ÖĞRETMENLERİN EŞCİNSEL BİREYLERE YÖNELİK TUTUMLARININ İNCELENMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ ESMA BARDAKÇI BAYAR MERSİN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI MERSİN KASIM-2016 ÖĞRETMENLERİN EŞCİNSEL BİREYLERE YÖNELİK TUTUMLARININ İNCELENMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ ESMA BARDAKÇI BAYAR MERSİN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI Danışman Doç. Dr. Burhan ÇAPRİ MERSİN KASIM-2016 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 ÖZET ÖĞRETMENLERİN EŞCİNSEL BİREYLERE YÖNELİK TUTUMLARININ İNCELENMESİ Bu araştırmanın amacı; Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli), özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinselliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. Araştırmanın örneklemini,“Kişisel Bilgi Formu”nu ve Duyan ile Gelbal (2004) tarafından Türkçe’ye uyarlanan “Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği-Gözden Geçirilmiş Kısa Sürümü (LGYT)”nü gönüllü olarak dolduran 609’u kadın, 618’i erkek toplam 1227 öğretmen oluşturmaktadır. Maddeler, 5’li likert tipi ölçeğe göre değerlendirilmiştir. Araştırmada istatiksel analizler sonucunda; araştırmanın bağımlı değişkeni olan eşcinsel bireylere yönelik öğretmen tutumlarının, bağımsız değişkenler olancinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri ile anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmüştür. Ayrıca öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının,olası nedenler değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin çapraz tablo ve ki kare sonuçları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Öğretmen, eşcinsel birey, tutum. Danışman: Doç. Dr. Burhan ÇAPRİ, Mersin Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Mersin. i Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 ABSTRACT INVESTIGATION OF TEACHERS' ATTITUDES TOWARDS HOMOSEXUAL PEOPLE The aim of this research is to examine whether the attitude of the teachers’, from different branches,working in the centre of Mersin, towards the homosexual people, change according to gender, marital status,the type of high school that they graduated,the region they grew up (rural or urban), the department that they graduated from at university, religious beliefs, acquaintanceship with the homosexualpeople/intimacy degree, opinions about the reasons. The sample of the study consists of 1227 teachers,609 women and 618 men who filled the ‘personal information form’and " The Attitudes Toward Lesbians and Gay Men Scale - The Revised Short Version" that was adapted to Turkish by Duyan and Gelbal (2004). Substances were evaluated according to five-point likert scale. The research results showed a statistically significant reletionship between dependent variables teachers’ attitudes toward homosexuals and independent variables gender, marital status, the type of high school graduated, the region they grew up, the university department graduated, religious beliefs, acquaintanceship with the homosexual people/intimacy degree, opinions about the reasons. At the same time, the results of crosstab and chi-squared related to whether the attitude of the teachers to homosexual vary according to the variables of possible reasons change or not, has been comperatively analysed. Keywords: Teacher, homosexual people, attitude. Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Burhan ÇAPRİ, Mersin University, Department of Educational Sciences, Mersin. ii Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 TEŞEKKÜR Büyük bir bilimsel merak ve heyecan duyduğum eşcinselliğe yönelik tutumlar konusunda bir araştırma yapma kararı benim için zorlu fakat bir o kadar da öğretici bir yolculuktu. Bu zor yolculuktadahi desteğini esirgemeyen tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Burhan Çapri’ye şükran borçluyum. Ayrıca ölçek verilerinin istatistiksel analizi esnasında büyük yardımları dokunan Sayın Doç. Dr. Devrim Özdemir Alıcı’ya da teşekkürü bir borç bilirim. Tez yazım aşamamda sosyal hayatımı kolaylaştıran, bana manevi destek sunan eşim Beşir Bayar’a da teşekkür etmezsem olmazdı. Son olarak ise “BAP-EBE-RPDB (EBB)2014-4 YL” numarasıyla beni destekleyen “Mersin Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi” ne de teşekkür ederim. . iii Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 İÇİNDEKİLER Sayfa İÇ KAPAK ONAY .......................................................................................................................................................................................... ETİK BEYAN ............................................................................................................................................................................ ÖZET.......................................................................................................................................................................................... i ABSTRACT ............................................................................................................................................................................ ii TEŞEKKÜR ....................................................................................................................................................................... iiiiii TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................................................................................ vi ŞEKİLLER DİZİNİ ............................................................................................................................................................viii KISALTMALAR ve SİMGELER ...................................................................................................................................... ix 1.GİRİŞ ..................................................................................................................................................................1 1.1. Problem Durumu...................................................................................................................................................... 3 1.2. Araştırmanın Amacı .................................................................................................................................................... 1.3. Problem Cümlesi ve Alt Problemler .................................................................................................................. 3 1.4. Araştırmanın Önemi ................................................................................................................................................ 4 1.5. Sayıltılar ....................................................................................................................................................................... 6 1.6. Sınırlılıklar .................................................................................................................................................................. 6 1.7. Tanımlar....................................................................................................................................................................... 6 2. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR / ALANYAZIN ..................................................................................................8 2.1. Cinsel Sağlık................................................................................................................................................................ 8 2.2. Eşcinsellik Kavramına Bakış ................................................................................................................................. 9 2.2.1. Eşcinsellik Kavramına Tarihsel Bakış ......................................................................................................... 11 2.3. Eşcinselliğe Karşı Ötekileştirme Pratikleri ................................................................................................... 12 2.3.1. Kuir ............................................................................................................................................................................ 15 2.4. Eşcinselliğin Etiyolojisinde Yaklaşımlar ........................................................................................................ 16 2.4.1. Psikoanalitik Teori .............................................................................................................................................. 17 2.4.2. Biyolojik Teori ...................................................................................................................................................... 18 2.4.3. Davranışçı Teori ................................................................................................................................................... 19 2.5. Eşcinsel Bireylere İlişkin Tutumlarla İlgili Değişkenlerin İncelenmesi............................................ 20 2.6. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Yapılan Araştırmalar .................................................... 24 2.7. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Türkiye’de Yapılan Araştırmalar ............................. 28 3. YÖNTEM....................................................................................................................................................... 33 3.1. Araştırma Modeli.................................................................................................................................................... 33 3.2. Çalışma Grubu ........................................................................................................................................................ 33 3.3. Veri Toplama Araçları ........................................................................................................................................... 36 iv Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 3.3.1. Kişisel Bilgi Formu .............................................................................................................................................. 37 3.3.2. Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği-Kısa Sürümü................................................................... 37 3.3.2.1. Geçerlik Çalışmaları ........................................................................................................................................ 37 3.3.2.1.1. Dil Geçerliği..................................................................................................................................................... 37 3.3.2.1.2. Yapı Geçerliği ................................................................................................................................................. 38 3.3.2.1.3. Benzer Ölçekler Geçerliği.......................................................................................................................... 38 3.3.2.2. Güvenirlik Çalışmaları ................................................................................................................................... 39 3.3.2.2.1. Cronbach Alpha İç Tutarlık Katsayısı................................................................................................... 39 3.3.2.2.2. Test-Tekrar Test Güvenirlik Katsayısı................................................................................................. 39 3.3.2.2.3. Madde Toplam Test Korelasyon Katsayısı......................................................................................... 39 3.3.2.3. Ölçeğin Puanlanması ve Yorumlanması ................................................................................................. 39 3.4. Veri Analizi................................................................................................................................................................. 40 4.BULGULAR .................................................................................................................................................... 41 4.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Bulgular.............................................................................. 41 4.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ................................................................................ 42 4.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ............................................................................ 42 4.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ....................................................................... 43 4.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ............................................................................ 44 4.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Bulgular .............................................................................. 46 4.7. Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ............................................................................ 47 4.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ......................................................................... 48 5. TARTIŞMA VE SONUÇ ............................................................................................................................... 53 5.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar.. ................................................. 55 5.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .... ................................................. 57 5.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar ................................................. 57 5.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar ............................................. 58 5.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .................................................. 59 5.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .................................................... 60 5.7. Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .................................................. 61 5.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar ............................................... 62 6. ÖNERİLER..................................................................................................................................................... 64 KAYNAKLAR ...................................................................................................................................................................... 66 EKLER ................................................................................................................................................................................... 78 EK- 1: Katılımcılar İçin Kişisel Bilgi Formu........................................................................................................... 78 EK- 2: Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum (LGYT) Ölçeği ............................................................................. 80 ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................................................................................................... 81 v Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 TABLOLAR DİZİNİ Sayfa Tablo 3.2.1. Cinsiyet Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 34 Tablo 3.2.2. Medeni Durum Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 35 Tablo 3.2.3. Mezun Olunan Lise Türü Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 35 Tablo 3.2.4. Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 35 Tablo 3.2.5. Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 36 Tablo 3.2.6. Dini İnanç Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 36 Tablo 3.2.7.1. Tanıdıklık Deneyimleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 37 Tablo 3.2.7.2. Yakınlık Düzeyleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 37 Tablo 3.2.8. Eşcinsel Bireyliğin Olası Nedenleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri 37 Tablo 4.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları Tablo 4.2. LGYT Ölçeği Puanlarının Medeni Durum 43 Değişkenine Göre Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları Farklılaşıp 44 Tablo 4.3. LGYT Ölçeği Puanlarının Lise Türü Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları 44 Tablo 4.4. LGYT Ölçeği Puanlarının Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları 45 Tablo 4.5. LGYT Ölçeği Puanlarının Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları 46 Tablo 4.6. LGYT Ölçeği Puanlarının Dini İnanç Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları 48 Tablo 4.7.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Tanıdıklık Deneyimleri Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları 49 Tablo 4.7.2. LGYT Ölçeği Puanlarının Yakınlık Düzeyleri Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları 50 Tablo 4.8.1.1. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle “Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları 51 Tablo 4.8.1.2. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle “Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları 52 Tablo 4.8.2.1. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları 53 vi Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 4.8.2.2. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları 54 Tablo 4.8.3.1. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları 54 Tablo 4.8.3.2. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları 55 Tablo 4.8.4.1. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)” M addelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları 56 Tablo 4.8.4.2. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları 57 vii Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 ŞEKİLLER DİZİNİ Sayfa Şekil 2.1. Cinsel Sağlık 8 viii Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 KISALTMALAR ve SİMGELER Kısaltma / Simge AIDS Tanım Acquired Immune Deficiency Syndrome (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu) APA American Psychological Association (Amerikan Psikologlar Derneği) BE Beden Eğitimi BİY Biyoloji CETAD Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği COĞ Coğrafya DKAB Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi DL Düz Lise DSM Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders(Mental Bozuklukların Teşhis ve İstatistik Rehberi) DSÖ Dünya Sağlık Örgütü FG Felsefe Grubu FİZ Fizik GL Genel Lise (Anadolu Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi, Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi) İFBÖ İlköğretim Fen Bilgisi Öğretmenliği İHL İmam Hatip Lisesi İMÖ İlköğretim Matematik Öğretmenliği KİM Kimya LGBT Lezbiyen, Gey, Bisesüel, Trans MAT Matematik MBÖ Meslek Bilgisi Öğretmenliği ML Meslek Lisesi MÜZ Müzik OÖÖ Okul Öncesi Öğretmenliği ÖE Özel Eğitim ÖO Özel Okul PDR Psikolojik Danışma ve Rehberlik RES Resim SBÖ Sosyal Bilgiler Öğretmenliği SÖ Sınıf Öğretmenliği TAR Tarih TCK Türk Ceza Kanunu ix Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 TDE Türk Dili ve Edebiyatı TDK Türk Dil Kurumu TÖ Türkçe Öğretmenliği YD Yabancı Dil x Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 1.GİRİŞ Cinsel yönelim konusu psikoloji ve psikiyatride incelenen, üzerine düşünülen, merak edilen ve araştırmalar yapılan bir konudur. Bireylerin toplum normlarından farklı cinsel yönelimlere sahip olmaları çoğu zaman bu durumun yadsınması, bu kişilerin de ayrımcılığa maruz kalarak kişilerarası ilişkilerde ve sosyal hayatta olumsuz tutumlarla karşılaşmalarına neden olabilmektedir. Cinsellik; fiziksel, ruhsal ve toplumsal iyilik halinin önemli bir elemanıdır (Gendel ve Bonner, 1992, 306-326). Cinsel yönelim ise, cinsel kimlik, biyolojik cinsiyet ya da toplumsal cinsiyetten farklı olarak bireyin kadın, erkek ya da her iki cinsiyete duyduğu cinsel ilgiyi ifade etmektedir (Hyde ve DeLamater, 1994). Çağımızda sıkça kullandığımız cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği kavramlarının geçmiş dönemlerde birebir karşılıklarının bulunmadığı görülmektedir. Örneğin Editörlüğünü Duberman, Vicinusve Chauncey'in (2001) yaptığı “Tarihten Gizlenenler: Gey ve Lezbiyen Tarihine Bir Bakış” isimli çalışmada, tarihin farklı dönemlerinde ve farklı toplumlarda cinselliğin algılanışına ve eşcinsel ilişkilere dair pek çok örneğe yer verilmektedir. Antik Yunan’da seks iki veya daha fazla kişinin birlikte dahil oldukları kolektif bir girişim olarak değil, daha çok bir kişi tarafından diğerine uygulanan bir eylem olarak resmedilmektedir ve cinsel partner ayrımı “erkek ve dişi değil, aktif ve pasif, hükmedici ve teslimiyetçi” olmak üzerinden yapılmaktadır (Halperin, 2001). Cinsel yönelimde belli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen romantik ve duygusal bir çekim vardır. Cinsel yönelim, cinselliği oluşturan dört unsurdan biridir. Cinsellikle ilgili diğer üç unsur da biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet kimliği (erkek ya da kadın olmaya ilişkin psikolojik duyum ) ve sosyal cinsiyet rolüdür (eril ya da kadınsı davranışları belirleyen kültürel normlara uyum). Cinsel yönelim, duyguları ve kendilik kavramını içerdiği için cinsel davranıştan farklıdır. Bireyler davranışlarıyla cinsel yönelimlerini ifade edebilecekleri gibi etmeyebilirler de (Kaos GL, 2013a). Eşcinsellik ise cinsel yönelimler arasında en çok tartışılan ve merak duyulan konulardan biridir. Bilim insanları bilişsel ve güdüsel olarak bireylerin kendilerini üstün görme eğiliminden kaynaklı, ait oldukları grupları da üstün görme eğiliminde olduklarını ifade etmektedir. Bireylerin ait oldukları grubun özelliklerini olumlamalarına ve bu olumlu özelliklerin tipik olduğunu dile getirmelerine; buna karşın öteki grubun fiziksel özelliklerini, dilini, dinini, cinsel yönelimini, kültürel kodlarını, normlarını, alışkanlıklarını olumsuzlamalarına neden olmaktadır. Bu da farklı olma anlamında “ötekilik” oluşmasına neden olmaktadır (Karaduman, 2010). Eşcinselliğin nedeninin kişisel tercih veya seçeneğe değil, biyolojik ve genetik unsurlara bağlı olduğunun bilinmesinin, eşcinsellere karşı olumlu tutumları artırdığı belirtilmektedir. Çünkü biyolojik olan bir olayı kişiler kontrol edemez ve bu yüzden suçlanamazlar (Uğurlu, 2006). 1 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Ruh sağlığı alanında yapılan çalışmalarda, azınlık cinsel yönelime sahip bireylerin spesifik psikiyatrik hastalıklar için yüksek risk taşıdığına dair bazı kanıtlar bulunmaktadır (Mays ve Cochran, 2001). Eşcinsel bireylerin heteroseksüel bireylere göre algıladıkları yüksek seviyedeki sosyal ayrımcılık ile psikolojik rahatsızlıklar arasında güçlü bir ilişki olduğu bildirilmiştir (Mays, 2001). Meyer, eşcinsel bireylerin ruhsal hastalık prevalansını saptamak için 2003 yılında bir meta analiz çalışması yapmıştır. Bu çalışmada eşcinsel bireylerde heteroseksüel bireylere göre yüksek oranda görülen ruhsal hastalık riskini ‘azınlık stresi’ ne bağlamıştır. Yazar damgalanma, önyargılar ve ayrımcılığın ruhsal hastalıklara neden olan saldırgan ve stresli bir çevre yarattığını, cinsel yönelimin kendisi değil, önyargılı deneyimler yaşama, reddedilme beklentisi, cinsel yönelimini saklama, içselleştirilmiş homofobi gibi etkenlerin ruhsal hastalık riskini artırabileceğini belirtmiştir (Gilman, Cochran, Mays, Huhes, Ostrow ve Kessler, 2001). Örneğin cinsel önyargıyla ilişkisi araştırılan demografik değişkenlerden biri olan cinsiyetler arası rol kalıpla ilgili çalışmalara bakıldığında, eşcinsel kadın ve erkeklere ilişkin kalıp yargılardaki benzerlik ve farklılıkların neler olduğu açıkça görülmektedir. Cinsiyet rol inançlarının bu kalıp yargılar üzerindeki etkisinin incelendiği bir çalışmada, eşcinsel kadınların “erkeksi bir görünüme sahip”, “kısa saçlı” ve “erkeksi”, “erkeklere yönelik tutumları olumsuz”, “çekici olmayan” gibi özelliklerle; erkek eşcinsellerin ise “kadınsı özellikleri olan”, “kadın gibi yürüyen”, “mücevher takan” kişiler olarak algılandıkları görülmektedir (Kite ve Deaux, 1987). Sakallı (2002b) Türkiye'de birçok eşcinsel ve trans bireyin, aile içinde, ilişkilerinde ve kendi cinsel tercihini bilen arkadaşları içinde huzursuz hissetmekte olduklarını, bu yaşantıların da bireylerin, depresyon, kaygı gibi psikolojik sorunları heteroseksüellere oranla daha fazla yaşamalarına neden olduğunu belirtmektedir. Birçok toplumda eşcinseller heteroseksüellere oranla saygın olmayan kişilikler olarak bilinmektedirler. Eşcinselliğe yönelik olan tutumları değiştirmeyi amaçlayan bazı çalışmalar yapılmaktaysa da, hala eşcinsellere ilişkin kalıp yargılar ve yanlış inançlar sürmektedir (Sakallı ve Uğurlu, 2001). Araştırmanın literatür kısmında değinecek olduğumuz birçok çalışma tek tek bireylerin ve toplumun eşcinsel bireylere karşı olumsuz tutum ve tavır izlediklerini ortaya koymaktadır.Toplumsal değerlerin aktarılmasında bir sosyal ajan olan öğretmenlerin lezbiyen ve gey bireylere yönelik tutumları da bu bağlamda son derece önemlidir. Bu araştırmanın da temel problemi, öğretmenlerin eşcinselbireylere yönelik tutumlarının ne durumda olduğunu incelemektir. Eşcinsel bireylere ilişkin öğretmen tutumlarının araştırılmasına geçmeden önce, araştırmanın problem durumu, amacı, problem cümlesi ve alt problemler, araştırmanın önemi, sayıtlılar, sınırlılıklar, tanımlar ve kuramsal çerçeve ortaya konulacaktır. 2 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 1.1. Problem Durumu Bu araştırmanın problem durumu, alanyazında daha fazla çalışılması gerektiği düşünülen ve tüm bireylerin okul yaşantısından geçtiği göz önünde bulundurularak eşcinsel bireylere yönelik öğretmen tutumlarının çeşitli yordayıcılar açısından farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. 1.2. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın temel amacı Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli), özel okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. 1.3. Problem Cümlesi ve Alt Problemler Bu araştırmada, “Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli), özel okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere göre farklılaşmakta mıdır?” problem cümlesi olarak ele alınmaktadır. Bu problem cümlesi çerçevesinde aşağıdaki alt problemlere cevap aranmıştır: 1.3.1.Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, cinsiyete göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.3.2. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, medeni duruma göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.3.3. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, mezun oldukları lisenin türüne göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 3 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 1.3.4. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, kent kökenlilik/kırsal kökenliliğe göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.3.5. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, üniversiteden mezun olunan branşa göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.3.6. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, dini inançlarına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.3.7. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimlerine/yakınlık düzeylerinegöre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.3.8. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 1.4. Araştırmanın Önemi Eşcinsellik her ne kadar 1973 yılında psikiyatrik bir hastalık olmaktan çıkartılmış olsa da, toplumun eşcinselliğe olan bakış açıları, tutum ve davranışlarında olumlu yönde değişmeler çok belirgin olmamıştır. Araştırmalar, bu yargı ve düşünceleri şekillendiren etkenlerin sadece tıbbi olmadığını, dini inanışlar, politik inançlar, kültürel yapı, kişisel özellikler gibi birçok etken tarafından da etkilendiğini göstermektedir. Eşcinselliğin hastalık olmadığı yaygın olarak ifade edilse de, toplumlarda heteroseksist yaşam tarzı egemenliğini korumaktadır. Cinsel yöneliminin kendi cinsine dönük olduğunu hisseden bireyler, cinsel yönelim kimliği gelişim sürecinde çok zorlanmaktadır (Başar, Nil ve Kaptan, 2010). O zamana kadar geliştirdiği heteroseksüel kimlikle uyumsuzluk nedeniyle kafa karışıklığı yaşadığı, çevrenin homofobik tepkileri ve reddedileceğinden kaynaklanan korku, kaygı, suçluluk ve utanç devreleri tanımlanmıştır (Yetkin, 2009). Örneğin Londra’da lezbiyen, gey, biseksül, trans (LGBT) insanlarda yapılan bir çalışma % 47’sinin okulda fiziksel taciz ve şiddet yaşadığını, % 83’ünün okulda sözlü tacize uğradığını göstermiştir. Genel olarak zorbalığın sonuçları güven kaybı, azalmış özsaygı, toplumdan soyutlanma, dikkat eksikliği, akademik başarısızlık, okula devamsızlık, okul korkusu ve intihara teşebbüs olarak tanımlanmıştır (Douglas-Scott, Pringle ve Lumsdaine, 2004). Ayrıca posttravmatik stres bozukluğu ve zorbalık arasında ilişki bulunmuştur. Uzun vadede zorbalığın etkileri depresyon, anksiyete, düşük özsaygı, suçluluk duygusu, utanç, sosyal izolasyon, 4 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 psikosomatik semptomlar, aşırı çekingenlik olarak tanımlanmıştır. Hem taciz ve saldırıyı yapanlar, hem de kurbanların davranışsal zorluklar ve psikolojik problemler yaşadıkları bulunmuştur. İngiltere ve Amerika’da yapılan çalışmalar LGBT genç bireylerin % 37’sinin okulda mağduriyet yaşadığını göstermiştir. Aynı çalışmada, okul çalışanları ve öğretmenlerin bir kısmının da kendini LGBT birey olarak tanımladıklarında homofobik söylemlere maruz kaldıkları okulda sorun yaşamamak için kimliklerini gizli tutmak zorunda kaldıkları belirtilmektedir (Douglas-Scott ve diğerleri, 2004). Yapılan epidemiyolojik çalışmalar, eşcinsel erkeklerin en az % 30’unun ergenlik ve yetişkin çağda tecavüz ve cinsel saldırıya uğradığını bildirmektedir (Balsam, Rothblum ve Beauchaine, 2005). Çalışmalar, seksüel azınlıklara karşı yapılan bu cinsel saldırıların, depresyon, kimyasal bağımlılık ve posttravmatik stres bozukluğu semptomları ile ilişkili olduğunu göstermiştir (Heidt, Marx ve Gold, 2005). Türkiye’de yapılan bir çalışmaya göre ise, yaş ortalaması 26 olan 329 katılımcının eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik olumsuz tutumları değerlendirilmiştir. Bu çalışmada katılımcıların % 44’ü üniversite öğrencisi, % 24’ü öğretmen, % 12’si polis ve % 20’si hekim olarak belirtilmiştir. Erkek katılımcıların, hem kadın hem erkek eşcinsellere yönelik olumsuz tutum puanlarının kadın katılımcılardan yüksek olduğu bulunmuştur. Bu çalışmada; üç meslek grubu içinde en yüksek olumsuz puana sahip grup polisler, ardından hekimler, ardından öğretmenler olarak görülmüştür (Akdaş, 2008; Sungur ve Yalnız, 1999). Bu çalışmadan da anlaşılacağı üzere toplumumuzda yaygın olarak bulunan mesleklerin eşcinsel ve trans bireylere yönelik tutumları ayrıntılı olarak çalışılmalıdır. Her türlü şiddet türünü içinde barındıran homofobik tutum toplumsal cinsiyet rolünden de beslenen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü toplumsal cinsiyet rolü cinselliğe, cinsel yönelime müdahale eder. Uygun erkek davranışı erkeksi olmak ve cinsel yaşamını bir kadınla birlikte sürdürmektir. Uygun kadın davranışı da kadınsı olmak ve cinsel yaşamını bir erkekle birlikte sürdürmektir. Buna göre toplumun algılaması, eşcinsel olan kişinin toplumsal cinsiyetinin de değiştiği yönündedir. Ancak eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerinin kendi cinsine yönelik olması, karşı cinsin toplumsal rolünü de benimsediği anlamına gelmemektedir. Ama toplum, toplumsal cinsiyet düzeninin korunması için geylerin kadının toplumsal cinsiyetine, lezbiyenlerin ise erkeklerin toplumsal cinsiyetine bürünmesini beklemektedir. Bu yüzden toplum eşcinsel erkeklere kadınsı rolleri, lezbiyenlere de erkeksi rolleri uygun görmektedir (Savran, 2009). İlgili alanyazın incelendiğinde, eşcinselbireylere yönelik tutumların büyük oranda olumsuz ve ayrımcılık içerdiği görülmektedir. Kişilerin hayatlarının önemli bir bölümünü okuldaki yaşantıyla geçirdiğini ve sosyal rolleri oluşturmada etkisini düşündüğümüzde bireylerin kişilik gelişimi üzerinde doğrudan etkisi bulunan bu kurum çalışanı olan 5 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 öğretmenlerin de bu konudaki tutumlarının incelenerek durumun betimlenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda homofobi ve bazı önyargılardan dolayı ülkemizde de son derece sınırlı olarak konuşulan, tartışılan bu konunun özellikle eğitim bilimcilerin gündemine getirmeyi hedeflemesi açısından da bu araştırma önem arz etmektedir. Okullarda ve çeşitli kurumlarda görev yapan psikolojik danışman ve öğretmenlerin, eşcinselliği ile ilgili yardım arayışında olan, homofobik tutum ve tavırlara maruz kalan eşcinsel öğrencileri konusunda hümanistik yaklaşımdan hareketle önyargılarını sorgulayıp, kırmaları dolayısıyla farklı kimliklere saygı duymanın son derece önemli olduğunun anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. 1.5. Sayıltılar 1. Araştırmada kullanılacak olan ölçme araçlarını tamamı öğretmen olan katılımcıların samimi ve doğru cevaplandıracakları varsayılmaktadır. 2. Veri toplama aracının tüm yetkileri kapsadığı ve görüşleri ortaya çıkaracak nitelikte olduğu varsayılmaktadır. 3. Araştırmaya katılan öğretmen sayısının araştırmanın amaçlarını gerçekleştirebilecek kapasitede olduğu, katılımcıların homojen dağılım gösterdikleri varsayılmıştır. 1.6. Sınırlılıklar 1. Bu araştırma ölçme araçlarını gönüllü olarak cevaplayacak katılımcılarla sınırlıdır. 2. Araştırma verileri kullanılan ölçme aracının ölçtüğü nitelikler ile sınırlıdır. 3. Öğretmenlerin kişisel bilgileri araştırmacı tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu”na verdikleri cevaplarla sınırlandırılmıştır. 1.7. Tanımlar Araştırma kapsamında kullanılan bazı kavramların operasyonel tanımları aşağıda verilmiştir. Cinsel yönelim: Cinsel kimlik, biyolojik cinsiyet ya da toplumsal cinsiyetten farklı olarak bireyin kadın, erkek ya da her iki cinsiyete duyduğu cinsel ilgiyi ifade etmektedir (Hyde ve DeLamater, 1994). 6 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Eşcinsellik: Eski Yunan'da benzer anlamına gelen "amos" ile "cinsellik" anlamında kullanılan "seksüalite" sözcüklerinden türemiş olup, aynı cinsiyetten bireyler arasında kurulan, cinsel nitelikli bedensel ya da duygusal bağlılık ve ilişki anlamına gelir (Uğurlu, 1999). Öğretmen Tutumu: Bireylerin okul hayatında en etkili öğe olan öğretmenlerin bir durumu kavrayış,algılama ve davranış biçimleridir (Turgut ve Baykul, 1992). 7 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 2. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR / ALANYAZIN Bu bölümde, eşcinselliğe ilişkin kavramların tanımları, tarihçesi, eşcinselliğin etiyolojisini açıklayan teoriler ve ilgili alanyazında yapılmış çalışmalarla ilgili bilgilere yer verilmektedir. 2.1. Cinsel Sağlık Cinsel sağlık, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından şöyle açıklanmaktadır: “Cinsellik fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerinin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur. Herkesin cinsel bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için veya üreme amacıyla yaşama hakkı vardır. Cinsel sağlık, insanların bedensel, duygusal, toplumsal bütünlüğünü sağlar; kişilik gelişimini, toplumla iletişimini olumlu yönde etkiler. Cinsel sağlığın devam edebilmesi, insanların cinsel yaşamını bir zorlama olmadan, mutlu ve zarar görmeden sürdürebilmesi ile mümkün olur. Şiddet ve ayrımcılık riskinden bağımsız olarak kişiler, cinselliği istediği kişi ve istediği biçimde yaşamalıdır” (DSÖ,1994). Şekil 2.1. Cinsel Sağlık [53]. Şekilde de görüldüğü üzere biyolojik cinsiyeti ister aynı, ister farklı olsun, zor ve baskı altında kalmadan, kişilerin cinselliği farklı boyutları ile yaşamaları en doğal insan hakkıdır (DSÖ,1994). Yine şekilde belirtilen cinsel yönelim ise, cinsel kimlik, biyolojik cinsiyet ya da toplumsal cinsiyetten farklı olarak bireyin kadın, erkek ya da her iki cinsiyete duyduğu cinsel ilgiyi ifade etmektedir (Hyde ve DeLamater, 1994). Cinsel yönelim sadece kişisel bir özellik değildir, bireyin çevresi ile etkileşimiyle de ilgilidir ve çevresiyle olan ilişkilerini de etkiler (Amerikan Psikologlar Derneği [APA], 2014). “Cinsel yönelim” ve “cinsel tercih” kavramlarının kullanımı 8 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 homoseksüalitenin açıklanmasında önemlidir ve ilgili tartışmalar şu şekilde gerçekleşmiştir. Örneğin, Gonsiorek ve Weinrich (1991), tercih kelimesi iradi bir seçimi ima ettiği için cinsel tercih kavramı yerine, cinsel yönelim kavramının tercih edildiğini belirtmişlerdir. Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) resmi internet sitesinde (2016), “cinsel yönelimin nasıl geliştiği tam olarak bilinmemekle birlikte, herhangi bir kişinin cinsel yönelimler arasında iradesini kullanarak bilinçli bir tercih yapmadığı bilinmektedir. Örneğin, hiçbir heteroseksüel kadın hayatının bir aşamasında erkeklere ilgi duymaya karar vermemiştir. Benzer şekilde irade kullanılarak değiştirilmesi mümkün değildir. Cinsel yönelimle ilgili tercih kişinin yönelimini nasıl ve ne kadar davranışlarına ve hayatının geneline yansıtacağı, yönelimini başkaları ile ne ölçüde paylaşacağı ile ilgili olabilir” demektedir. APA, “araştırmaların çoğunun, eşcinsel duyguların, iradi olarak seçilen bir şey değil, bireyin psişesinin bir parçası olduğunu gösterdiği” sonucuna varmıştır (akt: Weinrich, Gonsiore ve Hotvedt, 1982). 2.2. Eşcinsellik Kavramına Bakış APA homoseksüelliği, “kişinin kendi cinsinden bir bireye karşı, sürekli, duygusal, romantik, cinsel ya da sevgiye dayalı ilgi duyduğu bir cinsel yönelim” olarak tanımlamaktadır (akt: Sherblom ve Bahr, 2008). Ayrıca, “aynı cinsin bireyleri arasında kurulan cinsel nitelikteki duygusal ya da bedensel bağlılık” olarak da tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlüğü, 2016). Eşcinsellik eski Yunan'da benzer anlamına gelen "amos" ile "cinsellik" anlamında kullanılan "seksüalite" sözcüklerinden türemiş olup, aynı cinsiyetten bireyler arasında kurulan, cinsel nitelikli bedensel ya da duygusal bağlılık ve ilişki anlamına gelmektedir (Uğurlu, 1999). Eşcinsellik tarihin en eski zamanlarından beri bilinen, çoğu kültür ve dinde normal dışı kabul edilen bir yönelimdir. Öncelikle cinsel yönelimle ilgili kavramları hatırlamak yerinde olacaktır. Eşcinsel, kendi cinsinden olanlara duygusal ve cinsel yönelim içinde bulunan kadın veya erkektir. Eşcinsel terimi, homoseksüel kelimesinin Türkçe karşılığı olarak hem kadın eşcinseller hem de erkek eşcinseller için kullanılmakla birlikte günlük hayatta daha çok erkek eşcinselleri ifade ettiğinden erkek eşcinseller için “gey”, kadın eşcinseller için “lezbiyen” isimleri kullanılır. Örneğin, Corraze (1991), “eşcinsellik, aynı cinsiyetteki bir bireye yönelen cinsel seçim olarak tarif edilerek işe başlanabilir” demiştir. Ona göre, eşcinsel, kendi cinsiyetindeki bir üyeyle orgazma ulaşacak ilişkisi olan bireydir. Yine bu tanıma sıklık ve olgunlaşma ile ilgili bir sınırlama da ekleyerek, eşcinselleri on sekiz yaşından sonra, aynı cinsiyetteki bireylerle sürekli yineleyecek biçimde orgazma ulaşan kaynaşma içine giren kişiler olarak değerlendirmiştir (Corraze, 1991). Pattison (1985) ise eşcinselliği, tamamen psikolojik ve duygusal erotik yönelim ya da etkilenim olarak tanımlamıştır. Ellens (1997), Pattison’un (1985) tanımının yetersiz 9 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 olduğunu, eşcinsel yönelimin, doğa itibari ile sadece erotik olmadığını, sevgi, anlama, ilgi gösterme, arkadaşlık, bağlanma gibi kişilik ihtiyaçlarını da içerdiğini belirtmiştir.Bunun yanısıra, Troiden (1989) eşcinsel kadınların daha çok kendilerini romantik bir ilişki içerisinde eşcinsel olarak tanımlarken eşcinsel erkeklerin ise cinsel bir bağlamda kendi kimliklerini kabullendiklerini belirtmektedir. Eşcinsellik antropoloji, sosyoloji, biyoloji, psikoloji ve felsefe gibi farklı alanlarda, farklı tanımlara sahiptir. Bu tanımlamalar ele alınacak olursa, eşcinselliğe karşı tavrın, kültürden kültüre ve aynı kültür içerisinde zamanla değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Antropolojik incelemelerde, Antik Yunan’da eşcinselliğin “topluma kabul edilme kuralı” yani erişkin erkeğin genç erkekle eşcinsel birleşimi, erişkinin sperminin gence erkeklik aktarması olarak kabul edildiği görülmektedir (Quignard, 2001). Başka bir kültürde, Kuzey Amerika yerlilerinden Zuni Kabilesi’nde ise, cinsel yönelimin sonradan değişebileceğine yönelik inançtan dolayı, doğum sonrasında cinsel organın ve biyolojik yapının görünümüne dikkat edilmez ve bebeğin cinsiyeti kabile içinde karmaşık ritüeller uygulanarak sonradan belirlenir (Ersoy, 2009).Sosyoloji ise eşcinselliğe işlevsel anlamlar yüklemektedir. Clinard, eşcinsel davranışın, belli eşcinsel kültürel normların benimsenmesi ve kendilik kavramının oluşturulmasının bir ürünü olarak ortaya çıktığını savunmaktadır: “Cinsel dışavurumlardan eşcinsel kalıplara giden yol, bazı kültürel ya da alt kültürel tanımlardan geçmelidir, tıpkı heteroseksüel ilişkiler gibi” der (Dynes, 1990). Genel kanının aksine, tüm eşcinseller için ortak fiziksel özellikler bulunmamaktadır. Siecus, gözle görünür şekilde kadınsı ya da erkeksi bayan eşcinsellerin, eşcinsel nüfusunun sadece küçük bir bölümünü oluşturduğunu ifade etmektedir. Çoğunun, sadece görülen davranışları esas alınarak tanınamayacağını, eşcinsellerin normal dürtüleri olan bireylerden fiziksel açıdan bir farklılık sergilemediğini savunmaktadır (akt: Palin, 1990). Eşcinsellik biyolojik açıdan incelendiğinde ise, 19. yüzyılda yaygın teorinin erkek beyninin kadın tutumuyla geliştiği iddiasını ileri sürdüğü fakat sonradan bu düşüncenin bir saygınlığının kalmadığı görülmektedir. Eşcinsellikte üç etkenin rol oynadığını belirten Bancroft (1990), biyolojik etkenin yanı sıra sosyal ve bilişsel etkenlere de değinmektedir. İnsanın dışındaki canlılarda biyolojik etkenlerin önemli rol oynadığını ancak insana özgü yetişkin kalıplarının oluşabilmesi için biyolojik etkenlerin doğrudan değil, sosyal öğrenme biçimleriyle etkileşim halinde olması gerektiğini vurgulamaktadır. Biyolojik etkenin, sosyal öğrenme ve sosyal etkileşimle cinsel tercih ve yönelime dönüşümü insana özgüdür. Kültürlerarası değişkenliği olan bir durumdur ve kültür, içinde ikilikleri barındırmaktadır. Felsefe açısından eşcinsellik, özellikle Michel Foucault’un yaptığı çalışmalar, Antik Yunan düşünürlerinin eşcinselliği haz sorunu etrafında ele aldığını, hazların eşcinsellik konusu kapsamında bir kaygı teması oluşturduğunu ifade etmektedir. Foucault (1988), Yunanlıların, heteroseksüel ve homoseksüel ilişkiler arasında günümüzdeki anlamıyla yapılan ayrımdan farklı bir ayrım çizgisi 10 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 gözettiklerini, eşcinsellik konusunu, bu yönde bir kategorilendirmeden çok, hazların ölçülü biçimde kullanımı etrafında ele aldıklarını belirtmektedir Lezbiyen; duygusal, cinsel, erotik yönelimlerinin kişinin kendi cinsinden kişilere dönük olması durumudur. Kelimenin; eşcinsel kadın şair Sappho’nun M.Ö. 6. yüzyılda yaşadığı Lesbos’dan (günümüzdeki adıyla Midilli Adası) türediği bilinmektedir (Kaos GL, 2013a). Duyan (2004) biseksüelliği insanların hem kendi hem de karşı cinsten kişilere ilgi duyması olarak tanımlamıştır. Eşcinsel bireylere yönelik olumsuz tutum içeren tanımlara bakacak olursak; homofobi, “gey ve lezbiyenlere yönelik olumsuz, korkulu veya nefret dolu tutum ve davranışlardır” (Wikipedia, 2016). Heteroseksizm ise “doğal, normal, üstün ve kabul edilir olan cinsel yönelimin heteroseksüellik olduğunu öne süren; heteroseksüel olmayan her türlü davranış, kimlik veya ilişkiyi damgalayan, reddeden ve aşağılayan ideolojik sistem” anlamına gelmektedir (Herek, 1990). 2.2.1. Eşcinsellik Kavramına Tarihsel Bakış Eşcinsellik tarihin çok eski dönemlerinden beri farklı bakış açılarıyla ele alınan zaman zaman günah, ayıp olarak değerlendirilip bazen de olağan kabul edilen fakat her zaman merak uyandıran ve belirsiz kalan bir alan olmuştur. Eşcinsellik ile ilgili rastladığımız ilk kaynaklar Eski Mısır, Sümerler ve Hititlere aittir. Bu kaynaklarda eşcinselliğe bu güne göre daha hoşgörülü davranıldığı anlaşılmaktadır. Sümerlerde kutsal bir görev kabul edilen tapınak fahişeliğinin sadece kadınlar için değil, erkek eşcinseller için de görev olması, eşcinselliğin doğal kabul edildiğini göstermektedir (Çığ, 2003). Eşcinsellik sözcüğü 1869’a kadar kullanılmamaktaydı. İlk olarak,bir hukuk bilgini olan Karl Miara Kertenby tarafından geliştirilmiştir (Mondimore, 1991). Ortadoğu kökenli dinler açısından bakacak olursak Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet gibi Tek Tanrılı dinler eşcinselliği günah olarak kabul etmektedir. Bunu şu ayetlerle açıklayabiliriz: İncil’de iki erkeğin birlikte yatmasının anlatıldığı bir bölüm vardır. Ancak günümüzde birçok kilise, eşcinselliğe hoşgörü ile bakmaktadır (Wikipedia, 2016). Tevrat’ta “Bir erkek başka bir erkekle, bir kadınla olduğu gibi yatmamalıdır, bu tiksindiricidir” denilmektedir (Wikipedia, 2016). Kuran’da Şu’arâ Suresinin 165, 166. ayeti “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.”, A’râf Suresinin 81.ayeti “Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz”denilmektedir (Diyanet, 2016). 11 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Sağlık alanında ise, 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında homoseksüalite terimi kullanılmaya başlanmış; İngiltere, Almanya, İtalya ve ABD’deki hekim, psikolog ve seksologlar tarafından, eşcinselliğin doğuştan getirilen bir özellik olduğu, bu nedenle günah olmadığı ama tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu söylenmiştir. Ardından eşcinselleri heteroseksüel kişilere çevirmeye yönelik tedaviler gündeme gelmiştir (Foucault, 1981). Bu yaklaşım incelendiğinde üretken sonuçla noktalanmayan her türlü cinsel yaklaşımın eleştirildiği görülmektedir. 1950’lerde psikoloji ve psikiyatri alanında birçok isim eşcinselliği ötekileştiren savlar öne sürmeye başlamıştır. Örneğin; Albert Ellis (1965), önceden eşcinselleri ciddi nevrotikler olarak gördüğünü ama zaman içinde görüşünün onların psikotik oldukları yönüne kaydığını belirtmiştir. Yetişkin erkekler arasında cinsel ilişkinin suç olmaktan çıkarılması İngiltere’de 1967’de yasalaşmıştır. Eşcinselleri heteroseksüel yapma amaçlı tedaviler ise en çok 1960-1970’li yıllarda yaygınlaşmıştır (King ve Bartlett, 1999). Amerika’daki eşcinsel hareketlerinden en önemlisi Stonewall’da yaşanmış olanıdır. 1969 yılında New York Greenwich Village’teki Stonewall adlı eşcinsel barına düzenlenen polis baskını sırasında, o bölgede yaşayan eşcinseller polisle çatışmış ve ilk kez haklarını aramışlardır. Bu olay eşcinsellerin özgürleşmesi için sembol niteliği taşımaktadır. Stonewall yıllar geçtikçe eşcinsel direnişi ve baskısının diğer ismi haline gelmiştir (Wikipedia, 2016). Eşcinsellik; 1973’te Amerikan Psikiyatri Birliği’nce, “Hastalık Sınıflandırması” ve 1992’de DSÖ tarafından "Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması"ndan çıkartılmıştır. Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda, biyolojik unsurların veya çocukluk deneyimlerinin cinsel yönelim üzerinde önemli bir yordayıcılığı saptanmamıştır. Biyolojik tezler hem eşcinsel taraftarlarının hem de karşıtlarının çok ilgisini çekmesine karşın, yapılan araştırmalarda, özellikle kadınların heteroseksüel, biseksüel veya eşcinsel olmaları üzerinde biyolojik faktörlerin önemli bir rolü olduğuna yönelik kesin kanıt bulunamamıştır (Veniegas ve Conley, 2000). Tüm bu sürece rağmen hala eşcinsel bireyler toplumdaki ahlaki değer yargıları, önkabuller, kültürel kabullenmeler gibi sebeplerle hayatın birçok alanında baskı ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. 2.3. Eşcinselliğe Karşı Ötekileştirme Pratikleri Eşcinsel olmaya dönük kabullerin benimsenmesinde kuşkusuz ki birçok toplumsal süreç, kabuller, inançlar, medya ve politik süreçler önemlidir. Bu kabuller doğrultusunda bireyler olarak neyin iyi neyin kötü, ahlaklı ve ahlak dışı olduğuna dair tutumlar geliştirilmektedir. Yapılan araştırmalar toplumsal cinsiyet rol kalıplarının ötekileştirme 12 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 pratiklerinde önemli rol oynadığını göstermektedir. Eşcinsel birey olmaya karşı ötekileştirme pratiklerini incelerken bazı kavramları açıklamak yerinde olacaktır. Homofobi, homonegativizm ve heteroseksizm bu kavramların başlıcalarıdır. Homofobi terimi, Yunanca ‘homos’ (aynı) kökünden gelen homoseksüel ile ‘phobos’ (korku) sözcüğünün birleşmesinden oluşmuştur. Homofobi, eşcinsellere yönelik olumsuz, korkulu veya nefret dolu tutum ve davranışları ifade etmektedir (Wikipedia, 2016). Ertan (2008) ise, “eşcinsellere yapılan ayrımcılığın temelinde erkek egemen toplum yapısının etkili olduğunu söylemek gerekir. Erkeklerin üstün, kadınların aşağı statüde olduğunu içselleştirmiş ve doğal bir durummuş gibi kabullenen bireylerde ve toplumlarda bu konudaki düşünce şeklini dikkate almak gerekmektedir” şeklinde bildirmektedir. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri göz önüne alındığında kadınların ev işleri ile ilgilenmesi, çocuk yetiştirmeleri beklenir. Aksi bir durum söz konusu olduğunda erkeklerin statü kaybına uğrayacağı kaygısı ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de kadın aleyhine medeni kanunda ve ceza kanunlarında var olan bazı maddeler AB ile uyumlaşma süreci içinde değişmiş olsa bile toplumdaki değer yargılarının daha yerleşik halde olmasından, insanların bu konudaki tutumları çok değişmemiştir. Bu konuda halen var olan iş yasalarında bile çocuk bakımı, hasta ve yaşlı bakımı gibi konularda aileden sorumlu birincil rolün anne olarak görülmesi, hukuki ve idari düzenlemelerin genelde bu yönde olması, toplumsal değer yargılarını desteklemektedir (Özer, 2006). Göregenli (2004) homofobiyi şöyle tanımlamaktadır: “Eşcinsellere yapılan olumsuzlukların kaynak noktası bireylerin toplumsal inanç, kural ve yargılara bağlı olarak heteroseksüellik dışındaki cinsel yönelimleri “anormal” ya da “sapkın” davranış olarak kabul etmeleridir. Tüm bu faktörler eşcinsellere karşı genel korku, kaygı ya da hoşgörüsüzlüğe yol açmakta ve bu durum “homofobi” olarak adlandırılmaktadır”. Boratav (2006) ise “aileden, arkadaşlardan, medyadan, okuldan öğrenilen cinsiyet rolleri eşcinselliğe karşı homofobik davranışların geliştirilmesine yardımcı olmakta, eşcinselliğin istenmeyen, iğrenç anormal bir durum olarak kabul edilmesini desteklemekte” olduğunu belirtmektedir. Günümüzde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkede özel olarak ‘Nefret Suçları’nı düzenleyen kanunlar mevcuttur. Homofobi kavramı eşcinsel bireylere yönelik fobik reaksiyonlara referans verirken, eşcinselliğe ve eşcinsellere yönelik olumsuz tutum ve davranışların yapılandırılmış bir sistemin çıktıları olarak ortaya çıkıyor olması bu ikamenin nedeni olarak belirtilmektedir. Bununla birlikte en geniş ifadesi ile “farklı olarak algılanan gruba yönelik olumsuz ve düşmanca tutum” biçiminde tanımlanan önyargı kavramından yola çıkılarak, cinsel önyargı kavramının da eşcinsel bireylere yönelik düşmanca tutumu daha doğru bir şekilde ifade ettiği ve eşcinsel bireylere karşı gerçekleştirilen şiddet ve saldırgan davranışları öngörmek açısından daha iyi bir teorik zemin sağladığı vurgulanmaktadır (Parrott ve Zeichner, 2006). 13 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Görüldüğü üzere tanımlamalardaki ortak homofobik davranış biçimi ötekileştirme, aşağılama ve şiddet dili üzerine kuruludur. Ötekileştirme pratiklerine dair bir diğer kavram da heteroseksizm kavramıdır. Herek (1990) heteroseksizm kavramını “heteroseksüel olmayan her türlü tutumu, davranışı, kimliği, ilişkiyi ve topluluğu reddeden, kınayan ideolojik bir sistemdir” şeklinde tanımlamaktadır. Kültürel heteroseksizm, “kişiler, karşı cins tarafından cezp edilir veya cezp edilmelidir” şeklindeki ayrım yapma varsayımı; önyargı, klişeler ve bir değerler sistemini teşvik ederek, antigay tutumları arttırmaktadır (Herek ve Capitanio, 1995). Bu kavram heteroseksüel bir dünyanın normal, ahlaklı ve temiz kabul edilebileceği fikrine dayanmaktadır. İnsanların “doğal” olarak heteroseksüel olduğu ve heteroseksüel ilişki biçiminin yegâne ilişki biçimi olduğu düşüncesi üzerinden şekillenen heteroseksizm, kaynağını geleneksel toplumsal cinsiyet ideolojisinden almaktadır. Normatif erkeklik tanımı üzerinden “gerçek” kadının ve “gerçek” erkeğin nasıl olması gerektiği üzerine normlar oluşturan toplumsal cinsiyet ideolojisi, cinsel önyargının da kaynağını oluşturmaktadır. Bu bağlamda heteroseksist düşünce sisteminin toplumsal cinsiyet ideolojisinin bir tezahürü olduğunu söylemek mümkündür (Alden ve Parker, 2005). Eşcinsel yönelimi olanbireyler hayatın birçok kamusal alanında, söyleminde ve medyada ötekileştirmeye maruz kalmaktadır. Örneğin; Herek, Cogan ve Gillis (2002) tarafından yapılan araştırma göstermektedir ki, eşcinsel bireyler özellikle eşcinsellikle özdeşleştirilen bar, kafe, alışveriş merkezi gibi mekanlarda başta sözlü taciz ve fiziksel saldırılar olmak üzere daha sık nefret suçuna maruz kalmaktadır. Bu mekânların, eşcinsel bireylerin çoğunlukta olması açısından failler için kolay hedef olarak seçildiği belirtilmektedir. Bununla birlikte, kişilerin nefret suçlarına maruz kaldığı mekanların sadece eşcinsellikle özdeşleştirilen mekanlarla sınırlı kalmadığı, kişinin eşcinsel varsayılması itibariyle herhangi bir mekanın nefret suçlarına maruz kalınması açısından risk oluşturabileceği belirtilmektedir. Aile bireyleri tarafından, eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerinin kabul edilmemesi üzerinden gerçekleştirilen çeşitli şiddet eylemleri de mağdurlar tarafından bildirilen diğer bir önemli husus olarak belirtilmektedir. Heteronormativizm ise tüm insanlara heteroseksüel davranış kalıplarına uymaları gerektiğini söyleyen toplumsal normlardır. Yapılan çalışmalarda bireylerin kendi cinsinden olan eşcinsellere karsı daha olumsuz düşünce ve duygu beslediğini bulmakla beraber, erkeklerin kadınlara oranla kendi cinsiyetinden eşcinsellere karsı daha olumsuz tutumlara sahip olduğu saptanmıştır. Bu cinsiyet farklılığı, erkeklerin eşcinselleri kendi cinsel kimliklerine ve erkeksiliklerine bir tehdit olarak algılamalarına bağlanmıştır (Sakallı, 2002; Uğurlu, 2006). Eşcinselliğe yönelik ayrımcılık sadece birçok ülkede tarihi olaylar ve politik unsurlardan da beslenmiştir. 1933’te Almanya’da Hitler’in iktidara gelişinin ardından, toplama kamplarına gönderilenler arasında eşcinseller de bulunmaktadır. Bu kamplara gönderilen eşcinseller çoğu zaman ölene kadar çalıştırılmış ve eşcinselliği ortadan kaldırmaya yönelik tıbbi deneylere tabi 14 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 tutulmuşlardır. II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan çift kutuplu dünya düzeni içerisinde eşcinsellere yönelik baskılar politik bir kimliğe bürünmüştür. Eşcinsellik gerek Amerika Birleşik Devletleri gerekse Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, casusluk kadar tehlikeli görülmüş ve ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak algılanmıştır (Baird, 2001). Medya da ayrımcılık ve ötekileştirme hususlarında sorumluluk taşıyan önemli bir alandır. Basının bireysel farklılıkları anlamada objektif olması ve cinsiyetçi kalıplardan kurtulması önemlidir. Oktar (2005) özellikle toplumsal duyarlılık taşıyan sözcüklerin kullanımı, belli bir grup dil kullanıcısının aynı safta yer aldığının varsayılan belirticisi olarak işlev görebilmektedir. Bazı sözcüklerin farklı durumlar için dayanışma ve güç ya da dışlama ve ötekileştirme işlevi gördüğü varsayılmaktadır. Eşcinsellerle ilgili haberlerin bazıları duygulara, seks, cinayet, magazinsel eğlence ve komiklik unsurlarıyla birlikte verilmiştir. Örneğin, “Lezbiyen başrahibe ile genç manastırdan kaçtı”, 9 Mart 2008 Hürriyet; “Gey valinin şoförü konuştu: Karısıyla üçlü yapıyorduk”, 18 Mart 2008 Hürriyet; “Türk erkeklerinin yüzde 60’ı gizli gay”, 24 Nisan 2008 Hürriyet; “Paris Belediye Başkanı İstanbul’da gey barda eğlendi”, 10 Nisan 2009 Hürriyet; “Türkiye’yi lezbiyen ve geyler tanıtıyor”. Gazetelerde eşcinsel cinayetleri sıradan adam öldürme olayı gibi yer almakta ya da ahlak dışı davranışlara yol açan insanların hak ettikleri bir ölüm olarak ifade edilmektedir (Kılıç, 2011). Türkiye’de ilk defa LGBT görünürlüğünün başladığı yıllar, 90‟lı yılların başıdır. Özellikle “Sokak” dergisi etrafında bir grup insan feminizm, ekoloji, antimilitarizm, sosyalizm ve LGBT sorunlarını aynı zeminde konuşmaya, dillendirmeye başlar. LGBT hareketi 1993’te İstanbul merkezli Lambda istanbul, 1994’te ise Ankara merkezli Kaos GL ile ortaya çıkar (Çakırlar ve Delice, 2012) Türkiye’de escinsellik yasal olarak hiçbir zaman suç olmamıstır. Ama Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) cinsel yönelime ait ayrımcılığı karsı yasal bir tedbir yoktur. Avrupa Birliği 2008’deki ilerleme raporunda, Türkiye’de ayrımcılıkla ilgili mevzuatın cinsel yönelim ayrımcılığını kapsamadığı, transseksüellere fiziksel saldırıların önlenemediği, homofobinin fiziksel ve cinsel siddete dönüsebildiği ve mağdurların ‘teşhircilik’ ve ‘genel ahlaka aykırı davranıslar’ maddeleri sebebiyle haklarını koruyamadığını belirtmiştir (Yetkin, 2009). 2.3.1. Kuir Bireylerin içinde bulunduğu toplumların belli normları bulunmaktadır. Bu normlar, o toplumun üyelerine neyi, ne zaman ve nasıl yapacaklarını söylemektedir. Bireyler bu normlara uygun tutum ve davranışlar sergiledikleri ölçüde kabul görüp, ait oldukları grubun onayını alabilirler (Karaduman, 2010). Bireylerin ait oldukları grubun özelliklerini olumlamalarına ve bu olumlu özelliklerin tipik olduğunu dile getirmelerine; buna karşın öteki grubun fiziksel 15 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 özelliklerini, dilini, dinini, cinsel yönelimini, kültürel kodlarını, normlarını, alışkanlıklarını olumsuzlamalarına neden olmaktadır. Bu da farklı olma anlamında “ötekilik” oluşmasına neden olmaktadır (Karaduman, 2010; Oktar, 2005). Bireyler zaman zaman kendisini farklı ve güçlü olduğunu belirtmek istediğinde karşısındaki kişileri herhangi bir nedenle etiketledikleri ve onları ötekileştirdikleri görülmektedir (Aker ve diğerleri, 2007, 85). 1980’lerin sonunda oluşan kuir (queer) kültürünün çıkış noktası,daha önceki eşcinsel politikalarından farklı bir politik hareketlenme ve beraberinde ortaya çıkan akademik çalışmalar sonucunda ötekileştirilmeye, yalnızlaştırılmaya bir başkaldırı biçimidir. Kuir kuramına göre,mutlak bir cinsellik yoktur, cinsellik zaman ve mekandan bağımsız değildir; cinsellikler coğrafi ve tarihsel şartlara göre belirlenir. 1990 yılında New York’ta kurulan ‘Queer Nation’ isimli aktivist grubun faaliyetleri sonucunda somutlaşmış, belli bir merkeze veya örgüte bağlı olmayan, poster asma, parodik ve isyankâr performans sergileme, alternatif yer altı dergileriçıkarma gibi faaliyetleri içeren bir çeşit kültürel aktivizm olarak şekillenmiştir (Gamson, 1996). Tiemey’e (1997) göre 1980’lerin sonunda yapılan akademik konferanslar sonucunda, daha çok üniversitelerin çatısı altında bir çalışma alanı haline gelmiş ve kendisinden önceki lezbiyen ve gey çalışmalarına eleştirel bir yaklaşım getirmiştir. Queer Nation, ‘tuhaf’, ‘acayip’, ‘eksantrik’, ‘şüpheli’, ‘iğreti’, ‘dengesiz’, ‘kötü’, ‘değersiz’ gibi karşılıkları olan, 1980’lerde eşcinselleri aşağılamak ve ötekileştirmek için kullanılan kuir kelimesini bilinçli ve stratejik olarak sahiplenmiştir. Hareketin önemli ayaklarından olan üniversitelerarası gey ve lezbiyen topluluğunun internet haberleşme ağında geçen yıl çıkan tartışmalar son derece önemlidir. Belli bir ‘entelektüel’ duyarlığa sahip olması ve üniversite öğrencisi olmanın doğası gereği- sınırları sorgulaması beklenen bazı öğrencilerin ‘biz travestileri burada istemiyoruz’, ‘efemine geyler hastalıklıdır’ türünden mesajlar atmaları kuir politikalarının ‘gey’ ve ‘lezbiyen’ gibi dışlayıcı olabilecek kimliklere getirdiği eleştirel yaklaşımın gerekliliğini göstermektedir (Hocaoğlu, 2002). 2.4. Eşcinselliğin Etiyolojisinde Yaklaşımlar Drescher (2002) “Etiyolojik teoriler, kuramcıların değerlerini yansıtan açıklamalar olarak görülebilir” demektedir. Buradan hareketle kesin bir yargıda bulunmanın doğru olmayacağı sonucuna ulaşılabilir. 18. Yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına bir normalden sapma biçimi olarak yorumlanan eşcinselliğin tahmin edilen patolojisi üzerine bir ortak görüş oluşmamış farklı dönemlerde farklı görüşler öne sürülmüş ve değişik tedavi yöntemleri izlenmeye çalışılmıştır. 16 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 2.4.1. Psikoanalitik Teori Eşcinselliği geçici bir aşama olarak değerlendirir. Bu teorinin temel teorilerine Freud’un “Cinsellik Teorisi Üzerine Üç Deneme”sinde rastlanmaktadır (Freud, 1905). Freud (1935) “eşcinsellik psikonevrotik bir hastalık değildir” iddiasını ortaya atmıştır. Freud, eşcinsel oğlu olan bir kadına yazdığı 1935 tarihli ünlü mektubunda eşcinselliğin bir hastalık olmadığını belirtse de, bu durumun cinsel gelişimdeki duraksamadan kaynaklanan bir cinsel varyasyon olduğunu eklemiştir (Freud, 1922, 1935, 1951, 1955). Freud’un eşcinsellikle ilgili teorileri Lewes tarafından 4 başlıkta incelenmiştir. İlk çalışmalarında, eşcinselliğin Oedipus kompleksinden kaynaklandığını ileri sürdüğü görülmektedir. Buna göre, anneyle normal bir erotik bağlanma yaşayan erkek çocuk, annenin çocuğuna gösterdiği aşırı hassasiyet sonucunda penisin önemiyle ilgili obsesif hale gelmektedir. Başka bir teoriye göre kendilik ve öteki arasındaki ayrımı yapamayan çocuk, annesinin anatomisini kendisiyle eş tutmaktadır. Ancak narsisistik dönemde anneden ayrılmanın farkına varır ve erotik duygularına ceza olarak kastrasyon tehdidi altında kaldığını hissederek penisiyle obsesif uğraşısı başlamaktadır. Diğer bir açıklamaya göre annesinin penisi olmadığını farkeden çocuğun anneye olan sevgisi nefrete dönüşür ve bundan sonra penisli bir kadını, yani efemine bir erkeği seçer. Dördüncü teorisi de yine Oedipus kompleksi ile ilgili olup, babasını aşırı derecede kıskanan çocuğun annesine karşı çok yoğun bir sevgi geliştirmesi ve bunun sonucunda babaya karşı hissettiği sadistik fantazi ve öldürme isteğini reaksiyon karşıt tepki oluşturma yolu ile eşcinsel aşka dönüştürdüğü şeklinde olmuştur (Lewes, 1988). Leonardo da Vinci’nin eşcinselliğini annesiyle kurduğu özdeşime dayandıran Freud, “anasının oğlu” stereotipinin oluşmasına katkıda bulunmuştur (akt. Drescher, 2002). Özellikle yetişkinlerin cinsel yaşantısını çözümlemek amacıyla incelediği çocukluk cinselliğinde Freud, ilginç bulgulara varmıştır. Şöyle ki; çocuklarda en baştan beri, pek çok yönden normal sayılandan farklılık gösteren zengin bir cinsel yaşam mevcuttur. Çocuğun cinsel yaşantısında, cinsel nesne olarak karşı cins kadar kendi cinsinden insanlar, hatta yakın kan akrabaları ve hayvanlar da eşit konumdadır. Yani bu dört grupta saydıklarımız, çocuk için cinsel nesne olma özelliğine sahiptir. Pratikte bu her zaman doğrulanmıştır. 'Tiksinme duygusuna doğuştan sahip olmayan çocuk, buna bağlı olarak yetişkinlerin 'tabu' saydıklarına hiçbir tiksinme duymamaktadır. Freud'a göre, uygar dünyadaki tabu kavramının temellerinden birisi de tiksinti duygusudur. Tiksinme ise eğitimle sonradan edinilen bir duygudur. Bu noktada Freud şu ilginç değerlendirmeyi yapmaktadır: "Sanki insanlar onları baştan çıkarıcı buluyorlarmış ve en derinden bunlardan hoşlananlara karşı gizli bir kıskançlığı bastırmak zorundaymışlar gibi demektedir (Freud, 1998 ). Psikanalize göre, cinsel doyum, gerçek dünyada hiçbir engelle karşılaşmasaydı eşcinsellik ve diğer tabu dışı eğilimler çok daha güçlü olarak ortaya çıkabilirdi. 17 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Ancak baskılama nedeniyledir ki bu eğilimler yeterince açığa çıkmamakta ve sanki istisnai durumlarmış yanılsamasını yaratmaktadır (Freud, 1998 ). Freud, yaşamı boyunca eşcinsellikle ilgili çeşitli teorilerden söz etmiş olmakla birlikte eşcinselliğin bir hastalık olduğunu hiçbir zaman söylememiştir. Carl Jung (1942), her kişide psikolojik biseksüel bileşenler olduğundan ve kadının erkeksi, erkeğin de kadınsı özellikler barındırdığından bahsederken bu özelliklerin bilinçdışından ve atalarımıza ait deneyimlerden geldiğini vurgulamaktadır (Diamant, 1995). Diğer bir psikanalist Adler ise (1946), homoseksüelliğin insanın aşağılık duygusuyla baş etmesini sağlayan bir korunma olduğunu açıklamaktadır. Adler’e göre heteroseksüel performansın yeterli olmadığı durumlarda erkek eşcinselliği ortaya çıkabilmektedir (Diamant, 1995). 2.4.2. Biyolojik Teori Bu teori eşcinselliği bir patoloji unsuru olarak ele almakta, biyolojik ve hormonal unsurları heteroseksüel gelişimden sapmanın ürünü olarak tanımlamaktadır. Araştırmalar cinsel yönelim ve genetik ardalan ya da hormon düzeyleri arasında açık herhangi bir ilişki bulmakta başarısız olmuştur (Breedlove, 1994; Money, 1987). Özellikle Alman ve Amerikalı araştırmacılar bu teori üstünde durmuştur. Örneğin, Dörner’e (1986) göre rahimde bazı hormonlara maruz kalmak eşcinselliğe neden olmaktadır. Bieber ve arkadaşlarına (1962) göre aşırı anne ilgisi ve bakım, eşcinselliğe neden olmaktadır. Amerikalı bilim insanı Brian Mustanski (2010) 2005 yılında, eşcinsel erkek kardeşlerde kromozomlar üzerinde belirli genetik bölgelerin örtüştüğünü tespit etti fakat bunlar cinsiyet kromozomları değildi. Eşcinselliğin, ortaya çıkmasının, diğer faktörlerin yanı sıra, belli bir oranda birkaç DNS bölümü (deoksiribonükleik asit) tarafından etkilendiğini tespit etti. Sanki fetüsün doğumdan önce maruz kaldığı hormonlar da bir rol oynuyor gibi görünmekteydi. Hayvan deneylerinde sıçanlarda ilginç bir şey gözlendi: Doğmamış erkek fetüs ana karnında yoğun bir şekilde erkek seks hormonu ile karşı karşıya kalırsa, daha sonra da erkeksi cinsel davranış göstermektedir. Buna karşın sadece düşük konsantrasyonlara maruz bırakıldığında daha sonra kadınsı çiftleşme davranışı sergilemiştir. Bu gözlemler dişi sıçanlara da aktarılabilmiştir. Tabii ki, bunları insanlara aktarmanın sınırları vardır, ama aynı zamanda bizde de prenatal hormonların cinsel yönelim üzerinde etkileri varmış gibi görünmektedir. Rodo (1969) eşcinsel eşleşme kavramını kullanmakta ve eşcinsel eşleşmenin erkek-kadın deseninden bir sapma olduğunu, birbirinden cinsel yakınlık bekleyen erkeklerin aslında heteroseksüel karşılaşmayı taklit ettiğini iddia etmektedir ve Freud’un içsel biseksüellik teorisini reddetmektedir. Scorides (1974) heteroseksüel seçimin, başlangıçta doğumla belirlenmiş olduğunu, daha sonra ise çevre ve kültürel faktörler ile pekiştirildiğini, eşcinselliğin çocukluk korkularının standart kadın-erkek 18 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 kalıbını zedelemesi sonucu ortaya çıktığını ve bu bireylerin orgazmın rahatlatıcılığını erkekerkek ya da kadın-kadın ilişkisi ile başardıklarını belirtmektedir. Bazı uzmanlara göre ise homoseksüellik bütünüyle yapısal etkenlerden kaynaklanan, değiştirilmesi imkânsız bir davranış şeklidir ve homoseksüellerde heteroseksüel bireylere göre daha düşük androjen seviyesi bulunmaktadır (Çekirge, 1991). 2.4.3. Davranışçı Teori 1800’lerde eşcinsel bireyleri heteroseksüelleştirmek amacıyla “dönüştürme” ya da “onarım” tedavilerinin yapıldığı bilinmektedir. Örneğin; Murphy (1992, 501-523) ilk kez eşcinsel bir erkeğe, hemcinslerine karşı duyduğu cinsel isteklerinden kurtulması için bisiklet sürmesini önerildiğini belirtmiştir. Davranışçı yaklaşımı benimseyen bilim insanları eşcinseller üzerinde tiksindirme yoluyla heteroseksüelleştirme çalışmaları yapmışlardır. Bu çalışmalara örnek olarak, geylere çeşitli çıplak erkek resimlerinin gösterilmesi ve kişi bu resimlere erotik bir yanıt verdiğinde uygulanan elektrik şoku gösterilebilir (Feldman ve MacCulloch, 1971). Ayrıca kişiden, hemcinsi ile ilgili bir cinsel uyarılma yaşadığında, olumsuz sonuç veya fiziksel duyumları hayal etmesi istenmekteydi ve nefret duygusu veya kusma imajlarının eşcinsel isteği düzelteceği düşünülüyordu (Cautela, 1967). Davison’un (1968) uygulamış olduğu “playboy terapisi”nde ise; gey bireylerin cinsel yönelimlerini değiştirmede de etkili olacağını düşünerek, çıplak kadın resimlerine bakarak mastürbasyon yapmaları önerilmişti. Tüm bu ekoller ve çalışmalar sonucunda; ikinci dünya savaşından sonra düzenlenen Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders–Mental Bozuklukların Teşhis ve İstatistik Rehberi (DSM) ’nin ilk versiyonunda eşcinsellik, madde kullanımı ve cinsel bozuklarla birlikte sosyopatik kişilik bozukluğu sınıflandırmasına dahil edilmiştir. Normallik Teorisinin savunucularından olan Kinsey’in cinsellik üzerine yaptığı çalışmalara kadar bu süreç devam etmiştir. Bu teoriye göre eşcinseller farklı doğmaktadır ve bu normal bir durumdur. Kinsey’in getirdiği yenilik, cinsel yönelimi ikili bir yapı içinde görmeyi bırakıp, onu süreklilik arz eden iki uçlu bir yapı içerisinde sunmasıdır; ona göre her insanın cinsel yönelimi iki uç arasında bir yerlere denk gelmektedir (akt: Baird, 2004). Kinsey’in 7 dereceli skalası olarak bilinen sınıflandırma şu şekildedir: 0 – Tamamen heteroseksüel hiç eşcinsel değil 1 – Büyük ölçüde heteroseksüel sadece ara sıra eşcinsel 2 – Büyük ölçüde heteroseksüel ama ara sıradan fazla eşcinsel 3 – Eşit derecede heteroseksüel ve eşcinsel 4 – Büyük ölçüde eşcinsel, ama ara sıradan fazla heteroseksüel 5 – Büyük ölçüde eşcinsel sadece ara sıra heteroseksüel 19 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 6 – Tamamen eşcinsel hiç heteroseksüel değil X – Toplumsal-cinsel temas ya da tepki yok* Kinsey’in ve daha sonra 1970’lerde Hite’in yaptıkları araştırmalar göstermiştir ki, biseksüellik oldukça yaygındır ve neredeyse bir norm oluşturduğu bile söylenebilmektedir (akt: Baird, 2004). Örneğin, Isay (1989, 1991, 1996) eşcinselliğin üç, dört, beş ve altı yaşlarındaki çocuğun babanın dikkatini çekmek ve bunu korumak için karşı cinsin özelliklerini gösterdiğini savunmaktadır veheteroseksüel çocuğun da aynı yolla annenin ve daha sonra anneye benzeyen kadınların dikkatini çekmek için babanın özelliklerini benimsediğini belirtmektedir. Fakat ona göre kendini çeken baba eşcinselliğe neden olmamaktadır. Tersine, baba oğlunun içsel hemcins cinsel çekimini fark etmekte ve ilerde gey olacak çocuğundan kendini çekmektedir. DSM-2’de, cinsel sapkınlık olarak kişilik bozuklukları kategorisinde konumlandırılmıştır. Amerikalı psikiyatristJudd Marmor eşcinsel yönelimini değiştirmek için gelen eşcinsellerle çalışmakta ve eşcinselliğin bir hastalık olmadığını savunmaktaydı. 1980’de yayınlanan DSM-3’te “ego distonik eşcinsellik” adlı başlık adı altında tanılanmış, DSM-3-R’de ise yalnızca “kişinin cinsel yönelimine bağlı yaşadığı kalıcı ve belirgin rahatsızlık’ adı altında, “başka türlü adlandırılamayan cinsel bozukluklar” başlığı altında kalmıştır. DSM-4 ve DSM-5’te ise hiçbir tanı kategorisinde yer almamıştır. Her ne kadar eşcinsellik bilim dünyasında hastalık sınıflandırmasından çıkarılmış olsa da hala tüm dünyada bazı politik, dini ve tıbbi çevreler tarafından eşcinsel davranışların heteroseksüelleştirilebileceği düşünülmektedir. APA, 2000 yılında bir bildirge yayımlamıştır. Bu bildirgede; eşcinsel kişileri heteroseksüel yapma amacı güden onarım türü terapilerin etkinliği ile ilgili kesin veriler olmadığı, uzun dönem sonuçlarının bilinmediği, literatürde çelişkili ve yetersiz bilgilerin bulunduğu, etik tartışmaların devam ettiği, bu tür terapileri savunan kişilerin eski psikoanalitik kuramlarla katı dini genellemeleri birleştirerek bilimselliği arka plana ittikleri ve dinin etkisi altında kaldıkları ifade edilmiştir (APA, 2016). 2.5. Eşcinsel Bireylere İlişkin Tutumlarla İlgili Değişkenlerin İncelenmesi Alanyazın incelendiğinde, LGBT bireylere dönük tutumlarda,toplumsal cinsiyet rollerinin ve bu rollerle bağlantılı geleneksel cinsiyet kalıp yargılarının etkili olduğu, sosyal ve psikolojik etkenlerin varlığı göze çarpmaktadır. Eşcinselliğe ilişkin tutumlarda cinsiyet, siyasal yönelim, yaş, gibi demografik özelliklerin farklı düzeylerde etkisi bulunmaktadır (Herek, 2002, 60). Uzun yıllar Türk toplumu eşcinsellere karşı genellikle olumsuz bir tutum sergilemiştir (Gelbal ve Duyan, 2006, 573; Mitrani, 2008, 23). Bazıları tarafından üst sınıfların seksüel * Herhangi bir cinse yönelik cinsel çekim olmaması durumu. 20 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 fantezisi olarak görülse de toplum bu durumu iğrenç ve sapkınlık olarak görmüş, cinsel kimlik olarak kabul etmemiştir (Gelbal ve Duyan, 2006, 573). Tutumların demografik değişkenler açısından da incelendiği çalışmalar mevcuttur. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren yapılan çalışmalarda, heteroseksüellik dışı cinsel yönelimlere karşı olumsuz tutumların sosyal psikolojik ve demografik değişkenlerle ilişkisi incelenmiştir. Bu değişkenler ise daha çok cinsiyet farklılıkları, geleneksel cinsiyet rolleri, cinsiyetçilik, eşcinsellerle sosyal ilişki kurma, sosyal üstünlük yönelimi, yükleme, arkadaşlık, otoriterlik, yas, dindarlık ve eğitim düzeyi olarak sayılabilir (Anderson, 2004; Polimeni ve diğerleri, 2000; Ratcliff, Lassiter, Markman ve Snyder, 2006; Sakallı-Uğurlu, 2006; Sakallı-Uğurlu ve Uğurlu, 2004). Cinsiyet farklılığı açısından birçok çalışmada erkeklerin kadınlara oranla eşcinselliğe, özellikle geylere ilişkin daha olumsuz tutumlar sergiledikleri bulunmuştur (Aguero, Bloh ve Byrne, 1984; Ben-Ari, 1998; D’Augelli, 1989; D’Augelli ve Rose, 1990; Herek, 1988; Kite, 1984; Whitley, 1987; Whitley ve Kite, 1995; Van de Ven, 1994; Weinberg ve Millham, 1979). Bireylerin kendi cinsiyetlerinden olan eşcinsellere karşı daha olumsuz düşünce ve duygular besledikleri görülmüştür (Cuenot ve Fugita, 1982; D’Augelli, 1989; Gentry, 1987; Herek, 1984; Lock ve Kleis, 1995; Whitley, 1987; Weinberg ve Millham, 1979). Bu farklılık geleneksel cinsiyet rollerinin benimsenmesiyle bağlantılı görülmektedir. Buna göre, kendilerini geleneksel ve muhafazakar olarak değerlendirenler, eşcinsellere yönelik daha fazla olumsuz tutum bildirmişlerdir (Sakallı, 2002b). Erkeklerin kadınlara oranla kendi cinsiyetlerine uygun sosyal rollere uyma davranışları göstermesi konusunda daha fazla baskı hissettikleri ve bu nedenle de özellikle sosyal cinsiyet rollerinden sapan geylere karşı olumsuz tutumlar besledikleri öne sürülmüştür (Brown ve Amoroso, 1975; Herek, 1986; Kite, 1984; Oliver ve Hyde, 1995). Dolayısıyla, erkeklerin erkeksi kalıp yargılara uymaya çalıştıkları çünkü "light erkek" ya da "eşcinsel" olarak isimlendirilmek istemedikleri belirtilmiştir (Churchill, 1967; akt: Dunbar, Brown ve Amoroso, 1973). Yapılan çalışmalarda bireylerin hemcinslerinden olan eşcinsellere yönelik daha olumsuz düşünce ve duygu beslediğini bulmakla beraber, erkeklerin kadınlara oranla kendi cinsiyetinden eşcinsellere karşı daha olumsuz tutumlara sahip olduğu saptanmıştır (Sakallı, 2002; Uğurlu, 2006). Bu cinsiyet farklılığı, erkeklerin eşcinselleri kendi cinsel kimliklerine ve erkeksiliklerine bir tehdit olarak algılamalarına bağlanmıştır. Gelbal ve Duyan (2006) tarafından yapılan çalışmada, dindarlık ve cinsel önyargı arasında olumlu yönde bir ilişki olduğu saptanmıştır. Benzer biçimde bir diğer çalışmada, dindarlık cinselliğe ilişkin tutumlar üzerinde etkili bulunmuş ve genel olarak çalışmaya katılanlar cinsel acıdan deneyimsiz ve tutucu olduklarını bildirmişlerdir. Ayrıca, evlilik öncesi cinsel yaşama ilişkin liberal düşüncelerin eşcinsellere yönelik olumlu tutumlarla ilişkili olduğu görülmektedir (Gelbal ve Duyan, 2006). Çok sayıda çalışma dindarlığın cinsel önyargının yordayıcısı olduğuna işaret etmektedir (Herek, 1984). Kendilerini dindar olarak nitelendirenler 21 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 ve dini etkinliklere düzenli olarak katılanların cinsel önyargılarının daha fazla olduğu görülmektedir (Herek, 1988; Herek ve Capitanio, 1995; Herek ve Glunt, 1993; Marsh ve Brown, 2009; Shackelford ve Besser, 2007; Swank ve Raiz, 2010). Eşcinselliğe yönelik tutumlarda kültürel bağlam ve dinin rolünü inceleyen bir çalışmada, dinin kendileri için önemli olduğunu düşünenlerin eşcinselliği onaylamama oranının daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca Müslümanların Katolik ve Protestanlara göre daha fazla olumsuz tutum belirttikleri görülmektedir (Adamczyk ve Pitt, 2009). Dindar olma ve eşcinsellere yönelik tutumlar arasındaki ilişkiyi ele alan bir başka çalışmada, dindarlık eşcinselliğin nedenlerine ilişkin önyargılı inançlarla, eşcinsel haklarını daha az destekleme ve cinsel önyargıyla ilişkili bulunmuştur (Johnson, Brems ve Alford-Keating, 1997). Cinsel önyargı ile ilişkisi araştırılan demografik değişkenlerden eğitim düzeyinin, eşcinsel karşıtı tutumlarla olumsuz yönde ilişkili olduğu görülmektedir. Buna göre, bireylerin eğitim düzeyleri arttıkça eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik olumsuz tutumlarının azaldığı görülmektedir (Jenkins ve diğerleri, 2009; Lewis ve Taylor, 2001; Shackelford ve Besser, 2007). Örneğin Crawford ve Wills (1999) tarafından yürütülen çalışmada, katılımcılara bazı ifadelere katılıp katılmadıkları sorulmuştur. Buna göre, eşcinselliğin günah olduğu ve onların cehenneme gidecekleri ifadesine katılanların daha çok eğitim düzeyi düşük kişiler olduğu görülmektedir. Cinsel önyargıyı azaltmada eşcinsel bireylerle kurulacak toplumsal ilişkilerin önemli bir rol oynadığı görülmekte ve eşcinsel karşıtı tutumları ele alan oldukça çok sayıda çalışma, eşcinsel bireylerle kurulan toplumsal temasın karşı cinsellerin önyargılı tutumlarını azalttığını göstermektedir (Akdas-Mitrani, 2008; Çırakoğlu, 2006; Elridge ve diğerleri, 2006; Herek ve Glunt, 1993; Hopwood ve Connors, 2002; Lance, 1987; Simoni ve Walters, 2001; Snively ve ark., 2004; Steffens ve Wagner, 2004). Ayrıca Sakallı’ya (2002a, 53) göre de, eşcinselliğe karşı olumsuz tutumların ardında şahsen eşcinselleri tanımaksızın tamamı tahminlere ve önyargılara dayalı gelenekçi ve tutucu yaklaşımlar bulunmaktadır. Erkekler, erkek eşcinsellere olan tutumlarını kadınlara göre daha olumsuz ve kalıp yargılarla tarif etmektedir. Özellikle eşcinsel bireylerle hiçbir iletişimi olmamış erkekler kadınlara göre bu kalıp yargıları daha fazla kullanmaktadır (Sakallı, 2002b, 111). Franzoi (2003), otoriter olan bireylerin olmayanlara kıyasla dış gruplara karşı daha hoşgörüsüz olmakla kalmadıklarını, aynı zamanda da bu hoşgörüsüzlük içerinde düşmanlık temelinde hareket etme eğilimlerinin daha fazla olduğunu belirtmektedir. Bu bilgiler dikkate alındığında, otoriter kişilerin, eşcinsellere karşı daha olumsuz tutumlar sergileyecekleri de söylenebilir. Yani, araştırmacılar, yüksek otoriter yönelime sahip olan kişilerin geleneksel aile yapısına ve adetlere daha bağlı olması nedeniyle geleneksel değerlerin ve aile yapısının dışında kalan eşcinsellere karşı daha olumsuz tutumlar gösterdiklerini belirtmektedir (Haddock, Zanna ve Esses, 1993; Whitley, 1999). Yaş değişkeni ele alındığındaysa, araştırmalar farklı sonuçlar 22 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 bildirmektedirler; bazı araştırmalarda, gençlerin eşcinselliğe daha ılımlı baktıkları bulunurken (Anderssen, 2002); bazılarında, yaşlılarda eşcinselliğe ilişkin tutumların daha olumlu olduğu görülmüştür (Sakallı-Uğurlu, 2006). Medeni durumun cinsel önyargıyla ilişkisi incelendiğindeyse bulguların çelişkili olduğu görülmektedir. Bir çalışmada, evlilerde eşcinselliği onaylamayanların, olumsuz tutum sergileyenlerin oranı, bekar ya da boşanmış olanlara göre daha yüksek bulunurken (Adamczyk ve Pitt, 2009) bir diğer çalışmada ise, hiç evlenmemiş olanların eşcinsellere yönelik tutumlarının daha önce evlilik yapmış olan veya hala evli olanlara göre daha olumlu bulunduğu görülmüştür (Herek ve Capitanio, 1995). Wills ve Crawford (1999) tarafından yapılan çalışmada, evli olma eşcinsellere yönelik olumsuz tutumlarla ilişkilidir. Örneğin, çocuğunun öğretmeninin eşcinsel olmasına karşı olanların daha çok evli ve dul olanlar; eşcinsel evliliklerin yasallaştırılması fikrine katılanların ise daha çok bekarlar olduğu görülmektedir. Lewis ve Taylor (2001), eşcinsel öğretmenlere yönelik halkın görüşünü incelemiş; evli olan grubun bekâr ve boşanmış olan gruptan daha olumsuz tutuma sahip olduklarını bulmuştur. Ancak bu çalışmalardan farklı olarak bazı araştırmalar, medeni durum açısından eşcinsellere yönelik tutumlarda anlamlı bir farklılığın olmadığını göstermektedir (Herek ve Gonzalez-Rivera, 2006). LGBT bireylerin aileye açılma sürecindeki duruma ilişkin bir çalışmada, Newman ve Muzzonigro (1993), etnik kimliğin ve geleneksel aile değerlerinin açılma süreci üzerindeki etkisini inceledikleri çalışmada, ABD’de yaşayan farklı etnik gruplardan (Afro-Amerikan, Hispanik, Asyalı ve Beyaz) 17-20 yaş arasında ve eşcinsel kimliklerini kabullenme sürecindeki 27 erkek eşcinselle görüşmüştür. Çalışmada aile değerlerinin alçak veya yüksek oluşu şu başlıklar altında kategorilendirilmiştir: Dinin önemi, evlilik vurgusu, çocuk sahibi olma vurgusu, evde İngilizce dışında bir dil konuşulup konuşulmadığı. Araştırma sonuçları, geleneksel aile değerlerinin açılma yaşantıları üzerinde etnik kimliğe göre daha fazla etkisi olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte ailede geleneksel değerlere yapılan vurgu arttıkça, bireyler ailelerini daha az kabullenici algılamaktadırlar. Ebeveyn tutumlarının önemini ortaya koyan bir çalışmada ise, Carnelley, Hepper, Hicks ve Turner (2011), 309 lezbiyen, gey ve biseksüel katılımcıyla yürüttükleri çalışmada çocuklukta kabullenici ve bağımsız davranmayı teşvik edici olarak algılanan ebeveynlerin, çocuklarının cinsel yönelimlerine daha olumlu tepki verdiğini tespit etmiştir. Buna ek olarak annenin tepkilerinin olumlu olması erkeklerdeki romantik bağlanma kaygısının da düşük olmasını sağlamaktadır. 23 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 2.6. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Yapılan Araştırmalar Alan yazın incelendiğinde, eşcinselbireylere yönelik tutumlarla ilgili araştırmaların son derece az olduğu görülmektedir. 1982 yılında Kaliforniya’da, 2364 hekime; eşcinsel meslektaşlarına ve hastalarına karşı tutumlarını ölçmek amacıyla anket gönderilmiştir. Katılımcıların yaklaşık dörtte biri eşcinselliğe karşı güçlü olumsuz duygular hissettiğini, %30’u eşcinsel bir adayı tıp fakültesine kabul etmeyeceklerini, %40’ı eşcinsel hekimlerin pediyatri veya psikiyatri uzmanlığı almasını desteklemeyeceklerini belirtmiştir. Daha yeni mezunların, eski meslektaşlarına oranla eşcinselliğe karşı daha kabullenici tutum içinde oldukları ve uzmanlık alanları içinde de eşcinselliğe bakış açısından anlamlı farklar olduğu bulunmuştur (Mathews, Boothand ve Turner, 1986). Toplumda eşcinsellere yönelik yaşam biçimleri, yaptıkları meslekler, dış görünüşleri gibi konularda genellemeler ve streotipler mevcuttur. Görünüşleri konusundaysa, genel kanının aksine, tüm eşcinseller için ortak fiziksel özellikler bulunmamaktadır (McCary, 1973). Gökalp (1988), eşcinsellikle ilgili en yaygın stereotipin arasında bazı meslekleri daha yaygın yaptıklarına dair bir inancın varlığından bahsetmektedir. Bu mesleklerse daha kadınsı olarak tanımlanan, kuaförlük, moda tasarımcılığı, dekorasyon, profesyonel dansçılıktır. Bu işlere kabulde eşcinsellere daha fazla tolerans gösterildiğinin yaygın bir düşünce biçimi olduğunu belirtmektedir. Fakat alanyazındaki araştırmalar bu tür işlere sahip eşcinsel erkeklerin oranının (% 8), heteroseksüellerle (% 5) yakın olduğunu göstermiştir. Bu tip meslekleri yapan eşcinsel erkeklerin eşcinselliklerini açığa vurma olasılıklarının daha yüksek olması ve davranışlarında, diğer mesleklerle uğraşan eşcinsellerden daha kadınsı olabilmesi düşüncesinin mesleklerde bu tür birstereotipileştirmeye kaynaklık edebileceğini ortaya koymuştur.Ayrıca eşcinselliğe daha az toleranslı işlerdeki eşcinseller, genellikle cinsel kimliklerini gizlemekte ; kadınsı giyim tarzı ve davranış biçimlerinden uzak durmaktadır. Bu nedenle, devletişlerinde çalışan eşcinsel erkeklerin oranı, benzer işlerde çalışan heteroseksüel erkeklerle benzer olsa bile, bu mesleklerdeki eşcinsellerin, cinsel kimlikleriyle hakkındaki açılma olasılığı, stereotipik gey işlerindeki eşcinsellere göre daha düşüktür. Yapılan bir diğer çalışmada ise, heteroseksüel kadınlarla eşcinsel kadınlar arasındaki benzerliklerin farklılıklardan daha çok olduğu görülmüştür. Çoğu kadın heteroseksüel ailelerde yetişmekte ve benzer sosyalleşme süreçlerinden geçmektedirler. Çocukların psikososyal gelişimini ve ruh sağlığını destekleyici bir aile ortamı sunma, ebeveynlik becerileri, çocuk yetiştirme tutumları ve pratikleri açısından olsun, her iki tür aile ortamında yetişen çocukların cinsiyet kimlikleri, cinsel rolleri, sosyal ilişkileri ve ruh sağlıkları açısından olsun farklılıklardan çok benzerlikler görülmektedir (Flaks ve diğerleri, 1995). Eşcinsel annelerin, etkin ebeveynlik 24 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 becerileri konusunda daha bilinçli olduklarını gösteren bir diğer çalışmada,lezbiyen annelerle yetişen çocukların durumu, annenin psikolojik açıdan sağlıklı olduğu ve çocuk bakımını beraber yaşadıkları bir lezbiyen partnerle paylaştığı zaman daha iyi olduğu belirlenmiştir. Ebeveynin cinsel yönelimini ergenlikte değil de çocukluk çağında öğrenmek, çocukların gey ve lezbiyen ebeveyne sahip olmaya ilişkin konularla başa çıkmalarını kolaylaştırmakta, ebeveynin cinsel yöneliminin çocuğun hayatındaki diğer önemli yetişkinler tarafından da kabul edildiği destekleyici bir ortam ve çocukların aynı konumda olan akranlarını tanımalarının da önemli olduğu görülmektedir (Patterson, 1995). Herek’e (1995) heteroseksüellerle, göre LGBT eşcinselliği bireylere olumlayan karşı aşırı tutumlar ayrımcı taşıyan tutumlar taşıyan heteroseksüeller karşılaştırıldıklarında, ayrımcı tutumlar sergileyen heteroseksüellerin, diğerlerine göre erkek olmalarının, geleneksel cinsiyet rollerini desteklemelerinin, dini inançlarının güçlü olmasının ve muhafazakar dini derneklere üye olmalarının, arkadaşlarının da kendileri gibi benzer olumsuz tutumlar taşımalarının, ırkçı ön yargılara ve otoriter kişilik özelliklere sahip olmalarının, gey ve lezbiyenlerle kişisel temaslarının az olmasının daha olası olduğu görülmektedir. Téllez, Ramos ve Umland (1999) tarafından New Mexico’da yapılan bir çalışmada, 1949 hekime e-posta aracılığıyla eşcinselliğe yönelik tutumlarını ölçmek amaçlı anket gönderilmiştir. Ankete yaklaşık %50 oranında katılım sağlanmıştır. Erkek katılımcıların %8’i, kadın katılımcıların %1,6’sı homofobik olarak değerlendirilmiştir. Cinsiyet, uzmanlık dalı, yaşanılan yerin büyüklüğü ve kişisel deneyimler gibi değişkenlerin; hekimlerin eşcinselliğe bakışını etkilediği bulunmuştur ve sonuç olarak tıpta homofobinin önceki dönemlere göre azalmakla birlikte halen sürdüğünü raporlaştırmışlardır. Cinsel yönelimin gelişmesi konusunda yapılan yeni görgül araştırmaların daha önceki indirgemeci yaklaşımlardan farklı bir seyir izlediği görülmektedir. Örneğin, heteroseksüel olmayan, yani cinsel azınlık diyebileceğimiz genç kızlarla yapılan araştırmalar, kadınlarda eşcinselliğin gelişme seyrinin çeşitliliğini göstermektedir (Diamond ve Savin-Williams, 2000). Lezbiyenliğin erken yaşta ortaya çıktığı ve sabitlendiği tezine karşılık, lezbiyen kadınlarla yakın zamanda yapılan bazı araştırmalarda, lezbiyen kadınlar, çocukluk ve ergenlikte aynı cins yönelime ilişkin hiçbir anıları bulunmadığını, ileriki yaşlarda eşcinsel veya biseksüel düşünce ve kişilerle karşılaşmanın, bir kadına aşık olmanın, veya zaman içinde cinsel yönelimlerinin değiştiğinden söz etmektedirler (Lambdaistanbul, 2005). Yaşanan kimlik karmaşası ve maruz kalınan toplumsal baskıların sonucu bir başka çalışmada da şu şekilde karşımıza çıkmaktadır; Russell ve Joyner (2001) cinsel azınlık statüsündeki ergenlerin, heteroseksüel ergenlere göre daha sık ve yoğun intihar düşüncesine kapıldığını belirtmektedir. 25 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Herek, Cogan ve Gillis (2002) tarafından yapılan çalışmada, nefret suçuna maruz kalan eşcinsel bireylerin % 90’nın uğradıkları suçu emniyet birimlerine bildirmedikleri ortaya çıkmıştır. AIDS’in homofobik tutuma etkisinin incelendiği bir çalışmada, AIDS krizinin çoğu zamanheteroseksüel bireyin içinde yatan eşcinsel düşmanlığını açığa vurduğu belirtilmektedir. Örneğin, AIDS hastalığı yaygınlaştıkça eşcinsel karşıtı düşmanlığın arttığı ve hatta fiziksel saldırılara dönüşme eğilimindeolduğu görülmüştür. İnsanların bir çoğu gey ve lezbiyenlerden zaten hoşlanmazken, geylerin HIV enfeksiyonuyla ilişkilendirilmesi, homofobiyi iyice tetiklemiş ve dolayısıyla ayrımcılığı, beraberinde de fiziksel saldırı getirmiştir (Brannon, 2002). Franzoi (2003) tarafından yapılan çalışmada, başka hiçbir sosyal grubun, eşcinsellerin ve biseksüellerin yaşadığı kadar uzun süreli bir şekilde hoşnutsuzluk nesnesi olmadığı belirtilmiştir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre cinsel yönelime dayanan önyargı ve ayrımcılık güçlü bir biçimde devam etmektedir. Bununla birlikte, ilginç bir şekilde, eşcinsel karşıtı tutumların dirençliliğine rağmen, eşcinsellerin iş olanakları açısından eşit haklara sahip olması gerektiğini ifade edenlerin sayısının giderek arttığı söylenebilir. Yine Franzoi’nin (2003) bir çalışmasında Acquired Immune Deficiency Syndrome Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu (AIDS) ve eşcinsel ilişki hakkında,AIDS salgınını eşcinsel karşıtı tutumların değişmesindeki diğer bir etken olarak görülebileceği vurgulanmıştır. Hastalık, heteroseksüellerin eşcinsel ilişkileri kalıp yargısal olmayan bir açıdan görmelerini sağlamıştır. Bir ilerleme biçimi olaraksa; filmlerde, medyada kendi aileleri tarafından istenmeyen, reddedilen AIDS’li gey ve lezbiyenlerin sevgilileri ve arkadaşlarından gördükleri bağlılığın toplum tarafından izlenmesiyle eşcinseller hem daha görünür hale gelmiş hem de heteroseksüellerin onlara karşı daha empatik bir şekilde yaklaşmaları sağlanmış oldu. Cinsiyetçilik ve cinsiyet rollerini aşırı benimseme eşcinsellere tutumları olumsuz yönde etkilemektedir (Davies, 2004). Cinsiyet rolleri hakkındaki kalıp yargıların, tutumların homofobiyle ilişkili olduğu ve eşcinsellere yönelik daha olumsuz tutumlar sergileyen kişilerin geleneksel cinsiyet rollerini güçlü bir şekilde benimsemiş oldukları görülmektedir (Anderson, 2004; Franzoi, 2003; Sakallı, 2002a). Amadio (2006) tarafından 2005 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde sosyal arkadaşlık sitelerinden 335 gey ve lezbiyen bireyle yapılan bir çalışmada alkol kullanmı ve homofobi düzeyinin arasındaki ilişki araştırılmıştır. Sonuç olarak, lezbiyen bireylerde içselleştirilmis homofobi düzeyi yüksekliğinin alkolkullanımı ve alkolle ilgili sorunlar arasında istatistiksel anlamlı ilişki olduğu, gey erkeklerde ise böyle bir ilişki bulunmadığı bildirilmiştir. Grov, Bimbi, Nanin ve Parsons (2006), yürüttükleri bir çalışmada, ırk, toplumsal cinsiyet ve kuşağın gey, lezbiyen ve eşcinsellerin açılma sürecine etkisini incelemişlerdir. Sonuç olaraksa, daha genç kuşakların daha erken yaşlarda kendilerine ve başkalarına açıldığını 26 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 bulmuşlardır.Ayrıca yine, lezbiyenlerin geylere göre yaklaşık iki yıl daha geç açılma sürecine girdiğini, beyaz ırktan olmayan bireylerin de ailelerine daha geç açıldığını raporlaştırmışlardır. Dunbar (2006) tarafından yapılan çalışmada ise, cinsel yönelimleri nedeniyle nefret suçuna maruz kalan eşcinsel bireylerin cinsiyetlerinin de söz konusu suçları emniyet birimlerine bildirmek konusunda etkili olduğu saptanmıştır. Buna göre, nefret suçuna maruz kalan kadın eşcinsel bireylerin erkek eşcinsel bireylere oranla daha az sayıda emniyet birimlerine başvurdukları belirtilmiştir. Yine aynı çalışma kapsamında yapılan karşılaştırmaların sonucunda, cinsel yönelimleri nedeniyle nefret suçlarına maruz kalan eşcinsel bireylerin, ırk/etnik köken ve dinleri nedeni ile nefret suçlarına maruz kalan bireylere oranla, söz konusu suçları emniyet birimlerine bildirme oranlarının daha düşük olduğu saptanmıştır. Maher ve Sever (2008) 764 üniversite öğrencisiyle birlikte Katolik öğrencilerin homoseksüelliğe bakış açısı ile otorite ve cinsellik arasındaki ilişkiyi inceledikleri bir çalışma gerçkleştirmişlerdir. Çalışmanın sonucunda, eşcinselliğin ahlaki değerleri açısından oluşan soruların Katolik Kilisesindeki otoritelerin düşünceleriyle ilişkili olduğunu raporlamışlardır. Kan (2009) Hong Kong Üniversitesi’nde tıp, işletme, sosyal bilimler ve diğer fakültelerde öğrenim gören 425 öğrencinin eşcinsellere yönelik tutumları arasında önemli farklılıklar bulmuştur. Araştırmanın bulguları tıp öğrencilerinin diğer fakülte öğrencilerine göre önemli ölçüde daha homofobik olduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca, tıp öğrencilerinin % 25'den fazlası eşcinselliğin tedavi gerektiren psikolojik bir bozukluk olduğunu düşünmüşlerdir. % 15'inden fazlasıysa AIDS bulaşma ihtimalini en aza indirmek için eşcinseller ile herhangi bir fiziksel temas kurmaktan kaçındıklarını belirtmişlerdir. Parrott (2009) tarafından yürütülen, 150 üniversite öğrencisinin katıldığı çalışmada, eşcinsel erkeklere yapılan cinsiyet rolü baskısı ile erkek rolü kurallarının etkileri, cinsel önyargı ve maskülen cinsiyet rolünün baskısı arasındaki ilişkinin incelenmiştir. Öncelikle bu katılımcıların erkek cinsiyet rolü normlarına bağlılığı, cinsel önyargı, eril rol baskısı ve devlete öfke alanlarında durumları değerlendirilmiştir. Daha sonra ise iki eşcinsel erkek arasındaki samimi bir ilişkiyi anlatan video gösterilmiş ve daha videonun başında sinirlendikleri tespit edilmiştir. Cinsel önyargının katılımcılarda öfkeye dönüştüğü ortaya koymuştur. Herek (2009) , Amerika Birlekşik Devletleri’nde yaşayan gey, lezbiyen ve biseksüel 662 gönüllü katılımcıylabir çalışma yürütmüştür ve bu çalışmada katılımcıların yaklaşık %20’si cinsel yönelimleri nedeniyle bir suçun mağduru olduklarını bildirmişlerdir. Ayrıca yaklaşık yarısı sözlü tacize, %10’u da iş bulma ve barınma konularında ayrımcılığa maruz kalmıştır. Araştırmanın bir diğer sonucuna göre ise geyler, lezbiyen ve biseksüellere oranla daha fazla şiddete maruz kalmaktadırlar. 27 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Rogers, Mcree ve Arntz (2009), 128 üniversite öğrencisi üzerinde, üniversitede alınan bilgi tabanlı dersler sonrasında homofobik tutum ile homofobik kişiler arasındaki fikir değişimi ilişkisini incelemişlerdir.Çalışma sonucunda, cinsellik bilgi tabanlı müfredat dersine katılan öğrencilerin homofobi seviyelerinin dönem boyunca anlamlı şekilde azaldığı görülmüştür. Clinard (2010) eşcinsellerle ilgili demografik değişkenleri incelediği bir çalışmasında, erkek eşcinsellerin çoğunlukla daha önce heteroseksüel evlilikler gerçekleştirdiklerini fakat boşandıklarını ve birçoğunun hayatının büyük bölümünü şehirde geçirdiğini belirtmiştir. Iraklis (2010) tarafından 222 üniversite öğrencisiyle birlikte yürütülen çalışmada yakınlık kurmalarının lezbiyen ve geylere yönelik tutumları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırmanın bulguları, eşcinsellere yönelik daha olumsuz tutumda bulunan öğrencilerin lezbiyen ve geylerle hiç kontakta bulunmayan veya kendisini dindar olarak tanımlayan öğrenciler olduklarını göstermektedir. 2.7. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Türkiye’de Yapılan Araştırmalar Türkiye’de heteroseksüellikten daha farklı olan cinsel yönelimler yoğun biçimde ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Eşcinsel bireyler aile tarafından dışlanma, sosyal hayatta karşılaşılan ayrımcı uygulamalar, eğitim süresince karşılaşılan ayrımcı yaklaşımlar, sağlık hizmetlerine ulaşmak konusundaki sıkıntılar gibi toplumsal hayatın içindeki birçok alanda çeşitli engellemelerle karşılaşmaktadırlar. Sakallı’nın (2002b), geylere dair kalıp yargıların neler olduğunu araştırdığı çalışmasının bulguları, araştırmaya katılan erkeklerin, eşcinselliği kadınsılıkla ilişkilendirdiklerini ve transseksüellik/travestilikle aynı şey olduğunu düşündüklerini ortaya çıkarmıştır. Araştırmaya göre, erkek katılımcılar, erkek eşcinseller hakkında “hemcinsinden hoşlanan, kadınsı giyinen ve davranan, pırıltılı giysiler giyinen, kaş alan, kırıtarak yürüyen, duygusal, sorunlu, karşı cinsi taklit eden, travesti” gibi kalıp yargılara sahipken; kadın katılımcılar “hemcinsinden hoşlanan, kadınsı konuşan ve kadına benzeyen, yumuşak davranan ve ilgi isteyen, toplumda dışlanan” şeklinde kalıp yargılara sahip olarak bulunmuşlardır. Sakallı ve Uğurlu (2002) ayrıca eşcinsellere ilişkin tutumların değişimiyle ilgili de bir çalışma yapmışlardır ve bu çalışmada lezbiyen bir kişinin öğrencilere tanıştırılarak onlarla olumlu bir ortamda konuşması sağlanmış ve daha önceden hiç eşcinsel tanıdığı olmayan öğrencilerde tutum değişikliği yaratıp yaratmayacağı ele alınmıştır. İlk önce psikoloji dışından öğrencilerin seçmeli olarak aldığı “Sosyal Psikoloji’ye Giriş” dersindeki 89 üniversite öğrencisinin eşcinsellere ilişkin tutumları ölçülmüştür. Böylece eşcinsel tanıdığı olan ve olmayan öğrenciler belirlenmiştir. 45 gün sonra da hiç eşcinsel tanıdığı olmadığı belirlenen katılımcılar iki ayrı sınıfa eşit olarak dağıtılmıştır. Gruplardan birine, 22 yaşındaki Ortadoğu 28 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Teknik Üniversitesi' nde okuyan lezbiyen bir öğrenci tanıtılmıştır. Bu lezbiyen öğrenci önce 15 dakika kadar kendini tanıtmış; sonra da toplam 45 dakika süreyle öğrencilerin sorularını cevaplamıştır. Diğer grup ise bu lezbiyen öğrenci ile hiç tanıştırılmamıştır. Lezbiyen öğrenci ile sosyal ilişkide bulunan gruptaki öğrenciler, lezbiyen kişi ile tanışamayan diğer gruptaki öğrenciler gibi daha önce doldurdukları ölçeği tekrar doldurmuşlardır. Sonuçlara göre, tüm öğrencilerin eşcinsellere ilişkin olumsuz tutumlara sahip oldukları bulunmuştur. Lezbiyen öğrenci ile kısa bir süre olumlu iletişimde bulunan grubun ilk ve son test sonuçları arasında az miktarda olumlu bir değişme gözlenmiştir; ancak bu değişme ölçeğin olumsuz tutumlar kısmında kalmıştır. Yani, bu araştırma eşcinsellerle sosyal iletişimde bulunmanın kişilerin olumsuz tutumlarında az miktarda olumlu bir değişme yaratılabileceğini ancak yine de bu değişmenin olumlu tutumlar beslemeye yetmediğini göstermiştir. Lambdaistanbul Derneği tarafından yayımlanan (2005) “Eşcinsel ve Biseksüellerin Sorunları” isimli çalışmada eşcinsel ve biseksüel erkek ve kadınlarla bir alan araştırması yapılmıştır. Çalışmanın yalnızca İstanbul’da ve 393 katılımcıyla yapılması gibi sınırlılıkları bulunmasına rağmen, Türkiye’de eşcinsel bireylerin yaşadıkları problemlere ilişkin veriler sağlaması açısından önemli bulunmuştur. % 38’nin kadın, % 62’sinin ise erkek olduğu Katılımcıların % 8’nin 19 yaş altında, % 35’nin 20-24 yaş aralığında, % 28’nin 25-29 yaş aralığında, % 22’sinin 30-39 yaş aralığında, % 7’sinin ise 40 yaş üstünde olduğu görülmektedir. Eğitim durumları açısından çalışmaya katılanların % 3’nün ilkokul, % 6’sının ortaokul, % 49’nun lise, %35’nin üniversite ve % 6’sının yüksek lisans/doktora mezunu oldukları görülmektedir. Çalışmaya katılanların % 40’ı kendisini istemediği halde heteroseksüel ilişkiler yaşamaya zorladığını, % 32’si eşcinsel/biseksüel olduğu için cehenneme gideceğini düşündüğünü ve % 31’i cinsel yönelimini düzeltilebilecek bir şey olarak gördüğü bir dönem yaşadığını belirtmiştir. Katılımcıların % 56’sının geçmişte ve şimdi eşcinsel/biseksüel oldukları için yalnız kalmaktan korktukları, % 56’sının ise devam eden şekilde doğru bilgiye ulaşamamaktan kaynaklı kendi cinsel yönelimiyle ilgili olumsuz duygulara sahip oldukları belirttikleri görülmüştür. Eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerini gizli ya da açık yaşama durumlarına bakıldığında: % 39’nun annesinden, babasından ve tüm kardeşlerinden eşcinsel olduğunu gizlediği; öğrenci olan 160 katılımcının % 18’nin öğretmenler, okul idaresi ve okul arkadaşlarının hepsinden eşcinselliğini gizlediği; çalışan 268 katılımcının % 31’nin işveren, müdür, iş arkadaşları, sorumluluğunda çalışanlar, iş bağlantıları, müşterilerin hepsinden eşcinsel olduğunu gizlediği ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda, aileleri ile yaşayan eşcinsel/biseksüel bireylerin cinsel yönelimlerini daha fazla gizlemek zorunda kaldıkları tespit edilmiştir. Katılımcıların % 33’nün başkaları istediği için, % 17’sinin ise eşcinselliğinden kurtulmak için psikolog/psikiyatra gittiği sonucu elde edilmiştir. Sağlık konusunda diğer dikkat çekici bulgular ise “Doktora gitmen gerektiği halde eşcinsel/biseksüelliğinizin anlaşılmaması 29 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 için doktora gitmekten vazgeçtiğiniz oldu mu?” sorusuna 35 kişinin “evet” yanıtını vermiş olması ve 16 kişinin eşcinsel/biseksüel olduğu için tedavi, muayene, tahlil gibi sağlık hizmetlerinden gereği gibi faydalanamadığını belirtmiş olması biçiminde rapor edilmiştir. Göregenli’nin (2006) yaptığı bir araştırmanın sonuçları, farklı cinsel yönelimlere sahip kadınların % 58'i sözü edilen bu üç tip mağduriyetin en az birini yaşadıklarını ortaya koymuştur. Yine aynı araştırmadaki eşcinsel kadınların % 34'ü babaları, % 24'ü erkek kardeşleri ve % 15'i ise kız kardeşleri tarafından; eşcinsel erkeklerin ise % 30'u anneleri, % 23'ü babaları, % 43'ü erkek kardeşleri ve % 15'i de kız kardeşleri tarafından şiddet gördüklerini bildirmişlerdir. Göregenli ve Erel, üniversite öğrencileri arasında yaptıkları bir çalışma sonucunda, katılımcıların yaşları ve sınıf düzeyleri ilerledikçe, homofobi düzeylerinin azaldığını bulmuşlardır. Devam edilen bölüm açısından incelediklerinde ise sosyal bilimler öğrencilerinin fen bilimlerinde okuyan öğrencilere göre daha düşük homofobi düzeyi sergilediklerin görmüşlerdir (akt. Sakallı-Uğurlu, 2006). Eşcinselliğin nedenleri hakkında yapılan nedensel yüklemeler bu bireylere yönelik tutumları etkilemektedir. Eşcinselliğin, kontrol edilebilir olan kişisel tercih veya seçenek olarak değil de kontrol edilemez olan biyolojik ve genetik faktörlere yüklenmesinin, olumsuz tutumları azalttığı belirtilmektedir; çünkü biyolojik olarak ortaya çıkan bir durumu bireylerin kontrol edebilme olanakları yoktur ve bu nedenle de ‘eşcinsellik’lerinden kendileri sorumlu değillerdir (Sakallı-Uğurlu, 2006). Sakallı-Uğurlu (2006) yayımladığı bir diğer tarama makalesinde, yurt dışında yapılan araştırmaların hemen hepsinde eşcinsellere ve biseksüellere yönelik olumsuz tutumlar saptanmış olduğunu bildirmektedir. Heteroseksüellerin, eşcinsel haklarını bir parça da olsa kabullenir hale gelmelerinin sebeplerinden biri, eşcinsel aktivistlerin kendi davalarını ırksal eşitlik ve kadın hakları hareketleri ile birlikte ele almaları olabilir Türkiye’de yaş ortalaması 26 olan 329 katılımcının eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik olumsuz tutumlarının değerlendirildiği bir çalışmada katılımcıların % 44’ü üniversite öğrencisi, % 24’ü öğretmen, % 12’si polis ve % 20’si hekim olarak belirtilmiştir. Erkek katılımcıların, hem kadın, hem erkek eşcinsellere yönelik olumsuz tutum puanlarının kadın katılımcılardan yüksek olduğu bulunmuştur. Bu çalışmada; üç meslek grubu içinde en yüksek olumsuz puana sahip grup polisler, ardından hekimler, ardından öğretmenler olarak görülmüştür (Akdaş, 2008). Şah’ın (2009) Ankara ve İstanbul’da yaşayan üniversite öğrencisi ya da mezunu 362 kişi üzerinde yaptığı, cinsel yönelimlere illşkin sosyal temsilleri ve homofobiyi incelediği araştırmasında, eşcinsel karşıtı tutumları olanların (%74.30) eşcinselliği “normal” olarak değerlendirmedikleri görülmektedir. Eşcinsel bireylere ilişkin sosyal temsillerde öne çıkan değerlendirmelerden biri, eşcinsellerin “normal ve sağlıklı olmayan” (%28) kişiler olarak 30 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 değerlendirilmesidir. Çalışmanın sonucunda cinsel yönelimlere ilişkin birbirinden farklı temsiller elde edilmiştir. Örneğin, eşcinsel, biseksüel ve transseksüel bireylere ilişkin olarak elde edilen temsillere bakıldığında, her üçü için de hem olumlu hem olumsuz temsillerin var olduğu görülmektedir. Böylece temsiller karşılıklı olarak birbirini etkileyebilmekte ve dönüştürebilmektedir. Okutan (2010) eşcinsellere yönelik tutumların, cinsiyetçilik, romantik ilişkilerde kadın erkek rollerine yönelik kalıp yargılar ve bağlanma biçimleriyle olan ilişkisini incelemiştir. Çalışmaya, Ankara, Gazi, Hacettepe Üniversiteleri’nin farklı fakülte ve bölümlerinde okuyan ve öğrenci olmayan çeşitli kurumlardan toplam 400 kişi katılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, eşcinsellere yönelik tutumların, cinsiyetçilik ve romantik ilişkilerle ilgili kalıp yargıların bağlanma biçemlerine göre değiştiğini göstermektedir. Eşcinsellere yönelik olumlu tutumları en yüksek olan grup güvenli bağlananlardır. Aynı zamanda bu bireylerin cinsiyetçi tutumlar ve kalıp yargıları daha az benimsedikleri görülmektedir. Ummak’ın (2012) Mersin Üniversitesi öğrencileri üzerinde yaptığı bir başka çalışmada ise,Fen Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin Eğitim Fakültesi öğrencilerine, İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerine ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere yönelik daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. Mühendislik Fakültesi öğrencileri, Eğitim Fakültesi öğrencilerine, İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerine, Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine ve Diğer Fakülte öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere yönelik daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. İletişim Fakültesi öğrencileri, Eğitim Fakültesi öğrencilerine, İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerine, Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine ve Diğer Fakülte öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere yönelik daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. Eğitim Fakültesi öğrencilerinin ise Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere yönelik daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmüştür. LGBT’lere yönelik baskı ve ayrımcılığın boyutlarını gösteren bir başka çalışma da Kaos GL Derneği tarafından yayınlanan "Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli İnsan Hakları İzleme Raporu"dur. Bu raporda LGBT bireylere yönelik sadece söz konusu yıl içerisinde içerisinde gerçekleşen 4 nefret cinayeti, 1 tecavüz, 10 nefret saldırısı, 1 linç girişimi, 1 kundaklama ve 1 kaçırılma vakası rapor edilmiştir (Kaos GL, 2013). LGBT bireylerin ruh sağlığı üzerine Yalçınoğlu (2013) tarafından 210 eşcinsel ve biseksüel erkek katılımcıyla gerçekleştirilen çalışmada, katılımcılara İçselleştirilmiş Homofobi Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve Genel Sağlık Anketi-12 uygulanmıştır. Uygulama sonucunda katılımcıların yaklaşık %20’sinde içselleştirilmiş homofobik tutumlar bulunduğu ve içselleştirilmiş homofobiye sahip olan katılımcılarda diğerlerine göre daha fazla depresyon gözlemlendiği tespit edilmiştir. 31 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Şenel (2014) çevresel faktörlerin öneminin ortaya koyup11 lezbiyen ve 3 biseksüel kadınla derinlemesine görüşmeler yaparak gerçekleştirdiği nitel çalışmada, katılımcıların yaşadığı ayrımcı tutumların gündelik hayatlarına yansımalarını incelemiştir. Bu çalışma, ailesi tarafından uygulanan baskı, ayrımcılık ve şiddete maruzkalan lezbiyen ve biseksüel kadınların hayatlarından kesitler sunmaktadır. Aynı zamanda, bu bireyler üzerinde, heteroseksist normların yarattığı duygusal ikilemleri de ele almaktadır. Bakır Ayğar, Gündoğdu ve Ayğar’ın (2015) Mersin Üniversitesi öğrencilerinin eşcinsellere yönelik tutumları üzerine yaptığı bir diğer çalışmada cinsiyet, sınıf, bölüm ve eşcinsel tanıdıklık değişkenlerinin LGBT bireylere yönelik tutumu ve homofobi düzeyini etkilediği bulunmuştur. Bulgular göre, kız öğrencilerin tutumlarının erkek öğrencilere göre daha olumlu ve homofobi düzeyleri daha düşük bulunurken, sınıf düzeyi arttıkça öğrencilerin eşcinsellere yönelik tutumlarının olumlu yönde arttığı ve homofobi düzeylerinin de azaldığı görülmüştür.Ayrıca, eşcinsel tanıdığı olan öğrencilerin eşcinsellere yönelik tutumlarınıneşcinsel tanıdığı olmayanlara göre daha olumlu ve daha az homofobik olduğu, PDR bölümünde öğrenim gören öğrencilerin ise, eğitim fakültesinde öğrenim gören diğer bölüm öğrencilerine göre eşcinsellere karşı daha olumlu ve homofobi düzeylerinin daha düşük olduğu rapor edilmiştir. Kabacaoğlu (2015) gey ve lezbiyenlerde açılma sürecini incelediği çalışmasında, kimlik kabülünün genellikle hemcinsleriyle olan ilk cinsel deneyimlerinin sonrasında ve üniversite yıllarında sağlandığınıbelirtilmektedir.Bu açılma öncesinde,bireyin çevresindeki diğer eşcinsellere yönelik gözlediği olumsuz tutum ve davranışların başkalarına açılma konusunda kaygı ve çatışma yaşamasına neden olduğunu belirtmektedir. Birey tarafından önem atfedilen kişilerin olumsuz tepkileri, bireyin özgüvenini kaybetmesine ve hayal kırıklığı yaşamasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte olumlu tepkilerle karşılaşmak ise bireyin özgüveninin yükselmesine ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olmaktadır. Araştırma sonucundaysa bireylerin genellikle arkadaşları, kardeşleri, kuzenleri gibi kendi yaş grubuna dahil olan kişilerden olumlu tepkiler aldığı görülmektedir. Toplumsal cinsiyet kalıpları, aile ve dini inançlar cinsel yönelim kimliğini kabullenmeyi zorlaştırırken; açık görüşlü bir arkadaş çevresine sahip olmak cinsel yönelim kimliğini kabullenmeyi kolaylaştırmaktadır. Katılımcılar eşcinsel olduklarını kabullenmelerinin ardından bunu ilk olarak yakın arkadaşları ile paylaşmışlardır. Ancak özellikle ebeveynlerin, eşcinselliğe yönelik olumsuz tutumlarını büyük ölçüde koruduklarını rapor etmektedir. Ebeveyn desteğinden mahrum kalmanın eşcinsel bireyler için yaygın bir sorun olduğu söylenebilir. Önemli bir sosyal destek mekanizmasından mahrum kalmak eşcinsel bireylerin iyilik hallerini olumsuz etkilemekte ve kendilerini gerçekleştirmelerin önüne geçmektedir. Açılama sonrasındaysa katılımcıların büyük çoğunluğu kimliklerini kabullenmelerinin ardından kendilerini daha rahat hissettiklerini belirtmiştir. 32 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 3. YÖNTEM Bu bölümde, araştırmanın modeli, çalışma grubu, araştırmada kullanılan veri toplama araçları ve verilerin analizinde kullanılan istatistiksel yöntemlerle ilgili bilgilere yer verilmiştir. 3.1. Araştırma Modeli Bu araştırma mevcut durumu inceleyen betimsel yöntemle yapılmış tarama modeli niteliğindedir. Bu doğrultuda Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinselbireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı araştırılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni eşcinsel bireylere yönelik tutumlar, bağımsız değişkenleri ise cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel tanıdıklık/yakınlık deneyimleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşleridir. 3.2. Çalışma Grubu Araştırma grubunu, 2014-2015 eğitim-öğretim yılında, Mersin Merkez ilçelerde (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli) çalışan farklı branşlardaki öğretmenler arasından araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 609’u kadın ve 618’i erkek toplam 1227 öğretmenden oluşrmaktadır. Araştırma grubunun bağımsız değişkenlere (cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinselbireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlerine göre dağılımı aşağıda tablolar halinde verilmiştir: Tablo 3.2.2. Cinsiyet Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Kadın Erkek Toplam f 609 618 1227 % 49.6 50.4 100 Tablo 3.2.1’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılanların 609 (%49.6) kadın öğretmenlerden, 618’i (%50.4) erkek öğretmenlerden oluşmuştur. 33 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 3.2.2. Medeni Durum Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Bekar Evli Diğer Toplam f 279 809 139 1227 % 22.7 65.9 11.3 100 Tablo 3.2.2’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenlerin medeni duruma göre dağılımı değerlendirildiğinde, 279’unun (%22.7) bekar, 809’unun (%65.9) evli ve 139 ‘unun (%11.3) diğer kategorisinde olduğu görülmektedir. Tablo 3.2.3. Mezun Olunan Lise Türü Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Düz Lise Özel Okul Meslek Lisesi Genel Lise İmam Hatip Lisesi Toplam f % 514 41.9 2.5 31 195 414 73 1227 15.9 33.7 5.9 100 Tablo 3.2.3’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenler mezun oldukları lise türüne göre değerlendirildiğinde; 514’ünün (%41.9) düz lise, 31’inin (%2.5) özel okul, 195’inin (%15.9) meslek lisesi, 414’ünün genel lise(Anadolu lisesi, Fen lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi) (%33.7), 73’ünün (5.9) ise İmam Hatip lisesinden mezun oldukları görülmektedir. Tablo 3.2.4. Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Kır Kökenli Göç Etmiş Kent Kökenli Toplam f 285 558 384 1227 % 23.2 45.5 31.3 100 Tablo 3.2.4’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenlerin 285’i (%23.2) kendisini ve ailesini kır kökenli, 558’i (%45.5) göç etmiş ve 384’ü (31.3) ise kentli olarak tanımlamaktadır. 34 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 3.2.5. Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Sınıf Öğretmeni Görsel Sanatlar Öğretmeni Beden Eğitimi Öğretmeni Türkçe Öğretmeni Okul Öncesi Öğretmeni Diğer Branşlar Toplam f 218 76 75 59 52 747 1227 % 17.8 6.2 6.1 4.8 4.2 60.9 100 Tablo 3.2.5’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenler üniversiteden mezun oldukları branşa göre değerlendirildiğinde ise 218’inin (%17.8) Sınıf Öğretmenliği, 76’sının (% 6.2) Görsel Sanatlar Öğretmenliği, 75’inin (% 6.1) Beden Eğitimi Öğretmenliği, 59’unun (% 4.8)Türkçe Öğretmenliği, 52’sinin (% 4.52) Okulöncesi Öğretmenliği, 747’sinin (% 60.9) diğer branşlardan mezun oldukları görülmektedir. Tablo 3.2.6. Dini İnanç Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Tanrıya inanan Tanrıya inanıp dine inanmayan Bir dine inananan Toplam f 122 153 952 1227 % 9.9 12.5 77.6 100 Tablo 3.2.6’da görüldüğü üzere, araştırmaya katılan öğretmenler dini inançlarına göre değerlendirildiğinde,122’sinin (% 9.9) Tanrı’ya inanmadığı, 153’ünün (% 12.5) Tanrı’ya inandığı fakat bir dine inanmadığı, 952’sinin (% 77.6) ise bir dine inandığı ve gereklerini yerine getirmek için uğraştığı görülmektedir. Tablo 3.2.7.1. Tanıdıklık Deneyimleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Var Yok f 194 1033 % 15.8 84.2 Tablo 3.2.7.1’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılan öğretmenler eşcinsel birey tanıdıklık deneyimlerine göre değerlendirildiğinde, 194’ünün (%15.8) çeşitli yakınlık derecelerinde tanıdığı olduğu 1033’ünün (%84.2) ise hiç tanıdığı olmadığı görülmektedir. 35 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 3.2.7.2. Yakınlık Düzeyleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Hiç Yakın Değil Biraz Yakın Yakın Toplam f 58 87 49 1227 % 29.9 44.8 25.3 100 Tablo 3.2.7.2’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılan eşcinsel birey tanıdığı olan 194 öğretmenden, 58’inin (% 29.9) tanıdığı bireyin hiç yakın olmadığı, 87’sinin (% 44.8) biraz yakın olduğu, 49’unun (% 25.3) yakın olmadığı görülmektedir. Tablo 3.2.8. Eşcinsel Bireyliğin Olası Nedenleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri Gruplar Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları Ruhsal bozukluk Genetik kalıtım Annenin baskın karakterli olması Beyin gelişimi ve yapısı Çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi Babanın zayıf karakterli olması Çocuklukta taciz (Diğer) Merak(Diğer) Hiçbir fikrim yok Toplam f 645 551 425 413 417 254 % 52.6 44.9 34.6 33.7 25.8 20.7 253 64 48 83 1227 20.6 5.2 3.9 6.8 100 Tablo 3.2.8’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılan öğretmenler eşcinselbireyliğin olası nedenleri hakkındaki düşüncelerine göre değerlendirildiğinde, 425’inin (%34.6) genetik kalıtımdan kaynaklandığını, 413’ünün (%33.7) anne karakterinden, 253’ünün (%20.6) baba karakterinden, 645’inin (%52.6) aile içi iletişimden, 254’ünün (%20.7) çocuklukta giydirilen giysilerden kaynaklandığını düşündüğü, 317’sinin (%25.8) ruhsal bozukluk olarak gördüğü, 83’ünün (%6.8) hiçbir fikrinin olmadığı görülmektedir. Diğer neden olarak ise, 64’ünün (%5.2) çocuklukta taciz ve 48’inin (%3.9) duyulan merak sebebiyle eşcinsel birey oldukları belirtilmektedir. Bu tabloda kişisel bilgi formunu gönüllü olarak dolduran öğretmenlerin birden fazla seçeneği işaretleyebilme durumlarına göre olan istatistiksel veriler belirtilmiştir. 3.3. Veri Toplama Araçları Bu araştırmada, katılımcıların kişisel bilgilerini toplamak amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu” ve öğretmenlerin LGBT bireylere yönelik tutumlarını ölçmek amacıyla da Herek (1988) tarafından geliştirilen, Duyan ve Gelbal (2004) tarafından da Türkçeye uyarlanan Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği (LGYT) – Gözden Geçirilmiş Kısa 36 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Sürümü (The Attitudes Toward Lesbians and Gay Men Scale – The Revised Short Version) kullanılmıştır. 3.3.1. Kişisel Bilgi Formu Kişisel Bilgi Formu, araştırmanın bağımsız değişkenlerine ilişkin veri toplamak amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Bu formda katılımcıların, cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinselbireyliğin olası nedenleri bilgilerini almaya yönelik ifadeler bulunmaktadır 3.3.2. Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği-Kısa Sürümü Herek (1988) tarafından geliştirilen Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği (LGYT) – Gözden Geçirilmiş Kısa Sürümünün (The Attitudes Toward Lesbians and Gay Men Scale - The Revised Short Version) Türkçeye uyarlama, geçerlik ve güvenirlik çalışmaları Duyan ve Gelbal (2004) tarafından Hacettepe Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin lisans düzeyindeki farklı fakülte ve bölümlerinden toplam 315 öğrenci üzerinde yapılmıştır. LGYT Ölçeği’nin üç farklı sürümü bulunmaktadır ve bu çalışmada Gözden Geçirilmiş Kısa Sürüm1’in güvenirlik ve geçerlik çalışması yapılmıştır. Bunda en büyük etken bu sürümün insanların lezbiyen ve geylere yönelik tutumlarını karşılaştırmaya olanak sağlamasıdır. Diğer iki sürüm bu olanağı vermemektedir. 3.3.2.1. Geçerlik Çalışmaları 3.3.2.1.1. Dil Geçerliği LGYT Ölçeği’nin dil geçerliği için aşağıda belirtilen işlemler yapılmıştır. Orijinali İngilizce olan LGYT Ölçeğinin, Hacettepe Üniversitesi’nde akademisyen olan altı kişiye Türkçe çevirisi yaptırılmıştır.Daha sonra bu çeviriler bir araya getirilerek hepsinin ortak yönleri aranmış ve farklılık gösteren ifadeler, çeviri yapan kişiler ile görüşülerek ortak bir cümle haline getirilmiştir. Uzman görüşüne dayanarak oluşturulan Türkçe formu, öncekinden farklı altı kişi tarafından tekrar İngilizce’ye çevrilmiştir. Ölçeğin orijinal hali ile tekrar İngilizce’ye çevrilmiş hali Hacettepe Üniversitesinden dört akademisyene incelettirilerek, ikisi arasında farklılığın olmadığı yönünde ortak görüşe varılmıştır. Uzman görüşü referans alınarak elde edilen ölçeğin Türkçe formu ile İngilizce formunun aynı anlamı ifade edip etmediğini, uygulamada görebilmek açısından, iyi derecede İngilizce bilgisine sahip Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 37 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Sosyal Hizmet Anabilim Dalı yüksek lisans programı öğrencilerinden 18 kişiye uygulanmış ve her iki ölçekten alınan puanlar arasında Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı 0.997 (p=0.000) olarak bulunmuştur. Elde edilen korelasyon katsayısına ve uzman görüşlerine bakılarak ölçeğin çeviri açısından paralelliğin sağlandığı kabul edilmiştir. 3.3.2.1.2. Yapı Geçerliği Yapı geçerliğini belirlemek amacıyla faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizi ile ölçeğin, ölçmek istediği yapıyı ölçüp ölçmediği belirlenmeye çalışılmıştır. Faktör analizine alınan değişkenlerin (maddelerin) kaç faktörde toplandığını belirlemek amacıyla öncelikle özdeğerlereve açıklanan yüzdelere bakılmıştır.Özdeğerler incelendiğinde, 1.00’ın üzerinde iki bileşenin olduğu ve bunun da ölçeğin iki faktörlü bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ancak birinci bileşene ait özdeğerin ikinci bileşene ait özdeğerden en az üç kat yüksek olması ve ikincisi ile daha sonrakiler arasında çok fazla bir farkın olmaması ölçeğin tek boyutlu olduğunu göstermektedir.Tablodan da anlaşılacağı üzere birinci bileşene ait özdeğer 5.921 iken, ikincisinde 1.446’ya ve üçüncüsünde ise 0.904’e düştüğü görülmektedir. Birinci bileşene ait özdeğer ile ikinci bileşene ait özdeğer arasında dört katı geçen bir fark vardır. Elde edilen bu sonuçlar LGYT Ölçeği’nin tek boyutlu olduğuna işaret etmektedir. Birinci faktörün tek başına toplam değişkenliğin % 59.209’unu; iki faktör birlikte % 73.668’ini açıkladığı görülmektedir.Birinci faktörde her bir maddenin oldukça yüksek (en düşük üçüncü maddede 0.473) yükleri bulunmaktadır.Bir maddenin birden çok faktörde yüklerinin fazla olması, bu maddelerin o boyutlar içerisinde de olabileceği anlamına gelir. Bu nedenle 8. ve 3. maddelerin birinci boyutta yer almasının tek boyutluluğu azaltmayacağı gibi artırabilir. Toplam varyansın açıklanma yüzdesinin yüksekliği ve birinci faktörde maddelerin yüklerinin yüksekliği, LGYT Ölçeği’nin ölçmek istediği yapıyı ölçebildiğini gösterdiğinden dolayı geçerlidir. 3.3.2.1.3. Benzer Ölçekler Geçerliği Benzer ölçekler geçerliğini belirlemek amacıyla, çalışma kapsamına alınan bütün öğrencilere LGYT Ölçeği ile birlikte Cinsel Tutum Ölçeği’nin Homoseksüalite Alt Ölçeği uygulanmıştır. Bu alt ölçek LGYT Ölçeği ile benzer özellikleri ölçtüğünden ölçüt olarak alınmıştır. Öğrencilerin Homoseksüalite Alt Ölçeği (Diğerleri)’nden aldıkları puanlar ile LGYT Ölçeği’nden aldıkları puanlar arasındaki korelasyon (Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon), r = 0.798 (p=0.000) olarak bulunmuştur. Bu katsayı LGYT Ölçeği’nin Homoseksüalite Alt Ölçeği (diğerleri) ile benzerlik gösterdiğini; bu nedenle benzer ölçekler geçerliğine sahip olduğunu göstermektedir. 38 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 3.3.2.2. Güvenirlik Çalışmaları 3.3.2.2.1. Cronbach Alpha İç Tutarlık Katsayısı Ölçeği oluşturan maddelerin iç tutarlılığını belirlemek amacıyla Cronbach Alpha Katsayısı hesaplanmış ve 0.91 olarak belirlenmiştir. 3.3.2.2.2. Test-Tekrar Test Güvenirlik Katsayısı Ölçeğin test-tekrar test güvenirlik katsayısını belirlemek amacıyla Hacettepe Üniversitesi’ndeki 61 öğrenciye LGYT Ölçeği üç hafta arayla iki kez uygulanmış ve öğrencilerin ölçekten aldıkları puanlar arasındaki korelasyon katsayıları 0.848 olarak bulunmuştur. Elde edilen bu sonuç ölçeğin farklı zamanlarda uygulanmasıyla elde edilen puanları arasında yüksek bir tutarlılık olduğunu göstermiştir. 3.3.2.2.3. Madde Toplam Test Korelasyon Katsayısı Ölçeğinmadde geçerliğine ve homojenliğine ilişkin olarak madde toplam test korelasyon katsayıları hesaplanmış ve 0.43 ile 0.88 arasında değiştiği bulunmuştur. 3.3.2.3. Ölçeğin Puanlanması ve Yorumlanması Bireylerin erkek ve kadın eşcinselliğine karşı tutumlarını belirlemeye yönelik ölçekte, beşi erkeklerin ve beşi de kadınların eşcinselliğini yoklayan toplam on madde bulunmaktadır. Maddelerde belirtilen düşünceye, bireylerden “Hiç katılmıyorum”, “Katılmıyorum”, “Kararsızım”, “Katılıyorum” ve “Tamamen katılıyorum” olmak üzere beş derecede görüş bildirmeleri istenmektedir. Eşcinselliğe karşı maddelerden altısı olumsuz ve dördü de olumlu anlam taşımaktadır.Olumlu maddeler puanlanırken “Tamamen katılıyorum” cevabı “5” ile ve “Hiç katılmıyorum” cevabı ise “1” ile puanlanmaktadır.Olumsuz maddelerin puanlanmasında da "Hiç katılmıyorum” cevabı “5” ile “Tamamen katılıyorum” cevabı da “1” ile puanlanmaktadır. Ölçekten alınan yüksek puanlar, eşcinselliğe yönelik tutumların olumlu; düşük puanların ise olumsuz tutum olduğu anlamına gelmektedir.Ölçekle ilgili olarak bir norm çalışması yapılmamıştır; bu nedenle ölçek farklı gruptan gelen deneklerin tutumları arasında bir karşılaştırma yapmaya olanak sağlamaktadır. 39 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Bu araştırma için ölçeği oluşturan maddelerin iç tutarlılığını veren cronbach alpha katsayısı hesaplanmıştır. SPSS 20.0 ile maddelerin iç tutarlılık katsayısı 0.951 olarak hesaplanmıştır. 3.4. Veri Analizi Veri toplama işlemi bitirildikten sonra elde edilen veriler uygun istatistiksel işlemleri bilgisayarda yapmak üzere hazır hale getirilmiştir. Araştırmadan elde edilen verilerin istatistiksel analizi için SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır. Analize, uygulanan formları tam ve doğru olarak dolduran bireylerin verileri alınmış, kişisel bilgi formu ve ölçekte eksiği olan bireylerin verileri değerlendirmeye alınmamıştır. Bu durumda gönüllü olarak araştırmaya katılmayı kabul eden 1249 katılımcıya verilen kişisel bilgi formu ve ölçekten eksik ve hatalı doldurma gibi nedenlerden dolayı toplam 1227’si işlem görmüştür. Verilerin analizi sürecinde öncelikle veri setinin yapılacak olan analizler için uygun olup olmadığı incelenmiştir. Araştırmada incelenen değişkenlere ilişkin verilerin normal dağılması ve varyansların homojen olması nedeniyle veri analizi olarak parametrik testlerden yararlanılmıştır. Bu doğrultuda öncelikle, katılımcıların demografik özelliklerini ortaya koymak için yüzde ve frekanslar kullanılmıştır. Daha sonra ise katılımcıların eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının cinsiyetlerine ve eşcinsel birey tanıdıklık deneyimlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığını test etmek amacıyla t testi; medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey yakınlık düzeyine göre farklılaşıp farklılaşmadığını test etmek amacıyla ise tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Ortaya çıkan farkın kaynağını belirlemek amacıyla ise Scheffe testi kullanılmıştır. Bağımsız değişkenlerin etki büyüklüğünü belirlemek için eta kare (η2) değerine bakılmıştır. 40 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 4. BULGULAR Bu bölümde araştırmanın problemlerine ilişkin olarak elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Bu doğrultuda, Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli), özel okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığına bakılmıştır. 4.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo 4.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları LGYT Ölçeği Gey Tutum Lezbiyen Tutum Genel Tutum Cinsiyet N X Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek 609 618 609 618 609 618 14.04 11.61 14.19 12.18 28.24 23.79 S 6.28 5.75 6.30 5.89 12.36 11.37 t p 2 7.09 .000* .04 5.79 .000* .04 6.56 .000* .03 *p>.05 Tablo 4.1 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan kadın öğretmenlerin gey tutum, lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarının her üçünde de erkek öğretmenlerin gey tutum, lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarından yüksek olduğu görülmektedir. Benzer biçimde, cinsiyetler arasında gey tutum (t(1225)=7.09, p<.05), lezbiyen tutum (t(1225)=5.79, p<.05) ve genel tutum (t(1225)=6.56, p<.05) puanları açısından kadın öğretmenler lehine istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olduğu göze çarpmaktadır. Diğer bir deyişle, araştırmaya katılan kadın öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutum puanları, erkek öğretmenlerden daha yüksek bulunmuştur. Diğer yandan, elde edilen eta kare değerlerine göre cinsiyet değişkeninin gey tutum ( 2= .04), lezbiyen tutum ( 2= .03) ve genel tutum ( 2= .03) puan ortalamalarına etkisi küçük düzeyde bulunmuştur ve cinsiyet değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin sırasıyla % 4, % 3 ve % 3’ünü açıkladığı söylenebilir. 41 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 4.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo 4.2. LGYT Ölçeği Puanlarının Medeni Durum Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları LGYT Ölçeği Gey Tutum Lezbiyen Tutum Genel Tutum Medeni Durum Bekar Evli Diğer Bekar Evli Diğer Bekar Evli Diğer Anlamlı Fark 2 Bekar>Diğer, Evli .06 .000* Bekar>Diğer, Evli .06 .000* Bekar>Diğer, Evli .06 N X S F p 279 809 139 279 809 139 279 809 139 15.68 11.96 12.06 15.91 12.23 13.24 31.60 24.19 25.30 6.18 5.89 5.78 6.05 5.92 6.27 11.93 11.62 11.62 41.98 .000* 39.23 41.88 *p<.05 Tablo 4.2 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin medeni durumlarına göre gey tutum (F(2-1224)= 41.98, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 39.23, p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 41.88, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin medeni durum değişkenine göre, bekar olan öğretmenlerin her üç tutum puanının da medeni durumu evli ve diğer olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Buna ek olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre medeni durum değişkeninin gey tutum ( 2= .06) , lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve medeni durum değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir. 4.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo 4.3 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin mezun oldukları lise türüne göre gey tutum (F(2-1224)= 38.05, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 32.04, p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 36.39, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Gruplar arasında ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc testlerinden uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin tüm tutum puanları açısından mezun oldukları lise türü değişkenine göre, anlamlı farklılaşmanın 3 grup oluşturduğu görülmektedir. Buna göre, tüm tutum puanları açısından ÖO ve ATL'lerden mezun olan öğretmenlerin DL, ML ve İHL'den mezun olan öğretmenlerden; DL'den mezun olan öğretmenlerin ise İHL'den mezun olan öğretmenlerden daha yüksek puan ortalamalarına sahip olduğu görülmektedir. Buna ek olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre; öğretmenlerin 42 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 mezun oldukları lise türü değişkeninin gey tutum ( 2= .06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin mezun oldukları lise türüdeğişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir. Tablo 4.3. LGYT Ölçeği Puanlarının Lise Türü Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları LGYT Ölçeği Gey Tutum Lezbiyen Tutum Genel Tutum Lise Türü N X S Düz Lise (DL) Özel Okul (ÖO) Meslek Lisesi (ML) Genel Lise (GL) İmam Hatip Lisesi (İHL) Düz Lise (DL) Özel Okul (ÖO) Meslek Lisesi (ML) Genel Lise (GL) İmam Hatip Lisesi (İHL) Düz Lise (DL) Özel Okul (ÖO) Meslek Lisesi (ML) Genel Lise (GL) İmam Hatip Lisesi (İHL) 514 31 195 414 73 12.07 17.35 10.72 15.10 8.78 5.85 5.68 5.41 6.14 4.08 514 31 195 414 73 12.32 16.96 11.52 15.40 9.42 5.76 5.74 5.89 6.24 4.50 514 31 195 414 73 24.40 34.32 22.25 30.50 18.20 11.3 6 11.3 4 10.9 8 12.1 9 8.27 F p 38.05 Anlamlı Fark 2 ÖO>DL, ML, .000* İHL ATL>DL, .06 ML, İHL DL>İHL 32.04 ÖO>DL, ML, İHL .000* ATL>DL, .06 ML, İHL DL>İHL 36.39 ÖO>DL, ML, İHL .000* ATL>DL, .06 ML, İHL DL>İHL *p<.05 4.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo 4.4 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenliliğegöre gey tutum (F(2-1224)= 25.03, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 16.42, p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 21.29, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenlilik değişkenine göre, kent kökenli öğretmenler ile göç etmiş öğretmenlerin her üç tutum puanının da kır kökenden olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Buna ek olarak, elde edilen eta kare 43 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 değerlerine göre; öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenlilik değişkeninin gey tutum ( 2= .06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenlilik değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir. Tablo 4.4. LGYT Ölçeği Puanlarının Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları LGYT Ölçeği Gey Tutum Lezbiyen Tutum Genel Tutum Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Kır Kökenli Göç etmiş Kentli Kır Kökenli Göç etmiş Kentli Kır Kökenli Göç etmiş Kentli N X S 285 558 384 285 558 384 285 558 384 10.78 12.99 14.08 11.51 13.31 14.22 22.29 26.30 28.30 5.30 6.25 6.18 5.30 6.30 6.32 10.33 12.30 12.31 F p 25.03 .000* 16.42 .000* 21.29 .000* Anlamlı Fark 2 Kentli, Göç Etmiş>Kır .06 Kökenli Kentli, Göç Etmiş>Kır .06 Kökenli Kentli, Göç Etmiş>Kır .06 Kökenli *p<.05 4.5.Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo 4.5 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin üniversiteden mezun olunan branşa göre gey tutum (F(2-1224)= 9.91, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 8.63, p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 9.54, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin üniversiteden mezun olunan branş değişkenine göre, PDR mezunu öğretmenlerin her üç tutum puanının da diğer branştan olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Geylere yönelik tutum puanları incelendiğinde, PDR branşı öğretmenlerinin RES, TÖ, MAT, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB, İMÖ'lerinden anlamlı derecede farklılık göstermektedir. Buna ek olarak, FG öğretmenlerinin BE, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB öğretmenlerinden, YD öğretmenlerinin ise SÖ, MBÖ, DKAB’lere göre daha olumlu olduğu ve anlamlı farklılık gösterdiği görülmektedir. Lezbiyenlere yönelik tutum puanları incelendiğinde, PDR branşı öğretmenlerinin MAT, TAR, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB’lerden anlamlı derecede farklılık gösterdiği görülmektedir. Ayrıca YD öğretmenlerinin SÖ’lere göre daha olumlu olduğu ve anlamlı farklılık gösterdiği görülmektedir.Genel tutum puanları incelendiğinde, PDR branşı öğretmenlerinin TÖ, MAT, TAR, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB, İMÖ’lerden anlamlı derecede 44 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 farklılık göstermektedir. Ayrıca YD öğretmenlerinin SÖ, MBÖ, DKAB’lere göre daha olumlu olduğu ve anlamlı farklılık gösterdiği görülmektedir. Buna ek olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre; öğretmenlerin aile kökeni değişkeninin gey tutum ( 2= .06) , lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin üniversiteden mezun olunan branş değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir. Tablo 4.5. LGYT Ölçeği Puanlarının Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları LGYT Ölçeği Gey Tutum Lezbiyen Tutum Branş PDR FG YD ÖE MÜZ BİY OÖÖ TDE RES COĞ FİZ TÖ MAT KİM TAR BE İFBÖ SÖ SBÖ MBÖ DKAB İMÖ PDR FG YD ÖE MÜZ BİY OÖÖ TDE RES COĞ FİZ TÖ MAT KİM TAR BE İFBÖ N X S 77 21 69 25 41 37 52 35 76 19 48 59 70 33 40 75 54 218 49 71 35 23 77 21 69 25 41 37 52 35 76 19 48 59 70 33 40 75 54 18.44 17.28 16.53 14.36 15.46 14.48 14.36 13.60 13.10 12.10 13.22 12.47 12.15 12.21 12.17 11.92 11.88 10.93 10.71 10.42 8.60 10.04 18.76 17.28 16.13 14.20 15.43 14.83 14.23 14.48 14.18 14.42 13.12 13.35 12.74 12.42 12.05 12.16 12.14 5.27 6.00 6.09 6.09 6.30 5.87 5.55 7.40 6.07 4.95 7.30 5.46 5.27 5.97 6.35 6.06 5.62 5.43 4.85 5.01 4.00 4.76 5.17 6.18 5.75 6.06 6.10 5.98 5.52 7.33 7.06 7.04 6.34 6.01 5.69 5.78 6.48 6.04 5.68 F p 9.91 .000* 8.63 .000* Anlamlı Fark PDR>RES, TÖ, MAT, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB, İMÖ YD >SÖ, MBÖ, DKAB PDR>MAT,TAR, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB YD>SÖ 2 .06 .06 45 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Genel Tutum SÖ SBÖ MBÖ DKAB İMÖ PDR FG YD ÖE MÜZ BİY OÖÖ TDE RES COĞ FİZ TÖ MAT KİM TAR BE İFBÖ SÖ SBÖ MBÖ DKAB İMÖ 218 49 71 35 23 77 21 69 25 41 37 52 35 76 19 48 59 70 33 40 75 54 218 49 71 35 23 11.19 10.89 10.54 10.40 11.13 37.20 34.57 32.66 28.56 30.90 29.32 28.59 28.08 27.28 26.52 26.35 25.83 24.90 24.63 24.22 24.08 24.03 22.12 21.61 20.97 19.00 21.17 5.35 4.76 5.24 4.48 5.25 10.33 12.05 11.63 11.99 12.26 11.73 10.91 14.43 12.66 11.60 13.46 9.54 .000* 11.18 10.87 11.51 12.65 11.90 10.85 10.59 9.32 10.18 7.75 9.63 PDR>TÖ, MAT, TAR, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB, İMÖ YD>SÖ, MBÖ, DKAB .06 *p<.05 4.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo4.6. LGYT Ölçeği Puanlarının Dini İnanç Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları LGYT Ölçeği Gey Tutum Lezbiyen Tutum Genel Tutum N X S Tİ TİDİ BDİ 122 152 952 18.18 17.52 11.37 5.89 5.95 5.39 Tİ TİDİ BDİ Tİ TİDİ BDİ 122 152 952 122 152 952 15.91 12.23 13.24 31.60 24.19 25.30 6.05 5.92 6.27 11.93 11.62 11.62 Dini İnanç F p 145.80 .000* Anlamlı Fark Tİ, TİDİ>BDİ 2 .06 39.23 .000* Bekar>Diğer, Evli .06 41.88 .000* Bekar>Diğer, Evli .06 *p<.05 (Tanrıya inanan (Tİ), Tanrıya inanıp dine inanmayan (TİDİ), Bir dine inanan (BDİ) 46 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 4.6 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin dini inancına göre gey tutum (F(2-1224)= 145.80, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 122.99, p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 140.41, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin dini inancı değişkenine göre, Tanrıya inan ve Tanrıya inanıp dine inanmayan öğretmenlerin her üç tutum puanının da bir dine inanana ve gereklerini yerine getirmek için uğraşan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Buna ek olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre; öğretmenlerin dini inanç değişkeniningey tutum ( 2= .06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin dini inanç değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir. 4.7.Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo 4.7.1 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan ve tanıdığı olan öğretmenlerin gey tutum, lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarının her üçünde de tanıdığı olmayan öğretmenlerin gey tutum, lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarından yüksek olduğu görülmektedir. Diğer bir deyişle, araştırmaya katılan ve tanıdığı bulunan öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutum puanları, tanıdığı olmayan öğretmenlerden daha yüksek bulunmuştur. Diğer yandan, elde edilen eta kare değerlerine göre tanıdıklık değişkeninin gey tutum ( 2= .04) , lezbiyen tutum ( 2= .03) ve genel tutum ( 2= .03) puan ortalamalarına etkisi küçük düzeyde bulunmuştur ve cinsiyet değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin sırasıyla % 4, % 3 ve % 3’ünü açıkladığı söylenebilir. Tablo 4.7.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Tanıdıklık Deneyimleri Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları LGYT Ölçeği Gey Tutum Lezbiyen Tutum Genel Tutum Tanıdıklık Yok Var Yok Var Yok Var N X S 1033 194 1033 194 1033 194 11.97 17.31 12.38 17.39 24.36 34.71 5.83 5.75 5.91 5.82 11.50 11.30 t p 2 -11.73 .000* .04 -10.83 .000* .04 -11.52 .000* .03 *p>.05 Tablo 4.7.2 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin yakınlık düzeylerine göre gey tutum (F(2-1224)= 21.44, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 19.61, p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 21.66, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir 47 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin yakınlık derecesi değişkenine göre, yakın ve biraz yakın olan öğretmenlerin her üç tutum puanının da hiç yakın değil olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Buna ek olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre; öğretmenlerin yakınlık düzeyideğişkeninin gey tutum ( 2= .06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin yakınlık derecesi değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir. Tablo 4.7.2. LGYT Ölçeği Puanlarının Yakınlık Düzeyleri Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları Anlamlı Fark Yakınlık 2 LGYT Ölçeği N S F p X Düzeyleri Hiç yakın 58 13.72 5.72 Yakın, Biraz değil Gey Tutum 21.44 .000* Yakın>Hiç Yakın .06 Biraz yakın 87 18.20 5.18 Değil Yakın 49 20.00 4.63 Hiç yakın 58 13.98 5.91 Yakın, Biraz Lezbiyen değil Yakın>Hiç Yakın 19.61 .000* .06 Tutum Biraz yakın 87 18.04 5.24 Değil Yakın 49 20.26 4.73 Hiç yakın 58 27.70 11.51 Yakın, Biraz değil Yakın>Hiç Yakın Genel Tutum 21.66 .000* .06 Biraz yakın 87 36.25 10.09 Değil Yakın 49 40.26 8.88 *p<.05 4.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Bulgular Tablo 4.8.1.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarıdır diyen 645 kişi (%52.6), ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları değildir diyen 582 kişi (%47.4) vardır. Eşcinselliğin olası nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları değildir diyenlerin 504'ü çocukken karşıcinsin giysilerinin giydirilmesi de değildir demiş olup (%86.6), 78’i ise çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir demiştir (%13.4). Eşcinselliğinolası nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarıdır diyen 645 kişinin 469’u (%72.7) ise nedeni çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi olarak görmemekte, 176’sı ise (%27.3) neden olarak çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi görmektedir. Eşcinselliğin olası nedeni çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir diyen 254 kişi (%20.7), çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi değildir diyen 973 kişi (%79.3) 48 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 vardır. Olası neden çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir değildir diyen 973 (%79.3) kişiden 504’ü (%51.8) nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmezken; 469 kişi (%48.2) ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmektedir.Olası neden çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir diyen 254 (%20.7) kişiden, 78’i (%30.7) nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmezken; 176 kişi (%69.3)olası nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları olarak görmektedir. Tablo 4.8.1.1. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle “Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları Çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi Toplam F %Çocukken karşı cinsin giysilerinin Hayır giydirilmesi %Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları % Toplam F % Çocukken karşı cinsin giysilerinin Evet giydirilmesi % Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları % Toplam F % Çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi % Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları % Toplam Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları Hayır Evet Toplam 621 181 802 77.4% 22.6% 100.0% 68.2% 57.1% 65.4% 50.6% 289 14.8% 136 65.4% 425 68.0% 32.0% 100.0% 31.8% 42.9% 34.6% 23.6% 910 11.1% 317 34.6% 1227 74.2% 25.8% 100.0% 100.0% 100.0% 100.0% 74.2% 25.8% 100.0% Tablo 4.8.1.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları olması ile çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (2=35,980; sd=1; p<0,05). 49 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 4.8.1.2. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle “Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları Hayır Gözlenen değer Çocukken karşı Hayır cinsin Beklenen değer giysilerinin Gözlenen değer giydirilmesi Evet Beklenen değer Gözlenen değer Toplam Beklenen değer 504 461.5 78 120.5 582 582.0 Evet Toplam 469 511.5 176 133.5 645 645.0 973 973.0 254 254.0 1227 1227.0 Tablo 4.8.2.1. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları Annenin Baskın Karakterli Olması Toplam F %Annenin baskın Hayır karakterli olması % Babanın zayıf karakterli olması % Toplam F %Annenin baskın karakterli olması Evet % Babanın zayıf karakterli olması % Toplam F %Annenin baskın karakterli olması %Babanın zayıf karakterli olması % Toplam Babanın Zayıf Karakterli Olması Hayır Evet 722 92 Toplam 814 88.7% 11.3% 100% 74.1% 36.4% 66.3% 58.8% 252 7.5% 161 66.3% 413 61.0% 39.0% 100.0% 25.9% 63.6% 33.7% 20.5% 974 13.1% 253 33.7% 1227 79.4% 20.6% 100.0% 100.0% 100.0% 100.0% 79.4% 20.6% 100.0% Tablo 4.8.2.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni babanın zayıf karakterli olmasıdır diyen 253 kişi (%20.6), babanın zayıf karakterli olması değildir diyen 974 kişi (%79.4) vardır. Eşcinselliğin olası nedeni babanın zayıf karakterli olması değildir diyenlerin 722'si annenin baskın karakterli olması da değildir demiş olup (%74.1), 252’si ise annenin baskın 50 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 karakterli olmasıdır demiştir (%25.9). LGBT’nin olası nedeni babanın zayıf karakterli olması diyen 253 kişinin 92’si (%36.4) ise nedeni annenin baskın karakterli olması olarak görmemekte, 161’i ise (%63.6) neden olarak annenin baskın karakterli olmasını görmektedir. Eşcinselliğin olası nedeni annenin baskın karakterli olmasıdır diyen 413 kişi (%33.7), annenin baskın karakterli olması değildir diyen 814 kişi (%66.3) vardır. Olası neden annenin baskın karakterli olması değildir diyen 814 (%66.3) kişiden 722’si (%88.7) nedeni babanın zayıf karakterli olması görmezken;92 kişi (%11.3) babanın zayıf karakterli olmasında görmektedir. Olası neden annenin baskın karakterli olmasıdır diyen 413 ( %33.7) kişiden, 252’si (%61.0) nedeni babanın zayıf karakterli olmasında görmezken; 161 kişi (%39.0) olası nedeni babanın zayıf karakterli olmasında görmektedir. Tablo 4.8.2.2. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları Babanın zayıf karakterli olması Hayır Evet Annenin baskın karakterli olması Toplam Gözlenen değer Hayır Beklenen değer Gözlenen değer Evet Beklenen değer Gözlenen değer Beklenen değer Toplam Toplam 722 92 814 646.2 167.8 814.0 252 161 413 327.8 85.2 413.0 974 253 1227 974.0 253.0 1227.0 Tablo 4.8.2.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin annenin baskın karakterli olması ile babanın zayıf karakterli olması arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (2=128.262; sd=1; p<0,05). 51 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 4.8.3.1. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları Genetik Kalıtım Toplam F Hayır % Genetik Kalıtım % Beyin Gelişimi % Toplam F % Genetik Kalıtım Evet % Beyin Gelişimi % Toplam F % Genetik Kalıtım % Beyin Gelişimi % Toplam Beyin Gelişimi Hayır Evet 621 181 77.4% 22.6% 68.2% 57.1% 50.6% 14.8% 289 136 68.0% 32.0% 31.8% 42.9% 23.6% 11.1% 910 317 74.2% 25.8% 100.0% 100.0% 74.2% 25.8% Toplam 802 100.0% 65.4% 65.4% 425 100.0% 34.6% 34.6% 1227 100.0% 100.0% 100.0% Tablo 4.8.3.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni beyin gelişimi diyen 317 kişi (%25.8), beyin gelişimi değildir diyen 910 kişi (%74.2) vardır. Eşcinselliğin olası nedeni beyin gelişimi değildir diyenlerin 621'i genetik kalıtım da değildir demiş olup (%68.2), 289’u ise genetik kalıtımdır demiştir (%31.8). Eşcinselliğin olası nedeni beyin gelişimidir diyen 317 kişinin 181’i (%57.1) ise nedeni genetik kalıtım olarak görmemekte, 136’sı ise (%42.9) neden olarak genetik kalıtımı görmektedir. Eşcinselliğin olası nedeni genetik kalıtımdır diyen 425 kişi (%34.6), genetik kalıtım değildir diyen 802 kişi (%65.4) vardır. Olası neden çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir değildir diyen 973 (%79.3) kişiden 504’ü (%51.8) nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmezken; 469 kişi (%48.2) ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmektedir. Olası neden genetik kalıtımdır diyen 425 (%34.6) kişiden, 289’u (%68,0) nedeni beyin gelişiminde görmezken; 136 kişi (%32.0)olası nedeni beyin gelişimi olarak görmektedir. Tablo 4.8.3.2. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları Beyin Gelişimi Hayır Evet Toplam Gözlenen değer 621 181 802 Hayır Beklenen 594.8 207.2 802.0 değer Genetik Kalıtım Gözlenen değer 289 136 425 Evet Beklenen 315.2 109.8 425.0 değer Gözlenen değer 910 317 1227 Toplam Beklenen 910.0 317.0 1227.0 değer 52 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 4.8.3.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin genetik kalıtımı ile beyin gelişimi olması arasındaki ilişki istatistiksel olarak manidar bulunmuştur (2=12.896; sd=1; p<0,05). Tablo 4.8.4.1. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları Diğer(çocuklukta taciz) Toplam F % Diğer (çocuklukta Hayır taciz) % Ruhsal Bozukluk % Toplam F % Diğer (çocuklukta Evet taciz) % Ruhsal Bozukluk % Toplam F % Diğer (çocuklukta taciz) % Ruhsal Bozukluk % Toplam Ruhsal Bozukluk Hayır Evet 662 501 Toplam 56.9% 43.1% 100.0% 97.9% 54.0% 14 90.9% 40.8% 50 94.8% 94.8% 64 21.9% 78.1% 100.0% 2.1% 1.1% 676 9,1% 4.1% 551 5.2% 5.2% 1227 55.1% 44.9% 100.0% 100.0% 55.1% 100,0% 44.9% 100.0% 100.0% 1163 Tablo 4.8.4.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni ruhsal bozukluktur diyen 551 kişi (%44.9), ruhsal bozukluk değildir diyen 676 kişi (%55.1) vardır. Eşcinselliğin olası nedeni ruhsal bozukluk değildir diyenlerin 662'si diğer(çocuklukta taciz) de değildir demiş olup (%97.9), 14’ü ise diğer (çocuklukta taciz) demiştir (%2.1). LGBT’nin olası nedeni ruhsal bozukluktur diyen 551 kişinin 501’i (%90.9) ise nedeni diğer (çocuklukta taciz) olarak görmemekte, 50’si ise (%9.31) neden olarakdiğer (çocuklukta taciz) görmektedir.Eşcinselliğin olası nedeni diğer (çocuklukta taciz) diyen 64 kişi (%5.2). Diğer (çocuklukta taciz) değildir diyen 1163 kişi (%94.8) vardır. Olası neden diğer(çocuklukta taciz) değildir diyen 1163 (%94.8) kişiden 662’si (%56.9) nedeni ruhsal bozuklukta görmezken; 501 kişi (%43.1) ruhsal bozuklukta görmektedir. Olası neden diğer (çocuklukta taciz) diyen 64 (%5.2) kişiden, 14’ü (%21.9) nedeni ruhsal bozuklukta görmezken; 50 kişi (%78.1) olası nedeni Ruhsal Bozukluk olarak görmektedir. 53 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Tablo 4.8.4.2. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları: Diğer (çocuklukta taciz) Toplam Gözlenen değer Hayır Beklenen değer Gözlenen değer Evet Beklenen değer Gözlenen değer Beklenen değer Ruhsal Bozukluk Hayır Evet 662 501 Toplam 1163 640.7 522.3 1163.0 14 50 64 35.3 28.7 64.0 676 551 1227 676.0 551.0 1227.0 Tablo 4.8.4.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin diğer (çocuklukta taciz) ile ruhsal bozukluk olması arasındaki ilişki istatistiksel olarak manidar bulunmuştur (2=30.116; sd=1; p<0,05). 54 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 5. TARTIŞMA VE SONUÇ Bu bölümde, Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemenin amaçlandığı araştırma soruları çerçevesinde elde edilen bulguların tartışılması ve yorumlanmasına,sonuçlara yer verilmiştir. 5.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin cinsiyetleri ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, eşcinselbireylere yönelik tutum değişkeni açısından öğretmenlerin cinsiyetlerine göre anlamlı düzeyde farklılaştıkları ve erkek öğretmenlerin eşcinselbireylere yönelik olumsuz tutumlarının kadın öğretmenlerinkine göre daha yüksek düzeyde olduğu bulunmuştur. Diğer bir deyişle, eşcinsel bireylere yönelik kadın öğretmenlerin tutumlarının erkek öğretmenlere oranla daha olumlu ve hoşgörülü olduğu söylenebilir. Eşcinsellere yönelik tutumlarda cinsiyet farklılığını ele alan ve erkeklerin tutumlarının kadınlara göre daha olumsuz olduğunu gösteren bir çok çalışma sonucunun (Aosved ve Long, 2006; Davies, 2004; Gormley ve Lopez, 2010; Heath ve Goggin, 2009; Nagoshi ve diğerleri, 2008; Şah,2009; Swank ve Raiz, 2010; Ummak, 2012) bu araştırma kapsamında elde edilen sonuçlara benzerlik gösterdiği göze çarpmaktadır. Diğer yandan eşcinsellere yapılan ayrımcılığın temelinde erkek egemen toplum yapısının etkili olduğu, erkeklerin üstün, kadınların aşağı statüde olduğunu içselleştirmiş ve doğal bir durummuş gibi kabullenen bireylerde ve toplumlarda bu konudaki düşünce şeklini dikkate almak gerektiği ifade edilmektedir (Ertan, 2008, 7; Soyşekerci ve Yılmaz, 2007, 3). Bu yönde yapılan bir çalışmaya göre; erkekler, erkek eşcinsellere olan tutumlarını kadınlara göre daha olumsuz ve kalıp yargılarla tarif ettikleri ve özellikle eşcinsel bireylerle hiçbir iletişimi olmamış erkekler kadınlara göre bu kalıp yargıları daha fazla kullandıkları rapor edilmiştir (Sakallı, 2002b: 111). Yine Alden ve Parker'a (2005) göre, normatif erkeklik tanımı üzerinden “gerçek” kadının ve “gerçek” erkeğin nasıl olması gerektiği üzerine normlar oluşturan toplumsal cinsiyet ideolojisi, cinsel önyargının da kaynağını oluşturmaktadır. Bu bağlamda heteroseksist düşünce sisteminin toplumsal cinsiyet ideolojisinin bir tezahürü olduğunu söylemenin mümkün olduğu düşünülebilir. 55 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Eşcinsellere yönelik kalıp yargıların ele alındığı diğer bir çalışmada (Sakallı, 2002c), kadınların erkeklere göre eşcinsel erkeklere yönelik daha az kalıp yargıya sahip oldukları bulunmuştur. Kadın ve erkekler arasında cinsel önyargıya ilişkin bu farklılık, geleneksel cinsiyet rollerinin benimsenmesiyle bağlantılı olarak açıklanmaya çalışılmış ve cinsiyetçiliğin eşcinsellere yönelik tutumlar üzerindeki etkisi temelinde yorumlanmıştır. Buna göre, çelişik duygulu cinsiyetçilik, geleneksel cinsiyet rollerinin desteklenmesinin yanı sıra kadınlara yönelik olumsuz tutumların açıkça (düşmanca cinsiyetçilik) ve üstü örtük bir bicimde ifade edildiği (korumacı cinsiyetçilik) cinsiyetçilik öğelerini içermektedir. Bulgular, çelişik duygulu cinsiyetçiliğin eşcinsellere yönelik olumsuz tutumları yordadığını göstermiş ve düşmanca cinsiyetçilikle eşcinsel karşıtı tutumlar arasında korumacı cinsiyetçiliğe göre daha güçlü bir ilişki olduğu saptanmıştır. Heteroseksüel erkeklerin heteroseksüel kadınlara oranla, özellikle geylere karşı olmak üzere eşcinsellere, daha önyargılı oldukları bilinmektedir. Bu fark, heteroseksüel kadınların eşcinsel erkekler ile daha çok tanışması ve dolayısıyla onları daha çok kabullenmekle ilgili olabilir (Herek ve Glunt, 1993). Cinsiyet rollerini çiğneyip, farklı davranmak ve karşı cinsiyetin davranışlarını göstermek kadınlara oranla erkekler için daha ciddi bir problem olarak algılanmaktadır (Whitley ve Kite, 1995). Buradan hareketle, erkeklerin erkeksi kalıp yargılara uymaya çalıştıkları çünkü "light erkek" ya da "eşcinsel" olarak isimlendirilmek istemedikleri belirtilmiştir (Churchill, 1967; akt: Dunbar, Brown ve Amoroso, 1973). Bazı çalışmalarda ise cinsiyet değişkeni açısından eşcinsellere ilişkin tutumlarda anlamlı bir farklılık gözlemlenmemiştir (Korfhage, 2006). Bu farklılık yalnızca kişiyle aynı cinsiyetteki eşcinsel bireyler söz konusuyken ortaya çıkmıştır. Buna göre, erkeklerin kendi cinsiyetinden eşcinsellere yönelik tutumlarının, kadın eşcinsellere göre daha olumsuz olduğu görülmektedir (Kite ve Whitley, 1996; Ratcliff, Lassiter, Markman ve Snyder, 2006). Aynı farklılık kadınların eşcinsel kadınlara yönelik tutumlarında da gözlenmektedir (Proulx, 1997). Ancak bazı çalışmalarda da yine kadın eşcinsellere ilişkin tutumlarda cinsiyetler arasında anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır (Kite ve Whitley, 1996). Literatürde de görüldüğü üzere yapılan çalışmalarda eşcinsel bireylere yönelik olarak kadınların tutumlarının erkeklerin tutumlarına oranla daha hoşgörülü olduğu sıklıkla ortaya konmuştur.Kültüre özgü cinsiyet inanç sistemlerinin başat rol oynadığı görülmektedir. Bu araştırmanın bulgularına göre de bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir. 56 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 5.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin medeni durumları ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, evli öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının diğer kategorisindeki öğretmenlere göre daha olumsuz olduğu, bekar öğretmenlerin tutumlarının ise diğer kategorisindeki öğretmenlere göre daha olumlu olduğu, yani bekar öğretmenlerin diğer öğretmenlere göre tutumlarının daha hoşgörülü düzeyde olduğu görülmüştür. Literatür incelendiğinde bu iki değişken arasındaki ilişkiyle ilgili bulguların çelişkili olduğu görülmektedir. Bu çalışmalardan birinde, bekar ve boşanmış olanlara göre evli olanlarda eşcinselliği onaylamayanların oranıdaha yüksek bulunmuştur (Adamczyk ve Pitt, 2009). Bir diğer çalışmada ise, hiç evlenmemiş olanların eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik tutumlarının daha önce evlilik yapmış ve araştırma sırasında evli olanlara göre daha olumlu olduğu görülmüştür (Herek ve Capitanio, 1995). Yine, Wills ve Crawford (1999) tarafından yapılan bir çalışmada, evli olma eşcinsellere yönelik olumsuz tutumlarla ilişkili bulunmuş ve örneğin çocuğunun öğretmeninin eşcinsel olmasına karşı olanların daha çok evli ve dul olanlar; eşcinsel evliliklerin yasallaştırılması fikrine katılanların ise daha çok bekarlar olduğu rapor edilmiştir. Lewis ve Taylor (2001) ise, halkın eşcinsel öğretmenlere yönelik tutumlarını incelediği çalışmasında; evli olanların bekar ve diğer olanlara oranla daha olumsuz tutuma sahip olduklarını bulmuştur. Ancak bu çalışmalardan farklı olarak bazı araştırmalar, medeni durum acısından eşcinsellere yönelik tutumlarda anlamlı bir farklılığın olmadığını göstermektedir (Herek ve Gonzalez-Rivera, 2006). Bu çalışmanın bulgularına göre ise, bekar olanların tutumlarının medeni durumu evli ve diğer olanlara göre olumlu olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle, bu araştırmanın bulgularına göre de bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir. 5.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin mezun oldukları lise türü ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, anlamlı farklılaşmanın 3 grup oluşturduğu görülmektedir. Buna göre, tüm tutum puanları açısından özel okuldan ve genel liselerden mezun olan öğretmenlerin düz lise, meslek lisesi ve imam hatip lisesinden mezun olan öğretmenlerden; düz liseden mezun olan öğretmenlerin ise imam hatip lisesinden mezun olan öğretmenlerden daha yüksek puan ortalamalarına sahip olduğu görülmektedir. Mezun olduğu lise türü imam hatip lisesi olan öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumu diğer tüm öğretmenlere göre daha 57 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 olumsuzdur. Eşcinsel bireylere yönelik diğer olumlu tutumu ise genel lise mezunları izlemektedir. Yani mezun olduğu lise türü özel okul olan öğretmenlerin eşcinsel ve trans bireylere yönelik tutumu diğer öğretmenlere göre daha hoşgörülü düzeydedir. Sonuç olarak, araştırma bulgularına göre eşcinsel bireylere yönelik tutum öğretmenlerin mezun olduğu lise türüne göre anlamlı farklılık göstermektedir. İmam hatip lisesi mezunu öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının daha olumsuz olmasının olası nedenleri arasında; dini temelli içeriğe sahip bir eğitim almış olmaları, bu yönde bir eğitim almalarını isteyen muhafazakar görüşe sahip rol model ebeveynler, sosyal çevre, içe dönük, geleneksel yaşam tarzı, normlara uymada isteklilik vb. sayılabileceği düşünülebilir. Ayrıca bu öğretmenlerin eşcinsellikle ilgili geleneksel dini rollerinin beklentilerini daha belirgin bir biçimde göstermiş olabilecekleri düşünülmektedir. Diğer yandan, kültür derslerinin ağırlıklı olduğu genel liselerde öğrencilerin felsefe, psikoloji gibi dersler ve bilimsel projelerle daha fazla ilgilenme fırsatlarının olmasının olumlu tutum geliştirmede etkisi olabileceği düşünülmektedir. Bunun dışında ise ilgili alan yazın incelendiğinde, öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumunun mezun oldukları lise türü değişkenine göre incelendiği herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. 5.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenlilik ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, kır kökenli öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının kırdan kente göç etmiş ve kent kökenli öğretmenlere göre daha olumsuz, kentli öğretmenlerin tutumlarının ise kır kökenli ve kırdan kente göç etmiş öğretmenlere göre daha olumlu düzeyde olduğu görülmüştür. Kent kökenli öğretmenler ile göç etmiş öğretmenlerin her üç tutum puanının da kır kökenli olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Diğer bir deyişle, eşcinsel bireylere yönelik tutumlar öğretmenlerin aile kökenlerine göre anlamlı farklılık göstermektedir. İlgili alan yazın incelendiğinde, Herek (1984), eşcinsellere yönelik tutumları sosyal psikolojik açıdan incelediği gözden geçirme çalışmasında, yaşanılan yerin (örneğin, Amerika’nın orta batı ve güneyinde, kasabada yaşama) olumsuz tutumlarla ilişkili olduğunu aktarmıştır. Ayrıca 2002 yılında yaptığı diğer bir çalışmada ise, güneyde, kasabada yaşamanın, lezbiyen ve geylere yönelik olumsuz tutumlarla ilişkili olduğunu rapor etmiştir. Yine Chadha’nın (2004) çalışmasında, kentte yaşayanların kırsal alandakilere göre eşcinsellere yönelik daha olumlu tutum içinde bulundukları görülmüştür. Bir diğer çalışmada ise Snively ve arkadaşları (2004), kırsal kesimde, daha az nüfuslu yerleşim yerlerinde yaşayan kişilerin daha homofobik olma eğiliminde olduklarını belirtmişlerdir. Bu durumun sosyal 58 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 iletişim ağı ve kırsal kesimde yaşayan kişilerin eşcinsel bireylerle sosyal iletişime geçme olanaklarının azlığıyla ilişkili olduğunu belirtmişlerdir. Quinn (2003), kırsal alanlarda yaşayan geylerin daha yoğun olarak sosyal dışlanma ve daha düşük aidiyet duygusu yaşadıklarını bulurken, Green (1997) lezbiyen kadınlar için benzer sonuçlara ulaştığını rapor etmiştir. McCarthy (2000) ise kırsal kesimlerde, kamusal buluşma alanlarının az olması sebebiyle sosyal grup kimliğinin gelişmesinin güçleştiğini belirtmiştir. Mersin Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada bu üniversitede öğrenim gören öğrencilerin lezbiyen ve geylere yönelik tutumları, öğrencilerin doğum yeri açısından ve üniversite öncesi yaşamlarının büyük bir bölümünün geçtiği yer açısından ele alındığında, gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (Ummak, 2012). Bu araştırmanın bulgularına göre, kent kökenli öğretmenler ile göç etmiş öğretmenlerin her üç tutum puanının da kır kökenden olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu durumun sebebi olarak ise, kent kökenli aileye sahip öğretmenlerin geçmişte karşılaştığı insan çeşitliliğinin, bu insanlarla temas etme olanağının çokluğunun, uyarıcıların fazlalığının, bilgiye erişimdeki kolaylığın, birey üstündeki toplumsal kontrol mekanizmalarının kırsal kesimde yaşayanlara oranla çok daha az olmasının, düşünce ve davranış sistemini geliştirmede, bireysel kararlar almada daha özgür olabilmelerinin etkisi olabileceği düşünülmektedir. Diğer bir deyişle, bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir. 5.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin üniversiteden mezuniyet branşları ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, okul bünyesinde çalışan psikolojik danışmanların lezbiyen ve geylere yönelik tutumları diğer öğretmenlere göre en hoşgörülü düzeyde bulunmuştur. Aynı zamanda literatürde doğrudan branş değişkenine ilişkin bir çalışmaya rastlanmasa da, örneğin, Fen Edebiyat Fakültesine bağlı Psikoloji Bölümünde öğrenim gören 226 öğrencinin, lezbiyen ve geylere yönelik tutumlarının incelendiği bir çalışmada Ellis, Kitzinger ve Wilkinson (2003), öğrencilerin küçük bir kısmının lezbiyen ve geylere karşı olumsuz tutum sergilediğini ortaya koymuşlardır. Elde edilen bu sonuçlarla psikolojik danışmanlık ve rehberlik ve felsefe alanlarından mezun olan öğretmenlerin homofobik tutumlarının daha düşük olduğunun görüldüğü halihazırdaki bu çalışmanın sonuçlarıyla benzerlik gösterdiği düşünülmektedir. Zira alınan eğitimin içeriği gereği PDR öğrencileri için koşulsuz kabul ilkesi önem kazanmakta ve psikolojik danışma uygulamaları, seçmeli cinsel sağlık eğitimi gibi derslerin de olumlu tutumu etkilediği düşünülmektedir. Felsefe öğrencileri 59 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 için ise, sorgulayıcı, eleştirel düşünme biçimini temelinde barındıran eğitim içeriklerinin olumlu tutum sergilemede etken olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu olumlu tutumun, üniversitede alınan sosyal psikoloji, sosyal antropoloji, davranış bozuklukları, cinsel sağlık ve etik gibi derslerin; kişiyi koşulsuz kabul etme, DSÖ’nün çalışmalarını takip etme, insan doğası ve psikolojisi hakkında araştırmacı olma, farklılıkları anlama ve kabulde homofobik tutumdan uzaklaşma gibi etkenlerden kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca alanyazındaki bir başka çalışmada ise, PDR bölümü öğrencilerinin eşcinsel bireylere yönelik tutumları okul öncesi, Türkçe ve sınıf öğretmenliği bölümü öğrencilerinden daha olumlu ve homofobi düzeyleri bu bölüm öğrencilerine oranla daha düşük bulunmuştur (Ayğar-Bakır, Gündoğdu ve Ayğar, 2015). Ayrıca felsefe grubu öğretmenlerinin lisans eğitimlerinin içeriği gereği eleştirel düşünme, sorgulamaya dayalı bir düşünce sistemi geliştirmelerinin eşcinsellere yönelik olumlu tutum edinmelerinde etken olabileceği düşünülmektedir. Diğer yandan, yabancı dil öğretmenlerinin, sınıf, meslek bilgisi ve din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine göre eşcinsel bireylere yönelik daha olumlu tutuma sahip olduğu ve anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Bu farklılığın ise yabancı dil öğretmenlerinin aldıkları eğitim içeriğinin çok kültürlülüğü ve farklı dil, din ve milletteki insanları tanımaya dönük algılarını geliştirmeye yönelik olmasından kaynaklanmış olabileceği düşünülebilir. Örneğin yabancı dil ve kültür, topluma hizmet uygulamaları, karşılaştırmalı eğitim vb. derslerde farklı kültürlerdeki öğretmenlik becerileri hakkında etkileşime girebilmektedirler. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi branşı öğretmenlerinin ise lezbiyen ve geylere yönelik tutumları diğer tüm öğretmenlere göre en olumsuz düzeyde bulunmuştur. İslam toplumlarında, batıda anlaşıldığı biçimde “homoseksüellik” ile “gey yaşam tarzı” kavramları olmamıştır (Jamal, 2001). Bu durum lise ve üniversitelerde verilen dini içerikli eğitimin incelemeye dönük ayağını ve bu yönelime sahip insanlarla bir araya gelme durumunu eksik bırakmaktadır. Hadisler ve Kur’an’dan bazı ayetlere dayanılarak eşcinselliğin günah olduğu ve İslami kurallara göre cezalandırılacağı düşüncesinin eğitim içeriğinin bir parçası olması, mazbut yaşam biçimi, çok kültürlülük temasının az olması gibi bir takım yaşam biçimi edinimlerinin de bu tutumları üzerinde etkili olduğu düşünülebilir. 5.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin dini inançları ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, herhangi bir dine inanan ve gereklerini yerine getirmek için uğraşan öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının hiç inanmayan ve Tanrı’ya inanan ama herhangi bir dine inanmayan öğretmenlere göre daha olumsuz olduğu görülmüştür. 60 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Dolayısıyla, eşcinsel bireylere yönelik tutumların öğretmenlerin inanç durumuna göre anlamlı farklılık gösterdiği söylenebilir. Dini tutumlara ilişkin pek çokçalışma dindar olmanın cinsel önyargının yordayıcısı olduğunu göstermektedir (Herek, 1984). Kendilerini dindar olarak nitelendirenler ve dini ritüelleredüzenli olarak katılanların cinsel önyargılarının daha fazla olduğu belirtilmektedir (Herek ve Glunt, 1993; Marsh ve Brown, 2009; Shackelford ve Besser, 2007; Swank ve Raiz, 2010). Dini inançlar açısından bakıldığında literatürde birbiri ile uyumlu sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Dindarlık ve eşcinsellere yönelik tutumlar arasındaki ilişkiyi ele alan bir başka çalışmada, dindarlık, eşcinselliğin nedenlerine ilişkin önyargılı inançlarla, eşcinsel haklarını daha az destekleme ve cinsel önyargıyla ilişkili bulunmuştur (Johnson, Brems ve Alford-Keating, 1997). Herek (1988) ise dinsel tutuculukla, gey ve lezbiyenlere yönelik olumsuz tutumlar arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ve liberal dinsel bir ideolojiye sahip, dindar olmayan ya da aile ve toplumsal cinsiyet hakkında geleneksel görüşleri onaylamayan bireylerin toleranslı olmalarının daha muhtemel olduğunu ileri sürmektedir (akt: Ertan, 2010, 8). Diğer yandan, Gelbal ve Duyan (2006, 574) cinsiyet farklılığının ve dini inançların eşcinselllerle ilgili tutumlar üzerinde ciddi etkisinin olduğunu belirtmektedirler. Araştırmacılar, dinine bağlı ve kendini muhafazakâr olarak tanımlayanların, eşcinsellere karşı olumlu tavırlarının olmadığını ve genel olarak eşcinsel insanlarla kişisel ilişkileri olanların olumlu tutumlar sergileyebildiğini ifade etmişlerdir. Bu araştırmanın bulgularına göre de bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir. 5.7. Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin tanıdıklık deneyimleri ve yakınlık düzeyleri ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, lezbiyen veya gey tanıdığı olmayan öğretmenlerin eşcinsel bireylere karşı tutumlarının, eşcinsel tanıdığı olan öğretmenlere göre daha olumsuz düzeyde olduğu görülmüştür. Bir başka deyişle, eşcinsel tanıdığı olan öğretmenlerin tanıdığı olmayan öğretmenlere göre tutumu daha hoşgörülüdür. Dolayısıyla, lezbiyen ve geylere yönelik tutumların öğretmenlerin eşcinseltanıma durumuna göre anlamlı farklılık gösterdiği söylenebilir. Örneğin Anderssen (2002) ile Herek ve Capitano’nun (1996) çalışmalarında, eşcinsellerle olumlu sosyal ilişkilerde bulunan kişilerin ve bu olumlu ilişkilerin derecesinin artmasının eşcinsellere ilişkin tutumları olumluya doğru kaydırabileceği yönünde bulgular ortaya konulmuştur. Bu durumda, olumlu sosyal etkileşimin, heteroseksüel olmayan kişilere yönelik tutumlarımızı anlamlı derecede etkilediği söylenebilir. 61 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Bu çerçevede eşcinsel ve trans bireylerden tanıdığı olup bu tanıdıklığın yakınlık düzeyine bakıldığında ise, eşcinsel yakını olan öğretmenlerin yakınlık düzeyi arttıkça tutumlarının olumlu yönde değiştiği görülmektedir. İlgili alan yazın incelendiğinde, eşcinsellerle toplumsal ilişki kurmanın cinsel önyargının azaltılmasında ne denli önemli katkısı olduğu görünmektedir.Aynı zamanda, kişinin eşcinsel bir tanıdığının olmasının da olumlu tutumları arttırdığını göstermektedir (Akdas-Mitrani, 2008; Hasta ve Ercan, 2010). Olumlu tutuma katkı sağlayan benzer bir durum eşcinsel bir kişiyle olan tanıdıklık biçimi değişkeni çerçevesinde görülebilmektedir. Buna göre, katılımcılara, ailesinden herhangi birinin eşcinsel sorulduğunda, olduğunu katılımcılar öğrenmeleri olumsuz durumundaki tepkiler tepkilerinin gösterebileceklerini neler (örn., olabileceği yardım eder/vazgeçirmeye çalışırım, bir daha görüşmem) belirtirken; arkadaşının eşcinsel olduğunu öğrenmeleri durumunda ise tepkilerinin (örn., tepki vermem, desteklerim) daha yumuşak olabileceğine ilişkin yanıtlar vermişlerdir (Güney ve diğerleri, 2004). Ayrıca, Herek'e (1996) göre, eşcinsellerle olumlu sosyal ilişkiler arttıkça, bireylerin eşcinsellere karşı önyargıları da azalmaktadır. Şah (2012) da bir başka araştırmada, bireylerin eşcinsel, biseksüel veya transseksüel bir tanıdıklarının olup olmamasına göre, bu yönelimlere/kimliklere yönelik argümanlarının da farklılaştığını, özellikle de tanıdıkları kişinin eşcinsel, biseksüel veya transseksüel olma durumuna göre, o yönelime/ kimliğe ilişkin açıklamaların, böyle bir tanıdıkları olmadığını belirtenlere göre daha olumlu içerikte olduğunun görüldüğünü belirtmektedir. Diğer bir deyişle, lgbt bireylerle olumlu sosyal ilişkilerin ve tanışıklığın, bu kişilere yönelik olumlu tutum ve inançlarla ilişkili olduğunu ve olumsuz tutumların değişmesine katkıda bulunabileceğini belirtmektedir. Bu durumda, bu araştırmanın bulgularına göre de bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir. 5.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşleri ile eşcinselbireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları en önemli nedeni olarak düşünülmektedir. Ruhsal bozukluk ve genetik kalıtım ise diğer önemli neden olarak takip etmektedir. Ayrıca, annenin baskın karakterli olması, beyin gelişimi ve yapısı, çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi, babanın zayıf karakterli olması ise diğer önemli nedenler olarak sıralanmaktadır. Eşcinselliğin hastalık olarak görülmesi, bu hastalığa neden olabilecek etkenlerin uzun yıllar boyunca araştırılmasına yol açmıştır. İlgili alan yazın incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni olarak biyolojik/genetik etmenler, çevresel etmenler ve aile özellikleri ve çocuk 62 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 yetiştirme pratiklerinin rol oynadığını savunan/ kanıtladığını iddia eden çok sayıda çalışma vardır (Vreeland, Gallagher ve McFalls, 1995). Cinsel davranışın temellerini biyolojik yapıda arayan (esansiyalisit) yaklaşım açısından bakıldığında, cinsel yönelim doğal şekilde ortaya çıkan bir durumdur. Biyolojik ve psikolojik nedensel teorilere dayanan bu yaklaşım tarzı, heteroseksüelliği normal ve doğal kabul ederken, eşcinselliği hatalı bir biyolojik veya patolojik bir psikolojik gelişimin sonucu olarak görmektedir. Esansiyalist yaklaşımlar genel olarak Freud ve psikanalitik teoriler üzerine kuruludur. Freud eşcinselliği başarısız bir gelişim sürecinin doğal ama patolojik bir sonucu olarak değerlendirmektedir (akt: Yalçınoğlu, 2013). Erkek eşcinselliğini biyolojik olarak açıklayan teoriler (Weishut, 2000) olduğu gibi, gebelikte erkeklik hormonunun erkeklerdeki azlığı veya kız çocukta fazlalığının hipotalamusu etkileyerek embriyonun eşcinsel yönelim kazandığını ifade eden teoriler de bulunmaktadır (Swaab, 1995). Bazı memelilerde yapılan çalışmalar bu teoriyi desteklese de, insanda yapılan çalışmalarda biyolojik teoriyi açıklayan bir kanıt bulunamamıştır. İnsanda cinsel yönelim doğum öncesi dönemde biyolojik faktörlerden etkilense de, doğum sonrası sosyalleşmenin de cinsel yönelimi etkileyebileceği belirtilmiştir (Swaab, 1995). Bir başka bakış açısı ise cinsel davranışın, kişinin içinde yaşadığı kültür tarafından belirlendiğini öne süren yapıcı bakış açısıdır. Haslam ve Levy ( 2006) “Her kültür kendi cinsellik biçimini inşa eder. Bu görüşe göre cinsel roller ve davranışlar bir kültürün dinsel, ahlaki ve etik inanışlarından, yasal geleneklerinden, politikasından, estetiğinden, biyoloji veya psikoloji konusunda sahip olabildiği bilimsel ve geleneksel görüşlerden ve hatta coğrafi ve iklimsel unsurlardan doğar. Yapıcı görüş, cinsel rollerin bir uygarlıktan diğerine değiştiğini öne sürer; çünkü insanın cinselliğinin önceden belirlenmiş doğuştan gelen senaryoları yoktur” demektedir. Türkiye’deki psikiyatrların duruma bakışını inceleyen bir tez çalışmasında batıdaki meslektaşlarına göre eşcinselliğe neden olduğu iddia edilen çevresel ve aile özellikleri gibi etmenleri daha önemli buldukları ama biyolojik etmenleri de önemsedikleri bulunmuştur (Çubuk, 2010). Genel olarak kabul edilen, genetik bir yapı üzerine çevresel ve toplumsal unsurların etkili olduğudur. Kesin olarak bilinen, insanların heteroseksüel olmak veya eşcinsel/biseksüel olmak arasında bir tercih yapamadıklarıdır. Bir kişinin cinsel denemeleri cinsel yönelimini göstermeyebilir. Eşcinselliğin nedeninin araştırılmasına yönelik çalışmalar eşcinselliğe karşı negatif tavırları daha da artırabileceği için, bazı LGBT dernekleri tarafından tepki ile karşılanmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmaların, eşcinselliğin engellenmesi boyutuna geleceğinden korkulmaktadır. Ayrımcılığı ortadan kaldırmayı ve hoşgörüyü artırmayı amaçlayan çalışmalara daha fazla önem verilmesinin, eşcinsellerin yasadığı sorunların çözümünde daha etkili olacağı düşünülmektedir (Johannsen, 2005). 63 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 6. ÖNERİLER Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda uygulamacı ve araştırmacılar için aşağıdaki öneriler sunulmuştur: Bu araştırma, önemli bulgular sunmakla birlikte bazı sınırlılıklara sahiptir ve sonuçlar buna göre değerlendirilmelidir. Örneğin bu araştırma sadece Mersin Merkez ilçelerdeki (Mezitli, Yenişehir, Akdeniz ve Toroslar) özel okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki 1227 öğretmen üzerinde yürütülmüştür. İlgili alan yazın incelendiğinde benzer bir çalışmanın tıp hekimleri arasında da yürütüldüğü görülmektedir. Gelecekteki çalışmalarda, eşcinselbireylere yönelik tutumlar farklı meslek gruplarında farklı değişkenlerle birlikte ele alınabilir. Türkiye’de bireylerin büyük çoğunluğunun okul yaşantısından geçtiği ve okullaşma oranı arttırılırken erken okul terkinin azaltılmaya çalışıldığı düşünülürse öğretmenlerin, toplumun hassas gruplarından olan eşcinsellerin tıbbi öyküsü, sosyal uyumda yaşadıkları güçlükler ve içselleştirilmiş homofobilerine ilişkin bilgi sahibi olmaları önemlidir. Gladding (2013), psikolojik danışma ve rehberlik alanındaki güncel eğilimlerden birinin desosyal adaleti önemsemek olduğunu belirtmektedir. Bunu önemseyen psikolojik danışmanlar, danışanlarını sınırlayan,onların kişisek gelişimlerini ketleyen toplumsal uygulamalara karşı durmakta ve danışanların iyilik hallerinin gelişebilmesi için bu sınırlılıkların ortadan kalkması gerektiğini savunmaktadırlar. Bu anlayış psikolojik danışma ve rehberlik alanında “hak savunuculuğu” hareketinin gelişmesini sağlamıştır. Bu bağlamda, okullarda psikolojik danışmanlar tarafından verilen “ergenlik dönemi” konulu seminerlerde farklı cinsel yönelimler konusuna da değinilmesi ayrımcılığa karşı yararlı olacaktır. Bu nedenle üniversitelerin Eğitim Fakültelerinde, PDR alanı dışındaki bölümlerde de cinsel sağlık ve cinsel yönelim derslerinin olması sosyal öğrenme ve yanlış, eksik bilgiyle edinilen ayrımcılığın önüne geçmede önemli bir role sahip olabilecektir. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümünün lisans düzeyindeki eğitim içerikleri incelendiğinde, İslam eğitim tarihi, yaygın din öğretimi ağırlıklı derslerin okutulduğu “Demokrasi, insan hakları ve İslam” adlı bir dersin olduğu fakat bu alandaki ders çeşitliliğinin arttırılması gerektiği düşünülmektedir.Ayrıca üniversitelerde bu konuya ilişkin düzenlenen panel, konferans ve atölye çalışmaları arttırılarak öğrencilerin bilgi düzeyi arttırılabilir. Araştırmanın bulgularına göre, erkeklerin kadınlara göre eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının daha olumsuz olduğu, erkek egemen toplum yapısının da bu düşünce sisteminde çok etkili olduğu bulunmuştur. Bireylerde kadınlık, erkeklik rol sistemlerinin erken çocukluk döneminde; aile, okul, toplum temelli gerçekleştiği düşünülürse, okullarda aile içi ilişki biçimleri, demokratik aile tutumları konulu seminer, psikoeğitim faaliyetleri gerçekleştirilmesi önem kazanmaktadır. Aynı zamanda akran zorbalığını da azaltacak bir önlem olarak ergen ve 64 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 okul sağlığı hizmetleri planlanırken ve sunulurken gençler sadece sorunlarına ilişkin değil cinsel yönelim ve ayrımcılık konusunda da bilgilendirilmeleri ve gerekli psikolojik desteği almaları sağlanabilir. Toplum çocuğun biyolojik cinsiyetine uyan cinsiyet rolüne göre hareketlerde bulunmasını bekler. Bazı çocuklarda ise cinsiyet rolleriyle toplumsal roller uyumlu olmayabilir ve çocuğun bütünsel gelişiminde çatışmalara yol açabilir. İşte bu nedenle cinsel yönelim kavramına ilişkin bilimsel bilgiler eşcinsel öğrencilerin aileleri öncelikli olmak üzere heteroseksüel öğrencilerin de aileleriyle paylaşılarak önyargı ve ayrımcılığın azaltılması ve çocuğun sağlıklı bir gelişim sağlaması için yerinde olacaktır. Eğitim politikalarının demokratik ve eşitlikçi eğitim-öğretim olanaklarını destekleyecek biçimde geliştirilmesi ve gelişen, değişen çağdaş standartlara uygun olmasının hem farklı branşlardaki öğretmenlerin tutumları arasındaki belirgin farklılığı olumlu yönde ortadan kaldıracağı, hem de cinsel yönelimi dolayısıyla ailesinde, okullarda, üniversitelerde ve toplumda ayrımcılığa uğramayan bireylerin bilişsel kapasitesi ve üretme gücünden en yüksek düzeyde fayda sağlanılabileceği düşünülmektedir. Ayrıca alanyazın incelendiğinde LGBT bireylere yönelik araştırmaların sınırlı sayıda olduğu görülmektedir.Bu alanda yapılacak çalışmaların ilgili alanyazındaki araştırma boşluğunu da azaltacağı düşünülmektedir. Söz konusu bu çalışma Mersin Merkezde çalışan öğretmenler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Benzer çalışmanın farklı meslek grupları üzerinde yapılması sonuçların genellenebilmesi açısından önemlidir. Araştırmada eşcinsel bireylere yönelik tutumlar örneklem grubundaki öğretmenlere sorulmuş olup, bundan sonraki araştırmalarda eşcinsel bireyler ile öğretmenlerin birlikte incelendiği betimsel ve deneysel çalışmalar yapılabilir. Bu araştırmanın belli dönemlerde tekrar edilmesi, öğretmenlerin tutumlarında herhangi bir değişim olup olmadığının belirlenmesinde yardımcı olabilir. 65 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 KAYNAKLAR [1]. Adamczyk, A. ve Pitt, C. (2009). Shaping attitudes about homosexuality: The role of religion and cultural context. Social Science Research, 38, 338-351. [2]. Aguero, J. E., Bloch, L. ve Byrne, D. (1984). The relationships among sexual beliefs, attitudes, experience, and homophobia. Journal of Homosexuality, 10, 95-107. [3]. Akdaş-Mitrani, A.T. (2008). Eşcinsellere yönelik olumsuz tutumlar: Meslek grupları ve ilişkili özellikler. Adli Bilimler Dergisi, 7 (24), 23-30. [4]. Aker, S., Dündar C. ve Pekşen Y. (2007). Sokaktakiler, yazılı basın ve damgalama, Aile ve Toplum Dergisi, 3, (11). [5]. Alden H.L. ve Parker K. F. (2005). Gender role ideology homophobia and hate crime: Linking attitudes to macro-level anti-gay and lesbian hate crimes. Deviant Behavior, 26 (4), 321343. [6]. Amerikan Psikiyatri Birliği. (2007). Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı. Dördüncü Baskı, (DSM-IV-TR)/ E.Köroğlu (Çev.). Ankara: Hekimler Yayın Birliği, 203-208. [7]. Amadio, D.M. (2006). Internalized Heterosexism, Alcohol useand alcohol-related problemsamong lesbians and gay men. Addict Behav., 31(7); 1153-67. [8]. Anderson, I. (2004). Explaining negative rape victim perception: Homophobia And the male rape victim. Current Research in Social Psychology, 10(4), 43-57. [9]. Anderssen, N. (2002). Does contact with lesbians and gays lead to friendlier attitudes? A two year longitudinal study. Journal of Community & Applied Social Psychology, 12, 124136. [10]. Aosved, A. C. ve Long, P. J. (2006). Co-occurrence of rape myth acceptance, sexism, racism, homophobia, ageism, classism, and religious intolerance. Sex Roles, 55, 481-492. [11].APA: American Psychological Association. 20 Mayıs 2016 tarihinde http://www.apa.org/helpcenter/sexual-orientation.aspx adresinden erişildi. [12]. Ayğar-Bakır, B., Gündoğdu, M. ve Ayğar, H. (2015). Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Eşcinsellere Yönelik Tutumları. 15 Mart 2016 tarihinde http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt8/sayi41_pdf/4sosyoloji_psikoloji_felsefe/bakira gyar_bilge_vd.pdf adresinden erişildi. [13]. Baird, V. (2001). Cinsel çeşitlilik: Yönelimler, politikalar, haklar ve ihlaller.Çev: H. Doğan. İstanbul: Metis. [14]. Balsam K.F, Rothblum E.D. ve Beauchaine T.P. (2005). Victimization Over the Life Span: A Comparison of Lesbian, Gay, Bisexual and Heterosexual Siblings. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 73, 477-487. 66 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [15]. Başar, K., Nil, M.Ş. ve Kaptan, S. (2010). Eşcinsellikle ilgili yaygın Yanlışlar, Bilimsel Doğrular. Anti-Homofobi Kitabı/2 Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma Kaos GL. Ankara: Ayrıntı Yayınları. [16]. Ben-Ari, A. T. (1998). An experiential attitude change: Social work students and homosexuality. Journal of Homosexuality, 36, 59-71. [17]. Bieber, I., Dain, H., Dince, P., Drellich, M., Grand, H., Gundlanch, R., Kremer, M., Rifkin, A.,Wilbur, C. ve Bieber, T. (1962). Homosexuality: A psychoanalyticstudy. Basic Books, New York. [18]. Brannon, L. (2002). Gender: Psychological perspectives, Boston. [19]. Breedlove, S. M. (1994). Sexual differentiation of the human nervous system. Annual Review of Psychology, 45, 465-488. [20]. Brown, M. ve Amoroso, D. M. (1975). Attitudes toward homosexuality among West Indian male and female college students. The Journal of Social Psychology, 97, 163–168. [21]. Carnelley, K. B., Hepper, E. G., Hicks, C., ve Turner, W. (2011). Perceived parental reactions to coming out, attachment, and romantic relationship views. Attachment & Human Development, 13(3), 217-236. [22]. CETAD: American Psychological Association. 20 Şubat 2016 tarihinde http://www.cetad.org.tr/news.aspx?detail=56adresinden erişildi. [23]. Chadha, J. (2004). Understanding homophobia: Preparing for practice realities in urban and rural settings. Journal of Gay & Lesbian Social Services, 17(1), 59-81. [24]. Clinard, M.B. ve Meier, R.F. (2010). Sociology of Deviant Behavior.Wadsworth Cengage Learning. [25]. Cohen-Kettenis P.T. ve Pfäfflin F. (2010). The DSM diagnostic criteria for gender identity disorder in adolescents and adults. Arch Sex Behav. 39(2), 499-513. [26]. Corraze, J. (1991). Eşcinsellik. İstanbul: İletişim Yayınları. [27]. Cuenot, R. G. ve Fugita, S. S. (1982). Rerceived homosexuality: Measuring heterosexual attitudinal and nonverbalre actions. Personality and Social Psychology Bulletin, 100-106. [28]. Çabuk, D. (2010). Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü, Tıp Öğrencileri ve Hekimlerin Eşcinsellik Hakkındaki Tutumları ve Gey ve Lezbiyenlerin Sağlık Deneyimleri Uzmanlık Tezi, Ankara. [29]. Çakırlar, C. ve Delice, S. (2012). Cinsellik muamması “Türkiye’de queer kültür ve muhalefet”. İstanbul: Metis Yayınları. [30]. Çekirge, P. (1991). Psikososyal açıdan eşcinsellik: Yalnızlık adasının erkekleri, İstanbul: Altın Kitaplar Yayıncılık. [31]. Çığ, M.D. (2003). Ortadoğu uygarlık mirası-1. İstanbul: Kaynak Yayınları. 67 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [32]. Çırakoğlu, O. C. (2006). Perception of homosexuality among Turkish University students: The roles of labels, gender, and priorcontact. TheJournal of Social Psychology, 146 (3), 293305. [33]. D'Augelli, A. R. ve Rose, M. L. (1990). Homophobia in a university community: Attitudes and experiences of heterosexual fresh men. Journal of College Student Development, 31, 484-491. [34]. Davies, M. (2004). Correlates of negative attitudes toward gay men: Sexism, male role norms, and male sexuality. The Journal of Sex Research, 41(3), 259-266. [35]. Diamant, L. (1995). Sexual orientation: Some historical perspective. In Diamant, 3- 18. [36]. Diamond, L. M. ve Savin-Williams, R. C. (2000). Explaining diversity in the development of same-sexsexuality among young women, Journal of Social Issues, 56 (2), 297-313. [37].Diyanet: Diyanet İşleri Başkanlığı. 12 Mart 2016 tarihinde http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?sayfa=10&yid=36 adresinden erişildi. [38]. Douglas-Scott, S., Pringle, A ve Lumsdaine, C. (2004). Sexual Exclusion-homofobia and Health Inequalities and Social Exlusion Experience by Lesbian, Gay and Bisexual People. [39]. Dörner, G. (1986). Hormone-dependent brain development and preventive medicine. Neural Science. 12, 17-27. [40]. Drescher, J. (2002). Causes and becauses: On etiological theories ofhomosexuality. The Annual of Psychoanalysis, 30, 57-68. [41]. Dunbar, J., Brown, M. ve Amoroso, D. M. (1973). Some correlates of attitudes toward homosexuality. The Journal of Social Psychology. 89, 271–279. [42]. Dunbar, E. (2006). Gender and Sexual Orientation in Hate Crime Victimization: Identity Politicsor Identity Risk? Violence and Victims, 21 (3). [43]. Duyan, V. ve Gelbal, S. (2004). Lezbiyen ve geylere yönelik tutum (LGYT) ölçeği: Güvenirlik ve geçerlik çalışması. HIV/AIDS Dergisi, 7 (3), 106–112. [44]. Dynes, W. (1990). Encyclopedia of homosexuality, NY: Garland, 1. [45]. Eldridge, V. L., Mack, L. ve Swank, E. (2006). Explaining comfort with homosexuality in rural America. Journal of Homosexuality, 51 (2), 39-56. [46]. Ellens, J. H. (1997). Homosexuality in biblical perspective. Pastoral Psychology, 46, 35-53. [47]. Ellis, A. (1965). Homosexuality: Its Causes and Cure. New York: Lyle Stuart. [48]. Ersoy, E. (2009). Cinsiyet Kültürü İçinde Kadın ve Erkek Kimliği, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 19(2), 209-230. [49]. Ertan, C. (2008). Hegemonic masculinity and homosexuality: Some reflections on Turkey, Ethos: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar, 1/4. 68 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [50]. Ertan, C. (2010). Homofobi: İnternet gazetelerinde okuyucu yorumlarındaki eşcinsellere yönelik tutumlar ve söylemler. Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar Dergisi, 3 (2), 5 – 8. [51]. Farrar, S ve Isay, R. (1991). The homosexual analist: Clinical considerations. The Psychoanalytic study of the child. New Haven, CT: Yale University Press. [52]. Fassinger, R. (1991). The hidden minority: Issues and challenges in working withl lesbian women and gay men. Counseling Psychologist, 19, 157–176. [53]. Feminist Sözlük.20 Mart 2016 tarihinde www.feministozluk.org adresinden erişildi. [54]. Flaks, D. K., Ficher, I., Materpasqua, F. Ve Joseph, G. (1995). Lesbians choosing motherhood: A comparative study of lesbian and heterosexual parents and their children, Developmental Psychology, 31 (1), 105-114. [55]. Foucault, M. (1988). Cinselliğin tarihi. İstanbul: AfaYayıncılık. [56]. Franzoi, S.L. (2003). Social psychology (third edition). New York: McGraw Hill. [57]. Freud, S. (1935). Anonymous (Letter to an american mother). In The Letters of Sigmund Freud. Ed. E. Freud. New York: Basic Books, 423-424. [58]. Freud, S. (1955). Translate dandedited by Strachey J. London, Hogarth Press, 223-232. [59]. Freud, S. (1998). Ruh çözümlemesine giriş konferansları. Payel Yayınevi, 20. Konferans, 307. [60]. Gelbal, S., Duyan, V. (2006). Attitudes of university students toward Lesbians and gay men in Turkey. Sex Roles, 55, 573-579. [61]. Gentry, C. S. (1987). Social distance regarding male and female homosexuals. Journal of Social Psychology, 127, 199–208. [62]. Gilman S.G., Cochran S.D., Mays V.M., Huhes M. Ostrow D ve Kessler R.C. (2001). Risk of Psychiatric Disorders Among Individuals Reporting Same-Sex Sexual Partners in National Comorbidity Survey. American Journal of Public Health, 91 (6). [63]. Gladding, S. T. (2013). Psikolojik danışma: Kapsamlı bir meslek (Çev. Ed. N. Voltan Acar). Ankara: Nobel. [64]. Gonsiorek, J. C. ve Weinrich, J. D. (1991). Homosexuality: Research implications fo rpublic policy. Newbury Park, CA: Sage. [65]. Gormley, B. ve Lopez, F. G. (2010). Authoritarian and homophobic attitudes:Gender and adult attachment style differences. Journal of Homosexuality, 57, 525-538. [66]. Gökalp, N. (1988). The Gay Problem Play: The Treatment of Homosexuality in Three Representative American Plays, 22. [67]. Göregenli, M. (2006). Gruplar arası ilişki ideolojisi olarak homofobi. Kaos GL, Geylerin ve lezbiyenlerin sorunları ve toplumsal barış için çözüm arayışları içinde, 142-148. Ankara: Kaos GL Kitapları. 69 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [68]. Green, E. (1996). Rural youth suicide: the issue of male homosexuality. Social Change in Rural Australia. Rockhampton, Qld: Central Queensland University. [69]. Green, S. B., Salkind, N. J. ve Akey, T. M. (1997). Using SPSS for windows: Analyzing and understanding data. New Jersey: Prentice Hall. [70]. Grov, C., Bimbi, D. S., Nanin, J. E. ve Parsons, J. T. (2006). Race, ethnicity, gender, and generational factors associated with the coming‐out process among gay, lesbian, and bisexual individuals. Journal of Sex Research, 43 (2), 115-121. [71]. Güney, N., Kargı, E. ve Çorbacı-Oruç, A. (2004). Üniversite öğrencilerinin eşcinsellik konusundaki görüşlerinin incelenmesi. V. Ulusal Cinsellik ve Cinsel Tedaviler Kongresi, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği, İstanbul. [72]. Haddock, G., Zanna, M. P. ve Esses, V. M. (1993). Assessing the structure of Pre judicial attitudes: The case of attitudes toward homosexuals. Journal of Personality And Social Psychology, 65 (6), 1105-1118. [73]. Halperin, D. M. (2001). Cinsellikten önce seks: Klasik Atina'da oğlancılık, politika ve güç. M. B. Duberman, M. J. Vicinus ve G. Chauncey (Ed.), Tarihten gizlenenler: Gey ve lezbiyen tarihine yeni bir bakış içinde, 36-52. İstanbul: Phoenix. [74]. Haslam, N. ve Levy, S. R. (2006). Essentialist Beliefs About Homosexuality : Structure and Implications for Prejudice in Personality and Social Psychology Bulletin, 32(4), 471-485. [75]. Hasta, D. ve Ercan, A. (2010). Homofobinin otoriteryanizm ve sosyal baskınlık yönelimi ile ilişkisi. XVII. Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi, İstanbul. [76]. Heidt, J.M, Marx B.P. ve Gold S.D. (2005). Sexual revictimization among sexual minorities: A preliminary study. Journal of Traumatic Stress, 18, 533-540. [77]. Herek, G. M. (1984). Beyond “Homophobia”: A social psychological perspective on attitudes toward lesbians and gay men. Journal of Homosexuality, 10 (1/2), 1-21. [78]. Herek, G.M. (1987). Can functions be measured? A new perspective on the functional approach to attitudes. Social Psychology Quarterly 50, 285-303. [79]. Herek, G. M. (1988). Heterosexual's attitudes toward lesbians and gay men: Correlate sand gender differences. Journal of Sex Research, 25, 451–477. [80]. Herek, G.M. (1990). The contex tog anti-gay violence: Notes on culturel and psychological heterosexism. Journal of Interpersonel Violence 5, 316-333. [81]. Herek, G.M. (1995). Psychological heterosexism in the United States. NY: Oxford University Press. [82]. Herek, G.M. (2002). Gender Gaps In Public Opinion About Lesbians And Gay Men. Public Opinion Quarterly, 66, 40-66. 70 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [83]. Herek, G. M. (2009). Hate crimes and stigma-related experiences among sexual minority adults in the United States: Prevalence estimates from a national probability sample. Journal of Interpersonal Violence, 24 (1), 54-74. [84]. Herek, G. M. ve Glunt, E. K. (1993). Interpersonal contact and heterosexuals’ Attitudes toward gay men: Results from a national survey. TheJournal Of Sex Research, 30 (3), 239244. [85]. Herek G. M. ve Capitanio, J. P. (1995). Black heterosexuals’ attitudes toward lesbians and gay men in the United States. The Journal of Sex Research, 32 (2), 95-105. [86]. Herek G.M.,Capitanio, J.P.(1996). Some of My Best Friends: Intergroud Contact, Concealable Stigma and Heterosexuals’ Attitudes Toward Gay Men and Lesbians.Personality and Social Psycgology Bulletin, 22, 412-424. [87]. Herek, G.M., Cogan, J.C. ve Gillis, J.R. (2002). Experiences in hate crimes based on sexual orientation. Journal of SocialIssues. 58 (2), 319-339. [88]. Herek, G. M. Ve Gonzalez-Rivera, M. (2006). Attitudes toward homosexuality among U.S. residents of Mexican descent. The Journal of Sex Research, 43 (2), 122-135. [89]. Hopwood, M. ve Connors, J. (2002). Heterosexual attitudes to homosexuality. Journal of Gay&LesbianSocial Services, 14 (2), 79-94. [90]. Iraklis, G. (2010). Predictors of Grek students’ attitudes towards lesbians and gay men. Psychology and Sexuality Journal. 2 (1), 170-179. [91]. Isay, R. (1989). Being homosexual: Gay men and their development. New York. [92]. Isay, R. (1996). Becominggay: Thejourneyto self-acceptance. New York: Pantheon. [93]. Jenkins, M., Lambert, E. G. ve Baker, D. N. (2009). The attitudes of black and white college students toward gays and lesbians. Journal of Black Studies, 39 (4), 589-613. [94]. John, B. (1990). Commentary: Biological contributions to sexual orientation, homosexuality/heterosexuality: Concepts of Sexual Orientation, New York, Oxford University Press, 101-102. [95]. Johannsen, M. (1991). Homosexueller Väter Diplomprüfung im Studiengang Psychologie des Fachbereichs Psychologie der Universität, Hamburg. [96]. Johannsen, M.(2005). Lebensbilder homosexueller Väter – Diplomprüfung im Studiengang Psychologie des Fachbereichs Psychologie der Universität Hamburg. [97]. Johnson, M. E., Brems, C. ve Alford-Keating, P. (1997). Personality correlates of homophobia. Journal of Homosexuality, 34 (1), 57-69. [98]. Kabacaoğlu, G. (2015). Gey ve Lezbiyenlerde Açılma Süreci: Nitel Bir Çalışma, Yayımlanmış yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. 71 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [99]. Kan, R.W.M., Au, K.P., Chan, W.K., Cheung, L.W.M., Lam, C.Y.Y., Liu, H.H.W., Ng, L.Y. ve Wong, W.C. (2009). Homophobia in medical students of the university of Hong Kong. Sex Education Journal, 9 (1), 65-80. [100]. Kaos GL. (2013). Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli insan hakları izleme raporu. 12 Mart 2016 tarihinde http://www.kaosgldernegi.org/resim/yayin/dl/lgbt_insan_haklari_raporu_kaosgl_2013.d f adresinden erişildi. [101]. Kaos GL. (2013b). LGBT Öğrencileri aile ve okul kıskacına karşı nasıl korumalı Eğitim Broşürü, Ankara. [102]. Karaduman, S. (2010). Modernizmden Postmodernizme Kimliğin Yapısal Dönüşümü, Journal of Yaşar University, 5(17). [103]. Kelly, J.A., St Lawrence J.S., Smith S.Jr., Hood H.V. ve Cook D.J. (1987). Medical students' attitudes toward AIDS and homosexual patients. J Med Educ.; 62 (7), 549-56. [104]. Kite, M. E. (1984). Sex differences in attitudes toward homosexuals: A meta-analytic review. Journal of Homosexuality, 10, 69–81. [105]. Kite, M. E. ve Deaux, K. (1987). Genderbeliefsystems: Homosexuality and The implicitin version theory. Psychology of womenquarterly, 11, 83. [106]. Kite, M. E. ve Whitley, B. E. (1996). Sex differences in attitudes toward homosexual persons, behaviors, and civil rights a meta-analysis. Personality and Social Psychology Bulletin, 22 (4), 336-353. [107]. Korfhage, B. A. (2006). Psychology graduate students attitudes toward lesbians and gay men. Journal of Homosexuality, 51 (4), 145-159. [108].Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği. (2005). İstanbul, “Ne Yanlış Ne de Yalnızsınız” Eşcinsel ve Biseksüellerin Sorunları Alan Araştırması. [109]. Lance, L. M. (1987). The effects of interaction with gay persons on attitudes Toward Homosexuality. Human Relations, 40 (6), 329-336. [110]. Lewes, K. (1988). The psychoanalytic theory of male homosexuality. New York: Simon and Schuster. [111]. Lewis, G. B. ve Taylor, H. E. (2001). Public opinion toward gay and lesbian teachers. Review of Public Personnel Administration, 21 (2), 133-151. [112]. Lock, J. ve Kleis, B. (1995). Origins of homophobia in males. AmericanJournal of Psychotherapy, 52(4), 425–436. [113]. Maher, M. J. ve Sever, L. M. (2008). How catholic college students think about homosexuality:Theconnection between authority and sexuality. Journal of Homosexuality, 55 (3), 325-349. 72 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [114]. Marsh, T. ve Brown, J. (2009). Homonegativity and its relationship to religiosity, nationalism and attachment style. Journal of Religion and Health. [115].Mathews, W.C., Boothand, M.W. ve Turner, J.D. (1996). Physicians’ attitudes toward homosexuality survey of a California County Medical Society. West. J. Med., 144 (106). [116]. Mays,V.M. ve Cochran S.D. (2001). Mental Health Correlates of Rerceived Discrimination Among Lesbian, Gay And Bisexual Young Adult in the United States. American Journal of Public Helath, 91 (11). [117]. McCarthy, L. (2000). Poppies in a wheat field: Exploring the lives of rural lesbians. Journal of Homosexuality, 39(1), 75-94. [118]. McCary, J.L. (1973). Sexual Myths and Fallacies, 281. [119]. Meyer, I.H. (2003). prejudice, social stress and mental health in lesbian, gay and bisexual populations: conseptual ıssues and research evidence. Psychol Bull. 129 (5), 674-697. [120]. Mitrani, A.T. (2008). “Eşcinsellere Yönelik Olumsuz Tutumlar: Meslek Grupları ve İlişkili Özellikler, Adli Bilimler Dergisi 7(4): 23-30. [121]. Mondimore, F. M. (1999). Eşcinselliğin doğal tarihi.B. Kılınçer (Çev.). İstanbul: Sarmal Yayınevi. [122]. Money, J. (1987). Homosexual gender identity and psycho neuroendocrinology. American Psychologist Journal, 42, 384-399. [123]. Mustanski, B. (2010). Prevalence of psychiatric disorders, psychological distress, and suicidality in a community sample of lesbian, gay, bisexual and transgender youth. American Journal of Public Health. [124]. Nagoshi, J. L., Adams, K. A., Terrell, H. K., Hill, E. D., Brzuzy, S. ve Nagoshi,C. T. (2008). Gender differences in correlates of homophobia and transphobia. Sex Roles, 59, 521-531. [125]. Newman, B. S.,Muzzonigro, P. G. (1993). The effects of traditional family values on the coming out process of gay male adolescents. Adolescence, 28(109), 213-226. [126]. Oktar, L. (2005). “Dil Kullanımı ve Toplumsal Kimlikler”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 7(2). [127]. Okutan, N. (2010). Eşcinsellere yönelik tutumlar: Cinsiyetçilik, romantik ilişkilerle ilgili kalıp yargılar ve yetişkin bağlanma biçimleri açısından bir değerlendirme. 13 Mart 2016 tarihinde http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5789 adresinden erişildi. [128]. Oliver, M. B. ve Hyde, J. S. (1995). Gender differences in attitudes toward homosexuality: A reply to Whitley and Kite. Psychological Bulletin, 117, 155–158. [129]. Osteen P. (2003).The Formation of a Homosexual Identity: Moving Beyond Essentialism to Constructionism. Social Work and Theory. [130]. Özkan, T. (2004). Türkiye’de eşcinsellik ve Kaos GL grubu.Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. 73 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [131]. Palin,S. (1990). Sex Information and Education Council of the U.S., 75-76. [132]. Parrott, D. J. (2009). Agression toward gay men as gender role enforcement: Effects of male role norms, sexual prejudice and masculine gender role stres. Journal of Personality, 77 (4), 1138-1166. [133]. Pattison, E. M. (1985). Homosexuality: Classification, etiology and treatment. In D.G. Benner(Ed.). Baker encyclopedia of psychology. Grand Rapids: Baker Book House, 319. [134]. Paul, W.,Weinrich, J. D., Gonsiorek, J. C. Ve Hotvedt, M. E. (1982). Homosexuality: Social, psychological and biological issues.Beverly Hills, CA: Sage. [135]. Polimeni, A.,Hardie, E.,Buzwell, S. (2000). Homophobia among Australian heterosexuals: The role of sex, gender role ideology and gender role traits. Current Research in Social Psychology, 5(4), 47-62. [136]. Proulx, R. (1997). Homophobia in Northeastern Brazilian University students. Journal of Homosexuality, 34 (1), 47-56. [137]. Rogers, A., McRee, N. ve Arntz, D. L. (2009). Using a college human sexuality course to combat homophobia. Sex Education Journal, 9, 211-225. [138]. Quignard,P.(2001). Cinsellik ve Korku, İstanbul: Can Yayınları. [139]. Quinn, K. (2003). Rural suicide and same-sex attracted youth: Issues, interventions and implications. [140]. Ratcliff, J. J., Lassiter, G. D., Markman, K. D. ve Snyder, C. J. (2006). Gender differences in attitudes toward gay men and lesbians: The role of motivation to respond without prejudice. Society for Personality andSocial Psychology, 32 (10), 1325-1338. [141]. Rodo, S. (1969). Adaptational psychodynamics: Motivation and control. New York: Science House. [142]. Russell, S. T. ve Joyner, K. (2001). Adolescent sexual orientation and suicide risk: Evidence. [143]. Sahainess, N. (1983). Homosexsuality: Today. Judaism, 32, 410-414. [144]. Sakallı, N.(1999). The Perception About the Gender of Homosexuals. Unpublished raw data. [145]. Sakallı, N.,Uğurlu, O. (2002a). The effects of social contact with a lesbian person on the attitude change toward homosexuality in Turkey. Journal of Homosexuality, 44 (1), 111118. [146]. Sakallı, N. (2002b). The relationship between sexism and attitudes toward homosexuality in a sample of Turkish college students. Journal of Homosexuality, 42, 53-63. [147]. Sakallı, N. (2002c). Pictures of male homosexuals in the heads of Turkish college students: The effects of sex difference and social contact on stereotyping. Journal of homosexuality, 43 (2), 111-125. 74 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [148]. Sakallı-Uğurlu, N. ve Uğurlu, O. (2004). Eşcinsellik ve eşcinselliğe ilişkin tutumlar: Önyargı ve ayrımcılık. Kaos GL, Geylerin ve lezbiyenlerin sorunları ve toplumsal barış için çözüm arayışları içinde. Ankara: Kaos GL Kitapları. [149]. Sakallı-Uğurlu, N. (2006). Eşcinsellere ilişkin tutumlar: Türkiye’de yapılan görgül çalışmalar. Türk Psikoloji Yazıları, 9 (17), 53-69. [150]. Savran G.A.(2009). Heteroseksizm: Patriyarkanın En Güçlü Dayanağı. Anti -Homofobi Kitabı Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma Açık Toplum Vakfı, 151-155. Ankara: Ayrıntı Basımevi. [151]. Scorides, C. S. (1974). The sexual reason. Book Forum, 1. [152]. Selek, P. (2001). Ülker Sokak: Bir alt kültürün dışlanma mekanı. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul. [153]. Shackelford, T. K. ve Besser, A. (2007). Predicting attitudes toward homosexuality: Insights from personality psychology. Individual Differences Research, 5 (2), 106-114. [154]. Sherblom, S. A., Bahr, M. W. (2008). Homosexuality and normality: Basic Knowledge and practical considerations for school consultation. Journal of Educational and Psychological Consultation, 18, 81-100. [155]. Simoni, J. M.,Walters, K. L. (2001). Heterosexual identity and heterosexism: Recognizing privilege to reduce prejudice. Journal of Homosexuality, 41 (1), 157-172. [156]. Snively, C. A., Kreuger, L., Stretch, J. J., Watt, W. ve Chadha, J. (2004). Understanding homophobia. Journal of Gay & Lesbian Social Services, 17 (1), 59-81. [157]. Soyşekerci, S. ve Yılmaz, H. (2007). Cinsiyet ayrımcılığı olarak üstün erillik olgusunun Türkiye’de aile işletmeleri bağlamında araştırılması, Üniversite ve Toplum, 1. [158]. Steffens, M. C. ve Wagner, C. (2004). Attitudes toward lesbians, gay men, bisexual women, and bisexual men in Germany. TheJournal of Sex Research, 41 (2), 137-149. [159]. Sungur, M.Z. ve Yalnız, O. (1999). Transseksüalite: İlgili kavramlar ve cinsiyet düzenleme girişimleri. Klinik Psikiyatri, 1, 49-54. [160]. Swaab, D.F.,Gooren L.J. G., Hofman M.A. (1995). Brain research, gender and sexual orientation. Journal of Homosexuality, 28 (4), 283-301. [161]. Swank, E. ve Raiz, L. (2010). Attitudes toward gays and lesbians among undergraduate social work students. Affilia: Journal of Women and Social Work, 25 (1), 19-29. [162]. Şah, U. (2009). Türkiye’deki gençlerin cinsel yönelimlere ilişkin sosyal temsilleri ve homofobi.Yayımlanmamışyüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara. [163]. Şah, U. (2012). Eşcinselliğe, Biseksüelliğe ve Transseksüelliğe İlişkin Tanımlamaların Homofobi ve LGBT Bireylerle Tanışıklık Düzeyi ile İlişkisi. 23 Aralık 2016 tarihinde http://www.iudergi.com/index.php/psikoloji adresinden erişildi. 75 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 [164]. Şenel, B. (2014). Cinsel yönelim ayrımcılığının gündelik hayat yansımaları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. [165]. TDK:Türk Dil Kurumu Sözlüğü. 22 Mart 2016 tarihinde http://tdkterim.gov.tr/bts/ adresinden erişildi. [166]. Téllez, C., Ramos,M., Umland, B.(1999). Attitudes of Physicians in NewMexico Toward Gay Men and Lesbians Journal of the Gay and Lesbian Medical Association, 3(3). [167]. Troiden, R. R. (1989). The formation of homosexual identities. Journal of Homosexuality, 17(1-2), 43-73. [168]. Turgut, M.F. ve Baykul, Y. (1992). Ölçekleme Teknikleri. Ankara: ÖSYM Yayınları. [169]. Tuzer, V. (2004). Eşcinsellik, travestilik, transseksüellik. Kaos GL, Geylerin ve lezbiyenlerin sorunları ve toplumsal barış icin çözüm arayışları içinde (5-8). Ankara: Kaos GL Kitapları. [170]. Uğurlu, N. (1999). Homoseksüelliğin psikolojik, sosyal ve hukuksal yönü. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Istanbul Üniversitesi, Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul. [171]. Uğurlu, N.S. (2006). Eşcinsellere İlişkin Tutumlar: Türkiye’de Yapılan Görgül Çalışmalar. Türk Psikoloji Yazıları 9(17) 53-69. [172]. Ummak, E. (2012). Mersin Üniversitesi Öğrencilerinin Eşcinsellere Yönelik Tutumlarının İncelenmesi, Yayımlanmış yüksek lisans tezi. Mersin Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin. [173]. Van De Ven, P. (1994). Comparison among homophobic reactions of under graduates, high school students, and young offenders. The Journal of Sex Research, 31, 117-124. [174]. Vreeland, C.N., Gallagher, B.J., McFalls, J.A., (1995). The beliefs of members of the American Psychiatric Association on the etiology of male homosexuality: a national survey. J Psychol ;129(5), 507-17. [175]. Weinberger, L. E. ve Millham, J. (1979). Attitudinal homophobia and support of traditional sexroles. Journal of Homosexuality, 4 (3), 237-245. [176]. Weishut, D.J.N.(2000). Attitudes Toward Homosexuality: An Overview. The Israel Journal of Psychiatry and Related Sciences, 37, (4). [177]. Whitley, B. E. (1999). Right-wing authoritarianism, social dominanceorientation, and prejudice. Journal of Personality and Social Psychology, 77(1), 126-134. [178]. Whitley, B. E. (1987). The relationship of sex-role Orient ationto heterosexuals' attitudes toward homosexuals. Sex Roles Journal, 17 (2), 103–113. [179]. Whitley, B. E.,Kite, M. E. (1995). Sex differences in attitudes toward homosexuality: A comment on Oliver and Hyde.Psychological Bulletin, 117 (1), 146–154. [180]. WHO: Dünya Sağlık Örgütü. (2010). Developing Sexual Health Programmes. Department of Reproductive Health And Research. Geneva. [181]. Wikipedia: The Free Encyclopedia. 02 Haziran 2016 tarihinde 76 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 http://en.wikipedia.org/wiki/Religion_and_homosexuality adresinden erişildi. [182]. Wills, G. veCrawford, R. (1999). Attitudes toward homosexuality in Shreveport-Bossier City, Louisiana. Journal of Homosexuality, 38 (3), 97-116. [183]. Yalçınoğlu, N. (2013). Eşcinsel ve biseksüel erkeklerin psiko-sosyal sorunları ve bunları etkileyen faktörlerin incelenmesi (İstanbul 2012 çalışması). Yayınlanmamış Tıpta Uzmanlık Tezi. İstanbul Üniversitesi, İstanbul. [184]. Yetkin, N.(2009). Psikiyatrinin Homofobisi. Anti -Homofobi Kitabı Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma, KAOS-GL Açık Toplum Vakfı. Ankara: Ayrıntı Basımevi, 79-83. [185]. Yurdigul, Y. (2002). Türkiye’de televizyon haberciliğinde sıra dışı kimliğinsunumu: Travesti konulu haberler. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul. [186]. Yüksel, S.(2010). Eşcinsellik, Sosyal Dışlanma ve Ruh Sağlığı Sorunlarına Yaklaşım. AntiHomofobi Kitabı/2. Erol E, Öztop N. (Ed), 79-83. Kaos GL Yayınları. Ankara: Ayrıntı Basımevi. 77 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 EKLER EK- 1: Katılımcılar İçin Kişisel Bilgi Formu Bu araştırma siz öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarına ilişkin bir yüksek lisans tez araştırmasını kapsamaktadır. Bu nedenle samimi ve doğru yanıtlar vermeniz bu bilimsel çalışmaya katkı sunacaktır. Yanıtlarınız kesinlikle gizli tutulacaktır. Katkınız için teşekkür ederim. Esma BARDAKÇI BAYAR MEÜ, Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi TANITICI BİLGİLER 1. Cinsiyetiniz: K (...) E (...) 2. Medeni durumunuz: Bekar (...) Evli (...) Diğer ( ….) 3.Bitirdiğiniz ortaöğretim (lise) türü: Düz lise (…)Özel okul (…) Meslek Lisesi(…) Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Süper Lise, Anadolu Öğretmen Lisesi (…) İmam Hatip Lisesi(…) 4.Aşağıdakilerden hangisinin sizin ve ailenizin kökenini daha iyi tanımladığını düşünüyorsunuz? Kır kökenli (…) Kırdan kente göç etmiş(…) Kentli (…) 5.Üniversiteden mezun olduğunuz branş: ………………………………………… 6. Aşağıdakilerden hangisi inancınızı en iyi tanımlar? Tanrı’ya inanmıyorum (…) Tanrı’ya inanıyorum ama dine inanmıyorum (…) Bir dine inanıyor ve gereklerini yerine getirmek için uğraşıyorum (…) 7. Çevrenizde hiç eşcinsel olduğunu bildiğiniz birey var mı?Var (…) Varsa yakınlığı nedir? Yakın (…) Biraz yakın (…) Yok (…) Hiç yakın değil (…) 8.Eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkında düşünceniz nedir?(Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz). Genetik kalıtım (…) Annenin baskın karakterli olması (…) 78 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 Babanın zayıf karakterli olması (…) Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları (…) Çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi(…) Beyin gelişimi ve yapısı (…) Ruhsal bozukluk (…) Hiçbir fikrim yok (…) Diğer(belirtiniz) ………………………………………………….. 79 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 EK- 2: Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum (LGYT) Ölçeği Aşağıdaki maddelerden size uygun olan seçeneği işaretleyiniz. Hiç Tutum Maddeleri Erkek eşcinsellerin (geylerin) Katılmıyorum Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Tamamen katılıyorum ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) Erkek eşcinselliği erkeklerdeki ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) Kadın eşcinselliği kadınlardaki ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) iğrenç olduğunu düşünüyorum. Erkek eşcinselliği bir sapkınlıktır. cinselliğin doğal bir dışavurumudur.* İki erkek arasındaki seks apaçık yanlıştır. Erkek eşcinselliği kınanmaması gereken sadece farklı bir yaşam tarzıdır. * Kadın eşcinsellerin (lezbiyenlerin) iğrenç olduğunu düşünüyorum. Kadın eşcinselliği bir sapkınlıktır. cinselliğin doğal bir dışavurumudur.* İki kadın arasındaki seks apaçık yanlıştır. Kadın eşcinselliği kınanmaması gereken sadece farklı bir yaşam tarzıdır.* 80 Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016 ÖZGEÇMİŞ Adı ve Soyadı :Esma BARDAKÇI BAYAR Doğum Tarihi : 05 Haziran 1984 E-mail :esmabayar@hotmail.com.tr Öğrenim Durumu : Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Psikolojik Danışmanlık ve Hacettepe 2002-2006 Mersin 2013-2016 Rehberlik Yüksek Lisans Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Doktora Görevler : Görev Ünvanı Görev Yeri Yıl Psikolojik Toroslar Hüseyin Güvercin Ortaokulu 2013-halen Danışman 81