bilinen ve Avrupa’da çok uluslu bir patent sistemi için yasal bir zemin oluşturan Avrupa Patent Sözleşmesi, 07 Ekim 1977 yılında yürürlüğe girmiştir. Avrupa patent sistemi tarihsel açıdan incelendiğinde, 15 Aralık 1975 tarihli Lüksemburg Sözleşmesini, 5 Ekim 1973 tarihli Münih Sözleşmesinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Zira, Lüksemburg Sözleşmesi, Münih Sözleşmesinin devamı niteliğindedir. Her iki sözleşme de II. 151 152 ŞEHİRALİ, H. Feyzan , Patent Hakkının Korunması, Ankara , Turhan Kitabevi, 1998, s.37 ŞEHİRALİ, H. Feyzan , age, s.37 119 Dünya Savaşı sonrası, Avrupa Konseyi tarafından yürütülen Avrupa patent sistemlerinin merkezileştirilmesi ve birleştirilmesi çalışmalarının birer ürünüdür. Ancak bu çabaların Lüksemburg Sözleşmesi açısından henüz kesin sonuç vermediği belirtilebilir. EPC, Avrupa’da sınai mülkiyet haklarının bir merkezden idare edilmesi ve işbirliği içinde yürütülmesi konusunda yapılan çalışmaların en başarılı örneklerinin başında gelir. EPC, Avrupa Birliği hukuku ve politikaları gereğince AB organları tarafından yapılan bir işlem değil, AB dışında oluşturulan tamamen uluslararası nitelikte bir sözleşmedir.153 Avrupa Patent Sözleşmesi’nin amacı kısaca, üye devletlerde patentin belirli ve sınırlı konularda aynı hükümlere tabi kılınmasını sağlamak, buluşların korumasını basitleştirmek, ucuzlatmak ve güçlendirmektir.154 Avrupa Patent Sözleşmesi her devletin katılımına açık değildir. Sözleşmenin 165 inci maddesine göre, Sözleşmeyle ilgili olan hükümetler arası konferansa katılmış olan devletlerle, konferansa katılım için davet edilmiş olan devletler Sözleşmeye katılma hakkına sahiptir. Bununla birlikte sözleşmenin 166/1-b maddesine göre, İdare Konseyi’nin daveti ile diğer Avrupa devletlerinin de sözleşmeye katılımı mümkün olabilmektedir.155 Avrupa Patenti Sözleşmesi ve Avrupa Birliği arasında doğrudan bir ilişki bulunmamasına rağmen, AB üyesi ülkelerin bir çoğu bu sözleşmeye taraftır.156 3.3.1.3. Avrupa Patent Organizasyonu 153 ÖZCAN, Mehmet, age, s.203 Rapor, 2000 , DPT, s.133 155 Türkiye, 6 Haziran 1947 tarihinde kurulan ve Avrupa Patent Ofisi’nce devralınan Uluslararası Patent Enstitüsü’nün üyesi olduğu ve EPC’nin oluşum sürecine başından beri katıldığı için İdare Konseyi’nin davetine gerek olmaksızın Sözleşmeye katılma hakkına sahipti. Türkiye bu hakkını 12 Ağustos 2000 tarihinde Alman Hükümetine katılım belgemizi tevdi ederek kullanmıştır. Sözleşme, madde 169 ikinci paragraf hükmü gereğince Türkiye’de 01 Kasım 2000 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz: Sınai Haklar, TPE , s.56-57 156 Rapor, 2000, DPT, s.135 154 120 Avrupa Patent Sözleşmesi bünyesinde kurulan Avrupa Patent Organizasyonu iki organdan oluşur. Bunların birisi Avrupa Patent Ofisi, diğeri ise İdari Konsey’dir.157 Organizasyonun asli görevi olan Avrupa Patenti’nin verilmesi, Avrupa Patent Ofisi(EPO) aracılığıyla yapılır ve bu işlem İdari Konsey’ce denetlenir. Bu yeni ve bağımsız bir organizasyonun kurulma nedenleri; üye devletlerin hepsinin AB üyesi olmamaları sebebiyle örgütlenmelerinin AB içinde gerçekleştirilememesi ve sözleşmeye katılımın Avrupa ülkesi olma şartına bağlı kılınmasıdır. Bu şart dolayısıyla WIPO’nun söz konusu görevi üstlenmesi mümkün olmamıştır. Avrupa Patent Organizasyonu’nun ulusal düzenlemelerin engellemelerine takılmasını önlemek için sözleşmenin 8 inci maddesi kapsamında Ayrıcalık ve Muafiyetler Protokolü düzenlenmiştir.158 3.3.1.3.1. Avrupa Patent Ofisi(EPO) Avrupa Patent Organizasyonu’nun bir organı olan EPO, bir Avrupa Birliği kuruluşu olmayıp bağımsız, yasal bir kuruluştur. Merkezi Münih’te bulunan EPO’nun La Haye’de bir şubesi, Berlin ve Viyana’da da iki hizmet birimi vardır. EPO’nun resmi dilleri İngilizce, Franszıca ve Almanca’dır. EPO, özerk bir yönetim ve finans sistemine sahiptir. Gelir kaynakları ise Avrupa patentinin verilmesi, prosedürden alınan ücretler ve Avrupa patentlerinin yıllık taksitleridir. EPO, patent verilmesi işlemindeki merkezi rolü nedeniyle Avrupa Patent Organizasyonu’nun icra koludur. EPC ile dar anlamda CPC gibi tek tip patent hakkı yaratılmaz. Sözleşmeye üye bir veya birden fazla ülkede geçerli olacak patent haklarının tek bir elden alınmasına imkan tanınır. 159 157 ORTAN, A.Necip, Avrupa Patent Sistemi , C. I, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1991, s.60 158 Sınai Haklar, TPE , s.55 159 ÖZCAN, Mehmet, age, s.204 121 3.3.1.3.2. İdari Konsey İdari Konsey, sözleşmeye üye devletlerin her birinin birer temsilcisi ve bunların yardımcılarından oluşur. İdari Konsey için, sözleşmeye taraf devletlerin asil ve yedek temsilcilerinden seçilen bir başkan ve bir başkan yardımcısının görev süreleri üç yıl olup, görev dönemleri yenilenebilmektedir. Avrupa Patent Sözleşmesi’nin 28. maddesine göre İdari Konsey’e, sözleşmeye katılmış olan devlet sayısının sekizi geçmesi halinde Başkanlık Divanı oluşturma yetkisi de verilmiştir. Başkanlık Divanı beş üyeden oluşur. Bunun iki üyesinin İdari Konsey başkan ve yardımcısı, diğer üçünün ise İdari Konsey’in kendi içinden seçeceği kişilerden oluşturulması öngörülmüştür. Başkanlık Divanı’nın görevi İdari Konsey tarafından belirlenecektir. İdari Konsey, başkanın yapacağı çağrı ile toplanır ve Avrupa Patent Ofisi başkanı da görüşmelere katılır. Her yıl bir defa olağan toplantı yapan Kurul’a, başkanın veya sözleşmeye taraf devletlerin 1/3 ünün talebi üzerine de toplantı çağrısı yapılabilir. Bugüne kadar yapılan uygulamada her yıl iki kez birer hafta süren toplantılar yapılmıştır. Yapılan toplantılara WIPO ile belli koşullar altında diğer organizasyonların ve devlet yetkililerinin gözlemci olarak katılımı da mümkündür. İdari Konsey görüşmelerinde kullanılan resmi diller İngilizce, Fransızca ve Almanca olup, oy hakkı sadece sözleşmeye taraf olan devletlere aittir. İdari Konsey’in Avrupa Patent Ofisi’ni denetleme görevi yanında, Sözleşmeye ilişkin yönetmelikte öngörülen süreleri değiştirme yetkisine de sahiptir. Konseye ayrıca mali konularda, çalışanların statüsü ile ilgili hususlarda değişiklik yapma yetkisi de tanınmıştır. Konseyin, Avrupa Patent Ofisi Başkanını belli sözleşme görüşmeleri yapmakla görevlendirme yetkisi de vardır. 160 3.3.1.4. Biyoteknolojik Buluşlar Direktifi 160 Sınai Haklar, TPE , s.55-56 122 Biyoteknoloji; bitki, hayvan ve mikroorganizma gibi organizmalar ya da bunlardan elde edilen biyolojik araç, sistem ve yöntemler kullanılarak endüstriyel ürün elde etme amaçlı disiplinlerarası bir uygulama alanıdır. Biyoteknolojinin günümüzdeki uygulamaları tıp, tarım, ormancılık, gıda, kimya ve çevre gibi alanlardadır.161 WIPO tarafından yapılan bir araştırmada dünyada 44 ülkenin bitki türlerini, 45 ülkenin hayvan çeşitlerini ve 42 ülkenin de biyolojik buluşlarını patent koruması dışında tuttuğu tespit edilmiştir. EPC 53(b) maddesi de bitki ve hayvan türleri ile önemli ölçüde biyolojik esaslara dayalı bitki ve hayvan yetiştirme usullerini ve mikrobiyolojik ürün ve usulleri patent koruması dışında bırakmıştır.162 Biyoteknolojik Buluşlar Direktifi tasarısı uzun süren çabalar sonucu hazırlanmış ve geliştirildiği halde son anda Avrupa Birliği Parlamentosu bu tasarıyı Mart 1995’de biyoteknolojik buluşların patent haklarına konu olmasının etik değerlere aykırı olduğu gerekçesi ile reddetmiştir. Ancak Komisyon özellikle ABD karşısında Avrupa Birliği üyelerini düştükleri dezavantajlı durumdan kurtarmak için hemen harekete geçmiş ve yeniden başlanan çalışmalar sonucu Biyoteknolojik Buluşlar Direktifi tasarısı üzerinde 8 Nisan 1998 tarihinde Konsey tarafından ortak karara varılmıştır. Nihayetinde Biyoteknolojik Buluşların Korunması Hakkında 98/44 sayılı Konsey Direktifi 30 Temmuz 1998 tarihinde yayınlanmış ve Avrupa Birliği’nde bu alandaki mevcut olan boşluk doldurulmuştur.163 161 Rapor ,2000, DPT, s.163 Benzer şekilde 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkındaki KHK’nın 6. madde 4. fıkrasının b bendi de “Aşağıda belirtilen buluşlar patent verilerek korunmaz:Bitki veya hayvan türleri veya önemli ölçüde biyolojik esaslara dayanan bitki veya hayvan yetiştirilmesi usulleri” hükmünü içeriyordu. Ancak değişen koşullar sonucu biyoteknolojik buluşların da patent hakları kapsamında korunması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu zorunluluk sonucu TPE, 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkındaki KHK’nın kanunlaştırılması çalışmaları esnasında biyoteknolojik buluşları da patent koruması kapsamına dahil etmiştir. Mevcut tasarı henüz kanunlaşamadığından şu an itibariyle (17/02/2005) Türk Hukuku açısından biyoteknolojik buluşların korunmasının mümkün olmadığı söylenebilir. 163 ÖZCAN, Mehmet, age, s.205 162 123 Direktif, biyoteknoloji alanında teknik düzenlemeleri içermekle birlikte, konunun ahlaki boyutuna ilişkin hususları da ele almaktadır. AB düzenlemeleri için de ilk kez kamu düzeni ve ahlak kavramlarına açıkça yer verilmiştir. Direktife göre üye ülkelerde biyoteknolojik buluşlar ulusal patent yasaları ile korunacaktır ve üye ülkelerdeki ulusal patent yasaları Direktif hükümlerine uygun hale getirilecektir. Direktife göre; yeni, buluş basamağı içeren ve sanayiye uygulanır buluşlar, biyolojik materyal içeren bir ürün veya biyolojik materyal üretilen veya kullanılan bir prosesle ilgili olsa bile patentlenebilecektir. Doğal çevresinden izole edilen veya teknik proseslerle üretilen bir biyolojik materyal, daha önce doğada oluşmuş olsa dahi buluş konusu olabilir. Bitki ve hayvanlarla ilgili buluşlar, eğer buluşun teknik olarak uygulanabilirliği özel bir bitki veya hayvan türü ile sınırlanmıyorsa, patentlenebilecektir. 164 Direktif nelerin patent verilerek korunamayacakları belirtilmiştir. Bunlar; Bitki ve hayvan çeşitleri, Önemli ölçüde biyolojik esaslara dayalı bitki veya hayvan yetiştirme prosesleri, Bir genin bütünüyle ya da kısmen dizilimini içerecek şekilde olmak üzere insan vücudu ve bunun elemanlarının keşfi, İnsan klonlama yöntemleri, İnsanın genetik yapısını değiştiren yöntemler, İnsan embriyosunun ticari ve sınai amaçlarla kullanımı, Hayvanların genetik yapısını değiştiren yöntemler. Direktif insan kopyalamayı ve insanların genetik yapısını değiştirmeye yönelik süreçleri yasaklayan ilk uluslararası yasal düzenlemedir.165 164 165 Rapor,2000, DPT , s.167 Rapor,2000, DPT, s.167 124 3.3.1.5. Avrupa Birliği’nde Faydalı Model Koruması Faydalı model kavramı, patent hakları ile doğrudan ilişkilidir. Belirli pratik değeri olan ama patent almaya ekonomik olarak ihtiyaç duyulmayan, ayrıca patent alabilmek için gereken şartların tümüne sahip olmayan buluşların, yasal olarak korunması gayesiyle getirilen bir sınai hak türüdür. Bir buluşun patent koruması altına alınabilmesi için o buluşun yeni olması, buluş basamağını gerçekleştirmesi ve sanayide uygulanabilmesi gerekir. Ancak, bazı buluşlar vardır ki, bunlar yeni olduğu ve sanayide uygulanabildiği halde teknolojik olarak bir ilerlemenin ürünü değil, mevcut teknolojiden yararlanılarak yapılmış bir buluştur. Bu buluşlar patent hakkı kapsamına alınmadığından, şartları patentler için aranan şartlardan daha hafif olan bir koruma şekli ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Faydalı Model koruması, buluş basamağı olarak kabul edilmeyen, daha ziyade yerli şirketlerin “küçük buluşları”ına yasal koruma sağlayan önemli bir enstrüman olmuştur. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin yani KOBİ’lerin buluşlarına patent korumasına nazaran daha az maliyetle ve daha hızlı bir şekilde yasal koruma imkanı tanır. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler açısından önem arzeden bu buluşları koruyan ulusal düzenlemeleri uyumlaştırmak için harekete geçildiğinde, üye devletler arasında yasal farklılıkları ortadan kaldırmak maksadıyla Avrupa Birliği Komisyonu 1995 yılında bu konuda bir Yeşil Kitap yayınlamıştır. Komisyon, Yeşil Kitap’ta üye devletlerdeki yasal düzenlemeler arasındaki mevzuat uyumlaştırma eksikliğinin, malların serbest dolaşımına ve bu ülkelerdeki firmaların Ortak Pazarı tek bir Pazar olarak değerlendirmelerine engel olduğunu belirtmiştir. Farklı yasal düzenlemeler giderilmedikçe Ortak Pazarın altyapısının oluşması mümkün değildir. Avrupa Birliği Komisyonu ,söz konusu Yeşil Kitap uyarınca 12 Aralık 1997 bir Faydalı Model Tasarısı hazırlamıştır. Tasarı 27 Mayıs 1998 tarihinde Ekonomik ve Sosyal Komite’de incelenip, Avrupa Parlamentosu’nda 12 Mart 1999 tarihinde 125 görüşülmüştür. Tasarıda 25 Temmuz 1999 tarihinde değişiklikler yapılmıştır. Tadil edilmiş tasarı üzerinde yapılan görüşmeler 2000 yılında kesilmiş olup 2001 yılında görüşmelere kaldığı yerden başlanmıştır. Komisyon bu çalışmalar neticesinde 26 Temmuz 2001 tarihinde “ortak pazarda faydalı modellerin korunması konusunda yeşil kitabı güncelleştirmek için topluluk faydalı modeli müzakere metnini hazırlamıştır. Direktif tasarılarında amaç , üye devletlerde mevcut bulunan faydalı model koruması ile ilgili yasal ve yönetsel kuralları birbirleri ile uyumlu hale getirmektir.166 Tasarılarda faydalı model korumasında süre konusu da ele alınmıştır. Tasarı Yeşil Kitap’da belirtildiği şekilde süreyi toplam 10 yıl ile sınırlandırmıştır. Ancak bu süre başlangıçta 6 yıldır. Eğer hak sahibi süreyi uzatmak isterse 6 yıllık sürenin bitiminden 6 ay önceden başvurmak koşulu ile, iki yıllık bir süre daha eklenebilir. Yine bu iki yıllık sürenin sonunda talep olursa son bir defa iki yıllık süre verilerek toplamda 10 yıla ulaşılır. Bu yöntem gerçekten de üye devletler arasında ortalama bir yol olarak kabul edilebilir. Tasarılarda, diğer direktiflerdeki gibi hakların tüketilmesi ilkesinin, AB sınırları dahilindeki tüm ülkeler bakımından aynı anda geçerli olacağını, dolayısıyla ürünü herhangi bir ülkede piyasaya süren hak sahibinin ilk satıştan sonra söz konusu ürünün paralel ithalatına engel olamayacağı belirtilmiştir. 167 3.3.2. ENDÜSTRİYEL TASARIM HAKKI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR Ticari hayatta piyasalara sunulacak olan bir malın markası, o malın bir nevi kimliğini oluşturuyorsa, tasarım da o malın dış görünüşünü oluşturur. Tasarım ; bir ürünün estetik ya da dekoratif görünüşüdür. Tasarım, imal edilen ürünlerin üzerindeki veya ambalajındaki desen, çizgi ve renklerden oluşan kendine özgü ve 166 167 ÖZCAN, Mehmet, age, s.206-208 ÖZCAN, Mehmet, age, s.208 126 orijinal şekiller ile iki boyutlu olabileceği gibi, ürünün veya ürünün bir parçasının üç boyutlu şekli ile de üç boyutlu özellikleri ile ilgili olabilir. Firmaların ürettikleri bu model ve resimlerin kendilerinden izinsiz kullanımlarını engelleyebilmek için bu ürünlerin yasal olarak korunması gereklidir. İşte endüstriyel tasarım hukuku bu ürünlere yasal koruma sağlar. Endüstriyel tasarım hakkı, diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları gibi geleneksel kökleri olan bir hak türü değildir. Bu sebeple Endüstriyel Tasarım mevzuatına sahip olmayan ülkelerde, geleneksel haklardan yararlanarak tasarımlar korunmaya çalışılmaktadır. Endüstriyel Tasarım hakkı bazı açılardan telif haklarına bazı açılardan da patent haklarına benzemektedir. Bu benzerlikten dolayı endüstriyel tasarımlara yasal koruma bu ülkeler tarafından ya telif hakkı ya da patent hakkı kapsamında sağlanmaktadır.168Haksız rekabete ilişkin yasal düzenlemelerden yararlanarak tasarım haklarının korunması da birçok ülkede fonksiyon icra etmektedir.169 Toplulukta tasarım mevzuatının uyumlaştırma çalışmaları 1960’lı yılların başlarına dayanır. Münih’te bulunan Max Planck Enstitüsü tarafından 1990 yılında hazırlanan Topluluk Tasarımına ilişkin tasarı önerisi, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 1991 yılında Endüstriyel Tasarımların Yasal Korunmasına ilişkin Yeşil Kitap(Green Paper) adı altında yayınlanmıştır.170 23 Aralık 1993 yılında bu Yeşil Kitap’tan esinlenilerek Topluluk Tasarımı konusunda bir Tüzük ve üye devletler 168 Ayrıntılı bilgi için bkz. ŞEHİRALİ, H. Feyzan., Türk Hukukunda Tasarımlara Yönelik Uygulamalar (Özellikle Tescilsiz Tasarımların Korunma Yolları), Türkiye’de Fikri ve Sınai Hakların Etkin Uygulanması Konulu Uluslararası Sempozyum, İstanbul 2004, s.2 vd. 169 Çalışmada incelenen ülkelerden İngiltere’de ise tescilsiz tasarımların da Tasarım Mevzuatı çerçevesinde korunması hukuken mümkün olduğundan haksız rekabet hükümlerinin tasarım korunmasında uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Bu bağlamda dünyadaki genel yaklaşımın da, endüstriyel tasarımların tescilli de olsa tescilsiz de olsa tasarım hukuku kapsamında korunması olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Türkiye açısından değerlendirildiğinde ise, 554 Sayılı KHK çıkarılmadan önce endüstriyel tasarımlar Türk Ticaret Kanunu’nun 56 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız rekabete ilişkin hükümlerden çıkarılan içtihatlar yoluyla korunuyordu. 554 sayılı KHK’ dan sonra ise tescilli tasarımlar açısından hem KHK hükümlerinin hem haksız rekabet hükümlerinin birlikte uygulanabilirliği söz konusudur. Tescilsiz tasarımlar açısından ise 554 sayılı KHK’da koruma öngörülmediğinden bu tür tasarımlar, genel hükümler bu arada haksız rekabet hükümleri ile korunabilir. Ayrıntılı bilgi için bkz. SULUK, Cahit, 2003, age, s.561, ŞEHİRALİ, H. Feyzan., agm , s.10 170 SULUK, Cahit, Avrupa Topluluğu Hukuku’nda Tasarımların Korunması-Topluluk Tasarımı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2002, s.20 127 arasındaki mevcut farklılıkların ortadan kaldırılmasına yönelik Direktif tasarısı hazırlanmıştır.171 Ekonomik ve Sosyal Komite, ilk görüşünü 6 Temmuz 1994 tarihinde, bu konu ile ilgili ek görüşünü ise 22 Şubat 1995 tarihinde belirtmiştir. Parlamento ise Direktif ile ilgili görüşünü 9-13 Ekim 1995 tarihinde açıklamıştır. Bunun sonucunda Konsey, yukarıda sözünü ettiğimiz 23 Aralık 1993 tarihinde hazırladığı Endüstriyel Tasarımların Korunmasına İlişkin Direktif tasarısıyla ilgili pozisyonunu 17 Haziran 1997 tarihinde belirlemiştir. Yedek parça tasarımlarının hukuki durumu önemli tartışmalara neden olduğu için bu konuda Uzmanlık Komitesi kurularak uzlaşma sonucunda 13 Ekim 1998 tarihinde Direktif kabul edilmiştir. Daha sonra Tüzük ile ilgili çalışmalar sürdürülmüş ve 21 Haziran 1999 ve 27 Ocak 2000 tarihlerinde Tüzük Tasarısı ile ilgili değişiklikler yapılmıştır. Parlamentonun 16 Haziran 2000 tarihinde bu değişiklikler ile ilgili beyan ettiği görüşlerinden sonra, 12 Aralık 2001 tarihinde kaleme alınmış olan 6/2002 Sayılı Tasarım Tüzüğü, 6 Mart 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Tüzükle kabul edilen sistemin genel hatları şöyledir: Tasarımlar bakımından tüm Birlik çapında yeknesak bir koruma sağlama ve böylece ticaretin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Topluluk tasarımı kabul edilmiştir. Avrupa Birliği organları üye devletlerdeki endüstriyel tasarım konusunda farklı hukuki düzenlemelerin bulunmasına, aynı tasarım için farklı kişilere farklı koruma sağlandığına dikkati çekmiş ve bunun Birlik içindeki ticarete yaptığı negatif etkiyi ortadan kaldırmak için tek bir müracaatla tüm üye ülkelerde geçerli olacak yeknesak bir koruma sağlamak bakımından Tasarım Tüzüğünün kabulü gerekli olmuştur. Topluluk tasarımında tescilli ve tescilsiz olmak üzere iki tür tasarım vardır(m.1). Doğrudan veya Benelüx ya da Birliğe üye ülkelerin sınai mülkiyet ofisleri yoluyla OHIM’e yapılan Tüzükte öngörülen koruma şartlarına uygun olarak yapılan başvuru sonucu OHIM tarafından tescil edilen tasarımlar, Tescilli Topluluk 171 ÖZCAN, Mehmet, age, s.211 128 Tasarımı olarak kabul görür. Tüzükte öngörülen koruma şartlarını karşılayan ve tescil edilmeyen bir tasarım, Birlikte ilk kamuya sunulduğu tarihten itibaren 3 yıl süreyle Tescilsiz Topluluk Tasarımı olarak koruma görür(m.1 ve 11). Tescilli Topluluk Tasarımı, tescil başvurusu tarihinden itibaren 5 yıl süreyle korunur. Bu süre tescil yenilenerek 5 yıllık dönemler halinde toplam 25 yıllık süreye kadar uzatılabilir (m.12). Tescilsiz Topluluk Tasarımı ise, Toplulukta ilk kamuya sunma tarihinden itibaren 3 yıl süreyle korunur(m. 11). Birlik, hakların tükenmesi prensibinin Avrupa Birliği sınırları dahilinde uygulanacağını düzenler. Yani bu konudaki tercihini bölgesel tükenme yönünde kullanmıştır. Tüzüğün 21. maddesine göre, tasarımın uygulandığı ürün Toplulukta tasarım sahibi veya onun rızasıyla bir başkası tarafından piyasaya sunulduktan sonra tasarımın sahibi o ürünle ilgili fiilleri yasaklayamaz. Ürünün Birlik dışında piyasaya sürülmüş olması, tasarım hakkının Birlikte tükenmesine yol açmaz. 172 3.3.3. ENTEGRE DEVRE TOPOGRAFYALARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR Elektrikli araçların, elektriksel-devre parçaları çok uzun zamandan beri imal edilmekle birlikte, elektriksel fonksiyonların çok küçük parçalarda yer alan entegrasyonu; yarı iletken teknolojisinin gelişmesi ile mümkün olmuştur. Bu konuyla ilgili ulusal ve uluslararası düzenlemelerde bir kavram birliği bulunmamakta olup en çok kullanılan kavramlar; entegre devre(silikon chip veya chip), yarı iletken ürün ve yarı iletken ürünlerin topografyaları(layout designs veya katman tasarımı) kavramlarıdır. Entegre devrelerin yapılması usulü Patent Hukuku alanına girmektedir. İlk patent başvuruları 1950’li yıllarda yapılmış olup bunların koruma süreleri 1970’li yıllarda dolması sonucu bu usullerin kamuya mal olmaları yeni koruma arayışları 172 SULUK, Cahit, 2002, age, s.20-21 129 ortaya çıkarmıştır. Böylelikle devrenin yapılış usulü değil düzenleme şekilleri yani topografyalarının korunması konusu gündeme gelmiştir. Gelişim maliyeti yüksek fakat taklit edilmesi kolay olan entegre devre(yarı iletken ürün) topografyaları ilk olarak fotoğrafları çekilerek ya da teknik resim ve krokileri çizilerek fikir ve sanat eserleri kanunları çerçevesinde korunmaya çalışılmıştır. Bu konudaki ilk koruma sistemini Amerika Birleşik Devletleri 1984 yılında çıkardığı özel kanun ile oluşturmuştur. Bunu Japonya izlemiştir. Avrupa Konseyi de 1986 yılında konuyla ilgili “Yarı İletken Ürünlerin topografyalarının korunması hakkında 16 Aralık 1986 tarih ve 87/54/EEC sayılı Konsey Tüzüğü”173 çıkarmıştır. 174 Avrupa Topluluğu’na üye ülkeler, Tüzükte öngörülen sürenin 1987 yılında sona ermesi nedeniyle zorunlu olarak mevzuatlarında gerekli değişiklikleri ve yenilikleri yapmışlardır. Tüzüğün amacı ülkelere göre farklılık gösteren bu konudaki korumanın uyumlandırılması ve korumaya ilişkin genel esaslar getirilmesidir. Tüzükteki koruma kapsamına, elektronik fonksiyonları yerine getirmek için tasarlanan, entegre devre tabakalardan oluşan üç boyutlu şekiller girmektedir. Koruma şartı ise entegre devrelerin topografyasının sanayide kamuya mal olmaması ve yaratıcısının fikri çabası sonucu ortaya çıkmış olmasıdır. Tüzük, Birlik içinde bu tür ürünlerin serbest dolaşımını sağlayacak tedbirleri, getirilen korumanın kapsamını, korumadan yararlanacak kişileri, koruma konusunda üye ülkelerin haklarını, koruma işlemlerini içermektedir. Bu Tüzük doğrultusunda koruma süresi başlangıç tarihi ilk pazara çıkış tarihi veya tescil için ilk başvuru tarihinden hangisi en erkense bu başlangıç tarihinden itibaren onuncu takvim yılının sonudur. Bu Tüzük 7 Kasım 1987’de yürürlüğe girmiştir.175 173 Council Directive 87/54/EEC of 16 December 1986 on the legal protection of topografies of semiconductor products 174 Türkiye’de yürütülen çalışmalar için bknz. 1.3.15. Washington Anlaşması 175 Rapor,2000, DPT, s.209-211 130 3.3.4. MARKALARLA İLGİLİ ÇALIŞMALAR Markalar, özellikle 20. yüzyılda kapitalizmin gelişmesi ile birlikte firmaların ve şirketlerin piyasalarda yer edinmelerini sağlayan en önemli faktörlerden biri olmuştur. Marka, firmanın ürettiği ürünün değerini artıran veya azaltan bir etkiye sahiptir. Marka, bir taraftan hak sahibine mülkiyet hakkının korunmasını temin ederken diğer taraftan tüketiciye ürünün menşei ve kalitesi konusunda güvence verir. Hatta, marka sadece ürünün kaynağını tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda tüketici ile firma ürünü arasında bir güven ilişkisi oluşmasını ve ürünlerin kalitesinin devamlılığı konusunda bir kanı oluşmasını sağlar. Ticari hayatta bu denli önemli bir konuda Avrupa Birliği yetkili organlarının sessiz kalması beklenemezdi. Nitekim 1 Ocak 1993 tarihinde tamamlanması planlanan İç Pazar veya Ortak Pazar hedefleri, üye devletlerde bulunan firmaların marka politikalarını değiştirmek zorunda bırakmıştır. 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren AB çapında malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı konusundaki son engellerin de ortadan kaldırılacağı beklentileri, birçok firmanın markalar konusundaki politikalarını tüm Avrupa’ya yayma şeklinde bir değişikliğe gitmelerine neden olmuştur. Marka politikalarını hala ulusal pazar temeline dayandıran firmalar, ulusal pazardan Avrupa pazarına açılımın gereksinimini giderek daha şiddetle hissetmeye başlamışlardır. Topluluk markası elde etmenin mümkün olmadığı dönemlerde Avrupa Birliği çapında markalarını yasal olarak korumak isteyen şirketlerin önünde iki aşamalı bir prosedür vardı: Markayı hem ulusal bazda hem de uluslararası bazda koruma altına almak. Ulusal bazda, Avrupa Birliği’ni oluşturan her üye devlette benzer markaları ayrı ayrı tescil ettirmek, veya uluslararası alanda Madrid Sözleşmesi’ni imzalayan devletlerde geçerli olabilecek şekilde uluslararası tescil yaptırmaktır. Bunun için Cenevre’de bulunan WIPO’ya koruma istenilen üye devletler belirtilerek başvuru yapılması gereklidir. Sözü edilen Madrid Sözleşmesi ile uluslararası bazda markaların koruma altına alınması sağlanabiliyorsa da, bu tescil işlemi fazla bürokratik olduğundan ve yine Avrupa Birliği üyesi tüm devletlerin üye 131 olmamasından dolayı Ortak Pazarın oluşmasına çok bir fayda sağlamıyordu. Markalar, Avrupa Birliği’ni ulusal bazda coğrafi alanlara bölmeye devam ediyordu. Dolayısıyla ortaya atılan Topluluk Markası düşüncesi firmalara büyük avantaj sağlayacaktı. Bir tek başvuru ile tüm üye devletlerde tek tip bir koruma sağlanması tescil işlemlerinde büyük kolaylıklar getirecekti. Topluluk Markası ayrıca tamamlayıcı bir fonksiyona sahip olacaktı. Topluluk Markası ile ne Madrid Sözleşmesi kapsamında yapılan tescil işlemleri, ne de ulusal nitelikteki tescil işlemleri ortadan kaldırılmadı. 176 Her üç bazdaki marka koruması iş hayatındaki değişik ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilecek nitelikte varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler. Ulusal marka koruması bir ülke pazarı ile sınırlı bir koruma sağlar. Ama Topluluk Markası tek bir başvuru ile tüm Avrupa Birliği pazarında koruma sağlar. Uluslararası marka ise Avrupa Birliği dışındaki ülkeleri de kapsayan bir koruma sağlar. Ancak bu üç tür koruma arasında çeşitli bağlantılar mevcuttur. Yoksa birini tercih eden bir firmanın diğerlerinden vazgeçme gibi bir zorunluluğu yoktur. Her üç koruma türü aynı anda bir ürün veya hizmet için(eğer istenirse) geçerli olabilir. Madrid Sözleşmesine İlişkin Protokole AB’nin üye olmasıyla koruma türleri arasında yasal bağlantı tesis edilmiştir.177 Avrupa Birliği’nde markalara ilişkin olarak yapılan yasal düzenlemeler 1988 tarihli Marka Direktifi ve 1993 tarihli Topluluk Marka Tüzüğü’dür. 3.3.4.1. Marka Direktifi Topluluk, ulusal marka hukuklarının uyumlaştırılmasına ilişkin çalışmalara 1961 yılında başlamış olup, Üye Devletlerin Marka Hukuklarının Uyumlaştırılmasına İlişkin Direktif tasarısı 1980 yılında yayınlanmıştır. Ekonomik ve Sosyal Komite’nin ve Avrupa Parlamentosu’nun tasarı hakkında görüşlerini bildirmesinden sonra çalışmalar Üye Devletlerin Markalara İlişkin Hukuklarının 176 177 ÖZCAN, Mehmet, age, s.192-193 ARKAN, Sabih ,1997, age ,C. I, s.2-12 132 Uyumlaştırılmasına Dair 89/104 sayılı ve 21 Aralık 1988 tarihli Birinci Konsey Direktifi olarak sonuçlandırılmıştır.178 3.3.4.1.1. Hukuki Etkisi Konsey veya Komisyon tarafından çıkarılan direktifler Birliğin ikincil hukuk kaynaklarındandır. uygulanamazlar. Bireyler Ancak değil tamamen üye ve devletlere en etkili yöneltilirler. şekilde Doğrudan bağlayıcı hukuki düzenlemelerle direktifte öngörülen süre içinde iç hukuka alınmalıdırlar. Sadece tavsiye niteliğindeki kararlar yeterli değildir. Hukuki düzenlemelerin şekli, bağlayıcı olmak kaydıyla, ulusal makamlara bırakılmıştır. Bu nedenle direktif doğrudan uygulanamadığından , üye devletlerin markalara ilişkin ulusal düzenlemelerinde direktif doğrultusunda değişiklik yapmaları ve yeni hukuki düzenlemelerle direktif hükümlerini iç hukuklarına almaları gerekmektedir.179 3.3.4.1.2. Amacı ve Kapsamı Direktif’in amacı, adından da anlaşılacağı üzere Avrupa Birliği üyesi ülkelerde mevcut bulunan marka mevzuatlarının yakınlaştırılması ve uyumlaştırılmasıdır. Yoksa AB bazında bir marka yaratılmasına yönelik bir çaba değildir.180 Marka Direktifi ile marka hukuklarının tamamen uyumlaştırılması hedeflenmemiş, sadece malların serbest dolaşımını doğrudan etkileyen ulusal hükümlerin uyumlaştırılması amaçlanmıştır. 181 Aşağıda göreceğimiz Topluluk Markası bu Direktif ile değil bir Konsey Tüzüğü 182 ile oluşturulmuştur. AB Direktifi ile ticaret markaları ve hizmet markalarının kapsama alanları, reddedilme ve hükümsüz kılınma gerekçeleri, haklar, hakkın sona ermesi, lisans alma, kabul, 178 SEZEN, Yurdun, Avrupa Topluluğu’nda Markaların Korunması , İstanbul, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,1998, s.30 179 SEZEN, Yurdun, age, s.30 180 ÖZCAN, Mehmet, age, s.194 181 SEZEN, Yurdun, age, s.30 182 Council Regulation (EC) No 40/94 of 20 December 1993 on the Community Trade Mark(Topluluk Marka Tüzüğü) 133 kullanım, yaptırımlar ve markanın iptali gibi konuların uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır. Yani Topluluk içi ticareti engelleyecek düzenlemelerin mümkün olduğu ölçüde azaltılması amaçlanmıştır.Usule ilişkin bütün konular, özellikle tescil ve hükümsüzlük usulü ulusal hukuki düzenlemelere bırakılmıştır. 183 3.3.4.1.3. Hükümleri 3.3.4.1.3.1.Markaların İçereceği İşaretler Marka Direktifi’nin 2. maddesine göre, markalar hem mallara hem de hizmetlere ilişkin olarak “çizimle görüntülenebilen her türlü işaret” olabilir. Bu tanım oldukça geniş tutulmuştur. Buna göre bir marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırabilmesi şartıyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların veya ambalajlarının şekli gibi çizimle görüntülenebilen her türlü işaretleri içerir. Çizimle görüntülenebilen üç boyutlu markalar ve ses markalarının da tescili mümkündür. 3.3.4.1.3.2.Red ve Geçersizlik Sebepleri Hangi markaların tescilinin mümkün olmadığı veya tescil edilmiş olsa dahi bunun geçersiz olacağına ilişkin mutlak sebepler 3. maddede belirtilmiştir. 2. maddede belirtilen şartları taşımayan, ticarette çeşit, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak, malların üretim veya hizmetlerin yerine getirilme tarihi ve mal ve hizmetlerin diğer özelliklerine ilişkin işaretleri baskın olarak taşıyan, günlük iyi niyet kuralları içinde veya o devletin konuşulan lisanında adet halinde kullanılan ve ticari uygulamada yerleşmiş işaretlerden oluşan, malların doğasından meydana gelen veya malların değerini olduğundan fazla gösteren işaretleri taşıyan, kamu düzeni ve genel ahlak kurallarına aykırı, malların veya hizmetlerin özelliğine, kalitesine dair halkı yanıltıcı nitelikte olan veya Paris Sözleşmesi’ne göre reddedilmiş veya geçersiz kılınmış markalar tescil edilemezler veya tescil edilmişlerse bu tescil geçersizdir. 183 SEZEN, Yurdun, age, s.30 134 Önceden elde edilmiş haklardan doğan ihtilaflarla ilgili red ve hükümsüzlüğün nispi sebepleri 4. madde ile düzenlenmiştir. Buna göre bir marka önceki bir markayla184 ve marka başvurusunun hakkında yapıldığı mal veya hizmetler önceki bir markanın korunma sebebini teşkil eden mal veya hizmetlerle aynı veya benzerse ve bu benzerlik nedeniyle markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa bu marka tescil edilemeyecek veya tescil edildiyse geçersizlik müeyyidesine maruz kalacaktır. Bir markanın kullanılması, önceki bir hakkın üstün niteliğiyle de yasaklanabilir. Bu, isime dayanan bir hak, şahsi bir portreye dayanan bir hak veya bir sınai mülkiyet hakkı olabilir. Önceki marka sahibinin sonraki markanın tesciline rıza göstermemesi durumunda da üye devletler tescilin reddine veya geçersiz kılınmasına karar verebilirler. Üye devletler mutlak ve nisbi red nedenlerine başka red ve geçersizlik nedenleri ekleyemezler. Ancak Direktif’in kapsamı dışında kalan konularda ülkeler düzenleme yapmakta serbesttirler. Örneğin, bir üye devlet, tescilin gerekli ücretin ödenmemesi veya bazı formalitelerin yerine getirilmemesi nedeniyle reddedilebileceğini düzenleyebilir.185 3.3.4.1.3.3.Markaların Korunma Kapsamı Bir marka sahibinin bazı durumlarda izni alınmadan markasının kullanılmasını önleme yetkisi vardır. Bu durumlardan birincisi, marka ile aynı olan bir işaretin markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerde kullanılması, 184 Önceki bir marka ile kastedilen, tescil başvurusu yapılan markadan önceki bir tarihte tescil başvurusu yapılmış olan Topluluk Markaları, ulusal ve uluslararası markalar ve başvuru tarihinde Paris Sözleşmesi’nin 6. maddesi anlamında tanınmış olan markalardır. Ayrıca daha öncenden tescil edilmemiş ancak ticari uygulamada kazanılmış tescilsiz markalar da Marka Direktifi uyarınca hak sahibine aynı yetkileri verir. 185 SEZEN, Yurdun, age, s.31-32 135 ikincisi, marka ile aynı veya benzer olan bir işaretin markanın tescil kapsamına giren aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması nedeniyle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali yaratmasıdır. Benelüks Markalar Hukuku’ndan etkilenerek Direktif’in 5. maddesi ile düzenlenen bu hüküm, bağlantı ihtimalini karıştırılma ihtimalinin bir parçasıymış gibi düzenlemeyle eleştirilmiştir. Bağlantı ihtimalinin aslında karıştırılma ihtimalinden daha geniş bir anlama sahip olduğu, ancak Direktif’in bu şekilde bir düzenleme yapmaktaki amacının en geniş kriterleri koymak olduğu ve bu nedenle karıştırılma ihtimalinin en geniş şekliyle yorumlanması gerektiği belirtilmiştir. Benelüks Markalar Hukuku’nun savunucuları ise sadece bağlantı ihtimalinin varlığının karıştırılma ihtimali olduğunun kabulü için yeterli olduğu fikrini ileri sürmüşlerdir. 186 Tanınmış markaların sahiplerine verdikleri haklar düzenlenirken, marka ile aynı veya benzer olan bir işaretin markanın tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerle benzer olmayan mal veya hizmetlerde kullanılması durumunda, bu işaretin kullanımının sahibine haksız bir avantaj sağlayacağı, markanın ününe ve ayırt edici karakterine zararı dokunacağı taktirde, tanınmış marka sahibinin bu işaretin kullanılmasını engelleme yetkisi bulunduğu belirtilmiştir. Bir marka sahibinin haklarını kullanırken, markasının şu kullanılmalarını engelleme yetkileri vardır: Mal veya ambalaj üzerine işaretin konulması, bu işaret altında malların piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması veya bu işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması, işareti taşıyan malların ithal veya ihraç edilmesi, işaretin iş evrakı ve reklamlarda kullanılması. Ancak, marka sahibine tanınan haklara kamu yararı sebebiyle aşağıdaki sınırlandırmalar getirilmiştir: Adı ve adresi, malların cinsi, niteliği, miktarı, kastedilen amacı, değeri, coğrafi menşei, üretim tarihi veya hizmetin iade tarihi veya mal ve hizmetlerin diğer özellikleri 186 SEZEN, Yurdun, age, s.33 136 hakkında işaretler, özellikle ilave ve yedek parçalar için, ürün veya servisin kastedilen amacını belirtmek gerektiğinde markanın kullanımı. 3.3.4.1.3.4.Lisans Verme Direktif’in 8. maddesi uyarınca tescilli bir markanın kullanım hakkı, tescil edildiği mal ve hizmetlerin bir kısmı veya tamamı için, üye ülkenin tamamı veya bir kısmı için lisans sözleşmesine konu olabilir. Lisans inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans şeklinde verilebilir. Marka sahibi markadan doğan haklarını, sözleşmenin süresi, markanın kullanılma biçimi, mal ve hizmetler için verilen lisansın faaliyet sahası, markanın kullanılacağı bölge, lisans sahibi tarafından sağlanan hizmetlerin ve imal edilen malların kalitesi hakkında herhangi bir şarta uymayan lisans sahibine karşı kullanabilir. Bu hüküm üye devletlere verdiği yükümlülük açısından açık değildir. Örneğin, üye devletlerin lisans sahibinin sözleşmeyi ihlali açısından maddede sayılanlardan daha az sebebi düzenleyebilip düzenleyemeyeceği konusu kesin değildir. Direktifte düzenlenen lisans sözleşmeleri genel olarak Roma Anlaşması’nın 85. maddesi ile düzenlenen rekabeti engelleyen anlaşmalarla ilgili hükümlerin denetimi altındadır ve bu maddede belirtilen şartlara uymalıdır. 3.3.4.1.3.5.Markanın Kullanılması Birlik dahilinde tescil edilen ve korunan markaların ve böylece bunlardan doğan ihtilafların sayısını azaltmak üzere Marka Direktifi tescilli markaların fiilen kullanılmasını, aksi taktirde iptalini öngörmektedir. Buna göre, markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıl süre için kesintisiz ara verilmesi halinde marka iptal edilir. 137 Markanın lisans sahibi tarafından kullanılması da bu hüküm anlamında kullanma sayılır.187 3.3.4.1.3.6.Markadan Doğan Hakların Tükenmesi Marka Direktifi’nin 7. maddesinde bir ticaret markası ile verilen hakların tükenmesi başlığı altında ; “1. Birlik ticaret markası sahibine Birlik dahilinde o ticaret markası altında piyasaya sürülmüş mallarla ilgili olarak mülkiyet sahibince yada onun rızasıyla kullanımının yasaklanması yetkisini vermeyecektir. 2. Özellikle piyasaya sürüldükten sonra malların durumunun değiştirildiği yada bozulduğu hallerde, mülkiyet sahibinin malların daha fazla ticarileştirilmesine karşı çıkması için meşru nedenlerin olduğu durumda paragraf 1 uygulanmayacaktır.” 1. fıkra uyarınca bölgesel tükenme ilkesinin kabul edildiği açıkça belirtilmektedir. 2. fıkrada ise malların Birlik dahilinde piyasaya sunulmasına rağmen marka hakkının tükenmeyeceği durumlar düzenlenmiştir. 3.3.4.1.3.7.Hükümsüzlük Sebepleri 12. madde ile düzenlenen hükümsüzlük sebepleri markanın beş yıl süreyle kullanılmamasının yanısıra, mal sahibinin fiilleri veya bu duruma karşı bir fiilde bulunmaması sonucunda markanın tescil edilen mal ve hizmetler için genel bir isim haline gelmesi ve markanın sahibi tarafından veya onun muvafakatıyla kullanılması neticesinde halkın markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin tabiatı, kalitesi ve coğrafi menşei hakkında yanlış yönlendirilmesidir. 3.3.4.2. Topluluk Marka Tüzüğü Bahsedildiği gibi AB çapında geçerli olacak, tek bir başvuru ile tüm Avrupa Birliği üyesi ülkelerde tescil sonucunu doğuracak Topluluk Markası, 40/94 sayılı 187 SEZEN, Yurdun, age, s.33-35 138 Topluluk Markası Konsey Tüzüğü ile oluşturulmuştur. Herhangi bir firmanın Tüzük’ün 2. maddesi gereğince kurulan OHIM’e(Ofis for Harmonisation in the Internal Market)188Topluluk Markası için tescil talebiyle başvurduktan sonra elde edeceği marka tüm Avrupa Birliği üyesi ülkelerinde geçerli olacaktır. Yani Tüzük ile yeni bir mülkiyet hakkı tesis edilmiştir. Topluluk Markası, yasal olarak Topluluk Tüzüğü’ne dayandığından üye devletler tarafından herhangi bir işlem yapmaya gerek kalmadan yürürlüğe girecektir. Topluluk Marka Tüzüğü189, Direktif’in aksine mevzuat uyumlaştırma yerine, yeni ve ortak bir marka yaratmıştır. Ancak bu, üye devletlerdeki mevcut marka düzenlemelerine etki etmeyecektir. Ulusal bazda marka koruma sistemleri aynen devam edecektir. Bu yeni düzenleme Avrupa Birliği firmalarının dünya ticaretinde daha etkin konuma gelmesini sağlayarak, büyük markaların doğmasına yönelik çabalar ile paralellik arz etmesi açısından da önemlidir.190 Ancak Topluluk Markası’na ulaşmak hiç de kolay olmamıştır. Bir Topluluk Markası yaratılmasına dair ilk çalışmalar 1961 yılında başlamış ve ilk tasarı bir AET Çalışma Grubu tarafından 1964 yılında hazırlanmıştır. Hazırlanan bu tasarı 1973 yılında yayınlanmıştır.191 1980 yılında resmi olarak Konsey Direktifi ve Tüzüğü olarak sunulmasına rağmen uzun süre belli başlı konularda uzlaşma sağlanamadığı için bloke edilmiştir. Bu konuların başında Marka Ofisi’nin yeri ve resmi dili gelmektedir. 1980 yılında sunulan tasarılar, uzun süren müzakereler sonucu 1988 yılında 89/104 sayılı Marka Direktifi’ne ve 1993 yılında 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü’ne dönüşmüştür. Topluluk Marka Tüzüğü’nü uygulamakla görevli marka ofisinin İspanya’ya yerleştirilmesinde özellikle, 12 Aralık 1992 yılında toplanan Edinbourg Zirvesi’nde, yeni oluşturulan AB birimlerinin, daha önce topraklarında AB kurumu olmayan ülkelere verilmesi yönünde alınan kararın büyük etkisi olmuştur.192 188 OHIM: İç Pazar Uyumlaştırma Ofisi Sonradan bu Tüzük’te Dünya Ticaret Örgütü Antlaşması ve bu antlaşmanın TRIPS eki ile uyum sağlamak için 27/12/1994 ve 3288/94 sayılı tüzükle değişikliğe gidilmiştir.Bkz. ARKAN, Sabih , 1997, age , C. I, s.5 190 ÖZCAN, Mehmet, age, s.195 191 SEZEN, Yurdun, s.38 192 ÖZCAN, Mehmet, age, s.196 189 139 3.3.4.2.1. Hukuki Etkisi Konsey, Komisyon veya Avrupa Merkez Bankası tarafından çıkarılan Topluluk Tüzükleri Birliğin ikincil hukuk kaynaklarındandır. Tamamen ve doğrudan uygulanırlar. Bu nedenle üye devletlerin ulusal hukuki düzenlemelerinde bir değişiklik yapmalarına veya yeni hukuki düzenlemeler yapmalarına gerek olmadan Topluluk Marka Tüzüğü iç hukuklarının bir parçası haline gelmiş olur. Tüzük genel bir kapsamda, yasa niteliğinde olan ve sınırlı sayıda, belirlenmiş ve kimliklendirilebilir muhatapları hedef almayıp, soyut kategoriler bütününe uygulanır şekilde muhatap kabul eden bir niteliktedir. Bu nedenle bir düzenleme doğrudan uygulanıyor olmanın yanı sıra, bazı gerçek ve tüzel kişileri bireysel olarak da kabul ediyorsa, ilgili hükümler tüzük niteliğinde kabul edilemez. Böylece Topluluk Markasına Dair Konsey Tüzüğü, doğrudan uygulandığından, üye devletlerin ulusal hukuki düzenlemelerinde değişiklik yapmalarına veya yeni hukuki düzenlemelerde bulunmalarına gerek kalmadan iç hukuklarının bir parçası haline gelmiştir. Tüzük ulusal marka hukuklarının yerine geçmemekte, ayrı ve alternatif bir sistem yaratmaktadır. İki ayrı sistem yanyana olduğundan, markalarını Avrupa Birliği üyesi ülkelerde tescil ettirmek isteyenlerin iki seçeneği olacaktır: Tek tek üye ülkelerde ulusal tescil yaptırmak veya tek bir Topluluk Markası tescili ile tüm Birlikte geçerli bir tescil elde etmek. 3.3.4.2.2. Hükümleri Tüzük’ün yarattığı yeni bir mülkiyet hakkı olan Topluluk Markası sadece Avrupa Birliği içinde tescil, devir veya iptal edilebilen ve markalara Birliğin tümü içinde koruma sağlayan bir haktır. Bu sebeple sadece Birliğin tamamında 140 kullanılabilecek markalar Topluluk Markası olarak kabul edilebilir. Bu, mevcut ulusal sistemlerin devam etmesinin nedenlerinden biridir. Topluluk Markası’nın en büyük avantajı tek bir başvuru ile tüm Avrupa Birliği içinde eşit koruma sağlamasıdır. Birden fazla ülkede başvuru yapmak yerine Topluluk Marka başvurusu yapılabilir. Fakat Topluluk Markasının bazı sakıncaları da vardır. Örneğin Topluluk Markası’nın feshedilmesi veya geçersiz kılınması durumunda geçersizlik tüm Birlik için geçerli olacaktır. Ancak geçersizlik ve fesih bir üye ülkede o markanın daha önceden tescil edilmiş olmasına veya bir rüçhan hakkına dayanıyorsa, başvurunun ulusal tescile dönüştürülmesi imkanı vardır. 193 3.3.4.3. OHIM(Ofis for Harmonisation in the Internal Market) Tüzük’ün kanunlaştırma çalışmaları sırasında büyük sorun teşkil eden Marka Ofisi’nin yeri konusu çalışmaların uzun süre aksamasına sebep olmuştur. İngiltere’nin tarihi, ticari ve pratik konumu sebebiyle en uygun şehrin Londra olduğunu belirtip buna ilişkin broşürler bastırmasına rağmen, Marka Ofisi’nin yeri sorunu İspanya’da karar kılınması ile ortadan kalkmıştır. İspanya’nın Akdeniz sahilinde bulunan Alicante şehri Marka Ofisi OHIM’in kurulacağı yer olarak tespit edilmiştir. 1 Nisan 1996 tarihinde Topluluk Markası tescillerine başlanmış olup, iki yıl içinde en çok Amerika ve Japonya tarafından başvuru yapılmıştır.194 Diğer engel ise Ofisin kullanacağı resmi dil sorunu olmuştur. Bu konuda tüm üye devletlerin resmi dillerini kabul etmek, çeviri ve eleman konusunda ciddi problemler ortaya çıkaracağı için Avrupa Birliği organları resmi dili birkaç dil ile sınırlamak istemiştir. Uzun süren tartışmalar sonunda Almanca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca OHIM’in resmi dilleri olarak kabul edilmiştir.195 Tüzüğün 115. maddesine göre marka için yapılacak başvurularda Avrupa Birliği’nin resmi dili olarak kabul edilen 11 dilden herhangi biriyle başvuru yapılabilir. Eğer başvuru bu madde gereğince Ofisin 5 resmi dilinden farklı bir dilde yapılmış ise başvuru sahibinin isteği doğrultusunda Ofis başvuru talebini 5 resmi dilden birine çevirmek zorundadır. 193 SEZEN, Yurdun, age, s.39 SEZEN, Yurdun, age, s.40 195 Topluluk Marka Tüzüğü 115. madde. 194 141 3.3.4.3.1. OHIM’in Özellikleri ve Görevleri Topluluk Marka Tüzüğü nelerin tescil konusu olabileceği ve tescil ile korunacak hakkın kapsamı gibi temel konularda Marka Direktifi’nden çok farklı hükümler içermez. Tüzüğün yaptığı fonksiyon AB çapında tek bir başvuru ile tüm üye devletlerde geçerli olacak bir marka yaratmaktır. Yoksa içerdiği hükümler bakımından AB hukukuna herhangi bir yenilik getirmiş değildir. OHIM’in görevi de bu doğrultuda Avrupa Birliği bünyesinde marka ve tasarım işlemlerini yürütmek ve geliştirmektir. Üye devletler de mevcut yargı organlarına paralel olarak talep üzerine tescil edilmiş markaların iptaline ilişkin kararlar verebilirler. OHIM, hukuki, idari ve mali bağımsızlığı olan bir kamu kuruluşudur. Tüzük’ün 111. maddesi uyarınca Avrupa Birliği bünyesinde tüzel kişiliği vardır ve Avrupa Birliği hukukuna tabidir.196 118. maddeye göre Ofisin kararlarının AB hukukuna uygunluğunu denetleyecek olan kurumlar Adalet Divanı ve İlk Derece Mahkemesidir. 197 Marka Ofisinin mali kaynağı ise tescil başvurularından ve yenileme taleplerinden alınan ücretlerden oluşur. Ofis bu gelirlerden bütçesini oluşturup harcamalarını karşılamak durumundadır. 125-132. maddeler uyarınca, bir başkan, iki başkan yardımcısı , İdari Kurul ve Bütçe Komitesi vardır. Bunların yanı sıra işleri yürütmek üzere itirazları kabul bürosu, hukuki büro, idari işler bürosu, marka iptal bürosu, şikayetleri inceleyen kurul ve başvuruları inceleyen birçok elemandan oluşmaktadır. Madde 85’de OHIM’in bir bülten ve bir Resmi Gazete yayınlayacağı hükme bağlanmıştır.198 3.3.4.3.2. Topluluk Markası Tescil Usulü 3.3.4.3.2.1. Tescil Başvuruları 196 SEZEN, Yurdun, age, s.40 ARKAN, Sabih, 1997, age, C. I, s.7 198 SEZEN, Yurdun, age, s.40 197 142 Topluluk Markası sadece tescille elde edilebilir. Tescil tüm Avrupa Birliği içinde geçerlidir. Devri veya hükümsüzlüğü de sadece tüm Birlik için yapılabilir. Tescil başvurusu doğrudan OHIM’e yapılabileceği gibi, üye devletin marka tescili ile yetkili bürosuna da yapılabilir. Büro bu başvuruyu OHIM’e iki hafta içinde ulaştırmak zorundadır, aksi taktirde başvurudan vazgeçmiş sayılır. Bu yavaş işleyen bürolar için ağır bir hükümdür. Başvuru tarihi, başvuru formunun korumanın istendiği mal ve/veya hizmetlerin listesi ve marka örneğinin OHIM veya ulusal büroya verildiği tarihtir. Direktif ve Tüzükte tescil için kimlerin başvuru yapabileceğine ilişkin hükümler farklılık arz etmektedir. Tüzükte yer alan konuya ilişkin 5. maddeye göre; bir üye devletin veya Paris Sözleşmesi’ne taraf ülkelerden birinin vatandaşı olan veya bu sözleşmeye taraf olan devletlerden birinde faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler başvuruda bulunabilirler. Ayrıca, bu ülkelerin vatandaşı olmamakla beraber üye devlet vatandaşlarına yazılı kurallar ile aynı hakları veren ve Topluluk Markası’na eşit tescil hakkı tanıyan ülkelerin gerçek veya tüzel kişileri de Tüzük tarafından öngörülen başvuru hakkından faydalanabilirler. Buna göre maddedeki herkes başvuruda bulunabilir. Ticaretle uğraşmak taahhüdünde bulunmak zorunluluğu yoktur. Tescil başvurularında Avrupa Birliği dillerinden herhangi birisi kullanılabilir. Ancak başvuruyu takip eden işlemler için üye devletlerin her birinden başvuruda bulunacak gerçek veya tüzel kişilerin işlemlerin gerçekleştirilmesi sırasında her bir dil için OHIM’in işlerinin daha da fazla zorlaşacağı düşünüldüğünden işlemlerde belirlenen 5 dilden birinin kullanılması sınırlandırılmasına gidilmiştir. Bu diller İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca’dır. Bu durumda her bir dil ile yapılan başvuruda belirlenmiş dillere ilişkin ikinci dil seçiminin de belirtilmesi gerekmektedir. Böylece iptal, itiraz ve hükümsüzlüğe ilişkin işlemlerde bu dil kullanılabilir. Başvurunun bu beş dilden biriyle yapılması ve ayrıca ikinci bir dilin de seçilmesi durumunda bu işlemlerde hangi dilin kullanılacağına taraflar karar verir. 143 Tescilin mutlak red sebepleri Direktifte belirtilenlerle aynıdır. Bunun tek istisnası OHIM’in tanınmış markalar için resmi bir araştırma yapmak zorunda olmamasıdır. Bir markanın tanınmış olup olmadığı sadece tescille belli olmayacağından bu konudaki iddialar itiraz usulü içinde değerlendirilir. Mutlak sebepler Birliğin sadece bir bölümü için söz konusu olsa bile tescile engel teşkil eder. Topluluk Marka Bürosu önceki hakların varlığına ilişkin bir açıklama yapacaktır. Bu araştırma ayrıca Almanya, Fransa ve İtalya dışındaki üye devletlerde de yapılacaktır. Bu ülkelerin ulusal marka hukukları uyarınca bir başvuru üzerine önceki haklara ilişkin bir araştırma yapılmamakta, bu hakların varlığı ancak itiraz şeklinde ileri sürülebilmektedir. Bu araştırma sonucunda önceki bir markaya rastlanmazsa ve Topluluk Marka Bürosu başvurunun mutlak red sebeplerine ilişkin reddi yönünde bir karar vermezse başvuru ilan edilir. İlanı takip eden 3 ay içerisinde herhangi bir itiraz olmazsa başvurunun tescil işlemi tamamlanır ve Topluluk Marka Sicili’ne kaydı yapılır. 3.3.4.3.2.2. İtiraz Usulü Başvurunun ilanını takip eden 3 ay içinde önceki marka sahipleri 199 itirazda bulunabilirler. Marka ile mal ve hizmetler aynı ise başka bir şarta gerek yoktur. Marka ile mal ve hizmetler benzer ise önceki markanın korunduğu bölgede halkın karıştırma ihtimaline bağlıdır. Karıştırılma ihtimali önceki marka ile bağlantı ihtimalini de kapsar. Önceki markanın varlığı Topluluk Markası’nın tescili için büyük bir problemdir. Üye devletler ve ulusal ve uluslararası markaların çokluğu, ayrıca tescilli olmayan önceki markaların varlığı itirazların büyük sayılarda olmasına neden teşkil etmektedir. 199 Önceki markadan kastedilen, tescil başvurusu yapılan markadan önceki bir tarihte tescil başvurusu yapılmış olan Topluluk Markaları, ulusal ve uluslararası markalar ve başvuru tarihinde Paris Sözleşmesi’nin 6. maddesi anlamında tanınmış olan markalardır. Ayrıca daha önceden tescil edilmemiş ancak ticari uygulamada kazanılmış tescilsiz markalar da Direktif uyarınca hak sahibine aynı yetkileri verir. 144 İtiraz işlemleri Topluluk Marka Bürosu ve itiraz eden arasındadır. Topluluk Marka Bürosu itirazı inceler, ya kabul ederek tescil başvurusunu reddeder ya da reddederek tescil prosedürüne devam eder. Bu karar üzerine karar aleyhine olan taraf 2 ay içinde bu karara itiraz edebilir. Başvuru, Topluluk Marka Bürosu’nun 3 üyeden oluşan Başvuru Kurulu’nda incelenir. Bu kurulun kararı Topluluk Markası Mahkemeleri önüne getirilebilir.200 3.3.4.3.3.Topluluk Markasının Hükümsüzlüğü ve İptali Marka tescil edildikten sonra bu tescilin hükümsüzlüğü için başvurulabilir. Topluluk markasının hükümsüzlük sebepleri, tescil başvurusunun reddi için mutlak sebeplerden birinin bulunması veya tescil başvurusunun reddi için önceki markaların sahipleri tarafından itiraz prosedürü içinde ileri sürülebilen sebeplerden birinin bulunması durumudur. İlk sebep herkes tarafından ileri sürülebilirken (tüketici grupları veya ticari organizasyonlar da dahil), ikinci sebep sadece önceki markaların sahipleri veya lisansına sahip olanlar tarafından ileri sürülebilir. Hükümsüzlüğünün sonucu tescilin geçmişe şamil olarak ortadan kalkmasıdır. İptal ise tüzükte yer alan sebeplerle, markanın kural olarak ileriye yönelik olarak hukuk aleminden silinmesidir. İptalin hükümsüzlükten en önemli farkı da budur. İptal sebepleri markanın 5 yıllık süre içinde kullanılmaması, marka sahibinin fiilleri sonucu markanın tescil edildiği mal ve hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi, markanın kullanım sonucu halkta yanıltıcılığa neden olacak hale gelmesi ve ortak marka ve garanti markasının teknik yönetmeliğe aykırı şekilde kullanılmasıdır. Bu sebepler herkes tarafından ileri sürülebilir. Kısmi hükümsüzlük ve kısmi iptal mümkündür. Hükümsüzlük ve iptal kural olarak bu kararlardan önce yapılmış ve uygulanmış sözleşmeleri ve kesinleşmiş marka hakkı ihlali taleplerini etkilemez. 201 200 SEZEN, Yurdun, age, s.44 Mevzuatımız açısından ise, 556 sayılı KHK madde 42 ve devamında hükümsüzlük başlığı altında iki müessese bir arada düzenlenmiş olup sebep ve sonuçları arasında fark bulunmamaktadır. Ancak Enstitü tarafından hazırlanan Marka Kanunu Tasarısında hükümsüzlük ve iptal iki farklı müessese 201 145 3.3.4.3.4. Topluluk Markasından Doğan Hakların Kapsamı Topluluk Markası sahibi tescilli markasını tescil edildikleri mallar için tüm Birlik içinde kullanma hakkına sahiptir. Marka sahibi aynı zamanda üçüncü kişilerin aynı markayı benzer mallar için veya karıştırma ihtimali olması durumunda benzer bir markayı aynı veya benzer mallar için kullanmalarını engelleyebilir. Topluluk Markası’nın iyi bilinen bir marka olması durumunda karıştırma ihtimali olup olmadığına bakılmaksızın benzer bir markanın benzer mallar üzerinde kullanılması engellenebilir. Marka hakkının ihlaline yol açan fiiller markanın mallar üzerinde kullanımı, malların bu marka ile dağıtımı, ithali, ihracı, markanın dökümanlar, iş evrakları veya reklamlarda kullanılmasıdır. Marka hakkı 10 yıllık bir süre için verilmiştir ve 10’ar yıllık sürelerle yenilenebilir. Markanın tamamı veya bir bölümü sadece belli mallar için veya belli bir coğrafi alan için inhisari olan veya olmayan lisans sözleşmesine konu olabilir. Topluluk Markası bağlı olduğu işletmeden ayrı olarak veya sadece bazı mallar için devredilebilir. Ancak sadece belli bir coğrafi bölge için devri mümkün değildir. Devir sözleşmesi yazılı olmalıdır ve her iki tarafça da imzalanmalıdır. Böyle bir devir sözleşmesi üçüncü kişilere karşı tescil edildikten sonra hüküm ifade eder. 3.3.4.3.5. Topluluk Markası Mahkemeleri ve Marka İhlal Davaları olarak madde 50 ve 51’de düzenlenmiştir. Bu sebeple, tasarıdaki düzenlemenin AB müktesebatı ile daha uyumlu olduğu söylenebilir. 146 Tüzük’ün 91. maddesi uyarınca üye devletler Topluluk Markası mahkemeleri kuracaklardır. Bu mahkemelerin kararları Birliğin tamamında hüküm ifade eder. Topluluk Markası Mahkemeleri şu konulardaki davalara bakarlar: Topluluk Markası’ndan doğan hakların ihlali ve (mahkemenin bulunduğu üye devletin kanunlarında yer alıyorsa) ihlal tehditi, Topluluk Markası’nın başvuru ve tescil tarihi arasında geçen süre içinde bir üçüncü kişi tarafından kullanılması durumunda tazminat talepleri ve Topluluk Markası’nın geçersizliği iddiaları. Tüzük uyarınca bir Topluluk Markası’nın geçersizliği Topluluk Markası Mahkemeleri önüne sadece bir ihlal davasında karşı iddia olarak getirilebilir. Bu iddia Topluluk Marka Bürosu’na gönderilir. Bu Büro’nun kararına kadar dava durur. Bu hükmün karar süresini oldukça uzattığı söylenebilir. Topluluk Marka Bürosu’nun kararının Başvuru Kurulu’nda inceleneceği de gözönüne alındığında, mahkeme kendi ulusal hukukunda düzenlenen şartlarla ihtiyati tedbirlere başvurabilir. Yetkili mahkeme davalının ikametgahı veya işletme merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Bunların bulunmaması durumunda dava davacının ikametgahı veya işletme merkezinin bulunduğu yerde açılabilir. Hiçbirinin olmaması durumunda İspanya Topluluk Mahkemesi yetkilidir. Davanın bu mahkemelerden birinde açılması durumunda mahkeme yargılamada tüm Birlikte meydana gelen olayları inceler. Davacının bir seçeneği daha vardır: Davayı yukarıda sayılan yetkili mahkemelerde açmak yerine ihlalin meydana geldiği yer mahkemesinde açmak. Ancak bu durumda mahkeme yargılamada sadece o üye devlet sınırları içinde meydana gelen olayları inceleyebilir.202 3.3.4.3.6. Topluluk Markasının Avantajları Topluluk Markası, sahibine tek bir tescil işlemi ile, tüm üye devletlerde aynı nitelikte koruma sağlayan bir mekanizmadır. Sınırsız olarak yenilenme imkanına 202 SEZEN, Yurdun, age, s.45-46 147 sahip olan bu marka koruması, başlangıçta sahibine 10 yıllık bir süre ile koruma sağlar.203 Markanın üç temel fonksiyonu olan; mal ve hizmetlerin menşeinin tespiti, firmanın karlılığı ile mal ve hizmetlerin kalitesinin devamlılığı ve reklam ve tanınmışlık sayesinde halkla iletişim kurulması konularında Avrupa Birliği çapında etkiler yapar. Topluluk Markası’na uygulanacak olan kuralların ulusal marka mevzuatlarından pek farklı olmaması bu marka için başvuruda bulunacak olan şirketlerin hukuki olarak herhangi bir zorlukla karşılaşmamalarını temin eder. Şirket, ulusal marka başvurusu için yapacağı bürokratik işlemlere az bir ekleme yaparak, çok daha büyük bir coğrafi ve ekonomik alanda yasal koruma temin edecektir. 204 Ancak Topluluk Markasının tescil talebinde bulunan kişiyi dezavantajlı duruma düşürebileceği bir ihtimal de mevcuttur. Eğer Topluluk Markası başvurusu yapılan kişinin talebi reddedilirse bu tüm üye devletler bakımından geçerli olacağından kişinin en azından birkaç üye devlette elde etme ihtimali bulunan marka korumasını tümüyle ortadan kaldırır. Ancak bu durum Topluluk Markasının avantajları göz önüne alınacak olduğunda çok büyük bir önem arz etmez. Topluluk Markası, sahibine, markanın tüm üye devletlerde taklidine ve izinsiz çoğaltılmasına engel olma hakkı verir. Marka sahibi isterse lisans yoluyla bu hakkını üçüncü kişilere devredebilir. Ayrıca hak sahibine, Avrupa Birliği bünyesinde markasına benzer veya karıştırılabilecek nitelikteki işaretlerin onayı alınmadan kullanılmasına engel olma yetkisi tanır.205 1960’lı yıllarda başlayan mevzuat uyumlaştırma çalışmaları uzun bir süre geçtikten sonra Topluluk Marka Tüzüğü’nün 1 Nisan 1996 yılında yürürlüğe girmesiyle çok önemli bir mesafe kaydetmiştir. Ulusal fikri ve sınai mülkiyet haklarının AB bazında yaratılan yeni haklar ile desteklenmesi, malların AB içinde serbestçe dolaşımına engel olan ulusal düzeydeki farklı yasal düzenlemelerin ortadan 203 Topluluk Marka Tüzüğü 46. ve 47. maddeler. Başvuru usulüne ilişkin olarak bkz; ARKAN, Sabih, 1997, age, C. I , s. 5-8 205 ÖZCAN, Mehmet, age, s.198 204 148 kalkmasına neden olmaktadır. Bu da Avrupa Birliği’nde Ortak Pazarın tamamlanması için çok büyük bir gelişmedir. Ayrıca Tüzüğün 13. maddesi gereği olarak hakların tükenme ilkesinin uygulanması konusunda Almanya’da mevcut olan uluslararası tükenmeden vazgeçilmiş “bölgesel” tükenme ilkesi kabul edilmiştir. Bu sayede Avrupa Birliği’ni oluşturan ülkeler tek bir coğrafi bölge olarak değerlendirilmiştir.206 3.3.4.3.7. Ulusal Markalar ve Topluluk Markası Arasındaki İlişki Topluluk Markası bir başvuru ile otomatik olarak tüm Avrupa Birliği üyesi devletlerde koruma sağlarken, ulusal başvurular sadece o üye devletin sınırları içinde koruma sağlamaktadır. Bazı markaların, diğer üye devletlerdeki markalarla benzer olmaları veya dil gibi sebeplerle Topluluk Markası olarak tescil edilmelerinin mümkün olmaması nedeniyle markalara ilişkin ulusal sistemlerin mevcudiyetlerini korumaları gerekmektedir. Bir Topluluk Markası’nın tescili için başvurulur ve bu başvuru reddedilirse veya tescili yapılmakla birlikte daha sonra iptal edilirse, bu marka sahibinin tescili ulusal tescil veya tescillere dönüştürme hakkı vardır. Hangi başvurunun yapılacağına karar verilirken, korumanın Birliğin tamamında mı, büyük bir bölümünde mi yoksa sadece birkaç üye devlette mi istendiği göz önüne alınmalıdır. Mevcut ulusal tescillerin yerine tek bir Topluluk Markası sahibi olmanın bazı avantajları vardır: 1- Sadece bir tescili idare etmek, tüm üye devletlerdeki tescili idare etmekten daha kolaydır. 206 ARKAN, Sabih, Marka Hukuku, C. II, Ankara, A.Ü.H.F. Yayınları, 1998, s. 141 149 2- Her bir ulusal tescilin markanın o ülkede kullanılmaması nedeniyle iptali söz konusu olabilirken, Topluluk Markası’nın sadece tek bir üye devlette kullanılması bu çeşit bir iptali durdurmaya yeterlidir.207 Ulusal markalara sahip olup da bunların yerine bir Topluluk Markası edinmek isteyen marka sahiplerinin ulusal tescil ile kazanılan haklarını kaybetmemeleri amacıyla Tüzük’ün 34. maddesi ile ulusal tescillerin Topluluk Markası’na göre kıdemli oldukları hükme bağlanmıştır. Bu hüküm uyarınca, bir ulusal tescildeki ile aynı olan mal ve hizmetler için daha sonra bir Topluluk Markası da edinilmesi durumunda, ulusal tescilden vazgeçilir veya yenilenmeyerek sona ermesine izin verilirse, aynı hak aynı ülkede Topluluk Markası ile de korunduğundan, tescil sahibi ulusal tescili ile sahip olduğu haklara sahip olmaya devam eder. Ancak bu durum sadece ulusal tescilin yapıldığı üye devlette geçerlidir. Diğer üye devletlerde sadece Topluluk Markası’ndan doğan haklar esas alınır. Kıdemlilik talep edilmesi rüçhan hakkından farklıdır. Rüçhan hakkı, bir Topluluk Markası için yapılan tescil başvurusunun tarihinden önceki 6 ay içinde bir üye devlette ulusal tescil başvurusu yapılmış olması durumunda, Topluluk Markası’nın tescil tarihi olarak üye devletteki bu başvurunun tarihinin esas alınmasıdır. Bu tarih sadece o üye devlet için değil tüm devletler için uygulanır. Topluluk Markası’nın tüm Birlik içinde geçerli olması nedeniyle, Birliğe yeni üyeler alınması durumunda mevcut Topluluk Markaları’nın yeni üye açısından ne tür bir etkiye sahip olacağı problemi vardır. Tüzük’te bu konuda bir hüküm yer almamaktadır. Yeni bir üyenin katılması durumunda üç olasılık sözkonusu olabilir: Birincisi, yeni üye devlette mevcut bir Topluluk Markası ile aynı bir ulusal markanın bulunmamasıdır. Bu durum bir sorun yaratmamakta ve böylece Topluluk 207 SEZEN, Yurdun, age, s.47 150 Markaları’nın üye devletlerdeki etkisi yeni devletin üyeliği başlar başlamaz otomatik olarak bu bölgeye kadar genişleyebilmektedir. İkinci durum, yeni üye devlette mevcut bir Topluluk Markası ile aynı bir ulusal markanın bulunması, ancak bu markaların sahibinin aynı olması durumudur. Bu da herhangi bir sorun yaratmamaktadır. Üçüncü durum, yeni üye devlette mevcut bir Topluluk Markası ile aynı ve karışıklığa yol açacak derecede benzer bir ulusal markanın bulunması ve bu markaların sahiplerinin farklı olmasıdır. Topluluk Markası’nın etkisinin otomatik olarak bu yeni üye devlete genişletilmesi durumunda bu iki marka arasında sorun çıkacaktır. Her iki markanın da iyi niyetle elde edildiği bir durumda bu markalardan birinin iptali sonucuna gitmek adil bir çözüm olamaz. Topluluk Markası’nın yeni üye devlette geçerli olmadığının kabulü de Topluluk Markası’nın tüm Birliği kapsayacak yapısını yok edecek ve malların serbest dolaşımını tehlikeye düşürecektir. Topluluk Markası’na ulusal tescile oranla üstünlük sağlanması durumunda da ulusal markanın sahibine verdiği haklarda azalma olacaktır ki bu da kabul edilemez(özellikle ulusal markanın Topluluk Markası’ndan daha önceki bir tarihte tescil edilmiş olması durumunda). Bu soruna ilişkin net çözüme henüz ulaşılamamış olup bu konudaki tartışmalar halen devam etmektedir. 3.3.5. COĞRAFİ İŞARETLERLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR Coğrafi işaret; belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle kökenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işarettir. Üretim yerinden kaynaklanan özel durumdan dolayı “menşe adı” ve “mahreç işareti” olarak iki ayrı şekilde tanımlanmaktadır. Menşe adı; coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge, çok özel durumlarda ülkeden kaynaklanan, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle 151 bu yöre, alan veya bölge ile özdeşleşmiş yöre, alan, bölgeye özgü doğa ve insan faktöründen kaynaklanan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırları içinde üretilen bir ürünü tanımlamaktadır. Menşe adı; menşe adına konu ürünün tamamı ile tanımlanan yerde üretilmiş olmasını gerektirir. Mahreç işareti; coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan veya bölgeden kaynaklanan, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle bu yöre alan veya bölge ile özdeşleşmiş olması yanında üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinde en az birinin belirlenmiş yöre, alan veya bölge sınırları içinde üretilen ürünlerin belirleyici işaretidir. Mahreç işaretine konu ürünün özelliklerinden en az birinin o yöreye ait olmakla birlikte, yöre dışında da üretilebilmesi söz konusudur. 208 Avrupa Birliği’nde coğrafi işaretlerin korunmasına ilişkin ilk çalışmalar ATAD’da başlamıştır. ATAD’ın verdiği kararlar sonucu, ortak düzenleme konusundaki ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Farklı ulusal mevzuatlar sebebiyle malların serbest dolaşımının önünde oluşan engelleri ortadan kaldırmak amacıyla tüzükler kapsamında coğrafi işaret korumasına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Coğrafi işaretlerle ilgili ilk çalışmalar şaraplar ve sert alkollü içkiler için yapılmıştır. Şaraplara ilişkin çalışmalar 1493/1999 Sayılı Konsey Tüzüğü olarak nihayete ermiştir. Sert alkollü içeceklerin sunumu, tarifi ve tanımlarına ilişkin kurallar 1576/89 sayılı konsey Tüzüğü ile belirlenmiştir. Şarap ve sert alkollü içecek sektörleri bu tüzüklerle koruma altına alındığından ,14 Temmuz 1992 tarihinde imzalanan ve 24 Temmuz 1993 tarihinde yürürlüğe giren “Tarım Ürünleri ve Gıda Maddelerinde Coğrafi İşaretlerin Korunmasına İlişkin 2081/92 Sayılı Konsey Tüzüğü”nde bu sektörler kapsama alınmamıştır.209 2081/92 Sayılı Konsey Tüzüğü uyarınca, Coğrafi işaretler kapsamı içinde yer alan, menşe adları ve mahreç işaretlerinin korunması, tarım ürünleri ve gıda 208 Rapor, 2000 , DPT, s.203 209 http://www.jerseylegalinfo.je/Law/LawsInForce/htm/ROFiles/R&OYear2003/default.asp?URL=R%2 6O-143-2003.htm (15.01.2005) 152 maddeleri için söz konusudur. Her iki coğrafi işaret türü, bir bölge ya da özel bir yeri ifade etmektedir. Tüzük, Birlik ekonomisinde tarım ürünleri ve yiyeceklerin üretimi ve dağıtımının önemli olması, pazarda arz-talep dengesinin daha iyi sağlanması, kırsal ekonominin canlandırılması, tüketicilerin çeşitlenen ürünler karşısında, miktardan çok kaliteye önem vermesi dolayısıyla ürünün coğrafi kaynağına dikkat etmesi, bu konuyla ilgili ulusal uygulamalardaki farklılıkların Birlik kuralları çerçevesinde yeknesak hale getirilmesinin coğrafi işaretleri taşıyan ürünlerin güvenilirliğinin artırılması ve üreticiler ile tüketiciler arasında adil bir rekabetin sağlanması amacıyla hazırlanmıştır. Tüzük, 25 Temmuz 1993 tarihinden itibaren üye ülkeleri bağlayıcı bir nitelik kazanmıştır. Tüzük, Birinci Ek’inde sayılan gıda maddelerinden; biralara, doğal maden suları ve içme sularına, bitki özlerinden yapılan içeceklere, ekmek, pasta, kek, kurabiye, bisküvi ve diğer benzerlerine, doğal sakızlara, reçine ve bitki özlerine ve Tüzüğün İkinci Ek’inde sayılan tarımsal ürünlerinden; kurutulmuş otlar, yağ esanslarına uygulanacaktır. Şaraplar, viski, brandy, cin ve rom gibi güçlü alkollü içkiler Tüzük kapsamı dışındadır. Komisyon’un Tüzüğün Birinci Ek’ine ilave yapma hakkı bulunmaktadır. Bu yetkiye binaen Komisyon 692/2003 sayılı Tüzük değişikliğini çıkararak 2081/92 sayılı tüzüğün kapsamına şaraptan elde edilen sirkeleri dahil etmiş ve doğal maden suları ile içme sularını tüzüğün kapsamından çıkarmıştır. Daha önce tescil edilmiş doğal maden suları ile içme sularını herhangi bir zarara uğratmamak için de 10 yıllık bir geçiş süresi öngörülmüştür. Tüzük değişikliği, birinci ve ikinci eklerdeki diğer ürünleri de içermektedir. . Tüzük değişikliği ile AB coğrafi işaretler sistemi kurulmuş olup, DTÖ üyesi tüm ülkelere menşe adı ve mahreç işaretlerinin sistemde tesciline karşı çıkma hakkı verilecektir. Aynı zamanda, AB coğrafi işaretler sistemini bir model olarak dünyanın diğer bölgelerine tanıtmayı da amaçlamaktadır. 210 210 http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/lvb/121097.htm (15.01.2005) 153 Tüzük değişikliği, tescilli ve tescilsiz coğrafi işaretlerin bir arada kullanılmasına ilişkin olarak da hüküm ihtiva etmektedir. 2081/ 92 sayılı tüzüğün yürürlüğe girmesinden önceki, asgari 25 yıllık sürede haklı bir sebeple kullanılan coğrafi işaretler, 2081/92 sayılı tüzüğün yürürlüğe girmesinden sonraki 15 yıl boyunca da tescilli coğrafi işaretlerle birlikte kullanılabilecektir. 15 yıllık sürenin sonunda, tescilsiz coğrafi işaretler artık kullanılamayacaktır. Tüzük değişikliği ile getirilen yeniliklerden biri de, üretici birliklerinin, belli bir bölgede üretilen malların, kalitesini, güvenirliğini ve standartlara uygunluğunu ambalaj üzerinde gösterebilmeleridir. 211 211 http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/lvb/121097.htm (15.01.2005) 154 SONUÇ 1873 tarihinde Viyana’da yapılan Uluslararası Keşifler Sergisi’nden bu yana geçen 130 yıllık süreçte fikri mülkiyet haklarının devletler arasında korunması konusunda üç kuruluş yani WIPO, DTÖ ve AB ön plana geçmiştir. Bu üç kuruluşu incelemeyi amaçlayan çalışma tamamlanmış bulunmaktadır. 1994 yılında imzalanan Uruguay Round Nihai Senedi’yle kurulan Dünya Ticaret Örgütü’ne ülkemiz 31 Aralık 1994 tarihinden itibaren üyedir. DTÖ Kuruluş Anlaşması’nın Ek 1 C’sinde yer alan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması da bu bağlamda 31 Aralık 1994 tarihinden beri iç hukukumuzun bir parçasıdır. Ülkemiz, TRIPS Konseyi’nde, TRIPS Anlaşması kapsamında yapılan milli mevzuatın gözden geçirilmesini 7 Kasım-01 Aralık 2000 tarihleri arasında başarıyla tamamlamıştır. Bu durumun da ispatladığı gibi sınai haklarla ilgili mevzuatımız, TRIPS hükümleriyle uyumludur. Ancak TRIPS anlaşmasıyla ilgili olarak coğrafi işaretler üzerinde durulmalıdır. Ülkemiz açısından önem arz eden husus, şaraplar ve alkollü içecekler için sağlanan ek korumanın diğer ürünlere de teşmil edilmesi gerektiği yolundaki tezimizin başarıya ulaşmasıdır. Ülkemizin İsviçre’yle birlikte önderliğini yürüttüğü bu yaklaşımın, her geçen gün daha fazla taraftar ülke bulması, kanaatimizce TPE’nin rasyonel çalışmalar sonucu politika üreten bir yapıya kavuştuğunun da somut kanıtıdır. TPE’nin bu çalışmanın uluslararası boyutuna verdiği önemin artarak devam etmesinin, Enstitümüz ve ülkemiz açısından faydalı olacağı düşünülmektedir. AB açısından değerlendirildiğinde ise; 17 Aralık 2004 tarihinde adaylık müzakerelerine başlamak için Avrupa Birliği’nden tarih alınmıştır. Sınai haklar gibi ekonomik bir birlik oluşturmada doğrudan etkisi olan müktesebatın AB ile tam uyumlu olmasının gerekliliği ortadadır. Rahatlıkla ifade edebiliriz ki Türk mevzuatı AB mevzuatı ile ahenk halindedir. Üstelik Türk Patent Enstitüsü mevzuatının kanunlaştırılması çalışmaları sırasında harmonizasyonun daha da arttığı gözlemlenmiştir. Bu ise AB ile bütünleşme amacı içerisinde hareket eden ülkemizde TPE’nin bütünleşmeye hazır olduğunu göstermektedir. Ancak Avrupa Birliği süreci 155 gerçekleştikten sonra TPE’nin yine politika üreten bir kuruluş olabilmesi için çalışmalarına devam etmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır. Kuruluş Anlaşması da dahil sınai haklarla ilgili 16 anlaşmayı yürüten WIPO ile TPE ilişkilerini taraf olmadığımız anlaşmalar açısından değerlendirmenin faydalı olacağı düşünülmektedir.Türkiye, Markaların Uluslararası Tescili ile İlgili Madrid Anlaşması’na taraf değildir. Ancak anlaşmaya ilişkin Protokol’e taraftır ve Protokol anlaşmadan çok daha başarılı ve geniş katılımlı olarak uygulanmaktadır. Protokolün adeta yeni bir anlaşma olduğu da dikkate alındığında Türkiye’nin Markaların Uluslararası Tescili İle İlgili Madrid Anlaşması’na katılımının gerekli olmadığı söylenebilir. Taraf olmadığımız bir diğer anlaşma da henüz yürürlüğe girmemiş olan Patent Kanunu Anlaşması(PLT)’dır. 2005 yılı içerisinde faaliyete geçeceğine inandığımız PLT’ye, modern bir mevzuata sahip olmamız, kırtasiyeciliğin azalmasının ülkemiz insanına ve Enstitümüze olacak faydası, 2000 tarihinde temel teklife imza atmış olmamız ve PLT ile adaptasyon çalışmalarının Enstitümüzde halen yürütülüyor olması sebepleriyle, ülkemizin katılımının yerinde olacağı düşünülmektedir. Taraf olmadığımız diğer anlaşma, Coğrafi İşaretlerin Korunması ve Uluslararası Tescili konusundaki Lizbon Anlaşması’dır. 1966’da yürürlüğe girmesine rağmen henüz sadece 20 ülkenin anlaşmaya üye olması, Amerika ve Japonya’nın anlaşmaya taraf olmaması ve sadece 850 coğrafi işaretin tescil edilmiş olması, anlaşmanın başarılı olamayacağını düşünmemize sebep olmuştur. Dolayısıyla ülkemizin Lizbon Anlaşması’na katılımında kanaatimizce herhangi bir fayda bulunmamaktadır. Ancak Lizbon Anlaşması’na katılmamıza gerek olmaması, uluslararası platformda daha etkin olarak uygulanabilecek bir coğrafi işaret anlaşması çalışmalarına dahil olmamamızı gerektirmemektedir. Coğrafi işaretler açısından düşünüldüğünde ülkemizin değerlerinin uluslararası arenada da korunmasının sağlanması, TPE’nin asli görevlerinden biri olmalıdır. 156 Bir diğer katılımımızın olmadığı anlaşma Olimpiyat Sembollerinin Korunması Hakkındaki Nairobi Anlaşması’dır. Taraf olmadığımız Olimpiyat Sembollerinin Korunması Hakkındaki Nairobi Anlaşması’nın ekonomik yapısından ziyade kültürel bir fonksiyonu olduğu tarafımızca düşünülmektedir. Olimpiyat Sembolü Enstitümüzce zaten marka olarak tescil edilemeyecek işaretlerden kabul edilmektedir. Bu bağlamda anlaşmaya katılmamızın Enstitü’ye getireceği herhangi bir yükümlülük bulunmamaktadır. Toplumlararası barışı ve kardeşliği temsil eden bu sembolün korunması kapsamındaki anlaşma ülkemiz ilkeleriyle birebir örtüşmektedir. Bu sebeplerle ülkemizin anlaşmaya dahil olmasının ilkelerimiz açısından faydalı olacağı düşünülmektedir. WIPO tarafından yürütülen ve taraf olmadığımız son anlaşma henüz yürürlüğe girmemiş olan Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkındaki Washington Anlaşması’dır. 2004 yılı içinde Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında 5147 Sayılı Kanun mevzuatımıza girdiğinden ve bu kanun hem Washington Anlaşması hem de AB Konsey Tüzüğü’yle tam uyumlu olduğundan anlaşmaya katılım ülkemize herhangi bir mükellefiyet yüklemeyecektir. Bundan dolayı Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkındaki Washington Anlaşması’na katılımın ülkemiz açısından faydalı olacağı düşünülmektedir. 157 KAYNAKÇA AKMAN, Vedat, Avrupa Topluluğu ve Türkiye: Uluslarüstü Antlaşmalar ve Birliğin Ötesinde Bir Avrupa, İstanbul , Alfa Basım Yayım Dağıtım, 1996 ARAT, Tuğrul, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı, Ankara ,ATAUM Yayınları, 1989 ARKAN, Sabih, Marka Hukuku, C. I ,Ankara, A.Ü.H.F. Yayınları, 1997 ARKAN, Sabih, Marka Hukuku, C. II, Ankara, A.Ü.H.F. Yayınları, 1998 ARSAVA, A.Füsun, Roma Antlaşmasında Önkarar Prosedürü ve Bu Prosedür Çerçevesinde Doğan Sorunlar, Ankara , A.Ü. S.B.F. ve Basın-Yayın Yüksekokulu Basımevi, 1989 BOBROVSZKY, Jenö, Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO), Türkiye’de ve Dünya’da Sınai Mülkiyet Koruması Uluslararası Konferansı , İstanbul, TPE Yayınları, 1997 CORREA, Carlos, M. , Intellectual Property Rights, the WTO and Developing Countries, TRIP’s Agreement and Policy Options, 2. Bası, London, Zed Books and Third World Network, 2000 DERİCİOĞLU, Hayri, Türk Sınai Mülkiyet Mevzuatı ve Tatbikatı, C. I, Ankara, APB Yayınları, 1957 GENÇ, Mehmet, Avrupa Topluluklarının Kurumsal ve Hukuksal Yapısı, Bursa , U.Ü. Basımevi, 1993 GÜNUĞUR, Haluk, Avrupa Toplulukları Hukuku, Ankara ,Turhan Yayınevi, 2. Bası, 1993 158 HİRŞ, Ernest, Fikri ve Sınai Haklar, Ankara, Ar basımevi, 1948 KARAKOÇ, K. Oğuz, Rekabet Kurallarının Uluslararasılaşması ve Uluslararası Örgütlerin Rekabet Politikaları, İstanbul , Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2002 KARLUK, Rıdvan S., Avrupa Birliği ve Türkiye, Sekizinci Bası, İstanbul , Beta Yayınevi, 2005 ORTAN, A.Necip, Avrupa Patent Sistemi , C. I, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1991 ÖZCAN, Mehmet, Avrupa Birliği’nde Fikri Hakların Düzenlenmesi ve Malların Serbest Dolaşımına Etkisi , Sakarya, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 1999 PAZARCI,Hüseyin, Uluslararası Hukuk Dersleri, 1. Kitap, II. Bası, Ankara, Turhan Yayınevi, 1989 PAZARCI, Hüseyin, Avrupa Topluluklarının Uluslararası İlişkileri (Hukuksal Çerçeve) , Ankara ,A. Ü. Basımevi, 1991 SEZEN, Yurdun, Avrupa Topluluğu’nda Markaların Korunması , İstanbul, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,1998 SULUK, Cahit, Avrupa Topluluğu Hukuku’nda Tasarımların KorunmasıTopluluk Tasarımı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2002 SULUK, Cahit, Tasarım Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2003 ŞEHİRALİ, H. Feyzan , Patent Hakkının Korunması, Ankara , Turhan Kitabevi, 1998 159 ŞEHİRALİ, H. Feyzan., Türk Hukukunda Tasarımlara Yönelik Uygulamalar (Özellikle Tescilsiz Tasarımların Korunma Yolları), Türkiye’de Fikri ve Sınai Hakların Etkin Uygulanması Konulu Uluslararası Sempozyum, İstanbul 2004 TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 4. Bası, İstanbul, Beta Yayınevi, 2004 TEKİNALP, Gülören, TEKİNALP, Ünal, ATAMER ,Yeşim M., ODER, B. Emrah, ODER ,Burak, OKUTAN, Gül, Avrupa Birliği Hukuku, 2. Bası, İstanbul, Beta Yayınevi ,2000 TURHAN, C. Bülent, Fikri Hakların Uluslararası Boyutu ve Türkiye’de Yapılan Fikri Haklar Mevzuat Uyumu Çalışmaları , Ankara, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1996 “8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Fikri Haklar Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, DPT, Ankara, 2000 Sınai Haklar İle İlgili Uluslararası Anlaşmalar ve İlişkiler, Ankara, TPE Yayınları , 2002 http://www.wipo.int/about-wipo http://www.wipo.int/about-wipo/en/members/admission/index.html, (24.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=2 ( 03.01.2005) http://www.wipo.int/treaties/en/ip/paris/trtdocs_wo020.html (03.01.2005) http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=21 (03.01.2005) http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=8 (03.01.2005) 160 http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/h-hague.doc (01.01.2005 ) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/pdf/h-hague.pdf (01.01.2005) http://www.wipo.int/classifications/nice/en/about/nice.html#P3_119 (31.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/i-nice.doc (04.01.2005) http://www.wipo.int/treaties/en/ShowResults.jsp?lang=en&treaty_id=14 (30.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/m-pct.doc (31.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/classification/strasbourg/summary_strasbourg.html (20.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/pdf/n-strsbg.pdf (31.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/classification/strasbourg/summary_strasbourg.html (15.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/classification/vienna/summary_vienna.html (15.11.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/classification/vienna/summary_vienna.html (15.11.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/p-vie&sa.doc (10.01.2005) http://www.wipo.int/treaties/en/classification/vienna/summary_vienna.html (15.11.2004) 161 http://www.wipo.int/treaties/en/registration/budapest/summary_budapest.html (15.11.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/registration/budapest/summary_budapest.html (15.11.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/q-budpst.doc (15.11.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/q-budpst.doc (15.11.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/s-tlt.doc (15.01.2005) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/f-mdrd-o.doc (19.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/registration/lisbon/summary_lisbon.html (20.12.2004) http://www.wipo.int/treaties/en/documents/word/r-os&frt.doc (21.12.2004) http://www.wto.org/english/thewto_e/igo_obs_e.htm (24.12.2004) http://www.foreigntrade.gov.tr/anl/dto/2004/TRIPSMUZAKERE-I-0408.htm (10.01.2005) http://europa.eu.int/institutions/court/index_en.htm (20/12/2004) http://www.curia.eu.int/en/instit/presentationfr/index_tpi.htm (05/02/2005) http://europa.eu.int/institutions/cor/index_en.htm (20/12/2004) http://www.jerseylegalinfo.je/Law/LawsInForce/htm/ROFiles/R&OYear2003/default .asp?URL=R%26O-143-2003.htm (15.01.2005) http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/lvb/121097.htm (15.01.2005) 162