Peygamberimizin hayatı On dört asır önceydi Cehalet karanlığı

advertisement
Peygamberimizin hayatı
On dört asır önceydi
Cehalet karanlığı sarmıştı tüm dünyayı
Küfür ve şirk hâkimdi yeryüzünde
Ve zulüm her çeşidiyle yaşanıyordu
İçki, kumar ve fuhuş toplumda çok yaygındı
Faizci ve tefeci o dönemde saygındı
Bir mal gibi alınıp satılırdı insanlar
Olanlar karşısında sızlamazdı vicdanlar
Kadınlar ömür boyu hep hakir görülürdü
Kız çocuğu diriyken toprağa gömülürdü
Bütün bu kötülükler nasıl yok olacaktı
Yaşanan bunca zulüm nasıl son bulacaktı
Bir önder bekliyordu biçare beşeriyet
Onunla gelecekti kurtuluş ve emniyet
Fil olayı yaşandı o günlerde
Mekke üzerine yürüyorlardı
Bir fil vardı ordunun en önünde
Ka’be’yi yıkmaya geliyorlardı
Ve ordunun başında mağrur Ebrehe
O fil ordusu ki
Gökten kızgın taşlar fırlatan
Ebabil kuşlarına mağlup olmuştu
Ve Ka’be’nin sahibi
Ka’be’yi korumuştu
Sene beş yüz yetmiş bir gün nisanın yirmisi
Teşrif etti dünyaya kâinat efendisi
Annesi kucakladı yetim doğan oğlunu
Doya doya kokladı o güzel nur topunu
Babası Abdullah Suriye ye gitmişti
Dönüşte Medine’de ölüm ona erişti
Mucizevî olaylar yaşandı O doğunca
Yıldızlar çok parlaktı bütün gece boyunca
Kisra’nın sarayının sütunları devrildi
Kutsal Mecus ateşi bir anda sönüverdi
Kâbe’deki putların çoğu yere serildi
Çocuklara dokunuyordu Mekke’nin havası
Çok sıcak ve bunaltıcıydı
Sütannelere veriliyordu bebekler
Âmine de yetimini verdi bir süt anneye
Hem huzur hem bereket girmişti o haneye
Süt vermeyen hayvanlar bol süt verir olmuştu
Bahçeleri bağları meyvelerle dolmuştu
Biraz daha büyüyüp dışarıda oynayınca
Bir bulut gölgelerdi onu tüm gün boyunca
Sütannesi halime onu dört yıl besledi
Sonrada Amine’ye getirip teslim etti
Altı yaşına kadar O’na annesi baktı
Âmine hem annelik hem de babalık yaptı
Ve bir gün annesiyle beraber Medine’ye gitti
Orda dayılarıyla görüşecek
Babasının kabrini ziyaret edecekti
Medine’de yaklaşık bir ay kaldılar
Mekke’ye dönmek için tekrar yola çıktılar
Ancak Âmine hastalandı yolda
Durumu ağırlaşmış öleceğini anlamıştı
Son kez kucakladı oğlunu doya doya öptü
Ve onu Allah’a emanet etti
Peygamberimiz artık hem yetim hem öksüzdü
Dadısı Ümmü Eymen
Onu alıp getirdi
Dedesi Abdulmuttalib’ e verdi
Dedesinin yanında tam iki yılı geçti
Abdulmuttalib onu yanından hiç ayırmıyordu
Bir gün akrabaların evde toplandıklarını gördü
Hüngür hüngür ağlıyordu herkes
Bir anlam veremedi önce
Sonra dedesinin cansız bedenini gördü yerde
Ve bir köşeye çekilip ağlamaya başladı
Yetim olmak öksüz olmak ne zor şeydi ya rabbi
Şimdi kim koruyacaktı onu
Kim teselli edecek
Kim kollayacaktı
Amcası Ebu Talib geldi yanına
Sevgiyle kucakladı
Ve şefkatle okşadı saçlarını
‘Deden seni bana emanet etti’ dedi
Ve elinden tutup evine götürdü
Bundan sonra amcasının evinde kalacak
Amca çocuklarıyla aynı sofrayı paylaşacaktı
Yengesi Fatma da onu çok seviyordu
Önce onun karnını doyuruyor
Sonra kendi çocuklarıyla ilgileniyordu
Bir gün amcasının Suriye ye gideceğini duydu
Belki aylarca geri dönmeyecekti
Koştu önüne geçti
- Amcacığım! Sen gidersen ben kimle kalacağım? Dedi titrek bir sesle
Ebu Talib etkilenmiş ve duygulanmıştı
-Peki, senide götüreyim,
Bundan sonra seni asla yalnız bırakmayacağım, dedi
Amcasından ticareti öğrendi Allah resulü
Büyümüş delikanlı olmuştu
Tek başına ticaret yapabilirdi artık
Zengin ve dul bir kadın olan Hatice ile tanıştı
Ve onun adına ticaretle uğraştı
Ve bu yakınlık evlilikle sonuçlandı
Fazilet sahibi bir kadındı Hatice
Vefakârdı ve cefakârdı…
Hak yolunda harcadı tüm servetini
Örnek bir eş, mükemmel bir anneydi
Haticetü-l Kübra idi onun adı
Peygamberi asla yalnız bırakmadı
.
Hatice den ikisi erkek dördü kız
Altı çocuğu oldu Peygamberin
İki erkek çocuğu Kasım ile Abdullah
Daha küçük yaştayken onları aldı Allah
Kız çocukları ise
Zeyneb ve Ümmü Gülsüm Rukiye ve Fatıma
Hepsi peygamber hayattayken vefat ettiler
Geride sadece Fatıma kalmıştı
O’da babasının hasretine daha fazla dayanamamış
Ve peygamberin vefatından altı ay sonra
Ömrünün baharında vefat etmişti
O Betül’dü..
O Zehra’ydı..
Çok benziyordu peygambere
‘Babasının annesi’ diyorlardı ona
Hiç kimse onun kadar babasına düşkün olamazdı
Sonra Hatice’den Peygambere hediye
Köle bir çocuk katıldı aileye.
Ve Hazret-i Peygamber evlat edindi Zeyd’i
Zeyd artık ailede çok mutlu bir üyeydi
Bulunmaz bir babaydı kâinat efendisi
İyilik onda şeref ondaydı
Doğruluk onda güven ondaydı
Muhammed’ü-l emin di artık adı
Dost kabul etti düşman anladı
Bu arada Mekke’de
Hılfu’l-Fudul kuruldu
Ve Allah’ın Resulü
Birliğe üye oldu
Amaç ezilenlere bir çare olmak
Zalimden mazlumun hakkını almak
35 yaşına gelmişti
Gaipten sesler duymaya başladı
Rüyalar görüyor
Ve gördüğü rüyalar gerçekleşiyordu
Bazen hira mağarasına gidiyordu
Günlerce kalıyor tefekkür ediyordu
Yıl 610 peygamber 40 yaşında
Ve aylardan Ramazan
Yine mağaraya gitmiş inzivaya çekilmişti
Sabaha karşı birden aydınlanıverdi ortalık
Mağarada bir nur beliriverdi
Ve Cebrail meleği dikildi karşısına
Oku! Diye seslendi
Endişe, korku ve heyecan
Hepsi bir aradaydı
Ben okuma bilmem ki dedi
Cebrail birden kucakladı onu
Sıktı ve bıraktı
Tekrar oku! Dedi
O yine
-Ben okuma bilmem, dedi
Üçüncü kez oku dedi Cebrail
Ve ağzından Alak süresinin ilk 5 ayeti olan
Şu cümleler döküldü
Oku!
Yaratan rabbinin adıyla oku
O insanı bir kan pıhtısından yarattı
Oku rabbin çok cömerttir senin
O insana kalemle yazmayı öğretendir
O insana bilmediklerini öğretendir
O gecede Cebrail nebiyle buluşmuştu
Yerle gök arasında irtibat kurulmuştu
Ve gitti Cebrail
Ne olduğunu anlayamamıştı
Eve doğru koşmaya başladı
Her yerden aynı sesleri duyuyordu
‘Sen Allah ın peygamberisin ben de Cebrailim’
‘Sen Allah ın peygamberisin ben de Cebrailim’
Eve vardı yatağına uzandı
Titriyordu
Eşi Hatice’ye
-Ört üzerimi! Dedi ve derin bir uykuya daldı
Uyandığında anlattı Hatice’ye yaşadıklarını
Hatice;
Endişelenme! Allah seni asla utandırmayacaktır, demiş
Ve ilk iman eden kişi olmuştu
Hatice amcaoğlu Varaka’ya söyledi
Varaka Hristiyan ve çok bilgili idi
Dedi ki ey Hatice! Bu namus-u ekberdir
Daha önce Musa’ya ve İsa’ya gelendir
Şüphesiz ki Muhammed ümmetin nebisidir
Şimdi git sözlerimi aynen ona da bildir
Ve Müslüman oldular
Hz. Ali ve Hz. Zeyd
Yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir ve diğerleri
Gizlice başladı İslam dinine davet
Davet ile birlikte işkence ve eziyet
Yasir ile Sümeyye işkencede öldüler
Şehitler kervanının öncüleri oldular
Ve sonra uzun süren bir vahiy kesintisi
Ne yaprak kıpırdıyor ne rüzgâr esintisi
Peygamberimiz üzgün çaresizce bekliyor
Cebrail’in gelişi uzadıkça uzuyor
Sıkıntılı bekleyiş üç yıla yakın sürdü
Müşrikler dediler ki Rabbisi ona küstü
Ve bir gün uzanmışken peygamber yatağında
Cebrail geliverdi dikildi başucunda
Başladı okumaya müddessir suresini
Resulullah irkildi işitince sesini
‘Ey örtünen(nebi) kalk, insanları uyar sen
Ve rabbini de yücelt, temiz olsun elbisen’
Yıl 615
Dayanılmaz bir hal almıştı işkenceler
Bu yüzden dördü kadın on beş sahabi
Bir gece gizlice
Mekkeden gittiler
Necaşinin ülkesi Habeşistan’a
Hicret ettiler
O günlerde peş peşe
Müslüman oldu iki cengâver
Birisi Hamza birisi Ömer
Yiğit Hamza
Pehlivan Hamza
Peygamberin amcası
Allah’ın aslanıydı
Şehitler efendisi
Düşmanın kâbusuydu
Ve Ömer…
Haşin Ömer…
Gaddar Ömer…
Kızını diri diri
Toprağa gömen Ömer
Nasılda yumuşamıştı kaskatı kalbi
Nasılda değişmişti…
Peygamberi öldürmeye giderken
Ömer’in ölü ruhu
İslam la dirilmişti
Bir yıl sonra yaklaşık yüz kişiyle
İkinci Habeşistan hicreti gerçekleşti
Mekkeliler iki adam gönderdiler
Yanlarında değerli hediyeler.
Hediyeleri sundular ve:
-Ey Hükümdar!
Bizden bazı kaçaklar gelip size sığınmış
Onları almaya geldik, dediler
Necaşi:
Onları dinlemeden size teslim edemem, dedi
Getirdiler Müslümanları
Söz aldı Cafer b. Ebi Talib
Ve tarihi bir konuşma yaptı
-Ey hükümdar!
Biz eskiden cahil bir toplum idik
Putlara tapar ölü eti yerdik
Komşulara kötülükler ederdik
Akrabalık bağlarını keserdik
Güçlü olan zayıfları ezerdi
Derken Allah içimizden bir Peygamber gönderdi
Bizi bir tek Allah’a inanmaya
Putlara tapmamaya
Her zaman doğruyu söylemeye
Emanete riayet etmeye
Akrabaları ziyaret etmeye
Komşuluk haklarını gözetmeye
Haramdan kaçınmaya davet etti
Kan dökmeyi
Her türlü fuhşiyatı
Dedikodu yapmayı
Yalan söylemeyi
Yetim malı yemeyi
Namuslu kadınlara iftira atmayı yasakladı
Biz de onun davetini kabul ettik
Bu yüzden kavmimiz bize düşman oldu
Bizi vazgeçirmek için işkenceler yaptılar
Biz de ülkene geldik
Adaletine sığındık
Necaşi’nin sorusu üzerine Cafer
Hz.Meryem ve Hz. İsa ile ilgili ayetleri okudu
Ayetleri dinleyen Necaşi ve rahipler duygulandılar
Ve gözyaşlarına hâkim olamadılar
Necaşi Kureyş elçilerine hediyelerini geri verdi
Onları elleri boş geri gönderdi
Müslümanlara da;
-Allah’a yemin olsun ki
Her türlü kötülükten uzak ve güven içinde
Ülkemde kalabilirsiniz, dedi
Yıl 617;
İşkenceler zirveye ulaşmıştı
Müşrikler Müslümanları Ebu talip mahallesinde topladılar
Ve korkunç bir ambargo uyguladılar
Üç yıl sürdü ambargo
Açlık, yokluk ve sefaletle geçen tam üç yıl
Zaman zaman açlıktan leşleri yediler
Ağaç kabuklarını kemirdiler
Ve üç yılın sonunda boykot bitti nihayet
Birazcık rahatlamışken Allah resulü
Önce Ebu Talib’i sonra Hatice yi kaybetti
Bu yıl Hüzün yılıydı
Bu kadar yükü kim kaldırabilirdi
Kim dayanabilirdi bunca acıya
Ve bir gece beklenmedik bir şey oldu
Cebrail ile bir yolculuğa çıktı Nebi
Önce mescid’ü-l haram
Sonra mescid-i aksa
Ve ardından mirac
Burada akıl durur burada yoktur izah
Göklerde melekler bekliyordu O’nu
Sidret’ü-l münteha da Allah
Yıl 622;
Medineli Müslümanlardan davet gelmişti
haber
Bir
bekliyordu Rasül
Bir işaret bir ayet
Ve beklenen izin geldi nihayet
Gidiyorlardı
Kimi yaya kimi suvari
Arkalarına bakmadan gidiyorlardı,
Doğup büyüdükleri şehri
Terkediyorlardı.
Geride kaldı evler
Geride kaldı mallar
Ve yaşadıkları o hüzünlü anılar
Hoşça kal Mekke gidiyoruz
Ama bir gün mutlaka bir gün dönmek üzere
Allah’ın resulu ve Ebubekir
En son onlar ayrıldılar Mekke’den
Yol uzun hava sıcak
Düşman onları arıyor köşe bucak
Sevr mağarasında bir süre gizlendiler
Ve yola devam edip Kuba’da dinlendiler
Medine’de özlem..
Medine’de heyecan..
Yollara dökülmüş yüzlerce insan
Gözler ufukta yolcular bekleniyor
Resul’ü görmek için sabırlar tükeniyor
Ve uzakta görünüyor iki suvari
Bir şiir okunuyor gayr-ı ihtiyari
Ay doğdu üzerimize
Veda tepelerinden
Şükür gerektir bizlere
Allah’a davetinden
Herkes kendi evinde ağırlamak istiyordu Nebiyi
Kimse gücenmesin diye düşünüyordu
Deve salıverilsin! Nerede durursa orada kalacağım
Ve deve Ebu eyyüb el- ensari’nin kapısında durdu
Yedi ay burada misafir kalacaktı
Kendisine bir ev yapılıncaya dek
Ve ilk kez ezan okudu Bilal
Bir okul yapıldı mescit bitişiğine
Hem ilim merkeziydi hem de yoksullar için bir barınaktı
Atıldı temelleri ilk İslam devletinin
Rasulullah lideri Müslüman milletinin
Muhacirler ve ensar kardeş ilan edildi
Diğer kavimlere de güvenceler verildi
Ah ya Rasulallah
Keşke bende o günlerde bulunsaydım
Bastığın yerlerde toprak
Gölgelendiğin ağaçta yaprak olsaydım
YIL 624
Her şey çok hızlı gelişiyordu
Önce oruç farz kılındı ardından zekat
Ve Allah yolunda cihat
Toplandı ensar ve muhacirler
Toplandı bir avuç inanmış insan
Ve Allah’ın Resul’u
Ordusunun başında Bedir’e ilerliyor
Yerler ve gökler
Allahu ekber sesleriyle inliyor
Bu ordu islam’ın ilk ordusudur
Kıyamete kadar düşman’ın korkusudur
Düşman üç kat fazlaymış ne gam
Elleri semada Peygamber’in
Allah’a yalvarıyor
‘Allah’ım işte kureyş
Kibir ve gururla geliyor
Sana karşı çıkıyor
Peygamberini yalanlıyor
Allah’ım bize yardım et
Eğer şu bir avuç müslüman’ın yok olmasına razı olursan
Sana ibadet edecek kimse kalmayacak yeryüzünde’
Allah’ın emriyle melekler iner
Bedir meydan’ına biner biner
Yerine gelmişti Allah’ın vaadi
Ve İslam ordusu zafere erdi
Yetmiş ölü ve yetmiş esir
Bırakıp kaçtı düşman
Şehit oldu Ashab’tan on dört kahraman
YIL 625
Mekkeliler Bedir in intikamıyla yanıp tutuşuyordu
Ebu süfyanın karısı Hind kapı kapı dolaşıp halkı kışkırtıyordu.
Üç bin kişilik bir ordu hazırlandı.
haber
Peygamberimiz de
i alır almaz
Ashabını topladı
Onlarla istişare etti
Medine de kalma taraftarıydı O
Ama çoğunluğa uydu
Medine dışına çıkılacak
Ve düşmanla dışarıda savaşılacaktı
Bin kişi kadardı İslam ordusu
Uhud’a vardıklarında üç yüz kadar münafık
Ayrılıp geri döndü
Ve stratejik nokta Ayneyn geçidi
Elli okçu yerleştirdi oraya Nebi
Yerinizi asla terk etmeyin! Dedi
Savaş başladı
Düşman hezimete uğramış kaçışıyordu
Ama oda ne okçular yerlerini terk ediyorlar
Ganimet ganimet diyerek düşmana koşuyorlar
Geçidin gerisinde bir süvari birliği
Bu anı bekliyordu
Ve İslam ordusuna arkadan saldırdılar
Kaçan müşrikler de geri dönmüştü şimdi
İki ateş arasında kalmıştı Müslümanlar
Bu kez Müslümanlar bir panik yaşıyordu
Ve o gün yetmiş güzide insan
Şahadet makamına ulaşıyordu
Düşman muzaffer bir edayla
Mekke ye geri döndü
Ve savaş meydanın da şehitler yatıyordu
Bir tarafta Musab bir tarafta Hamza
Cesetler parçalanmış
Şimdi yürekler parçalanıyordu
Peygamberimiz yüzünden yaralanmış
Mübarek dişlerinden birisi kırılmıştı
Döndüler Medine ye..
Olanları unutmak gerekiyordu
YIL 627
Bu kez çok daha büyük
Bir ordu hazırlandı
Kararlıydı Mekkeliler
Yardıma gelmişlerdi çevreden kabileler
On bin askerle saldırdılar Medine ye
Medine de çoktan hazırlık yapılmıştı
Selman’ın teklifiyle bir hendek kazılmıştı
Yaklaşık bir ay süren kuşatma sonunda
Geri dönmek zorunda kalmışlardı müşrikler
YIL 628
Rüyasında bir emir aldı yüce peygamber
Ashabını topladı verdi müjdeli
haber
Umre yapmak için Mekke ye gidilecek
Bir heyecan sarmıştı bütün Müslümanları
Özelliklede muhacirler çok duygulanmıştı
Özlemişlerdi Mekke’yi
Yüreklerinde hasret ateşi vardı
Bin altı yüz kişiyle çıktılar yola
Ve hudeybiye de verdiler mola
Müşriklerle çok çetin pazarlıklar yapıldı
Orada tarihi anlaşma imzalandı
Fetih müjdesini de orada verdi Allah
Mü’minlerle paylaştı müjdeyi Resulullah
Allahın peygamberi huzurlu ve mutluydu
Gelecek için şimdi çok daha umutluydu
VE YIL 630
Müşrikler yaptıkları anlaşmayı bozmuştu
Mü’minler için şimdi büyük fırsat doğmuştu
Yaklaşık on bin kişi yürüdüler Mekke ‘ye
Ve Mekke
Sekiz yıldır onları bekliyordu
Ey Mekke! artık yas tutma zamanı değil
Ey Kâbe! karalar bağlama artık
Bak Resulullah geliyor
Senin özleminle yanıp tutuşan
Müslümanlar geliyor
Giriyorlardı Mekke ye
Dalga dalga giriyorlardı
Doğruca Kâbe ‘ye gidiyorlardı
Dillerde lebbeyk dillerde tekbir
Yıkılıyordu putlar Kâbe de bir bir
Ama ensar durgun
Ensar mahzundu
Peygamber Mekke’ye kavuşmuştu artık
Ya burada kalmayı tercih ederse
Ya dönmezse Medine ye tekrar
Tam o sırada…
Ey ensar! Diye seslendi Nebi
Ben size hicret ettim
Ve Allaha hicret ettim
Benim hayatım sizin hayatınız
Benim ölümüm sizin ölümünüzdür
Şimdi ensar hıçkırıklara boğulmuş ağlıyorlardı
Terk eder miydi onları Resulullah
Mekkeliler onu kovarken
Onlar kucak açmışlardı O’na
Onun için çalışmışlar
Onun için savaşmışlardı
Geri dönmeyi düşünürken Peygamber
Kulağına geldi kötü bir
haber
Hevazin ve Sakif kabileleri
Savaş için hazırlıklar yapmışlar
Kimse kaçmayı düşünmesin diye
Kadınlarını
Çocuklarını
Ve hayvanlarını
Yanlarına almışlar.
Artık savaş kaçınılmaz olmuştu
Müslümanlar Huneyn’e ilerliyor
Gururla yürüyorlardı
Karşımızda kimse duramaz diyorlardı
Fakat vadinin girişinde
Bir tuzağa düştüler
Ve düşman askerleri her yandan üşüştüler
Panik yaşıyordu İslam ordusu
Hesaplar tutmamıştı
Moraller bozulmuş
Çözülme başlamıştı
Bir yandan ashab’a sesleniyordu Nebi
Bir yandan Allah’a yalvarıyordu
‘Ey Allah’ım! Hamd sanadır
Şikayetler ancak sana yapılır
Ve ancak senden yardım dilenir’
Diğer yandan amcası Abbas gür sesiyle
Orduyu topluyordu
Ve gökten melekler iniyordu
Alaca atlarla.
Müslümanlar yeniden saldırıyordu
Tekbirlerle salâvatlarla
Şimdi düşman bir panik yaşıyordu
Kadınlarını
Çocuklarını
Ve mallarını bırakıp kaçıyordu
Kaçanlar Taif’e sığınmıştı
Ve Taif’i kuşattı İslam ordusu
Ancak kaleleri muhkem
Savunmaları güçlüydü
Daha fazla zayiat vermemek için
Kuşatma kaldırıldı
Bir süre Mekke’ de kaldıktan sonra
Medine ye döndüler
632 yılın da Allah resulü
Hac için Mekke ye tekrar gitti
Yüz bini aşkın insana veda hutbesini okudu
Son öğütlerini veriyordu ümmete
Belki sizinle bir daha burada buluşamayız diyordu
Bu bir veda konuşmasıydı
Ve insanlar gözyaşları içinde dinliyorlardı O’nu
Medine ye dönünce hastalanmış ve yatağa düşmüştü
Bedeni yanıyordu adeta
Bütün vücudu ateşler içindeydi
Torunları Hasan ve Hüseyni çağırdı
Onları kokluyor ve öpüyordu
Sık sık Cebrail geliyordu ziyaretine
İşte yine gelmişti Cebrail
Ama bu kez yanında ölüm meleği vardı
İzin istedi ölüm meleği ve
Ey Allahın resulü
Rabbin sana selam söyledi ve seni muhayyer kıldı
İstersen emaneti alayım
İstersen bırakıp da gideyim, dedi
Hazreti peygamber
Ey ölüm meleği sen yapılması gerekeni yap! Dedi
Bir süre sonra eli kenardaki su kabının içine doğru kaydı
Ve parmaklarının arasındaki misvak yere düştü
Ruhu Refik-i ala ya yükselmiş Rabbine kavuşmuştu
Ve evden ağıtlar yükseliyordu
Hüngür hüngür ağlıyordu Ashab-ı Kiram
Fatma’nın feryadıysa yürekler dağlıyordu
Hazret-i Ömer şaşkındı
Peygamberin ölümüne inanamıyordu
Kendinden geçmiş
Kılıcını çekmiş
-Kim Muhammed öldü derse
Kellesini uçururum diyordu
Hazret-i Ebubekir girdi içeri
Peygamberin yanına çöktü
Yüzünü açıp alnından öptü
-Anam babam sana feda olsun ya Resulallah!
Sen sağlığında da güzeldin
Ölümünde de güzelsin, dedi
Sonra dışarı çıkıp halka seslendi
-Her kim Muhammed’e tapıyorsa
Bilsin ki Muhammed ölmüştür
Her kim Allah’a tapıyorsa
Bilsin ki Allah diridir ölümsüzdür.
Esselatü vesselamı aleyke ya resulullah
Esselatü vesselamı aleyke ya nebiyallah
Esselatü vesselamı aleyke ya emine vahyillah
Abdulkadir Turğut
Download