Peygamberimizin hayatı On dört asır önceydi Cehalet karanlığı sarmıştı tüm dünyayı Küfür ve şirk hâkimdi yeryüzünde Ve zulüm her çeşidiyle yaşanıyordu İçki, kumar ve fuhuş toplumda çok yaygındı Faizci ve tefeci o dönemde saygındı Bir mal gibi alınıp satılırdı insanlar Olanlar karşısında sızlamazdı vicdanlar Kadınlar ömür boyu hep hakir görülürdü Kız çocuğu diriyken toprağa gömülürdü Bütün bu kötülükler nasıl yok olacaktı Yaşanan bunca zulüm nasıl son bulacaktı Bir önder bekliyordu biçare beşeriyet Onunla gelecekti kurtuluş ve emniyet Fil olayı yaşandı o günlerde Mekke üzerine yürüyorlardı Bir fil vardı ordunun en önünde Ka’be’yi yıkmaya geliyorlardı Ve ordunun başında mağrur Ebrehe O fil ordusu ki Gökten kızgın taşlar fırlatan Ebabil kuşlarına mağlup olmuştu Ve Ka’be’nin sahibi Ka’be’yi korumuştu Sene beş yüz yetmiş bir gün nisanın yirmisi Teşrif etti dünyaya kâinat efendisi Annesi kucakladı yetim doğan oğlunu Doya doya kokladı o güzel nur topunu Babası Abdullah Suriye ye gitmişti Dönüşte Medine’de ölüm ona erişti Mucizevî olaylar yaşandı O doğunca Yıldızlar çok parlaktı bütün gece boyunca Kisra’nın sarayının sütunları devrildi Kutsal Mecus ateşi bir anda sönüverdi Kâbe’deki putların çoğu yere serildi Çocuklara dokunuyordu Mekke’nin havası Çok sıcak ve bunaltıcıydı Sütannelere veriliyordu bebekler Âmine de yetimini verdi bir süt anneye Hem huzur hem bereket girmişti o haneye Süt vermeyen hayvanlar bol süt verir olmuştu Bahçeleri bağları meyvelerle dolmuştu Biraz daha büyüyüp dışarıda oynayınca Bir bulut gölgelerdi onu tüm gün boyunca Sütannesi halime onu dört yıl besledi Sonrada Amine’ye getirip teslim etti Altı yaşına kadar O’na annesi baktı Âmine hem annelik hem de babalık yaptı Ve bir gün annesiyle beraber Medine’ye gitti Orda dayılarıyla görüşecek Babasının kabrini ziyaret edecekti Medine’de yaklaşık bir ay kaldılar Mekke’ye dönmek için tekrar yola çıktılar Ancak Âmine hastalandı yolda Durumu ağırlaşmış öleceğini anlamıştı Son kez kucakladı oğlunu doya doya öptü Ve onu Allah’a emanet etti Peygamberimiz artık hem yetim hem öksüzdü Dadısı Ümmü Eymen Onu alıp getirdi Dedesi Abdulmuttalib’ e verdi Dedesinin yanında tam iki yılı geçti Abdulmuttalib onu yanından hiç ayırmıyordu Bir gün akrabaların evde toplandıklarını gördü Hüngür hüngür ağlıyordu herkes Bir anlam veremedi önce Sonra dedesinin cansız bedenini gördü yerde Ve bir köşeye çekilip ağlamaya başladı Yetim olmak öksüz olmak ne zor şeydi ya rabbi Şimdi kim koruyacaktı onu Kim teselli edecek Kim kollayacaktı Amcası Ebu Talib geldi yanına Sevgiyle kucakladı Ve şefkatle okşadı saçlarını ‘Deden seni bana emanet etti’ dedi Ve elinden tutup evine götürdü Bundan sonra amcasının evinde kalacak Amca çocuklarıyla aynı sofrayı paylaşacaktı Yengesi Fatma da onu çok seviyordu Önce onun karnını doyuruyor Sonra kendi çocuklarıyla ilgileniyordu Bir gün amcasının Suriye ye gideceğini duydu Belki aylarca geri dönmeyecekti Koştu önüne geçti - Amcacığım! Sen gidersen ben kimle kalacağım? Dedi titrek bir sesle Ebu Talib etkilenmiş ve duygulanmıştı -Peki, senide götüreyim, Bundan sonra seni asla yalnız bırakmayacağım, dedi Amcasından ticareti öğrendi Allah resulü Büyümüş delikanlı olmuştu Tek başına ticaret yapabilirdi artık Zengin ve dul bir kadın olan Hatice ile tanıştı Ve onun adına ticaretle uğraştı Ve bu yakınlık evlilikle sonuçlandı Fazilet sahibi bir kadındı Hatice Vefakârdı ve cefakârdı… Hak yolunda harcadı tüm servetini Örnek bir eş, mükemmel bir anneydi Haticetü-l Kübra idi onun adı Peygamberi asla yalnız bırakmadı . Hatice den ikisi erkek dördü kız Altı çocuğu oldu Peygamberin İki erkek çocuğu Kasım ile Abdullah Daha küçük yaştayken onları aldı Allah Kız çocukları ise Zeyneb ve Ümmü Gülsüm Rukiye ve Fatıma Hepsi peygamber hayattayken vefat ettiler Geride sadece Fatıma kalmıştı O’da babasının hasretine daha fazla dayanamamış Ve peygamberin vefatından altı ay sonra Ömrünün baharında vefat etmişti O Betül’dü.. O Zehra’ydı.. Çok benziyordu peygambere ‘Babasının annesi’ diyorlardı ona Hiç kimse onun kadar babasına düşkün olamazdı Sonra Hatice’den Peygambere hediye Köle bir çocuk katıldı aileye. Ve Hazret-i Peygamber evlat edindi Zeyd’i Zeyd artık ailede çok mutlu bir üyeydi Bulunmaz bir babaydı kâinat efendisi İyilik onda şeref ondaydı Doğruluk onda güven ondaydı Muhammed’ü-l emin di artık adı Dost kabul etti düşman anladı Bu arada Mekke’de Hılfu’l-Fudul kuruldu Ve Allah’ın Resulü Birliğe üye oldu Amaç ezilenlere bir çare olmak Zalimden mazlumun hakkını almak 35 yaşına gelmişti Gaipten sesler duymaya başladı Rüyalar görüyor Ve gördüğü rüyalar gerçekleşiyordu Bazen hira mağarasına gidiyordu Günlerce kalıyor tefekkür ediyordu Yıl 610 peygamber 40 yaşında Ve aylardan Ramazan Yine mağaraya gitmiş inzivaya çekilmişti Sabaha karşı birden aydınlanıverdi ortalık Mağarada bir nur beliriverdi Ve Cebrail meleği dikildi karşısına Oku! Diye seslendi Endişe, korku ve heyecan Hepsi bir aradaydı Ben okuma bilmem ki dedi Cebrail birden kucakladı onu Sıktı ve bıraktı Tekrar oku! Dedi O yine -Ben okuma bilmem, dedi Üçüncü kez oku dedi Cebrail Ve ağzından Alak süresinin ilk 5 ayeti olan Şu cümleler döküldü Oku! Yaratan rabbinin adıyla oku O insanı bir kan pıhtısından yarattı Oku rabbin çok cömerttir senin O insana kalemle yazmayı öğretendir O insana bilmediklerini öğretendir O gecede Cebrail nebiyle buluşmuştu Yerle gök arasında irtibat kurulmuştu Ve gitti Cebrail Ne olduğunu anlayamamıştı Eve doğru koşmaya başladı Her yerden aynı sesleri duyuyordu ‘Sen Allah ın peygamberisin ben de Cebrailim’ ‘Sen Allah ın peygamberisin ben de Cebrailim’ Eve vardı yatağına uzandı Titriyordu Eşi Hatice’ye -Ört üzerimi! Dedi ve derin bir uykuya daldı Uyandığında anlattı Hatice’ye yaşadıklarını Hatice; Endişelenme! Allah seni asla utandırmayacaktır, demiş Ve ilk iman eden kişi olmuştu Hatice amcaoğlu Varaka’ya söyledi Varaka Hristiyan ve çok bilgili idi Dedi ki ey Hatice! Bu namus-u ekberdir Daha önce Musa’ya ve İsa’ya gelendir Şüphesiz ki Muhammed ümmetin nebisidir Şimdi git sözlerimi aynen ona da bildir Ve Müslüman oldular Hz. Ali ve Hz. Zeyd Yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir ve diğerleri Gizlice başladı İslam dinine davet Davet ile birlikte işkence ve eziyet Yasir ile Sümeyye işkencede öldüler Şehitler kervanının öncüleri oldular Ve sonra uzun süren bir vahiy kesintisi Ne yaprak kıpırdıyor ne rüzgâr esintisi Peygamberimiz üzgün çaresizce bekliyor Cebrail’in gelişi uzadıkça uzuyor Sıkıntılı bekleyiş üç yıla yakın sürdü Müşrikler dediler ki Rabbisi ona küstü Ve bir gün uzanmışken peygamber yatağında Cebrail geliverdi dikildi başucunda Başladı okumaya müddessir suresini Resulullah irkildi işitince sesini ‘Ey örtünen(nebi) kalk, insanları uyar sen Ve rabbini de yücelt, temiz olsun elbisen’ Yıl 615 Dayanılmaz bir hal almıştı işkenceler Bu yüzden dördü kadın on beş sahabi Bir gece gizlice Mekkeden gittiler Necaşinin ülkesi Habeşistan’a Hicret ettiler O günlerde peş peşe Müslüman oldu iki cengâver Birisi Hamza birisi Ömer Yiğit Hamza Pehlivan Hamza Peygamberin amcası Allah’ın aslanıydı Şehitler efendisi Düşmanın kâbusuydu Ve Ömer… Haşin Ömer… Gaddar Ömer… Kızını diri diri Toprağa gömen Ömer Nasılda yumuşamıştı kaskatı kalbi Nasılda değişmişti… Peygamberi öldürmeye giderken Ömer’in ölü ruhu İslam la dirilmişti Bir yıl sonra yaklaşık yüz kişiyle İkinci Habeşistan hicreti gerçekleşti Mekkeliler iki adam gönderdiler Yanlarında değerli hediyeler. Hediyeleri sundular ve: -Ey Hükümdar! Bizden bazı kaçaklar gelip size sığınmış Onları almaya geldik, dediler Necaşi: Onları dinlemeden size teslim edemem, dedi Getirdiler Müslümanları Söz aldı Cafer b. Ebi Talib Ve tarihi bir konuşma yaptı -Ey hükümdar! Biz eskiden cahil bir toplum idik Putlara tapar ölü eti yerdik Komşulara kötülükler ederdik Akrabalık bağlarını keserdik Güçlü olan zayıfları ezerdi Derken Allah içimizden bir Peygamber gönderdi Bizi bir tek Allah’a inanmaya Putlara tapmamaya Her zaman doğruyu söylemeye Emanete riayet etmeye Akrabaları ziyaret etmeye Komşuluk haklarını gözetmeye Haramdan kaçınmaya davet etti Kan dökmeyi Her türlü fuhşiyatı Dedikodu yapmayı Yalan söylemeyi Yetim malı yemeyi Namuslu kadınlara iftira atmayı yasakladı Biz de onun davetini kabul ettik Bu yüzden kavmimiz bize düşman oldu Bizi vazgeçirmek için işkenceler yaptılar Biz de ülkene geldik Adaletine sığındık Necaşi’nin sorusu üzerine Cafer Hz.Meryem ve Hz. İsa ile ilgili ayetleri okudu Ayetleri dinleyen Necaşi ve rahipler duygulandılar Ve gözyaşlarına hâkim olamadılar Necaşi Kureyş elçilerine hediyelerini geri verdi Onları elleri boş geri gönderdi Müslümanlara da; -Allah’a yemin olsun ki Her türlü kötülükten uzak ve güven içinde Ülkemde kalabilirsiniz, dedi Yıl 617; İşkenceler zirveye ulaşmıştı Müşrikler Müslümanları Ebu talip mahallesinde topladılar Ve korkunç bir ambargo uyguladılar Üç yıl sürdü ambargo Açlık, yokluk ve sefaletle geçen tam üç yıl Zaman zaman açlıktan leşleri yediler Ağaç kabuklarını kemirdiler Ve üç yılın sonunda boykot bitti nihayet Birazcık rahatlamışken Allah resulü Önce Ebu Talib’i sonra Hatice yi kaybetti Bu yıl Hüzün yılıydı Bu kadar yükü kim kaldırabilirdi Kim dayanabilirdi bunca acıya Ve bir gece beklenmedik bir şey oldu Cebrail ile bir yolculuğa çıktı Nebi Önce mescid’ü-l haram Sonra mescid-i aksa Ve ardından mirac Burada akıl durur burada yoktur izah Göklerde melekler bekliyordu O’nu Sidret’ü-l münteha da Allah Yıl 622; Medineli Müslümanlardan davet gelmişti haber Bir bekliyordu Rasül Bir işaret bir ayet Ve beklenen izin geldi nihayet Gidiyorlardı Kimi yaya kimi suvari Arkalarına bakmadan gidiyorlardı, Doğup büyüdükleri şehri Terkediyorlardı. Geride kaldı evler Geride kaldı mallar Ve yaşadıkları o hüzünlü anılar Hoşça kal Mekke gidiyoruz Ama bir gün mutlaka bir gün dönmek üzere Allah’ın resulu ve Ebubekir En son onlar ayrıldılar Mekke’den Yol uzun hava sıcak Düşman onları arıyor köşe bucak Sevr mağarasında bir süre gizlendiler Ve yola devam edip Kuba’da dinlendiler Medine’de özlem.. Medine’de heyecan.. Yollara dökülmüş yüzlerce insan Gözler ufukta yolcular bekleniyor Resul’ü görmek için sabırlar tükeniyor Ve uzakta görünüyor iki suvari Bir şiir okunuyor gayr-ı ihtiyari Ay doğdu üzerimize Veda tepelerinden Şükür gerektir bizlere Allah’a davetinden Herkes kendi evinde ağırlamak istiyordu Nebiyi Kimse gücenmesin diye düşünüyordu Deve salıverilsin! Nerede durursa orada kalacağım Ve deve Ebu eyyüb el- ensari’nin kapısında durdu Yedi ay burada misafir kalacaktı Kendisine bir ev yapılıncaya dek Ve ilk kez ezan okudu Bilal Bir okul yapıldı mescit bitişiğine Hem ilim merkeziydi hem de yoksullar için bir barınaktı Atıldı temelleri ilk İslam devletinin Rasulullah lideri Müslüman milletinin Muhacirler ve ensar kardeş ilan edildi Diğer kavimlere de güvenceler verildi Ah ya Rasulallah Keşke bende o günlerde bulunsaydım Bastığın yerlerde toprak Gölgelendiğin ağaçta yaprak olsaydım YIL 624 Her şey çok hızlı gelişiyordu Önce oruç farz kılındı ardından zekat Ve Allah yolunda cihat Toplandı ensar ve muhacirler Toplandı bir avuç inanmış insan Ve Allah’ın Resul’u Ordusunun başında Bedir’e ilerliyor Yerler ve gökler Allahu ekber sesleriyle inliyor Bu ordu islam’ın ilk ordusudur Kıyamete kadar düşman’ın korkusudur Düşman üç kat fazlaymış ne gam Elleri semada Peygamber’in Allah’a yalvarıyor ‘Allah’ım işte kureyş Kibir ve gururla geliyor Sana karşı çıkıyor Peygamberini yalanlıyor Allah’ım bize yardım et Eğer şu bir avuç müslüman’ın yok olmasına razı olursan Sana ibadet edecek kimse kalmayacak yeryüzünde’ Allah’ın emriyle melekler iner Bedir meydan’ına biner biner Yerine gelmişti Allah’ın vaadi Ve İslam ordusu zafere erdi Yetmiş ölü ve yetmiş esir Bırakıp kaçtı düşman Şehit oldu Ashab’tan on dört kahraman YIL 625 Mekkeliler Bedir in intikamıyla yanıp tutuşuyordu Ebu süfyanın karısı Hind kapı kapı dolaşıp halkı kışkırtıyordu. Üç bin kişilik bir ordu hazırlandı. haber Peygamberimiz de i alır almaz Ashabını topladı Onlarla istişare etti Medine de kalma taraftarıydı O Ama çoğunluğa uydu Medine dışına çıkılacak Ve düşmanla dışarıda savaşılacaktı Bin kişi kadardı İslam ordusu Uhud’a vardıklarında üç yüz kadar münafık Ayrılıp geri döndü Ve stratejik nokta Ayneyn geçidi Elli okçu yerleştirdi oraya Nebi Yerinizi asla terk etmeyin! Dedi Savaş başladı Düşman hezimete uğramış kaçışıyordu Ama oda ne okçular yerlerini terk ediyorlar Ganimet ganimet diyerek düşmana koşuyorlar Geçidin gerisinde bir süvari birliği Bu anı bekliyordu Ve İslam ordusuna arkadan saldırdılar Kaçan müşrikler de geri dönmüştü şimdi İki ateş arasında kalmıştı Müslümanlar Bu kez Müslümanlar bir panik yaşıyordu Ve o gün yetmiş güzide insan Şahadet makamına ulaşıyordu Düşman muzaffer bir edayla Mekke ye geri döndü Ve savaş meydanın da şehitler yatıyordu Bir tarafta Musab bir tarafta Hamza Cesetler parçalanmış Şimdi yürekler parçalanıyordu Peygamberimiz yüzünden yaralanmış Mübarek dişlerinden birisi kırılmıştı Döndüler Medine ye.. Olanları unutmak gerekiyordu YIL 627 Bu kez çok daha büyük Bir ordu hazırlandı Kararlıydı Mekkeliler Yardıma gelmişlerdi çevreden kabileler On bin askerle saldırdılar Medine ye Medine de çoktan hazırlık yapılmıştı Selman’ın teklifiyle bir hendek kazılmıştı Yaklaşık bir ay süren kuşatma sonunda Geri dönmek zorunda kalmışlardı müşrikler YIL 628 Rüyasında bir emir aldı yüce peygamber Ashabını topladı verdi müjdeli haber Umre yapmak için Mekke ye gidilecek Bir heyecan sarmıştı bütün Müslümanları Özelliklede muhacirler çok duygulanmıştı Özlemişlerdi Mekke’yi Yüreklerinde hasret ateşi vardı Bin altı yüz kişiyle çıktılar yola Ve hudeybiye de verdiler mola Müşriklerle çok çetin pazarlıklar yapıldı Orada tarihi anlaşma imzalandı Fetih müjdesini de orada verdi Allah Mü’minlerle paylaştı müjdeyi Resulullah Allahın peygamberi huzurlu ve mutluydu Gelecek için şimdi çok daha umutluydu VE YIL 630 Müşrikler yaptıkları anlaşmayı bozmuştu Mü’minler için şimdi büyük fırsat doğmuştu Yaklaşık on bin kişi yürüdüler Mekke ‘ye Ve Mekke Sekiz yıldır onları bekliyordu Ey Mekke! artık yas tutma zamanı değil Ey Kâbe! karalar bağlama artık Bak Resulullah geliyor Senin özleminle yanıp tutuşan Müslümanlar geliyor Giriyorlardı Mekke ye Dalga dalga giriyorlardı Doğruca Kâbe ‘ye gidiyorlardı Dillerde lebbeyk dillerde tekbir Yıkılıyordu putlar Kâbe de bir bir Ama ensar durgun Ensar mahzundu Peygamber Mekke’ye kavuşmuştu artık Ya burada kalmayı tercih ederse Ya dönmezse Medine ye tekrar Tam o sırada… Ey ensar! Diye seslendi Nebi Ben size hicret ettim Ve Allaha hicret ettim Benim hayatım sizin hayatınız Benim ölümüm sizin ölümünüzdür Şimdi ensar hıçkırıklara boğulmuş ağlıyorlardı Terk eder miydi onları Resulullah Mekkeliler onu kovarken Onlar kucak açmışlardı O’na Onun için çalışmışlar Onun için savaşmışlardı Geri dönmeyi düşünürken Peygamber Kulağına geldi kötü bir haber Hevazin ve Sakif kabileleri Savaş için hazırlıklar yapmışlar Kimse kaçmayı düşünmesin diye Kadınlarını Çocuklarını Ve hayvanlarını Yanlarına almışlar. Artık savaş kaçınılmaz olmuştu Müslümanlar Huneyn’e ilerliyor Gururla yürüyorlardı Karşımızda kimse duramaz diyorlardı Fakat vadinin girişinde Bir tuzağa düştüler Ve düşman askerleri her yandan üşüştüler Panik yaşıyordu İslam ordusu Hesaplar tutmamıştı Moraller bozulmuş Çözülme başlamıştı Bir yandan ashab’a sesleniyordu Nebi Bir yandan Allah’a yalvarıyordu ‘Ey Allah’ım! Hamd sanadır Şikayetler ancak sana yapılır Ve ancak senden yardım dilenir’ Diğer yandan amcası Abbas gür sesiyle Orduyu topluyordu Ve gökten melekler iniyordu Alaca atlarla. Müslümanlar yeniden saldırıyordu Tekbirlerle salâvatlarla Şimdi düşman bir panik yaşıyordu Kadınlarını Çocuklarını Ve mallarını bırakıp kaçıyordu Kaçanlar Taif’e sığınmıştı Ve Taif’i kuşattı İslam ordusu Ancak kaleleri muhkem Savunmaları güçlüydü Daha fazla zayiat vermemek için Kuşatma kaldırıldı Bir süre Mekke’ de kaldıktan sonra Medine ye döndüler 632 yılın da Allah resulü Hac için Mekke ye tekrar gitti Yüz bini aşkın insana veda hutbesini okudu Son öğütlerini veriyordu ümmete Belki sizinle bir daha burada buluşamayız diyordu Bu bir veda konuşmasıydı Ve insanlar gözyaşları içinde dinliyorlardı O’nu Medine ye dönünce hastalanmış ve yatağa düşmüştü Bedeni yanıyordu adeta Bütün vücudu ateşler içindeydi Torunları Hasan ve Hüseyni çağırdı Onları kokluyor ve öpüyordu Sık sık Cebrail geliyordu ziyaretine İşte yine gelmişti Cebrail Ama bu kez yanında ölüm meleği vardı İzin istedi ölüm meleği ve Ey Allahın resulü Rabbin sana selam söyledi ve seni muhayyer kıldı İstersen emaneti alayım İstersen bırakıp da gideyim, dedi Hazreti peygamber Ey ölüm meleği sen yapılması gerekeni yap! Dedi Bir süre sonra eli kenardaki su kabının içine doğru kaydı Ve parmaklarının arasındaki misvak yere düştü Ruhu Refik-i ala ya yükselmiş Rabbine kavuşmuştu Ve evden ağıtlar yükseliyordu Hüngür hüngür ağlıyordu Ashab-ı Kiram Fatma’nın feryadıysa yürekler dağlıyordu Hazret-i Ömer şaşkındı Peygamberin ölümüne inanamıyordu Kendinden geçmiş Kılıcını çekmiş -Kim Muhammed öldü derse Kellesini uçururum diyordu Hazret-i Ebubekir girdi içeri Peygamberin yanına çöktü Yüzünü açıp alnından öptü -Anam babam sana feda olsun ya Resulallah! Sen sağlığında da güzeldin Ölümünde de güzelsin, dedi Sonra dışarı çıkıp halka seslendi -Her kim Muhammed’e tapıyorsa Bilsin ki Muhammed ölmüştür Her kim Allah’a tapıyorsa Bilsin ki Allah diridir ölümsüzdür. Esselatü vesselamı aleyke ya resulullah Esselatü vesselamı aleyke ya nebiyallah Esselatü vesselamı aleyke ya emine vahyillah Abdulkadir Turğut