öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının incelenmesi

advertisement
ÖĞRETMENLERİN EŞCİNSEL BİREYLERE YÖNELİK TUTUMLARININ
İNCELENMESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ESMA BARDAKÇI BAYAR
MERSİN ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI
MERSİN
KASIM-2016
ÖĞRETMENLERİN EŞCİNSEL BİREYLERE YÖNELİK TUTUMLARININ
İNCELENMESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ESMA BARDAKÇI BAYAR
MERSİN ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI
Danışman
Doç. Dr. Burhan ÇAPRİ
MERSİN
KASIM-2016
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
ÖZET
ÖĞRETMENLERİN EŞCİNSEL BİREYLERE YÖNELİK TUTUMLARININ İNCELENMESİ
Bu araştırmanın amacı; Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir,
Mezitli), özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin;
eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü,
kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey
tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinselliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere
göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir.
Araştırmanın örneklemini,“Kişisel Bilgi Formu”nu ve Duyan ile Gelbal (2004) tarafından
Türkçe’ye uyarlanan “Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği-Gözden Geçirilmiş Kısa Sürümü
(LGYT)”nü gönüllü olarak dolduran 609’u kadın, 618’i erkek toplam 1227 öğretmen
oluşturmaktadır. Maddeler, 5’li likert tipi ölçeğe göre değerlendirilmiştir.
Araştırmada istatiksel analizler sonucunda; araştırmanın bağımlı değişkeni olan eşcinsel
bireylere yönelik öğretmen tutumlarının, bağımsız değişkenler olancinsiyet, medeni durum,
mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan
branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri ile anlamlı düzeyde
farklılaştığı görülmüştür. Ayrıca öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının,olası
nedenler değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin çapraz tablo ve ki kare sonuçları
karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Öğretmen, eşcinsel birey, tutum.
Danışman: Doç. Dr. Burhan ÇAPRİ, Mersin Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Mersin.
i
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
ABSTRACT
INVESTIGATION OF TEACHERS' ATTITUDES TOWARDS HOMOSEXUAL PEOPLE
The aim of this research is to examine whether the attitude of the teachers’, from
different branches,working in the centre of Mersin, towards the homosexual people, change
according to gender, marital status,the type of high school that they graduated,the region they
grew up (rural or urban), the department that they graduated from at university, religious
beliefs, acquaintanceship with the homosexualpeople/intimacy degree, opinions about the
reasons.
The sample of the study consists of 1227 teachers,609 women and 618 men who filled
the ‘personal information form’and " The Attitudes Toward Lesbians and Gay Men Scale - The
Revised Short Version" that was adapted to Turkish by Duyan and Gelbal (2004). Substances
were evaluated according to five-point likert scale.
The research results showed a statistically significant reletionship between dependent
variables teachers’ attitudes toward homosexuals and independent variables gender, marital
status, the type of high school graduated, the region they grew up, the university department
graduated, religious beliefs, acquaintanceship with the homosexual people/intimacy degree,
opinions about the reasons. At the same time, the results of crosstab and chi-squared related to
whether the attitude of the teachers to homosexual vary according to the variables of possible
reasons change or not, has been comperatively analysed.
Keywords: Teacher, homosexual people, attitude.
Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Burhan ÇAPRİ, Mersin University, Department of Educational
Sciences, Mersin.
ii
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
TEŞEKKÜR
Büyük bir bilimsel merak ve heyecan duyduğum eşcinselliğe yönelik tutumlar
konusunda bir araştırma yapma kararı benim için zorlu fakat bir o kadar da öğretici bir
yolculuktu. Bu zor yolculuktadahi desteğini esirgemeyen tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Burhan
Çapri’ye şükran borçluyum. Ayrıca ölçek verilerinin istatistiksel analizi esnasında büyük
yardımları dokunan Sayın Doç. Dr. Devrim Özdemir Alıcı’ya da teşekkürü bir borç bilirim. Tez
yazım aşamamda sosyal hayatımı kolaylaştıran, bana manevi destek sunan eşim Beşir Bayar’a
da teşekkür etmezsem olmazdı.
Son olarak ise “BAP-EBE-RPDB (EBB)2014-4 YL” numarasıyla beni destekleyen “Mersin
Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi” ne de teşekkür ederim.
.
iii
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
İÇİNDEKİLER
Sayfa
İÇ KAPAK
ONAY ..........................................................................................................................................................................................
ETİK BEYAN ............................................................................................................................................................................
ÖZET.......................................................................................................................................................................................... i
ABSTRACT ............................................................................................................................................................................ ii
TEŞEKKÜR ....................................................................................................................................................................... iiiiii
TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................................................................................ vi
ŞEKİLLER DİZİNİ ............................................................................................................................................................viii
KISALTMALAR ve SİMGELER ...................................................................................................................................... ix
1.GİRİŞ ..................................................................................................................................................................1
1.1. Problem Durumu...................................................................................................................................................... 3
1.2. Araştırmanın Amacı ....................................................................................................................................................
1.3. Problem Cümlesi ve Alt Problemler .................................................................................................................. 3
1.4. Araştırmanın Önemi ................................................................................................................................................ 4
1.5. Sayıltılar ....................................................................................................................................................................... 6
1.6. Sınırlılıklar .................................................................................................................................................................. 6
1.7. Tanımlar....................................................................................................................................................................... 6
2. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR / ALANYAZIN ..................................................................................................8
2.1. Cinsel Sağlık................................................................................................................................................................ 8
2.2. Eşcinsellik Kavramına Bakış ................................................................................................................................. 9
2.2.1. Eşcinsellik Kavramına Tarihsel Bakış ......................................................................................................... 11
2.3. Eşcinselliğe Karşı Ötekileştirme Pratikleri ................................................................................................... 12
2.3.1. Kuir ............................................................................................................................................................................ 15
2.4. Eşcinselliğin Etiyolojisinde Yaklaşımlar ........................................................................................................ 16
2.4.1. Psikoanalitik Teori .............................................................................................................................................. 17
2.4.2. Biyolojik Teori ...................................................................................................................................................... 18
2.4.3. Davranışçı Teori ................................................................................................................................................... 19
2.5. Eşcinsel Bireylere İlişkin Tutumlarla İlgili Değişkenlerin İncelenmesi............................................ 20
2.6. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Yapılan Araştırmalar .................................................... 24
2.7. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Türkiye’de Yapılan Araştırmalar ............................. 28
3. YÖNTEM....................................................................................................................................................... 33
3.1. Araştırma Modeli.................................................................................................................................................... 33
3.2. Çalışma Grubu ........................................................................................................................................................ 33
3.3. Veri Toplama Araçları ........................................................................................................................................... 36
iv
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
3.3.1. Kişisel Bilgi Formu .............................................................................................................................................. 37
3.3.2. Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği-Kısa Sürümü................................................................... 37
3.3.2.1. Geçerlik Çalışmaları ........................................................................................................................................ 37
3.3.2.1.1. Dil Geçerliği..................................................................................................................................................... 37
3.3.2.1.2. Yapı Geçerliği ................................................................................................................................................. 38
3.3.2.1.3. Benzer Ölçekler Geçerliği.......................................................................................................................... 38
3.3.2.2. Güvenirlik Çalışmaları ................................................................................................................................... 39
3.3.2.2.1. Cronbach Alpha İç Tutarlık Katsayısı................................................................................................... 39
3.3.2.2.2. Test-Tekrar Test Güvenirlik Katsayısı................................................................................................. 39
3.3.2.2.3. Madde Toplam Test Korelasyon Katsayısı......................................................................................... 39
3.3.2.3. Ölçeğin Puanlanması ve Yorumlanması ................................................................................................. 39
3.4. Veri Analizi................................................................................................................................................................. 40
4.BULGULAR .................................................................................................................................................... 41
4.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Bulgular.............................................................................. 41
4.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ................................................................................ 42
4.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ............................................................................ 42
4.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ....................................................................... 43
4.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ............................................................................ 44
4.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Bulgular .............................................................................. 46
4.7. Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ............................................................................ 47
4.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ......................................................................... 48
5. TARTIŞMA VE SONUÇ ............................................................................................................................... 53
5.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar.. ................................................. 55
5.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .... ................................................. 57
5.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar ................................................. 57
5.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar ............................................. 58
5.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .................................................. 59
5.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .................................................... 60
5.7. Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar .................................................. 61
5.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar ............................................... 62
6. ÖNERİLER..................................................................................................................................................... 64
KAYNAKLAR ...................................................................................................................................................................... 66
EKLER ................................................................................................................................................................................... 78
EK- 1: Katılımcılar İçin Kişisel Bilgi Formu........................................................................................................... 78
EK- 2: Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum (LGYT) Ölçeği ............................................................................. 80
ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................................................................................................... 81
v
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
TABLOLAR DİZİNİ
Sayfa
Tablo 3.2.1. Cinsiyet Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
34
Tablo 3.2.2. Medeni Durum Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
35
Tablo 3.2.3. Mezun Olunan Lise Türü Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
35
Tablo 3.2.4. Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
35
Tablo 3.2.5. Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
36
Tablo 3.2.6. Dini İnanç Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
36
Tablo 3.2.7.1. Tanıdıklık Deneyimleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
37
Tablo 3.2.7.2. Yakınlık Düzeyleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
37
Tablo 3.2.8. Eşcinsel Bireyliğin Olası Nedenleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
37
Tablo 4.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını
Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları
Tablo 4.2.
LGYT
Ölçeği
Puanlarının
Medeni
Durum
43
Değişkenine
Göre
Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
Farklılaşıp
44
Tablo 4.3. LGYT Ölçeği Puanlarının Lise Türü Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını
Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
44
Tablo 4.4. LGYT Ölçeği Puanlarının Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkenine Göre
Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları 45
Tablo 4.5. LGYT Ölçeği Puanlarının Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkenine Göre
Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları 46
Tablo 4.6. LGYT Ölçeği Puanlarının Dini İnanç Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını
Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
48
Tablo 4.7.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Tanıdıklık Deneyimleri Değişkenine Göre Farklılaşıp
Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları
49
Tablo 4.7.2. LGYT Ölçeği Puanlarının Yakınlık Düzeyleri Değişkenine Göre Farklılaşıp
Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
50
Tablo 4.8.1.1. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle
“Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz
Tablo Sonuçları
51
Tablo 4.8.1.2. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle
“Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare
Sonuçları
52
Tablo 4.8.2.1. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf
Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları
53
vi
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 4.8.2.2. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf
Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları
54
Tablo 4.8.3.1. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı”
Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları
54
Tablo 4.8.3.2. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı”
Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları
55
Tablo 4.8.4.1. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)” M
addelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları
56
Tablo 4.8.4.2. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)”
Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları
57
vii
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
ŞEKİLLER DİZİNİ
Sayfa
Şekil 2.1. Cinsel Sağlık
8
viii
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
KISALTMALAR ve SİMGELER
Kısaltma / Simge
AIDS
Tanım
Acquired Immune Deficiency Syndrome
(Edinilmiş
Bağışıklık Eksikliği
Sendromu)
APA
American Psychological Association (Amerikan Psikologlar Derneği)
BE
Beden Eğitimi
BİY
Biyoloji
CETAD
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği
COĞ
Coğrafya
DKAB
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
DL
Düz Lise
DSM
Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders(Mental Bozuklukların
Teşhis ve İstatistik Rehberi)
DSÖ
Dünya Sağlık Örgütü
FG
Felsefe Grubu
FİZ
Fizik
GL
Genel Lise (Anadolu Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi, Fen Lisesi, Sosyal Bilimler
Lisesi)
İFBÖ
İlköğretim Fen Bilgisi Öğretmenliği
İHL
İmam Hatip Lisesi
İMÖ
İlköğretim Matematik Öğretmenliği
KİM
Kimya
LGBT
Lezbiyen, Gey, Bisesüel, Trans
MAT
Matematik
MBÖ
Meslek Bilgisi Öğretmenliği
ML
Meslek Lisesi
MÜZ
Müzik
OÖÖ
Okul Öncesi Öğretmenliği
ÖE
Özel Eğitim
ÖO
Özel Okul
PDR
Psikolojik Danışma ve Rehberlik
RES
Resim
SBÖ
Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
SÖ
Sınıf Öğretmenliği
TAR
Tarih
TCK
Türk Ceza Kanunu
ix
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
TDE
Türk Dili ve Edebiyatı
TDK
Türk Dil Kurumu
TÖ
Türkçe Öğretmenliği
YD
Yabancı Dil
x
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
1.GİRİŞ
Cinsel yönelim konusu psikoloji ve psikiyatride incelenen, üzerine düşünülen, merak
edilen ve araştırmalar yapılan bir konudur. Bireylerin toplum normlarından farklı cinsel
yönelimlere sahip olmaları çoğu zaman bu durumun yadsınması, bu kişilerin de ayrımcılığa
maruz kalarak kişilerarası ilişkilerde ve sosyal hayatta olumsuz tutumlarla karşılaşmalarına
neden olabilmektedir.
Cinsellik; fiziksel, ruhsal ve toplumsal iyilik halinin önemli bir elemanıdır (Gendel ve
Bonner, 1992, 306-326). Cinsel yönelim ise, cinsel kimlik, biyolojik cinsiyet ya da toplumsal
cinsiyetten farklı olarak bireyin kadın, erkek ya da her iki cinsiyete duyduğu cinsel ilgiyi ifade
etmektedir (Hyde ve DeLamater, 1994). Çağımızda sıkça kullandığımız cinsel yönelim ve
cinsiyet kimliği kavramlarının geçmiş dönemlerde birebir karşılıklarının bulunmadığı
görülmektedir. Örneğin Editörlüğünü Duberman, Vicinusve Chauncey'in (2001) yaptığı
“Tarihten Gizlenenler: Gey ve Lezbiyen Tarihine Bir Bakış” isimli çalışmada, tarihin farklı
dönemlerinde ve farklı toplumlarda cinselliğin algılanışına ve eşcinsel ilişkilere dair pek çok
örneğe yer verilmektedir. Antik Yunan’da seks iki veya daha fazla kişinin birlikte dahil oldukları
kolektif bir girişim olarak değil, daha çok bir kişi tarafından diğerine uygulanan bir eylem olarak
resmedilmektedir ve cinsel partner ayrımı “erkek ve dişi değil, aktif ve pasif, hükmedici ve
teslimiyetçi” olmak üzerinden yapılmaktadır (Halperin, 2001).
Cinsel yönelimde belli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen romantik ve duygusal bir
çekim vardır. Cinsel yönelim, cinselliği oluşturan dört unsurdan biridir. Cinsellikle ilgili diğer üç
unsur da biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet kimliği (erkek ya da kadın olmaya ilişkin
psikolojik duyum ) ve sosyal cinsiyet rolüdür (eril ya da kadınsı davranışları belirleyen kültürel
normlara uyum). Cinsel yönelim, duyguları ve kendilik kavramını içerdiği için cinsel davranıştan
farklıdır. Bireyler davranışlarıyla cinsel yönelimlerini ifade edebilecekleri gibi etmeyebilirler de
(Kaos GL, 2013a). Eşcinsellik ise cinsel yönelimler arasında en çok tartışılan ve merak duyulan
konulardan biridir.
Bilim insanları bilişsel ve güdüsel olarak bireylerin kendilerini üstün görme eğiliminden
kaynaklı, ait oldukları grupları da üstün görme eğiliminde olduklarını ifade etmektedir.
Bireylerin ait oldukları grubun özelliklerini olumlamalarına ve bu olumlu özelliklerin tipik
olduğunu dile getirmelerine; buna karşın öteki grubun fiziksel özelliklerini, dilini, dinini, cinsel
yönelimini, kültürel kodlarını, normlarını, alışkanlıklarını olumsuzlamalarına neden olmaktadır.
Bu da farklı olma anlamında “ötekilik” oluşmasına neden olmaktadır (Karaduman, 2010).
Eşcinselliğin nedeninin kişisel tercih veya seçeneğe değil, biyolojik ve genetik unsurlara bağlı
olduğunun bilinmesinin, eşcinsellere karşı olumlu tutumları artırdığı belirtilmektedir. Çünkü
biyolojik olan bir olayı kişiler kontrol edemez ve bu yüzden suçlanamazlar (Uğurlu, 2006).
1
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Ruh sağlığı alanında yapılan çalışmalarda, azınlık cinsel yönelime sahip bireylerin
spesifik psikiyatrik hastalıklar için yüksek risk taşıdığına dair bazı kanıtlar bulunmaktadır
(Mays ve Cochran, 2001). Eşcinsel bireylerin heteroseksüel bireylere göre algıladıkları yüksek
seviyedeki sosyal ayrımcılık ile psikolojik rahatsızlıklar arasında güçlü bir ilişki olduğu
bildirilmiştir (Mays, 2001). Meyer, eşcinsel bireylerin ruhsal hastalık prevalansını saptamak için
2003 yılında bir meta analiz çalışması yapmıştır. Bu çalışmada eşcinsel bireylerde heteroseksüel
bireylere göre yüksek oranda görülen ruhsal hastalık riskini ‘azınlık stresi’ ne bağlamıştır. Yazar
damgalanma, önyargılar ve ayrımcılığın ruhsal hastalıklara neden olan saldırgan ve stresli bir
çevre yarattığını, cinsel yönelimin kendisi değil, önyargılı deneyimler yaşama, reddedilme
beklentisi, cinsel yönelimini saklama, içselleştirilmiş homofobi gibi etkenlerin ruhsal hastalık
riskini artırabileceğini belirtmiştir (Gilman, Cochran, Mays, Huhes, Ostrow ve Kessler, 2001).
Örneğin cinsel önyargıyla ilişkisi araştırılan demografik değişkenlerden biri olan
cinsiyetler arası rol kalıpla ilgili çalışmalara bakıldığında, eşcinsel kadın ve erkeklere ilişkin
kalıp yargılardaki benzerlik ve farklılıkların neler olduğu açıkça görülmektedir. Cinsiyet rol
inançlarının bu kalıp yargılar üzerindeki etkisinin incelendiği bir çalışmada, eşcinsel kadınların
“erkeksi bir görünüme sahip”, “kısa saçlı” ve “erkeksi”, “erkeklere yönelik tutumları olumsuz”,
“çekici olmayan” gibi özelliklerle; erkek eşcinsellerin ise “kadınsı özellikleri olan”, “kadın gibi
yürüyen”, “mücevher takan” kişiler olarak algılandıkları görülmektedir (Kite ve Deaux, 1987).
Sakallı (2002b) Türkiye'de birçok eşcinsel ve trans bireyin, aile içinde, ilişkilerinde ve
kendi cinsel tercihini bilen arkadaşları içinde huzursuz hissetmekte olduklarını, bu yaşantıların
da bireylerin, depresyon, kaygı gibi psikolojik sorunları heteroseksüellere oranla daha fazla
yaşamalarına neden olduğunu belirtmektedir.
Birçok toplumda eşcinseller heteroseksüellere oranla saygın olmayan kişilikler olarak
bilinmektedirler. Eşcinselliğe yönelik olan tutumları değiştirmeyi amaçlayan bazı çalışmalar
yapılmaktaysa da, hala eşcinsellere ilişkin kalıp yargılar ve yanlış inançlar sürmektedir (Sakallı
ve Uğurlu, 2001). Araştırmanın literatür kısmında değinecek olduğumuz birçok çalışma tek tek
bireylerin ve toplumun eşcinsel bireylere karşı olumsuz tutum ve tavır izlediklerini ortaya
koymaktadır.Toplumsal değerlerin aktarılmasında bir sosyal ajan olan öğretmenlerin lezbiyen
ve gey bireylere yönelik tutumları da bu bağlamda son derece önemlidir. Bu araştırmanın da
temel problemi, öğretmenlerin eşcinselbireylere yönelik tutumlarının ne durumda olduğunu
incelemektir.
Eşcinsel bireylere ilişkin öğretmen tutumlarının araştırılmasına geçmeden önce,
araştırmanın problem durumu, amacı, problem cümlesi ve alt problemler, araştırmanın önemi,
sayıtlılar, sınırlılıklar, tanımlar ve kuramsal çerçeve ortaya konulacaktır.
2
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
1.1. Problem Durumu
Bu araştırmanın problem durumu, alanyazında daha fazla çalışılması gerektiği
düşünülen ve tüm bireylerin okul yaşantısından geçtiği göz önünde bulundurularak eşcinsel
bireylere
yönelik
öğretmen
tutumlarının
çeşitli
yordayıcılar
açısından
farklılaşıp
farklılaşmadığını incelemektir.
1.2. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın temel amacı Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir,
Mezitli), özel okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin;
eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü,
kent kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey
tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki
görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir.
1.3. Problem Cümlesi ve Alt Problemler
Bu araştırmada, “Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli), özel
okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel
bireylere yönelik tutumları; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent
kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey
tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki
görüşlere göre farklılaşmakta mıdır?” problem cümlesi olarak ele alınmaktadır.
Bu problem cümlesi çerçevesinde aşağıdaki alt problemlere cevap aranmıştır:
1.3.1.Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, cinsiyete göre anlamlı
bir farklılık göstermekte midir?
1.3.2. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, medeni duruma göre
anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
1.3.3. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, mezun oldukları lisenin
türüne göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
3
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
1.3.4. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, kent kökenlilik/kırsal
kökenliliğe göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
1.3.5. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, üniversiteden mezun
olunan branşa göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
1.3.6. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, dini inançlarına göre
anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
1.3.7. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, eşcinsel birey tanıdıklık
deneyimlerine/yakınlık düzeylerinegöre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
1.3.8. Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve dershanelerde çalışan
farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumları, eşcinsel bireyliğin olası
nedenleri hakkındaki görüşlerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
1.4. Araştırmanın Önemi
Eşcinsellik her ne kadar 1973 yılında psikiyatrik bir hastalık olmaktan çıkartılmış olsa
da, toplumun eşcinselliğe olan bakış açıları, tutum ve davranışlarında olumlu yönde değişmeler
çok belirgin olmamıştır. Araştırmalar, bu yargı ve düşünceleri şekillendiren etkenlerin sadece
tıbbi olmadığını, dini inanışlar, politik inançlar, kültürel yapı, kişisel özellikler gibi birçok etken
tarafından da etkilendiğini göstermektedir.
Eşcinselliğin hastalık olmadığı yaygın olarak ifade edilse de, toplumlarda heteroseksist
yaşam tarzı egemenliğini korumaktadır. Cinsel yöneliminin kendi cinsine dönük olduğunu
hisseden bireyler, cinsel yönelim kimliği gelişim sürecinde çok zorlanmaktadır (Başar, Nil ve
Kaptan, 2010). O zamana kadar geliştirdiği heteroseksüel kimlikle uyumsuzluk nedeniyle kafa
karışıklığı yaşadığı, çevrenin homofobik tepkileri ve reddedileceğinden kaynaklanan korku,
kaygı, suçluluk ve utanç devreleri tanımlanmıştır (Yetkin, 2009).
Örneğin Londra’da lezbiyen, gey, biseksül, trans (LGBT) insanlarda yapılan bir çalışma %
47’sinin okulda fiziksel taciz ve şiddet yaşadığını, % 83’ünün okulda sözlü tacize uğradığını
göstermiştir. Genel olarak zorbalığın sonuçları güven kaybı, azalmış özsaygı, toplumdan
soyutlanma, dikkat eksikliği, akademik başarısızlık, okula devamsızlık, okul korkusu ve intihara
teşebbüs olarak tanımlanmıştır (Douglas-Scott, Pringle ve Lumsdaine, 2004). Ayrıca posttravmatik stres bozukluğu ve zorbalık arasında ilişki bulunmuştur. Uzun vadede zorbalığın
etkileri depresyon, anksiyete, düşük özsaygı, suçluluk duygusu, utanç, sosyal izolasyon,
4
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
psikosomatik semptomlar, aşırı çekingenlik olarak tanımlanmıştır. Hem taciz ve saldırıyı
yapanlar, hem de kurbanların davranışsal zorluklar ve psikolojik problemler yaşadıkları
bulunmuştur. İngiltere ve Amerika’da yapılan çalışmalar LGBT genç bireylerin % 37’sinin
okulda mağduriyet yaşadığını göstermiştir. Aynı çalışmada, okul çalışanları ve öğretmenlerin bir
kısmının da kendini LGBT birey olarak tanımladıklarında homofobik söylemlere maruz
kaldıkları okulda sorun yaşamamak için kimliklerini gizli tutmak zorunda kaldıkları
belirtilmektedir (Douglas-Scott ve diğerleri, 2004).
Yapılan epidemiyolojik çalışmalar, eşcinsel erkeklerin en az % 30’unun ergenlik ve
yetişkin çağda tecavüz ve cinsel saldırıya uğradığını bildirmektedir (Balsam, Rothblum ve
Beauchaine, 2005). Çalışmalar, seksüel azınlıklara karşı yapılan bu cinsel saldırıların,
depresyon, kimyasal bağımlılık ve posttravmatik stres bozukluğu semptomları ile ilişkili
olduğunu göstermiştir (Heidt, Marx ve Gold, 2005).
Türkiye’de yapılan bir çalışmaya göre ise, yaş ortalaması 26 olan 329 katılımcının
eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik olumsuz tutumları değerlendirilmiştir. Bu çalışmada
katılımcıların % 44’ü üniversite öğrencisi, % 24’ü öğretmen, % 12’si polis ve % 20’si hekim
olarak belirtilmiştir. Erkek katılımcıların, hem kadın hem erkek eşcinsellere yönelik olumsuz
tutum puanlarının kadın katılımcılardan yüksek olduğu bulunmuştur. Bu çalışmada; üç meslek
grubu içinde en yüksek olumsuz puana sahip grup polisler, ardından hekimler, ardından
öğretmenler olarak görülmüştür (Akdaş, 2008; Sungur ve Yalnız, 1999). Bu çalışmadan da
anlaşılacağı üzere toplumumuzda yaygın olarak bulunan mesleklerin eşcinsel ve trans bireylere
yönelik tutumları ayrıntılı olarak çalışılmalıdır.
Her türlü şiddet türünü içinde barındıran homofobik tutum toplumsal cinsiyet rolünden
de beslenen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü toplumsal cinsiyet rolü cinselliğe,
cinsel yönelime müdahale eder. Uygun erkek davranışı erkeksi olmak ve cinsel yaşamını bir
kadınla birlikte sürdürmektir. Uygun kadın davranışı da kadınsı olmak ve cinsel yaşamını bir
erkekle birlikte sürdürmektir. Buna göre toplumun algılaması, eşcinsel olan kişinin toplumsal
cinsiyetinin de değiştiği yönündedir. Ancak eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerinin kendi
cinsine yönelik olması, karşı cinsin toplumsal rolünü de benimsediği anlamına gelmemektedir.
Ama toplum, toplumsal cinsiyet düzeninin korunması için geylerin kadının toplumsal
cinsiyetine, lezbiyenlerin ise erkeklerin toplumsal cinsiyetine bürünmesini beklemektedir. Bu
yüzden toplum eşcinsel erkeklere kadınsı rolleri, lezbiyenlere de erkeksi rolleri uygun
görmektedir (Savran, 2009).
İlgili alanyazın incelendiğinde, eşcinselbireylere yönelik tutumların büyük oranda
olumsuz ve ayrımcılık içerdiği görülmektedir. Kişilerin hayatlarının önemli bir bölümünü
okuldaki yaşantıyla geçirdiğini ve sosyal rolleri oluşturmada etkisini düşündüğümüzde
bireylerin kişilik gelişimi üzerinde doğrudan etkisi bulunan bu kurum çalışanı olan
5
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
öğretmenlerin de bu konudaki tutumlarının incelenerek durumun betimlenmesinin önemli
olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda homofobi ve bazı önyargılardan dolayı ülkemizde de
son derece sınırlı olarak konuşulan, tartışılan bu konunun özellikle eğitim bilimcilerin
gündemine getirmeyi hedeflemesi açısından da bu araştırma önem arz etmektedir. Okullarda ve
çeşitli kurumlarda görev yapan psikolojik danışman ve öğretmenlerin, eşcinselliği ile ilgili
yardım arayışında olan, homofobik tutum ve tavırlara maruz kalan eşcinsel öğrencileri
konusunda hümanistik yaklaşımdan hareketle önyargılarını sorgulayıp, kırmaları dolayısıyla
farklı kimliklere saygı duymanın son derece önemli olduğunun anlaşılmasına yardımcı olacağı
düşünülmektedir.
1.5. Sayıltılar
1. Araştırmada kullanılacak olan ölçme araçlarını tamamı öğretmen olan katılımcıların
samimi ve doğru cevaplandıracakları varsayılmaktadır.
2. Veri toplama aracının tüm yetkileri kapsadığı ve görüşleri ortaya çıkaracak nitelikte
olduğu varsayılmaktadır.
3. Araştırmaya katılan öğretmen sayısının araştırmanın amaçlarını
gerçekleştirebilecek kapasitede olduğu, katılımcıların homojen dağılım gösterdikleri
varsayılmıştır.
1.6. Sınırlılıklar
1. Bu araştırma ölçme araçlarını gönüllü olarak cevaplayacak katılımcılarla sınırlıdır.
2. Araştırma verileri kullanılan ölçme aracının ölçtüğü nitelikler ile sınırlıdır.
3. Öğretmenlerin kişisel bilgileri araştırmacı tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi
Formu”na verdikleri cevaplarla sınırlandırılmıştır.
1.7. Tanımlar
Araştırma kapsamında kullanılan bazı kavramların operasyonel tanımları aşağıda verilmiştir.
Cinsel yönelim: Cinsel kimlik, biyolojik cinsiyet ya da toplumsal cinsiyetten farklı olarak
bireyin kadın, erkek ya da her iki cinsiyete duyduğu cinsel ilgiyi ifade etmektedir (Hyde ve
DeLamater, 1994).
6
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Eşcinsellik: Eski Yunan'da benzer anlamına gelen "amos" ile "cinsellik" anlamında kullanılan
"seksüalite" sözcüklerinden türemiş olup, aynı cinsiyetten bireyler arasında kurulan, cinsel
nitelikli bedensel ya da duygusal bağlılık ve ilişki anlamına gelir (Uğurlu, 1999).
Öğretmen Tutumu: Bireylerin okul hayatında en etkili öğe olan öğretmenlerin bir
durumu kavrayış,algılama ve davranış biçimleridir (Turgut ve Baykul, 1992).
7
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
2. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR / ALANYAZIN
Bu bölümde, eşcinselliğe ilişkin kavramların tanımları, tarihçesi, eşcinselliğin
etiyolojisini açıklayan teoriler ve ilgili alanyazında yapılmış çalışmalarla ilgili bilgilere yer
verilmektedir.
2.1. Cinsel Sağlık
Cinsel sağlık, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından şöyle açıklanmaktadır: “Cinsellik
fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerinin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici
etkilerinin bileşiminden oluşur. Herkesin cinsel bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için veya
üreme amacıyla yaşama hakkı vardır. Cinsel sağlık, insanların bedensel, duygusal, toplumsal
bütünlüğünü sağlar; kişilik gelişimini, toplumla iletişimini olumlu yönde etkiler. Cinsel sağlığın
devam edebilmesi, insanların cinsel yaşamını bir zorlama olmadan, mutlu ve zarar görmeden
sürdürebilmesi ile mümkün olur. Şiddet ve ayrımcılık riskinden bağımsız olarak kişiler,
cinselliği istediği kişi ve istediği biçimde yaşamalıdır” (DSÖ,1994).
Şekil 2.1. Cinsel Sağlık [53].
Şekilde de görüldüğü üzere biyolojik cinsiyeti ister aynı, ister farklı olsun, zor ve baskı
altında kalmadan, kişilerin cinselliği farklı boyutları ile yaşamaları en doğal insan hakkıdır
(DSÖ,1994).
Yine şekilde belirtilen cinsel yönelim ise, cinsel kimlik, biyolojik cinsiyet ya da toplumsal
cinsiyetten farklı olarak bireyin kadın, erkek ya da her iki cinsiyete duyduğu cinsel ilgiyi ifade
etmektedir (Hyde ve DeLamater, 1994). Cinsel yönelim sadece kişisel bir özellik değildir,
bireyin çevresi ile etkileşimiyle de ilgilidir ve çevresiyle olan ilişkilerini de etkiler (Amerikan
Psikologlar Derneği [APA], 2014). “Cinsel yönelim” ve “cinsel tercih” kavramlarının kullanımı
8
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
homoseksüalitenin açıklanmasında önemlidir ve ilgili tartışmalar şu şekilde gerçekleşmiştir.
Örneğin, Gonsiorek ve Weinrich (1991), tercih kelimesi iradi bir seçimi ima ettiği için cinsel
tercih kavramı yerine, cinsel yönelim kavramının tercih edildiğini belirtmişlerdir. Cinsel Eğitim
Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) resmi internet sitesinde (2016), “cinsel yönelimin nasıl
geliştiği tam olarak bilinmemekle birlikte, herhangi bir kişinin cinsel yönelimler arasında
iradesini kullanarak bilinçli bir tercih yapmadığı bilinmektedir. Örneğin, hiçbir heteroseksüel
kadın hayatının bir aşamasında erkeklere ilgi duymaya karar vermemiştir. Benzer şekilde irade
kullanılarak değiştirilmesi mümkün değildir. Cinsel yönelimle ilgili tercih kişinin yönelimini
nasıl ve ne kadar davranışlarına ve hayatının geneline yansıtacağı, yönelimini başkaları ile ne
ölçüde paylaşacağı ile ilgili olabilir” demektedir. APA, “araştırmaların çoğunun, eşcinsel
duyguların, iradi olarak seçilen bir şey değil, bireyin psişesinin bir parçası olduğunu gösterdiği”
sonucuna varmıştır (akt: Weinrich, Gonsiore ve Hotvedt, 1982).
2.2. Eşcinsellik Kavramına Bakış
APA homoseksüelliği, “kişinin kendi cinsinden bir bireye karşı, sürekli, duygusal,
romantik, cinsel ya da sevgiye dayalı ilgi duyduğu bir cinsel yönelim” olarak tanımlamaktadır
(akt: Sherblom ve Bahr, 2008). Ayrıca, “aynı cinsin bireyleri arasında kurulan cinsel nitelikteki
duygusal ya da bedensel bağlılık” olarak da tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlüğü,
2016).
Eşcinsellik eski Yunan'da benzer anlamına gelen "amos" ile "cinsellik" anlamında
kullanılan "seksüalite" sözcüklerinden türemiş olup, aynı cinsiyetten bireyler arasında kurulan,
cinsel nitelikli bedensel ya da duygusal bağlılık ve ilişki anlamına gelmektedir (Uğurlu, 1999).
Eşcinsellik tarihin en eski zamanlarından beri bilinen, çoğu kültür ve dinde normal dışı kabul
edilen bir yönelimdir. Öncelikle cinsel yönelimle ilgili kavramları hatırlamak yerinde olacaktır.
Eşcinsel, kendi cinsinden olanlara duygusal ve cinsel yönelim içinde bulunan kadın veya
erkektir. Eşcinsel terimi, homoseksüel kelimesinin Türkçe karşılığı olarak hem kadın eşcinseller
hem de erkek eşcinseller için kullanılmakla birlikte günlük hayatta daha çok erkek eşcinselleri
ifade ettiğinden erkek eşcinseller için “gey”, kadın eşcinseller için “lezbiyen” isimleri kullanılır.
Örneğin, Corraze (1991), “eşcinsellik, aynı cinsiyetteki bir bireye yönelen cinsel seçim olarak
tarif edilerek işe başlanabilir” demiştir. Ona göre, eşcinsel, kendi cinsiyetindeki bir üyeyle
orgazma ulaşacak ilişkisi olan bireydir. Yine bu tanıma sıklık ve olgunlaşma ile ilgili bir
sınırlama da ekleyerek, eşcinselleri on sekiz yaşından sonra, aynı cinsiyetteki bireylerle sürekli
yineleyecek biçimde orgazma ulaşan kaynaşma içine giren kişiler olarak değerlendirmiştir
(Corraze, 1991). Pattison (1985) ise eşcinselliği, tamamen psikolojik ve duygusal erotik yönelim
ya da etkilenim olarak tanımlamıştır. Ellens (1997), Pattison’un (1985) tanımının yetersiz
9
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
olduğunu, eşcinsel yönelimin, doğa itibari ile sadece erotik olmadığını, sevgi, anlama, ilgi
gösterme, arkadaşlık, bağlanma gibi kişilik ihtiyaçlarını da içerdiğini belirtmiştir.Bunun
yanısıra, Troiden (1989) eşcinsel kadınların daha çok kendilerini romantik bir ilişki içerisinde
eşcinsel olarak tanımlarken eşcinsel erkeklerin ise cinsel bir bağlamda kendi kimliklerini
kabullendiklerini belirtmektedir.
Eşcinsellik antropoloji, sosyoloji, biyoloji, psikoloji ve felsefe gibi farklı alanlarda, farklı
tanımlara sahiptir. Bu tanımlamalar ele alınacak olursa, eşcinselliğe karşı tavrın, kültürden
kültüre ve aynı kültür içerisinde zamanla değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Antropolojik
incelemelerde, Antik Yunan’da eşcinselliğin “topluma kabul edilme kuralı” yani erişkin erkeğin
genç erkekle eşcinsel birleşimi, erişkinin sperminin gence erkeklik aktarması olarak kabul
edildiği görülmektedir (Quignard, 2001). Başka bir kültürde, Kuzey Amerika yerlilerinden Zuni
Kabilesi’nde ise, cinsel yönelimin sonradan değişebileceğine yönelik inançtan dolayı, doğum
sonrasında cinsel organın ve biyolojik yapının görünümüne dikkat edilmez ve bebeğin cinsiyeti
kabile içinde karmaşık ritüeller uygulanarak sonradan belirlenir (Ersoy, 2009).Sosyoloji ise
eşcinselliğe işlevsel anlamlar yüklemektedir. Clinard, eşcinsel davranışın, belli eşcinsel kültürel
normların benimsenmesi ve kendilik kavramının oluşturulmasının bir ürünü olarak ortaya
çıktığını savunmaktadır: “Cinsel dışavurumlardan eşcinsel kalıplara giden yol, bazı kültürel ya
da alt kültürel tanımlardan geçmelidir, tıpkı heteroseksüel ilişkiler gibi” der (Dynes, 1990).
Genel kanının aksine, tüm eşcinseller için ortak fiziksel özellikler bulunmamaktadır. Siecus,
gözle görünür şekilde kadınsı ya da erkeksi bayan eşcinsellerin, eşcinsel nüfusunun sadece
küçük bir bölümünü oluşturduğunu ifade etmektedir. Çoğunun, sadece görülen davranışları
esas alınarak tanınamayacağını, eşcinsellerin normal dürtüleri olan bireylerden fiziksel açıdan
bir farklılık sergilemediğini savunmaktadır (akt: Palin, 1990).
Eşcinsellik biyolojik açıdan incelendiğinde ise, 19. yüzyılda yaygın teorinin erkek
beyninin kadın tutumuyla geliştiği iddiasını ileri sürdüğü fakat sonradan bu düşüncenin bir
saygınlığının kalmadığı görülmektedir. Eşcinsellikte üç etkenin rol oynadığını belirten Bancroft
(1990), biyolojik etkenin yanı sıra sosyal ve bilişsel etkenlere de değinmektedir. İnsanın
dışındaki canlılarda biyolojik etkenlerin önemli rol oynadığını ancak insana özgü yetişkin
kalıplarının oluşabilmesi için biyolojik etkenlerin doğrudan değil, sosyal öğrenme biçimleriyle
etkileşim halinde olması gerektiğini vurgulamaktadır. Biyolojik etkenin, sosyal öğrenme ve
sosyal etkileşimle cinsel tercih ve yönelime dönüşümü insana özgüdür. Kültürlerarası
değişkenliği olan bir durumdur ve kültür, içinde ikilikleri barındırmaktadır. Felsefe açısından
eşcinsellik, özellikle Michel Foucault’un yaptığı çalışmalar, Antik Yunan düşünürlerinin
eşcinselliği haz sorunu etrafında ele aldığını, hazların eşcinsellik konusu kapsamında bir kaygı
teması oluşturduğunu ifade etmektedir. Foucault (1988), Yunanlıların, heteroseksüel ve
homoseksüel ilişkiler arasında günümüzdeki anlamıyla yapılan ayrımdan farklı bir ayrım çizgisi
10
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
gözettiklerini, eşcinsellik konusunu, bu yönde bir kategorilendirmeden çok, hazların ölçülü
biçimde kullanımı etrafında ele aldıklarını belirtmektedir
Lezbiyen; duygusal, cinsel, erotik yönelimlerinin kişinin kendi cinsinden kişilere dönük
olması durumudur. Kelimenin; eşcinsel kadın şair Sappho’nun M.Ö. 6. yüzyılda yaşadığı
Lesbos’dan (günümüzdeki adıyla Midilli Adası) türediği bilinmektedir (Kaos GL, 2013a). Duyan
(2004) biseksüelliği insanların hem kendi hem de karşı cinsten kişilere ilgi duyması olarak
tanımlamıştır.
Eşcinsel bireylere yönelik olumsuz tutum içeren tanımlara bakacak olursak; homofobi,
“gey ve lezbiyenlere yönelik olumsuz, korkulu veya nefret dolu tutum ve davranışlardır”
(Wikipedia, 2016). Heteroseksizm ise “doğal, normal, üstün ve kabul edilir olan cinsel yönelimin
heteroseksüellik olduğunu öne süren; heteroseksüel olmayan her türlü davranış, kimlik veya
ilişkiyi damgalayan, reddeden ve aşağılayan ideolojik sistem” anlamına gelmektedir (Herek,
1990).
2.2.1. Eşcinsellik Kavramına Tarihsel Bakış
Eşcinsellik tarihin çok eski dönemlerinden beri farklı bakış açılarıyla ele alınan zaman
zaman günah, ayıp olarak değerlendirilip bazen de olağan kabul edilen fakat her zaman merak
uyandıran ve belirsiz kalan bir alan olmuştur. Eşcinsellik ile ilgili rastladığımız ilk kaynaklar
Eski Mısır, Sümerler ve Hititlere aittir. Bu kaynaklarda eşcinselliğe bu güne göre daha hoşgörülü
davranıldığı anlaşılmaktadır. Sümerlerde kutsal bir görev kabul edilen tapınak fahişeliğinin
sadece kadınlar için değil, erkek eşcinseller için de görev olması, eşcinselliğin doğal kabul
edildiğini göstermektedir (Çığ, 2003). Eşcinsellik sözcüğü 1869’a kadar kullanılmamaktaydı. İlk
olarak,bir hukuk bilgini olan Karl Miara Kertenby tarafından geliştirilmiştir (Mondimore, 1991).
Ortadoğu kökenli dinler açısından bakacak olursak Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet
gibi Tek Tanrılı dinler eşcinselliği günah olarak kabul etmektedir. Bunu şu ayetlerle
açıklayabiliriz:
İncil’de iki erkeğin birlikte yatmasının anlatıldığı bir bölüm vardır. Ancak günümüzde
birçok kilise, eşcinselliğe hoşgörü ile bakmaktadır (Wikipedia, 2016).
Tevrat’ta “Bir erkek başka bir erkekle, bir kadınla olduğu gibi yatmamalıdır, bu
tiksindiricidir” denilmektedir (Wikipedia, 2016).
Kuran’da Şu’arâ Suresinin 165, 166. ayeti “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi
bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir
topluluksunuz.”, A’râf Suresinin 81.ayeti “Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere
yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz”denilmektedir (Diyanet, 2016).
11
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Sağlık alanında ise, 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında homoseksüalite terimi
kullanılmaya başlanmış; İngiltere, Almanya, İtalya ve ABD’deki hekim, psikolog ve seksologlar
tarafından, eşcinselliğin doğuştan getirilen bir özellik olduğu, bu nedenle günah olmadığı ama
tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu söylenmiştir. Ardından eşcinselleri heteroseksüel
kişilere çevirmeye yönelik tedaviler gündeme gelmiştir (Foucault, 1981). Bu yaklaşım
incelendiğinde üretken sonuçla noktalanmayan her türlü cinsel yaklaşımın eleştirildiği
görülmektedir. 1950’lerde psikoloji ve psikiyatri alanında birçok isim eşcinselliği ötekileştiren
savlar öne sürmeye başlamıştır. Örneğin; Albert Ellis (1965), önceden eşcinselleri ciddi
nevrotikler olarak gördüğünü ama zaman içinde görüşünün onların psikotik oldukları yönüne
kaydığını belirtmiştir.
Yetişkin erkekler arasında cinsel ilişkinin suç olmaktan çıkarılması İngiltere’de 1967’de
yasalaşmıştır. Eşcinselleri heteroseksüel yapma amaçlı tedaviler ise en çok 1960-1970’li yıllarda
yaygınlaşmıştır (King ve Bartlett, 1999). Amerika’daki eşcinsel hareketlerinden en önemlisi
Stonewall’da yaşanmış olanıdır. 1969 yılında New York Greenwich Village’teki Stonewall adlı
eşcinsel barına düzenlenen polis baskını sırasında, o bölgede yaşayan eşcinseller polisle
çatışmış ve ilk kez haklarını aramışlardır. Bu olay eşcinsellerin özgürleşmesi için sembol niteliği
taşımaktadır. Stonewall yıllar geçtikçe eşcinsel direnişi ve baskısının diğer ismi haline gelmiştir
(Wikipedia, 2016).
Eşcinsellik; 1973’te Amerikan Psikiyatri Birliği’nce, “Hastalık Sınıflandırması” ve
1992’de DSÖ tarafından "Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması"ndan çıkartılmıştır.
Şimdiye
kadar
yapılan
araştırmalarda,
biyolojik
unsurların
veya
çocukluk
deneyimlerinin cinsel yönelim üzerinde önemli bir yordayıcılığı saptanmamıştır. Biyolojik tezler
hem eşcinsel taraftarlarının hem de karşıtlarının çok ilgisini çekmesine karşın, yapılan
araştırmalarda, özellikle kadınların heteroseksüel, biseksüel veya eşcinsel olmaları üzerinde
biyolojik faktörlerin önemli bir rolü olduğuna yönelik kesin kanıt bulunamamıştır (Veniegas ve
Conley, 2000).
Tüm bu sürece rağmen hala eşcinsel bireyler toplumdaki ahlaki değer yargıları,
önkabuller, kültürel kabullenmeler gibi sebeplerle hayatın birçok alanında baskı ve ayrımcılığa
maruz kalmaktadır.
2.3. Eşcinselliğe Karşı Ötekileştirme Pratikleri
Eşcinsel olmaya dönük kabullerin benimsenmesinde kuşkusuz ki birçok toplumsal
süreç, kabuller, inançlar, medya ve politik süreçler önemlidir. Bu kabuller doğrultusunda
bireyler olarak neyin iyi neyin kötü, ahlaklı ve ahlak dışı olduğuna dair tutumlar
geliştirilmektedir. Yapılan araştırmalar toplumsal cinsiyet rol kalıplarının ötekileştirme
12
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
pratiklerinde önemli rol oynadığını göstermektedir. Eşcinsel birey olmaya karşı ötekileştirme
pratiklerini incelerken bazı kavramları açıklamak yerinde olacaktır. Homofobi, homonegativizm
ve heteroseksizm bu kavramların başlıcalarıdır. Homofobi terimi, Yunanca ‘homos’ (aynı)
kökünden gelen homoseksüel ile ‘phobos’ (korku) sözcüğünün birleşmesinden oluşmuştur.
Homofobi, eşcinsellere yönelik olumsuz, korkulu veya nefret dolu tutum ve davranışları ifade
etmektedir (Wikipedia, 2016). Ertan (2008) ise, “eşcinsellere yapılan ayrımcılığın temelinde
erkek egemen toplum yapısının etkili olduğunu söylemek gerekir. Erkeklerin üstün, kadınların
aşağı statüde olduğunu içselleştirmiş ve doğal bir durummuş gibi kabullenen bireylerde ve
toplumlarda
bu
konudaki
düşünce
şeklini
dikkate
almak
gerekmektedir”
şeklinde
bildirmektedir. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri göz önüne alındığında kadınların ev işleri
ile ilgilenmesi, çocuk yetiştirmeleri beklenir. Aksi bir durum söz konusu olduğunda erkeklerin
statü kaybına uğrayacağı kaygısı ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de kadın aleyhine medeni
kanunda ve ceza kanunlarında var olan bazı maddeler AB ile uyumlaşma süreci içinde değişmiş
olsa bile toplumdaki değer yargılarının daha yerleşik halde olmasından, insanların bu konudaki
tutumları çok değişmemiştir. Bu konuda halen var olan iş yasalarında bile çocuk bakımı, hasta
ve yaşlı bakımı gibi konularda aileden sorumlu birincil rolün anne olarak görülmesi, hukuki ve
idari düzenlemelerin genelde bu yönde olması, toplumsal değer yargılarını desteklemektedir
(Özer, 2006).
Göregenli
(2004)
homofobiyi
şöyle
tanımlamaktadır:
“Eşcinsellere
yapılan
olumsuzlukların kaynak noktası bireylerin toplumsal inanç, kural ve yargılara bağlı olarak
heteroseksüellik dışındaki cinsel yönelimleri “anormal” ya da “sapkın” davranış olarak kabul
etmeleridir. Tüm bu faktörler eşcinsellere karşı genel korku, kaygı ya da hoşgörüsüzlüğe yol
açmakta ve bu durum “homofobi” olarak adlandırılmaktadır”. Boratav (2006) ise “aileden,
arkadaşlardan, medyadan, okuldan öğrenilen cinsiyet rolleri eşcinselliğe karşı homofobik
davranışların geliştirilmesine yardımcı olmakta, eşcinselliğin istenmeyen, iğrenç anormal bir
durum olarak kabul edilmesini desteklemekte” olduğunu belirtmektedir. Günümüzde, başta
Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkede özel olarak ‘Nefret Suçları’nı düzenleyen
kanunlar mevcuttur. Homofobi kavramı eşcinsel bireylere yönelik fobik reaksiyonlara
referans verirken, eşcinselliğe ve eşcinsellere yönelik olumsuz tutum ve davranışların
yapılandırılmış bir sistemin çıktıları olarak ortaya çıkıyor olması bu ikamenin nedeni olarak
belirtilmektedir. Bununla birlikte en geniş ifadesi ile “farklı olarak algılanan gruba yönelik
olumsuz ve düşmanca tutum” biçiminde tanımlanan önyargı kavramından yola çıkılarak, cinsel
önyargı kavramının da eşcinsel bireylere yönelik düşmanca tutumu daha doğru bir şekilde ifade
ettiği ve eşcinsel bireylere karşı gerçekleştirilen şiddet ve saldırgan davranışları öngörmek
açısından daha iyi bir teorik zemin sağladığı vurgulanmaktadır (Parrott ve Zeichner, 2006).
13
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Görüldüğü üzere tanımlamalardaki ortak homofobik davranış biçimi ötekileştirme, aşağılama ve
şiddet dili üzerine kuruludur.
Ötekileştirme pratiklerine dair bir diğer kavram da heteroseksizm kavramıdır. Herek
(1990) heteroseksizm kavramını “heteroseksüel olmayan her türlü tutumu, davranışı, kimliği,
ilişkiyi ve topluluğu reddeden, kınayan ideolojik bir sistemdir” şeklinde tanımlamaktadır.
Kültürel heteroseksizm, “kişiler, karşı cins tarafından cezp edilir veya cezp edilmelidir”
şeklindeki ayrım yapma varsayımı; önyargı, klişeler ve bir değerler sistemini teşvik ederek, antigay tutumları arttırmaktadır (Herek ve Capitanio, 1995). Bu kavram heteroseksüel bir dünyanın
normal, ahlaklı ve temiz kabul edilebileceği fikrine dayanmaktadır. İnsanların “doğal” olarak
heteroseksüel olduğu ve heteroseksüel ilişki biçiminin yegâne ilişki biçimi olduğu düşüncesi
üzerinden şekillenen heteroseksizm, kaynağını geleneksel toplumsal cinsiyet ideolojisinden
almaktadır. Normatif erkeklik tanımı üzerinden “gerçek” kadının ve “gerçek” erkeğin nasıl
olması gerektiği üzerine normlar oluşturan toplumsal cinsiyet ideolojisi, cinsel önyargının da
kaynağını oluşturmaktadır. Bu bağlamda heteroseksist düşünce sisteminin toplumsal cinsiyet
ideolojisinin bir tezahürü olduğunu söylemek mümkündür (Alden ve Parker, 2005). Eşcinsel
yönelimi olanbireyler hayatın birçok kamusal alanında, söyleminde ve medyada ötekileştirmeye
maruz kalmaktadır. Örneğin; Herek, Cogan ve Gillis (2002) tarafından yapılan araştırma
göstermektedir ki, eşcinsel bireyler özellikle eşcinsellikle özdeşleştirilen bar, kafe, alışveriş
merkezi gibi mekanlarda başta sözlü taciz ve fiziksel saldırılar olmak üzere daha sık nefret
suçuna maruz kalmaktadır. Bu mekânların, eşcinsel bireylerin çoğunlukta olması açısından
failler için kolay hedef olarak seçildiği belirtilmektedir. Bununla birlikte, kişilerin nefret
suçlarına maruz kaldığı mekanların sadece eşcinsellikle özdeşleştirilen mekanlarla sınırlı
kalmadığı, kişinin eşcinsel varsayılması itibariyle herhangi bir mekanın nefret suçlarına maruz
kalınması açısından risk oluşturabileceği belirtilmektedir. Aile bireyleri tarafından, eşcinsel
bireylerin cinsel yönelimlerinin kabul edilmemesi üzerinden gerçekleştirilen çeşitli şiddet
eylemleri de mağdurlar tarafından bildirilen diğer bir önemli husus olarak belirtilmektedir.
Heteronormativizm ise tüm insanlara heteroseksüel davranış kalıplarına uymaları gerektiğini
söyleyen toplumsal normlardır. Yapılan çalışmalarda bireylerin kendi cinsinden olan
eşcinsellere karsı daha olumsuz düşünce ve duygu beslediğini bulmakla beraber, erkeklerin
kadınlara oranla kendi cinsiyetinden eşcinsellere karsı daha olumsuz tutumlara sahip olduğu
saptanmıştır. Bu cinsiyet farklılığı, erkeklerin eşcinselleri kendi cinsel kimliklerine ve
erkeksiliklerine bir tehdit olarak algılamalarına bağlanmıştır (Sakallı, 2002; Uğurlu, 2006).
Eşcinselliğe yönelik ayrımcılık sadece birçok ülkede tarihi olaylar ve politik unsurlardan
da beslenmiştir. 1933’te Almanya’da Hitler’in iktidara gelişinin ardından, toplama kamplarına
gönderilenler arasında eşcinseller de bulunmaktadır. Bu kamplara gönderilen eşcinseller çoğu
zaman ölene kadar çalıştırılmış ve eşcinselliği ortadan kaldırmaya yönelik tıbbi deneylere tabi
14
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
tutulmuşlardır. II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan çift kutuplu dünya düzeni içerisinde
eşcinsellere yönelik baskılar politik bir kimliğe bürünmüştür. Eşcinsellik gerek Amerika Birleşik
Devletleri gerekse Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, casusluk kadar tehlikeli görülmüş ve
ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak algılanmıştır (Baird, 2001).
Medya da ayrımcılık ve ötekileştirme hususlarında sorumluluk taşıyan önemli bir
alandır. Basının bireysel farklılıkları anlamada objektif olması ve cinsiyetçi kalıplardan
kurtulması önemlidir. Oktar (2005) özellikle toplumsal duyarlılık taşıyan sözcüklerin kullanımı,
belli bir grup dil kullanıcısının aynı safta yer aldığının varsayılan belirticisi olarak işlev
görebilmektedir. Bazı sözcüklerin farklı durumlar için dayanışma ve güç ya da dışlama ve
ötekileştirme işlevi gördüğü varsayılmaktadır. Eşcinsellerle ilgili haberlerin bazıları duygulara,
seks, cinayet, magazinsel eğlence ve komiklik unsurlarıyla birlikte verilmiştir. Örneğin,
“Lezbiyen başrahibe ile genç manastırdan kaçtı”, 9 Mart 2008 Hürriyet; “Gey valinin şoförü
konuştu: Karısıyla üçlü yapıyorduk”, 18 Mart 2008 Hürriyet; “Türk erkeklerinin yüzde 60’ı gizli
gay”, 24 Nisan 2008 Hürriyet; “Paris Belediye Başkanı İstanbul’da gey barda eğlendi”, 10 Nisan
2009 Hürriyet; “Türkiye’yi lezbiyen ve geyler tanıtıyor”. Gazetelerde eşcinsel cinayetleri sıradan
adam öldürme olayı gibi yer almakta ya da ahlak dışı davranışlara yol açan insanların hak
ettikleri bir ölüm olarak ifade edilmektedir (Kılıç, 2011).
Türkiye’de ilk defa LGBT görünürlüğünün başladığı yıllar, 90‟lı yılların başıdır. Özellikle
“Sokak” dergisi etrafında bir grup insan feminizm, ekoloji, antimilitarizm, sosyalizm ve LGBT
sorunlarını aynı zeminde konuşmaya, dillendirmeye başlar. LGBT hareketi 1993’te İstanbul
merkezli Lambda istanbul, 1994’te ise Ankara merkezli Kaos GL ile ortaya çıkar (Çakırlar ve
Delice, 2012)
Türkiye’de escinsellik yasal olarak hiçbir zaman suç olmamıstır. Ama Türk Ceza
Kanunu’nda (TCK) cinsel yönelime ait ayrımcılığı karsı yasal bir tedbir yoktur. Avrupa Birliği
2008’deki ilerleme raporunda, Türkiye’de ayrımcılıkla ilgili mevzuatın cinsel yönelim
ayrımcılığını kapsamadığı, transseksüellere fiziksel saldırıların önlenemediği, homofobinin
fiziksel ve cinsel siddete dönüsebildiği ve mağdurların ‘teşhircilik’ ve ‘genel ahlaka aykırı
davranıslar’ maddeleri sebebiyle haklarını koruyamadığını belirtmiştir (Yetkin, 2009).
2.3.1. Kuir
Bireylerin içinde bulunduğu toplumların belli normları bulunmaktadır. Bu normlar, o
toplumun üyelerine neyi, ne zaman ve nasıl yapacaklarını söylemektedir. Bireyler bu normlara
uygun tutum ve davranışlar sergiledikleri ölçüde kabul görüp, ait oldukları grubun onayını
alabilirler (Karaduman, 2010). Bireylerin ait oldukları grubun özelliklerini olumlamalarına ve
bu olumlu özelliklerin tipik olduğunu dile getirmelerine; buna karşın öteki grubun fiziksel
15
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
özelliklerini, dilini, dinini, cinsel yönelimini, kültürel kodlarını, normlarını, alışkanlıklarını
olumsuzlamalarına neden olmaktadır. Bu da farklı olma anlamında “ötekilik” oluşmasına neden
olmaktadır (Karaduman, 2010; Oktar, 2005). Bireyler zaman zaman kendisini farklı ve güçlü
olduğunu belirtmek istediğinde karşısındaki kişileri herhangi bir nedenle etiketledikleri ve
onları ötekileştirdikleri görülmektedir (Aker ve diğerleri, 2007, 85).
1980’lerin sonunda oluşan kuir (queer) kültürünün çıkış noktası,daha önceki eşcinsel
politikalarından farklı bir politik hareketlenme ve beraberinde ortaya çıkan akademik
çalışmalar sonucunda ötekileştirilmeye, yalnızlaştırılmaya bir başkaldırı biçimidir. Kuir
kuramına göre,mutlak bir cinsellik yoktur, cinsellik zaman ve mekandan bağımsız değildir;
cinsellikler coğrafi ve tarihsel şartlara göre belirlenir.
1990 yılında New York’ta kurulan ‘Queer Nation’ isimli aktivist grubun faaliyetleri
sonucunda somutlaşmış, belli bir merkeze veya örgüte bağlı olmayan, poster asma, parodik ve
isyankâr performans sergileme, alternatif yer altı dergileriçıkarma gibi faaliyetleri içeren bir
çeşit kültürel aktivizm olarak şekillenmiştir (Gamson, 1996). Tiemey’e (1997) göre 1980’lerin
sonunda yapılan akademik konferanslar sonucunda, daha çok üniversitelerin çatısı altında bir
çalışma alanı haline gelmiş ve kendisinden önceki lezbiyen ve gey çalışmalarına eleştirel bir
yaklaşım getirmiştir. Queer Nation, ‘tuhaf’, ‘acayip’, ‘eksantrik’, ‘şüpheli’, ‘iğreti’, ‘dengesiz’,
‘kötü’, ‘değersiz’ gibi karşılıkları olan, 1980’lerde eşcinselleri aşağılamak ve ötekileştirmek için
kullanılan kuir kelimesini bilinçli ve stratejik olarak sahiplenmiştir. Hareketin önemli
ayaklarından olan üniversitelerarası gey ve lezbiyen topluluğunun internet haberleşme ağında
geçen yıl çıkan tartışmalar son derece önemlidir. Belli bir ‘entelektüel’ duyarlığa sahip olması ve
üniversite öğrencisi olmanın doğası gereği- sınırları sorgulaması beklenen bazı öğrencilerin ‘biz
travestileri burada istemiyoruz’, ‘efemine geyler hastalıklıdır’ türünden mesajlar atmaları kuir
politikalarının ‘gey’ ve ‘lezbiyen’ gibi dışlayıcı olabilecek kimliklere getirdiği eleştirel yaklaşımın
gerekliliğini göstermektedir (Hocaoğlu, 2002).
2.4. Eşcinselliğin Etiyolojisinde Yaklaşımlar
Drescher (2002) “Etiyolojik teoriler, kuramcıların değerlerini yansıtan açıklamalar
olarak görülebilir” demektedir. Buradan hareketle kesin bir yargıda bulunmanın doğru
olmayacağı sonucuna ulaşılabilir. 18. Yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına bir normalden sapma
biçimi olarak yorumlanan eşcinselliğin tahmin edilen patolojisi üzerine bir ortak görüş
oluşmamış farklı dönemlerde farklı görüşler öne sürülmüş ve değişik tedavi yöntemleri
izlenmeye çalışılmıştır.
16
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
2.4.1. Psikoanalitik Teori
Eşcinselliği geçici bir aşama olarak değerlendirir. Bu teorinin temel teorilerine Freud’un
“Cinsellik Teorisi Üzerine Üç Deneme”sinde rastlanmaktadır (Freud, 1905). Freud (1935)
“eşcinsellik psikonevrotik bir hastalık değildir” iddiasını ortaya atmıştır. Freud, eşcinsel oğlu
olan bir kadına yazdığı 1935 tarihli ünlü mektubunda eşcinselliğin bir hastalık olmadığını
belirtse de, bu durumun cinsel gelişimdeki duraksamadan kaynaklanan bir cinsel varyasyon
olduğunu eklemiştir (Freud, 1922, 1935, 1951, 1955).
Freud’un eşcinsellikle ilgili teorileri Lewes tarafından 4 başlıkta incelenmiştir. İlk
çalışmalarında,
eşcinselliğin
Oedipus
kompleksinden
kaynaklandığını
ileri
sürdüğü
görülmektedir. Buna göre, anneyle normal bir erotik bağlanma yaşayan erkek çocuk, annenin
çocuğuna gösterdiği aşırı hassasiyet sonucunda penisin önemiyle ilgili obsesif hale gelmektedir.
Başka bir teoriye göre kendilik ve öteki arasındaki ayrımı yapamayan çocuk, annesinin
anatomisini kendisiyle eş tutmaktadır. Ancak narsisistik dönemde anneden ayrılmanın farkına
varır ve erotik duygularına ceza olarak kastrasyon tehdidi altında kaldığını hissederek penisiyle
obsesif uğraşısı başlamaktadır. Diğer bir açıklamaya göre annesinin penisi olmadığını farkeden
çocuğun anneye olan sevgisi nefrete dönüşür ve bundan sonra penisli bir kadını, yani efemine
bir erkeği seçer. Dördüncü teorisi de yine Oedipus kompleksi ile ilgili olup, babasını aşırı
derecede kıskanan çocuğun annesine karşı çok yoğun bir sevgi geliştirmesi ve bunun sonucunda
babaya karşı hissettiği sadistik fantazi ve öldürme isteğini reaksiyon karşıt tepki oluşturma yolu
ile eşcinsel aşka dönüştürdüğü şeklinde olmuştur (Lewes, 1988).
Leonardo da Vinci’nin eşcinselliğini annesiyle kurduğu özdeşime dayandıran Freud,
“anasının oğlu” stereotipinin oluşmasına katkıda bulunmuştur (akt. Drescher, 2002). Özellikle
yetişkinlerin cinsel yaşantısını çözümlemek amacıyla incelediği çocukluk cinselliğinde Freud,
ilginç bulgulara varmıştır. Şöyle ki; çocuklarda en baştan beri, pek çok yönden normal
sayılandan farklılık gösteren zengin bir cinsel yaşam mevcuttur. Çocuğun cinsel yaşantısında,
cinsel nesne olarak karşı cins kadar kendi cinsinden insanlar, hatta yakın kan akrabaları ve
hayvanlar da eşit konumdadır. Yani bu dört grupta saydıklarımız, çocuk için cinsel nesne olma
özelliğine sahiptir. Pratikte bu her zaman doğrulanmıştır. 'Tiksinme duygusuna doğuştan sahip
olmayan çocuk, buna bağlı olarak yetişkinlerin 'tabu' saydıklarına hiçbir tiksinme
duymamaktadır. Freud'a göre, uygar dünyadaki tabu kavramının temellerinden birisi de tiksinti
duygusudur. Tiksinme ise eğitimle sonradan edinilen bir duygudur. Bu noktada Freud şu ilginç
değerlendirmeyi yapmaktadır: "Sanki insanlar onları baştan çıkarıcı buluyorlarmış ve en
derinden bunlardan hoşlananlara karşı gizli bir kıskançlığı bastırmak zorundaymışlar gibi
demektedir (Freud, 1998 ). Psikanalize göre, cinsel doyum, gerçek dünyada hiçbir engelle
karşılaşmasaydı eşcinsellik ve diğer tabu dışı eğilimler çok daha güçlü olarak ortaya çıkabilirdi.
17
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Ancak baskılama nedeniyledir ki bu eğilimler yeterince açığa çıkmamakta ve sanki istisnai
durumlarmış yanılsamasını yaratmaktadır (Freud, 1998 ). Freud, yaşamı boyunca eşcinsellikle
ilgili çeşitli teorilerden söz etmiş olmakla birlikte eşcinselliğin bir hastalık olduğunu hiçbir
zaman söylememiştir. Carl Jung (1942), her kişide psikolojik biseksüel bileşenler olduğundan ve
kadının erkeksi, erkeğin de kadınsı özellikler barındırdığından bahsederken bu özelliklerin
bilinçdışından ve atalarımıza ait deneyimlerden geldiğini vurgulamaktadır (Diamant, 1995).
Diğer bir psikanalist Adler ise (1946), homoseksüelliğin insanın aşağılık duygusuyla baş
etmesini sağlayan bir korunma olduğunu açıklamaktadır. Adler’e göre heteroseksüel
performansın yeterli olmadığı durumlarda erkek eşcinselliği ortaya çıkabilmektedir (Diamant,
1995).
2.4.2. Biyolojik Teori
Bu teori eşcinselliği bir patoloji unsuru olarak ele almakta, biyolojik ve hormonal
unsurları heteroseksüel gelişimden sapmanın ürünü olarak tanımlamaktadır. Araştırmalar
cinsel yönelim ve genetik ardalan ya da hormon düzeyleri arasında açık herhangi bir ilişki
bulmakta başarısız olmuştur (Breedlove, 1994; Money, 1987). Özellikle Alman ve Amerikalı
araştırmacılar bu teori üstünde durmuştur. Örneğin, Dörner’e (1986) göre rahimde bazı
hormonlara maruz kalmak eşcinselliğe neden olmaktadır. Bieber ve arkadaşlarına (1962) göre
aşırı anne ilgisi ve bakım, eşcinselliğe neden olmaktadır. Amerikalı bilim insanı Brian Mustanski
(2010) 2005 yılında, eşcinsel erkek kardeşlerde kromozomlar üzerinde belirli genetik
bölgelerin örtüştüğünü tespit etti fakat bunlar cinsiyet kromozomları değildi. Eşcinselliğin,
ortaya çıkmasının, diğer faktörlerin yanı sıra, belli bir oranda birkaç DNS bölümü
(deoksiribonükleik asit) tarafından etkilendiğini tespit etti. Sanki fetüsün doğumdan önce
maruz kaldığı hormonlar da bir rol oynuyor gibi görünmekteydi. Hayvan deneylerinde
sıçanlarda ilginç bir şey gözlendi: Doğmamış erkek fetüs ana karnında yoğun bir şekilde erkek
seks hormonu ile karşı karşıya kalırsa, daha sonra da erkeksi cinsel davranış göstermektedir.
Buna karşın sadece düşük konsantrasyonlara maruz bırakıldığında daha sonra kadınsı çiftleşme
davranışı sergilemiştir. Bu gözlemler dişi sıçanlara da aktarılabilmiştir. Tabii ki, bunları
insanlara aktarmanın sınırları vardır, ama aynı zamanda bizde de prenatal hormonların cinsel
yönelim üzerinde etkileri varmış gibi görünmektedir. Rodo (1969) eşcinsel eşleşme kavramını
kullanmakta ve eşcinsel eşleşmenin erkek-kadın deseninden bir sapma olduğunu, birbirinden
cinsel yakınlık bekleyen erkeklerin aslında heteroseksüel karşılaşmayı taklit ettiğini iddia
etmektedir ve Freud’un içsel biseksüellik teorisini reddetmektedir. Scorides (1974)
heteroseksüel seçimin, başlangıçta doğumla belirlenmiş olduğunu, daha sonra ise çevre ve
kültürel faktörler ile pekiştirildiğini, eşcinselliğin çocukluk korkularının standart kadın-erkek
18
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
kalıbını zedelemesi sonucu ortaya çıktığını ve bu bireylerin orgazmın rahatlatıcılığını erkekerkek ya da kadın-kadın ilişkisi ile başardıklarını belirtmektedir. Bazı uzmanlara göre ise
homoseksüellik bütünüyle yapısal etkenlerden kaynaklanan, değiştirilmesi imkânsız bir
davranış şeklidir ve homoseksüellerde heteroseksüel bireylere göre daha düşük androjen
seviyesi bulunmaktadır (Çekirge, 1991).
2.4.3. Davranışçı Teori
1800’lerde eşcinsel bireyleri heteroseksüelleştirmek amacıyla “dönüştürme” ya da
“onarım” tedavilerinin yapıldığı bilinmektedir. Örneğin; Murphy (1992, 501-523) ilk kez
eşcinsel bir erkeğe, hemcinslerine karşı duyduğu cinsel isteklerinden kurtulması için bisiklet
sürmesini önerildiğini belirtmiştir. Davranışçı yaklaşımı benimseyen bilim insanları eşcinseller
üzerinde tiksindirme yoluyla heteroseksüelleştirme çalışmaları yapmışlardır. Bu çalışmalara
örnek olarak, geylere çeşitli çıplak erkek resimlerinin gösterilmesi ve kişi bu resimlere erotik
bir yanıt verdiğinde uygulanan elektrik şoku gösterilebilir (Feldman ve MacCulloch, 1971).
Ayrıca kişiden, hemcinsi ile ilgili bir cinsel uyarılma yaşadığında, olumsuz sonuç veya fiziksel
duyumları hayal etmesi istenmekteydi ve nefret duygusu veya kusma imajlarının eşcinsel isteği
düzelteceği düşünülüyordu (Cautela, 1967). Davison’un (1968) uygulamış olduğu “playboy
terapisi”nde ise; gey bireylerin cinsel yönelimlerini değiştirmede de etkili olacağını düşünerek,
çıplak kadın resimlerine bakarak mastürbasyon yapmaları önerilmişti.
Tüm bu ekoller ve çalışmalar sonucunda; ikinci dünya savaşından sonra düzenlenen
Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders–Mental Bozuklukların Teşhis ve İstatistik
Rehberi (DSM) ’nin ilk versiyonunda eşcinsellik, madde kullanımı ve cinsel bozuklarla birlikte
sosyopatik kişilik bozukluğu sınıflandırmasına dahil edilmiştir. Normallik Teorisinin
savunucularından olan Kinsey’in cinsellik üzerine yaptığı çalışmalara kadar bu süreç devam
etmiştir. Bu teoriye göre eşcinseller farklı doğmaktadır ve bu normal bir durumdur. Kinsey’in
getirdiği yenilik, cinsel yönelimi ikili bir yapı içinde görmeyi bırakıp, onu süreklilik arz eden iki
uçlu bir yapı içerisinde sunmasıdır; ona göre her insanın cinsel yönelimi iki uç arasında bir
yerlere denk gelmektedir (akt: Baird, 2004).
Kinsey’in 7 dereceli skalası olarak bilinen sınıflandırma şu şekildedir:
0 – Tamamen heteroseksüel hiç eşcinsel değil
1 – Büyük ölçüde heteroseksüel sadece ara sıra eşcinsel
2 – Büyük ölçüde heteroseksüel ama ara sıradan fazla eşcinsel
3 – Eşit derecede heteroseksüel ve eşcinsel
4 – Büyük ölçüde eşcinsel, ama ara sıradan fazla heteroseksüel
5 – Büyük ölçüde eşcinsel sadece ara sıra heteroseksüel
19
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
6 – Tamamen eşcinsel hiç heteroseksüel değil
X – Toplumsal-cinsel temas ya da tepki yok*
Kinsey’in ve daha sonra 1970’lerde Hite’in yaptıkları araştırmalar göstermiştir ki,
biseksüellik oldukça yaygındır ve neredeyse bir norm oluşturduğu bile söylenebilmektedir (akt:
Baird, 2004). Örneğin, Isay (1989, 1991, 1996) eşcinselliğin üç, dört, beş ve altı yaşlarındaki
çocuğun babanın dikkatini çekmek ve bunu korumak için karşı cinsin özelliklerini gösterdiğini
savunmaktadır veheteroseksüel çocuğun da aynı yolla annenin ve daha sonra anneye benzeyen
kadınların dikkatini çekmek için babanın özelliklerini benimsediğini belirtmektedir. Fakat ona
göre kendini çeken baba eşcinselliğe neden olmamaktadır. Tersine, baba oğlunun içsel hemcins
cinsel çekimini fark etmekte ve ilerde gey olacak çocuğundan kendini çekmektedir.
DSM-2’de, cinsel sapkınlık olarak kişilik bozuklukları kategorisinde konumlandırılmıştır.
Amerikalı psikiyatristJudd Marmor eşcinsel yönelimini değiştirmek için gelen eşcinsellerle
çalışmakta ve eşcinselliğin bir hastalık olmadığını savunmaktaydı. 1980’de yayınlanan DSM-3’te
“ego distonik eşcinsellik” adlı başlık adı altında tanılanmış, DSM-3-R’de ise yalnızca “kişinin
cinsel yönelimine bağlı yaşadığı kalıcı ve belirgin rahatsızlık’ adı altında, “başka türlü
adlandırılamayan cinsel bozukluklar” başlığı altında kalmıştır. DSM-4 ve DSM-5’te ise hiçbir tanı
kategorisinde yer almamıştır.
Her ne kadar eşcinsellik bilim dünyasında hastalık sınıflandırmasından çıkarılmış olsa
da hala tüm dünyada bazı politik, dini ve tıbbi çevreler tarafından eşcinsel davranışların
heteroseksüelleştirilebileceği düşünülmektedir.
APA, 2000 yılında bir bildirge yayımlamıştır. Bu bildirgede; eşcinsel kişileri
heteroseksüel yapma amacı güden onarım türü terapilerin etkinliği ile ilgili kesin veriler
olmadığı, uzun dönem sonuçlarının bilinmediği, literatürde çelişkili ve yetersiz bilgilerin
bulunduğu, etik tartışmaların devam ettiği, bu tür terapileri savunan kişilerin eski psikoanalitik
kuramlarla katı dini genellemeleri birleştirerek bilimselliği arka plana ittikleri ve dinin etkisi
altında kaldıkları ifade edilmiştir (APA, 2016).
2.5. Eşcinsel Bireylere İlişkin Tutumlarla İlgili Değişkenlerin İncelenmesi
Alanyazın incelendiğinde, LGBT bireylere dönük tutumlarda,toplumsal cinsiyet
rollerinin ve bu rollerle bağlantılı geleneksel cinsiyet kalıp yargılarının etkili olduğu, sosyal ve
psikolojik etkenlerin varlığı göze çarpmaktadır. Eşcinselliğe ilişkin tutumlarda cinsiyet, siyasal
yönelim, yaş, gibi demografik özelliklerin farklı düzeylerde etkisi bulunmaktadır (Herek, 2002,
60). Uzun yıllar Türk toplumu eşcinsellere karşı genellikle olumsuz bir tutum sergilemiştir
(Gelbal ve Duyan, 2006, 573; Mitrani, 2008, 23). Bazıları tarafından üst sınıfların seksüel
*
Herhangi bir cinse yönelik cinsel çekim olmaması durumu.
20
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
fantezisi olarak görülse de toplum bu durumu iğrenç ve sapkınlık olarak görmüş, cinsel kimlik
olarak kabul etmemiştir (Gelbal ve Duyan, 2006, 573). Tutumların demografik değişkenler
açısından da incelendiği çalışmalar mevcuttur. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren yapılan
çalışmalarda, heteroseksüellik dışı cinsel yönelimlere karşı olumsuz tutumların sosyal
psikolojik ve demografik değişkenlerle ilişkisi incelenmiştir. Bu değişkenler ise daha çok
cinsiyet farklılıkları, geleneksel cinsiyet rolleri, cinsiyetçilik, eşcinsellerle sosyal ilişki kurma,
sosyal üstünlük yönelimi, yükleme, arkadaşlık, otoriterlik, yas, dindarlık ve eğitim düzeyi olarak
sayılabilir (Anderson, 2004; Polimeni ve diğerleri, 2000; Ratcliff, Lassiter, Markman ve Snyder,
2006; Sakallı-Uğurlu, 2006; Sakallı-Uğurlu ve Uğurlu, 2004). Cinsiyet farklılığı açısından birçok
çalışmada erkeklerin kadınlara oranla eşcinselliğe, özellikle geylere ilişkin daha olumsuz
tutumlar sergiledikleri bulunmuştur (Aguero, Bloh ve Byrne, 1984; Ben-Ari, 1998; D’Augelli,
1989; D’Augelli ve Rose, 1990; Herek, 1988; Kite, 1984; Whitley, 1987; Whitley ve Kite, 1995;
Van de Ven, 1994; Weinberg ve Millham, 1979). Bireylerin kendi cinsiyetlerinden olan
eşcinsellere karşı daha olumsuz düşünce ve duygular besledikleri görülmüştür (Cuenot ve
Fugita, 1982; D’Augelli, 1989; Gentry, 1987; Herek, 1984; Lock ve Kleis, 1995; Whitley, 1987;
Weinberg ve Millham, 1979). Bu farklılık geleneksel cinsiyet rollerinin benimsenmesiyle
bağlantılı görülmektedir. Buna göre, kendilerini geleneksel ve muhafazakar olarak
değerlendirenler, eşcinsellere yönelik daha fazla olumsuz tutum bildirmişlerdir (Sakallı, 2002b).
Erkeklerin kadınlara oranla kendi cinsiyetlerine uygun sosyal rollere uyma davranışları
göstermesi konusunda daha fazla baskı hissettikleri ve bu nedenle de özellikle sosyal cinsiyet
rollerinden sapan geylere karşı olumsuz tutumlar besledikleri öne sürülmüştür (Brown ve
Amoroso, 1975; Herek, 1986; Kite, 1984; Oliver ve Hyde, 1995). Dolayısıyla, erkeklerin erkeksi
kalıp yargılara uymaya çalıştıkları çünkü "light erkek" ya da "eşcinsel" olarak isimlendirilmek
istemedikleri belirtilmiştir (Churchill, 1967; akt: Dunbar, Brown ve Amoroso, 1973). Yapılan
çalışmalarda bireylerin hemcinslerinden olan eşcinsellere yönelik daha olumsuz düşünce ve
duygu beslediğini bulmakla beraber, erkeklerin kadınlara oranla kendi cinsiyetinden
eşcinsellere karşı daha olumsuz tutumlara sahip olduğu saptanmıştır (Sakallı, 2002; Uğurlu,
2006). Bu cinsiyet farklılığı, erkeklerin eşcinselleri kendi cinsel kimliklerine ve erkeksiliklerine
bir tehdit olarak algılamalarına bağlanmıştır.
Gelbal ve Duyan (2006) tarafından yapılan çalışmada, dindarlık ve cinsel önyargı
arasında olumlu yönde bir ilişki olduğu saptanmıştır. Benzer biçimde bir diğer çalışmada,
dindarlık cinselliğe ilişkin tutumlar üzerinde etkili bulunmuş ve genel olarak çalışmaya
katılanlar cinsel acıdan deneyimsiz ve tutucu olduklarını bildirmişlerdir. Ayrıca, evlilik öncesi
cinsel yaşama ilişkin liberal düşüncelerin eşcinsellere yönelik olumlu tutumlarla ilişkili olduğu
görülmektedir (Gelbal ve Duyan, 2006). Çok sayıda çalışma dindarlığın cinsel önyargının
yordayıcısı olduğuna işaret etmektedir (Herek, 1984). Kendilerini dindar olarak nitelendirenler
21
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
ve dini etkinliklere düzenli olarak katılanların cinsel önyargılarının daha fazla olduğu
görülmektedir (Herek, 1988; Herek ve Capitanio, 1995; Herek ve Glunt, 1993; Marsh ve Brown,
2009; Shackelford ve Besser, 2007; Swank ve Raiz, 2010). Eşcinselliğe yönelik tutumlarda
kültürel bağlam ve dinin rolünü inceleyen bir çalışmada, dinin kendileri için önemli olduğunu
düşünenlerin eşcinselliği onaylamama oranının daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca
Müslümanların Katolik ve Protestanlara göre daha fazla olumsuz tutum belirttikleri
görülmektedir (Adamczyk ve Pitt, 2009). Dindar olma ve eşcinsellere yönelik tutumlar
arasındaki ilişkiyi ele alan bir başka çalışmada, dindarlık eşcinselliğin nedenlerine ilişkin
önyargılı inançlarla, eşcinsel haklarını daha az destekleme ve cinsel önyargıyla ilişkili
bulunmuştur (Johnson, Brems ve Alford-Keating, 1997).
Cinsel önyargı ile ilişkisi araştırılan demografik değişkenlerden eğitim düzeyinin,
eşcinsel karşıtı tutumlarla olumsuz yönde ilişkili olduğu görülmektedir. Buna göre, bireylerin
eğitim düzeyleri arttıkça eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik olumsuz tutumlarının azaldığı
görülmektedir (Jenkins ve diğerleri, 2009; Lewis ve Taylor, 2001; Shackelford ve Besser, 2007).
Örneğin Crawford ve Wills (1999) tarafından yürütülen çalışmada, katılımcılara bazı ifadelere
katılıp katılmadıkları sorulmuştur. Buna göre, eşcinselliğin günah olduğu ve onların cehenneme
gidecekleri ifadesine katılanların daha çok eğitim düzeyi düşük kişiler olduğu görülmektedir.
Cinsel önyargıyı azaltmada eşcinsel bireylerle kurulacak toplumsal ilişkilerin önemli bir rol
oynadığı görülmekte ve eşcinsel karşıtı tutumları ele alan oldukça çok sayıda çalışma, eşcinsel
bireylerle kurulan toplumsal temasın karşı cinsellerin önyargılı tutumlarını azalttığını
göstermektedir (Akdas-Mitrani, 2008; Çırakoğlu, 2006; Elridge ve diğerleri, 2006; Herek ve
Glunt, 1993; Hopwood ve Connors, 2002; Lance, 1987; Simoni ve Walters, 2001; Snively ve ark.,
2004; Steffens ve Wagner, 2004). Ayrıca Sakallı’ya (2002a, 53) göre de, eşcinselliğe karşı
olumsuz tutumların ardında şahsen eşcinselleri tanımaksızın tamamı tahminlere ve önyargılara
dayalı gelenekçi ve tutucu yaklaşımlar bulunmaktadır. Erkekler, erkek eşcinsellere olan
tutumlarını kadınlara göre daha olumsuz ve kalıp yargılarla tarif etmektedir. Özellikle eşcinsel
bireylerle hiçbir iletişimi olmamış erkekler kadınlara göre bu kalıp yargıları daha fazla
kullanmaktadır (Sakallı, 2002b, 111).
Franzoi (2003), otoriter olan bireylerin olmayanlara kıyasla dış gruplara karşı daha
hoşgörüsüz olmakla kalmadıklarını, aynı zamanda da bu hoşgörüsüzlük içerinde düşmanlık
temelinde hareket etme eğilimlerinin daha fazla olduğunu belirtmektedir. Bu bilgiler dikkate
alındığında, otoriter kişilerin, eşcinsellere karşı daha olumsuz tutumlar sergileyecekleri de
söylenebilir. Yani, araştırmacılar, yüksek otoriter yönelime sahip olan kişilerin geleneksel aile
yapısına ve adetlere daha bağlı olması nedeniyle geleneksel değerlerin ve aile yapısının dışında
kalan eşcinsellere karşı daha olumsuz tutumlar gösterdiklerini belirtmektedir (Haddock, Zanna
ve Esses, 1993; Whitley, 1999). Yaş değişkeni ele alındığındaysa, araştırmalar farklı sonuçlar
22
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
bildirmektedirler; bazı araştırmalarda, gençlerin eşcinselliğe daha ılımlı baktıkları bulunurken
(Anderssen, 2002); bazılarında, yaşlılarda eşcinselliğe ilişkin tutumların daha olumlu olduğu
görülmüştür (Sakallı-Uğurlu, 2006).
Medeni durumun cinsel önyargıyla ilişkisi incelendiğindeyse bulguların çelişkili olduğu
görülmektedir. Bir çalışmada, evlilerde eşcinselliği onaylamayanların, olumsuz tutum
sergileyenlerin oranı, bekar ya da boşanmış olanlara göre daha yüksek bulunurken (Adamczyk
ve Pitt, 2009) bir diğer çalışmada ise, hiç evlenmemiş olanların eşcinsellere yönelik
tutumlarının daha önce evlilik yapmış olan veya hala evli olanlara göre daha olumlu bulunduğu
görülmüştür (Herek ve Capitanio, 1995). Wills ve Crawford (1999) tarafından yapılan
çalışmada, evli olma eşcinsellere yönelik olumsuz tutumlarla ilişkilidir. Örneğin, çocuğunun
öğretmeninin eşcinsel olmasına karşı olanların daha çok evli ve dul olanlar; eşcinsel evliliklerin
yasallaştırılması fikrine katılanların ise daha çok bekarlar olduğu görülmektedir. Lewis ve
Taylor (2001), eşcinsel öğretmenlere yönelik halkın görüşünü incelemiş; evli olan grubun bekâr
ve boşanmış olan gruptan daha olumsuz tutuma sahip olduklarını bulmuştur. Ancak bu
çalışmalardan farklı olarak bazı araştırmalar, medeni durum açısından eşcinsellere yönelik
tutumlarda anlamlı bir farklılığın olmadığını göstermektedir (Herek ve Gonzalez-Rivera, 2006).
LGBT bireylerin aileye açılma sürecindeki duruma ilişkin bir çalışmada, Newman ve
Muzzonigro (1993), etnik kimliğin ve geleneksel aile değerlerinin açılma süreci üzerindeki
etkisini inceledikleri çalışmada, ABD’de yaşayan farklı etnik gruplardan (Afro-Amerikan,
Hispanik, Asyalı ve Beyaz) 17-20 yaş arasında ve eşcinsel kimliklerini kabullenme sürecindeki
27 erkek eşcinselle görüşmüştür. Çalışmada aile değerlerinin alçak veya yüksek oluşu şu
başlıklar altında kategorilendirilmiştir: Dinin önemi, evlilik vurgusu, çocuk sahibi olma vurgusu,
evde İngilizce dışında bir dil konuşulup konuşulmadığı. Araştırma sonuçları, geleneksel aile
değerlerinin açılma yaşantıları üzerinde etnik kimliğe göre daha fazla etkisi olduğunu
göstermektedir. Bununla birlikte ailede geleneksel değerlere yapılan vurgu arttıkça, bireyler
ailelerini daha az kabullenici algılamaktadırlar.
Ebeveyn tutumlarının önemini ortaya koyan bir çalışmada ise, Carnelley, Hepper, Hicks
ve Turner (2011), 309 lezbiyen, gey ve biseksüel katılımcıyla yürüttükleri çalışmada çocuklukta
kabullenici ve bağımsız davranmayı teşvik edici olarak algılanan ebeveynlerin, çocuklarının
cinsel yönelimlerine daha olumlu tepki verdiğini tespit etmiştir. Buna ek olarak annenin
tepkilerinin olumlu olması erkeklerdeki romantik bağlanma kaygısının da düşük olmasını
sağlamaktadır.
23
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
2.6. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Yapılan Araştırmalar
Alan yazın incelendiğinde, eşcinselbireylere yönelik tutumlarla ilgili araştırmaların son
derece az olduğu görülmektedir.
1982 yılında Kaliforniya’da, 2364 hekime; eşcinsel meslektaşlarına ve hastalarına karşı
tutumlarını ölçmek amacıyla anket gönderilmiştir. Katılımcıların yaklaşık dörtte biri eşcinselliğe
karşı güçlü olumsuz duygular hissettiğini, %30’u eşcinsel bir adayı tıp fakültesine kabul
etmeyeceklerini, %40’ı eşcinsel hekimlerin pediyatri veya psikiyatri uzmanlığı almasını
desteklemeyeceklerini belirtmiştir. Daha yeni mezunların, eski meslektaşlarına oranla
eşcinselliğe karşı daha kabullenici tutum içinde oldukları ve uzmanlık alanları içinde de
eşcinselliğe bakış açısından anlamlı farklar olduğu bulunmuştur (Mathews, Boothand ve Turner,
1986).
Toplumda eşcinsellere yönelik yaşam biçimleri, yaptıkları meslekler, dış görünüşleri gibi
konularda genellemeler ve streotipler mevcuttur. Görünüşleri konusundaysa, genel kanının
aksine, tüm eşcinseller için ortak fiziksel özellikler bulunmamaktadır (McCary, 1973). Gökalp
(1988), eşcinsellikle ilgili en yaygın stereotipin arasında bazı meslekleri daha yaygın
yaptıklarına dair bir inancın varlığından bahsetmektedir. Bu mesleklerse daha kadınsı olarak
tanımlanan, kuaförlük, moda tasarımcılığı, dekorasyon, profesyonel dansçılıktır. Bu işlere
kabulde eşcinsellere daha fazla tolerans gösterildiğinin yaygın bir düşünce biçimi olduğunu
belirtmektedir. Fakat alanyazındaki araştırmalar bu tür işlere sahip eşcinsel erkeklerin oranının
(% 8), heteroseksüellerle (% 5) yakın olduğunu göstermiştir. Bu tip meslekleri yapan eşcinsel
erkeklerin eşcinselliklerini açığa vurma olasılıklarının daha yüksek olması ve davranışlarında,
diğer mesleklerle uğraşan eşcinsellerden daha kadınsı olabilmesi düşüncesinin mesleklerde bu
tür birstereotipileştirmeye kaynaklık edebileceğini ortaya koymuştur.Ayrıca eşcinselliğe daha
az toleranslı işlerdeki eşcinseller, genellikle cinsel kimliklerini gizlemekte ; kadınsı giyim tarzı
ve davranış biçimlerinden uzak durmaktadır. Bu nedenle, devletişlerinde çalışan eşcinsel
erkeklerin oranı, benzer işlerde çalışan heteroseksüel erkeklerle benzer olsa bile, bu
mesleklerdeki eşcinsellerin, cinsel kimlikleriyle hakkındaki açılma olasılığı, stereotipik gey
işlerindeki eşcinsellere göre daha düşüktür.
Yapılan bir diğer çalışmada ise, heteroseksüel kadınlarla eşcinsel kadınlar arasındaki
benzerliklerin farklılıklardan daha çok olduğu görülmüştür. Çoğu kadın heteroseksüel ailelerde
yetişmekte ve benzer sosyalleşme süreçlerinden geçmektedirler. Çocukların psikososyal
gelişimini ve ruh sağlığını destekleyici bir aile ortamı sunma, ebeveynlik becerileri, çocuk
yetiştirme tutumları ve pratikleri açısından olsun, her iki tür aile ortamında yetişen çocukların
cinsiyet kimlikleri, cinsel rolleri, sosyal ilişkileri ve ruh sağlıkları açısından olsun farklılıklardan
çok benzerlikler görülmektedir (Flaks ve diğerleri, 1995). Eşcinsel annelerin, etkin ebeveynlik
24
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
becerileri konusunda daha bilinçli olduklarını gösteren bir diğer çalışmada,lezbiyen annelerle
yetişen çocukların durumu, annenin psikolojik açıdan sağlıklı olduğu ve çocuk bakımını beraber
yaşadıkları bir lezbiyen partnerle paylaştığı zaman daha iyi olduğu belirlenmiştir. Ebeveynin
cinsel yönelimini ergenlikte değil de çocukluk çağında öğrenmek, çocukların gey ve lezbiyen
ebeveyne sahip olmaya ilişkin konularla başa çıkmalarını kolaylaştırmakta, ebeveynin cinsel
yöneliminin çocuğun hayatındaki diğer önemli yetişkinler tarafından da kabul edildiği
destekleyici bir ortam ve çocukların aynı konumda olan akranlarını tanımalarının da önemli
olduğu görülmektedir (Patterson, 1995).
Herek’e
(1995)
heteroseksüellerle,
göre
LGBT
eşcinselliği
bireylere
olumlayan
karşı
aşırı
tutumlar
ayrımcı
taşıyan
tutumlar
taşıyan
heteroseksüeller
karşılaştırıldıklarında, ayrımcı tutumlar sergileyen heteroseksüellerin, diğerlerine göre erkek
olmalarının, geleneksel cinsiyet rollerini desteklemelerinin, dini inançlarının güçlü olmasının ve
muhafazakar dini derneklere üye olmalarının, arkadaşlarının da kendileri gibi benzer olumsuz
tutumlar taşımalarının, ırkçı ön yargılara ve otoriter kişilik özelliklere sahip olmalarının, gey ve
lezbiyenlerle kişisel temaslarının az olmasının daha olası olduğu görülmektedir.
Téllez, Ramos ve Umland (1999) tarafından New Mexico’da yapılan bir çalışmada, 1949
hekime e-posta aracılığıyla eşcinselliğe yönelik tutumlarını ölçmek amaçlı anket gönderilmiştir.
Ankete yaklaşık %50 oranında katılım sağlanmıştır. Erkek katılımcıların %8’i, kadın
katılımcıların %1,6’sı homofobik olarak değerlendirilmiştir. Cinsiyet, uzmanlık dalı, yaşanılan
yerin büyüklüğü ve kişisel deneyimler gibi değişkenlerin; hekimlerin eşcinselliğe bakışını
etkilediği bulunmuştur ve sonuç olarak tıpta homofobinin önceki dönemlere göre azalmakla
birlikte halen sürdüğünü raporlaştırmışlardır.
Cinsel yönelimin gelişmesi konusunda yapılan yeni görgül araştırmaların daha önceki
indirgemeci yaklaşımlardan farklı bir seyir izlediği görülmektedir. Örneğin, heteroseksüel
olmayan, yani cinsel azınlık diyebileceğimiz genç kızlarla yapılan araştırmalar, kadınlarda
eşcinselliğin gelişme seyrinin çeşitliliğini göstermektedir (Diamond ve Savin-Williams, 2000).
Lezbiyenliğin erken yaşta ortaya çıktığı ve sabitlendiği tezine karşılık, lezbiyen kadınlarla yakın
zamanda yapılan bazı araştırmalarda, lezbiyen kadınlar, çocukluk ve ergenlikte aynı cins
yönelime ilişkin hiçbir anıları bulunmadığını, ileriki yaşlarda eşcinsel veya biseksüel düşünce ve
kişilerle karşılaşmanın, bir kadına aşık olmanın, veya zaman içinde cinsel yönelimlerinin
değiştiğinden söz etmektedirler (Lambdaistanbul, 2005).
Yaşanan kimlik karmaşası ve maruz kalınan toplumsal baskıların sonucu bir başka
çalışmada da şu şekilde karşımıza çıkmaktadır; Russell ve Joyner (2001) cinsel azınlık
statüsündeki ergenlerin, heteroseksüel ergenlere göre daha sık ve yoğun intihar düşüncesine
kapıldığını belirtmektedir.
25
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Herek, Cogan ve Gillis (2002) tarafından yapılan çalışmada, nefret suçuna maruz kalan
eşcinsel bireylerin % 90’nın uğradıkları suçu emniyet birimlerine bildirmedikleri ortaya
çıkmıştır.
AIDS’in homofobik tutuma etkisinin incelendiği bir çalışmada, AIDS krizinin çoğu
zamanheteroseksüel bireyin içinde yatan eşcinsel düşmanlığını açığa vurduğu belirtilmektedir.
Örneğin, AIDS hastalığı yaygınlaştıkça eşcinsel karşıtı düşmanlığın arttığı ve hatta fiziksel
saldırılara dönüşme eğilimindeolduğu görülmüştür. İnsanların bir çoğu gey ve lezbiyenlerden
zaten hoşlanmazken, geylerin HIV enfeksiyonuyla ilişkilendirilmesi, homofobiyi iyice tetiklemiş
ve dolayısıyla ayrımcılığı, beraberinde de fiziksel saldırı getirmiştir (Brannon, 2002).
Franzoi (2003) tarafından yapılan çalışmada, başka hiçbir sosyal grubun, eşcinsellerin
ve biseksüellerin yaşadığı kadar uzun süreli bir şekilde hoşnutsuzluk nesnesi olmadığı
belirtilmiştir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre cinsel yönelime dayanan önyargı ve ayrımcılık
güçlü bir biçimde devam etmektedir. Bununla birlikte, ilginç bir şekilde, eşcinsel karşıtı
tutumların dirençliliğine rağmen, eşcinsellerin iş olanakları açısından eşit haklara sahip olması
gerektiğini ifade edenlerin sayısının giderek arttığı söylenebilir.
Yine Franzoi’nin (2003) bir çalışmasında Acquired Immune Deficiency Syndrome Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu (AIDS) ve eşcinsel ilişki hakkında,AIDS salgınını
eşcinsel karşıtı tutumların değişmesindeki diğer bir etken olarak görülebileceği vurgulanmıştır.
Hastalık, heteroseksüellerin eşcinsel ilişkileri kalıp yargısal olmayan bir açıdan görmelerini
sağlamıştır. Bir ilerleme biçimi olaraksa; filmlerde, medyada kendi aileleri tarafından
istenmeyen, reddedilen AIDS’li gey ve lezbiyenlerin sevgilileri ve arkadaşlarından gördükleri
bağlılığın toplum tarafından izlenmesiyle eşcinseller hem daha görünür hale gelmiş hem de
heteroseksüellerin onlara karşı daha empatik bir şekilde yaklaşmaları sağlanmış oldu.
Cinsiyetçilik ve cinsiyet rollerini aşırı benimseme eşcinsellere tutumları olumsuz yönde
etkilemektedir (Davies, 2004). Cinsiyet rolleri hakkındaki kalıp yargıların, tutumların
homofobiyle ilişkili olduğu ve eşcinsellere yönelik daha olumsuz tutumlar sergileyen kişilerin
geleneksel cinsiyet rollerini güçlü bir şekilde benimsemiş oldukları görülmektedir (Anderson,
2004; Franzoi, 2003; Sakallı, 2002a).
Amadio (2006) tarafından 2005 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde sosyal
arkadaşlık sitelerinden 335 gey ve lezbiyen bireyle yapılan bir çalışmada alkol kullanmı ve
homofobi düzeyinin arasındaki ilişki araştırılmıştır. Sonuç olarak, lezbiyen bireylerde
içselleştirilmis homofobi düzeyi yüksekliğinin alkolkullanımı ve alkolle ilgili sorunlar arasında
istatistiksel anlamlı ilişki olduğu, gey erkeklerde ise böyle bir ilişki bulunmadığı bildirilmiştir.
Grov, Bimbi, Nanin ve Parsons (2006), yürüttükleri bir çalışmada, ırk, toplumsal cinsiyet
ve kuşağın gey, lezbiyen ve eşcinsellerin açılma sürecine etkisini incelemişlerdir. Sonuç
olaraksa, daha genç kuşakların daha erken yaşlarda kendilerine ve başkalarına açıldığını
26
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
bulmuşlardır.Ayrıca yine, lezbiyenlerin geylere göre yaklaşık iki yıl daha geç açılma sürecine
girdiğini, beyaz ırktan olmayan bireylerin de ailelerine daha geç açıldığını raporlaştırmışlardır.
Dunbar (2006) tarafından yapılan çalışmada ise, cinsel yönelimleri nedeniyle nefret
suçuna maruz kalan eşcinsel bireylerin cinsiyetlerinin de söz konusu suçları emniyet
birimlerine bildirmek konusunda etkili olduğu saptanmıştır. Buna göre, nefret suçuna maruz
kalan kadın eşcinsel bireylerin erkek eşcinsel bireylere oranla daha az sayıda emniyet
birimlerine
başvurdukları
belirtilmiştir.
Yine
aynı
çalışma
kapsamında
yapılan
karşılaştırmaların sonucunda, cinsel yönelimleri nedeniyle nefret suçlarına maruz kalan
eşcinsel bireylerin, ırk/etnik köken ve dinleri nedeni ile nefret suçlarına maruz kalan bireylere
oranla, söz konusu suçları emniyet birimlerine bildirme oranlarının daha düşük olduğu
saptanmıştır.
Maher ve Sever (2008) 764 üniversite öğrencisiyle birlikte Katolik öğrencilerin
homoseksüelliğe bakış açısı ile otorite ve cinsellik arasındaki ilişkiyi inceledikleri bir çalışma
gerçkleştirmişlerdir. Çalışmanın sonucunda, eşcinselliğin ahlaki değerleri açısından oluşan
soruların Katolik Kilisesindeki otoritelerin düşünceleriyle ilişkili olduğunu raporlamışlardır.
Kan (2009) Hong Kong Üniversitesi’nde tıp, işletme, sosyal bilimler ve diğer fakültelerde
öğrenim gören 425 öğrencinin eşcinsellere yönelik tutumları arasında önemli farklılıklar
bulmuştur. Araştırmanın bulguları tıp öğrencilerinin diğer fakülte öğrencilerine göre önemli
ölçüde daha homofobik olduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca, tıp öğrencilerinin % 25'den
fazlası eşcinselliğin tedavi gerektiren psikolojik bir bozukluk olduğunu düşünmüşlerdir. %
15'inden fazlasıysa AIDS bulaşma ihtimalini en aza indirmek için eşcinseller ile herhangi bir
fiziksel temas kurmaktan kaçındıklarını belirtmişlerdir.
Parrott (2009) tarafından yürütülen, 150 üniversite öğrencisinin katıldığı çalışmada,
eşcinsel erkeklere yapılan cinsiyet rolü baskısı ile erkek rolü kurallarının etkileri, cinsel önyargı
ve maskülen cinsiyet rolünün baskısı arasındaki ilişkinin incelenmiştir. Öncelikle bu
katılımcıların erkek cinsiyet rolü normlarına bağlılığı, cinsel önyargı, eril rol baskısı ve devlete
öfke alanlarında durumları değerlendirilmiştir. Daha sonra ise iki eşcinsel erkek arasındaki
samimi bir ilişkiyi anlatan video gösterilmiş ve daha videonun başında sinirlendikleri tespit
edilmiştir. Cinsel önyargının katılımcılarda öfkeye dönüştüğü ortaya koymuştur.
Herek (2009) , Amerika Birlekşik Devletleri’nde yaşayan gey, lezbiyen ve biseksüel 662
gönüllü katılımcıylabir çalışma yürütmüştür ve bu çalışmada katılımcıların yaklaşık %20’si
cinsel yönelimleri nedeniyle bir suçun mağduru olduklarını bildirmişlerdir. Ayrıca yaklaşık
yarısı sözlü tacize, %10’u da iş bulma ve barınma konularında ayrımcılığa maruz kalmıştır.
Araştırmanın bir diğer sonucuna göre ise geyler, lezbiyen ve biseksüellere oranla daha fazla
şiddete maruz kalmaktadırlar.
27
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Rogers, Mcree ve Arntz (2009), 128 üniversite öğrencisi üzerinde, üniversitede alınan
bilgi tabanlı dersler sonrasında homofobik tutum ile homofobik kişiler arasındaki fikir değişimi
ilişkisini incelemişlerdir.Çalışma sonucunda, cinsellik bilgi tabanlı müfredat dersine katılan
öğrencilerin homofobi seviyelerinin dönem boyunca anlamlı şekilde azaldığı görülmüştür.
Clinard (2010) eşcinsellerle ilgili demografik değişkenleri incelediği bir çalışmasında,
erkek eşcinsellerin çoğunlukla daha önce heteroseksüel evlilikler gerçekleştirdiklerini fakat
boşandıklarını ve birçoğunun hayatının büyük bölümünü şehirde geçirdiğini belirtmiştir.
Iraklis (2010) tarafından 222 üniversite öğrencisiyle birlikte yürütülen çalışmada
yakınlık kurmalarının lezbiyen ve geylere yönelik tutumları üzerindeki etkisi incelenmiştir.
Araştırmanın bulguları, eşcinsellere yönelik daha olumsuz tutumda bulunan öğrencilerin
lezbiyen ve geylerle hiç kontakta bulunmayan veya kendisini dindar olarak tanımlayan
öğrenciler olduklarını göstermektedir.
2.7. Eşcinsel Bireylere Yönelik Tutumlarla İlgili Türkiye’de Yapılan Araştırmalar
Türkiye’de heteroseksüellikten daha farklı olan cinsel yönelimler yoğun biçimde
ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Eşcinsel bireyler aile tarafından dışlanma, sosyal hayatta
karşılaşılan ayrımcı uygulamalar, eğitim süresince karşılaşılan ayrımcı yaklaşımlar, sağlık
hizmetlerine ulaşmak konusundaki sıkıntılar gibi toplumsal hayatın içindeki birçok alanda
çeşitli engellemelerle karşılaşmaktadırlar.
Sakallı’nın (2002b), geylere dair kalıp yargıların neler olduğunu araştırdığı çalışmasının
bulguları, araştırmaya katılan erkeklerin, eşcinselliği kadınsılıkla ilişkilendirdiklerini ve
transseksüellik/travestilikle aynı şey olduğunu düşündüklerini ortaya çıkarmıştır. Araştırmaya
göre, erkek katılımcılar, erkek eşcinseller hakkında “hemcinsinden hoşlanan, kadınsı giyinen ve
davranan, pırıltılı giysiler giyinen, kaş alan, kırıtarak yürüyen, duygusal, sorunlu, karşı cinsi
taklit eden, travesti” gibi kalıp yargılara sahipken; kadın katılımcılar “hemcinsinden hoşlanan,
kadınsı konuşan ve kadına benzeyen, yumuşak davranan ve ilgi isteyen, toplumda dışlanan”
şeklinde kalıp yargılara sahip olarak bulunmuşlardır.
Sakallı ve Uğurlu (2002) ayrıca eşcinsellere ilişkin tutumların değişimiyle ilgili de bir
çalışma yapmışlardır ve bu çalışmada lezbiyen bir kişinin öğrencilere tanıştırılarak onlarla
olumlu bir ortamda konuşması sağlanmış ve daha önceden hiç eşcinsel tanıdığı olmayan
öğrencilerde tutum değişikliği yaratıp yaratmayacağı ele alınmıştır. İlk önce psikoloji dışından
öğrencilerin seçmeli olarak aldığı “Sosyal Psikoloji’ye Giriş” dersindeki 89 üniversite
öğrencisinin eşcinsellere ilişkin tutumları ölçülmüştür. Böylece eşcinsel tanıdığı olan ve
olmayan öğrenciler belirlenmiştir. 45 gün sonra da hiç eşcinsel tanıdığı olmadığı belirlenen
katılımcılar iki ayrı sınıfa eşit olarak dağıtılmıştır. Gruplardan birine, 22 yaşındaki Ortadoğu
28
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Teknik Üniversitesi' nde okuyan lezbiyen bir öğrenci tanıtılmıştır. Bu lezbiyen öğrenci önce 15
dakika kadar kendini tanıtmış; sonra da toplam 45 dakika süreyle öğrencilerin sorularını
cevaplamıştır. Diğer grup ise bu lezbiyen öğrenci ile hiç tanıştırılmamıştır. Lezbiyen öğrenci ile
sosyal ilişkide bulunan gruptaki öğrenciler, lezbiyen kişi ile tanışamayan diğer gruptaki
öğrenciler gibi daha önce doldurdukları ölçeği tekrar doldurmuşlardır. Sonuçlara göre, tüm
öğrencilerin eşcinsellere ilişkin olumsuz tutumlara sahip oldukları bulunmuştur. Lezbiyen
öğrenci ile kısa bir süre olumlu iletişimde bulunan grubun ilk ve son test sonuçları arasında az
miktarda olumlu bir değişme gözlenmiştir; ancak bu değişme ölçeğin olumsuz tutumlar
kısmında kalmıştır. Yani, bu araştırma eşcinsellerle sosyal iletişimde bulunmanın kişilerin
olumsuz tutumlarında az miktarda olumlu bir değişme yaratılabileceğini ancak yine de bu
değişmenin olumlu tutumlar beslemeye yetmediğini göstermiştir.
Lambdaistanbul Derneği tarafından yayımlanan (2005) “Eşcinsel ve Biseksüellerin
Sorunları” isimli çalışmada eşcinsel ve biseksüel erkek ve kadınlarla bir alan araştırması
yapılmıştır. Çalışmanın yalnızca İstanbul’da ve 393 katılımcıyla yapılması gibi sınırlılıkları
bulunmasına rağmen, Türkiye’de eşcinsel bireylerin yaşadıkları problemlere ilişkin veriler
sağlaması açısından önemli bulunmuştur. % 38’nin kadın, % 62’sinin ise erkek olduğu
Katılımcıların % 8’nin 19 yaş altında, % 35’nin 20-24 yaş aralığında, % 28’nin 25-29 yaş
aralığında, % 22’sinin 30-39 yaş aralığında, % 7’sinin ise 40 yaş üstünde olduğu görülmektedir.
Eğitim durumları açısından çalışmaya katılanların % 3’nün ilkokul, % 6’sının ortaokul, %
49’nun lise, %35’nin üniversite ve % 6’sının yüksek lisans/doktora mezunu oldukları
görülmektedir. Çalışmaya katılanların % 40’ı kendisini istemediği halde heteroseksüel ilişkiler
yaşamaya zorladığını, % 32’si eşcinsel/biseksüel olduğu için cehenneme gideceğini
düşündüğünü ve % 31’i cinsel yönelimini düzeltilebilecek bir şey olarak gördüğü bir dönem
yaşadığını belirtmiştir. Katılımcıların % 56’sının geçmişte ve şimdi eşcinsel/biseksüel oldukları
için yalnız kalmaktan korktukları, % 56’sının ise devam eden şekilde doğru bilgiye
ulaşamamaktan kaynaklı kendi cinsel yönelimiyle ilgili olumsuz duygulara sahip oldukları
belirttikleri görülmüştür. Eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerini gizli ya da açık yaşama
durumlarına bakıldığında: % 39’nun annesinden, babasından ve tüm kardeşlerinden eşcinsel
olduğunu gizlediği; öğrenci olan 160 katılımcının % 18’nin öğretmenler, okul idaresi ve okul
arkadaşlarının hepsinden eşcinselliğini gizlediği; çalışan 268 katılımcının % 31’nin işveren,
müdür, iş arkadaşları, sorumluluğunda çalışanlar, iş bağlantıları, müşterilerin hepsinden
eşcinsel
olduğunu
gizlediği
ortaya
çıkmıştır.
Aynı
zamanda,
aileleri
ile
yaşayan
eşcinsel/biseksüel bireylerin cinsel yönelimlerini daha fazla gizlemek zorunda kaldıkları tespit
edilmiştir. Katılımcıların % 33’nün başkaları istediği için, % 17’sinin ise eşcinselliğinden
kurtulmak için psikolog/psikiyatra gittiği sonucu elde edilmiştir. Sağlık konusunda diğer dikkat
çekici bulgular ise “Doktora gitmen gerektiği halde eşcinsel/biseksüelliğinizin anlaşılmaması
29
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
için doktora gitmekten vazgeçtiğiniz oldu mu?” sorusuna 35 kişinin “evet” yanıtını vermiş
olması ve 16 kişinin eşcinsel/biseksüel olduğu için tedavi, muayene, tahlil gibi sağlık
hizmetlerinden gereği gibi faydalanamadığını belirtmiş olması biçiminde rapor edilmiştir.
Göregenli’nin (2006) yaptığı bir araştırmanın sonuçları, farklı cinsel yönelimlere sahip
kadınların % 58'i sözü edilen bu üç tip mağduriyetin en az birini yaşadıklarını ortaya
koymuştur. Yine aynı araştırmadaki eşcinsel kadınların % 34'ü babaları, % 24'ü erkek
kardeşleri ve % 15'i ise kız kardeşleri tarafından; eşcinsel erkeklerin ise % 30'u anneleri, %
23'ü babaları, % 43'ü erkek kardeşleri ve % 15'i de kız kardeşleri tarafından şiddet gördüklerini
bildirmişlerdir.
Göregenli ve Erel, üniversite öğrencileri arasında yaptıkları bir çalışma sonucunda,
katılımcıların yaşları ve sınıf düzeyleri ilerledikçe, homofobi düzeylerinin azaldığını
bulmuşlardır. Devam edilen bölüm açısından incelediklerinde ise sosyal bilimler öğrencilerinin
fen bilimlerinde okuyan öğrencilere göre daha düşük homofobi düzeyi sergilediklerin
görmüşlerdir (akt. Sakallı-Uğurlu, 2006).
Eşcinselliğin nedenleri hakkında yapılan nedensel yüklemeler bu bireylere yönelik
tutumları etkilemektedir. Eşcinselliğin, kontrol edilebilir olan kişisel tercih veya seçenek olarak
değil de kontrol edilemez olan biyolojik ve genetik faktörlere yüklenmesinin, olumsuz tutumları
azalttığı belirtilmektedir; çünkü biyolojik olarak ortaya çıkan bir durumu bireylerin kontrol
edebilme olanakları yoktur ve bu nedenle de ‘eşcinsellik’lerinden kendileri sorumlu değillerdir
(Sakallı-Uğurlu, 2006).
Sakallı-Uğurlu (2006) yayımladığı bir diğer tarama makalesinde, yurt dışında yapılan
araştırmaların hemen hepsinde eşcinsellere ve biseksüellere yönelik olumsuz tutumlar
saptanmış olduğunu bildirmektedir. Heteroseksüellerin, eşcinsel haklarını bir parça da olsa
kabullenir hale gelmelerinin sebeplerinden biri, eşcinsel aktivistlerin kendi davalarını ırksal
eşitlik ve kadın hakları hareketleri ile birlikte ele almaları olabilir
Türkiye’de yaş ortalaması 26 olan 329 katılımcının eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik
olumsuz tutumlarının değerlendirildiği bir çalışmada katılımcıların % 44’ü üniversite öğrencisi,
% 24’ü öğretmen, % 12’si polis ve % 20’si hekim olarak belirtilmiştir. Erkek katılımcıların, hem
kadın, hem erkek eşcinsellere yönelik olumsuz tutum puanlarının kadın katılımcılardan yüksek
olduğu bulunmuştur. Bu çalışmada; üç meslek grubu içinde en yüksek olumsuz puana sahip
grup polisler, ardından hekimler, ardından öğretmenler olarak görülmüştür (Akdaş, 2008).
Şah’ın (2009) Ankara ve İstanbul’da yaşayan üniversite öğrencisi ya da mezunu 362 kişi
üzerinde yaptığı, cinsel yönelimlere illşkin sosyal temsilleri ve homofobiyi incelediği
araştırmasında, eşcinsel karşıtı tutumları olanların (%74.30) eşcinselliği “normal” olarak
değerlendirmedikleri görülmektedir. Eşcinsel bireylere ilişkin sosyal temsillerde öne çıkan
değerlendirmelerden biri, eşcinsellerin “normal ve sağlıklı olmayan” (%28) kişiler olarak
30
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
değerlendirilmesidir. Çalışmanın sonucunda cinsel yönelimlere ilişkin birbirinden farklı
temsiller elde edilmiştir. Örneğin, eşcinsel, biseksüel ve transseksüel bireylere ilişkin olarak
elde edilen temsillere bakıldığında, her üçü için de hem olumlu hem olumsuz temsillerin var
olduğu görülmektedir. Böylece temsiller karşılıklı olarak birbirini etkileyebilmekte ve
dönüştürebilmektedir.
Okutan (2010) eşcinsellere yönelik tutumların, cinsiyetçilik, romantik ilişkilerde kadın
erkek rollerine yönelik kalıp yargılar ve bağlanma biçimleriyle olan ilişkisini incelemiştir.
Çalışmaya, Ankara, Gazi, Hacettepe Üniversiteleri’nin farklı fakülte ve bölümlerinde okuyan ve
öğrenci olmayan çeşitli kurumlardan toplam 400 kişi katılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre,
eşcinsellere yönelik tutumların, cinsiyetçilik ve romantik ilişkilerle ilgili kalıp yargıların
bağlanma biçemlerine göre değiştiğini göstermektedir. Eşcinsellere yönelik olumlu tutumları en
yüksek olan grup güvenli bağlananlardır. Aynı zamanda bu bireylerin cinsiyetçi tutumlar ve
kalıp yargıları daha az benimsedikleri görülmektedir.
Ummak’ın (2012) Mersin Üniversitesi öğrencileri üzerinde yaptığı bir başka çalışmada
ise,Fen Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin Eğitim Fakültesi öğrencilerine, İdari Bilimler Fakültesi
öğrencilerine ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere
yönelik daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. Mühendislik Fakültesi
öğrencileri, Eğitim Fakültesi öğrencilerine, İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerine, Sosyal Bilimler
Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine ve Diğer Fakülte öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere
yönelik daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. İletişim Fakültesi öğrencileri,
Eğitim Fakültesi öğrencilerine, İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerine, Sosyal Bilimler Meslek
Yüksek Okulu öğrencilerine ve Diğer Fakülte öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere yönelik
daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. Eğitim Fakültesi öğrencilerinin ise Sosyal
Bilimler Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine göre lezbiyen ve geylere yönelik daha olumlu
tutumlara sahip oldukları görülmüştür.
LGBT’lere yönelik baskı ve ayrımcılığın boyutlarını gösteren bir başka çalışma da Kaos
GL Derneği tarafından yayınlanan "Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli İnsan Hakları
İzleme Raporu"dur. Bu raporda LGBT bireylere yönelik sadece söz konusu yıl içerisinde
içerisinde gerçekleşen 4 nefret cinayeti, 1 tecavüz, 10 nefret saldırısı, 1 linç girişimi, 1
kundaklama ve 1 kaçırılma vakası rapor edilmiştir (Kaos GL, 2013).
LGBT bireylerin ruh sağlığı üzerine Yalçınoğlu (2013) tarafından 210 eşcinsel ve
biseksüel erkek katılımcıyla gerçekleştirilen çalışmada, katılımcılara İçselleştirilmiş Homofobi
Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve Genel Sağlık Anketi-12 uygulanmıştır. Uygulama sonucunda
katılımcıların yaklaşık %20’sinde içselleştirilmiş homofobik tutumlar
bulunduğu ve
içselleştirilmiş homofobiye sahip olan katılımcılarda diğerlerine göre daha fazla depresyon
gözlemlendiği tespit edilmiştir.
31
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Şenel (2014) çevresel faktörlerin öneminin ortaya koyup11 lezbiyen ve 3 biseksüel
kadınla derinlemesine görüşmeler yaparak gerçekleştirdiği nitel çalışmada, katılımcıların
yaşadığı ayrımcı tutumların gündelik hayatlarına yansımalarını incelemiştir. Bu çalışma, ailesi
tarafından uygulanan baskı, ayrımcılık ve şiddete maruzkalan lezbiyen ve biseksüel kadınların
hayatlarından kesitler sunmaktadır. Aynı zamanda, bu bireyler üzerinde, heteroseksist
normların yarattığı duygusal ikilemleri de ele almaktadır.
Bakır Ayğar, Gündoğdu ve Ayğar’ın (2015) Mersin Üniversitesi öğrencilerinin
eşcinsellere yönelik tutumları üzerine yaptığı bir diğer çalışmada cinsiyet, sınıf, bölüm ve
eşcinsel tanıdıklık değişkenlerinin LGBT bireylere yönelik tutumu ve homofobi düzeyini
etkilediği bulunmuştur. Bulgular göre, kız öğrencilerin tutumlarının erkek öğrencilere göre daha
olumlu ve homofobi düzeyleri daha düşük bulunurken, sınıf düzeyi arttıkça öğrencilerin
eşcinsellere yönelik tutumlarının olumlu yönde arttığı ve homofobi düzeylerinin de azaldığı
görülmüştür.Ayrıca, eşcinsel tanıdığı olan öğrencilerin eşcinsellere yönelik tutumlarınıneşcinsel
tanıdığı olmayanlara göre daha olumlu ve daha az homofobik olduğu, PDR bölümünde öğrenim
gören öğrencilerin ise, eğitim fakültesinde öğrenim gören diğer bölüm öğrencilerine göre
eşcinsellere karşı daha olumlu ve homofobi düzeylerinin daha düşük olduğu rapor edilmiştir.
Kabacaoğlu (2015) gey ve lezbiyenlerde açılma sürecini incelediği çalışmasında, kimlik
kabülünün genellikle hemcinsleriyle olan ilk cinsel deneyimlerinin sonrasında ve üniversite
yıllarında
sağlandığınıbelirtilmektedir.Bu
açılma
öncesinde,bireyin
çevresindeki
diğer
eşcinsellere yönelik gözlediği olumsuz tutum ve davranışların başkalarına açılma konusunda
kaygı ve çatışma yaşamasına neden olduğunu belirtmektedir. Birey tarafından önem atfedilen
kişilerin olumsuz tepkileri, bireyin özgüvenini kaybetmesine ve hayal kırıklığı yaşamasına
sebep olmaktadır. Bununla birlikte olumlu tepkilerle karşılaşmak ise bireyin özgüveninin
yükselmesine ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olmaktadır. Araştırma sonucundaysa
bireylerin genellikle arkadaşları, kardeşleri, kuzenleri gibi kendi yaş grubuna dahil olan
kişilerden olumlu tepkiler aldığı görülmektedir. Toplumsal cinsiyet kalıpları, aile ve dini
inançlar cinsel yönelim kimliğini kabullenmeyi zorlaştırırken; açık görüşlü bir arkadaş
çevresine sahip olmak cinsel yönelim kimliğini kabullenmeyi kolaylaştırmaktadır. Katılımcılar
eşcinsel olduklarını kabullenmelerinin ardından bunu ilk olarak yakın arkadaşları ile
paylaşmışlardır. Ancak özellikle ebeveynlerin, eşcinselliğe yönelik olumsuz tutumlarını büyük
ölçüde koruduklarını rapor etmektedir. Ebeveyn desteğinden mahrum kalmanın eşcinsel
bireyler için yaygın bir sorun olduğu söylenebilir. Önemli bir sosyal destek mekanizmasından
mahrum kalmak eşcinsel bireylerin iyilik hallerini olumsuz etkilemekte ve kendilerini
gerçekleştirmelerin önüne geçmektedir. Açılama sonrasındaysa katılımcıların büyük çoğunluğu
kimliklerini kabullenmelerinin ardından kendilerini daha rahat hissettiklerini belirtmiştir.
32
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
3. YÖNTEM
Bu bölümde, araştırmanın modeli, çalışma grubu, araştırmada kullanılan veri toplama
araçları ve verilerin analizinde kullanılan istatistiksel yöntemlerle ilgili bilgilere yer verilmiştir.
3.1. Araştırma Modeli
Bu araştırma mevcut durumu inceleyen betimsel yöntemle yapılmış tarama modeli
niteliğindedir. Bu doğrultuda Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları ve
dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının
cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik,
üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık
düzeyleri,
eşcinselbireyliğin
olası
nedenleri
hakkındaki
görüşlere
göre
farklılaşıp
farklılaşmadığı araştırılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni eşcinsel bireylere yönelik
tutumlar, bağımsız değişkenleri ise cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent
kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel
tanıdıklık/yakınlık deneyimleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşleridir.
3.2. Çalışma Grubu
Araştırma grubunu, 2014-2015 eğitim-öğretim yılında, Mersin Merkez ilçelerde
(Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli) çalışan farklı branşlardaki öğretmenler arasından
araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 609’u kadın ve 618’i erkek toplam 1227
öğretmenden oluşrmaktadır. Araştırma grubunun bağımsız değişkenlere (cinsiyet, medeni
durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun
olunan
branş,
dini
inanç,
eşcinsel
birey
tanıdıklık
deneyimleri/yakınlık
düzeyleri,
eşcinselbireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlerine göre dağılımı aşağıda tablolar halinde
verilmiştir:
Tablo 3.2.2. Cinsiyet Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Kadın
Erkek
Toplam
f
609
618
1227
%
49.6
50.4
100
Tablo 3.2.1’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılanların 609 (%49.6) kadın
öğretmenlerden, 618’i (%50.4) erkek öğretmenlerden oluşmuştur.
33
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 3.2.2. Medeni Durum Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Bekar
Evli
Diğer
Toplam
f
279
809
139
1227
%
22.7
65.9
11.3
100
Tablo 3.2.2’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenlerin medeni duruma göre
dağılımı değerlendirildiğinde, 279’unun (%22.7) bekar, 809’unun (%65.9) evli ve 139 ‘unun
(%11.3) diğer kategorisinde olduğu görülmektedir.
Tablo 3.2.3. Mezun Olunan Lise Türü Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Düz Lise
Özel Okul
Meslek Lisesi
Genel Lise
İmam Hatip Lisesi
Toplam
f
%
514
41.9
2.5
31
195
414
73
1227
15.9
33.7
5.9
100
Tablo 3.2.3’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenler mezun oldukları lise
türüne göre değerlendirildiğinde; 514’ünün (%41.9) düz lise, 31’inin (%2.5) özel okul, 195’inin
(%15.9) meslek lisesi, 414’ünün genel lise(Anadolu lisesi, Fen lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi,
Anadolu Öğretmen Lisesi) (%33.7), 73’ünün (5.9) ise İmam Hatip lisesinden mezun oldukları
görülmektedir.
Tablo 3.2.4. Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Kır Kökenli
Göç Etmiş
Kent Kökenli
Toplam
f
285
558
384
1227
%
23.2
45.5
31.3
100
Tablo 3.2.4’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenlerin 285’i (%23.2)
kendisini ve ailesini kır kökenli, 558’i (%45.5) göç etmiş ve 384’ü (31.3) ise kentli olarak
tanımlamaktadır.
34
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 3.2.5. Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Sınıf Öğretmeni
Görsel Sanatlar Öğretmeni
Beden Eğitimi Öğretmeni
Türkçe Öğretmeni
Okul Öncesi Öğretmeni
Diğer Branşlar
Toplam
f
218
76
75
59
52
747
1227
%
17.8
6.2
6.1
4.8
4.2
60.9
100
Tablo 3.2.5’de görüldüğü üzere,araştırmaya katılan öğretmenler üniversiteden mezun
oldukları branşa göre değerlendirildiğinde ise 218’inin (%17.8) Sınıf Öğretmenliği, 76’sının (%
6.2) Görsel Sanatlar Öğretmenliği, 75’inin (% 6.1) Beden Eğitimi Öğretmenliği, 59’unun (%
4.8)Türkçe Öğretmenliği, 52’sinin (% 4.52) Okulöncesi Öğretmenliği, 747’sinin (% 60.9) diğer
branşlardan mezun oldukları görülmektedir.
Tablo 3.2.6. Dini İnanç Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Tanrıya inanan
Tanrıya inanıp dine inanmayan
Bir dine inananan
Toplam
f
122
153
952
1227
%
9.9
12.5
77.6
100
Tablo 3.2.6’da görüldüğü üzere, araştırmaya katılan öğretmenler dini inançlarına göre
değerlendirildiğinde,122’sinin (% 9.9) Tanrı’ya inanmadığı, 153’ünün (% 12.5) Tanrı’ya inandığı
fakat bir dine inanmadığı, 952’sinin (% 77.6) ise bir dine inandığı ve gereklerini yerine getirmek
için uğraştığı görülmektedir.
Tablo 3.2.7.1. Tanıdıklık Deneyimleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Var
Yok
f
194
1033
%
15.8
84.2
Tablo 3.2.7.1’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılan öğretmenler eşcinsel birey
tanıdıklık deneyimlerine göre değerlendirildiğinde, 194’ünün (%15.8) çeşitli yakınlık
derecelerinde tanıdığı olduğu 1033’ünün (%84.2) ise hiç tanıdığı olmadığı görülmektedir.
35
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 3.2.7.2. Yakınlık Düzeyleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Hiç Yakın Değil
Biraz Yakın
Yakın
Toplam
f
58
87
49
1227
%
29.9
44.8
25.3
100
Tablo 3.2.7.2’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılan eşcinsel birey tanıdığı olan 194
öğretmenden, 58’inin (% 29.9) tanıdığı bireyin hiç yakın olmadığı, 87’sinin (% 44.8) biraz yakın
olduğu, 49’unun (% 25.3) yakın olmadığı görülmektedir.
Tablo 3.2.8. Eşcinsel Bireyliğin Olası Nedenleri Değişkeni İçin Frekans ve Yüzde Değerleri
Gruplar
Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları
Ruhsal bozukluk
Genetik kalıtım
Annenin baskın karakterli olması
Beyin gelişimi ve yapısı
Çocukken karşı cinsin giysilerinin
giydirilmesi
Babanın zayıf karakterli olması
Çocuklukta taciz (Diğer)
Merak(Diğer)
Hiçbir fikrim yok
Toplam
f
645
551
425
413
417
254
%
52.6
44.9
34.6
33.7
25.8
20.7
253
64
48
83
1227
20.6
5.2
3.9
6.8
100
Tablo 3.2.8’de görüldüğü üzere, araştırmaya katılan öğretmenler eşcinselbireyliğin olası
nedenleri hakkındaki düşüncelerine göre değerlendirildiğinde, 425’inin (%34.6) genetik
kalıtımdan kaynaklandığını, 413’ünün (%33.7) anne karakterinden, 253’ünün (%20.6) baba
karakterinden, 645’inin (%52.6) aile içi iletişimden, 254’ünün (%20.7) çocuklukta giydirilen
giysilerden kaynaklandığını düşündüğü, 317’sinin (%25.8) ruhsal bozukluk olarak gördüğü,
83’ünün (%6.8) hiçbir fikrinin olmadığı görülmektedir. Diğer neden olarak ise, 64’ünün (%5.2)
çocuklukta taciz ve 48’inin (%3.9) duyulan merak sebebiyle eşcinsel birey oldukları
belirtilmektedir. Bu tabloda kişisel bilgi formunu gönüllü olarak dolduran öğretmenlerin birden
fazla seçeneği işaretleyebilme durumlarına göre olan istatistiksel veriler belirtilmiştir.
3.3. Veri Toplama Araçları
Bu araştırmada, katılımcıların kişisel bilgilerini toplamak amacıyla araştırmacı
tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu” ve öğretmenlerin LGBT bireylere yönelik tutumlarını
ölçmek amacıyla da Herek (1988) tarafından geliştirilen, Duyan ve Gelbal (2004) tarafından da
Türkçeye uyarlanan Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği (LGYT) – Gözden Geçirilmiş Kısa
36
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Sürümü (The Attitudes Toward Lesbians and Gay Men Scale – The Revised Short Version)
kullanılmıştır.
3.3.1. Kişisel Bilgi Formu
Kişisel Bilgi Formu, araştırmanın bağımsız değişkenlerine ilişkin veri toplamak amacıyla
araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Bu formda katılımcıların, cinsiyet, medeni durum, mezun
oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini
inanç, eşcinsel tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinselbireyliğin olası nedenleri
bilgilerini almaya yönelik ifadeler bulunmaktadır
3.3.2. Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği-Kısa Sürümü
Herek (1988) tarafından geliştirilen Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum Ölçeği (LGYT) –
Gözden Geçirilmiş Kısa Sürümünün (The Attitudes Toward Lesbians and Gay Men Scale - The
Revised Short Version) Türkçeye uyarlama, geçerlik ve güvenirlik çalışmaları Duyan ve Gelbal
(2004) tarafından Hacettepe Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin lisans düzeyindeki farklı
fakülte ve bölümlerinden toplam 315 öğrenci üzerinde yapılmıştır.
LGYT Ölçeği’nin üç farklı sürümü bulunmaktadır ve bu çalışmada Gözden Geçirilmiş Kısa
Sürüm1’in güvenirlik ve geçerlik çalışması yapılmıştır. Bunda en büyük etken bu sürümün
insanların lezbiyen ve geylere yönelik tutumlarını karşılaştırmaya olanak sağlamasıdır. Diğer iki
sürüm bu olanağı vermemektedir.
3.3.2.1. Geçerlik Çalışmaları
3.3.2.1.1. Dil Geçerliği
LGYT Ölçeği’nin dil geçerliği için aşağıda belirtilen işlemler yapılmıştır. Orijinali İngilizce
olan LGYT Ölçeğinin, Hacettepe Üniversitesi’nde akademisyen olan altı kişiye Türkçe çevirisi
yaptırılmıştır.Daha sonra bu çeviriler bir araya getirilerek hepsinin ortak yönleri aranmış ve
farklılık gösteren ifadeler, çeviri yapan kişiler ile görüşülerek ortak bir cümle haline getirilmiştir.
Uzman görüşüne dayanarak oluşturulan Türkçe formu, öncekinden farklı altı kişi tarafından
tekrar İngilizce’ye çevrilmiştir. Ölçeğin orijinal hali ile tekrar İngilizce’ye çevrilmiş hali
Hacettepe Üniversitesinden dört akademisyene incelettirilerek, ikisi arasında farklılığın
olmadığı yönünde ortak görüşe varılmıştır. Uzman görüşü referans alınarak elde edilen ölçeğin
Türkçe formu ile İngilizce formunun aynı anlamı ifade edip etmediğini, uygulamada görebilmek
açısından, iyi derecede İngilizce bilgisine sahip Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
37
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Sosyal Hizmet Anabilim Dalı yüksek lisans programı öğrencilerinden 18 kişiye uygulanmış ve
her iki ölçekten alınan puanlar arasında Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı 0.997
(p=0.000) olarak bulunmuştur. Elde edilen korelasyon katsayısına ve uzman görüşlerine
bakılarak ölçeğin çeviri açısından paralelliğin sağlandığı kabul edilmiştir.
3.3.2.1.2. Yapı Geçerliği
Yapı geçerliğini belirlemek amacıyla faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizi ile ölçeğin,
ölçmek istediği yapıyı ölçüp ölçmediği belirlenmeye çalışılmıştır. Faktör analizine alınan
değişkenlerin
(maddelerin)
kaç
faktörde
toplandığını
belirlemek
amacıyla
öncelikle
özdeğerlereve açıklanan yüzdelere bakılmıştır.Özdeğerler incelendiğinde, 1.00’ın üzerinde iki
bileşenin olduğu ve bunun da ölçeğin iki faktörlü bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ancak
birinci bileşene ait özdeğerin ikinci bileşene ait özdeğerden en az üç kat yüksek olması ve
ikincisi ile daha sonrakiler arasında çok fazla bir farkın olmaması ölçeğin tek boyutlu olduğunu
göstermektedir.Tablodan da anlaşılacağı üzere birinci bileşene ait özdeğer 5.921 iken,
ikincisinde 1.446’ya ve üçüncüsünde ise 0.904’e düştüğü görülmektedir. Birinci bileşene ait
özdeğer ile ikinci bileşene ait özdeğer arasında dört katı geçen bir fark vardır. Elde edilen bu
sonuçlar LGYT Ölçeği’nin tek boyutlu olduğuna işaret etmektedir.
Birinci faktörün tek başına toplam değişkenliğin % 59.209’unu; iki faktör birlikte %
73.668’ini açıkladığı görülmektedir.Birinci faktörde her bir maddenin oldukça yüksek (en düşük
üçüncü maddede 0.473) yükleri bulunmaktadır.Bir maddenin birden çok faktörde yüklerinin
fazla olması, bu maddelerin o boyutlar içerisinde de olabileceği anlamına gelir. Bu nedenle 8. ve
3. maddelerin birinci boyutta yer almasının tek boyutluluğu azaltmayacağı gibi artırabilir.
Toplam varyansın açıklanma yüzdesinin yüksekliği ve birinci faktörde maddelerin yüklerinin
yüksekliği, LGYT Ölçeği’nin ölçmek istediği yapıyı ölçebildiğini gösterdiğinden dolayı geçerlidir.
3.3.2.1.3. Benzer Ölçekler Geçerliği
Benzer ölçekler geçerliğini belirlemek amacıyla, çalışma kapsamına alınan bütün
öğrencilere LGYT Ölçeği ile birlikte Cinsel Tutum Ölçeği’nin Homoseksüalite Alt Ölçeği
uygulanmıştır. Bu alt ölçek LGYT Ölçeği ile benzer özellikleri ölçtüğünden ölçüt olarak alınmıştır.
Öğrencilerin Homoseksüalite Alt Ölçeği (Diğerleri)’nden aldıkları puanlar ile LGYT Ölçeği’nden
aldıkları puanlar arasındaki korelasyon (Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon), r = 0.798
(p=0.000) olarak bulunmuştur. Bu katsayı LGYT Ölçeği’nin Homoseksüalite Alt Ölçeği (diğerleri)
ile benzerlik gösterdiğini; bu nedenle benzer ölçekler geçerliğine sahip olduğunu
göstermektedir.
38
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
3.3.2.2. Güvenirlik Çalışmaları
3.3.2.2.1. Cronbach Alpha İç Tutarlık Katsayısı
Ölçeği oluşturan maddelerin iç tutarlılığını belirlemek amacıyla Cronbach Alpha
Katsayısı hesaplanmış ve 0.91 olarak belirlenmiştir.
3.3.2.2.2. Test-Tekrar Test Güvenirlik Katsayısı
Ölçeğin test-tekrar test güvenirlik katsayısını belirlemek amacıyla Hacettepe
Üniversitesi’ndeki 61 öğrenciye LGYT Ölçeği üç hafta arayla iki kez uygulanmış ve öğrencilerin
ölçekten aldıkları puanlar arasındaki korelasyon katsayıları 0.848 olarak bulunmuştur. Elde
edilen bu sonuç ölçeğin farklı zamanlarda uygulanmasıyla elde edilen puanları arasında yüksek
bir tutarlılık olduğunu göstermiştir.
3.3.2.2.3. Madde Toplam Test Korelasyon Katsayısı
Ölçeğinmadde geçerliğine ve homojenliğine ilişkin olarak madde toplam test korelasyon
katsayıları hesaplanmış ve 0.43 ile 0.88 arasında değiştiği bulunmuştur.
3.3.2.3. Ölçeğin Puanlanması ve Yorumlanması
Bireylerin erkek ve kadın eşcinselliğine karşı tutumlarını belirlemeye yönelik ölçekte,
beşi erkeklerin ve beşi de kadınların eşcinselliğini yoklayan toplam on madde bulunmaktadır.
Maddelerde belirtilen düşünceye, bireylerden “Hiç katılmıyorum”, “Katılmıyorum”, “Kararsızım”,
“Katılıyorum” ve “Tamamen katılıyorum” olmak üzere beş derecede görüş bildirmeleri
istenmektedir. Eşcinselliğe karşı maddelerden altısı olumsuz ve dördü de olumlu anlam
taşımaktadır.Olumlu maddeler puanlanırken “Tamamen katılıyorum” cevabı “5” ile ve “Hiç
katılmıyorum” cevabı ise “1” ile puanlanmaktadır.Olumsuz maddelerin puanlanmasında da "Hiç
katılmıyorum” cevabı “5” ile “Tamamen katılıyorum” cevabı da “1” ile puanlanmaktadır.
Ölçekten alınan yüksek puanlar, eşcinselliğe yönelik tutumların olumlu; düşük puanların
ise olumsuz tutum olduğu anlamına gelmektedir.Ölçekle ilgili olarak bir norm çalışması
yapılmamıştır; bu nedenle ölçek farklı gruptan gelen deneklerin tutumları arasında bir
karşılaştırma yapmaya olanak sağlamaktadır.
39
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Bu araştırma için ölçeği oluşturan maddelerin iç tutarlılığını veren cronbach alpha
katsayısı hesaplanmıştır. SPSS 20.0 ile maddelerin iç tutarlılık katsayısı 0.951 olarak
hesaplanmıştır.
3.4. Veri Analizi
Veri toplama işlemi bitirildikten sonra elde edilen veriler uygun istatistiksel işlemleri
bilgisayarda yapmak üzere hazır hale getirilmiştir. Araştırmadan elde edilen verilerin
istatistiksel analizi için SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır. Analize, uygulanan formları tam
ve doğru olarak dolduran bireylerin verileri alınmış, kişisel bilgi formu ve ölçekte eksiği olan
bireylerin verileri değerlendirmeye alınmamıştır. Bu durumda gönüllü olarak araştırmaya
katılmayı kabul eden 1249 katılımcıya verilen kişisel bilgi formu ve ölçekten eksik ve hatalı
doldurma gibi nedenlerden dolayı toplam 1227’si işlem görmüştür. Verilerin analizi sürecinde
öncelikle veri setinin yapılacak olan analizler için uygun olup olmadığı incelenmiştir.
Araştırmada incelenen değişkenlere ilişkin verilerin normal dağılması ve varyansların homojen
olması nedeniyle veri analizi olarak parametrik testlerden yararlanılmıştır. Bu doğrultuda
öncelikle, katılımcıların demografik özelliklerini ortaya koymak için yüzde ve frekanslar
kullanılmıştır. Daha sonra ise katılımcıların eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının cinsiyetlerine
ve eşcinsel birey tanıdıklık deneyimlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığını test etmek amacıyla t
testi; medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/kırsal kökenlilik,
üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey yakınlık düzeyine göre farklılaşıp
farklılaşmadığını test etmek amacıyla ise tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır.
Ortaya çıkan farkın kaynağını belirlemek amacıyla ise Scheffe testi kullanılmıştır. Bağımsız
değişkenlerin etki büyüklüğünü belirlemek için eta kare (η2) değerine bakılmıştır.
40
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
4. BULGULAR
Bu bölümde araştırmanın problemlerine ilişkin olarak elde edilen bulgulara yer
verilmiştir. Bu doğrultuda, Mersin Merkez ilçelerdeki (Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli), özel
okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel
bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet, medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent
kökenlilik/kırsal kökenlilik, üniversiteden mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey
tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri, eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki
görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığına bakılmıştır.
4.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo 4.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını
Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları
LGYT Ölçeği
Gey Tutum
Lezbiyen Tutum
Genel Tutum
Cinsiyet
N
X
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
609
618
609
618
609
618
14.04
11.61
14.19
12.18
28.24
23.79
S
6.28
5.75
6.30
5.89
12.36
11.37
t
p
2
7.09
.000*
.04
5.79
.000*
.04
6.56
.000*
.03
*p>.05
Tablo 4.1 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan kadın öğretmenlerin gey tutum,
lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarının her üçünde de erkek öğretmenlerin gey
tutum, lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarından yüksek olduğu görülmektedir.
Benzer biçimde, cinsiyetler arasında gey tutum (t(1225)=7.09, p<.05), lezbiyen tutum (t(1225)=5.79,
p<.05) ve genel tutum (t(1225)=6.56, p<.05) puanları açısından kadın öğretmenler lehine
istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olduğu göze çarpmaktadır. Diğer bir deyişle,
araştırmaya katılan kadın öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutum puanları, erkek
öğretmenlerden daha yüksek bulunmuştur.
Diğer yandan, elde edilen eta kare değerlerine göre cinsiyet değişkeninin gey tutum ( 2=
.04), lezbiyen tutum ( 2= .03) ve genel tutum ( 2= .03) puan ortalamalarına etkisi küçük
düzeyde bulunmuştur ve cinsiyet değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin sırasıyla % 4, %
3 ve % 3’ünü açıkladığı söylenebilir.
41
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
4.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo 4.2. LGYT Ölçeği Puanlarının Medeni Durum Değişkenine Göre Farklılaşıp
Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
LGYT Ölçeği
Gey Tutum
Lezbiyen
Tutum
Genel Tutum
Medeni
Durum
Bekar
Evli
Diğer
Bekar
Evli
Diğer
Bekar
Evli
Diğer
Anlamlı Fark
2
Bekar>Diğer,
Evli
.06
.000*
Bekar>Diğer,
Evli
.06
.000*
Bekar>Diğer,
Evli
.06
N
X
S
F
p
279
809
139
279
809
139
279
809
139
15.68
11.96
12.06
15.91
12.23
13.24
31.60
24.19
25.30
6.18
5.89
5.78
6.05
5.92
6.27
11.93
11.62
11.62
41.98
.000*
39.23
41.88
*p<.05
Tablo 4.2 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin medeni
durumlarına göre gey tutum (F(2-1224)= 41.98, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 39.23, p<.05) ve
genel tutum (F F(2-1224)= 41.88, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir
fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc test
olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin medeni durum değişkenine
göre, bekar olan öğretmenlerin her üç tutum puanının da medeni durumu evli ve diğer olan
öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür.
Buna ek olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre medeni durum değişkeninin gey
tutum ( 2= .06) , lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi
orta düzeyde bulunmuştur ve medeni durum değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her
üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir.
4.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo 4.3 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin mezun oldukları
lise türüne göre gey tutum (F(2-1224)= 38.05, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 32.04, p<.05) ve
genel tutum (F F(2-1224)= 36.39, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir
fark olduğu görülmektedir. Gruplar arasında ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak
amacıyla post hoc testlerinden uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin tüm
tutum puanları açısından mezun oldukları lise türü değişkenine göre, anlamlı farklılaşmanın 3
grup oluşturduğu görülmektedir. Buna göre, tüm tutum puanları açısından ÖO ve ATL'lerden
mezun olan öğretmenlerin DL, ML ve İHL'den mezun olan öğretmenlerden; DL'den mezun olan
öğretmenlerin ise İHL'den mezun olan öğretmenlerden daha yüksek puan ortalamalarına sahip
olduğu görülmektedir. Buna ek olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre; öğretmenlerin
42
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
mezun oldukları lise türü değişkeninin gey tutum ( 2= .06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel
tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin mezun
oldukları lise türüdeğişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin her üçü için de
% 6'sını
açıkladığı söylenebilir.
Tablo 4.3. LGYT Ölçeği Puanlarının Lise Türü Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını
Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
LGYT
Ölçeği
Gey
Tutum
Lezbiyen
Tutum
Genel
Tutum
Lise Türü
N
X
S
Düz Lise (DL)
Özel Okul (ÖO)
Meslek Lisesi (ML)
Genel Lise (GL)
İmam Hatip Lisesi
(İHL)
Düz Lise (DL)
Özel Okul (ÖO)
Meslek Lisesi (ML)
Genel Lise (GL)
İmam Hatip Lisesi
(İHL)
Düz Lise (DL)
Özel Okul (ÖO)
Meslek Lisesi (ML)
Genel Lise (GL)
İmam Hatip Lisesi
(İHL)
514
31
195
414
73
12.07
17.35
10.72
15.10
8.78
5.85
5.68
5.41
6.14
4.08
514
31
195
414
73
12.32
16.96
11.52
15.40
9.42
5.76
5.74
5.89
6.24
4.50
514
31
195
414
73
24.40
34.32
22.25
30.50
18.20
11.3
6
11.3
4
10.9
8
12.1
9
8.27
F
p
38.05
Anlamlı
Fark
2
ÖO>DL, ML,
.000* İHL
ATL>DL,
.06
ML, İHL
DL>İHL
32.04
ÖO>DL, ML,
İHL
.000* ATL>DL,
.06
ML, İHL
DL>İHL
36.39
ÖO>DL, ML,
İHL
.000* ATL>DL,
.06
ML, İHL
DL>İHL
*p<.05
4.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo
4.4
incelendiğinde,
araştırma
grubunu
oluşturan
öğretmenlerin
kent
kökenlilik/kırsal kökenliliğegöre gey tutum (F(2-1224)= 25.03, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)=
16.42, p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 21.29, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel
olarak anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak
amacıyla post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin kent
kökenlilik/kırsal kökenlilik değişkenine göre, kent kökenli öğretmenler ile göç etmiş
öğretmenlerin her üç tutum puanının da kır kökenden olan öğretmenlerden anlamlı olarak
farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Buna ek olarak, elde edilen eta kare
43
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
değerlerine göre; öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenlilik değişkeninin gey tutum ( 2=
.06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde
bulunmuştur ve öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenlilik değişkeni üzerindeki gözlenen
değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir.
Tablo 4.4. LGYT Ölçeği Puanlarının Kent Kökenlilik/Kırsal Kökenlilik Değişkenine Göre
Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
LGYT
Ölçeği
Gey Tutum
Lezbiyen
Tutum
Genel
Tutum
Kent
Kökenlilik/Kırsal
Kökenlilik
Kır Kökenli
Göç etmiş
Kentli
Kır Kökenli
Göç etmiş
Kentli
Kır Kökenli
Göç etmiş
Kentli
N
X
S
285
558
384
285
558
384
285
558
384
10.78
12.99
14.08
11.51
13.31
14.22
22.29
26.30
28.30
5.30
6.25
6.18
5.30
6.30
6.32
10.33
12.30
12.31
F
p
25.03
.000*
16.42
.000*
21.29
.000*
Anlamlı
Fark
2
Kentli, Göç
Etmiş>Kır
.06
Kökenli
Kentli, Göç
Etmiş>Kır
.06
Kökenli
Kentli, Göç
Etmiş>Kır
.06
Kökenli
*p<.05
4.5.Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo 4.5 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin üniversiteden
mezun olunan branşa göre gey tutum (F(2-1224)= 9.91, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 8.63,
p<.05) ve genel tutum (F F(2-1224)= 9.54, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak
anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla
post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin üniversiteden
mezun olunan branş değişkenine göre, PDR mezunu öğretmenlerin her üç tutum puanının da
diğer branştan olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu
görülmüştür. Geylere yönelik tutum puanları incelendiğinde, PDR branşı öğretmenlerinin RES,
TÖ, MAT, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB, İMÖ'lerinden anlamlı derecede farklılık
göstermektedir. Buna ek olarak, FG öğretmenlerinin BE, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB öğretmenlerinden,
YD öğretmenlerinin ise SÖ, MBÖ, DKAB’lere göre daha olumlu olduğu ve anlamlı farklılık
gösterdiği görülmektedir. Lezbiyenlere yönelik tutum puanları incelendiğinde, PDR branşı
öğretmenlerinin MAT, TAR, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB’lerden anlamlı derecede farklılık
gösterdiği görülmektedir. Ayrıca YD öğretmenlerinin SÖ’lere göre daha olumlu olduğu ve
anlamlı farklılık gösterdiği görülmektedir.Genel tutum puanları incelendiğinde, PDR branşı
öğretmenlerinin TÖ, MAT, TAR, BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ, DKAB, İMÖ’lerden anlamlı derecede
44
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
farklılık göstermektedir. Ayrıca YD öğretmenlerinin SÖ, MBÖ, DKAB’lere göre daha olumlu
olduğu ve anlamlı farklılık gösterdiği görülmektedir. Buna ek olarak, elde edilen eta kare
değerlerine göre; öğretmenlerin aile kökeni değişkeninin gey tutum ( 2= .06) , lezbiyen tutum (
 2=
.06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve
öğretmenlerin üniversiteden mezun olunan branş değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin
her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir.
Tablo 4.5. LGYT Ölçeği Puanlarının Üniversiteden Mezun Olunan Branş Değişkenine Göre
Farklılaşıp Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
LGYT
Ölçeği
Gey Tutum
Lezbiyen
Tutum
Branş
PDR
FG
YD
ÖE
MÜZ
BİY
OÖÖ
TDE
RES
COĞ
FİZ
TÖ
MAT
KİM
TAR
BE
İFBÖ
SÖ
SBÖ
MBÖ
DKAB
İMÖ
PDR
FG
YD
ÖE
MÜZ
BİY
OÖÖ
TDE
RES
COĞ
FİZ
TÖ
MAT
KİM
TAR
BE
İFBÖ
N
X
S
77
21
69
25
41
37
52
35
76
19
48
59
70
33
40
75
54
218
49
71
35
23
77
21
69
25
41
37
52
35
76
19
48
59
70
33
40
75
54
18.44
17.28
16.53
14.36
15.46
14.48
14.36
13.60
13.10
12.10
13.22
12.47
12.15
12.21
12.17
11.92
11.88
10.93
10.71
10.42
8.60
10.04
18.76
17.28
16.13
14.20
15.43
14.83
14.23
14.48
14.18
14.42
13.12
13.35
12.74
12.42
12.05
12.16
12.14
5.27
6.00
6.09
6.09
6.30
5.87
5.55
7.40
6.07
4.95
7.30
5.46
5.27
5.97
6.35
6.06
5.62
5.43
4.85
5.01
4.00
4.76
5.17
6.18
5.75
6.06
6.10
5.98
5.52
7.33
7.06
7.04
6.34
6.01
5.69
5.78
6.48
6.04
5.68
F
p
9.91 .000*
8.63 .000*
Anlamlı Fark
PDR>RES, TÖ, MAT,
BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ,
MBÖ, DKAB, İMÖ
YD >SÖ, MBÖ, DKAB
PDR>MAT,TAR, BE,
İFBÖ, SÖ, SBÖ, MBÖ,
DKAB
YD>SÖ
2
.06
.06
45
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Genel
Tutum
SÖ
SBÖ
MBÖ
DKAB
İMÖ
PDR
FG
YD
ÖE
MÜZ
BİY
OÖÖ
TDE
RES
COĞ
FİZ
TÖ
MAT
KİM
TAR
BE
İFBÖ
SÖ
SBÖ
MBÖ
DKAB
İMÖ
218
49
71
35
23
77
21
69
25
41
37
52
35
76
19
48
59
70
33
40
75
54
218
49
71
35
23
11.19
10.89
10.54
10.40
11.13
37.20
34.57
32.66
28.56
30.90
29.32
28.59
28.08
27.28
26.52
26.35
25.83
24.90
24.63
24.22
24.08
24.03
22.12
21.61
20.97
19.00
21.17
5.35
4.76
5.24
4.48
5.25
10.33
12.05
11.63
11.99
12.26
11.73
10.91
14.43
12.66
11.60
13.46
9.54 .000*
11.18
10.87
11.51
12.65
11.90
10.85
10.59
9.32
10.18
7.75
9.63
PDR>TÖ, MAT, TAR,
BE, İFBÖ, SÖ, SBÖ,
MBÖ, DKAB, İMÖ
YD>SÖ, MBÖ, DKAB
.06
*p<.05
4.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo4.6. LGYT Ölçeği Puanlarının Dini İnanç Değişkenine Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığını
Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
LGYT Ölçeği
Gey Tutum
Lezbiyen
Tutum
Genel Tutum
N
X
S
Tİ
TİDİ
BDİ
122
152
952
18.18
17.52
11.37
5.89
5.95
5.39
Tİ
TİDİ
BDİ
Tİ
TİDİ
BDİ
122
152
952
122
152
952
15.91
12.23
13.24
31.60
24.19
25.30
6.05
5.92
6.27
11.93
11.62
11.62
Dini İnanç
F
p
145.80 .000*
Anlamlı Fark
Tİ, TİDİ>BDİ
2
.06
39.23
.000*
Bekar>Diğer,
Evli
.06
41.88
.000*
Bekar>Diğer,
Evli
.06
*p<.05 (Tanrıya inanan (Tİ), Tanrıya inanıp dine inanmayan (TİDİ), Bir dine inanan (BDİ)
46
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 4.6 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin dini
inancına göre gey tutum (F(2-1224)= 145.80, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 122.99, p<.05)
ve genel tutum (F F(2-1224)= 140.41, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak
anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak
amacıyla post hoc test olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin dini
inancı değişkenine göre, Tanrıya inan ve Tanrıya inanıp dine inanmayan öğretmenlerin
her üç tutum puanının da bir dine inanana ve gereklerini yerine getirmek için uğraşan
öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Buna ek
olarak, elde edilen eta kare değerlerine göre; öğretmenlerin dini inanç değişkeniningey
tutum ( 2= .06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına
etkisi orta düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin dini inanç değişkeni üzerindeki
gözlenen değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir.
4.7.Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo 4.7.1 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan ve tanıdığı olan öğretmenlerin
gey tutum, lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarının her üçünde de tanıdığı olmayan
öğretmenlerin gey tutum, lezbiyen tutum ve genel tutum puan ortalamalarından yüksek olduğu
görülmektedir. Diğer bir deyişle, araştırmaya katılan ve tanıdığı bulunan öğretmenlerin eşcinsel
bireylere yönelik tutum puanları, tanıdığı olmayan öğretmenlerden daha yüksek bulunmuştur.
Diğer yandan, elde edilen eta kare değerlerine göre tanıdıklık değişkeninin gey tutum ( 2= .04) ,
lezbiyen tutum ( 2= .03) ve genel tutum ( 2= .03) puan ortalamalarına etkisi küçük düzeyde
bulunmuştur ve cinsiyet değişkeni üzerindeki gözlenen değişkenliğin sırasıyla % 4, % 3 ve %
3’ünü açıkladığı söylenebilir.
Tablo 4.7.1. LGYT Ölçeği Puanlarının Tanıdıklık Deneyimleri Değişkenine Göre Farklılaşıp
Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Yapılan Bağımsız Gruplar t Testi Sonuçları
LGYT Ölçeği
Gey Tutum
Lezbiyen Tutum
Genel Tutum
Tanıdıklık
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
N
X
S
1033
194
1033
194
1033
194
11.97
17.31
12.38
17.39
24.36
34.71
5.83
5.75
5.91
5.82
11.50
11.30
t
p
2
-11.73
.000*
.04
-10.83
.000*
.04
-11.52
.000*
.03
*p>.05
Tablo 4.7.2 incelendiğinde, araştırma grubunu oluşturan öğretmenlerin yakınlık
düzeylerine göre gey tutum (F(2-1224)= 21.44, p<.05), lezbiyen tutum (F(2-1224)= 19.61, p<.05) ve
genel tutum (F F(2-1224)= 21.66, p<.05) puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir
47
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
fark olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan bu farkın kaynağını araştırmak amacıyla post hoc test
olarak uygulanan Scheffe testi sonuçlarına göre; öğretmenlerin yakınlık derecesi değişkenine
göre, yakın ve biraz yakın olan öğretmenlerin her üç tutum puanının da hiç yakın değil olan
öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha yüksek olduğu görülmüştür. Buna ek olarak,
elde edilen eta kare değerlerine göre; öğretmenlerin yakınlık düzeyideğişkeninin gey tutum (
2=
.06), lezbiyen tutum ( 2= .06) ve genel tutum ( 2= .06) puan ortalamalarına etkisi orta
düzeyde bulunmuştur ve öğretmenlerin yakınlık derecesi değişkeni üzerindeki gözlenen
değişkenliğin her üçü için de % 6'sını açıkladığı söylenebilir.
Tablo 4.7.2. LGYT Ölçeği Puanlarının Yakınlık Düzeyleri Değişkenine Göre Farklılaşıp
Farklılaşmadığını Belirlemek Üzere Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Sonuçları
Anlamlı Fark
Yakınlık
2
LGYT Ölçeği
N
S
F
p
X
Düzeyleri
Hiç yakın
58
13.72 5.72
Yakın, Biraz
değil
Gey Tutum
21.44 .000* Yakın>Hiç Yakın .06
Biraz yakın
87
18.20 5.18
Değil
Yakın
49
20.00 4.63
Hiç yakın
58
13.98 5.91
Yakın, Biraz
Lezbiyen
değil
Yakın>Hiç Yakın
19.61 .000*
.06
Tutum
Biraz yakın
87
18.04 5.24
Değil
Yakın
49
20.26 4.73
Hiç yakın
58
27.70 11.51
Yakın, Biraz
değil
Yakın>Hiç Yakın
Genel Tutum
21.66 .000*
.06
Biraz yakın
87
36.25 10.09
Değil
Yakın
49
40.26 8.88
*p<.05
4.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Bulgular
Tablo 4.8.1.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim
sorunlarıdır diyen 645 kişi (%52.6), ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları değildir diyen 582
kişi (%47.4) vardır.
Eşcinselliğin olası nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları değildir diyenlerin
504'ü çocukken karşıcinsin giysilerinin giydirilmesi de değildir demiş olup (%86.6), 78’i ise
çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir demiştir (%13.4). Eşcinselliğinolası nedeni
ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarıdır diyen 645 kişinin 469’u (%72.7) ise nedeni
çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi olarak görmemekte, 176’sı ise (%27.3) neden
olarak çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi görmektedir.
Eşcinselliğin olası nedeni çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir diyen 254
kişi (%20.7), çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi değildir diyen 973 kişi (%79.3)
48
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
vardır. Olası neden çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir değildir diyen 973
(%79.3) kişiden 504’ü (%51.8) nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmezken;
469 kişi (%48.2) ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmektedir.Olası neden
çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir diyen 254 (%20.7) kişiden, 78’i (%30.7)
nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmezken; 176 kişi (%69.3)olası nedeni
ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları olarak görmektedir.
Tablo 4.8.1.1. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle
“Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz
Tablo Sonuçları
Çocukken karşı
cinsin giysilerinin
giydirilmesi
Toplam
F
%Çocukken karşı
cinsin giysilerinin
Hayır giydirilmesi
%Ailedeki ilişki yapısı
ve iletişim sorunları
% Toplam
F
% Çocukken karşı
cinsin giysilerinin
Evet giydirilmesi
% Ailedeki ilişki yapısı
ve iletişim sorunları
% Toplam
F
% Çocukken karşı
cinsin giysilerinin
giydirilmesi
% Ailedeki ilişki yapısı
ve iletişim sorunları
% Toplam
Ailedeki ilişki yapısı ve
iletişim sorunları
Hayır
Evet
Toplam
621
181
802
77.4%
22.6%
100.0%
68.2%
57.1%
65.4%
50.6%
289
14.8%
136
65.4%
425
68.0%
32.0%
100.0%
31.8%
42.9%
34.6%
23.6%
910
11.1%
317
34.6%
1227
74.2%
25.8%
100.0%
100.0%
100.0%
100.0%
74.2%
25.8%
100.0%
Tablo 4.8.1.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin ailedeki ilişki
yapısı ve iletişim sorunları olması ile çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi arasındaki
ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (2=35,980; sd=1; p<0,05).
49
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 4.8.1.2. Neden Olarak Belirtilen “Çocukken Karşı Cinsin Giysilerinin Giydirilmesi” İle
“Ailedeki İlişki Yapısı ve İletişim Sorunları” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare
Sonuçları
Ailedeki ilişki yapısı
ve iletişim sorunları
Hayır
Gözlenen değer
Çocukken karşı
Hayır
cinsin
Beklenen değer
giysilerinin
Gözlenen değer
giydirilmesi Evet Beklenen değer
Gözlenen değer
Toplam
Beklenen değer
504
461.5
78
120.5
582
582.0
Evet
Toplam
469
511.5
176
133.5
645
645.0
973
973.0
254
254.0
1227
1227.0
Tablo 4.8.2.1. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf
Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları
Annenin Baskın
Karakterli Olması
Toplam
F
%Annenin baskın
Hayır karakterli olması
% Babanın zayıf
karakterli olması
% Toplam
F
%Annenin baskın
karakterli olması
Evet
% Babanın zayıf
karakterli olması
% Toplam
F
%Annenin baskın
karakterli olması
%Babanın zayıf
karakterli olması
% Toplam
Babanın Zayıf
Karakterli Olması
Hayır
Evet
722
92
Toplam
814
88.7%
11.3%
100%
74.1%
36.4%
66.3%
58.8%
252
7.5%
161
66.3%
413
61.0%
39.0%
100.0%
25.9%
63.6%
33.7%
20.5%
974
13.1%
253
33.7%
1227
79.4%
20.6%
100.0%
100.0%
100.0%
100.0%
79.4%
20.6%
100.0%
Tablo 4.8.2.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni babanın zayıf karakterli olmasıdır
diyen 253 kişi (%20.6), babanın zayıf karakterli olması değildir diyen 974 kişi (%79.4) vardır.
Eşcinselliğin olası nedeni babanın zayıf karakterli olması değildir diyenlerin 722'si
annenin baskın karakterli olması da değildir demiş olup (%74.1), 252’si ise annenin baskın
50
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
karakterli olmasıdır demiştir (%25.9). LGBT’nin olası nedeni babanın zayıf karakterli olması
diyen 253 kişinin 92’si (%36.4) ise nedeni annenin baskın karakterli olması olarak görmemekte,
161’i ise (%63.6) neden olarak annenin baskın karakterli olmasını görmektedir.
Eşcinselliğin olası nedeni annenin baskın karakterli olmasıdır diyen 413 kişi (%33.7),
annenin baskın karakterli olması değildir diyen 814 kişi (%66.3) vardır.
Olası neden annenin baskın karakterli olması değildir diyen 814 (%66.3) kişiden 722’si
(%88.7) nedeni babanın zayıf karakterli olması görmezken;92 kişi (%11.3) babanın zayıf
karakterli olmasında görmektedir.
Olası neden annenin baskın karakterli olmasıdır diyen 413 ( %33.7) kişiden, 252’si
(%61.0) nedeni babanın zayıf karakterli olmasında görmezken; 161 kişi (%39.0) olası nedeni
babanın zayıf karakterli olmasında görmektedir.
Tablo 4.8.2.2. Neden Olarak Belirtilen “Annenin Baskın Karakterli Olması” İle “Babanın Zayıf
Karakterli Olması” Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları
Babanın zayıf
karakterli olması
Hayır
Evet
Annenin baskın
karakterli olması
Toplam
Gözlenen değer
Hayır Beklenen
değer
Gözlenen değer
Evet Beklenen
değer
Gözlenen değer
Beklenen
değer
Toplam
Toplam
722
92
814
646.2
167.8
814.0
252
161
413
327.8
85.2
413.0
974
253
1227
974.0
253.0
1227.0
Tablo 4.8.2.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin annenin
baskın karakterli olması ile babanın zayıf karakterli olması arasındaki ilişki istatistiksel olarak
anlamlı bulunmuştur (2=128.262; sd=1; p<0,05).
51
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 4.8.3.1. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı”
Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları
Genetik Kalıtım
Toplam
F
Hayır % Genetik Kalıtım
% Beyin Gelişimi
% Toplam
F
% Genetik Kalıtım
Evet
% Beyin Gelişimi
% Toplam
F
% Genetik Kalıtım
% Beyin Gelişimi
% Toplam
Beyin Gelişimi
Hayır
Evet
621
181
77.4%
22.6%
68.2%
57.1%
50.6%
14.8%
289
136
68.0%
32.0%
31.8%
42.9%
23.6%
11.1%
910
317
74.2%
25.8%
100.0%
100.0%
74.2%
25.8%
Toplam
802
100.0%
65.4%
65.4%
425
100.0%
34.6%
34.6%
1227
100.0%
100.0%
100.0%
Tablo 4.8.3.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni beyin gelişimi diyen 317 kişi
(%25.8), beyin gelişimi değildir diyen 910 kişi (%74.2) vardır.
Eşcinselliğin olası nedeni beyin gelişimi değildir diyenlerin 621'i genetik kalıtım da
değildir demiş olup (%68.2), 289’u ise genetik kalıtımdır demiştir (%31.8). Eşcinselliğin olası
nedeni beyin gelişimidir diyen 317 kişinin 181’i (%57.1) ise nedeni genetik kalıtım olarak
görmemekte, 136’sı ise (%42.9) neden olarak genetik kalıtımı görmektedir. Eşcinselliğin olası
nedeni genetik kalıtımdır diyen 425 kişi (%34.6), genetik kalıtım değildir diyen 802 kişi
(%65.4) vardır.
Olası neden çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesidir değildir diyen 973 (%79.3)
kişiden 504’ü (%51.8) nedeni ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmezken; 469 kişi
(%48.2) ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunlarında görmektedir.
Olası neden genetik kalıtımdır diyen 425 (%34.6) kişiden, 289’u (%68,0) nedeni beyin
gelişiminde görmezken; 136 kişi (%32.0)olası nedeni beyin gelişimi olarak görmektedir.
Tablo 4.8.3.2. Neden Olarak Belirtilen “Genetik Kalıtım” ile “Beyin Gelişimi ve Yapısı”
Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları
Beyin Gelişimi
Hayır
Evet
Toplam
Gözlenen değer
621
181
802
Hayır Beklenen
594.8
207.2
802.0
değer
Genetik Kalıtım
Gözlenen değer
289
136
425
Evet Beklenen
315.2
109.8
425.0
değer
Gözlenen değer
910
317
1227
Toplam
Beklenen
910.0
317.0
1227.0
değer
52
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 4.8.3.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin genetik
kalıtımı ile beyin gelişimi olması arasındaki ilişki istatistiksel olarak manidar bulunmuştur
(2=12.896; sd=1; p<0,05).
Tablo 4.8.4.1. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)”
Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Çapraz Tablo Sonuçları
Diğer(çocuklukta
taciz)
Toplam
F
% Diğer (çocuklukta
Hayır taciz)
% Ruhsal Bozukluk
% Toplam
F
% Diğer (çocuklukta
Evet taciz)
% Ruhsal Bozukluk
% Toplam
F
% Diğer (çocuklukta
taciz)
% Ruhsal Bozukluk
% Toplam
Ruhsal Bozukluk
Hayır
Evet
662
501
Toplam
56.9%
43.1%
100.0%
97.9%
54.0%
14
90.9%
40.8%
50
94.8%
94.8%
64
21.9%
78.1%
100.0%
2.1%
1.1%
676
9,1%
4.1%
551
5.2%
5.2%
1227
55.1%
44.9%
100.0%
100.0%
55.1%
100,0%
44.9%
100.0%
100.0%
1163
Tablo 4.8.4.1 incelendiğinde, eşcinselliğin olası nedeni ruhsal bozukluktur diyen 551
kişi (%44.9), ruhsal bozukluk değildir diyen 676 kişi (%55.1) vardır.
Eşcinselliğin olası nedeni ruhsal bozukluk değildir diyenlerin 662'si diğer(çocuklukta
taciz) de değildir demiş olup (%97.9), 14’ü ise diğer (çocuklukta taciz) demiştir (%2.1).
LGBT’nin olası nedeni ruhsal bozukluktur diyen 551 kişinin 501’i (%90.9) ise nedeni diğer
(çocuklukta taciz) olarak görmemekte, 50’si ise (%9.31) neden olarakdiğer (çocuklukta taciz)
görmektedir.Eşcinselliğin olası nedeni diğer (çocuklukta taciz) diyen 64 kişi (%5.2). Diğer
(çocuklukta taciz) değildir diyen 1163 kişi (%94.8) vardır.
Olası neden diğer(çocuklukta taciz)
değildir diyen 1163
(%94.8) kişiden 662’si
(%56.9) nedeni ruhsal bozuklukta görmezken; 501 kişi (%43.1) ruhsal bozuklukta görmektedir.
Olası neden diğer (çocuklukta taciz) diyen 64 (%5.2) kişiden, 14’ü (%21.9) nedeni
ruhsal bozuklukta görmezken; 50 kişi (%78.1) olası nedeni Ruhsal Bozukluk olarak
görmektedir.
53
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Tablo 4.8.4.2. Neden Olarak Belirtilen “Ruhsal Bozukluk” İle “Diğer (Çocuklukta Cinsel Taciz)”
Maddelerinin Karşılaştırılmasına Yönelik Ki-Kare Sonuçları:
Diğer (çocuklukta
taciz)
Toplam
Gözlenen değer
Hayır Beklenen
değer
Gözlenen değer
Evet Beklenen
değer
Gözlenen değer
Beklenen
değer
Ruhsal Bozukluk
Hayır
Evet
662
501
Toplam
1163
640.7
522.3
1163.0
14
50
64
35.3
28.7
64.0
676
551
1227
676.0
551.0
1227.0
Tablo 4.8.4.2 incelendiğinde, ki-kare testi sonucunda eşcinselliğin nedeninin diğer
(çocuklukta taciz) ile ruhsal bozukluk olması arasındaki ilişki istatistiksel olarak manidar
bulunmuştur (2=30.116; sd=1; p<0,05).
54
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
5. TARTIŞMA VE SONUÇ
Bu bölümde, Mersin Merkez ilçelerdeki özel okullar, devlet okulları dershanelerde
çalışan farklı branşlardaki öğretmenlerin; eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının; cinsiyet,
medeni durum, mezun oldukları lisenin türü, kent kökenlilik/ kırsal kökenlilik, üniversiteden
mezun olunan branş, dini inanç, eşcinsel birey tanıdıklık deneyimleri/yakınlık düzeyleri,
eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkındaki görüşlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını
incelemenin amaçlandığı araştırma soruları çerçevesinde elde edilen bulguların tartışılması ve
yorumlanmasına,sonuçlara yer verilmiştir.
5.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin cinsiyetleri ile eşcinsel bireylere yönelik
tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın
bulgularına göre, eşcinselbireylere yönelik tutum değişkeni açısından öğretmenlerin
cinsiyetlerine göre anlamlı düzeyde farklılaştıkları ve erkek öğretmenlerin eşcinselbireylere
yönelik olumsuz tutumlarının kadın öğretmenlerinkine göre daha yüksek düzeyde olduğu
bulunmuştur. Diğer bir deyişle, eşcinsel bireylere yönelik kadın öğretmenlerin tutumlarının
erkek öğretmenlere oranla daha olumlu ve hoşgörülü olduğu söylenebilir.
Eşcinsellere yönelik tutumlarda cinsiyet farklılığını ele alan ve erkeklerin tutumlarının
kadınlara göre daha olumsuz olduğunu gösteren bir çok çalışma sonucunun (Aosved ve Long,
2006; Davies, 2004; Gormley ve Lopez, 2010; Heath ve Goggin, 2009; Nagoshi ve diğerleri, 2008;
Şah,2009; Swank ve Raiz, 2010; Ummak, 2012) bu araştırma kapsamında elde edilen sonuçlara
benzerlik gösterdiği göze çarpmaktadır.
Diğer yandan eşcinsellere yapılan ayrımcılığın temelinde erkek egemen toplum yapısının
etkili olduğu, erkeklerin üstün, kadınların aşağı statüde olduğunu içselleştirmiş ve doğal bir
durummuş gibi kabullenen bireylerde ve toplumlarda bu konudaki düşünce şeklini dikkate
almak gerektiği ifade edilmektedir (Ertan, 2008, 7; Soyşekerci ve Yılmaz, 2007, 3). Bu yönde
yapılan bir çalışmaya göre; erkekler, erkek eşcinsellere olan tutumlarını kadınlara göre daha
olumsuz ve kalıp yargılarla tarif ettikleri ve özellikle eşcinsel bireylerle hiçbir iletişimi olmamış
erkekler kadınlara göre bu kalıp yargıları daha fazla kullandıkları rapor edilmiştir (Sakallı,
2002b: 111). Yine Alden ve Parker'a (2005) göre, normatif erkeklik tanımı üzerinden “gerçek”
kadının ve “gerçek” erkeğin nasıl olması gerektiği üzerine normlar oluşturan toplumsal cinsiyet
ideolojisi, cinsel önyargının da kaynağını oluşturmaktadır. Bu bağlamda heteroseksist düşünce
sisteminin toplumsal cinsiyet ideolojisinin bir tezahürü olduğunu söylemenin mümkün olduğu
düşünülebilir.
55
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Eşcinsellere yönelik kalıp yargıların ele alındığı diğer bir çalışmada (Sakallı, 2002c),
kadınların erkeklere göre eşcinsel erkeklere yönelik daha az kalıp yargıya sahip oldukları
bulunmuştur. Kadın ve erkekler arasında cinsel önyargıya ilişkin bu farklılık, geleneksel cinsiyet
rollerinin benimsenmesiyle bağlantılı olarak açıklanmaya çalışılmış ve cinsiyetçiliğin
eşcinsellere yönelik tutumlar üzerindeki etkisi temelinde yorumlanmıştır. Buna göre, çelişik
duygulu cinsiyetçilik, geleneksel cinsiyet rollerinin desteklenmesinin yanı sıra kadınlara yönelik
olumsuz tutumların açıkça (düşmanca cinsiyetçilik) ve üstü örtük bir bicimde ifade edildiği
(korumacı cinsiyetçilik) cinsiyetçilik öğelerini içermektedir. Bulgular, çelişik duygulu
cinsiyetçiliğin eşcinsellere yönelik olumsuz tutumları yordadığını göstermiş ve düşmanca
cinsiyetçilikle eşcinsel karşıtı tutumlar arasında korumacı cinsiyetçiliğe göre daha güçlü bir
ilişki olduğu saptanmıştır.
Heteroseksüel erkeklerin heteroseksüel kadınlara oranla, özellikle geylere karşı olmak
üzere eşcinsellere, daha önyargılı oldukları bilinmektedir. Bu fark, heteroseksüel kadınların
eşcinsel erkekler ile daha çok tanışması ve dolayısıyla onları daha çok kabullenmekle ilgili
olabilir (Herek ve Glunt, 1993).
Cinsiyet rollerini çiğneyip, farklı davranmak ve karşı cinsiyetin davranışlarını göstermek
kadınlara oranla erkekler için daha ciddi bir problem olarak algılanmaktadır (Whitley ve Kite,
1995). Buradan hareketle, erkeklerin erkeksi kalıp yargılara uymaya çalıştıkları çünkü "light
erkek" ya da "eşcinsel" olarak isimlendirilmek istemedikleri belirtilmiştir (Churchill, 1967; akt:
Dunbar, Brown ve Amoroso, 1973).
Bazı çalışmalarda ise cinsiyet değişkeni açısından eşcinsellere ilişkin tutumlarda anlamlı
bir farklılık gözlemlenmemiştir (Korfhage, 2006). Bu farklılık yalnızca kişiyle aynı cinsiyetteki
eşcinsel bireyler söz konusuyken ortaya çıkmıştır. Buna göre, erkeklerin kendi cinsiyetinden
eşcinsellere yönelik tutumlarının, kadın eşcinsellere göre daha olumsuz olduğu görülmektedir
(Kite ve Whitley, 1996; Ratcliff, Lassiter, Markman ve Snyder, 2006). Aynı farklılık kadınların
eşcinsel kadınlara yönelik tutumlarında da gözlenmektedir (Proulx, 1997). Ancak bazı
çalışmalarda da yine kadın eşcinsellere ilişkin tutumlarda cinsiyetler arasında anlamlı bir
farklılığa rastlanmamıştır (Kite ve Whitley, 1996).
Literatürde de görüldüğü üzere yapılan çalışmalarda eşcinsel bireylere yönelik olarak
kadınların tutumlarının erkeklerin tutumlarına oranla daha hoşgörülü olduğu sıklıkla ortaya
konmuştur.Kültüre özgü cinsiyet inanç sistemlerinin başat rol oynadığı görülmektedir. Bu
araştırmanın bulgularına göre de bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli
olduğu söylenebilir.
56
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
5.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin medeni durumları ile eşcinsel bireylere
yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu
çalışmanın bulgularına göre, evli öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının diğer
kategorisindeki öğretmenlere göre daha olumsuz olduğu, bekar öğretmenlerin tutumlarının ise
diğer kategorisindeki öğretmenlere göre daha olumlu olduğu, yani bekar öğretmenlerin diğer
öğretmenlere göre tutumlarının daha hoşgörülü düzeyde olduğu görülmüştür.
Literatür incelendiğinde bu iki değişken arasındaki ilişkiyle ilgili bulguların çelişkili
olduğu görülmektedir. Bu çalışmalardan birinde, bekar ve boşanmış olanlara göre evli olanlarda
eşcinselliği onaylamayanların oranıdaha yüksek bulunmuştur (Adamczyk ve Pitt, 2009). Bir
diğer çalışmada ise, hiç evlenmemiş olanların eşcinsel kadın ve erkeklere yönelik tutumlarının
daha önce evlilik yapmış ve araştırma sırasında evli olanlara göre daha olumlu olduğu
görülmüştür (Herek ve Capitanio, 1995). Yine, Wills ve Crawford (1999) tarafından yapılan bir
çalışmada, evli olma eşcinsellere yönelik olumsuz tutumlarla ilişkili bulunmuş ve örneğin
çocuğunun öğretmeninin eşcinsel olmasına karşı olanların daha çok evli ve dul olanlar; eşcinsel
evliliklerin yasallaştırılması fikrine katılanların ise daha çok bekarlar olduğu rapor edilmiştir.
Lewis ve Taylor (2001) ise, halkın eşcinsel öğretmenlere yönelik tutumlarını incelediği
çalışmasında; evli olanların bekar ve diğer olanlara oranla daha olumsuz tutuma sahip
olduklarını bulmuştur. Ancak bu çalışmalardan farklı olarak bazı araştırmalar, medeni durum
acısından eşcinsellere yönelik tutumlarda anlamlı bir farklılığın olmadığını göstermektedir
(Herek ve Gonzalez-Rivera, 2006).
Bu çalışmanın bulgularına göre ise, bekar olanların tutumlarının medeni durumu evli ve
diğer olanlara göre olumlu olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle, bu araştırmanın bulgularına
göre de bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir.
5.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin mezun oldukları lise türü ile eşcinsel
bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu
çalışmanın bulgularına göre, anlamlı farklılaşmanın 3 grup oluşturduğu görülmektedir. Buna
göre, tüm tutum puanları açısından özel okuldan ve genel liselerden mezun olan öğretmenlerin
düz lise, meslek lisesi ve imam hatip lisesinden mezun olan öğretmenlerden; düz liseden mezun
olan öğretmenlerin ise imam hatip lisesinden mezun olan öğretmenlerden daha yüksek puan
ortalamalarına sahip olduğu görülmektedir. Mezun olduğu lise türü imam hatip lisesi olan
öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumu diğer tüm öğretmenlere göre daha
57
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
olumsuzdur. Eşcinsel bireylere yönelik diğer olumlu tutumu ise genel lise mezunları
izlemektedir. Yani mezun olduğu lise türü özel okul olan öğretmenlerin eşcinsel ve trans
bireylere yönelik tutumu diğer öğretmenlere göre daha hoşgörülü düzeydedir. Sonuç olarak,
araştırma bulgularına göre eşcinsel bireylere yönelik tutum öğretmenlerin mezun olduğu lise
türüne göre anlamlı farklılık göstermektedir. İmam hatip lisesi mezunu öğretmenlerin eşcinsel
bireylere yönelik tutumlarının daha olumsuz olmasının olası nedenleri arasında; dini temelli
içeriğe sahip bir eğitim almış olmaları, bu yönde bir eğitim almalarını isteyen muhafazakar
görüşe sahip rol model ebeveynler, sosyal çevre, içe dönük, geleneksel yaşam tarzı, normlara
uymada isteklilik vb. sayılabileceği düşünülebilir. Ayrıca bu öğretmenlerin eşcinsellikle ilgili
geleneksel dini rollerinin beklentilerini daha belirgin bir biçimde göstermiş olabilecekleri
düşünülmektedir. Diğer yandan, kültür derslerinin ağırlıklı olduğu genel liselerde öğrencilerin
felsefe, psikoloji gibi dersler ve bilimsel projelerle daha fazla ilgilenme fırsatlarının olmasının
olumlu tutum geliştirmede etkisi olabileceği düşünülmektedir. Bunun dışında ise ilgili alan
yazın incelendiğinde, öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumunun mezun oldukları lise
türü değişkenine göre incelendiği herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.
5.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin kent kökenlilik/kırsal kökenlilik ile
eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının
incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, kır kökenli öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik
tutumlarının kırdan kente göç etmiş ve kent kökenli öğretmenlere göre daha olumsuz, kentli
öğretmenlerin tutumlarının ise kır kökenli ve kırdan kente göç etmiş öğretmenlere göre daha
olumlu düzeyde olduğu görülmüştür. Kent kökenli öğretmenler ile göç etmiş öğretmenlerin her
üç tutum puanının da kır kökenli olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha
yüksek olduğu görülmüştür. Diğer bir deyişle, eşcinsel bireylere yönelik tutumlar öğretmenlerin
aile kökenlerine göre anlamlı farklılık göstermektedir.
İlgili alan yazın incelendiğinde, Herek (1984), eşcinsellere yönelik tutumları sosyal
psikolojik açıdan incelediği gözden geçirme çalışmasında, yaşanılan yerin (örneğin, Amerika’nın
orta batı ve güneyinde, kasabada yaşama) olumsuz tutumlarla ilişkili olduğunu aktarmıştır.
Ayrıca 2002 yılında yaptığı diğer bir çalışmada ise, güneyde, kasabada yaşamanın, lezbiyen ve
geylere yönelik olumsuz tutumlarla ilişkili olduğunu rapor etmiştir.
Yine Chadha’nın (2004) çalışmasında, kentte yaşayanların kırsal alandakilere göre
eşcinsellere yönelik daha olumlu tutum içinde bulundukları görülmüştür. Bir diğer çalışmada
ise Snively ve arkadaşları (2004), kırsal kesimde, daha az nüfuslu yerleşim yerlerinde yaşayan
kişilerin daha homofobik olma eğiliminde olduklarını belirtmişlerdir. Bu durumun sosyal
58
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
iletişim ağı ve kırsal kesimde yaşayan kişilerin eşcinsel bireylerle sosyal iletişime geçme
olanaklarının azlığıyla ilişkili olduğunu belirtmişlerdir.
Quinn (2003), kırsal alanlarda yaşayan geylerin daha yoğun olarak sosyal dışlanma ve
daha düşük aidiyet duygusu yaşadıklarını bulurken, Green (1997) lezbiyen kadınlar için benzer
sonuçlara ulaştığını rapor etmiştir. McCarthy (2000) ise kırsal kesimlerde, kamusal buluşma
alanlarının az olması sebebiyle sosyal grup kimliğinin gelişmesinin güçleştiğini belirtmiştir.
Mersin Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada bu üniversitede
öğrenim gören
öğrencilerin lezbiyen ve geylere yönelik tutumları, öğrencilerin doğum yeri açısından ve
üniversite öncesi yaşamlarının büyük bir bölümünün geçtiği yer açısından ele alındığında,
gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (Ummak, 2012).
Bu araştırmanın bulgularına göre, kent kökenli öğretmenler ile göç etmiş öğretmenlerin
her üç tutum puanının da kır kökenden olan öğretmenlerden anlamlı olarak farklılaştığı ve daha
yüksek olduğu görülmüştür. Bu durumun sebebi olarak ise, kent kökenli aileye sahip
öğretmenlerin geçmişte karşılaştığı insan çeşitliliğinin, bu insanlarla temas etme olanağının
çokluğunun, uyarıcıların fazlalığının, bilgiye erişimdeki kolaylığın, birey üstündeki toplumsal
kontrol mekanizmalarının kırsal kesimde yaşayanlara oranla çok daha az olmasının, düşünce ve
davranış sistemini geliştirmede, bireysel kararlar almada daha özgür olabilmelerinin etkisi
olabileceği düşünülmektedir. Diğer bir deyişle, bu yaklaşımın araştırmanın sınırlılıkları
çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir.
5.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin üniversiteden mezuniyet branşları ile
eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının
incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, okul bünyesinde çalışan psikolojik danışmanların
lezbiyen ve geylere yönelik tutumları diğer öğretmenlere göre en hoşgörülü düzeyde
bulunmuştur. Aynı zamanda literatürde doğrudan branş değişkenine ilişkin bir çalışmaya
rastlanmasa da, örneğin, Fen Edebiyat Fakültesine bağlı Psikoloji Bölümünde öğrenim gören
226 öğrencinin, lezbiyen ve geylere yönelik tutumlarının incelendiği bir çalışmada Ellis,
Kitzinger ve Wilkinson (2003), öğrencilerin küçük bir kısmının lezbiyen ve geylere karşı
olumsuz tutum sergilediğini ortaya koymuşlardır. Elde edilen bu sonuçlarla psikolojik
danışmanlık ve rehberlik ve felsefe alanlarından mezun olan öğretmenlerin homofobik
tutumlarının daha düşük olduğunun görüldüğü halihazırdaki bu çalışmanın sonuçlarıyla
benzerlik gösterdiği düşünülmektedir. Zira alınan eğitimin içeriği gereği PDR öğrencileri için
koşulsuz kabul ilkesi önem kazanmakta ve psikolojik danışma uygulamaları, seçmeli cinsel
sağlık eğitimi gibi derslerin de olumlu tutumu etkilediği düşünülmektedir. Felsefe öğrencileri
59
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
için ise, sorgulayıcı, eleştirel düşünme biçimini temelinde barındıran eğitim içeriklerinin olumlu
tutum sergilemede etken olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu olumlu tutumun, üniversitede
alınan sosyal psikoloji, sosyal antropoloji, davranış bozuklukları, cinsel sağlık ve etik gibi
derslerin; kişiyi koşulsuz kabul etme, DSÖ’nün çalışmalarını takip etme, insan doğası ve
psikolojisi hakkında araştırmacı olma, farklılıkları anlama ve kabulde homofobik tutumdan
uzaklaşma gibi etkenlerden kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca alanyazındaki
bir başka çalışmada ise, PDR bölümü öğrencilerinin eşcinsel bireylere yönelik tutumları okul
öncesi, Türkçe ve sınıf öğretmenliği bölümü öğrencilerinden daha olumlu ve homofobi düzeyleri
bu bölüm öğrencilerine oranla daha düşük bulunmuştur (Ayğar-Bakır, Gündoğdu ve Ayğar,
2015).
Ayrıca felsefe grubu öğretmenlerinin lisans eğitimlerinin içeriği gereği eleştirel
düşünme, sorgulamaya dayalı bir düşünce sistemi geliştirmelerinin eşcinsellere yönelik olumlu
tutum edinmelerinde etken olabileceği düşünülmektedir. Diğer yandan, yabancı dil
öğretmenlerinin, sınıf, meslek bilgisi ve din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine göre eşcinsel
bireylere yönelik daha olumlu tutuma sahip olduğu ve anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür.
Bu farklılığın ise yabancı dil öğretmenlerinin aldıkları eğitim içeriğinin çok kültürlülüğü ve farklı
dil, din ve milletteki insanları tanımaya dönük algılarını geliştirmeye yönelik olmasından
kaynaklanmış olabileceği düşünülebilir. Örneğin yabancı dil ve kültür, topluma hizmet
uygulamaları, karşılaştırmalı eğitim vb. derslerde farklı kültürlerdeki öğretmenlik becerileri
hakkında etkileşime girebilmektedirler. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi branşı öğretmenlerinin ise
lezbiyen ve geylere yönelik tutumları diğer tüm öğretmenlere göre en olumsuz düzeyde
bulunmuştur. İslam toplumlarında, batıda anlaşıldığı biçimde “homoseksüellik” ile “gey yaşam
tarzı” kavramları olmamıştır (Jamal, 2001). Bu durum lise ve üniversitelerde verilen dini içerikli
eğitimin incelemeye dönük ayağını ve bu yönelime sahip insanlarla bir araya gelme durumunu
eksik bırakmaktadır. Hadisler ve Kur’an’dan bazı ayetlere dayanılarak eşcinselliğin günah
olduğu ve İslami kurallara göre cezalandırılacağı düşüncesinin eğitim içeriğinin bir parçası
olması, mazbut yaşam biçimi, çok kültürlülük temasının az olması gibi bir takım yaşam biçimi
edinimlerinin de bu tutumları üzerinde etkili olduğu düşünülebilir.
5.6. Araştırmanın Altıncı Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin dini inançları ile eşcinsel bireylere
yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığının incelendiği bu
çalışmanın bulgularına göre, herhangi bir dine inanan ve gereklerini yerine getirmek için
uğraşan öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının hiç inanmayan ve Tanrı’ya
inanan ama herhangi bir dine inanmayan öğretmenlere göre daha olumsuz olduğu görülmüştür.
60
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Dolayısıyla, eşcinsel bireylere yönelik tutumların öğretmenlerin inanç durumuna göre anlamlı
farklılık gösterdiği söylenebilir.
Dini tutumlara ilişkin pek çokçalışma dindar olmanın cinsel önyargının yordayıcısı
olduğunu göstermektedir (Herek, 1984). Kendilerini dindar olarak nitelendirenler ve dini
ritüelleredüzenli olarak katılanların cinsel önyargılarının daha fazla olduğu belirtilmektedir
(Herek ve Glunt, 1993; Marsh ve Brown, 2009; Shackelford ve Besser, 2007; Swank ve Raiz,
2010). Dini inançlar açısından bakıldığında literatürde birbiri ile uyumlu sonuçlarla
karşılaşılmaktadır.
Dindarlık
ve eşcinsellere yönelik tutumlar arasındaki ilişkiyi ele alan bir başka
çalışmada, dindarlık, eşcinselliğin nedenlerine ilişkin önyargılı inançlarla, eşcinsel haklarını
daha az destekleme ve cinsel önyargıyla ilişkili bulunmuştur (Johnson, Brems ve Alford-Keating,
1997). Herek (1988) ise dinsel tutuculukla, gey ve lezbiyenlere yönelik olumsuz tutumlar
arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ve liberal dinsel bir ideolojiye sahip, dindar olmayan ya da
aile ve toplumsal cinsiyet hakkında geleneksel görüşleri onaylamayan bireylerin toleranslı
olmalarının daha muhtemel olduğunu ileri sürmektedir (akt: Ertan, 2010, 8).
Diğer yandan, Gelbal ve Duyan (2006, 574) cinsiyet farklılığının ve dini inançların
eşcinselllerle ilgili tutumlar üzerinde ciddi etkisinin olduğunu belirtmektedirler. Araştırmacılar,
dinine bağlı ve kendini muhafazakâr olarak tanımlayanların, eşcinsellere karşı olumlu
tavırlarının olmadığını ve genel olarak eşcinsel insanlarla kişisel ilişkileri olanların olumlu
tutumlar sergileyebildiğini ifade etmişlerdir. Bu araştırmanın bulgularına göre de bu yaklaşımın
araştırmanın sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir.
5.7. Araştırmanın Yedinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin tanıdıklık deneyimleri ve yakınlık
düzeyleri ile eşcinsel bireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp
farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, lezbiyen veya gey tanıdığı
olmayan öğretmenlerin eşcinsel bireylere karşı tutumlarının, eşcinsel tanıdığı olan
öğretmenlere göre daha olumsuz düzeyde olduğu görülmüştür. Bir başka deyişle, eşcinsel
tanıdığı olan öğretmenlerin tanıdığı olmayan öğretmenlere göre tutumu daha hoşgörülüdür.
Dolayısıyla, lezbiyen ve geylere yönelik tutumların öğretmenlerin eşcinseltanıma durumuna
göre anlamlı farklılık gösterdiği söylenebilir. Örneğin Anderssen (2002) ile Herek ve
Capitano’nun (1996) çalışmalarında, eşcinsellerle olumlu sosyal ilişkilerde bulunan kişilerin ve
bu olumlu ilişkilerin derecesinin artmasının eşcinsellere ilişkin tutumları olumluya doğru
kaydırabileceği yönünde bulgular ortaya konulmuştur. Bu durumda, olumlu sosyal etkileşimin,
heteroseksüel olmayan kişilere yönelik tutumlarımızı anlamlı derecede etkilediği söylenebilir.
61
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Bu çerçevede eşcinsel ve trans bireylerden tanıdığı olup bu tanıdıklığın yakınlık düzeyine
bakıldığında ise, eşcinsel yakını olan öğretmenlerin yakınlık düzeyi arttıkça tutumlarının olumlu
yönde değiştiği görülmektedir. İlgili alan yazın incelendiğinde, eşcinsellerle toplumsal ilişki
kurmanın cinsel önyargının azaltılmasında ne denli önemli katkısı olduğu görünmektedir.Aynı
zamanda, kişinin eşcinsel bir tanıdığının olmasının da olumlu tutumları arttırdığını
göstermektedir (Akdas-Mitrani, 2008; Hasta ve Ercan, 2010).
Olumlu tutuma katkı sağlayan benzer bir durum eşcinsel bir kişiyle olan tanıdıklık
biçimi değişkeni çerçevesinde görülebilmektedir. Buna göre, katılımcılara, ailesinden herhangi
birinin
eşcinsel
sorulduğunda,
olduğunu
katılımcılar
öğrenmeleri
olumsuz
durumundaki
tepkiler
tepkilerinin
gösterebileceklerini
neler
(örn.,
olabileceği
yardım
eder/vazgeçirmeye çalışırım, bir daha görüşmem) belirtirken; arkadaşının eşcinsel olduğunu
öğrenmeleri durumunda ise tepkilerinin (örn., tepki vermem, desteklerim) daha yumuşak
olabileceğine ilişkin yanıtlar vermişlerdir (Güney ve diğerleri, 2004). Ayrıca, Herek'e (1996)
göre, eşcinsellerle olumlu sosyal ilişkiler arttıkça, bireylerin eşcinsellere karşı önyargıları da
azalmaktadır. Şah (2012) da bir başka araştırmada, bireylerin eşcinsel, biseksüel veya transseksüel bir tanıdıklarının olup olmamasına göre, bu yönelimlere/kimliklere yönelik argümanlarının
da farklılaştığını, özellikle de tanıdıkları kişinin eşcinsel, biseksüel veya transseksüel olma
durumuna göre, o yönelime/ kimliğe ilişkin açıklamaların, böyle bir tanıdıkları olmadığını
belirtenlere göre daha olumlu içerikte olduğunun görüldüğünü belirtmektedir. Diğer bir deyişle,
lgbt bireylerle olumlu sosyal ilişkilerin ve tanışıklığın, bu kişilere yönelik olumlu tutum ve
inançlarla ilişkili olduğunu ve olumsuz tutumların değişmesine katkıda bulunabileceğini
belirtmektedir. Bu durumda, bu araştırmanın bulgularına göre de bu yaklaşımın araştırmanın
sınırlılıkları çerçevesinde geçerli olduğu söylenebilir.
5.8. Araştırmanın Sekizinci Alt Problemine İlişkin Tartışma ve Sonuçlar
Mersin Merkez ilçelerde çalışan öğretmenlerin eşcinsel bireyliğin olası nedenleri
hakkındaki görüşleri ile eşcinselbireylere yönelik tutumlarının anlamlı bir düzeyde farklılaşıp
farklılaşmadığının incelendiği bu çalışmanın bulgularına göre, ailedeki ilişki yapısı ve iletişim
sorunları en önemli nedeni olarak düşünülmektedir. Ruhsal bozukluk ve genetik kalıtım ise
diğer önemli neden olarak takip etmektedir. Ayrıca, annenin baskın karakterli olması, beyin
gelişimi ve yapısı, çocukken karşı cinsin giysilerinin giydirilmesi, babanın zayıf karakterli olması
ise diğer önemli nedenler olarak sıralanmaktadır.
Eşcinselliğin hastalık olarak görülmesi, bu hastalığa neden olabilecek etkenlerin uzun
yıllar boyunca araştırılmasına yol açmıştır. İlgili alan yazın incelendiğinde, eşcinselliğin olası
nedeni olarak biyolojik/genetik etmenler, çevresel etmenler ve aile özellikleri ve çocuk
62
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
yetiştirme pratiklerinin rol oynadığını savunan/ kanıtladığını iddia eden çok sayıda çalışma
vardır (Vreeland, Gallagher ve McFalls, 1995).
Cinsel davranışın temellerini biyolojik yapıda arayan (esansiyalisit) yaklaşım açısından
bakıldığında, cinsel yönelim doğal şekilde ortaya çıkan bir durumdur. Biyolojik ve psikolojik
nedensel teorilere dayanan bu yaklaşım tarzı, heteroseksüelliği normal ve doğal kabul ederken,
eşcinselliği hatalı bir biyolojik veya patolojik bir psikolojik gelişimin sonucu olarak görmektedir.
Esansiyalist yaklaşımlar genel olarak Freud ve psikanalitik teoriler üzerine kuruludur. Freud
eşcinselliği başarısız bir gelişim sürecinin doğal ama patolojik bir sonucu olarak
değerlendirmektedir (akt: Yalçınoğlu, 2013). Erkek eşcinselliğini biyolojik olarak açıklayan
teoriler (Weishut, 2000) olduğu gibi, gebelikte erkeklik hormonunun erkeklerdeki azlığı veya
kız çocukta fazlalığının hipotalamusu etkileyerek embriyonun eşcinsel yönelim kazandığını
ifade eden teoriler de bulunmaktadır (Swaab, 1995). Bazı memelilerde yapılan çalışmalar bu
teoriyi desteklese de, insanda yapılan çalışmalarda biyolojik teoriyi açıklayan bir kanıt
bulunamamıştır. İnsanda cinsel yönelim doğum öncesi dönemde biyolojik faktörlerden
etkilense de, doğum sonrası sosyalleşmenin de cinsel yönelimi etkileyebileceği belirtilmiştir
(Swaab, 1995).
Bir başka bakış açısı ise cinsel davranışın, kişinin içinde yaşadığı kültür tarafından
belirlendiğini öne süren yapıcı bakış açısıdır. Haslam ve Levy ( 2006) “Her kültür kendi cinsellik
biçimini inşa eder. Bu görüşe göre cinsel roller ve davranışlar bir kültürün dinsel, ahlaki ve etik
inanışlarından, yasal geleneklerinden, politikasından, estetiğinden, biyoloji veya psikoloji
konusunda sahip olabildiği bilimsel ve geleneksel görüşlerden ve hatta coğrafi ve iklimsel
unsurlardan doğar. Yapıcı görüş, cinsel rollerin bir uygarlıktan diğerine değiştiğini öne sürer;
çünkü insanın cinselliğinin önceden belirlenmiş doğuştan gelen senaryoları yoktur” demektedir.
Türkiye’deki psikiyatrların duruma bakışını inceleyen bir tez çalışmasında batıdaki
meslektaşlarına göre eşcinselliğe neden olduğu iddia edilen çevresel ve aile özellikleri gibi
etmenleri daha önemli buldukları ama biyolojik etmenleri de önemsedikleri bulunmuştur
(Çubuk, 2010).
Genel olarak kabul edilen, genetik bir yapı üzerine çevresel ve toplumsal unsurların
etkili olduğudur. Kesin olarak bilinen, insanların heteroseksüel olmak veya eşcinsel/biseksüel
olmak arasında bir tercih yapamadıklarıdır. Bir kişinin cinsel denemeleri cinsel yönelimini
göstermeyebilir. Eşcinselliğin nedeninin araştırılmasına yönelik çalışmalar eşcinselliğe karşı
negatif tavırları daha da artırabileceği için, bazı LGBT dernekleri tarafından tepki ile
karşılanmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmaların, eşcinselliğin engellenmesi boyutuna
geleceğinden korkulmaktadır. Ayrımcılığı ortadan kaldırmayı ve hoşgörüyü artırmayı
amaçlayan çalışmalara daha fazla önem verilmesinin, eşcinsellerin yasadığı sorunların
çözümünde daha etkili olacağı düşünülmektedir (Johannsen, 2005).
63
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
6. ÖNERİLER
Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda uygulamacı ve araştırmacılar için
aşağıdaki öneriler sunulmuştur:
Bu araştırma, önemli bulgular sunmakla birlikte bazı sınırlılıklara sahiptir ve sonuçlar
buna göre değerlendirilmelidir. Örneğin bu araştırma sadece Mersin Merkez ilçelerdeki (Mezitli,
Yenişehir, Akdeniz ve Toroslar) özel okullar, devlet okulları dershanelerde çalışan farklı
branşlardaki 1227 öğretmen üzerinde yürütülmüştür. İlgili alan yazın incelendiğinde benzer bir
çalışmanın tıp hekimleri arasında da yürütüldüğü görülmektedir. Gelecekteki çalışmalarda,
eşcinselbireylere yönelik tutumlar farklı meslek gruplarında farklı değişkenlerle birlikte ele
alınabilir.
Türkiye’de bireylerin büyük çoğunluğunun okul yaşantısından geçtiği ve okullaşma
oranı arttırılırken erken okul terkinin azaltılmaya çalışıldığı düşünülürse öğretmenlerin,
toplumun hassas gruplarından olan eşcinsellerin tıbbi öyküsü, sosyal uyumda yaşadıkları
güçlükler ve içselleştirilmiş homofobilerine ilişkin bilgi sahibi olmaları önemlidir. Gladding
(2013), psikolojik danışma ve rehberlik alanındaki güncel eğilimlerden birinin desosyal adaleti
önemsemek olduğunu belirtmektedir. Bunu önemseyen psikolojik danışmanlar, danışanlarını
sınırlayan,onların kişisek gelişimlerini ketleyen toplumsal uygulamalara karşı durmakta ve
danışanların iyilik hallerinin gelişebilmesi için bu sınırlılıkların ortadan kalkması gerektiğini
savunmaktadırlar. Bu anlayış psikolojik danışma ve rehberlik alanında “hak savunuculuğu”
hareketinin gelişmesini sağlamıştır. Bu bağlamda, okullarda psikolojik danışmanlar tarafından
verilen “ergenlik dönemi” konulu seminerlerde farklı cinsel yönelimler konusuna da değinilmesi
ayrımcılığa karşı yararlı olacaktır. Bu nedenle üniversitelerin Eğitim Fakültelerinde, PDR alanı
dışındaki bölümlerde de cinsel sağlık ve cinsel yönelim derslerinin olması sosyal öğrenme ve
yanlış, eksik bilgiyle edinilen ayrımcılığın önüne geçmede önemli bir role sahip olabilecektir.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümünün lisans düzeyindeki eğitim içerikleri
incelendiğinde, İslam eğitim tarihi, yaygın din öğretimi ağırlıklı derslerin okutulduğu
“Demokrasi, insan hakları ve İslam” adlı bir dersin olduğu fakat bu alandaki ders çeşitliliğinin
arttırılması gerektiği düşünülmektedir.Ayrıca üniversitelerde bu konuya ilişkin düzenlenen
panel, konferans ve atölye çalışmaları arttırılarak öğrencilerin bilgi düzeyi arttırılabilir.
Araştırmanın bulgularına göre, erkeklerin kadınlara göre eşcinsel bireylere yönelik
tutumlarının daha olumsuz olduğu, erkek egemen toplum yapısının da bu düşünce sisteminde
çok etkili olduğu bulunmuştur. Bireylerde kadınlık, erkeklik rol sistemlerinin erken çocukluk
döneminde; aile, okul, toplum temelli gerçekleştiği düşünülürse, okullarda aile içi ilişki
biçimleri, demokratik aile tutumları konulu seminer, psikoeğitim faaliyetleri gerçekleştirilmesi
önem kazanmaktadır. Aynı zamanda akran zorbalığını da azaltacak bir önlem olarak ergen ve
64
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
okul sağlığı hizmetleri planlanırken ve sunulurken gençler sadece sorunlarına ilişkin değil cinsel
yönelim ve ayrımcılık konusunda da bilgilendirilmeleri ve gerekli psikolojik desteği almaları
sağlanabilir.
Toplum çocuğun biyolojik cinsiyetine uyan cinsiyet rolüne göre hareketlerde
bulunmasını bekler. Bazı çocuklarda ise cinsiyet rolleriyle toplumsal roller uyumlu olmayabilir
ve çocuğun bütünsel gelişiminde çatışmalara yol açabilir. İşte bu nedenle cinsel yönelim
kavramına ilişkin bilimsel bilgiler eşcinsel öğrencilerin aileleri öncelikli olmak üzere
heteroseksüel öğrencilerin de aileleriyle paylaşılarak önyargı ve ayrımcılığın azaltılması ve
çocuğun sağlıklı bir gelişim sağlaması için yerinde olacaktır.
Eğitim politikalarının demokratik ve eşitlikçi eğitim-öğretim olanaklarını destekleyecek
biçimde geliştirilmesi ve gelişen, değişen çağdaş standartlara uygun olmasının hem farklı
branşlardaki öğretmenlerin tutumları arasındaki belirgin farklılığı olumlu yönde ortadan
kaldıracağı, hem de cinsel yönelimi dolayısıyla ailesinde, okullarda, üniversitelerde ve toplumda
ayrımcılığa uğramayan bireylerin bilişsel kapasitesi ve üretme gücünden en yüksek düzeyde
fayda sağlanılabileceği düşünülmektedir.
Ayrıca alanyazın incelendiğinde LGBT bireylere yönelik araştırmaların sınırlı sayıda
olduğu görülmektedir.Bu alanda yapılacak çalışmaların ilgili alanyazındaki araştırma boşluğunu
da azaltacağı düşünülmektedir.
Söz
konusu
bu
çalışma
Mersin
Merkezde
çalışan
öğretmenler
üzerinde
gerçekleştirilmiştir. Benzer çalışmanın farklı meslek grupları üzerinde yapılması sonuçların
genellenebilmesi açısından önemlidir.
Araştırmada eşcinsel bireylere yönelik tutumlar örneklem grubundaki öğretmenlere
sorulmuş olup, bundan sonraki araştırmalarda eşcinsel bireyler ile öğretmenlerin birlikte
incelendiği betimsel ve deneysel çalışmalar yapılabilir.
Bu araştırmanın belli dönemlerde tekrar edilmesi, öğretmenlerin tutumlarında herhangi
bir değişim olup olmadığının belirlenmesinde yardımcı olabilir.
65
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
KAYNAKLAR
[1]. Adamczyk, A. ve Pitt, C. (2009). Shaping attitudes about homosexuality: The role of religion
and cultural context. Social Science Research, 38, 338-351.
[2]. Aguero, J. E., Bloch, L. ve Byrne, D. (1984). The relationships among sexual beliefs, attitudes,
experience, and homophobia. Journal of Homosexuality, 10, 95-107.
[3]. Akdaş-Mitrani, A.T. (2008). Eşcinsellere yönelik olumsuz tutumlar: Meslek grupları ve
ilişkili özellikler. Adli Bilimler Dergisi, 7 (24), 23-30.
[4]. Aker, S., Dündar C. ve Pekşen Y. (2007). Sokaktakiler, yazılı basın ve damgalama, Aile ve
Toplum Dergisi, 3, (11).
[5]. Alden H.L. ve Parker K. F. (2005). Gender role ideology homophobia and hate crime: Linking
attitudes to macro-level anti-gay and lesbian hate crimes. Deviant Behavior, 26 (4), 321343.
[6]. Amerikan Psikiyatri Birliği. (2007). Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması Mental
Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı. Dördüncü Baskı, (DSM-IV-TR)/ E.Köroğlu
(Çev.). Ankara: Hekimler Yayın Birliği, 203-208.
[7]. Amadio, D.M. (2006).
Internalized Heterosexism, Alcohol useand alcohol-related
problemsamong lesbians and gay men. Addict Behav., 31(7); 1153-67.
[8]. Anderson, I. (2004). Explaining negative rape victim perception: Homophobia And the male
rape victim. Current Research in Social Psychology, 10(4), 43-57.
[9]. Anderssen, N. (2002). Does contact with lesbians and gays lead to friendlier attitudes? A
two year longitudinal study. Journal of Community & Applied Social Psychology, 12, 124136.
[10]. Aosved, A. C. ve Long, P. J. (2006). Co-occurrence of rape myth acceptance, sexism, racism,
homophobia, ageism, classism, and religious intolerance. Sex Roles, 55, 481-492.
[11].APA: American Psychological Association. 20 Mayıs 2016 tarihinde
http://www.apa.org/helpcenter/sexual-orientation.aspx adresinden erişildi.
[12]. Ayğar-Bakır, B., Gündoğdu, M. ve Ayğar, H. (2015). Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Öğrencilerinin
Eşcinsellere
Yönelik
Tutumları.
15
Mart
2016
tarihinde
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt8/sayi41_pdf/4sosyoloji_psikoloji_felsefe/bakira
gyar_bilge_vd.pdf adresinden erişildi.
[13]. Baird, V. (2001). Cinsel çeşitlilik: Yönelimler, politikalar, haklar ve ihlaller.Çev: H. Doğan.
İstanbul: Metis.
[14]. Balsam K.F, Rothblum E.D. ve Beauchaine T.P. (2005). Victimization Over the Life Span: A
Comparison of Lesbian, Gay, Bisexual and Heterosexual Siblings. Journal of Consulting and
Clinical Psychology, 73, 477-487.
66
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[15]. Başar, K., Nil, M.Ş. ve Kaptan, S. (2010). Eşcinsellikle ilgili yaygın Yanlışlar, Bilimsel
Doğrular. Anti-Homofobi Kitabı/2 Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma Kaos GL.
Ankara: Ayrıntı Yayınları.
[16]. Ben-Ari, A. T. (1998). An experiential attitude change: Social work students and
homosexuality. Journal of Homosexuality, 36, 59-71.
[17]. Bieber, I., Dain, H., Dince, P., Drellich, M., Grand, H., Gundlanch, R., Kremer, M., Rifkin,
A.,Wilbur, C. ve Bieber, T. (1962). Homosexuality: A psychoanalyticstudy. Basic Books,
New York.
[18]. Brannon, L. (2002). Gender: Psychological perspectives, Boston.
[19]. Breedlove, S. M. (1994). Sexual differentiation of the human nervous system. Annual
Review of Psychology, 45, 465-488.
[20]. Brown, M. ve Amoroso, D. M. (1975). Attitudes toward homosexuality among West Indian
male and female college students. The Journal of Social Psychology, 97, 163–168.
[21]. Carnelley, K. B., Hepper, E. G., Hicks, C., ve Turner, W. (2011). Perceived parental reactions
to coming out, attachment, and romantic relationship views. Attachment & Human
Development, 13(3), 217-236.
[22]. CETAD: American Psychological Association. 20 Şubat 2016 tarihinde
http://www.cetad.org.tr/news.aspx?detail=56adresinden erişildi.
[23]. Chadha, J. (2004). Understanding homophobia: Preparing for practice realities in urban
and rural settings. Journal of Gay & Lesbian Social Services, 17(1), 59-81.
[24]. Clinard, M.B. ve Meier, R.F. (2010). Sociology of Deviant Behavior.Wadsworth Cengage
Learning.
[25]. Cohen-Kettenis P.T. ve Pfäfflin F. (2010). The DSM diagnostic criteria for gender identity
disorder in adolescents and adults. Arch Sex Behav. 39(2), 499-513.
[26]. Corraze, J. (1991). Eşcinsellik. İstanbul: İletişim Yayınları.
[27]. Cuenot, R. G. ve Fugita, S. S. (1982). Rerceived homosexuality: Measuring heterosexual
attitudinal and nonverbalre actions. Personality and Social Psychology Bulletin, 100-106.
[28]. Çabuk, D. (2010). Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü, Tıp Öğrencileri ve
Hekimlerin Eşcinsellik Hakkındaki Tutumları ve Gey ve Lezbiyenlerin Sağlık Deneyimleri
Uzmanlık Tezi, Ankara.
[29]. Çakırlar, C. ve Delice, S. (2012). Cinsellik muamması “Türkiye’de queer kültür ve muhalefet”.
İstanbul: Metis Yayınları.
[30]. Çekirge, P. (1991). Psikososyal açıdan eşcinsellik: Yalnızlık adasının erkekleri, İstanbul: Altın
Kitaplar Yayıncılık.
[31]. Çığ, M.D. (2003). Ortadoğu uygarlık mirası-1. İstanbul: Kaynak Yayınları.
67
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[32]. Çırakoğlu, O. C. (2006). Perception of homosexuality among Turkish University students:
The roles of labels, gender, and priorcontact. TheJournal of Social Psychology, 146 (3), 293305.
[33]. D'Augelli, A. R. ve Rose, M. L. (1990). Homophobia in a university community: Attitudes
and experiences of heterosexual fresh men. Journal of College Student Development, 31,
484-491.
[34]. Davies, M. (2004). Correlates of negative attitudes toward gay men: Sexism, male role
norms, and male sexuality. The Journal of Sex Research, 41(3), 259-266.
[35]. Diamant, L. (1995). Sexual orientation: Some historical perspective. In Diamant, 3- 18.
[36]. Diamond, L. M. ve Savin-Williams, R. C. (2000). Explaining diversity in the development of
same-sexsexuality among young women, Journal of Social Issues, 56 (2), 297-313.
[37].Diyanet:
Diyanet
İşleri
Başkanlığı.
12
Mart
2016
tarihinde
http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?sayfa=10&yid=36
adresinden erişildi.
[38]. Douglas-Scott, S., Pringle, A ve Lumsdaine, C. (2004). Sexual Exclusion-homofobia and
Health Inequalities and Social Exlusion Experience by Lesbian, Gay and Bisexual People.
[39]. Dörner, G. (1986). Hormone-dependent brain development and preventive medicine.
Neural Science. 12, 17-27.
[40]. Drescher, J. (2002). Causes and becauses: On etiological theories ofhomosexuality. The
Annual of Psychoanalysis, 30, 57-68.
[41]. Dunbar, J., Brown, M. ve Amoroso, D. M. (1973). Some correlates of attitudes toward
homosexuality. The Journal of Social Psychology. 89, 271–279.
[42]. Dunbar, E. (2006). Gender and Sexual Orientation in Hate Crime Victimization: Identity
Politicsor Identity Risk? Violence and Victims, 21 (3).
[43]. Duyan, V. ve Gelbal, S. (2004). Lezbiyen ve geylere yönelik tutum (LGYT) ölçeği: Güvenirlik
ve geçerlik çalışması. HIV/AIDS Dergisi, 7 (3), 106–112.
[44]. Dynes, W. (1990). Encyclopedia of homosexuality, NY: Garland, 1.
[45]. Eldridge, V. L., Mack, L. ve Swank, E. (2006). Explaining comfort with homosexuality in
rural America. Journal of Homosexuality, 51 (2), 39-56.
[46]. Ellens, J. H. (1997). Homosexuality in biblical perspective. Pastoral Psychology, 46, 35-53.
[47]. Ellis, A. (1965). Homosexuality: Its Causes and Cure. New York: Lyle Stuart.
[48]. Ersoy, E. (2009). Cinsiyet Kültürü İçinde Kadın ve Erkek Kimliği, Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi 19(2), 209-230.
[49]. Ertan, C. (2008). Hegemonic masculinity and homosexuality: Some reflections on Turkey,
Ethos: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar, 1/4.
68
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[50]. Ertan, C. (2010). Homofobi: İnternet gazetelerinde okuyucu yorumlarındaki eşcinsellere
yönelik tutumlar ve söylemler. Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar Dergisi, 3 (2), 5 –
8.
[51]. Farrar, S ve Isay, R. (1991). The homosexual analist: Clinical considerations. The
Psychoanalytic study of the child. New Haven, CT: Yale University Press.
[52]. Fassinger, R. (1991). The hidden minority: Issues and challenges in working withl lesbian
women and gay men. Counseling Psychologist, 19, 157–176.
[53]. Feminist Sözlük.20 Mart 2016 tarihinde www.feministozluk.org adresinden erişildi.
[54]. Flaks, D. K., Ficher, I., Materpasqua, F. Ve Joseph, G. (1995). Lesbians choosing motherhood:
A
comparative
study
of
lesbian
and
heterosexual
parents
and
their
children, Developmental Psychology, 31 (1), 105-114.
[55]. Foucault, M. (1988). Cinselliğin tarihi. İstanbul: AfaYayıncılık.
[56]. Franzoi, S.L. (2003). Social psychology (third edition). New York: McGraw Hill.
[57]. Freud, S. (1935). Anonymous (Letter to an american mother). In The Letters of Sigmund
Freud. Ed. E. Freud. New York: Basic Books, 423-424.
[58]. Freud, S. (1955). Translate dandedited by Strachey J. London, Hogarth Press, 223-232.
[59]. Freud, S. (1998). Ruh çözümlemesine giriş konferansları. Payel Yayınevi, 20. Konferans, 307.
[60]. Gelbal, S., Duyan, V. (2006). Attitudes of university students toward Lesbians and gay men in
Turkey. Sex Roles, 55, 573-579.
[61]. Gentry, C. S. (1987). Social distance regarding male and female homosexuals. Journal of
Social Psychology, 127, 199–208.
[62]. Gilman S.G., Cochran S.D., Mays V.M., Huhes M. Ostrow D ve Kessler R.C. (2001). Risk of
Psychiatric Disorders Among Individuals Reporting Same-Sex Sexual Partners in National
Comorbidity Survey. American Journal of Public Health, 91 (6).
[63]. Gladding, S. T. (2013). Psikolojik danışma: Kapsamlı bir meslek (Çev. Ed. N. Voltan Acar).
Ankara: Nobel.
[64]. Gonsiorek, J. C. ve Weinrich, J. D. (1991). Homosexuality: Research implications fo rpublic
policy. Newbury Park, CA: Sage.
[65]. Gormley, B. ve Lopez, F. G. (2010). Authoritarian and homophobic attitudes:Gender and
adult attachment style differences. Journal of Homosexuality, 57, 525-538.
[66]. Gökalp, N. (1988). The Gay Problem Play: The Treatment of Homosexuality in Three
Representative American Plays, 22.
[67]. Göregenli, M. (2006). Gruplar arası ilişki ideolojisi olarak homofobi. Kaos GL, Geylerin ve
lezbiyenlerin sorunları ve toplumsal barış için çözüm arayışları içinde, 142-148. Ankara:
Kaos GL Kitapları.
69
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[68]. Green, E. (1996). Rural youth suicide: the issue of male homosexuality. Social Change in
Rural Australia. Rockhampton, Qld: Central Queensland University.
[69]. Green, S. B., Salkind, N. J. ve Akey, T. M. (1997). Using SPSS for windows: Analyzing and
understanding data. New Jersey: Prentice Hall.
[70]. Grov, C., Bimbi, D. S., Nanin, J. E. ve Parsons, J. T. (2006). Race, ethnicity, gender, and
generational factors associated with the coming‐out process among gay, lesbian, and
bisexual individuals. Journal of Sex Research, 43 (2), 115-121.
[71]. Güney, N., Kargı, E. ve Çorbacı-Oruç, A. (2004). Üniversite öğrencilerinin eşcinsellik
konusundaki görüşlerinin incelenmesi. V. Ulusal Cinsellik ve Cinsel Tedaviler Kongresi,
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği, İstanbul.
[72]. Haddock, G., Zanna, M. P. ve Esses, V. M. (1993). Assessing the structure of Pre judicial
attitudes: The case of attitudes toward homosexuals. Journal of Personality And Social
Psychology, 65 (6), 1105-1118.
[73]. Halperin, D. M. (2001). Cinsellikten önce seks: Klasik Atina'da oğlancılık, politika ve güç. M.
B. Duberman, M. J. Vicinus ve G. Chauncey (Ed.), Tarihten gizlenenler: Gey ve lezbiyen
tarihine yeni bir bakış içinde, 36-52. İstanbul: Phoenix.
[74]. Haslam, N. ve Levy, S. R. (2006). Essentialist Beliefs About Homosexuality : Structure and
Implications for Prejudice in Personality and Social Psychology Bulletin, 32(4), 471-485.
[75]. Hasta, D. ve Ercan, A. (2010). Homofobinin otoriteryanizm ve sosyal baskınlık yönelimi ile
ilişkisi. XVII. Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi, İstanbul.
[76]. Heidt, J.M, Marx B.P. ve Gold S.D. (2005). Sexual revictimization among sexual minorities: A
preliminary study. Journal of Traumatic Stress, 18, 533-540.
[77]. Herek, G. M. (1984). Beyond “Homophobia”: A social psychological perspective on attitudes
toward lesbians and gay men. Journal of Homosexuality, 10 (1/2), 1-21.
[78]. Herek, G.M. (1987). Can functions be measured? A new perspective on the functional
approach to attitudes. Social Psychology Quarterly 50, 285-303.
[79]. Herek, G. M. (1988). Heterosexual's attitudes toward lesbians and gay men: Correlate sand
gender differences. Journal of Sex Research, 25, 451–477.
[80]. Herek, G.M. (1990). The contex tog anti-gay violence: Notes on culturel and psychological
heterosexism. Journal of Interpersonel Violence 5, 316-333.
[81]. Herek, G.M. (1995). Psychological heterosexism in the United States. NY: Oxford University
Press.
[82]. Herek, G.M. (2002). Gender Gaps In Public Opinion About Lesbians And Gay Men. Public
Opinion Quarterly, 66, 40-66.
70
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[83]. Herek, G. M. (2009). Hate crimes and stigma-related experiences among sexual minority
adults in the United States: Prevalence estimates from a national probability sample.
Journal of Interpersonal Violence, 24 (1), 54-74.
[84]. Herek, G. M. ve Glunt, E. K. (1993). Interpersonal contact and heterosexuals’ Attitudes
toward gay men: Results from a national survey. TheJournal Of Sex Research, 30 (3), 239244.
[85]. Herek G. M. ve Capitanio, J. P. (1995). Black heterosexuals’ attitudes toward lesbians and
gay men in the United States. The Journal of Sex Research, 32 (2), 95-105.
[86]. Herek G.M.,Capitanio, J.P.(1996). Some of My Best Friends: Intergroud Contact, Concealable
Stigma and Heterosexuals’ Attitudes Toward Gay Men and Lesbians.Personality and Social
Psycgology Bulletin, 22, 412-424.
[87]. Herek, G.M., Cogan, J.C. ve Gillis, J.R. (2002). Experiences in hate crimes based on sexual
orientation. Journal of SocialIssues. 58 (2), 319-339.
[88]. Herek, G. M. Ve Gonzalez-Rivera, M. (2006). Attitudes toward homosexuality among U.S.
residents of Mexican descent. The Journal of Sex Research, 43 (2), 122-135.
[89]. Hopwood, M. ve Connors, J. (2002). Heterosexual attitudes to homosexuality. Journal of
Gay&LesbianSocial Services, 14 (2), 79-94.
[90]. Iraklis, G. (2010). Predictors of Grek students’ attitudes towards lesbians and gay men.
Psychology and Sexuality Journal. 2 (1), 170-179.
[91]. Isay, R. (1989). Being homosexual: Gay men and their development. New York.
[92]. Isay, R. (1996). Becominggay: Thejourneyto self-acceptance. New York: Pantheon.
[93]. Jenkins, M., Lambert, E. G. ve Baker, D. N. (2009). The attitudes of black and white college
students toward gays and lesbians. Journal of Black Studies, 39 (4), 589-613.
[94]. John, B. (1990). Commentary: Biological contributions to sexual orientation,
homosexuality/heterosexuality: Concepts of Sexual Orientation, New York, Oxford
University Press, 101-102.
[95]. Johannsen, M. (1991). Homosexueller Väter Diplomprüfung im Studiengang Psychologie des
Fachbereichs Psychologie der Universität, Hamburg.
[96]. Johannsen, M.(2005). Lebensbilder homosexueller Väter – Diplomprüfung im Studiengang
Psychologie des Fachbereichs Psychologie der Universität Hamburg.
[97]. Johnson, M. E., Brems, C. ve Alford-Keating, P. (1997). Personality correlates of
homophobia. Journal of Homosexuality, 34 (1), 57-69.
[98]. Kabacaoğlu, G. (2015). Gey ve Lezbiyenlerde Açılma Süreci: Nitel Bir Çalışma, Yayımlanmış
yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
71
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[99]. Kan, R.W.M., Au, K.P., Chan, W.K., Cheung, L.W.M., Lam, C.Y.Y., Liu, H.H.W., Ng, L.Y. ve Wong,
W.C. (2009). Homophobia in medical students of the university of Hong Kong. Sex
Education Journal, 9 (1), 65-80.
[100]. Kaos GL. (2013). Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli insan hakları izleme raporu. 12
Mart 2016 tarihinde
http://www.kaosgldernegi.org/resim/yayin/dl/lgbt_insan_haklari_raporu_kaosgl_2013.d
f adresinden erişildi.
[101]. Kaos GL. (2013b). LGBT Öğrencileri aile ve okul kıskacına karşı nasıl korumalı Eğitim
Broşürü, Ankara.
[102]. Karaduman, S. (2010). Modernizmden Postmodernizme Kimliğin Yapısal Dönüşümü,
Journal of Yaşar University, 5(17).
[103]. Kelly, J.A., St Lawrence J.S., Smith S.Jr., Hood H.V. ve Cook D.J. (1987). Medical students'
attitudes toward AIDS and homosexual patients. J Med Educ.; 62 (7), 549-56.
[104]. Kite, M. E. (1984). Sex differences in attitudes toward homosexuals: A meta-analytic
review. Journal of Homosexuality, 10, 69–81.
[105]. Kite, M. E. ve Deaux, K. (1987). Genderbeliefsystems: Homosexuality and The implicitin
version theory. Psychology of womenquarterly, 11, 83.
[106]. Kite, M. E. ve Whitley, B. E. (1996). Sex differences in attitudes toward homosexual
persons, behaviors, and civil rights a meta-analysis. Personality and Social Psychology
Bulletin, 22 (4), 336-353.
[107]. Korfhage, B. A. (2006). Psychology graduate students attitudes toward lesbians and gay
men. Journal of Homosexuality, 51 (4), 145-159.
[108].Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği. (2005). İstanbul, “Ne Yanlış Ne de Yalnızsınız”
Eşcinsel ve Biseksüellerin Sorunları Alan Araştırması.
[109]. Lance, L. M. (1987). The effects of interaction with gay persons on attitudes Toward
Homosexuality. Human Relations, 40 (6), 329-336.
[110]. Lewes, K. (1988). The psychoanalytic theory of male homosexuality. New York: Simon and
Schuster.
[111]. Lewis, G. B. ve Taylor, H. E. (2001). Public opinion toward gay and lesbian teachers. Review
of Public Personnel Administration, 21 (2), 133-151.
[112]. Lock, J. ve Kleis, B. (1995). Origins of homophobia in males. AmericanJournal of
Psychotherapy, 52(4), 425–436.
[113]. Maher, M. J. ve Sever, L. M. (2008). How catholic college students think about
homosexuality:Theconnection between authority and sexuality. Journal of Homosexuality,
55 (3), 325-349.
72
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[114]. Marsh, T. ve Brown, J. (2009). Homonegativity and its relationship to religiosity,
nationalism and attachment style. Journal of Religion and Health.
[115].Mathews, W.C., Boothand, M.W. ve Turner, J.D. (1996). Physicians’ attitudes toward
homosexuality survey of a California County Medical Society. West. J. Med., 144 (106).
[116]. Mays,V.M. ve Cochran S.D. (2001). Mental Health Correlates of Rerceived Discrimination
Among Lesbian, Gay And Bisexual Young Adult in the United States. American Journal of
Public Helath, 91 (11).
[117]. McCarthy, L. (2000). Poppies in a wheat field: Exploring the lives of rural lesbians. Journal
of Homosexuality, 39(1), 75-94.
[118]. McCary, J.L. (1973). Sexual Myths and Fallacies, 281.
[119]. Meyer, I.H. (2003). prejudice, social stress and mental health in lesbian, gay and bisexual
populations: conseptual ıssues and research evidence. Psychol Bull. 129 (5), 674-697.
[120]. Mitrani, A.T. (2008). “Eşcinsellere Yönelik Olumsuz Tutumlar: Meslek Grupları ve İlişkili
Özellikler, Adli Bilimler Dergisi 7(4): 23-30.
[121]. Mondimore, F. M. (1999). Eşcinselliğin doğal tarihi.B. Kılınçer (Çev.). İstanbul: Sarmal
Yayınevi.
[122]. Money, J. (1987). Homosexual gender identity and psycho neuroendocrinology. American
Psychologist Journal, 42, 384-399.
[123]. Mustanski, B. (2010). Prevalence of psychiatric disorders, psychological distress, and
suicidality in a community sample of lesbian, gay, bisexual and transgender youth.
American Journal of Public Health.
[124]. Nagoshi, J. L., Adams, K. A., Terrell, H. K., Hill, E. D., Brzuzy, S. ve Nagoshi,C. T. (2008).
Gender differences in correlates of homophobia and transphobia. Sex Roles, 59, 521-531.
[125]. Newman, B. S.,Muzzonigro, P. G. (1993). The effects of traditional family values on the
coming out process of gay male adolescents. Adolescence, 28(109), 213-226.
[126]. Oktar, L. (2005). “Dil Kullanımı ve Toplumsal Kimlikler”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 7(2).
[127]. Okutan, N. (2010). Eşcinsellere yönelik tutumlar: Cinsiyetçilik, romantik ilişkilerle ilgili
kalıp yargılar ve yetişkin bağlanma biçimleri açısından bir değerlendirme. 13 Mart 2016
tarihinde http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5789 adresinden erişildi.
[128]. Oliver, M. B. ve Hyde, J. S. (1995). Gender differences in attitudes toward homosexuality: A
reply to Whitley and Kite. Psychological Bulletin, 117, 155–158.
[129]. Osteen P. (2003).The Formation of a Homosexual Identity: Moving Beyond Essentialism to
Constructionism. Social Work and Theory.
[130]. Özkan, T. (2004). Türkiye’de eşcinsellik ve Kaos GL grubu.Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
73
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[131]. Palin,S. (1990). Sex Information and Education Council of the U.S., 75-76.
[132]. Parrott, D. J. (2009). Agression toward gay men as gender role enforcement: Effects of
male role norms, sexual prejudice and masculine gender role stres. Journal of Personality,
77 (4), 1138-1166.
[133]. Pattison, E. M. (1985). Homosexuality: Classification, etiology and treatment. In D.G.
Benner(Ed.). Baker encyclopedia of psychology. Grand Rapids: Baker Book House, 319.
[134]. Paul, W.,Weinrich, J. D., Gonsiorek, J. C. Ve Hotvedt, M. E. (1982). Homosexuality: Social,
psychological and biological issues.Beverly Hills, CA: Sage.
[135]. Polimeni, A.,Hardie, E.,Buzwell, S. (2000). Homophobia among Australian heterosexuals:
The role of sex, gender role ideology and gender role traits. Current Research in Social
Psychology, 5(4), 47-62.
[136]. Proulx, R. (1997). Homophobia in Northeastern Brazilian University students. Journal of
Homosexuality, 34 (1), 47-56.
[137]. Rogers, A., McRee, N. ve Arntz, D. L. (2009). Using a college human sexuality course to
combat homophobia. Sex Education Journal, 9, 211-225.
[138]. Quignard,P.(2001). Cinsellik ve Korku, İstanbul: Can Yayınları.
[139]. Quinn, K. (2003). Rural suicide and same-sex attracted youth: Issues, interventions and
implications.
[140]. Ratcliff, J. J., Lassiter, G. D., Markman, K. D. ve Snyder, C. J. (2006). Gender differences in
attitudes toward gay men and lesbians: The role of motivation to respond without
prejudice. Society for Personality andSocial Psychology, 32 (10), 1325-1338.
[141]. Rodo, S. (1969). Adaptational psychodynamics: Motivation and control. New York: Science
House.
[142]. Russell, S. T. ve Joyner, K. (2001). Adolescent sexual orientation and suicide risk: Evidence.
[143]. Sahainess, N. (1983). Homosexsuality: Today. Judaism, 32, 410-414.
[144]. Sakallı, N.(1999). The Perception About the Gender of Homosexuals. Unpublished raw data.
[145]. Sakallı, N.,Uğurlu, O. (2002a). The effects of social contact with a lesbian person on the
attitude change toward homosexuality in Turkey. Journal of Homosexuality, 44 (1), 111118.
[146]. Sakallı, N. (2002b). The relationship between sexism and attitudes toward homosexuality
in a sample of Turkish college students. Journal of Homosexuality, 42, 53-63.
[147]. Sakallı, N. (2002c). Pictures of male homosexuals in the heads of Turkish college
students: The effects of sex difference and social contact on stereotyping. Journal of
homosexuality, 43 (2), 111-125.
74
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[148]. Sakallı-Uğurlu, N. ve Uğurlu, O. (2004). Eşcinsellik ve eşcinselliğe ilişkin tutumlar: Önyargı
ve ayrımcılık. Kaos GL, Geylerin ve lezbiyenlerin sorunları ve toplumsal barış için çözüm
arayışları içinde. Ankara: Kaos GL Kitapları.
[149]. Sakallı-Uğurlu, N. (2006). Eşcinsellere ilişkin tutumlar: Türkiye’de yapılan görgül
çalışmalar. Türk Psikoloji Yazıları, 9 (17), 53-69.
[150]. Savran G.A.(2009). Heteroseksizm: Patriyarkanın En Güçlü Dayanağı. Anti -Homofobi
Kitabı Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma Açık Toplum Vakfı, 151-155. Ankara: Ayrıntı
Basımevi.
[151]. Scorides, C. S. (1974). The sexual reason. Book Forum, 1.
[152]. Selek, P. (2001). Ülker Sokak: Bir alt kültürün dışlanma mekanı. Yayımlanmamış yüksek
lisans tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul.
[153]. Shackelford, T. K. ve Besser, A. (2007). Predicting attitudes toward homosexuality:
Insights from personality psychology. Individual Differences Research, 5 (2), 106-114.
[154]. Sherblom, S. A., Bahr, M. W. (2008). Homosexuality and normality: Basic Knowledge and
practical considerations for school consultation. Journal of Educational and Psychological
Consultation, 18, 81-100.
[155]. Simoni, J. M.,Walters, K. L. (2001). Heterosexual identity and heterosexism: Recognizing
privilege to reduce prejudice. Journal of Homosexuality, 41 (1), 157-172.
[156]. Snively, C. A., Kreuger, L., Stretch, J. J., Watt, W. ve Chadha, J. (2004). Understanding
homophobia. Journal of Gay & Lesbian Social Services, 17 (1), 59-81.
[157]. Soyşekerci, S. ve Yılmaz, H. (2007). Cinsiyet ayrımcılığı olarak üstün erillik olgusunun
Türkiye’de aile işletmeleri bağlamında araştırılması, Üniversite ve Toplum, 1.
[158]. Steffens, M. C. ve Wagner, C. (2004). Attitudes toward lesbians, gay men, bisexual women,
and bisexual men in Germany. TheJournal of Sex Research, 41 (2), 137-149.
[159]. Sungur, M.Z. ve Yalnız, O. (1999). Transseksüalite: İlgili kavramlar ve cinsiyet düzenleme
girişimleri. Klinik Psikiyatri, 1, 49-54.
[160]. Swaab, D.F.,Gooren L.J. G., Hofman M.A. (1995). Brain research, gender and sexual
orientation. Journal of Homosexuality, 28 (4), 283-301.
[161]. Swank, E. ve Raiz, L. (2010). Attitudes toward gays and lesbians among undergraduate
social work students. Affilia: Journal of Women and Social Work, 25 (1), 19-29.
[162]. Şah, U. (2009). Türkiye’deki gençlerin cinsel yönelimlere ilişkin sosyal temsilleri ve
homofobi.Yayımlanmamışyüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.
[163]. Şah, U. (2012). Eşcinselliğe, Biseksüelliğe ve Transseksüelliğe İlişkin Tanımlamaların
Homofobi ve LGBT Bireylerle Tanışıklık Düzeyi ile İlişkisi. 23 Aralık 2016 tarihinde
http://www.iudergi.com/index.php/psikoloji adresinden erişildi.
75
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
[164]. Şenel, B. (2014). Cinsel yönelim ayrımcılığının gündelik hayat yansımaları. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
[165]. TDK:Türk Dil Kurumu Sözlüğü. 22 Mart 2016 tarihinde http://tdkterim.gov.tr/bts/
adresinden erişildi.
[166]. Téllez, C., Ramos,M., Umland, B.(1999). Attitudes of Physicians in NewMexico Toward
Gay Men and Lesbians Journal of the Gay and Lesbian Medical Association, 3(3).
[167]. Troiden, R. R. (1989). The formation of homosexual identities. Journal of Homosexuality,
17(1-2), 43-73.
[168]. Turgut, M.F. ve Baykul, Y. (1992). Ölçekleme Teknikleri. Ankara: ÖSYM Yayınları.
[169]. Tuzer, V. (2004). Eşcinsellik, travestilik, transseksüellik. Kaos GL, Geylerin ve lezbiyenlerin
sorunları ve toplumsal barış icin çözüm arayışları içinde (5-8). Ankara: Kaos GL Kitapları.
[170]. Uğurlu, N. (1999). Homoseksüelliğin psikolojik, sosyal ve hukuksal yönü. Yayımlanmamış
yüksek lisans tezi. Istanbul Üniversitesi, Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul.
[171]. Uğurlu, N.S. (2006). Eşcinsellere İlişkin Tutumlar: Türkiye’de Yapılan Görgül Çalışmalar.
Türk Psikoloji Yazıları 9(17) 53-69.
[172]. Ummak, E. (2012). Mersin Üniversitesi Öğrencilerinin Eşcinsellere Yönelik Tutumlarının
İncelenmesi, Yayımlanmış yüksek lisans tezi. Mersin Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Mersin.
[173]. Van De Ven, P. (1994). Comparison among homophobic reactions of under graduates,
high school students, and young offenders. The Journal of Sex Research, 31, 117-124.
[174]. Vreeland, C.N., Gallagher, B.J., McFalls, J.A., (1995). The beliefs of members of the American
Psychiatric Association on the etiology of male homosexuality: a national survey. J Psychol
;129(5), 507-17.
[175]. Weinberger, L. E. ve Millham, J. (1979). Attitudinal homophobia and support of traditional
sexroles. Journal of Homosexuality, 4 (3), 237-245.
[176]. Weishut, D.J.N.(2000). Attitudes Toward Homosexuality: An Overview. The Israel Journal
of Psychiatry and Related Sciences, 37, (4).
[177]. Whitley, B. E. (1999). Right-wing authoritarianism, social dominanceorientation, and
prejudice. Journal of Personality and Social Psychology, 77(1), 126-134.
[178]. Whitley, B. E. (1987). The relationship of sex-role Orient ationto heterosexuals' attitudes
toward homosexuals. Sex Roles Journal, 17 (2), 103–113.
[179]. Whitley, B. E.,Kite, M. E. (1995). Sex differences in attitudes toward homosexuality: A
comment on Oliver and Hyde.Psychological Bulletin, 117 (1), 146–154.
[180]. WHO: Dünya Sağlık Örgütü. (2010). Developing Sexual Health Programmes. Department of
Reproductive Health And Research. Geneva.
[181]. Wikipedia: The Free Encyclopedia. 02 Haziran 2016 tarihinde
76
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
http://en.wikipedia.org/wiki/Religion_and_homosexuality adresinden erişildi.
[182]. Wills, G. veCrawford, R. (1999). Attitudes toward homosexuality in Shreveport-Bossier
City, Louisiana. Journal of Homosexuality, 38 (3), 97-116.
[183]. Yalçınoğlu, N. (2013). Eşcinsel ve biseksüel erkeklerin psiko-sosyal sorunları ve bunları
etkileyen faktörlerin incelenmesi (İstanbul 2012 çalışması). Yayınlanmamış Tıpta Uzmanlık
Tezi. İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
[184]. Yetkin, N.(2009). Psikiyatrinin Homofobisi. Anti -Homofobi Kitabı Uluslararası Homofobi
Karşıtı Buluşma, KAOS-GL Açık Toplum Vakfı. Ankara: Ayrıntı Basımevi, 79-83.
[185]. Yurdigul, Y. (2002). Türkiye’de televizyon haberciliğinde sıra dışı kimliğinsunumu: Travesti
konulu haberler. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
[186]. Yüksel, S.(2010). Eşcinsellik, Sosyal Dışlanma ve Ruh Sağlığı Sorunlarına Yaklaşım. AntiHomofobi Kitabı/2. Erol E, Öztop N. (Ed), 79-83. Kaos GL Yayınları. Ankara: Ayrıntı
Basımevi.
77
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
EKLER
EK- 1: Katılımcılar İçin Kişisel Bilgi Formu
Bu araştırma siz öğretmenlerin eşcinsel bireylere yönelik tutumlarına ilişkin bir yüksek
lisans tez araştırmasını kapsamaktadır. Bu nedenle samimi ve doğru yanıtlar vermeniz bu
bilimsel çalışmaya katkı sunacaktır. Yanıtlarınız kesinlikle gizli tutulacaktır. Katkınız için
teşekkür ederim.
Esma BARDAKÇI BAYAR
MEÜ, Eğitim Bilimleri Bölümü
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
TANITICI BİLGİLER
1. Cinsiyetiniz:
K (...) E (...)
2. Medeni durumunuz:
Bekar (...) Evli (...)
Diğer ( ….)
3.Bitirdiğiniz ortaöğretim (lise) türü: Düz lise (…)Özel okul (…) Meslek Lisesi(…)
Anadolu
Lisesi, Fen Lisesi, Süper Lise, Anadolu Öğretmen Lisesi (…)
İmam Hatip Lisesi(…)
4.Aşağıdakilerden hangisinin sizin ve ailenizin kökenini daha iyi tanımladığını
düşünüyorsunuz?
Kır kökenli (…) Kırdan kente göç etmiş(…)
Kentli (…)
5.Üniversiteden mezun olduğunuz branş: …………………………………………
6. Aşağıdakilerden hangisi inancınızı en iyi tanımlar?
Tanrı’ya inanmıyorum (…)
Tanrı’ya inanıyorum ama dine inanmıyorum (…)
Bir dine inanıyor ve gereklerini yerine getirmek için uğraşıyorum (…)
7. Çevrenizde hiç eşcinsel olduğunu bildiğiniz birey var mı?Var (…)
Varsa yakınlığı nedir? Yakın (…)
Biraz yakın (…)
Yok (…)
Hiç yakın değil (…)
8.Eşcinsel bireyliğin olası nedenleri hakkında düşünceniz nedir?(Birden fazla seçenek
işaretleyebilirsiniz).
Genetik kalıtım (…)
Annenin baskın karakterli olması (…)
78
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
Babanın zayıf karakterli olması (…)
Ailedeki ilişki yapısı ve iletişim sorunları (…)
Çocukken karşı cinsin giysilerinin
giydirilmesi(…)
Beyin gelişimi ve yapısı (…)
Ruhsal bozukluk (…)
Hiçbir fikrim yok (…)
Diğer(belirtiniz) …………………………………………………..
79
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
EK- 2: Lezbiyen ve Geylere Yönelik Tutum (LGYT) Ölçeği
Aşağıdaki maddelerden size uygun olan seçeneği işaretleyiniz.
Hiç
Tutum Maddeleri
Erkek eşcinsellerin (geylerin)
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım Katılıyorum
Tamamen
katılıyorum
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Erkek eşcinselliği erkeklerdeki ( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Kadın eşcinselliği kadınlardaki ( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
iğrenç olduğunu
düşünüyorum.
Erkek eşcinselliği bir
sapkınlıktır.
cinselliğin doğal bir
dışavurumudur.*
İki erkek arasındaki seks
apaçık yanlıştır.
Erkek eşcinselliği
kınanmaması gereken sadece
farklı bir yaşam tarzıdır. *
Kadın eşcinsellerin
(lezbiyenlerin) iğrenç
olduğunu düşünüyorum.
Kadın eşcinselliği bir
sapkınlıktır.
cinselliğin doğal bir
dışavurumudur.*
İki kadın arasındaki seks
apaçık yanlıştır.
Kadın eşcinselliği
kınanmaması gereken sadece
farklı bir yaşam tarzıdır.*
80
Esma Bardakçı Bayar, Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Mersin Üniversitesi, 2016
ÖZGEÇMİŞ
Adı ve Soyadı
:Esma BARDAKÇI BAYAR
Doğum Tarihi
: 05 Haziran 1984
E-mail
:esmabayar@hotmail.com.tr
Öğrenim Durumu
:
Derece
Bölüm/Program
Üniversite
Yıl
Lisans
Psikolojik Danışmanlık ve
Hacettepe
2002-2006
Mersin
2013-2016
Rehberlik
Yüksek Lisans
Psikolojik Danışmanlık ve
Rehberlik
Doktora
Görevler
:
Görev Ünvanı
Görev Yeri
Yıl
Psikolojik
Toroslar Hüseyin Güvercin Ortaokulu
2013-halen
Danışman
81
Download